{ "data": [ { "title": "Medical Turkish Question-Answering Dataset", "paragraphs": [ { "context": "Apse (apse; abscess; abscessus), irinli yangı bölgesinde doku erimesi vardır, oluşan boşluğu irin doldurur. Genellikle piyojen bakterilerin neden olduğu fokal bir yangı türüdür. Vücudun herhangi bir yerinde bir doku ya da organda oluşan apse, kendini ağrı, kızarıklık ve şişikler yaparak belli eder. Bazı apseler kendiliğinden dışarı açılır ve akar. Apse'nin açılmadığı durumlarda bu işi ameliyatla yapmak gerekir. Absenin mutlak tedavisi drenaj, yani boşaltılmasıdır. Cerrahi girişimden önce antibiyotik uygulanması sepsisi önler.", "qas": [ { "question": "Apse nedir ve nasıl oluşur?", "id": 1, "answers": [ { "text": "irinli yangı bölgesinde doku erimesi vardır, oluşan boşluğu irin doldurur", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "Apse genellikle neyin neden olduğu bir yangı türüdür?", "id": 2, "answers": [ { "text": "piyojen bakterilerin", "answer_start": 119 } ] }, { "question": "Apse'nin belirtileri nelerdir?", "id": 3, "answers": [ { "text": "ağrı, kızarıklık ve şişikler", "answer_start": 251 } ] }, { "question": "Apse'nin tedavisi nedir?", "id": 4, "answers": [ { "text": "drenaj, yani boşaltılması", "answer_start": 439 } ] }, { "question": "Cerrahi girişimden önce apse tedavisinde ne uygulanmalıdır?", "id": 5, "answers": [ { "text": "antibiyotik", "answer_start": 493 } ] } ] }, { "context": "Akciğer kanseri, akciğer dokularındaki hücrelerin kontrolsüz çoğaldığı bir hastalıktır. Bu kontrolsüz çoğalma, hücrelerin çevredeki dokuları sararak veya akciğer dışındaki organlara yayılmaları ile (metastaz) sonuçlanabilir. Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) raporuna göre akciğer kanseri tüm dünyada kanser türleri arasında en sık ölüme neden olan kanser türüdür. Akciğer kanserinin tanısı ve aşamasının saptanması amacıyla, akciğer röntgeni, toraks ve batın BT, Manyetik rezonans görüntüleme, kemik sintigrafisi, beyin BT uygulamalarının yanı sıra bronkoskopi ve mediastinoskopi denilen, lenf bezlerinden biyopsi materyali alınması yöntemleri uygulanır. Kanser tedavisinde radyoterapi, kemoterapi ve cerrahi yöntemler uygulanabilmektedir.", "qas": [ { "question": "Akciğer kanseri nedir?", "id": 6, "answers": [ { "text": "akciğer dokularındaki hücrelerin kontrolsüz çoğaldığı bir hastalıktır", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "Akciğer kanserinin kontrolsüz çoğalması hangi sonucu doğurabilir?", "id": 7, "answers": [ { "text": "metastaz", "answer_start": 199 } ] }, { "question": "Akciğer kanseri Dünya Sağlık Örgütüne göre nasıl bir kanser türüdür?", "id": 8, "answers": [ { "text": "en sık ölüme neden olan", "answer_start": 320 } ] }, { "question": "Akciğer kanserinin tanısı ve aşamasının saptanmasında hangi yöntemler uygulanır?", "id": 9, "answers": [ { "text": "akciğer röntgeni, toraks ve batın BT, Manyetik rezonans görüntüleme, kemik sintigrafisi, beyin BT uygulamalarının yanı sıra bronkoskopi ve mediastinoskopi denilen, lenf bezlerinden biyopsi materyali alınması", "answer_start": 421 } ] }, { "question": "Akciğer kanseri tedavisinde hangi yöntemler kullanılmaktadır?", "id": 10, "answers": [ { "text": "radyoterapi, kemoterapi ve cerrahi", "answer_start": 670 } ] } ] }, { "context": "Bronşit, Akciğerlere giden havayollarının iç yüzündeki yolların tıkanmasıdır. Akut bronşit ve kronik bronşit olarak iki çeşidi vardır. Akut bronşit grip gibi hastalıklarla beraber görülebilirken, kronik bronşit daha ciddi bir iltihaplanmadır. Hastalığın başlangıcında kuru ve ağrılı öksürük, az yapışkan balgam, sonraları sümüksü cerahatli (mukopurulent) balgam ile hafif ateş ve halsizlik görülür. Akut bronşit zamanında tedavi edilemezse bu zamanla kronik bronşite dönüşebilir.", "qas": [ { "question": "Bronşit nedir?", "id": 11, "answers": [ { "text": "Akciğerlere giden havayollarının iç yüzündeki yolların tıkanması", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Bronşitin çeşitleri nelerdir?", "id": 12, "answers": [ { "text": "Akut bronşit ve kronik bronşit", "answer_start": 78 } ] }, { "question": "Akut bronşit ve kronik bronşit arasındaki fark nedir?", "id": 13, "answers": [ { "text": "Akut bronşit grip gibi hastalıklarla beraber görülebilirken, kronik bronşit daha ciddi bir iltihaplanmadır", "answer_start": 135 } ] }, { "question": "Bronşitin belirtileri nelerdir?", "id": 14, "answers": [ { "text": "kuru ve ağrılı öksürük, az yapışkan balgam, sonraları sümüksü cerahatli (mukopurulent) balgam ile hafif ateş ve halsizlik", "answer_start": 268 } ] }, { "question": "Akut bronşit ne zaman kronik bronşite dönüşebilir?", "id": 15, "answers": [ { "text": "zamanında tedavi edilemezse", "answer_start": 412 } ] } ] }, { "context": "Alerji, vücudun aslında zararlı olmayan bazı maddelerden veya hava şartlarından etkilenmesi ya da psikolojik etkenler sonucu bazı maddelere aşırı reaksiyon göstermesidir. Alerjik reaksiyonlara neden olan maddelere \"alerjen\" denir. Bu maddeler solunum yolu ile alınabildiği gibi, ciltten temas ya da yiyecek şeklinde ağızdan da alınabilir. Alerji belirtileri kaşıntı, kurdeşen ya da astım, alerjik rinit (saman nezlesi) belirtileri, hapşırma, burun akıntısı, burun ve genizde kaşıntı, burun tıkanıklığı ve geniz akıntısı olarak görülebilir. Kişi, eğer bazı maddelerle temasından dolayı alerji oluyorsa, o maddenin uzaklaştırılması ile sorun çözümlenmiş olur.", "qas": [ { "question": "Alerji nedir?", "id": 16, "answers": [ { "text": "bazı maddelere aşırı reaksiyon göstermesidir", "answer_start": 125 } ] }, { "question": "Alerjik reaksiyonlara neden olan maddelere ne ad verilir?", "id": 17, "answers": [ { "text": "alerjen", "answer_start": 215 } ] }, { "question": "Alerjenler vücuda nasıl alınabilir?", "id": 18, "answers": [ { "text": "solunum yolu ile alınabildiği gibi, ciltten temas ya da yiyecek şeklinde ağızdan da alınabilir", "answer_start": 243 } ] }, { "question": "Alerji belirtileri nelerdir?", "id": 19, "answers": [ { "text": "kaşıntı, kurdeşen ya da astım, alerjik rinit (saman nezlesi) belirtileri, hapşırma, burun akıntısı, burun ve genizde kaşıntı, burun tıkanıklığı ve geniz akıntısı", "answer_start": 358 } ] }, { "question": "Alerjinin çözümü nedir?", "id": 20, "answers": [ { "text": "o maddenin uzaklaştırılması", "answer_start": 602 } ] } ] }, { "context": "Apandisit, körbağırsak üzerinde apandisin iltihaplanmasıdır. İltihaplı apandisin kesilip çıkarılmasıyla tedavi edilir. Apandisitin belirtileri, lokalize edilemeyen yaygın karın ağrısı, iştahsızlık ve dışkılama dürtüsüdür. Ağrı 6-8 saat sonra karnın sağ alt kadranına geçer ve lokalize edilebilir. Yapılan araştırmalara göre ABD'de ve diğer batı ülkelerindeki insanların yaklaşık %10'unun hayatının bir döneminde apandisite yakalandığını göstermiştir.", "qas": [ { "question": "Apandisit nedir?", "id": 21, "answers": [ { "text": "apandisin iltihaplanması", "answer_start": 32 } ] }, { "question": "Apandisitin tedavisi nasıl yapılır?", "id": 22, "answers": [ { "text": "İltihaplı apandisin kesilip çıkarılmasıyla", "answer_start": 61 } ] }, { "question": "Apandisitin belirtileri nelerdir?", "id": 23, "answers": [ { "text": "yaygın karın ağrısı, iştahsızlık ve dışkılama dürtüsü", "answer_start": 164 } ] }, { "question": "Apandisit ağrısı zamanla nasıl değişir?", "id": 24, "answers": [ { "text": "6-8 saat sonra karnın sağ alt kadranına geçer ve lokalize edilebilir", "answer_start": 227 } ] }, { "question": "İnsanların yaklaşık yüzde kaçı hayatının bir döneminde apandisite yakalanır?", "id": 25, "answers": [ { "text": "%10", "answer_start": 379 } ] } ] }, { "context": "Arpacık, göz silleri enfeksiyonlarından biridir. Belirtileri üstte veya altta bir yumru göz kapağı, göz kapağında yerel şişlik, yerel acı, göz kapağında kızarılıklık, hassasiyet, göz kapağı kenarlarında kabuklanma, gözde yanma ve göz kapağı düşüklüğüdür. Arpacık çıkmasının önlenmesi uygun hijyen ile ilgilidir. Erken teşhiste damlalar, antibiyotikler ve merhemler arpacık oluşumunun önüne geçebilirken, tanıların genelde 1-2 günü aşması nedeniyle, hastalık daha geç düzelmektedir.", "qas": [ { "question": "Arpacık nedir?", "id": 26, "answers": [ { "text": "göz silleri enfeksiyonlarından biri", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Arpacığın belirtileri nelerdir?", "id": 27, "answers": [ { "text": "üstte veya altta bir yumru göz kapağı, göz kapağında yerel şişlik, yerel acı, göz kapağında kızarılıklık, hassasiyet, göz kapağı kenarlarında kabuklanma, gözde yanma ve göz kapağı düşüklüğü", "answer_start": 61 } ] }, { "question": "Erken teşhiste hangi tedaviler arpacığın oluşumunu önleyebilir?", "id": 28, "answers": [ { "text": "damlalar, antibiyotikler ve merhemler", "answer_start": 327 } ] }, { "question": "Arpacık çıkmasının önlenmesi ne ile ilgilidir", "id": 29, "answers": [ { "text": "uygun hijyen", "answer_start": 284 } ] }, { "question": "Neden hastalık daha geç düzelmektedir?", "id": 30, "answers": [ { "text": "tanıların genelde 1-2 günü aşması", "answer_start": 404 } ] } ] }, { "context": "Astım (bronşial astma), küçük bronşların ve bronşiollerin, çeşitli uyaranlara aşırı tepki vermesinin sonucu ortaya çıkan, solunum yolu daralmasına sebep olan kronik bir rahatsızlıktır. Astımın tipik karakteristiği bronşların mukoza ödemiyle daralmasından ötürü olan episodik dispnedir. Astımda belirtilerin aniden ortaya çıkmasına astım atağı veya astım krizi adı verilir. Astım atağının şiddet derecesine göre tedavisi değişir hafif astım atağında bronş genişleticiler nefes yolundan verilerek sonuç elde edilebilir. Astım tedavisinde çoğunlukla inhaler adı verilen medikal cihazlar kullanılır.", "qas": [ { "question": "Astım nedir?", "id": 31, "answers": [ { "text": "küçük bronşların ve bronşiollerin, çeşitli uyaranlara aşırı tepki vermesinin sonucu ortaya çıkan, solunum yolu daralmasına sebep olan kronik bir rahatsızlık", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "Astımın tipik karakteristiği nedir?", "id": 32, "answers": [ { "text": "episodik dispne", "answer_start": 266 } ] }, { "question": "Astımda belirtilerin aniden ortaya çıkmasına ne ad verilir?", "id": 33, "answers": [ { "text": "astım atağı veya astım krizi", "answer_start": 331 } ] }, { "question": "Astım atağının tedavisi nedir?", "id": 34, "answers": [ { "text": "bronş genişleticiler", "answer_start": 449 } ] }, { "question": "Astım tedavisinde hangi cihazlar çoğunlukla kullanılır?", "id": 35, "answers": [ { "text": "inhaler", "answer_start": 547 } ] } ] }, { "context": "Basur veya hemoroid ayrıca halk arasında bilinen adıyla mayasıl, anal kanalda dışkı kontrolüne yardımcı olan vasküler yapılardır. Bunlar şiştiği veya iltihaplandığı zaman patolojik hale veya hemoroid memesi hâline gelir. İnternal hemoroid genelde ağrısız rektal kanama ile görülürken, eksternal hemoroid bazı semptomlar ya da tromboze durumdaysa anüs bölgesinde şiddetli ağrı ve şişlik oluşturabilir. Dışkılamaya çalışırken ıkınmaktan kaçınma, yüksek lifli gıdalarla beslenerek ve bol sıvı ya da lif takviyesi alarak ve yeterince egzersiz yaparak kabızlık ve ishali önleme gibi çok sayıda önleyici tedbir önerilmektedir. Hemoroidin direkt olarak neden olduğu şikâyetler ise oturak bölgesinde ağrı ve şişlik, makattan kanama, makat bölgesinde meme tarzında şişlikler, oturakta kaşıntı ve akıntı,kabızlık ve karında şişlik.", "qas": [ { "question": "Hemoroid nedir?", "id": 36, "answers": [ { "text": "anal kanalda dışkı kontrolüne yardımcı olan vasküler yapılardır", "answer_start": 65 } ] }, { "question": "Hemoroid ne zaman patolojik hale gelir?", "id": 37, "answers": [ { "text": "şiştiği veya iltihaplandığı zaman", "answer_start": 137 } ] }, { "question": "İnternal ve eksternal hemoroid arasındaki temel fark nedir?", "id": 38, "answers": [ { "text": "İnternal hemoroid genelde ağrısız rektal kanama ile görülürken, eksternal hemoroid bazı semptomlar ya da tromboze durumdaysa anüs bölgesinde şiddetli ağrı ve şişlik oluşturabilir", "answer_start": 222 } ] }, { "question": "Hemoroidin önlenmesi için hangi tedbirler önerilmektedir?", "id": 39, "answers": [ { "text": "Dışkılamaya çalışırken ıkınmaktan kaçınma, yüksek lifli gıdalarla beslenerek ve bol sıvı ya da lif takviyesi alarak ve yeterince egzersiz yaparak kabızlık ve ishali önleme", "answer_start": 402 } ] }, { "question": "Hemoroidin neden olduğu şikâyetler nelerdir?", "id": 40, "answers": [ { "text": "oturak bölgesinde ağrı ve şişlik, makattan kanama, makat bölgesinde meme tarzında şişlikler, oturakta kaşıntı ve akıntı,kabızlık ve karında şişlik", "answer_start": 675 } ] } ] }, { "context": "Boğaz ağrısı veya boğaz yanması, boğaz bölgesinde oluşan ağrı, hassasiyet, yanma veya kaşınma hissine verilen isimdir. Genel olarak boğaz iltihabından (farenjit) veya bademcik iltihabından (tonsilit) kaynaklanır. En yaygın nedeni akut viral farenjittir. Buna yol açan virüsler arasında adenovirüsler, soğuk algınlığına yol açan rinovirüsler, koronavirüsler, respiratuvar sinsityal virüs, veya gribal enfeksiyona yol açan influenza virüsleri veya Epstein-Barr virüsü vardır. Ağrı tedavisinde parasetamol veya non steroidal antienflamatuar ilaçlar kullanılabilir.", "qas": [ { "question": "Boğaz ağrısı nedir?", "id": 41, "answers": [ { "text": "boğaz bölgesinde oluşan ağrı, hassasiyet, yanma veya kaşınma hissine verilen isim", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "Boğaz ağrısının en yaygın nedeni nedir?", "id": 42, "answers": [ { "text": "akut viral farenjit", "answer_start": 230 } ] }, { "question": "Boğaz ağrısına ne tür virüsler yol açabilir?", "id": 43, "answers": [ { "text": "adenovirüsler, soğuk algınlığına yol açan rinovirüsler, koronavirüsler, respiratuvar sinsityal virüs, veya gribal enfeksiyona yol açan influenza virüsleri veya Epstein-Barr virüsü", "answer_start": 286 } ] }, { "question": "Boğaz ağrısı neden kaynaklanır?", "id": 44, "answers": [ { "text": "boğaz iltihabından (farenjit) veya bademcik iltihabından (tonsilit)", "answer_start": 132 } ] }, { "question": "Boğaz ağrısının tedavisinde hangi ilaçlar kullanılabilir?", "id": 45, "answers": [ { "text": "parasetamol veya non steroidal antienflamatuar ilaçlar", "answer_start": 491 } ] } ] }, { "context": "Botulizm, Clostridium botulinum bakterisinin ürettiği toksinden kaynaklanan bir zehirlenme türü. Çoğunlukla, evde hazırlanmış ve uygun şekilde sterilize edilmemiş konservelerden kaynaklanır. Clostridium botulinum adlı bakterinin organizmaya girmesi sonucunda ortaya çıkar. Bakterinin ürettiği güçlü toksin, gözlerde uyum felci, çift görme, ağız kuruluğu, hâlsizlik, baş ağrısı gibi ilk belirtilerden sonra, ishal ve kusmaya neden olur. Tedavide özel botülizm serumuna başvurulur. Hastalıktan korunma, konservelerin sağlık kurallarına uygun hazırlanmasına, kutusunun bir yanı bombe yapmış konservelerin satın alınmamasına dayanır.", "qas": [ { "question": "Botulizm nedir?", "id": 46, "answers": [ { "text": "Clostridium botulinum bakterisinin ürettiği toksinden kaynaklanan bir zehirlenme türü", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Botulizmin en yaygın kaynağı nedir?", "id": 47, "answers": [ { "text": "evde hazırlanmış ve uygun şekilde sterilize edilmemiş konservelerden", "answer_start": 109 } ] }, { "question": "Botulizm nasıl ortaya çıkar?", "id": 48, "answers": [ { "text": "Clostridium botulinum adlı bakterinin organizmaya girmesi sonucunda", "answer_start": 191 } ] }, { "question": "Botulizmin ilk belirtileri nelerdir?", "id": 49, "answers": [ { "text": "gözlerde uyum felci, çift görme, ağız kuruluğu, hâlsizlik, baş ağrısı", "answer_start": 307 } ] }, { "question": "Tedavisinde neye başvurulur?", "id": 50, "answers": [ { "text": "özel botülizm serumu", "answer_start": 445 } ] } ] }, { "context": "Böbrek taşı hastalığı, idrar yolunda katı madde parçası oluşması durumudur. Böbrek taşı genellikle böbrek içinde oluşur ve vücudu idrar akışıyla terkeder. Korunma, günde iki litreden fazla idrar üretecek şekilde sıvılar içmektir. Üreter veya renal pelvisi tıkayan bir taşın belirtisi, böğürden kasık veya iç uyluğa yayılan dayanılmaz, aralıklı ağrıdır. Tedavi yöntemleri arasında ESWL (Vücut dışından şok dalgalarıyla taş kırma), Perkütan nefrolitotomi ve Ureterolitotripsi bulunur.", "qas": [ { "question": "Böbrek taşı hastalığı nedir?", "id": 51, "answers": [ { "text": "idrar yolunda katı madde parçası oluşması durumu", "answer_start": 23 } ] }, { "question": "Böbrek taşı genellikle nerede oluşur?", "id": 52, "answers": [ { "text": "böbrek içinde", "answer_start": 99 } ] }, { "question": "Böbrek taşı hastalığından korunma yöntemi nedir?", "id": 53, "answers": [ { "text": "günde iki litreden fazla idrar üretecek şekilde sıvılar içmek", "answer_start": 164 } ] }, { "question": "Üreter veya renal pelvisi tıkayan taşın belirtisi nedir?", "id": 54, "answers": [ { "text": "dayanılmaz, aralıklı ağrı", "answer_start": 323 } ] }, { "question": "Böbrek taşı hastalığının tedavi yöntemleri nelerdir?", "id": 55, "answers": [ { "text": "ESWL (Vücut dışından şok dalgalarıyla taş kırma), Perkütan nefrolitotomi ve Ureterolitotripsi", "answer_start": 380 } ] } ] }, { "context": "Bronşit, Akciğerlere giden havayollarının iç yüzündeki yolların tıkanmasıdır. Akut bronşit ve kronik bronşit olarak iki çeşidi vardır. Belirti olarak kuru ve ağrılı öksürük, az yapışkan balgam, sonraları sümüksü cerahatli (mukopurulent) balgam ile hafif ateş ve halsizlik görülür. Akut bronşit zamanında tedavi edilemezse bu zamanla kronik bronşite dönüşebilir. Her iki bronşitte de yapılacak ilk iş eğer içiliyorsa sigarayı bırakıp istirahat etmektir.", "qas": [ { "question": "Bronşit nedir?", "id": 56, "answers": [ { "text": "Akciğerlere giden havayollarının iç yüzündeki yolların tıkanması", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Bronşitin çeşitleri nelerdir?", "id": 57, "answers": [ { "text": "Akut bronşit ve kronik bronşit", "answer_start": 78 } ] }, { "question": "Bronşitin belirtileri nelerdir?", "id": 58, "answers": [ { "text": "kuru ve ağrılı öksürük, az yapışkan balgam, sonraları sümüksü cerahatli (mukopurulent) balgam ile hafif ateş ve halsizlik", "answer_start": 150 } ] }, { "question": "Akut bronşit ne zaman kronik bronşite dönüşebilir?", "id": 59, "answers": [ { "text": "zamanında tedavi edilemezse", "answer_start": 294 } ] }, { "question": "Bronşit tedavisinde ilk yapılması gereken nedir?", "id": 60, "answers": [ { "text": "sigarayı bırakıp istirahat etmektir", "answer_start": 416 } ] } ] }, { "context": "Addison hastalığı, böbrek üstü bezlerinin kabuk (korteks) bölümünün, otoimmün, verem ya da mantar enfeksiyonu nedeniyle zarar görmesine bağlı hastalıktır. Thomas Addison tarafından tanımlanmıştır. Belirtileri arasında güçsüzlük, kansızlık, kilo yitimi, mide-bağırsak rahatsızlıkları, kan basıncı düşüklüğü, deride kararma, aşırı sinirlilik ve aşırı duyarlılıkla görülür. Eskiden ölümle sonuçlanabilirken, günümüzde sentetik hormonlarla tedavi edilmektedir.", "qas": [ { "question": "Addison hastalığı nedir?", "id": 61, "answers": [ { "text": "böbrek üstü bezlerinin kabuk (korteks) bölümünün, otoimmün, verem ya da mantar enfeksiyonu nedeniyle zarar görmesine bağlı hastalık", "answer_start": 19 } ] }, { "question": "Addison hastalığı kim tarafından tanımlamıştır?", "id": 62, "answers": [ { "text": "Thomas Addison", "answer_start": 155 } ] }, { "question": "Addison hastalığının belirtileri nelerdir?", "id": 63, "answers": [ { "text": "güçsüzlük, kansızlık, kilo yitimi, mide-bağırsak rahatsızlıkları, kan basıncı düşüklüğü, deride kararma, aşırı sinirlilik ve aşırı duyarlılık", "answer_start": 218 } ] }, { "question": "Addison hastalığı neyle tedavi edilmektedir?", "id": 64, "answers": [ { "text": "sentetik hormonlarla", "answer_start": 415 } ] }, { "question": "Addison hastalığı eskiden nasıl sonuçlanırdı?", "id": 65, "answers": [ { "text": "ölümle", "answer_start": 379 } ] } ] }, { "context": "Epistaksis, oldukça sık rastlanan ve burundan kan gelmesi şeklinde görülen bir kanama çeşididir. Genellikle kan burun deliklerinden dışarı drene olduğunda fark edilir. Taze kanın veya pıhtılaşmış kanın mideye doğru aşağı akışı bulantı ve kusmaya yol açabilir. Epistaksis nedenleri yerel ve sistemik nedenler olarak 2 kategoriye ayrılır. Nedenleri arasında Künt travma, Yabancı cisimler, inflamatuar reaksiyonlar, Alerjiler, Bulaşıcı hastalıklar (örneğin soğuk algınlığı), Hipertansiyon kan ve damar hasatlıkları yer alır.", "qas": [ { "question": "Epistaksis nedir?", "id": 66, "answers": [ { "text": "oldukça sık rastlanan ve burundan kan gelmesi şeklinde görülen bir kanama çeşidi", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "Epistaksis nasıl fark edilir?", "id": 67, "answers": [ { "text": "burun deliklerinden dışarı drene olduğunda", "answer_start": 112 } ] }, { "question": "Epistaksiste taze veya pıhtılaşmış kanın mideye doğru akması neye yol açabilir?", "id": 68, "answers": [ { "text": "bulantı ve kusmaya", "answer_start": 227 } ] }, { "question": "Epistaksis nedenleri hangi kategorilere ayrılır?", "id": 69, "answers": [ { "text": "yerel ve sistemik nedenler", "answer_start": 281 } ] }, { "question": "Burun kanamasının nedenleri nelerdir?", "id": 70, "answers": [ { "text": "Künt travma, Yabancı cisimler, inflamatuar reaksiyonlar, Alerjiler, Bulaşıcı hastalıklar (örneğin soğuk algınlığı), Hipertansiyon kan ve damar hasatlıkları", "answer_start": 356 } ] } ] }, { "context": "Çiçek hastalığı, Orthopoxvirus cinsine ait olan variola virüsünün neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü 1980 yılında hastalığın küresel olarak yok edildiğini bildirmiştir. Hastalığın belirtileri arasında ateş, kusma, ağızda ülser oluşumu ve deri döküntüsü yer almaktadır. Çiçek hastalığını önlemek için kullanılan en eski yöntem variola minör virüsü ile inokülasyondur. Çiçek hastalığının tedavisi yara bakımı ve enfeksiyon kontrolü, sıvı tedavisi ve olası ventilatör yardımı gibi destekleyici tedavilerdir.", "qas": [ { "question": "Çiçek hastalığı nedir?", "id": 71, "answers": [ { "text": "Orthopoxvirus cinsine ait olan variola virüsünün neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü hastalığın kaç yılında küresel olarak yok edildiğini bildirmiştir?", "id": 72, "answers": [ { "text": "1980", "answer_start": 125 } ] }, { "question": "Çiçek hastalığının belirtileri nelerdir?", "id": 73, "answers": [ { "text": "ateş, kusma, ağızda ülser oluşumu ve deri döküntüsü", "answer_start": 225 } ] }, { "question": "Çiçek hastalığını önlemek için kullanılan en eski yöntem nedir?", "id": 74, "answers": [ { "text": "variola minör virüsü ile inokülasyon", "answer_start": 350 } ] }, { "question": "Çiçek hastalığının tedavi yöntemleri nelerdir?", "id": 75, "answers": [ { "text": "yara bakımı ve enfeksiyon kontrolü, sıvı tedavisi ve olası ventilatör yardımı gibi destekleyici tedaviler", "answer_start": 419 } ] } ] }, { "context": "Cüzzam, Hansen basili (Mycobacterium leprae) adı verilen bir mikroorganizmanın yol açtığı, çevresel sinir sistemi ve deri başta olmak üzere birçok sistem ve organı etkileyebilen, bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalığın bulaşmasına basil neden olur. Basil hasta vücudundan dışarıya çeşitli yara salgıları ve özellikle burun salgısı ile çıkar. Cüzzam türleri Lepramatöz Lepra (LL), Tüberküloid Lepra (TL), Borderline Lepra (TB), İndetermine Lepra olarak sıralanabilir. Erken tanı yapıldığı durumlarda hiçbir kalıcı sakatlık oluşmadan tedavi mümkündür. Tedavi bakterinin duyarlı olduğu antibiyotikler ile yapılır.", "qas": [ { "question": "Cüzzam hastalığı nedir?", "id": 76, "answers": [ { "text": "Hansen basili (Mycobacterium leprae) adı verilen bir mikroorganizmanın yol açtığı, çevresel sinir sistemi ve deri başta olmak üzere birçok sistem ve organı etkileyebilen, bulaşıcı bir hastalık", "answer_start": 8 } ] }, { "question": "Cüzzamın bulaşmasına ne neden olur?", "id": 77, "answers": [ { "text": "basil", "answer_start": 15 } ] }, { "question": "Basil hasta vücudundan dışarıya neyle çıkar?", "id": 78, "answers": [ { "text": "çeşitli yara salgıları ve özellikle burun salgısı ile", "answer_start": 278 } ] }, { "question": "Cüzzam türleri nelerdir?", "id": 79, "answers": [ { "text": "Lepramatöz Lepra (LL), Tüberküloid Lepra (TL), Borderline Lepra (TB), İndetermine Lepra", "answer_start": 354 } ] }, { "question": "Cüzzamın tedavisi nasıl yapılır?", "id": 80, "answers": [ { "text": "antibiyotikler ile", "answer_start": 580 } ] } ] }, { "context": "Cilt kanseri, deriden kaynaklanan kanserdir. Vücudun diğer kısımlarını istila etme veya yayılma yeteneğine sahip anormal hücrelerin türemesinden kaynaklanırlar. Güneşe maruz kalmaktan kaynaklanan ultraviyole radyasyon, cilt kanserinin çevresel nedenidir. Tanı biyopsi ve histopatolojik inceleme ile konur. Melanom ve skuamöz hücreli karsinomu önlemek için güneş kremi önerilir. Belirtileri ciltte iyileşmeyen değişiklikler, ciltte ülserleşme, cildin renginin değişmesi ve mevcut benlerde pürüzlü kenarlar, benin büyümesi, renginin değişmesi, hissetme şekli veya kanaması gibi değişikliklerdir.", "qas": [ { "question": "Cilt kanseri nedir?", "id": 81, "answers": [ { "text": "deriden kaynaklanan kanser", "answer_start": 14 } ] }, { "question": "Cilt kanserinin çevresel nedeni nedir?", "id": 82, "answers": [ { "text": "Güneşe maruz kalmaktan kaynaklanan ultraviyole radyasyon", "answer_start": 161 } ] }, { "question": "Cilt kanseri tanısı nasıl konur?", "id": 83, "answers": [ { "text": "biyopsi ve histopatolojik inceleme ile", "answer_start": 260 } ] }, { "question": "Melanom ve skuamöz hücreli karsinomun önlenmesi için ne önerilir?", "id": 84, "answers": [ { "text": "güneş kremi", "answer_start": 356 } ] }, { "question": "Cilt kanserinin belirtileri nelerdir?", "id": 85, "answers": [ { "text": "ciltte iyileşmeyen değişiklikler, ciltte ülserleşme, cildin renginin değişmesi ve mevcut benlerde pürüzlü kenarlar, benin büyümesi, renginin değişmesi, hissetme şekli veya kanaması gibi değişiklikler", "answer_start": 390 } ] } ] }, { "context": "Difteri, halk arasında kuşpalazı olarak da bilinen, corynebacterium diphteriae isimli mikroorganizmanın boğaz, burun, göz ve derideki yaralarda yerleşmesiyle ortaya çıkan bulaşıcı bir hastalık. Difteri oldukça yaygın bir hastalıktır. Soğuk mevsimlerde daha fazla görülür. İki yaşından önce sadece burun ve yara difterisi şeklinde görülür. Hastalıktan korunmak için hastalar, tecrit edilmelidir ve difteri mikrobunu taşıyan şahıslar testlerle tespit edilip tedaviye alınmalıdır. Tedavi için hasta yatak istirahatine alınır ve antitoksik serum kullanılır.", "qas": [ { "question": "Difteri nedir?", "id": 86, "answers": [ { "text": "halk arasında kuşpalazı olarak da bilinen, corynebacterium diphteriae isimli mikroorganizmanın boğaz, burun, göz ve derideki yaralarda yerleşmesiyle ortaya çıkan bulaşıcı bir hastalık", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Difteri ne zaman daha fazla görülür?", "id": 87, "answers": [ { "text": "Soğuk mevsimlerde", "answer_start": 234 } ] }, { "question": "İki yaşından önce difteri nasıl görülür?", "id": 88, "answers": [ { "text": "burun ve yara difterisi şeklinde", "answer_start": 297 } ] }, { "question": "Difteriden korunmak için hangi önlemler alınmalıdır?", "id": 89, "answers": [ { "text": "hastalar, tecrit edilmelidir ve difteri mikrobunu taşıyan şahıslar testlerle tespit edilip tedaviye alınmalıdır", "answer_start": 365 } ] }, { "question": "Difteri tedavisi nasıl yapılır?", "id": 90, "answers": [ { "text": "antitoksik serum kullanılır", "answer_start": 525 } ] } ] }, { "context": "Diş ağrısı, hayvan veya insan dişinde bulunan ağrıdır. Diş patolojisi, diş eti, damak veya diş dışı hastalıklar sebep olabilir. Şiddetli olduğunda uyku, yemek yeme ve diğer günlük aktiviteleri etkileyebilir. Yaygın nedenler pulpit, diş çürümesi, diş travması, ağrılı dentin sendromu, apikal periodontitis, diş apsesi, alveolar osteitis, fusospiroket stomatiti ve temporomandibular eklem disfonksiyonu'dur. Diş ağrısının tedavisi için şifalı bitkiler, diş çekimi, kök kanal tedavisi, diş temizliği, diş cerrahisi uygulanabilir.", "qas": [ { "question": "Diş ağrısı nedir?", "id": 91, "answers": [ { "text": "hayvan veya insan dişinde bulunan ağrıdır", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "Diş ağrısına neler sebep olabilir?", "id": 92, "answers": [ { "text": "Diş patolojisi, diş eti, damak veya diş dışı hastalıklar", "answer_start": 55 } ] }, { "question": "Diş ağrısının şiddetli olması neleri etkileyebilir?", "id": 93, "answers": [ { "text": "uyku, yemek yeme ve diğer günlük aktiviteleri", "answer_start": 147 } ] }, { "question": "Diş ağrısının yaygın nedenleri nelerdir?", "id": 94, "answers": [ { "text": "pulpit, diş çürümesi, diş travması, ağrılı dentin sendromu, apikal periodontitis, diş apsesi, alveolar osteitis, fusospiroket stomatiti ve temporomandibular eklem disfonksiyonu", "answer_start": 224 } ] }, { "question": "Diş ağrısının tedavisinde hangi yöntemler kullanılabilir?", "id": 95, "answers": [ { "text": "şifalı bitkiler, diş çekimi, kök kanal tedavisi, diş temizliği, diş cerrahisi", "answer_start": 434 } ] } ] }, { "context": "Diyabet genellikle kalıtımsal ve çevresel etkenlerin birleşimi ile oluşan ve kandaki glukoz seviyesinin aşırı derecede yükselmesiyle (hiperglisemi) sonuçlanan metabolik bir bozukluktur. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, 2000 yılında tüm dünyada en az 171 milyon diyabet hastası vardır. Vücutta kan şekerinin düzenlenmesi pek çok sayıda kimyasal madde ve hormonun karmaşık etkileşimi sonucunda sağlanır. Tip 1 diyabet ve Tip 2 diyabet olarak sınıflandırılır. Diyabetin teşhisi, hastaların aşırı miktarda idrara çıkma ve aşırı susamanın yanında çoğunlukla kilo kaybetmeye başlamaktan şikayet etmeleri sonucunda konur. Diyabet kronik bir hastalıktır ve kesin bir tedavisi yoktur.", "qas": [ { "question": "Diyabet nedir?", "id": 96, "answers": [ { "text": "genellikle kalıtımsal ve çevresel etkenlerin birleşimi ile oluşan ve kandaki glukoz seviyesinin aşırı derecede yükselmesiyle (hiperglisemi) sonuçlanan metabolik bir bozukluk", "answer_start": 8 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, 2000 yılında tüm dünyada en az kaç diyabet hastası vardır?", "id": 97, "answers": [ { "text": "171 milyon", "answer_start": 254 } ] }, { "question": "Diyabetin sınıflandırılması nasıl yapılır?", "id": 98, "answers": [ { "text": "Tip 1 diyabet ve Tip 2 diyabet", "answer_start": 406 } ] }, { "question": "Diyabetin teşhisi nasıl konur?", "id": 99, "answers": [ { "text": "hastaların aşırı miktarda idrara çıkma ve aşırı susamanın yanında çoğunlukla kilo kaybetmeye başlamaktan şikayet etmeleri sonucunda", "answer_start": 480 } ] }, { "question": "Diyabetin tedavisi nedir?", "id": 100, "answers": [ { "text": "kesin bir tedavisi yoktur", "answer_start": 653 } ] } ] }, { "context": "Dizanteri, insanda sık ve kanlı ishal, genellikle şiddetli karın ağrısı, gerekmediği halde dışkılama isteği duyma, bağırsak yaraları, hayvanda makattan kan ya da kanlı dışkı gelmesi gibi belirtiler gösteren hastalıktır. Teşhis taze dışkının incelenmesiyle konur. Shigella cinsinden olan Shigella dysenteriae bakterisinin nedeniyle oluşur. Patolojik dizanteri belirtileri amipli dizenteride, basili dizanteride ve kanamalı rektokolitte görülür. Dizanteriye yol açabilen bulaşıcı hastalıklar Sığır ve domuz vebası, şarbon, leptospiroz, salmonelloz, geviş getirenlerde bağırsak zehirlenmeleridir.", "qas": [ { "question": "Dizanterinin belirtileri nelerdir?", "id": 101, "answers": [ { "text": "sık ve kanlı ishal, genellikle şiddetli karın ağrısı, gerekmediği halde dışkılama isteği duyma, bağırsak yaraları, hayvanda makattan kan ya da kanlı dışkı gelmesi", "answer_start": 19 } ] }, { "question": "Dizanterinin teşhisi nasıl yapılır?", "id": 102, "answers": [ { "text": "taze dışkının incelenmesi", "answer_start": 227 } ] }, { "question": "Dizanteriye neden olan bakteri nedir?", "id": 103, "answers": [ { "text": "Shigella dysenteriae", "answer_start": 287 } ] }, { "question": "Dizanteri belirtileri hangi tür dizanterilerde görülür?", "id": 104, "answers": [ { "text": "amipli dizenteride, basili dizanteride ve kanamalı rektokolitte", "answer_start": 371 } ] }, { "question": "Dizanteriye yol açabilen diğer bulaşıcı hastalıklar nelerdir?", "id": 105, "answers": [ { "text": "Sığır ve domuz vebası, şarbon, leptospiroz, salmonelloz, geviş getirenlerde bağırsak zehirlenmeleridir", "answer_start": 490 } ] } ] }, { "context": "Dolama veya paronişi, el ya da ayak tırnağının tabanında veya yanında tırnak ve deride görülen el veya ayağın sıklıkla duyarlı olduğu bakteri veya mantar enfeksiyonu olan bir tırnak enfeksiyonudur. Dolama genellikle bakterilerden kaynaklanır. Dolama genellikle topikal, oral veya her ikisinin de birleşimi olacak biçimde antibiyotiklerle tedavi edilir. Belirtisi deri tipik olarak yoğun ağrı ile birlikte kırmızı, kaşıntılı ve sıcak olarak kendini gösterir. Akut paronişi; bir parmağın tırnağını veya daha az yaygın olarak da ayak parmağını çevreleyen doku kıvrımlarının altı haftadan az süren bir enfeksiyonudur. Enfeksiyon genellikle yerel kızarıklık, şişme ve ağrı ile tırnağın kenarındaki paronişyumun içinde başlar. Akut paronişi ve Kronik paronişi olarak ayrılır.", "qas": [ { "question": "Dolama nedir?", "id": 106, "answers": [ { "text": "tırnak enfeksiyonu", "answer_start": 175 } ] }, { "question": "Dolamanın tedavisi nasıl yapılır?", "id": 107, "answers": [ { "text": "antibiyotiklerle", "answer_start": 321 } ] }, { "question": "Dolamanın belirtileri nelerdir?", "id": 108, "answers": [ { "text": "deri tipik olarak yoğun ağrı ile birlikte kırmızı, kaşıntılı ve sıcak olarak kendini gösterir", "answer_start": 363 } ] }, { "question": "Akut paronişi ne kadar süre içinde gelişen bir enfeksiyondur?", "id": 109, "answers": [ { "text": "altı haftadan az", "answer_start": 571 } ] }, { "question": "Türleri nelerdir?", "id": 110, "answers": [ { "text": "Akut paronişi ve Kronik paronişi", "answer_start": 721 } ] } ] }, { "context": "Egzama, çeşitli nedenlerle ortaya çıkan ve deride kızarıklık, veziküller, kaşıntı gibi belirtilerle görülen daha çok alerjilerin neden olduğu deri hastalığı. Başlıca özelliği, kızarık deri üzerinde beliren kabarcıklardır. Akut, kronik, yaş ve kuru egzama gibi türleri vardır. Egzama, zamansız uygulanan bir ilaç yüzünden de ortaya çıkabilir. Egzamalıların rahat etmek için almaları gereken önlemler: yarayı kaşımamak, Stresten uzak durmak, uykusuz kalmamak, yüzü temiz tutmak", "qas": [ { "question": "Egzama nedir?", "id": 111, "answers": [ { "text": "deri hastalığı", "answer_start": 142 } ] }, { "question": "Egzamanın belirtileri nelerdir?", "id": 112, "answers": [ { "text": "deride kızarıklık, veziküller, kaşıntı", "answer_start": 43 } ] }, { "question": "Egzamanın türleri nelerdir?", "id": 113, "answers": [ { "text": "Akut, kronik, yaş ve kuru egzama", "answer_start": 222 } ] }, { "question": "Egzama bazen hangi durumda ortaya çıkabilir?", "id": 114, "answers": [ { "text": "zamansız uygulanan bir ilaç yüzünden", "answer_start": 284 } ] }, { "question": "Egzamalılar için önemli olan önlemler nelerdir?", "id": 115, "answers": [ { "text": "yarayı kaşımamak, Stresten uzak durmak, uykusuz kalmamak, yüzü temiz tutmak", "answer_start": 400 } ] } ] }, { "context": "İnfarkt, dolaşım yetmezliğine bağlı yerel iskemik doku nekrozudur. Kısa sürede oluşan güçlü iskemilerin büyük bölümü infarktla sonuçlanır. Çoğu infarktlar arterlerin bir embolus ya da trombusla tıkanmasına bağlı olarak ortaya çıkar. İnfarktlar genellikle koagülasyon nekrozu ve kollikuasyon nekrozu biçimindedir. İnfarktların nedenleri arasında damar hastalıkları, çevre lezyonlar ve arteriyel spazm yer alır.", "qas": [ { "question": "İnfarkt nedir?", "id": 116, "answers": [ { "text": "dolaşım yetmezliğine bağlı yerel iskemik doku nekrozudur", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Güçlü iskemilerin büyük bölümü ne ile sonuçlanır", "id": 117, "answers": [ { "text": "infarktla", "answer_start": 117 } ] }, { "question": "Infarktlar nasıl oluşur?", "id": 118, "answers": [ { "text": "arterlerin bir embolus ya da trombusla tıkanmasına bağlı olarak", "answer_start": 155 } ] }, { "question": "İnfarktlar hangi tür nekrozlar biçiminde görülür?", "id": 119, "answers": [ { "text": "koagülasyon nekrozu ve kollikuasyon nekrozu", "answer_start": 255 } ] }, { "question": "İnfarktın nedenleri nelerdir?", "id": 120, "answers": [ { "text": "damar hastalıkları, çevre lezyonlar ve arteriyel spazm", "answer_start": 345 } ] } ] }, { "context": "Ensefalopati, beyin dokusunda genelde dejeneratif değişikliklerin görüldüğü hastalıklara verilen isimdir. Modern kullanımda, ensefalopati tek bir hastalığa değil, genel beyin işlev bozukluğu sendromuna atıfta bulunur. Bu sendromun birçok olası organik ve inorganik nedeni vardır. Tipleri: Lyme ensefalopatisi, Creutzfeldt–Jakob hastalığı, HIV ensefalopatisi, Sepsis ilişkili ensefalopati, Kronik travma ensefalopatisi. Kan testleri, lomber ponksiyon ile beyin omurilik sıvısı muayenesi (spinal tap olarak da bilinir), beyin görüntüleme çalışmaları, elektroensefalografi (EEG), nöropsikolojik testler ve benzer tanısal çalışmalar, ensefalopatinin çeşitli nedenlerini ayırt etmek için kullanılabilir.", "qas": [ { "question": "Ensefalopati nedir?", "id": 121, "answers": [ { "text": "beyin dokusunda genelde dejeneratif değişikliklerin görüldüğü hastalıklara verilen isim", "answer_start": 14 } ] }, { "question": "Ensefalopatinin modern kullanımdaki tanımı nedir?", "id": 122, "answers": [ { "text": "genel beyin işlev bozukluğu sendromu", "answer_start": 163 } ] }, { "question": "Ensefalopatinin olası nedenleri nelerdir?", "id": 123, "answers": [ { "text": "organik ve inorganik", "answer_start": 244 } ] }, { "question": "Ensefalopati türleri nelerdir?", "id": 124, "answers": [ { "text": "Lyme ensefalopatisi, Creutzfeldt–Jakob hastalığı, HIV ensefalopatisi, Sepsis ilişkili ensefalopati, Kronik travma ensefalopatisi", "answer_start": 289 } ] }, { "question": "Ensefalopati teşhisinde hangi test ve çalışmalar kullanılır?", "id": 125, "answers": [ { "text": "Kan testleri, lomber ponksiyon ile beyin omurilik sıvısı muayenesi (spinal tap olarak da bilinir), beyin görüntüleme çalışmaları, elektroensefalografi (EEG), nöropsikolojik testler", "answer_start": 419 } ] } ] }, { "context": "Fabry hastalığı, nadir görülen X'e bağlı resesif kalıtılan lizozomal depo hastalığıdır. Geniş bir yelpazede sistemik semptomlara neden olabilir. Hastalık ismini kaşiflerinden biri olan Johannes Fabry'den almaktadır. Belirtileri genellikle erken çocukluk döneminde anlamak zordur. Ağrı tüm gövdede veya ekstremiteler de lokalize, mide ve bağırsaklarda da sık görülür. Hâlsizlik, nöropati (özellikle yanma tarzı ekstremite ağrısı), tinnitus (kulak çınlaması), vertigo, mide bulantısı ve ishal sık görülen belirtilerdir.", "qas": [ { "question": "Fabry hastalığı nedir?", "id": 126, "answers": [ { "text": "lizozomal depo hastalığıdır", "answer_start": 59 } ] }, { "question": "Hastalık ismini kimden almaktadır?", "id": 127, "answers": [ { "text": "Johannes Fabry", "answer_start": 185 } ] }, { "question": "Fabry hastalığının belirtileri ne zaman anlaşılmaktadır?", "id": 128, "answers": [ { "text": "erken çocukluk döneminde", "answer_start": 239 } ] }, { "question": "Fabry hastalığındaki ağrılar nerelerde görülür?", "id": 129, "answers": [ { "text": "tüm gövdede veya ekstremiteler de lokalize, mide ve bağırsaklarda", "answer_start": 285 } ] }, { "question": "Fabry hastalığında sık görülen diğer belirtiler nelerdir?", "id": 130, "answers": [ { "text": "Hâlsizlik, nöropati (özellikle yanma tarzı ekstremite ağrısı), tinnitus (kulak çınlaması), vertigo, mide bulantısı ve ishal", "answer_start": 367 } ] } ] }, { "context": "Felç, sinirlerin ya da kasların bozukluğundan ileri gelen hareketsizlik ya da hareket azalmasıdır. Hastada belirtiler, vücudunun bir yarısını ya da tamamını oynatamama gibi, tam bir bilinçsizlik ve duyu eksikliği görülür. Ağır olgularda hasta en çok 48 saat yaşar. Bir süre bilinçsiz ve hareketsiz kaldıktan sonra yavaş yavaş iyileşen olgular da vardır. Hareketi sağlayan sinirlerin merkez nöronları ve çevre nöronları diye ikiye ayrılması nedeniyle felçler de merkezsel felçler ve çevresel felçler diye ikiye ayrılır. Merkezsel felçlerde, kas gücünün azalması ya da yok olmasıyla birlikte kaslarda aşırı gerginlik, kemik kiriş reflekslerinde artma görülür. Bunun gibi felçlere kasınmalı felçler denir. Çevresel felçler, omuriliğin ön boynuzlarında, omurilik köklerinde, sinir ağlarında ya da sinirlerde ortaya çıkan bir bozukluktan ileri gelir.", "qas": [ { "question": "Felç nedir?", "id": 131, "answers": [ { "text": "hareketsizlik ya da hareket azalması", "answer_start": 58 } ] }, { "question": "Hastada belirtiler nasıl görülür?", "id": 132, "answers": [ { "text": "tam bir bilinçsizlik ve duyu eksikliği", "answer_start": 174 } ] }, { "question": "Felç durumlarında hastalar en çok kaç saat yaşayabilir?", "id": 133, "answers": [ { "text": "48", "answer_start": 250 } ] }, { "question": "Felç türleri nelerdir ve nasıl ayrılır?", "id": 134, "answers": [ { "text": "merkezsel felçler ve çevresel felçler", "answer_start": 461 } ] }, { "question": "Çevresel felçlerin sebebi nedir?", "id": 135, "answers": [ { "text": "omuriliğin ön boynuzlarında, omurilik köklerinde, sinir ağlarında ya da sinirlerde ortaya çıkan bir bozukluktan ileri gelir", "answer_start": 721 } ] } ] }, { "context": "Fıtık, anatomik yapının bozulması ile doku veya organların normal yerinden başka bir alana yer değiştirmesidir. Nedenleri pasif işler ve ağır işler olarak ayrılır. Fıtığın nedenleri arasında zayıf insanlarda başı fazla öne eğme, bu davranışı alışkanlık haline getirme ve aşırı kilolu insanlarda genelde doğru ve dengeli oturmama gösterilebilir. Kültürfizik gibi fazla zorlayıcı olmayan yavaş hareketler ve yüzme gibi spor faaliyetleri fıtığı önler. Türleri arasında boyun fıtığı, bel fıtığı, mide fıtığı, göbek fıtığı, kasık fıtıkları, ameliyat yeri fıtıkları vardır. Bel fıtığı omurların arasındaki disk denen kıkırdak yapının yerinden çıkarak sinirlere doğru baskı oluşturması ile oluşur.", "qas": [ { "question": "Fıtık nedir?", "id": 136, "answers": [ { "text": "anatomik yapının bozulması ile doku veya organların normal yerinden başka bir alana yer değiştirmesi", "answer_start": 7 } ] }, { "question": "Fıtığın nedenleri arasında neler gösterilebilir?", "id": 137, "answers": [ { "text": "zayıf insanlarda başı fazla öne eğme, bu davranışı alışkanlık haline getirme ve aşırı kilolu insanlarda genelde doğru ve dengeli oturmama", "answer_start": 191 } ] }, { "question": "Neler fıtığı önler?", "id": 138, "answers": [ { "text": "yavaş hareketler ve yüzme gibi spor faaliyetleri", "answer_start": 386 } ] }, { "question": "Türleri arasında neler vardır?", "id": 139, "answers": [ { "text": "boyun fıtığı, bel fıtığı, mide fıtığı, göbek fıtığı, kasık fıtıkları, ameliyat yeri fıtıkları", "answer_start": 466 } ] }, { "question": "Bel fıtığı nasıl oluşur?", "id": 140, "answers": [ { "text": "omurların arasındaki disk denen kıkırdak yapının yerinden çıkarak sinirlere doğru baskı oluşturması ile", "answer_start": 579 } ] } ] }, { "context": "Frengi, spiroket bakterisi Treponema pallidum alttürünün sebep olduğu cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyondur. Anneden fetüse, hamilelik ya da doğum sırasında bulaşabilir. Frenginin 1999 yılında dünya çapında 12 milyon insana bulaştığına inanılmaktadır. Frengi, Edinsel sifilis ve Konjenital sifilis olarak ayrılır. Hastalığı önlemeye yönelik etkili bir aşı bulunmamaktadır. Basit frenginin tedavisi kas içine uygulanan tek doz penisilin G veya tek doz oral azitromisindir.", "qas": [ { "question": "Frengi nedir?", "id": 141, "answers": [ { "text": "cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon", "answer_start": 70 } ] }, { "question": "Frengi nasıl bulaşır?", "id": 142, "answers": [ { "text": "cinsel yolla", "answer_start": 70 } ] }, { "question": "Frengi kaç insana bulaşmıştır?", "id": 143, "answers": [ { "text": "12 milyon", "answer_start": 208 } ] }, { "question": "Frenginin türleri nelerdir?", "id": 144, "answers": [ { "text": "Edinsel sifilis ve Konjenital sifilis", "answer_start": 261 } ] }, { "question": "Basit frenginin tedavisi nedir?", "id": 145, "answers": [ { "text": "kas içine uygulanan tek doz penisilin G veya tek doz oral azitromisindir", "answer_start": 399 } ] } ] }, { "context": "Gastrit, mide zarının iltihaplanmasıdır. İltihaplanma kısa ya da uzun süreli olarak ortaya çıkabilir. Belirtleri mide bulantısı ve kusma ile şişkinlik, çok şiddetli karın ağrısı, sindirim zorluğu, iştahsızlık ile mide ekşimesidir. Komplikasyonlarında mide kanaması, mide ülserleri ve mide tümörleri yer alır. Ayrıca otoimmün sorunlar nedeniyle, kötü niyetli anemi olarak bilinen bir durum olan yeterli B12 vitamini olmaması nedeniyle düşük kırmızı kan hücreleri oluşabilir.", "qas": [ { "question": "Gastrit nedir?", "id": 146, "answers": [ { "text": "mide zarının iltihaplanması", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Gastritin belirtileri nelerdir?", "id": 147, "answers": [ { "text": "mide bulantısı ve kusma ile şişkinlik, çok şiddetli karın ağrısı, sindirim zorluğu, iştahsızlık ile mide ekşimesidir", "answer_start": 113 } ] }, { "question": "Gastrit komplikasyonlarında neler yer alır?", "id": 148, "answers": [ { "text": "mide kanaması, mide ülserleri ve mide tümörleri", "answer_start": 251 } ] }, { "question": "B12 vitamini olmaması nedeniyle ne oluşabilir?", "id": 149, "answers": [ { "text": "düşük kırmızı kan hücreleri", "answer_start": 434 } ] }, { "question": "İltihaplanma nasıl ortaya çıkabilir?", "id": 150, "answers": [ { "text": "kısa ya da uzun süreli olarak", "answer_start": 54 } ] } ] }, { "context": "Gece körlüğü, Tavuk karası ya da tıptaki adıyla niktalopi olarak da bilinen bir göz kusurudur. Genetik sebeplerle ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Otosomal resesif, otosomal dominant, X 'e bağlı resesif türleri vardır. Otosomal domaninant şekli en sık görülen tipidir. Pigmentosada en önemli belirgin özelliği görmeyi sağlayan fotoreseptör(özellikle basillerin) hücrelerinin ve retina pigment epitel hücrelerinin harabiyeti sonucu ortaya çıkar.", "qas": [ { "question": "Gece körlüğü nedir?", "id": 151, "answers": [ { "text": "Tavuk karası ya da tıptaki adıyla niktalopi olarak da bilinen bir göz kusuru", "answer_start": 14 } ] }, { "question": "Gece körlüğünün hangi türleri vardır?", "id": 152, "answers": [ { "text": "Otosomal resesif, otosomal dominant, X 'e bağlı resesif", "answer_start": 147 } ] }, { "question": "Gece körlüğünde en sık görülen tip nedir?", "id": 153, "answers": [ { "text": "Otosomal domaninant şekli", "answer_start": 219 } ] }, { "question": "Pigmentosada gece körlüğünün belirgin özelliği nasıl ortaya çıkar?", "id": 154, "answers": [ { "text": "fotoreseptör(özellikle basillerin) hücrelerinin ve retina pigment epitel hücrelerinin harabiyeti", "answer_start": 327 } ] }, { "question": "Gece körlüğü tıpdaki adıyla nasıl bilinir?", "id": 155, "answers": [ { "text": "niktalopi", "answer_start": 48 } ] } ] }, { "context": "Grip, viral bir hastalıktır. Grip virüsü Orthomyxoviridae familyasına mensup örtülü bir RNA virüsüdür. Virüs, öksürük ve hapşırmak ile yayılan damlacıklarla, ayrıca öpüşme ve tokalaşma gibi temaslar yoluyla bulaşır. Kronik hastalığı olan kişilerde ve yaşlılarda pnömoni (zatürre), meningoensefalit (beyin iltihabı), myokardit (kalp kası iltihabı) gibi ölümle sonuçlanabilecek hastalıklara yol açabilir. Enfeksiyonun komplikasyonları akut solunum sıkıntısı sendromu, menenjit, ensefalit ve astım ve kardiyovasküler hastalıklar gibi önceden var olan sağlık sorunlarının kötüleşmesidir. Virüs enfeksiyonu olduğu için tedavisi yoktur.", "qas": [ { "question": "Grip nedir?", "id": 156, "answers": [ { "text": "viral bir hastalıktır", "answer_start": 6 } ] }, { "question": "Grip virüsü nedir?", "id": 157, "answers": [ { "text": "Orthomyxoviridae familyasına mensup örtülü bir RNA virüsü", "answer_start": 41 } ] }, { "question": "Virüs nasıl bulaşır?", "id": 158, "answers": [ { "text": "öksürük ve hapşırmak ile yayılan damlacıklarla, ayrıca öpüşme ve tokalaşma gibi temaslar yoluyla", "answer_start": 110 } ] }, { "question": "Kronik hastalığı olan kişilerde ve yaşlılarda nelere yol açabilir?", "id": 159, "answers": [ { "text": "pnömoni (zatürre), meningoensefalit (beyin iltihabı), myokardit (kalp kası iltihabı) gibi ölümle sonuçlanabilecek hastalıklara", "answer_start": 262 } ] }, { "question": "Grip enfeksiyonunun komplikasyonları nelerdir?", "id": 160, "answers": [ { "text": "akut solunum sıkıntısı sendromu, menenjit, ensefalit ve astım ve kardiyovasküler hastalıklar gibi önceden var olan sağlık sorunlarının kötüleşmesidir", "answer_start": 433 } ] } ] }, { "context": "Guatr tiroid bezinin normal dışı olarak büyümesi hastalığıdır. Türleri Basit guatr, Yaygın guatr, Zehirli guatr ve Zehirli olmayan guatrdır. İnsan vücudunda normal iyot oranı olan %48'lik bir orandan az ya da %58'den fazla olması sebep olur. Daha çok Afrika, Nikaragua, Rusya'nın Güneydoğu kısmı ve Türkiye'nin Güneydoğusu ile Küba, Kazakistan, Kırgızistan gibi ülkelerde rastlanmaktadır. Türkiye'de ilk kez Tevfik Fikret bu hastalığa yakalanmıştır.", "qas": [ { "question": "Guatr nedir?", "id": 161, "answers": [ { "text": "tiroid bezinin normal dışı olarak büyümesi hastalığıdır", "answer_start": 6 } ] }, { "question": "Guatrın türleri nelerdir?", "id": 162, "answers": [ { "text": "Basit guatr, Yaygın guatr, Zehirli guatr ve Zehirli olmayan guatr", "answer_start": 71 } ] }, { "question": "Guatra ne sebep olur?", "id": 163, "answers": [ { "text": "İnsan vücudunda normal iyot oranı olan %48'lik bir orandan az ya da %58'den fazla olması", "answer_start": 141 } ] }, { "question": "Hangi ülkelerde rastlanmaktadır?", "id": 164, "answers": [ { "text": "Afrika, Nikaragua, Rusya'nın Güneydoğu kısmı ve Türkiye'nin Güneydoğusu ile Küba, Kazakistan, Kırgızistan", "answer_start": 251 } ] }, { "question": "Türkiye'de ilk kez kim bu hastalığa yakalanmıştır?", "id": 165, "answers": [ { "text": "Tevfik Fikret", "answer_start": 408 } ] } ] }, { "context": "Sıcak çarpması, aynı zamanda güneş çarpması olarak da bilinen bu tıbbi durum çevresel koşullar nedeniyle ısıya maruz kalınması ve termoregülasyon eksikliği nedeniyle vücut sıcaklığının 40,6 °C'nin üzerine çıktığı hipertermi olarak tanımlanan ciddi bir ısıya bağlı hastalıktır. Önleyici tedbirler çok miktarda soğuk sıvı almak ve parketmiş araçların içi gibi kısa sürede aşırı ısınabilen ve havalandırılmayan ortamlardan yani aşırı sıcak ve nemden uzak durmaktır. Tedavisi, fiziksel olarak vücudun sıcaklığının düşürülmesidir. Belirtileri 40,6 °C'nin üzerinde bir vücut sıcaklığı ile birlikte oryantasyon bozukluğu ve terleme eksikliğidir. Özellikle küçük çocuklar nöbet geçirebilir. Sıcak çarpması bilinç kaybı, organ yetmezliği ve ölümle sonuçlanır.", "qas": [ { "question": "Sıcak çarpması nedir?", "id": 166, "answers": [ { "text": "hipertermi", "answer_start": 213 } ] }, { "question": "Önleyici tedbirler nelerdir?", "id": 167, "answers": [ { "text": "çok miktarda soğuk sıvı almak ve parketmiş araçların içi gibi kısa sürede aşırı ısınabilen ve havalandırılmayan ortamlardan yani aşırı sıcak ve nemden uzak durmak", "answer_start": 296 } ] }, { "question": "Sıcak çarpmasının tedavisi nedir?", "id": 168, "answers": [ { "text": "fiziksel olarak vücudun sıcaklığının düşürülmesi", "answer_start": 473 } ] }, { "question": "Sıcak çarpmasının belirtileri nelerdir?", "id": 169, "answers": [ { "text": "oryantasyon bozukluğu ve terleme eksikliği", "answer_start": 592 } ] }, { "question": "Sıcak çarpması nasıl sonuçlanır?", "id": 170, "answers": [ { "text": "bilinç kaybı, organ yetmezliği ve ölümle", "answer_start": 698 } ] } ] }, { "context": "Havale, çeşitli sebeplere bağlı olarak ortaya çıkan, birdenbire başlayan ve birkaç saniyeden 1-2 dakikaya kadar sürebilen, şuur kaybı, nefes alamama, kasılma ve çırpınmalarla seyreden durumdur. Yeterli oksijen alamama ve kanamanın tesirlerinin görüldüğü doğum sırasında çocuğun geçirdiği zor durumlar, beynin doğuştan bazı hastalıkları ve enfeksiyon hastalıkları (mikrobik hastalıklar), süt çocuklarındaki nedenlerdir. Ateşli hastalıklara bağlı havalelere en çok altı ay ile üç yaş arasında rastlanır. Havale geçirmekte olan çocuğun solunum yolları açık tutulmalıdır. İlk aylardaki bebeklerde, sıçrama, ağızdan salya akması, gözlerin kayması, hareketsizlik, ağızda irade dışı çiğneme ve emme hareketleri şeklinde nöbetler ortaya çıkabilir.", "qas": [ { "question": "Havale nedir?", "id": 171, "answers": [ { "text": "çeşitli sebeplere bağlı olarak ortaya çıkan, birdenbire başlayan ve birkaç saniyeden 1-2 dakikaya kadar sürebilen, şuur kaybı, nefes alamama, kasılma ve çırpınmalarla seyreden durumdur", "answer_start": 8 } ] }, { "question": "Süt çocuklarındaki nedenler nelerdir?", "id": 172, "answers": [ { "text": "doğum sırasında çocuğun geçirdiği zor durumlar, beynin doğuştan bazı hastalıkları ve enfeksiyon hastalıkları (mikrobik hastalıklar)", "answer_start": 254 } ] }, { "question": "Ateşli hastalıklara bağlı havalelere en çok ne zaman rastlanır?", "id": 173, "answers": [ { "text": "altı ay ile üç yaş arasında", "answer_start": 463 } ] }, { "question": "Havale geçiren bir çocukta ne yapılmalıdır?", "id": 174, "answers": [ { "text": "solunum yolları açık tutulmalıdır", "answer_start": 533 } ] }, { "question": "İlk aylardaki bebeklerde havale nasıl belirtilerle ortaya çıkar?", "id": 175, "answers": [ { "text": "sıçrama, ağızdan salya akması, gözlerin kayması, hareketsizlik, ağızda irade dışı çiğneme ve emme hareketleri şeklinde nöbetler", "answer_start": 594 } ] } ] }, { "context": "Hemofili, çoğunlukla genetik geçiş gösteren, vücutta kanın pıhtılaşma sisteminde rol alan ve pıhtılaşma faktörleri olarak adlandırılan proteinlerin eksikliği veya yokluğu nedeniyle ortaya çıkan, pıhtılaşma bozukluğu yaratan ve X kromozomundaki çekinik bir gen ile taşınan bir tür kanın pıhtılaşamaması hastalığıdır. İç kanama damarlardan herhangi birinde hasar meydana gelmesi durumunda oluşur. Eklem içi kanamalar en sık ayak, el bileklerinde ve dizlerde görülür. Bunun nedeni, bu bölgelerin hareket anında en fazla yüklenilen, hareket eden ve darbelere maruz kalan bölümler olmalarıdır. Bu kanama türünde oluşan basınç nedeniyle hastalarda şiddetli ağrılar görülür. Zamanında tedavi edilmeyen eklem içi kanamalar kalıcı hasarlar bırakabilirler. Bu kanamaların en önemli belirtileri eklemlerde hareket sırasında ağrı ve ısı artışıdır. Orta şiddette kanamalar, Kas içi kanamalar, Doku içi kanamalar olarak ayrılır. Hafif şiddette kanamalar Burun kanamaları ve Hafif kesik ve sıyrıklar olarak ayrılır.", "qas": [ { "question": "Hemofili nedir?", "id": 176, "answers": [ { "text": "bir tür kanın pıhtılaşamaması hastalığıdır", "answer_start": 272 } ] }, { "question": "Eklem içi kanamalar en sık nerelerde görülür?", "id": 177, "answers": [ { "text": "ayak, el bileklerinde ve dizlerde", "answer_start": 422 } ] }, { "question": "İç kanama ne zaman oluşur?", "id": 178, "answers": [ { "text": "damarlardan herhangi birinde hasar meydana gelmesi durumunda", "answer_start": 326 } ] }, { "question": "Hemofilide orta şiddette kanamalar nasıl ayrılır?", "id": 179, "answers": [ { "text": "Kas içi kanamalar, Doku içi kanamalar", "answer_start": 861 } ] }, { "question": "Hemofilide hafif şiddette kanamalar hangi türlerde olur?", "id": 180, "answers": [ { "text": "Burun kanamaları ve Hafif kesik ve sıyrıklar", "answer_start": 940 } ] } ] }, { "context": "Hipokrat yüzü, bazı hastalıkların ileri aşamalarında yüzün belirgin değişikliklere uğramasıdır. Latince adı Facies Hipocratica'dır. Modern tıptaki birçok başka belirti gibi, Hipokrat'ın adıyla anılır. Hastalıkta yanaklar çöker, burun sivrilerek öne çıkar, gözler çukura kaçar, göz kapakları düşer, alt dudak sarkar. Bazı hastalıkların ileri aşamalarında ve ölüme yaklaşıldığı durumlarda ortaya çıkar.", "qas": [ { "question": "Hipokrat yüzü nedir?", "id": 181, "answers": [ { "text": "bazı hastalıkların ileri aşamalarında yüzün belirgin değişikliklere uğraması", "answer_start": 15 } ] }, { "question": "Hipokrat yüzünün Latince adı nedir?", "id": 182, "answers": [ { "text": "Facies Hipocratica", "answer_start": 108 } ] }, { "question": "Hipokrat yüzü ne zaman ortaya çıkar?", "id": 183, "answers": [ { "text": "Bazı hastalıkların ileri aşamalarında ve ölüme yaklaşıldığı durumlarda", "answer_start": 316 } ] }, { "question": "Hipokrat yüzünde neler olur?", "id": 184, "answers": [ { "text": "yanaklar çöker, burun sivrilerek öne çıkar, gözler çukura kaçar, göz kapakları düşer, alt dudak sarkar", "answer_start": 212 } ] }, { "question": "Hipokrat yüzü kimin adıyla anılır?", "id": 185, "answers": [ { "text": "Hipokrat", "answer_start": 0 } ] } ] }, { "context": "AIDS, etkeni HIV olan bir enfeksiyon hastalığıdır. İlk kez 1980’lerde Orta ve Güney Afrika’da gündeme gelmiştir. HIV, bağışıklık sistemindeki akyuvarların (özellikle CD4+ lenfositler) yapısını bozarak ve sayısını azaltarak vücudun enfeksiyonlara karşı direncini ortadan kaldırır. AIDS, cinsel yolla, orofaringeal ve gastrointestinal mukoza, kan yolu, plasenta, emzirme gibi yollarla bulaşır. AIDS belirtileri ateş, bitkinlik, gece terlemeleri, kilo kaybı, baş ağrıları, eklem ve kas ağrıları, farenjit, deri döküntüleri, lenfadenopati, diyare ve kusmadır.", "qas": [ { "question": "AIDS nedir?", "id": 186, "answers": [ { "text": "bir enfeksiyon hastalığıdır", "answer_start": 22 } ] }, { "question": "AIDS ilk kez ne zaman gündeme gelmiştir?", "id": 187, "answers": [ { "text": "1980’lerde", "answer_start": 59 } ] }, { "question": "HIV'in bağışıklık sistemi üzerindeki etkisi nedir?", "id": 188, "answers": [ { "text": "akyuvarların (özellikle CD4+ lenfositler) yapısını bozarak ve sayısını azaltarak vücudun enfeksiyonlara karşı direncini ortadan kaldırır", "answer_start": 142 } ] }, { "question": "AIDS nasıl bulaşır?", "id": 189, "answers": [ { "text": "cinsel yolla, orofaringeal ve gastrointestinal mukoza, kan yolu, plasenta, emzirme gibi yollarla", "answer_start": 286 } ] }, { "question": "AIDS'in belirtileri nelerdir?", "id": 190, "answers": [ { "text": "ateş, bitkinlik, gece terlemeleri, kilo kaybı, baş ağrıları, eklem ve kas ağrıları, farenjit, deri döküntüleri, lenfadenopati, diyare ve kusma", "answer_start": 409 } ] } ] }, { "context": "Hipotiroidi, tiroit bezinin yapısal ya da işlevsel bozuklukları nedeniyle ortaya çıkan tiroit hormonu eksikliği olgusudur. Hipotalamus-Hipofiz-Tiroit aksındaki sorunlar hipotiroidiye neden olur. Tanı için kan TSH düzeyine bakılır. Tiroit hormonunun yeterince üretilemediği hastalara sentetik hormon (levothyroxin) tedavisi uygulanır. Erken hipotiroidizm genellikle asemptomatiktir ya da belirsiz semptomlarla kendini gösterir.", "qas": [ { "question": "Hipotiroidi nedir?", "id": 191, "answers": [ { "text": "tiroit hormonu eksikliği", "answer_start": 87 } ] }, { "question": "Hipotiroidine ne neden olur?", "id": 192, "answers": [ { "text": "Hipotalamus-Hipofiz-Tiroit aksındaki sorunlar", "answer_start": 123 } ] }, { "question": "Tanı için neye bakılır?", "id": 193, "answers": [ { "text": "kan TSH düzeyine", "answer_start": 205 } ] }, { "question": "Hipotiroidi tedavisinde ne kullanılır?", "id": 194, "answers": [ { "text": "sentetik hormon", "answer_start": 283 } ] }, { "question": "Erken hipotiroidizm nasıl kendini gösterir?", "id": 195, "answers": [ { "text": "belirsiz semptomlarla", "answer_start": 387 } ] } ] }, { "context": "Kabakulak, insanlarda oluşan bir viral hastalıktır. Kabakulak virüsü Paramyxoviridae familyasının zarflı bir RNA virüsüdür. Belirtileri tükürük bezlerinin (genelde parotis bezinin) ağrılı bir şekilde şişmesi ve ateştir. Aşısının geliştirilmesinden ve uygulanmaya başlanmasından önce dünya çapında yaygın bir çocukluk-dönemi hastalığıydı. Bununla birlikte bu hastalık üçüncü dünya ülkelerinde önemli bir sağlık sorunudur. Hastalığın semptomları şiddetli baş ağrısı, yüksek ateş, sürekli kusma, devamlı uyku hali ve testislerde ağrıdır.", "qas": [ { "question": "Kabakulak nedir?", "id": 196, "answers": [ { "text": "viral hastalıktır", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "Kabakulak virüsü nedir?", "id": 197, "answers": [ { "text": "Paramyxoviridae familyasının zarflı bir RNA virüsü", "answer_start": 69 } ] }, { "question": "Kabakulak belirtileri nelerdir?", "id": 198, "answers": [ { "text": "tükürük bezlerinin (genelde parotis bezinin) ağrılı bir şekilde şişmesi ve ateş", "answer_start": 136 } ] }, { "question": "Hastalık hangi ülkelerde önemli bir sağlık sorunudur?", "id": 199, "answers": [ { "text": "üçüncü dünya ülkelerinde", "answer_start": 368 } ] }, { "question": "Kabakulak hastalığının semptomları nelerdir?", "id": 200, "answers": [ { "text": "şiddetli baş ağrısı, yüksek ateş, sürekli kusma, devamlı uyku hali ve testislerde ağrı", "answer_start": 445 } ] } ] }, { "context": "Kabızlık, bağırsak hareketlerinin yetersiz olması (haftada üç kez ya da daha az sayıda) ya da bağırsak hareketlerinin %25’inden çoğunda dışkılama güçlüğü ile beliren bir hastalıktır. Kabızlığa dışkının tam boşalmaması, dışkıda incelme ve ağrılı dışkılamaya neden olur. Kabızlık bağırsak hareketlerinde yavaşlama ve tıkayıcı türde dışkılama nedeniyle olabilir. Kabızlık süresinin giderek uzaması ile birlikte dışkı sertleşip taşlaşmış dışkı (fekal impaksiyon) şekline dönüşüp bağırsak düğümlenmesine yol açabilir. Genelde ileri yaşlarda görülmesine karşın toplumun her kesimini etkileyebilir. Kadınlarda erkeklere göre 2-3 kat daha çok rastlanır.", "qas": [ { "question": "Kabızlık nedir?", "id": 201, "answers": [ { "text": "bağırsak hareketlerinin yetersiz olması (haftada üç kez ya da daha az sayıda) ya da bağırsak hareketlerinin %25’inden çoğunda dışkılama güçlüğü ile beliren bir hastalık", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Kabızlık neye neden olur?", "id": 202, "answers": [ { "text": "dışkının tam boşalmaması, dışkıda incelme ve ağrılı dışkılama", "answer_start": 193 } ] }, { "question": "Kabızlığın nedenleri neler olabilir?", "id": 203, "answers": [ { "text": "bağırsak hareketlerinde yavaşlama ve tıkayıcı türde dışkılama", "answer_start": 278 } ] }, { "question": "Kabızlık süresinin uzaması ile hangi soruna yol açabilir?", "id": 204, "answers": [ { "text": "bağırsak düğümlenmesine", "answer_start": 475 } ] }, { "question": "Kadınlarda erkeklere göre kaç kat daha çok rastlanır?", "id": 205, "answers": [ { "text": "2-3", "answer_start": 619 } ] } ] }, { "context": "Kanser, genellikle sürekli ve hızlı büyüyen tümörlerdir. Metastaza neden olurlar. Tedavi edilmeyen ya da tedavisi gecikmiş kanserler ölümcüldür. Kadınlarda en çok meme, rahim ve kalın bağırsak kanseri görülmektedir. Erkeklerde en çok akciğer, prostat, mide ve kalın bağırsak kanserleri görülmektedir. Kanserlerin belirtileri Primer (ana belirtiler), Metastazlarla ilgili belirtiler ve Sistemik belirtilerdir. Kanserin tedavileri Cerrahi, Radyoterapi (ışın) tedavisi, Kemoterapi, Alternatif tıp yöntemleri, Bağışıklık sistemini güçlendirme, İmmünoterapi ve Kök hücre naklidir. Kanser tedavisi onkoloji uzmanı doktorlar tarafından yapılır. Birçok merkezde Onkoloji Hastahaneleri mevcuttur.", "qas": [ { "question": "Kanser nedir?", "id": 206, "answers": [ { "text": "sürekli ve hızlı büyüyen tümörler", "answer_start": 19 } ] }, { "question": "Kadınlarda en çok hangi kanser türleri görülmektedir?", "id": 207, "answers": [ { "text": "meme, rahim ve kalın bağırsak kanseri", "answer_start": 163 } ] }, { "question": "Erkeklerde en çok hangi kanser türleri görülmektedir?", "id": 208, "answers": [ { "text": "akciğer, prostat, mide ve kalın bağırsak kanserleri", "answer_start": 234 } ] }, { "question": "Kanser tedavileri nelerdir?", "id": 209, "answers": [ { "text": "Cerrahi, Radyoterapi (ışın) tedavisi, Kemoterapi, Alternatif tıp yöntemleri, Bağışıklık sistemini güçlendirme, İmmünoterapi ve Kök hücre nakli", "answer_start": 429 } ] }, { "question": "Kanser tedavisi kimler tarafından yapılmaktadır?", "id": 210, "answers": [ { "text": "onkoloji uzmanı doktorlar", "answer_start": 592 } ] } ] }, { "context": "Karın ağrısı, ciddi ve ciddi olmayan tıbbi durumlarla ilişkili olabilen bir semptomdur. Gastroenterit ve irritabl bağırsak sendromu karın ağrısının sık nedenleri arasındadır. Karın ağrısının nedenleri gastroenterit (% 13), irritabl bağırsak sendromu (% 8), idrar yolu problemleri (% 5), mide iltihabı (% 5) ve kabızlıktır (% 5). Karın ağrısı visseral ve peritoneal ağrı olarak tanımlanabilir. Karın ağrısının nedenini daha iyi anlamak için, kapsamlı bir öykü alınıp fizik muayene yapılabilir. Karın ağrısının tedavisi, ağrının etiyolojisi de dahil olmak üzere birçok faktöre bağlıdır.", "qas": [ { "question": "Karın ağrısı nedir?", "id": 211, "answers": [ { "text": "ve ciddi olmayan tıbbi durumlarla ilişkili olabilen bir semptomdur", "answer_start": 20 } ] }, { "question": "Karın ağrısının sık nedenleri nelerdir?", "id": 212, "answers": [ { "text": "Gastroenterit ve irritabl bağırsak sendromu", "answer_start": 88 } ] }, { "question": "Karın ağrısını tanımlamak için hangi terimler kullanılır?", "id": 213, "answers": [ { "text": "visseral ve peritoneal ağrı", "answer_start": 342 } ] }, { "question": "Karın ağrısının nedenini anlamak için hangi yöntem kullanılabilir?", "id": 214, "answers": [ { "text": "fizik muayene", "answer_start": 466 } ] }, { "question": "Karın ağrısının tedavisi neye bağlıdır?", "id": 215, "answers": [ { "text": "ağrının etiyolojisi de dahil olmak üzere birçok faktöre", "answer_start": 519 } ] } ] }, { "context": "Osteoporoz, kemik metabolizmasındaki bir bozukluk sonucunda kemikteki protein örgüsünün seyrelmesiyle iskelette ortaya çıkan ve kemiklerin çok kolay kırılabilmesine sebep olan bir hastalıktır. En çok omurlarda, kalça ve bilek kemiklerinde görülse de vücuttaki bütün kemikler bu durumdan etkilenir. Menopozla beraber görünen osteoporozda daha çok omurga kemikleri kırılırken, yaşlılıkla beraber ortaya çıkan senil osteoporozda femur denilen bacak kemiği kırılmaktadır. Osteoporoz riskini artıran faktörler, Küçük kemikli kadınlar, Açık ten, Ailede osteoporoz problemi, Diyabet, Karaciğer, böbrek hastalığı ve tiroid bezi bozuklukları, Kortizon, epilepsi ilaçları, antiasitler, diüretikler, Sigara içmek ve alkol almak ve Güneş ışığından mahrum kalmaktır. Bulguları Kronik sırt ağrısı, Boy kısalması, Akşamları bacak krampları, Eklem ağrıları, Diş kaybı, Diş eti problemleridir.", "qas": [ { "question": "Osteoporoz nedir?", "id": 216, "answers": [ { "text": "kemik metabolizmasındaki bir bozukluk sonucunda kemikteki protein örgüsünün seyrelmesiyle iskelette ortaya çıkan ve kemiklerin çok kolay kırılabilmesine sebep olan bir hastalıktır", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "En çok hangi kemiklerde görülmektedir?", "id": 217, "answers": [ { "text": "omurlarda, kalça ve bilek kemiklerin", "answer_start": 200 } ] }, { "question": "Menopozla beraber görünen osteoporozda daha çok hangi kemikler kırılmaktadır?", "id": 218, "answers": [ { "text": "omurga kemikleri", "answer_start": 346 } ] }, { "question": "Osteoporoz riskini artıran faktörler nelerdir?", "id": 219, "answers": [ { "text": "Küçük kemikli kadınlar, Açık ten, Ailede osteoporoz problemi, Diyabet, Karaciğer, böbrek hastalığı ve tiroid bezi bozuklukları, Kortizon, epilepsi ilaçları, antiasitler, diüretikler, Sigara içmek ve alkol almak ve Güneş ışığından mahrum kalmak", "answer_start": 506 } ] }, { "question": "Bulguları nelerdir?", "id": 220, "answers": [ { "text": "Kronik sırt ağrısı, Boy kısalması, Akşamları bacak krampları, Eklem ağrıları, Diş kaybı, Diş eti problemleri", "answer_start": 764 } ] } ] }, { "context": "Kızıl, özellikle 3-7 yaş aralığındaki çocuklarda görülen bakteriyel bir enfeksiyon hastalığıdır. Adını genelde hastanın vücudunda, özellikle dil, yüz, koltuk altları ve kasık bölgesinde kırmızı lekeler oluşturmasından alır. Kızıla A grubu streptokoklar (Streptococcus pyogenes) neden olur. Kızıl, damlacık enfeksiyonu ile ya da has­talıklı kişinin salgılarıyla doğrudan temas yoluyla bulaşır. Belirtileri Ateş (38 °C ila 40 °C), Halsizlik, Boğazda ağrı, Yutkunmada zorluk, Kızarıklıklar, normalden kırmızı yüz, Karın ağrısı, Bulantı ve kusma, Dilin çilek gibi kızarması ve dilin üstünde beyazlık oluşması, Boyun tutulmasıdır. Antibiyotiklerle tedavisi çoğunlukla mümkündür.", "qas": [ { "question": "Kızıl hastalığı kaç yaş aralığındaki çocuklarda daha sık görülür?", "id": 221, "answers": [ { "text": "3-7", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "Kızıl hastalığına ne neden olur?", "id": 222, "answers": [ { "text": "A grubu streptokoklar", "answer_start": 231 } ] }, { "question": "Kızıl neyle bulaşır?", "id": 223, "answers": [ { "text": "damlacık enfeksiyonu ile", "answer_start": 297 } ] }, { "question": "Kızılın belirtileri nelerdir?", "id": 224, "answers": [ { "text": "Ateş (38 °C ila 40 °C), Halsizlik, Boğazda ağrı, Yutkunmada zorluk, Kızarıklıklar, normalden kırmızı yüz, Karın ağrısı, Bulantı ve kusma, Dilin çilek gibi kızarması ve dilin üstünde beyazlık oluşması, Boyun tutulması", "answer_start": 405 } ] }, { "question": "Kızıl hastalığının tedavisi nasıl yapılır?", "id": 225, "answers": [ { "text": "Antibiyotiklerle", "answer_start": 626 } ] } ] }, { "context": "Kolera, Vibrio cholerae isimli bakteri türünün bazı suşlarının neden olduğu bulaşıcı bir ince bağırsak hastalığıdır. Hiç belirti göstermeyebileceği gibi hafif ya da ağır seyredebilir. belirtisi birkaç gün süren büyük miktarlarda sulu ishaldir. Koleradan korunma yolları sanitasyon ve temiz su teminidir. Ağızdan sıvı tedavisi (oral rehidratasyon tedavisi) koleranın başlıca tedavi yöntemidir. Her ne kadar bazı ülkelerde kolera aşıları mevcut olsa ve uygulansa da (Dukoral, Mutacol vs.), bu aşıların hastalığa karşı güçlü bir bağışıklık geliştirdikleri söylenemez.", "qas": [ { "question": "Kolera hastalığına ne neden olur?", "id": 226, "answers": [ { "text": "Vibrio cholerae isimli bakteri türünün bazı suşlarının", "answer_start": 8 } ] }, { "question": "Kolera nedir?", "id": 227, "answers": [ { "text": "ince bağırsak hastalığıdır", "answer_start": 89 } ] }, { "question": "Koleranın belirtisi nedir?", "id": 228, "answers": [ { "text": "birkaç gün süren büyük miktarlarda sulu ishal", "answer_start": 194 } ] }, { "question": "Koleradan korunma yolları nelerdir?", "id": 229, "answers": [ { "text": "sanitasyon ve temiz su temini", "answer_start": 270 } ] }, { "question": "Koleranın tedavi yöntemi nedir?", "id": 230, "answers": [ { "text": "Ağızdan sıvı tedavisi", "answer_start": 304 } ] } ] }, { "context": "Koronavirüs hastalığı, şiddetli akut solunum sendromu koronavirüsü 2 (SARS-CoV-2)'nin neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır. 8 Nisan 2023 tarihi itibarıyla Dünya'da 684.906.699 onaylanmış vaka, 657.635.742 iyileşen varken virüs nedeniyle 6.837.598 hasta öldü. Koronavirüs hastalığı semptomları ateş, öksürük, yorgunluk, nefes almakta zorluk, anozmi (koku alma duyusunda kayıp) ve tat alma duyusunda kayıptır. Koronavirüs hastalığı, solunum yoluyla enfekte kimsenin öksürmesi, hapşırması, konuşması veya nefes alması ile bulaşır. Tanı, gerçek zamanlı revers transkriptaz polimeraz zincir reaksiyonu (rRT-PCR) ile konur. Önleyici tedbirler arasında evde kalmak, halka açık yerlerde maske takmak, kalabalık yerlerden kaçınmak, insanlardan uzak durmak, kapalı alanları havalandırmak, elleri sık sık sabun ve suyla birlikte en az 20 saniye boyunca yıkamak, solunum sistemi hijyenine dikkat etmek, yıkanmamış ellerle yüz bölgesine dokunmaktan kaçınmak yer alır.", "qas": [ { "question": "Koronavirüs hastalığını nedir?", "id": 231, "answers": [ { "text": "şiddetli akut solunum sendromu koronavirüsü 2 (SARS-CoV-2)'nin neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır", "answer_start": 23 } ] }, { "question": "Koronavirüs hastalığından kaç hasta ölmüştür?", "id": 232, "answers": [ { "text": "6.837.598", "answer_start": 238 } ] }, { "question": "Koronavirüs hastalığının semptomları nelerdir?", "id": 233, "answers": [ { "text": "ateş, öksürük, yorgunluk, nefes almakta zorluk, anozmi (koku alma duyusunda kayıp) ve tat alma duyusunda kayıptır", "answer_start": 294 } ] }, { "question": "Koronavirüs nasıl bulaşır?", "id": 234, "answers": [ { "text": "solunum yoluyla", "answer_start": 432 } ] }, { "question": "Koronavirüs için önerilen önleyici tedbirler nelerdir?", "id": 235, "answers": [ { "text": "evde kalmak, halka açık yerlerde maske takmak, kalabalık yerlerden kaçınmak, insanlardan uzak durmak, kapalı alanları havalandırmak, elleri sık sık sabun ve suyla birlikte en az 20 saniye boyunca yıkamak, solunum sistemi hijyenine dikkat etmek, yıkanmamış ellerle yüz bölgesine dokunmaktan kaçınmak", "answer_start": 647 } ] } ] }, { "context": "Kramp, ani istemsiz bir kas kasılması veya aşırı kısalmasıdır. Kas krampları hamilelik, fiziksel egzersiz veya aşırı efor, yaş ile ilgilidir veya bir motor nöron bozukluğunun bir işareti olabilir. İskelet kası kramplarına, kas yorgunluğu veya sodyum, potasyum veya magnezyum gibi elektrolitlerin eksikliği neden olabilir. Germe, masaj ve bol sıvı içmek kramplarının tedavisinde yardımcı olabilir. Yeterli kondisyon, antrenman, zihinsel hazırlık, hidrasyon ve elektrolit dengesi kas kramplarını önlemede yardımcı olabilir.", "qas": [ { "question": "Kramp nedir?", "id": 236, "answers": [ { "text": "ani istemsiz bir kas kasılması veya aşırı kısalmasıdır", "answer_start": 7 } ] }, { "question": "Kas krampları ne ile ilgilidir?", "id": 237, "answers": [ { "text": "hamilelik, fiziksel egzersiz veya aşırı efor, yaş", "answer_start": 77 } ] }, { "question": "İskelet kası kramplarına ne neden olabilir?", "id": 238, "answers": [ { "text": "kas yorgunluğu veya sodyum, potasyum veya magnezyum gibi elektrolitlerin eksikliği", "answer_start": 223 } ] }, { "question": "Krampların tedavisinde hangi yöntemler yardımcı olabilir?", "id": 239, "answers": [ { "text": "Germe, masaj ve bol sıvı içmek", "answer_start": 322 } ] }, { "question": "Kas kramplarını önlemede neler yardımcı olabilir?", "id": 240, "answers": [ { "text": "Yeterli kondisyon, antrenman, zihinsel hazırlık, hidrasyon ve elektrolit dengesi", "answer_start": 397 } ] } ] }, { "context": "Kuş gribi, Virüs kaynaklı ölümcül bir hayvan hastalığıdır. Belirtileri ateş, öksürük, boğaz ağrısı, kas ağrılarıdır. Zatürre, solunum sıkıntısı ve ölüme neden olabilir. Tedavisi yoktur. Avustralya ve Türkiye'de görülmüştür. Aşılama ile korunma sağlanır.", "qas": [ { "question": "Kuş gribi nedir?", "id": 241, "answers": [ { "text": "hayvan hastalığıdır", "answer_start": 38 } ] }, { "question": "Kuş gribinin belirtileri nelerdir?", "id": 242, "answers": [ { "text": "ateş, öksürük, boğaz ağrısı, kas ağrıları", "answer_start": 71 } ] }, { "question": "Kuş gribi nelere neden olabilir", "id": 243, "answers": [ { "text": "Zatürre, solunum sıkıntısı ve ölüme", "answer_start": 117 } ] }, { "question": "Kuş gribinin tedavisi var mıdır?", "id": 244, "answers": [ { "text": "Tedavisi yoktur", "answer_start": 169 } ] }, { "question": "Kuş gribi hangi ülkelerde görülmüştür?", "id": 245, "answers": [ { "text": "Avustralya ve Türkiye", "answer_start": 186 } ] } ] }, { "context": "Lösemi, kan hücrelerinin özellikle de akyuvarların normalin üzerinde çoğalması ile kendini gösteren bir kanser türüdür. Yüksek sayıdaki olgunlaşmamış ve malign hücrelerin normal ilik hücrelerinin yerini alması ile iliklerde hasar meydana gelir. Belirti olarak normal alyuvarların yapımındaki azalma ile kansızlık (anemi); normal akyuvarların yapımındaki azalma neticesinde enfeksiyona yatkınlık, mikrobik hastalıklar ve ateş; kan pıhtılaşmasında rol alan kan pulcuklarının (trombositler) yapımındaki azalma ile çeşitli kanamalar (burun kanaması, diş eti kanamaları, cilt altı kanaması gibi) meydana gelir. Tanı için kemik iliği biyopsisi, özel kan testleri ve genetik testler yapılır. Radyasyon (şua) tedavisi, çeşitli kanser ilaçlarının tatbiki, bağışıklama (veya bağışıklık sistemini güçlendirme) tedavisi (immünoterapi) ve kemik iliği nakli başlıca tedavi yöntemleridir.", "qas": [ { "question": "Lösemi nedir?", "id": 246, "answers": [ { "text": "kan hücrelerinin özellikle de akyuvarların normalin üzerinde çoğalması ile kendini gösteren bir kanser", "answer_start": 8 } ] }, { "question": "İliklerde meydana gelen hasarın sebebi nedir?", "id": 247, "answers": [ { "text": "Yüksek sayıdaki olgunlaşmamış ve malign hücrelerin normal ilik hücrelerinin yerini alması", "answer_start": 120 } ] }, { "question": "Löseminin belirtileri nelerdir?", "id": 248, "answers": [ { "text": "kan hücrelerinin özellikle de akyuvarların normalin üzerinde çoğalması ile kendini gösteren bir kanser türüdür. Yüksek sayıdaki olgunlaşmamış ve malign hücrelerin normal ilik hücrelerinin yerini alması ile iliklerde hasar meydana gelir. Belirti olarak normal alyuvarların yapımındaki azalma ile kansızlık (anemi)", "answer_start": 8 } ] }, { "question": "Lösemi tanısı için ne yapılır?", "id": 249, "answers": [ { "text": "kemik iliği biyopsisi, özel kan testleri ve genetik testler", "answer_start": 616 } ] }, { "question": "Löseminin başlıca tedavi yöntemleri nelerdir?", "id": 250, "answers": [ { "text": "Radyasyon (şua) tedavisi, çeşitli kanser ilaçlarının tatbiki, bağışıklama (veya bağışıklık sistemini güçlendirme) tedavisi (immünoterapi) ve kemik iliği nakli", "answer_start": 685 } ] } ] }, { "context": "Lyme hastalığı, genelde Ixodes ricinus (sakırga) türü kenelerin ısırması ile insana geçen Borrelia burgdorferi adlı ve benzer bakterinin yol açtığı bir hastalıktır. Belirtileri deride kenenin ısırdığı bölgede kızarıklık, ateş, yorgunluk, bulantı, grip benzeri semptomlar, baş ağrısı, ense sertleşmesidir. Hedef organlar deri, merkezi sinir sistemi, göz ve kalptir. Hastalık antibiyotiklerle tedavi edilebilir. Bakterinin kansere neden olduğu şeklinde bulgulara da rastlanmıştır.", "qas": [ { "question": "Lyme hastalığı nedir?", "id": 251, "answers": [ { "text": "Borrelia burgdorferi", "answer_start": 90 } ] }, { "question": "Lyme hastalığının belirtileri nelerdir?", "id": 252, "answers": [ { "text": "deride kenenin ısırdığı bölgede kızarıklık, ateş, yorgunluk, bulantı, grip benzeri semptomlar, baş ağrısı, ense sertleşmesidir", "answer_start": 177 } ] }, { "question": "Lyme hastalığının hedef organları nelerdir?", "id": 253, "answers": [ { "text": "deri, merkezi sinir sistemi, göz ve kalp", "answer_start": 320 } ] }, { "question": "Lyme hastalığı nasıl tedavi edilir?", "id": 254, "answers": [ { "text": "antibiyotikler", "answer_start": 374 } ] }, { "question": "Hastalığa hangi bakteri yol açar?", "id": 255, "answers": [ { "text": "Borrelia burgdorferi", "answer_start": 90 } ] } ] }, { "context": "Lipom, vücutta yağ dokularından köken alan, habis (kötücül) olmayan tümörlerin genel adıdır. Yağ dokusu içeren herhangi bir vücut bölgesinde oluşabilir. Lipom'da kıkırdaksı kapsül bulunur. İki omuzun arasındaki kısımda, ense bölgesinde ve kasıklarda görülür. Tedavisi cerrahi yöntemle yapılır.", "qas": [ { "question": "Lipom nedir?", "id": 256, "answers": [ { "text": "habis (kötücül) olmayan tümörlerin genel adı", "answer_start": 44 } ] }, { "question": "Lipom nerede oluşabilir?", "id": 257, "answers": [ { "text": "herhangi bir vücut bölgesinde", "answer_start": 111 } ] }, { "question": "Lipom'da ne bulunur?", "id": 258, "answers": [ { "text": "kıkırdaksı kapsül", "answer_start": 162 } ] }, { "question": "Lipom nerelerde görülür?", "id": 259, "answers": [ { "text": "İki omuzun arasındaki kısımda, ense bölgesinde ve kasıklarda", "answer_start": 189 } ] }, { "question": "Lipom'un tedavisi nasıl yapılır?", "id": 260, "answers": [ { "text": "cerrahi yöntemle", "answer_start": 268 } ] } ] }, { "context": "Mastitis memelilerde görülen bir meme iltihabıdır. Belitileri arasında göğüs iltihaplanması, ağrı, kızarma ve göğüs ısısının artması yer alır. Emzirmeden önce göğsün masajlanması ve ısıtılması süt kanallarının açılması sağlanarak tedavi edilir. Memedeki çatlaklar ve eziklikler enfeksiyon ihtimalini artırır. Dar kıyafetler ve oturmayan sütyenlerde baskı yaparak memelerde sorunlara probleme yol açabilir.", "qas": [ { "question": "Mastitis nedir?", "id": 261, "answers": [ { "text": "meme iltihabı", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "Mastitis'in belirtileri nelerdir?", "id": 262, "answers": [ { "text": "göğüs iltihaplanması, ağrı, kızarma ve göğüs ısısının artması", "answer_start": 71 } ] }, { "question": "Mastitis nasıl tedavi edilir?", "id": 263, "answers": [ { "text": "süt kanallarının açılması sağlanarak", "answer_start": 193 } ] }, { "question": "Memedeki hangi durumlar enfeksiyon ihtimalini artırır?", "id": 264, "answers": [ { "text": "çatlaklar ve eziklikler", "answer_start": 254 } ] }, { "question": "Mastitis kimlerde görülür?", "id": 265, "answers": [ { "text": "memeliler", "answer_start": 9 } ] } ] }, { "context": "Morfinizm, morfinle yavaş yavaş zehirlenmedir. Morfinizm, çok uzun zaman veya aşırı derecede morfin veya morfin tuzları kullananlarda görülür. Morfinizm, beyin bozuklukları (iradenin, ahlâkî duyguların zayıflaması), duyum bozuklukları (sanrı, ambliyopi), dolaşım ve beslenme bozuklukları, zayıflama, erken bunama rahatsızlıklarına sebep olur.", "qas": [ { "question": "Morfinizm nedir?", "id": 266, "answers": [ { "text": "morfinle yavaş yavaş zehirlenme", "answer_start": 11 } ] }, { "question": "Morfinizm kimlerde görülür?", "id": 267, "answers": [ { "text": "çok uzun zaman veya aşırı derecede morfin veya morfin tuzları kullananlarda", "answer_start": 58 } ] }, { "question": "Morfinizm hangi tür rahatsızlıklara sebep olabilir?", "id": 268, "answers": [ { "text": "beyin bozuklukları (iradenin, ahlâkî duyguların zayıflaması), duyum bozuklukları (sanrı, ambliyopi), dolaşım ve beslenme bozuklukları, zayıflama, erken bunama", "answer_start": 154 } ] }, { "question": "Morfinizm ne kullananlarda görülür?", "id": 269, "answers": [ { "text": "morfin veya morfin tuzları", "answer_start": 93 } ] }, { "question": "Morfinle zehirlenme nasıldır.", "id": 270, "answers": [ { "text": "yavaş yavaş", "answer_start": 20 } ] } ] }, { "context": "Miyopi bir göz kusurudur. Uzaktan gelen ışınlar 6 metreden sonra göze paralel olarak geliyor olarak kabul edilebilir, bu paralel ışınlar retinada odaklanamayacağı için miyoplar uzağı net göremezler. Belirtiler: Uzaktaki nesneler bulanık görünür, yakındaki nesneler normal görünür. Nedenleri: Genetik ve çevresel faktörlerin kombinasyonu. Tedavisi gözlük, kontakt lens, cerrahi yöntemlerle gerçekleştirilir.", "qas": [ { "question": "Miyopi nedir?", "id": 271, "answers": [ { "text": "göz kusuru", "answer_start": 11 } ] }, { "question": "Miyoplar nereyi net göremezler?", "id": 272, "answers": [ { "text": "uzağı", "answer_start": 177 } ] }, { "question": "Miyopinin belirtileri nelerdir?", "id": 273, "answers": [ { "text": "Uzaktaki nesneler bulanık görünür, yakındaki nesneler normal görünür", "answer_start": 211 } ] }, { "question": "Miyopinin nedenleri nelerdir?", "id": 274, "answers": [ { "text": "Genetik ve çevresel faktörlerin kombinasyonu", "answer_start": 292 } ] }, { "question": "Miyopinin tedavi yöntemleri nelerdir?", "id": 275, "answers": [ { "text": "gözlük, kontakt lens, cerrahi yöntemlerle", "answer_start": 347 } ] } ] }, { "context": "Nefrit böbreklerde oluşan, glomeruluslar ve tubulleri ya da glomerüller ve tübülleri çevreleyen interstisyel dokuyu kapsayabilen yangıdır. Nefrit, enfeksiyonlar veya zehirlenmeler sebebiyle olur.", "qas": [ { "question": "Nefrit nedir?", "id": 276, "answers": [ { "text": "yangıdır", "answer_start": 129 } ] }, { "question": "Nefrit ne sebebiyle olur?", "id": 277, "answers": [ { "text": "enfeksiyonlar veya zehirlenmeler", "answer_start": 147 } ] }, { "question": "Nefrit nerede oluşur?", "id": 278, "answers": [ { "text": "böbreklerde", "answer_start": 7 } ] }, { "question": "Nefrit nasıl bir yangıdır?", "id": 279, "answers": [ { "text": "böbreklerde oluşan, glomeruluslar ve tubulleri ya da glomerüller ve tübülleri çevreleyen interstisyel dokuyu kapsayabilen", "answer_start": 7 } ] }, { "question": "Nefrit hangi dokuyu kapsar?", "id": 280, "answers": [ { "text": "interstisyel dokuyu", "answer_start": 96 } ] } ] }, { "context": "Nezle, üst solunum sisteminde oluşarak kolay şekilde yayılan ve en çok burnu etkileyen bir bulaşıcı hastalıktır. Belirtileri öksürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı (rinore) ve ateştir. Nezle burnu, farenjit boğazı ve sinüzit sinüsleri etkiler. Enfeksiyondan korunmak için başlıca yöntem elleri yıkamaktır. Tedavisi bol bol dinlenme, sıvı seviyesini korumak için sıvı almadır.", "qas": [ { "question": "Nezle nedir?", "id": 281, "answers": [ { "text": "bulaşıcı hastalıktır", "answer_start": 91 } ] }, { "question": "Nezlenin belirtileri nelerdir?", "id": 282, "answers": [ { "text": "öksürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı (rinore) ve ateş", "answer_start": 125 } ] }, { "question": "Nezle hangi organları kapsar?", "id": 283, "answers": [ { "text": "burnu, farenjit boğazı ve sinüzit sinüsleri", "answer_start": 190 } ] }, { "question": "Enfeksiyondan korunmanın başlıca yöntemi nedir?", "id": 284, "answers": [ { "text": "elleri yıkamak", "answer_start": 286 } ] }, { "question": "Nezlenin tedavisi nelerdir?", "id": 285, "answers": [ { "text": "bol bol dinlenme, sıvı seviyesini korumak için sıvı almadı", "answer_start": 314 } ] } ] }, { "context": "Nörofibromatoz, deri ve sinirlerde görülen doku bozuluklarının bulunduğu belirgilerin bir yelpazesidir. Nörofibromatoz Latince'de sinir lifliliği ya da sinir lifli olma durumu anlamına gelmektedir. Belirtileri Koltukaltı ya da kasıklarda çiller, Kaması kemikte gelişim bozukluğu, Görme sinirinde gliom (optik glioma), Lisch düğümcükleridir. Tedavisi ameliyat, radyoterapi gibi yöntemlerle mümkündür", "qas": [ { "question": "Nörofibromatoz nedir?", "id": 286, "answers": [ { "text": "doku bozuluklarının bulunduğu belirgiler", "answer_start": 43 } ] }, { "question": "Nörofibromatozun Latince anlamı nedir?", "id": 287, "answers": [ { "text": "sinir lifliliği", "answer_start": 130 } ] }, { "question": "Nörofibromatozun belirtileri nelerdir?", "id": 288, "answers": [ { "text": "Koltukaltı ya da kasıklarda çiller, Kaması kemikte gelişim bozukluğu, Görme sinirinde gliom (optik glioma), Lisch düğümcükleridir", "answer_start": 210 } ] }, { "question": "Nörofibromatozun tedavisi nasıl yapılır?", "id": 289, "answers": [ { "text": "ameliyat, radyoterapi gibi yöntemlerle", "answer_start": 350 } ] }, { "question": "Doku bozuklukları nerelerde görülür?", "id": 290, "answers": [ { "text": "deri ve sinirler", "answer_start": 16 } ] } ] }, { "context": "Ödem, kan sıvısının damar dışına çıkması ve hücreler arasındaki sıvının artışı olgusudur. Ödemin yaygın biçimine anazarka denir. Ödem türleri yerel ödem ve generalize ödemdir. Damar çeperlerine yüklenen hidrostatik basınç ve Kan sıvısındaki plazmanın kolloidal osmotik (onkotik) basıncı ile oluşur. Komplikasyonları akciğer ödemi (pulmoner ödem), beyin ödemi (serebral ödem), Larinks ödemi, Seröz boşlukların ödemi (effüzyon) ve subkutan ödemdir.", "qas": [ { "question": "Ödem nedir?", "id": 291, "answers": [ { "text": "kan sıvısının damar dışına çıkması ve hücreler arasındaki sıvının artışı olgusu", "answer_start": 6 } ] }, { "question": "Ödemin yaygın biçimine ne denir?", "id": 292, "answers": [ { "text": "anazarka", "answer_start": 113 } ] }, { "question": "Ödem türleri nelerdir?", "id": 293, "answers": [ { "text": "yerel ödem ve generalize ödem", "answer_start": 142 } ] }, { "question": "Ödem nasıl oluşur?", "id": 294, "answers": [ { "text": "kan sıvısının damar dışına çıkması ve hücreler arasındaki sıvının artışı", "answer_start": 6 } ] }, { "question": "Ödemin komplikasyonları nelerdir?", "id": 295, "answers": [ { "text": "akciğer ödemi (pulmoner ödem), beyin ödemi (serebral ödem), Larinks ödemi, Seröz boşlukların ödemi (effüzyon) ve subkutan ödem", "answer_start": 316 } ] } ] }, { "context": "Panik atak, aniden gelen yoğun korku dönemidir. Çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı, uyuşma veya kötü bir şeyin olacağı hissiyle oluşur. Panik atak; panik bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, madde kullanım bozukluğu, depresyon nedeniyle oluşur. Panik atak, psikoterapiler ve ilaçlar da dahil olmak üzere çeşitli yöntemlerle tedavi edilebilir. Panik atak ilaçları benzodiazepinler ve antidepresanlardır.", "qas": [ { "question": "Panik atak nedir?", "id": 296, "answers": [ { "text": "yoğun korku dönemidir", "answer_start": 25 } ] }, { "question": "Panik atak nasıl oluşur??", "id": 297, "answers": [ { "text": "Çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı, uyuşma veya kötü bir şeyin olacağı hissiyle", "answer_start": 48 } ] }, { "question": "Panik atak nedenleri nelerdir?", "id": 298, "answers": [ { "text": "panik bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, madde kullanım bozukluğu, depresyon", "answer_start": 155 } ] }, { "question": "Panik atak nasıl tedavi edilir?", "id": 299, "answers": [ { "text": "psikoterapiler ve ilaçlar", "answer_start": 298 } ] }, { "question": "Panik atak için kullanılan ilaçlar nelerdir?", "id": 300, "answers": [ { "text": "benzodiazepinler ve antidepresanlardır", "answer_start": 404 } ] } ] }, { "context": "Parkinson hastalığı, hem motor sistemi hem de motor dışı sistemleri etkileyen, merkezi sinir sistemi'nin kronik dejeneratif bozukluğudur. Parkinson hastalığının semptomları tremor, rijidite, hareket yavaşlaması ve yürüme zorluğudur. İlaç ve ameliyat ile tedavi edilir. Komplikasyonları demans, depresyon, anksiyete, yeme problemleri ve uyku problemleridir. L-DOPA ve dopamin agonistis ilaçları kullanılır.", "qas": [ { "question": "Parkinson hastalığı nedir?", "id": 301, "answers": [ { "text": "merkezi sinir sistemi'nin kronik dejeneratif bozukluğudur", "answer_start": 79 } ] }, { "question": "Parkinson hastalığının semptomları nelerdir?", "id": 302, "answers": [ { "text": "tremor, rijidite, hareket yavaşlaması ve yürüme zorluğu", "answer_start": 173 } ] }, { "question": "Parkinson hastalığının tedavisi nasıl yapılır?", "id": 303, "answers": [ { "text": "İlaç ve ameliyat", "answer_start": 233 } ] }, { "question": "Parkinson hastalığının komplikasyonları nelerdir?", "id": 304, "answers": [ { "text": "demans, depresyon, anksiyete, yeme problemleri ve uyku problemleri", "answer_start": 286 } ] }, { "question": "Parkinson hastalığında hangi ilaçlar kullanılır?", "id": 305, "answers": [ { "text": "L-DOPA ve dopamin agonistis", "answer_start": 357 } ] } ] }, { "context": "Raşitizm, çoğunlukla D vitamini eksikliğine bağlı olan, genellikle 6-18 aylık çocuklarda görülen kemik hastalığıdır. Ender rastlanan bir hastalıktır. En önemli nedeni güneş yetersizliğine bağlı D vitamini eksikliğidir. Tedavisi deniz, kum veya güneş banyoları, kış aylarında da haftada 3 kere ılık banyodur.", "qas": [ { "question": "Raşitizm nedir?", "id": 306, "answers": [ { "text": "kemik hastalığıdır", "answer_start": 97 } ] }, { "question": "Raşitizmin nedeni nedir?", "id": 307, "answers": [ { "text": "güneş yetersizliğine bağlı D vitamini eksikliği", "answer_start": 167 } ] }, { "question": "Raşitizm kimlerde görülür?", "id": 308, "answers": [ { "text": "6-18 aylık çocuklarda", "answer_start": 67 } ] }, { "question": "Raşitizmin tedavisi nedir?", "id": 309, "answers": [ { "text": "deniz, kum veya güneş banyoları, kış aylarında da haftada 3 kere ılık banyo", "answer_start": 228 } ] }, { "question": "Raşitizm nasıl bir hastalıktır?", "id": 310, "answers": [ { "text": "kemik hastalığı", "answer_start": 97 } ] } ] }, { "context": "Romatizma, kemikleri, eklemleri, eklem çevresi dokuları, hatta sinir köklerini etkileyen hastalıklardır. Nedenleri genetik(aileden gelen) faktörler, yaş, cinsiyet, bazı ilaçlar, kaza sonucu oluşan zedelenmeler, iklim gibi faktörlerdir. Her romatizmanın görülme yaşı farklıdır ve bununla birlikte kadınlarda görülme sıklığı daha fazladır. Rutubetli ve soğuk yerlerde görülme ihtimali daha fazladır.", "qas": [ { "question": "Romatizma nedir?", "id": 311, "answers": [ { "text": "kemikleri, eklemleri, eklem çevresi dokuları, hatta sinir köklerini etkileyen hastalıklar", "answer_start": 11 } ] }, { "question": "Romatizmanın nedenleri nelerdir?", "id": 312, "answers": [ { "text": "genetik(aileden gelen) faktörler, yaş, cinsiyet, bazı ilaçlar, kaza sonucu oluşan zedelenmeler, iklim gibi faktörlerdir", "answer_start": 115 } ] }, { "question": "Kimlerde görülme sıklığı daha fazladır?", "id": 313, "answers": [ { "text": "kadınlarda", "answer_start": 296 } ] }, { "question": "Romatizmanın görülme ihtimali nerelerde fazladır?", "id": 314, "answers": [ { "text": "Rutubetli ve soğuk yerlerde", "answer_start": 338 } ] }, { "question": "Romatizma nereleri etkiler?", "id": 315, "answers": [ { "text": "kemikleri, eklemleri, eklem çevresi dokuları, hatta sinir köklerini", "answer_start": 11 } ] } ] }, { "context": "Alopesi areata; saçlı deri, sakal bölgesi, kaşlar, kirpikler ve diğer vücut kıllarının, belli bir belirti olmaksızın tüm vücuda yayılmış bir biçimde dökülmesiyle kendini gösteren bir hastalıktır. Hastalığın etkenleri psikolojik stresler, hücresel ve humoral bağışıklık, endokrin, bulaşıcı ve sinirsel sebeplerdir. Tedavileri, steroid kremler ve saçlı deri uygulamaları, lokal steroid enjeksiyonları, steroid tabletler, ditranol krem, kontakt duyarlandırıcı tedavisi ve ultraviyole ışık tedavisidir. Hastalık bulaşıcı değildir. Stres altında, otoimmün hastalıklarda veya androjen, testosteron benzeri hormonların baskılaması sonucunda agresifleşen bağışıklık sistemi kendi hücrelerini yabancı olarak görüp bu hücrelerle savaşması ile oluşur.", "qas": [ { "question": "Alopesi areata nedir?", "id": 316, "answers": [ { "text": "saçlı deri, sakal bölgesi, kaşlar, kirpikler ve diğer vücut kıllarının, belli bir belirti olmaksızın tüm vücuda yayılmış bir biçimde dökülmesiyle kendini gösteren bir hastalık", "answer_start": 16 } ] }, { "question": "Alopesi areatanın etkenleri nelerdir?", "id": 317, "answers": [ { "text": "psikolojik stresler, hücresel ve humoral bağışıklık, endokrin, bulaşıcı ve sinirsel", "answer_start": 217 } ] }, { "question": "Alopesi areatanın tedavileri nelerdir?", "id": 318, "answers": [ { "text": "steroid kremler ve saçlı deri uygulamaları, lokal steroid enjeksiyonları, steroid tabletler, ditranol krem, kontakt duyarlandırıcı tedavisi ve ultraviyole ışık tedavisi", "answer_start": 326 } ] }, { "question": "Alopesi areata bulaşıcı mıdır?", "id": 319, "answers": [ { "text": "Hastalık bulaşıcı değildir", "answer_start": 499 } ] }, { "question": "Alopesi areata nasıl oluşur?", "id": 320, "answers": [ { "text": "saçlı deri, sakal bölgesi, kaşlar, kirpikler ve diğer vücut kıllarının, belli bir belirti olmaksızın tüm vücuda yayılmış bir biçimde dökülmesi", "answer_start": 16 } ] } ] }, { "context": "Safra taşları normal veya anormal safra bileşenlerinin büyüme veya birleşme yoluyla vücutta oluşan kristal yapılardır. Kalıtsal faktörler, vücut ağırlığı ve safra kesesi hareketi neden olur. Safra taşının belirtisi safra atağıdır. Safra atağı yarım saatle birkaç saat arası bir süre boyunca hastanın kişi üst abdominal (karın) bölgede gittikçe artan bir acı hissetmesidir. Tedavisi kolesistektomi (safra kesesinin alınması) işlemidir.", "qas": [ { "question": "Safra taşları nedir?", "id": 321, "answers": [ { "text": "kristal yapılardır", "answer_start": 99 } ] }, { "question": "Safra taşlarının nedenleri nelerdir?", "id": 322, "answers": [ { "text": "Kalıtsal faktörler, vücut ağırlığı ve safra kesesi hareketi", "answer_start": 119 } ] }, { "question": "Safra taşının belirtisi nedir?", "id": 323, "answers": [ { "text": "safra atağı", "answer_start": 215 } ] }, { "question": "Safra atağı nedir?", "id": 324, "answers": [ { "text": "yarım saatle birkaç saat arası bir süre boyunca hastanın kişi üst abdominal (karın) bölgede gittikçe artan bir acı hissetmesi", "answer_start": 243 } ] }, { "question": "Safra taşının tedavisi nedir?", "id": 325, "answers": [ { "text": "kolesistektomi", "answer_start": 382 } ] } ] }, { "context": "Alerjik rinit, burun solunum yollarında meydana gelen alerjik bir iltihaptır. Polen, toz ve hayvan tüyü (dökülen cilt ve saç parçacıkları) gibi nesneler nedeniyle oluşur. Rinit burun mukozası iltihabıdır. Semptomları burun tıkanıklığı, burun kaşıntı, burun akıntısı ve hapşırmadır.", "qas": [ { "question": "Alerjik rinit nedir?", "id": 326, "answers": [ { "text": "alerjik bir iltihap", "answer_start": 54 } ] }, { "question": "Alerjik rinitin nedenleri nelerdir?", "id": 327, "answers": [ { "text": "Polen, toz ve hayvan tüyü (dökülen cilt ve saç parçacıkları) gibi nesneler", "answer_start": 78 } ] }, { "question": "Rinit ne iltihabıdır?", "id": 328, "answers": [ { "text": "burun mukozası", "answer_start": 177 } ] }, { "question": "Alerjik rinitin semptomları nelerdir?", "id": 329, "answers": [ { "text": "burun tıkanıklığı, burun kaşıntı, burun akıntısı ve hapşırma", "answer_start": 217 } ] }, { "question": "Alerjik rinit nerede meydana gelir?", "id": 330, "answers": [ { "text": "burun solunum yollarında", "answer_start": 15 } ] } ] }, { "context": "Epilepsi, beyin içinde bulunan sinir hücrelerinin olağan dışı bir elektro-kimyasal boşalma yapması sonucu ortaya çıkan sinirsel bozukluktur. Beynin normal faaliyetlerini sürdürmesini sağlayan elektriğin, aşırı ve kontrolsüz yayılımı sonucu oluşur. Geçici bilinç kaybına neden olur. Tedavileri, ilaç tedavisi, ameliyat, nörostimulasyon ve diyetlerdir. Belirtileri, bilinç ve %30 hafıza kaybı, Aşırı unutkanlık, Stres, Kendini yaralama ve etlerini yolma, Belli mesafede ara verme ve yeni döneme girme, Çift görme ve baş dönmesi, Bayılma, Bunalıma girme, Duygusal hareketler, Titreme, yere düşmedir.", "qas": [ { "question": "Epilepsi nedir?", "id": 331, "answers": [ { "text": "sinirsel bozukluk", "answer_start": 119 } ] }, { "question": "Epilepsi nasıl oluşur?", "id": 332, "answers": [ { "text": "beyin içinde bulunan sinir hücrelerinin olağan dışı bir elektro-kimyasal boşalma yapması sonucu", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Epilepsi neye neden olur?", "id": 333, "answers": [ { "text": "Geçici bilinç kaybına", "answer_start": 248 } ] }, { "question": "Epilepsinin tedavileri nelerdir?", "id": 334, "answers": [ { "text": "ilaç tedavisi, ameliyat, nörostimulasyon ve diyetler", "answer_start": 294 } ] }, { "question": "Epilepsinin belirtileri nelerdir?", "id": 335, "answers": [ { "text": "bilinç ve %30 hafıza kaybı, Aşırı unutkanlık, Stres, Kendini yaralama ve etlerini yolma, Belli mesafede ara verme ve yeni döneme girme, Çift görme ve baş dönmesi, Bayılma, Bunalıma girme, Duygusal hareketler, Titreme, yere düşme", "answer_start": 364 } ] } ] }, { "context": "Sarılık, bir hastalık değil, çoğu karaciğerle ilgili olan bazı hastalıkların belirtisidir. Hatalıkta gözakı (sklera), deri, mukozalar ve organlar sarıya boyanır. Nedeni kandaki bilirubin düzeyinin artmasıdır. Sarılıkta en sık rastlanan belirtiler, halsizlik, iştahsızlık, mide bulantısı, karnın sağ üst kadranında ağrı, derinin ve gözakının sararması ve idrarın koyulaşmasıdır. Hastalık süreci halsizlik, eklem ağrıları ve hafif ateş ile gribal enfeksiyon tarzında geçebilir. Çeşitleri Hemolitik Sarılık, Hepatoselüler Sarılık, Tıkanma Sarılığıdır.", "qas": [ { "question": "Sarılık nedir?", "id": 336, "answers": [ { "text": "bir hastalık değil, çoğu karaciğerle ilgili olan bazı hastalıkların belirtisidir", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Sarılığın nedeni nedir?", "id": 337, "answers": [ { "text": "kandaki bilirubin düzeyinin artması", "answer_start": 169 } ] }, { "question": "Sarılığın belirtileri nelerdir?", "id": 338, "answers": [ { "text": "halsizlik, iştahsızlık, mide bulantısı, karnın sağ üst kadranında ağrı, derinin ve gözakının sararması ve idrarın koyulaşması", "answer_start": 248 } ] }, { "question": "Sarılığın süreci nasıl geçer?", "id": 339, "answers": [ { "text": "gribal enfeksiyon tarzında", "answer_start": 438 } ] }, { "question": "Sarılığın çeşitleri nelerdir?", "id": 340, "answers": [ { "text": "Hemolitik Sarılık, Hepatoselüler Sarılık, Tıkanma Sarılığıdır", "answer_start": 486 } ] } ] }, { "context": "Sedef hastalığı, deride kabartılarla karakterize, uzun süreli, bulaşıcı olmayan bir otoimmün hastalıktır. Stres, sedef hastalığını artıran faktördür. Ayrıca boğaz ve vücutta meydana gelen enfeksiyonlar, özellikle çocuklardaki damla tipi sedefi tetikleyen nedenlerdendir. Çeşitleri Plak tipi sedef (psoriazis), Ters (inverse) sedef, Eritrodermik sedef ve Damla (guttat) tipi sedeftir. Tedavileri İlaç tedavisi, Işık tedavisi (Fototerapi), Biyolojik ajanlar: Etanercept (Enbrel), İnfliximab (Remicade),Adalimumab (Humira) ve Doğal yağlardır. Belirtileri diz, dirsek, sırt ve sakrum denen kuyruk sokumunda kızarıklık, pullanma ve deride dökülmedir.", "qas": [ { "question": "Sedef hastalığı nedir?", "id": 341, "answers": [ { "text": "uzun süreli, bulaşıcı olmayan bir otoimmün hastalıktır", "answer_start": 50 } ] }, { "question": "Sedef hastalığını artıran faktör nedir?", "id": 342, "answers": [ { "text": "Stres", "answer_start": 106 } ] }, { "question": "Sedef hastalığının çeşitleri nelerdir?", "id": 343, "answers": [ { "text": "Plak tipi sedef (psoriazis), Ters (inverse) sedef, Eritrodermik sedef ve Damla (guttat) tipi sedef", "answer_start": 281 } ] }, { "question": "Sedef hastalığının tedavileri nelerdir?", "id": 344, "answers": [ { "text": "İlaç tedavisi, Işık tedavisi (Fototerapi), Biyolojik ajanlar: Etanercept (Enbrel), İnfliximab (Remicade),Adalimumab (Humira) ve Doğal yağlar", "answer_start": 395 } ] }, { "question": "Sedef hastalığının belirtileri nelerdir?", "id": 345, "answers": [ { "text": "diz, dirsek, sırt ve sakrum denen kuyruk sokumunda kızarıklık, pullanma ve deride dökülme", "answer_start": 552 } ] } ] }, { "context": "Sıtma, hastalık yapıcı bir grup parazit olan plazmodiumların, dişi anofel sivrisinekleriyle insanlara bulaşmasıyla yayılan ateşli bir hastalıktır. Sıtmanın belirtileri arasında titremeyle yükselen ateş, halsizlik, neşesizlik, iştahsızlık, başağrısı, sırt ve bacak ağrıları bulunur. Dünyada en fazla sıtma görülen ülkeler Burkina Faso, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Gana, Hindistan, Kamerun, Mali, Mozambik, Nijer, Nijerya, Tanzanya ve Uganda'dır.", "qas": [ { "question": "Sıtma nedir?", "id": 346, "answers": [ { "text": "ateşli bir hastalıktır", "answer_start": 123 } ] }, { "question": "Sıtma insanlara neyle bulaşır?", "id": 347, "answers": [ { "text": "dişi anofel sivrisinekleriyle", "answer_start": 62 } ] }, { "question": "Sıtmanın belirtileri nelerdir?", "id": 348, "answers": [ { "text": "titremeyle yükselen ateş, halsizlik, neşesizlik, iştahsızlık, başağrısı, sırt ve bacak ağrıları", "answer_start": 177 } ] }, { "question": "Dünyada en fazla sıtma görülen ülkeler hangileridir?", "id": 349, "answers": [ { "text": "Burkina Faso, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Gana, Hindistan, Kamerun, Mali, Mozambik, Nijer, Nijerya, Tanzanya ve Uganda", "answer_start": 321 } ] }, { "question": "Sıtma nasıl bir hastalıktır?", "id": 350, "answers": [ { "text": "ateşli", "answer_start": 123 } ] } ] }, { "context": "Sinüzit, yüz sinüsleri yüzeyindeki mukoza zarının iltihaplanması sonucu ortaya çıkan hastalıktır. Nedenleri Enfeksiyon (bakteriyel, mantar, viral), alerjiler, hava kirliliği, burunda yapısal sorunlardır. Belirtileri Baş ağrısı, Göz ağrısı, Halsizlik, Yüksek ateş, Burun akıntısı, Burun tıkanıklığı, Ağız kokusu, Geniz akıntısı ve Göz akıntısıdır. Tedavi için doktor tarafından geniş spektrumlu antibiyotik (örn. amoksisilin) ve dekonjestan tedavisi uygulanır. Korunma yolları arasında el yıkama, sigaradan kaçınma ve aşılama bulunur.", "qas": [ { "question": "Sinüzit nedir?", "id": 351, "answers": [ { "text": "yüz sinüsleri yüzeyindeki mukoza zarının iltihaplanması", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Sinüzitin nedenleri nelerdir?", "id": 352, "answers": [ { "text": "Enfeksiyon (bakteriyel, mantar, viral), alerjiler, hava kirliliği, burunda yapısal sorunlardır", "answer_start": 108 } ] }, { "question": "Sinüzitin belirtileri nelerdir?", "id": 353, "answers": [ { "text": "Baş ağrısı, Göz ağrısı, Halsizlik, Yüksek ateş, Burun akıntısı, Burun tıkanıklığı, Ağız kokusu, Geniz akıntısı ve Göz akıntısı", "answer_start": 216 } ] }, { "question": "Sinüzit tedavisinde hangi yöntemler kullanılır?", "id": 354, "answers": [ { "text": "geniş spektrumlu antibiyotik (örn. amoksisilin) ve dekonjestan tedavisi", "answer_start": 377 } ] }, { "question": "Sinüzitten korunma yolları nelerdir?", "id": 355, "answers": [ { "text": "el yıkama, sigaradan kaçınma ve aşılama", "answer_start": 485 } ] } ] }, { "context": "Siroz, uzun süreli karaciğer hasarının neden olduğu, karaciğer fonksiyonunun yaygın ve çoğu zaman geri dönüşümsüz olarak bozulmasıyla karakterize kronik ve ilerleyici bir hastalıktır. Belirtiler arasında yorgunluk, halsizlik, iştah kaybı, açıklanamayan kilo kaybı, bulantı, kusma ve karnın sağ üst kadranında ağrı bulunur. Tanı kan tahlili, tıbbi görüntüleme ve karaciğer biyopsisi ile konur. Korunma yolları Aşılama (ör. hepatit B), alkolden kaçınma, kilo verme, egzersiz yapma, düşük karbonhidratlı diyet, NAYKH veya NASH olanlarda hipertansiyon ve diyabetin kontrol edilmesidir. Spontan bakteriyel peritonit, hepatik ensefalopati, özofagusta genişlemiş damarlar, karaciğer kanseri komplikasyonları gelişebilir.", "qas": [ { "question": "Siroz nedir?", "id": 356, "answers": [ { "text": "uzun süreli karaciğer hasarının neden olduğu, karaciğer fonksiyonunun yaygın ve çoğu zaman geri dönüşümsüz olarak bozulmasıyla karakterize kronik ve ilerleyici bir hastalıktır", "answer_start": 7 } ] }, { "question": "Sirozun belirtileri nelerdir?", "id": 357, "answers": [ { "text": "yorgunluk, halsizlik, iştah kaybı, açıklanamayan kilo kaybı, bulantı, kusma ve karnın sağ üst kadranında ağrı", "answer_start": 204 } ] }, { "question": "Siroz tanısı neyle konulur?", "id": 358, "answers": [ { "text": "kan tahlili, tıbbi görüntüleme ve karaciğer biyopsisi ile", "answer_start": 328 } ] }, { "question": "Sirozdan korunma yolları nelerdir?", "id": 359, "answers": [ { "text": "Aşılama (ör. hepatit B), alkolden kaçınma, kilo verme, egzersiz yapma, düşük karbonhidratlı diyet, NAYKH veya NASH olanlarda hipertansiyon ve diyabetin kontrol edilmesidir", "answer_start": 409 } ] }, { "question": "Sirozun komplikasyonları nelerdir?", "id": 360, "answers": [ { "text": "Spontan bakteriyel peritonit, hepatik ensefalopati, özofagusta genişlemiş damarlar, karaciğer kanseri", "answer_start": 582 } ] } ] }, { "context": "Sivilce; yüz, omuzlar, sırt ve göğüsteki yağ bezleriyle ilgili bir deri hastalığıdır. Belirtileri komedon, skar ve yağlı cilttir. Tedavide Benzoyl peroxide Yüz maskeleri Antibiyotikler, Hormonlar Topikal retinoidler, Oral retinoidler, Anti-inflamatuarlar kullanılır. Anksiyete, azaltılmış benlik saygısı, depresyon komplikasyonları gelişebilir. İlaç olarak Azelaik asit, Benzoil peroksit, Salisilik asit, Antibiyotik, İzotretinoin kullanılır.", "qas": [ { "question": "Sivilce nedir?", "id": 361, "answers": [ { "text": "deri hastalığıdır", "answer_start": 67 } ] }, { "question": "Sivilcenin belirtileri nelerdir?", "id": 362, "answers": [ { "text": "komedon, skar ve yağlı cilt", "answer_start": 98 } ] }, { "question": "Sivilce tedavisinde neler kullanılır?", "id": 363, "answers": [ { "text": "Benzoyl peroxide Yüz maskeleri Antibiyotikler, Hormonlar Topikal retinoidler, Oral retinoidler, Anti-inflamatuarlar", "answer_start": 139 } ] }, { "question": "Sivilcenin komplikasyonları nelerdir?", "id": 364, "answers": [ { "text": "Anksiyete, azaltılmış benlik saygısı, depresyon", "answer_start": 267 } ] }, { "question": "Sivilce tedavisinde hangi ilaçlar kullanılır?", "id": 365, "answers": [ { "text": "Azelaik asit, Benzoil peroksit, Salisilik asit, Antibiyotik, İzotretinoin", "answer_start": 357 } ] } ] }, { "context": "Şarbon, Bacillus anthracis adlı bakteri nedeniyle oluşan zoonotik karakterde bulaşıcı bir hastalık. Şarbon hayvanlardan insanlara geçen bulaşıcı bir hastalıktır. Hayvanla meşgul köylülerde, dericilerde, veteriner hekimlerde, patologlarda rastlanabilir. Etken Gram pozitif bir basildir. Hastalık deri şarbonu ve iç organ şarbonu olarak ikiye ayrılır. İç organ tipinde, bağırsak şarbonu veya akciğer şarbonu gelişir. Deride tipinde ise karakabarcık ve kötü ödeme sebep olur.", "qas": [ { "question": "Şarbon nedir?", "id": 366, "answers": [ { "text": "zoonotik karakterde bulaşıcı bir hastalık", "answer_start": 57 } ] }, { "question": "Şarbon nasıl bir hastalıktır?", "id": 367, "answers": [ { "text": "bulaşıcı", "answer_start": 77 } ] }, { "question": "Şarbon hastalığına kimlerde rastlanabilir?", "id": 368, "answers": [ { "text": "Hayvanla meşgul köylülerde, dericilerde, veteriner hekimlerde, patologlarda", "answer_start": 162 } ] }, { "question": "Şarbon hastalığının etkeni nedir?", "id": 369, "answers": [ { "text": "basil", "answer_start": 276 } ] }, { "question": "Şarbon hastalığının türleri nelerdir?", "id": 370, "answers": [ { "text": "deri şarbonu ve iç organ şarbonu", "answer_start": 295 } ] } ] }, { "context": "Şeker hastalığı, genellikle kalıtımsal ve çevresel etkenlerin birleşimi ile oluşan ve kandaki glukoz seviyesinin aşırı derecede yükselmesiyle (hiperglisemi) sonuçlanan metabolik bir bozukluktur. Şeker hastalığı, kronik bir hastalıktır ve kesin bir tedavisi yoktur. Şeker hastalığının teşhisi, hastaların aşırı miktarda idrara çıkma ve aşırı susamanın yanında çoğunlukla kilo kaybetmeye başlamaktan şikayet etmeleri sonucunda konur.", "qas": [ { "question": "Şeker hastalığı nedir?", "id": 371, "answers": [ { "text": "metabolik bir bozukluk", "answer_start": 168 } ] }, { "question": "Şeker hastalığı nasıl bir hastalıktır?", "id": 372, "answers": [ { "text": "kronik", "answer_start": 212 } ] }, { "question": "Şeker hastalığının tedavisi nedir?", "id": 373, "answers": [ { "text": "kesin bir tedavisi yoktur", "answer_start": 238 } ] }, { "question": "Şeker hastalığı hangi etkenler ile oluşur?", "id": 374, "answers": [ { "text": "kalıtımsal ve çevresel", "answer_start": 28 } ] }, { "question": "Şeker hastalığının teşhisi nasıl konur?", "id": 375, "answers": [ { "text": "hastaların aşırı miktarda idrara çıkma ve aşırı susamanın yanında çoğunlukla kilo kaybetmeye başlamaktan şikayet etmeleri sonucunda", "answer_start": 293 } ] } ] }, { "context": "Şigelloz, Shigella bakterisinin bağırsaklarda neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır. İshal, ateş ve karın ağrısı ile bağırsakların boş olmasına rağmen dışkılama isteği (tenesmus) hastalığın belirtileridir. Reaktif artrit, sepsis, nöbetler, hemolitik üremik sendrom komplikasyonları gelişir. Azitromisin, yeni kinolon ve sefalosporin türevleri ilaçlar kullanılır. Salata malzemesinde, çiğ sebzelerde, süt ve süt ürünlerinde ve etlerden bulaşabilir", "qas": [ { "question": "Şigelloz hastalığı nasıl bir hastalıktır?", "id": 376, "answers": [ { "text": "bulaşıcı", "answer_start": 59 } ] }, { "question": "Şigelloz hastalığının belirtileri nelerdir?", "id": 377, "answers": [ { "text": "İshal, ateş ve karın ağrısı ile bağırsakların boş olmasına rağmen dışkılama isteği (tenesmus)", "answer_start": 85 } ] }, { "question": "Şigelloz hastalığının hangi komplikasyonları meydana gelebilir?", "id": 378, "answers": [ { "text": "Reaktif artrit, sepsis, nöbetler, hemolitik üremik sendrom", "answer_start": 206 } ] }, { "question": "Şigelloz tedavisinde hangi ilaçlar kullanılır?", "id": 379, "answers": [ { "text": "Azitromisin, yeni kinolon ve sefalosporin türevleri", "answer_start": 291 } ] }, { "question": "Şigelloz neylerden bulaşabilir?", "id": 380, "answers": [ { "text": "Salata malzemesinde, çiğ sebzelerde, süt ve süt ürünlerinde ve etlerden", "answer_start": 363 } ] } ] }, { "context": "Obezite, biriken fazla vücut yağının sağlık üzerinde olumsuz bir etkisi olabilecek seviyede çok olması nedeniyle oluşan tıbbi bir durumdur. Bir kişinin ağırlığının kişinin boyunun karesine bölünmesiyle elde edilen bir ölçüm olan Vücut kütle indeksinde (VKİ) genel olarak indeksi 25 kg/m2 ila 30 kg/m2 ve üzeri olanlar obez olarak kabul edilirler. Obezite hastalığı sık sık ve yüksek oranlarda kalorili beslenme düzeniyle yaşayan, fiziksel olarak etkinliğin ya da egzersiz yapmanın az olduğu kişilerde görülmektedir. Obezite kalp rahatsızlığı, tip 2 diyabet, obstrüktif uyku apnesi, belirli kanser türleri ve osteoartrit gibi çeşitli hastalıklara sebep olabilir.", "qas": [ { "question": "Obezite nedir?", "id": 381, "answers": [ { "text": "biriken fazla vücut yağının sağlık üzerinde olumsuz bir etkisi olabilecek seviyede çok olması nedeniyle oluşan tıbbi bir durum", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Vücut kütle indeksi nedir?", "id": 382, "answers": [ { "text": "Bir kişinin ağırlığının kişinin boyunun karesine bölünmesiyle elde edilen bir ölçüm", "answer_start": 140 } ] }, { "question": "indeksi kaç olanlar obez olarak kabul edilir?", "id": 383, "answers": [ { "text": "25 kg/m2 ila 30 kg/m2 ve üzeri", "answer_start": 279 } ] }, { "question": "Obezite kimlerde görülür??", "id": 384, "answers": [ { "text": "sık sık ve yüksek oranlarda kalorili beslenme düzeniyle yaşayan, fiziksel olarak etkinliğin ya da egzersiz yapmanın az olduğu kişilerde", "answer_start": 365 } ] }, { "question": "Obezite nelere sebep olabilir?", "id": 385, "answers": [ { "text": "kalp rahatsızlığı, tip 2 diyabet, obstrüktif uyku apnesi, belirli kanser türleri ve osteoartrit gibi çeşitli hastalıklara", "answer_start": 524 } ] } ] }, { "context": "Hipotansiyon, düşük kan basıncıdır. Hipotansiyonda istolik kan basıncı (büyük tansiyon) 90 mmHg'dan azdır. Hipotansiyona aşırı egzersiz, aşırı ısı, düşük kan hacmi (hipovolemi), hormonal değişiklikler, kan damarlarının genişlemesi, anemi, kalp sorunları, veya endokrin sorunları neden olabilir. Midodrin ve Noradrenalin ilaçlar kullanılır. Hipotansiyon baş dönmesine ve bayılmaya neden olabilir.", "qas": [ { "question": "Hipotansiyon nedir?", "id": 386, "answers": [ { "text": "düşük kan basıncı", "answer_start": 14 } ] }, { "question": "Hipotansiyonda istolik kan basıncı kaçtır?", "id": 387, "answers": [ { "text": "90 mmHg", "answer_start": 88 } ] }, { "question": "Hipotansiyona neler neden olur?", "id": 388, "answers": [ { "text": "aşırı egzersiz, aşırı ısı, düşük kan hacmi (hipovolemi), hormonal değişiklikler, kan damarlarının genişlemesi, anemi, kalp sorunları, veya endokrin sorunları", "answer_start": 121 } ] }, { "question": "Hipotansiyonda hangi ilaçlar kullanılır?", "id": 389, "answers": [ { "text": "Midodrin ve Noradrenalin", "answer_start": 295 } ] }, { "question": "Hipotansiyon nelere neden olabilir?", "id": 390, "answers": [ { "text": "baş dönmesine ve bayılma", "answer_start": 353 } ] } ] }, { "context": "Hipertansiyon, atardamarlardaki kan basıncının yükseldiği kronik bir tıbbi durumdur. Genellikle yetişkinlerde görülür. Hipertansiyon belirtileri baş ağrısı (özellikle ense kısmında ve sabahları) ve aynı zamanda sersemleme, baş dönmesi, tinnitus (kulaklarda çınlama veya tıslama), görme bozukluğu veya bayılma olarak sıralanır. İskemik kalp hastalığı felç, periferik vasküler hastalık, ve kalp yetmezliği, aort anevrizması, difüz damar sertliği ve akciğer ambolisi komplikasyonlarına neden olur. Dünyada insanların 26%'sının hipertansiyonu vardır.", "qas": [ { "question": "Hipertansiyon nedir?", "id": 391, "answers": [ { "text": "kronik bir tıbbi durumdur", "answer_start": 58 } ] }, { "question": "Hipertansiyon genellikle kimlerde görülür?", "id": 392, "answers": [ { "text": "yetişkinlerde", "answer_start": 96 } ] }, { "question": "Hipertansiyonun tipik belirtileri nelerdir?", "id": 393, "answers": [ { "text": "baş ağrısı (özellikle ense kısmında ve sabahları) ve aynı zamanda sersemleme, baş dönmesi, tinnitus (kulaklarda çınlama veya tıslama), görme bozukluğu veya bayılma", "answer_start": 145 } ] }, { "question": "Hipertansiyon hangi komplikasyonlara yol açabilir?", "id": 394, "answers": [ { "text": "İskemik kalp hastalığı felç, periferik vasküler hastalık, ve kalp yetmezliği, aort anevrizması, difüz damar sertliği ve akciğer ambolisi", "answer_start": 327 } ] }, { "question": "Dünyadaki insanların kaçının hipertansiyonu vardır?", "id": 395, "answers": [ { "text": "26%", "answer_start": 514 } ] } ] }, { "context": "Tetanos, çizgili kaslarda uzun süreli sertleşme ve kasılmayla belirginleşen toksik ve ölümcül bir enfeksiyon hastalığıdır. Clostridium tetani bakterisi neden olur. Hastada çok ağrılı kasılma nöbetleriyle gerçekleşir ve ölümle sonuçlanır. Korunma yolları paslı yüzeylere temas etmeme, yaraların antiseptik solüsyonlarla temizlenmesi, kapalı ortam oluşturabilecek yaraların hidrojen peroksit (oksijenli su) ile dezenfeksiyonu ve tetanos aşısıdır.", "qas": [ { "question": "Tetanos nedir?", "id": 396, "answers": [ { "text": "toksik ve ölümcül bir enfeksiyon hastalığıdır", "answer_start": 76 } ] }, { "question": "Tetanosa ne neden olur?", "id": 397, "answers": [ { "text": "Clostridium tetani bakterisi", "answer_start": 123 } ] }, { "question": "Hastada nasıl gerçekleşir?", "id": 398, "answers": [ { "text": "çok ağrılı kasılma nöbetleri", "answer_start": 172 } ] }, { "question": "Tetenos nasıl bir hastalıktır?", "id": 399, "answers": [ { "text": "toksik ve ölümcül", "answer_start": 76 } ] }, { "question": "Tetanostan korunma yolları nelerdir?", "id": 400, "answers": [ { "text": "paslı yüzeylere temas etmeme, yaraların antiseptik solüsyonlarla temizlenmesi, kapalı ortam oluşturabilecek yaraların hidrojen peroksit (oksijenli su) ile dezenfeksiyonu ve tetanos aşısı", "answer_start": 254 } ] } ] }, { "context": "Tırnak batması yaygın bir tırnak rahatsızlığıdır. Ayak tırnaklarında görülür. Tırnak batmasının belirtisi, tırnak kenarı boyunca hissedilen bir ağrıdır. Nedenleri yanlış ayakkabı seçimi, yanlış tırnak kesimi, ayağı sert bir yüzeye çarpma veya ayakkabı içine giren sert maddeler, tırnak batmasına yatkın ayaklar veya genetik özellikler ve bakteriyel enfeksiyonlardır. Tedavisi tel sistemi kullanarak mikro tel yardımı ile deriye batan kısım rahatlatılır.", "qas": [ { "question": "Tırnak batması nedir?", "id": 401, "answers": [ { "text": "tırnak rahatsızlığı", "answer_start": 26 } ] }, { "question": "Tırnak batmasının belirtisi nedir?", "id": 402, "answers": [ { "text": "ağrı", "answer_start": 144 } ] }, { "question": "Tırnak batmasının nedenleri nelerdir?", "id": 403, "answers": [ { "text": "yanlış ayakkabı seçimi, yanlış tırnak kesimi, ayağı sert bir yüzeye çarpma veya ayakkabı içine giren sert maddeler, tırnak batmasına yatkın ayaklar veya genetik özellikler ve bakteriyel enfeksiyonlar", "answer_start": 163 } ] }, { "question": "Tırnak batması nasıl tedavi edilir?", "id": 404, "answers": [ { "text": "tel sistemi kullanarak", "answer_start": 376 } ] }, { "question": "Nerede görülür?", "id": 405, "answers": [ { "text": "Ayak tırnakların", "answer_start": 50 } ] } ] }, { "context": "Tifo, bakteriyel bir hastalıktır. Tifo kirli içme suları ve pis yiyeceklerle bulaşır. Hastalık etkeni Salmonella typhi adlı bir bakteridir. Belirtileri hastalığın ilk günlerinde yorgunluk ve baş ağrıları, birkaç gün sonra ateşin yavaş yavaş yükselmesi, iştahsızlık, burun kanaması, bronşit mide ve bağırsak bozuklukları ile birlikte ishaldir. Komplikasyonlar kalp kası iltihabı (miyokardit), kalp kapakçıklarının iltihaplanması (endokardit), kalp zarlarının iltihabı (perikardit), zatürre ve pankreas iltihabıdır. Tedavisi bol bol su içilmelidir, protein ve karbonhidrattan zengin sindirimi kolay besinler verilmelidir.", "qas": [ { "question": "Tifo nasıl bir hastalıktır?", "id": 406, "answers": [ { "text": "bakteriyel", "answer_start": 6 } ] }, { "question": "Tifo hastalığının etkeni nedir?", "id": 407, "answers": [ { "text": "Salmonella typhi", "answer_start": 103 } ] }, { "question": "Tifo hastalığının belirtileri nelerdir?", "id": 408, "answers": [ { "text": "yorgunluk ve baş ağrıları, birkaç gün sonra ateşin yavaş yavaş yükselmesi, iştahsızlık, burun kanaması, bronşit mide ve bağırsak bozuklukları ile birlikte ishal", "answer_start": 179 } ] }, { "question": "Tifo hastalığının komplikasyonları nelerdir?", "id": 409, "answers": [ { "text": "kalp kası iltihabı (miyokardit), kalp kapakçıklarının iltihaplanması (endokardit), kalp zarlarının iltihabı (perikardit), zatürre ve pankreas iltihabı", "answer_start": 360 } ] }, { "question": "Tifo hastalığının tedavisinde neler yapılmalıdır?", "id": 410, "answers": [ { "text": "bol bol su içilmelidir, protein ve karbonhidrattan zengin sindirimi kolay besinler verilmelidir", "answer_start": 524 } ] } ] }, { "context": "Tifüs, bulaşıcı hastalıktır. Hastalığa Rickettsia bakterileri neden olur. Hastalık; enfekte insan bitinin infeksiyonu diğer insanlara taşımasıyla bulaşır. Belirtileri titreme, öksürük, deliryum, yüksek ateş (40 °C), eklem ağrısı ve düşük kan basıncıdır. Tedavisi antibiyotikler ile yapılır.", "qas": [ { "question": "Tifüs nedir?", "id": 411, "answers": [ { "text": "bulaşıcı hastalıktır", "answer_start": 7 } ] }, { "question": "Hastalığına ne neden olur?", "id": 412, "answers": [ { "text": "Rickettsia bakterileri", "answer_start": 39 } ] }, { "question": "Tifüs hastalığı nasıl bulaşır?", "id": 413, "answers": [ { "text": "enfekte insan bitinin infeksiyonu diğer insanlara taşımasıyla", "answer_start": 84 } ] }, { "question": "Tifüs hastalığının belirtileri nelerdir?", "id": 414, "answers": [ { "text": "titreme, öksürük, deliryum, yüksek ateş (40 °C), eklem ağrısı ve düşük kan basıncı", "answer_start": 167 } ] }, { "question": "Hastalığın tedavisi neyle yapılır?", "id": 415, "answers": [ { "text": "antibiyotikler ile", "answer_start": 263 } ] } ] }, { "context": "Deliryum, bilinç bulanıklığı ile karakterize bir sendromdur. Hastanede yatan hastalarda görülür. Belirtileri; dikkati belirli bir konu üzerinde yoğunlaştırma, sürdürmede yetersizlikle giden bilinç bozukluğu, algı bozukluğunun ortaya çıkması ya da bilişsel değişikliklerin (bellek, yönelim, dil bozukluğu gibi) olmasıdır. Epilepsi, kanser, ateş, zehirlenme, beyin zedelenmesi, ağır gıda veya su eksikliği, ağır alkol bağımlılığının bırakılması, enfeksiyon deliryuma neden olur. Ortalama 7-12 gün sürer.", "qas": [ { "question": "Deliryum nedir?", "id": 416, "answers": [ { "text": "bilinç bulanıklığı ile karakterize bir sendrom", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Deliryum kimlerde görülür?", "id": 417, "answers": [ { "text": "Hastanede yatan hastalarda", "answer_start": 61 } ] }, { "question": "Deliryumun belirtileri nelerdir?", "id": 418, "answers": [ { "text": "dikkati belirli bir konu üzerinde yoğunlaştırma, sürdürmede yetersizlikle giden bilinç bozukluğu, algı bozukluğunun ortaya çıkması ya da bilişsel değişikliklerin (bellek, yönelim, dil bozukluğu gibi) olması", "answer_start": 110 } ] }, { "question": "Deliryuma neler neden olur?", "id": 419, "answers": [ { "text": "Epilepsi, kanser, ateş, zehirlenme, beyin zedelenmesi, ağır gıda veya su eksikliği, ağır alkol bağımlılığının bırakılması, enfeksiyon", "answer_start": 322 } ] }, { "question": "Deliryum ortalama kaç gün sürer?", "id": 420, "answers": [ { "text": "7-12", "answer_start": 487 } ] } ] }, { "context": "Trahom; konjonktivayı, korneayı ve gözkapaklarını saran, genellikle süreğen bir çeşit göz hastalığıdır. Nedeni Chlamydia trachomatis adlı bir bakteridir. Enfeksiyon, göz kapaklarının iç yüzeyinde pürüzlenmeye neden olur. Hastalığın önlenmesi, temiz suya erişimin artırılması ve hastalık bulaşmış kişi sayısının antibiyotik tedavisiyle azaltılması ile sağlanır. Dünya çapında 80 milyon kişide aktif enfeksiyon bulunmaktadır.", "qas": [ { "question": "Trahom nedir?", "id": 421, "answers": [ { "text": "bir çeşit göz hastalığıdır", "answer_start": 76 } ] }, { "question": "Trahom hastalığının nedeni nedir?", "id": 422, "answers": [ { "text": "Chlamydia trachomatis", "answer_start": 111 } ] }, { "question": "Enfeksiyon neye neden olur?", "id": 423, "answers": [ { "text": "göz kapaklarının iç yüzeyinde pürüzlenmeye", "answer_start": 166 } ] }, { "question": "Trahom hastalığının önlenmesi nasıl sağlanır?", "id": 424, "answers": [ { "text": "temiz suya erişimin artırılması ve hastalık bulaşmış kişi sayısının antibiyotik tedavisiyle azaltılması ile", "answer_start": 243 } ] }, { "question": "Dünya çapında kaç kişide Trahom enfeksiyonu bulunmaktadır?", "id": 425, "answers": [ { "text": "80 milyon", "answer_start": 375 } ] } ] }, { "context": "İnsomnia, bir uyku sorunudur. Nedenleri stres, duygusal, fiziksel ve zihinsel sorunlardır. Komplikasyonları trafik kazası, madde bağımlılığı ve depresyondur. Tedavileri bilişsel davranışçı terapi, uyarıcı kontrol terapisi, rahatlama teknikleri, uyku kısıtlama ve ışık terapisidir. İlaç olarak Eszopiclone (Lunesta), Ramelteon (Rozerem), Zaleplon (Sonata) ve Zolpidem (Ambien, Edluar, Intermezzo, Zolpimist) kullanılabilir.", "qas": [ { "question": "İnsomnia nedir?", "id": 426, "answers": [ { "text": "bir uyku sorunudur", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "İnsomnianın nedenleri nelerdir?", "id": 427, "answers": [ { "text": "stres, duygusal, fiziksel ve zihinsel sorunlar", "answer_start": 40 } ] }, { "question": "İnsomnianın komplikasyonları nelerdir?", "id": 428, "answers": [ { "text": "trafik kazası, madde bağımlılığı ve depresyon", "answer_start": 108 } ] }, { "question": "İnsomnia tedavisi nelerdir?", "id": 429, "answers": [ { "text": "bilişsel davranışçı terapi, uyarıcı kontrol terapisi, rahatlama teknikleri, uyku kısıtlama ve ışık terapisi", "answer_start": 169 } ] }, { "question": "İnsomnia tedavisinde hangi ilaçlar kullanılabilir?", "id": 430, "answers": [ { "text": "Eszopiclone (Lunesta), Ramelteon (Rozerem), Zaleplon (Sonata) ve Zolpidem (Ambien, Edluar, Intermezzo, Zolpimist)", "answer_start": 293 } ] } ] }, { "context": "Uyuz, Sarkoptların deri altına yerleşmesiyle oluşan, çok bulaşıcı, şiddetli kaşıntılı paraziter bir hastalıktır. İnsanlar da dahil her hayvanda görülebilir. Uyuza, Sarcoptes scabiei var hominis paraziti neden olur. Belirtisi şiddetli kaşıntıdır. Hastada küçük şişlikler veya kabarcıklar ve aşırı kaşıntıdan dolayı cilt yaraları görülür.", "qas": [ { "question": "Uyuz nedir?", "id": 431, "answers": [ { "text": "paraziter bir hastalıktır", "answer_start": 86 } ] }, { "question": "Uyuz kimlerde görülebilir?", "id": 432, "answers": [ { "text": "İnsanlar da dahil her hayvan", "answer_start": 113 } ] }, { "question": "Uyuza ne neden olur?", "id": 433, "answers": [ { "text": "Sarcoptes scabiei var hominis paraziti", "answer_start": 165 } ] }, { "question": "Uyuzun belirtisi nedir?", "id": 434, "answers": [ { "text": "şiddetli kaşıntı", "answer_start": 67 } ] }, { "question": "Uyuz hastalığında hastada neler görülür?", "id": 435, "answers": [ { "text": "küçük şişlikler veya kabarcıklar ve aşırı kaşıntıdan dolayı cilt yaraları", "answer_start": 255 } ] } ] }, { "context": "Veba, Yersinia pestis adındaki bakteri nedeniyle oluşan enfeksiyon hastalıklarına verilen genel isimdir. Modern antibiyotiklerle tedavi edilir. Türleri Hıyarcıklı veba, pnömonik veba ve septisemik vebadır. Tanı, bakterinin lenf nodunda, kanda, balgamda gözlemlenmesi ile konur. Veba aşısı ile korunulabilir.", "qas": [ { "question": "Veba nedir?", "id": 436, "answers": [ { "text": "Yersinia pestis adındaki bakteri nedeniyle oluşan enfeksiyon hastalıklarına verilen genel isim", "answer_start": 6 } ] }, { "question": "Veba nasıl tedavi edilir?", "id": 437, "answers": [ { "text": "Modern antibiyotikler", "answer_start": 106 } ] }, { "question": "Vebanın türleri nelerdir?", "id": 438, "answers": [ { "text": "Hıyarcıklı veba, pnömonik veba ve septisemik veba", "answer_start": 153 } ] }, { "question": "Veba tanısı nasıl konur?", "id": 439, "answers": [ { "text": "bakterinin lenf nodunda, kanda, balgamda gözlemlenmesi ile", "answer_start": 213 } ] }, { "question": "Vebadan neyle korunulabilir?", "id": 440, "answers": [ { "text": "Veba aşısı ile", "answer_start": 279 } ] } ] }, { "context": "Verem, bakteriyel ve bulaşıcı bir hastalıktır. Mycobacterium tuberculosis mikrobu neden olur. Verem hastasının çevreye tükürdüğü balgamı ya da öksürdüğünde saçılan basil yüklü damlacıklarla bulaşır. Belirtiler ateş, titreme, gece terlemesi, iştahsızlık, kilo kaybı ve yorgunluktur. Hastalığın tanısı balgamın özel boyalar ile boyandıktan sonra, mikroskopta muayenesi sonunda, hastalık etkeni olan Mycobacterium tuberculosisin gösterilmesi ile konulur. Tedavide rifampisin, izoniazid, pirazinamid ve etambutol içeren antibiyotikler kullanılır.", "qas": [ { "question": "Verem nedir?", "id": 441, "answers": [ { "text": "bakteriyel ve bulaşıcı bir hastalıktır", "answer_start": 7 } ] }, { "question": "Vereme ne neden olur?", "id": 442, "answers": [ { "text": "Mycobacterium tuberculosis mikrobu", "answer_start": 47 } ] }, { "question": "Verem nasıl bulaşır?", "id": 443, "answers": [ { "text": "Verem hastasının çevreye tükürdüğü balgamı ya da öksürdüğünde saçılan basil yüklü damlacıklarla", "answer_start": 94 } ] }, { "question": "Veremin belirtileri nelerdir?", "id": 444, "answers": [ { "text": "ateş, titreme, gece terlemesi, iştahsızlık, kilo kaybı ve yorgunluk", "answer_start": 210 } ] }, { "question": "Verem hastalığının tedavisinde hangi antibiyotikler kullanılır?", "id": 445, "answers": [ { "text": "rifampisin, izoniazid, pirazinamid ve etambutol", "answer_start": 461 } ] } ] }, { "context": "Plörezi, akciğerleri çepeçevre saran zarların arasında sıvı toplanmasıyla sonuçlanan hastalıkların genel ismidir. Halk arasında zatülcenp olarak bilinir. Belirtileri kuru öksürük, yan ağırısı ve nefes darlığıdır. Tanı, radyolojik görüntüleme yöntemleriyle konur. Viral ve bakteriyel enfeksiyonlar, Akciğerde ödem varlığı, Atelektazi (solunum sırasında akciğerin bir kısmının şişememesi) ve Kalp yetmezliği neden olur.", "qas": [ { "question": "Plörezi nedir?", "id": 446, "answers": [ { "text": "akciğerleri çepeçevre saran zarların arasında sıvı toplanmasıyla sonuçlanan hastalıkların genel ismi", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Plörezi halk arasında nasıl bilinir?", "id": 447, "answers": [ { "text": "zatülcenp", "answer_start": 128 } ] }, { "question": "Plörezinin belirtileri nelerdir?", "id": 448, "answers": [ { "text": "kuru öksürük, yan ağırısı ve nefes darlığı", "answer_start": 166 } ] }, { "question": "Tanı nasıl konur?", "id": 449, "answers": [ { "text": "radyolojik görüntüleme yöntemleriyle", "answer_start": 219 } ] }, { "question": "Plöreziye neler neden olur?", "id": 450, "answers": [ { "text": "Viral ve bakteriyel enfeksiyonlar, Akciğerde ödem varlığı, Atelektazi (solunum sırasında akciğerin bir kısmının şişememesi) ve Kalp yetmezliği", "answer_start": 263 } ] } ] }, { "context": "Zatürre, akciğerde görülen yangılardır. Belirtileri balgamlı öksürük ve ateş ile beraber titremeli üşümeler, nefes darlığı, derin nefes esnasında şiddetli veya saplanıcı türde göğüs ağrısı ve artmış solunum sayısıdır. Zatürre türleri: Streptococcus pneumonia, Haemophilus influenza, Moraxella catarrhalis, Staphylococcus aureus, Legionella pneumophilia, Klebsiella Pseudomonas. Zatürre tanısı, genellikle fiziksel belirti ve akciğer röntgeni bileşimine dayanarak konur. Zatürre; aşı, çevresel önlemler ve diğer sağlık sorunlarının uygun biçimde tedavi edilmesiyle önlenir. Tedavisinde oral antibiyotikler, dinlenme, basit analjezikler ve sıvılar kullanılır.", "qas": [ { "question": "Zatürre nedir?", "id": 451, "answers": [ { "text": "akciğerde görülen yangılar", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Zatürrenin belirtileri nelerdir?", "id": 452, "answers": [ { "text": "balgamlı öksürük ve ateş ile beraber titremeli üşümeler, nefes darlığı, derin nefes esnasında şiddetli veya saplanıcı türde göğüs ağrısı ve artmış solunum sayısıdır", "answer_start": 52 } ] }, { "question": "Zatürre türleri nelerdir?", "id": 453, "answers": [ { "text": "Streptococcus pneumonia, Haemophilus influenza, Moraxella catarrhalis, Staphylococcus aureus, Legionella pneumophilia, Klebsiella Pseudomonas", "answer_start": 235 } ] }, { "question": "Zatürre tanısı nasıl konur?", "id": 454, "answers": [ { "text": "fiziksel belirti ve akciğer röntgeni bileşimine dayanarak", "answer_start": 405 } ] }, { "question": "Zatürre tedavisinde neler kullanılır?", "id": 455, "answers": [ { "text": "oral antibiyotikler, dinlenme, basit analjezikler ve sıvılar", "answer_start": 585 } ] } ] }, { "context": "Zona, varisella zoster virüsünün sebep olduğu ve daha önce su çiçeği geçirmiş kişilerde görülen, vücudun tek tarafında deride su toplamış ağrılı kabartılarla seyreden bir hastalıktır. Halk arasında gece yanığı olarak bilinir. Tedavide B1 - B6 vitaminleri, antiinflamatuarlar, kaşıntıya karşı antihistaminler, dıştan da antiseptik anestezik krem ve solüsyonlar kullanılır. Belirtileri; Halsizlik, Yorgunluk, Ateş, Şiddetli ağrı ve yanma, Deride renk kaybı ve çöküntü, kızarıklık, kabarcıklar, Baş ağrısı, Derinin kabuklanıp dökülmesidir. Tanı derideki belirtilerle birlikte gelen ağrılar ile konur.", "qas": [ { "question": "Zona hastalığı nedir?", "id": 456, "answers": [ { "text": "vücudun tek tarafında deride su toplamış ağrılı kabartılarla seyreden bir hastalık", "answer_start": 97 } ] }, { "question": "Zona halk arasında nasıl bilinir?", "id": 457, "answers": [ { "text": "gece yanığı", "answer_start": 198 } ] }, { "question": "Zona tedavisinde neler kullanılır?", "id": 458, "answers": [ { "text": "B1 - B6 vitaminleri, antiinflamatuarlar, kaşıntıya karşı antihistaminler, dıştan da antiseptik anestezik krem ve solüsyonlar", "answer_start": 235 } ] }, { "question": "Zonanın belirtileri nelerdir?", "id": 459, "answers": [ { "text": "Halsizlik, Yorgunluk, Ateş, Şiddetli ağrı ve yanma, Deride renk kaybı ve çöküntü, kızarıklık, kabarcıklar, Baş ağrısı, Derinin kabuklanıp dökülmesi", "answer_start": 385 } ] }, { "question": "Zona tanısı nasıl konur?", "id": 460, "answers": [ { "text": "derideki belirtilerle birlikte gelen ağrılar ile", "answer_start": 542 } ] } ] }, { "context": "Uyku apnesi, uyku sırasındaki solunum duraklamalarından kaynaklanan ve uyku düzeninin bozulmasına sebep olan önemli bir hastalıktır. Uyku apnesine sinir sistemindeki bir problem veya solunum yollarındaki bir tıkanıklık neden olur. Teşhisi şiddetinin ölçülebilmesi amacıyla laboratuvarda yapılan uyku çalışması adı verilen gelişmiş bir teknikle konur. Türleri Tıkayıcı uyku apnesi (Obstructive apnea), Merkezi uyku apnesi (Central apnea) ve Bileşik uyku apnesidir. Komplikasyonları; yüksek tansiyon, Kalp büyümesi ve kalp atımında düzensizlikler, sık idrara çıkma, uykuda aşırı terleme, uykusuzluk ve huzursuz uykudur.", "qas": [ { "question": "Uyku apnesi nedir?", "id": 461, "answers": [ { "text": "uyku sırasındaki solunum duraklamalarından kaynaklanan ve uyku düzeninin bozulmasına sebep olan önemli bir hastalık", "answer_start": 13 } ] }, { "question": "Uyku apnesine neler neden olur?", "id": 462, "answers": [ { "text": "sinir sistemindeki bir problem veya solunum yollarındaki bir tıkanıklık", "answer_start": 147 } ] }, { "question": "Uyku apnesinin teşhisi nasıl konur?", "id": 463, "answers": [ { "text": "uyku çalışması adı verilen gelişmiş bir teknikle", "answer_start": 295 } ] }, { "question": "Uyku apnesinin türleri nelerdir?", "id": 464, "answers": [ { "text": "Tıkayıcı uyku apnesi (Obstructive apnea), Merkezi uyku apnesi (Central apnea) ve Bileşik uyku apnesi", "answer_start": 359 } ] }, { "question": "Uyku apnesinin komplikasyonları nelerdir?", "id": 465, "answers": [ { "text": "yüksek tansiyon, Kalp büyümesi ve kalp atımında düzensizlikler, sık idrara çıkma, uykuda aşırı terleme, uykusuzluk ve huzursuz uyku", "answer_start": 482 } ] } ] }, { "context": "Rett sendromu, yaygın gelişimsel bozukluklardan birisi olarak sınıflandırılan beyinsel gelişim bozukluğudur. Hastalığa, X kromozumunda yer alan gen neden olur. Belirtileri çığlık nöbetleri, panik atak durmadan ağlama, göz temasından kaçınma, sosyal/duygusal karşılıklığın yokluğu, genel ilgi noksanlığı olarak görülür. Tedavisi gastrointestinal ve beslenme sorunları ile başa çıkma, skolyoz ve uzun QT sendromu gözlemi, hastanın iletişim becerilerinin artırılması, ebeveyn danışmanlığı ve değiştirici sosyal ilaçlar ile yürütülür. Anlık beyin sapı işlev bozukluğu, kalbin durması ve nöbetler sonucunda ani ölüm gerçekleşir.", "qas": [ { "question": "Rett sendromu nedir?", "id": 466, "answers": [ { "text": "beyinsel gelişim bozukluğudur", "answer_start": 78 } ] }, { "question": "Hastalığa ne neden olur?", "id": 467, "answers": [ { "text": "X kromozumunda yer alan gen", "answer_start": 120 } ] }, { "question": "Rett sendromunun belirtileri nelerdir?", "id": 468, "answers": [ { "text": "çığlık nöbetleri, panik atak durmadan ağlama, göz temasından kaçınma, sosyal/duygusal karşılıklığın yokluğu, genel ilgi noksanlığı", "answer_start": 172 } ] }, { "question": "Rett sendromu nasıl tedavi edilir?", "id": 469, "answers": [ { "text": "gastrointestinal ve beslenme sorunları ile başa çıkma, skolyoz ve uzun QT sendromu gözlemi, hastanın iletişim becerilerinin artırılması, ebeveyn danışmanlığı ve değiştirici sosyal ilaçlar ile", "answer_start": 328 } ] }, { "question": "Rett sendromunda ani ölümün sebepleri nelerdir?", "id": 470, "answers": [ { "text": "Anlık beyin sapı işlev bozukluğu, kalbin durması ve nöbetler", "answer_start": 531 } ] } ] }, { "context": "Menenjit, beyni ve omuriliği kaplayan koruyucu zarlarda oluşan akut enflamasyondur. Bakteri, virüs veya diğer mikroorganizmaların enfeksiyonu neden olabilir. Semptomları baş ağrısı ve ense sertliğidir. Beyin dokusu şişmesi (beyin ödemi), kafa içi basıncı, şişmiş beyin kafa tabanına herniasyonu komplikasyonlar görülür. Tanı, kan testleri ve görüntüleme teknikleri ile konur.", "qas": [ { "question": "Menenjit nedir?", "id": 471, "answers": [ { "text": "beyni ve omuriliği kaplayan koruyucu zarlarda oluşan akut enflamasyon", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Menenjite ne neden olabilir?", "id": 472, "answers": [ { "text": "Bakteri, virüs veya diğer mikroorganizmaların enfeksiyonu", "answer_start": 84 } ] }, { "question": "Menenjitin semptomları nelerdir?", "id": 473, "answers": [ { "text": "baş ağrısı ve ense sertliği", "answer_start": 170 } ] }, { "question": "Menenjitte hangi komplikasyonlar görülür?", "id": 474, "answers": [ { "text": "Beyin dokusu şişmesi (beyin ödemi), kafa içi basıncı, şişmiş beyin kafa tabanına herniasyonu", "answer_start": 202 } ] }, { "question": "Menenjitte tanı neyle konur?", "id": 475, "answers": [ { "text": "kan testleri ve görüntüleme teknikleri ile", "answer_start": 326 } ] } ] }, { "context": "Cerrahi, ilaçla ya da başka tedavi yöntemleriyle iyileştirilemeyen hastalıkların, yaralanmaların, vücuttaki yapı bozukluklarının ameliyatla onarılmasına ya da hastalıklı organı kesip çıkararak iyileştirilmesine dayanır. Tıbbın en eski dallarından biridir. Cerrahide bilgi ve becerinin bir arada bulunmasından dolayı hem bilim hem sanat olarak kabul edilir. Genellikle lokal anestezi veya genel anestezi altında uygulanmaktadır.Ameliyatı alan kişi tipik olarak bir kişidir, ancak aynı zamanda insan olmayan bir hayvan da olabilir.Cerh, yara; cerrahi, yara ile uğraşan bilim; cerrah ise yara ile uğraşan kişi anlamına gelmektedir.", "qas": [ { "question": "Cerrahi nedir?", "id": 476, "answers": [ { "text": "ilaçla ya da başka tedavi yöntemleriyle iyileştirilemeyen hastalıkların, yaralanmaların, vücuttaki yapı bozukluklarının ameliyatla onarılmasına ya da hastalıklı organı kesip çıkararak iyileştirilmesi", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Cerrahi tıbbın hangi dallarından biridir?", "id": 477, "answers": [ { "text": "en eski", "answer_start": 227 } ] }, { "question": "Cerrahi neden hem bilim hem sanat olarak kabul edilir?", "id": 478, "answers": [ { "text": "bilgi ve becerinin bir arada bulunmasından", "answer_start": 266 } ] }, { "question": "Ameliyatlar genellikle hangi anestezi türleri altında uygulanır?", "id": 479, "answers": [ { "text": "lokal anestezi veya genel anestezi", "answer_start": 368 } ] }, { "question": "Cerrah kelimesi ne anlama gelmektedir?", "id": 480, "answers": [ { "text": "yara ile uğraşan kişi", "answer_start": 585 } ] } ] }, { "context": "Diş çürüğü, bakterilerin ürettikleri asitle dişin sert yapısını oluşturan diş minesi, dentin ve sement tabakalarına hasar verdiği bir hastalıktır. Bu dokularda bakterilerin çalışması sonucu zamanla dişlerde kaviteler (oyulmuş boşluklar) meydana gelmektedir. İki grup bakterinin bunların meydana gelmesinden sorumlu olduğu düşünülmektedir: Streptococcus mutans ve Lactobacillus.", "qas": [ { "question": "Diş çürüğüne neden olan asit, dişin hangi yapısal tabakalarına hasar verir?", "id": 481, "answers": [ { "text": "diş minesi, dentin ve sement tabakaları", "answer_start": 74 } ] }, { "question": "Diş çürüğü sonucu dişlerde ne oluşur?", "id": 482, "answers": [ { "text": "kaviteler", "answer_start": 207 } ] }, { "question": "Diş çürüğünden sorumlu iki grup bakteri hangileridir?", "id": 483, "answers": [ { "text": "Streptococcus mutans ve Lactobacillus", "answer_start": 339 } ] }, { "question": "Bakteriler diş çürüğüne nasıl neden olur?", "id": 484, "answers": [ { "text": "diş minesi, dentin ve sement tabakalarına hasar", "answer_start": 74 } ] }, { "question": "Kaviteler dişlerde nasıl meydana gelmektedir?", "id": 485, "answers": [ { "text": "oyulmuş boşluklar", "answer_start": 218 } ] } ] }, { "context": "Doktor, (hekim veya tabip) tıp alanında çalışan profesyoneldir. Hastalık, yaralanma ve diğer fiziksel ya da zihinsel bozuklukların incelenmesi, tanısı, prognozu ve tedavisi yoluyla sağlığın iyileştirilmesini, sürdürülmesi veya eski haline getirilmesi ile ilgilenirler. Doktorlar uygulamalarını belirli hastalık kategorilerine, hasta türlerine ve tedavi yöntemlerine odaklayabilir. Bireylere, ailelere ve topluluklara sürekli ve kapsamlı tıbbi bakım sağlanması sorumluluğunu üstlenirler.", "qas": [ { "question": "Doktor (hekim veya tabip) nedir?", "id": 486, "answers": [ { "text": "tıp alanında çalışan profesyonel", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "Doktorlar hangi bozuklukların tedavisi ile ilgilenir?", "id": 487, "answers": [ { "text": "Hastalık, yaralanma ve diğer fiziksel ya da zihinsel bozuklukların", "answer_start": 64 } ] }, { "question": "Doktorlar uygulamalarını hangi alanlara odaklayabilir?", "id": 488, "answers": [ { "text": "belirli hastalık kategorilerine, hasta türlerine ve tedavi yöntemlerine", "answer_start": 294 } ] }, { "question": "Doktorlar hangi sorumluluğu üstlenir?", "id": 489, "answers": [ { "text": "sürekli ve kapsamlı tıbbi bakım sağlanması", "answer_start": 417 } ] }, { "question": "Doktorların sağlığı iyileştirme, sürdürme veya eski haline getirme yolları nelerdir?", "id": 490, "answers": [ { "text": "Hastalık, yaralanma ve diğer fiziksel ya da zihinsel bozuklukların incelenmesi, tanısı, prognozu ve tedavisi", "answer_start": 64 } ] } ] }, { "context": "Tıp, bir hastaya bakma, teşhis, prognoz, önleme, tedavi, yaralanma veya hastalıklarının palyasyonunu yönetme ve sağlığını geliştirme bilimi ve uygulamasıdır. Tıp, hastalıkların önlenmesi ve tedavisi yoluyla sağlığı korumak ve iyileştirmek için geliştirilen çeşitli sağlık uygulamalarını kapsar. Çağdaş tıp, yaralanma ve hastalıkları teşhis etmek, tedavi etmek ve önlemek için biyomedikal bilimleri, biyomedikal araştırmaları, genetiği ve tıbbi teknolojiyi, tipik olarak farmasötikler veya cerrahi yoluyla, ancak aynı zamanda psikoterapi, harici ateller ve traksiyon, tıbbi cihazlar, biyolojikler ve iyonlaştırıcı radyasyon gibi çeşitli tedaviler yoluyla uygular.", "qas": [ { "question": "Tıp nedir?", "id": 491, "answers": [ { "text": "bir hastaya bakma, teşhis, prognoz, önleme, tedavi, yaralanma veya hastalıklarının palyasyonunu yönetme ve sağlığını geliştirme bilimi ve uygulamasıdır", "answer_start": 5 } ] }, { "question": "Tıp neyi kapsar?", "id": 492, "answers": [ { "text": "çeşitli sağlık uygulamalarını", "answer_start": 257 } ] }, { "question": "Çağdaş tıp hangi alanları uygular?", "id": 493, "answers": [ { "text": "biyomedikal bilimleri, biyomedikal araştırmaları, genetiği ve tıbbi teknolojiyi", "answer_start": 376 } ] }, { "question": "Çağdaş tıpta tedavi yolları nelerdir?", "id": 494, "answers": [ { "text": "psikoterapi, harici ateller ve traksiyon, tıbbi cihazlar, biyolojikler ve iyonlaştırıcı radyasyon", "answer_start": 525 } ] }, { "question": "Tıp hangi yollarla sağlığı korumak ve iyileştirmek için kullanılır?", "id": 495, "answers": [ { "text": "hastalıkların önlenmesi ve tedavisi", "answer_start": 163 } ] } ] }, { "context": "Tedavi, sağlığı bozulmuş olan bireyi sağlıklı duruma kavuşturma amacıyla yapılan tıbbi işlemler bütünüdür. Tanı, anamnez ve fizik muayeneden sonra yapılır. Tedavi doğal, spor, ilaç, tıbbi cihaz, tıbbi test, tıbbi görüntüleme, ameliyat ve farklı tıbbi prosedürlerle yapılabilir. Özel tedavi şekillerine terapi adı verilmektedir. Tek başına ruhsal yolla tedavi şekline de terapi denilmektedir. Hastalık tedavisi evde, doğada, hastane, sağlık ocağı ve başka yerlerde yapılır.", "qas": [ { "question": "Tedavi nedir?", "id": 496, "answers": [ { "text": "sağlığı bozulmuş olan bireyi sağlıklı duruma kavuşturma amacıyla yapılan tıbbi işlemler bütünü", "answer_start": 8 } ] }, { "question": "Tedavi ne zaman yapılır?", "id": 497, "answers": [ { "text": "Tanı, anamnez ve fizik muayeneden sonra", "answer_start": 107 } ] }, { "question": "Tedavi hangi yöntemlerle yapılabilir?", "id": 498, "answers": [ { "text": "doğal, spor, ilaç, tıbbi cihaz, tıbbi test, tıbbi görüntüleme, ameliyat ve farklı tıbbi prosedürler", "answer_start": 163 } ] }, { "question": "Tedavi nerelerde yapılır?", "id": 499, "answers": [ { "text": "evde, doğada, hastane, sağlık ocağı ve başka yerlerde", "answer_start": 410 } ] }, { "question": "Ruhsal yolla yapılan tedavi şekline ne denir?", "id": 500, "answers": [ { "text": "terapi", "answer_start": 302 } ] } ] }, { "context": "Radyoterapi, iyonlaştırıcı ışın kullanarak kanser hastalığının tedavisidir. Hedef, tümör dokusunu komşu sağlıklı dokuları koruyarak yok edilmesidir. Bu konu ile ilgili anabilim dalına Radyasyon Onkolojisi adı verilir. İyonlaştırıcı ışınların biyolojik etkilerini Radyobiyoloji bilim dalı inceler. Radyoterapi kanser tedavisinde tek başına ya da cerrahi ve/veya kemoterapi ile birlikte kullanılabilir. Cerrahi tedavi ile benzer sonuçlar elde edilen hastalıklarda, organın koruyucu yaklaşım prensibi ile organ kaybı ve ilişkili fonksiyon kaybını önlediğinden tercih edilebilen tedavi yöntemidir.", "qas": [ { "question": "Radyoterapi nedir?", "id": 501, "answers": [ { "text": "kanser hastalığının tedavisi", "answer_start": 43 } ] }, { "question": "Radyoterapinin hedefi nedir?", "id": 502, "answers": [ { "text": "tümör dokusunu komşu sağlıklı dokuları koruyarak yok edilmesidir", "answer_start": 83 } ] }, { "question": "Radyasyon Onkolojisi nedir?", "id": 503, "answers": [ { "text": "Radyoterapi", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Radyobiyoloji bilim dalı neyi inceler?", "id": 504, "answers": [ { "text": "İyonlaştırıcı ışınların biyolojik etkilerini", "answer_start": 218 } ] }, { "question": "Radyoterapi ne kullanarak kanser hastalığını tedavi eder?", "id": 505, "answers": [ { "text": "iyonlaştırıcı ışın", "answer_start": 13 } ] } ] }, { "context": "Mamografi, memenin filmini çeken özel bir cihaz. Meme kanserinin teşhisindeki en etkin görüntüleme yöntemlerinden biridir.Memede, muayene ile saptanamayacak kadar küçük anormalliklerin tespit edilmesi amacıyla uygulanan mamografi yönteminde elde edilen sonuç, meme kanseri tanısında büyük önem taşımaktadır. Her yaştaki kadına tıbbi gereklilik halinde mamografi uygulaması yapılabilir ancak yakınması olmayan hastaların da 35-40 yaş aralığında en az 1 kez mamografi yaptırması öngörülmektedir. Hiçbir şikayeti olmayan kadınların yaşlarına uygun yıllık takipler yaptırması, meme kanserine karşı tek korunma yoludur.", "qas": [ { "question": "Mamografi nedir?", "id": 506, "answers": [ { "text": "memenin filmini çeken özel bir cihaz", "answer_start": 11 } ] }, { "question": "Mamografinin meme kanserinin teşhisindeki rolü nedir?", "id": 507, "answers": [ { "text": "etkin görüntüleme yöntemlerinden biri", "answer_start": 81 } ] }, { "question": "Mamografi yöntemi ne amaçla uygulanır?", "id": 508, "answers": [ { "text": "Memede, muayene ile saptanamayacak kadar küçük anormalliklerin tespit edilmesi", "answer_start": 122 } ] }, { "question": "Yakınması olmayan hastalara mamografi hangi yaş aralığında önerilir?", "id": 509, "answers": [ { "text": "35-40", "answer_start": 423 } ] }, { "question": "Meme kanserine karşı tek korunma yolu nedir?", "id": 510, "answers": [ { "text": "yıllık takipler yaptırması", "answer_start": 545 } ] } ] }, { "context": "Onkoloji kanserin oluşumu, nedenleri, kalıtımla ilişkisi, tanısı, tedavisi, kanserle ilgili istatisikler ve kanserden korunmayla ilgilenen tıp dalıdır. Kanser bir tümör türüdür, kötü huylu (kötücül, habis, malin) tümörleri ifade eder. Onkoloji Türkçede 'kanserbilim' olarak ifade edilebilir.\n\nRadyasyon Onkolojisi ve Tıbbi Onkoloji (Medikal Onkoloji), kanserli hastaların takip ve tedavisini yapar. Bu hastaların takip ve tedavisinde gerektiğinde ilgili cerrahi uzmanları ile iş birliği yapılır. Medikal Onkoloji bilim dalının uzmanlarına tıbbi onkoloji uzmanı, radyasyon onkolojisi Ana Bilim Dalı uzmanlarına ise radyasyon onkolojisi uzmanı denir.", "qas": [ { "question": "Onkoloji nedir?", "id": 511, "answers": [ { "text": "tıp dalıdır", "answer_start": 139 } ] }, { "question": "Kanser nedir?", "id": 512, "answers": [ { "text": "tümör türüdür", "answer_start": 163 } ] }, { "question": "Onkoloji Türkçede nasıl ifade edilir?", "id": 513, "answers": [ { "text": "kanserbilim", "answer_start": 254 } ] }, { "question": "Radyasyon Onkolojisi ve Tıbbi Onkoloji ne yapar?", "id": 514, "answers": [ { "text": "kanserli hastaların takip ve tedavisini", "answer_start": 352 } ] }, { "question": "Radyasyon Onkolojisi uzmanları hangi bilim dalına aittir?", "id": 515, "answers": [ { "text": "radyasyon onkolojisi", "answer_start": 562 } ] } ] }, { "context": "İmmünoloji, bağışıklık ve farklı organizmaların bağışıklık sistemleri ile ilgilenen bilim alt dalıdır. Türkçeye, Fransızca immunologie kelimesinden türeyerek gelmiştir. Türkçede bağışıklık bilimi olarak da adlandırılır. İmmünoloji, çeşitli organizmalardaki bağışıklık olayları ve bu organizmanın çeşitli yabancı maddelere karşı savunma reaksiyonlarını kapsamaktadır. Ayrıca bağışıklık sisteminin yapısı, normal ve normal dışı fonksiyonlarını inceler. İmmünoloji oldukça geniş bir daldır ve birçok alt dala sahiptir; immünoterapi, immünogenetik ve evrimsel immünoloji gibi. Ayrıca farklı bilimsel disiplinlerde immünolojik bulgular kullanılabilir, immünolojik yönler olabilir.", "qas": [ { "question": "İmmünoloji nedir?", "id": 516, "answers": [ { "text": "bağışıklık ve farklı organizmaların bağışıklık sistemleri ile ilgilenen bilim alt dalı", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "İmmünoloji kelimesi Türkçeye hangi dilden türeyerek gelmiştir?", "id": 517, "answers": [ { "text": "Fransızca", "answer_start": 113 } ] }, { "question": "İmmünoloji Türkçede nasıl adlandırılır?", "id": 518, "answers": [ { "text": "bağışıklık bilimi", "answer_start": 178 } ] }, { "question": "İmmünoloji hangi olayları kapsar?", "id": 519, "answers": [ { "text": "çeşitli organizmalardaki bağışıklık olayları", "answer_start": 232 } ] }, { "question": "İmmünoloji hangi alt dallara sahiptir?", "id": 520, "answers": [ { "text": "immünoterapi, immünogenetik ve evrimsel immünoloji", "answer_start": 516 } ] } ] }, { "context": "Patoloji, hastalık çalışması ve bilimi kelimelerinin birleşmesi ile oluşmuş hastalıklar bilimi anlamına gelen bir sözcüktür. Ayrıca belirli bir bozukluğun tipik özellikleriyle birlikte bütününe patoloji denilebilir. Patoloji (hastalıkbilim) özellikle altta yatan hastalıkla ilgili hücrelerdeki, dokulardaki ve organlardaki yapısal ve işlevsel değişikliklerin tanınması, araştırılması ve incelenmesiyle ilgilenir. Hekimliğin en zor ve en fazla disipline sahip bölümlerinden biri olan patoloji, klinikler ve paraklinikler arasında bir nevi köprü görevi görür. Patoloji alanında uzman olan kişilere patolog veya patoloji uzmanı denmektedir.", "qas": [ { "question": "Patoloji sözcüğünün anlamı nedir?", "id": 521, "answers": [ { "text": "hastalıklar bilimi", "answer_start": 76 } ] }, { "question": "Patoloji (hastalıkbilim) neyle ilgilenir?", "id": 522, "answers": [ { "text": "altta yatan hastalıkla ilgili hücrelerdeki, dokulardaki ve organlardaki yapısal ve işlevsel değişikliklerin tanınması, araştırılması ve incelenmesi", "answer_start": 251 } ] }, { "question": "Patoloji hekimlikte klinikler ve paraklinikler arasında nasıl bir görev görür?", "id": 523, "answers": [ { "text": "köprü", "answer_start": 538 } ] }, { "question": "Patoloji alanında uzman olan kişilere ne denir?", "id": 524, "answers": [ { "text": "patolog veya patoloji uzmanı", "answer_start": 596 } ] }, { "question": "Patoloji hangi alanlarla ilgilidir?", "id": 525, "answers": [ { "text": "hücrelerdeki, dokulardaki ve organlardaki yapısal ve işlevsel değişikliklerin tanınması, araştırılması ve incelenmesiyle", "answer_start": 281 } ] } ] }, { "context": "Fizik tedavi; yaralanma, hastalık, travma ya da yaşlılık gibi nedenlerle eksilme gösteren fonksiyonel hareketleri geri kazandırma amaçlı yapılan elektrik akımı, sıcak ya da soğuk uygulaması, egzersizler ya da çeşitli uygulamalarla hastaların tedavisine verilen isimdir. Fizyoterapi, Tıp Fakültesinden sonra fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanlık eğitimini almış olan hekimlerce (fiziatrist) tanısı konmuş çok geniş hastalık durumlarını kapsar. Uzman hekim tarafından tanısı konmuş tedaviyi üniversitelerin Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü lisans programlarından mezun sağlık çalışanları (fizyoterapist) planlar ve uygular.", "qas": [ { "question": "Fizik tedavi nedir?", "id": 526, "answers": [ { "text": "elektrik akımı, sıcak ya da soğuk uygulaması, egzersizler ya da çeşitli uygulamalarla hastaların tedavisine verilen isim", "answer_start": 145 } ] }, { "question": "Fizyoterapi hangi hekimler tarafından tanısı konulan hastalıkları kapsar?", "id": 527, "answers": [ { "text": "fiziatrist", "answer_start": 380 } ] }, { "question": "Fizik tedavi hangi nedenler için uygulanır?", "id": 528, "answers": [ { "text": "yaralanma, hastalık, travma ya da yaşlılık", "answer_start": 14 } ] }, { "question": "Fizyoterapistler hangi programlardan mezun olurlar?", "id": 529, "answers": [ { "text": "Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü lisans programlarından", "answer_start": 507 } ] }, { "question": "Fizyoterapistler tedaviyi kimlerin tanısına göre planlar ve uygular?", "id": 530, "answers": [ { "text": "Uzman hekim", "answer_start": 445 } ] } ] }, { "context": "Hemşire; birey, aile ve toplumun sağlığını koruma ve geliştirmeye odaklanan, ideal sağlık düzeyine ve yaşam kalitesine ulaştırmayı hedefleyen bir sağlık profesyoneli'dir. Hemşireler, yaşam kalitesini iyileştirmek ve hastanın ihtiyacı olan en doğru tıbbi bakımı verebilmek için doktorlar, hasta, hastanın ailesi ve diğer ekip üyeleriyle işbirliği içinde çalışarak bir bakım planı geliştirir.", "qas": [ { "question": "Hemşire nedir?", "id": 531, "answers": [ { "text": "sağlık profesyoneli", "answer_start": 146 } ] }, { "question": "Hemşireler neyi hedefler?", "id": 532, "answers": [ { "text": "ideal sağlık düzeyine ve yaşam kalitesine ulaştırmayı", "answer_start": 77 } ] }, { "question": "Hemşireler kimlerle işbirliği yaparak bir bakım planı geliştirir?", "id": 533, "answers": [ { "text": "doktorlar, hasta, hastanın ailesi ve diğer ekip üyeleriyle", "answer_start": 277 } ] }, { "question": "Hemşirelerin odağı nedir?", "id": 534, "answers": [ { "text": "birey, aile ve toplumun sağlığını koruma ve geliştirme", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Hemşireler bakım planını nasıl geliştirir?", "id": 535, "answers": [ { "text": "doktorlar, hasta, hastanın ailesi ve diğer ekip üyeleriyle işbirliği içinde çalışarak", "answer_start": 277 } ] } ] }, { "context": "Aşılama, bağışıklık sisteminin bir hastalığa karşı bağışıklık geliştirmesine yardımcı olmak için bir aşının uygulanmasıdır. Aşılar zayıflatılmış, canlı veya öldürülmüş halde bir mikroorganizma veya virüs ya da organizmadan alınan proteinler veya toksinler içerir. Vücudun adaptif bağışıklığını uyararak, bulaşıcı bir hastalıktan kaynaklanan hastalıkları önlemeye yardımcı olurlar. Bir nüfusun yeterince büyük bir yüzdesi aşılandığında, sürü bağışıklığı ortaya çıkar. Sürü bağışıklığı, bağışıklık sistemi baskılanmış - zayıflatılmış bir versiyonu bile kendilerine zarar vereceği için aşı olamayan - kişileri korur.", "qas": [ { "question": "Aşılama nedir?", "id": 536, "answers": [ { "text": "bağışıklık sisteminin bir hastalığa karşı bağışıklık geliştirmesine yardımcı olmak için bir aşının uygulanması", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Aşılar ne içerir?", "id": 537, "answers": [ { "text": "zayıflatılmış, canlı veya öldürülmüş halde bir mikroorganizma veya virüs ya da organizmadan alınan proteinler veya toksinler", "answer_start": 131 } ] }, { "question": "Aşılar neye yardımcı olurlar?", "id": 538, "answers": [ { "text": "bulaşıcı bir hastalıktan kaynaklanan hastalıkları önlemeye", "answer_start": 304 } ] }, { "question": "Sürü bağışıklığı ne zaman ortaya çıkar?", "id": 539, "answers": [ { "text": "Bir nüfusun yeterince büyük bir yüzdesi aşılandığında", "answer_start": 381 } ] }, { "question": "Sürü bağışıklığı kimleri korur?", "id": 540, "answers": [ { "text": "aşı olamayan - kişileri", "answer_start": 583 } ] } ] }, { "context": "Aşı, belirli bir bulaşıcı veya malign hastalığa karşı aktif kazanılmış bağışıklık sağlayan biyolojik bir preparattır. Aşıların güvenliği ve etkinliği geniş çapta incelenmiş ve doğrulanmıştır. Bir aşı tipik olarak hastalığa neden olan bir mikroorganizmaya benzeyen bir ajan içerir ve genellikle mikrobun zayıflatılmış veya öldürülmüş formlarından, toksinlerinden veya yüzey proteinlerinden yapılır. Vücudun bağışıklık sistemi ajanı bir tehdit olarak tanır, yok eder ve bu sayede gelecekte karşılaşabileceği bu ajanla ilişkili mikroorganizmaları daha fazla tanır ve yok eder.", "qas": [ { "question": "Aşı nedir?", "id": 541, "answers": [ { "text": "biyolojik bir preparattır", "answer_start": 91 } ] }, { "question": "Aşıların güvenliği ve etkinliği nasıl değerlendirilmiştir?", "id": 542, "answers": [ { "text": "geniş çapta incelenmiş ve doğrulanmış", "answer_start": 150 } ] }, { "question": "Bir aşı tipik olarak ne içerir?", "id": 543, "answers": [ { "text": "hastalığa neden olan bir mikroorganizmaya benzeyen bir ajan", "answer_start": 213 } ] }, { "question": "Aşılar genellikle hangi maddelerden yapılır?", "id": 544, "answers": [ { "text": "mikrobun zayıflatılmış veya öldürülmüş formlarından, toksinlerinden veya yüzey proteinlerin", "answer_start": 294 } ] }, { "question": "Vücudun bağışıklık sistemi aşıdaki ajanı nasıl tanır ve ne yapar?", "id": 545, "answers": [ { "text": "bir tehdit olarak tanır, yok eder", "answer_start": 431 } ] } ] }, { "context": "Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler'in uluslararası halk sağlığından sorumlu uzmanlaşmış bir kuruluşudur. Merkezi İsviçre'nin Cenevre şehrindedir ve dünya çapında altı bölgesel ofisi ve 150 saha ofisi vardır.\n\nDünya Sağlık Örgütü, 7 Nisan 1948'de kuruldu ve çalışmalarına 1 Eylül 1948'de resmen başladı. Uluslararası Hastalık Sınıflandırması (ICD) da dahil olmak üzere Milletler Cemiyeti Sağlık Örgütü ve Paris merkezli Office International d'Hygiène Publique'in varlıklarını, personelini ve görevlerini bünyesine kattı. Kuruluşun çalışmaları, önemli miktarda mali ve teknik kaynak aktarımının ardından 1951 yılında ciddi bir şekilde başladı.", "qas": [ { "question": "Dünya Sağlık Örgütü nedir?", "id": 546, "answers": [ { "text": "Birleşmiş Milletler'in uluslararası halk sağlığından sorumlu uzmanlaşmış bir kuruluşudur", "answer_start": 21 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü'nün merkezi nerededir?", "id": 547, "answers": [ { "text": "Cenevre", "answer_start": 131 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü ne zaman kuruldu?", "id": 548, "answers": [ { "text": "7 Nisan 1948", "answer_start": 236 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü'nün çalışmaları ne zaman ciddi bir şekilde başladı?", "id": 549, "answers": [ { "text": "1951", "answer_start": 608 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü hangi kuruluşların varlıklarını ve personelini bünyesine kattı?", "id": 550, "answers": [ { "text": "Milletler Cemiyeti Sağlık Örgütü ve Paris merkezli Office International d'Hygiène Publique", "answer_start": 374 } ] } ] }, { "context": "Diz eklemi, üç ayrı planda hareketi olan ve çevresinde stabilize edici yumuşak dokular bulunan karmaşık bir eklemdir. Patellofemoral, tibiofemoral ve fibulotibial eklemlerden oluşmaktadır. Anatomik yapısına göre ginglimus (menteşe) tipi eklem grubunda yer alır. Diz ekleminin esas hareketi fleksiyon ve ekstansiyon iken fleksiyonda bir miktar rotasyon ile birlikte adduksiyon ve abduksiyon hareketlerini de yapabilir. Çapraz bağlar, yan bağlar ve çevre kas dokusu ile diz ekleminde uygun fonksiyon ve stabilite sağlanır. Bağlar, menisküsler ve kemik yapı ile statik stabilite sağlanırken, çevre kaslar ve tendonlar dinamik bir stabilite sağlar. Diz anatomisi; kemik yapılar, kemik dışı ve eklem içi yapılar, kemik dışı ve eklem dışı yapılar olmak üzere üç ana başlıkta toplanabilir.", "qas": [ { "question": "Diz eklemi kaç ayrı planda hareket eder?", "id": 551, "answers": [ { "text": "üç", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "Diz eklemi hangi eklemlerden oluşur?", "id": 552, "answers": [ { "text": "Patellofemoral, tibiofemoral ve fibulotibial", "answer_start": 118 } ] }, { "question": "Diz ekleminin esas hareketleri nelerdir?", "id": 553, "answers": [ { "text": "fleksiyon ve ekstansiyon", "answer_start": 290 } ] }, { "question": "Diz eklemindeki çapraz bağlar, yan bağlar ve çevre kas dokusu ne sağlar?", "id": 554, "answers": [ { "text": "uygun fonksiyon ve stabilite", "answer_start": 482 } ] }, { "question": "Diz ekleminde statik stabiliteyi hangi yapılar sağlar?", "id": 555, "answers": [ { "text": "Bağlar, menisküsler ve kemik yapı", "answer_start": 521 } ] }, { "question": "Diz ekleminin kemik dışı ve eklem içi yapıları hangi ana başlık altında toplanabilir?", "id": 556, "answers": [ { "text": "Diz anatomisi", "answer_start": 645 } ] }, { "question": "Diz eklemi anatomik yapısına göre hangi eklem grubunda yer alır?", "id": 557, "answers": [ { "text": "ginglimus", "answer_start": 212 } ] }, { "question": "Fleksiyon sırasında diz eklemi hangi hareketleri yapabilir?", "id": 558, "answers": [ { "text": "adduksiyon ve abduksiyon", "answer_start": 365 } ] }, { "question": "Dinamik stabiliteyi diz ekleminde hangi yapılar sağlar?", "id": 559, "answers": [ { "text": "çevre kaslar ve tendonlar", "answer_start": 589 } ] }, { "question": "Diz eklemi hangi ana başlıklar altında toplanabilir?", "id": 560, "answers": [ { "text": "kemik yapılar, kemik dışı ve eklem içi yapılar, kemik dışı ve eklem dışı yapılar", "answer_start": 660 } ] } ] }, { "context": "Sistolik kan basıncı ve DKB, sırasıyla hem kardiyak kasılma hem de gevşeme sırasında arteriyel damar duvarlarına kan dolaşımıyla uygulanan basınçlardır. Herhangi bir andaki KB, kardiyak debiyi, vasküler tonusu ve kan hacim miktarı ve dağılımını düzenleyen çeşitli fizyolojik mekanizmaların karmaşık bir etkileşimi ile belirlenir. İyi bilinen formüle göre KB; kardiyak outputun ve toplam periferik direncin çarpımına eşittir. Sempatik sinir sisteminin aktivasyonu, katekolaminlerin salınması ve renine bağlı artan anjiyotensin II seviyeleri gibi faktörler, toplam periferik dirence ve vazokonstriksiyona katkıda bulunur (12,13). Renin-anjiyotensin-aldosteron sistemi (RAS), hem vasküler tonusu hem de KB’yi düzenleyen önemli bir sistemdir. Bu nedenle, HT’nin oluşmasında ve devamında anahtar role sahiptir. Renin, böbrek afferent arteriollerin jukstaglomerüler hücrelerinde sentezlenen bir proteolitik enzimdir. Böbrek kan akımının azalmasına bağlı jukstaglomerüler hücrelere ulaşan sodyum-klorür seviyesi düşünce salınır. Renin, anjiyotensinojenden, anjiyotensin 1 oluşumunu uyarır. Anjiyotensin 1, daha sonra Anjiyotensin dönüştürücü enzim (ADE) ile anjiyotensin 2 ye dönüşür. Anjiyotensin 2, KB’nin artmasını sağlayan vazokonstriksiyonu oluşturur. Aynı zamanda adrenal korteksten aldosteron hormonu salınımını uyarır. Aldosteron distal tübüllerden sodyum ve su geri alımını arttırır. Bu durum, vücudun sıvı miktarını ve KB’yi arttırır (13,14). Kan basıncındaki anormallikler, idiyopatik olabilir veya bu düzenleyici faktörlerinden birinin bozukluğuna bağlı olabilir.", "qas": [ { "question": "Sistolik kan basıncı ve diyastolik kan basıncı ne zaman arteriyel damar duvarlarına basınç uygular?", "id": 561, "answers": [ { "text": "hem kardiyak kasılma hem de gevşeme sırasında", "answer_start": 39 } ] }, { "question": "Kan basıncı hangi faktörlerin karmaşık etkileşimi ile belirlenir?", "id": 562, "answers": [ { "text": "kardiyak debiyi, vasküler tonusu ve kan hacim miktarı ve dağılımını düzenleyen çeşitli fizyolojik mekanizmaların", "answer_start": 177 } ] }, { "question": "Kan basıncı nelerin çarpımına eşittir?", "id": 563, "answers": [ { "text": "kardiyak outputun ve toplam periferik direncin", "answer_start": 359 } ] }, { "question": "Toplam periferik dirence ve vazokonstriksiyona hangi faktörler katkıda bulunur?", "id": 564, "answers": [ { "text": "Sempatik sinir sisteminin aktivasyonu, katekolaminlerin salınması ve renine bağlı artan anjiyotensin II seviyeleri", "answer_start": 425 } ] }, { "question": "Renin-anjiyotensin-aldosteron sistemi (RAS) neyi düzenleyen önemli bir sistemdir?", "id": 565, "answers": [ { "text": "KB", "answer_start": 25 } ] }, { "question": "Renin nerede sentezlenir?", "id": 566, "answers": [ { "text": "böbrek afferent arteriollerin jukstaglomerüler hücrelerinde", "answer_start": 813 } ] }, { "question": "Renin neyin oluşumunu uyarır?", "id": 567, "answers": [ { "text": "anjiyotensin 1", "answer_start": 1050 } ] }, { "question": "Anjiyotensin 1 neye dönüşür?", "id": 568, "answers": [ { "text": "anjiyotensin 2", "answer_start": 1151 } ] }, { "question": "Anjiyotensin 2 neyi oluşturur?", "id": 569, "answers": [ { "text": "vazokonstriksiyon", "answer_start": 584 } ] }, { "question": "Aldosteron distal tübüllerden neyin geri alımını arttırır?", "id": 570, "answers": [ { "text": "sodyum ve su", "answer_start": 1350 } ] } ] }, { "context": "Alzheimer hastalığı ilk kez Alman psikiyatr Alois Alzheimer tarafından 55 yaşında ilerleyici demans semptomlarına sahip bir kadın hasta için tanımlanmıştır. Hastanın ölümünden sonra yapılan otopsisinde beyinde ekstrasellüler amiloid plaklar ve intranöronal nörofibriler yumaklar gözlenmiştir. Bu patolojik bulgular AH için günümüzde de hala tanı kriteri olarak kullanılmaktadır. AH en sık görülen demans tipidir, çeşitli kaynaklara göre prevelansı %60-80 arasında değişmektedir. Altmış beş yaş üstü 100 kişiden sekiz kişide AH görülmektedir. Kadınlarda erkeklere göre iki kat fazla görülür. Altmış beş yaşına kadar yaşayan kadınlardan yaklaşık %17’si Alzheimer hastalığına yakalanacakken erkeklerde bu oran yaklaşık %9’dur. Kaynaklar küçük değişkenlikler gösterebilir ama ABD’de 5.4 milyon kişinin AH’dan etkilendiği tahmin edilmektedir. Bu rakamın 2030 yılında 16 milyona çıkacağı tahmin edilmektedir.", "qas": [ { "question": "Alzheimer hastalığı ilk kez kim tarafından tanımlanmıştır?", "id": 571, "answers": [ { "text": "Alois Alzheimer", "answer_start": 44 } ] }, { "question": "Alzheimer hastalığı ilk kez kaç yaşında bir kadın hasta için tanımlanmıştır?", "id": 572, "answers": [ { "text": "55", "answer_start": 71 } ] }, { "question": "Otopsi sonucunda Alzheimer hastası beyinde hangi iki patolojik bulgu gözlenmiştir?", "id": 573, "answers": [ { "text": "ekstrasellüler amiloid plaklar ve intranöronal nörofibriler yumaklar", "answer_start": 210 } ] }, { "question": "AH tanı kriteri olarak hala ne kullanılmaktadır?", "id": 574, "answers": [ { "text": "patolojik bulgular", "answer_start": 296 } ] }, { "question": "AH nedir?", "id": 575, "answers": [ { "text": "en sık görülen demans tipi", "answer_start": 382 } ] }, { "question": "AH prevelansı hangi aralıkta değişmektedir?", "id": 576, "answers": [ { "text": "%60-80", "answer_start": 448 } ] }, { "question": "65 yaş üstü kaç kişiden sekizi AH görülmektedir?", "id": 577, "answers": [ { "text": "100 kişiden sekiz", "answer_start": 499 } ] }, { "question": "AH kadınlarda erkeklere göre kaç kat fazla görülür?", "id": 578, "answers": [ { "text": "iki", "answer_start": 36 } ] }, { "question": "Kadınlarda 65 yaşına kadar yaşayanlardan yaklaşık yüzde kaçı Alzheimer hastalığına yakalanacaktır?", "id": 579, "answers": [ { "text": "%17", "answer_start": 644 } ] }, { "question": "ABD’de kaç milyon kişinin AH’dan etkilendiği tahmin edilmektedir?", "id": 580, "answers": [ { "text": "5.4 milyon", "answer_start": 779 } ] } ] }, { "context": "Gut hastalığı, geçmişten beri tanınan, toplumda sık görülen, kronik inflamatuar bir artrit tipidir. Önceleri gut, alkol tüketimi veya aşırı yeme ile tetiklendiği düşünülen iyi huylu bir eklem hastalığı olarak bilinmekte idi. Daha sonra yapılan çalışmalar, böbrek, eklem, cilt ve diğer çeşitli dokularda ürat kristallerin birikmesine bağlı olarak ortaya çıkan metabolik bir bozukluk olduğunu ortaya koymuştur. Gut hastalığı, tıbbi literatüre çok erken dönemlerde girmiş, birçok ünlü ismin biyografilerinde de bahsedilmiştir. Modern çağlarda gut ile mücadelede kayda değer bir ilerleme sağlanmıştır. Daha yakın zamanlarda, moleküler biyoloji, teşhis yöntemleri ve farmakoterapide kullanılan tedaviler sayesinde, hastalığın daha iyi bir şekilde anlaşılması ve daha etkin tedavi edilmesi mümkün hale gelmiştir. Belirli bir eşiğin üstündeki artmış serum ürik asit (SÜA) düzeyleri (>6,8 mg/dl) hiperürisemi olarak bilinir ve ürik asit kristallerinin oluşumuna neden olabilir. Hiperürisemi, guttaki ana patojenik etken olmasına rağmen, hiperürisemili birçok kişide gut gelişmez, hatta ÜA kristalleri de şekillenmez. Aslında, 9 mg/dL'nin üzerinde hiperürisemi olan kişilerin sadece %5'inde gut meydana gelmektedir. Buna göre, genetik yatkınlık gibi diğer faktörlerin de gut insidansını artırdığı düşünülmektedir. Monosodyum ürat (MSÜ) kristalleri, tüm dokularda, çoğunlukla tofüs oluşturmak üzere eklemlerin içinde ve çevresinde birikir. Gut esas olarak patognomonik MSÜ kristallerinin eklem sıvısı aspirasyonu veya tofüs aspiratı yapılarak tanımlanması ile teşhis edilir. Gut, ilk aşamada kendisini akut eklem inflamasyonu olarak gösterir. Bu tablo steroid, non-steroidal antiinflamatuar ilaçlar (NSAİD) veya kolşisin ile hızla tedavi edilebilir. Renal taşlar ve tofüs ise gutun geç belirtileridir. SÜA seviyelerini, diyet modifikasyonuyla ve SÜA düşürücü ilaçları kullanarak kristal biriktirme eşiğinin altına düşürmek, gut tedavisinde temel amaçtır. Bu, MSÜ kristallerinin çözünmesine yol açarak daha ileri atakları önler.", "qas": [ { "question": "Gut hastalığı nasıl bir hastalık olarak tanımlanır?", "id": 581, "answers": [ { "text": "kronik inflamatuar bir artrit tipi", "answer_start": 61 } ] }, { "question": "Gut hastalığı başlangıçta nasıl tetikleniyordu?", "id": 582, "answers": [ { "text": "alkol tüketimi veya aşırı yeme", "answer_start": 114 } ] }, { "question": "Gut hastalığına neden olan metabolik bozukluk nedir?", "id": 583, "answers": [ { "text": "böbrek, eklem, cilt ve diğer çeşitli dokularda ürat kristallerin birikmesi", "answer_start": 256 } ] }, { "question": "Modern çağlarda gut ile mücadelede hangi alanlarda ilerleme sağlanmıştır?", "id": 584, "answers": [ { "text": "moleküler biyoloji, teşhis yöntemleri ve farmakoterapi", "answer_start": 621 } ] }, { "question": "Hiperürisemi nedir?", "id": 585, "answers": [ { "text": "artmış serum ürik asit (SÜA) düzeyleri", "answer_start": 836 } ] }, { "question": "Hiperürisemili kişilerin yüzde kaçı gut geliştirir?", "id": 586, "answers": [ { "text": "%5", "answer_start": 1174 } ] }, { "question": "Monosodyum ürat (MSÜ) kristalleri nerede birikir?", "id": 587, "answers": [ { "text": "tüm dokularda, çoğunlukla tofüs oluşturmak üzere eklemlerin içinde ve çevresinde", "answer_start": 1340 } ] }, { "question": "Gut nasıl teşhis edilir?", "id": 588, "answers": [ { "text": "eklem sıvısı aspirasyonu veya tofüs aspiratı yapılarak", "answer_start": 1478 } ] }, { "question": "Gut hastalığı başlangıçta nasıl belirtiler gösterir?", "id": 589, "answers": [ { "text": "akut eklem inflamasyon", "answer_start": 1592 } ] }, { "question": "Gut tedavisinde temel amaç nedir?", "id": 590, "answers": [ { "text": "SÜA seviyelerini, diyet modifikasyonuyla ve SÜA düşürücü ilaçları kullanarak kristal biriktirme eşiğinin altına düşürmek", "answer_start": 1792 } ] } ] }, { "context": "Şizofreni hastalığı algı bozukluğu yaratarak çeşitli varsanılar, düşünsel süreçlerde sorunlar ortaya çıkararak hezeyanlar, duygulanımı ifadede azalma, duygusal küntlük, sosyal izolasyon, irade/istek azalması gibi negatif (silik) belirtiler, organize dizayn edilemeyen davranış ya da katatoni tabloları, darmadağın konuşma, nörokognitif yetilerde genel bozulma şeklinde kendini gösterebilen ve genellikle kronikleşen tıbbi bir durumdur. Bu klinik durumların hepsi birarada olabileceği gibi tanı kriterlerini karşılama kaydıyla bir kısmının belirli bir süre devam etmesiyle de tanısal tablo ortaya çıkabilmektedir. Hastalıkta düşünce bozuklukları, dikkati sürdürme sorunları, bellek problemleri, akıcı sözel ifade güçlüğü ve yürütücü işlevlerde bozulmalar görülebilir.", "qas": [ { "question": "Şizofreni hastalığı ne tür algı bozuklukları yaratır?", "id": 591, "answers": [ { "text": "düşünsel süreçlerde sorunlar", "answer_start": 65 } ] }, { "question": "Şizofreni hastalığında hangi düşünsel süreç sorunları ortaya çıkar?", "id": 592, "answers": [ { "text": "hezeyanlar", "answer_start": 111 } ] }, { "question": "Şizofreni hastalığı duygulanımı nasıl etkiler?", "id": 593, "answers": [ { "text": "ifadede azalma", "answer_start": 135 } ] }, { "question": "Şizofreni hastalığında sosyal belirtiler nelerdir?", "id": 594, "answers": [ { "text": "sosyal izolasyon", "answer_start": 169 } ] }, { "question": "Şizofreni hastalığında hangi negatif belirtiler görülür?", "id": 595, "answers": [ { "text": "hezeyanlar, duygulanımı ifadede azalma, duygusal küntlük, sosyal izolasyon, irade/istek azalması", "answer_start": 111 } ] }, { "question": "Şizofreni hastalığı hangi davranış bozukluklarını içerir?", "id": 596, "answers": [ { "text": "organize dizayn edilemeyen davranış ya da katatoni tabloları", "answer_start": 241 } ] }, { "question": "Şizofreni hastalığı nasıl bir konuşma bozukluğu gösterir?", "id": 597, "answers": [ { "text": "darmadağın", "answer_start": 303 } ] }, { "question": "Şizofreni hastalığı nörokognitif yetileri nasıl etkiler?", "id": 598, "answers": [ { "text": "genel bozulma", "answer_start": 346 } ] }, { "question": "Şizofreni hastalığı genellikle nasıl bir seyir izler?", "id": 599, "answers": [ { "text": "kronikleşen", "answer_start": 404 } ] }, { "question": "Şizofreni hastalığında hangi işlevlerde bozulmalar görülebilir?", "id": 600, "answers": [ { "text": "düşünce bozuklukları, dikkati sürdürme sorunları, bellek problemleri, akıcı sözel ifade güçlüğü ve yürütücü işlevlerde bozulmalar", "answer_start": 624 } ] } ] }, { "context": "SARS-CoV-2'ye karşı geliştirilen ilaçların birçoğu immünomodülatörler, monoklonal antikor üretimi ve viral proteinaz, helikaz ve polimerazlara karşı inhibe edici ajanlara yönelmiştir. Kısa genetik kopyalama süreleri ve yüksek viral verimler sebebiyle, pozitif duyarlı viral RNA genomunun kopyalanması, yüksek hata oranlarına, homolog ve homolog olmayan rekombinasyona sebep olur. Bu genetik durum, bir anti-COVID-19 ilacı ve aşısı oluşturmayı zorlaştırır. Hastalığın mevcut tedavisi yalnızca hali hazırda bulunan terapötik ilaçlar yoluyla bulgulara ve ağır hastalarda oksijen ve mekanik ventilasyon dahil destekleyici bakım yoluyla sağlanır. COVID-19 hastalarının tedavisinde kullanılan terapötik ilaçlar; remdesivir, klorokin, tosilizumab, hidroksiklorokin, umifenovir, lopinavir, oseltamivir ve favipiravir gibi antiviral ajanlar ve çinko, vitamin D, azitromisin, askorbik asit, nitrik oksit, kortikosteroidler, IL-6 antagonistleri gibi yardımcı ajanlardır. Viral yük bulgular ilk olarak ortaya çıktığı zaman pik yaptığı için, birden fazla antiviral ilaçla birlikte yardımcı ajanların birlikte kullanılması, bir hastanın vücudundaki viral yükü hızlı bir şekilde azaltabilir ve hastalığın şiddetini ve süresini azaltmada etkili olabilir. Yardımcı bir ajan olan vitamin D, viral enfeksiyon bulaşma riskini azaltabilir ve proinflamatuar sitokinlerin miktarını azaltma ve antiinflamatuar sitokin miktarını artırma dahil olmak üzere birtakım mekanizmalar yoluyla pnömoni ve akciğer hasarını önleyebilir. Bu sebepten dolayı vitamin D, COVID-19 hastalığının şiddetini azaltmada etkin olabilir. Çinko; antiviral, antibakteriyel ve antiinflamatuar özellikleri olan bir diğer yardımcı ajandır. NF-Κb sinyallemesinin baskılanması, T hücresinin düzenlenmesi ve sitokin fırtınalarının etkilerinin azaltılması dahil olmak üzere çeşitli mekanizmalarda görev alır. Speth ve ark. hayvanlar üzerinde yaptıkları çalışmalarında çinkonun fare akciğerlerinde rekombinant human ACE2 aktivitesini baskıladığını bildirmiştir.", "qas": [ { "question": "SARS-CoV-2'ye karşı geliştirilen ilaçların hedeflediği mekanizmalar nelerdir?", "id": 601, "answers": [ { "text": "immünomodülatörler, monoklonal antikor üretimi ve viral proteinaz, helikaz ve polimerazlara karşı inhibe edici ajanlar", "answer_start": 52 } ] }, { "question": "Pozitif duyarlı viral RNA genomunun kopyalanması neye sebep olur?", "id": 602, "answers": [ { "text": "yüksek hata oranlarına, homolog ve homolog olmayan rekombinasyona", "answer_start": 309 } ] }, { "question": "Hastalığın mevcut tedavisi nasıl sağlanır?", "id": 603, "answers": [ { "text": "destekleyici bakım yoluyla", "answer_start": 616 } ] }, { "question": "COVID-19 hastalarının tedavisinde kullanılan antiviral ajanlar nelerdir?", "id": 604, "answers": [ { "text": "remdesivir, klorokin, tosilizumab, hidroksiklorokin, umifenovir, lopinavir, oseltamivir ve favipiravir", "answer_start": 717 } ] }, { "question": "Yardımcı ajanlar nelerdir?", "id": 605, "answers": [ { "text": "çinko, vitamin D, azitromisin, askorbik asit, nitrik oksit, kortikosteroidler, IL-6 antagonistleri", "answer_start": 846 } ] }, { "question": "Viral yük bulgular ne zaman pik yapar?", "id": 606, "answers": [ { "text": "ilk olarak ortaya çıktığı zaman", "answer_start": 991 } ] }, { "question": "Vitamin D'nin COVID-19 üzerindeki etkisi nedir?", "id": 607, "answers": [ { "text": "viral enfeksiyon bulaşma riskini azaltabilir ve proinflamatuar sitokinlerin miktarını azaltma ve antiinflamatuar sitokin miktarını artırma dahil olmak üzere birtakım mekanizmalar yoluyla pnömoni ve akciğer hasarını önleyebilir", "answer_start": 1286 } ] }, { "question": "Çinko hangi özelliklere sahiptir?", "id": 608, "answers": [ { "text": "antiviral, antibakteriyel ve antiinflamatuar", "answer_start": 1613 } ] }, { "question": "Çinko neyin baskılanmasında görev alır?", "id": 609, "answers": [ { "text": "NF-Κb sinyallemesinin", "answer_start": 1704 } ] }, { "question": "Speth ve ark. hayvanlar üzerinde yaptıkları çalışmalarında çinkonun neyi baskıladığını bildirmiştir?", "id": 610, "answers": [ { "text": "ACE2", "answer_start": 1978 } ] } ] }, { "context": "Ateroskleroz, arteriyel damar duvarında lipid birikimi ile karakterize ilerleyici bir inflamatuar hastalıktır. Ateroskleroz kronik bir inflamatuar hastalıktır ve bu kronik inflamasyonun başlangıcındaki anahtar olay, endotel hücrelerinin dolaşımdaki LDL partiküllerine ve intimadaki birikimlerine olan inflamatuar yanıttır. Aterosklerozun ilerlemesi ile birlikte arteriyel lümenin daralmasına neden olan aterosklerotik plakların birikmesine yol açar. Aterosklerotik plaklar genellikle yıllarca sabit kalır, ancak hızla anstabil hale gelebilir, yırtılabilir ve trombus oluşumunu tetikleyebilir. Aterosklerotik plak gelişimi iki yönde ilerleyebilir. İlk olarak sub-endotelyal reaksiyon başlar. Hücre bakımından fakir ve kollajen bakımından zengin olan plak nispeten stabildir ve yıllar içinde yavaş büyür. Plak stabilize olduğundan ve plak rüptürü ve trombüs oluşumu riski çok düşük olduğundan hasta için faydalıdır. Tersine, hücre zengini ve kolajen açısından fakir olan plak kararsız hale gelir ve yırtılabilir. İkinci senaryo son derece tehlikelidir ve inme ve miyokard enfarktüsü gibi aterosklerozun yaşamı tehdit eden sonuçlarının altındadır. Bu senaryoda kronik inflamasyon hızlanır, plak kararsız hale gelir. Fibrotik yapı incedir, aterotromboza ve sonuç olarak akut kardiyovasküler olaylara yol açabilir. Bu son derece kırılgan plak 'kararsız plak' olarak adlandırılır ve bağışıklık hücrelerinin sürekli infiltrasyonunu, inflamatuar sitokinlerin üretimini, makrofajların azalmış apoptozunu ve nekrotik süreçleri içeren aktif kronik inflamatuar reaksiyonlarla karakterizedir. Ateroskleroz koroner arter hastalığı, karotis arter hastalığı ve periferik arter hastalığının en sık altta yatan sebebidir. Yağlı çizgilenmeler çıplak gözle görülebilen ilk lezyondur. Sarı rengi, makrofajlar ve düz kas hücreleri (SMC'ler) içindeki kolesterol ve kolesterol esterleri şeklinde lipid ile ilişkilendirilir.", "qas": [ { "question": "Ateroskleroz nedir?", "id": 611, "answers": [ { "text": "arteriyel damar duvarında lipid birikimi ile karakterize ilerleyici bir inflamatuar hastalık", "answer_start": 14 } ] }, { "question": "Ateroskleroz nasıl bir hastalıktır?", "id": 612, "answers": [ { "text": "ilerleyici bir inflamatuar", "answer_start": 71 } ] }, { "question": "Ateroskleroz başlangıcındaki anahtar olay nedir?", "id": 613, "answers": [ { "text": "inflamatuar yanıt", "answer_start": 301 } ] }, { "question": "Aterosklerozun ilerlemesiyle ne olur?", "id": 614, "answers": [ { "text": "arteriyel lümenin daralmasına neden olan aterosklerotik plakların birikmesine yol açar", "answer_start": 362 } ] }, { "question": "Aterosklerotik plaklar genellikle nasıl bir durumdadır?", "id": 615, "answers": [ { "text": "yıllarca sabit kalır", "answer_start": 484 } ] }, { "question": "Aterosklerotik plak gelişimi kaç yönde ilerleyebilir?", "id": 616, "answers": [ { "text": "iki yönde", "answer_start": 622 } ] }, { "question": "İlk olarak hangi reaksiyon başlar?", "id": 617, "answers": [ { "text": "sub-endotelyal reaksiyon", "answer_start": 658 } ] }, { "question": "Stabil plak yıllar içinde nasıl büyür?", "id": 618, "answers": [ { "text": "yavaş", "answer_start": 790 } ] }, { "question": "Kararsız plak neden tehlikelidir?", "id": 619, "answers": [ { "text": "inme ve miyokard enfarktüsü gibi aterosklerozun yaşamı tehdit eden sonuçlarının altındadır", "answer_start": 1053 } ] }, { "question": "karotis arter hastalığı ve periferik arter hastalığının en sık altta yatan sebebi nedir?", "id": 620, "answers": [ { "text": "Ateroskleroz", "answer_start": 0 } ] } ] }, { "context": "İş kazalarının nedenleri incelendiğinde sosyolojik, fizyolojik, psikolojik, eğitim ve teknik konuların etkili olduğu gibi çalışanların kullandıkları malzeme, makine ve iş ortamı gibi birçok faktörlerden de kaynaklı iş kazaları oluşmaktadır. Cascio iş kazasının nedenini güvensiz çalışma koşulları ve güvensiz çalışma davranışları şeklinde sınıflandırmıştır. Güvensiz çalışma koşulları kendi içerisinde fiziksel ve çevresel olmak üzere ikiye ayrılır. Fiziksel koşullar; yetersiz makine koruyucusu, bozuk donanımı ve koruyucu ekipman eksikliğini içerir. Çevresel koşullar; stres, toz, radyasyon gürültü gibi etkenlerdir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına göre güvensiz hareketler (emniyetsiz yükleme, koruyucuları kullanılmaz hale getirme, kişisel koruyucuları kullanmama, bozuk malzeme kullanma, makinaları veya malzemeleri sürekli temizleme, uygunsuz hareket yapma gibi) ve güvensiz durumlardan (kaygan zemin, makine ve bireysel koruyucu yetersizliği, gürültü, uygun aydınlatma ve havalandırmanın olmaması vb. gibi) kaynaklanmaktadır. Emniyetsiz hareketlerden çalışan kişi, güvensiz durumlardan ise işveren sorumludur. Ülkemizdeki iş kazalarının nedenlerine yönelik makine kimya endüstrisinde yapılan bir çalışmada, kazaların %95’inin kişisel koruyucu ekipman kullanmama ve güvensiz davranış kaynaklı olduğunu, %5’nin ise teknik nedenden kaynaklandığını ortaya koymuştur. Kepir (1981) ise iş kazalarının % 88’inin insan faktörüne bağlı olduğunu,% 10’unun mekanik yetersizlikten kaynaklandığını ve %2’sinin de insan kontrolü dışında olduğunu tespit etmiştir. Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) üyeleri iş kazası açısından incelendiğinde; donanımı ve aletleri düzensiz kullanma, dikkatsiz çalışma ve kişisel koruyucu ekipman kullanmama gibi çoğunlukla güvensiz hareketlerden kaynaklı olduğu görülmüştür. İş kazalarının %87’sini güvensiz hareketler, %13’ünü de güvensiz şartlar meydana getirmektedir.", "qas": [ { "question": "İş kazalarının nedenleri nelerdir?", "id": 621, "answers": [ { "text": "sosyolojik, fizyolojik, psikolojik, eğitim ve teknik konuların etkili olduğu gibi çalışanların kullandıkları malzeme, makine ve iş ortamı gibi birçok faktörlerden de kaynaklı", "answer_start": 40 } ] }, { "question": "Güvensiz çalışma koşulları kaça ayrılır?", "id": 622, "answers": [ { "text": "ikiye", "answer_start": 435 } ] }, { "question": "Fiziksel güvensiz çalışma koşulları nelerdir?", "id": 623, "answers": [ { "text": "yetersiz makine koruyucusu, bozuk donanımı ve koruyucu ekipman eksikliğini", "answer_start": 469 } ] }, { "question": "Çevresel güvensiz çalışma koşulları nelerdir?", "id": 624, "answers": [ { "text": "stres, toz, radyasyon gürültü gibi etkenler", "answer_start": 571 } ] }, { "question": "Güvensiz hareketler nelerdir?", "id": 625, "answers": [ { "text": "emniyetsiz yükleme, koruyucuları kullanılmaz hale getirme, kişisel koruyucuları kullanmama, bozuk malzeme kullanma, makinaları veya malzemeleri sürekli temizleme, uygunsuz hareket yapma gibi", "answer_start": 684 } ] }, { "question": "Güvensiz durumlardan kim sorumludur?", "id": 626, "answers": [ { "text": "işveren", "answer_start": 1104 } ] }, { "question": "Makine kimya endüstrisinde iş kazalarının %95'inin nedeni nedir?", "id": 627, "answers": [ { "text": "kişisel koruyucu ekipman kullanmama ve güvensiz davranış", "answer_start": 1240 } ] }, { "question": "Kepir'e göre iş kazalarının %88'inin nedeni nedir?", "id": 628, "answers": [ { "text": "insan faktörü", "answer_start": 1419 } ] }, { "question": "Metal Sanayicileri Sendikası üyelerine göre iş kazalarının %87'sinin nedeni nedir?", "id": 629, "answers": [ { "text": "güvensiz hareketler", "answer_start": 663 } ] }, { "question": "İş kazalarının %13'ü hangi sebeple meydana gelmektedir?", "id": 630, "answers": [ { "text": "güvensiz şartlar", "answer_start": 1864 } ] } ] }, { "context": "Düşük akımlı anestezide hedeflenen minimal alveoler konsantrasyona (MAK) ulaşmak ve idame ettirmek için gereken vaporizatör ayarları anestezist tarafından manuel olarak yapılmaktadır. Anestezistin takip parametrelerini dikkate alarak yaptığı ayarlamalara rağmen hastanın bireysel anestezik gaz ihtiyacından az ya da daha fazla tüketim gerçekleşebilmektedir. Düşük akımlı anestezi süresince hastayı hipoksiden korumak amacıyla hastanın end tidal oksijen konsantrasyonu (EtO2) değerleri takip edilerek anestezi cihazı üzerinden fraksiyone inspiratuar oksijen konsantrasyonu (FiO2) ayarı da manuel olarak yapılmaktadır.", "qas": [ { "question": "Düşük akımlı anestezide MAK'a ulaşmak için kim ayarlama yapar?", "id": 631, "answers": [ { "text": "anestezist", "answer_start": 133 } ] }, { "question": "Düşük akımlı anestezide hipoksiden korunmak amacıyla hangi değerler takip edilir?", "id": 632, "answers": [ { "text": "end tidal oksijen konsantrasyonu (EtO2)", "answer_start": 435 } ] }, { "question": "FiO2 ayarı nasıl yapılmaktadır?", "id": 633, "answers": [ { "text": "manuel", "answer_start": 155 } ] }, { "question": "Hedeflenen minimal alveoler konsantrasyona (MAK) ulaşmak ve idame ettirmek için hangi cihaz ayarları yapılır?", "id": 634, "answers": [ { "text": "vaporizatör", "answer_start": 112 } ] }, { "question": "Anestezistin yaptığı ayarlamalara rağmen ne gerçekleşebilir?", "id": 635, "answers": [ { "text": "hastanın bireysel anestezik gaz ihtiyacından az ya da daha fazla tüketim", "answer_start": 262 } ] }, { "question": "Anestezi cihazı üzerinden ayarlanan oksijen konsantrasyonu nedir?", "id": 636, "answers": [ { "text": "fraksiyone inspiratuar oksijen konsantrasyonu (FiO2)", "answer_start": 526 } ] }, { "question": "Anestezi cihazı üzerinden manuel olarak yapılan FiO2 ayarı için hangi konsantrasyon takip edilir?", "id": 637, "answers": [ { "text": "fraksiyone inspiratuar oksijen konsantrasyonu", "answer_start": 526 } ] }, { "question": "Anestezist takip parametrelerine göre hangi ayarlamaları yapar?", "id": 638, "answers": [ { "text": "vaporizatör ayarları", "answer_start": 112 } ] }, { "question": "Düşük akımlı anestezide end tidal oksijen konsantrasyonu (EtO2) nasıl takip edilir?", "id": 639, "answers": [ { "text": "anestezi cihazı üzerinden", "answer_start": 500 } ] }, { "question": "Hastanın bireysel anestezik gaz ihtiyacında ne fark olabilir?", "id": 640, "answers": [ { "text": "az ya da daha fazla tüketim", "answer_start": 307 } ] } ] }, { "context": "Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB); kişisel, akademik, aile ve sosyal işlevleri etkileyen, bireyin yaşına ve gelişimsel düzeyine uymayacak şekilde dikkatsizlik ve/veya aşırı hareketlilik ve dürtüsellik belirtileri ile seyreden yaşam boyu devam edebilen nörogelişimsel bir bozukluktur.", "qas": [ { "question": "Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) nedir?", "id": 641, "answers": [ { "text": "nörogelişimsel bir bozukluk", "answer_start": 269 } ] }, { "question": "DEHB hangi işlevleri etkileyen bir bozukluktur?", "id": 642, "answers": [ { "text": "kişisel, akademik, aile ve sosyal", "answer_start": 52 } ] }, { "question": "DEHB'nin belirtileri nelerdir?", "id": 643, "answers": [ { "text": "dikkatsizlik ve/veya aşırı hareketlilik ve dürtüsellik", "answer_start": 163 } ] }, { "question": "DEHB'nin gelişimsel düzeyi neye göre uymayabilir?", "id": 644, "answers": [ { "text": "bireyin yaşına ve gelişimsel düzeyine", "answer_start": 107 } ] }, { "question": "DEHB nasıl bir hastalıktır?", "id": 645, "answers": [ { "text": "yaşam boyu devam edebilen", "answer_start": 243 } ] }, { "question": "DEHB'nin tam açılımı nedir?", "id": 646, "answers": [ { "text": "Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "DEHB nasıl bir bozukluktur?", "id": 647, "answers": [ { "text": "nörogelişimsel", "answer_start": 269 } ] }, { "question": "DEHB'nin hangi belirtileri vardır?", "id": 648, "answers": [ { "text": "dikkatsizlik ve/veya aşırı hareketlilik ve dürtüsellik", "answer_start": 163 } ] }, { "question": "DEHB belirtileri neyle seyreder?", "id": 649, "answers": [ { "text": "ikkatsizlik ve/veya aşırı hareketlilik ve dürtüsellik", "answer_start": 164 } ] }, { "question": "DEHB'nin yaş ve gelişimsel düzeye uymayan belirtileri nelerdir?", "id": 650, "answers": [ { "text": "dikkatsizlik ve/veya aşırı hareketlilik ve dürtüsellik", "answer_start": 163 } ] } ] }, { "context": "Yeme bozuklukları son zamanlarda dünyada daha sık görülmeye başlayan, sıklıkla kronikleşen, anormal yeme davranışı ve kilo kontrol davranışı ile giden ciddi psikiyatrik rahatsızlıklardır. Adolesanlarda ve kadınlarda daha sık görülür, tekrarlayıcı özellikte olabilir, sıklığı özellikle adolesanlarda giderek artmaktadır. Yeme bozukluları kültürel olarak zayıflığı ön plana çıkaran görüşler nedeniyle çok yeni bir fenomen olarak düşünülse de 1952 yılından beri tanı kılavuzlarında yer almaktadır.", "qas": [ { "question": "Yeme bozuklukları nasıl bir seyir izler?", "id": 651, "answers": [ { "text": "sıklıkla kronikleşen", "answer_start": 70 } ] }, { "question": "Yeme bozuklukları hangi tür davranışlarla ilişkilidir?", "id": 652, "answers": [ { "text": "anormal yeme davranışı ve kilo kontrol davranışı", "answer_start": 92 } ] }, { "question": "Yeme bozuklukları en sık hangi gruplarda görülür?", "id": 653, "answers": [ { "text": "Adolesanlarda ve kadınlarda", "answer_start": 188 } ] }, { "question": "Yeme bozukluklarının görülme sıklığı hangi yaş grubunda artmaktadır?", "id": 654, "answers": [ { "text": "adolesanlarda", "answer_start": 285 } ] }, { "question": "Yeme bozuklukları hangi kültürel görüşlerle ilişkilidir?", "id": 655, "answers": [ { "text": "kültürel olarak zayıflığı ön plana çıkaran", "answer_start": 337 } ] }, { "question": "Yeme bozuklukları hangi yıldan beri tanı kılavuzlarında yer almaktadır?", "id": 656, "answers": [ { "text": "1952", "answer_start": 440 } ] }, { "question": "Yeme bozukluklarının kronikleşme olasılığı nedir?", "id": 657, "answers": [ { "text": "sıklıkla", "answer_start": 70 } ] }, { "question": "Yeme bozuklukları hangi cinsiyette daha sık görülür?", "id": 658, "answers": [ { "text": "kadınlarda", "answer_start": 205 } ] }, { "question": "Yeme bozuklukları hangi yaş grubunda tekrarlayıcı özellik gösterebilir?", "id": 659, "answers": [ { "text": "adolesanlarda", "answer_start": 285 } ] }, { "question": "Yeme bozukluklarının kültürel fenomene bağlanması hangi görüşlerle ilişkilidir?", "id": 660, "answers": [ { "text": "zayıflığı ön plana çıkaran", "answer_start": 353 } ] } ] }, { "context": "Patellar tendon eklemin kraniokaudal stabilizasyonunda rol alan tendon patellanın inferior kenarı ile tüberositas tibia arasında yer almaktadır. Uzunluğu değişken olmakla birlikte ortalama 4,6 cm'dir. Tendon; ekstansör mekanizmanın valgus stresine kısmen katkı sağlamakta olup distale ve laterale doğru hafifçe oblik seyir göstermektedir. Tibial tüberkülde anormal lateralizasyonun etkisi ile bu eğim belirgin artmakta olup, dizilim bozukluğuna ve instabiliteye yol açmaktadır.", "qas": [ { "question": "Patellar tendon hangi eklemin stabilizasyonunda rol oynar?", "id": 661, "answers": [ { "text": "kraniokaudal", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "Patellar tendon patellanın neresinde yer alır?", "id": 662, "answers": [ { "text": "inferior kenarı ile tüberositas tibia arasında", "answer_start": 82 } ] }, { "question": "Patellar tendonun ortalama uzunluğu ne kadardır?", "id": 663, "answers": [ { "text": "4,6 cm", "answer_start": 189 } ] }, { "question": "Patellar tendon ekstansör mekanizmanın hangi stresine katkı sağlar?", "id": 664, "answers": [ { "text": "valgus", "answer_start": 232 } ] }, { "question": "Patellar tendon hangi yönde seyir gösterir?", "id": 665, "answers": [ { "text": "distale ve laterale doğru", "answer_start": 277 } ] }, { "question": "Tibial tüberkülde anormal lateralizasyonun etkisi neye yol açar?", "id": 666, "answers": [ { "text": "dizilim bozukluğuna ve instabilite", "answer_start": 425 } ] }, { "question": "Patellar tendonun rol aldığı eklemin stabilizasyonu hangi yöndedir?", "id": 667, "answers": [ { "text": "kraniokaudal", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "Patellar tendonun uzunluğu nasıldır?", "id": 668, "answers": [ { "text": "değişken", "answer_start": 154 } ] }, { "question": "Patellar tendonun ekstansör mekanizmada neye katkı sağlar?", "id": 669, "answers": [ { "text": "valgus stresine", "answer_start": 232 } ] }, { "question": "Patellar tendon distale ve laterale doğru nasıl bir seyir gösterir?", "id": 670, "answers": [ { "text": "oblik", "answer_start": 311 } ] } ] }, { "context": "Gebelik ortalama 40 hafta sürece sahip ve 3’er aylık eşit sürece bölünmüş 3 trimesterden oluşmaktadır. İlk 14 hafta ilk trimester, 28. haftaya kadar ikinci trimester ve 28-42 hafta arası ise 3. trimester olarak adlandırılmaktadır. Gebelik süresince vücutta birçok anatomik ve fizyolojik değişiklik meydana gelmektedir. Bu değişiklikler gebe kaldıktan sonra başlar ve vücuttaki her organ sistemini etkilemektedir. Komplike olmayan bir gebelik yaşayan çoğu kadın için, bu değişiklikler hamilelikten sonra minimum rezidüel etkilerle düzelmektedir. Anormal adaptasyonlardan ayırt edilmeye yardımcı olacağından, gebelikte meydana gelen normal fizyolojik değişiklikleri anlamak önemlidir.", "qas": [ { "question": "Gebelik süresi kaç haftadır?", "id": 671, "answers": [ { "text": "40", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "Kaç hafta ilk trimester olarak adalndurulır?", "id": 672, "answers": [ { "text": "14", "answer_start": 107 } ] }, { "question": "İkinci trimester hangi haftaya kadardır?", "id": 673, "answers": [ { "text": "28.", "answer_start": 131 } ] }, { "question": "Üçüncü trimester hangi haftalar arasında yer alır?", "id": 674, "answers": [ { "text": "28-42", "answer_start": 169 } ] }, { "question": "Gebelik süresince vücutta ne tür değişiklikler meydana gelmektedir?", "id": 675, "answers": [ { "text": "anatomik ve fizyolojik", "answer_start": 264 } ] }, { "question": "Bu değişiklikler ne zaman başlar?", "id": 676, "answers": [ { "text": "gebe kaldıktan sonra", "answer_start": 336 } ] }, { "question": "Değişiklikler hangi sistemleri etkiler?", "id": 677, "answers": [ { "text": "vücuttaki her organ sistemini", "answer_start": 367 } ] }, { "question": "Komplike olmayan gebeliklerde bu değişiklikler ne kadar süre sonra düzelir?", "id": 678, "answers": [ { "text": "hamilelikten sonra", "answer_start": 484 } ] }, { "question": "Gebelikte meydana gelen normal fizyolojik değişiklikleri anlamak neden önemlidir?", "id": 679, "answers": [ { "text": "Anormal adaptasyonlardan ayırt edilmeye yardımcı olacağından", "answer_start": 545 } ] }, { "question": "Normal fizyolojik değişikliklerin anlaşılması neye yardımcı olur?", "id": 680, "answers": [ { "text": "Anormal adaptasyonlardan ayırt edilmeye", "answer_start": 545 } ] } ] }, { "context": "Lokal anestezikler (LA) duyusal, motor ve otonom sinir uyarılarının iletimini geçici ve geri dönüşümlü olarak engelleyen ilaçların bir sınıfıdır. Klinik olarak LA’ler, öncelikle perioperatif anestezi ya da analjezi sağlamak için kullanılmaktadır.", "qas": [ { "question": "Lokal anestezikler ne tür sinir uyarılarını engeller?", "id": 681, "answers": [ { "text": "duyusal, motor ve otonom", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "Lokal anesteziklerin etkisi nasıldır?", "id": 682, "answers": [ { "text": "geçici ve geri dönüşümlü olarak engelleyen", "answer_start": 78 } ] }, { "question": "LA'ler klinik olarak öncelikle ne için kullanılır?", "id": 683, "answers": [ { "text": "perioperatif anestezi ya da analjezi", "answer_start": 178 } ] }, { "question": "Lokal anesteziklerin kısaltması nedir?", "id": 684, "answers": [ { "text": "LA", "answer_start": 20 } ] }, { "question": "Lokal anestezikler sinir uyarılarının iletimini nasıl etkiler?", "id": 685, "answers": [ { "text": "geçici ve geri dönüşümlü olarak", "answer_start": 78 } ] }, { "question": "LA'ler hangi tür sinir uyarılarının iletimini engeller?", "id": 686, "answers": [ { "text": "duyusal, motor ve otonom", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "LA'ler perioperatif anestezi sağlamak dışında ne için kullanılır?", "id": 687, "answers": [ { "text": "analjezi", "answer_start": 206 } ] }, { "question": "LA'ler nasıl bir ilaç sınıfıdır?", "id": 688, "answers": [ { "text": "duyusal, motor ve otonom sinir uyarılarının iletimini geçici ve geri dönüşümlü olarak engelleyen", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "Lokal anestezikler (LA) hangi uyarıları etkiler?", "id": 689, "answers": [ { "text": "duyusal, motor ve otonom sinir uyarılarını", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "Lokal anestezikler perioperatif dönemde ne sağlar?", "id": 690, "answers": [ { "text": "anestezi ya da analjezi", "answer_start": 191 } ] } ] }, { "context": "Humerus cismi kaslarla güzel olarak sarılmış ve kanlanması iyi olan bir kemiktir. Sir John Charnley humerus için ‘Belki de cerrahi olmayan tedavisi en kolay olan major uzun kemiktir’ demiştir. Çoğunluğu konservatif yöntemler ile tedavi edilirken, geriye kalan küçük grup ise cerrahi olarak uygun tedavi için gerekli olmaktadır. Konservatif yöntemler arasında u-koaptasyon ateli, alçı veya sarmiento brace bulunur. Tedavi seçimine karar vermek sadece yaralanma şekline değil, aynı zamanda hastaların bireysel ihtiyaçlarına da bağlıdır. Hâlihazırda mevcut operatif teknikler arasında antegrad ve retrograd kilitli medüller çivileme, plak ile osteosentez yer alır. Plak osteosentezi, açık redüksiyon internal fiksasyon veya minimal invazif perkütan osteosentezi şeklinde uygulanabilmektedir. Günümüzde, yöntemlerden herhangi birinin diğerine göre açık üstünlüğü için yeterli kanıt yoktur.", "qas": [ { "question": "Humerus cismi nedir?", "id": 691, "answers": [ { "text": "bir kemik", "answer_start": 68 } ] }, { "question": "Sir John Charnley humerus için ne demiştir?", "id": 692, "answers": [ { "text": "Belki de cerrahi olmayan tedavisi en kolay olan major uzun kemik", "answer_start": 114 } ] }, { "question": "Humerus çoğunlukla nasıl tedavi edilir?", "id": 693, "answers": [ { "text": "konservatif yöntemler", "answer_start": 203 } ] }, { "question": "Hangi konservatif yöntemler kullanılır?", "id": 694, "answers": [ { "text": "u-koaptasyon ateli, alçı veya sarmiento brace", "answer_start": 359 } ] }, { "question": "Tedavi seçimine karar verirken neye bağlıdır?", "id": 695, "answers": [ { "text": "hastaların bireysel ihtiyaçlarına", "answer_start": 488 } ] }, { "question": "Mevcut operatif teknikler nelerdir?", "id": 696, "answers": [ { "text": "antegrad ve retrograd kilitli medüller çivileme, plak ile osteosentez", "answer_start": 582 } ] }, { "question": "Plak osteosentezi nasıl uygulanır?", "id": 697, "answers": [ { "text": "açık redüksiyon internal fiksasyon veya minimal invazif perkütan osteosentezi", "answer_start": 681 } ] }, { "question": "Yöntemlerden herhangi biri diğerine göre üstün müdür?", "id": 698, "answers": [ { "text": "yeterli kanıt yoktur", "answer_start": 864 } ] }, { "question": "Cerrahi tedavi ne için gereklidir?", "id": 699, "answers": [ { "text": "küçük grup", "answer_start": 260 } ] }, { "question": "Humerus cismi için mevcut operatif teknikler nelerdir?", "id": 700, "answers": [ { "text": "antegrad ve retrograd kilitli medüller çivileme, plak ile osteosentez", "answer_start": 582 } ] } ] }, { "context": "Pilonidal sinüs hastalığı üç farklı formda karşımıza çıkabilir: 1-Akut pilonidal sinüs hastalığı apsesi, 2-Kronik pilonidal sinüs hastalığı, 3-Tekrarlayan (nüks) kompleks pilonidal sinüs hastalığı. Bir de bunlara ek olarak asemptomatik pilonidal sinüs lezyonları görülmektedir. Pilonidal sinüs sıklıkla hayatın bir döneminde enfekte olarak poliklinikte karşımıza çıkmaktadır. Enfekte olmadığı sürece asemptomatik olarak durabilir.", "qas": [ { "question": "Pilonidal sinüs hastalığı kaç farklı formda karşımıza çıkabilir?", "id": 701, "answers": [ { "text": "üç", "answer_start": 26 } ] }, { "question": "Pilonidal sinüs hastalığının ilk formu nedir?", "id": 702, "answers": [ { "text": "Akut pilonidal sinüs hastalığı apsesi", "answer_start": 66 } ] }, { "question": "Pilonidal sinüs hastalığının ikinci formu nedir?", "id": 703, "answers": [ { "text": "Kronik pilonidal sinüs hastalığı", "answer_start": 107 } ] }, { "question": "Pilonidal sinüs hastalığının üçüncü formu nedir?", "id": 704, "answers": [ { "text": "Tekrarlayan (nüks) kompleks pilonidal sinüs hastalığı", "answer_start": 143 } ] }, { "question": "Asemptomatik pilonidal sinüs lezyonları görülebilir mi?", "id": 705, "answers": [ { "text": "Enfekte olmadığı sürece", "answer_start": 376 } ] }, { "question": "Pilonidal sinüs hastalığı enfekte olmadığı sürece nasıl kalabilir?", "id": 706, "answers": [ { "text": "asemptomatik olarak", "answer_start": 400 } ] }, { "question": "Pilonidal sinüs hastalığı sıklıkla ne zaman karşımıza çıkar?", "id": 707, "answers": [ { "text": "hayatın bir döneminde", "answer_start": 303 } ] }, { "question": "Enfekte olmayan pilonidal sinüs hastalığı nasıl durabilir?", "id": 708, "answers": [ { "text": "asemptomatik", "answer_start": 223 } ] }, { "question": "Pilonidal sinüs hastalığının poliklinikte karşımıza çıkma nedeni nedir?", "id": 709, "answers": [ { "text": "enfekte", "answer_start": 325 } ] }, { "question": "Pilonidal sinüs hastalığının asemptomatik kalmasını ne engeller?", "id": 710, "answers": [ { "text": "enfekte", "answer_start": 325 } ] } ] }, { "context": "Crohn hastalığı (CH), gastrointestinal sistemin herhangi bir kısmını etkileyebilen, atak ve remisyonlarla seyreden, kronik inflamatuvar bir hastalıktır. Crohn hastalığında en sık tutulan bölge terminal ileum olmakla beraber daha az sıklıkla kolon, perianal bölge, oral ve gastroduodenal bölge tutulumu görülür. Kronik inflamasyon tipik olarak segmental, asimetrik ve transmuraldır. Hastalık en sık 20-30 yaş arasında ortaya çıkmakla beraber 60-80 yaşları arasında ikinci bir pik görülür. Genetik faktörler, çevresel etmenler, immün ve bazı infeksiyöz ajanların hastalık patogenezinde yer aldığına dair bilgiler olmakla beraber etiyolojisi net olarak bilinmemektedir. Genç yaşta hastalık ortaya çıkanlarda genetik yatkınlığın, ileri yaşlarda ortaya çıkanlarda ise çevresel faktörlerin ağır bastığı düşünülmektedir. Cinsiyet dağılımında kadın predominant olup, kadın-erkek oranı 1,24 olarak tespit edilmiştir.", "qas": [ { "question": "Crohn hastalığı gastrointestinal sistemin hangi kısımlarını etkileyebilir?", "id": 711, "answers": [ { "text": "herhangi bir kısmını", "answer_start": 48 } ] }, { "question": "Crohn hastalığında en sık tutulan bölge neresidir?", "id": 712, "answers": [ { "text": "terminal ileum", "answer_start": 193 } ] }, { "question": "Crohn hastalığında daha az sıklıkla tutulan bölgeler nelerdir?", "id": 713, "answers": [ { "text": "kolon, perianal bölge, oral ve gastroduodenal", "answer_start": 241 } ] }, { "question": "Kronik inflamasyon Crohn hastalığında nasıl bir özellik gösterir?", "id": 714, "answers": [ { "text": "segmental, asimetrik ve transmurald", "answer_start": 343 } ] }, { "question": "Crohn hastalığı en sık hangi yaş aralığında ortaya çıkar?", "id": 715, "answers": [ { "text": "20-30", "answer_start": 398 } ] }, { "question": "Crohn hastalığında ikinci bir pik hangi yaşlarda görülür?", "id": 716, "answers": [ { "text": "60-80", "answer_start": 441 } ] }, { "question": "Crohn hastalığının etiyolojisi hakkında neler bilinmektedir?", "id": 717, "answers": [ { "text": "net olarak bilinmemektedir", "answer_start": 639 } ] }, { "question": "Genç yaşta hastalık ortaya çıkanlarda hangi faktörlerin ağır bastığı düşünülmektedir?", "id": 718, "answers": [ { "text": "Genetik", "answer_start": 488 } ] }, { "question": "İleri yaşlarda hastalık ortaya çıkanlarda hangi faktörlerin ağır bastığı düşünülmektedir?", "id": 719, "answers": [ { "text": "çevresel", "answer_start": 507 } ] }, { "question": "Crohn hastalığında kadın-erkek oranı nedir?", "id": 720, "answers": [ { "text": "1,24", "answer_start": 878 } ] } ] }, { "context": "Periferik sinir hasarı birçok nedene bağlı olabilmektedir ve bu nedenleri tanımlayıp tanıyabilmek hasar sırasında ve hasar sonrası yapılabilecek müdahale ve tedaviler için yol gösterici olacaktır. Enjeksiyona bağlı yaralanmalar sıklıkla görülmekle birlikte enjeksiyonun nöral dokuya etkisi iğne ucunun mekanik travmasından, enjekte edilen kimyasalın lokal olarak harabiyetine kadar olan yelpazede incelenebilir. Bu tip travmalardan sıklıkla siyatik ve radiyal sinirler etkilenir. Enjeksiyona bağlı nöral travmalarda klinik yansıma hafif derece etkilenmeden sinirin innerve ettiği yapılarda parezi-plejiye kadar ağır tablolarla da seyredebilir. Çoğunlukla ağır defisit durumunun gözlendiği vakalar direkt olarak sinir lifine yapılmış olan enjeksiyonlardan kaynaklanmakla beraber oluşabilecek kliniğin derecesi uygulanan maddenin kimyasal yapısına da bağlı olacaktır.\n\nKontüzyon ve yaralanmalara bağlı sinir hasarında ise sıklıkla travmalar etkili olup açık-kapalı kırıklar, ateşli silah yaralanmaları ve kesici-delici yaralanmalar önemli sebeplerdendir. Özellikle ateşli silah yaralanmalarında kurşunun direkt etkisi dışında dokudan geçerken bıraktığı ısı etkisiyle de sinir dokusu önemli derecede hasar görebilmektedir.Çekilme-gerilme tipi yaralanmalarında ise sinir dokusunun elastikiyet kapasitesinin üzerinde bir kuvvetten meydana gelen çekme-germe gibi durumlarda sıklıkla ortaya çıkabilmektedir. Bu tip yaralanmalarda sinir dokusunun bütünlüğü ve devamlılığı genellikle bozulmamakla beraber kliniğe yansıması hafif nöropraksiden ağır defisitlere kadar geniş bir aralıkta karşımıza çıkabilmektedir. Hafif yaralanmalar genelde selim seyirli olmakla birlikte ağır yaralanmalarda sinir içerisinde yaygın fibrozis görülebilir. Bu durumdan en çok brakiyal pleksus, peroneal ve radyal sinirler etkilenmektedir. Isıya bağlı yaralanmalarda nöral dokunun yaralanma bölgesine yakınlığı önem arz etmektedir. Çevredeki dokuların ısıya bağlı tahribatından sonra ortaya çıkacak skar dokusu siniri çepeçevre boğarak nöral defisitler ortaya çıkmasına sebep olabilir. Daha ciddi ısı ve yanık durumlarında ise duyu ve motor fonksiyonlarda geri dönüşümsüz hasarlarla karşılaşılabilir. Elektriğe bağlı yanıklarda ise elektrik dokularda daha derin bölgeleri etkileyeceğinden ve nöral doku direkt olarak hasar alabileceğinden sonuçlar daha dramatik olabilmektedir. Bası ve iskemiye bağlı sinir hasarlarında ise süreç genellikle birbirini besleyecek şekilde olup uzun ve ciddi durumlar aksonlarda yaygın hasara ve wallerian dejenerasyona sebep olabilmektedir. Geri dönüşümsüz olarak sinir dokusunun harabiyeti için kritik zaman 8 saattir. Sıklıkla siyatik, ulnar, peroneal sinirler ve brakial pleksus etkilenir. Ciddi ezilmelerle beraber vasküler sistemin kompresyona uğradığı durumlarda periferal sinir sisteminde ciddi iskemik hasarlar meydana gelebilir.", "qas": [ { "question": "Enjeksiyona bağlı yaralanmalar hangi sinirleri etkiler?", "id": 721, "answers": [ { "text": "siyatik ve radiyal sinirler", "answer_start": 441 } ] }, { "question": "Enjeksiyona bağlı nöral travmalarda klinik yansıma nasıl olabilir?", "id": 722, "answers": [ { "text": "ağır", "answer_start": 611 } ] }, { "question": "Ateşli silah yaralanmalarında sinir dokusuna nasıl hasar gelebilir?", "id": 723, "answers": [ { "text": "ısı etkisiyle", "answer_start": 1151 } ] }, { "question": "Çekilme-gerilme tipi yaralanmalarında sinir dokusunun hangi özellikleri etkilenir?", "id": 724, "answers": [ { "text": "sinir dokusunun bütünlüğü ve devamlılığı", "answer_start": 1423 } ] }, { "question": "Hangi sinirler çekilme-gerilme tipi yaralanmalardan en çok etkilenmektedir?", "id": 725, "answers": [ { "text": "brakiyal pleksus, peroneal ve radyal sinirler", "answer_start": 1746 } ] }, { "question": "Isıya bağlı yaralanmalarda nöral dokunun yaralanma bölgesine yakınlığı neden önemlidir?", "id": 726, "answers": [ { "text": "skar dokusu siniri çepeçevre boğarak nöral defisitler ortaya çıkmasına sebep olabilir", "answer_start": 1968 } ] }, { "question": "Elektriğe bağlı yanıklarda sonuçlar neden dramatik olabilir?", "id": 727, "answers": [ { "text": "daha derin bölgeleri etkileyeceğinden", "answer_start": 2220 } ] }, { "question": "Bası ve iskemiye bağlı sinir hasarlarında süreç nasıldır?", "id": 728, "answers": [ { "text": "birbirini besleyecek şekilde", "answer_start": 2410 } ] }, { "question": "Bası ve iskemiye bağlı sinir hasarlarında kritik zaman ne kadardır?", "id": 729, "answers": [ { "text": "8 saattir", "answer_start": 2609 } ] }, { "question": "Hangi sinirler bası ve iskemiye bağlı sinir hasarlarında sıklıkla etkilenir?", "id": 730, "answers": [ { "text": "siyatik, ulnar, peroneal sinirler ve brakial pleksus", "answer_start": 2629 } ] } ] }, { "context": "Erken membran rüptürü, doğum eylemi başlamadan önce fetal membranların yırtılmasıdır. Erken membran rüptürü, gebelik sonuçlarını olumsuz olarak etkileyen önemli obstetrik sorunlardan birisidir. Çoğu olguda bu durum, terme yakın gerçekleşir; ancak membran rüptürü 37. gebelik haftasından önce meydana gelirse, prematür erken membran rüptürü olarak sınıflandırılır. PEMR, gebeliklerin yaklaşık yüzde 3'ünü komplike hale getirir ve erken doğumların üçte birine yol açar. Prematürite riskini artırır ve yüzde 1 ile 2'lik fetal ölüm riski de dahil olmak üzere bir dizi başka perinatal ve neonatal komplikasyona yol açar.", "qas": [ { "question": "Erken membran rüptürü nedir?", "id": 731, "answers": [ { "text": "doğum eylemi başlamadan önce fetal membranların yırtılması", "answer_start": 23 } ] }, { "question": "Erken membran rüptürü gebelik sonuçlarını nasıl etkiler?", "id": 732, "answers": [ { "text": "olumsuz", "answer_start": 129 } ] }, { "question": "Prematür erken membran rüptürü nasıl sınıflandırılır?", "id": 733, "answers": [ { "text": "37. gebelik haftasından önce meydana gelirse", "answer_start": 263 } ] }, { "question": "Prematür erken membran rüptürü hangi gebeliklerin yüzde kaçını komplike hale getirir?", "id": 734, "answers": [ { "text": "3", "answer_start": 263 } ] }, { "question": "Prematür erken membran rüptürü, erken doğumların ne kadarına yol açar?", "id": 735, "answers": [ { "text": "üçte birine", "answer_start": 446 } ] }, { "question": "Prematür erken membran rüptürü prematürite riskini nasıl etkiler?", "id": 736, "answers": [ { "text": "artırır", "answer_start": 488 } ] }, { "question": "Prematür erken membran rüptürü ile ilişkili fetal ölüm riski nedir?", "id": 737, "answers": [ { "text": "1 ile 2", "answer_start": 505 } ] }, { "question": "Prematür erken membran rüptürü hangi komplikasyonlara yol açar?", "id": 738, "answers": [ { "text": "perinatal ve neonatal", "answer_start": 570 } ] }, { "question": "Prematür erken membran rüptürü gebeliklerin yüzde kaçını etkiler?", "id": 739, "answers": [ { "text": "3", "answer_start": 263 } ] }, { "question": "Prematür erken membran rüptürünün maternal etkisi nedir?", "id": 740, "answers": [ { "text": "Prematürite riskini artırır", "answer_start": 468 } ] } ] }, { "context": "Akut koroner sendrom ile uyumlu şikayetleri olan bir hastada EKG’de devamlı ST segment yükselmesinin olmaması ve serumda miyokardiyal nekroz belirteçlerinin yükselmesi ile tanı konur. STEMI tablosundan farklı olarak transmural miyokart tutulumu yerine subendokardiyal miyokart nekrozu izlenir. Erken dönem mortalitesi STEMI’ye kıyasla daha düşük olsa da ileri yaş hastalarda daha sık görülmesi ve eşlik eden komorbid durumların daha fazla olması nedeniyle uzun dönem sonuçları STEMI ile benzerdir.", "qas": [ { "question": "NSTEMI tanısı nasıl konur?", "id": 741, "answers": [ { "text": "EKG’de devamlı ST segment yükselmesinin olmaması ve serumda miyokardiyal nekroz belirteçlerinin yükselmesi ile", "answer_start": 61 } ] }, { "question": "NSTEMI'de miyokart nekrozu nasıl bir şekilde izlenir?", "id": 742, "answers": [ { "text": "subendokardiyal miyokart nekrozu", "answer_start": 252 } ] }, { "question": "NSTEMI'nin erken dönem mortalitesi STEMI’ye kıyasla nasıldır?", "id": 743, "answers": [ { "text": "daha düşük", "answer_start": 335 } ] }, { "question": "NSTEMI hangi yaş grubunda daha sık görülür?", "id": 744, "answers": [ { "text": "ileri", "answer_start": 354 } ] }, { "question": "NSTEMI'de eşlik eden durumlar nedir?", "id": 745, "answers": [ { "text": "komorbid durumlar", "answer_start": 408 } ] }, { "question": "NSTEMI'nin uzun dönem sonuçları nasıldır?", "id": 746, "answers": [ { "text": "STEMI ile benzerdir", "answer_start": 477 } ] }, { "question": "NSTEMI'de hangi belirteçlerin yükselmesi tanı koydurucudur?", "id": 747, "answers": [ { "text": "serumda miyokardiyal nekroz", "answer_start": 113 } ] }, { "question": "NSTEMI'de EKG bulgusu nasıldır?", "id": 748, "answers": [ { "text": "ST segment yükselmesinin olmaması", "answer_start": 76 } ] }, { "question": "NSTEMI'de nekroz tipi nasıldır?", "id": 749, "answers": [ { "text": "subendokardiyal miyokart nekroz", "answer_start": 252 } ] }, { "question": "NSTEMI'nin STEMI ile karşılaştırıldığında hangi dönem sonuçları benzerdir?", "id": 750, "answers": [ { "text": "uzun dönem", "answer_start": 456 } ] } ] }, { "context": "Akut koroner sendrom ile uyumlu şikayetleri olan bir hastada EKG’de devamlı ST segment yükselmesinin olmaması ve serumda miyokardiyal nekroz belirteçlerinin yükselmesi ile tanı konur. STEMI tablosundan farklı olarak transmural miyokart tutulumu yerine subendokardiyal miyokart nekrozu izlenir. Erken dönem mortalitesi STEMI’ye kıyasla daha düşük olsa da ileri yaş hastalarda daha sık görülmesi ve eşlik eden komorbid durumların daha fazla olması nedeniyle uzun dönem sonuçları STEMI ile benzerdir.", "qas": [ { "question": "NSTEMI tanısı nasıl konur?", "id": 751, "answers": [ { "text": "EKG’de devamlı ST segment yükselmesinin olmaması ve serumda miyokardiyal nekroz belirteçlerinin yükselmesi ile", "answer_start": 61 } ] }, { "question": "STEMI tablosundan farkı nedir?", "id": 752, "answers": [ { "text": "transmural miyokart tutulumu yerine subendokardiyal miyokart nekrozu", "answer_start": 216 } ] }, { "question": "NSTEMI erken dönem mortalitesi STEMI’ye kıyasla nasıldır?", "id": 753, "answers": [ { "text": "daha düşük", "answer_start": 335 } ] }, { "question": "NSTEMI hangi yaş grubu hastalarda daha sık görülür?", "id": 754, "answers": [ { "text": "ileri", "answer_start": 354 } ] }, { "question": "NSTEMI'de uzun dönem sonuçları neye benzer?", "id": 755, "answers": [ { "text": "STEMI", "answer_start": 184 } ] }, { "question": "NSTEMI ve STEMI arasındaki en önemli fark nedir?", "id": 756, "answers": [ { "text": "transmural miyokart tutulumu yerine subendokardiyal miyokart nekrozu izlenir", "answer_start": 216 } ] }, { "question": "NSTEMI'de EKG bulgusu nedir?", "id": 757, "answers": [ { "text": "ST segment yükselmesinin olmaması", "answer_start": 76 } ] }, { "question": "NSTEMI tanısında hangi serum belirteçleri kullanılır?", "id": 758, "answers": [ { "text": "miyokardiyal nekroz", "answer_start": 121 } ] }, { "question": "NSTEMI'nin erken dönem mortalitesi neye kıyasla daha düşüktür?", "id": 759, "answers": [ { "text": "STEMI", "answer_start": 184 } ] }, { "question": "NSTEMI'nin uzun dönem sonuçları neden STEMI ile benzerdir?", "id": 760, "answers": [ { "text": "ileri yaş hastalarda daha sık görülmesi ve eşlik eden komorbid durumların daha fazla olması nedeniyle", "answer_start": 354 } ] } ] }, { "context": "Erken membran rüptürü (EMR), doğum eylemi başlamadan önce fetal membranların yırtılmasıdır. EMR, gebelik sonuçlarını olumsuz olarak etkileyen önemli obstetrik sorunlardan birisidir. Çoğu olguda bu durum, terme yakın gerçekleşir; ancak membran rüptürü 37. gebelik haftasından önce meydana gelirse, prematür EMR (PEMR) olarak sınıflandırılır. PEMR, gebeliklerin yaklaşık yüzde 3'ünü komplike hale getirir ve erken doğumların üçte birine yol açar. Prematürite riskini artırır ve yüzde 1 ile 2'lik fetal ölüm riski de dahil olmak üzere bir dizi başka perinatal ve neonatal komplikasyona yol açar. Gelişmekte olan ülkelerde prematüre doğum, oran olarak artmaya devam etmekte ve neonatal istenmeyen sonuçların en önemli belirleyicisi olmayı sürdürmektedir. PEMR gebeliklerin sadece %2-5’ini etkilemesine rağmen, preterm doğumların %40’ı ile ilişkilidir ve sadece preterm doğumla değil aynı zamanda maternal, fetal ve neonatal mortalite ve morbidite ile de ilişkilidir. PEMR genellikle tanımlanabilen bir neden olmadan meydana gelebildiği gibi demografik, yaşam tarzı, tıbbi durum, invaziv prosedürler, yapısal anomaliler, kanama, genital kolonizasyon, enfeksiyonlar ve preterm doğum veya eski PEMR öyküsü gibi çok sayıda etmenlere bağlı olarak da gelişebilir.", "qas": [ { "question": "Erken membran rüptürü (EMR) nedir?", "id": 761, "answers": [ { "text": "doğum eylemi başlamadan önce fetal membranların yırtılması", "answer_start": 29 } ] }, { "question": "EMR gebelik sonuçlarını nasıl etkiler?", "id": 762, "answers": [ { "text": "olumsuz olarak", "answer_start": 117 } ] }, { "question": "EMR genellikle ne zaman gerçekleşir?", "id": 763, "answers": [ { "text": "terme yakın", "answer_start": 204 } ] }, { "question": "Membran rüptürü 37. gebelik haftasından önce meydana gelirse nasıl sınıflandırılır?", "id": 764, "answers": [ { "text": "prematür EMR (PEMR)", "answer_start": 297 } ] }, { "question": "PEMR gebeliklerin yüzde kaçını komplike hale getirir?", "id": 765, "answers": [ { "text": "yaklaşık yüzde 3", "answer_start": 360 } ] }, { "question": "PEMR prematürite riskini nasıl etkiler?", "id": 766, "answers": [ { "text": "artırır", "answer_start": 465 } ] }, { "question": "PEMR ne tür komplikasyonlara yol açabilir?", "id": 767, "answers": [ { "text": "Prematürite riskini artırır ve yüzde 1 ile 2'lik fetal ölüm riski", "answer_start": 445 } ] }, { "question": "Gelişmekte olan ülkelerde prematüre doğum oranı nasıl bir eğilim göstermektedir?", "id": 768, "answers": [ { "text": "artmaya", "answer_start": 648 } ] }, { "question": "PEMR neyle ilişkilidir?", "id": 769, "answers": [ { "text": "preterm doğumlar", "answer_start": 806 } ] }, { "question": "PEMR hangi etmenlere bağlı olarak gelişebilir?", "id": 770, "answers": [ { "text": "demografik, yaşam tarzı, tıbbi durum, invaziv prosedürler, yapısal anomaliler, kanama, genital kolonizasyon, enfeksiyonlar ve preterm doğum veya eski PEMR öyküsü", "answer_start": 1037 } ] } ] }, { "context": "Şizofreninin karmaşık ve çok etkenli doğası nedeni ile tedavide belkemiği kabul edilen antipsikotik ilaçlar klinik iyileşmeye katkı sağlasa da, tedavinin devamlılığı için psikososyal müdahaleler ile kombine edilmelidir. Şizofreni tedavisinde kullanılan antipsikotiklerin postsinaptik dopamin reseptörlerini antagonize etme kapasitesi ortak olup, iki ana grup şeklinde kategorize edilebilir. İlk etkili antipsikotik ise 1952 yılında keşfedilen klorpromazindir. İlk olarak ameliyat öncesi hastalarda kullanılan klorpromazinin, şizofreni hastalarında ajitasyon yanı sıra sanrı ve varsanıları azaltmadaki etkisi farkedilmiştir. Zaman içinde düşük ekstrapiramidal yan etki profiline sahip ikinci kuşak antipsikotikler kullanılmaya başlamıştır. Akut psikozun tedavisinde psikotik belirtilerin hızlıca yatıştırılmasına odaklanılmalıdır. Bu evre genellikle 4-8 hafta sürer, kas içi formulasyonların kullanılması daha hızlı etki sağlayabilir. Yine ajitasyon için benzodiazepinler de kullanılabilir. Sürdürüm dönemi tedavisi için ise amaç psikotik depreşmeyi önlemenin yanı sıra hastaya işlevselliğin artması konusunda yardımcı olmaktır. Bu bağlamda ilaçlara uyumsuzluğun söz konusu olduğu hastalarda uzun etkili enjektabl formlar kullanılabilir. Farmakoterapi uygulamalarının yanı sıra psikososyal müdahaleler ve psikoeğitim; kendi kendine yeterlilik, pratik beceriler ve kişilerarası ilişkileri arttırmak amacıyla tedaviye eklenebilir. Psikoeğitim; şizofreni gibi kronik hastalığı olan kişileri ve ailelerini hastalık tanısı, nedenleri, uygun tedavi yöntemleri, tedavi yan etkileri, hasta hakları, hastalık sürecinde karşılaşabilecekleri çeşitli güçlükler ve bunlarla baş etme yöntemleri konularında eğitmeyi amaçlayan bir tedavi yöntemidir. Bu bağlamda düşünüldüğünde sosyal beceri eğitimi; zayıf göz teması, sosyal durumlarda spontanlığın kaybı, emosyonel algılamanın kaybı gibi negatif belirtileri azaltmayı hedefleyen bir davranışçı beceri terapisi olarak faydalı olabilmektedir.", "qas": [ { "question": "Şizofreni tedavisinde kullanılan antipsikotik ilaçların temel etkisi nedir?", "id": 771, "answers": [ { "text": "postsinaptik dopamin reseptörlerini antagonize", "answer_start": 271 } ] }, { "question": "Şizofreni tedavisinde kullanılan ilk etkili antipsikotik hangisidir?", "id": 772, "answers": [ { "text": "klorpromazin", "answer_start": 443 } ] }, { "question": "Klorpromazin ilk olarak hangi durumda kullanılmıştır?", "id": 773, "answers": [ { "text": "ameliyat öncesi hastalarda", "answer_start": 471 } ] }, { "question": "Akut psikozun tedavisinde odaklanılması gereken temel nokta nedir?", "id": 774, "answers": [ { "text": "psikotik belirtilerin hızlıca yatıştırılmasına", "answer_start": 765 } ] }, { "question": "Akut psikoz tedavisi genellikle ne kadar sürer?", "id": 775, "answers": [ { "text": "4-8 hafta", "answer_start": 849 } ] }, { "question": "Sürdürüm dönemi tedavisinde amaç nedir?", "id": 776, "answers": [ { "text": "psikotik depreşmeyi önlemenin yanı sıra hastaya işlevselliğin artması konusunda yardımcı olmaktır", "answer_start": 1029 } ] }, { "question": "İlaçlara uyumsuzluk durumunda hangi tedavi formu tercih edilebilir?", "id": 777, "answers": [ { "text": "enjektabl", "answer_start": 1203 } ] }, { "question": "Psikoeğitim hangi konularda eğitim vermeyi amaçlar?", "id": 778, "answers": [ { "text": "hastalık tanısı, nedenleri, uygun tedavi yöntemleri, tedavi yan etkileri, hasta hakları, hastalık sürecinde karşılaşabilecekleri çeşitli güçlükler ve bunlarla baş etme yöntemleri", "answer_start": 1501 } ] }, { "question": "Sosyal beceri eğitimi hangi belirtileri azaltmayı hedefler?", "id": 779, "answers": [ { "text": "zayıf göz teması, sosyal durumlarda spontanlığın kaybı, emosyonel algılamanın kaybı gibi negatif", "answer_start": 1784 } ] }, { "question": "Psikososyal müdahaleler ve psikoeğitim neyi arttırmayı amaçlar?", "id": 780, "answers": [ { "text": "kendi kendine yeterlilik, pratik beceriler ve kişilerarası ilişkileri", "answer_start": 1317 } ] } ] }, { "context": "Deliryum; ani başlangıçlı oldukça yaygın ve ciddi bir klinik problemdir. Şüphesiz bir klinik kötüleşme belirtisidir ve kötü sonlanımlarla ilişkilidir. Temel olarak bir veya birden çok patolojik stres faktörüne verilen yanıtın dekompanzasyonuna bağlı olarak ortaya çıkan beyin fonksiyonlarında gerilemedir.", "qas": [ { "question": "Deliryum nedir?", "id": 781, "answers": [ { "text": "ani başlangıçlı oldukça yaygın ve ciddi bir klinik problemdir", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Deliryum nasıl bir klinik problemdir?", "id": 782, "answers": [ { "text": "oldukça yaygın ve ciddi", "answer_start": 26 } ] }, { "question": "Deliryum hangi tür sonlanımlarla ilişkilidir?", "id": 783, "answers": [ { "text": "kötü", "answer_start": 93 } ] }, { "question": "Deliryumun temelinde ne yatmaktadır?", "id": 784, "answers": [ { "text": "beyin fonksiyonlarında gerileme", "answer_start": 270 } ] }, { "question": "Deliryumun başlangıç şekli nasıldır?", "id": 785, "answers": [ { "text": "ani", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Deliryumun yaygınlık derecesi nedir?", "id": 786, "answers": [ { "text": "oldukça yaygın", "answer_start": 26 } ] }, { "question": "Deliryumun neye bağlı olduğu belirtilmiştir?", "id": 787, "answers": [ { "text": "bir veya birden çok patolojik stres faktörüne verilen yanıtın dekompanzasyonuna", "answer_start": 164 } ] }, { "question": "Deliryumun beyin fonksiyonlarına olan etkisi nedir?", "id": 788, "answers": [ { "text": "gerileme", "answer_start": 293 } ] }, { "question": "Deliryumun belirtileri ne zaman ortaya çıkar?", "id": 789, "answers": [ { "text": "ani", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Deliryumun patolojik stres faktörlerine bağlı sonucu nedir?", "id": 790, "answers": [ { "text": "beyin fonksiyonlarında gerileme", "answer_start": 270 } ] } ] }, { "context": "Sepsis, enfeksiyöz bir sürece karşı vücudun oluşturduğu immünolojik yanıt sonucu ortaya çıkan organ yetmezliği ve ölüme yol açabilen medikal bir acildir. Sepsis ile ilgili yapılan büyük epidemiyolojik çalışmaların sonucuna göre mortalite yaklaşık %35’tir. Septik şok gelişen hastalarda bu oranın %60’lara ulaştığı görülmektedir.", "qas": [ { "question": "Sepsis nasıl tanımlanır?", "id": 791, "answers": [ { "text": "medikal bir acil", "answer_start": 133 } ] }, { "question": "Sepsis ile ilgili yapılan epidemiyolojik çalışmalara göre mortalite oranı nedir?", "id": 792, "answers": [ { "text": "%35", "answer_start": 247 } ] }, { "question": "Septik şok gelişen hastalarda mortalite oranı ne kadar yüksektir?", "id": 793, "answers": [ { "text": "%60", "answer_start": 296 } ] }, { "question": "Sepsis neye yol açar?", "id": 794, "answers": [ { "text": "ölüme", "answer_start": 114 } ] }, { "question": "Sepsis ne tür bir acil durum olarak tanımlanır?", "id": 795, "answers": [ { "text": "medikal", "answer_start": 133 } ] }, { "question": "Sepsis sonucu ölümcül olabilecek ne tür bir yanıt oluşur?", "id": 796, "answers": [ { "text": "immünolojik", "answer_start": 56 } ] }, { "question": "Sepsis tanımında vücudun ne tür bir yanıt oluşturduğu belirtilmiştir?", "id": 797, "answers": [ { "text": "immünolojik", "answer_start": 56 } ] }, { "question": "Septik şok gelişen hastalarda mortalite oranı ne kadar yükselebilir?", "id": 798, "answers": [ { "text": "%60", "answer_start": 296 } ] }, { "question": "Sepsis sonucunda hangi iki sonuç ortaya çıkabilir?", "id": 799, "answers": [ { "text": "organ yetmezliği ve ölüme", "answer_start": 94 } ] }, { "question": "Sepsis, enfeksiyöz bir sürece karşı vücudun oluşturduğu hangi tür yanıtla ilişkilendirilmiştir?", "id": 800, "answers": [ { "text": "immünolojik", "answer_start": 56 } ] } ] }, { "context": "Dijital bağımlılık(DB), günümüzde bireyler için özellikle gençler için en önemli bağımlılıklardan biri olarak kabul ediliyor ve orta yaş ve üstü bireyler için büyük bir tehlike haline gelebiliyor. Bu koşullar altında, dijital bağımlıların sayısı her geçen gün artmakta ve dünyada en hızlı yayılan bağımlılardan biri olarak kabul edilmektedir. Konuyla ilgili araştırma sonuçlarına göre; gençler ve yetişkinler, telefonu kullanmadan, e-postaları kontrol etmeden ve sosyal medyayı paylaşmadan gün boyu kendilerini eksik ve rahatsız hissedeceklerini söylüyor.", "qas": [ { "question": "Dijital bağımlılık günümüzde hangi yaş grupları için önemli bir tehlike olarak kabul ediliyor?", "id": 801, "answers": [ { "text": "orta yaş ve üstü", "answer_start": 128 } ] }, { "question": "Dijital bağımlılık nasıl yayılıyor?", "id": 802, "answers": [ { "text": "en önemli bağımlılıklardan biri olarak", "answer_start": 71 } ] }, { "question": "Gençler ve yetişkinler, nasıl gün boyu kendilerini eksik ve rahatsız hissedeceklerini söylüyor?", "id": 803, "answers": [ { "text": "telefonu kullanmadan, e-postaları kontrol etmeden ve sosyal medyayı paylaşmadan", "answer_start": 410 } ] }, { "question": "Dijital bağımlılar, dijital cihazlarını kullanmadan nasıl hissediyorlar?", "id": 804, "answers": [ { "text": "eksik ve rahatsız", "answer_start": 511 } ] }, { "question": "DB ned,r?", "id": 805, "answers": [ { "text": "Dijital bağımlılık", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Dijital bağımlılık hangi yaş grubu için en önemli bağımlılıklardan biri olarak kabul ediliyor?", "id": 806, "answers": [ { "text": "gençler", "answer_start": 58 } ] }, { "question": "Dijital bağımlılar gün boyu hangi üç eylemi yapmadıklarında eksik ve rahatsız hissediyorlar?", "id": 807, "answers": [ { "text": "telefonu kullanmadan, e-postaları kontrol etmeden ve sosyal medyayı paylaşmadan", "answer_start": 410 } ] }, { "question": "Dijital bağımlılık orta yaş ve üstü bireyler için nasıl bir tehlike haline geliyor?", "id": 808, "answers": [ { "text": "büyük", "answer_start": 159 } ] }, { "question": "Dijital bağımlılık hangi yaş grupları için tehlikeli kabul ediliyor?", "id": 809, "answers": [ { "text": "orta yaş ve üstü", "answer_start": 128 } ] }, { "question": "Dijital bağımlılık hangi bağımlılık türlerinden biri olarak kabul ediliyor?", "id": 810, "answers": [ { "text": "en önemli bağımlılıklardan", "answer_start": 71 } ] } ] }, { "context": "Fonksiyonel Gastrointestinal Hastalıklar (FGİH), doku ve organlarda nesnel olarak gösterilemeyen, gastrointestinal sistem ile ilgili kronik veya tekrarlayan semptomlarla karakterize bir hastalıktır. Tanısı genellikle semptomlara dayanır ve hasta öyküsü ile klinik değerlendirme ile konur. FGİH'lerin, kendileri GİS semptomlarına neden olabilen ancak organik bir nedeni bulunmayan bozukluklar olarak tanımlandığı belirtilmektedir. Çocuk-ergen döneminde FGİH'lerin yaygın semptomları arasında karın ağrısı, bağırsak alışkanlıklarında değişiklikler ve şişkinlik yer alır. Bu hastalıkların semptomlarının kontrol altına alınması, hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde artırabilir.", "qas": [ { "question": "Fonksiyonel Gastrointestinal Hastalıklar (FGİH) nasıl tanımlanır?", "id": 811, "answers": [ { "text": "kronik veya tekrarlayan semptomlarla karakterize", "answer_start": 133 } ] }, { "question": "FGİH tanısı neye dayanır?", "id": 812, "answers": [ { "text": "semptomlar", "answer_start": 157 } ] }, { "question": "FGİH'lerin neden olduğu belirtilen semptomlar organik bir nedene bağlı mıdır?", "id": 813, "answers": [ { "text": "organik bir nedeni bulunmayan", "answer_start": 350 } ] }, { "question": "Çocuk ve ergen döneminde FGİH'lerin yaygın semptomları nelerdir?", "id": 814, "answers": [ { "text": "karın ağrısı, bağırsak alışkanlıklarında değişiklikler ve şişkinlik", "answer_start": 491 } ] }, { "question": "FGİH semptomlarının kontrol altına alınmasının etkisi nedir?", "id": 815, "answers": [ { "text": "hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde artırabilir", "answer_start": 626 } ] }, { "question": "FGİH nedir?", "id": 816, "answers": [ { "text": "Fonksiyonel Gastrointestinal Hastalıklar", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "FGİH'lerin tanısı nasıl konur?", "id": 817, "answers": [ { "text": "hasta öyküsü ile klinik değerlendirme", "answer_start": 240 } ] }, { "question": "FGİH'ler ne tür semptomlarla karakterizedir?", "id": 818, "answers": [ { "text": "kronik veya tekrarlayan", "answer_start": 133 } ] }, { "question": "FGİH'ler hangi yaş döneminde yaygın semptomlar gösterir?", "id": 819, "answers": [ { "text": "Çocuk-ergen", "answer_start": 430 } ] }, { "question": "FGİH'lerin organik bir nedeni var mıdır?", "id": 820, "answers": [ { "text": "organik bir nedeni bulunmayan", "answer_start": 350 } ] } ] }, { "context": "Diyabetes Mellitus, insülin hormonunun üretiminin eksikliği veya salınımının sonrasında etkisizliği sonucunda kan glukozunun hücre içine girememesine bağlı olarak ortaya çıkan, hiperglisemi ile seyreden kronik metabolik ve ilerleyici bir hastalıktır. Diyabet hastalığı dört ana başlıkta sınıflandırılmaktadır; tip 1 diabetes mellitus, tip 2 diabetes mellitus, gestasyonel diabetes mellitus ve diğer spesifik tiplerdir.", "qas": [ { "question": "Diyabetes Mellitus nedir?", "id": 821, "answers": [ { "text": "kronik metabolik ve ilerleyici bir hastalıktır", "answer_start": 203 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus nasıl bir hastalıktır?", "id": 822, "answers": [ { "text": "kronik metabolik ve ilerleyici", "answer_start": 203 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus'un ortaya çıkma sebebi nedir?", "id": 823, "answers": [ { "text": "insülin hormonunun üretiminin eksikliği veya salınımının sonrasında etkisizliği sonucunda kan glukozunun hücre içine girememesine", "answer_start": 20 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus'un kaç ana başlıkta sınıflandırılmaktadır?", "id": 824, "answers": [ { "text": "dört", "answer_start": 269 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus hangi türlere ayrılmaktadır?", "id": 825, "answers": [ { "text": "tip 1 diabetes mellitus, tip 2 diabetes mellitus, gestasyonel diabetes mellitus ve diğer spesifik tipler", "answer_start": 310 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus'a hangi hormonun eksikliği veya etkisizliği neden olur?", "id": 826, "answers": [ { "text": "insülin", "answer_start": 20 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus'un seyir şekli nasıldır?", "id": 827, "answers": [ { "text": "hiperglisemi", "answer_start": 177 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus'un hangi türü gebelikle ilişkilidir?", "id": 828, "answers": [ { "text": "gestasyonel diabetes mellitus", "answer_start": 360 } ] }, { "question": "Tip 2 diabetes mellitus nedir?", "id": 829, "answers": [ { "text": "gestasyonel diabetes mellitus", "answer_start": 360 } ] }, { "question": "Tip 1 diabetes mellitus hangi hastalığın bir alt türüdür?", "id": 830, "answers": [ { "text": "Diyabetes Mellitus", "answer_start": 0 } ] } ] }, { "context": "Günümüzdeki antihipertansif tedavideki gelişmeler intrakranial kanama sıklığında azalmaya neden olsa da, yaşlı nüfusun antiagregan, antikoagülan kullanması ve serebral amiloid anjiyopatiye bağlı kanamalardaki artış nedeniyle genel insidansta belirgin bir değişiklik yoktur. Akut intrakranial kanama tedavisi nöroloji, beyin cerrahisi, radyoloji, yoğun bakım ve acil tıp alanlarında çalışan doktorlar ve sağlık çalışanlarının katıldığı multidisipliner yaklaşım gerektirmektedir. İntrakranial kanamalar, ani başlangıçlı bir kliniğe sebep olmakla birlikte en sık semptomlar baş ağrısı, bulantı ve kusmadır. Bilinç durumundaki bozulmalar masif kanamalarda, ventriküler akışı tıkayan hidrosefaliye yol açan kanamalarda ve beyin sapı kanamalarında daha sık görülür. İntrakranial kanamalar, gelişen klinik yaklaşımlara rağmen mortalite ve morbiditesi yüksek bir hastalıktır. Akut olaydan sonraki altıncı ayda hastaların sadece %20’si günlük hayatta kendi fonksiyonlarını bağımsız olarak devam ettirmekte ve %50’den fazlası bir yıl içerisinde kaybedilmektedir.", "qas": [ { "question": "Antihipertansif tedavideki gelişmeler intrakranial kanama sıklığında neye neden olmuştur?", "id": 831, "answers": [ { "text": "azalmaya", "answer_start": 81 } ] }, { "question": "Akut intrakranial kanama tedavisi hangi alanlardaki sağlık çalışanlarının katıldığı multidisipliner bir yaklaşım gerektirir?", "id": 832, "answers": [ { "text": "nöroloji, beyin cerrahisi, radyoloji, yoğun bakım ve acil tıp", "answer_start": 308 } ] }, { "question": "İntrakranial kanamaların en sık görülen semptomları nelerdir?", "id": 833, "answers": [ { "text": "baş ağrısı, bulantı ve kusma", "answer_start": 571 } ] }, { "question": "Bilinç durumundaki bozulmalar hangi durumlarda daha sık görülür?", "id": 834, "answers": [ { "text": "masif kanamalarda, ventriküler akışı tıkayan hidrosefaliye yol açan kanamalarda ve beyin sapı kanamalarında", "answer_start": 634 } ] }, { "question": "İntrakranial kanamalar nasıl bir hastalıktır?", "id": 835, "answers": [ { "text": "mortalite ve morbiditesi yüksek", "answer_start": 819 } ] }, { "question": "Akut olaydan sonraki altıncı ayda hastaların ne kadarı kendi fonksiyonlarını bağımsız olarak devam ettirebilmektedir?", "id": 836, "answers": [ { "text": "%20", "answer_start": 920 } ] }, { "question": "İntrakranial kanamalar sonrası hastaların ne kadarı bir yıl içinde kaybedilmektedir?", "id": 837, "answers": [ { "text": "%50", "answer_start": 1000 } ] }, { "question": "Yaşlı nüfusun hangi ilaçları kullanması intrakranial kanama insidansında değişikliğe neden olmaktadır?", "id": 838, "answers": [ { "text": "antiagregan, antikoagülan", "answer_start": 119 } ] }, { "question": "Serebral amiloid anjiyopatiye bağlı kanamalar intrakranial kanama insidansını nasıl etkilemektedir?", "id": 839, "answers": [ { "text": "belirgin bir değişiklik yoktur", "answer_start": 242 } ] }, { "question": "İntrakranial kanamalar nasıl bir başlangıç kliniğine sahiptir?", "id": 840, "answers": [ { "text": "ani", "answer_start": 57 } ] } ] }, { "context": "Serebral Palsi; gelişimini sürdürmekte olan fetüs veya infant beyninde ilerleyici olmayan bir hasara bağlı olarak ortaya çıkan aktivite kısıtlılığına neden olan, hareket ve postür bozukluğuyla karakterize bir grup kalıcı yetersizliktir. Serebral Palsi’de motor bozukluklarına ayrıca duyu bozuklukları, kognitif bozukluklar, iletişim ve davranış problemlerinin yanı sıra epilepsi ve ikincil kas iskelet sistemi problemleri eşlik etmektedir.", "qas": [ { "question": "Serebral Palsi nedir?", "id": 841, "answers": [ { "text": "gelişimini sürdürmekte olan fetüs veya infant beyninde ilerleyici olmayan bir hasara bağlı olarak ortaya çıkan aktivite kısıtlılığına neden olan, hareket ve postür bozukluğuyla karakterize bir grup kalıcı yetersizlik", "answer_start": 16 } ] }, { "question": "Serebral Palsi'de motor bozukluklarına hangi problemler eşlik etmektedir?", "id": 842, "answers": [ { "text": "duyu bozuklukları, kognitif bozukluklar, iletişim ve davranış problemlerinin yanı sıra epilepsi ve ikincil kas iskelet sistemi problemleri", "answer_start": 283 } ] }, { "question": "Serebral Palsi hangi tür bozukluklarla karakterizedir?", "id": 843, "answers": [ { "text": "hareket ve postür bozukluğuyla", "answer_start": 162 } ] }, { "question": "Serebral Palsi'nin ortaya çıkması neye bağlıdır?", "id": 844, "answers": [ { "text": "gelişimini sürdürmekte olan fetüs veya infant beyninde ilerleyici olmayan bir hasara", "answer_start": 16 } ] }, { "question": "Serebral Palsi'de epilepsi hangi problemler arasında yer alır?", "id": 845, "answers": [ { "text": "kas iskelet sistemi problemleri", "answer_start": 390 } ] }, { "question": "Serebral Palsi'nin hangi tür bir hasara bağlı olarak geliştiği belirtilmektedir?", "id": 846, "answers": [ { "text": "ilerleyici olmayan", "answer_start": 71 } ] }, { "question": "Serebral Palsi'nin sebep olduğu bozukluklar nelerdir?", "id": 847, "answers": [ { "text": "duyu bozuklukları, kognitif bozukluklar, iletişim ve davranış problemlerinin", "answer_start": 283 } ] }, { "question": "Serebral Palsi'de kognitif bozukluklar hangi bozukluklara eşlik eder?", "id": 848, "answers": [ { "text": "duyu bozuklukları", "answer_start": 283 } ] }, { "question": "Serebral Palsi'nin sebep olduğu yetersizlikler nasıl tanımlanır?", "id": 849, "answers": [ { "text": "hareket ve postür bozukluğu", "answer_start": 162 } ] }, { "question": "Serebral Palsi'nin yan etkileri nelerdir?", "id": 850, "answers": [ { "text": "duyu bozuklukları, kognitif bozukluklar, iletişim ve davranış problemlerinin yanı sıra epilepsi ve ikincil kas iskelet sistemi problemleri", "answer_start": 283 } ] } ] }, { "context": "Akut apandisitin yaygın görülen belirtileri arasında sağ alt kadran ağrısı, iştahsızlık, bulantı, kusma ve ateş bulunur. Fizik muayenede karnın sağ alt kadranında hassasiyet ve rebound saptanabilir. Lökositoz ve nötrofili de sık tespit edilen laboratuar bulgularıdır. Ancak hastaların yarısında tipik klinik prezentasyon görülmez. Ayrıca tüm bu spesifik olmayan belirti ve bulguları sergileyebilecek bir dizi klinik durum mevcuttur. Bu nedenle teşhisinde halen zorlanılmaktadır. Hastaların %20-40’ına zamanında ve doğru tanı konulamadığı bildirilmiştir.", "qas": [ { "question": "Akut apandisitin yaygın belirtileri nelerdir?", "id": 851, "answers": [ { "text": "sağ alt kadran ağrısı, iştahsızlık, bulantı, kusma ve ateş", "answer_start": 53 } ] }, { "question": "Akut apandisit durumunda fizik muayenede ne saptanabilir?", "id": 852, "answers": [ { "text": "hassasiyet ve rebound", "answer_start": 163 } ] }, { "question": "Akut apandisit ile ilişkili sık tespit edilen laboratuvar bulguları nelerdir?", "id": 853, "answers": [ { "text": "Lökositoz ve nötrofili", "answer_start": 199 } ] }, { "question": "Akut apandisit hastalarının yarısında ne görülmez?", "id": 854, "answers": [ { "text": "tipik klinik prezentasyon", "answer_start": 295 } ] }, { "question": "Hangi klinik durumlar akut apandisitin belirtilerini sergileyebilir?", "id": 855, "answers": [ { "text": "tüm bu spesifik olmayan belirti ve bulguları sergileyebilecek bir dizi klinik durum", "answer_start": 338 } ] }, { "question": "Akut apandisit teşhisinde neden zorlanılmaktadır?", "id": 856, "answers": [ { "text": "spesifik olmayan belirti ve bulguları sergileyebilecek bir dizi klinik durum mevcuttur", "answer_start": 345 } ] }, { "question": "Akut apandisit hastalarının kaçına zamanında ve doğru tanı konulamadığı bildirilmiştir?", "id": 857, "answers": [ { "text": "%20-40", "answer_start": 490 } ] }, { "question": "Akut apandisit teşhisinde hangi oranlarda zamanında ve doğru tanı konulamamaktadır?", "id": 858, "answers": [ { "text": "%20-40", "answer_start": 490 } ] }, { "question": "Fizik muayenede akut apandisitli bir hastada sağ alt kadranda hangi bulgular saptanabilir?", "id": 859, "answers": [ { "text": "hassasiyet ve rebound", "answer_start": 163 } ] }, { "question": "Akut apandisit teşhisinde halen ne olmaktadır?", "id": 860, "answers": [ { "text": "zorlanılmaktadır", "answer_start": 461 } ] } ] }, { "context": "Hipertansiyon seyrek semptom gösterir ve genellikle tarama sırasında veya başka bir hastalık için tıbbi yardım istendiğinde saptanır. Hipertansiyonu olan hastalarda baş ağrısı (özellikle ense kısmında ve sabahları), sersemlik hali, baş dönmesi, tinnitus, görme bozukluğu, halsizlik, baş ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı, burun kanaması, yürürken ve merdiven çıkarken zorlanma, çok fazla idrara çıkma, noktüri ve bacaklarda şişlik, bayılma şikayeleri bulunmaktadır.", "qas": [ { "question": "Hipertansiyon genellikle ne zaman saptanır?", "id": 861, "answers": [ { "text": "tarama sırasında veya başka bir hastalık için tıbbi yardım istendiğinde", "answer_start": 52 } ] }, { "question": "Hipertansiyonu olan hastalarda baş ağrısı ne zaman görülür?", "id": 862, "answers": [ { "text": "sabahları", "answer_start": 204 } ] }, { "question": "Hipertansiyonu olan hastalarda hangi semptomlar görülür?", "id": 863, "answers": [ { "text": "baş ağrısı (özellikle ense kısmında ve sabahları), sersemlik hali, baş dönmesi, tinnitus, görme bozukluğu, halsizlik, baş ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı, burun kanaması, yürürken ve merdiven çıkarken zorlanma, çok fazla idrara çıkma, noktüri ve bacaklarda şişlik, bayılma şikayeleri", "answer_start": 165 } ] }, { "question": "Hipertansiyonu olan hastalarda hangi işitme ile ilgili semptom bulunur?", "id": 864, "answers": [ { "text": "tinnitus", "answer_start": 245 } ] }, { "question": "Hipertansiyon hastalarında bacaklarda ne görülür?", "id": 865, "answers": [ { "text": "şişlik", "answer_start": 422 } ] }, { "question": "Hipertansiyonu olan hastalarda görme ile ilgili hangi sorun bulunur?", "id": 866, "answers": [ { "text": "görme bozukluğu", "answer_start": 255 } ] }, { "question": "Hipertansiyon hastaları yürürken ve merdiven çıkarken ne yaşayabilir?", "id": 867, "answers": [ { "text": "zorlanma", "answer_start": 366 } ] }, { "question": "Baş ağrısı özellikle nerede olur?", "id": 868, "answers": [ { "text": "ense kısmında", "answer_start": 187 } ] }, { "question": "Hipertansiyonu olan hastalarda bacaklarda hangi durum görülebilir?", "id": 869, "answers": [ { "text": "şişlik", "answer_start": 422 } ] }, { "question": "Hipertansiyon hastalarında burun ile ilgili hangi semptom bulunmaktadır?", "id": 870, "answers": [ { "text": "burun kanaması", "answer_start": 320 } ] } ] }, { "context": "Anne sütü; yenidoğanın büyüyüp gelişmesi için lazım olan enerji, sıvı ve besin maddelerini içeren, sindirilmesi kolay olan biyoyararlanımı yüksek doğal bir besindir. Emzirme; hem anne hem de bebek için, beslenme, bağışıklık, sağlık, gelişimsel, psikolojik, ekonomik ve sosyal yönden pek çok faydaları vardır. Yenidoğanın emzirilmesi çocuk sağlığı ile beraber anne ve toplum sağlığını da olumlu yönden etkiler. Anne sütü, bebeği özellikle solunum yolu ve gastrointestinal sistem enfeksiyonları gibi sık görülen birçok hastalıktan korur ve bebeğin bağışıklık sistemini güçlendirir. Anne sütünün fizyolojik sarılığın daha hafif atlatılmasını sağladığı ve demir eksikliği anemisini görülme sıklığını azalttığı belirtilmektedir. Bununla beraber emzirmeyle annenin meme ve over kanseri görülme sıklığı azalır. Emzirdikten sonra endorfin salınımıyla anneler daha iyi hisseder, annenin öz güveni artarak bebeğini terk etme olasılığı azalır.", "qas": [ { "question": "Anne sütü yenidoğanın büyümesi için ne sağlar?", "id": 871, "answers": [ { "text": "enerji, sıvı ve besin maddelerini", "answer_start": 57 } ] }, { "question": "Anne sütünün sindirilmesi nasıldır?", "id": 872, "answers": [ { "text": "sindirilmesi kolay", "answer_start": 99 } ] }, { "question": "Emzirmenin anne ve bebek için sağladığı faydalar nelerdir?", "id": 873, "answers": [ { "text": "beslenme, bağışıklık, sağlık, gelişimsel, psikolojik, ekonomik ve sosyal yönden", "answer_start": 203 } ] }, { "question": "Yenidoğanın emzirilmesi neleri olumlu etkiler?", "id": 874, "answers": [ { "text": "anne ve toplum sağlığını", "answer_start": 359 } ] }, { "question": "Anne sütü bebeği hangi hastalıklardan korur?", "id": 875, "answers": [ { "text": "solunum yolu ve gastrointestinal sistem enfeksiyonları", "answer_start": 438 } ] }, { "question": "Anne sütü bebeğin hangi sistemini güçlendirir?", "id": 876, "answers": [ { "text": "bağışıklık", "answer_start": 213 } ] }, { "question": "Anne sütü fizyolojik sarılıkla ilgili neyi sağlar?", "id": 877, "answers": [ { "text": "daha hafif atlatılmasını", "answer_start": 614 } ] }, { "question": "Anne sütü demir eksikliği anemisi görülme sıklığını nasıl etkiler?", "id": 878, "answers": [ { "text": "azalttığı", "answer_start": 696 } ] }, { "question": "Emzirme annenin hangi kanser türlerinde görülme sıklığını azaltır?", "id": 879, "answers": [ { "text": "meme ve over kanseri", "answer_start": 759 } ] }, { "question": "Emzirdikten sonra annelerin psikolojik durumu nasıl etkilenir?", "id": 880, "answers": [ { "text": "daha iyi hisseder", "answer_start": 851 } ] } ] }, { "context": "İkinci servikal vertebra (Axis), gövdesi olan ilk servikal vertebradır. Bu gövdeden dens axis adı verilen bir çıkıntı yükselir. Odontoid çıkıntının yüksekliği 1,5 cm’dir. Odontoid çıkıntının ön yüzünde bulunan oval eklem yüzeyi ile Atlas’ın anterior arcusunun posteriorunda bulunan eklem yüzeyi sinovial eklem yapar. Axis’in pedikül yapısı diğer vertebralardan biraz farklıdır. Superior artiküler çıkıntı ile posterior artiküler çıkıntı aynı düzlemde yer almadıkları için (superior artiküler çıkıntı inferior artiküler çıkıntıya göre anterior yerleşimlidir ve neredeyse Axis’in gövdesinden yukarıya doğru yükselir) Axis’in pars interartikülaris kısmı ile pedikül birbirine karışmış durumdadır. Bu yüzden C2 vertebrada pedikülden daha çok, daha uzun olan pars interartikülaris ön plana çıkar.", "qas": [ { "question": "İkinci servikal vertebranın diğer adı nedir?", "id": 881, "answers": [ { "text": "Axis", "answer_start": 26 } ] }, { "question": "Axis hangi çıkıntıyı barındırır?", "id": 882, "answers": [ { "text": "dens axis", "answer_start": 84 } ] }, { "question": "Odontoid çıkıntının yüksekliği ne kadardır?", "id": 883, "answers": [ { "text": "1,5 cm", "answer_start": 159 } ] }, { "question": "Odontoid çıkıntının ön yüzündeki eklem yüzeyi hangi eklem yapısını oluşturur?", "id": 884, "answers": [ { "text": "sinovial", "answer_start": 295 } ] }, { "question": "Axis’in pedikül yapısı neden diğer vertebralardan farklıdır?", "id": 885, "answers": [ { "text": "Superior artiküler çıkıntı ile posterior artiküler çıkıntı aynı düzlemde yer almadıkları için", "answer_start": 378 } ] }, { "question": "Axis'te superior artiküler çıkıntı inferior artiküler çıkıntıya göre nasıl yerleşimlidir?", "id": 886, "answers": [ { "text": "anterior", "answer_start": 241 } ] }, { "question": "Axis’in pars interartikülaris kısmı ile pedikül neden birbirine karışmış durumdadır?", "id": 887, "answers": [ { "text": "Superior artiküler çıkıntı ile posterior artiküler çıkıntı aynı düzlemde yer almadıkları için", "answer_start": 378 } ] }, { "question": "C2 vertebrada hangi yapı pedikülden daha ön plandadır?", "id": 888, "answers": [ { "text": "pars interartikülaris", "answer_start": 623 } ] }, { "question": "Axis’in pedikül yapısının diğer vertebralardan farklı olmasının sebebi nedir?", "id": 889, "answers": [ { "text": "Superior artiküler çıkıntı ile posterior artiküler çıkıntı aynı düzlemde yer almadıkları", "answer_start": 378 } ] }, { "question": "Superior artiküler çıkıntı ile posterior artiküler çıkıntının düzlem farkı, Axis'in hangi kısmını ön plana çıkarır?", "id": 890, "answers": [ { "text": "pars interartikülaris", "answer_start": 623 } ] } ] }, { "context": "Servikal omur lamina yüksekliği C2’den C4’e doğru azalırken, C4’ten C7 omura doğru artar. Yüksekliği en az olan servikal lamina ortalama 10,4 mm ile C4 vertebradır. Pediküller ise servikal bölgede diğer bölgelere oranla daha kısa ve incedir. C3 bölgesinde pedikül kalınlığı ortalama 5,5 mm boyutlarındadır. Servikal omurlarda pedikül yüksekliği ise ortalama 7 mm civarındadır. Spinal kanalın servikal bölgede anterior-posterior çapı C1-C3 arasında 21 mm (16-30 mm), C4-C7 arasında 18 mm (14-23 mm)’dir. Ekstansiyon pozisyonunda spinal kanalın çapı 2-3 mm azalır. Omuriliğin anterior-posterior çapı C1 düzeyinde 11 mm, C2-C6 arasında 10 mm, C6 altında ise 7-9 mm’dir.", "qas": [ { "question": "Servikal omur lamina yüksekliği C2'den C4'e doğru nasıl değişir?", "id": 891, "answers": [ { "text": "azalırken", "answer_start": 50 } ] }, { "question": "Servikal omur lamina yüksekliği C4'ten C7'ye doğru nasıl değişir?", "id": 892, "answers": [ { "text": "artar", "answer_start": 83 } ] }, { "question": "Yüksekliği en az olan servikal laminanın yüksekliği nedir?", "id": 893, "answers": [ { "text": "10,4 mm", "answer_start": 137 } ] }, { "question": "Servikal bölgede pediküller diğer bölgelere oranla nasıldır?", "id": 894, "answers": [ { "text": "daha kısa ve incedir", "answer_start": 220 } ] }, { "question": "C3 bölgesinde pedikül kalınlığı ortalama ne kadardır?", "id": 895, "answers": [ { "text": "5,5 mm", "answer_start": 283 } ] }, { "question": "Servikal omurlarda pedikül yüksekliği ortalama ne kadardır?", "id": 896, "answers": [ { "text": "7 mm", "answer_start": 358 } ] }, { "question": "Spinal kanalın servikal bölgede anterior-posterior çapı C1-C3 arasında ne kadardır?", "id": 897, "answers": [ { "text": "21 mm", "answer_start": 448 } ] }, { "question": "Spinal kanalın çapı ekstansiyon pozisyonunda ne kadar azalır?", "id": 898, "answers": [ { "text": "2-3 mm", "answer_start": 548 } ] }, { "question": "Omuriliğin anterior-posterior çapı C1 düzeyinde ne kadardır?", "id": 899, "answers": [ { "text": "11 mm", "answer_start": 611 } ] }, { "question": "Omuriliğin anterior-posterior çapı C6 altında ne kadardır?", "id": 900, "answers": [ { "text": "7-9 mm", "answer_start": 655 } ] } ] }, { "context": "Koroid gözün fibröz bölümünün iç kısmını örten yapıdır. Uveanın arka bölümünü oluşturmaktadır. Uveanın ön bölümünü daha kalın yapıdaki siliyer cisim oluşturmaktadır. Bu iki yapı ekvatoral hatta ora serrata ile birbirlerinden ayrılmaktadır. Koroid dış yüzeyi sklera ile bağlantı halinde, konveks şekilli; iç yüzü retina ile yapışıklık olmadan bağlantıda olup konkav şekillidir. Koroid kalınlığı yaş, cinsiyet, ırk, refraktif hata ve diürnal ritim gibi birçok faktörden etkilenmekle birlikte santralde 250-350 µm; perifere gittikçe 100 µm civarındadır.", "qas": [ { "question": "Koroid gözün hangi bölümünün iç kısmını örten yapıdır?", "id": 901, "answers": [ { "text": "fibröz", "answer_start": 13 } ] }, { "question": "Uveanın arka bölümünü hangi yapı oluşturmaktadır?", "id": 902, "answers": [ { "text": "Koroid", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Uveanın ön bölümünü hangi yapı oluşturmaktadır?", "id": 903, "answers": [ { "text": "siliyer cisim", "answer_start": 135 } ] }, { "question": "Koroid ile siliyer cisim hangi yapıyla birbirlerinden ayrılır?", "id": 904, "answers": [ { "text": "ekvatoral hatta ora serrata", "answer_start": 178 } ] }, { "question": "Koroid dış yüzeyi hangi yapı ile bağlantı halindedir?", "id": 905, "answers": [ { "text": "sklera", "answer_start": 258 } ] }, { "question": "Koroid iç yüzeyi hangi yapıyla bağlantıdadır?", "id": 906, "answers": [ { "text": "sklera", "answer_start": 258 } ] }, { "question": "Koroid kalınlığı santralde ne kadardır?", "id": 907, "answers": [ { "text": "250-350 µm", "answer_start": 500 } ] }, { "question": "Koroid kalınlığı perifere gittikçe ne kadardır?", "id": 908, "answers": [ { "text": "100 µm", "answer_start": 530 } ] }, { "question": "Koroid kalınlığı hangi faktörlerden etkilenir?", "id": 909, "answers": [ { "text": "yaş, cinsiyet, ırk, refraktif hata ve diürnal ritim", "answer_start": 394 } ] }, { "question": "Koroid'in dış yüzeyi ve iç yüzeyi hangi şekillere sahiptir?", "id": 910, "answers": [ { "text": "konveks şekilli", "answer_start": 287 } ] } ] }, { "context": "Yenidoğanların yaklaşık üçte ikisinin yaşamlarının ilk haftalarında klinik olarak sarardığı bilinmektedir. Bilirubin; diazo reaktifleri ile verdiği reaksiyona göre direkt bilirubin (konjuge bilirubin) ve indirekt bilirubin (unkonjuge bilirubin) olarak adlandırılır. Plazmada daha yüksek miktarda bulunan bilirubin tipine göre hiperbilirubinemi iki ana grupta incelenmektedir. Yenidoğan dönemindeki indirekt hiperbilirubinemi daha sık görülmektedir.", "qas": [ { "question": "Yenidoğanların ne kadarı yaşamlarının ilk haftalarında sararır?", "id": 911, "answers": [ { "text": "üçte ikisinin", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "Bilirubin hangi iki türe ayrılır?", "id": 912, "answers": [ { "text": "direkt bilirubin (konjuge bilirubin) ve indirekt bilirubin (unkonjuge bilirubin)", "answer_start": 164 } ] }, { "question": "Hiperbilirubinemi kaç ana grupta incelenmektedir?", "id": 913, "answers": [ { "text": "iki", "answer_start": 29 } ] }, { "question": "Yenidoğan döneminde hangi tip hiperbilirubinemi daha sık görülmektedir?", "id": 914, "answers": [ { "text": "indirekt", "answer_start": 204 } ] }, { "question": "Bilirubin diazo reaktifleri ile verdiği reaksiyona göre nasıl adlandırılır?", "id": 915, "answers": [ { "text": "direkt bilirubin", "answer_start": 164 } ] }, { "question": "Hiperbilirubinemi hangi ölçüte göre iki ana grupta incelenir?", "id": 916, "answers": [ { "text": "bilirubin tipine", "answer_start": 304 } ] }, { "question": "Yenidoğan döneminde görülen sarılık nasıl görülmektedir?", "id": 917, "answers": [ { "text": "daha sık", "answer_start": 425 } ] }, { "question": "Direkt bilirubin başka hangi isimle adlandırılır?", "id": 918, "answers": [ { "text": "konjuge bilirubin", "answer_start": 182 } ] }, { "question": "İndirekt bilirubin başka hangi isimle bilinir?", "id": 919, "answers": [ { "text": "unkonjuge bilirubin", "answer_start": 224 } ] }, { "question": "Yenidoğan döneminde hangi bilirubin tipi daha sık görülür?", "id": 920, "answers": [ { "text": "indirekt hiperbilirubinemi", "answer_start": 398 } ] } ] }, { "context": "Postpartum depresyon (PPD) bulguları doğum yapmayan kadınlardaki depresyon bulguları ile benzerdir ancak normal involüsyonel fenomenden (kilo kaybı, uykusuzluk) ya da doğum sonrası ilk günlerde %50-70 sıklıkla görülen annelik hüznünden ayırt edilmesi güç olabilir. Postpartum depresyonda, annede ailesine karşı sevgisizlik ve bebeğine karşı ilgisizlik gibi duygular ön plandadır. Duygu durumun deprese olması, ilgi istek azalması, iştah değişikliği, uyku bozuklukları, bebeğin bakımında güçlükler ve yetersizlik, iyi bir dinlenme sonrası yorgun hissetme, doğum ve annelik konusunda suçluluk hissi, kendine güven azlığı, konsantrasyon güçlüğü, anksiyete, kimseyle görüşmek istememe, unutkanlık ve intihar düşüncesi postpartum depresyonun diğer bulgularıdır.", "qas": [ { "question": "Postpartum depresyon (PPD) bulguları hangi durumların bulguları ile benzerdir?", "id": 921, "answers": [ { "text": "doğum yapmayan kadınlardaki depresyon bulguları", "answer_start": 37 } ] }, { "question": "Postpartum depresyonun ayırt edilmesi hangi durumlar nedeniyle güç olabilir?", "id": 922, "answers": [ { "text": "normal involüsyonel fenomenden (kilo kaybı, uykusuzluk) ya da doğum sonrası ilk günlerde %50-70 sıklıkla görülen annelik hüznünden", "answer_start": 105 } ] }, { "question": "Postpartum depresyonda annede hangi duygular ön plandadır?", "id": 923, "answers": [ { "text": "ailesine karşı sevgisizlik ve bebeğine karşı ilgisizlik gibi", "answer_start": 296 } ] }, { "question": "Postpartum depresyonda duygu durumu nasıldır?", "id": 924, "answers": [ { "text": "deprese", "answer_start": 394 } ] }, { "question": "Postpartum depresyonun uyku ile ilgili bulguları nelerdir?", "id": 925, "answers": [ { "text": "uyku bozuklukları", "answer_start": 450 } ] }, { "question": "Postpartum depresyonun iştahla ilgili bulgusu nedir?", "id": 926, "answers": [ { "text": "iştah değişikliği", "answer_start": 431 } ] }, { "question": "Postpartum depresyonda annede hangi hisler olabilir?", "id": 927, "answers": [ { "text": "doğum ve annelik konusunda suçluluk hissi", "answer_start": 555 } ] }, { "question": "Postpartum depresyonda konsantrasyon neyi vardır?", "id": 928, "answers": [ { "text": "güçlüğü", "answer_start": 634 } ] }, { "question": "Postpartum depresyonda anne ne istemez?", "id": 929, "answers": [ { "text": "kimseyle görüşmek", "answer_start": 654 } ] }, { "question": "Postpartum depresyonun en ciddi belirtilerinden biri nedir?", "id": 930, "answers": [ { "text": "intihar düşüncesi", "answer_start": 696 } ] } ] }, { "context": "Biyorezonans, temel rezonans prensiplerinin tıp alanında kullanımıdır. Bu prensipte, maddelerin kendine has titreşimi ve dalga modeli bulunur. İnsanda bulunan doğal titreşimlerin bozulması ile anormal titreşimlerin oluşumu, belirli bazı hastalıkların oluşmasına neden olur. Biyorezonans cihazı bu bozuk titreşim dalgasını, vücuda yerleştirilen bir elektrot ile algılar. Cihaz bu modeli tanır, ters çevirir, güçlendirildikten sonra hastanın vücuduna geri göndererek daha önce bozulmuş olan elektromanyetik titreşim dalgası normale döner ve oluşmuş olan problem giderilir. Biyorezonans uygulaması günümüzde fibromiyalji, alerjik rinit ve astım, kronik ağrı ve anksiyete ve depresyon gibi birçok hastalıkta kullanılmakta ve başarılı sonuçlar vermektedir.", "qas": [ { "question": "Biyorezonans nedir?", "id": 931, "answers": [ { "text": "temel rezonans prensiplerinin tıp alanında kullanımıdır", "answer_start": 14 } ] }, { "question": "Maddelerin kendine has neye sahip olduğu belirtilmektedir?", "id": 932, "answers": [ { "text": "titreşimi ve dalga modeli", "answer_start": 108 } ] }, { "question": "Doğal titreşimlerin bozulması neye yol açar?", "id": 933, "answers": [ { "text": "anormal titreşimlerin oluşumu", "answer_start": 193 } ] }, { "question": "Biyorezonans cihazı vücuttaki bozuk titreşim dalgasını neyle algılar?", "id": 934, "answers": [ { "text": "vücuda yerleştirilen bir elektrot ile", "answer_start": 323 } ] }, { "question": "Biyorezonans cihazı bozuk titreşim dalgasını nasıl düzeltir?", "id": 935, "answers": [ { "text": "güçlendirildikten sonra hastanın vücuduna geri göndererek", "answer_start": 407 } ] }, { "question": "Biyorezonans uygulaması hangi hastalıklarda kullanılmaktadır?", "id": 936, "answers": [ { "text": "fibromiyalji, alerjik rinit ve astım, kronik ağrı ve anksiyete ve depresyon", "answer_start": 605 } ] }, { "question": "Biyorezonans uygulaması hangi alanda başarılı sonuçlar vermektedir?", "id": 937, "answers": [ { "text": "fibromiyalji, alerjik rinit ve astım, kronik ağrı ve anksiyete ve depresyon gibi birçok hastalıkta", "answer_start": 605 } ] }, { "question": "Biyorezonans cihazı bozuk titreşim modelini nasıl algılar?", "id": 938, "answers": [ { "text": "vücuda yerleştirilen bir elektrot ile", "answer_start": 323 } ] }, { "question": "Biyorezonansın nedir?", "id": 939, "answers": [ { "text": "temel rezonans prensiplerinin tıp alanında kullanımıdır", "answer_start": 14 } ] }, { "question": "Biyorezonans cihazı bozuk titreşim dalgasını nasıl düzeltir?", "id": 940, "answers": [ { "text": "güçlendirildikten sonra hastanın vücuduna geri göndererek", "answer_start": 407 } ] } ] }, { "context": "Akut romatizmal ateş, sıklıkla 5-15 yaş arası çocuklarda görülen, streptokok enfeksiyonuna anormal immün yanıt sonucu gelişen, eklemler, kalp, santral sinir sistemi, cilt ve ciltaltı dokuyu etkileyen enflamatuvar bir hastalık olarak tanımlanmaktadır.", "qas": [ { "question": "Akut romatizmal ateş en çok hangi yaş grubunda görülür?", "id": 941, "answers": [ { "text": "5-15", "answer_start": 31 } ] }, { "question": "Akut romatizmal ateş hangi enfeksiyona anormal immün yanıt sonucu gelişir?", "id": 942, "answers": [ { "text": "streptokok", "answer_start": 66 } ] }, { "question": "Akut romatizmal ateş vücudun hangi bölgelerini etkiler?", "id": 943, "answers": [ { "text": "eklemler, kalp, santral sinir sistemi, cilt ve ciltaltı dokuyu", "answer_start": 127 } ] }, { "question": "Akut romatizmal ateş nasıl bir hastalık olarak tanımlanmaktadır?", "id": 944, "answers": [ { "text": "enflamatuvar", "answer_start": 200 } ] }, { "question": "Akut romatizmal ateş hangi enfeksiyon sonucunda ortaya çıkar?", "id": 945, "answers": [ { "text": "streptokok", "answer_start": 66 } ] }, { "question": "Akut romatizmal ateş hangi sistemleri etkileyebilir?", "id": 946, "answers": [ { "text": "eklemler, kalp, santral sinir sistemi, cilt ve ciltaltı dokuyu", "answer_start": 127 } ] }, { "question": "Akut romatizmal ateş nedir?", "id": 947, "answers": [ { "text": "enflamatuvar bir hastalık", "answer_start": 200 } ] }, { "question": "Akut romatizmal ateş nasıl gelişir?", "id": 948, "answers": [ { "text": "streptokok enfeksiyonuna anormal immün yanıt sonucu", "answer_start": 66 } ] }, { "question": "Akut romatizmal ateş en çok hangi yaş grubunda görülmektedir?", "id": 949, "answers": [ { "text": "5-15", "answer_start": 31 } ] }, { "question": "Akut romatizmal ateş hangi yapıları etkileyebilir?", "id": 950, "answers": [ { "text": "eklemler, kalp, santral sinir sistemi, cilt ve ciltaltı dokuyu", "answer_start": 127 } ] } ] }, { "context": "Laboratuvar testleri modern tıbbın geldiği noktada sık başvurulan, neredeyse vazgeçilmez bir dayanak olmuştur. ABD’nin ilk klinik biyokimyacısı olan Folin’in insan artığı ürünlerle ilgili bilgi sahibi olmadan akıl hastalarının metabolizmasındaki aksiliklerin anlaşılamayacağını fark etmesi laboratuvar testlerinin doğuşuna katkı sağlamıştır. Bu süreç günümüzde 40.000'den fazla tanısal laboratuvar testi ürününün kullanımına kadar ulaşmıştır. Laboratuvar testleri klinik tanı ve tedaviye yön vermede büyük bir payı oluşturmakta ve tıbbi kararların %70’ine tesir etmektedir. Almanya’da yapılan bir çalışma 584 tanıdan 187’sinin sadece laboratuvar testi kullanılarak konduğunu göstermiştir. Laboratuvar testleri tanı koyma, tedaviyi seçme, hastalığı ve tedaviyi izleme amacıyla sıklıkla kullanılmaktadır. Laboratuvar testlerinin asıl amacı diğer sağlık hizmetlerinde olduğu gibi erken ölümü ve çekilen acıyı engellemek ve fonksiyonel sağlığı geri kazanmaktır. Testlerin büyük kısmı sadece bilgi üretir, bu üretilen bilginin kendisi hasta sağlığı için yarar sağlamazken bu bilgiler ışığında sağlık sonuçlarında iyileşmeler sağlanır ve tedaviye başlama, değiştirme, ara verme, bitirme gibi kararlar verilir. Laboratuvar testleri en doğru hasta grubuna en uygun tedavinin başlanmasına katkı sağlayarak hekimlere kılavuzluk eder.", "qas": [ { "question": "Laboratuvar testleri modern tıpta nasıl bir rol oynamaktadır?", "id": 951, "answers": [ { "text": "neredeyse vazgeçilmez bir dayanak", "answer_start": 67 } ] }, { "question": "Folin’in laboratuvar testlerinin doğuşuna katkısı nedir?", "id": 952, "answers": [ { "text": "akıl hastalarının metabolizmasındaki aksiliklerin anlaşılamayacağını fark etmesi", "answer_start": 209 } ] }, { "question": "Günümüzde kaç farklı tanısal laboratuvar testi ürünü kullanılmaktadır?", "id": 953, "answers": [ { "text": "40.000", "answer_start": 361 } ] }, { "question": "Laboratuvar testleri tıbbi kararların ne kadarına tesir etmektedir?", "id": 954, "answers": [ { "text": "%70", "answer_start": 548 } ] }, { "question": "Almanya'da yapılan çalışma laboratuvar testlerinin tanı koymadaki rolünü nasıl göstermektedir?", "id": 955, "answers": [ { "text": "584 tanıdan 187’sinin sadece laboratuvar testi kullanılarak konduğunu göstermiştir", "answer_start": 605 } ] }, { "question": "Laboratuvar testleri hangi amaçlarla kullanılmaktadır?", "id": 956, "answers": [ { "text": "tanı koyma, tedaviyi seçme, hastalığı ve tedaviyi izleme", "answer_start": 710 } ] }, { "question": "Laboratuvar testlerinin asıl amacı nedir?", "id": 957, "answers": [ { "text": "fonksiyonel sağlığı geri kazanmaktır", "answer_start": 920 } ] }, { "question": "Laboratuvar testlerinin ürettiği bilgi doğrudan hasta sağlığına yarar sağlar mı?", "id": 958, "answers": [ { "text": "hasta sağlığı için yarar sağlamaz", "answer_start": 1030 } ] }, { "question": "Laboratuvar testlerinin sağlık sonuçlarına katkısı nasıl olur?", "id": 959, "answers": [ { "text": "iyileşmeler sağlanır", "answer_start": 1108 } ] }, { "question": "Laboratuvar testleri hekimlere nasıl yardımcı olur?", "id": 960, "answers": [ { "text": "en doğru hasta grubuna en uygun tedavinin başlanmasına katkı sağlayarak", "answer_start": 1225 } ] } ] }, { "context": "Üriner sistem enfeksiyonları asemptomatik bakteriüri ile ürosepsise kadar birbirinden farklı klinik tablolar şeklinde görülmektedir. Toplumdan köken alan enfeksiyonlar arasında önemli bir konumdadır. Üretra, mesane, üreterler ve böbreklerin oluşturduğu üriner sistemin herhangi bir bölgesinde oluşan enfeksiyon tablosu kaynaklandığı anatomik bölgeye göre alt veya üst üriner sistem enfeksiyonu olarak sınıflanır. Toplumda veya hastanede meydana gelmesine göre toplum kökenli ya da hastane kökenli, hastalarda bulunabilen komplike edici faktörlerin varlığına ya da yokluğuna göre komplike ya da komplike olmayan üriner sistem enfeksiyonu, enfeksiyonun seyrine göre akut ya da yineleyen üriner sistem enfeksiyonu, semptomların olup olmamasına göre semptomatik ya da aseptomatik üriner sistem enfeksiyonu olmak üzere farklı şekillerde gruplandırılabilmektedir.", "qas": [ { "question": "Üriner sistem enfeksiyonları nasıl klinik tablolar şeklinde görülebilir?", "id": 961, "answers": [ { "text": "birbirinden farklı", "answer_start": 74 } ] }, { "question": "Üriner sistem enfeksiyonları toplumda nasıl bir konumdadır?", "id": 962, "answers": [ { "text": "önemli", "answer_start": 177 } ] }, { "question": "Üriner sistem hangi anatomik bölgelerden oluşur?", "id": 963, "answers": [ { "text": "Üretra, mesane, üreterler ve böbreklerin", "answer_start": 200 } ] }, { "question": "Üriner sistem enfeksiyonları hangi kriterlere göre sınıflandırılabilir?", "id": 964, "answers": [ { "text": "komplike ya da komplike olmayan üriner sistem enfeksiyonu, enfeksiyonun seyrine göre akut ya da yineleyen üriner sistem enfeksiyonu, semptomların olup olmamasına göre semptomatik ya da aseptomatik üriner sistem enfeksiyonu", "answer_start": 579 } ] }, { "question": "Üriner sistem enfeksiyonları hangi anatomik bölgelere göre sınıflandırılır?", "id": 965, "answers": [ { "text": "alt veya üst üriner sistem", "answer_start": 355 } ] }, { "question": "Toplum kökenli ve hastane kökenli üriner sistem enfeksiyonu nasıl tanımlanır?", "id": 966, "answers": [ { "text": "komplike ya da komplike olmayan üriner sistem enfeksiyonu", "answer_start": 579 } ] }, { "question": "Komplike ve komplike olmayan üriner sistem enfeksiyonu nasıl tanımlanır?", "id": 967, "answers": [ { "text": "komplike edici faktörlerin varlığına ya da yokluğuna göre", "answer_start": 521 } ] }, { "question": "Üriner sistem enfeksiyonlarının enfeksiyonun seyrine göre sınıflandırılması nasıldır?", "id": 968, "answers": [ { "text": "akut ya da yineleyen", "answer_start": 664 } ] }, { "question": "Semptomlara göre üriner sistem enfeksiyonları nasıl sınıflandırılır?", "id": 969, "answers": [ { "text": "semptomatik ya da aseptomatik üriner sistem enfeksiyonu", "answer_start": 746 } ] }, { "question": "Üriner sistem enfeksiyonları hangi faktörlere göre farklı şekillerde gruplandırılabilir?", "id": 970, "answers": [ { "text": "komplike edici faktörlerin varlığına ya da yokluğuna", "answer_start": 521 } ] } ] }, { "context": "İntravenöz anestezik ajanlar lipofilik özellik göstermeleri nedeniyle beyine çok hızlı ulaşarak etki ederler. Farmakokinetik olarak enjeksiyondan sonra intravenöz anesteziklerin plazma düzey profilleri trifaziktir. Burada ilk faz 'dağılım fazı' olup yarılanma ömrü birkaç dakika, ikinci faz 'redistribüsyon fazı' olup 15-30 dakika, son faz 'eliminasyon fazı' olup birkaç saat ya da daha uzundur. Anestezinin kısa sürmesi, ilacın beyinden redistribüsyonla uzaklaştırılması, çizgili kas, yağ dokusu, diğer dokularda birikmesi sonucunda olur. İlaç eliminasyonu ise karaciğerde biyoinaktivasyon şeklinde oluşmaktadır.", "qas": [ { "question": "İntravenöz anestezik ajanlar neden beyine çok hızlı ulaşır?", "id": 971, "answers": [ { "text": "lipofilik özellik göstermeleri", "answer_start": 29 } ] }, { "question": "İntravenöz anesteziklerin plazma düzey profili kaç fazdan oluşur?", "id": 972, "answers": [ { "text": "trifazik", "answer_start": 202 } ] }, { "question": "İntravenöz anesteziklerin ilk fazı nedir ve yarılanma ömrü ne kadardır?", "id": 973, "answers": [ { "text": "birkaç dakika", "answer_start": 265 } ] }, { "question": "İntravenöz anesteziklerin ikinci fazı nedir ve ne kadar sürer?", "id": 974, "answers": [ { "text": "15-30 dakika", "answer_start": 318 } ] }, { "question": "İntravenöz anesteziklerin son fazı nedir ve ne kadar sürer?", "id": 975, "answers": [ { "text": "birkaç saat", "answer_start": 364 } ] }, { "question": "Anestezinin kısa sürmesi hangi mekanizmayla olur?", "id": 976, "answers": [ { "text": "redistribüsyon", "answer_start": 292 } ] }, { "question": "İntravenöz anesteziklerin eliminasyonu nasıl gerçekleşir?", "id": 977, "answers": [ { "text": "karaciğerde biyoinaktivasyon şeklinde", "answer_start": 562 } ] }, { "question": "İntravenöz anesteziklerin eliminasyon fazı ne kadar sürer?", "id": 978, "answers": [ { "text": "birkaç saat", "answer_start": 364 } ] }, { "question": "Redistribüsyon fazının süresi ne kadardır?", "id": 979, "answers": [ { "text": "15-30 dakika", "answer_start": 318 } ] }, { "question": "İntravenöz anestezik ajanlar vücutta hangi dokularda birikir?", "id": 980, "answers": [ { "text": "çizgili kas, yağ dokusu, diğer dokularda", "answer_start": 473 } ] } ] }, { "context": "Otojen dokular plastik cerrahide genellikle ilk seçenektir. Radyoterapi hikayesi çevresel dokularda ciddi bir kanlanma azlığı veya implant üzerinde sağlam olmayan bir yumuşak doku örtümü gibi bazı klinik senaryolarda implant kullanılması enfeksiyon veya implantın cildi delip çıkması gibi pek çok komplikasyona yol açabilmektedir. Bu durumlarda otojen dokuların seçilmesi daha uygundur. Alloplastik implantların yerine koyma, büyütme, sabitleme, güçlendirme ve yedekleme gibi sayısız kullanım alanı vardır. Potansiyel kullanım alanları yeni materyallerin geliştirilmesi ve biyomateryallerin dokulara entegrasyonunun gelişmesiyle beraber çoğalmaktadır. Otolog doku kullanımına kıyasla dezavantajlarına rağmen birçok avantajı da bulunmaktadır. Donör saha morbiditesinin olmaması, sınırsız kaynak sunması, operasyon süresini kısaltması, protezlerin kişiselleştirilebilmesi bu avantajlardan bazılarıdır.", "qas": [ { "question": "Otojen dokular plastik cerrahide genellikle kaçıncı tercihtir?", "id": 981, "answers": [ { "text": "ilk", "answer_start": 44 } ] }, { "question": "Radyoterapi hikayesi hangi durumlara yol açabilir?", "id": 982, "answers": [ { "text": "ciddi bir kanlanma azlığı veya implant üzerinde sağlam olmayan bir yumuşak doku örtümü", "answer_start": 100 } ] }, { "question": "Klinik senaryolarda implant kullanılması enfeksiyon veya implantın cildi delip çıkması gibi durumlarda hangi dokuların seçilmesi daha uygundur?", "id": 983, "answers": [ { "text": "otojen dokuların", "answer_start": 345 } ] }, { "question": "Alloplastik implantların hangi kullanım alanları vardır?", "id": 984, "answers": [ { "text": "yerine koyma, büyütme, sabitleme, güçlendirme ve yedekleme", "answer_start": 412 } ] }, { "question": "Yeni materyallerin geliştirilmesi neyi artırmaktadır?", "id": 985, "answers": [ { "text": "biyomateryallerin dokulara entegrasyonunun gelişmesiyle beraber çoğalmaktadır", "answer_start": 573 } ] }, { "question": "Otolog doku kullanımının dezavantajlarına rağmen hangi avantajları vardır?", "id": 986, "answers": [ { "text": "protezlerin kişiselleştirilebilmesi", "answer_start": 834 } ] }, { "question": "Alloplastik implantlar hangi komplikasyonlara yol açabilir?", "id": 987, "answers": [ { "text": "enfeksiyon veya implantın cildi delip çıkması", "answer_start": 238 } ] }, { "question": "Alloplastik implantların kişiselleştirilebilmesi neyi sağlar?", "id": 988, "answers": [ { "text": "avantajlar", "answer_start": 687 } ] }, { "question": "Otojen dokuların seçilmesinin uygunsuz olduğu durumlar nelerdir?", "id": 989, "answers": [ { "text": "implant kullanılması", "answer_start": 217 } ] }, { "question": "Otojen dokuların en önemli avantajlarından biri nedir?", "id": 990, "answers": [ { "text": "Donör saha morbiditesinin olmaması", "answer_start": 742 } ] } ] }, { "context": "Eser elementler; hücre zar geçirgenliğini modüle edebilir, gen ekspresyonunu düzenleyebilir, elektron transportuna, hormon ve vitaminlerin sentezine katılabilirler. Ayrıca vücuttaki antioksidan regülasyonunda önemli rol oynarlar.", "qas": [ { "question": "Eser elementler hücre zar geçirgenliğini nasıl etkiler?", "id": 991, "answers": [ { "text": "modüle edebilir", "answer_start": 42 } ] }, { "question": "Eser elementler gen ekspresyonuna nasıl katkıda bulunur?", "id": 992, "answers": [ { "text": "gen ekspresyonunu düzenleyebilir", "answer_start": 59 } ] }, { "question": "Eser elementler hangi süreçlere katılır?", "id": 993, "answers": [ { "text": "hormon ve vitaminlerin sentezi", "answer_start": 116 } ] }, { "question": "Eser elementler vücuttaki hangi regülasyonda rol oynar?", "id": 994, "answers": [ { "text": "antioksidan", "answer_start": 182 } ] }, { "question": "Eser elementler hücre zar geçirgenliğine etkisi nedir?", "id": 995, "answers": [ { "text": "hücre zar geçirgenliğini modüle edebilir", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "Eser elementler vücuttaki antioksidan regülasyonunda nasıl bir rol oynar?", "id": 996, "answers": [ { "text": "önemli", "answer_start": 209 } ] }, { "question": "Eser elementlerin neye katılabilirler?", "id": 997, "answers": [ { "text": "hormon ve vitaminlerin sentezi", "answer_start": 116 } ] }, { "question": "Eser elementlerin vücutta nasıl rol oynarlar?", "id": 998, "answers": [ { "text": "önemli", "answer_start": 209 } ] }, { "question": "Eser elementlerin hücre içi fonksiyonları nelerdir?", "id": 999, "answers": [ { "text": "hücre zar geçirgenliğini modüle edebilir", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "Eser elementler hangi biyolojik süreçlerde görev alır?", "id": 1000, "answers": [ { "text": "hücre zar geçirgenliğini modüle edebilir, gen ekspresyonunu düzenleyebilir, elektron transportuna, hormon ve vitaminlerin sentezine katılabilirler", "answer_start": 17 } ] } ] }, { "context": "Hashimoto tiroiditi klinikte en sık ötiroidi ile karşımıza çıkar. Diğer klinik prezentasyon şekilleri; subklinik hipotiroidi, aşikar hipotiroidi ve daha nadir olarak hipertiroididir. Klinik olarak; tiroid yetersizliği kademeli olarak oluşur. Toplumda prevalansı %10’lara kadar ulaşır ve yaş ile birlikte artış gösterir. HT hastalarında klinik özellikler ve kliniğin şiddeti her bireyde farklı şekiller gösterir. Ötiroid hastalar genellikle asemptomatik izlenirken; subklinik hipotiroidi ve aşikar hipotiroidi gelişen hastalarda daha çeşitli ve hastanın yaşam kalitesini olumsuz etkileyen semptomlar ortaya çıkar. Bu sistemik belirtiler en sık; halsizlik, uyku hali, kilo alma, saçlarda dökülme, ödem, deride kuruma, adet düzensizliği ve kabızlıktır. Hastalarda sistemik belirtilerle birlikte tiroid bezinin büyümesine bağlı bası belirtileri de görülebilir. Bunlar; disfoni (rekürren laringeal sinirin basısı), dispne (trakea basısı) ve disfajidir.", "qas": [ { "question": "Hashimoto tiroiditi klinikte en sık hangi durumla karşımıza çıkar?", "id": 1001, "answers": [ { "text": "ötiroidi", "answer_start": 36 } ] }, { "question": "Hashimoto tiroiditinin diğer klinik prezentasyon şekilleri nelerdir?", "id": 1002, "answers": [ { "text": "subklinik hipotiroidi, aşikar hipotiroidi ve daha nadir olarak hipertiroididir", "answer_start": 103 } ] }, { "question": "Tiroid yetersizliği klinik olarak nasıl oluşur?", "id": 1003, "answers": [ { "text": "kademeli olarak", "answer_start": 218 } ] }, { "question": "Hashimoto tiroiditinin toplumdaki prevalansı ne kadar olabilir?", "id": 1004, "answers": [ { "text": "%10", "answer_start": 262 } ] }, { "question": "Ötiroid hastalar genellikle nasıl izlenir?", "id": 1005, "answers": [ { "text": "asemptomatik", "answer_start": 440 } ] }, { "question": "Subklinik hipotiroidi ve aşikar hipotiroidi gelişen hastalarda ne tür belirtiler ortaya çıkar?", "id": 1006, "answers": [ { "text": "daha çeşitli ve hastanın yaşam kalitesini olumsuz etkileyen semptomlar", "answer_start": 528 } ] }, { "question": "Hashimoto tiroiditi hastalarında en sık görülen sistemik belirtiler nelerdir?", "id": 1007, "answers": [ { "text": "halsizlik, uyku hali, kilo alma, saçlarda dökülme, ödem, deride kuruma, adet düzensizliği ve kabızlık", "answer_start": 644 } ] }, { "question": "Hashimoto tiroiditi hastalarında hangi bası belirtileri görülebilir?", "id": 1008, "answers": [ { "text": "disfoni (rekürren laringeal sinirin basısı), dispne (trakea basısı) ve disfaji", "answer_start": 865 } ] }, { "question": "Tiroid bezinin büyümesine bağlı olarak hangi bası belirtisi oluşabilir?", "id": 1009, "answers": [ { "text": "disfoni", "answer_start": 865 } ] }, { "question": "Tiroid bezinin büyümesi hangi sinire bası yaparak disfoniye neden olur?", "id": 1010, "answers": [ { "text": "laringeal", "answer_start": 883 } ] } ] }, { "context": "Karaciğer hidatik kistlerin yaklaşık üçte birinde geniş bir yelpaze de komplikasyonlar görülmektedir. Hafif semptomlardan yaşamı tehdit edebilme potansiyeline sahip olduklarından hızlı teşhis ve acil müdahele gerekebilir. Kist hidatik komplikasyonları genel olarak; İntraperitoneal kist rüptürü, anaflaktik reaksiyonlar, safra yollarına fistülizasyon, diyafragmaya ve komşu organlara (kolon, mide, vena kava vb) rüptür, kist içeriğinin piyojenik enfeksiyonu, komşu organlara bası semptomlarına bağlı olarak görülür.", "qas": [ { "question": "Karaciğer hidatik kistlerin yaklaşık kaçında komplikasyonlar görülmektedir?", "id": 1011, "answers": [ { "text": "üçte birinde", "answer_start": 37 } ] }, { "question": "Karaciğer hidatik kistlerde hızlı teşhis ve acil müdahale neden gerekebilir?", "id": 1012, "answers": [ { "text": "Hafif semptomlardan yaşamı tehdit edebilme potansiyeline", "answer_start": 102 } ] }, { "question": "Kist hidatik komplikasyonlarından biri nedir?", "id": 1013, "answers": [ { "text": "İntraperitoneal kist rüptürü", "answer_start": 266 } ] }, { "question": "Kist hidatik komplikasyonları arasında hangi reaksiyonlar yer alır?", "id": 1014, "answers": [ { "text": "anaflaktik", "answer_start": 296 } ] }, { "question": "Safra yollarına fistülizasyon hangi hastalıkta bir komplikasyon olarak görülebilir?", "id": 1015, "answers": [ { "text": "Karaciğer hidatik kistler", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Kist hidatik komplikasyonları arasında diyafragmaya rüptürün yanında hangi organlara rüptür görülebilir?", "id": 1016, "answers": [ { "text": "kolon, mide, vena kava", "answer_start": 385 } ] }, { "question": "Kist içeriğinin hangi durumu kist hidatik komplikasyonları arasında yer alır?", "id": 1017, "answers": [ { "text": "piyojenik enfeksiyonu", "answer_start": 436 } ] }, { "question": "Kist hidatik komplikasyonları hangi tür semptomlara bağlı olarak görülür?", "id": 1018, "answers": [ { "text": "kist içeriğinin piyojenik enfeksiyonu, komşu organlara bası semptomlarına", "answer_start": 420 } ] }, { "question": "Kist hidatik komplikasyonları arasında safra yollarına hangi durum söz konusudur?", "id": 1019, "answers": [ { "text": "fistülizasyon", "answer_start": 337 } ] }, { "question": "Hangi komplikasyon kist içeriği ile ilişkili olarak ortaya çıkar?", "id": 1020, "answers": [ { "text": "piyojenik enfeksiyonu", "answer_start": 436 } ] } ] }, { "context": "Meme kanseri yayılımı, lenf ve kan dolaşımı yoluyla olur. Meme kanserinin en sık metastaz yaptığı organlar sırasıyla; kemik (%71), akciğer (%69), karaciğer (%65), plevra (%51), adrenal bez (%49), deri (%30), beyindir (%20). Özellikle ileri evre meme kanserinde, metastaz yaptığı organa bağlı olarak meme dışı semptomlar da görülebilmektedir. Beyin metastazı varlığında yavaş ilerleyen nörolojik defisit veya inme benzeri bir klinik tablo ile; kemik metastazı varlığında bel ve sırt ağrıları gözlenebilir. Yorgunluk, halsizlik, kilo kaybı gibi non-spesifik bulgular da gözlenebilmektedir.", "qas": [ { "question": "Meme kanseri yayılımı hangi yollarla gerçekleşir?", "id": 1021, "answers": [ { "text": "lenf ve kan dolaşımı", "answer_start": 23 } ] }, { "question": "Meme kanserinin en sık metastaz yaptığı organ hangisidir?", "id": 1022, "answers": [ { "text": "kemik", "answer_start": 118 } ] }, { "question": "Meme kanserinin plevraya metastaz yapma oranı nedir?", "id": 1023, "answers": [ { "text": "%51", "answer_start": 171 } ] }, { "question": "Meme kanserinin deri metastazı yapma oranı nedir?", "id": 1024, "answers": [ { "text": "%30", "answer_start": 202 } ] }, { "question": "İleri evre meme kanserinde metastaz yaptığı organa bağlı olarak hangi tür semptomlar görülebilir?", "id": 1025, "answers": [ { "text": "meme dışı", "answer_start": 299 } ] }, { "question": "Beyin metastazı varlığında hangi tür bir klinik tablo görülebilir?", "id": 1026, "answers": [ { "text": "yavaş ilerleyen nörolojik defisit veya inme", "answer_start": 369 } ] }, { "question": "Kemik metastazı varlığında hangi semptomlar gözlenebilir?", "id": 1027, "answers": [ { "text": "bel ve sırt ağrıları", "answer_start": 470 } ] }, { "question": "Meme kanseri hastalarında hangi non-spesifik bulgular gözlenebilir?", "id": 1028, "answers": [ { "text": "Yorgunluk, halsizlik, kilo kaybı", "answer_start": 505 } ] }, { "question": "Meme kanserinin beyine metastaz yapma oranı nedir?", "id": 1029, "answers": [ { "text": "%20", "answer_start": 218 } ] }, { "question": "Meme kanserinde kemik metastazının yaygınlığı nedir?", "id": 1030, "answers": [ { "text": "%71", "answer_start": 125 } ] } ] }, { "context": "ÇH prognozu glutensiz diyete uyuma bağlıdır. Glutensiz diyete ömür boyu uyumu iyi olan hastaların yaşam beklentisi sağlıklı populasyonla aynıdır. ÇH yaşam boyu süren, tedavi edilmediğinde artmış mortalite ve morbidite riskiyle ilişkili bir hastalıktır. Tanı konulmamış veya diyete uyum sağlamayan hastalarda komplikasyon olarak refrakter Çölyak hastalığı, Ulseratif Jejunoileit, Enteropati ilişkili T hücreli lenfoma gelişebilmektedir. Yine tedavi edilmemiş olgularda dalak hipofonksiyonu ve dolayısıyla dalak atrofisi oluşabilmekte, bu da hafıza hücrelerinde azalmaya yol açarak immun sistemi kapsüllü bakterilere karşı duyarlı hale getirmektedir.", "qas": [ { "question": "ÇH prognozu neye bağlıdır?", "id": 1031, "answers": [ { "text": "glutensiz diyete uyuma", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "Glutensiz diyete ömür boyu uyumu iyi olan hastaların yaşam beklentisi nasıldır?", "id": 1032, "answers": [ { "text": "sağlıklı populasyonla aynıdır", "answer_start": 115 } ] }, { "question": "ÇH tedavi edilmediğinde hangi risklerle ilişkilidir?", "id": 1033, "answers": [ { "text": "artmış mortalite ve morbidite", "answer_start": 188 } ] }, { "question": "Tanı konulmamış veya diyete uyum sağlamayan hastalarda hangi komplikasyonlar gelişebilir?", "id": 1034, "answers": [ { "text": "refrakter Çölyak hastalığı, Ulseratif Jejunoileit, Enteropati ilişkili T hücreli lenfoma", "answer_start": 328 } ] }, { "question": "Tedavi edilmemiş ÇH olgularında hangi organın fonksiyonu bozulabilir?", "id": 1035, "answers": [ { "text": "dalak", "answer_start": 468 } ] }, { "question": "Tedavi edilmemiş olgularda dalak atrofisi neye yol açabilir?", "id": 1036, "answers": [ { "text": "hafıza hücrelerinde azalmaya", "answer_start": 540 } ] }, { "question": "Dalak atrofisi immun sistemi hangi tür bakterilere karşı duyarlı hale getirir?", "id": 1037, "answers": [ { "text": "kapsüllü bakterilere", "answer_start": 594 } ] }, { "question": "ÇH hangi tür bir hastalıktır?", "id": 1038, "answers": [ { "text": "yaşam boyu süren", "answer_start": 149 } ] }, { "question": "Refrakter Çölyak hastalığı kimlerde gelişebilir?", "id": 1039, "answers": [ { "text": "Tanı konulmamış veya diyete uyum sağlamayan hastalarda", "answer_start": 253 } ] }, { "question": "Dalak hipofonksiyonu tedavi edilmemiş hangi hastalıkta görülebilir?", "id": 1040, "answers": [ { "text": "ÇH", "answer_start": 0 } ] } ] }, { "context": "Radikal sistektomi’nin komplikasyonları önceden var olan ek komorbiditelere ek olarak cerrahi prosedür, bağırsak anastomozu ve diversiyon ile ilişkilendirilmiştir. Geçirilmiş batın cerrahisi veya RT öyküsü ile ekstravezikal hastalığa ek olarak artmış VKİ’de radikal sistektomi morbiditesi için suçlanan faktörlerdir. Laparoskopik ve robotik radikal sistektominin komplikasyon oranları açık yönteme göre benzerdir. Postoperatif süreçte kardiyak, tromboembolik, pulmoner, enfeksiyoz ve renal komplikasyonların yanı sıra sepsis yüksek mortalite oranına sahiptir.", "qas": [ { "question": "Radikal sistektomi’nin komplikasyonları hangi faktörlerle ilişkilendirilmiştir?", "id": 1041, "answers": [ { "text": "cerrahi prosedür, bağırsak anastomozu ve diversiyon", "answer_start": 86 } ] }, { "question": "Geçirilmiş batın cerrahisi veya RT öyküsü hangi hastalıklarla ilişkilidir?", "id": 1042, "answers": [ { "text": "ekstravezikal", "answer_start": 210 } ] }, { "question": "Artmış VKİ radikal sistektomi morbiditesi için ne olarak görülmektedir?", "id": 1043, "answers": [ { "text": "suçlanan faktörlerdir", "answer_start": 294 } ] }, { "question": "Laparoskopik ve robotik radikal sistektomi'nin komplikasyon oranları hangi yönteme göre benzerdir?", "id": 1044, "answers": [ { "text": "açık yönteme", "answer_start": 385 } ] }, { "question": "Postoperatif süreçte yüksek mortalite oranına sahip komplikasyon nedir?", "id": 1045, "answers": [ { "text": "sepsis", "answer_start": 518 } ] }, { "question": "Radikal sistektomi sırasında kullanılan cerrahi prosedürlerden hangisi komplikasyonlarla ilişkilidir?", "id": 1046, "answers": [ { "text": "bağırsak anastomozu ve diversiyon", "answer_start": 104 } ] }, { "question": "Radikal sistektomi sonrasında hangi tür komplikasyonlar görülebilir?", "id": 1047, "answers": [ { "text": "kardiyak, tromboembolik, pulmoner, enfeksiyoz ve renal", "answer_start": 435 } ] }, { "question": "Geçirilmiş batın cerrahisi radikal sistektomi morbiditesi için hangi faktörle birlikte suçlanan bir etkendir?", "id": 1048, "answers": [ { "text": "RT öyküsü", "answer_start": 196 } ] }, { "question": "Laparoskopik ve robotik radikal sistektomi'nin komplikasyon oranları ile açık yöntem arasında nasıl bir fark vardır?", "id": 1049, "answers": [ { "text": "benzerdir", "answer_start": 403 } ] }, { "question": "Sepsis, radikal sistektomi sonrası hangi orana sahiptir?", "id": 1050, "answers": [ { "text": "yüksek mortalite", "answer_start": 525 } ] } ] }, { "context": "Distal tibia kırıkları yanlış kaynama, kaynamama ve enfeksiyon gibi komplikasyonlar nedeniyle kötü ayak bileği fonksiyonlarına meyillidir. Yanlış kaynamış bir distal 1/3 diafiz tibia kırığı, ayak bileği eklemi yüzeyine orantısız yük dağılımına bağlı olarak post travmatik artrite neden olur. Guo ve arkadaşları bu bölgenin tedavisinde İMÇ ve plak-vida ile osteosentezi kıyasladığı bir çalışmada İMÇ uygulanan hastaların takiplerinde daha iyi ayak bileği skorları elde etmiştir. Literatürde iki tedavi arasında ayak bileği fonksiyonel skorları arasında fark olmadığını belirten çalışmalar da mevcuttur.", "qas": [ { "question": "Distal tibia kırıkları hangi komplikasyonlar nedeniyle kötü ayak bileği fonksiyonlarına meyillidir?", "id": 1051, "answers": [ { "text": "yanlış kaynama, kaynamama ve enfeksiyon", "answer_start": 23 } ] }, { "question": "Yanlış kaynamış bir distal 1/3 diafiz tibia kırığı neye neden olur?", "id": 1052, "answers": [ { "text": "post travmatik artrit", "answer_start": 257 } ] }, { "question": "Post travmatik artrit, ayak bileği ekleminde neye bağlı olarak gelişir?", "id": 1053, "answers": [ { "text": "orantısız yük dağılımına", "answer_start": 219 } ] }, { "question": "Guo ve arkadaşlarının çalışmasında hangi tedavi yöntemi daha iyi ayak bileği skorları elde etmiştir?", "id": 1054, "answers": [ { "text": "İMÇ", "answer_start": 335 } ] }, { "question": "İMÇ ile hangi diğer tedavi yöntemi kıyaslanmıştır?", "id": 1055, "answers": [ { "text": "plak-vida ile osteosentez", "answer_start": 342 } ] }, { "question": "Literatürde iki tedavi arasında ayak bileği fonksiyonel skorları açısından ne belirtilmektedir?", "id": 1056, "answers": [ { "text": "fark olmadığını", "answer_start": 552 } ] }, { "question": "Yanlış kaynamış distal 1/3 diafiz tibia kırığı hangi eklemde sorun yaratır?", "id": 1057, "answers": [ { "text": "ayak bileği eklemi", "answer_start": 191 } ] }, { "question": "Guo ve arkadaşları daha iyi ne elde etmiştir?", "id": 1058, "answers": [ { "text": "ayak bileği skorları", "answer_start": 442 } ] }, { "question": "İMÇ tedavisinin takiplerinde hangi skorlar elde edilmiştir?", "id": 1059, "answers": [ { "text": "daha iyi ayak bileği skorları", "answer_start": 433 } ] }, { "question": "Distal tibia kırıklarında yanlış kaynama, kaynamama ve enfeksiyon gibi komplikasyonlar neye meyillidir?", "id": 1060, "answers": [ { "text": "kötü ayak bileği fonksiyonlarına", "answer_start": 94 } ] } ] }, { "context": "Uyku; belirli bir sürede, periyodik olarak, uyaran verildiğinde uyandırılabilen, geçici bilinçsizlik durumudur. Vücudun dinlenmesini sağlarken aynı zamanda tüm vücudu yaşama yeniden hazırlayan bir süreçtir. Uyku gereksinimi bireyin yaşam biçimi, yaş, cinsiyet, hastalık durumu, duygu durumu, kullanılan ilaçlar, sigara-alkol-madde bağımlıkları gibi durumlar, bireyin sedanter ya da aktif bir yaşam biçiminde olması gibi bir çok faktörle çok sıkı ilişkilidir. Uykunun NREM ve REM denilen iki farklı aşama arasında gidip geldiği kanıtlanmıştır. REM uykusunda dopamin ve serotonin salınımı inhibe olurken sigara dopamin ve serotonin salınımını uyarmakta ve bu da uyku ile uyanıklık arasında bir geçiş durumu oluşturmaktadır. Sigara içmeyenlere göre sigara içenlerde uykuda düzensiz nefes alma, uyku apnesi, uykusuzluk gibi uyku problemleri yaşama olasılığı daha yüksek iken sigara içenlerde daha kısa uyku süreleri, uykuya dalmada gecikme, uykuyu sürdürmede artan zorluk ve gündüz uyku hali gibi kötü uyku kalitesi ile ilişkili durumlar daha sık görülmektedir. Kötü uyku kalitesi depresyon, obezite, diabetes mellitus ve kardiyovasküler hastalık gibi kronik durumlar için bir risk faktörüdür. Bu hastalıkların zemininde ve şiddetinin artmasında sigara içimi en önemli unsurlardan biridir. Bu nedenle uyku kalitesi ile sigara içimi arasındaki etkileşimin incelenmesi, bir çok kronik hastalık için kritik sonuçlara sahiptir.", "qas": [ { "question": "Uyku nedir?", "id": 1061, "answers": [ { "text": "geçici bilinçsizlik durumudur", "answer_start": 81 } ] }, { "question": "Uyku gereksinimi hangi faktörlerle ilişkilidir?", "id": 1062, "answers": [ { "text": "bireyin yaşam biçimi, yaş, cinsiyet, hastalık durumu, duygu durumu, kullanılan ilaçlar, sigara-alkol-madde bağımlıkları gibi durumlar, bireyin sedanter ya da aktif bir yaşam biçiminde olması", "answer_start": 224 } ] }, { "question": "Uyku kaç farklı aşama arasında gidip gelir?", "id": 1063, "answers": [ { "text": "iki", "answer_start": 487 } ] }, { "question": "Sigara, dopamin ve serotonin salınımını nasıl etkiler?", "id": 1064, "answers": [ { "text": "dopamin ve serotonin salınımını uyarmakta", "answer_start": 609 } ] }, { "question": "Sigara içmeyenlere göre sigara içenlerde hangi uyku problemleri daha sık görülür?", "id": 1065, "answers": [ { "text": "uykuda düzensiz nefes alma, uyku apnesi, uykusuzluk", "answer_start": 763 } ] }, { "question": "Sigara içenlerde daha sık görülen kötü uyku kalitesi ile ilişkili durumlar nelerdir?", "id": 1066, "answers": [ { "text": "kısa uyku süreleri, uykuya dalmada gecikme, uykuyu sürdürmede artan zorluk ve gündüz uyku hali", "answer_start": 893 } ] }, { "question": "Kötü uyku kalitesi hangi kronik durumlar için bir risk faktörüdür?", "id": 1067, "answers": [ { "text": "depresyon, obezite, diabetes mellitus ve kardiyovasküler hastalık", "answer_start": 1077 } ] }, { "question": "Sigara içimi hangi durumların şiddetinin artmasında en önemli unsurlardan biridir?", "id": 1068, "answers": [ { "text": "depresyon, obezite, diabetes mellitus ve kardiyovasküler hastalık", "answer_start": 1077 } ] }, { "question": "Uyku sırasında REM uykusunda ne olur?", "id": 1069, "answers": [ { "text": "dopamin ve serotonin salınımı inhibe olur", "answer_start": 557 } ] }, { "question": "Uyku ile sigara içimi arasındaki etkileşimin incelenmesi neden önemlidir?", "id": 1070, "answers": [ { "text": "bir çok kronik hastalık", "answer_start": 1364 } ] } ] }, { "context": "Sigara içmek erken ölümlerin ve önlenebilen hastalıkların önemli bir sebebi olup insanların sağlığını etkileyen alışkanlıklardandır. Sigara içenler mortalite etkileri dışında içmeyenlere göre daha fazla hastalanıp, gündelik aktiviteden daha fazla yoksun kalırlar. Bu kişilerin beklenen yaşam süreleri içmeyenlerle karşılaştırıldığında 20-25 yıl daha kısadır. Sigara içme ile akciğer kanserinden ölümler arasında belirgin bir ilişkinin varlığı 1964 yılında kanıtlanmıştır. Sigara içenlerde akciğer kanseri riskinin arttığı, içilen sigara sayısı ile içme süresinin uzunluğu da riski artırdığı saptanmıştır. Sigara içilmesinden veya sigara dumanına maruz kalınmasından dolayı on kişiden yaklaşık dokuzu akciğer kanserine yakalanmaktadır. Sigara içenler, bugün daha az sigara içseler bile, 1964’te olduğundan daha fazla akciğer kanseri riski taşımaktadırlar. Bunun nedeni ise, sigaraların üretiminde ve içerdiği kimyasallarda yapılan değişiklerdir. Sigara içenlerin kalp hastalığı, felç ve akciğer kanseri gelişimi olasılığı sigara içmeyenlere göre daha yüksektir. Sigara içmek koroner kalp hastalığı riskini 2 ila 4 kat artırırken, erkeklerde akciğer kanser riskini 25 kez artırmaktadır. Tütünün en çok tüketilen şekli olan sigara, özellikle 1920 yılında yapılan reklam kampanyalarından dolayı kullanımı yaygınlaşmıştır. Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da 1930-1960 yılları arasında yapılan çalışmalarda sigaranın akciğer kanseri, kronik bronşit ve kardiyovasküler hastalıklarla ilişkili olduğu saptanmıştır. Bunun sonucunda sigara karşıtı faaliyetler başlamış ve sigara kullanımını azaltmaya yönelik çalışmalar hız kazanmıştır.", "qas": [ { "question": "Sigara içmek hangi tür hastalıkların önemli bir sebebidir?", "id": 1071, "answers": [ { "text": "önlenebilen", "answer_start": 32 } ] }, { "question": "Sigara içenlerin beklenen yaşam süreleri içmeyenlerle karşılaştırıldığında ne kadar daha kısadır?", "id": 1072, "answers": [ { "text": "20-25 yıl", "answer_start": 335 } ] }, { "question": "Sigara içme ile akciğer kanserinden ölümler arasında belirgin bir ilişkinin varlığı hangi yıl kanıtlanmıştır?", "id": 1073, "answers": [ { "text": "1964", "answer_start": 443 } ] }, { "question": "Sigara içenlerde akciğer kanseri riskini artıran faktörler nelerdir?", "id": 1074, "answers": [ { "text": "içilen sigara sayısı ile içme süresinin uzunluğu", "answer_start": 523 } ] }, { "question": "Akciğer kanserine yakalanma oranı sigara içenlerde ne kadardır?", "id": 1075, "answers": [ { "text": "on kişiden yaklaşık dokuzu", "answer_start": 673 } ] }, { "question": "Sigara içenlerde 1964’ten bu yana akciğer kanseri riskinin artmasının nedeni nedir?", "id": 1076, "answers": [ { "text": "sigaraların üretiminde ve içerdiği kimyasallarda yapılan değişikler", "answer_start": 873 } ] }, { "question": "Sigara içmek koroner kalp hastalığı riskini ne kadar artırır?", "id": 1077, "answers": [ { "text": "2 ila 4 kat", "answer_start": 1105 } ] }, { "question": "Sigara içmenin erkeklerde akciğer kanseri riskini ne kadar artırdığı belirtilmiştir?", "id": 1078, "answers": [ { "text": "25 kez", "answer_start": 1163 } ] }, { "question": "Sigara kullanımının özellikle hangi yıl yapılan reklam kampanyalarından dolayı yaygınlaştığı belirtilmiştir?", "id": 1079, "answers": [ { "text": "1920", "answer_start": 1239 } ] }, { "question": "Avrupa ve Amerika'da 1930-1960 yılları arasında yapılan çalışmalarda sigaranın hangi hastalıklarla ilişkili olduğu saptanmıştır?", "id": 1080, "answers": [ { "text": "akciğer kanseri, kronik bronşit ve kardiyovasküler", "answer_start": 1409 } ] } ] }, { "context": "Dünya üzerinde, üst ve alt solunum yolu enfeksiyonuna neden olan çok sayıda viral enfeksiyon etkeni tanımlanmıştır. Sağlıklı kişilerde, 2-60 yaşlarında, bu enfeksiyonlar konağın bağışıklık sistemi tarafından genellikle baskılanır ve hastalık semptomları üst solunum yolu enfeksiyon belirtileri ile sınırlı kalır. Enfekte kişiler sadece hafif ve geçici soğuk algınlığı benzeri semptomlar yaşarlar. Bununla birlikte, 2 yaşından küçük çocuklarda, 65 yaşından büyük yetişkinlerde, kronik akciğer hastalığı, nöromüsküler hastalığı, hava yolu anomalileri, astım veya hemodinamik olarak önemli konjenital kalp hastalığı olan hastalarda ve ayrıca bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda solunum semptomları daha yaygın, şiddetli ve yaşamı tehdit eden tablolar ile karşımıza çıkmaktadır.", "qas": [ { "question": "Üst ve alt solunum yolu enfeksiyonuna neden olan ne tanımlanmıştır?", "id": 1081, "answers": [ { "text": "viral enfeksiyon etkeni", "answer_start": 76 } ] }, { "question": "Sağlıklı kişilerde bu enfeksiyonlar genellikle hangi yaş aralığında baskılanır?", "id": 1082, "answers": [ { "text": "2-60", "answer_start": 136 } ] }, { "question": "Enfekte kişilerde genellikle hangi tür semptomlar yaşanır?", "id": 1083, "answers": [ { "text": "hafif ve geçici soğuk algınlığı benzeri", "answer_start": 336 } ] }, { "question": "2 yaşından küçük çocuklarda solunum semptomları nasıl seyreder?", "id": 1084, "answers": [ { "text": "daha yaygın, şiddetli ve yaşamı tehdit eden tablolar", "answer_start": 701 } ] }, { "question": "Kronik akciğer hastalığı olan hastalarda solunum semptomları nasıl seyreder?", "id": 1085, "answers": [ { "text": "daha yaygın, şiddetli ve yaşamı tehdit eden", "answer_start": 701 } ] }, { "question": "Hangi yaş grubundaki yetişkinlerde solunum semptomları daha şiddetli olabilir?", "id": 1086, "answers": [ { "text": "65", "answer_start": 444 } ] }, { "question": "Bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda solunum semptomları nasıl bir tablo ile karşımıza çıkar?", "id": 1087, "answers": [ { "text": "daha yaygın, şiddetli ve yaşamı tehdit eden", "answer_start": 701 } ] }, { "question": "Sağlıklı kişilerde enfeksiyonlar hangi belirtilerle sınırlı kalır?", "id": 1088, "answers": [ { "text": "üst solunum yolu enfeksiyon belirtileri", "answer_start": 254 } ] }, { "question": "Nöromüsküler hastalığı olan hastalarda solunum semptomları nasıl seyreder?", "id": 1089, "answers": [ { "text": "daha yaygın, şiddetli ve yaşamı tehdit eden", "answer_start": 701 } ] }, { "question": "Hangi tür hastalığı olan kişilerde solunum semptomları daha yaygın ve şiddetli olabilir?", "id": 1090, "answers": [ { "text": "kronik akciğer hastalığı, nöromüsküler hastalığı, hava yolu anomalileri, astım veya hemodinamik olarak önemli konjenital kalp hastalığı", "answer_start": 477 } ] } ] }, { "context": "TBH sonrasında beyin dokusunda oluşan hasarlanma, primer ve sekonder olmak üzere ikiye ayrılır. Primer (birincil) hasarlanma; olay anında oluşur. Sekonder (ikincil) hasarlanma ise travmadan dakikalar, günler hatta haftalar sonra oluşabilmektedir. TBH yönetiminde esas prensip, sekonder beyin hasarının önüne geçmektir. Bunun sebebi; sekonder hasarlanmanın çeşitli tedavi yöntemleri sayesinde önlenebilirliği ve mortalite ve nörolojik sonuçlar üzerinde olan etkisinin primer hasarlanmadan daha fazla olmasıdır. Nitekim; TBH yönetimi ve tedavisiyle ilgili çoğu araştırma ve kaynak, sekonder hasarlanmayı önleme ve tedavi etme ile ilgilidir.", "qas": [ { "question": "TBH sonrasında beyin dokusunda oluşan hasarlanma hangi gruplara ayrılır?", "id": 1091, "answers": [ { "text": "primer ve sekonder", "answer_start": 50 } ] }, { "question": "Primer hasarlanma ne zaman oluşur?", "id": 1092, "answers": [ { "text": "olay anında", "answer_start": 126 } ] }, { "question": "Sekonder hasarlanma ne zaman oluşabilmektedir?", "id": 1093, "answers": [ { "text": "travmadan dakikalar, günler hatta haftalar sonra", "answer_start": 180 } ] }, { "question": "TBH yönetiminde esas prensip nedir?", "id": 1094, "answers": [ { "text": "sekonder beyin hasarının önüne geçmektir", "answer_start": 277 } ] }, { "question": "Sekonder hasarlanmanın önlenebilir olmasının sebebi nedir?", "id": 1095, "answers": [ { "text": "çeşitli tedavi yöntemleri", "answer_start": 356 } ] }, { "question": "Sekonder hasarlanma mortalite ve nörolojik sonuçlar üzerinde nasıl bir etkiye sahiptir?", "id": 1096, "answers": [ { "text": "primer hasarlanmadan daha fazla", "answer_start": 467 } ] }, { "question": "TBH yönetimi ve tedavisiyle ilgili çoğu araştırma ne ile ilgilidir?", "id": 1097, "answers": [ { "text": "sekonder hasarlanmayı önleme ve tedavi etme", "answer_start": 580 } ] }, { "question": "Primer ve sekonder hasarlanma hangi durumda meydana gelir?", "id": 1098, "answers": [ { "text": "TBH sonrasında", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Sekonder hasarlanmanın primer hasarlanmadan daha fazla etkisi olduğu alanlar nelerdir?", "id": 1099, "answers": [ { "text": "önlenebilirliği ve mortalite ve nörolojik sonuçlar", "answer_start": 392 } ] }, { "question": "Sekonder hasarlanma hangi zaman aralıklarında meydana gelebilir?", "id": 1100, "answers": [ { "text": "dakikalar, günler hatta haftalar sonra", "answer_start": 190 } ] } ] }, { "context": "Kronik otitis media (KOM), orta kulak, mastoid hücreler ve östaki tüpü mukozalarının persistan enfeksiyon ve/veya inflamasyonu olarak tanımlanır. Uzak doğu Asya, Afrika ve batı Pasifik ülkelerinde daha sık olmak üzere tüm dünyada yaygın olarak görülen bir hastalıktır. Başlıca belirtileri timpanik membranda perforasyon, sürekli veya aralıklı kulak akıntısı, genellikle ileti tipi olmak üzere işitme kaybıdır. İşitme kaybı bakteriyel toksinlerin iç kulağa geçmesi veya iç kulağın da enfeksiyon veya inflamasyondan etkilenmesi ile sensörinöral veya mikst tiplerde de olabilir.", "qas": [ { "question": "Kronik otitis media (KOM) nedir?", "id": 1101, "answers": [ { "text": "orta kulak, mastoid hücreler ve östaki tüpü mukozalarının persistan enfeksiyon ve/veya inflamasyon", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "Kronik otitis media (KOM) hangi bölgelerde daha sık görülmektedir?", "id": 1102, "answers": [ { "text": "Uzak doğu Asya, Afrika ve batı Pasifik ülkelerinde", "answer_start": 146 } ] }, { "question": "Kronik otitis media (KOM) hastalığının başlıca belirtileri nelerdir?", "id": 1103, "answers": [ { "text": "timpanik membranda perforasyon, sürekli veya aralıklı kulak akıntısı, genellikle ileti tipi olmak üzere işitme kaybıdır", "answer_start": 289 } ] }, { "question": "KOM'a bağlı işitme kaybı hangi tiplerde olabilir?", "id": 1104, "answers": [ { "text": "sensörinöral veya mikst", "answer_start": 530 } ] }, { "question": "KOM hastalığında işitme kaybı nasıl gelişebilir?", "id": 1105, "answers": [ { "text": "bakteriyel toksinlerin iç kulağa geçmesi veya iç kulağın da enfeksiyon veya inflamasyondan etkilenmesi ile", "answer_start": 423 } ] }, { "question": "KOM'un dünya genelinde yaygın olduğu bölgelerden nelerdir?", "id": 1106, "answers": [ { "text": "Uzak doğu Asya, Afrika ve batı Pasifik ülkelerinde", "answer_start": 146 } ] }, { "question": "KOM'da timpanik membranda ne görülebilir?", "id": 1107, "answers": [ { "text": "perforasyon", "answer_start": 308 } ] }, { "question": "KOM hastalığı genellikle hangi tip işitme kaybına neden olur?", "id": 1108, "answers": [ { "text": "ileti tipi", "answer_start": 370 } ] }, { "question": "KOM hangi tip enfeksiyon ve inflamasyonla tanımlanır?", "id": 1109, "answers": [ { "text": "persistan", "answer_start": 85 } ] }, { "question": "KOM hangi organlarda enfeksiyon ve inflamasyona neden olur?", "id": 1110, "answers": [ { "text": "orta kulak, mastoid hücreler ve östaki tüpü mukozalarının", "answer_start": 27 } ] } ] }, { "context": "Sezaryen doğum tıbbi endikasyon olduğunda hayat kurtarıcı bir operasyondur, bununla birlikte kadın ve çocuk sağlığı üzerine de kısa ve uzun dönem etkileri mevcuttur. Vajinal doğuma göre sezaryen doğumda maternal morbitide ve mortalite prevalansı daha yüksektir. Sezaryen doğum anormal plasentasyon, artmış uterin rüptür riski, ektopik gebelik, ölü doğum ve preterm doğumla ilişkilidir, bu riskler geçirilmiş sezaryen sayısı ile doğru orantılı artar. Sezaryen doğum ile doğan bebeklerin vajinal doğumla doğan bebeklerden farklı hormonal, fiziksel, floral yapıları olduğuna dair kanıtlar ortaya çıkmaktadır. Farklı medikasyonlara maruziyet neonatal fizyolojiyi değiştirebilir. Sezaryen doğumun kısa dönem neonatal etkilerine bakıldığında, değişmiş immun sistem gelişimi, artmış allerji oranları, atopi, astım, azalmış barsak florası çeşitliliği ile karşılaşılabilir. Bu risklerin uzun dönem etkileri daha az araştırılmasına rağmen geç dönem çocukluk çağı obezitesi ve astım ile sezaryen doğum ilişkisi sıklıkla raporlanmaktadır. Sezaryen doğumun kognitif ve eğitimsel sonuçlarını araştıran az sayıda çalışma mevcuttur. Sezaryen doğumun çocukluk dönemi üzerine etkilerinin, potansiyel mekanizmasının anlaşılması bu sonuçları önleme stratejileri geliştirmek adına önemlidir.", "qas": [ { "question": "Sezaryen doğum hangi durumlarda hayat kurtarıcı bir operasyondur?", "id": 1111, "answers": [ { "text": "tıbbi endikasyon olduğunda", "answer_start": 15 } ] }, { "question": "Vajinal doğuma göre sezaryen doğumda hangi prevalanslar daha yüksektir?", "id": 1112, "answers": [ { "text": "maternal morbitide ve mortalite", "answer_start": 203 } ] }, { "question": "Sezaryen doğum ile hangi riskler ilişkilidir?", "id": 1113, "answers": [ { "text": "anormal plasentasyon, artmış uterin rüptür riski, ektopik gebelik, ölü doğum ve preterm doğumla", "answer_start": 277 } ] }, { "question": "Sezaryen doğum ile doğan bebeklerin vajinal doğumla doğan bebeklerden farklı hangi yapıları vardır?", "id": 1114, "answers": [ { "text": "hormonal, fiziksel, floral", "answer_start": 527 } ] }, { "question": "Sezaryen doğumun kısa dönem neonatal etkilerinden biri nedir?", "id": 1115, "answers": [ { "text": "değişmiş immun sistem gelişimi", "answer_start": 737 } ] }, { "question": "Sezaryen doğumun uzun dönem etkileri arasında hangi durum sıklıkla raporlanmaktadır?", "id": 1116, "answers": [ { "text": "çocukluk çağı obezitesi", "answer_start": 939 } ] }, { "question": "Sezaryen doğumun hangi sonuçlarını araştıran az sayıda çalışma mevcuttur?", "id": 1117, "answers": [ { "text": "kognitif ve eğitimsel", "answer_start": 1044 } ] }, { "question": "Sezaryen doğumun çocukluk dönemi üzerine etkilerinin anlaşılması neden önemlidir?", "id": 1118, "answers": [ { "text": "bu sonuçları önleme stratejileri geliştirmek adına", "answer_start": 1209 } ] }, { "question": "Sezaryen doğum ile anormal plasentasyon riski nasıl etkilenir?", "id": 1119, "answers": [ { "text": "geçirilmiş sezaryen sayısı ile doğru orantılı artar", "answer_start": 397 } ] }, { "question": "Neonatal fizyolojiyi ne değiştirebilir?", "id": 1120, "answers": [ { "text": "Farklı medikasyonlara maruziyet", "answer_start": 606 } ] } ] }, { "context": "Şizofreni çok çeşitli psikiyatrik belirtilerin bir araya gelmesi ile oluşan bir sendromdur. Karakteristik düşünce ve algı bozuklukları, bilişsel bozukluklar, motor anormallikler, avolüsyon, apati, iletişimde zorluklar ve duygulanımda kısıtlılık gibi çeşitli semptomlarla kliniğe yansımaktadır. Ancak bu belirti ve bulguların hiçbiri şizofreni için patognomonik değildir ve çok çeşitli hastalıklarda da görülebilmektedir. Şizofreni belirtileri pozitif, negatif, dezorganizasyon, duygulanım ve bilişsel belirtiler olmak üzere beş boyutta değerlendirilmektedir. Pozitif belirtiler, gerçeği değerlendirmenin bozulması ile ilişkilidir, sanrı ve varsanıları içerir. Negatif belirtiler normal fonksiyonların azalması ya da eksikliği olarak tanımlanmaktadır. Duygulanımda kısıtlılık, konuşma ve iletişimde azalma, irade/istençte azalma (avolüsyon), asosyallik, anhedoni ve toplumdan çekilme negatif belirtiler içinde sayılmaktadır. Dezorganizasyon belirtileri arasında dağınık konuşma ve davranış ile uygunsuz duygulanım yer almaktadır. Formal düşünce bozukluğu mantıklı, amaca yönelik düşünce sürecinde parçalanmayı ifade etmektedir. Raydan çıkma, neolojizm, bloklar, çevresel ve teğetsel konuşma formal düşünce bozukluğuna örnek olarak verilmektedir. Dezorganize davranış ve uygunsuz duygulanım sıklıkla çağrışımlarda dağınıklıkla birlikte görülmektedir. Şizofrenide psikomotor belirtiler devinimde azalma ve artma gibi niceliksel değişikliklerden, dağınık davranış ve katatoniye kadar değişen şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Hastalarda yaygın olarak kısıtlı duygulanım görülmekle beraber, anksiyete belirtileri ve çökkün ya da taşkın duyguduruma da sık rastlanmaktadır.", "qas": [ { "question": "Şizofreni nedir?", "id": 1121, "answers": [ { "text": "bir sendrom", "answer_start": 76 } ] }, { "question": "Şizofreninin karakteristik semptomları nelerdir?", "id": 1122, "answers": [ { "text": "düşünce ve algı bozuklukları, bilişsel bozukluklar, motor anormallikler, avolüsyon, apati, iletişimde zorluklar ve duygulanımda kısıtlılık", "answer_start": 106 } ] }, { "question": "Şizofreni belirtileri kaç boyutta değerlendirilir?", "id": 1123, "answers": [ { "text": "beş", "answer_start": 524 } ] }, { "question": "Pozitif belirtiler ne ile ilişkilidir?", "id": 1124, "answers": [ { "text": "gerçeği değerlendirmenin bozulması", "answer_start": 579 } ] }, { "question": "Negatif belirtiler nasıl tanımlanmaktadır?", "id": 1125, "answers": [ { "text": "normal fonksiyonların azalması ya da eksikliği", "answer_start": 679 } ] }, { "question": "Şizofrenide negatif belirtiler nelerdir?", "id": 1126, "answers": [ { "text": "Duygulanımda kısıtlılık, konuşma ve iletişimde azalma, irade/istençte azalma (avolüsyon), asosyallik, anhedoni ve toplumdan çekilme", "answer_start": 751 } ] }, { "question": "Dezorganizasyon belirtileri nelerdir?", "id": 1127, "answers": [ { "text": "dağınık konuşma ve davranış ile uygunsuz duygulanım", "answer_start": 961 } ] }, { "question": "Formal düşünce bozukluğu nedir?", "id": 1128, "answers": [ { "text": "mantıklı, amaca yönelik düşünce sürecinde parçalanma", "answer_start": 1054 } ] }, { "question": "Formal düşünce bozukluğuna örnek olarak ne verilmektedir?", "id": 1129, "answers": [ { "text": "Raydan çıkma, neolojizm, bloklar, çevresel ve teğetsel konuşma", "answer_start": 1127 } ] }, { "question": "Şizofrenide psikomotor belirtiler nasıl ortaya çıkabilir?", "id": 1130, "answers": [ { "text": "devinimde azalma ve artma gibi niceliksel değişikliklerden, dağınık davranış ve katatoniye kadar değişen şekillerde", "answer_start": 1383 } ] } ] }, { "context": "Böbreklerin vücut sıvı ve elektrolit dengesinin düzenlenmesinde önemli bir rolü mevcuttur. Bu nedenle böbrek yetmezliği geliştiği zaman sıvı, elektrolit ve asit-baz dengesinde bozukluklar kaçınılmazdır. Elektrolit ve asit-baz düzensizlikleri kronik böbrek hastalığı (KBH) ve son dönem böbrek yetmezliği (SDBY) hastalarında önemli morbidite ve mortalite nedenidir. Potasyum (K), hücre içi sıvının en önemli katyonudur. Toplam vücut potasyumunun >%98'i hücre içinde ve <%2'si hücre dışında bulunur. KBH ve SDBY kaçınılmaz olarak potasyum düzensizliklerine, buna bağlı kardiyovasküler olaylara ve mortalite riskinde artışa yol açar. KBH’da görülen hiperkaleminin klinik belirtileri, spesifik olmayan kas güçsüzlüğünden parestezi, felç, kardiyak aritmiler ve kardiyak arreste kadar geniş ölçüde değişir. Hiperkaleminin kardiyak belirtileri kritik öneme sahiptir. KBH’da görülen bir diğer bozukluk ise metabolik asidozdur. Azalan böbrek fonksiyonu ile bikarbonat koruma ve üretme kapasitesi azalırken, KBH'deki net endojen asit üretimi değişmeden kalır ve asidoz oluşumuna yol açar. Kronik böbrek hastalığı olan olgularda kronik metabolik asidozun kemiğin rezorpsiyonuna neden olduğu bilinmektedir. KBH hastaları idrar dilüsyon/konsantrasyon mekanizmalarındaki bozukluklar nedeniyle hiponatremi riski altındadır. Ek olarak hem hipo hem de hipermagnezemi, glomerüler filtrasyon hızı (GFH) azalmış, hastanede yatan hastalarda yaygındır.", "qas": [ { "question": "Böbreklerin vücut sıvı ve elektrolit dengesindeki rolü nedir?", "id": 1131, "answers": [ { "text": "düzenlenmesinde önemli bir rolü mevcuttur", "answer_start": 48 } ] }, { "question": "Böbrek yetmezliği geliştiğinde hangi dengesizlikler kaçınılmazdır?", "id": 1132, "answers": [ { "text": "sıvı, elektrolit ve asit-baz", "answer_start": 136 } ] }, { "question": "Kronik böbrek hastalığı ve son dönem böbrek yetmezliği hastalarında hangi düzensizlikler morbidite ve mortaliteye neden olabilir?", "id": 1133, "answers": [ { "text": "Elektrolit ve asit-baz", "answer_start": 203 } ] }, { "question": "Potasyumun vücut içindeki dağılımı nasıldır?", "id": 1134, "answers": [ { "text": ">%98'i hücre içinde ve <%2'si hücre dışında", "answer_start": 444 } ] }, { "question": "Hiperkaleminin klinik belirtileri nelerdir?", "id": 1135, "answers": [ { "text": "parestezi, felç, kardiyak aritmiler ve kardiyak arreste", "answer_start": 716 } ] }, { "question": "Kronik böbrek hastalığında metabolik asidoz nasıl oluşur?", "id": 1136, "answers": [ { "text": "Azalan böbrek fonksiyonu ile bikarbonat koruma ve üretme kapasitesi azalırken, KBH'deki net endojen asit üretimi değişmeden kalır", "answer_start": 918 } ] }, { "question": "Kronik metabolik asidozun kemikler üzerindeki etkisi nedir?", "id": 1137, "answers": [ { "text": "rezorpsiyonu", "answer_start": 1151 } ] }, { "question": "Kronik böbrek hastalığı olan hastalar hangi risk altındadır?", "id": 1138, "answers": [ { "text": "hiponatremi", "answer_start": 1278 } ] }, { "question": "Hipo ve hipermagnezemi hangi hastalarda yaygındır?", "id": 1139, "answers": [ { "text": "hastanede yatan hastalarda", "answer_start": 1392 } ] }, { "question": "Hiperkaleminin kardiyak belirtileri ne kadar önemlidir?", "id": 1140, "answers": [ { "text": "kritik öneme", "answer_start": 836 } ] } ] }, { "context": "Mutlak lenfosit sayısının iki katına çıktığı ay sayısının belirlenmesiyle hesaplanan değer LDT’dir. Yapılan çalışmalar LDT’ın hastalık seyrini ve progresyonunu tahmin etmede yararlı olduğunu göstermektedir. LDT’nin 12 ay ve 12 aydan daha az olması, hastaların prognozunun kötü olabileceğini anlatırken, LDT’nin 12 aydan daha uzun olması, iyi prognoz göstergesidir.", "qas": [ { "question": "LDT nasıl hesaplanır?", "id": 1141, "answers": [ { "text": "Mutlak lenfosit sayısının iki katına çıktığı ay sayısının belirlenmesiyle", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "LDT neyi tahmin etmede yararlıdır?", "id": 1142, "answers": [ { "text": "progresyon", "answer_start": 146 } ] }, { "question": "LDT’nin 12 aydan daha uzun olması neyi gösterir?", "id": 1143, "answers": [ { "text": "iyi prognoz", "answer_start": 338 } ] }, { "question": "LDT’nin 12 ay ve 12 aydan daha az olması neyi anlatır?", "id": 1144, "answers": [ { "text": "hastaların prognozunun kötü olabileceğini", "answer_start": 249 } ] }, { "question": "LDT nedir?", "id": 1145, "answers": [ { "text": "Mutlak lenfosit sayısının iki katına çıktığı ay sayısının belirlenmesiyle hesaplanan değer", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "LDT’nin 12 aydan uzun olması ne anlama gelir?", "id": 1146, "answers": [ { "text": "iyi prognoz", "answer_start": 338 } ] }, { "question": "LDT’nin 12 ay veya daha az olması neyi gösterir?", "id": 1147, "answers": [ { "text": "prognozunun kötü olabileceğini", "answer_start": 260 } ] }, { "question": "LDT değeri neyin tahmininde kullanılır?", "id": 1148, "answers": [ { "text": "hastalık seyrini ve progresyon", "answer_start": 126 } ] }, { "question": "LDT, prognozu nasıl etkileyebilir?", "id": 1149, "answers": [ { "text": "kötü", "answer_start": 272 } ] }, { "question": "Yapılan çalışmalar LDT’nin hangi konularda yararlı olduğunu göstermektedir?", "id": 1150, "answers": [ { "text": "hastalık seyrini ve progresyonunu tahmin etmede", "answer_start": 126 } ] } ] }, { "context": "HCC’de mevcut olan tedavi yöntemleri:\n• Karaciğer transplantasyonu\n• Radyofrekans ablasyon, mikrodalga ablasyon ve kriyoablasyon\n• Perkütan etanol veya asetik asit ablasyonu\n• Geri dönüşümsüz elektroporasyon\n• Transarteriyel kemoembolizasyon (TAKE)\n• Transarteriyel radyoembolizasyon (TARE)\n• Radyasyon tedavisi ve stereotaktik radyasyon tedavisi\n• Sitotoksik ajanlar ve moleküler hedefli tedaviler ile sistemik kemoterapi\n• İmmunoterapi", "qas": [ { "question": "HCC'de mevcut olan tedavi yöntemlerinden biri nedir?", "id": 1151, "answers": [ { "text": "Karaciğer transplantasyonu", "answer_start": 40 } ] }, { "question": "HCC'de hangi ablasyon teknikleri kullanılır?", "id": 1152, "answers": [ { "text": "Radyofrekans ablasyon, mikrodalga ablasyon ve kriyoablasyon", "answer_start": 69 } ] }, { "question": "Perkütan ablasyon yöntemleri arasında hangi maddeler kullanılır?", "id": 1153, "answers": [ { "text": "etanol veya asetik asit", "answer_start": 140 } ] }, { "question": "Transarteriyel kemoembolizasyon kısaltması nedir?", "id": 1154, "answers": [ { "text": "TAKE", "answer_start": 243 } ] }, { "question": "Transarteriyel radyoembolizasyon kısaltması nedir?", "id": 1155, "answers": [ { "text": "TARE", "answer_start": 285 } ] }, { "question": "HCC tedavisinde radyasyon hangi iki şekilde uygulanabilir?", "id": 1156, "answers": [ { "text": "Radyasyon tedavisi ve stereotaktik radyasyon tedavisi", "answer_start": 293 } ] }, { "question": "HCC tedavisinde hangi ilaç türleri kullanılır?", "id": 1157, "answers": [ { "text": "Sitotoksik ajanlar ve moleküler hedefli tedaviler", "answer_start": 349 } ] }, { "question": "HCC tedavisinde kullanılan sistemik tedavi nedir?", "id": 1158, "answers": [ { "text": "kemoterapi", "answer_start": 412 } ] }, { "question": "HCC tedavisinde kullanılan immünoterapi nedir?", "id": 1159, "answers": [ { "text": "İmmunoterapi", "answer_start": 425 } ] }, { "question": "Geri dönüşümsüz elektroporasyon HCC'de hangi tedavi yöntemidir?", "id": 1160, "answers": [ { "text": "ablasyon", "answer_start": 82 } ] } ] }, { "context": "DM, insülin sekresyonunun veya etkisinin bozulması ile hücredeki karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmasının yetersiz olması sonucu oluşan hiperglisemi ile seyreden kronik bir hastalıktır. Tip 1 DM, Tip 2 DM ve gestasyonel DM primer DM olarak isimlendirilirken, diğer spesifik durumlarda görülen (monogenik DM formları, immün sistem aracılı DM, genetik sendromlar sonrası görülen DM, enfeksiyonlar sonrası görülen DM vb.) formlarına ise sekonder DM olarak sınıflandırılmıştır.", "qas": [ { "question": "DM nedir?", "id": 1161, "answers": [ { "text": "insülin sekresyonunun veya etkisinin bozulması ile hücredeki karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmasının yetersiz olması sonucu oluşan hiperglisemi ile seyreden kronik bir hastalıktır", "answer_start": 4 } ] }, { "question": "Tip 1 DM, Tip 2 DM ve gestasyonel DM nasıl sınıflandırılır?", "id": 1162, "answers": [ { "text": "primer DM", "answer_start": 228 } ] }, { "question": "Sekonder DM nedir?", "id": 1163, "answers": [ { "text": "diğer spesifik durumlarda görülen (monogenik DM formları, immün sistem aracılı DM, genetik sendromlar sonrası görülen DM, enfeksiyonlar sonrası görülen DM vb.) formları", "answer_start": 264 } ] }, { "question": "Sekonder DM hangi durumlarda görülür?", "id": 1164, "answers": [ { "text": "monogenik DM formları, immün sistem aracılı DM, genetik sendromlar sonrası görülen DM, enfeksiyonlar sonrası görülen DM vb.", "answer_start": 299 } ] }, { "question": "DM'de hangi metabolizmalar yetersiz olur?", "id": 1165, "answers": [ { "text": "karbonhidrat, yağ ve protein", "answer_start": 65 } ] }, { "question": "Tip 1 DM, Tip 2 DM ve gestasyonel DM'ye ne ad verilir?", "id": 1166, "answers": [ { "text": "primer DM", "answer_start": 228 } ] }, { "question": "Sekonder DM hangi spesifik durumlardan sonra görülebilir?", "id": 1167, "answers": [ { "text": "genetik sendromlar", "answer_start": 347 } ] }, { "question": "Sekonder DM hangi DM formlarını içerir?", "id": 1168, "answers": [ { "text": "monogenik DM formları, immün sistem aracılı DM", "answer_start": 299 } ] }, { "question": "DM'nin nedeni nedir?", "id": 1169, "answers": [ { "text": "insülin sekresyonunun veya etkisinin bozulması", "answer_start": 4 } ] }, { "question": "DM'nin sonucu nedir?", "id": 1170, "answers": [ { "text": "hiperglisemi", "answer_start": 141 } ] } ] }, { "context": "Maslach Tükenmişlik Modeli, tıp literatüründe çok boyutlu tükenmişlik modeli ya da üç boyutlu tükenmişlik modeli olarak da anılmaktadır. Maslach’ın modelinde tükenmişlik, üç boyutta ele alınmıştır. Bu boyutlar sırasıyla; duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve başarı duygusunun azalması şeklinde listelenmektedir.", "qas": [ { "question": "Maslach Tükenmişlik Modeli tıp literatüründe nasıl anılmaktadır?", "id": 1171, "answers": [ { "text": "çok boyutlu tükenmişlik modeli", "answer_start": 46 } ] }, { "question": "Maslach Tükenmişlik Modeli kaç boyutta ele alınmıştır?", "id": 1172, "answers": [ { "text": "üç", "answer_start": 83 } ] }, { "question": "Maslach Tükenmişlik Modeli'nde tükenmişlik nasıl ele alınmıştır?", "id": 1173, "answers": [ { "text": "üç boyutta", "answer_start": 171 } ] }, { "question": "Maslach Tükenmişlik Modeli'nde tükenmişlik boyutları nelerdir?", "id": 1174, "answers": [ { "text": "duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve başarı duygusunun azalması", "answer_start": 221 } ] }, { "question": "Maslach Tükenmişlik Modeli'nde tükenmişlik boyutları hangileridir?", "id": 1175, "answers": [ { "text": "duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve başarı duygusunun azalması", "answer_start": 221 } ] }, { "question": "Maslach Tükenmişlik Modeli'nin diğer adları nelerdir?", "id": 1176, "answers": [ { "text": "çok boyutlu tükenmişlik modeli ya da üç boyutlu tükenmişlik modeli", "answer_start": 46 } ] }, { "question": "Maslach Tükenmişlik Modeli'nde başarı duygusunun azalması hangi boyutlardan biridir?", "id": 1177, "answers": [ { "text": "tükenmişlik", "answer_start": 58 } ] }, { "question": "Maslach Tükenmişlik Modeli'nde duyarsızlaşma ne olarak ele alınmıştır?", "id": 1178, "answers": [ { "text": "üç boyutlu tükenmişlik modeli", "answer_start": 83 } ] }, { "question": "Maslach Tükenmişlik Modeli'nde tükenmişlik kaç boyutta incelenir?", "id": 1179, "answers": [ { "text": "üç", "answer_start": 83 } ] }, { "question": "Maslach Tükenmişlik Modeli'nde tükenmişlik boyutları nelerdir?", "id": 1180, "answers": [ { "text": "duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve başarı duygusunun azalması", "answer_start": 221 } ] } ] }, { "context": "Epidural anestezi spinal sinirlerin duradan çıkıp intervertebral foramenlere doğru uzanırken epidural aralıkta anestetize edilmesi ile meydana gelen anestezi tekniğidir. Bu anestezi yönteminde sensöryal sempatomimetik lifler bloke olurken, motor sinirler kısmen veya tamamen bloke olur. Epidural anesteziyle oluşturulan anlajezi etkili bir yöntem olup bir çeşit ‘kimyasal sempatektomi’ diye tanımlanabilir.", "qas": [ { "question": "Epidural anestezi nedir?", "id": 1181, "answers": [ { "text": "anestezi tekniğidir", "answer_start": 149 } ] }, { "question": "Epidural anestezi hangi sinirleri etkiler?", "id": 1182, "answers": [ { "text": "spinal sinirler", "answer_start": 18 } ] }, { "question": "Epidural anestezide hangi lifler bloke olur?", "id": 1183, "answers": [ { "text": "sensöryal sempatomimetik", "answer_start": 193 } ] }, { "question": "Epidural anestezide motor sinirler nasıl etkilenir?", "id": 1184, "answers": [ { "text": "kısmen veya tamamen bloke", "answer_start": 255 } ] }, { "question": "Epidural anestezi ile oluşturulan anlajezi ne tür bir yöntemdir?", "id": 1185, "answers": [ { "text": "etkili", "answer_start": 329 } ] }, { "question": "Epidural anestezi hangi şekilde tanımlanabilir?", "id": 1186, "answers": [ { "text": "kimyasal sempatektomi", "answer_start": 363 } ] }, { "question": "Epidural anestezinin tanımında hangi sinirlerden bahsedilmektedir?", "id": 1187, "answers": [ { "text": "spinal sinirlerin", "answer_start": 18 } ] }, { "question": "Epidural anestezi hangi aralıkta uygulanır?", "id": 1188, "answers": [ { "text": "epidural aralıkta", "answer_start": 93 } ] }, { "question": "Epidural anesteziyle hangi tür lifler bloke olur?", "id": 1189, "answers": [ { "text": "sensöryal sempatomimetik", "answer_start": 193 } ] }, { "question": "Epidural anestezinin bir tanımı nedir?", "id": 1190, "answers": [ { "text": "kimyasal sempatektomi", "answer_start": 363 } ] } ] }, { "context": "Gliomlar, teşhis edilen tüm malign beyin tümörlerinin %81’ini ve merkezi sinir sistemi (MSS) tümörlerinin %31'ini oluşturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)'nün histopatolojik kriterlerine göre, bu neoplazmalar birden çok spesifik alt tipe ve 4 malignite derecesine sınıflandırılabilir. Astrositik (DSÖ derece I-IV) ve oligodendroglial (DSÖ derece II-III) tümörler en yaygın olanlardır. Glioblastom, en yaygın gliom alt tipidir (tüm gliomların ∼%45'i). Glioblastom insidansı 100 000 kişide 0,59 ile 3,69 kişi arasında değişir. Hastaların 5 yıllık göreceli hayatta kalma oranı yaklaşık %5'tir.", "qas": [ { "question": "Gliomlar, tüm malign beyin tümörlerinin yüzde kaçını oluşturmaktadır?", "id": 1191, "answers": [ { "text": "%81", "answer_start": 54 } ] }, { "question": "Gliomlar, merkezi sinir sistemi tümörlerinin yüzde kaçını oluşturmaktadır?", "id": 1192, "answers": [ { "text": "%31", "answer_start": 106 } ] }, { "question": "Gliomlar hangi organizasyonun histopatolojik kriterlerine göre sınıflandırılmaktadır?", "id": 1193, "answers": [ { "text": "Dünya Sağlık Örgütü", "answer_start": 131 } ] }, { "question": "Gliomlar kaç malignite derecesine sınıflandırılabilir?", "id": 1194, "answers": [ { "text": "4", "answer_start": 243 } ] }, { "question": "En yaygın gliom alt tipi hangisidir?", "id": 1195, "answers": [ { "text": "Glioblastom", "answer_start": 387 } ] }, { "question": "Glioblastom insidansı 100 000 kişide kaç kişi arasında değişir?", "id": 1196, "answers": [ { "text": "0,59 ile 3,69", "answer_start": 490 } ] }, { "question": "Glioblastom hangi dereceye kadar sınıflandırılır?", "id": 1197, "answers": [ { "text": "DSÖ derece I-IV", "answer_start": 299 } ] }, { "question": "Glioblastom, tüm gliomların yüzde kaçını oluşturur?", "id": 1198, "answers": [ { "text": "%45", "answer_start": 445 } ] }, { "question": "Hastaların 5 yıllık göreceli hayatta kalma oranı nedir?", "id": 1199, "answers": [ { "text": "%5", "answer_start": 585 } ] }, { "question": "Gliomlar hangi iki tümör tipini içerir?", "id": 1200, "answers": [ { "text": "Astrositik (DSÖ derece I-IV) ve oligodendroglial (DSÖ derece II-III) tümörler", "answer_start": 287 } ] } ] }, { "context": "Akciğer kanseri, bronş epitelinden kaynaklanır ve tüm gelişmelere rağmen, dünyada ve ülkemizde kansere bağlı ölümlerin en sık nedenidir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 2020 yılı istatistiklerine göre 2,206 milyon kişi (toplam kanser tanısı alanların %11,4’ü) akciğer kanseri tanısı almış, 1,796 milyon kişi (kansere bağlı ölümlerin %18’i) akciğer kanseri nedeni ile yaşamını kaybetmiştir. Akciğer kanseri, karaciğer ve pankreas kanseri ile birlikte en düşük sağkalım oranlarından birine sahiptir.", "qas": [ { "question": "Akciğer kanseri hangi hücrelerden kaynaklanır?", "id": 1201, "answers": [ { "text": "bronş epitelinden", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "Akciğer kanseri, kansere bağlı ölümlerde hangi konumdadır?", "id": 1202, "answers": [ { "text": "en sık nedenidir", "answer_start": 119 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü'nün 2020 yılı istatistiklerine göre kaç kişi akciğer kanseri tanısı almıştır?", "id": 1203, "answers": [ { "text": "2,206 milyon", "answer_start": 195 } ] }, { "question": "2020 yılında kaç kişi akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetmiştir?", "id": 1204, "answers": [ { "text": "1,796 milyon", "answer_start": 284 } ] }, { "question": "Akciğer kanseri, kansere bağlı ölümlerin yüzde kaçını oluşturur?", "id": 1205, "answers": [ { "text": "%18", "answer_start": 327 } ] }, { "question": "Akciğer kanseri, hangi diğer kanser türleri ile birlikte en düşük sağkalım oranlarına sahiptir?", "id": 1206, "answers": [ { "text": "karaciğer ve pankreas kanseri", "answer_start": 401 } ] }, { "question": "2020 yılında akciğer kanseri tanısı alan kişilerin oranı nedir?", "id": 1207, "answers": [ { "text": "11,4", "answer_start": 246 } ] }, { "question": "Akciğer kanserinin dünya genelindeki etkisi nedir?", "id": 1208, "answers": [ { "text": "kansere bağlı ölümlerin en sık nedenidir", "answer_start": 95 } ] }, { "question": "Akciğer kanseri, kansere bağlı ölümlerde hangi sıklıkla yer almaktadır?", "id": 1209, "answers": [ { "text": "en sık nedenidir", "answer_start": 119 } ] }, { "question": "Akciğer kanseri sağkalım oranı bakımından hangi diğer kanser türleri ile benzerlik gösterir?", "id": 1210, "answers": [ { "text": "karaciğer ve pankreas kanseri", "answer_start": 401 } ] } ] }, { "context": "Tümörlerin operasyon öncesinde tiplendirilmesi ve derecelendirilmesi tedavi şeklini belirlemede, operasyon planında, biyopsi yapılacak tümör bölgesinin belirlenmesinde önem arz etmektedir. Glial tümör tanısında ve derecelendirmede mevcut standart kriter nöropatolojik değerlendirmedir. Bununla birlikte, tüm hastalar cerrahi rezeksiyon için uygun değildir ve biyopsi, eksik doku örneği nedeniyle yanlış negatif tanıya yol açabilir. İlk tanıda ve klinik takipte glioma derecelerini ayırt etmek için invaziv olmayan bir desteğe ihtiyaç vardır. Beyin tümörü olan vakalarda sağ kalımı etkileyen en önemli unsurlar; doğru tanı- derecelendirme ile uygun tedaviyi belirlemektir. Bu nedenle görüntüleme önem kazanmaktadır.", "qas": [ { "question": "Tümörlerin tiplendirilmesi ve derecelendirilmesi neden önemlidir?", "id": 1211, "answers": [ { "text": "tedavi şeklini belirlemede, operasyon planında, biyopsi yapılacak tümör bölgesinin belirlenmesinde önem arz etmektedir", "answer_start": 69 } ] }, { "question": "Glial tümör tanısında ve derecelendirmede mevcut standart kriter nedir?", "id": 1212, "answers": [ { "text": "nöropatolojik değerlendirme", "answer_start": 254 } ] }, { "question": "Neden tüm hastalar cerrahi rezeksiyon için uygun değildir?", "id": 1213, "answers": [ { "text": "biyopsi, eksik doku örneği nedeniyle yanlış negatif tanıya yol açabilir", "answer_start": 359 } ] }, { "question": "Glioma derecelerini ayırt etmek için neye ihtiyaç vardır?", "id": 1214, "answers": [ { "text": "invaziv olmayan bir desteğe", "answer_start": 498 } ] }, { "question": "Beyin tümörü olan vakalarda sağ kalımı etkileyen en önemli unsurlar nelerdir?", "id": 1215, "answers": [ { "text": "doğru tanı- derecelendirme ile uygun tedaviyi belirlemektir", "answer_start": 611 } ] }, { "question": "Tümörlerin tiplendirilmesi ve derecelendirilmesi ne zaman önemlidir?", "id": 1216, "answers": [ { "text": "operasyon öncesinde", "answer_start": 11 } ] }, { "question": "Glial tümör tanısında standart değerlendirme kriteri nedir?", "id": 1217, "answers": [ { "text": "nöropatolojik değerlendirme", "answer_start": 254 } ] }, { "question": "Biyopsi, neden yanlış negatif tanıya yol açabilir?", "id": 1218, "answers": [ { "text": "eksik doku örneği", "answer_start": 368 } ] }, { "question": "Glioma derecelerini ayırt etmek için neye ihtiyaç duyulmaktadır?", "id": 1219, "answers": [ { "text": "invaziv olmayan bir desteğe", "answer_start": 498 } ] }, { "question": "Beyin tümörü olan vakalarda sağ kalımı etkileyen en önemli unsurlar nelerdir?", "id": 1220, "answers": [ { "text": "doğru tanı- derecelendirme ile uygun tedaviyi belirlemektir", "answer_start": 611 } ] } ] }, { "context": "Bir dış etken sonucu meydana gelen tüm yaralanmalar adli olgu olarak değerlendirilmektedir. Bu yaralanmalar başkası tarafından aktif ya da pasif meydana gelebileceği gibi kazaya bağlı ya da kişinin kendi eylemi sonucu da meydana gelebilir. Adli olgular; ateşli silah ve patlayıcı madde ile olan yaralanmalar, kesici-delici, kesici-ezici alet yaralanmaları, trafik kazaları, düşmeler, darp olguları, iş kazaları, intoksikasyonlar (ilaç, insektisit, boğucu gazlar), yanıklar (alev, kızgın cisim, yakıcı aşındırıcı, kimyasal madde), elektrik ve yıldırım çarpmaları, sindirim kanalına oral ya da anal yoldan yabancı cisim girmesi, mekanik asfiksi olguları, tıkama, tıkanma, boğulma (ası, elle, iple boğulma), diri gömülme, suda boğulma, her türlü intihar girişimi, işkence iddiaları, tüm cinayet, kaza orijinli olduğundan şüphe edilen ölümler, cinsel saldırı iddiaları, çocuk istismar ve ihmal şüphesi bulunan olgular, yaşlı istismarı şüphesi bulunan olgular, gözaltında veya ceza evindeki ölümler.", "qas": [ { "question": "Adli olgu olarak değerlendirilen yaralanmalar nasıl meydana gelebilir?", "id": 1221, "answers": [ { "text": "başkası tarafından aktif ya da pasif meydana gelebileceği gibi kazaya bağlı ya da kişinin kendi eylemi sonucu", "answer_start": 108 } ] }, { "question": "Ateşli silah ve patlayıcı madde ile olan yaralanmalar hangi tür olgular olarak değerlendirilir?", "id": 1222, "answers": [ { "text": "adli", "answer_start": 52 } ] }, { "question": "Adli olgular arasında hangi tür kazalar yer alır?", "id": 1223, "answers": [ { "text": "trafik kazaları", "answer_start": 357 } ] }, { "question": "İntoksikasyonlar nelerdir?", "id": 1224, "answers": [ { "text": "ilaç, insektisit, boğucu gazlar", "answer_start": 430 } ] }, { "question": "Mekanik asfiksi olguları hangi tür olayları içerir?", "id": 1225, "answers": [ { "text": "tıkama, tıkanma, boğulma (ası, elle, iple boğulma), diri gömülme, suda boğulma", "answer_start": 653 } ] }, { "question": "Adli olgular arasında hangi tür saldırı iddiaları bulunmaktadır?", "id": 1226, "answers": [ { "text": "cinsel", "answer_start": 840 } ] }, { "question": "Adli olgular arasında hangi tür istismar şüpheleri yer alır?", "id": 1227, "answers": [ { "text": "yaşlı", "answer_start": 915 } ] }, { "question": "İşkence iddiaları hangi tür olgular arasında değerlendirilir?", "id": 1228, "answers": [ { "text": "adli", "answer_start": 52 } ] }, { "question": "Ceza evindeki ölümler hangi tür olgular arasında yer alır?", "id": 1229, "answers": [ { "text": "adli", "answer_start": 52 } ] }, { "question": "Sindirim kanalına yabancı cisim girmesi hangi tür adli olgu olarak değerlendirilir?", "id": 1230, "answers": [ { "text": "mekanik asfiksi olguları", "answer_start": 627 } ] } ] }, { "context": "Hipoksi, vücut içinde veya dışında herhangi bir yerde oksijen basıncının azalması anlamına gelir. Eğer kandaki oksijen seviyesinde düşme olursa buna hipoksemi denir. Hipoksi, atmosferik, alveolar, hemoglobik, stagnant, histotoksik ve demand hipoksi olarak sınıflandırılır. Atmosferik hipoksi, solunan O2 miktarının azalmasıyla, alveolar hipoksi, pnömoni gibi durumlara bağlı olarak alveollerdeki eksudatla, hemoglobik hipoksi, kansızlık nedeniyle hemoglobin azalmasıyla, stagnant hipoksi, anormal kan sirkülasyonu durumlarında, histotoksik hipoksi, hücrelerin O2'den yararlanamamasıyla, demand hipoksi ise organizmanın yüksek O2 gereksiniminin karşılanamaması durumlarında ortaya çıkar. Hipoksiye karşı en duyarlı doku merkezi sinir sistemidir. Oksijen yetersizliği, koroner ve serebral damarların genişlemesine ve kalp atım sayısının artmasına neden olur. Kapiller damarlar ise hipoksiye karşı çok duyarlıdır ve oksijen yokluğu sürdüğünde kan basıncında düşüş, pulsasyon sayısında azalma ve kalp durması meydana gelir. Ayrıca hipoksi, karaciğer, böbrek ve adrenal bezler gibi organlar üzerinde de etkili olup, kandaki hücrelerde değişimlere neden olabilir. Hipoksi sonucu ciltte siyanoz oluşur, hipotansiyona yanıt olarak nabız artar, beyin kan akımı ve beyin omurilik sıvısı basıncı artar, solunum hızlanıp derinleşir. Hücresel ölüm süresi dokunun metabolik ihtiyaçlarına, oksijen ve enerji depolarına ve anaerobik kapasitesine bağlıdır. Hipoksi durumu, aerobik metabolizmada kesintilere ve hücresel disfonksiyona neden olur.", "qas": [ { "question": "Hipoksi nedir?", "id": 1231, "answers": [ { "text": "oksijen basıncının azalması", "answer_start": 54 } ] }, { "question": "Kandaki oksijen seviyesinde düşme durumuna ne ad verilir?", "id": 1232, "answers": [ { "text": "hipoksemi", "answer_start": 149 } ] }, { "question": "Hipoksi hangi türlere ayrılır?", "id": 1233, "answers": [ { "text": "atmosferik, alveolar, hemoglobik, stagnant, histotoksik ve demand hipoksi", "answer_start": 175 } ] }, { "question": "Atmosferik hipoksi nasıl oluşur?", "id": 1234, "answers": [ { "text": "solunan O2 miktarının azalmasıyla", "answer_start": 293 } ] }, { "question": "Hipoksiye karşı en duyarlı doku hangisidir?", "id": 1235, "answers": [ { "text": "merkezi sinir sistemidir", "answer_start": 719 } ] }, { "question": "Oksijen yetersizliği hangi damarların genişlemesine neden olur?", "id": 1236, "answers": [ { "text": "koroner ve serebral", "answer_start": 767 } ] }, { "question": "Hipoksi durumunda ne meydana gelir?", "id": 1237, "answers": [ { "text": "kalp durması", "answer_start": 992 } ] }, { "question": "Hipoksi sonucu ciltte ne oluşur?", "id": 1238, "answers": [ { "text": "siyanoz", "answer_start": 1180 } ] }, { "question": "Hücresel ölüm süresi neye bağlıdır?", "id": 1239, "answers": [ { "text": "dokunun metabolik ihtiyaçlarına, oksijen ve enerji depolarına ve anaerobik kapasitesine", "answer_start": 1342 } ] }, { "question": "Hipoksi durumu hangi metabolik süreçlerde kesintilere neden olur?", "id": 1240, "answers": [ { "text": "aerobik", "answer_start": 1409 } ] } ] }, { "context": "Endometrial polipler, endometrial bezler ve fibrotik stromadan oluşur ve üzeri epitel ile kaplıdır. Yumuşak ve dolgun yapılar şeklinde uterin kaviteye doğru çıkıntı şeklinde olurlar. Endometrial polipler tek veya çoklu olabilir, birkaç milimetreden birkaç santimetreye kadar ölçülebilir (0,5-4cm), saplı veya sesil olabilir. Polipler uterusun korpus veya servikal bölgesinde yer alabilirler.", "qas": [ { "question": "Endometrial polipler neyin üzerinde epitel ile kaplıdır?", "id": 1241, "answers": [ { "text": "endometrial bezler ve fibrotik stroma", "answer_start": 22 } ] }, { "question": "Endometrial polipler nasıl yapılar şeklinde olur?", "id": 1242, "answers": [ { "text": "Yumuşak ve dolgun", "answer_start": 100 } ] }, { "question": "Endometrial poliplerin boyutları ne kadar olabilir?", "id": 1243, "answers": [ { "text": "birkaç milimetreden birkaç santimetreye", "answer_start": 229 } ] }, { "question": "Endometrial polipler uterusta nerede yer alabilir?", "id": 1244, "answers": [ { "text": "korpus veya servikal bölgesinde", "answer_start": 343 } ] }, { "question": "Endometrial polipler ne tür yapılar şeklinde uterin kaviteye çıkıntı yapar?", "id": 1245, "answers": [ { "text": "Yumuşak ve dolgun", "answer_start": 100 } ] }, { "question": "Endometrial poliplerin ölçüleri ne kadar olabilir?", "id": 1246, "answers": [ { "text": "birkaç milimetreden birkaç santimetreye", "answer_start": 229 } ] }, { "question": "Endometrial poliplerin kaplandığı epitel hangi yapılardan oluşur?", "id": 1247, "answers": [ { "text": "endometrial bezler ve fibrotik stroma", "answer_start": 22 } ] }, { "question": "Endometrial polipler nasıl yapılar olabilir?", "id": 1248, "answers": [ { "text": "saplı veya sesil", "answer_start": 298 } ] }, { "question": "Endometrial polipler hangi bölgelerde bulunabilir?", "id": 1249, "answers": [ { "text": "uterusun korpus veya servikal", "answer_start": 334 } ] }, { "question": "Endometrial poliplerin kaplandığı yüzey nedir?", "id": 1250, "answers": [ { "text": "epitel", "answer_start": 79 } ] } ] }, { "context": "Böbrek taşlarının tedavisindeki temel amaç minimal morbidite ile maksimum taşsızlık sağlamaktır. Böbrek taş hastalıklarının tedavisinde son yıllarda büyük gelişmeler kaydedilmiştir. Birkaç dekat önce, böbrek taşları sadece açık ameliyatla tedavi edilmekteyken bugün artık teknolojinin gelişmesi ile böbrek taşları PNL ve RİRC gibi minimal invaziv yöntemlerle tedavi edilmektedir. Uygun tedaviyi seçmek için böbrek anatomisini iyi bilmek, hastanın kliniğini ve taşla ilişkili faktörleri (sayı, boyut, kompozisyon, lokalizasyon) bir arada değerlendirmek gereklidir.", "qas": [ { "question": "Böbrek taşlarının tedavisindeki temel amaç nedir?", "id": 1251, "answers": [ { "text": "minimal morbidite ile maksimum taşsızlık", "answer_start": 43 } ] }, { "question": "Böbrek taş hastalıklarının tedavisinde son yıllarda ne gibi gelişmeler kaydedilmiştir?", "id": 1252, "answers": [ { "text": "büyük gelişmeler", "answer_start": 149 } ] }, { "question": "Birkaç dekat önce böbrek taşları nasıl tedavi edilmekteydi?", "id": 1253, "answers": [ { "text": "açık ameliyatla", "answer_start": 223 } ] }, { "question": "Bugün böbrek taşları hangi yöntemlerle tedavi edilmektedir?", "id": 1254, "answers": [ { "text": "PNL ve RİRC", "answer_start": 314 } ] }, { "question": "Uygun tedaviyi seçmek için neyi bilmek gereklidir?", "id": 1255, "answers": [ { "text": "böbrek anatomisi", "answer_start": 407 } ] }, { "question": "PNL ve RİRC nedir?", "id": 1256, "answers": [ { "text": "minimal invaziv yöntemlerle", "answer_start": 331 } ] }, { "question": "Birkaç dekat önce böbrek taşları hangi yöntemle tedavi edilmekteydi?", "id": 1257, "answers": [ { "text": "açık ameliyatla", "answer_start": 223 } ] }, { "question": "Teknolojinin gelişmesi ile böbrek taşları hangi yöntemlerle tedavi edilmektedir?", "id": 1258, "answers": [ { "text": "PNL ve RİRC", "answer_start": 314 } ] }, { "question": "Uygun tedaviyi seçmek için hangi faktörler bir arada değerlendirilmelidir?", "id": 1259, "answers": [ { "text": "taşla ilişkili faktörleri", "answer_start": 460 } ] }, { "question": "Böbrek taşlarının tedavisindeki temel amaç nedir?", "id": 1260, "answers": [ { "text": "minimal morbidite ile maksimum taşsızlık", "answer_start": 43 } ] } ] }, { "context": "SLE multisistemik tutulum yapan, remisyon ve alevlenmelerle seyreden kronik otoimmün bir hastalıktır. SLE’de hücre çekirdeğindeki antijenlere karşı otoantikor gelişimi (ANA) karakteristik olmakla birlikte farklı otoantijenlere karşı gelişen çok çeşitli otoantikorlar söz konusudur. Hastalığın etyolojisi tam olarak bilinmemekle birlikte genetik, çevresel, hormonal ve epigenetik faktörlerin birlikte etkisi söz konusudur.", "qas": [ { "question": "SLE nedir?", "id": 1261, "answers": [ { "text": "kronik otoimmün bir hastalıktır", "answer_start": 69 } ] }, { "question": "SLE’de hangi antijenlere karşı otoantikor gelişimi karakteristiktir?", "id": 1262, "answers": [ { "text": "hücre çekirdeğindeki", "answer_start": 109 } ] }, { "question": "SLE’de otoantikor gelişimi hangi antikor türü ile karakteristiktir?", "id": 1263, "answers": [ { "text": "ANA", "answer_start": 169 } ] }, { "question": "SLE'de otoantikor gelişimi hangi antijenlere karşı oluşur?", "id": 1264, "answers": [ { "text": "hücre çekirdeğindeki", "answer_start": 109 } ] }, { "question": "SLE’nin etyolojisinde hangi faktörlerin etkisi söz konusudur?", "id": 1265, "answers": [ { "text": "genetik, çevresel, hormonal ve epigenetik", "answer_start": 337 } ] }, { "question": "SLE’nin seyri nasıldır?", "id": 1266, "answers": [ { "text": "remisyon ve alevlenmeler", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "SLE'de otoantikorlar hangi antijenlere karşı gelişir?", "id": 1267, "answers": [ { "text": "farklı otoantijenlere", "answer_start": 205 } ] }, { "question": "SLE’nin etyolojisi nedir?", "id": 1268, "answers": [ { "text": "tam olarak bilinmemekle birlikte genetik, çevresel, hormonal ve epigenetik faktörlerin birlikte etkisi", "answer_start": 304 } ] }, { "question": "SLE'nin karakteristik özelliği nedir?", "id": 1269, "answers": [ { "text": "hücre çekirdeğindeki antijenlere karşı otoantikor gelişimi", "answer_start": 109 } ] }, { "question": "SLE'nin etyolojisinde hangi faktörler etkilidir?", "id": 1270, "answers": [ { "text": "genetik, çevresel, hormonal ve epigenetik", "answer_start": 337 } ] } ] }, { "context": "Ameliyathane dışı anestezi uygulamalarında, hasta güvenliğini göz ardı etmeden işlemleri uygulamak için temel standartların sağlanması gerekir. 1994 yılında American Society of Anesthesiologists (ASA) tarafından, ameliyathane dışı anestezi uygulamalarında gerekli donanım standardize edilmiş, 2013 yılında da yeniden düzenlenmiştir. Türkiye’de ise 2015 yılında Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği (TARD) tarafından ameliyathane dışı anestezi uygulamalarına ilişkin kılavuz yayımlanmıştır. Ameliyathane dışı anestezi uygulamalarında preoperatif değerlendirme ve işlem için uygun anestezi tekniğinin planlanması, girişimin başarısını artırırken hasta güvenliğini de artırır. Güvenli uygulama ancak uygun ortam, uygun ekipman ve uygun anestezi tekniğinin belirlenmesi ile sağlanabilir. Anestezinin uygulanabilir standartlarda uygulanması, tamamıyla anestezistin sorumluluğundadır.", "qas": [ { "question": "Ameliyathane dışı anestezi uygulamalarında temel standartların sağlanmasının amacı nedir?", "id": 1271, "answers": [ { "text": "hasta güvenliğini göz ardı etmeden işlemleri uygulamak için", "answer_start": 44 } ] }, { "question": "Ameliyathane dışı anestezi uygulamalarında gerekli donanım hangi kuruluş tarafından standardize edilmiştir?", "id": 1272, "answers": [ { "text": "American Society of Anesthesiologists (ASA)", "answer_start": 157 } ] }, { "question": "Türkiye'de ameliyathane dışı anestezi uygulamalarına ilişkin kılavuz hangi yıl yayımlanmıştır?", "id": 1273, "answers": [ { "text": "2015", "answer_start": 348 } ] }, { "question": "Ameliyathane dışı anestezi uygulamalarında preoperatif değerlendirme neden önemlidir?", "id": 1274, "answers": [ { "text": "girişimin başarısını artırırken hasta güvenliğini de artırır", "answer_start": 618 } ] }, { "question": "Güvenli ameliyathane dışı anestezi uygulaması nasıl sağlanabilir?", "id": 1275, "answers": [ { "text": "uygun ortam, uygun ekipman ve uygun anestezi tekniğinin belirlenmesi", "answer_start": 703 } ] }, { "question": "Ameliyathane dışı anestezi uygulamalarında gerekli donanım standardizasyonu hangi yılda düzenlenmiştir?", "id": 1276, "answers": [ { "text": "1994", "answer_start": 144 } ] }, { "question": "Ameliyathane dışı anestezi uygulamalarında güvenli uygulamanın sağlanması kimin sorumluluğundadır?", "id": 1277, "answers": [ { "text": "anestezistin", "answer_start": 853 } ] }, { "question": "Türkiye'de ameliyathane dışı anestezi uygulamalarıyla ilgili kılavuz hangi dernek tarafından yayımlanmıştır?", "id": 1278, "answers": [ { "text": "Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği", "answer_start": 361 } ] }, { "question": "Ameliyathane dışı anestezi uygulamalarında hangi yıl ASA tarafından donanım standardize edilmiştir?", "id": 1279, "answers": [ { "text": "1994", "answer_start": 144 } ] }, { "question": "Ameliyathane dışı anestezi uygulamalarında gerekli donanım hangi kuruluş tarafından standart hale getirilmiştir?", "id": 1280, "answers": [ { "text": "American Society of Anesthesiologists (ASA)", "answer_start": 157 } ] } ] }, { "context": "Travmatik beyin hasarı (TBH), kafaya darbe, sarsıntı veya normali bozan delici bir kafa yaralanması ile beynin normal işlevinin bozulmasıdır. Travmatik darbe yaralanmaları kapalı (penetran olmayan) veya açık (delici) olarak tanımlanabilir. Epidemiolojik çalışmalarda verilerin üç kaynaktan elde edildiği görülmüştür: hastane başvurusu veya taburculuk kayıtları, acil servis kayıtları ve ölüm bildirimleri. Ancak hafif şiddette kafa travması geçiren veya evde yaralanan yaşlı hastaların hastaneye başvurmaması nedeniyle verilerin toplanmasında zorluk yaşanmaktadır. Yanı sıra, dahil edilme kriterleri açısından travma sonrası amnezi, konfüzyon ve bilgisayarlı tomografide (BT) beyin hasarı bulgularının varlığı veya Glasgow Koma Skorunun (GKS) 8 veya daha düşük veya 12 veya daha düşük olması gibi farklı kriterler kullandığı görülmektedir.", "qas": [ { "question": "Travmatik beyin hasarı (TBH) nedir?", "id": 1281, "answers": [ { "text": "beynin normal işlevinin bozulması", "answer_start": 104 } ] }, { "question": "Travmatik darbe yaralanmaları nasıl tanımlanabilir?", "id": 1282, "answers": [ { "text": "kapalı (penetran olmayan) veya açık (delici)", "answer_start": 172 } ] }, { "question": "Epidemiolojik çalışmalarda veriler hangi üç kaynaktan elde edilmektedir?", "id": 1283, "answers": [ { "text": "hastane başvurusu veya taburculuk kayıtları, acil servis kayıtları ve ölüm bildirimleri", "answer_start": 317 } ] }, { "question": "Hafif şiddette kafa travması geçiren yaşlı hastaların verileri neden zor toplanmaktadır?", "id": 1284, "answers": [ { "text": "hastaneye başvurmaması", "answer_start": 486 } ] }, { "question": "Travmatik beyin hasarının dahil edilme kriterleri nelerdir?", "id": 1285, "answers": [ { "text": "travma sonrası amnezi, konfüzyon ve bilgisayarlı tomografide (BT) beyin hasarı bulgularının varlığı veya Glasgow Koma Skorunun (GKS) 8 veya daha düşük veya 12 veya daha düşük olması", "answer_start": 610 } ] }, { "question": "TBH'nin dahil edilme kriterleri arasında hangi beyin görüntüleme yöntemi kullanılır?", "id": 1286, "answers": [ { "text": "BT", "answer_start": 672 } ] }, { "question": "Travmatik darbe yaralanmaları hangi iki ana kategoriye ayrılır?", "id": 1287, "answers": [ { "text": "kapalı (penetran olmayan) veya açık (delici)", "answer_start": 172 } ] }, { "question": "Epidemiolojik çalışmalarda verilerin elde edilmesinde hangi zorluk yaşanmaktadır?", "id": 1288, "answers": [ { "text": "hafif şiddette kafa travması geçiren veya evde yaralanan yaşlı hastaların hastaneye başvurmaması", "answer_start": 412 } ] }, { "question": "Hafif kafa travması geçiren yaşlı hastaların verileri neden zor toplanır?", "id": 1289, "answers": [ { "text": "hastaneye başvurmaması", "answer_start": 486 } ] }, { "question": "TBH'nin dahil edilme kriterleri arasında hangi skor kullanılır?", "id": 1290, "answers": [ { "text": "Glasgow Koma Skoru", "answer_start": 715 } ] } ] }, { "context": " Genetik ve Moleküler Biyoloji Herediter mide kanseri Herediter non-polipozis kolorektal kanser birlikteliği Familyal adenomatöz polipozis koli ve mide kanseri birlikteliği Li-Fraumeni sendromu A kan grubu Genetik anormallikler ve moleküler biyoloji Çevresel Faktörler Hp enfeksiyonu Diyet: Aşırı tuz alımı (tuzlu, turşulu yiyecekler), nitrat/nitrit, N-nitrozo bileşikleri, heterosiklik aminler, diyette taze meyve, sebze, A ve C vitamin eksikliği, dondurulmuş gıdalar Yaşanılan fiziksel çevre Düşük sosyo-ekonomik durum Sigara içimi Meslek Epstein-Barr virüs enfeksiyonu Radyasyona maruz kalma Predispozan Durumlar Kronik gastrit, özellikle atrofik gastrit (intestinal metaplazi eşliğinde veya olmaksızın) Pernisiyöz anemi İntestinal metaplazi Gastrik adenomatöz polip (>2 cm) Post-gastrektomi remnant mide Gastrik epitelyal displazi Menetrier hastalığı (hipertrofik gastropati) Kronik gastrik ülser Barrett özefagusu (kardiya ve gastroözofageal bileşke kanserleri)", "qas": [ { "question": "Herediter mide kanseri hangi diğer kanserle birlikte görülebilir?", "id": 1291, "answers": [ { "text": "kolorektal kanser", "answer_start": 78 } ] }, { "question": "Mide kanseri için hangi genetik sendrom risk faktörüdür?", "id": 1292, "answers": [ { "text": "Li-Fraumeni sendromu", "answer_start": 173 } ] }, { "question": "Mide kanseri için hangi kan grubu risk faktörüdür?", "id": 1293, "answers": [ { "text": "A kan grubu", "answer_start": 194 } ] }, { "question": "Mide kanseri için çevresel faktörlerden biri nedir?", "id": 1294, "answers": [ { "text": "Hp enfeksiyonu", "answer_start": 269 } ] }, { "question": "Aşırı tuz alımı hangi yiyeceklerle ilişkilidir?", "id": 1295, "answers": [ { "text": "tuzlu, turşulu yiyecekler", "answer_start": 308 } ] }, { "question": "Mide kanseri risk faktörlerinden biri olan diyet unsurları nelerdir?", "id": 1296, "answers": [ { "text": "nitrat/nitrit, N-nitrozo bileşikleri, heterosiklik aminler, diyette taze meyve, sebze, A ve C vitamin eksikliği, dondurulmuş gıdalar", "answer_start": 336 } ] }, { "question": "Mide kanseri risk faktörlerinden biri olan enfeksiyon hangisidir?", "id": 1297, "answers": [ { "text": "Epstein-Barr virüs enfeksiyonu", "answer_start": 541 } ] }, { "question": "Mide kanseri için predispozan durumlardan biri nedir?", "id": 1298, "answers": [ { "text": "Kronik gastrit", "answer_start": 616 } ] }, { "question": "Post-gastrektomi remnant mide hangi durumlarda risk faktörüdür?", "id": 1299, "answers": [ { "text": "mide kanseri", "answer_start": 41 } ] }, { "question": "Barrett özefagusu hangi kanser türleriyle ilişkilidir?", "id": 1300, "answers": [ { "text": "kardiya ve gastroözofageal bileşke kanserleri", "answer_start": 920 } ] } ] }, { "context": "Depresyonda klinik görünümde çökkün duygudurum, anhedoni, ilgide azalma, sıkıntı hissi ve bunaltı, bilişsel bozukluklar, düşünce süreci ve akışında yavaşlama, düşünce içeriğinde suçluluk ve değersizlik düşünceleri, olumsuz düşünceler, umutsuzluk, kararsızlık, hipokondriyak uğraşılar, obsesif ruminasyonlar ve fobiler, intihar düşünceleri ve/veya girişimleri, konsantrasyon güçlüğü, bellek bozuklukları, algıda bozulma, dikkat problemleri olabilir. Bunların yanı sıra ruhsal şikayetlere bedensel belirtiler sıklıkla eşlik etmekte; iştahta azalma veya artış, enerji azlığı ve kilo kaybı veya kilo alma, cinsel istek kaybı, uyku düzensizlikleri ortaya çıkabilmektedir. Psikomotor retardasyon veya ajitasyon şeklinde davranışsal belirtiler de gözlenebilmektedir.", "qas": [ { "question": "Depresyonda klinik görünümde hangi duygudurum gözlenebilir?", "id": 1301, "answers": [ { "text": "çökkün", "answer_start": 29 } ] }, { "question": "Depresyonda düşünce içeriğinde hangi olumsuz duygular yer alabilir?", "id": 1302, "answers": [ { "text": "suçluluk ve değersizlik düşünceleri", "answer_start": 178 } ] }, { "question": "Depresyonda bilişsel bozukluklar arasında ne yer alabilir?", "id": 1303, "answers": [ { "text": "düşünce süreci ve akışında yavaşlama", "answer_start": 121 } ] }, { "question": "Depresyonda hangi tür düşünceler ve girişimler olabilir?", "id": 1304, "answers": [ { "text": "intihar", "answer_start": 319 } ] }, { "question": "Depresyonda hangi bilişsel zorluklar yaşanabilir?", "id": 1305, "answers": [ { "text": "konsantrasyon güçlüğü, bellek bozuklukları, algıda bozulma, dikkat problemleri", "answer_start": 360 } ] }, { "question": "Depresyonda ruhsal şikayetlere hangi bedensel belirtiler eşlik edebilir?", "id": 1306, "answers": [ { "text": "iştahta azalma veya artış, enerji azlığı ve kilo kaybı veya kilo alma, cinsel istek kaybı, uyku düzensizlikleri", "answer_start": 531 } ] }, { "question": "Depresyonda hangi davranışsal belirtiler gözlenebilir?", "id": 1307, "answers": [ { "text": "Psikomotor retardasyon veya ajitasyon", "answer_start": 667 } ] }, { "question": "Depresyonda algıda hangi tür problemler olabilir?", "id": 1308, "answers": [ { "text": "algıda bozulma", "answer_start": 404 } ] }, { "question": "Depresyonda iştahta nasıl değişiklikler olabilir?", "id": 1309, "answers": [ { "text": "iştahta azalma veya artış", "answer_start": 531 } ] }, { "question": "Depresyonda düşünce süreci nasıl etkilenir?", "id": 1310, "answers": [ { "text": "akışında yavaşlama", "answer_start": 139 } ] } ] }, { "context": "Atopik dermatitte tam olarak kür elde edilememesi nedeniyle tedavinin asıl amacı akut atakların ve semptomların baskılanması ve hastalığın uzun süreli kontrol altına alınmasıdır. Tedavi topikal ve sistemik tedavi olarak iki kısımdan oluşur. Topikal tedavi, atopik dermatitin topikal tedavisi temel olarak 3 ana grupta toplanabilir. 1) Cildin bariyer fonksiyonunun güçlendirilmesi 2) İnflamasyonun kontrol altına alınması - Topikal kortikosteroidler - Topikal kalsinörin inhibitörleri 3) Stafilokok kolonizasyonunun tedavisi. Sistemik tedavi, topikal tedavi ile hastalığın tam olarak kontrol altına alınamadığı orta ve şiddetli hastalarda sistemik tedavi gereksinimleri ortaya çıkabilir - Fototerapi ve fotokemoterapi - Sistemik antihistaminikler - Sistemik antimikrobiyaller - İmmünomodülatör ajanlar - Sistemik steroid - Siklosporin A - Azatioprin - Mikofenolat mofetil - Metotreksat - İnterferon gama - Lökotrien inhibitörleri - Oral kalsinorin inhibitörü - Kriserebol (fosfodiesteraz inhibitörü) - Biyolojik ajanlar - Dupilumab - Omalizumab - Ustekinumab - Rituksimab", "qas": [ { "question": "Atopik dermatitte tedavinin asıl amacı nedir?", "id": 1311, "answers": [ { "text": "akut atakların ve semptomların baskılanması ve hastalığın uzun süreli kontrol altına alınmasıdır", "answer_start": 81 } ] }, { "question": "Atopik dermatit tedavisi kaç kısımdan oluşur?", "id": 1312, "answers": [ { "text": "iki", "answer_start": 220 } ] }, { "question": "Atopik dermatitin topikal tedavisi hangi 3 ana grupta toplanabilir?", "id": 1313, "answers": [ { "text": "1) Cildin bariyer fonksiyonunun güçlendirilmesi 2) İnflamasyonun kontrol altına alınması - Topikal kortikosteroidler - Topikal kalsinörin inhibitörleri 3) Stafilokok kolonizasyonunun tedavisi", "answer_start": 332 } ] }, { "question": "Topikal tedavide inflamasyonun kontrolü için hangi ajanlar kullanılır?", "id": 1314, "answers": [ { "text": "Topikal kortikosteroidler", "answer_start": 423 } ] }, { "question": "Topikal tedavi ile kontrol edilemeyen atopik dermatit hangi durumlarda sistemik tedavi gerektirir?", "id": 1315, "answers": [ { "text": "orta ve şiddetli", "answer_start": 610 } ] }, { "question": "Sistemik tedavide hangi tedavi yöntemleri kullanılır?", "id": 1316, "answers": [ { "text": "Fototerapi ve fotokemoterapi - Sistemik antihistaminikler - Sistemik antimikrobiyaller - İmmünomodülatör ajanlar - Sistemik steroid - Siklosporin A - Azatioprin - Mikofenolat mofetil - Metotreksat - İnterferon gama - Lökotrien inhibitörleri - Oral kalsinorin inhibitörü - Kriserebol (fosfodiesteraz inhibitörü) - Biyolojik ajanlar - Dupilumab - Omalizumab - Ustekinumab - Rituksimab", "answer_start": 688 } ] }, { "question": "Atopik dermatitte cildin bariyer fonksiyonunu güçlendirmek hangi tedavi grubuna girer?", "id": 1317, "answers": [ { "text": "Topikal tedavi", "answer_start": 241 } ] }, { "question": "Sistemik tedavide kullanılan biyolojik ajanlardan bazıları nelerdir?", "id": 1318, "answers": [ { "text": "Dupilumab - Omalizumab - Ustekinumab - Rituksimab", "answer_start": 1021 } ] }, { "question": "Topikal tedavi ile kontrol altına alınamayan atopik dermatit durumunda hangi tedavi yöntemleri kullanılabilir?", "id": 1319, "answers": [ { "text": "Sistemik antimikrobiyaller - İmmünomodülatör ajanlar - Sistemik steroid - Siklosporin A - Azatioprin - Mikofenolat mofetil - Metotreksat - İnterferon gama - Lökotrien inhibitörleri - Oral kalsinorin inhibitörü - Kriserebol (fosfodiesteraz inhibitörü) - Biyolojik ajanlar", "answer_start": 748 } ] }, { "question": "Topikal tedavide hangi ajanlar inflamasyon kontrolü sağlar?", "id": 1320, "answers": [ { "text": "Topikal kortikosteroidler - Topikal kalsinörin inhibitörleri", "answer_start": 423 } ] } ] }, { "context": "Excimer kelimesi İngilizce ‘excited dimer’ kelimesinden köken almaktadır. Basınç veya yüksek voltaj ile uyarılmış durumda birbirine bağlı olan biri aktif bir halojen diğeri asal olan iki atomlu molekülü ifade eder. Bu hibrid molekül pikosaniyeler içinde oluşur ve bozulması da aynı sürede gerçekleşir. Bu da çok yüksek enerjili foton emisyonunu sağlar. Lazer kafası kavitesi içerisindeki yarı transparan aynalar (rezonatörler) sayesinde birim hacmindeki tüm gaz atomları bu indüksiyondan etkilenerek zincirleme bir reaksiyon oluşturur ve çok yüksek bir çıkış enerjisi yakalanır. Foton emisyonu elektromagnetik spektrumun ultraviole (UV) bandındadır. Excimer lazerde en çok kullanılan gaz Argon Florur (ArF)’dir. Dalga boyu 193 nm’dir. ArF kombinasyonu yüksek enerjili fotonlar içermesi, komşu dokuya zayıf geçiş ve düşük termal etkisi, düzenli etki yüzeyi, su ile güçlü absorpsiyonu ve mutajen olmaması gibi özellikleri nedeni ile tercih edilmektedir. Diğer gazlar ve dalga boyları şöyledir; Kripton Klorur (KrCl): 222nm, Kripton Florur (KrF): 249nm, Ksenon Florur (XeF): 351nm, Ksenon Klorur (XeCl): 308nm.", "qas": [ { "question": "Excimer kelimesi hangi İngilizce kelimeden türemiştir?", "id": 1321, "answers": [ { "text": "excited dimer", "answer_start": 28 } ] }, { "question": "Excimer lazerde en çok kullanılan gaz nedir?", "id": 1322, "answers": [ { "text": "Argon Florur", "answer_start": 688 } ] }, { "question": "Excimer lazerde ArF kombinasyonunun dalga boyu nedir?", "id": 1323, "answers": [ { "text": "193 nm", "answer_start": 723 } ] }, { "question": "Excimer lazerde ArF kombinasyonu neden tercih edilmektedir?", "id": 1324, "answers": [ { "text": "yüksek enerjili fotonlar içermesi, komşu dokuya zayıf geçiş ve düşük termal etkisi, düzenli etki yüzeyi, su ile güçlü absorpsiyonu ve mutajen olmaması", "answer_start": 752 } ] }, { "question": "Excimer lazerde kullanılan diğer gazlar nelerdir?", "id": 1325, "answers": [ { "text": "Kripton Klorur (KrCl): 222nm, Kripton Florur (KrF): 249nm, Ksenon Florur (XeF): 351nm, Ksenon Klorur (XeCl): 308nm", "answer_start": 992 } ] }, { "question": "Excimer lazerde Kripton Klorur (KrCl) gazının dalga boyu nedir?", "id": 1326, "answers": [ { "text": "222nm", "answer_start": 1015 } ] }, { "question": "Excimer lazerde Ksenon Klorur (XeCl) gazının dalga boyu nedir?", "id": 1327, "answers": [ { "text": "308nm", "answer_start": 1101 } ] }, { "question": "Excimer lazerde foton emisyonu hangi elektromagnetik spektrum bandındadır?", "id": 1328, "answers": [ { "text": "ultraviole (UV)", "answer_start": 621 } ] }, { "question": "Excimer lazerde Kripton Florur (KrF) gazının dalga boyu nedir?", "id": 1329, "answers": [ { "text": "249nm", "answer_start": 1044 } ] }, { "question": "Excimer lazerde Ksenon Florur (XeF) gazının dalga boyu nedir?", "id": 1330, "answers": [ { "text": "351nm", "answer_start": 1072 } ] } ] }, { "context": "Çocuklarda en sık karşılaşılan durum idiyopatik göğüs ağrısıdır. Sıklığı %12-85'tir. İdiyopatik göğüs ağrıları çoğunlukla kas iskelet sistemi ağrısı olarak düşünülse de, kardiyak patoloji saptanamayan ve ek şikayeti olmayan hastalarda yapılan çalışmalarda farklı sistem patolojileri de bulunmuştur.", "qas": [ { "question": "Çocuklarda en sık karşılaşılan durum nedir?", "id": 1331, "answers": [ { "text": "idiyopatik göğüs ağrısı", "answer_start": 37 } ] }, { "question": "İdiyopatik göğüs ağrısının sıklığı nedir?", "id": 1332, "answers": [ { "text": "%12-85", "answer_start": 73 } ] }, { "question": "İdiyopatik göğüs ağrıları çoğunlukla hangi tür ağrı olarak düşünülür?", "id": 1333, "answers": [ { "text": "kas iskelet sistemi", "answer_start": 122 } ] }, { "question": "Hangi patoloji saptanamayan hastalarda farklı sistem patolojileri bulunmuştur?", "id": 1334, "answers": [ { "text": "kardiyak", "answer_start": 170 } ] }, { "question": "İdiyopatik göğüs ağrıları kardiyak patoloji saptanamayan ve ek şikayeti olmayan hastalarda hangi patolojiler bulunmuştur?", "id": 1335, "answers": [ { "text": "farklı sistem patolojileri", "answer_start": 256 } ] }, { "question": "Çocuklarda idiyopatik göğüs ağrısının sıklığı kaçtır?", "id": 1336, "answers": [ { "text": "%12-85", "answer_start": 73 } ] }, { "question": "İdiyopatik göğüs ağrıları genellikle ne olarak düşünülür?", "id": 1337, "answers": [ { "text": "kas iskelet sistemi ağrısı", "answer_start": 122 } ] }, { "question": "Farklı sistem patolojileri hangi durumlarda bulunmuştur?", "id": 1338, "answers": [ { "text": "kardiyak patoloji saptanamayan ve ek şikayeti olmayan hastalarda", "answer_start": 170 } ] }, { "question": "İdiyopatik göğüs ağrısı çoğunlukla ne olarak düşünülür?", "id": 1339, "answers": [ { "text": "kas iskelet sistemi ağrısı", "answer_start": 122 } ] }, { "question": "Kardiyak patoloji saptanamayan hastalarda ne bulunmuştur?", "id": 1340, "answers": [ { "text": "farklı sistem patolojileri", "answer_start": 256 } ] } ] }, { "context": "Parathormon, paratiroid bezlerinde sentezlenen ve salgılanan ve 84 aminoasitten oluşan tek zincir yapıda 9500 dalton molekül ağırlığına sahip protein yapıda bir hormondur. Parathormon salgılanmasını düzenleyen en önemli mekanizma plazma Ca++ düzeyindeki değişikliklerdir. Paratiroid hücreleri hücre zarında yer alan Ca+2 algılayan reseptörler aracılığı ile bu yanıtı gerçekleştirirler. Bu mekanizma iskelet sisteminde ve böbrekte direkt olarak, sindirim sisteminde ise indirekt olarak etki eder. PTH’nin böbreklerde temel etkisi, Ca+2’un geri emilimini artırmaktır. PTH böbreklerde kalsiyumun distal renal tubuluslardan geri emilimini uyarır. PTH, proksimal ve distal tübülüsleri etkileyerek Na/Ca+2 bağımlı fosfat transportunu inhibe eder ve böylece P sekresyonunu artırır. Glomerüler filtrasyona uğrayan inorganik fosforun %85- 90’ı reabsorbe olur. Kemikler üzerine etkisini ise rezorbsiyonu aktive ederek dolaşıma Ca+2 ve fosfat (P) geçmesini sağlayarak yapmaktadır. PTH, D vitamininin aktif metaboliti olan 1,25 dihidroksi D vitamin sentezini uyarmaktadır. Aktif D vitamini ise gastrointestinal sistemden (GİS) Ca+2 ve P emilimi sağlamaktadır. PTH ve 1,25 dihidroksi D vitamini serum Ca+2 düzeyi düzenlemek için ortak çalışmaktadırlar. Ekstrasellüler sıvıdaki iyonize Ca+2 miktarındaki artış PTH salgısını baskılayıcı yönde etki eder. Böylece böbrekten kalsiyum atılımını uyarılır. Sonuç olarak PTH, renal fosfat atılımına, kemik dokusundan kalsiyum salınımına ve GİS’ten Ca+2 emilimine etki ederek iyonize Ca+2 düzeyini normal sınırlarda tutulmasını sağlar.", "qas": [ { "question": "Parathormon hangi bezlerde sentezlenir ve salgılanır?", "id": 1341, "answers": [ { "text": "paratiroid bezleri", "answer_start": 13 } ] }, { "question": "Parathormonun molekül ağırlığı nedir?", "id": 1342, "answers": [ { "text": "9500 dalton", "answer_start": 105 } ] }, { "question": "Parathormon salgılanmasını düzenleyen en önemli mekanizma nedir?", "id": 1343, "answers": [ { "text": "plazma Ca++ düzeyindeki değişiklikler", "answer_start": 230 } ] }, { "question": "PTH'nin böbreklerde temel etkisi nedir?", "id": 1344, "answers": [ { "text": "Ca+2’un geri emilimini artırmaktır", "answer_start": 530 } ] }, { "question": "PTH, böbreklerde hangi süreçleri etkileyerek fosfat transportunu inhibe eder?", "id": 1345, "answers": [ { "text": "proksimal ve distal tübülüsleri", "answer_start": 648 } ] }, { "question": "PTH'nin kemikler üzerindeki etkisi nedir?", "id": 1346, "answers": [ { "text": "rezorbsiyonu aktive ederek dolaşıma Ca+2 ve fosfat (P) geçmesi", "answer_start": 881 } ] }, { "question": "Aktif D vitamini gastrointestinal sistemden neyin emilimini sağlar?", "id": 1347, "answers": [ { "text": "Ca+2 ve P", "answer_start": 1115 } ] }, { "question": "Ekstrasellüler sıvıdaki iyonize Ca+2 miktarındaki artış neyi baskılar?", "id": 1348, "answers": [ { "text": "PTH salgısı", "answer_start": 1296 } ] }, { "question": "PTH'nin temel etkisi nedir?", "id": 1349, "answers": [ { "text": "iyonize Ca+2 düzeyini normal sınırlarda tutulması", "answer_start": 1503 } ] }, { "question": "PTH ve 1,25 dihidroksi D vitamini serum Ca+2 düzeyini düzenlemek için nasıl çalışırlar?", "id": 1350, "answers": [ { "text": "ortak", "answer_start": 1216 } ] } ] }, { "context": "Pulmoner arteriyel hipertansiyon (PAH) hastaların %15 kadarında görülebilmekte ve mortal olabilmektedir. Hastalığın patogenezindeki endotel hasarı, intimal kalınlaşma ve fibrozisin pulmoner arterlerde görülmesiyle PAH ortaya çıkar. Ayrıca interstisyel akciğer hastalığına ve kardiyak patolojilere ikincil olarak da ortaya çıkabilir. Pulmoner vasküler yatakta etkin bir vasokonstriktör olan endotelin-1 düzeyinin artması da patogeneze katkıda bulunur. İç organ tutulumu daha fazla olan diffüz hastalığın aksine sınırlı hastalıkta PAH sıklığı kısmen artmıştır. Sistemik skleroz hastalarında PAH düşündürecek klinik bulgular ise; nefes darlığı, göğüs ağrısı, halsizlik, yorgunluk gibi semptomlardır. İleri aşamada ise ciddi sağ kalp yetmezliği gelişebilir. PAH tanısı için ekokardiyografi kolay ulaşılabilir bir yöntemdir. Ancak tanıda altın standart pulmoner arteriyel hipertansiyonu diğer pulmoner hipertansiyon nedenlerinden (sistolik veya diyastolik disfonksiyon vb.) ayıran sağ kalp kateterizasyonudur. İstirahat pulmoner arter basıncı ≥ 25 mmHg veya egzersiz pulmoner arter basıncı ≥ 30 mmHg olması durumunda PAH tanısı konur. Prognozu olumsuz yönde etkileyen bir komplikasyon olmasından ötürü hastalarda semptom olmasa bile hastaların yılda bir kez ekokardiyografi ile PAH açısından taranmaları önerilmektedir. Tedavide ise kalsiyum kanal blokerleri (amlodipin, nifedipin, diltiazem) endotelin reseptör antagonistleri (bosentan, ambrisentan ve macitentan), prostasiklin analogları ve fosfodiesteraz-5 inhibitörleri (sildenafil, tadalafil) ve kombinasyonlarının kullanımı önerilmektedir. Ayrıca riociguat, çözünebilir guanilat siklaz stimülatörü olarak kılavuzlarda önerilmektedir.", "qas": [ { "question": "Pulmoner arteriyel hipertansiyon (PAH) hangi hastaların % kaçında görülebilir?", "id": 1351, "answers": [ { "text": "%15", "answer_start": 50 } ] }, { "question": "PAH hangi arterlerdeki intimal kalınlaşma ve fibrozis ile ortaya çıkar?", "id": 1352, "answers": [ { "text": "pulmoner arterlerde", "answer_start": 181 } ] }, { "question": "Pulmoner vasküler yatakta etkin bir vasokonstriktör olan hangi düzeyin artması patogeneze katkıda bulunur?", "id": 1353, "answers": [ { "text": "endotelin-1", "answer_start": 390 } ] }, { "question": "Sistemik skleroz hastalarında PAH düşündürecek klinik bulgular nelerdir?", "id": 1354, "answers": [ { "text": "nefes darlığı, göğüs ağrısı, halsizlik, yorgunluk", "answer_start": 627 } ] }, { "question": "PAH tanısında altın standart yöntem nedir?", "id": 1355, "answers": [ { "text": "sağ kalp kateterizasyonu", "answer_start": 976 } ] }, { "question": "İstirahat pulmoner arter basıncı kaç mmHg ve üzeri olduğunda PAH tanısı konur?", "id": 1356, "answers": [ { "text": "≥ 25", "answer_start": 1038 } ] }, { "question": "Egzersiz sırasında pulmoner arter basıncı kaç mmHg ve üzeri olduğunda PAH tanısı konur?", "id": 1357, "answers": [ { "text": "≥ 30", "answer_start": 1085 } ] }, { "question": "PAH tanısı için hangi görüntüleme yöntemi kolay ulaşılabilir olarak belirtilmiştir?", "id": 1358, "answers": [ { "text": "ekokardiyografi", "answer_start": 770 } ] }, { "question": "Hastalarda semptom olmasa bile yılda bir kez hangi yöntemle PAH açısından taranmaları önerilmektedir?", "id": 1359, "answers": [ { "text": "ekokardiyografi", "answer_start": 770 } ] }, { "question": "PAH tedavisinde kullanılan kalsiyum kanal blokerlerine örnek olarak hangi ilaçlar verilmiştir?", "id": 1360, "answers": [ { "text": "amlodipin, nifedipin, diltiazem", "answer_start": 1355 } ] } ] }, { "context": "KOAH alevlenmeleri çoğunlukla trakeobronşiyal enfeksiyonlar ve hava kirliliği ile ilişkilidir. Enfeksiyöz KOAH alevlenmelerinin %40-60'ının bakteriyel enfeksiyonlarla ilişkili olduğu ve %30'unun solunum yolu viral enfeksiyonları ile ilişkili olduğu bilinmektedir. İnfluenza aşılanmasının KOAH alevlenmelerinden dolayı ayakta tedavi, hastaneye yatış ve ölüm oranlarını azalttığı, pnömokok aşısının ise KOAH hastalarında pnömokok pnömonisini azalttığı gösterilmiştir. Güncel GOLD rehberinde ciddi hastalığı azaltmak için tüm KOAH hastalarında grip aşısı yapılması önerilmektedir. Benzer şekilde ≥65 yaş tüm KOAH hastalarına konjuge ve polisakkarit pnömokok aşıları önerilmektedir. Önemli komorbiditesi olan 65 yaş altı KOAH‘lılarda da polisakkarit pnömokok aşısı önerilmektedir.", "qas": [ { "question": "KOAH alevlenmeleri hangi iki faktörle ilişkilidir?", "id": 1361, "answers": [ { "text": "trakeobronşiyal enfeksiyonlar ve hava kirliliği", "answer_start": 30 } ] }, { "question": "Enfeksiyöz KOAH alevlenmelerinin %40-60'ı hangi enfeksiyonlarla ilişkilidir?", "id": 1362, "answers": [ { "text": "bakteriyel", "answer_start": 140 } ] }, { "question": "Enfeksiyöz KOAH alevlenmelerinin %30'u hangi enfeksiyonlarla ilişkilidir?", "id": 1363, "answers": [ { "text": "solunum yolu viral enfeksiyonları", "answer_start": 195 } ] }, { "question": "İnfluenza aşılanmasının KOAH alevlenmeleri üzerindeki etkileri nelerdir?", "id": 1364, "answers": [ { "text": "ayakta tedavi, hastaneye yatış ve ölüm oranlarını azalttığı", "answer_start": 318 } ] }, { "question": "Pnömokok aşısı KOAH hastalarında hangi durumu azaltır?", "id": 1365, "answers": [ { "text": "pnömokok pnömonisini", "answer_start": 419 } ] }, { "question": "Güncel GOLD rehberinde tüm KOAH hastalarında hangi aşının yapılması önerilmektedir?", "id": 1366, "answers": [ { "text": "grip", "answer_start": 541 } ] }, { "question": "Hangi yaş grubundaki tüm KOAH hastalarına konjuge ve polisakkarit pnömokok aşıları önerilmektedir?", "id": 1367, "answers": [ { "text": "≥65", "answer_start": 593 } ] }, { "question": "Önemli komorbiditesi olan 65 yaş altı KOAH'lılarda hangi aşı önerilmektedir?", "id": 1368, "answers": [ { "text": "polisakkarit pnömokok", "answer_start": 633 } ] }, { "question": "Pnömokok pnömonisini azaltan aşı nedir?", "id": 1369, "answers": [ { "text": "pnömokok aşısı", "answer_start": 379 } ] }, { "question": "İnfluenza aşısı KOAH hastalarında hangi durumları azaltır?", "id": 1370, "answers": [ { "text": "ayakta tedavi, hastaneye yatış ve ölüm", "answer_start": 318 } ] } ] }, { "context": "Meme kanseri tedavisinde kanserin evresi ile histopatolojik aldığı tanı önemlidir. Ayrıca yaşı, menopozda olma durumu ve hastanın tercihleri ile beraber riskler ve faydalar dikkate alındıktan sonra hasta ve hekim tarafından tedavi için ortaklaşa bir karara varılır. Tedavide lokal ve sistemik tedavi yöntemleri kullanılır. Erken evre meme kanserinde lokal tedavi yöntemleri uygulanır. İlk planda meme koruyucu cerrahi (MKC) ile mastektomi cerrahi tümöre göre karar verilerek uygulanır. Meme Koruyucu Cerrahi (MKC) tümörlü doku sınırlarıyla beraber sağlam doku da alınarak yapılır. Lumbektomi ile parsiyel mastektomi bu gruptadır. Cerrahi öncesinde tümörün boyutunu küçültmek ya da ameliyat sonrasında olası tümörlü hücreleri yok etmek için radyoterapi sıklıkla cerrahi tedavi ile kombinlenir. Sistemik tedavi yöntemleri ileri evre ya da metastatik meme kanserinde kullanılır. Tümörün boyutu, cerrahi sonrası mikrometastazların varlığına göre neoadjuvan ya da adjuvan tedavi olarak protokollere göre uygulanır. Sistemik tedavi yöntemleri; kemoterapi, hormonoterapi ve immunoterapidir. HR, HER2 pozitif meme kanserinde hormonoterapi yöntemleri olan Aromataz inhibitörleri (anastrazol, letrozol, eksemestan) veya tamoksifen kullanılır. Premenopozal hastalarda Tamoksifen, postmenopozal grupta Aromataz inhibitörleri öncelikli tercih edilir. Bazı hormon negatif meme kanserlerinde monoklonal antikor olan Atezolizumab immunoterapi olarak kullanılabilmektedir.", "qas": [ { "question": "Meme kanseri tedavisinde hangi faktörler önemlidir?", "id": 1371, "answers": [ { "text": "kanserin evresi ile histopatolojik aldığı tanı", "answer_start": 25 } ] }, { "question": "Tedavi kararı nasıl verilir?", "id": 1372, "answers": [ { "text": "hasta ve hekim tarafından tedavi için ortaklaşa bir karara varılır", "answer_start": 198 } ] }, { "question": "Erken evre meme kanserinde hangi tedavi yöntemleri uygulanır?", "id": 1373, "answers": [ { "text": "lokal tedavi yöntemleri", "answer_start": 350 } ] }, { "question": "Meme Koruyucu Cerrahi (MKC) nasıl yapılır?", "id": 1374, "answers": [ { "text": "tümörlü doku sınırlarıyla beraber sağlam doku da alınarak", "answer_start": 514 } ] }, { "question": "Cerrahi öncesinde tümörün boyutunu küçültmek için hangi yöntem kullanılır?", "id": 1375, "answers": [ { "text": "radyoterapi", "answer_start": 740 } ] }, { "question": "Sistemik tedavi yöntemleri ne zaman kullanılır?", "id": 1376, "answers": [ { "text": "ileri evre ya da metastatik meme kanserinde", "answer_start": 820 } ] }, { "question": "Sistemik tedavi yöntemlerine hangi tedaviler dahildir?", "id": 1377, "answers": [ { "text": "kemoterapi, hormonoterapi ve immunoterapi", "answer_start": 1038 } ] }, { "question": "HR, HER2 pozitif meme kanserinde hangi hormonoterapi yöntemleri kullanılır?", "id": 1378, "answers": [ { "text": "Aromataz inhibitörleri (anastrazol, letrozol, eksemestan) veya tamoksifen", "answer_start": 1147 } ] }, { "question": "Premenopozal hastalarda hangi hormonoterapi yöntemi öncelikli tercih edilir?", "id": 1379, "answers": [ { "text": "tamoksifen", "answer_start": 1210 } ] }, { "question": "Bazı hormon negatif meme kanserlerinde hangi immunoterapi yöntemi kullanılabilmektedir?", "id": 1380, "answers": [ { "text": "Atezolizumab", "answer_start": 1401 } ] } ] }, { "context": "Karın ağrısı nöroanatomik yapılarına göre üç kategoriye ayrılır:\n\n1. Viseral ağrı: Viseral afferent lifler segmental dağılım gösterir; viseral ağrı ilgili organın embriyolojik kökenine göre belirlenen omurilik seviyesindeki duyusal korteks ile lokalize edilir. Viseral ağrı tiplerine göre üç farklı gruba ayrılırlar. Bunlar; gerilim tipi (kolik), inflamatuar ve iskemik nedenlerle oluşan ağrılardır. En sık gerilim tipi görülür ve organ kapsülü ya da duvarının sinir iletimini yapan miyelinsiz liflerin gerilmesiyle oluşur. Barsakta parsiyel veya total obstruksiyonlar, adezyon ya da konstipasyon durumlarında şiddetli kontraksiyonların ortaya çıkmasıyla görülür. Aralıklı veya sürekli olabilir. Hasta birçok zaman sırtüstü yatamaz. Gastroenteritler, konstipasyon ve akut pankreatit ağrıları bu gruba girer.\n\n2. Pariyetal Ağrı: Pariyetal (somatik) karın ağrısı, pariyetal peritonu uyaran myelinli liflerle oluşur ve bu lifler genelde karın ön duvarında yer alır. Pariyetal afferent iletiler peritonun belirli bir bölgesinden gönderildiğinden viseral ağrıdan farklı olarak, ağrılı uyarının olduğu bölgenin yüzeyindeki dermatomda lokalize edilir. Altta yatan hastalık ilerledikçe, viseral ağrı semptomları paryetal ağrı bulgularına dönüşerek hassasiyet ve defans gelişir. Bu sebeple peritonitli hastalar genellikle hareketsiz kalmayı tercih ederler.\n\n3. Yansıyan Ağrı: Yansıyan ağrı kaynağından uzakta hissedilen ağrı olarak tanımlanabilir çünkü birçok iç organdan gelen periferik afferent sinir lifleri, başka yerlerden lif taşıyan sinir kökleri yoluyla omuriliğe girerler. Bu, beynin uyarıların konumunu yorumlamasını karıştırabilir. Yansıyan ağrı, omurilikte bilateral inervasyonu sağlayan liflerle iletilmediğinden etkilenen organ ile aynı tarafta algılanır.", "qas": [ { "question": "Karın ağrısı nöroanatomik yapılarına göre kaç kategoriye ayrılır?", "id": 1381, "answers": [ { "text": "üç", "answer_start": 42 } ] }, { "question": "Viseral ağrı hangi liflerin segmental dağılımı ile oluşur?", "id": 1382, "answers": [ { "text": "Viseral afferent lifler", "answer_start": 83 } ] }, { "question": "En sık görülen viseral ağrı tipi hangisidir?", "id": 1383, "answers": [ { "text": "gerilim", "answer_start": 325 } ] }, { "question": "Pariyetal ağrı nasıl oluşur?", "id": 1384, "answers": [ { "text": "myelinli liflerle", "answer_start": 888 } ] }, { "question": "Pariyetal ağrı hangi liflerle oluşur?", "id": 1385, "answers": [ { "text": "myelinli lifler", "answer_start": 888 } ] }, { "question": "Yansıyan ağrı nasıl tanımlanır?", "id": 1386, "answers": [ { "text": "kaynağından uzakta hissedilen ağrı", "answer_start": 1381 } ] }, { "question": "Peritonitli hastalar genellikle nasıl bir pozisyonda kalmayı tercih ederler?", "id": 1387, "answers": [ { "text": "hareketsiz", "answer_start": 1313 } ] }, { "question": "Yansıyan ağrı, beynin uyarıların konumunu nasıl etkiler?", "id": 1388, "answers": [ { "text": "beynin uyarıların konumunu yorumlamasını karıştırabilir", "answer_start": 1577 } ] }, { "question": "Pariyetal ağrı hangi bölgede lokalize edilir?", "id": 1389, "answers": [ { "text": "yüzeyindeki dermatomda", "answer_start": 1105 } ] }, { "question": "Viseral ağrının oluşmasında miyelinsiz liflerin gerilmesi neye neden olur?", "id": 1390, "answers": [ { "text": "organ kapsülü ya da duvarının sinir iletimi", "answer_start": 431 } ] } ] }, { "context": "Bağışıklama, bulaşıcı hastalıkları önleme ve insan sağlığını korumada etkin, güvenilir ve maliyeti düşük bir yaklaşımdır. Aşıyla korunabilir hastalıklara karşı her bireyin etkin ve güvenilir bağışıklanma hakkı bulunmaktadır. Bağışıklama hizmetlerinin amacı bebekleri, çocukları ya da erişkinleri, enfeksiyona yakalanma risklerinin en yüksek olduğu dönemden önce aşılayarak bu hastalıklara yakalanmalarını önlemektir. Sağlık çalışanları günümüzde mesleki birçok risk ile karşılaşmaktadır. En önemli mesleki risk etmenlerinin delici kesici alet yaralanmaları ve enfeksiyonlar olduğunu söyleyebiliriz. Sağlık çalışanlarının işyerlerinde kazanacakları enfeksiyonlar kendi sağlıkları kadar aile bireylerinin, diğer hastaların, diğer sağlık çalışanlarının ve toplum sağlığı için de risk oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra toplumdan kazanacakları enfeksiyonları da hastalarına ve diğer sağlık çalışanlarına bulaştırabilirler.", "qas": [ { "question": "Bağışıklamanın amacı nedir?", "id": 1391, "answers": [ { "text": "bulaşıcı hastalıkları önleme ve insan sağlığını korumada etkin, güvenilir ve maliyeti düşük bir yaklaşımdır", "answer_start": 13 } ] }, { "question": "Her bireyin hangi hakkı bulunmaktadır?", "id": 1392, "answers": [ { "text": "etkin ve güvenilir bağışıklanma hakkı", "answer_start": 172 } ] }, { "question": "Bağışıklama hizmetlerinin amacı nedir?", "id": 1393, "answers": [ { "text": "bebekleri, çocukları ya da erişkinleri, enfeksiyona yakalanma risklerinin en yüksek olduğu dönemden önce aşılayarak bu hastalıklara yakalanmalarını önlemektir", "answer_start": 257 } ] }, { "question": "Sağlık çalışanları hangi risklerle karşılaşmaktadır?", "id": 1394, "answers": [ { "text": "delici kesici alet yaralanmaları ve enfeksiyonlar", "answer_start": 524 } ] }, { "question": "Sağlık çalışanlarının işyerlerinde kazanacakları enfeksiyonlar kimin için risk oluşturmaktadır?", "id": 1395, "answers": [ { "text": "aile bireylerinin, diğer hastaların, diğer sağlık çalışanlarının ve toplum sağlığı", "answer_start": 685 } ] }, { "question": "Toplumdan kazanılan enfeksiyonlar kime bulaştırılabilir?", "id": 1396, "answers": [ { "text": "hastalarına ve diğer sağlık çalışanlarına", "answer_start": 856 } ] }, { "question": "Bağışıklama neyi önlemede etkilidir?", "id": 1397, "answers": [ { "text": "bulaşıcı hastalıkları", "answer_start": 13 } ] }, { "question": "Sağlık çalışanlarının karşılaştığı en önemli mesleki risk etmenleri nelerdir?", "id": 1398, "answers": [ { "text": "delici kesici alet yaralanmaları ve enfeksiyonlar", "answer_start": 524 } ] }, { "question": "Bağışıklama hizmetlerinin hedef kitlesi kimlerdir?", "id": 1399, "answers": [ { "text": "bebekleri, çocukları ya da erişkinleri", "answer_start": 257 } ] }, { "question": "Sağlık çalışanlarının işyerinde kazandıkları enfeksiyonlar, toplum sağlığı için ne tür bir risk oluşturur?", "id": 1400, "answers": [ { "text": "toplum sağlığı için de risk", "answer_start": 753 } ] } ] }, { "context": "Dermatolojik hastalıklar beden görüntüsünde bozulmaya neden olarak, negatif beden algısısına katkıda bulunur ve bu durum sosyal fobi, hayal kırıklığı, sosyal rol kısıtlanması ve düşük özgüvene katkıda bulunabilir. Toplumdan algılanan hoşnutsuzluk mesajları dermatolojik hastalarda anksiyete, depresyon, öfke gibi negatif duygusal reaksiyonlar ve kaçınma, gizlenme, kamuflaj gibi davranışsal tepkilere neden olabilir, sonuç olarak reddedilme, dışlanma ve ayrımcılığa katkıda bulunur.", "qas": [ { "question": "Dermatolojik hastalıklar beden görüntüsünde neye neden olur?", "id": 1401, "answers": [ { "text": "bozulmaya", "answer_start": 44 } ] }, { "question": "Negatif beden algısına ne katkıda bulunur?", "id": 1402, "answers": [ { "text": "Dermatolojik hastalıklar", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Dermatolojik hastalıkların neden olduğu negatif beden algısı hangi duruma katkıda bulunabilir?", "id": 1403, "answers": [ { "text": "sosyal fobi, hayal kırıklığı, sosyal rol kısıtlanması ve düşük özgüvene", "answer_start": 121 } ] }, { "question": "Toplumdan algılanan hoşnutsuzluk mesajları hangi duygusal reaksiyonlara neden olabilir?", "id": 1404, "answers": [ { "text": "anksiyete, depresyon, öfke", "answer_start": 281 } ] }, { "question": "Toplumdan algılanan hoşnutsuzluk mesajları hangi davranışsal tepkilere neden olabilir?", "id": 1405, "answers": [ { "text": "kaçınma, gizlenme, kamuflaj", "answer_start": 346 } ] }, { "question": "Toplumdan algılanan hoşnutsuzluk mesajları dermatolojik hastalarda ne gibi sonuçlara katkıda bulunur?", "id": 1406, "answers": [ { "text": "reddedilme, dışlanma ve ayrımcılığa", "answer_start": 430 } ] }, { "question": "Sosyal rol kısıtlanması hangi duruma katkıda bulunabilir?", "id": 1407, "answers": [ { "text": "negatif beden algısısına", "answer_start": 68 } ] }, { "question": "Hangi durumlar düşük özgüvene katkıda bulunabilir?", "id": 1408, "answers": [ { "text": "Dermatolojik hastalıklar beden görüntüsünde bozulmaya neden olarak, negatif beden algısısına", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Dermatolojik hastalarda öfke gibi negatif duygusal reaksiyonlara ne neden olabilir?", "id": 1409, "answers": [ { "text": "Toplumdan algılanan hoşnutsuzluk mesajları", "answer_start": 214 } ] }, { "question": "Dermatolojik hastalarda kamuflaj gibi davranışsal tepkilere ne neden olabilir?", "id": 1410, "answers": [ { "text": "Toplumdan algılanan hoşnutsuzluk mesajları", "answer_start": 214 } ] } ] }, { "context": "Basınç ülserleri; yoğun bakımlarda sık görülen, mortaliteyi artıran, hastane yatış sürelerini uzatan ve tedavi masraflarını artıran önemli sorunlardan biridir. Bütün bu nedenlerden dolayı basınç ülserine yol açabilecek risk faktörlerinin tespit edilmesi ve önleyici tedbirlerin alınması önemlidir. Basınç ülseri gelişiminde önemli olan risk faktörleri, mortalitenin ve morbiditenin artmasına ve ağrı, enfeksiyon, depresyon gibi ek sorunların, komplikasyonların artmasına neden olabilir. Basınç ülserinde en ciddi komplikasyon enfeksiyondur. Beslenmesi bozuk, bağışıklığı yetersiz olan yaşlı kişilerde sepsis gelişmesine neden olup ölüm riskini artırabilir. Basınç ülseri hastanın fiziksel ve psikolojik durumunu bozmasının yanında sosyal ve ekonomik yükün de artmasına neden olur.", "qas": [ { "question": "Basınç ülserleri nerelerde sık görülür?", "id": 1411, "answers": [ { "text": "yoğun bakımlar", "answer_start": 18 } ] }, { "question": "Basınç ülserleri hangi sorunlara neden olabilir?", "id": 1412, "answers": [ { "text": "mortaliteyi artıran, hastane yatış sürelerini uzatan ve tedavi masraflarını artıran", "answer_start": 48 } ] }, { "question": "Basınç ülserine yol açabilecek faktörler neden önemlidir?", "id": 1413, "answers": [ { "text": "risk faktörlerinin tespit edilmesi ve önleyici tedbirlerin alınması önemlidir", "answer_start": 219 } ] }, { "question": "Basınç ülseri gelişiminde önemli olan risk faktörleri nelere neden olabilir?", "id": 1414, "answers": [ { "text": "mortalitenin ve morbiditenin artmasına ve ağrı, enfeksiyon, depresyon gibi ek sorunların, komplikasyonların artmasına", "answer_start": 353 } ] }, { "question": "Basınç ülserinde en ciddi komplikasyon nedir?", "id": 1415, "answers": [ { "text": "enfeksiyon", "answer_start": 401 } ] }, { "question": "Hangi kişilerde sepsis gelişmesine neden olabilir?", "id": 1416, "answers": [ { "text": "yaşlı kişilerde", "answer_start": 585 } ] }, { "question": "Basınç ülseri ölüm riskini nasıl artırabilir?", "id": 1417, "answers": [ { "text": "sepsis gelişmesine neden olup ölüm riskini artırabilir", "answer_start": 601 } ] }, { "question": "Basınç ülseri hastanın hangi durumlarını bozabilir?", "id": 1418, "answers": [ { "text": "fiziksel ve psikolojik", "answer_start": 680 } ] }, { "question": "Basınç ülseri hangi yüklerin artmasına neden olur?", "id": 1419, "answers": [ { "text": "sosyal ve ekonomik", "answer_start": 731 } ] }, { "question": "Basınç ülserine yol açabilecek risk faktörlerinin tespiti neden önemlidir?", "id": 1420, "answers": [ { "text": "basınç ülserine yol açabilecek risk faktörlerinin tespit edilmesi ve önleyici tedbirlerin alınması önemlidir", "answer_start": 188 } ] } ] }, { "context": "SP progresif olmayan nörolojik bir durum olarak tanımlanır ancak çocuk büyüdükçe ve fiziksel ve psikolojik olarak olgunlaştıkça, bozukluklar ilerleyici olabilir. SP'yle ilişkili durumların yönetimi, çocuğun ve ailenin sağlığı, işlevi ve yaşam kalitesi üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Bir tıbbi durumdaki değişiklik, diğer belirti ve semptomlar üzerinde önemli etkiye sahip olabilir. Örneğin, mesane enfeksiyonu veya konstipasyon, spastisiteyi etkileyebilir.", "qas": [ { "question": "SP nasıl bir nörolojik durum olarak tanımlanır?", "id": 1421, "answers": [ { "text": "progresif olmayan", "answer_start": 3 } ] }, { "question": "SP ile ilişkili bozukluklar ne zaman ilerleyici olabilir?", "id": 1422, "answers": [ { "text": "çocuk büyüdükçe ve fiziksel ve psikolojik olarak olgunlaştıkça", "answer_start": 65 } ] }, { "question": "SP'yle ilişkili durumların yönetimi ne üzerinde önemli bir etkiye sahiptir?", "id": 1423, "answers": [ { "text": "çocuğun ve ailenin sağlığı, işlevi ve yaşam kalitesi", "answer_start": 199 } ] }, { "question": "Bir tıbbi durumdaki değişiklik ne üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir?", "id": 1424, "answers": [ { "text": "diğer belirti ve semptomlar", "answer_start": 321 } ] }, { "question": "Mesane enfeksiyonu veya konstipasyon neyi etkileyebilir?", "id": 1425, "answers": [ { "text": "spastisite", "answer_start": 435 } ] }, { "question": "SP ile ilişkili bozukluklar neden ilerleyici olabilir?", "id": 1426, "answers": [ { "text": "çocuk büyüdükçe ve fiziksel ve psikolojik olarak olgunlaştıkça", "answer_start": 65 } ] }, { "question": "SP'yle ilişkili durumların yönetimi kimin sağlığı üzerinde etkiye sahiptir?", "id": 1427, "answers": [ { "text": "çocuğun ve ailenin", "answer_start": 199 } ] }, { "question": "Mesane enfeksiyonu hangi durumu etkileyebilir?", "id": 1428, "answers": [ { "text": "spastisite", "answer_start": 435 } ] }, { "question": "Bir tıbbi durumdaki değişiklik hangi unsurlar üzerinde etkili olabilir?", "id": 1429, "answers": [ { "text": "diğer belirti ve semptomlar", "answer_start": 321 } ] }, { "question": "Çocuğun fiziksel olarak olgunlaşması neye neden olabilir?", "id": 1430, "answers": [ { "text": "bozukluklar ilerleyici", "answer_start": 129 } ] } ] }, { "context": "Plikalar, sinovial membranların eklem boşluğu içerisine uzanım gösteren katlantılarıdır. Normalde ince, saydam ve elastik yapılardır. Eklem boşluğu içerisindeki lokalizasyonları ve patellaya uzanımlarına göre suprapatellar plika, infrapatellar plika, lateral plika ve medial plika olmak üzere dört plika tanımlanmıştır.", "qas": [ { "question": "Plikalar nedir?", "id": 1431, "answers": [ { "text": "sinovial membranların eklem boşluğu içerisine uzanım gösteren katlantılarıdır", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Plikalar normalde nasıl yapılardır?", "id": 1432, "answers": [ { "text": "ince, saydam ve elastik", "answer_start": 98 } ] }, { "question": "Eklem boşluğu içerisindeki lokalizasyonlarına ve patellaya uzanımlarına göre kaç plika tanımlanmıştır?", "id": 1433, "answers": [ { "text": "dört plika", "answer_start": 293 } ] }, { "question": "Hangi plikalar tanımlanmıştır?", "id": 1434, "answers": [ { "text": "suprapatellar plika, infrapatellar plika, lateral plika ve medial plika", "answer_start": 209 } ] }, { "question": "Plikalar eklem boşluğu içerisine nasıl uzanım gösterir?", "id": 1435, "answers": [ { "text": "sinovial membranların", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Plikalar hangi eklem yapılarıdır?", "id": 1436, "answers": [ { "text": "ince, saydam ve elastik", "answer_start": 98 } ] }, { "question": "Kaç tane plika çeşidi bulunmaktadır?", "id": 1437, "answers": [ { "text": "dört", "answer_start": 293 } ] }, { "question": "Patellaya uzanımlarına göre plikalar nasıl adlandırılır?", "id": 1438, "answers": [ { "text": "suprapatellar plika, infrapatellar plika, lateral plika ve medial plika", "answer_start": 209 } ] }, { "question": "Plikalar hangi yapıların uzanımıdır?", "id": 1439, "answers": [ { "text": "sinovial membranların", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Plikalar nasıl tanımlanmıştır?", "id": 1440, "answers": [ { "text": "suprapatellar plika, infrapatellar plika, lateral plika ve medial plika olmak üzere dört plika tanımlanmıştır", "answer_start": 209 } ] } ] }, { "context": "Osteonekroz tek bir hastalık olmayıp pek çok farklı sebep dolayısıyla kemik ölümü ile sonlanan bir durumu tanımlar. Literatürde avasküler nekroz, aseptik nekroz veya subkondral avasküler nekroz olarak da geçmektedir. Osteonekrozun oluşmasında esas olarak femur başının mikrosirkülasyonunun bozulmasının etkili olduğu öne sürülmektedir. Geleneksel olarak avasküler nekroz (AVN) terimi kullanılsa da, iskeminin kaynağı ‘damar olmaması’ değil, kan akımının bozulması olduğu için ‘iskemik osteonekroz’ veya osteonekroz (ON) terimi daha uygundur. Bu sebeple osteonekroz terimi, güncel olarak avasküler nekroza tercih edilmektedir.", "qas": [ { "question": "Osteonekroz neyi tanımlar?", "id": 1441, "answers": [ { "text": "kemik ölümü ile sonlanan bir durumu", "answer_start": 70 } ] }, { "question": "Osteonekroz literatürde hangi isimlerle de geçmektedir?", "id": 1442, "answers": [ { "text": "avasküler nekroz, aseptik nekroz veya subkondral avasküler nekroz", "answer_start": 128 } ] }, { "question": "Osteonekrozun oluşmasında etkili olan temel faktör nedir?", "id": 1443, "answers": [ { "text": "femur başının mikrosirkülasyonunun bozulmasının", "answer_start": 255 } ] }, { "question": "Geleneksel olarak hangi terim kullanılmaktadır?", "id": 1444, "answers": [ { "text": "avasküler nekroz (AVN)", "answer_start": 354 } ] }, { "question": "İskeminin kaynağı nedir?", "id": 1445, "answers": [ { "text": "kan akımının bozulması", "answer_start": 441 } ] }, { "question": "Hangi terim avasküler nekroza tercih edilmektedir?", "id": 1446, "answers": [ { "text": "Osteonekroz", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Osteonekrozun diğer isimlerinden biri nedir?", "id": 1447, "answers": [ { "text": "avasküler nekroz", "answer_start": 128 } ] }, { "question": "Femur başının mikrosirkülasyonunun bozulması neyin oluşmasında etkili olabilir?", "id": 1448, "answers": [ { "text": "Osteonekroz", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Güncel olarak hangi terim avasküler nekrozun yerine kullanılmaktadır?", "id": 1449, "answers": [ { "text": "Osteonekroz", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "İskemik osteonekroz terimi neyi tanımlar?", "id": 1450, "answers": [ { "text": "kan akımının bozulması", "answer_start": 441 } ] } ] }, { "context": "Vitaminler, vücudumuz için gerekli olan ve vücudumuzdaki katalizör görevli en basit organik maddelerdir. Vitaminlerin tüm dünyada kullanım yaygınlığı artmaktadır. Vitaminler, eksiklik durumunda tedavi olarak hastalara reçete edilirken; eksiklik olmaması durumunda da takviye olarak kullanımı oldukça yaygındır . Kişilerin çoğu, vitaminler etkili değilse bile, vitamin kullanımının güvenli olduğuna inanabilirler. Doktorlar da vitamin eksikliği tanısı olmayan hastalarına 'muhtemelen yardımcı olmayacak, ancak zarar vermez' diyerek hastalarının vitamin kullanmalarını kabul edebilirler. Ayrıca çoğu doktorun, içerisinde vitaminlerin bulunduğu diyet takviyelerini kendileri kullanıyor olsun ya da olmasın, hastalarına takviye olarak önerdiği yönünde çalışmalar mevcuttur. Vitaminlerin potansiyel faydaları hakkında çok fazla tanıtım olmasına rağmen, olası zararlı etkileri konusunda daha az farkındalık vardır. Vitamin takviyesi hakkında literatür taramaları bazı vitaminlerin kanser riskini artırarak kişilere zararlı etki yapabileceğini dahi göstermektedir. Yapılan çalışmalara göre, beslenme yoluyla vitaminlerin fazla miktarda alımının toksisiteye neden olması nadir olsa da görülmektedir. Fakat vitaminlerin bazılarının ilaç formunda dışarıdan fazla miktarda alımı hipervitaminoza sebep olabilir. Bu yönden de yine doktorların hastalarını beslenme açısından doğru yönde bilgilendirmesi toplum sağlığı açısından önem arz etmektedir. Bu noktada doktorlar, hastalar tarafından uygun vitamin kullanımını teşvik edecek ve uygunsuz kullanımı engelleyebilecek kişilerdir. Doktorların vitaminlerin uygun kullanımını teşvik etmesi ve vitamin takviyelerinin uygunsuz kullanımını engellemesi toplum sağlığını iyileştirici bir çabadır.", "qas": [ { "question": "Vitaminler vücudumuzda nasıl bir görev üstlenir?", "id": 1451, "answers": [ { "text": "katalizör", "answer_start": 57 } ] }, { "question": "Vitaminlerin dünya genelindeki kullanım durumu nasıldır?", "id": 1452, "answers": [ { "text": "artmaktadır", "answer_start": 150 } ] }, { "question": "Vitaminler eksiklik durumunda nasıl kullanılır?", "id": 1453, "answers": [ { "text": "takviye olarak", "answer_start": 267 } ] }, { "question": "Eksiklik olmaması durumunda vitaminlerin kullanımı nasıldır?", "id": 1454, "answers": [ { "text": "takviye olarak kullanımı oldukça yaygındır", "answer_start": 267 } ] }, { "question": "Kişilerin çoğu vitaminler hakkında neye inanabilir?", "id": 1455, "answers": [ { "text": "güvenli", "answer_start": 381 } ] }, { "question": "Doktorlar vitamin eksikliği tanısı olmayan hastalarına ne diyebilir?", "id": 1456, "answers": [ { "text": "zarar vermez", "answer_start": 509 } ] }, { "question": "Çoğu doktor hastalarına ne önermektedir?", "id": 1457, "answers": [ { "text": "diyet takviyeleri", "answer_start": 642 } ] }, { "question": "Vitaminlerin olası zararlı etkileri konusunda farkındalık durumu nasıldır?", "id": 1458, "answers": [ { "text": "daha az", "answer_start": 881 } ] }, { "question": "Bazı vitaminlerin ne yapabileceği literatür taramalarıyla gösterilmektedir?", "id": 1459, "answers": [ { "text": "kanser riskini artırarak", "answer_start": 975 } ] }, { "question": "Doktorların beslenme açısından hastaları nasıl bilgilendirmesi önemlidir?", "id": 1460, "answers": [ { "text": "doğru yönde", "answer_start": 1361 } ] } ] }, { "context": "PKOS’lu kadınlarda infertilite görülmesi sıklığı %50-75 ‘dir. Bunun asıl sebebi anovülasyondur. Anovulasyon, infertilite problemi yaratmasının haricinde nedeni tam olarak izah edilmemiş bir mekanizma ile fertilizasyon ve erken gebelik kayıplarına neden olmaktadır. Bu durumun oluşmasında da yine anovulasyondaki LH puls değişikliği olması suçlanmaktadır ancak mekanizma henüz net olarak anlaşılamamıştır. İnfertilite tedavisi sürecinde tedavinin başarı şansını artırmak için hastalara kilo vermesi önerilir. Kilo veremeyen hastalarında tedavi süresince kalori kısıtlanması ve medikal tedaviler ile insülin düzeyini düşürme denenmelidir.", "qas": [ { "question": "PKOS'lu kadınlarda infertilite görülme sıklığı nedir?", "id": 1461, "answers": [ { "text": "%50-75", "answer_start": 49 } ] }, { "question": "PKOS'lu kadınlarda infertilitenin asıl sebebi nedir?", "id": 1462, "answers": [ { "text": "anovülasyon", "answer_start": 80 } ] }, { "question": "Anovulasyon neye neden olmaktadır?", "id": 1463, "answers": [ { "text": "fertilizasyon ve erken gebelik kayıplarına", "answer_start": 204 } ] }, { "question": "Anovulasyonun LH puls değişikliği ile ilgili olduğu durum nedir?", "id": 1464, "answers": [ { "text": "fertilizasyon ve erken gebelik kayıplarına", "answer_start": 204 } ] }, { "question": "İnfertilite tedavisi sürecinde hastalara ne önerilir?", "id": 1465, "answers": [ { "text": "kilo vermesi", "answer_start": 485 } ] }, { "question": "Kilo veremeyen hastalarda tedavi süresince ne denenmelidir?", "id": 1466, "answers": [ { "text": "kalori kısıtlanması", "answer_start": 553 } ] }, { "question": "Anovulasyonun neden olduğu diğer bir problem nedir?", "id": 1467, "answers": [ { "text": "fertilizasyon ve erken gebelik kayıpları", "answer_start": 204 } ] }, { "question": "PKOS'lu kadınlarda infertilitenin nedeni olarak hangi mekanizma suçlanmaktadır?", "id": 1468, "answers": [ { "text": "anovulasyondaki LH puls değişikliği", "answer_start": 296 } ] }, { "question": "Anovulasyonun infertilite dışında yol açtığı sorunlar nelerdir?", "id": 1469, "answers": [ { "text": "fertilizasyon ve erken gebelik kayıplarına", "answer_start": 204 } ] }, { "question": "PKOS'lu kadınlarda tedavi sürecinde kalori kısıtlanmasının amacı nedir?", "id": 1470, "answers": [ { "text": "insülin düzeyini düşürme", "answer_start": 598 } ] } ] }, { "context": "COVID-19, üst ve alt solunum yollarında tutulum yapabilir. Akciğer, COVID-19'dan en çok etkilenen organdır çünkü virüs, akciğerlerin tip II alveolar hücrelerinde bol miktarda bulunan anjiyotensin dönüştürücü enzim 2 (ACE2) aracılığıyla konakçı hücrelere invazyon gerçekleştirir. Virüs, ACE2'ye bağlanmak ve konakçı hücreye girmek için 'spike' (S) adı verilen özel bir yüzey glikoproteinini kullanır. Her dokudaki ACE2 yoğunluğu, o dokudaki hastalığın şiddeti ile ilişkilidir ve bazı araştırmalar ACE2 aktivitesini azaltmanın COVID-19 açısından koruyucu olabileceğini öne sürmüşlerdir, başka bir görüş de anjiyotensin II reseptör bloke edici ilaçları kullanarak ACE2'yi arttırmanın koruyucu olabileceğine dair görüştür.", "qas": [ { "question": "COVID-19 hangi solunum yollarında tutulum yapabilir?", "id": 1471, "answers": [ { "text": "üst ve alt", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "COVID-19'dan en çok etkilenen organ hangisidir?", "id": 1472, "answers": [ { "text": "Akciğer", "answer_start": 59 } ] }, { "question": "Virüs, akciğerlerde hangi hücrelerde bulunan ACE2 aracılığıyla konakçı hücrelere invazyon gerçekleştirir?", "id": 1473, "answers": [ { "text": "akciğerlerin tip II alveolar hücrelerinde", "answer_start": 120 } ] }, { "question": "Virüs, ACE2'ye bağlanmak ve konakçı hücreye girmek için hangi yüzey glikoproteinini kullanır?", "id": 1474, "answers": [ { "text": "spike", "answer_start": 336 } ] }, { "question": "ACE2 yoğunluğu ne ile ilişkilidir?", "id": 1475, "answers": [ { "text": "o dokudaki hastalığın şiddeti", "answer_start": 429 } ] }, { "question": "Bazı araştırmalar ACE2 aktivitesini azaltmanın ne açısından koruyucu olabileceğini öne sürmüştür?", "id": 1476, "answers": [ { "text": "COVID-19", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Hangi ilaçlar kullanılarak ACE2'nin arttırılmasının koruyucu olabileceğine dair bir görüş vardır?", "id": 1477, "answers": [ { "text": "anjiyotensin II reseptör bloke edici ilaçları", "answer_start": 604 } ] }, { "question": "Virüs konakçı hücrelere nasıl girer?", "id": 1478, "answers": [ { "text": "'spike' (S) adı verilen özel bir yüzey glikoproteinini kullanır", "answer_start": 335 } ] }, { "question": "ACE2 aktivitesini azaltmanın ne gibi bir etkisi olabilir?", "id": 1479, "answers": [ { "text": "COVID-19 açısından koruyucu olabileceği", "answer_start": 525 } ] }, { "question": "ACE2 hangi hücrelerde bol miktarda bulunur?", "id": 1480, "answers": [ { "text": "akciğerlerin tip II alveolar hücrelerinde", "answer_start": 120 } ] } ] }, { "context": "COVID-19 veya tam ismiyle Koronavirüs hastalığı 2019, şiddetli akut solunum sıkıntısı sendromuna sebep olan bulaşıcı bir solunum yolu hastalığıdır. Bu sebeple ismine SARS-CoV-2 de denmektedir. Hastalıkta görülen yaygın semptomlar arasında ateş, öksürük ve nefes darlığı yer almaktadır. Kas ağrıları, balgam üretimi ve boğaz ağrısı ise daha az yaygın görülen belirtileri oluştururlar. COVID-19 etkeni, koronavirüs familyasından bir RNA virüsüdür. Küresel çapta bir salgın oluşturarak pandemiye neden olmuştur. Ana bulaşma yolu solunum yolu ile oluşan damlacıkların solunması veya temasıdır, ancak son raporlar fekal-oral bulaşma yolunun varlığını da ortaya koymuştur.", "qas": [ { "question": "COVID-19 hangi tür bir hastalıktır?", "id": 1481, "answers": [ { "text": "bulaşıcı", "answer_start": 108 } ] }, { "question": "COVID-19 hastalığına başka ne ad verilmektedir?", "id": 1482, "answers": [ { "text": "SARS-CoV-2", "answer_start": 166 } ] }, { "question": "COVID-19 hastalığında yaygın semptomlar nelerdir?", "id": 1483, "answers": [ { "text": "ateş, öksürük ve nefes darlığı", "answer_start": 239 } ] }, { "question": "COVID-19'un daha az yaygın görülen belirtileri nelerdir?", "id": 1484, "answers": [ { "text": "Kas ağrıları, balgam üretimi ve boğaz ağrısı", "answer_start": 286 } ] }, { "question": "COVID-19 etkeni hangi tür bir virüstür?", "id": 1485, "answers": [ { "text": "RNA virüsü", "answer_start": 431 } ] }, { "question": "COVID-19'un ana bulaşma yolu nedir?", "id": 1486, "answers": [ { "text": "solunum yolu ile oluşan damlacıkların solunması veya teması", "answer_start": 526 } ] }, { "question": "Son raporlara göre COVID-19'un hangi bulaşma yolu da vardır?", "id": 1487, "answers": [ { "text": "fekal-oral", "answer_start": 609 } ] }, { "question": "COVID-19 hangi aileden bir virüstür?", "id": 1488, "answers": [ { "text": "koronavirüs", "answer_start": 401 } ] }, { "question": "COVID-19 nasıl pandemiye neden olmuştur?", "id": 1489, "answers": [ { "text": "Küresel çapta bir salgın oluşturarak", "answer_start": 446 } ] }, { "question": "COVID-19'un tam ismi nedir?", "id": 1490, "answers": [ { "text": "Koronavirüs hastalığı 2019", "answer_start": 26 } ] } ] }, { "context": "ARA, A grubu beta hemolitik streptokokların (AGBHS) sebep olduğu farenjitin postenfeksiyöz, nonsüpüratif komplikasyonlarından olan, immünolojik olduğu düşünülen bir hastalıktır. AGBHS enfeksiyonuna karşı gösterilen anormal immün yanıt genelde kalbi, eklemleri, beyni, ciltaltı bağ dokusunu ve kan damarlarını etkileyip inflamasyon yapar ancak kalıcı sekel sadece kalp tutulumuna bağlı gelişir. Buna bağlı olarak ARA, çocuklarda görülen edinsel kalp hastalıklarının da en sık nedenidir.", "qas": [ { "question": "ARA'ya sebep olan etken nedir?", "id": 1491, "answers": [ { "text": "A grubu beta hemolitik streptokokların", "answer_start": 5 } ] }, { "question": "ARA hangi hastalığın postenfeksiyöz komplikasyonlarındandır?", "id": 1492, "answers": [ { "text": "farenjit", "answer_start": 65 } ] }, { "question": "ARA hangi tür komplikasyonlardan biridir?", "id": 1493, "answers": [ { "text": "nonsüpüratif", "answer_start": 92 } ] }, { "question": "ARA'nın immünolojik olduğu düşünülen bir hastalık olmasına ne sebep olur?", "id": 1494, "answers": [ { "text": "AGBHS enfeksiyonuna karşı gösterilen anormal immün yanıt", "answer_start": 178 } ] }, { "question": "AGBHS enfeksiyonuna karşı gösterilen anormal immün yanıt hangi organ ve dokuları etkiler?", "id": 1495, "answers": [ { "text": "kalbi, eklemleri, beyni, ciltaltı bağ dokusunu ve kan damarlarını", "answer_start": 243 } ] }, { "question": "ARA'nın kalıcı sekel yapmasına ne neden olur?", "id": 1496, "answers": [ { "text": "kalp tutulumu", "answer_start": 363 } ] }, { "question": "ARA'nın çocuklarda görülen hangi hastalıkların en sık nedenidir?", "id": 1497, "answers": [ { "text": "edinsel kalp hastalıklarının", "answer_start": 436 } ] }, { "question": "ARA'nın en sık görüldüğü yaş grubu hangisidir?", "id": 1498, "answers": [ { "text": "çocuklarda", "answer_start": 417 } ] }, { "question": "ARA'nın neden olduğu inflamasyon hangi yapıları etkiler?", "id": 1499, "answers": [ { "text": "kalbi, eklemleri, beyni, ciltaltı bağ dokusunu ve kan damarlarını", "answer_start": 243 } ] }, { "question": "ARA'nın kalıcı sekel bırakabilen etkisi nedir?", "id": 1500, "answers": [ { "text": "kalp tutulumu", "answer_start": 363 } ] } ] }, { "context": "KRK’ların yaklaşık %90’ı sporadik olup, kalan %10 kadarında genetik sendromlar rol oynar. Hem sporadik hem de genetik sendromlarla ilişkili KRK’larda kanser gelişiminin temelinde 2 mekanizma yer alır: Konvansiyonel adenom-karsinom sekans yolağı ve Serrated neoplazi-karsinom yolağı. KRK’ların yaklaşık %85’i konvansiyonel adenomdan karsinoma progresyon yolağından kaynaklanır. Sol kolon ile rektumda, sağ kolona göre daha sık görülür. Konvansiyonel adenomlar 10-20 yıl süre zarfında karsinoma dönüşür. Serrated neoplazi-karsinom yolağı, KRK’ların yaklaşık %15’ini oluşturur. Bu yolağın prekürsör lezyonları serrated polipler olup, sağ kolonda sol kolona göre daha sık görülür. Serrated neoplazilerin karsinoma progresyon riski, konvansiyonel adenomlardan çok daha düşüktür. Hem konvansiyonel adenomlar hem de serrated neoplaziler üzerinden kanser gelişimi birden fazla mutasyonun aşamalı olarak birikimini gerektirir. Mutasyona maruziyet ve tolerans KRK gelişimi için belirleyicidir ve 'genomik instabilite' olarak adlandırılır. Genomik instabiliteye yol açan 3 ana mekanizma vardır: 1) DNA somatik kopya sayısı değişimlerinde (SCNAs) yüksek seviyelere neden olan kromozomal instabilite (CIN); DNA kazanım/amplifikasyon ve küçük gen gruplarını etkileyen kayıp/delesyonların eşlik ettiği. 2) Çok sayıda geni etkileyen DNA mismatch tamir genlerinde hataya neden olan yüksek mutasyon oranına sahip (hipermutant) mikrosatellit instabilite (MSI). 3) Çok geniş sayıda gen grubunu etkileyen, çok yüksek mutasyon oranına sahip (ultramutant) düzeltici polimeraz fonksiyonunda hata.", "qas": [ { "question": "KRK'ların ne kadarı sporadiktir?", "id": 1501, "answers": [ { "text": "%90", "answer_start": 19 } ] }, { "question": "KRK'larda kanser gelişiminin temelinde hangi mekanizmalar yer alır?", "id": 1502, "answers": [ { "text": "Konvansiyonel adenom-karsinom sekans yolağı ve Serrated neoplazi-karsinom yolağı", "answer_start": 201 } ] }, { "question": "KRK'ların yaklaşık yüzde kaçı konvansiyonel adenomdan karsinoma progresyon yolağından kaynaklanır?", "id": 1503, "answers": [ { "text": "%85", "answer_start": 302 } ] }, { "question": "Konvansiyonel adenomlar ne kadar süre zarfında karsinoma dönüşür?", "id": 1504, "answers": [ { "text": "10-20 yıl", "answer_start": 459 } ] }, { "question": "Serrated neoplazi-karsinom yolağı, KRK'ların yüzde kaçını oluşturur?", "id": 1505, "answers": [ { "text": "%15", "answer_start": 556 } ] }, { "question": "Serrated polipler hangi bölgede daha sık görülür?", "id": 1506, "answers": [ { "text": "sağ kolonda", "answer_start": 631 } ] }, { "question": "KRK gelişimi için belirleyici olan faktör nedir?", "id": 1507, "answers": [ { "text": "Mutasyona maruziyet ve tolerans", "answer_start": 918 } ] }, { "question": "Genomik instabiliteye yol açan mekanizmalardan biri nedir?", "id": 1508, "answers": [ { "text": "kromozomal instabilite (CIN)", "answer_start": 1164 } ] }, { "question": "Mikrosatellit instabilite (MSI) hangi özelliklere sahiptir?", "id": 1509, "answers": [ { "text": "Çok sayıda geni etkileyen DNA mismatch tamir genlerinde hataya neden olan yüksek mutasyon oranına sahip (hipermutant)", "answer_start": 1291 } ] }, { "question": "Ultramutant düzeltici polimeraz fonksiyonundaki hata neyi etkiler?", "id": 1510, "answers": [ { "text": "Çok geniş sayıda gen grubunu", "answer_start": 1445 } ] } ] }, { "context": "Parkinson hastalığı (PH), merkezi sinir sisteminin esas olarak motor sistemini etkileyen uzun süreli dejeneratif bir hastalığıdır. Parkinson Hastalığı (PH), progresif tremor, rijidite, bradikinezi ve yürüyüş bozuklukları ile karakterize bir sendromdur. Belirtiler genellikle yavaş ortaya çıkar. Parkinson Hastalığı’nda motor belirtilerin yanında otonom, kognitif ve davranışsal bozukluklar gibi motor olmayan belirti ve bulgular görülür. Parkinson hastalığının nedeni bilinmemektedir, ancak hem genetik hem de çevresel faktörleri içerdiğine inanılmaktadır. Aile üyelerinden etkilenenlerin hastalığa yakalanma olasılığı daha yüksektir.", "qas": [ { "question": "Parkinson hastalığı (PH) hangi sistemi etkileyen bir hastalıktır?", "id": 1511, "answers": [ { "text": "motor sistemini", "answer_start": 63 } ] }, { "question": "Parkinson hastalığı nasıl bir sendromdur?", "id": 1512, "answers": [ { "text": "progresif tremor, rijidite, bradikinezi ve yürüyüş bozuklukları", "answer_start": 157 } ] }, { "question": "Parkinson hastalığında belirtiler nasıl ortaya çıkar?", "id": 1513, "answers": [ { "text": "yavaş", "answer_start": 275 } ] }, { "question": "Parkinson hastalığında motor belirtiler dışında hangi tür belirtiler görülür?", "id": 1514, "answers": [ { "text": "motor olmayan", "answer_start": 395 } ] }, { "question": "Parkinson hastalığının bilinen bir nedeni var mıdır?", "id": 1515, "answers": [ { "text": "Parkinson hastalığının nedeni bilinmemektedir", "answer_start": 438 } ] }, { "question": "Parkinson hastalığının nedeni ne içerdiğine inanılmaktadır?", "id": 1516, "answers": [ { "text": "hem genetik hem de çevresel faktörleri", "answer_start": 491 } ] }, { "question": "Parkinson hastalığına yakalanma olasılığı kimlerde daha yüksektir?", "id": 1517, "answers": [ { "text": "Aile üyelerinden etkilenenlerin", "answer_start": 557 } ] }, { "question": "Parkinson hastalığı hangi tür bozukluklarla karakterizedir?", "id": 1518, "answers": [ { "text": "progresif tremor, rijidite, bradikinezi ve yürüyüş bozuklukları", "answer_start": 157 } ] }, { "question": "Parkinson hastalığında motor belirtilerle birlikte hangi ek bozukluklar görülür?", "id": 1519, "answers": [ { "text": "otonom, kognitif ve davranışsal bozukluklar", "answer_start": 346 } ] }, { "question": "Parkinson hastalığının oluşumunda hangi faktörlerin etkili olduğu düşünülmektedir?", "id": 1520, "answers": [ { "text": "hem genetik hem de çevresel", "answer_start": 491 } ] } ] }, { "context": "El yaralanmalarında öncelikle ilk muayene ile mevcut yaralanmanın derecesi değerlendirilmelidir. Bu yaralanmalarda vasküler yapıların olası hasarları akut dönemde göz ardı edilmemelidir. Tüm iş kazalarında yaralanmalar ciddi fraktürler içeren komplike yaralanmalar değildir. Nörovasküler yapıların etkilenmediği herhangi fraktür içermeyen basit cilt kesileri acil servis şartlarında uygun irrigasyon sonrası tetanoz proflaksisin ardından sütürasyonlar ile tedavi edilebilmektedir.", "qas": [ { "question": "El yaralanmalarında ilk olarak ne yapılmalıdır?", "id": 1521, "answers": [ { "text": "ilk muayene", "answer_start": 30 } ] }, { "question": "Vasküler yapıların hasarları hangi dönemde göz ardı edilmemelidir?", "id": 1522, "answers": [ { "text": "akut", "answer_start": 150 } ] }, { "question": "Tüm iş kazalarında yaralanmalar nasıl yaralanmalar değildir?", "id": 1523, "answers": [ { "text": "komplike", "answer_start": 243 } ] }, { "question": "Basit cilt kesileri nasıl tedavi edilebilmektedir?", "id": 1524, "answers": [ { "text": "sütürasyonlar ile", "answer_start": 438 } ] }, { "question": "Nörovasküler yapıların etkilenmediği yaralanmalar hangi tür yaralanmalardır?", "id": 1525, "answers": [ { "text": "herhangi fraktür içermeyen basit cilt kesileri", "answer_start": 312 } ] }, { "question": "El yaralanmalarının derecesi nasıl değerlendirilir?", "id": 1526, "answers": [ { "text": "ilk muayene", "answer_start": 30 } ] }, { "question": "Vasküler yapıların olası hasarları ne zaman göz ardı edilmemelidir?", "id": 1527, "answers": [ { "text": "akut dönemde", "answer_start": 150 } ] }, { "question": "Tüm iş kazalarında ciddi fraktürler içeren yaralanmalar mıdır?", "id": 1528, "answers": [ { "text": "komplike yaralanmalar değildir", "answer_start": 243 } ] }, { "question": "Basit cilt kesileri tedavi edilirken hangi prosedürler uygulanır?", "id": 1529, "answers": [ { "text": "sütürasyonlar", "answer_start": 438 } ] }, { "question": "Nörovasküler yapıların etkilenmediği basit yaralanmalar nelerdir?", "id": 1530, "answers": [ { "text": "cilt kesileri", "answer_start": 345 } ] } ] }, { "context": "Migren genetik komponenti de olan nörovasküler bir hastalıktır. Patofizyolojisi tam olarak aydınlatılamamış olup çeşitli teoriler ortaya atılmış ve üzerinde çalışmalar devam etmektedir. 1930’lu yıllarda Wolff tarafından vasküler teori ortaya atılmıştır. Bu teoriye göre aura dönemi beyin damarlarında vazokonstriksiyon olması ile, baş ağrısı ise beyin damarlarında vazodilatasyon olması ile ilişkilidir. Ancak vasküler teori migren patofizyolojisini açıklamada yetersiz kalmış ve daha sonraki yıllarda nörovasküler teori ortaya atılmıştır. Bu teoriye göre migrendeki vasküler değişiklikler nöronal aktivasyona ikincil olarak oluşmaktadır. Aynı şekilde korteksin aşırı uyarılması da migren atağını başlatıyor olabilir. 2000’lerin başlarında pozitron emisyon tomografi (PET) ve fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (MR) gibi görüntüleme yöntemlerinin artması ve beynin fonksiyonel yapısının daha iyi incelenebilmesi ile bu teori daha ön plana çıkmıştır.", "qas": [ { "question": "Migren nasıl bir hastalıktır?", "id": 1531, "answers": [ { "text": "nörovasküler", "answer_start": 34 } ] }, { "question": "Migren patofizyolojisi tam olarak açıklanmış mıdır?", "id": 1532, "answers": [ { "text": "Patofizyolojisi tam olarak aydınlatılamamış", "answer_start": 64 } ] }, { "question": "Wolff tarafından hangi teori ortaya atılmıştır?", "id": 1533, "answers": [ { "text": "vasküler teori", "answer_start": 220 } ] }, { "question": "Vasküler teoriye göre baş ağrısı ne ile ilişkilidir?", "id": 1534, "answers": [ { "text": "beyin damarlarında vazodilatasyon olması", "answer_start": 346 } ] }, { "question": "Vasküler teori migren patofizyolojisini açıklamada yeterli olmuş mudur?", "id": 1535, "answers": [ { "text": "vasküler teori migren patofizyolojisini açıklamada yetersiz kalmış", "answer_start": 410 } ] }, { "question": "Nörovasküler teoriye göre migrendeki vasküler değişiklikler neye bağlı olarak oluşmaktadır?", "id": 1536, "answers": [ { "text": "nöronal aktivasyon", "answer_start": 590 } ] }, { "question": "Migren atağını başlatan faktörlerden biri ne olabilir?", "id": 1537, "answers": [ { "text": "korteksin aşırı uyarılması", "answer_start": 652 } ] }, { "question": "2000'lerin başlarında hangi görüntüleme yöntemlerinin artması ile nörovasküler teori daha ön plana çıkmıştır?", "id": 1538, "answers": [ { "text": "pozitron emisyon tomografi (PET) ve fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (MR)", "answer_start": 740 } ] }, { "question": "Nörovasküler teori ne zaman daha ön plana çıkmıştır?", "id": 1539, "answers": [ { "text": "2000’lerin başlarında", "answer_start": 718 } ] }, { "question": "Nörovasküler teoriye göre migrendeki vasküler değişiklikler nasıl oluşur?", "id": 1540, "answers": [ { "text": "nöronal aktivasyona ikincil olarak", "answer_start": 590 } ] } ] }, { "context": "İngunal herni onarımı sonrası kronik inguinal ağrı en sık komplikasyondur (%51.6). Sebebi sıklıkla aydınlatılamamaktadır. Herni onarımı sırasında sinir hasarı, tuzaklanması veya kullanılan yama çeşidi ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Anterior yaklaşımlı onarımlarda ilioinguinal sinir (%96), genitofemoral sinirin genital dalı (%90) veya iliohipogastrik sinir (%94) hasar görebilir. Kronik ağrı gelişmesindeki risk faktörleri; genç yaş, preoperatif ağrı, ciddi erken postoperatif ağrı ve kadın cinsiyettir. Aynı zamanda herni onarımında kullanılan yama, ciddi inflamasyon oluşturarak kronik ağrıya sebep olabilir. Yüksek ağırlıklı ve düşük ağırlıklı yamaların kıyaslandığı sistematik çalışmalarda düşük ağırlıklı yamalarda ağrı oranı daha düşük bulunmuştur. Laparoskopik onarımlar açık onarımlarla kıyaslandığında, daha az kronik ağrı olduğu görülmüştür.", "qas": [ { "question": "İngunal herni onarımı sonrası en sık görülen komplikasyon nedir?", "id": 1541, "answers": [ { "text": "kronik inguinal ağrı", "answer_start": 30 } ] }, { "question": "Kronik inguinal ağrının nedeni ne ile ilişkili olabilir?", "id": 1542, "answers": [ { "text": "sinir hasarı, tuzaklanması veya kullanılan yama çeşidi ile ilişkili olduğu düşünülmektedir", "answer_start": 146 } ] }, { "question": "Anterior yaklaşımlı onarımlarda hangi sinirler hasar görebilir?", "id": 1543, "answers": [ { "text": "ilioinguinal sinir (%96), genitofemoral sinirin genital dalı (%90) veya iliohipogastrik sinir (%94)", "answer_start": 270 } ] }, { "question": "Kronik ağrı gelişmesindeki risk faktörleri nelerdir?", "id": 1544, "answers": [ { "text": "genç yaş, preoperatif ağrı, ciddi erken postoperatif ağrı ve kadın cinsiyet", "answer_start": 431 } ] }, { "question": "Herni onarımında kullanılan yama neye sebep olabilir?", "id": 1545, "answers": [ { "text": "ciddi inflamasyon", "answer_start": 558 } ] }, { "question": "Yüksek ağırlıklı ve düşük ağırlıklı yamalar kıyaslandığında hangisinde ağrı oranı daha düşüktür?", "id": 1546, "answers": [ { "text": "düşük ağırlıklı yamalarda ağrı oranı daha düşük bulunmuştur", "answer_start": 701 } ] }, { "question": "Laparoskopik onarımlar açık onarımlarla kıyaslandığında ne gözlenmiştir?", "id": 1547, "answers": [ { "text": "daha az kronik ağrı", "answer_start": 819 } ] }, { "question": "Kronik ağrıya sebep olabilen yama ne tür bir etki yapar?", "id": 1548, "answers": [ { "text": "ciddi inflamasyon", "answer_start": 558 } ] }, { "question": "Anterior yaklaşımlı onarımlarda en çok hangi sinir hasar görebilir?", "id": 1549, "answers": [ { "text": "ilioinguinal sinir", "answer_start": 270 } ] }, { "question": "Kronik inguinal ağrı oranı yüksek olan yama türü hangisidir?", "id": 1550, "answers": [ { "text": "Yüksek ağırlıklı", "answer_start": 618 } ] } ] }, { "context": "Tabiatında hipoksik-iskemik olan asfiksiden sonra oluşan beyin hasarı MRG'de veya otopside karakteristik bölgelerde ortaya çıkar. Etkilenen bölge, hasarın türüne ve süresine, gebelik yaşına ve bebeğin hipotermi ile tedavi edilip edilmediğine bağlı olarak değişebilir. Hipoksik iskemik ensefalopatide klasik nöropatolojik hasar paternleri, (1) selektif nöronal nekroz, (2) parasagittal beyin hasarı, (3) periventriküler lökomalazi ve (4) fokal iskemik nekroz şeklindedir. Selektif nöronal nekroz en sık görülen beyin hasarı tipidir. Genel olarak 3 paterni vardır: diffüz, kortikal-derin çekirdekler ve derin çekirdek-beyin sapı. Parasagittal beyin hasarı, parietooksipital korteksin ve subkortikal beyaz cevherin uç arterinin beslediği alanda meydana gelir. Periventriküler lökomalazi, hipoksi-iskemi sonrası term bebeklerde tanımlanabilmesine rağmen klasik olarak preterm bebeklerde beyaz cevher nekrozunu ve gliozisi ifade eder. Fokal iskemik nekroz ise arteriyel inme ile ilgili olup bir veya daha fazla serebral arterin vasküler dağılımıyla ilişkilidir. Terapötik hipotermi ile tedavi edilen 10 bebekte izole hipokampal hasarın olduğu bir çalışmada açıklandığı gibi kısmi lezyonlar bulunabildiği gibi genellikle hasar paternleri birden fazla görülmektedir. Kötü prognozla ilişkili MRG bulguları bazal ganglionlar ve talamus tutulumu, internal kapsülün arka kısmı ve gri-beyaz madde farklılaşmasının kaybını içerir.", "qas": [ { "question": "Asfiksiden sonra oluşan beyin hasarı hangi yöntemlerle ortaya çıkar?", "id": 1551, "answers": [ { "text": "MRG", "answer_start": 70 } ] }, { "question": "Beyin hasarının etkilenen bölgesi hangi faktörlere bağlı olarak değişebilir?", "id": 1552, "answers": [ { "text": "hasarın türüne ve süresine", "answer_start": 147 } ] }, { "question": "Hipoksik iskemik ensefalopatide en sık görülen beyin hasarı tipi nedir?", "id": 1553, "answers": [ { "text": "Selektif nöronal nekroz", "answer_start": 471 } ] }, { "question": "Parasagittal beyin hasarı hangi bölgede meydana gelir?", "id": 1554, "answers": [ { "text": "parietooksipital korteksin ve subkortikal beyaz cevherin uç arterinin beslediği alanda", "answer_start": 655 } ] }, { "question": "Periventriküler lökomalazi neyi ifade eder?", "id": 1555, "answers": [ { "text": "beyaz cevher nekrozunu ve gliozisi", "answer_start": 883 } ] }, { "question": "Fokal iskemik nekroz ne ile ilişkilidir?", "id": 1556, "answers": [ { "text": "arteriyel inme ile ilgili olup bir veya daha fazla serebral arterin vasküler dağılımıyla", "answer_start": 955 } ] }, { "question": "Terapötik hipotermi ile tedavi edilen bebeklerde hangi tür hasarlar görülebilir?", "id": 1557, "answers": [ { "text": "hasar paternleri", "answer_start": 321 } ] }, { "question": "Kötü prognozla ilişkili MRG bulguları nelerdir?", "id": 1558, "answers": [ { "text": "bazal ganglionlar ve talamus tutulumu", "answer_start": 1298 } ] }, { "question": "Hipoksik iskemik ensefalopatide hangi hasar paterni en sık görülür?", "id": 1559, "answers": [ { "text": "selektif nöronal nekroz, (2) parasagittal beyin hasarı", "answer_start": 343 } ] }, { "question": "Periventriküler lökomalazi klasik olarak hangi bebeklerde tanımlanır?", "id": 1560, "answers": [ { "text": "preterm", "answer_start": 864 } ] } ] }, { "context": "Hiperemezis gravidarum patogenezi ile ilgili pek çok teori ortaya atılmıştır. Ancak bu teorilerin hiçbiri hastalığın patogenezini tam olarak aydınlatamamıştır. Önde gelen teoriler; hormonal değişimler, anormal gastrointestinal motilite, H.pylori enfeksiyonu, genetik faktörler ve diğer faktörler olarak sınıflandırabilir. Gebelik sırasında, gerek maternal hormon salgılanmasındaki değişiklikler olsun, gerekse plasental hormonlar olsun maternal dolaşımdaki hormon düzeyleri gebelik öncesine göre oldukça farklıdır. HEG gelişiminde de bu hormonal değişimlerin etkili olabileceği düşünülmüştür. Hastalığın gelişiminden tek bir hormon sorumlu tutulmamaktadır. Artmış serum östrojen ve progesteron düzeylerinin hastalıkla ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Gebelik ilişkili hormonlar düz kaslarda relaksasyona neden olarak gastrointestinal sistemi yavaşlatarak gastrik boşalmayı yavaşlatırlar. Başta östrojen olmak üzere cinsiyet hormonlarının bulantı ve kusmayı şiddetlendirdiğine dair kanıtlar mevcut olsa da bu hormonların en yüksek olduğu üçüncü trimesterda hastalığın şiddetinin azalması bu teoriyi zayıflatmaktadır.", "qas": [ { "question": "Hiperemezis gravidarum patogenezi ile ilgili ne kadar teori ortaya atılmıştır?", "id": 1561, "answers": [ { "text": "pek çok", "answer_start": 45 } ] }, { "question": "Hangi faktörler hiperemezis gravidarum patogenezi için önde gelen teoriler arasında yer alır?", "id": 1562, "answers": [ { "text": "hormonal değişimler, anormal gastrointestinal motilite, H.pylori enfeksiyonu, genetik faktörler ve diğer faktörler", "answer_start": 181 } ] }, { "question": "Gebelik sırasında hangi hormonlar maternal dolaşımdaki düzeyleri değiştirir?", "id": 1563, "answers": [ { "text": "maternal", "answer_start": 347 } ] }, { "question": "HEG gelişiminde hangi faktörlerin etkili olabileceği düşünülmektedir?", "id": 1564, "answers": [ { "text": "hormonal değişimler", "answer_start": 181 } ] }, { "question": "Hiperemezis gravidarum hastalığının gelişiminden hangi hormon sorumlu tutulmaktadır?", "id": 1565, "answers": [ { "text": "tek bir hormon sorumlu tutulmamaktadır", "answer_start": 617 } ] }, { "question": "Hiperemezis gravidarum hastalığının gelişiminden hangi hormon sorumlu tutulmaktadır?", "id": 1566, "answers": [ { "text": "tek bir hormon sorumlu tutulmamaktadır", "answer_start": 617 } ] }, { "question": "Gebelik ilişkili hormonlar gastrointestinal sistemi nasıl etkiler?", "id": 1567, "answers": [ { "text": "gastrik boşalmayı yavaşlatırlar", "answer_start": 860 } ] }, { "question": "Cinsiyet hormonlarının hangi etkisi olduğuna dair kanıtlar mevcuttur?", "id": 1568, "answers": [ { "text": "bulantı ve kusmayı şiddetlendirdi", "answer_start": 943 } ] }, { "question": "Cinsiyet hormonlarının en yüksek olduğu dönem nedir?", "id": 1569, "answers": [ { "text": "üçüncü trimester", "answer_start": 1042 } ] }, { "question": "Üçüncü trimesterda cinsiyet hormonlarının yüksek olmasına rağmen hastalığın şiddetinde nasıl bir değişiklik olur?", "id": 1570, "answers": [ { "text": "azalma", "answer_start": 1083 } ] } ] }, { "context": "Gebelik sırasında kullanılan tamamlayıcı ve alternatif tıp (TAT) yöntemleri arasında bitkisel tedaviler oldukça yaygındır. Ancak bu yöntemlerin kullanımı potansiyel riskler taşıyabilir. Örneğin, zencefil bulantı ve kusma tedavisinde sıkça kullanılmasına rağmen, platelet agregasyonu inhibisyonu nedeniyle kanama riskini artırabilir ve spontan abortuslara yol açabilir. Aynı şekilde, nane gebelik bulantısı ve kusmasında tercih edilse de, aşırı kullanımı uterin kanamalara neden olabilir. Bu nedenle, gebelikte kullanılan bitkisel ürünlerin dikkatli bir şekilde seçilmesi ve izlenmesi önemlidir.", "qas": [ { "question": "Gebelik sırasında kullanılan hangi tedavi yöntemleri oldukça yaygındır?", "id": 1571, "answers": [ { "text": "bitkisel tedaviler", "answer_start": 85 } ] }, { "question": "Bitkisel tedavilerin kullanımı gebelikte hangi riskleri taşıyabilir?", "id": 1572, "answers": [ { "text": "potansiyel", "answer_start": 154 } ] }, { "question": "Zencefil gebelikte hangi durumlarda sıkça kullanılır?", "id": 1573, "answers": [ { "text": "bulantı ve kusma", "answer_start": 204 } ] }, { "question": "Zencefilin aşırı kullanımı hangi riskleri artırabilir?", "id": 1574, "answers": [ { "text": "kanama", "answer_start": 305 } ] }, { "question": "Nane gebelikte hangi durumlarda tercih edilir?", "id": 1575, "answers": [ { "text": "gebelik bulantısı ve kusma", "answer_start": 388 } ] }, { "question": "Nanenin aşırı kullanımı neye neden olabilir?", "id": 1576, "answers": [ { "text": "uterin kanamalar", "answer_start": 454 } ] }, { "question": "Gebelikte bitkisel ürünlerin nesi önemlidir?", "id": 1577, "answers": [ { "text": "dikkatli bir şekilde seçilmesi ve izlenmesi", "answer_start": 540 } ] }, { "question": "Zencefilin kanama riskini artırmasının nedeni nedir?", "id": 1578, "answers": [ { "text": "platelet agregasyonu inhibisyonu", "answer_start": 262 } ] }, { "question": "Zencefilin aşırı kullanımı hangi sonuçlara yol açabilir?", "id": 1579, "answers": [ { "text": "kanama riskini artırabilir ve spontan abortuslara yol açabilir", "answer_start": 305 } ] }, { "question": "Gebelik sırasında kullanılan bitkisel tedavilerde nelere dikkat edilmelidir?", "id": 1580, "answers": [ { "text": "bitkisel ürünlerin dikkatli bir şekilde seçilmesi ve izlenmesi önemlidir", "answer_start": 521 } ] } ] }, { "context": "İnfertilite, bireylerin yaşamında yoğun strese yol açması ve olumsuz fizyolojik/psikolojik sonuçları kaynaklı psikolojik bir travma olmaktadır. İnfertilitenin temel semptomunun üreme sorunu olmasına rağmen tanı ve tedavi süreci birçok psikolojik semptomlar ile yordanmaktadır. Bu durumun en önemli nedenlerinden birisi tanı ve tedavi sürecindeki müdahalelerin (hormon enjeksiyonları, laparoskopik cerrahi gibi) yıpratıcılığı ve bunların başarısız olma ihtimalidir (Klonoff ve Natarajan 2004). Bir diğer neden ise algılanan sosyal destek biçimi ve düzeyi ile baş etmede kullanılan stratejiler gibi birçok psikososyal etmen tarafından etkilenmesidir. Fizyolojik ve psikolojik olan bu nedenler infertil bireyler üzerinden birçok psikolojik etkiye yol açmaktadır. Bu etkilerin birçok faktörden etkilenmesi de bireylerde gözlenebilecek psikolojik sorunları karmaşıklaştırmaktadır (Eren 2008).", "qas": [ { "question": "İnfertilite, bireylerin yaşamında neye yol açmaktadır?", "id": 1581, "answers": [ { "text": "yoğun strese", "answer_start": 34 } ] }, { "question": "İnfertilite, hangi tür sonuçlar nedeniyle psikolojik bir travma oluşturmaktadır?", "id": 1582, "answers": [ { "text": "olumsuz fizyolojik/psikolojik", "answer_start": 61 } ] }, { "question": "İnfertilitenin temel semptomu nedir?", "id": 1583, "answers": [ { "text": "üreme sorunu", "answer_start": 177 } ] }, { "question": "Tanı ve tedavi süreci hangi tür semptomlarla yordanmaktadır?", "id": 1584, "answers": [ { "text": "psikolojik", "answer_start": 80 } ] }, { "question": "Tanı ve tedavi sürecindeki müdahalelerden biri nedir?", "id": 1585, "answers": [ { "text": "hormon enjeksiyonları, laparoskopik cerrahi", "answer_start": 361 } ] }, { "question": "Tanı ve tedavi sürecindeki müdahalelerin yıpratıcılığı neye yol açabilir?", "id": 1586, "answers": [ { "text": "başarısız olma ihtimali", "answer_start": 437 } ] }, { "question": "Algılanan sosyal destek biçimi ve düzeyi neyi etkiler?", "id": 1587, "answers": [ { "text": "baş etmede kullanılan stratejiler", "answer_start": 558 } ] }, { "question": "Hangi tür nedenler infertil bireyler üzerinde birçok psikolojik etkiye yol açmaktadır?", "id": 1588, "answers": [ { "text": "Fizyolojik ve psikolojik", "answer_start": 649 } ] }, { "question": "Bireylerde gözlenebilecek psikolojik sorunlar neden karmaşıklaşmaktadır?", "id": 1589, "answers": [ { "text": "birçok faktörden etkilenmesi", "answer_start": 773 } ] }, { "question": "İnfertilite sürecindeki müdahalelerden biri laparoskopik cerrahi dışında nedir?", "id": 1590, "answers": [ { "text": "hormon enjeksiyonları", "answer_start": 361 } ] } ] }, { "context": "Presigmoid yaklaşım cerrahi alanın darlığı ve cerrahinin uygulanabilirliğindeki zorluklar nedeniyle, posterior fossa lezyonlarında, özellikle serebellopontin alandaki lezyonlarda klasik olarak yerini retrosigmoid yaklaşıma bırakmıştır. Günümüzde endoskopinin kafa tabanı cerrahisinde kullanılmaya başlanması ile hem serebellar retraksiyonun azaltılması hem daha iyi rekonstrüksiyon ve ameliyat sonrası daha iyi prognoz sağlanması açısından küçük kraniotomilerle yapılan endoskopik cerrahiler önerilmektedir. Endoskop tümör rezeksiyonu ya da mikrovasküler dekompresyon için gerekli asistansı ve medialdeki anatomik yapıların daha iyi görüşünü sağlayabilmektedir. Bu gelişmelere rağmen nöroşirurjiyenler endoskopla bu küçük kraniotomi alanlarından girerek yapılan cerrahilerde, alan darlığı ve manüplasyon kısıtlılıkları nedeniyle zorluklar yaşamaktadırlar.", "qas": [ { "question": "Presigmoid yaklaşım hangi nedenlerle yerini retrosigmoid yaklaşıma bırakmıştır?", "id": 1591, "answers": [ { "text": "cerrahi alanın darlığı ve cerrahinin uygulanabilirliğindeki zorluklar", "answer_start": 20 } ] }, { "question": "Retrosigmoid yaklaşım en çok hangi tür lezyonlarda kullanılmaktadır?", "id": 1592, "answers": [ { "text": "posterior fossa lezyonlarında, özellikle serebellopontin alandaki lezyonlarda", "answer_start": 101 } ] }, { "question": "Günümüzde kafa tabanı cerrahisinde hangi teknik önerilmektedir?", "id": 1593, "answers": [ { "text": "endoskopi", "answer_start": 246 } ] }, { "question": "Endoskopinin kullanılması hangi faydaları sağlamaktadır?", "id": 1594, "answers": [ { "text": "hem serebellar retraksiyonun azaltılması hem daha iyi rekonstrüksiyon ve ameliyat sonrası daha iyi prognoz sağlanması", "answer_start": 312 } ] }, { "question": "Endoskop hangi amaçlarla kullanılabilir?", "id": 1595, "answers": [ { "text": "tümör rezeksiyonu ya da mikrovasküler dekompresyon", "answer_start": 517 } ] }, { "question": "Endoskop, cerrahlar için hangi avantajları sunmaktadır?", "id": 1596, "answers": [ { "text": "gerekli asistansı ve medialdeki anatomik yapıların daha iyi görüşünü sağlayabilmektedir", "answer_start": 573 } ] }, { "question": "Nöroşirurjiyenler endoskopla yapılan cerrahilerde hangi zorluklarla karşılaşmaktadır?", "id": 1597, "answers": [ { "text": "alan darlığı ve manüplasyon kısıtlılıkları", "answer_start": 776 } ] }, { "question": "Endoskopik cerrahiler neden küçük kraniotomilerle yapılmaktadır?", "id": 1598, "answers": [ { "text": "hem serebellar retraksiyonun azaltılması hem daha iyi rekonstrüksiyon ve ameliyat sonrası daha iyi prognoz sağlanması açısından", "answer_start": 312 } ] }, { "question": "Kafa tabanı cerrahisinde endoskopinin kullanılmaya başlanması neyi sağlamıştır?", "id": 1599, "answers": [ { "text": "hem serebellar retraksiyonun azaltılması", "answer_start": 312 } ] }, { "question": "Presigmoid yaklaşım hangi cerrahi bölge için klasik olarak tercih edilmiştir?", "id": 1600, "answers": [ { "text": "posterior fossa lezyonları", "answer_start": 101 } ] } ] }, { "context": "İnflamatuar bağırsak hastalıkları (İBH), ince ve kalın bağırsağın çeşitli segment ve bölümlerinde görülen, kronik inflamasyonla seyreden, etiyopatogenezi net olmayan bir hastalık grubudur. İBH ana başlığı altında; Ülseratif kolit, Crohn hastalığı ve indetermine kolit yer alır. İBH tanısında klinik, endoskopik ve histolojik özelliklerle tanı konulur. Başlıca özellikleri; kronik bir süreçte ilerlemesi, genetik yatkınlık, alevlenme ve remisyon dönemlerinin olması, ekstraintestinal belirtiler ve uzun süreli hastalıkta görülen kanser riskidir. Ülseratif Kolit (ÜK) ve Crohn Hastalığı (CH), İBH‘nın en önemli iki major formudur. Lokal ve sistemik inflamasyon yolu ile çeşitli semptomlar vermektedir. Gastrointestinal semptomlarının sorumlusu olarak lokal inflamasyon neden olarak görülürken, ekstraintestinal tutulumlardan sistemik inflamasyon sorumlu tutulmaktadır. Etiyolojileri tam belli olmamakla birlikte genetik, çevresel, mikrobiyal etkenler ve immunitenin kompleks etkileşimi sonucu oluştuğu düşünülmektedir.", "qas": [ { "question": "İnflamatuar bağırsak hastalıkları (İBH) hangi bölgelerde görülen bir hastalık grubudur?", "id": 1601, "answers": [ { "text": "ince ve kalın bağırsağın çeşitli segment ve bölümlerinde", "answer_start": 41 } ] }, { "question": "İBH hangi ana başlıkları içerir?", "id": 1602, "answers": [ { "text": "Ülseratif kolit, Crohn hastalığı ve indetermine kolit", "answer_start": 214 } ] }, { "question": "İBH tanısında hangi özellikler kullanılır?", "id": 1603, "answers": [ { "text": "klinik, endoskopik ve histolojik", "answer_start": 292 } ] }, { "question": "İBH'nın başlıca özellikleri nelerdir?", "id": 1604, "answers": [ { "text": "kronik bir süreçte ilerlemesi, genetik yatkınlık, alevlenme ve remisyon dönemlerinin olması, ekstraintestinal belirtiler ve uzun süreli hastalıkta görülen kanser riski", "answer_start": 373 } ] }, { "question": "İBH'nın en önemli iki major formu nelerdir?", "id": 1605, "answers": [ { "text": "Ülseratif Kolit (ÜK) ve Crohn Hastalığı", "answer_start": 545 } ] }, { "question": "Gastrointestinal semptomlarının sorumlusu olarak ne görülmektedir?", "id": 1606, "answers": [ { "text": "lokal inflamasyon", "answer_start": 749 } ] }, { "question": "Ekstraintestinal tutulumlardan hangi durum sorumlu tutulmaktadır?", "id": 1607, "answers": [ { "text": "sistemik inflamasyon", "answer_start": 638 } ] }, { "question": "İBH'nın etiyolojisi tam olarak bilinmemekle birlikte hangi etkenlerin etkisi olduğu düşünülmektedir?", "id": 1608, "answers": [ { "text": "genetik, çevresel, mikrobiyal", "answer_start": 910 } ] }, { "question": "İBH'nın en önemli iki major formu nasıl semptomlar vermektedir?", "id": 1609, "answers": [ { "text": "Lokal ve sistemik inflamasyon", "answer_start": 629 } ] }, { "question": "İBH'nın sorumlusu olarak görülen inflamasyon türü nedir?", "id": 1610, "answers": [ { "text": "lokal inflamasyon", "answer_start": 749 } ] } ] }, { "context": "Refeeding sendromu, malnütrisyondaki olgularda yetersiz bir beslenme periyodundan sonra agresif bir şekilde beslenme (oral, enteral veya parenteral nütrisyon) başlandığı zaman, elektrolit veya sıvı dengesinde ciddi bir bozulma ile ortaya çıkar. Yüksek risk altındaki hastalar, kronik alkolizm, şiddetli kronik yetersiz beslenme, anoreksiya nervoza veya akut hastalık tanılı tükenmiş hastalardır. Klinik semptomlar, periferik ödem, konjestif kalp yetersizliği, kardiyak aritmi, solunum yetersizliği, deliryum, ensefalopati ve diğer ciddi organ fonksiyon bozuklukları ile sıvı retansiyonu şeklindedir. RS genellikle nütrisyon tedavisine başlandıktan sonraki ilk dört gün içinde görülür. Hipofosfatemi, RS'a ait tıbbi komplikasyonlarının çoğunluğundan sorumludur ve tabloya hipokalemi, hipomagnezemi ve hipokalsemi eşlik edebilir veya etmeyebilir.", "qas": [ { "question": "Refeeding sendromu nasıl ortaya çıkar?", "id": 1611, "answers": [ { "text": "elektrolit veya sıvı dengesinde ciddi bir bozulma", "answer_start": 177 } ] }, { "question": "Refeeding sendromu hangi hasta gruplarında yüksek risk altındadır?", "id": 1612, "answers": [ { "text": "tükenmiş hastalar", "answer_start": 374 } ] }, { "question": "Refeeding sendromunun klinik semptomları nelerdir?", "id": 1613, "answers": [ { "text": "periferik ödem, konjestif kalp yetersizliği, kardiyak aritmi, solunum yetersizliği, deliryum, ensefalopati ve diğer ciddi organ fonksiyon bozuklukları ile sıvı retansiyonu", "answer_start": 415 } ] }, { "question": "Refeeding sendromu genellikle ne zaman görülür?", "id": 1614, "answers": [ { "text": "nütrisyon tedavisine başlandıktan sonraki ilk dört gün içinde", "answer_start": 614 } ] }, { "question": "Refeeding sendromuna ait tıbbi komplikasyonlardan en çok hangi durum sorumludur?", "id": 1615, "answers": [ { "text": "Hipofosfatemi", "answer_start": 685 } ] }, { "question": "Hipofosfatemiye hangi durumlar eşlik edebilir veya etmeyebilir?", "id": 1616, "answers": [ { "text": "hipokalemi, hipomagnezemi ve hipokalsemi", "answer_start": 771 } ] }, { "question": "Refeeding sendromu hangi tür beslenme şekilleri ile başlatıldığında ortaya çıkabilir?", "id": 1617, "answers": [ { "text": "oral, enteral veya parenteral nütrisyon", "answer_start": 118 } ] }, { "question": "Refeeding sendromunun ciddi organ fonksiyon bozukluklarına neden olan semptomlarından biri nedir?", "id": 1618, "answers": [ { "text": "ensefalopati", "answer_start": 509 } ] }, { "question": "Refeeding sendromu sırasında elektrolit veya sıvı dengesinde ne tür bir bozulma olur?", "id": 1619, "answers": [ { "text": "ciddi", "answer_start": 209 } ] }, { "question": "Refeeding sendromunun ortaya çıkmasına neden olan beslenme süreci hangi tür hastalarda daha tehlikelidir?", "id": 1620, "answers": [ { "text": "şiddetli kronik yetersiz beslenme", "answer_start": 294 } ] } ] }, { "context": "Yaşamın ilk otuz günlük periyodunu tanımlayan yenidoğan döneminde enfeksiyonlar yenidoğan mortalitesi ve morbiditesi açısından önemlidir. Enfeksiyonların erken tanısı ve uygun tedavi planlarının yapılması yenidoğan mortalitesini ve morbiditesini büyük ölçüde azaltır.", "qas": [ { "question": "Yenidoğan dönemi neyi tanımlar?", "id": 1621, "answers": [ { "text": "Yaşamın ilk otuz günlük periyodun", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Yenidoğan döneminde enfeksiyonlar neden önemlidir?", "id": 1622, "answers": [ { "text": "yenidoğan mortalitesi ve morbiditesi", "answer_start": 80 } ] }, { "question": "Yenidoğan mortalitesi ve morbiditesini büyük ölçüde azaltan faktörler nelerdir?", "id": 1623, "answers": [ { "text": "enfeksiyonlar", "answer_start": 66 } ] }, { "question": "Enfeksiyonların erken tanısı ve uygun tedavi planlarının yapılmasının etkisi nedir?", "id": 1624, "answers": [ { "text": "yenidoğan mortalitesini ve morbiditesini büyük ölçüde azaltır", "answer_start": 205 } ] }, { "question": "Yenidoğan dönemi hangi süreci kapsar?", "id": 1625, "answers": [ { "text": "Yaşamın ilk otuz günlük periyodunu", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Yenidoğan mortalitesi ve morbiditesini azaltmak için ne gereklidir?", "id": 1626, "answers": [ { "text": "Enfeksiyonların erken tanısı ve uygun tedavi planlarının yapılması", "answer_start": 138 } ] }, { "question": "Yenidoğan döneminde enfeksiyonların önemi nedir?", "id": 1627, "answers": [ { "text": "yenidoğan mortalitesi ve morbiditesi", "answer_start": 80 } ] }, { "question": "Enfeksiyonların erken tanısı neyi büyük ölçüde azaltır?", "id": 1628, "answers": [ { "text": "yenidoğan mortalitesi ve morbiditesi", "answer_start": 80 } ] }, { "question": "Yenidoğan mortalitesini ve morbiditesini azaltan tedavi nedir?", "id": 1629, "answers": [ { "text": "uygun tedavi planlarının yapılması", "answer_start": 170 } ] }, { "question": "Yenidoğan döneminde enfeksiyonların tanısı ve tedavi planlaması nasıl olmalıdır?", "id": 1630, "answers": [ { "text": "uygun", "answer_start": 170 } ] } ] }, { "context": "Malnütrisyon; yetersiz beslenme; alımdaki yetersizlik veya düzensiz beslenmenin yol açtığı, vücut kompozisyonunun(yağsız kitlede azalma) ve vücut hücre kitlesinin bozulması sonucu ortaya çıkan fiziksel ve mental fonksiyonların azalması ve hastalığın klinik sonucunun kötüleşmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Tek başına açlık, hastalık ve ileri yaşlanma veya bunların kombinasyonları sonucu malnütrisyon gelişebilir.", "qas": [ { "question": "Malnütrisyon nasıl tanımlanmaktadır?", "id": 1631, "answers": [ { "text": "yetersiz beslenme", "answer_start": 14 } ] }, { "question": "Malnütrisyona neden olan faktörler nelerdir?", "id": 1632, "answers": [ { "text": "alımdaki yetersizlik veya düzensiz beslenme", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "Malnütrisyon hangi durumlara yol açar?", "id": 1633, "answers": [ { "text": "vücut kompozisyonunun(yağsız kitlede azalma) ve vücut hücre kitlesinin bozulması sonucu ortaya çıkan fiziksel ve mental fonksiyonların azalması ve hastalığın klinik sonucunun kötüleşmesi", "answer_start": 92 } ] }, { "question": "Malnütrisyon vücutta ne tür değişikliklere yol açabilir?", "id": 1634, "answers": [ { "text": "Tek başına açlık, hastalık ve ileri yaşlanma", "answer_start": 306 } ] }, { "question": "Malnütrisyon hangi fonksiyonlarda azalmaya yol açar?", "id": 1635, "answers": [ { "text": "fiziksel ve mental", "answer_start": 193 } ] }, { "question": "Malnütrisyonun hastalık üzerindeki etkisi nedir?", "id": 1636, "answers": [ { "text": "hastalığın klinik sonucunun kötüleşmesi", "answer_start": 239 } ] }, { "question": "Malnütrisyon gelişiminde tek başına hangi faktörler etkili olabilir?", "id": 1637, "answers": [ { "text": "açlık, hastalık ve ileri yaşlanma", "answer_start": 317 } ] }, { "question": "Malnütrisyonun gelişiminde hangi faktörlerin kombinasyonları etkili olabilir?", "id": 1638, "answers": [ { "text": "Tek başına açlık, hastalık ve ileri yaşlanma", "answer_start": 306 } ] }, { "question": "Vücut kompozisyonundaki azalma hangi kitleyi etkiler?", "id": 1639, "answers": [ { "text": "yağsız", "answer_start": 114 } ] }, { "question": "Malnütrisyon gelişiminde ileri yaşlanmanın etkisi nedir?", "id": 1640, "answers": [ { "text": "Tek başına açlık, hastalık", "answer_start": 306 } ] } ] }, { "context": "Transkateter aort kapak implantasyonu (TAVİ) çalışmaları 1990’lı yılların başında hayvan modelleri üzerinde başlamış ve insan üzerindeki ilk uygulama 2002’de Cribier ve ark. tarafından başarıyla gerçekleştirilmiştir. TAVİ cerrahi aort kapak replasman riski yüksek olan veya inoperabl olan şiddetli aort darlıklı hastalarda alternatif bir tedavi seçeneği olarak uygulanmaya başlanmış ve bu hastaların 5 yıllık takiplerinde tüm nedenlere bağlı mortalite ve tekrarlayan hastaneye yatışlar azalmış, hastaların fonksiyonel kapasitelerinde anlamlı düzelme sağlanmıştır. Son zamanlarda TAVİ sistemlerinin iyileşmesi ve operatör tecrübesinin artması sonrası cerrahi riski düşük veya orta olan hasta gruplarında TAVİ’nin uygulanabilir olduğunu düşündürmüş, özellikle PARTNER 2 ve PARTNER 3 çalışmaları ile bu fikir desteklenmiştir. Bu çalışmalar ile TAVİ endikasyonları genişlemiştir. Ve önümüzdeki yıllarda TAVİ uygulanan hasta sayısının 5 kat artacağı tahmin edilmektedir.", "qas": [ { "question": "TAVİ çalışmalarına ne zaman başlanmıştır?", "id": 1641, "answers": [ { "text": "1990’lı yılların başında", "answer_start": 57 } ] }, { "question": "TAVİ'nin insan üzerindeki ilk uygulaması ne zaman gerçekleştirilmiştir?", "id": 1642, "answers": [ { "text": "2002", "answer_start": 150 } ] }, { "question": "TAVİ ilk olarak kim tarafından başarıyla gerçekleştirilmiştir?", "id": 1643, "answers": [ { "text": "Cribier ve ark.", "answer_start": 158 } ] }, { "question": "TAVİ hangi hasta grubunda alternatif bir tedavi seçeneği olarak uygulanmaya başlanmıştır?", "id": 1644, "answers": [ { "text": "şiddetli aort darlıklı hastalarda", "answer_start": 289 } ] }, { "question": "TAVİ'nin uygulanması sonucunda hangi durumlarda azalma görülmüştür?", "id": 1645, "answers": [ { "text": "mortalite ve tekrarlayan hastaneye yatış", "answer_start": 442 } ] }, { "question": "TAVİ uygulanan hastaların takiplerinde ne tür düzelmeler gözlenmiştir?", "id": 1646, "answers": [ { "text": "fonksiyonel kapasitelerinde anlamlı", "answer_start": 506 } ] }, { "question": "TAVİ sistemlerinin iyileşmesi ve operatör tecrübesinin artması sonrası hangi hasta gruplarında TAVİ'nin uygulanabilir olduğu düşünülmüştür?", "id": 1647, "answers": [ { "text": "cerrahi riski düşük veya orta olan", "answer_start": 650 } ] }, { "question": "TAVİ endikasyonları hangi çalışmalar ile genişlemiştir?", "id": 1648, "answers": [ { "text": "PARTNER 2 ve PARTNER 3", "answer_start": 758 } ] }, { "question": "TAVİ uygulanan hasta sayısının önümüzdeki yıllarda ne kadar artacağı tahmin edilmektedir?", "id": 1649, "answers": [ { "text": "5 kat", "answer_start": 930 } ] }, { "question": "TAVİ'nin hangi çalışmalardan sonra cerrahi riski düşük hastalarda da uygulanabilir olduğu düşünülmüştür?", "id": 1650, "answers": [ { "text": "PARTNER 2 ve PARTNER 3", "answer_start": 758 } ] } ] }, { "context": "Çeşitli iç ve dış etkenler sonucu kemik dokusunun devamlılığının ve bütünlüğünün bozulmasına kırık denmektedir. Travma en sık kırık oluşturan etmen olmak ile birlikte metabolik, onkolojik ve enfeksiyöz hastalıklarda da bir dış etken olmadan kırık oluşabilir. Ayrıca bu durumlarda daha düşük şiddetteki bir travmada kemiğin kolayca kırılmasına sebep olabilir. Kemik kırıkları etki eden etmene, yaşa ve lokalizasyona, kemiğin dayanıklılığına ve şoku absorbe edebilme yeteneğine bağlı olarak küçük bir fissürden bir ya da birden fazla kemiğin büyük ayrıklı, açık kırıklarına kadar geniş yelpazede oluşabilmektedir.", "qas": [ { "question": "Kırık nedir?", "id": 1651, "answers": [ { "text": "kemik dokusunun devamlılığının ve bütünlüğünün bozulmasına", "answer_start": 34 } ] }, { "question": "Kırıkların en sık sebebi nedir?", "id": 1652, "answers": [ { "text": "Travma", "answer_start": 112 } ] }, { "question": "Hangi hastalıklarda dış etken olmadan kırık oluşabilir?", "id": 1653, "answers": [ { "text": "metabolik, onkolojik ve enfeksiyöz hastalıklarda", "answer_start": 167 } ] }, { "question": "Düşük şiddetteki bir travma hangi durumlarda kemiğin kolayca kırılmasına neden olabilir?", "id": 1654, "answers": [ { "text": "metabolik, onkolojik ve enfeksiyöz hastalıklarda", "answer_start": 167 } ] }, { "question": "Kemik kırıkları hangi faktörlere bağlı olarak farklı şekillerde oluşabilir?", "id": 1655, "answers": [ { "text": "etki eden etmene, yaşa ve lokalizasyon", "answer_start": 375 } ] }, { "question": "Kemik kırıkları hangi aralıktaki hasarlara neden olabilir?", "id": 1656, "answers": [ { "text": "büyük ayrıklı, açık kırıklarına kadar geniş yelpazede", "answer_start": 540 } ] }, { "question": "Kemiğin kolayca kırılmasına neden olabilecek hastalık türleri nelerdir?", "id": 1657, "answers": [ { "text": "metabolik, onkolojik ve enfeksiyöz hastalıklarda", "answer_start": 167 } ] }, { "question": "Kemiğin kırılma olasılığı hangi faktörlere bağlıdır?", "id": 1658, "answers": [ { "text": "etki eden etmene, yaşa ve lokalizasyona, kemiğin dayanıklılığına ve şoku absorbe edebilme yeteneğine", "answer_start": 375 } ] }, { "question": "Küçük bir fissürden büyük ayrıklı açık kırıklara kadar kırıklar nasıl oluşabilir?", "id": 1659, "answers": [ { "text": "etki eden etmene, yaşa ve lokalizasyona, kemiğin dayanıklılığına ve şoku absorbe edebilme yeteneğine bağlı olarak", "answer_start": 375 } ] }, { "question": "Travma hangi durumlarda olmadan da kırık oluşabilir?", "id": 1660, "answers": [ { "text": "metabolik, onkolojik ve enfeksiyöz hastalıklarda", "answer_start": 167 } ] } ] }, { "context": "Yeme bozuklukları, sağlığı ve psikososyal fonksiyonları engelleyen sürekli olarak bozulmaya devam eden yeme davranışıdır. Yeme bozukluklarının toplumda sıklığı zaman geçtikçe artmakta ve günden güne daha önemli bir problem haline gelmektedir. Anoreksiya Nervoza (AN) 1970 yıllarında geliştirilen spesifik tanısal ölçütler ile sınıflandırılan ilk yeme bozukluğudur. Bulimiya Nervoza (BN) 1979’da tanımlanmıştır. Atipik Yeme Bozukluğu ve Gece Yeme Sendromu’nun tanımı ise 1980‘li yıllarda yapılmıştır. Yeme bozukluklarının tanımları ile alakalı hala kesin bir fikir birliği sağlanamamış olmakla beraber tanımı için üç ana özelliğin gerekli olduğu düşünülmektedir. 1. Yeme alışkanlığında veya kilo kontrolü davranışında kesin bir bozulma. 2. Psikososyal işlevsellik ile fiziksel sağlıkta klinik olarak belirgin bozulma veya davranış bozuklukları veya ana yeme bozukluğu özellikleri. 3. Genel tıbbi bir duruma yahut diğer psikiyatrik bozukluklarla ilişkili olmayan davranış bozukluğu. Sunulduğundan bu yana, AN ve BN kriterleri DSM'nin her revizyonunda değiştirilmiştir. Bu revizyonlar öncelikle ciddi kriterlere odaklanmıştır. Diğer birçok psikiyatrik bozuklukta olduğu gibi, yeme bozukluğunun (YB) sınıflandırılması, temel semptomların şiddetli ve sürekli ortaya çıkması ve bazı semptomların (örneğin vücut imgesi endişeleri, diyet) kadın nüfusunda yaygın olarak görülmesi nedeniyle karmaşıktır. Sınıflandırmanın zorluğu, (a) bozukluğun prototipik ifadesinin tüm özelliklerini kanıtlamayacak, ancak temel özelliklerini bulunduracak durumları dışlamayacak kriterleri seçmek arasında bir denge kurmak; ve (b) semptom tablosunun klinik olarak anlamlı görünmediği durumları kapsayacak kadar kapsayıcı olmamasıdır. DSM-IV tanı kriterleri, tedavi talep eden bireylerin çoğunluğunun AN veya BN için kriterleri karşılamadığı için eleştirilmiştir.", "qas": [ { "question": "Yeme bozuklukları nedir?", "id": 1661, "answers": [ { "text": "sağlığı ve psikososyal fonksiyonları engelleyen sürekli olarak bozulmaya devam eden yeme davranışı", "answer_start": 19 } ] }, { "question": "Yeme bozukluklarının sıklığı toplumda nasıl değişmektedir?", "id": 1662, "answers": [ { "text": "zaman geçtikçe artmakta", "answer_start": 160 } ] }, { "question": "Anoreksiya Nervoza (AN) ne zaman sınıflandırılan ilk yeme bozukluğu olmuştur?", "id": 1663, "answers": [ { "text": "1970 yıllarında", "answer_start": 267 } ] }, { "question": "Bulimiya Nervoza (BN) ne zaman tanımlanmıştır?", "id": 1664, "answers": [ { "text": "1979", "answer_start": 387 } ] }, { "question": "Atipik Yeme Bozukluğu ve Gece Yeme Sendromu'nun tanımı ne zaman yapılmıştır?", "id": 1665, "answers": [ { "text": "1980‘li yıllarda", "answer_start": 470 } ] }, { "question": "Yeme bozukluklarının tanımı için gerekli olduğu düşünülen üç ana özellik nelerdir?", "id": 1666, "answers": [ { "text": "1. Yeme alışkanlığında veya kilo kontrolü davranışında kesin bir bozulma. 2. Psikososyal işlevsellik ile fiziksel sağlıkta klinik olarak belirgin bozulma veya davranış bozuklukları veya ana yeme bozukluğu özellikleri. 3. Genel tıbbi bir duruma yahut diğer psikiyatrik bozukluklarla ilişkili olmayan davranış bozukluğu", "answer_start": 662 } ] }, { "question": "AN ve BN kriterleri hangi belgede revizyonlara uğramıştır?", "id": 1667, "answers": [ { "text": "DSM-IV", "answer_start": 1708 } ] }, { "question": "Yeme bozukluğunun sınıflandırılmasını karmaşık hale getiren nedenler nelerdir?", "id": 1668, "answers": [ { "text": "temel semptomların şiddetli ve sürekli ortaya çıkması", "answer_start": 1215 } ] }, { "question": "Sınıflandırmanın zorluğu neyi kapsayacak kadar kapsayıcı olmamak olarak belirtilmiştir?", "id": 1669, "answers": [ { "text": "semptom tablosunun klinik olarak anlamlı görünmediği durumları", "answer_start": 1605 } ] }, { "question": "DSM-IV tanı kriterleri neden eleştirilmiştir?", "id": 1670, "answers": [ { "text": "tedavi talep eden bireylerin çoğunluğunun AN veya BN için kriterleri karşılamadığı", "answer_start": 1732 } ] } ] }, { "context": "Kraniyosinostoz genelde doğumdan sonra tespit edildiği için post-natal dönemde ebeveynlerde çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığı hakkında bir endişe ve panik hali ortaya çıkar. Hollanda’da sinostoz tanılı 115 hastada yapılan bir çalışmada zeka seviyesi etkilenmeyen olguların psikolojik değerlendirme parametrelerinin aynı yaş grubu ile benzerlik gösterirken, mental olarak geri olan olguların bu durumdan psikolojik olarak etkilendiği ancak bu durumun kraniyosinostozla ilgili olmadığı, IQ seviyesinin bu duruma yol açtığı kanıtlanmıştır. Yine aynı çalışmada kafa içi basınç seviyesi ile psikolojik davranış problemleri arasında da anlamlı bir korelasyon saptanamamıştır. Başka bir çalışmada basit ve kompleks kraniyosinostozlu 2-18 yaş aralığındaki çocukların ailelerine yapılan bir değerlendirme testinde bu ailelerin yaşam kalitesi skorları, aynı yaş grubu sağlıklı popülasyona göre belirgin düşük bulunmuştur. Bu durumdan en çok etkilenen grup ise Apert Sendromlu olgular ve aileleridir. Operasyon olmak istemeyen ya da buna gerek duyulmayan vakalarla yapılan bir incelemede ise bu çocukların kardeşleri veya aynı yaş grubu ile yapılan kıyaslamada problemleri içselleştirme davranışlarının norm gruplarına göre daha fazla, olumlu duygu deneyiminin ise norm gruplarına göre daha az olduğu gözlemlenmiştir. Bu da sinostoz olgularında cerrahi tedavi seçeneği değerlendirilmezse çocuğun ileride öğrenme, hafıza ve dikkat gibi zihinsel süreçlerinde minimal kısıtlılık veya duygu durum ve davranışsal problemler yaşayabileceğini göstermiştir.", "qas": [ { "question": "Kraniyosinostoz genelde ne zaman tespit edilir?", "id": 1671, "answers": [ { "text": "doğumdan sonra", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "Kraniyosinostoz tanısı konduğunda ebeveynlerde ne tür duygular ortaya çıkar?", "id": 1672, "answers": [ { "text": "endişe ve panik hali", "answer_start": 140 } ] }, { "question": "Hollanda’da sinostoz tanılı hastalarda yapılan çalışmada, zeka seviyesi etkilenmeyen olguların psikolojik değerlendirme parametreleri nasıl bulunmuştur?", "id": 1673, "answers": [ { "text": "aynı yaş grubu ile benzerlik", "answer_start": 316 } ] }, { "question": "Mental olarak geri olan olguların psikolojik durumu kraniyosinostoza mı yoksa başka bir faktöre mi bağlıdır?", "id": 1674, "answers": [ { "text": "IQ seviyesinin bu duruma yol açtığı kanıtlanmıştır.", "answer_start": 486 } ] }, { "question": "Kafa içi basınç seviyesi ile psikolojik davranış problemleri arasında nasıl bir ilişki bulunmuştur?", "id": 1675, "answers": [ { "text": "anlamlı", "answer_start": 631 } ] }, { "question": "Basit ve kompleks kraniyosinostozlu çocukların ailelerinin yaşam kalitesi skorları nasıl bulunmuştur?", "id": 1676, "answers": [ { "text": "belirgin düşük", "answer_start": 885 } ] }, { "question": "Hangi grup bu durumdan en çok etkilenmiştir?", "id": 1677, "answers": [ { "text": "Apert Sendromlu olgular ve aileleri", "answer_start": 951 } ] }, { "question": "Operasyon olmak istemeyen veya gerek duyulmayan sinostoz vakalarında hangi davranış gözlemlenmiştir?", "id": 1678, "answers": [ { "text": "içselleştirme", "answer_start": 1163 } ] }, { "question": "Cerrahi tedavi seçeneği değerlendirilmezse sinostozlu çocuklarda hangi sorunlar görülebilir?", "id": 1679, "answers": [ { "text": "öğrenme, hafıza ve dikkat gibi zihinsel süreçlerinde minimal kısıtlılık veya duygu durum ve davranışsal problemler", "answer_start": 1394 } ] }, { "question": "Kafa içi basınç seviyesi ile psikolojik davranış problemleri arasında anlamlı bir ilişki var mı?", "id": 1680, "answers": [ { "text": "korelasyon saptanamamıştır", "answer_start": 643 } ] } ] }, { "context": "Pnömoni erişkin yaşta görülen en önemli enfeksiyon hastalıklarından biridir ve görülme sıklığı sebebiyle toplumdaki en önemli sağlık sorunlarından biri olmaya devam etmektedir. Birçok mikroorganizma pnömoni etkeni olsa da, Streptococcus pneumoniae toplumda gelişen pnömoninin en sık etkenidir. Yaş, pnömokok hastalıklarında en önemli risk faktörlerinden biridir. Ayrıca diyabetes mellitus, kardiyovasküler hastalık, kronik akciğer hastalığı, kronik karaciğer hastalığı, alkolizm ve sigara içmek gibi çok sayıda kronik hastalık ve komorbid durum invaziv pnömokok hastalığı riskini 3-7 kat oranında artırmaktadır. Bu komorbiditeler aynı zamanda invaziv pnömokok nedeniyle hastaneye yatış ve mortalite riskini de artırmaktadır. Pnömokokların virülansından kapsül sorumludur. 90 farklı pnömokok serotipi tanımlanmıştır. Erişkinlerde en ciddi enfeksiyonlardan sorumlu serotipler 14, 3, 9, 19, 1, 6, 23 ve 7’dir. Biri polisakkarit (PPSV23) diğeri konjuge (PCV13) olmak üzere iki tip pnömokok aşısı bulunmaktadır. Polisakkarit aşının içeriğinde 23 farklı serotip yer almaktadır. Polisakkarit pnömokok aşısının etkinliği %50-85’tir. Konjuge aşı ise toksik olmayan difteri toksinine (CRM197) bağlı 13 serotip içermektedir. Antikor yanıtının daha geniş olmasını sağlamak amacı ile konjuge aşıyı takiben polisakkarit aşı kullanılması en etkin yöntemdir. Konjuge aşının invazif pnömokok enfeksiyonlarını önlemede %75, pnömokoksik pnömoniyi önlemede %45 etkili olduğu bulunmuştur. Aşı, intramuskuler (IM) uygulanır.", "qas": [ { "question": "Pnömoni neden önemli bir sağlık sorunudur?", "id": 1681, "answers": [ { "text": "görülme sıklığı sebebiyle", "answer_start": 79 } ] }, { "question": "Toplumda gelişen pnömoninin en sık etkeni nedir?", "id": 1682, "answers": [ { "text": "Streptococcus pneumoniae", "answer_start": 223 } ] }, { "question": "Pnömokok hastalıklarında en önemli risk faktörü nedir?", "id": 1683, "answers": [ { "text": "Yaş", "answer_start": 294 } ] }, { "question": "Hangi durumlar invaziv pnömokok hastalığı riskini artırmaktadır?", "id": 1684, "answers": [ { "text": "diyabetes mellitus, kardiyovasküler hastalık, kronik akciğer hastalığı, kronik karaciğer hastalığı, alkolizm ve sigara içmek", "answer_start": 370 } ] }, { "question": "İnvaziv pnömokok nedeniyle hastaneye yatış ve mortalite riskini artıran faktörler nelerdir?", "id": 1685, "answers": [ { "text": "komorbiditeler", "answer_start": 615 } ] }, { "question": "Pnömokokların virülansından ne sorumludur?", "id": 1686, "answers": [ { "text": "kapsül", "answer_start": 753 } ] }, { "question": "Pnömokok aşıları nelerdir?", "id": 1687, "answers": [ { "text": "polisakkarit (PPSV23) diğeri konjuge (PCV13)", "answer_start": 912 } ] }, { "question": "Polisakkarit pnömokok aşısının etkinliği nedir?", "id": 1688, "answers": [ { "text": "%50-85", "answer_start": 1113 } ] }, { "question": "Konjuge pnömokok aşısı neyi içermektedir?", "id": 1689, "answers": [ { "text": "13 serotip", "answer_start": 1189 } ] }, { "question": "Konjuge aşının invazif pnömokok enfeksiyonlarını önlemede etkisi nedir?", "id": 1690, "answers": [ { "text": "%75", "answer_start": 1401 } ] } ] }, { "context": "Sistinoz için en etkili ve özgül tedavi “Sistin Tüketici Tedavi” dir. Bu amaçla “sisteamin” kullanılmaktadır. Sisteamin sistinozun ilerlemesini yavaşlatan tek ilaçtır. Sisteamin amin ve tiyol grupları içeren kararlı organik bileşiktir. Katıdır, suda çözünür ve genellikle, amonyum türevi tuzları olarak kullanılır. Sisteaminin sistinoz tedavisindeki önemli etkisi 1976’da kanıtlanmıştır. Kısaca; amino grupları tarafından sisteaminin lizozoma girişi kolaylaştırılır. Lizozomda sistinle reaksiyona girerek miks-disülfid ve sistein oluşturur. Miks-disülfüdin sisteaminle reaksiyonu sonucu, yine bir sistein ve sistamin oluşur. Ardından, sistein sitoplazmaya girerek GSH’ya dahil edilir. Bu sırada sistamin tekrar sisteamine geri dönüştürülür.", "qas": [ { "question": "Sistinoz için en etkili ve özgül tedavi nedir?", "id": 1691, "answers": [ { "text": "Sistin Tüketici Tedavi", "answer_start": 41 } ] }, { "question": "Sistinozun ilerlemesini yavaşlatan tek ilaç hangisidir?", "id": 1692, "answers": [ { "text": "sisteamin", "answer_start": 81 } ] }, { "question": "Sisteaminin sistinoz tedavisindeki önemli etkisi ne zaman kanıtlanmıştır?", "id": 1693, "answers": [ { "text": "1976", "answer_start": 364 } ] }, { "question": "Sisteamin hangi grupları içeren bir bileşiktir?", "id": 1694, "answers": [ { "text": "amin ve tiyol", "answer_start": 178 } ] }, { "question": "Sisteamin nasıl bir bileşiktir?", "id": 1695, "answers": [ { "text": "Katıdır, suda çözünür ve genellikle, amonyum türevi tuzları olarak kullanılır", "answer_start": 236 } ] }, { "question": "Sisteamin lizozoma nasıl giriş yapar?", "id": 1696, "answers": [ { "text": "amino grupları", "answer_start": 396 } ] }, { "question": "Lizozomda sisteamin hangi maddelerle reaksiyona girer?", "id": 1697, "answers": [ { "text": "miks-disülfid ve sistein", "answer_start": 505 } ] }, { "question": "Sisteaminin sistinle reaksiyonu sonucu hangi maddeler oluşur?", "id": 1698, "answers": [ { "text": "miks-disülfid ve sistein", "answer_start": 505 } ] }, { "question": "Miks-disülfüdin sisteaminle reaksiyonu sonucu hangi maddeler oluşur?", "id": 1699, "answers": [ { "text": "sistein ve sistamin", "answer_start": 597 } ] }, { "question": "Sistein sitoplazmaya girdikten sonra neye dahil edilir?", "id": 1700, "answers": [ { "text": "GSH", "answer_start": 664 } ] } ] }, { "context": "Gebelikte sigara içiminin başlıca etkileri; intrauterin gelişme geriliği, artan düşük riski, erken membran rüptürü, prematür doğum, ölü doğum, plasenta previa, dekolman plasenta, ani bebek ölümü sendromu ve çocukluk dönemi etkileridir. Bu konuda birçok araştırmalar yapılarak sigaranın olumsuz etkileri gösterilmiştir ve yeni yapılan birçok araştırma da henüz bilinmeyen zararlarını ortaya koymak için yapılmaya devam etmektedir. Annenin sigara içmesinden veya annenin pasif sigara içiciliğinden fetüsün ne oranda etkilendiği de çok önemlidir. İyi not edilmiş doz-cevap eğrileri gözlemlenmiş, sigara sayısının artması fetal ağırlığın düştüğü görülmüştür. Bununla birlikte sigara içmemesine rağmen sigaraya maruz kalmış pasif içici anne bebeklerinde de sigara içen anne bebeklerindekine benzer etkiler ortaya çıkardığını gösteren yayınlar mevcuttur.", "qas": [ { "question": "Gebelikte sigara içiminin başlıca etkileri nelerdir?", "id": 1701, "answers": [ { "text": "intrauterin gelişme geriliği, artan düşük riski, erken membran rüptürü, prematür doğum, ölü doğum, plasenta previa, dekolman plasenta, ani bebek ölümü sendromu ve çocukluk dönemi etkileri", "answer_start": 44 } ] }, { "question": "Sigaranın olumsuz etkilerini göstermek için ne yapılmıştır?", "id": 1702, "answers": [ { "text": "araştırmalar", "answer_start": 253 } ] }, { "question": "Annenin sigara içmesinden fetüs ne oranda etkilenir?", "id": 1703, "answers": [ { "text": "önemli", "answer_start": 533 } ] }, { "question": "Sigara sayısının artması fetüste ne gibi bir etki yapar?", "id": 1704, "answers": [ { "text": "fetal ağırlığın düştüğü", "answer_start": 618 } ] }, { "question": "Pasif içici anne bebeklerinde hangi etkiler ortaya çıkar?", "id": 1705, "answers": [ { "text": "benzer", "answer_start": 786 } ] }, { "question": "Gebelikte sigara içiminin çocukluk dönemindeki etkileri nelerdir?", "id": 1706, "answers": [ { "text": "intrauterin gelişme geriliği, artan düşük riski, erken membran rüptürü, prematür doğum, ölü doğum, plasenta previa, dekolman plasenta", "answer_start": 44 } ] }, { "question": "Sigaranın fetüs üzerindeki etkilerini ortaya koymak için neler yapılmaktadır?", "id": 1707, "answers": [ { "text": "araştırmalar", "answer_start": 253 } ] }, { "question": "Pasif içici anne bebeklerinde hangi duruma benzer etkiler ortaya çıkabilir?", "id": 1708, "answers": [ { "text": "sigara", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Gebelikte sigara içimi fetal ağırlığı nasıl etkiler?", "id": 1709, "answers": [ { "text": "düştüğü", "answer_start": 634 } ] }, { "question": "Gebelikte sigara içiminin plasenta üzerinde ne tür etkileri vardır?", "id": 1710, "answers": [ { "text": "dekolman", "answer_start": 160 } ] } ] }, { "context": "ON çok yönlü bir durum olduğundan tedavisi zordur. Genetik bir yatkınlığı olabileceği gibi obsesif kompulsif bozukluk ile de birliktelik gösterebilir. Birliktelik durumunda tedavi OKB tedavisini de kapsamaktadır. Sağlıklı beslenme takıntısı kendilerince doğal olmayan ilacı kullanmamak şeklinde tedavi uyumsuzlukları yaratabilmektedir. Diğer yeme bozukluğu türlerine göre ise tedaviye daha açıklardır çünkü düşünce temelinde sağlıklı olmak vardır.", "qas": [ { "question": "ON'nin tedavisi neden zordur?", "id": 1711, "answers": [ { "text": "çok yönlü bir durum", "answer_start": 3 } ] }, { "question": "ON hangi psikiyatrik bozukluk ile birliktelik gösterebilir?", "id": 1712, "answers": [ { "text": "obsesif kompulsif bozukluk", "answer_start": 91 } ] }, { "question": "ON ve OKB birlikteliğinde tedavi neyi kapsamaktadır?", "id": 1713, "answers": [ { "text": "OKB tedavisini", "answer_start": 180 } ] }, { "question": "Sağlıklı beslenme takıntısı, tedavi sürecinde ne tür uyumsuzluklara yol açabilir?", "id": 1714, "answers": [ { "text": "doğal olmayan ilacı kullanmamak", "answer_start": 254 } ] }, { "question": "ON, diğer yeme bozukluğu türlerine göre tedaviye nasıl yaklaşır?", "id": 1715, "answers": [ { "text": "daha açıklar", "answer_start": 385 } ] }, { "question": "ON'de düşünce temelinde ne vardır?", "id": 1716, "answers": [ { "text": "sağlıklı olmak", "answer_start": 425 } ] }, { "question": "ON'de sağlıklı beslenme takıntısı neyi reddetmeye yol açabilir?", "id": 1717, "answers": [ { "text": "doğal olmayan ilacı kullanmamak", "answer_start": 254 } ] }, { "question": "ON'nin tedavisi hangi diğer bozukluğun tedavisini de kapsayabilir?", "id": 1718, "answers": [ { "text": "OKB", "answer_start": 180 } ] }, { "question": "ON'nin tedavi sürecinde yaşanan zorluklar nelerdir?", "id": 1719, "answers": [ { "text": "tedavisi zordur", "answer_start": 34 } ] }, { "question": "ON'de tedaviye açıklığın sebebi nedir?", "id": 1720, "answers": [ { "text": "Sağlıklı beslenme takıntısı", "answer_start": 213 } ] } ] }, { "context": "Modern tıp (konvansiyonel tıp, klasik tıp) Hipokrat’ın tıbbın tanı, tedavi süreçlerinin detaylı bir gözlem, neden-sonuç ilişkisi üzerine kurulması gerektiği fikri ile doğmuştur ve 19. Yüzyıldan itibaren teknolojinin ve temel tıp bilimlerinin de gelişmesiyle günümüz bilimsel, kanıta dayalı tıbbını oluşturmuştur. Modern tıbbın yanında halk içinde geleneksel tıbbi yöntemler de kullanılagelmiştir. Antibiyotik ve aşıların bulunması ortalama yaşam süresini önemli oranda artırmış, bu da kronik hastalıkların artmasına neden olmuştur.", "qas": [ { "question": "Modern tıp nasıl doğmuştur?", "id": 1721, "answers": [ { "text": "Hipokrat’ın tıbbın tanı, tedavi süreçlerinin detaylı bir gözlem, neden-sonuç ilişkisi üzerine kurulması gerektiği fikri ile", "answer_start": 43 } ] }, { "question": "Modern tıbbın gelişmesine ne katkıda bulunmuştur?", "id": 1722, "answers": [ { "text": "teknolojinin", "answer_start": 203 } ] }, { "question": "Modern tıbbın yanında halk içinde ne tür tıbbi yöntemler kullanılmaktadır?", "id": 1723, "answers": [ { "text": "geleneksel", "answer_start": 347 } ] }, { "question": "Antibiyotik ve aşıların bulunması neyi artırmıştır?", "id": 1724, "answers": [ { "text": "ortalama yaşam süresini", "answer_start": 431 } ] }, { "question": "Ortalama yaşam süresinin artması neye neden olmuştur?", "id": 1725, "answers": [ { "text": "kronik hastalıkların", "answer_start": 485 } ] }, { "question": "Modern tıp hangi fikir üzerine kurulmuştur?", "id": 1726, "answers": [ { "text": "tanı, tedavi süreçlerinin detaylı bir gözlem, neden-sonuç ilişkisi üzerine kurulması gerektiği fikri", "answer_start": 62 } ] }, { "question": "Geleneksel tıbbi yöntemler nerede kullanılagelmiştir?", "id": 1727, "answers": [ { "text": "halk içinde", "answer_start": 335 } ] }, { "question": "Ortalama yaşam süresini artıran tıbbi buluşlar nelerdir?", "id": 1728, "answers": [ { "text": "Antibiyotik ve aşıların", "answer_start": 397 } ] }, { "question": "Teknolojinin gelişmesi hangi tıp dalını oluşturmuştur?", "id": 1729, "answers": [ { "text": "bilimsel, kanıta dayalı tıbbın", "answer_start": 266 } ] }, { "question": "Kronik hastalıkların artmasına ne sebep olmuştur?", "id": 1730, "answers": [ { "text": "ortalama yaşam süresini önemli oranda artırmış", "answer_start": 431 } ] } ] }, { "context": "Şizofreni, klinik olarak çeşitli semptom kümelerinden oluşan, bireysel ve temporal çeşitlilikler gösteren kronik ve kısıtlayıcı bir hastalıktır. Bireyin yaşamının hemen her yönünü etkilemektedir ve antipsikotik tedavi ile psikotik semptomlar kontrol altına alındığında dahi sosyal, psikolojik ve mesleki bozulmalarla yakından ilişkilidir. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2001 raporuna göre şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar, dünya çapında en çok yeti kaybına sebep olan üçüncü hastalık olarak bildirilmiştir. 2010 yılında yapılmış benzer bir çalışmada ise en fazla yeti kaybı sebebi olan ruhsal hastalıklar ve madde kullanım bozuklukları hastalık grubu içinde yeti kaybı yükü açısından ilk sıradadır. Özellikle genç kişileri etkileyen bu hastalık grubunun önemli bir halk sağlığı problemi olduğu, hem ekonomik olarak hem de hasta kişilerde üzüntüye sebep olarak önemli bir toplumsal yük oluşturduğu vurgulanmaktadır.", "qas": [ { "question": "Şizofreni nedir?", "id": 1731, "answers": [ { "text": "kronik ve kısıtlayıcı bir hastalıktır", "answer_start": 106 } ] }, { "question": "Şizofreni bireyin yaşamının hangi yönlerini etkiler?", "id": 1732, "answers": [ { "text": "hemen her yönünü", "answer_start": 163 } ] }, { "question": "Antipsikotik tedavi ile psikotik semptomlar kontrol altına alındığında bile şizofreni hangi bozulmalarla ilişkilidir?", "id": 1733, "answers": [ { "text": "sosyal, psikolojik ve mesleki", "answer_start": 274 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü’nün 2001 raporuna göre şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar dünya çapında hangi sıradaki hastalık olarak bildirilmiştir?", "id": 1734, "answers": [ { "text": "üçüncü", "answer_start": 468 } ] }, { "question": "2010 yılında yapılan bir çalışmada en fazla yeti kaybı sebebi olan hastalık grubu nedir?", "id": 1735, "answers": [ { "text": "ruhsal hastalıklar ve madde kullanım bozuklukları", "answer_start": 586 } ] }, { "question": "Şizofreni özellikle hangi yaş grubunu etkiler?", "id": 1736, "answers": [ { "text": "genç", "answer_start": 709 } ] }, { "question": "Şizofreni hastalığı toplumda nasıl bir yük oluşturur?", "id": 1737, "answers": [ { "text": "hem ekonomik olarak hem de hasta kişilerde üzüntüye sebep olarak önemli bir toplumsal yük", "answer_start": 795 } ] }, { "question": "2010 yılındaki çalışmada hangi hastalık grubu yeti kaybı açısından ilk sırada yer almıştır?", "id": 1738, "answers": [ { "text": "ruhsal hastalıklar ve madde kullanım bozuklukları", "answer_start": 586 } ] }, { "question": "Şizofreni ile ilişkili bozulmalar nelerdir?", "id": 1739, "answers": [ { "text": "sosyal, psikolojik ve mesleki", "answer_start": 274 } ] }, { "question": "Şizofreninin toplum üzerindeki hangi etkileri vurgulanmıştır?", "id": 1740, "answers": [ { "text": "hem ekonomik olarak hem de hasta kişilerde üzüntüye sebep olarak önemli bir toplumsal yük oluşturduğu", "answer_start": 795 } ] } ] }, { "context": "Komplikasyon işlem sonrasında normal postoperatif seyirden sapma olarak tanımlanmaktadır. Bu durum asemptomatik olabileceği gibi kanama, enfeksiyon ve perforasyon gibi olumsuz sonuçları da içerebilir. Pediatrik endoskopi sonrası komplikasyonların tanımı henüz standart değildir. Komplikasyonlar, başlangıç zamanına göre çeşitli tanımlamalar kullanılarak erken ve geç olarak sınıflandırılmıştır. Ek olarak komplikasyonlar minör veya majör olarak da tanımlanmıştır. Majör komplikasyonlar genellikle acil değerlendirme, hastaneye yatış veya tekrarlayan cerrahi ya da diğer girişimsel prosedürleri gerektiren olumsuz olaylar olarak tanımlanır. Tanısal ve terapötik pediatrik endoskopideki komplikasyonlar genellikle nadirdir. Tanısal ÖGD’nin komplikasyon oranı %1'den düşüktür. Terapötik müdahalelerin komplikasyon oranı daha yüksektir. Komplikasyonlar için risk faktörleri genç yaş, yüksek Amerikan Anesteziyoloji Derneği fiziksel durum sınıflandırma sistemi (ASA) derecesi, kadın cinsiyet ve intravenöz sedasyondur. Ek olarak gastrointestinal, solunumsal ve hematolojik komorbiditesi olan hastalarda komplikasyon daha fazladır ve çoklu komorbiditelerle artmaktadır. Karın ağrısı, kusma, aspirasyon pnömonisi, göğüs ağrısı, pankreatit, duodenal hematom, kanama, sekonder enfeksiyonlar, bakteriyemi, beyin apsesi, özofagus perforasyonu, hava embolisi gibi komplikasyonlar ÖGD sonucu gelişebilir. Boğaz ağrısı veya ses kısıklığı sık görülür ve spesifik tedavi gerektirmez.", "qas": [ { "question": "Komplikasyon nedir?", "id": 1741, "answers": [ { "text": "işlem sonrasında normal postoperatif seyirden sapma", "answer_start": 13 } ] }, { "question": "Komplikasyonlar nasıl sınıflandırılmıştır?", "id": 1742, "answers": [ { "text": "erken ve geç", "answer_start": 354 } ] }, { "question": "Majör komplikasyonlar nasıl tanımlanır?", "id": 1743, "answers": [ { "text": "olumsuz olaylar", "answer_start": 605 } ] }, { "question": "Tanısal ÖGD’nin komplikasyon oranı nedir?", "id": 1744, "answers": [ { "text": "%1'den düşüktür", "answer_start": 757 } ] }, { "question": "Terapötik müdahalelerin komplikasyon oranı nasıldır?", "id": 1745, "answers": [ { "text": "daha yüksektir", "answer_start": 817 } ] }, { "question": "Komplikasyonlar için risk faktörleri nelerdir?", "id": 1746, "answers": [ { "text": "genç yaş, yüksek Amerikan Anesteziyoloji Derneği fiziksel durum sınıflandırma sistemi (ASA) derecesi, kadın cinsiyet ve intravenöz sedasyon", "answer_start": 870 } ] }, { "question": "Komplikasyon gelişme olasılığı hangi hastalarda daha fazladır?", "id": 1747, "answers": [ { "text": "gastrointestinal, solunumsal ve hematolojik komorbiditesi olan hastalarda", "answer_start": 1024 } ] }, { "question": "ÖGD sonucu hangi komplikasyonlar gelişebilir?", "id": 1748, "answers": [ { "text": "Karın ağrısı, kusma, aspirasyon pnömonisi, göğüs ağrısı, pankreatit, duodenal hematom, kanama, sekonder enfeksiyonlar, bakteriyemi, beyin apsesi, özofagus perforasyonu, hava embolisi", "answer_start": 1164 } ] }, { "question": "Boğaz ağrısı ve ses kısıklığı nasıl tedavi edilir?", "id": 1749, "answers": [ { "text": "spesifik tedavi gerektirmez", "answer_start": 1439 } ] }, { "question": "Komplikasyonlar başlangıç zamanına göre nasıl tanımlanmıştır?", "id": 1750, "answers": [ { "text": "erken ve geç", "answer_start": 354 } ] } ] }, { "context": "Sepsis, enfeksiyona karşı uygunsuz konak yanıtının neden olduğu, yaşamı tehdit eden organ disfonksiyonudur. Sepsis ve septik şok dünya çapında milyonları etkileyen ve etkilenen her dört kişiden en az birinin ölümüne yol açan başlıca sağlık problemidir. Sepsis ilişkili mortalite risk faktörleri, merkezin büyüklüğü ve gelişmişliğine bağlı olarak değişmektedir. Amerika Birleşik Devletleri'nde sepsis tanılı hastaların bakım maliyeti 50.000 doları geçmekte ve ülke ekonomisine yıllık 17 milyar dolarlık bir yük oluşturmaktadır. Etkilenen hastalarda %20 - 50 mortaliteye neden olmakta ve iyileşen hastalarda belirgin olarak yaşam kalitesini düşürmektedir. Ülkemizde yapılan geniş çok merkezli epidemiyolojik çalışmada sepsis ve septik şoka bağlı ölüm oranları kabul edilemez oranda yüksek bulunmuştur (%55 ve %70). Gelişmiş teknolojinin kullanıldığı yoğun bakım ünitelerinde hastaların daha uzun süre kalmaları, artan yaşlı nüfus, malign hastalıkların kendilerinin ve agresif tedavilerinin yarattığı immün baskılanma, artan transplantasyon uygulamaları ve ilişkili immünsüpresiflerin kullanımı, invaziv girişimler, antibiyotik direnci, toplum kaynaklı ve nazokomial enfeksiyonlar sepsis gelişiminde etkilidir.", "qas": [ { "question": "Sepsis nedir?", "id": 1751, "answers": [ { "text": "organ disfonksiyonudur", "answer_start": 84 } ] }, { "question": "Sepsis ve septik şok dünya çapında kaç kişiden birinin ölümüne yol açmaktadır?", "id": 1752, "answers": [ { "text": "dört", "answer_start": 181 } ] }, { "question": "Sepsis ilişkili mortalite risk faktörleri neye bağlı olarak değişmektedir?", "id": 1753, "answers": [ { "text": "merkezin büyüklüğü ve gelişmişliğine", "answer_start": 296 } ] }, { "question": "Amerika Birleşik Devletleri'nde sepsis tanılı hastaların bakım maliyeti ne kadar olmaktadır?", "id": 1754, "answers": [ { "text": "50.000 doları", "answer_start": 433 } ] }, { "question": "Sepsis tanılı hastaların Amerika Birleşik Devletleri ekonomisine yıllık yükü nedir?", "id": 1755, "answers": [ { "text": "17 milyar dolarlık", "answer_start": 483 } ] }, { "question": "Sepsis etkilenen hastalarda ne kadar mortaliteye neden olmaktadır?", "id": 1756, "answers": [ { "text": "%20 - 50", "answer_start": 548 } ] }, { "question": "Ülkemizde sepsis ve septik şoka bağlı ölüm oranları ne kadar yüksek bulunmuştur?", "id": 1757, "answers": [ { "text": "%55 ve %70", "answer_start": 800 } ] }, { "question": "Yoğun bakım ünitelerinde hastaların daha uzun süre kalmasına neden olan faktörler nelerdir?", "id": 1758, "answers": [ { "text": "artan yaşlı nüfus, malign hastalıkların kendilerinin ve agresif tedavilerinin yarattığı immün baskılanma, artan transplantasyon uygulamaları ve ilişkili immünsüpresiflerin kullanımı, invaziv girişimler, antibiyotik direnci, toplum kaynaklı ve nazokomial enfeksiyonlar", "answer_start": 910 } ] }, { "question": "Sepsis gelişiminde etkili olan faktörler nelerdir?", "id": 1759, "answers": [ { "text": "invaziv girişimler, antibiyotik direnci, toplum kaynaklı ve nazokomial enfeksiyonlar", "answer_start": 1093 } ] }, { "question": "Sepsis etkilenen hastalarda yaşam kalitesini nasıl etkiler?", "id": 1760, "answers": [ { "text": "düşürmektedir", "answer_start": 639 } ] } ] }, { "context": "Meme kanserleri bazal membranın sınırlayıcı özelliğine göre iki gruba ayrılır. Bunlar bazal membranın bütünlüğünün korunduğu in situ karsinoma ile bazal membranın bütünlüğünün bozulduğu invaziv/infiltratif karsinomadır. Meme tümörleri çoğunlukla TDLU’dan köken alır ve invaziv veya in situ duktal/lobüler karsinomayı oluşturur; daha az oranda ise memenin diğer alanlarından köken alır. Meme tümörlerinin %95’inden fazlası adenokarsinomadır. %70 oranında invaziv olan adenokarsinomalar, in situ formda da görülebilir. Histolojik tipler arasında klinik, biyolojik ve prognostik farklar bulunmaktadır. Meme tümörlerini altı gruba ayırarak sınıflayan “Dünya Sağlık Örgütü(DSÖ)”nün histolojik sınıflaması, en yaygın kullanılan sınıflamadır. Bu sınıflamada epitelyal tümörler, fibroepiteliyal tümörler ve hamartomlar, meme başının tümörleri, mezenkimal tümörler, hematolenfoid tümörler ve metastatik tümörler olmak üzere 6 ana başlık bulunmaktadır. Erkek memesi de ayrı bir başlık altında incelenmektedir.", "qas": [ { "question": "Meme kanserleri bazal membranın sınırlayıcı özelliğine göre kaç gruba ayrılır?", "id": 1761, "answers": [ { "text": "iki", "answer_start": 60 } ] }, { "question": "Bazal membranın bütünlüğünün korunduğu meme kanseri türü nedir?", "id": 1762, "answers": [ { "text": "in situ karsinoma", "answer_start": 125 } ] }, { "question": "Bazal membranın bütünlüğünün bozulduğu meme kanseri türü nedir?", "id": 1763, "answers": [ { "text": "invaziv/infiltratif karsinoma", "answer_start": 186 } ] }, { "question": "Meme tümörleri genellikle nereden köken alır?", "id": 1764, "answers": [ { "text": "TDLU", "answer_start": 246 } ] }, { "question": "Meme tümörlerinin %95’inden fazlası hangi türdedir?", "id": 1765, "answers": [ { "text": "adenokarsinoma", "answer_start": 422 } ] }, { "question": "Adenokarsinomalar ne oranda invaziv olabilir?", "id": 1766, "answers": [ { "text": "%70", "answer_start": 441 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) histolojik sınıflaması meme tümörlerini kaç gruba ayırmaktadır?", "id": 1767, "answers": [ { "text": "altı", "answer_start": 616 } ] }, { "question": "DSÖ'nün meme tümörleri sınıflamasında hangi ana başlıklar bulunmaktadır?", "id": 1768, "answers": [ { "text": "epitelyal tümörler, fibroepiteliyal tümörler ve hamartomlar, meme başının tümörleri, mezenkimal tümörler, hematolenfoid tümörler ve metastatik tümörler", "answer_start": 751 } ] }, { "question": "Erkek memesi DSÖ'nün sınıflamasında nasıl ele alınmaktadır?", "id": 1769, "answers": [ { "text": "ayrı bir başlık altında", "answer_start": 959 } ] }, { "question": "Meme tümörlerinin histolojik tipleri arasında hangi farklar bulunmaktadır?", "id": 1770, "answers": [ { "text": "klinik, biyolojik ve prognostik", "answer_start": 544 } ] } ] }, { "context": "Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) yaşamın ilk yıllarından itibaren gözlemlenebilen sosyal-iletişimsel alandaki yetersizlikler ile seyreden, sınırlı ilgi alanlarının ve tekrarlayıcı davranışların gözlendiği nörogelişimsel bir bozukluktur. OSB’nin klinik tablosu ilk defa 1943’te Amerikalı bir çocuk psikiyatristi olan Leo Kanner tarafından 11 olgu sunumuyla tanımlanmıştır. Leo Kanner 11 olguda insanlarla iletişim kurma güçlüklerinden, ekolalilerinden, tekrarlayıcı amaçsız davranışlarından, değişikliğe olan dirençlerinden söz etmiştir. Bu tabloyu ‘infantil otizm’ olarak adlandırmıştır. 1944 yılında ise Hans Asperger ‘otistik psikopati’ olarak tanımladığı klinik tablodan bahsetmiş, 1980 yıllarda bu klinik tablo tıp literatürüne Lorna Wing tarafından ‘Asperger Sendromu’ adıyla kazandırılmıştır. OSB’nin psikiyatri tanı sınıflama sistemlerine girmesi 1980’de DSM-III (Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı Üçüncü Basım) ile olmuş, sonraki tanı sınıflama sistemlerinde isimlendirme, alt gruplar ve tanı kriterlerinde farklılıklar olmuştur. DSM-III’te tanı için 6 ölçütün karşılanması gerektiği ve belirtilerin 30 aydan önce ortaya çıkması gerektiği vurgulanmıştır. DSM-III-R (Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı Üçüncü Basım-Revize)’de tanı kriterleri 16 ölçütten 8’inin karşılanması gerektiği şeklinde düzenlenmiş ve başlangıç yaş sınırı kaldırılmıştır.", "qas": [ { "question": "Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) nedir?", "id": 1771, "answers": [ { "text": "nörogelişimsel bir bozukluk", "answer_start": 203 } ] }, { "question": "OSB’nin klinik tablosu ilk kez kim tarafından tanımlanmıştır?", "id": 1772, "answers": [ { "text": "Leo Kanner", "answer_start": 314 } ] }, { "question": "Leo Kanner, OSB'yi tanımlarken hangi belirtilerden söz etmiştir?", "id": 1773, "answers": [ { "text": "insanlarla iletişim kurma güçlüklerinden, ekolalilerinden, tekrarlayıcı amaçsız davranışlarından, değişikliğe olan dirençlerinden", "answer_start": 391 } ] }, { "question": "Leo Kanner, tanımladığı klinik tabloya ne ad vermiştir?", "id": 1774, "answers": [ { "text": "infantil otizm", "answer_start": 547 } ] }, { "question": "Hans Asperger, 1944 yılında tanımladığı klinik tabloya ne ad vermiştir?", "id": 1775, "answers": [ { "text": "otistik psikopati", "answer_start": 618 } ] }, { "question": "Asperger Sendromu terimini tıp literatürüne kim kazandırmıştır?", "id": 1776, "answers": [ { "text": "Lorna Wing", "answer_start": 730 } ] }, { "question": "OSB’nin psikiyatri tanı sınıflama sistemlerine girmesi ne zaman gerçekleşmiştir?", "id": 1777, "answers": [ { "text": "1980", "answer_start": 683 } ] }, { "question": "DSM-III'te OSB tanısı için kaç ölçütün karşılanması gerektiği belirtilmiştir?", "id": 1778, "answers": [ { "text": "6", "answer_start": 1074 } ] }, { "question": "DSM-III'te OSB belirtilerinin ne zaman ortaya çıkması gerektiği vurgulanmıştır?", "id": 1779, "answers": [ { "text": "30 aydan önce", "answer_start": 1123 } ] }, { "question": "DSM-III-R’te tanı kriterleri için kaç ölçütün karşılanması gerektiği düzenlenmiştir?", "id": 1780, "answers": [ { "text": "8", "answer_start": 685 } ] } ] }, { "context": "İnternet bağımlılığının tedavisi genellikle multimodal yaklaşımlar gerektirmektedir. Bunlar içerisinde bilişsel davranışçı terapi, motivasyonel görüşme, psikoeğitim, aile terapisi, narrative terapi, sanat terapisi, pozitif psikoterapi, psikofarmakolojik tedaviler yer almaktadır. İnternet bağımlılığı tedavisi ile ilgili en yaygın uygulamalar bilişsel davranışçı terapi (BDT) uygulamalarıdır. BDT’de hastalar düşüncelerininin farkına varma, duygularını tanıma, internet ile ilgili durumsal tetikleyicileri farkına varmayı öğrenirler. BDT’de hedefler; internet kullanımı ile ilgili bilişsel çarpıtmaları açığa çıkarmak, bilişler üzerinde çalışılarak bilişsel yeniden yapılandırmayı sağlamak, internet kullanım zamanlarını kaydetmek ve maruz bırakma çalışmaları yapmaktır. Bunların yanında sorun çözme becerilerinin geliştirilmesi, sosyal becerilerin arttırılması, yeni boş zaman aktivitelerinin edinmesinin sağlanması, spor etkinliklerine katılımının sağlanması da tedaviye yardımcı olmaktadır.", "qas": [ { "question": "İnternet bağımlılığının tedavisi hangi yaklaşımlar gerektirmektedir?", "id": 1781, "answers": [ { "text": "multimodal", "answer_start": 44 } ] }, { "question": "İnternet bağımlılığının tedavisinde en yaygın kullanılan terapi nedir?", "id": 1782, "answers": [ { "text": "bilişsel davranışçı terapi", "answer_start": 103 } ] }, { "question": "BDT’de hastalar neyi öğrenirler?", "id": 1783, "answers": [ { "text": "düşüncelerininin farkına varma, duygularını tanıma, internet ile ilgili durumsal tetikleyicileri farkına varmayı", "answer_start": 409 } ] }, { "question": "BDT'de hedefler arasında neler yer almaktadır?", "id": 1784, "answers": [ { "text": "internet kullanımı ile ilgili bilişsel çarpıtmaları açığa çıkarmak, bilişler üzerinde çalışılarak bilişsel yeniden yapılandırmayı sağlamak, internet kullanım zamanlarını kaydetmek ve maruz bırakma çalışmaları yapmak", "answer_start": 551 } ] }, { "question": "Sorun çözme becerilerinin geliştirilmesi neye yardımcı olmaktadır?", "id": 1785, "answers": [ { "text": "tedaviye", "answer_start": 964 } ] }, { "question": "BDT'de bilişsel çarpıtmalar üzerinde nasıl çalışılır?", "id": 1786, "answers": [ { "text": "bilişler üzerinde çalışılarak bilişsel yeniden yapılandırmayı sağlamak", "answer_start": 619 } ] }, { "question": "İnternet bağımlılığının tedavisinde hangi terapiler yer alır?", "id": 1787, "answers": [ { "text": "bilişsel davranışçı terapi, motivasyonel görüşme, psikoeğitim, aile terapisi, narrative terapi, sanat terapisi, pozitif psikoterapi, psikofarmakolojik tedaviler", "answer_start": 103 } ] }, { "question": "BDT'de internet kullanım zamanlarıyla ne yapılması hedeflenir?", "id": 1788, "answers": [ { "text": "internet kullanım zamanlarını kaydetmek", "answer_start": 691 } ] }, { "question": "Spor etkinliklerine katılımın sağlanması neye katkı sağlar?", "id": 1789, "answers": [ { "text": "tedavisi", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "BDT'nin internet bağımlılığı tedavisinde hedefleri nelerdir?", "id": 1790, "answers": [ { "text": "internet kullanımı ile ilgili bilişsel çarpıtmaları açığa çıkarmak, bilişler üzerinde çalışılarak bilişsel yeniden yapılandırmayı sağlamak, internet kullanım zamanlarını kaydetmek ve maruz bırakma çalışmaları yapmak", "answer_start": 551 } ] } ] }, { "context": "Huzursuz bacak sendromu (HBS), kronik, sensorimotor hareket bozukluğu ile ilişkili, öncelikli olarak alt ekstremiteyi tutan yaygın bir hastalıktır (Salas et al., 2010). Bu sendromda özellikle akşam ve gece (hastanın inaktif olduğu dönemde) parestezi ve huzursuzluk hissi oluşur. Hareket ile kısmen veya tamamen hasta rahatlar. Patofizyolojisi tam bilinmemesine rağmen santral sinir sisteminde dopamin disfonksiyonu, serebral demir ve ferritin azalmasının kritik rol oynadığı bilinmektedir. HBS’nin RA hastalarındaki sıklığı % 30'u bulabilmektedir. Bu kadar sık olmasının nedeni RA hastalarındaki sitokin salınımı ve diğer immünomodülatör yanıtlar olabilir. HBS olan hastaların çoğu, HBS semptomlarını artrit semptomlarından ayırt edebilir. HBS, RA ile birlikte görülen yaygın bir komorbiditedir. Hızlı tanı ve tedaviyle hastanın yaşam kalitesi iyileştirilebilir.", "qas": [ { "question": "Huzursuz bacak sendromu (HBS) ile ilgili hangi tip bozukluk ilişkilidir?", "id": 1791, "answers": [ { "text": "sensorimotor hareket bozukluğu", "answer_start": 39 } ] }, { "question": "Huzursuz bacak sendromu (HBS) öncelikli olarak hangi bölgeyi tutar?", "id": 1792, "answers": [ { "text": "alt ekstremite", "answer_start": 101 } ] }, { "question": "HBS sendromunda parestezi ve huzursuzluk hissi ne zaman ortaya çıkar?", "id": 1793, "answers": [ { "text": "akşam ve gece", "answer_start": 192 } ] }, { "question": "HBS sendromunda hasta ne ile rahatlar?", "id": 1794, "answers": [ { "text": "Hareket ile", "answer_start": 279 } ] }, { "question": "HBS'nin patofizyolojisinde hangi faktörlerin kritik rol oynadığı bilinmektedir?", "id": 1795, "answers": [ { "text": "santral sinir sisteminde dopamin disfonksiyonu, serebral demir ve ferritin azalmasının", "answer_start": 368 } ] }, { "question": "HBS'nin RA hastalarındaki sıklığı ne kadardır?", "id": 1796, "answers": [ { "text": "% 30", "answer_start": 524 } ] }, { "question": "RA hastalarında HBS'nin bu kadar sık olmasının olası nedeni nedir?", "id": 1797, "answers": [ { "text": "sitokin salınımı ve diğer immünomodülatör yanıtlar", "answer_start": 596 } ] }, { "question": "HBS olan hastalar, HBS semptomlarını genellikle hangi semptomlardan ayırt edebilir?", "id": 1798, "answers": [ { "text": "artrit", "answer_start": 701 } ] }, { "question": "HBS, RA ile birlikte ne tür bir durum olarak görülür?", "id": 1799, "answers": [ { "text": "yaygın bir komorbidite", "answer_start": 769 } ] }, { "question": "Hızlı tanı ve tedavi ile neyin iyileştirilebileceği belirtilmiştir?", "id": 1800, "answers": [ { "text": "hastanın yaşam kalitesi", "answer_start": 820 } ] } ] }, { "context": "Alkalen fosfataz (ALP), yaşa göre değişkenlik gösteren, kemik, karaciğer, böbrek, intestinal, plesental ve germ hücre kaynaklı olabilen dört farklı izoenzimi bulunan glikopeptid yapıda bir enzimdir. Tüm vücut dokularında bulunan ALP, özellikle hücrelerin membranında yer almaktadır. Karaciğer, böbrek, kemik, lökosit gibi değişik dokuların fosfohidrolazlarının toplamını gösterir. Çocukluklarda kemikteki osteoblastik aktivitenin artışına bağlı erişkinlere göre 3 kat daha yüksek değerler görülebilir. İlk pik 1.-6. ayda, ikinci pik kızlarda erken pubertede (12 yaş), erkeklerde mid-pubertede (14 yaş) olur. Gebelikte ALP herhangi bir hastalığa eşlik etmeden de normalin 2-3 katı kadar yüksek görülebilir. En büyük artışı riketste görülmektedir. Bunun sebebi demineralize kıkırdak ve osteoid dokuda yapım artışına bağlı, osteoblastik hücrelerdeki artışından kaynaklanmaktadır. Kolestatik karaciğer hastalıklarında ALP'nin karaciğer izoenzimi yükselirken, osteoblastik kemik hastalıkları, Paget hastalığı, osteomalazi, primer kemik tümörleri ve kemik metastazlarında kemik izoenzimi artar. ALP karaciğer tipi, böbrek kaynaklı dokuya özgül olmayan tip, intestinal tip, plasental tip ve germ ya da plasenta benzeri tipler diye birçok gruba ayrılmaktadır. ALP aktivitesi cinsiyete bağlı farklılıklar göstermektedir. Yapılan bir çalışmada D vitamini almayan erkek çocuklarda ALP değerleri kızlardan istatistiksel olarak anlamlı daha yüksek bulunmuştur. Yine aynı çalışmada ALP aktivitesi yüksek olan çocuklarda riketsin en az 2 klinik bulgusunun olduğu belirlenmiştir. Riketsin radyolojik bulgularının değerlendirilmesinde de serum ALP aktivitesi önemli bir ölçüttür. Bir çalışmada ek doz D vitamini alan çocukların %4-6'sında, almayanların ise %13'ünde anormal ALP aktiviteleri saptanmıştır.", "qas": [ { "question": "Alkalen fosfataz (ALP) hangi kaynaklardan gelebilen izoenzimlere sahiptir?", "id": 1801, "answers": [ { "text": "kemik, karaciğer, böbrek, intestinal, plesental ve germ hücre kaynaklı", "answer_start": 56 } ] }, { "question": "Alkalen fosfataz (ALP) özellikle hücrelerin hangi bölümünde yer almaktadır?", "id": 1802, "answers": [ { "text": "membranında", "answer_start": 255 } ] }, { "question": "Çocukluk döneminde ALP değerleri neden erişkinlere göre daha yüksek olabilir?", "id": 1803, "answers": [ { "text": "kemikteki osteoblastik aktivitenin artışına", "answer_start": 395 } ] }, { "question": "Çocukluk döneminde ALP değerlerinde görülen ilk pik ne zaman olur?", "id": 1804, "answers": [ { "text": "1.-6. ayda", "answer_start": 510 } ] }, { "question": "Gebelikte ALP seviyeleri nasıl değişebilir?", "id": 1805, "answers": [ { "text": "normalin 2-3 katı", "answer_start": 662 } ] }, { "question": "Rikets hastalığında ALP artışının nedeni nedir?", "id": 1806, "answers": [ { "text": "osteoblastik hücrelerdeki artışından", "answer_start": 821 } ] }, { "question": "Kolestatik karaciğer hastalıklarında hangi ALP izoenzimi yükselir?", "id": 1807, "answers": [ { "text": "karaciğer izoenzimi", "answer_start": 922 } ] }, { "question": "D vitamini almayan erkek çocuklarda ALP değerleri nasıl bulunmuştur?", "id": 1808, "answers": [ { "text": "kızlardan istatistiksel olarak anlamlı daha yüksek", "answer_start": 1384 } ] }, { "question": "Riketsin radyolojik bulgularının değerlendirilmesinde hangi ölçüt önemlidir?", "id": 1809, "answers": [ { "text": "serum ALP aktivitesi", "answer_start": 1621 } ] }, { "question": "Ek doz D vitamini almayan çocukların % kaçında anormal ALP aktiviteleri saptanmıştır?", "id": 1810, "answers": [ { "text": "%13", "answer_start": 1740 } ] } ] }, { "context": "Pnömokoklar (Streptococcus Pneumoniae), gram pozitif diplokoklardır ve insanlarda nazofarenkste kolonizasyona yol açarlar. Sağlıklı erişkinlerde kolonizasyon %40-50 oranındadır. Sigara maruziyeti ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı varlığı erişkinlerde kolonizasyon riskini arttırırken, çocuklarda ise 2 yaşından küçük olmak, yeterince anne sütü almamış olmak, kalabalık ev ortamı, sigara maruziyeti ve kış mevsimi riski arttıran faktörlerdir. Viral enfeksiyon, malnutrisyon ve mukozal hasar gibi etkenlerde asemptomatik olarak kolonize olan pnömokoklar, enfeksiyon meydana getirirler. Pnömokok enfeksiyonları, kabaca invaziv ve noninvaziv pnömokok enfeksiyonları olarak ikiye ayrılır. Otit ve sinüzit gibi üst solunum yolu enfeksiyonları, noninvaziv pnömokok enfeksiyonlarına; menenjit, bakteriyemi ve bakteriyemik pnömoniler ise invaziv pnömokok enfeksiyonlarına örnektir. Pnömokok enfeksiyonları, çocuklarda, yaşlılarda, komorbid hastalığı olanlarda, immün sistemi baskılanmış kişilerde daha yüksek morbidite ve mortaliteye neden olur.", "qas": [ { "question": "Pnömokoklar (Streptococcus Pneumoniae) insanlarda hangi bölgede kolonizasyona yol açarlar?", "id": 1811, "answers": [ { "text": "nazofarenks", "answer_start": 82 } ] }, { "question": "Sağlıklı erişkinlerde pnömokok kolonizasyon oranı nedir?", "id": 1812, "answers": [ { "text": "%40-50", "answer_start": 158 } ] }, { "question": "Sağlıklı erişkinlerde pnömokok kolonizasyon oranı hangi aralıktadır?", "id": 1813, "answers": [ { "text": "%40-50", "answer_start": 158 } ] }, { "question": "Erişkinlerde pnömokok kolonizasyon riskini artıran faktörler nelerdir?", "id": 1814, "answers": [ { "text": "Sigara maruziyeti ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı varlığı", "answer_start": 178 } ] }, { "question": "Çocuklarda pnömokok kolonizasyon riskini arttıran faktörlerden biri nedir?", "id": 1815, "answers": [ { "text": "2 yaşından küçük", "answer_start": 305 } ] }, { "question": "Asemptomatik olarak kolonize olan pnömokoklar hangi durumlarda enfeksiyon meydana getirir?", "id": 1816, "answers": [ { "text": "Viral enfeksiyon, malnutrisyon ve mukozal hasar", "answer_start": 447 } ] }, { "question": "Noninvaziv pnömokok enfeksiyonlarına hangi hastalıklar örnektir?", "id": 1817, "answers": [ { "text": "Otit ve sinüzit", "answer_start": 689 } ] }, { "question": "İnvaziv pnömokok enfeksiyonlarına örnek olarak hangi hastalıklar verilebilir?", "id": 1818, "answers": [ { "text": "menenjit, bakteriyemi ve bakteriyemik pnömoniler", "answer_start": 781 } ] }, { "question": "Pnömokok enfeksiyonları hangi gruplarda daha yüksek morbidite ve mortaliteye neden olur?", "id": 1819, "answers": [ { "text": "çocuklarda, yaşlılarda, komorbid hastalığı olanlarda, immün sistemi baskılanmış kişilerde", "answer_start": 903 } ] }, { "question": "Noninvaziv pnömokok enfeksiyonlarına neler örnektir?", "id": 1820, "answers": [ { "text": "Otit ve sinüzit", "answer_start": 689 } ] } ] }, { "context": "Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) günlük, kişilerarası, mesleki birçok alanda işlevsellik kaybına yol açan bir ruhsal rahatsızlıktır. Obsesyon, latince kuşatma, ele geçirilme anlamına gelen “obsidere” sözcüğünden gelmektedir. Kişinin belli bir zihin içeriğinden kendini kurtaramadığı durumu tanımlar. Bu zihin içeriği; kişinin isteği dışında ortaya çıkan, benliğe yabancı, yineleyici, bunaltıcı, bilinçli çaba ile zihinden uzaklaştırılamayan düşünce, imge ya da dürtülerdir. Kompulsiyonlar ise, latince zorlanmış, köşeye sıkışmış anlamındaki “compellere” sözcüğünden türemiştir. Kompulsiyonlar genellikle obsesyonların yarattığı rahatsızlığı, kaygıyı gidermek, bazı korkulan durumların olmasını önlemek için yapılan tekrarlayıcı davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir. Bu davranışlar ya da zihinsel eylemler, korunmak istenen durum ya da etkisizleştirilmeye çalışan şeylerle bazen ilgiliymiş gibi görünürken bazen de açıkla ilişkisizdir.", "qas": [ { "question": "Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) ne tür bir rahatsızlıktır?", "id": 1821, "answers": [ { "text": "ruhsal", "answer_start": 110 } ] }, { "question": "Obsesyon kelimesi hangi latince sözcükten türemiştir?", "id": 1822, "answers": [ { "text": "obsidere", "answer_start": 190 } ] }, { "question": "Obsesyonlar, kişinin hangi tür zihin içeriğini tanımlar?", "id": 1823, "answers": [ { "text": "kişinin isteği dışında ortaya çıkan, benliğe yabancı, yineleyici, bunaltıcı, bilinçli çaba ile zihinden uzaklaştırılamayan düşünce, imge ya da dürtülerdir", "answer_start": 318 } ] }, { "question": "Obsesyonlar, kişinin neyi dışında ortaya çıkar?", "id": 1824, "answers": [ { "text": "isteği", "answer_start": 318 } ] }, { "question": "Obsesyonlar neye yol açan bir ruhsal rahatsızlıktır?", "id": 1825, "answers": [ { "text": "işlevsellik kaybına", "answer_start": 318 } ] }, { "question": "Kompulsiyonlar hangi latince sözcükten türemiştir?", "id": 1826, "answers": [ { "text": "compellere", "answer_start": 542 } ] }, { "question": "Kompulsiyonlar hangi kelimeden türemiştir?", "id": 1827, "answers": [ { "text": "compellere", "answer_start": 542 } ] }, { "question": "Kompulsiyonlar ne tür davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir?", "id": 1828, "answers": [ { "text": "tekrarlayıcı", "answer_start": 715 } ] }, { "question": "Kompulsiyonların, korunmak istenen durum ya da etkisizleştirilmeye çalışan şeylerle ilişkisi nasıldır?", "id": 1829, "answers": [ { "text": "açıkla ilişkisiz", "answer_start": 916 } ] }, { "question": "Kompulsiyonlar nasıl eylemlerdir?", "id": 1830, "answers": [ { "text": "tekrarlayıcı", "answer_start": 715 } ] } ] }, { "context": "Serviks kanseri kadın popülasyonun tüm dünyada dördüncü en yaygın kanseridir. Sadece 2018'de bu hastalığa bağlı tahmini 570.000 vaka ve 311.000 ölüm bildirilmiştir. Rahim ağzı kanseri sıklığı ülkelerin gelişmişliği ile ters orantılıdır. Rahim ağzı kanserlerinin %85'i daha az gelişmiş bölgelerde meydana geldiği görülmüştür. Rahim ağzı kanseri Doğu ve Orta Afrika ülke kadınlarında en sık görülen kanser türüdür. Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın 2019 yılında yayınladığı kanser istatistiklerine göre 2016 yılında serviks kanseri, tüm kadın kanserleri arasında 9. sırada olup insidansı %4.3 olarak görülmüştür. GLOBOCAN 2018 verilerine göre ise Türkiye'de serviks kanserinin insidansı %4.8 olarak kaydedilmiş olup kadın kanserleri arasında 12. sırada yer almıştır.", "qas": [ { "question": "Serviks kanseri dünya genelinde kadınlar arasında ne kadar yaygındır?", "id": 1831, "answers": [ { "text": "dördüncü", "answer_start": 47 } ] }, { "question": "2018 yılında serviks kanserine bağlı tahmini kaç vaka bildirilmiştir?", "id": 1832, "answers": [ { "text": "570.000", "answer_start": 120 } ] }, { "question": "Rahim ağzı kanseri sıklığı ile ülkelerin gelişmişliği arasındaki ilişki nasıldır?", "id": 1833, "answers": [ { "text": "ters orantılıdır", "answer_start": 219 } ] }, { "question": "Rahim ağzı kanserlerinin %85'i hangi bölgelerde daha fazla görülmektedir?", "id": 1834, "answers": [ { "text": "daha az gelişmiş bölgelerde", "answer_start": 268 } ] }, { "question": "Rahim ağzı kanseri hangi bölgelerdeki kadınlarda en sık görülen kanser türüdür?", "id": 1835, "answers": [ { "text": "Doğu ve Orta Afrika", "answer_start": 344 } ] }, { "question": "Türkiye’de 2016 yılında serviks kanseri, kadın kanserleri arasında kaçıncı sırada yer almıştır?", "id": 1836, "answers": [ { "text": "9.", "answer_start": 559 } ] }, { "question": "2016 yılında Türkiye'de serviks kanserinin insidansı nedir?", "id": 1837, "answers": [ { "text": "%4.3", "answer_start": 584 } ] }, { "question": "GLOBOCAN 2018 verilerine göre Türkiye'de serviks kanserinin insidansı nedir?", "id": 1838, "answers": [ { "text": "%4.8", "answer_start": 683 } ] }, { "question": "GLOBOCAN 2018 verilerine göre serviks kanseri Türkiye'de kadın kanserleri arasında kaçıncı sıradadır?", "id": 1839, "answers": [ { "text": "12.", "answer_start": 738 } ] }, { "question": "Rahim ağzı kanseri sıklığı ile ülkelerin gelişmişliği arasındaki ilişki nasıldır?", "id": 1840, "answers": [ { "text": "ters orantılıdır", "answer_start": 219 } ] } ] }, { "context": "İskemik inmenin etiyolojisi, beyne giden kan akışının azalmasına neden olan trombotik veya embolik bir olay ya da sistemik hipoperfüzyona bağlıdır. Trombotik bir olayda, genellikle aterosklerotik damar hastalığı, arteriyel diseksiyon, fibromüsküler displazi veya inflamatuar duruma ikincil olarak, damarın kendi içindeki işlev bozukluğu nedeniyle beyne giden kan akışı azalır veya tamamen kesilir. Embolik bir olayda, vücudun başka yerlerinden gelen pıhtılar, etkilenen damardan kan akışını engeller. İnme etiyolojisinin tespiti hem prognozu hem de sonuçları etkilemesi açısından önemlidir. Trombotik inmede risk faktörleri olarak aterosklerotik hastalık, vaskülitler veya arteriyel diseksiyon gibi etkenler bulunur. Embolik olaylar vücutta başka bir yerden kaynaklanan bir pıhtı sonucu meydana gelir. Pıhtı kaynağı olarak en yaygın nedenler arasında şunlar sıralanabilir; protez kapakçık, akut miyokard infarktüsü erken ve geç dönemi atriyal fibrilasyon ve flatter.", "qas": [ { "question": "İskemik inmenin etiyolojisi nedir?", "id": 1841, "answers": [ { "text": "beyne giden kan akışının azalmasına neden olan trombotik veya embolik bir olay ya da sistemik hipoperfüzyona bağlıdır", "answer_start": 29 } ] }, { "question": "Trombotik bir olayda hangi durumlar beyne giden kan akışının azalmasına neden olabilir?", "id": 1842, "answers": [ { "text": "aterosklerotik damar hastalığı, arteriyel diseksiyon, fibromüsküler displazi veya inflamatuar duruma", "answer_start": 181 } ] }, { "question": "Embolik bir olayda ne olur?", "id": 1843, "answers": [ { "text": "vücudun başka yerlerinden gelen pıhtılar, etkilenen damardan kan akışını engeller", "answer_start": 418 } ] }, { "question": "İnme etiyolojisinin tespiti neden önemlidir?", "id": 1844, "answers": [ { "text": "hem prognozu hem de sonuçları etkilemesi açısından", "answer_start": 529 } ] }, { "question": "Trombotik inmede risk faktörleri nelerdir?", "id": 1845, "answers": [ { "text": "aterosklerotik hastalık, vaskülitler veya arteriyel diseksiyon", "answer_start": 631 } ] }, { "question": "Embolik olaylar nasıl meydana gelir?", "id": 1846, "answers": [ { "text": "vücutta başka bir yerden kaynaklanan bir pıhtı sonucu", "answer_start": 733 } ] }, { "question": "Embolik olayların en yaygın nedenleri nelerdir?", "id": 1847, "answers": [ { "text": "protez kapakçık, akut miyokard infarktüsü erken ve geç dönemi atriyal fibrilasyon ve flatter", "answer_start": 873 } ] }, { "question": "Trombotik olayın arteriyel diseksiyonla ilişkisi nedir?", "id": 1848, "answers": [ { "text": "beyne giden kan akışı azalır veya tamamen kesilir", "answer_start": 347 } ] }, { "question": "İnme etiyolojisinde fibromüsküler displazinin rolü nedir?", "id": 1849, "answers": [ { "text": "damarın kendi içindeki işlev bozukluğu nedeniyle beyne giden kan akışı azalır", "answer_start": 298 } ] }, { "question": "Trombotik olayın arteriyel diseksiyonla ilişkisi nedir?", "id": 1850, "answers": [ { "text": "beyne giden kan akışı azalır veya tamamen kesilir", "answer_start": 347 } ] } ] }, { "context": "Demir eksikliği, vücudun normal fizyolojik fonksiyonları korumak için yeterli demir içermediği bir durumdur. Toplam vücut demirinin azalması veya bazı durumlarda 5 yaşına kadar olan çocuklarda <12 mg/l ve 5 yaş ve üstü çocuklarda <15 mg/l serum ferritin seviyesi olarak tanımlanır. Serum ferritin seviyesi demir eksikliğinin tanımlanmasında yararlı olmasına rağmen, bu tanım sadece ferritin seviyelerini etkileyebilecek diğer durumlar (yani, enfeksiyon veya karaciğer hastalığı) yoksa düşünülebilir. Eş zamanlı enfeksiyonu olan 5 yaşından küçük çocuklar için serum ferritin konsantrasyonları <30 mg/l, tükenmiş demir depolarını yansıtır. Anemi, hemoglobin konsantrasyonu, aynı cinsiyet ve yaştaki normal bir popülasyonda hemoglobin için ortalamanın iki standart sapmanın (–2SD) altında olmasıdır. Farklı yaş gruplarında anemiyi tanımlamak için kullanılan DSÖ hemoglobin eşikleri şunlardır: DEA, vücut demirinin normal kırmızı kan hücresi (RBC) üretimini sürdürmek için çok düşük olduğunda gelişir. “Demir eksikliği” ve “DEA” terimleri genellikle aynı bağlamda kullanılır. Fakat aynı şeyler değildir ve anemisiz demir eksikliği DEA'nın üç katıdır. Demir gereksinimleri artmış ve demir alımı az ise, toplam vücut demiri kademeli olarak azalır. Hemoglobin seviyeleri başlangıçta normaldir ve anemi yokluğunda demir eksikliğinin bulunduğu aşamayı yansıtır. Bu noktada, ferritin seviyesi ve transferrin doygunluğu azalır. Toplam vücut demiri azaldıkça ve demir depoları tükendikçe, hemoglobin seviyeleri normal değerlerin altına düşer.", "qas": [ { "question": "Demir eksikliği nedir?", "id": 1851, "answers": [ { "text": "vücudun normal fizyolojik fonksiyonları korumak için yeterli demir içermediği bir durumdur", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "5 yaşına kadar olan çocuklarda demir eksikliği hangi serum ferritin seviyesi ile tanımlanır?", "id": 1852, "answers": [ { "text": "<12 mg/l", "answer_start": 193 } ] }, { "question": "Serum ferritin seviyesi demir eksikliğinin tanımlanmasında ne kadar yararlıdır?", "id": 1853, "answers": [ { "text": "bu tanım sadece ferritin seviyelerini etkileyebilecek diğer durumlar (yani, enfeksiyon veya karaciğer hastalığı) yoksa düşünülebilir", "answer_start": 366 } ] }, { "question": "Eş zamanlı enfeksiyonu olan 5 yaşından küçük çocuklar için tükenmiş demir depolarını hangi serum ferritin konsantrasyonları yansıtır?", "id": 1854, "answers": [ { "text": "<30 mg/l", "answer_start": 592 } ] }, { "question": "Anemi nasıl tanımlanır?", "id": 1855, "answers": [ { "text": "hemoglobin konsantrasyonu, aynı cinsiyet ve yaştaki normal bir popülasyonda hemoglobin için ortalamanın iki standart sapmanın (–2SD) altında olmasıdır", "answer_start": 645 } ] }, { "question": "Anemisiz demir eksikliği ile demir eksikliği anemisi (DEA) arasındaki fark nedir?", "id": 1856, "answers": [ { "text": "üç katıdır", "answer_start": 1135 } ] }, { "question": "Demir gereksinimleri artmış ve demir alımı az ise ne olur?", "id": 1857, "answers": [ { "text": "toplam vücut demiri kademeli olarak azalır", "answer_start": 1198 } ] }, { "question": "Anemi yokluğunda demir eksikliğinin bulunduğu aşamada hangi seviyeler azalır?", "id": 1858, "answers": [ { "text": "ferritin seviyesi ve transferrin doygunluğu", "answer_start": 1365 } ] }, { "question": "Toplam vücut demiri azaldıkça ve demir depoları tükendikçe ne olur?", "id": 1859, "answers": [ { "text": "hemoglobin seviyeleri normal değerlerin altına düşer", "answer_start": 1477 } ] }, { "question": "Demir eksikliğinin anemiye yol açmadığı durumlarda ferritin seviyeleri nasıl etkilenir?", "id": 1860, "answers": [ { "text": "ferritin seviyesi ve transferrin doygunluğu azalır", "answer_start": 1365 } ] } ] }, { "context": "Retinal ven tıkanıklığı (RVT) yetişkinlerde kazanılmış retinal vasküler hastalıkların en sık nedenlerinden biridir. Genel popülasyonda retinal ven tıkanıklığı prevalansı ile ilgili yeteri kadar çalışma bulunmamaktadır. Rogers ve ark.’ları, Birleşik Devletler, Avrupa, Asya ve Avustralya’daki çalışmalardan elde edilen 68751 kişinin verilerini toplayarak RVT ile ilgili bir çalışma yapmışlardır. Buna göre her 1000 kişide RVT prevalansını 5,20, SRVT prevelansını 0,80, RVDT prevalansını ise 4,42 olarak bildirmişlerdir. Prevalansın yaşla birlikte arttığını fakat cinsiyete göre farklılık göstermediğini belirtmişlerdir. Yapılan bireysel çalışmalarda RVT prevalansının 40 yaş üzerindeki popülasyonlarda %0,3 ile %2,1 arasında olduğu bildirilmiştir. RVDT, SRVT’ye göre dört kat daha fazla karşımıza çıkmaktadır. Bilateral retinal ven tıkanıklığı, vakaların yaklaşık %5 inde görülür ancak bir gözünde retinal ven tıkanıklığı olan hastaların zamanla diğer gözünde tıkanıklık gelişme ihtimali %10’dur. Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir çalışmada 5 yıllık RVDT insidansı %0,6 iken SRVT insidansı %0,2 olarak bulunmuştur. On beş yıllık sürede ise RVDT insidansı %1,8, SRVT insidansı %0,5 düzeyinde bulunmuştur. Japonya’daki bir çalışmada ise 9 yıllık insidans oranı RVDT de %1,9, SRVT de %0,7 olup diğer ülkelere göre daha yüksek olduğu belirtilmiştir. RVT prevalansında olduğu gibi, insidansında da yaşla birlikte artış görülmektedir. Avustralya’daki bir çalışmada 70 yaş ve üzerindeki kişilerde, 60 yaş altındaki bireylere göre 10 yıldan uzun sürede RVT gelişme ihtimali 3 kat daha fazla olduğu gösterilmiştir.", "qas": [ { "question": "Retinal ven tıkanıklığı (RVT) nedir?", "id": 1861, "answers": [ { "text": "yetişkinlerde kazanılmış retinal vasküler hastalıkların en sık nedenlerinden biridir", "answer_start": 30 } ] }, { "question": "Rogers ve ark.’ları hangi bölgelerdeki çalışmalardan elde edilen verileri toplayarak RVT ile ilgili bir çalışma yapmışlardır?", "id": 1862, "answers": [ { "text": "Birleşik Devletler, Avrupa, Asya ve Avustralya", "answer_start": 240 } ] }, { "question": "Her 1000 kişide RVT prevalansı kaç olarak bildirilmiştir?", "id": 1863, "answers": [ { "text": "5,20", "answer_start": 438 } ] }, { "question": "SRVT prevalansı her 1000 kişide kaç olarak bildirilmiştir?", "id": 1864, "answers": [ { "text": "0,80", "answer_start": 462 } ] }, { "question": "RVT prevalansı yaşla birlikte nasıl değişmektedir?", "id": 1865, "answers": [ { "text": "artış", "answer_start": 1417 } ] }, { "question": "SRVT prevalansı her 1000 kişide kaç olarak bildirilmiştir?", "id": 1866, "answers": [ { "text": "0,80", "answer_start": 462 } ] }, { "question": "RVDT, SRVT’ye göre kaç kat daha fazla görülmektedir?", "id": 1867, "answers": [ { "text": "dört", "answer_start": 766 } ] }, { "question": "Bilateral retinal ven tıkanıklığı vakaların yaklaşık yüzde kaçında görülür?", "id": 1868, "answers": [ { "text": "%5", "answer_start": 863 } ] }, { "question": "Japonya'daki çalışmada 9 yıllık insidans oranı RVDT'de kaç olarak bulunmuştur?", "id": 1869, "answers": [ { "text": "%1,9", "answer_start": 1276 } ] }, { "question": "Avustralya'daki çalışmada 70 yaş ve üzerindeki kişilerde RVT gelişme ihtimali, 60 yaş altındaki bireylere göre kaç kat daha fazladır?", "id": 1870, "answers": [ { "text": "3 kat", "answer_start": 1575 } ] } ] }, { "context": "Burun boşluğu septum tarafından genellikle eşit olmayan iki bölüme ayrılır; her bölümde kendi içinde kavum nazi ve vestibulum nazi olmak üzere iki kısıma ayrılır. Her iki burun boşluğu önde naresler ile dışarıya, arkada koanalar ile nazofarenkse açılır. Burun boşluğu tavan, taban, septal duvar ve lateral duvar olmak üzere 4 kısım tarafından sınırlanır.", "qas": [ { "question": "Burun boşluğu kaç bölüme ayrılır?", "id": 1871, "answers": [ { "text": "iki", "answer_start": 56 } ] }, { "question": "Her bölüm kendi içinde hangi iki kısıma ayrılır?", "id": 1872, "answers": [ { "text": "kavum nazi ve vestibulum nazi", "answer_start": 101 } ] }, { "question": "Burun boşluğunun ön kısmı nereye açılır?", "id": 1873, "answers": [ { "text": "dışarıya", "answer_start": 203 } ] }, { "question": "Burun boşluğunun arka kısmı nereye açılır?", "id": 1874, "answers": [ { "text": "nazofarenks", "answer_start": 233 } ] }, { "question": "Burun boşluğu kaç kısım tarafından sınırlanır?", "id": 1875, "answers": [ { "text": "4 kısım", "answer_start": 324 } ] }, { "question": "Burun boşluğunu sınırlayan kısımlar nelerdir?", "id": 1876, "answers": [ { "text": "tavan, taban, septal duvar ve lateral duvar", "answer_start": 268 } ] }, { "question": "Septum burun boşluğunu genellikle nasıl böler?", "id": 1877, "answers": [ { "text": "eşit olmayan iki bölüme", "answer_start": 43 } ] }, { "question": "Her iki burun boşluğu önde nereye açılır?", "id": 1878, "answers": [ { "text": "naresler ile dışarıya", "answer_start": 190 } ] }, { "question": "Her iki burun boşluğu arkada nereye açılır?", "id": 1879, "answers": [ { "text": "nazofarenks", "answer_start": 233 } ] }, { "question": "Burun boşluğu hangi duvarlar tarafından sınırlanır?", "id": 1880, "answers": [ { "text": "tavan, taban, septal duvar ve lateral duvar", "answer_start": 268 } ] } ] }, { "context": "Kadın genital sistem konjenital anomalileri, müllerian veya paramezonefrik kanalların embriyolojik gelişme bozukluğundan kaynaklanan anatomik sapma olarak tanımlanır. Müllerian kanallarının konjenital anomalileri tüm kadınların %7-10'unda görülür ve uterin anomalisi olan kadınların yaklaşık %25'inde infertilite, tekrarlayan gebelik kaybı ve düşük gebelik oranlarına katkıda bulunur. Bu anomaliler, genellikle asemptomatiktir ve tanı konulamamaktadır. Ancak reprodüktif çağdaki kadınların yaklaşık %2-6, infertilitesi olan kadınların yaklaşık %7,3'ü ve tekrarlayan gebelik kaybı olan kadınların yaklaşık %16,7'si oranında olduğu rapor edilmiştir. Majör anomaliler, tekrarlayan abortus öyküsü olan kadınlarda yaklaşık 3 kat daha fazladır. Gebelikte karşılaşılan problemler arasında preterm doğum, makat prezentasyon, intrauterin gelişme geriliği, anormal plasenta ve diğer komplikasyonlar perinatal mortaliteye yol açar. Bu anomalilerde servikal serklaj genellikle preterm doğumun önlenmesi için endikedir. Ek olarak, bu anomaliler dismenore, disparoni ve hatta amenore semptomlarına neden olabilir. Genç kadınlarda, özellikle de adölesanlarda, endometriozis genital sistem malformasyonlarının klinik şüphesini arttırmaktadır. Ağrı, obstrüksiyona bağlı endometriozis ve kötü obstetrik sonuçlar sebebiyle cerrahi düzeltme önerilmektedir. Overlerin embriyolojik kökenleri müllerian yapılardan ayrı ve farklı olduğu için müllerian anomalisi olan hastalar normal over ve overian fonksiyonlara sahiptir. Prevalansı ve klinik önemi nedeniyle güvenilir bir sınıflandırma sistemi yönetimi için kategorizasyon son derece yararlı gibi görünmektedir. Bu kategorizasyon daha etkili tanı ve tedavinin yanı sıra patogenezinin daha iyi anlaşılmasını sağlar.", "qas": [ { "question": "Kadın genital sistem konjenital anomalileri nasıl tanımlanır?", "id": 1881, "answers": [ { "text": "anatomik sapma", "answer_start": 133 } ] }, { "question": "Müllerian kanallarının konjenital anomalileri kadınların yüzde kaçında görülür?", "id": 1882, "answers": [ { "text": "%7-10", "answer_start": 228 } ] }, { "question": "Uterin anomalisi olan kadınların yaklaşık yüzde kaçında bu anomaliler infertiliteye katkıda bulunur?", "id": 1883, "answers": [ { "text": "%25", "answer_start": 292 } ] }, { "question": "Reprodüktif çağdaki kadınların yaklaşık yüzde kaçında müllerian kanal anomalileri rapor edilmiştir?", "id": 1884, "answers": [ { "text": "%2-6", "answer_start": 499 } ] }, { "question": "Tekrarlayan gebelik kaybı olan kadınların yaklaşık yüzde kaçında müllerian kanal anomalileri görülür?", "id": 1885, "answers": [ { "text": "16,7", "answer_start": 606 } ] }, { "question": "Majör anomaliler, tekrarlayan abortus öyküsü olan kadınlarda ne kadar daha fazladır?", "id": 1886, "answers": [ { "text": "3 kat", "answer_start": 718 } ] }, { "question": "Gebelikte karşılaşılan problemler nelerdir?", "id": 1887, "answers": [ { "text": "preterm doğum, makat prezentasyon, intrauterin gelişme geriliği, anormal plasenta ve diğer komplikasyonlar", "answer_start": 782 } ] }, { "question": "Servikal serklaj ne için endikedir?", "id": 1888, "answers": [ { "text": "preterm doğumun önlenmesi", "answer_start": 965 } ] }, { "question": "Müllerian anomalisi olan hastalar normal hangi fonksiyonlara sahiptir?", "id": 1889, "answers": [ { "text": "over ve overian", "answer_start": 1459 } ] }, { "question": "Müllerian kanal anomalilerinin kategorizasyonu neden yararlı gibi görünmektedir?", "id": 1890, "answers": [ { "text": "güvenilir bir sınıflandırma sistemi yönetimi için", "answer_start": 1536 } ] } ] }, { "context": "Menenjiomlar çoğunlukla (%90) dura tabanlı ekstraaksiyel solid kitleler şeklinde görülür. MRG de tüm sekanslarda çoğu menenjiom korteksle izointenstir ve %10-25 oranında kistik formasyon veya nekroz görülmesine karşın aşikar hemoraji sık değildir. Tipik olarak T1-ağırlıklı (T1A) görüntülerde korteksle izointens, T2-ağırlıklı (T2A) ve ‘Fluid attenuation inversion recovery’ (FLAIR) görüntülerde korteksle izo-orta derecede hiperintens görülür. Kontrast enjeksiyonu sonrasında %95 den fazlasında güçlü ve homojen kontrastlanma görülür. Ancak atipik ve malign menenjiomlarda kontrast tutulumu oldukça heterojendir. T2A görüntülerde tümör ile beyin arasına giren BOS’un (beyin omurilik sıvısı) oluşturduğu hiperintensite BOS klefti olarak adlandırılır ve içlerinde deplase damarlara ait flow void alanlar görülebilir. Atipik menenjiomlarda BOS klefti sıklıkla yoktur ya da kısmen silinmiştir. Ayrıca beyin ile tümör arasında tuzaklanan BOS gölcüklerinin oluşturduğu neoplastik olmayan peritümöral kistler görülebilir. Bu kistler genellikle proteinden zengindir, FLAIR de tamamen baskılanmazlar.", "qas": [ { "question": "Menenjiomlar en sık hangi şekilde görülür?", "id": 1891, "answers": [ { "text": "dura tabanlı ekstraaksiyel solid kitleler", "answer_start": 30 } ] }, { "question": "Menenjiomlarda kistik formasyon veya nekroz hangi oranda görülür?", "id": 1892, "answers": [ { "text": "%10-25", "answer_start": 154 } ] }, { "question": "Tipik olarak T1-ağırlıklı (T1A) görüntülerde menenjiomlar nasıl görünür?", "id": 1893, "answers": [ { "text": "korteksle izo-orta derecede hiperintens", "answer_start": 396 } ] }, { "question": "Menenjiomlarda kontrast enjeksiyonu sonrasında nasıl bir kontrastlanma görülür?", "id": 1894, "answers": [ { "text": "güçlü ve homojen", "answer_start": 496 } ] }, { "question": "Atipik ve malign menenjiomlarda kontrast tutulumu nasıldır?", "id": 1895, "answers": [ { "text": "heterojen", "answer_start": 600 } ] }, { "question": "T2A görüntülerde tümör ile beyin arasına giren BOS'un oluşturduğu hiperintensite ne olarak adlandırılır?", "id": 1896, "answers": [ { "text": "BOS klefti", "answer_start": 719 } ] }, { "question": "Atipik menenjiomlarda BOS klefti ne sıklıkla görülür?", "id": 1897, "answers": [ { "text": "yoktur ya da kısmen silinmiş", "answer_start": 858 } ] }, { "question": "BOS kleftinde ne görülebilir?", "id": 1898, "answers": [ { "text": "deplase damarlara ait flow void alanlar", "answer_start": 763 } ] }, { "question": "Beyin ile tümör arasında tuzaklanan neoplastik olmayan yapılar nedir?", "id": 1899, "answers": [ { "text": "peritümöral kistler", "answer_start": 983 } ] }, { "question": "Peritümöral kistler genellikle hangi içerik bakımından zengindir?", "id": 1900, "answers": [ { "text": "protein", "answer_start": 1038 } ] } ] }, { "context": "Osteoporoz, düşük kemik kütlesi ve kemik dokunun mikromimarisinin bozulması sonucunda kemik kırılabilirliğinde ve kırık eğiliminde artışla sonuçlanan progresif bir metabolik kemik hastalığıdır. Kırık oluncaya kadar sessiz bir hastalık olan osteoporozda travma olmaksızın ya da minimal travmalarla kırık oluşabilmektedir. Osteoporozun tanısı DSÖ tarafından altın standart kabul edilen Dual Energy X-Ray Absorbsiyometri (DXA, DEXA) ile yapılan ölçümler ile konulur. Bu ölçümlerde elde edilen iki skor vardır. T skoru, genç erişkine göre kemik mineral yoğunluğunun (KMY) standart sapma (SS) değeri iken Z skoru, kendi yaş grubuna göre olan standart sapma değeridir.", "qas": [ { "question": "Osteoporoz nasıl bir hastalıktır?", "id": 1901, "answers": [ { "text": "progresif bir metabolik", "answer_start": 150 } ] }, { "question": "Osteoporoz hangi durumlarda kırık oluşumuna neden olabilir?", "id": 1902, "answers": [ { "text": "travma olmaksızın ya da minimal travmalar", "answer_start": 253 } ] }, { "question": "Osteoporozun tanısı nasıl konulur?", "id": 1903, "answers": [ { "text": "Dual Energy X-Ray Absorbsiyometri (DXA, DEXA) ile yapılan ölçümler", "answer_start": 384 } ] }, { "question": "T skoru nedir?", "id": 1904, "answers": [ { "text": "genç erişkine göre kemik mineral yoğunluğunun (KMY) standart sapma (SS) değeri", "answer_start": 516 } ] }, { "question": "Z skoru nedir?", "id": 1905, "answers": [ { "text": "kendi yaş grubuna göre olan standart sapma değeri", "answer_start": 609 } ] }, { "question": "Osteoporoz kırık oluşumuna hangi aşamada neden olabilir?", "id": 1906, "answers": [ { "text": "Kırık oluncaya kadar", "answer_start": 194 } ] }, { "question": "Osteoporoz hangi faktörlerin bozulması sonucu ortaya çıkar?", "id": 1907, "answers": [ { "text": "düşük kemik kütlesi ve kemik dokunun mikromimarisinin", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "DXA ve DEXA nedir?", "id": 1908, "answers": [ { "text": "Dual Energy X-Ray Absorbsiyometri", "answer_start": 384 } ] }, { "question": "Osteoporozda T ve Z skorları hangi ölçümlerle elde edilir?", "id": 1909, "answers": [ { "text": "Dual Energy X-Ray Absorbsiyometri", "answer_start": 384 } ] }, { "question": "T skoru ve Z skoru arasındaki fark nedir?", "id": 1910, "answers": [ { "text": "T skoru, genç erişkine göre kemik mineral yoğunluğunun (KMY) standart sapma (SS) değeri iken Z skoru, kendi yaş grubuna göre olan standart sapma değeridir", "answer_start": 507 } ] } ] }, { "context": "Lökositler vücudun savunma sisteminin hareketli birimleridir. Kısmen kemik iliğinde ve kısmen de lenf dokusunda oluşurlar. Akyuvarların gerçek önemleri çoğunun özellikle ciddi enfeksiyon ve inflamasyon bölgelerine taşınmalarıdır, böylece enfeksiyon etkenlerine karşı hızlı ve güçlü bir savunma sağlarlar.", "qas": [ { "question": "Lökositler vücudun hangi sistemi ile ilgilidir?", "id": 1911, "answers": [ { "text": "savunma sisteminin", "answer_start": 19 } ] }, { "question": "Lökositler nerede oluşur?", "id": 1912, "answers": [ { "text": "kemik iliğinde ve kısmen de lenf dokusunda", "answer_start": 69 } ] }, { "question": "Akyuvarların gerçek önemi nedir?", "id": 1913, "answers": [ { "text": "ciddi enfeksiyon ve inflamasyon bölgelerine taşınma", "answer_start": 170 } ] }, { "question": "Lökositler enfeksiyon etkenlerine karşı ne sağlar?", "id": 1914, "answers": [ { "text": "savunma", "answer_start": 19 } ] }, { "question": "Lökositler vücudun savunma sisteminin ne tür birimleridir?", "id": 1915, "answers": [ { "text": "hareketli", "answer_start": 38 } ] }, { "question": "Lökositlerin hangi dokuda kısmen oluştuğu belirtilmiştir?", "id": 1916, "answers": [ { "text": "lenf dokusunda", "answer_start": 97 } ] }, { "question": "Akyuvarlar hangi bölgelere taşınır?", "id": 1917, "answers": [ { "text": "ciddi enfeksiyon ve inflamasyon", "answer_start": 170 } ] }, { "question": "Akyuvarların taşındığı bölgeler ne tür savunma sağlar?", "id": 1918, "answers": [ { "text": "enfeksiyon etkenlerine karşı hızlı ve güçlü", "answer_start": 238 } ] }, { "question": "Akyuvarlar enfeksiyon etkenlerine karşı nasıl bir savunma sağlar?", "id": 1919, "answers": [ { "text": "hızlı ve güçlü", "answer_start": 267 } ] }, { "question": "Lökositler hangi iki bölgede oluşur?", "id": 1920, "answers": [ { "text": "kemik iliğinde ve kısmen de lenf dokusunda", "answer_start": 69 } ] } ] }, { "context": "Diyabetes Mellitus, insülin eksikliği ya da insülin etkisindeki defektler nedeniyle organizmanın karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamadığı, sürekli tıbbi bakım gerektiren, kronik, geniş spektrumlu bir metabolizma bozukluğudur. Diyabetes Mellitus birçok organ ve sistemde sekonder patofizyolojk değişikliklere sebep olur. Amerika Birleşik Devletleri‘nde Diyabetes Mellitus; son dönem böbrek hastalığının, travmatik olmayan alt ekstremite amputasyonunun ve yetişkinlerde görme kaybının birinci sebebidir. Diyabetes Mellitus aynı zamanda kardiyovasküler hastalıklar için de önemli bir risk faktörüdür.", "qas": [ { "question": "Diyabetes Mellitus nedir?", "id": 1921, "answers": [ { "text": "kronik, geniş spektrumlu bir metabolizma bozukluğudur", "answer_start": 191 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus hangi maddelerden yeterince yararlanamama durumu ile karakterizedir?", "id": 1922, "answers": [ { "text": "karbonhidrat, yağ ve proteinler", "answer_start": 97 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus hangi tür bir hastalıktır?", "id": 1923, "answers": [ { "text": "metabolizma bozukluğudur", "answer_start": 220 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitusun organizmada ne tür değişikliklere sebep olur?", "id": 1924, "answers": [ { "text": "sekonder patofizyolojk", "answer_start": 290 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus, Amerika Birleşik Devletleri'nde hangi durumların birinci sebebidir?", "id": 1925, "answers": [ { "text": "son dönem böbrek hastalığının", "answer_start": 392 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus hangi hastalıklar için önemli bir risk faktörüdür?", "id": 1926, "answers": [ { "text": "kardiyovasküler hastalıklar", "answer_start": 554 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitusun sekonder patofizyolojk değişikliklere sebep olduğu hangi organlar veya sistemler vardır?", "id": 1927, "answers": [ { "text": "birçok organ ve sistemde", "answer_start": 265 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus, travmatik olmayan alt ekstremite amputasyonunun birinci sebebi olduğu hangi ülkede belirtilmiştir?", "id": 1928, "answers": [ { "text": "Amerika Birleşik Devletleri", "answer_start": 340 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitusun kronik ve geniş spektrumlu olduğu hangi metabolik bozukluktur?", "id": 1929, "answers": [ { "text": "metabolizma", "answer_start": 220 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitusun kardiyovasküler hastalıklar için ne tür bir faktör olduğu belirtilmiştir?", "id": 1930, "answers": [ { "text": "önemli", "answer_start": 590 } ] } ] }, { "context": "Nöropatik ağrı, sinir sistemi hasarı ile oluşan kronik bir ağrı şeklidir. Tedavide kullanılan ilaçların yan etkilerinin fazla olması ve yeterli etkinliğin sağlanamaması, tedaviyi zorlaştırmaktadır. Nöropatik ağrı mekanizmalarının daha iyi anlaşılması, hem hedefe spesifik tedavi yaklaşımlarının hem de kullanılan ilaçların yan etkilerini azaltmak adına yapılacak kombinasyon şekillerinin geliştirilmesine olanak sağlayabilir. Periferik sinir hasarını takiben spinal astrositlerde upregüle olan TSP4, omurilik arka boynuzunda eksitatör sinaptik iletim artışına neden olarak nöropatik ağrı gelişimine katkıda bulunan bir ekstrasellüler matriks proteinidir. TSP4 sinyal ağının kontrolü ile daha etkili ve hedefe yönelik tedavi stratejilerinin geliştirilebileceği düşünülmektedir.", "qas": [ { "question": "Nöropatik ağrı nasıl oluşur?", "id": 1931, "answers": [ { "text": "sinir sistemi hasarı", "answer_start": 16 } ] }, { "question": "Nöropatik ağrı tedavisinde kullanılan ilaçların zorlukları nelerdir?", "id": 1932, "answers": [ { "text": "yeterli etkinliğin sağlanamaması", "answer_start": 136 } ] }, { "question": "Nöropatik ağrı mekanizmalarının daha iyi anlaşılması neyi sağlayabilir?", "id": 1933, "answers": [ { "text": "hem hedefe spesifik tedavi yaklaşımlarının hem de kullanılan ilaçların yan etkilerini azaltmak adına yapılacak kombinasyon şekillerinin", "answer_start": 252 } ] }, { "question": "TSP4 nedir ve nöropatik ağrı gelişimine nasıl katkıda bulunur?", "id": 1934, "answers": [ { "text": "Periferik sinir hasarını takiben spinal astrositlerde upregüle olan TSP4, omurilik arka boynuzunda eksitatör sinaptik iletim artışına neden olarak nöropatik ağrı gelişimine katkıda bulunan bir ekstrasellüler matriks proteinidir", "answer_start": 426 } ] }, { "question": "TSP4 sinyal ağının kontrolü ile ne geliştirilebilir?", "id": 1935, "answers": [ { "text": "daha etkili ve hedefe yönelik tedavi stratejileri", "answer_start": 687 } ] }, { "question": "Nöropatik ağrı ne tür bir ağrı şeklidir?", "id": 1936, "answers": [ { "text": "kronik", "answer_start": 48 } ] }, { "question": "Nöropatik ağrı tedavisinde hedefe yönelik tedavi stratejileri nasıl geliştirilebilir?", "id": 1937, "answers": [ { "text": "Nöropatik ağrı mekanizmalarının daha iyi anlaşılması", "answer_start": 198 } ] }, { "question": "TSP4, nöropatik ağrı gelişiminde hangi bölgedeki sinaptik iletim artışına neden olur?", "id": 1938, "answers": [ { "text": "omurilik arka boynuzu", "answer_start": 500 } ] }, { "question": "Nöropatik ağrı tedavisinde hangi faktörlerin kontrolü önemlidir?", "id": 1939, "answers": [ { "text": "TSP4 sinyal ağının", "answer_start": 655 } ] }, { "question": "Nöropatik ağrıya katkıda bulunan ekstrasellüler matriks proteini nedir?", "id": 1940, "answers": [ { "text": "TSP4", "answer_start": 494 } ] } ] }, { "context": "Zehir; hangi yoldan alınmış olursa olsun (oral, inhalasyon vb) vücuda girdiğinde organizmaya zarar veren, fonksiyon bozukluğuna sebep olan, hayatı tehdit eden madde olarak tanımlanmaktadır. Zehirlenme, dikkatsizlik, ihmal ya da suicide amaçlı olarak toksik bir maddenin (endüstriyel atık su, baca dumanı, zirai ilaçlar, sentetik ilaçlar, uçucu toz) vücuda zarar verecek miktarda ve değişik yollardan (ağız, solunum, deri, parenteral vb.) alınması sonucu organizmada bazı belirti ve bulguların ortaya çıkması durumudur. Zehirlenme vakaları, bilinçli ya da istemsiz bir şekilde meydana gelebilir. Tedavi maksadıyla kullanılan ilaçların terapötik tesirlerinin yanı sıra bazen organizmada önemli zararlara sebep olabilen etkileri de vardır. İlaçlar tedavi dozunun üzerinde alındıklarında zehir gibi etki etmektedirler. İlaçların ölüme neden olan miktarına 'letal doz', toksik etkilerin ortaya çıktığı miktarına ise 'minimal toksik doz' denmektedir.", "qas": [ { "question": "Zehir nedir?", "id": 1941, "answers": [ { "text": "hayatı tehdit eden madde", "answer_start": 140 } ] }, { "question": "Zehirlenme nedir?", "id": 1942, "answers": [ { "text": "toksik bir maddenin (endüstriyel atık su, baca dumanı, zirai ilaçlar, sentetik ilaçlar, uçucu toz) vücuda zarar verecek miktarda ve değişik yollardan (ağız, solunum, deri, parenteral vb.) alınması sonucu organizmada bazı belirti ve bulguların ortaya çıkması durumu", "answer_start": 250 } ] }, { "question": "Zehirlenme vakaları nasıl meydana gelebilir?", "id": 1943, "answers": [ { "text": "bilinçli ya da istemsiz bir şekilde", "answer_start": 540 } ] }, { "question": "İlaçlar ne zaman zehir gibi etki eder?", "id": 1944, "answers": [ { "text": "tedavi dozunun üzerinde alındıklarında", "answer_start": 745 } ] }, { "question": "İlaçların ölüme neden olan miktarına ne denir?", "id": 1945, "answers": [ { "text": "letal doz", "answer_start": 853 } ] }, { "question": "Toksik etkilerin ortaya çıktığı ilaç miktarına ne denir?", "id": 1946, "answers": [ { "text": "minimal toksik doz", "answer_start": 912 } ] }, { "question": "Zehirlenme hangi yollardan alınan maddelerle gerçekleşebilir?", "id": 1947, "answers": [ { "text": "ağız, solunum, deri, parenteral vb.", "answer_start": 401 } ] }, { "question": "Zehirlenme vakaları hangi durumlarda meydana gelebilir?", "id": 1948, "answers": [ { "text": "dikkatsizlik, ihmal ya da suicide amaçlı", "answer_start": 202 } ] }, { "question": "Zehirlenmeye sebep olabilecek maddeler nelerdir?", "id": 1949, "answers": [ { "text": "endüstriyel atık su, baca dumanı, zirai ilaçlar, sentetik ilaçlar, uçucu toz", "answer_start": 271 } ] }, { "question": "İlaçların terapötik etkileri dışında ne gibi etkileri olabilir?", "id": 1950, "answers": [ { "text": "önemli zararlara sebep olabilen", "answer_start": 685 } ] } ] }, { "context": "Astım havayollarında geri dönüşümlü obstrüksiyona neden olan, hava yollarında aşırı duyarlılık ve kronik inflamasyonla karakterize kompleks bir akciğer hastalığıdır. Kronik inflamasyon havayollarının uyaranlara karşı aşırı duyarlı olmasına yol açar. Havayolu epitelinde astım için karakteristik olarak epitelyal hasar, subepitelyal kollojen birikimi sonucu bazal membranda kalınlaşma, mukus bezi ve düz kas hipertrofisi meydana gelir. Bu durum solunum yollarının çeşitli uyaranlara karşı aşırı duyarlılığına, hışıltı, solunum zorluğu, göğüs sıkışıklığı, gece ve sabah erken saatlerde artan öksürük gibi klinik bulgularının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.", "qas": [ { "question": "Astım nedir?", "id": 1951, "answers": [ { "text": "akciğer hastalığıdır", "answer_start": 144 } ] }, { "question": "Kronik inflamasyon havayollarında neye yol açar?", "id": 1952, "answers": [ { "text": "uyaranlara karşı aşırı duyarlı", "answer_start": 200 } ] }, { "question": "Astımda havayolu epitelinde meydana gelen değişiklikler nelerdir?", "id": 1953, "answers": [ { "text": "epitelyal hasar, subepitelyal kollojen birikimi sonucu bazal membranda kalınlaşma, mukus bezi ve düz kas hipertrofisi", "answer_start": 302 } ] }, { "question": "Astım hangi klinik bulgulara neden olabilir?", "id": 1954, "answers": [ { "text": "hışıltı, solunum zorluğu, göğüs sıkışıklığı, gece ve sabah erken saatlerde artan öksürük", "answer_start": 509 } ] }, { "question": "Astımın karakteristik özelliklerinden biri nedir?", "id": 1955, "answers": [ { "text": "epitelyal hasar", "answer_start": 302 } ] }, { "question": "Subepitelyal kollojen birikimi astımda neye neden olur?", "id": 1956, "answers": [ { "text": "bazal membranda kalınlaşma", "answer_start": 357 } ] }, { "question": "Astımda hangi iki yapı hipertrofiye uğrar?", "id": 1957, "answers": [ { "text": "mukus bezi ve düz kas", "answer_start": 385 } ] }, { "question": "Astımın klinik bulgularının artış gösterdiği zaman dilimleri nelerdir?", "id": 1958, "answers": [ { "text": "gece ve sabah erken saatlerde", "answer_start": 554 } ] }, { "question": "Astım havayollarında hangi tür bir obstrüksiyona neden olur?", "id": 1959, "answers": [ { "text": "geri dönüşümlü", "answer_start": 21 } ] }, { "question": "Astımda havayollarının uyaranlara karşı duyarlılığı nasıl etkilenir?", "id": 1960, "answers": [ { "text": "aşırı duyarlılığına", "answer_start": 488 } ] } ] }, { "context": "Çölyak hastalığı genetiğe duyarlı kişilerde glüten içeren tahılların yutulması ile tetiklenen, ince bağırsak mukozasını tutan immün aracılı bir enteropatidir. Buğday, arpa ve çavdarda bulunan gluten adında bir proteine yönelik hücresel ve hümoral immün sistem aktivasyonu sonucu ortaya çıkan villüs hasarının sonucunda meydana gelen malabsorpsiyon tablosu ile karakterize glutensiz diyetle klinik düzelme gösteren otoimmün, familyal özellikli bir hastalıktır.", "qas": [ { "question": "Çölyak hastalığı nedir?", "id": 1961, "answers": [ { "text": "immün aracılı bir enteropati", "answer_start": 126 } ] }, { "question": "Gluten hangi tahıllarda bulunur?", "id": 1962, "answers": [ { "text": "Buğday, arpa ve çavdar", "answer_start": 159 } ] }, { "question": "Çölyak hastalığında hangi protein immün sistem aktivasyonuna yol açar?", "id": 1963, "answers": [ { "text": "gluten", "answer_start": 192 } ] }, { "question": "Çölyak hastalığında ortaya çıkan villüs hasarının sonucu nedir?", "id": 1964, "answers": [ { "text": "malabsorpsiyon tablosu", "answer_start": 333 } ] }, { "question": "Çölyak hastalığının tedavisinde hangi diyet klinik düzelme gösterir?", "id": 1965, "answers": [ { "text": "glutensiz", "answer_start": 372 } ] }, { "question": "Çölyak hastalığı hangi özelliğe sahiptir?", "id": 1966, "answers": [ { "text": "otoimmün, familyal", "answer_start": 414 } ] }, { "question": "Çölyak hastalığı hangi sistemi etkiler?", "id": 1967, "answers": [ { "text": "hücresel ve hümoral immün", "answer_start": 227 } ] }, { "question": "Çölyak hastalığı hangi organın mukozasını tutar?", "id": 1968, "answers": [ { "text": "ince bağırsak", "answer_start": 95 } ] }, { "question": "Çölyak hastalığı nasıl tetiklenir?", "id": 1969, "answers": [ { "text": "glüten içeren tahılların yutulması", "answer_start": 44 } ] }, { "question": "Çölyak hastalığında malabsorpsiyon tablosu neye bağlı olarak gelişir?", "id": 1970, "answers": [ { "text": "villüs hasarının sonucunda", "answer_start": 292 } ] } ] }, { "context": "Koroner arter hastalığı (KAH), koroner arterlerdeki daralma veya tıkanma sonucu koroner arterlerin beslediği miyokardiyal alanda gelişen iskemiye bağlı olarak ortaya çıkmakta ve hastalığın patogenezinden ateroskleroz sorumlu tutulmaktadır. Aterosklerozdaki tipik lezyonlar ‘aterom plakları’ olup ateroskleroz; arter duvarında lipitlerin, hücrelerin, skar dokusunun biriktiği ve bu sürece kronik inflamasyonun eşlik ettiği sistemik bir hastalık olarak tanımlanmaktadır.", "qas": [ { "question": "Koroner arter hastalığı (KAH) nasıl ortaya çıkar?", "id": 1971, "answers": [ { "text": "iskemiye bağlı", "answer_start": 137 } ] }, { "question": "Koroner arter hastalığının patogenezinden sorumlu tutulan durum nedir?", "id": 1972, "answers": [ { "text": "ateroskleroz", "answer_start": 204 } ] }, { "question": "Aterosklerozdaki tipik lezyonlar nelerdir?", "id": 1973, "answers": [ { "text": "aterom plakları", "answer_start": 274 } ] }, { "question": "Ateroskleroz nasıl tanımlanmaktadır?", "id": 1974, "answers": [ { "text": "arter duvarında lipitlerin, hücrelerin, skar dokusunun biriktiği ve bu sürece kronik inflamasyonun eşlik ettiği sistemik bir hastalık", "answer_start": 310 } ] }, { "question": "Koroner arter hastalığı (KAH) hangi alanda iskemiye neden olur?", "id": 1975, "answers": [ { "text": "miyokardiyal alanda", "answer_start": 109 } ] }, { "question": "Aterom plakları nerede oluşur?", "id": 1976, "answers": [ { "text": "arter duvarında", "answer_start": 310 } ] }, { "question": "Aterosklerozda arter duvarında biriken yapılar nelerdir?", "id": 1977, "answers": [ { "text": "lipitlerin, hücrelerin, skar dokusunun", "answer_start": 326 } ] }, { "question": "Ateroskleroz sürecine ne eşlik eder?", "id": 1978, "answers": [ { "text": "kronik inflamasyon", "answer_start": 388 } ] }, { "question": "Koroner arter hastalığı (KAH) neye bağlı olarak gelişir?", "id": 1979, "answers": [ { "text": "koroner arterlerdeki daralma veya tıkanma sonucu", "answer_start": 31 } ] }, { "question": "Ateroskleroz nasıl bir hastalıktır?", "id": 1980, "answers": [ { "text": "sistemik bir hastalık", "answer_start": 422 } ] } ] }, { "context": "COVID-19 olan gebelerde henüz genel kabul görmüş standart bir tedavi bulunmamaktadır. DSÖ, asemptomatik olan veya hafif ve orta hastalık geçiren vakaların evde izolasyonda takip edilmesini önermektedir. Sağlık Bakanlığı rehberinde, gebelikte antiviral tedavide Lopinavir 200mg ve Ritonavir 50mg kullanılmasını önermektedir. Favipiravir’in teratojenik etkisinden dolayı kullanılması önerilmemektedir.", "qas": [ { "question": "COVID-19 olan gebelerde standart bir tedavi bulunmakta mıdır?", "id": 1981, "answers": [ { "text": "henüz genel kabul görmüş standart bir tedavi bulunmamaktadır", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "DSÖ, hafif ve orta COVID-19 hastalığı geçiren gebeler için ne önermektedir?", "id": 1982, "answers": [ { "text": "evde izolasyonda takip edilmesini", "answer_start": 155 } ] }, { "question": "Gebelikte hangi antiviral tedaviler önerilmektedir?", "id": 1983, "answers": [ { "text": "Lopinavir 200mg ve Ritonavir 50mg", "answer_start": 261 } ] }, { "question": "Favipiravir neden önerilmemektedir?", "id": 1984, "answers": [ { "text": "teratojenik etkisinden", "answer_start": 339 } ] }, { "question": "COVID-19 olan gebeler için DSÖ'nün ne önermektedir?", "id": 1985, "answers": [ { "text": "evde izolasyonda takip edilmesini", "answer_start": 155 } ] }, { "question": "Sağlık Bakanlığı gebelikte hangi antiviral ilaçların kullanılmasını önermektedir?", "id": 1986, "answers": [ { "text": "Lopinavir 200mg ve Ritonavir 50mg", "answer_start": 261 } ] }, { "question": "Favipiravir’in kullanılmamasının sebebi nedir?", "id": 1987, "answers": [ { "text": "teratojenik etkisinden", "answer_start": 339 } ] }, { "question": "DSÖ, hangi COVID-19 vakalarının evde takip edilmesini önerir?", "id": 1988, "answers": [ { "text": "asemptomatik olan veya hafif ve orta hastalık geçiren", "answer_start": 91 } ] }, { "question": "COVID-19 olan gebelerde hangi ilaçlar kullanılmalıdır?", "id": 1989, "answers": [ { "text": "Lopinavir 200mg ve Ritonavir 50mg", "answer_start": 261 } ] }, { "question": "COVID-19 olan gebeler için Sağlık Bakanlığı rehberi hangi ilaçların kullanılmasını önerir?", "id": 1990, "answers": [ { "text": "Lopinavir 200mg ve Ritonavir 50mg", "answer_start": 261 } ] } ] }, { "context": "Cerrahi Tedavi Günümüz modern yaklaşımında bir hastada ÖÇB yaralanması varsa tedavisi artroskopik tamirdir. Kabaca bu ameliyatta, ön çapraz bağ görevi yapacak olan bir greft seçilir. Bu greft femur ve tibiada ön çapraz bağın tutunduğu yerlere tüneller açılarak implante edilmesidir. Ön çapraz bağ yaralanması olan hastayı acil olarak ameliyata alınması çok yanlış bir fikirdir. Özellikle yaralanmanın ilk hafta içerisinde yapılan tamirlerde diz içerisinde çok ciddi fibröz yapıların oluştuğu görülmüştür. Buna bağlı olarak ameliyat sonrası diz eklem hareket açıklığında ciddi kısıtlılıklar gelişir. Bu kısıtlılıkların da rehabilitasyon ile bile yenmesi çok güçtür. Diğer taraftan bakacak olursak, yaralanma sonrası ameliyat süresi ne kadar gecikirse dizdeki subluksasyonlara bağlı olarak kıkırdak ve menisküs hasarı olma ihtimali de o kadar yüksektir. Bu ek yaralanmalar sebebiyle de dizde artroz gelişme ihtimali yüksektir. Son yapılan çalışmalarda ön çapraz bağ tamirinde en başarılı sonuçların yaralanmadan sonra 6-12 hafta arasında alındığı gösterilmiştir.", "qas": [ { "question": "Ön çapraz bağ (ÖÇB) yaralanmasında modern tedavi yaklaşımı nedir?", "id": 1991, "answers": [ { "text": "artroskopik tamir", "answer_start": 86 } ] }, { "question": "ÖÇB yaralanması ameliyatında hangi işlem yapılır?", "id": 1992, "answers": [ { "text": "ön çapraz bağ görevi yapacak olan bir greft seçilir", "answer_start": 130 } ] }, { "question": "Yaralanmanın ilk hafta içerisinde yapılan tamirlerde diz içerisinde ne goluştuğu görülmüştür?", "id": 1993, "answers": [ { "text": "çok ciddi fibröz yapıların", "answer_start": 456 } ] }, { "question": "ÖÇB ameliyatı sonrasında diz eklem hareket açıklığında ne tür bir sorun gelişebilir?", "id": 1994, "answers": [ { "text": "ciddi kısıtlılıklar", "answer_start": 570 } ] }, { "question": "Ameliyat süresi gecikirse dizde ne tür hasarların olma ihtimali artar?", "id": 1995, "answers": [ { "text": "kıkırdak ve menisküs", "answer_start": 788 } ] }, { "question": "Dizde artroz gelişme ihtimali neye bağlı olarak artar?", "id": 1996, "answers": [ { "text": "ek yaralanmalar", "answer_start": 855 } ] }, { "question": "ÖÇB tamirinde en başarılı sonuçların alındığı zaman aralığı nedir?", "id": 1997, "answers": [ { "text": "6-12 hafta", "answer_start": 1016 } ] }, { "question": "ÖÇB ameliyatında kullanılan greft nereye implante edilir?", "id": 1998, "answers": [ { "text": "femur ve tibiada", "answer_start": 192 } ] }, { "question": "Yaralanmadan sonra ameliyat süresi gecikirse ne tür ek yaralanmalar olabilir?", "id": 1999, "answers": [ { "text": "kıkırdak ve menisküs hasarı", "answer_start": 788 } ] }, { "question": "ÖÇB ameliyatında rehabilitasyon neden zor olabilir?", "id": 2000, "answers": [ { "text": "ameliyat sonrası diz eklem hareket açıklığında ciddi kısıtlılıklar gelişir", "answer_start": 523 } ] } ] }, { "context": "Uluslararası Ağrı Çalışmaları Birliği (The International Association for the Study of Pain) ağrıyı ‘gerçek veya potansiyel doku hasarı ile ilgili veya bu hasarla tanımlanan, hoş olmayan duyusal ve duygusal (emosyonel) deneyim’ olarak tanımlar. Bu tanımlama ağrının objektif, sübjektif, duygusal ve psikolojik komponentleri olduğunu işaret eder. Nosisepsiyon terimi nosi’den gelir, travmatik veya noksius uyarıya nöral yanıtı tanımlamak için kullanılır. Nosisepsiyonun hepsi ağrı oluşturur, fakat her ağrı nosisepsiyon kaynaklı değildir. Hastaların çoğu noksius uyarı olmasa da ağrı deneyimi yaşar. Ağrı; akut ağrı ve kronik ağrı olarak ikiye ayrılır.", "qas": [ { "question": "Uluslararası Ağrı Çalışmaları Birliği (IASP) ağrıyı nasıl tanımlar?", "id": 2001, "answers": [ { "text": "gerçek veya potansiyel doku hasarı ile ilgili veya bu hasarla tanımlanan, hoş olmayan duyusal ve duygusal (emosyonel) deneyim", "answer_start": 100 } ] }, { "question": "Ağrının hangi komponentleri vardır?", "id": 2002, "answers": [ { "text": "objektif, sübjektif, duygusal ve psikolojik", "answer_start": 265 } ] }, { "question": "Nosisepsiyon terimi neyi ifade eder?", "id": 2003, "answers": [ { "text": "travmatik veya noksius uyarıya nöral yanıtı", "answer_start": 381 } ] }, { "question": "Her ağrı nosisepsiyon kaynaklı mıdır?", "id": 2004, "answers": [ { "text": "değildir", "answer_start": 527 } ] }, { "question": "Ağrı nasıl sınıflandırılır?", "id": 2005, "answers": [ { "text": "akut ağrı ve kronik ağrı olarak", "answer_start": 604 } ] }, { "question": "Nosisepsiyon terimi nereden türemiştir?", "id": 2006, "answers": [ { "text": "nosi", "answer_start": 365 } ] }, { "question": "Ağrı, hangi duygusal komponentlerle ilişkilidir?", "id": 2007, "answers": [ { "text": "objektif, sübjektif, duygusal ve psikolojik", "answer_start": 265 } ] }, { "question": "Nosisepsiyon teriminin türediği kelime nedir?", "id": 2008, "answers": [ { "text": "nosi", "answer_start": 365 } ] }, { "question": "Ağrının tanımı nasıldır?", "id": 2009, "answers": [ { "text": "gerçek veya potansiyel doku hasarı ile ilgili veya bu hasarla tanımlanan, hoş olmayan duyusal ve duygusal (emosyonel) deneyim", "answer_start": 100 } ] }, { "question": "Ağrı nedir?", "id": 2010, "answers": [ { "text": "gerçek veya potansiyel doku hasarı ile ilgili veya bu hasarla tanımlanan, hoş olmayan duyusal ve duygusal (emosyonel) deneyim", "answer_start": 100 } ] } ] }, { "context": "Akut ağrı bir hasarlanma, bir hastalık süreci veya kas ya da organların anormal fonksiyonu sonucu oluşan noksius uyarı olarak tanımlanır. Çoğu kendiliğinden iyileşir veya tedavi ile birkaç gün ya da haftada geçer. Kaynak ve özelliklerine göre somatik ve viseral ağrı mevcuttur.", "qas": [ { "question": "Akut ağrı nedir?", "id": 2011, "answers": [ { "text": "noksius uyarı", "answer_start": 105 } ] }, { "question": "Akut ağrı ne kadar sürede geçer?", "id": 2012, "answers": [ { "text": "birkaç gün ya da haftada", "answer_start": 182 } ] }, { "question": "Akut ağrı kaynak ve özelliklerine göre hangi tür ağrılara ayrılır?", "id": 2013, "answers": [ { "text": "somatik ve viseral", "answer_start": 243 } ] }, { "question": "Akut ağrı hangi durumlar sonucunda oluşabilir?", "id": 2014, "answers": [ { "text": "bir hasarlanma, bir hastalık süreci veya kas ya da organların anormal fonksiyonu", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Somatik ve viseral ağrı hangi ağrı türü içinde yer alır?", "id": 2015, "answers": [ { "text": "Akut ağrı", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Akut ağrının kendiliğinden iyileşme süresi ne kadardır?", "id": 2016, "answers": [ { "text": "birkaç gün ya da haftada geçer", "answer_start": 182 } ] }, { "question": "Akut ağrı nasıl tanımlanır?", "id": 2017, "answers": [ { "text": "noksius uyarı", "answer_start": 105 } ] }, { "question": "Akut ağrı hangi tür uyarı sonucu oluşur?", "id": 2018, "answers": [ { "text": "noksius", "answer_start": 105 } ] }, { "question": "Akut ağrının kaynaklarına göre ayrıldığı iki tür ağrı nedir?", "id": 2019, "answers": [ { "text": "somatik ve viseral", "answer_start": 243 } ] }, { "question": "Akut ağrının kendiliğinden iyileşme ihtimali var mıdır?", "id": 2020, "answers": [ { "text": "kendiliğinden iyileşir", "answer_start": 143 } ] } ] }, { "context": "Karbonmonoksitin merkezi sinir sisteminde oluşturduğu patolojiler oksijen azlığına en duyarlı olan beyinde gerçekleşmektedir. Globus pallidus ve substansia nigra gibi belirli beyin alanların öncelikle etkilenmesine yol açmaktadır. Karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu beyinde iskemi ile başlayıp nekroza kadar ilerleyebilen bir hasar skalası olmaktadır. Motor yetersizlikler, duyu bozuklukları, konuşma bozuklukları, epileptik nöbetler, periferik sinir sistemi hasarı, uzamış koma ve gecikmiş hasarlanmalar Karbonmonoksit zehirlenmesini takip eden süreçte oluşan hasarlardan bazılarıdır. Sigara kullanımı, egzoz gazı maruziyeti, mesleksel maruziyet vb. çevresel etkenler kronik karbonmonoksit maruziyetine neden olmaktadır. Kronik karbonmonoksit maruziyeti konusunda yapılan çalışmalar sınırlı olmakla birlikte temel olarak kalp damar sistemini ve solunum sistemini etkilediği bilinmektedir. Uzun süre düşük seviyede karbonmonookside maruz kalanlarda görülen bazı belirtiler karbonmonoksit toksisitesinin kronik etkileriyle oluşmaktadır. Halsizlik, baş ağrısı, iştah azalması, uykusuzluk gibi oldukça silik belirtilerin olması tanı koymayı zorlaştırabilir. Kronik karbonmonoksit maruziyeti olan kişilerde aterosklerotik hastalıkların artmasıyla birlikte akciğer işlevlerinde azalma da görülebilmektedir. Kronik oksijen azlığı nedeni ile zamanla kalp büyümesi gelişebilmektedir. Karbon monoksit toksisitesinin zarar mekanizmalarından bir diğeri de, glutamat ile ilişkili nöronal hasar oluşumudur. Karbonmonoksit toksisitesine bağlı aterogenezin artar ve programlanmış hücre ölümleri görülür. Uyarıcı bir aminoasit olan glutamat, N-metil-D-aspartat reseptörlerine bağlanır, hücre içi kalsiyum miktarında artar ve böylece programlanmış hücre ölümü meydana gelir. Kronik sigara kullanımı ve mesleki maruziyet gibi nedenlerle oluşan karbonmonoksit zehirlenmesi sonucunda salınan serbest oksijen radikalleri ve peroksinitrittir. Plazma lipoproteinlerini oksitleyerek damarlarda olan hasarı büyütebilir ve bu durum ileriki dönemde aterosklerotik değişikliklere neden olabilir.", "qas": [ { "question": "Karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu beyinde hangi süreçler meydana gelir?", "id": 2021, "answers": [ { "text": "iskemi ile başlayıp nekroza kadar ilerleyebilen bir hasar skalası", "answer_start": 274 } ] }, { "question": "Karbonmonoksit zehirlenmesi merkezi sinir sisteminde hangi alanları etkiler?", "id": 2022, "answers": [ { "text": "Globus pallidus ve substansia nigra", "answer_start": 126 } ] }, { "question": "Karbonmonoksit zehirlenmesini takip eden süreçte oluşan bazı hasarlar nelerdir?", "id": 2023, "answers": [ { "text": "Motor yetersizlikler, duyu bozuklukları, konuşma bozuklukları, epileptik nöbetler, periferik sinir sistemi hasarı, uzamış koma ve gecikmiş hasarlanmalar", "answer_start": 352 } ] }, { "question": "Kronik karbonmonoksit maruziyeti hangi sistemleri etkileyebilir?", "id": 2024, "answers": [ { "text": "kalp damar sistemini ve solunum sistemini", "answer_start": 822 } ] }, { "question": "Karbonmonoksit toksisitesinin bir zarar mekanizması nedir?", "id": 2025, "answers": [ { "text": "glutamat ile ilişkili nöronal hasar oluşumu", "answer_start": 1446 } ] }, { "question": "Kronik karbonmonoksit maruziyeti olan kişilerde hangi belirtiler görülebilir?", "id": 2026, "answers": [ { "text": "Halsizlik, baş ağrısı, iştah azalması, uykusuzluk", "answer_start": 1036 } ] }, { "question": "Karbonmonoksit toksisitesine bağlı olarak ne artar ve programlanmış hücre ölümleri neyle ilişkilidir?", "id": 2027, "answers": [ { "text": "aterogenezin artar ve programlanmış hücre ölümleri görülür", "answer_start": 1529 } ] }, { "question": "Kronik karbonmonoksit maruziyeti hangi hastalıkların artmasına neden olabilir?", "id": 2028, "answers": [ { "text": "aterosklerotik", "answer_start": 1203 } ] }, { "question": "Karbonmonoksit zehirlenmesi sonucunda hangi maddeler salınır?", "id": 2029, "answers": [ { "text": "serbest oksijen radikalleri ve peroksinitritt", "answer_start": 1872 } ] }, { "question": "Glutamatın hücrede bağlandığı reseptör nedir?", "id": 2030, "answers": [ { "text": "N-metil-D-aspartat", "answer_start": 1626 } ] } ] }, { "context": "Suçlu profili, bir veya birçok suç işlemekten sorumlu olan kişilerin nitelikleri hakkında yapılan tahminlerin toplamına denir. Başka bir tanıma göre, işlenen suçun özelliklerine bakarak suçlunun kişilik özelliklerinin, davranışsal özelliklerinin, coğrafi konumunun ve demografik özelliklerinin tahmin edilmesidir.", "qas": [ { "question": "Suçlu profili nedir?", "id": 2031, "answers": [ { "text": "bir veya birçok suç işlemekten sorumlu olan kişilerin nitelikleri hakkında yapılan tahminlerin toplamına denir", "answer_start": 15 } ] }, { "question": "Suçlu profilinde nelerin tahmini yapılır?", "id": 2032, "answers": [ { "text": "suçlunun kişilik özelliklerinin, davranışsal özelliklerinin, coğrafi konumunun ve demografik özelliklerinin", "answer_start": 186 } ] }, { "question": "Suçlu profili oluşturmak için hangi özellikler dikkate alınır?", "id": 2033, "answers": [ { "text": "suçlunun kişilik özelliklerinin, davranışsal özelliklerinin, coğrafi konumunun ve demografik özelliklerinin", "answer_start": 186 } ] }, { "question": "Suçlu profili hangi amaçla kullanılır?", "id": 2034, "answers": [ { "text": "bir veya birçok suç işlemekten sorumlu olan kişilerin nitelikleri hakkında yapılan tahminlerin", "answer_start": 15 } ] }, { "question": "Suçlu profili oluştururken hangi tür özellikler tahmin edilir?", "id": 2035, "answers": [ { "text": "kişilik özelliklerinin, davranışsal özelliklerinin, coğrafi konumunun ve demografik özelliklerini", "answer_start": 195 } ] }, { "question": "Suçlu profilinin başka bir tanımı nedir?", "id": 2036, "answers": [ { "text": "işlenen suçun özelliklerine bakarak suçlunun kişilik özelliklerinin, davranışsal özelliklerinin, coğrafi konumunun ve demografik özelliklerinin tahmin edilmesidir", "answer_start": 150 } ] }, { "question": "Suçlu profili oluşturulurken hangi coğrafi özellikler tahmin edilir?", "id": 2037, "answers": [ { "text": "coğrafi konumu", "answer_start": 247 } ] }, { "question": "Suçlu profilinin amacı nedir?", "id": 2038, "answers": [ { "text": "işlenen suçun özelliklerine bakarak suçlunun kişilik özelliklerinin, davranışsal özelliklerinin, coğrafi konumunun ve demografik özelliklerinin tahmin edilmesi", "answer_start": 150 } ] }, { "question": "Suçlu profili neleri tahmin eder?", "id": 2039, "answers": [ { "text": "suçlunun kişilik özelliklerinin, davranışsal özelliklerinin, coğrafi konumunun ve demografik özelliklerinin tahmin edilmesi", "answer_start": 186 } ] }, { "question": "Suçlu profili oluştururken ne tür özelliklerinin değerlendirmesi yapılır?", "id": 2040, "answers": [ { "text": "kişilik özelliklerinin, davranışsal özelliklerinin, coğrafi konumunun ve demografik özelliklerinin", "answer_start": 195 } ] } ] }, { "context": "İnfantil hemanjiyomun patogenezini açıklamada pek çok hipotez öne sürülmüştür, ancak infantil hemanjiyomların bütün özelliklerini açıklayabilecek tek bir teori bulunmamaktadır. IH'ların patogenezinde hipoksinin önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. İnfantil hemanjiyomların seyri proliferasyon (büyüme) ve involusyon (küçülme) olmak üzere iki safhadan oluşur. Proliferasyon fazında infantil hemanjiyomun salgıladığı anjiojenik faktörler etkilidir, histolojik incelemede kılcal lümenlerde yüzeysel proliferatif anjiyoblastik endotel hücreleri görülmüştür. Güncel kanıtlar, infantil hemanjiyomların geleneksel düşünce olarak anjiyogenezden ziyade vaskülogenezden kaynaklanan endotelyal hücrelerin proliferasyonları olduğunu göstermektedir.", "qas": [ { "question": "İnfantil hemanjiyomun patogenezini açıklamada ne kadar hipotez öne sürülmüştür?", "id": 2041, "answers": [ { "text": "pek çok", "answer_start": 46 } ] }, { "question": "İnfantil hemanjiyomların patogenezinde hangi faktör önemli bir rol oynar?", "id": 2042, "answers": [ { "text": "hipoksinin", "answer_start": 200 } ] }, { "question": "İnfantil hemanjiyomların seyri kaç safhadan oluşur?", "id": 2043, "answers": [ { "text": "iki", "answer_start": 342 } ] }, { "question": "Proliferasyon fazında infantil hemanjiyomun hangi faktörleri etkilidir?", "id": 2044, "answers": [ { "text": "anjiojenik faktörler", "answer_start": 419 } ] }, { "question": "Histolojik incelemede infantil hemanjiyomda hangi hücreler görülmüştür?", "id": 2045, "answers": [ { "text": "endotel hücreleri", "answer_start": 527 } ] }, { "question": "İnfantil hemanjiyomların endotelyal hücre proliferasyonları hangi süreçten kaynaklanır?", "id": 2046, "answers": [ { "text": "vaskülogenez", "answer_start": 648 } ] }, { "question": "İnfantil hemanjiyomların seyri hangi iki fazdan oluşur?", "id": 2047, "answers": [ { "text": "proliferasyon (büyüme) ve involusyon (küçülme)", "answer_start": 283 } ] }, { "question": "İnfantil hemanjiyomların geleneksel düşünceye göre hangi süreçten kaynaklandığı düşünülmektedir?", "id": 2048, "answers": [ { "text": "anjiyogenezden", "answer_start": 626 } ] }, { "question": "Güncel kanıtlar infantil hemanjiyomların hangi süreçten kaynaklandığını göstermektedir?", "id": 2049, "answers": [ { "text": "vaskülogenez", "answer_start": 648 } ] }, { "question": "İnfantil hemanjiyomun hangi hücrelerinin proliferasyonu olduğu düşünülmektedir?", "id": 2050, "answers": [ { "text": "endotelyal hücrelerin", "answer_start": 676 } ] } ] }, { "context": "Üriner sistemde taş oluşumunda genetik ve çevresel faktörler etkilidir. Hastaların çoğunda taş öncülü bir lezyonun büyümesiyle üriner sistem taşları oluşur. Günümüzde taş oluşumunu açıklamak için çeşitli teoriler ortaya atılmıştır. Bu teorilerden birinde taş oluşumu üç yolla tanımlanmıştır. Birinci yol; renal papillada kalsiyum fosfattan oluşan subepitelyal interstisyel plakların (Randall’ın plakları) giderek büyümesiyle taş oluşumudur. Bu plaklar Henle kulpunun ince kolundan kaynaklanır, taşın birikimi ve büyümesi için güçlü bir etmendir. İkinci yol; taş oluşumuna neden olan tuzların Randall tıkaçlarını oluşturup, böbrek toplayıcı tübüllerini tıkaması sonucu renal pelviste birikip taş oluşturmasıdır. Bu mekanizmada tübüler hasar ve fokal inflamasyon taş oluşumunu iyice artırır. Üçüncü yol ise; az çözünen ve taş oluşumunda rol alan maddelerin kristalizasyonu ile üriner taşların oluşumudur.", "qas": [ { "question": "Üriner sistemde taş oluşumunda hangi faktörler etkilidir?", "id": 2051, "answers": [ { "text": "genetik ve çevresel", "answer_start": 31 } ] }, { "question": "Taş oluşumuna neden olan lezyon hangi aşamada büyür?", "id": 2052, "answers": [ { "text": "taş öncülü bir lezyonun büyümesiyle", "answer_start": 91 } ] }, { "question": "Günümüzde taş oluşumunu açıklamak için ne ortaya atılmıştır?", "id": 2053, "answers": [ { "text": "teoriler", "answer_start": 204 } ] }, { "question": "Birinci yolda taş oluşumu hangi maddeden kaynaklanır?", "id": 2054, "answers": [ { "text": "kalsiyum fosfat", "answer_start": 321 } ] }, { "question": "Randall’ın plakları nerede oluşur?", "id": 2055, "answers": [ { "text": "renal papillada", "answer_start": 305 } ] }, { "question": "İkinci yolda taş oluşumuna neden olan tuzlar ne oluşturur?", "id": 2056, "answers": [ { "text": "Randall tıkaçlarını", "answer_start": 592 } ] }, { "question": "Randall tıkaçları böbrekte hangi yapıyı tıkayabilir?", "id": 2057, "answers": [ { "text": "toplayıcı tübülleri", "answer_start": 630 } ] }, { "question": "İkinci yolda taşlar nerede birikir?", "id": 2058, "answers": [ { "text": "renal pelvis", "answer_start": 668 } ] }, { "question": "Üçüncü yolda taş oluşumunda hangi maddeler rol alır?", "id": 2059, "answers": [ { "text": "az çözünen", "answer_start": 806 } ] }, { "question": "Taş oluşumunda kristalizasyon hangi yolla gerçekleşir?", "id": 2060, "answers": [ { "text": "Üçüncü yol", "answer_start": 790 } ] } ] }, { "context": "Hiponatremi serum sodyum düzeyine göre 130-135 mmol/L arası hafif, 120-129 mmol/L orta ve 120 mmol/L nin altıdaki değerler ise ciddi hiponatremi olarak sınıflandırılmıştır. Hiponatreminin oluş süresine bakılarak yapılan sınıflandırmada, 48 saat içinde gelişenler akut, daha uzun sürede gelişenler ise kronik olarak değerlendirilir. Serum ozmolalitesine göre ise hipotonik, izotonik ve hipertonik olarak sınıflandırılmaktadır. Plazma ozmolalitesi bu formülle hesaplanmaktadır: Plasma ozmolalitesi =( 2 x [Na+] ) + (glikoz ÷ 18 ) + (BUN ÷ 2.8)", "qas": [ { "question": "Hiponatremi serum sodyum düzeyine göre nasıl sınıflandırılır?", "id": 2061, "answers": [ { "text": "ciddi hiponatremi", "answer_start": 127 } ] }, { "question": "Hafif hiponatremi hangi serum sodyum düzeylerinde görülür?", "id": 2062, "answers": [ { "text": "130-135 mmol/L", "answer_start": 39 } ] }, { "question": "Akut hiponatremi ne kadar sürede gelişir?", "id": 2063, "answers": [ { "text": "48 saat", "answer_start": 237 } ] }, { "question": "Hiponatremi, oluş süresine göre nasıl sınıflandırılır?", "id": 2064, "answers": [ { "text": "48 saat içinde gelişenler akut, daha uzun sürede gelişenler ise kronik", "answer_start": 237 } ] }, { "question": "Serum ozmolalitesine göre hiponatremi hangi kategorilere ayrılır?", "id": 2065, "answers": [ { "text": "hipotonik, izotonik ve hipertonik", "answer_start": 362 } ] }, { "question": "Plazma ozmolalitesi nasıl hesaplanır?", "id": 2066, "answers": [ { "text": "Plasma ozmolalitesi =( 2 x [Na+] ) + (glikoz ÷ 18 ) + (BUN ÷ 2.8)", "answer_start": 476 } ] }, { "question": "Orta dereceli hiponatremi hangi serum sodyum aralığında sınıflandırılır?", "id": 2067, "answers": [ { "text": "120-129 mmol/L", "answer_start": 67 } ] }, { "question": "Ciddi hiponatremi hangi serum sodyum düzeylerinde sınıflandırılır?", "id": 2068, "answers": [ { "text": "130-135 mmol/L arası", "answer_start": 39 } ] }, { "question": "Kronik hiponatremi nasıl tanımlanır?", "id": 2069, "answers": [ { "text": "daha uzun sürede gelişenler", "answer_start": 269 } ] }, { "question": "Hipotonik, izotonik ve hipertonik sınıflandırması hangi kritere göre yapılır?", "id": 2070, "answers": [ { "text": "Serum ozmolalitesine", "answer_start": 332 } ] } ] }, { "context": "Retinal yırtıklar miyop hastaların %11’inde tanımlanmış olup ve bunların profilaktik tedavisi tartışmalı konular arasında sayılmaktadır. Çünkü gelişen retina dekolmanının tedavi zonunun kenarından veya tedavi edilmemiş alanlardan olabildiği gözlenmiştir. Ayrıca profilaktik tedavi sonrası epiretinal membran, kistoid maküler ödem ve retina dekolmanı gibi komplikasyonlar görülebilmektedir. Bilindiği gibi miyop hastalarda lens kapsülü ve zonüler lifler zayıftır. Bu nedenle saydam lensin çıkarılmasında, arka kapsül yırtılması ve vitre kaybı ihtimali retina dekolmanı riskini artırmaktadır. Miyoplarda retina dekolmanı ihtimali yaklaşık olarak %1’dir. Bununla birlikte miyopinin derecesi, özellikle aksiyel uzunluk buradaki kritik faktördür. Yüksek miyoplarda düşük miyoplara göre risk 34 kat kadar artabilmektedir. Miyop hastalarda kristalin lensin çıkarılması sonucunda retina dekolmanı riski ise %1-9,6’ya kadar yükselmektedir.", "qas": [ { "question": "Retinal yırtıklar miyop hastaların yüzde kaçında tanımlanmıştır?", "id": 2071, "answers": [ { "text": "%11", "answer_start": 35 } ] }, { "question": "Retinal yırtıkların profilaktik tedavisi hangi konular arasında sayılmaktadır?", "id": 2072, "answers": [ { "text": "tartışmalı", "answer_start": 94 } ] }, { "question": "Retina dekolmanı tedavi zonunun neresinden gelişebilir?", "id": 2073, "answers": [ { "text": "kenarından", "answer_start": 186 } ] }, { "question": "Profilaktik tedavi sonrası hangi komplikasyonlar görülebilir?", "id": 2074, "answers": [ { "text": "epiretinal membran, kistoid maküler ödem ve retina dekolmanı", "answer_start": 289 } ] }, { "question": "Miyop hastalarda lens kapsülü ve zonüler liflerin durumu nasıldır?", "id": 2075, "answers": [ { "text": "zayıftır", "answer_start": 453 } ] }, { "question": "Saydam lensin çıkarılmasında hangi iki ihtimal retina dekolmanı riskini artırmaktadır?", "id": 2076, "answers": [ { "text": "arka kapsül yırtılması ve vitre kaybı ihtimali", "answer_start": 504 } ] }, { "question": "Miyoplarda retina dekolmanı ihtimali yaklaşık olarak nedir?", "id": 2077, "answers": [ { "text": "%1", "answer_start": 35 } ] }, { "question": "Miyop hastalarda kritik faktör nedir?", "id": 2078, "answers": [ { "text": "miyopinin derecesi, özellikle aksiyel uzunluk", "answer_start": 669 } ] }, { "question": "Yüksek miyoplarda düşük miyoplara göre risk ne kadar artmaktadır?", "id": 2079, "answers": [ { "text": "34 kat kadar", "answer_start": 786 } ] }, { "question": "Miyop hastalarda kristalin lensin çıkarılması sonucunda retina dekolmanı riski ne kadar olabilir?", "id": 2080, "answers": [ { "text": "%1-9,6", "answer_start": 899 } ] } ] }, { "context": "Keratokonus, tipik olarak santral korneanın inferiorunu etkileyen, korneanın dikleşmesi ve incelmesi ile karakterize myopi ve düzensiz astigmatizmaya sebebiyet veren ve ilerleyici, kornenanın inflamatuar olmayan bir hastalığıdır. Keratokonus, sıklıkla puberte döneminde ortaya çıkıp, tipik olarak ilerleme gösterip genellikle 40 yaşından sonra duraklama dönemine girmektedir. Ancak puberte öncesinde başladığı bildirilen olgular da vardır. Nadiren de olsa 50 yaşından sonra da başlayabilmektedir. Keratokonus, her iki cinsiyeti de etkilemekle birlikte, kadınlarda ufak bir üstünlükle daha fazla görülmektedir. Hastalık %85-90 oranında bilateral olup tutulumun ciddiyeti asimetrik olabilir. Keratokunusun insidansı, yapılan çalışmalarda 50-230/100.000, prevalansı ise 54,5/100.000 olarak saptanmıştır. Yeni topografik tanı yöntemleri sayesinde bu oranlarda artış beklenmektedir.", "qas": [ { "question": "Keratokonus hangi bölgeyi etkileyen bir hastalıktır?", "id": 2081, "answers": [ { "text": "santral korneanın inferior", "answer_start": 26 } ] }, { "question": "Keratokonus hastalığı ne ile karakterizedir?", "id": 2082, "answers": [ { "text": "korneanın dikleşmesi ve incelmesi ile karakterize", "answer_start": 67 } ] }, { "question": "Keratokonus sıklıkla hangi dönemde ortaya çıkar?", "id": 2083, "answers": [ { "text": "puberte döneminde", "answer_start": 252 } ] }, { "question": "Keratokonus hastalığı genellikle hangi yaştan sonra duraklama dönemine girer?", "id": 2084, "answers": [ { "text": "40", "answer_start": 326 } ] }, { "question": "Keratokonusun insidansı yapılan çalışmalarda kaç olarak saptanmıştır?", "id": 2085, "answers": [ { "text": "50-230/100.000", "answer_start": 736 } ] }, { "question": "Keratokonus hastalığı en nadir hangi yaşta başlayabilir?", "id": 2086, "answers": [ { "text": "50", "answer_start": 456 } ] }, { "question": "Keratokonus hastalığı hangi cinsiyette daha fazla görülmektedir?", "id": 2087, "answers": [ { "text": "kadınlarda", "answer_start": 553 } ] }, { "question": "Keratokonus hastalığı kaç oranda bilateral olarak görülür?", "id": 2088, "answers": [ { "text": "%85-90", "answer_start": 619 } ] }, { "question": "Keratokonusun tutulumunun ciddiyeti nasıl olabilir?", "id": 2089, "answers": [ { "text": "asimetrik", "answer_start": 670 } ] }, { "question": "Yeni topografik tanı yöntemleri sayesinde ne beklenmektedir?", "id": 2090, "answers": [ { "text": "bu oranlarda artış", "answer_start": 843 } ] } ] }, { "context": "Pediatrik popülasyonda en sık görülen kırıklar, %75‟e varan oranla üst ekstremite kırıklarıdır. Bunlar arasında en sık görülen kırıklar yaklaşık %60 oranla görülen suprakondiler kırıklar olup, ikinci sırada %15 ila 20 oranında görülen lateral kondil kırıklarıdır. Lateral kondil kırıkları erkek çocuklarda kız çocuklarına göre daha sık görülür ve en sık görüldüğü yaş aralığı 4-10 yaş arası olup, ortalama görülme yaşı 6’dır. Etiyolojisinde en sık sebep kol ekstansiyondayken elin üzerine düşmedir, ancak bu kırıklar dirseğe direkt darbe ile de gerçekleşebilir. Jakob ve ark., 1975’te lateral kondil kırıklarındaki yaralanma mekanizmasını pediatrik kadavra örnekleri üzerinde incelemiş ve lateral kondil kırığının oluşması için tek mekanizmanın kol ekstansiyondayken ön kolun supinasyonu ile birlikte zorlu varus deformitesi olduğunu göstermiştir. Ekstansör kasların ve lateral kollateral ligament kompleksinin yapışma yerinden lateral kondilin “koptuğu” avülsiyon tipi bir kırık olarak tanımlamışlardır.", "qas": [ { "question": "Pediatrik popülasyonda en sık görülen kırıklar hangi bölgede olur?", "id": 2091, "answers": [ { "text": "üst ekstremite", "answer_start": 67 } ] }, { "question": "Pediatrik popülasyonda en sık görülen kırık türü nedir?", "id": 2092, "answers": [ { "text": "üst ekstremite kırıkları", "answer_start": 67 } ] }, { "question": "Lateral kondil kırıkları hangi cinsiyette daha sık görülür?", "id": 2093, "answers": [ { "text": "erkek çocuklarda", "answer_start": 289 } ] }, { "question": "Lateral kondil kırıkları en sık hangi yaş aralığında görülür?", "id": 2094, "answers": [ { "text": "4-10 yaş arası", "answer_start": 376 } ] }, { "question": "Lateral kondil kırıklarının ortalama görülme yaşı nedir?", "id": 2095, "answers": [ { "text": "6", "answer_start": 146 } ] }, { "question": "Lateral kondil kırıklarının en sık nedeni nedir?", "id": 2096, "answers": [ { "text": "kol ekstansiyondayken elin üzerine düşmedi", "answer_start": 454 } ] }, { "question": "Lateral kondil kırıkları nasıl bir darbe ile de gerçekleşebilir?", "id": 2097, "answers": [ { "text": "dirseğe direkt darbe", "answer_start": 517 } ] }, { "question": "Jakob ve ark. lateral kondil kırığının oluşması için hangi mekanizmayı tanımlamıştır?", "id": 2098, "answers": [ { "text": "zorlu varus deformitesi", "answer_start": 801 } ] }, { "question": "Lateral kondilin koptuğu avülsiyon tipi kırık ne olarak tanımlanmıştır?", "id": 2099, "answers": [ { "text": "Ekstansör kasların ve lateral kollateral ligament kompleksinin yapışma yerinden lateral kondilin “koptuğu” avülsiyon tipi bir kırık", "answer_start": 848 } ] }, { "question": "Jakob ve ark. lateral kondil kırıklarındaki yaralanma mekanizmasını ne üzerinde incelemiştir?", "id": 2100, "answers": [ { "text": "pediatrik kadavra örnekleri", "answer_start": 639 } ] } ] }, { "context": "D vitamininin rolü sadece kalsiyum ve kemik metabolizmasını düzenleyerek kemik sağlığını idame ettirmekle sınırlı değildir, aynı zamanda pro-apopitotik, antienflamatuar ve immün-modülatuar özelliklere de sahip olduğu bilinmektedir. Dünya genelinde bir milyarı aşkın insanda D vitamini eksikliği ve yetersizliği olduğu tahmin edilmektedir. D vitamini eksikliği ilk olarak 1960’larda Whistler ve Glisson tarafından tanımlanmıştır. D vitamini eksikliğini saptamanın en iyi yolu serumda en fazla ve en stabil halde bulunan yarı ömrü 3 hafta olan 25 (0H)D3 düzeylerine bakmaktır. Serum D vitamini düzeyinin <10 ng/mL olması şiddetli, 10-20 ng/ml olması orta ve 21-29.9 ng/ml olması hafif eksiklik veya yetersizlik olarak bilinir. Günümüzde D vitamini eksikliğine bağlı raşitizm, güneş ışığından yeteri kadar faydalanamayan ve yetersiz D vitamini takviyesi alan toplumlar hariç, nadir görülmektedir. D vitamini eksikliği yetişkin ve yaşlı bireylerde osteoporoz ve kırık riskini arttırmaktadır.", "qas": [ { "question": "D vitamininin rolü sadece ne ile sınırlı değildir?", "id": 2101, "answers": [ { "text": "kalsiyum ve kemik metabolizmasını düzenleyerek kemik sağlığını idame ettirmek", "answer_start": 26 } ] }, { "question": "D vitamini hangi ek özelliklere sahiptir?", "id": 2102, "answers": [ { "text": "pro-apopitotik, antienflamatuar ve immün-modülatuar", "answer_start": 137 } ] }, { "question": "Dünya genelinde kaç kişide D vitamini eksikliği ve yetersizliği olduğu tahmin edilmektedir?", "id": 2103, "answers": [ { "text": "bir milyarı aşkın", "answer_start": 248 } ] }, { "question": "D vitamini eksikliği ilk olarak kimler tarafından tanımlanmıştır?", "id": 2104, "answers": [ { "text": "Whistler ve Glisson", "answer_start": 382 } ] }, { "question": "D vitamini eksikliğini saptamanın en iyi yolu nedir?", "id": 2105, "answers": [ { "text": "serumda en fazla ve en stabil halde bulunan yarı ömrü 3 hafta olan 25 (0H)D3 düzeylerine bakmak", "answer_start": 475 } ] }, { "question": "Serum D vitamini düzeyinin <10 ng/mL olması neyi ifade eder?", "id": 2106, "answers": [ { "text": "şiddetli", "answer_start": 619 } ] }, { "question": "Serum D vitamini düzeyinin 21-29 ng/ml olması neyi ifade eder?", "id": 2107, "answers": [ { "text": "hafif eksiklik veya yetersizlik", "answer_start": 677 } ] }, { "question": "Günümüzde D vitamini eksikliğine bağlı raşitizm hangi durumlar hariç nadir görülmektedir?", "id": 2108, "answers": [ { "text": "güneş ışığından yeteri kadar faydalanamayan ve yetersiz D vitamini takviyesi alan toplumlar", "answer_start": 774 } ] }, { "question": "D vitamini eksikliği hangi yaş gruplarında osteoporoz ve kırık riskini artırmaktadır?", "id": 2109, "answers": [ { "text": "yetişkin ve yaşlı bireylerde", "answer_start": 915 } ] }, { "question": "D vitamini eksikliği ilk olarak hangi yıllarda tanımlanmıştır?", "id": 2110, "answers": [ { "text": "1960’larda", "answer_start": 371 } ] } ] }, { "context": "Meme kanseri dünya genelinde kadınlarda en sık görülen malign hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü, 2018 için 2.088.849 yeni meme kanseri ve 626.679 meme kanserine bağlı ölüm öngörmektedir. Bu veriler ile meme kanseri kadınlarda kansere bağlı ölümlerde ilk sıraya yerleşmektedir. İnsidans dünyanın farklı coğrafyalarında değişiklik göstermekte olup, insani gelişim endeksi yüksek veya çok yüksek olan bölgelerde 54.4, düşük veya çok düşük olanlarda ise 31.3 olarak öngörülürken, genel olarak yaş standardize oran 46.3’tür. Kadınlarda doğum ile 74 yaş arası kümülatif risk ise %5.03 olarak bildirilmektedir. İnsidans oranları; Kuzey Amerika, Avustralya/Yeni Zelanda ve Batı-Kuzey Avrupa’da en yüksek, Asya ve Sahra altı Afrika’da ise en düşüktür. Mortalite için yaş standardize oran %13, kümülatif risk ise %1.41’dir. Genetik ve herediter faktörler, meme kanserinin %5-10’undan sorumlu tutulmakla birlikte uluslararası ve etnik gruplar arası insidans farkında herediter olmayan faktörlerin temel belirleyici olduğu düşünülmektedir.", "qas": [ { "question": "Meme kanseri kadınlarda ne tür bir hastalıktır?", "id": 2111, "answers": [ { "text": "malign", "answer_start": 55 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü 2018 yılı için kaç yeni meme kanseri vakası öngörmektedir?", "id": 2112, "answers": [ { "text": "2.088.849", "answer_start": 106 } ] }, { "question": "2018 yılı için kaç meme kanserine bağlı ölüm öngörülmektedir?", "id": 2113, "answers": [ { "text": "626.679", "answer_start": 137 } ] }, { "question": "Meme kanseri kadınlarda kansere bağlı ölümlerde hangi sıraya yerleşmektedir?", "id": 2114, "answers": [ { "text": "ilk sıraya", "answer_start": 249 } ] }, { "question": "İnsidans oranı insani gelişim endeksi yüksek veya çok yüksek olan bölgelerde kaç olarak öngörülmektedir?", "id": 2115, "answers": [ { "text": "54.4", "answer_start": 408 } ] }, { "question": "Kadınlarda doğum ile 74 yaş arası kümülatif risk yüzde kaçtır?", "id": 2116, "answers": [ { "text": "%5.03", "answer_start": 572 } ] }, { "question": "Meme kanseri insidans oranları hangi bölgelerde en yüksektir?", "id": 2117, "answers": [ { "text": "Kuzey Amerika, Avustralya/Yeni Zelanda ve Batı-Kuzey Avrupa", "answer_start": 622 } ] }, { "question": "Mortalite için yaş standardize oran yüzde kaçtır?", "id": 2118, "answers": [ { "text": "%13", "answer_start": 778 } ] }, { "question": "Meme kanserinin yüzde kaçından genetik ve herediter faktörler sorumludur?", "id": 2119, "answers": [ { "text": "%5-10", "answer_start": 861 } ] }, { "question": "Meme kanseri insidans farkında temel belirleyici faktör nedir?", "id": 2120, "answers": [ { "text": "herediter olmayan faktörler", "answer_start": 955 } ] } ] }, { "context": "Akut romatizmal ateş, AGBHS’nin neden olduğu tedavi edilmeyen veya yetersiz tedavi edilen üst solunum yolu enfeksiyonlarından sonra ortaya çıkan inflamatuar bir hastalıktır. Kalbi, beyni, cilt altı bağ dokusunu ve kan damarlarını tutar; kardit, artrit, kore kliniği ile karşımıza çıkabilir ancak kalıcı sekel sadece kalp tutulumuna bağlıdır. RKH denildiğinde ise mitral yetersizlik (MY), aort yetersizliği (AY), mitral darlık (MD) gibi kronik kapak hastalıkları kastedilir. Yaşam koşulları, özellikle kalabalık hane halkı, yoksulluk, hijyen ve kötü yaşam standartları bu hastalıkların gelişimi için bilinen risk faktörleridir.", "qas": [ { "question": "Akut romatizmal ateşin nedeni nedir?", "id": 2121, "answers": [ { "text": "üst solunum yolu enfeksiyonların", "answer_start": 90 } ] }, { "question": "Akut romatizmal ateş hangi organları ve dokuları tutar?", "id": 2122, "answers": [ { "text": "Kalbi, beyni, cilt altı bağ dokusunu ve kan damarlarını", "answer_start": 174 } ] }, { "question": "Akut romatizmal ateş hangi klinik belirtilerle karşımıza çıkabilir?", "id": 2123, "answers": [ { "text": "kardit, artrit, kore", "answer_start": 237 } ] }, { "question": "Akut romatizmal ateşte kalıcı sekel hangi organa bağlıdır?", "id": 2124, "answers": [ { "text": "kalp", "answer_start": 316 } ] }, { "question": "RKH neyi ifade eder?", "id": 2125, "answers": [ { "text": "kronik kapak hastalıkları", "answer_start": 436 } ] }, { "question": "Akut romatizmal ateşin gelişimi için bilinen risk faktörleri nelerdir?", "id": 2126, "answers": [ { "text": "Yaşam koşulları, özellikle kalabalık hane halkı, yoksulluk, hijyen ve kötü yaşam standartları", "answer_start": 474 } ] }, { "question": "Akut romatizmal ateşin hangi tür enfeksiyonlardan sonra ortaya çıkar?", "id": 2127, "answers": [ { "text": "üst solunum yolu enfeksiyonların", "answer_start": 90 } ] }, { "question": "Kalıcı sekel akut romatizmal ateşin hangi tutulumuna bağlıdır?", "id": 2128, "answers": [ { "text": "kalp", "answer_start": 316 } ] }, { "question": "RKH hangi kapak hastalıklarını içerir?", "id": 2129, "answers": [ { "text": "mitral yetersizlik (MY), aort yetersizliği (AY), mitral darlık (MD)", "answer_start": 363 } ] }, { "question": "Kalıcı sekel neye bağlıdır?", "id": 2130, "answers": [ { "text": "kalp tutulumuna", "answer_start": 316 } ] } ] }, { "context": "Uterin septum, geç ikinci trimester gebelik kayıpları ve prematüre doğuma neden olan tedavi edilebilir bir faktördür. Uterin septumun tanısı genellikle histerosalpingografi veya diagnostik histeroskopi esnasında konur. Fakat bu çalışmalar ile uterin septum ile uterus bikornus arasındaki ayrım kesin olarak yapılamaz. Ayırıcı tanıda diagnostik laparoskopi yapılmalıdır. Laparoskopide uterin septumda geniş fakat normal fundus izlenirken, uterus bikornusta uterin fundus geniş ve kalp şeklindedir. Uterin septumun tedavisi histeroskopi ile yapılmalıdır ki bu prosedürde March ve İsrael tarafından belirlenen standart teknik, histeroskopik görüntü altında makas ile septumun kesilmesidir. Buna ek olarak rezektoskopla da insizyon yapılabilmektedir. Septum kolaylıkla elektrocerrahi olarak rezeke edilebilir. Laser desteğiyle yapılan septum rezeksiyonu bir diğer alternatif tedavi yöntemidir. İnsizyon, anterior ve posterior duvarlar arasında eşit mesafede yapılmalı ve fundusa kadar uzatılmalıdır. Histeroskopik cerrahiden en çok fayda gören anomali tipi uterin septumdur.", "qas": [ { "question": "Uterin septum hangi gebelik sorunlarına neden olabilir?", "id": 2131, "answers": [ { "text": "prematüre doğuma", "answer_start": 57 } ] }, { "question": "Uterin septumun tanısı genellikle hangi yöntemlerle konur?", "id": 2132, "answers": [ { "text": "histerosalpingografi veya diagnostik histeroskopi", "answer_start": 152 } ] }, { "question": "Uterin septum ile uterus bikornus arasındaki ayrım kesin olarak nasıl yapılabilir?", "id": 2133, "answers": [ { "text": "diagnostik laparoskopi", "answer_start": 333 } ] }, { "question": "Laparoskopide uterin septumda fundus nasıl izlenir?", "id": 2134, "answers": [ { "text": "geniş fakat normal fundus", "answer_start": 400 } ] }, { "question": "Uterus bikornusta fundus nasıl bir şekildedir?", "id": 2135, "answers": [ { "text": "kalp şeklindedir", "answer_start": 479 } ] }, { "question": "Uterin septumun tedavisi hangi yöntemle yapılmalıdır?", "id": 2136, "answers": [ { "text": "histeroskopi", "answer_start": 189 } ] }, { "question": "Uterin septumda histeroskopik cerrahi sırasında hangi teknik kullanılmalıdır?", "id": 2137, "answers": [ { "text": "histeroskopik görüntü altında makas ile septumun kesilmesi", "answer_start": 624 } ] }, { "question": "Uterin septum rezeksiyonu için bir alternatif tedavi yöntemi nedir?", "id": 2138, "answers": [ { "text": "Laser desteğiyle", "answer_start": 806 } ] }, { "question": "İnsizyon hangi duvarlar arasında yapılmalıdır?", "id": 2139, "answers": [ { "text": "anterior ve posterior", "answer_start": 900 } ] }, { "question": "Histeroskopik cerrahiden en çok fayda gören anomali tipi nedir?", "id": 2140, "answers": [ { "text": "uterin septum", "answer_start": 243 } ] } ] }, { "context": "Yoğun bakım ünitesi hastalarında, metabolik gereksinimlerine göre enerji tüketiminin doğru olarak belirlenmesi, fazla veya az beslenme nedeniyle gözlenebilecek komplikasyonların önlenmesi için önemlidir. Yetersiz beslenme, belirlenen hedef enerjinin %70’den az sağlanması anlamına gelir. Hastalarda yetersiz beslenmeye bağlı olarak istenmeyen etkiler (immun sisteme negatif etki ederek enfeksiyon ve sepsis riskinin artması, yara yeri iyileşme süresinin uzaması, anastomozlarda komplikasyonlar, kaslarda oluşan atrofi nedeniyle kas güçsüzlüğü, solunum yollarında hücre rejenerasyonunda azalma, solunum fonksiyon bozukluğu, mekanik ventilatörden ayrılma süresinin uzaması, hipoalbuminemiye bağlı olarak plazma onkotik basıncında azalmaya sekonder ödem gelişmesi, gastrointestinal sistem bozukluğu, miyokard kontraktilitesi ve kardiyak debinin azalması, renal hasara bağlı metabolik asidoz, yağ ve kas kütle kaybı, iyileşme ve hastanede yatış süresinin uzaması) ve mortalite oranlarında artış gözlenir. Bu istenmeyen sonuçları azaltmak için YBÜ hastalarında beslenme desteğine en kısa sürede başlanmalıdır.", "qas": [ { "question": "Yoğun bakım ünitesi hastalarında enerji tüketiminin doğru belirlenmesinin önemi nedir?", "id": 2141, "answers": [ { "text": "fazla veya az beslenme nedeniyle gözlenebilecek komplikasyonların önlenmesi", "answer_start": 112 } ] }, { "question": "Yetersiz beslenme ne anlama gelir?", "id": 2142, "answers": [ { "text": "belirlenen hedef enerjinin %70’den az sağlanması", "answer_start": 223 } ] }, { "question": "Yetersiz beslenmenin immun sistem üzerindeki etkisi nedir?", "id": 2143, "answers": [ { "text": "immun sisteme negatif etki ederek enfeksiyon ve sepsis riskinin artması", "answer_start": 352 } ] }, { "question": "Yetersiz beslenme kaslarda hangi soruna yol açar?", "id": 2144, "answers": [ { "text": "kas güçsüzlüğü", "answer_start": 528 } ] }, { "question": "Yetersiz beslenme solunum fonksiyonlarına nasıl etki eder?", "id": 2145, "answers": [ { "text": "solunum yollarında hücre rejenerasyonunda azalma, solunum fonksiyon bozukluğu", "answer_start": 544 } ] }, { "question": "Hipoalbuminemiye bağlı olarak plazma onkotik basıncında neye bağlı olarak azalma görülür?", "id": 2146, "answers": [ { "text": "ödem", "answer_start": 746 } ] }, { "question": "Yetersiz beslenme hangi kardiyak soruna yol açar?", "id": 2147, "answers": [ { "text": "miyokard kontraktilitesi ve kardiyak debi", "answer_start": 797 } ] }, { "question": "Yetersiz beslenmenin renal sistem üzerindeki etkisi nedir?", "id": 2148, "answers": [ { "text": "renal hasara bağlı metabolik asidoz", "answer_start": 852 } ] }, { "question": "Yetersiz beslenmenin yağ ve kas kütlesi üzerindeki etkisi nedir?", "id": 2149, "answers": [ { "text": "yağ ve kas kütle kaybı", "answer_start": 889 } ] }, { "question": "Yoğun bakım ünitesi hastalarında beslenme desteğine ne zaman başlanmalıdır?", "id": 2150, "answers": [ { "text": "en kısa sürede", "answer_start": 1075 } ] } ] }, { "context": "Termal (Isı) Yaralanmalar: Vücudun bölgesel olarak ısı, ateş, kostik madde veya radyoaktif ajanlarla karşılaşması sonucu olur. İnsan cildinin 40 dereceye kadar olan sıcaklıktan etkilenmeyebileceği veya tolere edebileceği, bunun üzerindeki sıcaklıklarda artarak doku hasarı oluşturacağı belirtilmektedir. Meydana gelen doku hasarının boyutunun temas eden nesnenin sıcaklığına, temas süresine ve nesne ile cilt arasındaki mesafeye, yanan vücut bölgesine, etkilenen kişinin özelliklerine göre değiştiği bildirilmektedir.", "qas": [ { "question": "Termal yaralanmalar nasıl meydana gelir?", "id": 2151, "answers": [ { "text": "bölgesel olarak ısı, ateş, kostik madde veya radyoaktif ajanlarla karşılaşması", "answer_start": 35 } ] }, { "question": "İnsan cildi kaç dereceye kadar olan sıcaklıktan etkilenmeyebilir?", "id": 2152, "answers": [ { "text": "40", "answer_start": 142 } ] }, { "question": "Hangi sıcaklıklar üzerinde doku hasarının artacağı belirtilmektedir?", "id": 2153, "answers": [ { "text": "40 derece", "answer_start": 142 } ] }, { "question": "Doku hasarının boyutu hangi faktörlere bağlı olarak değişir?", "id": 2154, "answers": [ { "text": "temas eden nesnenin sıcaklığına, temas süresine ve nesne ile cilt arasındaki mesafeye, yanan vücut bölgesine, etkilenen kişinin özelliklerine", "answer_start": 343 } ] }, { "question": "Termal yaralanmalar ne şekilde meydana gelebilir?", "id": 2155, "answers": [ { "text": "bölgesel", "answer_start": 35 } ] }, { "question": "Doku hasarı nelere bağlıdır?", "id": 2156, "answers": [ { "text": "temas eden nesnenin sıcaklığına, temas süresine ve nesne ile cilt arasındaki mesafeye, yanan vücut bölgesine, etkilenen kişinin özelliklerine", "answer_start": 343 } ] }, { "question": "Doku hasarının oluşmasında nesne ile cilt arasındaki ne önemlidir?", "id": 2157, "answers": [ { "text": "mesafeye", "answer_start": 420 } ] }, { "question": "Doku hasarının boyutu yanan vücut bölgesine göre nasıl değişir?", "id": 2158, "answers": [ { "text": "etkilenen kişinin özelliklerine", "answer_start": 453 } ] }, { "question": "Doku hasarının boyutu, etkilenen kişinin neyine göre değişir?", "id": 2159, "answers": [ { "text": "özelliklerine", "answer_start": 471 } ] }, { "question": "İnsan cildi kaç dereceye kadar sıcaklık değerini tolere edebilir?", "id": 2160, "answers": [ { "text": "40", "answer_start": 142 } ] } ] }, { "context": "AS tedavisi; semptom ve bulgular, hastalık aktivitesi ve şiddeti, işlevsel durum, deformiteler, genel sağlık durumu, eşlik eden komorbiditeler ve hastanın isteklerine bağlı olarak yani bireye göre düzenlenmelidir. En uygun tedavi farmakolojik ve nonfarmakolojik tedavilerin kombinasyonudur. Semptomlara, hastalığın şiddetine ve ilaç tedavisine göre uygun izlem de önemlidir.", "qas": [ { "question": "AS tedavisi neye bağlı olarak düzenlenmelidir?", "id": 2161, "answers": [ { "text": "bireye göre", "answer_start": 185 } ] }, { "question": "AS tedavisinde en uygun tedavi nedir?", "id": 2162, "answers": [ { "text": "farmakolojik ve nonfarmakolojik tedavilerin kombinasyonu", "answer_start": 230 } ] }, { "question": "AS tedavisinde izlem neye göre yapılmalıdır?", "id": 2163, "answers": [ { "text": "Semptomlara, hastalığın şiddetine ve ilaç tedavisine", "answer_start": 291 } ] }, { "question": "AS tedavisi bireye göre nasıl düzenlenmelidir?", "id": 2164, "answers": [ { "text": "semptom ve bulgular, hastalık aktivitesi ve şiddeti, işlevsel durum, deformiteler, genel sağlık durumu, eşlik eden komorbiditeler ve hastanın isteklerine bağlı olarak", "answer_start": 13 } ] }, { "question": "AS tedavisinde farmakolojik tedavi hangi diğer tedavi ile kombine edilmelidir?", "id": 2165, "answers": [ { "text": "nonfarmakolojik", "answer_start": 246 } ] }, { "question": "AS tedavisinde izlem neden önemlidir?", "id": 2166, "answers": [ { "text": "Semptomlara, hastalığın şiddetine ve ilaç tedavisine", "answer_start": 291 } ] }, { "question": "AS tedavisi bireysel olarak hangi faktörlere bağlı düzenlenir?", "id": 2167, "answers": [ { "text": "semptom ve bulgular, hastalık aktivitesi ve şiddeti, işlevsel durum, deformiteler, genel sağlık durumu, eşlik eden komorbiditeler ve hastanın isteklerine", "answer_start": 13 } ] }, { "question": "AS tedavisinde hangi iki tür tedavi kombinasyonu önerilmektedir?", "id": 2168, "answers": [ { "text": "farmakolojik ve nonfarmakolojik", "answer_start": 230 } ] }, { "question": "AS tedavisi bireye özgü olarak hangi kriterlere göre belirlenmelidir?", "id": 2169, "answers": [ { "text": "semptom ve bulgular, hastalık aktivitesi ve şiddeti, işlevsel durum, deformiteler, genel sağlık durumu, eşlik eden komorbiditeler ve hastanın isteklerine", "answer_start": 13 } ] }, { "question": "AS tedavisinde izlem neye göre belirlenir?", "id": 2170, "answers": [ { "text": "Semptomlara, hastalığın şiddetine ve ilaç tedavisine", "answer_start": 291 } ] } ] }, { "context": "Diyabet komplikasyonları akut ve kronik olarak sınıflandırılır. A) Akut (metabolik) komplikasyonlar: Diyabetik ketoasidoz, Hiperosmolar hiperglisemik durum, Laktik asidoz, Hipoglisemi. B) Kronik (dejeneratif) komplikasyonlar: 1) Makrovasküler komplikasyonlar: Kardiyovasküler hastalıklar, Serebrovasküler hastalıklar, Periferik damar hastalığı. 2) Mikrovasküler komplikasyonlar: Diyabetik nefropati, Diyabetik retinopati, Diyabetik nöropati. Diyabetin tüm tiplerinde, diyabetin kontrolü sağlanamazsa mortalite ve morbidite riski artmaktadır, kan glukoz regülasyonunun sağlanamadığı durumlarda göz, böbrek, santral ve periferik sinir sistemini etkileyen mikro ya da makrovasküler hasarlar oluşabilir. Diyabet kardiyovasküler hadiselerin, körlüğün, böbrek yetersizliğinin ve alt ekstremite ampütasyonların önde gelen sebeplerinden biridir.", "qas": [ { "question": "Diyabet komplikasyonları nasıl sınıflandırılır?", "id": 2171, "answers": [ { "text": "akut ve kronik", "answer_start": 25 } ] }, { "question": "Akut diyabet komplikasyonlarından biri nedir?", "id": 2172, "answers": [ { "text": "Diyabetik ketoasidoz", "answer_start": 101 } ] }, { "question": "Kronik diyabet komplikasyonu nedir?", "id": 2173, "answers": [ { "text": "Makrovasküler komplikasyonlar", "answer_start": 229 } ] }, { "question": "Makrovasküler komplikasyonlar nelerdir?", "id": 2174, "answers": [ { "text": "Diyabetik nefropati, Diyabetik retinopati, Diyabetik nöropati", "answer_start": 379 } ] }, { "question": "Mikrovasküler komplikasyonlar nelerdir?", "id": 2175, "answers": [ { "text": "Diyabetik nefropati, Diyabetik retinopati, Diyabetik nöropati", "answer_start": 379 } ] }, { "question": "Diyabet kontrol edilemezse hangi riskler artar?", "id": 2176, "answers": [ { "text": "mortalite ve morbidite", "answer_start": 500 } ] }, { "question": "Kan glukoz regülasyonu sağlanamadığında hangi hasarlar oluşabilir?", "id": 2177, "answers": [ { "text": "mikro ya da makrovasküler hasarlar", "answer_start": 653 } ] }, { "question": "Diyabetin kardiyovasküler hadiseler, körlük ve böbrek yetersizliği gibi durumlarla ilişkisi nedir?", "id": 2178, "answers": [ { "text": "önde gelen sebeplerinden biridir", "answer_start": 804 } ] }, { "question": "Akut diyabet komplikasyonları nelerdir?", "id": 2179, "answers": [ { "text": "Diyabetik ketoasidoz, Hiperosmolar hiperglisemik durum, Laktik asidoz, Hipoglisemi", "answer_start": 101 } ] }, { "question": "Diyabetik nöropati hangi tür komplikasyonlardan biridir?", "id": 2180, "answers": [ { "text": "Mikrovasküler", "answer_start": 348 } ] } ] }, { "context": "Günümüzde YBÜ yönetiminin bileşeni olan beslenme, tedavinin desteklenmesinin yanı sıra önemli bir bölümü olarak kabul edilmektedir. Beslenme tedavisinin ana hedefleri arasında, yaşam için gerekli olan enerji gereksinimi karşılamak, mevcut olan dengeyi korumak, yaşam ve sağlık için gerekli bileşenleri sağlamak yer alır. Bu hedefler enerji gereksinimini ancak doğru belirlemekle sağlanır. Metabolik stres, majör travmalar (kafa travması, uzun kemik kırığı), cerrahi girişimler (toraks, abdominal), yanıklar (vücudun %25’inden fazlasında üçüncü derecede yanık) ve enfeksiyonlar (pulmoner, sepsis veya herhangi bir aktif sistemik enflamasyonu) gibi birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkabilir. Metabolik stres altındaki hastalarda, akut veya kronik organ fonksiyon bozukluğu ortaya çıkabilir. Hastalarda, genellikle kardiyopulmoner, renal veya hepatik sistemlerin hastalıkları klinik durumun kötüleşmesine neden olabilir ve beslenme desteğinin organ fonksiyon bozukluklarına göre düzenlenmesi önemli rol oynar.", "qas": [ { "question": "Beslenme YBÜ yönetiminde nasıl bir rol oynar?", "id": 2181, "answers": [ { "text": "tedavinin desteklenmesinin yanı sıra önemli bir bölümü olarak kabul edilmektedir", "answer_start": 50 } ] }, { "question": "Beslenme tedavisinin ana hedefleri nelerdir?", "id": 2182, "answers": [ { "text": "yaşam için gerekli olan enerji gereksinimi karşılamak, mevcut olan dengeyi korumak, yaşam ve sağlık için gerekli bileşenleri sağlamak", "answer_start": 177 } ] }, { "question": "Beslenme tedavisinin hedefleri neyle sağlanır?", "id": 2183, "answers": [ { "text": "enerji gereksinimini ancak doğru belirlemekle", "answer_start": 333 } ] }, { "question": "Metabolik stres hangi durumlara bağlı olarak ortaya çıkabilir?", "id": 2184, "answers": [ { "text": "majör travmalar (kafa travması, uzun kemik kırığı), cerrahi girişimler (toraks, abdominal), yanıklar (vücudun %25’inden fazlasında üçüncü derecede yanık) ve enfeksiyonlar", "answer_start": 406 } ] }, { "question": "Hangi tür travmalar metabolik strese yol açabilir?", "id": 2185, "answers": [ { "text": "kafa travması, uzun kemik kırığı", "answer_start": 423 } ] }, { "question": "Metabolik stres altındaki hastalarda ne ortaya çıkabilir?", "id": 2186, "answers": [ { "text": "akut veya kronik organ fonksiyon bozukluğu", "answer_start": 730 } ] }, { "question": "Hangi sistemlerin hastalıkları klinik durumun kötüleşmesine neden olabilir?", "id": 2187, "answers": [ { "text": "kardiyopulmoner, renal veya hepatik", "answer_start": 814 } ] }, { "question": "Beslenme desteği neye göre düzenlenmelidir?", "id": 2188, "answers": [ { "text": "organ fonksiyon bozukluğu", "answer_start": 747 } ] }, { "question": "Yanıkların hangi durumu metabolik strese yol açabilir?", "id": 2189, "answers": [ { "text": "vücudun %25’inden fazlasında üçüncü derecede yanık", "answer_start": 508 } ] }, { "question": "Metabolik stres hangi tür enfeksiyonlara bağlı olarak ortaya çıkabilir?", "id": 2190, "answers": [ { "text": "pulmoner, sepsis veya herhangi bir aktif sistemik enflamasyon", "answer_start": 578 } ] } ] }, { "context": "Hastane enfeksiyonları, hastanın hastaneye başvurmasından 48-72 saat sonra ortaya çıkan veya başvuru esnasında inkübasyon döneminde olmayan enfeksiyonlardır. Hastanede etkene maruz kalan ama erken taburcu olup, taburculuktan sonraki 10 gün içinde belirti veren enfeksiyonlar da HE olarak kabul edilmektedir. Hastaneler dışında hastaların bakımıyla ilgilenen rehabilitasyon merkezleri, yaşlılar evi, kimsesizler yurdu gibi yerlerde ayakta veya yatarak sağlık bakımı alan bütün kurumlarda da hastalar, enfeksiyon riskiyle karşılaşabildiğinden tanımlama son dönemlerde genişletilmiş ve de “sağlık hizmetiyle ilişkili enfeksiyonlar” olarak değiştirilmiştir. Hastane yatışından önce alınan, inkübasyon dönemi uzun olduğundan hastanede ortaya çıkan enfeksiyonlar HE olarak kabul edilmez. Buna karşılık hastanede alınan, inkübasyon süresi uzun olan bir takım hastalıklar (Hepatit B ve C gibi) HE olarak kabul edilir.", "qas": [ { "question": "Hastane enfeksiyonları (HE) ne zaman ortaya çıkar?", "id": 2191, "answers": [ { "text": "48-72 saat sonra", "answer_start": 58 } ] }, { "question": "Hangi enfeksiyonlar da HE olarak kabul edilir?", "id": 2192, "answers": [ { "text": "erken taburcu olup, taburculuktan sonraki 10 gün içinde belirti veren enfeksiyonlar", "answer_start": 191 } ] }, { "question": "Hastane enfeksiyonlarının tanımı son dönemlerde nasıl değiştirilmiştir?", "id": 2193, "answers": [ { "text": "sağlık hizmetiyle ilişkili enfeksiyonlar", "answer_start": 587 } ] }, { "question": "İnkübasyon dönemi uzun olan enfeksiyonlar hangi durumda HE olarak kabul edilmez?", "id": 2194, "answers": [ { "text": "Hastane yatışından önce alınan, inkübasyon dönemi uzun olduğundan hastanede ortaya çıkan enfeksiyonlar", "answer_start": 654 } ] }, { "question": "Hangi hastalıklar inkübasyon süresi uzun olduğu halde HE olarak kabul edilir?", "id": 2195, "answers": [ { "text": "Hepatit B ve C", "answer_start": 865 } ] }, { "question": "HE olarak kabul edilen enfeksiyonlar genellikle hastaneye başvuru sonrasında ne kadar süre içinde ortaya çıkar?", "id": 2196, "answers": [ { "text": "48-72 saat", "answer_start": 58 } ] }, { "question": "Hastanede alınıp inkübasyon süresi uzun olan hastalıklar nelerdir?", "id": 2197, "answers": [ { "text": "Hepatit B ve C", "answer_start": 865 } ] }, { "question": "Hastane enfeksiyonlarının tanımı neden genişletilmiştir?", "id": 2198, "answers": [ { "text": "Hastaneler dışında hastaların bakımıyla ilgilenen rehabilitasyon merkezleri, yaşlılar evi, kimsesizler yurdu gibi yerlerde ayakta veya yatarak sağlık bakımı alan bütün kurumlarda da hastalar, enfeksiyon riskiyle karşılaşabildiğinden", "answer_start": 308 } ] }, { "question": "Erken taburcu olan bir hastada HE nasıl tanımlanır?", "id": 2199, "answers": [ { "text": "taburculuktan sonraki 10 gün içinde belirti veren enfeksiyonlar", "answer_start": 211 } ] }, { "question": "Sağlık hizmetiyle ilişkili enfeksiyonlar nerelerde ortaya çıkabilir?", "id": 2200, "answers": [ { "text": "Hastane enfeksiyonları", "answer_start": 0 } ] } ] }, { "context": "Karaciğer metastazları sıklıkla multifokal lezyonlar şeklinde görülürken bazen tek soliter lezyon ya da birleşen lezyonlar olarak görülebilir. Fonksiyonel hepatosit ve safra kanalı içermezler. Primer tümörün doku komponentine göre hipovasküler, hipervasküler ya da kistik olabilirler. Kolon, akciğer ve mide karsinomları sıklıkla hipovasküler metastaz yaparken; RCC, melanom, tiroid kanseri ve karsinoid tümörler sıklıkla hipervasküler metastaz yaparlar. Meme kanseri hipo ya da hipervasküler metastaz yapabilir. Kistik metastazlar sıklıkla kistik malign tümörlerden kaynaklanır. Gastrointestinal stromal tümör (GİST), malign melanom, karsinoid ve leiyomiyosarkom gibi solid kitlelerin de kistik metastazları görülebilir. Tüm karaciğer metastazları ağırlıklı olarak arteriyel kan akımı ile beslenir. Kontrast madde enjeksiyonu sonrası metastazlar değişik fazlarda karakteristik özellikler gösterir.", "qas": [ { "question": "Karaciğer metastazları genellikle nasıl lezyonlar şeklinde görülür?", "id": 2201, "answers": [ { "text": "multifokal", "answer_start": 32 } ] }, { "question": "Karaciğer metastazları hangi durumlarda tek soliter lezyon olarak görülebilir?", "id": 2202, "answers": [ { "text": "birleşen lezyonlar", "answer_start": 104 } ] }, { "question": "Karaciğer metastazları hangi özellikleri içermez?", "id": 2203, "answers": [ { "text": "Fonksiyonel hepatosit ve safra kanalı", "answer_start": 143 } ] }, { "question": "Kolon, akciğer ve mide karsinomları sıklıkla hangi tür metastaz yapar?", "id": 2204, "answers": [ { "text": "hipovasküler", "answer_start": 231 } ] }, { "question": "RCC, melanom ve tiroid kanseri hangi tür metastaz yapar?", "id": 2205, "answers": [ { "text": "hipovasküler", "answer_start": 231 } ] }, { "question": "Meme kanseri hangi tür metastaz yapabilir?", "id": 2206, "answers": [ { "text": "hipovasküler, hipervasküler", "answer_start": 231 } ] }, { "question": "Kistik metastazlar genellikle hangi tür tümörlerden kaynaklanır?", "id": 2207, "answers": [ { "text": "kistik malign tümörler", "answer_start": 541 } ] }, { "question": "Gastrointestinal stromal tümör ve malign melanom gibi solid kitlelerin ne tür metastazları görülebilir?", "id": 2208, "answers": [ { "text": "kistik", "answer_start": 265 } ] }, { "question": "Tüm karaciğer metastazları ağırlıklı olarak nasıl beslenir?", "id": 2209, "answers": [ { "text": "arteriyel kan akımı", "answer_start": 766 } ] }, { "question": "Kontrast madde enjeksiyonu sonrası metastazlar ne gösterir?", "id": 2210, "answers": [ { "text": "karakteristik özellikler", "answer_start": 864 } ] } ] }, { "context": "Bir yıllık spontan İSH insidansı 100.000’de 24.6’dır. Bir yıllık sağ kalım oranı %46, beş yıllık sağkalım oranı %29.2’dir. Özellikle hipertansiyon ve diğer vasküler risk faktörleri yüksek olan az-orta gelişmiş ülkelerde daha yüksek oranda görülmektedir. Mortalite ve morbiditesi bu kadar yüksek olması, ciddi ekonomik sonuçlar doğurması sebebiyle bir halk sağlığı sorunudur. Spontan İSH acil değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Hastaların yaklaşık beşte biri acil servis departmanında nörolojik olarak bozulurken; üçte birinden fazlası ilk 24 saat içinde nörolojik olarak kötüleşir. Nörolojik semptomlarla gelen hastanın anamnezi alınmalı, hipertansiyon, kronik hastalıklar, ilaç kullanımı sorgulanmalı ve spontan İSH-iskemik SVO ayrımı yapmak için hızlıca BBT veya manyetik rezonans (MR) görüntüleme yapılmalıdır. Spontan İSH’ların yaklaşık %15’inde altta yatan vasküler patoloji (anevrizma, dural arteriovenöz vistül, arteriovenöz malformasyon) olabileceği akılda tutulmalı ve gerekiyorsa vasküler görüntüleme amaçlı BBT anjio yapılmalıdır.", "qas": [ { "question": "Bir yıllık spontan İSH insidansı nedir?", "id": 2211, "answers": [ { "text": "100.000’de 24.6", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "Bir yıllık sağ kalım oranı nedir?", "id": 2212, "answers": [ { "text": "%46", "answer_start": 81 } ] }, { "question": "Beş yıllık sağkalım oranı nedir?", "id": 2213, "answers": [ { "text": "%29.2", "answer_start": 112 } ] }, { "question": "Spontan İSH hangi ülkelerde daha yüksek oranda görülmektedir?", "id": 2214, "answers": [ { "text": "az-orta gelişmiş ülkelerde", "answer_start": 193 } ] }, { "question": "Spontan İSH neden bir halk sağlığı sorunudur?", "id": 2215, "answers": [ { "text": "ciddi ekonomik sonuçlar doğurması sebebiyle", "answer_start": 303 } ] }, { "question": "Spontan İSH neden acil değerlendirilmesi gereken bir durumdur?", "id": 2216, "answers": [ { "text": "Hastaların yaklaşık beşte biri acil servis departmanında nörolojik olarak bozulurken; üçte birinden fazlası ilk 24 saat içinde nörolojik olarak kötüleşir", "answer_start": 432 } ] }, { "question": "Nörolojik semptomlarla gelen hastada ne yapılmalıdır?", "id": 2217, "answers": [ { "text": "anamnezi alınmalı, hipertansiyon, kronik hastalıklar, ilaç kullanımı sorgulanmalı ve spontan İSH-iskemik SVO ayrımı yapmak için hızlıca BBT veya manyetik rezonans (MR) görüntüleme yapılmalıdır", "answer_start": 625 } ] }, { "question": "Spontan İSH'ların yaklaşık yüzde kaçında altta yatan vasküler patoloji olabileceği akılda tutulmalıdır?", "id": 2218, "answers": [ { "text": "%15", "answer_start": 846 } ] }, { "question": "Hangi vasküler patolojiler spontan İSH’da altta yatan nedenler olabilir?", "id": 2219, "answers": [ { "text": "anevrizma, dural arteriovenöz vistül, arteriovenöz malformasyon", "answer_start": 886 } ] }, { "question": "Vasküler görüntüleme için hangi yöntem kullanılmalıdır?", "id": 2220, "answers": [ { "text": "BBT veya manyetik rezonans (MR)", "answer_start": 761 } ] } ] }, { "context": "Meme kanseri kadınlarda kanserle ilişkili mortalitenin en sık nedeni olarak bildirilmekte, ABD ve batı Avrupa’da en sık görülen kanser türü olarak görülmektedir. Meme kanserlerinin hem tanısında hem de tedavisinde daha iyi yöntemlerin ve tedavi yaklaşımlarının uygulanması sayesinde mortalite oranlarında son dönemlerde düşüş gözlenmekle birlikte her yıl 500 000’den fazla ölüme neden olduğu tahmin edilmektedir. Ülkemizde T.C. Sağlık Bakanlığı verilerine göre bir yıl içerisinde 16 646 kadına meme kanseri tanısı konulmuş, 3853 kadının ise ölümüne neden olarak kadınlarda en yüksek sayıda ölüme neden olan kanser türü olarak tespit edilmiştir. Meme kanseri gelişimi için çeşitli risk faktörleri araştırılmış, genetik, hormonal, psikolojik ve çevresel faktörlerin rolü olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Meme kanseri risk faktörleri arasında aile öyküsü, genetik yatkınlık, erken menarş, geç menapoz, çocuk sahibi olmama, ilk doğum yaşının ileri olması, hormon replasman tedavisi, östrojen maruziyeti ve göğüs bölgesine aşırı radyasyon yer almaktadır.", "qas": [ { "question": "Meme kanseri kadınlarda hangi tür mortalitenin en sık nedeni olarak bildirilmektedir?", "id": 2221, "answers": [ { "text": "kanserle ilişkili", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "Meme kanseri hangi bölgelerde en sık görülen kanser türü olarak görülmektedir?", "id": 2222, "answers": [ { "text": "ABD ve batı Avrupa", "answer_start": 91 } ] }, { "question": "Meme kanserlerinin tanısında ve tedavisinde hangi gelişmeler sayesinde mortalite oranlarında düşüş gözlenmektedir?", "id": 2223, "answers": [ { "text": "daha iyi yöntemlerin ve tedavi yaklaşımlarının", "answer_start": 214 } ] }, { "question": "Her yıl meme kanseri nedeniyle tahminen kaç ölüm gerçekleşmektedir?", "id": 2224, "answers": [ { "text": "500 000", "answer_start": 355 } ] }, { "question": "T.C. Sağlık Bakanlığı verilerine göre ülkemizde bir yıl içerisinde kaç kadına meme kanseri tanısı konulmuştur?", "id": 2225, "answers": [ { "text": "16 646", "answer_start": 480 } ] }, { "question": "Kaç kadının ölümüne neden olmuştur?", "id": 2226, "answers": [ { "text": "3853", "answer_start": 524 } ] }, { "question": "Meme kanseri gelişimi için araştırılan risk faktörleri arasında hangi faktörlerin rolü olduğu sonucuna ulaşılmıştır?", "id": 2227, "answers": [ { "text": "genetik, hormonal, psikolojik ve çevresel", "answer_start": 710 } ] }, { "question": "Meme kanseri risk faktörleri arasında aile öyküsünün yanı sıra hangi faktörler yer almaktadır?", "id": 2228, "answers": [ { "text": "genetik yatkınlık, erken menarş, geç menapoz, çocuk sahibi olmama, ilk doğum yaşının ileri olması, hormon replasman tedavisi, östrojen maruziyeti ve göğüs bölgesine aşırı radyasyon", "answer_start": 850 } ] }, { "question": "Meme kanseri risk faktörlerinden biri olan hormon replasman tedavisi ne ile ilişkilidir?", "id": 2229, "answers": [ { "text": "östrojen maruziyeti", "answer_start": 976 } ] }, { "question": "Meme kanserine neden olabilecek aşırı radyasyon hangi bölgeye uygulanmaktadır?", "id": 2230, "answers": [ { "text": "göğüs bölgesine", "answer_start": 999 } ] } ] }, { "context": "Seyahat sağlığı; aşılama gereklilikleri, dünyadaki bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan sağlık risklerinin epidemiyolojisi, ilaç dirençli enfeksiyonların değişen dağılımları, uluslararası ve yerel sağlık mevzuatları konularını içeren ve bu konularda güncel bilgiye ihtiyaç duyan dinamik bir uzmanlık alanıdır. Bireylerin seyahat etmelerindeki artışın nedenleri arasında; sanayileşme, ekonomide olan olumlu gelişmeler ve ulaşımın her alanındaki imkanların artışı sayılabilir. Uluslararası seyahatler başta turizm, yurtdışında iş olanakları, akraba ve arkadaş ziyareti, macera, sağlık turizmi, insani yardım veya misyonerlik gibi farklı bir çok nedenle önemli ölçüde artmaya devam etmektedir. Her yolcu yaşı, mevcut sağlık problemleri, aşılama durumu, yapacağı seyahatin özellikleri (süresi, gidilen ülkedeki endemik hastalıklar, seyahatin tipi, konaklama koşulları, kırsal-kentsel bölgeye seyahat gibi) göz önünde bulundurulduğunda birçok sağlık riski ile karşı karşıya kalabilir. Yolcuların karşılaşabilecekleri enfeksiyon hastalıkları da zamanla değişim göstermektedir. Bazı bölgelerde endemik olarak rastlanan hastalıklar zamanla ortadan kalkabilirken, diğer bazı bölgelerde hiç görülmemiş yeni hastalıklar ortaya çıkabilmektedir.", "qas": [ { "question": "Seyahat sağlığı hangi konuları içeren bir uzmanlık alanıdır?", "id": 2231, "answers": [ { "text": "aşılama gereklilikleri, dünyadaki bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan sağlık risklerinin epidemiyolojisi, ilaç dirençli enfeksiyonların değişen dağılımları, uluslararası ve yerel sağlık mevzuatları", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "Seyahat sağlığı neden dinamik bir uzmanlık alanıdır?", "id": 2232, "answers": [ { "text": "bu konularda güncel bilgiye ihtiyaç duyan", "answer_start": 229 } ] }, { "question": "Bireylerin seyahat etmelerindeki artışın nedenleri nelerdir?", "id": 2233, "answers": [ { "text": "sanayileşme, ekonomide olan olumlu gelişmeler ve ulaşımın her alanındaki imkanların artışı", "answer_start": 363 } ] }, { "question": "Uluslararası seyahatler hangi nedenlerle artmaya devam etmektedir?", "id": 2234, "answers": [ { "text": "turizm, yurtdışında iş olanakları, akraba ve arkadaş ziyareti, macera, sağlık turizmi, insani yardım veya misyonerlik", "answer_start": 497 } ] }, { "question": "Yolcular seyahatlerinde hangi faktörlere bağlı olarak birçok sağlık riski ile karşı karşıya kalabilir?", "id": 2235, "answers": [ { "text": "yaşı, mevcut sağlık problemleri, aşılama durumu, yapacağı seyahatin özellikleri", "answer_start": 693 } ] }, { "question": "Seyahatin özellikleri arasında neler yer almaktadır?", "id": 2236, "answers": [ { "text": "süresi, gidilen ülkedeki endemik hastalıklar, seyahatin tipi, konaklama koşulları, kırsal-kentsel bölgeye seyahat", "answer_start": 774 } ] }, { "question": "Yolcuların karşılaşabilecekleri enfeksiyon hastalıkları zamanla nasıl bir değişim göstermektedir?", "id": 2237, "answers": [ { "text": "zamanla değişim göstermektedir", "answer_start": 1031 } ] }, { "question": "Bazı bölgelerde endemik olarak rastlanan hastalıklar zamanla ne olabilir?", "id": 2238, "answers": [ { "text": "ortadan kalkabilir", "answer_start": 1124 } ] }, { "question": "Hiç görülmemiş yeni hastalıklar hangi bölgelerde ortaya çıkabilmektedir?", "id": 2239, "answers": [ { "text": "diğer bazı bölgelerde", "answer_start": 1147 } ] }, { "question": "Seyahat sağlığı hangi konuda güncel bilgiye ihtiyaç duyar?", "id": 2240, "answers": [ { "text": "bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan sağlık risklerinin epidemiyolojisi", "answer_start": 51 } ] } ] }, { "context": "2000 yılında Avrupa Parlamentosu ve Konseyi tarafından yayınlanan 2000/54 / EC sayılı direktifin 2. Maddesinde biyolojik ajanlar; “herhangi bir enfeksiyon, alerji veya toksisiteyi tetikleyebilen, genetik olarak modifiye edilmiş olanlar, hücre kültürleri ve insan endoparazitleri dahil mikroorganizmalar” şeklinde tanımlanmıştır. Çalışanların biyolojik ajanlara maruz kalmasının üç yolu vardır; maruziyet biyolojik ajanla direkt çalışmaktan (laboratuvar, biyoteknoloji vb.), iş yeri materyalinin kontamine olmasından (katı atık toplama, kanalizasyon arıtma, tarım vb.) veya işin doğrudan bir sonucu olmayıp dolaylı yollarla maruziyetten (ısıtma, havalandırma, çalışma arkadaşının enfekte olması vb.) kaynaklanabilir. Biyolojik ajanlar hastalıklara, enfeksiyonlara, zehirlenmelere, alerjilere ve hatta kansere neden olabilir. Sağlık etkilerinden dolayı iş yerlerinde biyolojik ajanların risk değerlendirmesi ve yönetimi yasal bir gerekliliktir, ancak bu tür ajanların çeşitliliği ve bulaşıcılık, kuluçka süresi nedeniyle gecikmiş etki, kendi kendilerine çoğalma yeteneği nedeniyle biyolojik ajanları tehlikeli maddelerden ayıran özelliklere sahip oldukları için süreç karmaşık olabilir. Ayrıca biyolojik ajanlar için standardize ölçüm yöntemi eksikliği vardır ve genellikle biyolojik ajanlar için belirlenmiş mesleki maruz kalma sınırları yoktur. Biyolojik ajanlar çoğu çalışma alanında söz konusu olabilmekle birlikte; özellikle hayvanlarla çalışan, tarım-gıda endüstrisinde çalışan, insanlara bakım sağlayan, laboratuvarlarda çalışan, atık malzemeleri temizleyen veya işleyen bazı çalışanlar daha yüksek olasılıkla zararlı biyolojik ajanlara maruz kalabilmektedir.", "qas": [ { "question": "Biyolojik ajanlar 2000/54/EC sayılı direktifte nasıl tanımlanmıştır?", "id": 2241, "answers": [ { "text": "herhangi bir enfeksiyon, alerji veya toksisiteyi tetikleyebilen, genetik olarak modifiye edilmiş olanlar, hücre kültürleri ve insan endoparazitleri dahil mikroorganizmalar", "answer_start": 131 } ] }, { "question": "Çalışanların biyolojik ajanlara maruz kalmasının kaç yolu vardır?", "id": 2242, "answers": [ { "text": "üç", "answer_start": 378 } ] }, { "question": "Dolaylı yollarla biyolojik ajanlara maruziyetin kaynakları nelerdir?", "id": 2243, "answers": [ { "text": "ısıtma, havalandırma, çalışma arkadaşının enfekte olması", "answer_start": 637 } ] }, { "question": "Biyolojik ajanlar hangi sağlık sorunlarına neden olabilir?", "id": 2244, "answers": [ { "text": "hastalıklara, enfeksiyonlara, zehirlenmelere, alerjilere ve hatta kansere", "answer_start": 734 } ] }, { "question": "İş yerlerinde biyolojik ajanların risk değerlendirmesi ve yönetimi neden gereklidir?", "id": 2245, "answers": [ { "text": "Sağlık etkilerinden", "answer_start": 824 } ] }, { "question": "Biyolojik ajanları tehlikeli maddelerden ayıran özellikler nelerdir?", "id": 2246, "answers": [ { "text": "çeşitliliği ve bulaşıcılık, kuluçka süresi nedeniyle gecikmiş etki, kendi kendilerine çoğalma yeteneği", "answer_start": 966 } ] }, { "question": "Biyolojik ajanlar için eksikliği bulunan ölçüm yöntemi nedir?", "id": 2247, "answers": [ { "text": "standardize", "answer_start": 1215 } ] }, { "question": "Biyolojik ajanlar için genellikle hangi sınırlar belirlenmemiştir?", "id": 2248, "answers": [ { "text": "mesleki maruz kalma", "answer_start": 1307 } ] }, { "question": "Hangi çalışanlar zararlı biyolojik ajanlara daha yüksek olasılıkla maruz kalabilmektedir?", "id": 2249, "answers": [ { "text": "hayvanlarla çalışan, tarım-gıda endüstrisinde çalışan, insanlara bakım sağlayan, laboratuvarlarda çalışan, atık malzemeleri temizleyen veya işleyen", "answer_start": 1428 } ] }, { "question": "Biyolojik ajanların risk değerlendirmesi süreci neden karmaşık olabilir?", "id": 2250, "answers": [ { "text": "bu tür ajanların çeşitliliği ve bulaşıcılık, kuluçka süresi nedeniyle gecikmiş etki, kendi kendilerine çoğalma yeteneği", "answer_start": 949 } ] } ] }, { "context": "DEHB etiyolojisinde genetik faktörlerin önemine yönelik kanıtlar giderek artmaktadır. DEHB tanılı çocukların kardeşlerinde ve ebeveynlerinde DEHB görülme sıklığının, normal popülasyona göre 2-8 kat daha yüksek olduğu bildirilmektedir. DEHB tanılı bir ebeveyne sahip olmak, çocukta DEHB olma riskini %57’e kadar arttırdığı belirtilmektedir. İkiz çalışmalarında; tek yumurta ikizlerinde konkordansın 0.80 seviyesinde olduğu ve biyolojik akrabalarda evlat edinen ailelere göre DEHB sıklığının çok daha yüksek olduğu saptanmıştır. DEHB etiyolojisinde en çok araştırılan genler dopaminerjik: DRD4, DAT1, DRD5, COMT; noradrenerjik: DBH, ADRA2A; seretonerjik: 5-HTT, HTR1B, HTR2A; kolinerjik: CHRNA4 ve santral sinir sistemi gelişim yolaklarında: SNAP25, BDNF genleridir.", "qas": [ { "question": "DEHB etiyolojisinde hangi faktörlerin önemi giderek artmaktadır?", "id": 2251, "answers": [ { "text": "genetik", "answer_start": 20 } ] }, { "question": "DEHB tanılı çocukların kardeşlerinde ve ebeveynlerinde DEHB görülme sıklığı, normal popülasyona göre ne kadar daha yüksektir?", "id": 2252, "answers": [ { "text": "2-8 kat", "answer_start": 190 } ] }, { "question": "DEHB tanılı bir ebeveyne sahip olmak, çocukta DEHB olma riskini ne kadar arttırmaktadır?", "id": 2253, "answers": [ { "text": "%57", "answer_start": 299 } ] }, { "question": "İkiz çalışmalarında tek yumurta ikizlerinde konkordans hangi seviyede bulunmuştur?", "id": 2254, "answers": [ { "text": "0.80", "answer_start": 398 } ] }, { "question": "Evlat edinen ailelere göre biyolojik akrabalarda DEHB sıklığı nasıldır?", "id": 2255, "answers": [ { "text": "çok daha yüksek", "answer_start": 490 } ] }, { "question": "DEHB etiyolojisinde en çok araştırılan dopaminerjik genler hangileridir?", "id": 2256, "answers": [ { "text": "DRD4, DAT1, DRD5, COMT", "answer_start": 587 } ] }, { "question": "Noradrenerjik sistemle ilgili DEHB etiyolojisinde araştırılan genler nelerdir?", "id": 2257, "answers": [ { "text": "DBH, ADRA2A", "answer_start": 626 } ] }, { "question": "Serotonerjik sistemle ilgili DEHB etiyolojisinde araştırılan genler nelerdir?", "id": 2258, "answers": [ { "text": "5-HTT, HTR1B, HTR2A", "answer_start": 653 } ] }, { "question": "Kolinerjik sistemle ilgili DEHB etiyolojisinde araştırılan gen hangisidir?", "id": 2259, "answers": [ { "text": "CHRNA4", "answer_start": 686 } ] }, { "question": "Santral sinir sistemi gelişim yolaklarında DEHB etiyolojisinde araştırılan genler nelerdir?", "id": 2260, "answers": [ { "text": "SNAP25, BDNF", "answer_start": 740 } ] } ] }, { "context": "Endometriozis; endometrial bezlerin ve stromanın uterus dışında yer almasıyla tanımlanan bir hastalıktır. Ektopik olarak yerleşen bu endometrial doku en çok pelviste yer almakla birlikte vücudun herhangi bir yerinde de görülebilir. Endometriozis üreme çağındaki popülasyonun yaklaşık olarak %10’unu etkileyen kronik inflamatuar bir hastalıktır. Endometriozis etyolojisi ile ilgili pek çok teori mevcuttur. Ancak hiçbir mekanizma tek başına endometriozis oluşumunu açıklamaya yetmemektedir. Endometriozis oluşumunda genetik yatkınlık ve endometrium dokusundaki yapısal anormallikler ile beraber bozulmuş immün yanıt da hastalığın oluşumunda etkin rol oynamaktadır. Endometriozisli hastaların immün sisteminde görülen değişiklikler birçok çalışma tarafından ele alınmıştır ancak saptanan farklılıkların sebep mi sonuç mu olduğu henüz aydınlatılamamıştır.", "qas": [ { "question": "Endometriozis nasıl tanımlanan bir hastalıktır?", "id": 2261, "answers": [ { "text": "endometrial bezlerin ve stromanın uterus dışında yer almasıyla", "answer_start": 15 } ] }, { "question": "Ektopik olarak yerleşen endometrial doku en çok nerede yer alır?", "id": 2262, "answers": [ { "text": "pelvis", "answer_start": 157 } ] }, { "question": "Endometrial doku vücudun başka hangi bölgelerinde görülebilir?", "id": 2263, "answers": [ { "text": "vücudun herhangi bir yerinde", "answer_start": 187 } ] }, { "question": "Endometriozis üreme çağındaki popülasyonun ne kadarını etkiler?", "id": 2264, "answers": [ { "text": "%10", "answer_start": 291 } ] }, { "question": "Endometriozis nasıl bir hastalıktır?", "id": 2265, "answers": [ { "text": "kronik inflamatuar", "answer_start": 309 } ] }, { "question": "Endometriozis etyolojisi ile ilgili ne mevcuttur?", "id": 2266, "answers": [ { "text": "teori", "answer_start": 389 } ] }, { "question": "Hangi faktörler endometriozis oluşumunda etkin rol oynamaktadır?", "id": 2267, "answers": [ { "text": "genetik yatkınlık ve endometrium dokusundaki yapısal anormallikler ile beraber bozulmuş immün yanıt", "answer_start": 515 } ] }, { "question": "Endometriozis oluşumunu açıklamada neden hiçbir mekanizma tek başına yeterli değildir?", "id": 2268, "answers": [ { "text": "hiçbir mekanizma tek başına endometriozis oluşumunu açıklamaya yetmemektedir", "answer_start": 412 } ] }, { "question": "Endometriozisli hastaların immün sisteminde görülen değişikliklerle ilgili ne aydınlatılamamıştır?", "id": 2269, "answers": [ { "text": "sebep mi sonuç mu olduğu", "answer_start": 801 } ] }, { "question": "Endometriozis ile ilgili yapılan çalışmalarda hangi sistem üzerinde değişiklikler ele alınmıştır?", "id": 2270, "answers": [ { "text": "immün", "answer_start": 603 } ] } ] }, { "context": "Sepsis ve septik şok, dünyadaki en önemli tıbbi acil durumlar arasındadır. Yaşam destek teknolojilerindeki ilerlemenin, şiddetli sepsisten kaynaklanan mortalite ve morbiditeyi azaltmada yetersiz olduğu görülmüştür. Sepsise erken tanı konması ve buna bağlı olarak tedaviye erken başlanması, daha iyi prognoz ve yüksek sağ kalım oranları için zorunlu hale gelmektedir. Her klinik durumda olduğu gibi tanı ve tedavi sürecinin en etkili şekilde devam etmesi için sepsis ve septik şoku da doğru tanımlamak gerekir. Sepsis ve septik şok tanımları 1990'lı yılların başından beri hızla gelişmiştir. Sistemik enflamatuar yanıt sendromu (SIRS), her zaman enfeksiyondan kaynaklanmadığından artık bu tanımlamaya dahil edilmemektedir.", "qas": [ { "question": "Sepsis ve septik şok nasıl durumlar olarak tanımlanmaktadır?", "id": 2271, "answers": [ { "text": "tıbbi acil durumlar", "answer_start": 42 } ] }, { "question": "Yaşam destek teknolojilerindeki ilerlemenin neyi azaltmada yetersiz olduğu görülmüştür?", "id": 2272, "answers": [ { "text": "şiddetli sepsisten kaynaklanan mortalite ve morbidite", "answer_start": 120 } ] }, { "question": "Sepsisin daha iyi prognoz ve yüksek sağ kalım oranları için ne zorunlu hale gelmektedir?", "id": 2273, "answers": [ { "text": "Sepsise erken tanı konması ve buna bağlı olarak tedaviye erken başlanması", "answer_start": 215 } ] }, { "question": "Sepsisin tanı ve tedavi sürecinin en etkili şekilde devam etmesi için ne yapmak gerekir?", "id": 2274, "answers": [ { "text": "sepsis ve septik şoku da doğru tanımlamak", "answer_start": 459 } ] }, { "question": "Sepsis ve septik şok tanımları ne zaman hızla gelişmiştir?", "id": 2275, "answers": [ { "text": "1990'lı yılların başından", "answer_start": 541 } ] }, { "question": "Sistemik enflamatuar yanıt sendromu (SIRS) neden sepsis ve septik şok tanımlamasına dahil edilmemektedir?", "id": 2276, "answers": [ { "text": "her zaman enfeksiyondan kaynaklanmadığından", "answer_start": 635 } ] }, { "question": "Sepsis ve septik şokun tanı ve tedavi sürecinin en etkili şekilde devam etmesi için ne zorunludur?", "id": 2277, "answers": [ { "text": "doğru tanımlamak", "answer_start": 484 } ] }, { "question": "Sepsis tanısı konduğunda tedaviye ne zaman başlanmalıdır?", "id": 2278, "answers": [ { "text": "erken", "answer_start": 223 } ] }, { "question": "Şiddetli sepsisten kaynaklanan mortalite ve morbiditeyi azaltmada hangi teknolojiler yetersiz kalmıştır?", "id": 2279, "answers": [ { "text": "Yaşam destek teknolojilerinde", "answer_start": 75 } ] }, { "question": "Sepsis ve septik şok tanımları 1990'lı yılların başından beri nasıl bir süreç geçirmiştir?", "id": 2280, "answers": [ { "text": "hızla gelişmiştir", "answer_start": 572 } ] } ] }, { "context": "Sistemik skleroz (SSc), heterojen bulgular ile karekterize orijini bilinmeyen jeneralize bir bağ dokusu hastalığıdır. Farklı organları etkiler ve bu nedenle multidisipliner tanı ve tedavi yönetimi gerektirir. SSc nadir görülen bir hastalık olduğundan, oküler tutulumla ilgili verilerin çoğu tek vaka raporlarından veya küçük vaka çalışmalarından oluşur, bu da bulguların geniş bir hasta popülasyonuna genellendirilmesini sınırlandırır.", "qas": [ { "question": "Sistemik skleroz (SSc) nasıl bir hastalık olarak tanımlanır?", "id": 2281, "answers": [ { "text": "jeneralize bir bağ dokusu hastalığıdır", "answer_start": 78 } ] }, { "question": "Sistemik skleroz (SSc) hangi tür bir hastalıktır?", "id": 2282, "answers": [ { "text": "jeneralize bir bağ dokusu hastalığıdır", "answer_start": 78 } ] }, { "question": "Sistemik skleroz (SSc) hangi bulgularla karakterizedir?", "id": 2283, "answers": [ { "text": "heterojen", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "Sistemik skleroz (SSc) neden multidisipliner tanı ve tedavi yönetimi gerektirir?", "id": 2284, "answers": [ { "text": "Farklı organları etkiler", "answer_start": 118 } ] }, { "question": "Sistemik skleroz (SSc) nadir görülen bir hastalık olduğunda hangi veriler sınırlıdır?", "id": 2285, "answers": [ { "text": "oküler tutulumla ilgili verilerin çoğu tek vaka raporlarından veya küçük vaka çalışmalarından", "answer_start": 252 } ] }, { "question": "Sistemik skleroz (SSc) ile ilgili oküler tutulum verileri genellikle nereden elde edilmektedir?", "id": 2286, "answers": [ { "text": "tek vaka raporlarından veya küçük vaka çalışmalarından", "answer_start": 291 } ] }, { "question": "Sistemik skleroz (SSc) hastalığındaki oküler tutulum verilerinin genellendirilmesi neden sınırlıdır?", "id": 2287, "answers": [ { "text": "bulguların geniş bir hasta popülasyonuna genellendirilmesini sınırlandırır", "answer_start": 360 } ] }, { "question": "Sistemik skleroz (SSc) nedir?", "id": 2288, "answers": [ { "text": "jeneralize bir bağ dokusu hastalığıdır", "answer_start": 78 } ] }, { "question": "Sistemik sklerozun (SSc) oküler tutulumla ilgili veriler neden genellendirilmesi sınırlıdır?", "id": 2289, "answers": [ { "text": "tek vaka raporlarından veya küçük vaka çalışmalarından", "answer_start": 291 } ] }, { "question": "Sistemik skleroz (SSc) hastalığının orijini nedir?", "id": 2290, "answers": [ { "text": "bilinmeyen", "answer_start": 67 } ] } ] }, { "context": "İntrauterin gelişim kısıtlılığı, fetal gelişim kısıtlılığı olarak da adlandırılıp, genetik veya çevresel faktörler nedeniyle büyüme potansiyeline ulaşamamış bir fetüsü tanımlamak için kullanılan terimdir. Doğum ağırlığının gestasyonel yaş için 10.persantil ve altında olması İUGK için en sık kullanılan tanımdır. Ancak farklı bilimsel cemiyetler tarafından başka değerler de kullanılmaktadır. Bunlar 25. ve 5. veya 3. persantilin altında veya ortalamanın iki standart deviasyon (SD) altında olmasıdır. Tanı amaçlı kullanılan persantil oranları düşürüldükçe, gerçek hastaların yakalanma oranı artmakla birlikte bu durum riskli pek çok infantın tanı alamamasına neden olmaktadır. Doğum ağırlığı 10 persantilin altında olan infantlarda özellikle de 3 persantilin altında ise perinatal morbidite ve mortalitenin arttığı bildirilmiştir.", "qas": [ { "question": "İntrauterin gelişim kısıtlılığı hangi diğer terimle de adlandırılır?", "id": 2291, "answers": [ { "text": "fetal gelişim kısıtlılığı", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "İntrauterin gelişim kısıtlılığı (İUGK) neyi tanımlamak için kullanılan bir terimdir?", "id": 2292, "answers": [ { "text": "fetal gelişim kısıtlılığı olarak da adlandırılıp, genetik veya çevresel faktörler nedeniyle büyüme potansiyeline ulaşamamış bir fetüsü", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "İUGK için en sık kullanılan tanım nedir?", "id": 2293, "answers": [ { "text": "Doğum ağırlığının gestasyonel yaş için 10.persantil ve altında olması", "answer_start": 205 } ] }, { "question": "Farklı bilimsel cemiyetler tarafından İUGK tanımı için kullanılan diğer persantil değerleri nelerdir?", "id": 2294, "answers": [ { "text": "25. ve 5. veya 3. persantilin altında", "answer_start": 400 } ] }, { "question": "Tanı amaçlı kullanılan persantil oranları düşürüldüğünde ne olur?", "id": 2295, "answers": [ { "text": "riskli pek çok infantın tanı alamaması", "answer_start": 619 } ] }, { "question": "Doğum ağırlığı 10 persantilin altında olan infantlarda ne artmıştır?", "id": 2296, "answers": [ { "text": "perinatal morbidite ve mortalite", "answer_start": 772 } ] }, { "question": "Doğum ağırlığı 3 persantilin altında olan infantlarda hangi riskler artar?", "id": 2297, "answers": [ { "text": "perinatal morbidite ve mortalite", "answer_start": 772 } ] }, { "question": "İUGK tanısında persantil oranlarının düşürülmesi neye yol açar?", "id": 2298, "answers": [ { "text": "riskli pek çok infantın tanı alamaması", "answer_start": 619 } ] }, { "question": "İUGK tanımında ortalamanın kaç standart deviasyon (SD) altında olma durumu kullanılır?", "id": 2299, "answers": [ { "text": "iki", "answer_start": 455 } ] }, { "question": "İUGK'li bebeklerde doğum ağırlığı hangi persantilin altında olduğunda riskler artar?", "id": 2300, "answers": [ { "text": "3", "answer_start": 415 } ] } ] }, { "context": "Prostat kanseri erkeklerde ikinci en sık tanı konulan kanser olup, dünya genelinde en sık beşinci ölüm sebebidir. 105 ülkede prostat kanseri en sık görülen kanser olup, 46 ülkede ise kansere bağlı ölümlerde en sık sebep olarak saptanmıştır. Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı’nın GLOBOCAN istatistiklerine göre 2018 yılında tüm dünya genelinde 1.276.106 yeni prostat kanseri olgusu ve 358.989 prostat kanserine bağlı ölüm meydana geldiği hesaplanmıştır. Amerikan Kanser Derneği’nin istatistiklerine göre her dokuz erkekten biri hayatının bir döneminde prostat kanseri tanısı almakta olup, her 41 erkekten biri ise prostat kanseri nedeniyle ölmektedir. GLOBOCAN 2018 verilerine göre Türkiye’de prostat kanseri insidansı erkeklerde 17.332 yeni vaka ile, global veriler ile uyumlu olarak akciğer kanserinden sonra ikinci sıradadır. Ülkemizde erkek cinsiyet grubu içerisinde prostat kanserinin mortalitesi ise %6.9 ile sırasıyla akciğer, mide ve barsak kanserinden sonra dördüncü sıradadır.", "qas": [ { "question": "Prostat kanseri erkeklerde ne sıklıkla tanı konulan bir kanserdir?", "id": 2301, "answers": [ { "text": "ikinci", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "Prostat kanseri dünya genelinde en sık kaçıncı ölüm sebebidir?", "id": 2302, "answers": [ { "text": "beşinci", "answer_start": 90 } ] }, { "question": "Kaç ülkede prostat kanseri en sık görülen kanserdir?", "id": 2303, "answers": [ { "text": "105", "answer_start": 114 } ] }, { "question": "Kaç ülkede prostat kanseri kansere bağlı ölümlerde en sık sebeptir?", "id": 2304, "answers": [ { "text": "46", "answer_start": 169 } ] }, { "question": "2018 yılında dünya genelinde kaç yeni prostat kanseri olgusu meydana gelmiştir?", "id": 2305, "answers": [ { "text": "1.276.106", "answer_start": 346 } ] }, { "question": "2018 yılında prostat kanserine bağlı kaç ölüm meydana gelmiştir?", "id": 2306, "answers": [ { "text": "358.989", "answer_start": 387 } ] }, { "question": "Her dokuz erkekten biri hayatının bir döneminde hangi tanıyı almaktadır?", "id": 2307, "answers": [ { "text": "Prostat kanseri", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Her 41 erkekten biri prostat kanseri nedeniyle ne olmaktadır?", "id": 2308, "answers": [ { "text": "ölüm", "answer_start": 98 } ] }, { "question": "GLOBOCAN 2018 verilerine göre Türkiye'de prostat kanseri insidansı kaç yeni vaka ile bildirilmiştir?", "id": 2309, "answers": [ { "text": "17.332", "answer_start": 732 } ] }, { "question": "Türkiye'de prostat kanserinin erkeklerdeki mortalitesi hangi kanser türlerinden sonra dördüncü sıradadır?", "id": 2310, "answers": [ { "text": "akciğer, mide ve barsak kanserinden", "answer_start": 927 } ] } ] }, { "context": "Sepsis, vücudun bir enfeksiyona verdiği aşırı tepki sonucu hayatı tehdit eden tıbbi bir acil durumdur. Sepsis, mikroorganizmaların yaptığı enfeksiyon sonucu vücutta zincirleme bir reaksiyonu tetiklediğinde meydana gelmektedir. Zamanında tedavi edilmemesi sonucu sepsis hızla doku hasarına, organ yetmezliğine ve ölüme yol açabilmektedir. Sepsis, bir enfeksiyonun komplikasyonudur, bulaşıcı değildir. Sepsis etkenlerinin çoğu bakteriyel enfeksiyonlardan kaynaklanmaktadır, ancak COVID-19 veya influenza gibi viral ve fungal enfeksiyonlardan da kaynaklanabilmektedir.", "qas": [ { "question": "Sepsis nedir?", "id": 2311, "answers": [ { "text": "vücudun bir enfeksiyona verdiği aşırı tepki sonucu hayatı tehdit eden tıbbi bir acil durumdur", "answer_start": 8 } ] }, { "question": "Sepsis nasıl meydana gelmektedir?", "id": 2312, "answers": [ { "text": "zincirleme bir reaksiyonu tetiklediğinde", "answer_start": 165 } ] }, { "question": "Sepsisin tedavi edilmemesi neye yol açabilir?", "id": 2313, "answers": [ { "text": "doku hasarına, organ yetmezliğine ve ölüme", "answer_start": 275 } ] }, { "question": "Sepsis bir enfeksiyonun ne tür bir sonucudur?", "id": 2314, "answers": [ { "text": "komplikasyonudur", "answer_start": 363 } ] }, { "question": "Sepsis bulaşıcı mıdır?", "id": 2315, "answers": [ { "text": "bulaşıcı değildir", "answer_start": 381 } ] }, { "question": "Sepsisin etkenlerinin çoğu hangi tür enfeksiyonlardan kaynaklanmaktadır?", "id": 2316, "answers": [ { "text": "bakteriyel enfeksiyonlar", "answer_start": 425 } ] }, { "question": "Sepsis yalnızca bakteriyel enfeksiyonlardan mı kaynaklanır?", "id": 2317, "answers": [ { "text": "COVID-19 veya influenza gibi viral ve fungal enfeksiyonlar", "answer_start": 478 } ] }, { "question": "Sepsis hangi tür enfeksiyonlardan kaynaklanabilir?", "id": 2318, "answers": [ { "text": "viral ve fungal enfeksiyonlar", "answer_start": 507 } ] }, { "question": "Sepsis neden hayatı tehdit eden bir durumdur?", "id": 2319, "answers": [ { "text": "vücudun bir enfeksiyona verdiği aşırı tepki", "answer_start": 8 } ] }, { "question": "Sepsisin etkenlerinin çoğu hangi enfeksiyon kaynaklıdır?", "id": 2320, "answers": [ { "text": "bakteriyel", "answer_start": 425 } ] } ] }, { "context": "Multipl Skleroz, merkezi sinir sisteminin kronik, inflamatuar ve dejeneratif bir hastalığıdır. Sıklıkla ataklarla seyreder. Esas olarak multifokal inflamasyon ve demiyelinizasyonla karakterize olmakla birlikte ilerleyen dönemlerde aksonal harabiyete de neden olduğu gösterilmiştir. Multipl Skleroz çoğunlukla genç erişkinlerde ortaya çıkar ve etkilenen hastaların çoğunda klinik seyir ataklar ve iyileşmeler şeklinde izlenir. Tüm dünyada 2008 yılında yaklaşık 2,1 milyon MS hastası olduğu düşünülürken, bu sayı 2013 yılında 2,3 milyon olarak revize edilmiştir. MS prevelansının en yüksek saptandığı bölgeler Amerika kıtası ve kuzey ülkeleri olup, 100/100.000 ‘in üzerindedir. Güneye gidildikçe bu oran azalır. Tüm dünyada en yüksek prevelanslar 2014 yılında Norveç’ten 203/100.000, 2015 yılında İtalya’dan 148,5/100.000 ve 2016 yılında Amerika’dan 150/100.000 olarak bildirilmiştir. Amerika’daki çalışmada MS riskinin kadınlarda 3,1 kat daha fazla olduğu bildirilmiştir. Türkiye’de MS epidemiyolojisi ile ilgili çalışmalar oldukça kısıtlıdır. Çoğunluğu Marmara ve Karadeniz bölgesinde olmak üzere 2006-2018 yılları arasında yapılan bu çalışmalarda, İstanbul ve Karabük şehirleri hariç tutulduğunda, Türkiye’de ortalama MS prevalansının kabaca 50/100.000 olduğu görülmektedir. İstanbul ve Karabük şehirlerinde bu değerin iki kata kadar arttığı gözlenmektedir. İstanbul’da MS prevelansı 101.4/100.000 ile bilinen en yüksek değer olmuştur.", "qas": [ { "question": "Multipl Skleroz hangi sistemi etkileyen bir hastalıktır?", "id": 2321, "answers": [ { "text": "merkezi sinir sisteminin", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "Multipl Skleroz nasıl bir hastalıktır?", "id": 2322, "answers": [ { "text": "kronik, inflamatuar ve dejeneratif", "answer_start": 42 } ] }, { "question": "Multipl Skleroz genellikle hangi yaş grubunda ortaya çıkar?", "id": 2323, "answers": [ { "text": "genç erişkinlerde", "answer_start": 309 } ] }, { "question": "Multipl Skleroz'un karakterize olduğu iki ana özellik nedir?", "id": 2324, "answers": [ { "text": "multifokal inflamasyon ve demiyelinizasyon", "answer_start": 136 } ] }, { "question": "2008 yılında dünya genelinde kaç MS hastası olduğu düşünülüyordu?", "id": 2325, "answers": [ { "text": "2,1 milyon", "answer_start": 460 } ] }, { "question": "MS prevelansının en yüksek olduğu bölgeler nerelerdir?", "id": 2326, "answers": [ { "text": "Amerika kıtası ve kuzey ülkeleri", "answer_start": 608 } ] }, { "question": "MS prevelansının en yüksek olduğu ülke hangisidir?", "id": 2327, "answers": [ { "text": "Norveç", "answer_start": 758 } ] }, { "question": "Amerika'daki çalışmada MS riskinin kadınlarda ne kadar daha fazla olduğu bildirilmiştir?", "id": 2328, "answers": [ { "text": "3,1 kat", "answer_start": 929 } ] }, { "question": "Türkiye'de yapılan çalışmalarda ortalama MS prevalansı kaç olarak görülmektedir?", "id": 2329, "answers": [ { "text": "50/100.000", "answer_start": 849 } ] }, { "question": "Türkiye'de MS prevalansının en yüksek olduğu şehir hangisidir?", "id": 2330, "answers": [ { "text": "İstanbul", "answer_start": 1149 } ] } ] }, { "context": "Geleneksel ve tamamlayıcı tıp (GTT) fiziksel ve ruhsal hastalıklardan korunma, bunlara tanı koyma, iyileştirme veya tedavi etmenin yanında sağlığın iyi sürdürülmesinde de kullanılan, farklı kültürlere özgü teori, inanç ve tecrübelere dayalı, izahı yapılabilen veya yapılamayan bilgi, beceri ve uygulamaların bütünüdür. Batı tıbbını destekleyici ve tamamlayıcı yöntemlerdir.", "qas": [ { "question": "Geleneksel ve tamamlayıcı tıp (GTT) ne tür hastalıklardan korunmada kullanılır?", "id": 2331, "answers": [ { "text": "fiziksel ve ruhsal", "answer_start": 36 } ] }, { "question": "Geleneksel ve tamamlayıcı tıp (GTT) hangi alanlarda kullanılır?", "id": 2332, "answers": [ { "text": "sağlığın iyi sürdürülmesi", "answer_start": 139 } ] }, { "question": "Geleneksel ve tamamlayıcı tıp (GTT) neye dayanır?", "id": 2333, "answers": [ { "text": "farklı kültürlere özgü teori, inanç ve tecrübelere", "answer_start": 183 } ] }, { "question": "Geleneksel ve tamamlayıcı tıpta (GTT) kullanılan bilgi ve beceriler nasıl açıklanabilir?", "id": 2334, "answers": [ { "text": "izahı yapılabilen veya yapılamayan", "answer_start": 242 } ] }, { "question": "Geleneksel ve tamamlayıcı tıp (GTT) Batı tıbbı ile nasıl bir ilişki içindedir?", "id": 2335, "answers": [ { "text": "destekleyici ve tamamlayıcı yöntemlerdir", "answer_start": 332 } ] }, { "question": "Geleneksel ve tamamlayıcı tıp (GTT) hangi tıpla ilişkilidir?", "id": 2336, "answers": [ { "text": "Batı tıbbın", "answer_start": 319 } ] }, { "question": "Geleneksel ve tamamlayıcı tıp (GTT) uygulamaları hangi temellere dayanır?", "id": 2337, "answers": [ { "text": "farklı kültürlere özgü teori, inanç ve tecrübelere", "answer_start": 183 } ] }, { "question": "Geleneksel ve tamamlayıcı tıpta (GTT) izahı yapılamayan ne olabilir?", "id": 2338, "answers": [ { "text": "bilgi, beceri ve uygulamaların", "answer_start": 277 } ] }, { "question": "Geleneksel ve tamamlayıcı tıpta (GTT) kullanılan uygulamalar nasıl açıklanabilir?", "id": 2339, "answers": [ { "text": "farklı kültürlere özgü teori, inanç ve tecrübelere dayalı, izahı yapılabilen veya yapılamayan", "answer_start": 183 } ] }, { "question": "Geleneksel ve tamamlayıcı tıp (GTT) hangi tıbbı destekler?", "id": 2340, "answers": [ { "text": "Batı tıbbı", "answer_start": 319 } ] } ] }, { "context": "Obezite başta tip 2 diyabetes mellitus olmak üzere kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, hiperlipidemi, serebrovasküler hastalıklar, infertilite, çeşitli kanserler ve daha birçok sağlık sorununa neden olan önlenebilir, tedavi edilebilir, kompleks ve multifaktoriyel bir hastalıktır. Obeziteye neden olan temel problem artmış kalori alımı ve azalmış enerji harcanması olarak değerlendirilmekte olup enerji homeostazındaki dengesizlik olarak tanımlanabilmektedir. Obezite tedavisinde öncelikli hedef artmış kalori alımı olup bu hedefe yönelik birçok diyet yöntemi geliştirilmiştir. Bu hastalığın tüm dünyada epidemik olarak artışı farklı diyet arayışlarını doğurmuştur.", "qas": [ { "question": "Obezite hangi tür sağlık sorunlarına neden olmaktadır?", "id": 2341, "answers": [ { "text": "tip 2 diyabetes mellitus olmak üzere kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, hiperlipidemi, serebrovasküler hastalıklar, infertilite, çeşitli kanserler ve daha birçok sağlık sorunu", "answer_start": 14 } ] }, { "question": "Obezite nasıl bir hastalık olarak tanımlanmaktadır?", "id": 2342, "answers": [ { "text": "önlenebilir, tedavi edilebilir, kompleks ve multifaktoriyel", "answer_start": 212 } ] }, { "question": "Obeziteye neden olan temel problem nedir?", "id": 2343, "answers": [ { "text": "artmış kalori alımı ve azalmış enerji harcanması", "answer_start": 324 } ] }, { "question": "Obezite enerji homeostazındaki hangi duruma bağlıdır?", "id": 2344, "answers": [ { "text": "dengesizlik", "answer_start": 427 } ] }, { "question": "Obezite tedavisinde öncelikli hedef nedir?", "id": 2345, "answers": [ { "text": "artmış kalori alımı", "answer_start": 324 } ] }, { "question": "Obezite tedavisinde hangi yöntemler geliştirilmiştir?", "id": 2346, "answers": [ { "text": "birçok diyet yöntemi", "answer_start": 547 } ] }, { "question": "Obezite tedavisinde geliştirilen diyet yöntemleri hangi hedefe yöneliktir?", "id": 2347, "answers": [ { "text": "artmış kalori alımı", "answer_start": 324 } ] }, { "question": "Obezitenin tüm dünyada artışı neyi doğurmuştur?", "id": 2348, "answers": [ { "text": "farklı diyet arayışlarını", "answer_start": 635 } ] }, { "question": "Obezitenin tüm dünyada artışı nasıl tanımlanmaktadır?", "id": 2349, "answers": [ { "text": "epidemik", "answer_start": 612 } ] }, { "question": "Obezite hangi hastalığa neden olan bir sağlık sorunudur?", "id": 2350, "answers": [ { "text": "tip 2 diyabetes mellitus", "answer_start": 14 } ] } ] }, { "context": "Obezitenin gelişimi muhtemelen besin gereksiniminden daha fazla miktarda besin alınması, gereken fiziksel aktiviteden daha az aktivite yapılarak daha az kalori harcanması sonucu gelişen, enerji dengesizliğine sebep olan bir sürecin beklenen sonucudur. Obezitenin yaygın olarak kullanılan tanımları göreceli boyun ağırlığa oranına dayanır fakat yağ oranını ya da yağlanmanın hangi bölgede olduğunu belirlemede etkin olarak kullanılamamaktadırlar. Bu nedenle, tanımlar, kadınlarda obeziteyi belirlemede erkeklere göre abartılı sonuçlara sebep olabilir. Obeziteye bağlı sağlık risklerinin abdominal obezite ile ilişkili olduğu bilinmekte olup obezite kriterleri içinde olup nonabdominal obezitesi olan kadın bireyler için hesaplanan sağlık riski gerçekleri yansıtmayacaktır.", "qas": [ { "question": "Obezitenin gelişimi nasıl bir süreç sonucu ortaya çıkar?", "id": 2351, "answers": [ { "text": "besin gereksiniminden daha fazla miktarda besin alınması, gereken fiziksel aktiviteden daha az aktivite yapılarak daha az kalori harcanması sonucu gelişen, enerji dengesizliğine sebep olan bir sürecin", "answer_start": 31 } ] }, { "question": "Obezitenin yaygın olarak kullanılan tanımları neye dayanır?", "id": 2352, "answers": [ { "text": "göreceli boyun ağırlığa oranına", "answer_start": 298 } ] }, { "question": "Obezitenin yaygın tanımları hangi konuda yetersiz kalmaktadır?", "id": 2353, "answers": [ { "text": "yağ oranını ya da yağlanmanın hangi bölgede olduğunu belirlemede", "answer_start": 344 } ] }, { "question": "Kadınlarda obeziteyi belirlemede tanımlar ne tür sonuçlara yol açabilir?", "id": 2354, "answers": [ { "text": "abartılı", "answer_start": 516 } ] }, { "question": "Obeziteye bağlı sağlık riskleri hangi tür obezite ile ilişkilidir?", "id": 2355, "answers": [ { "text": "abdominal", "answer_start": 586 } ] }, { "question": "Nonabdominal obezitesi olan kadın bireyler için hesaplanan sağlık riski neyi yansıtmayabilir?", "id": 2356, "answers": [ { "text": "gerçekleri", "answer_start": 743 } ] }, { "question": "Obezitenin gelişimine ne sebep olabilir?", "id": 2357, "answers": [ { "text": "enerji dengesizliği", "answer_start": 187 } ] }, { "question": "Obezitenin tanımları hangi iki durumu belirlemede yetersizdir?", "id": 2358, "answers": [ { "text": "yağ oranını ya da yağlanmanın hangi bölgede olduğunu", "answer_start": 344 } ] }, { "question": "Obezite tanımları kadınlar için ne tür sonuçlara sebep olabilir?", "id": 2359, "answers": [ { "text": "abartılı", "answer_start": 516 } ] }, { "question": "Hangi tür obezite ile ilişkili sağlık riskleri bilinmektedir?", "id": 2360, "answers": [ { "text": "abdominal obezite", "answer_start": 586 } ] } ] }, { "context": "Kardiyak iyon kanalları, kardiyomiyositin sarkolemmasında yerleşmiş protein kompleksleridir. Santral porlar aracılığıyla seçici olarak iyonların hücre içine giriş ve çıkışlarını sağlarlar. Böylece kalbin uyumlu çalışmasını sağlayan aksiyon potansiyelleri meydana getirirler. Normal kardiyak ritmin sürdürülmesi, yani depolarizasyon ve repolarizasyon, farklı kardiyak bölgelerdeki bu iyon kanallarının işlevleriyle sağlanmaktadır. Elektrokardiyografik olarak QRS kompleksi depolarizasyonu, ST-T segmenti de repolarizasyonu göstermektedir. Kardiyak iyon kanalarındaki işlev bozuklukları bu segmentlerde anormalliklere ve aritmilere neden olmaktadır.", "qas": [ { "question": "Kardiyak iyon kanalları nerede yerleşmiş protein kompleksleridir?", "id": 2361, "answers": [ { "text": "kardiyomiyositin sarkolemmasında", "answer_start": 25 } ] }, { "question": "Kardiyak iyon kanalları ne sağlar?", "id": 2362, "answers": [ { "text": "iyonların hücre içine giriş ve çıkışlarını", "answer_start": 135 } ] }, { "question": "Kalbin uyumlu çalışmasını sağlayan nedir?", "id": 2363, "answers": [ { "text": "aksiyon potansiyelleri", "answer_start": 232 } ] }, { "question": "Normal kardiyak ritmin sürdürülmesi nasıl sağlanmaktadır?", "id": 2364, "answers": [ { "text": "farklı kardiyak bölgelerdeki bu iyon kanallarının işlevleri", "answer_start": 351 } ] }, { "question": "Elektrokardiyografik olarak QRS kompleksi neyi göstermektedir?", "id": 2365, "answers": [ { "text": "depolarizasyonu", "answer_start": 472 } ] }, { "question": "ST-T segmenti neyi göstermektedir?", "id": 2366, "answers": [ { "text": "repolarizasyonu", "answer_start": 506 } ] }, { "question": "Kardiyak iyon kanallarındaki işlev bozuklukları neye neden olmaktadır?", "id": 2367, "answers": [ { "text": "bu segmentlerde anormalliklere ve aritmilere", "answer_start": 585 } ] }, { "question": "QRS kompleksi elektrokardiyografik olarak neyi gösterir?", "id": 2368, "answers": [ { "text": "depolarizasyonu", "answer_start": 472 } ] }, { "question": "Kardiyak iyon kanallarının işlev bozuklukları hangi segmentte anormalliklere yol açar?", "id": 2369, "answers": [ { "text": "ST-T segmenti", "answer_start": 489 } ] }, { "question": "Kardiyak iyon kanalları hangi hücresel yapılarda bulunur?", "id": 2370, "answers": [ { "text": "kardiyomiyositin sarkolemmasında", "answer_start": 25 } ] } ] }, { "context": "Vitiligo, deri ve mukozalardaki fonksiyonel melanositlerin kaybına bağlı olarak ortaya çıkan keskin sınırlı depigmente veya hipopigmente makül ve yamalarla karakterize progresif seyirli edinsel bir hastalıktır. Nadiren saçlar ve gözlerde de pigment kaybı görülebilmektedir. Lezyonlar vücudun herhangi bir yerinde ve herhangi bir yaşta ortaya çıkabilmektedir.", "qas": [ { "question": "Vitiligo hangi hücrelerin kaybına bağlı olarak ortaya çıkar?", "id": 2371, "answers": [ { "text": "melanositler", "answer_start": 44 } ] }, { "question": "Vitiligo nasıl bir hastalık olarak tanımlanır?", "id": 2372, "answers": [ { "text": "progresif seyirli edinsel", "answer_start": 168 } ] }, { "question": "Vitiligo hangi yapıları etkileyebilir?", "id": 2373, "answers": [ { "text": "deri ve mukozalardaki", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Vitiligoda nadiren nerelerde pigment kaybı görülebilir?", "id": 2374, "answers": [ { "text": "saçlar ve gözlerde", "answer_start": 219 } ] }, { "question": "Vitiligo hangi yaşta ortaya çıkabilir?", "id": 2375, "answers": [ { "text": "herhangi bir yaşta", "answer_start": 316 } ] }, { "question": "Vitiligo lezyonları vücudun neresinde ortaya çıkabilir?", "id": 2376, "answers": [ { "text": "vücudun herhangi bir yerinde", "answer_start": 284 } ] }, { "question": "Vitiligo ile ilişkili pigment kaybı genellikle hangi iki tür lekelerle karakterizedir?", "id": 2377, "answers": [ { "text": "depigmente veya hipopigmente makül ve yamalarla", "answer_start": 108 } ] }, { "question": "Vitiligo lezyonları vücudun neresinde ortaya çıkabilir?", "id": 2378, "answers": [ { "text": "vücudun herhangi bir yerinde", "answer_start": 284 } ] }, { "question": "Vitiligoda hangi hücresel yapıların kaybı yaşanır?", "id": 2379, "answers": [ { "text": "melanositler", "answer_start": 44 } ] }, { "question": "Vitiligo genellikle hangi tür cilt lezyonlarıyla seyreder?", "id": 2380, "answers": [ { "text": "depigmente veya hipopigmente makül ve yamalarla", "answer_start": 108 } ] } ] }, { "context": "PKOS uzun dönemde metabolik ve kardiyovasküler komplikasyonlarla sonuçlanabilen yaygın bir sendromdur. PKOS tanısı açısından yüksek sensitivite ve spesifiteye sahip belirteç arayışı birçok çalışmaya konu olmuştur. Bu çalışmada PKOS tanısı almış hastalarda serum insulin like peptide 5 (INSL5) düzeylerinin incelenmesi ve INSL5’in AMH, hormonal ve metabolik parametrelerle ilişkisinin araştırılması hedeflenmiştir.", "qas": [ { "question": "PKOS uzun dönemde hangi komplikasyonlarla sonuçlanabilir?", "id": 2381, "answers": [ { "text": "metabolik ve kardiyovasküler", "answer_start": 18 } ] }, { "question": "PKOS nasıl bir sendromdur?", "id": 2382, "answers": [ { "text": "yaygın", "answer_start": 80 } ] }, { "question": "PKOS tanısı açısından neye sahip bir belirteç arayışı birçok çalışmaya konu olmuştur?", "id": 2383, "answers": [ { "text": "yüksek sensitivite ve spesifiteye", "answer_start": 125 } ] }, { "question": "Bu çalışmada PKOS tanısı almış hastalarda hangi düzeylerin incelenmesi hedeflenmiştir?", "id": 2384, "answers": [ { "text": "serum insulin like peptide 5 (INSL5)", "answer_start": 256 } ] }, { "question": "Bu çalışmada hangi belirteç ile PKOS tanısı almış hastalarda incelenmesi hedeflenmiştir?", "id": 2385, "answers": [ { "text": "serum insulin like peptide 5 (INSL5)", "answer_start": 256 } ] }, { "question": "INSL5'in hangi parametrelerle ilişkisi araştırılmıştır?", "id": 2386, "answers": [ { "text": "AMH, hormonal ve metabolik", "answer_start": 330 } ] }, { "question": "PKOS tanısı açısından yüksek sensitivite ve spesifiteye sahip belirteç arayışı neye konu olmuştur?", "id": 2387, "answers": [ { "text": "birçok çalışmaya", "answer_start": 182 } ] }, { "question": "Bu çalışmada PKOS tanısı almış hastalarda ne araştırılması hedeflenmiştir?", "id": 2388, "answers": [ { "text": "INSL5’in AMH, hormonal ve metabolik parametrelerle ilişkisinin", "answer_start": 321 } ] }, { "question": "PKOS tanısı almış hastalarda hangi peptid düzeyleri incelenmiştir?", "id": 2389, "answers": [ { "text": "serum insulin like peptide 5", "answer_start": 256 } ] }, { "question": "INSL5'in ne ile ilişkisi araştırılmıştır?", "id": 2390, "answers": [ { "text": "AMH, hormonal ve metabolik parametreler", "answer_start": 330 } ] } ] }, { "context": "AKS’ler hayatı tehdit eden bir hastalık grubu olduğu için erken tanınması ve tedavi edilmesi önemlidir. Acile başvuran hastalarda tanıda kullanılan anamnez, fizik muayene, EKG gibi geleneksel yöntemler hastaların bir kısmında tanıyı koymada yetersiz kalmaktadır. Yapılan çalışmalar akut miyokard enfarktüsü hastalarının %2-5’inin acilden yanlış tanılarla taburcu edildiğini göstermektedir. Bu nedenle risk hesaplama sistemi ve biyokimyasal kardiyak belirteçler tanıda önemli bir yardımcıdır.", "qas": [ { "question": "AKS'lerin erken tanınması ve tedavi edilmesi neden önemlidir?", "id": 2391, "answers": [ { "text": "hayatı tehdit eden bir hastalık grubu olduğu", "answer_start": 8 } ] }, { "question": "Acile başvuran hastalarda tanıda kullanılan geleneksel yöntemler nelerdir?", "id": 2392, "answers": [ { "text": "anamnez, fizik muayene, EKG", "answer_start": 148 } ] }, { "question": "Geleneksel yöntemler hastaların bir kısmında ne yapmada yetersiz kalmaktadır?", "id": 2393, "answers": [ { "text": "tanıyı koyma", "answer_start": 226 } ] }, { "question": "Yapılan çalışmalar akut miyokard enfarktüsü hastalarının yüzde kaçının acilden yanlış tanılarla taburcu edildiğini göstermektedir?", "id": 2394, "answers": [ { "text": "%2-5", "answer_start": 320 } ] }, { "question": "Hangi yöntemler tanıda önemli bir yardımcıdır?", "id": 2395, "answers": [ { "text": "risk hesaplama sistemi ve biyokimyasal kardiyak belirteçler", "answer_start": 401 } ] }, { "question": "Geleneksel yöntemler hastalar için neyde yetersizdir?", "id": 2396, "answers": [ { "text": "tanıyı koyma", "answer_start": 226 } ] }, { "question": "Yapılan çalışmalar akut miyokard enfarktüsü hastalarının ne kadarının yanlış tanılarla taburcu edildiğini göstermektedir?", "id": 2397, "answers": [ { "text": "%2-5", "answer_start": 320 } ] }, { "question": "AKS’lerin ne olması nedeniyle erken tanınması önemlidir?", "id": 2398, "answers": [ { "text": "hayatı tehdit eden bir hastalık grubu", "answer_start": 8 } ] }, { "question": "Hangi hastalık grubu için erken tanı ve tedavi önemlidir?", "id": 2399, "answers": [ { "text": "AKS’ler", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Hangi geleneksel yöntemler tanıyı koymada yetersiz kalabilmektedir?", "id": 2400, "answers": [ { "text": "anamnez, fizik muayene, EKG", "answer_start": 148 } ] } ] }, { "context": "Kronik ağrı bir hastalık sürecidir, nörolojik, psikolojik ve fizyolojik bileşenler ile otonom bozukluğun kalıcı semptomudur. Değerlendirme kapsamı açısından, akut ağrıyla kronik ağrıyı birbirinden ayırmak önemlidir (25,26,27). Uluslararası Ağrı Teşkilatı kronik ağrıyı “normal iyileşme zamanı üzerinde devam eden ağrı” olarak tanımlar. Değişik yaklaşımlar olsa da en fazla benimsenen 3 ayı geçen ağrıyı kronik ağrı olarak kabul etmektir (24-26). Kronik ağrının sadece somatik patolojilerden değil aynı zamanda psikolojik ve sosyal faktörlerden de etkileniyor olmasının bilinmesiyle, kronik ağrıya multidisipliner uygulamalar çeşitli kapsamlı yaklaşımlarla kabul görmüştür.", "qas": [ { "question": "Kronik ağrı nedir?", "id": 2401, "answers": [ { "text": "bir hastalık sürecidir", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "Akut ağrı ile kronik ağrıyı birbirinden ayırmak neden önemlidir?", "id": 2402, "answers": [ { "text": "Değerlendirme kapsamı açısından", "answer_start": 125 } ] }, { "question": "Uluslararası Ağrı Teşkilatı kronik ağrıyı nasıl tanımlar?", "id": 2403, "answers": [ { "text": "normal iyileşme zamanı üzerinde devam eden ağrı", "answer_start": 270 } ] }, { "question": "En fazla benimsenen yaklaşıma göre kronik ağrı nasıl tanımlanır?", "id": 2404, "answers": [ { "text": "3 ayı geçen ağrıyı", "answer_start": 384 } ] }, { "question": "Kronik ağrı hangi faktörlerden etkilenir?", "id": 2405, "answers": [ { "text": "psikolojik ve sosyal", "answer_start": 510 } ] }, { "question": "Kronik ağrıya hangi tür uygulamalar kabul görmüştür?", "id": 2406, "answers": [ { "text": "multidisipliner uygulamalar", "answer_start": 597 } ] }, { "question": "Uluslararası Ağrı Teşkilatı'na göre kronik ağrı ne zaman devam eden ağrıdır?", "id": 2407, "answers": [ { "text": "normal iyileşme zamanı", "answer_start": 270 } ] }, { "question": "Kronik ağrı hangi bileşenlerle karakterizedir?", "id": 2408, "answers": [ { "text": "nörolojik, psikolojik ve fizyolojik", "answer_start": 36 } ] }, { "question": "Kronik ağrı sadece somatik patolojilerden mi etkilenir?", "id": 2409, "answers": [ { "text": "psikolojik ve sosyal faktörlerden", "answer_start": 510 } ] }, { "question": "Kronik ağrıyı ne açısından akut ağrıdan ayırmak neden önemlidir?", "id": 2410, "answers": [ { "text": "Değerlendirme", "answer_start": 125 } ] } ] }, { "context": "Demir eksikliği anemisi; pediatrik, adölesan, reprodüktif yetişkin ve geriatrik popülasyonda sık rastlanılan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Demir eksikliği anemisi, en sık rastlanılan anemidir ve kadınlarda daha sık görülmektedir. Aneminin en sık sebebi kan kaybıdır ve menstrüasyon kanamaları kadınlardaki en sık sebeptir. Demir alım yetersizliği, azalmış demir emilimi, artmış demir ihtiyacı ve artmış demir kaybı demir eksikliğinin dört ana mekanizmasıdır. Klinik olarak geniş bir yelpazeye sahip olan demir eksikliği anemisi, bazı hastalarda asemptomatik seyredebilirken, bazılarında kalp yetersizliği bulguları ile prezente olabilir. Tanısı laboratuvar ile konulan demir eksikliği anemisi, hipokromi ve mikrositoz, serum demir ve ferritin düzeyinin azalması, transferrin satürasyonunda düşüş ve total demir bağlama kapasitesinde artış ile karakterizedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerileri doğrultusunda öncelikli tedavi, diyet bazlı yaklaşımdır. Diyetin yetersiz olması durumunda, oral demir replasman tedavisi önerilmektedir. Oral demir tedavisine yanıtsız veya tedaviyi tolere edemeyen hastalarda intravenöz demir tedavisi tercih edilmelidir.", "qas": [ { "question": "Demir eksikliği anemisi hangi popülasyonlarda sık rastlanılan bir sorundur?", "id": 2411, "answers": [ { "text": "pediatrik, adölesan, reprodüktif yetişkin ve geriatrik", "answer_start": 25 } ] }, { "question": "Demir eksikliği anemisi kadınlarda en sık hangi sebepten dolayı görülür?", "id": 2412, "answers": [ { "text": "menstrüasyon kanamaları", "answer_start": 274 } ] }, { "question": "Demir eksikliği anemisinin dört ana mekanizması nelerdir?", "id": 2413, "answers": [ { "text": "Demir alım yetersizliği, azalmış demir emilimi, artmış demir ihtiyacı ve artmış demir kaybı", "answer_start": 328 } ] }, { "question": "Demir eksikliği anemisinin tanısı nasıl konulur?", "id": 2414, "answers": [ { "text": "laboratuvar", "answer_start": 650 } ] }, { "question": "Demir eksikliği anemisinin karakteristik laboratuvar bulguları nelerdir?", "id": 2415, "answers": [ { "text": "hipokromi ve mikrositoz", "answer_start": 699 } ] }, { "question": "Demir eksikliği anemisinin tedavisinde Dünya Sağlık Örgütü'nün öncelikli önerisi nedir?", "id": 2416, "answers": [ { "text": "diyet bazlı yaklaşımdır", "answer_start": 930 } ] }, { "question": "Diyetin yetersiz olması durumunda hangi tedavi önerilmektedir?", "id": 2417, "answers": [ { "text": "oral demir replasman tedavisi", "answer_start": 990 } ] }, { "question": "Oral demir tedavisine yanıtsız olan veya tolere edemeyen hastalarda hangi tedavi tercih edilmelidir?", "id": 2418, "answers": [ { "text": "intravenöz demir tedavisi", "answer_start": 1108 } ] }, { "question": "Demir eksikliği anemisinin en sık sebebi nedir?", "id": 2419, "answers": [ { "text": "kan kaybıdır", "answer_start": 258 } ] }, { "question": "Demir eksikliği anemisi bazı hastalarda hangi bulgularla prezente olabilir?", "id": 2420, "answers": [ { "text": "kalp yetersizliği", "answer_start": 592 } ] } ] }, { "context": "Uretra darlığı olan hastalar; idrar yaparken zorlanma, idrar akımında zayıflama, mesanenin tam boşaltılamaması hissi, işeme sonrası damlama, sık tuvalete gitme gibi alt üriner sistem semptom ve bulguları ile başvurabilirler. Bazen tablo daha da ağırlaşıp hastalar tekrarlayan üriner sistem enfeksiyonu, prostatit, epididimit, orşit, mesane taşı ve hatta postrenal akut böbrek yetmezliği de başvuru nedeni olabilir. Komplet darlıklarda ise akut üriner retansiyon gelişebilir ve suprapubik mesane kateterine ihtiyaç duyulabilir. Doğru tanı ve tedavi için ayrıntılı öykü alınmalı, detaylı fizik muayene yapılarak mea, penil ve skrotal patolojiler değerlendirilmelidir. Özellikle liken skleroziste inspeksiyon ve anterior uretradaki skar dokularının palpasyonu tanıda önemli bir basamaktır.", "qas": [ { "question": "Uretra darlığı olan hastalarda hangi semptomlar görülebilir?", "id": 2421, "answers": [ { "text": "idrar yaparken zorlanma, idrar akımında zayıflama, mesanenin tam boşaltılamaması hissi, işeme sonrası damlama, sık tuvalete gitme gibi alt üriner sistem semptom ve bulguları", "answer_start": 30 } ] }, { "question": "Uretra darlığı olan hastalarda tablo ağırlaştığında hangi durumlar başvuru nedeni olabilir?", "id": 2422, "answers": [ { "text": "tekrarlayan üriner sistem enfeksiyonu, prostatit, epididimit, orşit, mesane taşı ve hatta postrenal akut böbrek yetmezliği", "answer_start": 264 } ] }, { "question": "Komplet darlıklarda ne gelişebilir?", "id": 2423, "answers": [ { "text": "akut üriner retansiyon", "answer_start": 439 } ] }, { "question": "Komplet darlıklarda hangi tıbbi cihaza ihtiyaç duyulabilir?", "id": 2424, "answers": [ { "text": "suprapubik mesane kateterine", "answer_start": 477 } ] }, { "question": "Uretra darlığında doğru tanı ve tedavi için ne yapılmalıdır?", "id": 2425, "answers": [ { "text": "ayrıntılı öykü alınmalı, detaylı fizik muayene yapılarak mea, penil ve skrotal patolojiler değerlendirilmelidir", "answer_start": 553 } ] }, { "question": "Liken skleroziste tanıda önemli bir basamak nedir?", "id": 2426, "answers": [ { "text": "inspeksiyon ve anterior uretradaki skar dokularının palpasyonu", "answer_start": 694 } ] }, { "question": "Hangi durum uretra darlığı olan hastalarda akut üriner retansiyon riskini artırabilir?", "id": 2427, "answers": [ { "text": "Komplet darlıklarda", "answer_start": 415 } ] }, { "question": "Uretra darlığı olan hastalarda liken sklerozis varlığında tanıda neye dikkat edilmelidir?", "id": 2428, "answers": [ { "text": "inspeksiyon ve anterior uretradaki skar dokularının palpasyonu", "answer_start": 694 } ] }, { "question": "Uretra darlığı olan hastalarda tekrarlayan hangi enfeksiyon görülebilir?", "id": 2429, "answers": [ { "text": "üriner sistem enfeksiyonu", "answer_start": 276 } ] }, { "question": "Hangi tür kateter uretra darlığı olan hastalarda gerekebilir?", "id": 2430, "answers": [ { "text": "suprapubik mesane kateterine", "answer_start": 477 } ] } ] }, { "context": "Uretra darlığı olan hastalar; idrar yaparken zorlanma, idrar akımında zayıflama, mesanenin tam boşaltılamaması hissi, işeme sonrası damlama, sık tuvalete gitme gibi alt üriner sistem semptom ve bulguları ile başvurabilirler. Bazen tablo daha da ağırlaşıp hastalar tekrarlayan üriner sistem enfeksiyonu, prostatit, epididimit, orşit, mesane taşı ve hatta postrenal akut böbrek yetmezliği de başvuru nedeni olabilir. Komplet darlıklarda ise akut üriner retansiyon gelişebilir ve suprapubik mesane kateterine ihtiyaç duyulabilir. Doğru tanı ve tedavi için ayrıntılı öykü alınmalı, detaylı fizik muayene yapılarak mea, penil ve skrotal patolojiler değerlendirilmelidir. Özellikle liken skleroziste inspeksiyon ve anterior uretradaki skar dokularının palpasyonu tanıda önemli bir basamaktır.", "qas": [ { "question": "Uretra darlığı olan hastalarda hangi semptomlar görülebilir?", "id": 2431, "answers": [ { "text": "idrar yaparken zorlanma, idrar akımında zayıflama, mesanenin tam boşaltılamaması hissi, işeme sonrası damlama, sık tuvalete gitme gibi alt üriner sistem semptom ve bulguları", "answer_start": 30 } ] }, { "question": "Uretra darlığı olan hastalarda tablo ağırlaştığında hangi durumlar başvuru nedeni olabilir?", "id": 2432, "answers": [ { "text": "tekrarlayan üriner sistem enfeksiyonu, prostatit, epididimit, orşit, mesane taşı ve hatta postrenal akut böbrek yetmezliği", "answer_start": 264 } ] }, { "question": "Komplet darlıklarda ne gelişebilir?", "id": 2433, "answers": [ { "text": "akut üriner retansiyon", "answer_start": 439 } ] }, { "question": "Komplet darlıklarda hangi tıbbi cihaza ihtiyaç duyulabilir?", "id": 2434, "answers": [ { "text": "suprapubik mesane kateterine", "answer_start": 477 } ] }, { "question": "Uretra darlığında doğru tanı ve tedavi için ne yapılmalıdır?", "id": 2435, "answers": [ { "text": "ayrıntılı öykü alınmalı, detaylı fizik muayene yapılarak mea, penil ve skrotal patolojiler değerlendirilmelidir", "answer_start": 553 } ] }, { "question": "Liken skleroziste tanıda önemli bir basamak nedir?", "id": 2436, "answers": [ { "text": "inspeksiyon ve anterior uretradaki skar dokularının palpasyonu", "answer_start": 694 } ] }, { "question": "Hangi durum uretra darlığı olan hastalarda akut üriner retansiyon riskini artırabilir?", "id": 2437, "answers": [ { "text": "Komplet darlıklarda", "answer_start": 415 } ] }, { "question": "Uretra darlığı olan hastalarda liken sklerozis varlığında tanıda neye dikkat edilmelidir?", "id": 2438, "answers": [ { "text": "anterior uretradaki skar dokularının palpasyonu", "answer_start": 709 } ] }, { "question": "Uretra darlığı olan hastalarda tekrarlayan hangi enfeksiyonlar görülebilir?", "id": 2439, "answers": [ { "text": "üriner sistem enfeksiyonu", "answer_start": 276 } ] }, { "question": "Hangi tür kateter uretra darlığı olan hastalarda gerekebilir?", "id": 2440, "answers": [ { "text": "suprapubik mesane kateterine", "answer_start": 477 } ] } ] }, { "context": "Pulmoner emboli (PE) tanım olarak pulmoner arterin veya dallarından birinin vücudun başka yerinde oluşan trombüs veya trombüs dışı (yağ, hava, amniyotik sıvı vb.) maddelerle geçişinin engellenmesi ile oluşan ve acil tanı konulmadığı zaman hayatı tehdit edici bir klinik durumdur. Pulmoner emboli %90 oranında alt ekstremite derin bacak venlerinden kopan trombüs parçasına bağlı gelişmektedir. PTE ve DVT’nin birlikte görüldüğü tabloya ise venöz tromboembolizm (VTE) adı verilir.", "qas": [ { "question": "Pulmoner emboli (PE) nedir?", "id": 2441, "answers": [ { "text": "hayatı tehdit edici bir klinik durumdur", "answer_start": 239 } ] }, { "question": "Pulmoner emboli en sık nereden kopan trombüs parçasına bağlı gelişir?", "id": 2442, "answers": [ { "text": "alt ekstremite derin bacak venlerinden", "answer_start": 309 } ] }, { "question": "Pulmoner embolinin gelişme nedeni olan maddeler nelerdir?", "id": 2443, "answers": [ { "text": "trombüs veya trombüs dışı (yağ, hava, amniyotik sıvı vb.) maddeler", "answer_start": 105 } ] }, { "question": "Acil tanı konulmadığı zaman hayatı tehdit edici bir klinik durum olan nedir?", "id": 2444, "answers": [ { "text": "Pulmoner emboli", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Pulmoner embolinin %90 oranında gelişme nedeni nedir?", "id": 2445, "answers": [ { "text": "trombüs parçasına", "answer_start": 354 } ] }, { "question": "Venöz tromboembolizm (VTE) hangi durumların birlikte görüldüğü tabloya denir?", "id": 2446, "answers": [ { "text": "PTE ve DVT", "answer_start": 393 } ] }, { "question": "Pulmoner emboli nasıl bir durumdur?", "id": 2447, "answers": [ { "text": "hayatı tehdit edici", "answer_start": 239 } ] }, { "question": "Venöz tromboembolizm (VTE) nedir?", "id": 2448, "answers": [ { "text": "PTE ve DVT", "answer_start": 393 } ] }, { "question": "Pulmoner emboli tanımında geçen trombüs dışı maddelere örnek nedir?", "id": 2449, "answers": [ { "text": "yağ, hava, amniyotik sıvı", "answer_start": 132 } ] }, { "question": "Pulmoner emboli gelişiminde %90 oranında sorumlu olan damar yapısı nedir?", "id": 2450, "answers": [ { "text": "alt ekstremite derin bacak venleri", "answer_start": 309 } ] } ] }, { "context": "Varikosel tedavisinde en değerli tedavi yöntemi açık cerrahidir. Diğer yöntemler; radyolojik (perkütan embolizasyon) ve laparoskopik cerrahidir. Açık cerrahi; yüksek inguinal, inguinal, subinguinal ve skrotal yaklaşımla yapılabilmektedir. Varikosel tedavisinde amaç; testiküler arteri, lenf damarlarını, vas deferens ve damarlarını koruyarak tüm internal ve eksternal spermatik ven dallarını bağlamaktır. Ameliyat sonrası testiküler venöz drenaj, vas deferensin venlerinden olur.", "qas": [ { "question": "Varikosel tedavisinde en değerli tedavi yöntemi nedir?", "id": 2451, "answers": [ { "text": "açık cerrahi", "answer_start": 48 } ] }, { "question": "Varikosel tedavisinde kullanılan diğer yöntemler nelerdir?", "id": 2452, "answers": [ { "text": "radyolojik (perkütan embolizasyon) ve laparoskopik cerrahi", "answer_start": 82 } ] }, { "question": "Açık cerrahi varikosel tedavisinde hangi yaklaşımlarla yapılabilmektedir?", "id": 2453, "answers": [ { "text": "yüksek inguinal, inguinal, subinguinal ve skrotal", "answer_start": 159 } ] }, { "question": "Varikosel tedavisinde amaç nedir?", "id": 2454, "answers": [ { "text": "tüm internal ve eksternal spermatik ven dallarını bağlamak", "answer_start": 342 } ] }, { "question": "Ameliyat sonrası testiküler venöz drenaj nasıl sağlanır?", "id": 2455, "answers": [ { "text": "vas deferensin venlerinden", "answer_start": 447 } ] }, { "question": "Varikosel tedavisinde açık cerrahi dışında hangi yöntemler uygulanabilir?", "id": 2456, "answers": [ { "text": "radyolojik (perkütan embolizasyon) ve laparoskopik cerrahi", "answer_start": 82 } ] }, { "question": "Varikosel tedavisinde ameliyat sonrası hangi damarlar üzerinden drenaj sağlanır?", "id": 2457, "answers": [ { "text": "vas deferensin venlerinden", "answer_start": 447 } ] }, { "question": "Varikosel tedavisinde açık cerrahi hangi yaklaşımlar kullanılarak yapılabilir?", "id": 2458, "answers": [ { "text": "yüksek inguinal, inguinal, subinguinal ve skrotal", "answer_start": 159 } ] }, { "question": "Varikosel tedavisinde bağlanması gereken damarlar nelerdir?", "id": 2459, "answers": [ { "text": "testiküler arteri, lenf damarlarını, vas deferens ve damarlarını koruyarak tüm internal ve eksternal spermatik ven dallarını", "answer_start": 267 } ] }, { "question": "Varikosel tedavisinde açık cerrahinin amacı nedir?", "id": 2460, "answers": [ { "text": "tüm internal ve eksternal spermatik ven dallarını bağlamak", "answer_start": 342 } ] } ] }, { "context": "Canlıda yaşamın sürdürülmesi için enerji oluşumu sırasında metabolizma olayları meydana gelir. Metabolizma esnasında oksijen ürünlerinin fazla üretilmesi veya taşınmasının azalması durumunda hücrenin redoks durumu değişime uğrar. Serbest radikaller fazla olan enerjileriyle ve küçük boyutlarıyla hücresel makromolekülleri okside edebilirler. Çok fazla hücrenin kontrolsüz oksidasyonu gerçekleşirse, oksidatif stres diye adlandırdığımız olay meydana gelir. Oksidatif stres ile beraber meydana gelen Serbest Oksijen Radikalleri (SOR) diye adlandırılan moleküller özellikle DNA, lipid ve protein gibi hücrelerin yapılarını olumsuz etkilerler.", "qas": [ { "question": "Enerji oluşumu sırasında canlıda hangi olaylar meydana gelir?", "id": 2461, "answers": [ { "text": "metabolizma olayları", "answer_start": 59 } ] }, { "question": "Metabolizma esnasında hücrenin redoks durumu ne zaman değişir?", "id": 2462, "answers": [ { "text": "oksijen ürünlerinin fazla üretilmesi veya taşınmasının azalması durumunda", "answer_start": 117 } ] }, { "question": "Serbest radikaller hücresel makromolekülleri nasıl etkiler?", "id": 2463, "answers": [ { "text": "okside", "answer_start": 322 } ] }, { "question": "Oksidatif stres ne zaman meydana gelir?", "id": 2464, "answers": [ { "text": "Çok fazla hücrenin kontrolsüz oksidasyonu gerçekleşirse", "answer_start": 342 } ] }, { "question": "Serbest Oksijen Radikalleri (SOR) hücrelerin hangi yapılarını olumsuz etkiler?", "id": 2465, "answers": [ { "text": "DNA, lipid ve protein", "answer_start": 571 } ] }, { "question": "Hangi moleküller oksidatif stres ile beraber meydana gelir?", "id": 2466, "answers": [ { "text": "Serbest Oksijen Radikalleri", "answer_start": 498 } ] }, { "question": "Hücrenin redoks durumu ne zaman değişime uğrar?", "id": 2467, "answers": [ { "text": "Metabolizma esnasında oksijen ürünlerinin fazla üretilmesi veya taşınmasının azalması durumunda", "answer_start": 95 } ] }, { "question": "Serbest Oksijen Radikalleri (SOR) hangi hücresel bileşenleri olumsuz etkiler?", "id": 2468, "answers": [ { "text": "DNA, lipid ve protein", "answer_start": 571 } ] }, { "question": "Oksidatif stres nedir?", "id": 2469, "answers": [ { "text": "Çok fazla hücrenin kontrolsüz oksidasyonu gerçekleşirse", "answer_start": 342 } ] }, { "question": "Serbest radikaller neyi okside edebilirler?", "id": 2470, "answers": [ { "text": "hücresel makromolekülleri", "answer_start": 296 } ] } ] }, { "context": "Diyabet, hastalarda uzun dönemde başta kardiyovasküler komplikasyonlar olmak üzere retinopati, nöropati, nefropati gibi ek sorunlara yol açabilir. Örneğin tip 2 DM hastaların, diyabetik olmayan popülasyona göre koroner arter hastalığı geliştirme riski 2-4 kat daha yüksektir. Erişkin yaştaki DM hastalarında en önemli körlük nedeni diyabete bağlı gelişen retinopatidir. Glisemik kontrol sağlanması bu riski en düşük düzeyde tutar. Glisemik kontrolün sıkı sağlanması yine diyabete bağlı nefropati gelişim riskini de azaltır.", "qas": [ { "question": "Diyabet hastalarında uzun dönemde hangi ek sorunlar ortaya çıkabilir?", "id": 2471, "answers": [ { "text": "başta kardiyovasküler komplikasyonlar olmak üzere retinopati, nöropati, nefropati", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "Tip 2 DM hastalarının koroner arter hastalığı geliştirme riski diyabetik olmayan popülasyona göre ne kadar daha yüksektir?", "id": 2472, "answers": [ { "text": "2-4 kat", "answer_start": 252 } ] }, { "question": "Erişkin yaştaki DM hastalarında en önemli körlük nedeni nedir?", "id": 2473, "answers": [ { "text": "diyabete bağlı gelişen retinopati", "answer_start": 332 } ] }, { "question": "Glisemik kontrol sağlanması neyi en düşük düzeyde tutar?", "id": 2474, "answers": [ { "text": "riski", "answer_start": 246 } ] }, { "question": "Glisemik kontrolün sıkı sağlanması hangi riski azaltır?", "id": 2475, "answers": [ { "text": "diyabete bağlı nefropati gelişim riskini", "answer_start": 471 } ] }, { "question": "Diyabet hangi tür komplikasyonlara yol açabilir?", "id": 2476, "answers": [ { "text": "kardiyovasküler", "answer_start": 39 } ] }, { "question": "Tip 2 DM hastalarının koroner arter hastalığı geliştirme riski nedir?", "id": 2477, "answers": [ { "text": "2-4 kat daha yüksektir", "answer_start": 252 } ] }, { "question": "Diyabet hastalarında glisemik kontrol sağlanması neden önemlidir?", "id": 2478, "answers": [ { "text": "diyabete bağlı nefropati gelişim riskini de azaltır", "answer_start": 471 } ] }, { "question": "Erişkin yaştaki DM hastalarında en önemli körlük nedeni nedir?", "id": 2479, "answers": [ { "text": "diyabete bağlı gelişen retinopati", "answer_start": 332 } ] }, { "question": "Glisemik kontrolün sıkı sağlanması hangi komplikasyonun gelişim riskini azaltır?", "id": 2480, "answers": [ { "text": "diyabete bağlı nefropati gelişim riskini", "answer_start": 471 } ] } ] }, { "context": "Yeme bozukluklarının toplumda görülme sıklığı gün geçtikçe artmakta olup giderek daha ciddi bir sağlık sorunu oluşturmaktadır. Görülme sıklığındaki bu artışın pek çok nedeni olabilir. Bu nedenler arasında tanı koyma ve değerlendirme araçlarındaki gelişmeler, tedavi seçeneklerindeki ilerlemeler, hastalığa karşı giderek artan farkındalık düzeyi ve Batı kültürü toplumlarında kişinin başarılı ve mutlu hissetmek için uygun bir vücuda sahip olma şartını öne süren baskıların artışı sayılabilir. Olumsuz beden imajı ve düşük benlik saygısı, şişmanlamaktan korkma, kronik biçimde diyet yapma ve zayıf olmaya yönelten sosyal baskıların olması, yeme bozuklukları için belirtilmiş risk faktörlerinden bazılarıdır. Yeme bozuklukları genelde ergenlik ya da erken erişkinlik dönemlerinde ortaya çıkar, ancak bazı bildirilen olgularda çocuklukta veya erişkinliğin ileri dönemlerinde de ortaya çıktığı gösterilmiştir. Anoreksiya nervoza (AN) genel olarak en sık erken-orta ergenlik, Blumia nervoza (BN) ise en sık geç ergenlik ve erken erişkinlik dönemlerinde ortaya çıkmaktadır.", "qas": [ { "question": "Yeme bozukluklarının toplumda görülme sıklığı nasıl bir eğilim göstermektedir?", "id": 2481, "answers": [ { "text": "gün geçtikçe artmakta", "answer_start": 46 } ] }, { "question": "Yeme bozukluklarının görülme sıklığındaki artışın nedenleri arasında neler sayılabilir?", "id": 2482, "answers": [ { "text": "tanı koyma ve değerlendirme araçlarındaki gelişmeler, tedavi seçeneklerindeki ilerlemeler, hastalığa karşı giderek artan farkındalık düzeyi ve Batı kültürü toplumlarında kişinin başarılı ve mutlu hissetmek için uygun bir vücuda sahip olma şartını öne süren baskıların artışı", "answer_start": 205 } ] }, { "question": "Yeme bozuklukları için belirtilmiş risk faktörlerinden bazıları nelerdir?", "id": 2483, "answers": [ { "text": "Olumsuz beden imajı ve düşük benlik saygısı, şişmanlamaktan korkma, kronik biçimde diyet yapma ve zayıf olmaya yönelten sosyal baskıların olması", "answer_start": 493 } ] }, { "question": "Yeme bozuklukları genelde hangi dönemlerde ortaya çıkar?", "id": 2484, "answers": [ { "text": "ergenlik ya da erken erişkinlik", "answer_start": 733 } ] }, { "question": "Anoreksiya nervoza (AN) genellikle hangi dönemde ortaya çıkar?", "id": 2485, "answers": [ { "text": "erken-orta ergenlik", "answer_start": 950 } ] }, { "question": "Blumia nervoza (BN) en sık hangi dönemlerde ortaya çıkmaktadır?", "id": 2486, "answers": [ { "text": "geç ergenlik ve erken erişkinlik", "answer_start": 1002 } ] }, { "question": "Yeme bozukluklarının çocuklukta veya erişkinliğin ileri dönemlerinde ortaya çıkabileceği durumlar var mıdır?", "id": 2487, "answers": [ { "text": "bazı bildirilen olgularda çocuklukta veya erişkinliğin ileri dönemlerinde de ortaya çıktığı gösterilmiştir", "answer_start": 798 } ] }, { "question": "Yeme bozuklukları neden daha ciddi bir sağlık sorunu oluşturmaktadır?", "id": 2488, "answers": [ { "text": "Yeme bozukluklarının toplumda görülme sıklığı gün geçtikçe artmakta olup giderek", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Kişinin başarılı ve mutlu hissetmek için uygun bir vücuda sahip olma şartını öne süren baskılar hangi kültürde artış göstermektedir?", "id": 2489, "answers": [ { "text": "Batı kültürü", "answer_start": 348 } ] }, { "question": "Olumsuz beden imajı ve düşük benlik saygısı yeme bozuklukları için ne tür faktörlerdendir?", "id": 2490, "answers": [ { "text": "risk faktörlerinden", "answer_start": 674 } ] } ] }, { "context": "Ağrı; “gerçek ya da potansiyel doku hasarına bağlı hoş olmayan bir duyusal ve duygusal deneyim” olarak tanımlanmaktadır. Acının her zaman hem fiziksel hem de duygusal bir bileşeni olduğu kabul edilir. Hem fizyolojik bir his hem de bu hisse karşılık duygusal bir tepkidir. Bazı durumlarda, belirgin doku yaralanması olmadığında da ağrı yaşanabilir. Ancak yaşanan bu ağrı daha az “gerçek” değildir. Yeni bilgiler ağrı deneyimini, periferik ve merkezi sinir sisteminin birden fazla alanında meydana gelen birçok faktörden etkilenen karmaşık bir nörobiyolojik deneyim olarak görmenin ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Bu faktörlerin bazıları kolayca tanımlanabilirken bazıları henüz net değildir.", "qas": [ { "question": "Ağrı nasıl tanımlanmaktadır?", "id": 2491, "answers": [ { "text": "gerçek ya da potansiyel doku hasarına bağlı hoş olmayan bir duyusal ve duygusal deneyim", "answer_start": 7 } ] }, { "question": "Acının her zaman hangi bileşenleri olduğu kabul edilir?", "id": 2492, "answers": [ { "text": "hem fiziksel hem de duygusal", "answer_start": 138 } ] }, { "question": "Ağrı hem fizyolojik hem de ne tür bir tepkidir?", "id": 2493, "answers": [ { "text": "duygusal", "answer_start": 78 } ] }, { "question": "Belirgin doku yaralanması olmadığında da ağrı yaşanabilir mi?", "id": 2494, "answers": [ { "text": "Bazı durumlarda", "answer_start": 272 } ] }, { "question": "Yeni bilgiler ağrı deneyimini nasıl görmenin önemli olduğunu vurgulamaktadır?", "id": 2495, "answers": [ { "text": "karmaşık bir nörobiyolojik deneyim olarak", "answer_start": 529 } ] }, { "question": "Ağrı deneyimini etkileyen faktörler nasıldır?", "id": 2496, "answers": [ { "text": "bazıları kolayca tanımlanabilirken bazıları henüz net değildir.", "answer_start": 637 } ] }, { "question": "Acının hem fiziksel hem de duygusal bir bileşeni olduğu ne zaman kabul edilir?", "id": 2497, "answers": [ { "text": "her zaman", "answer_start": 128 } ] }, { "question": "Yaşanan ağrının “gerçek” olma durumu belirgin doku yaralanması olmadığında nasıl etkilenir?", "id": 2498, "answers": [ { "text": "daha az “gerçek” değildir", "answer_start": 370 } ] }, { "question": "Ağrı hangi sistemlerin birden fazla alanında meydana gelen faktörlerden etkilenir?", "id": 2499, "answers": [ { "text": "periferik ve merkezi sinir sisteminin", "answer_start": 428 } ] }, { "question": "Ağrı nedir?", "id": 2500, "answers": [ { "text": "gerçek ya da potansiyel doku hasarına bağlı hoş olmayan bir duyusal ve duygusal deneyim", "answer_start": 7 } ] } ] }, { "context": "Yaşlanmanın genetik, çevresel ve epigenetik mekanizmaların etkisi altında oluşan çoklu mekanizmaların katkı sağladığı moleküler ve hücresel hasarın ömür boyu birikmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu kümülatif moleküler ve selüler hasara çoklu fizyolojik sistemlerde fizyolojik rezervde azalma, azalmış fiziksel aktivite ve nutritional faktörlerin eşlik etmesi bozulmuş homeostaz ve dış stres etmenlerine artmış hassasiyet ile karakterize kırılganlık (frajilite) sendromunu oluşturur. İskelet kası kütle kaybı tüm yaş gruplarında biyolojik yaştan bağımsız olarak frajilite ve azalmış fizyolojik rezervin majör komponentidir. Histolojik olarak incelendiğinde iskelet kası 2 ana tip kas lifi (miyofiber) içerir: Tip 1 miyofiberler yavaş kasılma hızına sahiptir, oksidatif yolakları kullanır ve yorgunluğa dirençlidir. Tip 2 miyofiberler ise hızlı kasılma hızına sahiptir, glikolitik yolakları kullanır ve kolay yorulurlar. Yaşlanma ile tip 1 miyofiberler nispeten korunurken, yüksek yoğunluklu kas aktivitelerinde görevli tip 2 miyofiberlerde azalma olduğu düşünülmektedir. Zira yaşlılarda tip 1 miyofiberlerlerin kullanıldığı yürüme gibi egzersizler korunurken, tip 2 miyofiberlerin sorumlu olduğu yüksek yoğunluklu aktivitelerde azalma olmaktadır. Histolopatolojik olarak kas kütlesinin kesitsel alanında azalma, motor ünitelerin miktarında azalma ve kas dokusunun ‘myosteatosis’ olarak adlandırılan lipit infiltrasyonu görülmektedir. Ayrıca ağırlıklı olarak sarkopenide etkilenen hızlı kasılan ve glikolitik kapasiteleri yüksek tip 2 fiberlerin boyut ve miktarında azalma, filamanlarda ve Z çizgisinde düzensiz görünüm, sarkoplazmik retikulum proliferasyonu ve lipofuskin akümülasyonu izlenir.", "qas": [ { "question": "Yaşlanma hangi mekanizmaların etkisi altında oluşan hasardan kaynaklanmaktadır?", "id": 2501, "answers": [ { "text": "genetik, çevresel ve epigenetik", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "Kırılganlık (frajilite) sendromunu oluşturan faktörler nelerdir?", "id": 2502, "answers": [ { "text": "fizyolojik rezervde azalma, azalmış fiziksel aktivite ve nutritional faktörlerin eşlik etmesi bozulmuş homeostaz ve dış stres etmenlerine artmış hassasiyet", "answer_start": 273 } ] }, { "question": "İskelet kası kaç ana tip kas lifi içerir?", "id": 2503, "answers": [ { "text": "2", "answer_start": 677 } ] }, { "question": "Tip 1 miyofiberler hangi özelliklere sahiptir?", "id": 2504, "answers": [ { "text": "yavaş kasılma hızına", "answer_start": 735 } ] }, { "question": "Yaşlanma ile tip 2 miyofiberlerde ne olduğu düşünülmektedir?", "id": 2505, "answers": [ { "text": "azalma", "answer_start": 293 } ] }, { "question": "Yaşlılarda hangi tür egzersizler korunur?", "id": 2506, "answers": [ { "text": "yürüme", "answer_start": 1131 } ] }, { "question": "Histolopatolojik olarak yaşlanma ile kas kütlesinde ne tür değişiklikler görülür?", "id": 2507, "answers": [ { "text": "kas kütlesinin kesitsel alanında azalma, motor ünitelerin miktarında azalma ve kas dokusunun ‘myosteatosis’ olarak adlandırılan lipit infiltrasyonu", "answer_start": 1278 } ] }, { "question": "Sarkopenide etkilenen kas lifleri hangi özelliklere sahiptir?", "id": 2508, "answers": [ { "text": "hızlı kasılan ve glikolitik kapasiteleri", "answer_start": 1487 } ] }, { "question": "Yaşlanma ile hangi miyofiberler nispeten korunur?", "id": 2509, "answers": [ { "text": "Tip 1", "answer_start": 716 } ] }, { "question": "Yaşlılarda tip 2 miyofiberlerin sorumlu olduğu hangi aktivitelerde azalma olur?", "id": 2510, "answers": [ { "text": "yüksek yoğunluklu", "answer_start": 980 } ] } ] }, { "context": "Endometriozis, östrojene bağlı, iyi huylu, inflamatuar bir hastalıktır. Endometriozis, uterus kavitesi dışında başka bir yerde endometriyal gland ve stroman bulunması olarak tanımlanır. En sık pelvik bölgede overlerde, vezikouterin ve rektouterin boşluklarda, sakrouterin ligamanlarda, uterusun posteriorunda ve ligamentum latumun arka yüzeylerinde bulunur ancak vücudun herhangi bir yerinde de bulunabilir. Pelvik endometriotik implantlar peritoneal, ovaryan ve rektovajinal olmak üzere ayrılmıştır ve her birinin farklı endometriotik oluşumlar olduğu düşülmektedir. Endometriozis lezyonları malign olmamakla beraber yaygın olabilir ve dismenore, disparoni, kronik ağrı ve infertilite gibi klinik durumlara neden olabilir.", "qas": [ { "question": "Endometriozis nedir?", "id": 2511, "answers": [ { "text": "iyi huylu, inflamatuar bir hastalıktır", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "Endometriozis nasıl tanımlanır?", "id": 2512, "answers": [ { "text": "uterus kavitesi dışında başka bir yerde endometriyal gland ve stroman bulunması", "answer_start": 88 } ] }, { "question": "Endometriozis en sık hangi bölgelerde bulunur?", "id": 2513, "answers": [ { "text": "pelvik bölgede overlerde, vezikouterin ve rektouterin boşluklarda, sakrouterin ligamanlarda, uterusun posteriorunda ve ligamentum latumun arka yüzeylerinde", "answer_start": 196 } ] }, { "question": "Pelvik endometriotik implantlar nelerdir?", "id": 2514, "answers": [ { "text": "peritoneal, ovaryan ve rektovajinal", "answer_start": 444 } ] }, { "question": "Endometriozis lezyonları hangi klinik durumlara neden olabilir?", "id": 2515, "answers": [ { "text": "dismenore, disparoni, kronik ağrı ve infertilite", "answer_start": 645 } ] }, { "question": "Endometriozis lezyonları malign midir?", "id": 2516, "answers": [ { "text": "yaygın olabilir", "answer_start": 626 } ] }, { "question": "Endometriozis hangi hormonla ilişkilidir?", "id": 2517, "answers": [ { "text": "östrojen", "answer_start": 15 } ] }, { "question": "Endometriozis vücudun hangi bölgelerinde bulunabilir?", "id": 2518, "answers": [ { "text": "vücudun herhangi bir yerinde", "answer_start": 367 } ] }, { "question": "Pelvik endometriotik implantlar kaça ayrılır?", "id": 2519, "answers": [ { "text": "peritoneal, ovaryan ve rektovajinal", "answer_start": 444 } ] }, { "question": "Endometriozis lezyonlarının neden olduğu klinik durumlardan biri nedir?", "id": 2520, "answers": [ { "text": "dismenore, disparoni, kronik ağrı ve infertilite", "answer_start": 645 } ] } ] }, { "context": "Nöromiyelitis optika (NMO), optik sinir ve medulla spinalis ağırlıklı tutulum gösteren, ciddi klinik ataklarla seyredebilen Merkezi Sinir Sistemi’nin (MSS) otoimmun, enflamatuar ve demiyelinizan hastalığı olarak tanımlanmaktadır. 1894 yılında Devic tarafından optik nörit ve miyelit ile prezente olan bir sendrom olarak Nöromiyelitis optika tanımlandı. Aynı yıl öğrencisi Gault tarafından “De la neuro - myélite optique aiguë “ adlı doktora tezi yayınladı. Her ne kadar nöromiyelitis optika tanımı bu dönemde kullanılmış olsa da 1894 tarihi öncesinde optik nörit ve miyelit kliniği birlikteliğini tanımlayan ancak bu terimi kullanmamış makalelerin olduğu bilinmektedir. Belki de en ilginç vakalardan biri Cenevizli bir hekim olan Giovanni Battista Pescetto tarafından 1844 yılında bildirilen 42 yaşındaki eş zamanlı bilateral optik nörit ve miyelit atağı geçiren erkek hastadır.", "qas": [ { "question": "Nöromiyelitis optika (NMO) nedir?", "id": 2521, "answers": [ { "text": "Merkezi Sinir Sistemi’nin (MSS) otoimmun, enflamatuar ve demiyelinizan hastalığı", "answer_start": 124 } ] }, { "question": "Nöromiyelitis optika hangi yıl tanımlanmıştır?", "id": 2522, "answers": [ { "text": "1894", "answer_start": 230 } ] }, { "question": "Nöromiyelitis optika tanımını yapan kişi kimdir?", "id": 2523, "answers": [ { "text": "Devic", "answer_start": 243 } ] }, { "question": "Gault hangi eseri yayınlamıştır?", "id": 2524, "answers": [ { "text": "De la neuro - myélite optique aiguë", "answer_start": 390 } ] }, { "question": "Giovanni Battista Pescetto tarafından 1844 yılında bildirilen vaka hangi hastalığı geçirmiştir?", "id": 2525, "answers": [ { "text": "bilateral optik nörit ve miyelit atağı", "answer_start": 816 } ] }, { "question": "Nöromiyelitis optika tanımının kullanıldığı dönem hangi yılda başlamıştır?", "id": 2526, "answers": [ { "text": "1894", "answer_start": 230 } ] }, { "question": "Gault hangi yıl doktora tezini yayınlamıştır?", "id": 2527, "answers": [ { "text": "1894", "answer_start": 230 } ] }, { "question": "Optik nörit ve miyelit kliniği birlikteliğini tanımlayan ancak NMO terimini kullanmamış makaleler hangi yıldan önce yazılmıştır?", "id": 2528, "answers": [ { "text": "1894", "answer_start": 230 } ] }, { "question": "1844 yılında Cenevizli hekim Giovanni Battista Pescetto tarafından bildirilen vakada hangi durumlar birlikte görülmüştür?", "id": 2529, "answers": [ { "text": "bilateral optik nörit ve miyelit atağı", "answer_start": 816 } ] }, { "question": "Gault'un doktora tezinin adı nedir?", "id": 2530, "answers": [ { "text": "De la neuro - myélite optique aiguë", "answer_start": 390 } ] } ] }, { "context": "Sekonder osteoporoz endokrin veya metabolik nedenlere, beslenme bozukluğu veya gastrointestinal problemlere, ilaçlara, kollajen metabolizma bozukluklarına ve bazı multsistemik hastalık tablolarına bağlı gelişebilir. Osteoporoz tanısı konulduktan sonra bakılan rutin tetkiklerde kreatinin yüksekliği böbrek hastalıkları, transaminaz yükseklikleri karaciğer hastalıkları, hiperkalsemi primer hiperparatiroidizm veya malignite, hipokalsemi malabsorpsiyon veya D vitamini eksikliği, hipofosfatemi osteomalazi, alkalen fosfataz yüksekliği karaciğer hastalıkları, Paget hastalığı, kırık veya diğer kemik patolojileri, hipoalbüminemi malnütrisyon, tiroid stimülan hormon düşüklüğü hipertiroidi, anemi veya yüksek sedimentasyon değeri multipl myelom, hipokalsiüri ise malabsorpisyon veya D vitamini eksikliği açısından uyarıcı olmalıdır.", "qas": [ { "question": "Sekonder osteoporoz hangi nedenlere bağlı olarak gelişebilir?", "id": 2531, "answers": [ { "text": "endokrin veya metabolik nedenlere, beslenme bozukluğu veya gastrointestinal problemlere, ilaçlara, kollajen metabolizma bozukluklarına ve bazı multsistemik hastalık tablolarına", "answer_start": 20 } ] }, { "question": "Osteoporoz tanısı konulduktan sonra bakılan rutin tetkiklerde kreatinin yüksekliği neyi gösterir?", "id": 2532, "answers": [ { "text": "böbrek hastalıkları", "answer_start": 299 } ] }, { "question": "Transaminaz yükseklikleri hangi hastalıklarla ilişkilidir?", "id": 2533, "answers": [ { "text": "karaciğer hastalıkları", "answer_start": 346 } ] }, { "question": "Hiperkalsemi hangi durumlara işaret edebilir?", "id": 2534, "answers": [ { "text": "primer hiperparatiroidizm veya malignite", "answer_start": 383 } ] }, { "question": "Hipokalsemi neyin eksikliğine veya bozukluğuna bağlı olabilir?", "id": 2535, "answers": [ { "text": "D vitamini", "answer_start": 457 } ] }, { "question": "Alkalen fosfataz yüksekliği hangi hastalıklarla ilişkilidir?", "id": 2536, "answers": [ { "text": "karaciğer hastalıkları, Paget hastalığı, kırık veya diğer kemik patolojileri", "answer_start": 534 } ] }, { "question": "Hipoalbüminemi hangi duruma işaret edebilir?", "id": 2537, "answers": [ { "text": "malnütrisyon", "answer_start": 627 } ] }, { "question": "Tiroid stimülan hormon düşüklüğü neyi gösterir?", "id": 2538, "answers": [ { "text": "hipertiroidi", "answer_start": 674 } ] }, { "question": "Anemi veya yüksek sedimentasyon değeri hangi hastalıkla ilişkilidir?", "id": 2539, "answers": [ { "text": "multipl myelom", "answer_start": 727 } ] }, { "question": "Hipokalsiüri neyi işaret edebilir?", "id": 2540, "answers": [ { "text": "malabsorpisyon veya D vitamini eksikliği", "answer_start": 760 } ] } ] }, { "context": "Acil serviste kritik bakım sunumunun manzarası hızla değişmektedir. Hastane ve acil servislerde giderek artan hasta sayısı sebebi ile acil servisler gittikçe kalabalıklaşmakta ve bu durum çözülememektedir. ABD'de yılda 110 milyondan fazla acil servis başvurusu olmaktadır. Acil servise başvuran ve yoğun bakım ünitesine (YBÜ) kabul edilen kritik hasta oranı da artmıştır. Acil serviste kritik hasta sayısındaki artışı açıklamaya çalışan birçok teori vardır. Bu gözlem için en makul açıklamalardan biri, artan yaşam beklentisinin, çok sayıda ve karmaşık tıbbi sorunu olan daha fazla sayıda hasta ile ilişkili olmasıdır. Sadece Kaliforniya'da, 1990'dan 1999'a kadar kritik hastaların acil servise başvuru sayısında %59'luk bir artış vardır. 2017 Yılı Ocak-Ekim dönemine ait veriler incelendiğinde T.C. Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde toplam muayene sayısının 289.517.048 olduğu görülmüştür. Toplam acil servis muayene sayısı ise 84.545.429’dur. İlgili dönemde acil servis muayenesi tüm branşlara göre muayene sayısının %28,58’ini (Çocuk acil muayene dahil) oluşturmaktadır ve en fazla muayene oranına sahip branş sıralamasında acil tıp ilk sırada yer almaktadır. Bu sırayı ikinci olarak iç hastalıkları ve üçüncü olarak da çocuk sağlığı ve hastalıkları branşı takip etmektedir. Aile hekimliği ise branş sıralamasında yirminci sırada yer almaktadır.", "qas": [ { "question": "Acil serviste kritik bakım sunumunun manzarası nasıl değişmektedir?", "id": 2541, "answers": [ { "text": "hızla", "answer_start": 47 } ] }, { "question": "ABD'de yılda kaç acil servis başvurusu olmaktadır?", "id": 2542, "answers": [ { "text": "110 milyondan fazla", "answer_start": 219 } ] }, { "question": "Kritik hasta sayısındaki artışı açıklamaya çalışan en makul açıklamalardan biri nedir?", "id": 2543, "answers": [ { "text": "artan yaşam beklentisinin, çok sayıda ve karmaşık tıbbi sorunu olan daha fazla sayıda hasta ile ilişkili olmasıdır", "answer_start": 503 } ] }, { "question": "Kaliforniya'da 1990'dan 1999'a kadar kritik hastaların acil servise başvuru sayısında ne kadar artış olmuştur?", "id": 2544, "answers": [ { "text": "%59", "answer_start": 713 } ] }, { "question": "2017 Yılı Ocak-Ekim dönemine ait verilere göre T.C. Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde toplam kaç muayene yapılmıştır?", "id": 2545, "answers": [ { "text": "289.517.048", "answer_start": 863 } ] }, { "question": "2017 Yılı Ocak-Ekim dönemine göre toplam acil servis muayene sayısı kaçtır?", "id": 2546, "answers": [ { "text": "84.545.429", "answer_start": 933 } ] }, { "question": "2017 Yılı Ocak-Ekim dönemine ait verilere göre acil servis muayenesi, toplam muayene sayısının yüzde kaçını oluşturmaktadır?", "id": 2547, "answers": [ { "text": "%28,58", "answer_start": 1023 } ] }, { "question": "En fazla muayene oranına sahip branş hangisidir?", "id": 2548, "answers": [ { "text": "acil tıp", "answer_start": 1131 } ] }, { "question": "Acil tıptan sonra en fazla muayene oranına sahip ikinci branş hangisidir?", "id": 2549, "answers": [ { "text": "iç hastalıkları", "answer_start": 1191 } ] }, { "question": "Aile hekimliği, muayene oranına sahip branşlar sıralamasında kaçıncı sıradadır?", "id": 2550, "answers": [ { "text": "yirminci", "answer_start": 1321 } ] } ] }, { "context": "Acil serviste kritik bakım sunumunun manzarası hızla değişmektedir. Hastane ve acil servislerde giderek artan hasta sayısı sebebi ile acil servisler gittikçe kalabalıklaşmakta ve bu durum çözülememektedir. ABD'de yılda 110 milyondan fazla acil servis başvurusu olmaktadır. Acil servise başvuran ve yoğun bakım ünitesine (YBÜ) kabul edilen kritik hasta oranı da artmıştır. Acil serviste kritik hasta sayısındaki artışı açıklamaya çalışan birçok teori vardır. Bu gözlem için en makul açıklamalardan biri, artan yaşam beklentisinin, çok sayıda ve karmaşık tıbbi sorunu olan daha fazla sayıda hasta ile ilişkili olmasıdır. Sadece Kaliforniya'da, 1990'dan 1999'a kadar kritik hastaların acil servise başvuru sayısında %59'luk bir artış vardır. 2017 Yılı Ocak-Ekim dönemine ait veriler incelendiğinde T.C. Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde toplam muayene sayısının 289.517.048 olduğu görülmüştür. Toplam acil servis muayene sayısı ise 84.545.429’dur. İlgili dönemde acil servis muayenesi tüm branşlara göre muayene sayısının %28,58’ini (Çocuk acil muayene dahil) oluşturmaktadır ve en fazla muayene oranına sahip branş sıralamasında acil tıp ilk sırada yer almaktadır. Bu sırayı ikinci olarak iç hastalıkları ve üçüncü olarak da çocuk sağlığı ve hastalıkları branşı takip etmektedir. Aile hekimliği ise branş sıralamasında yirminci sırada yer almaktadır.", "qas": [ { "question": "ABD'de yılda kaç acil servis başvurusu olmaktadır?", "id": 2551, "answers": [ { "text": "110 milyondan", "answer_start": 219 } ] }, { "question": "Kaliforniya'da 1990'dan 1999'a kadar kritik hastaların acil servise başvuru sayısında ne kadar artış olmuştur?", "id": 2552, "answers": [ { "text": "%59", "answer_start": 713 } ] }, { "question": "2017 Yılı Ocak-Ekim dönemine ait verilere göre T.C. Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde toplam kaç muayene yapılmıştır?", "id": 2553, "answers": [ { "text": "289.517.048", "answer_start": 863 } ] }, { "question": "Toplam acil servis muayene sayısı 2017 yılı Ocak-Ekim döneminde ne kadardır?", "id": 2554, "answers": [ { "text": "84.545.429", "answer_start": 933 } ] }, { "question": "2017 Yılı Ocak-Ekim döneminde acil servis muayenesi tüm branşlara göre muayene sayısının yüzde kaçını oluşturmaktadır?", "id": 2555, "answers": [ { "text": "%28,58", "answer_start": 1023 } ] }, { "question": "En fazla muayene oranına sahip branş hangisidir?", "id": 2556, "answers": [ { "text": "acil tıp", "answer_start": 1131 } ] }, { "question": "Aile hekimliği muayene oranına sahip branş sıralamasında kaçıncı sıradadır?", "id": 2557, "answers": [ { "text": "yirminci", "answer_start": 1321 } ] }, { "question": "Acil serviste kritik hasta sayısındaki artışı açıklayan en makul açıklamalardan biri nedir?", "id": 2558, "answers": [ { "text": "artan yaşam beklentisinin, çok sayıda ve karmaşık tıbbi sorunu olan daha fazla sayıda hasta ile ilişkili olmasıdır", "answer_start": 503 } ] }, { "question": "İç hastalıkları branşı acil tıptan sonra kaçıncı sırada yer almaktadır?", "id": 2559, "answers": [ { "text": "ikinci", "answer_start": 1177 } ] }, { "question": "2017 Yılı Ocak-Ekim döneminde en fazla muayene oranına sahip branş hangisidir?", "id": 2560, "answers": [ { "text": "acil tıp", "answer_start": 1131 } ] } ] }, { "context": "Nabız oksimetre, klinik pratikte uzun süredir periferal kapiller oksijen satürasyonunu (SpO2) ve kalp hızını ölçmede kullanılmaktadır. Konvansiyonel nabız oksimetrede prob elin distal falanksına takılarak, vasküler yatağa iki farklı dalga boyu (kızıl ve kızılötesi) ışık gönderilerek SpO2 hesaplanır. Günümüz teknolojisinde artık iki dalga boyu yerini yediden fazla dalga boyu kullanabilen nabız oksimetre cihazları almıştır ve bu cihazlarla SpO2 ölçümünün ötesinde, karboksihemoglobin (SpCO), methemoglobin (SpMet) ve total hemoglobin (SpHb) ölçümleri yapılabilmektedir. Buna karşılık klinik karar vermede SpCO ölçümlerinde çok fazla hata olduğu ve güvenilirliğinin yeterli olmadığını gösteren çalışmalar da mevcuttur. SpMet ile kanda ölçülen methemoglobin (HbMet) arasında ise kesinlik 0.45 saptanmıştır. Yoğun bakım, cerrahi ve travma hastalarında Hb seviyelerinin bilinmesi çok önemlidir. Nabız oksimetrede sağlanan gelişmeler ile SpHb ölçümü yapılabilmektedir.", "qas": [ { "question": "Nabız oksimetre hangi iki parametreyi ölçmek için kullanılmaktadır?", "id": 2561, "answers": [ { "text": "periferal kapiller oksijen satürasyonunu (SpO2) ve kalp hızını", "answer_start": 46 } ] }, { "question": "Konvansiyonel nabız oksimetrede SpO2 nasıl hesaplanır?", "id": 2562, "answers": [ { "text": "iki farklı dalga boyu (kızıl ve kızılötesi) ışık gönderilerek", "answer_start": 222 } ] }, { "question": "Günümüz teknolojisinde kaç dalga boyu kullanabilen nabız oksimetre cihazları vardır?", "id": 2563, "answers": [ { "text": "yediden fazla", "answer_start": 352 } ] }, { "question": "Nabız oksimetre cihazları ile SpO2 dışında hangi ölçümler yapılabilmektedir?", "id": 2564, "answers": [ { "text": "karboksihemoglobin (SpCO), methemoglobin (SpMet) ve total hemoglobin (SpHb)", "answer_start": 467 } ] }, { "question": "Klinik karar vermede hangi ölçümlerde çok fazla hata olduğu ve güvenilirliğinin yeterli olmadığını gösteren çalışmalar mevcuttur?", "id": 2565, "answers": [ { "text": "SpCO", "answer_start": 487 } ] }, { "question": "SpMet ile kanda ölçülen methemoglobin (HbMet) arasında kesinlik ne kadar saptanmıştır?", "id": 2566, "answers": [ { "text": "0.45", "answer_start": 788 } ] }, { "question": "Yoğun bakım, cerrahi ve travma hastalarında hangi seviyelerin bilinmesi çok önemlidir?", "id": 2567, "answers": [ { "text": "Hb seviyelerinin", "answer_start": 851 } ] }, { "question": "Nabız oksimetrede sağlanan gelişmeler ile hangi ölçüm yapılabilmektedir?", "id": 2568, "answers": [ { "text": "SpHb ölçümü", "answer_start": 935 } ] }, { "question": "Geleneksel nabız oksimetrede kullanılan dalga boyları nelerdir?", "id": 2569, "answers": [ { "text": "kızıl ve kızılötesi", "answer_start": 245 } ] }, { "question": "Nabız oksimetrede SpHb ölçümü hangi hastalar için önemlidir?", "id": 2570, "answers": [ { "text": "Yoğun bakım, cerrahi ve travma", "answer_start": 807 } ] } ] }, { "context": "Üriner inkontinans (Üİ), hastada hijyenik problemlere neden olmasının yanı sıra gerek iş hayatında gerekse kişinin sosyal yaşantısında birçok olumsuz etkisi olan bir rahatsızlıktır. Uluslararası Kontinans Derneği (International Continence Society: ICS) bu durumu, herhangi bir şekilde istemsiz idrar kaçırma şikayeti olarak tarif etmiştir. Üİ prevelansının hesaplanması, başta çalışmanın yapıldığı popülasyon olmak üzere, Üİ şiddetinin tespitinde kullanılacak sıklık, süre ve miktar gibi faktörlerin hangi kriterlere göre değerlendirileceğine bağlı olarak farklılık arz edecektir. Genel prevelans gebe olmayan yirmi yaş üzeri kadınlarda %10-17 olarak bildirilmiştir. Üİ tedavisinin efektif yapılabilmesi için, öncelikle bu hastalığının alt tiplerinin bilinmesi, muayene ve anamnez ile hastanın idrar kaçırma tipinin belirlenmesi gerekmektedir. Üİ hayatı tehdit eden bir sorun olmasa da devamlı ıslaklık ve tahrişe bağlı rahatsızlıklar, anksiyete ve depresyonun da dâhil olduğu birçok psikolojik probleme neden olabilmektedir. Cinsel yaşamı ve günlük aktiviteleri etkilenen hastalar, su alımını kısıtlamakta, fiziksel ve mental olarak olumsuz etkilenmektedir.", "qas": [ { "question": "Üriner inkontinans (Üİ) hastada hangi alanlarda olumsuz etkilere neden olur?", "id": 2571, "answers": [ { "text": "gerek iş hayatında gerekse kişinin sosyal yaşantısında", "answer_start": 80 } ] }, { "question": "Uluslararası Kontinans Derneği (ICS) Üriner inkontinansı nasıl tarif etmiştir?", "id": 2572, "answers": [ { "text": "istemsiz idrar kaçırma şikayeti", "answer_start": 285 } ] }, { "question": "Üriner inkontinansın genel prevelansı gebe olmayan yirmi yaş üzeri kadınlarda ne kadardır?", "id": 2573, "answers": [ { "text": "%10-17", "answer_start": 637 } ] }, { "question": "Üriner inkontinans tedavisinin efektif yapılabilmesi için ne gerekmektedir?", "id": 2574, "answers": [ { "text": "bu hastalığının alt tiplerinin bilinmesi, muayene ve anamnez ile hastanın idrar kaçırma tipinin belirlenmesi", "answer_start": 720 } ] }, { "question": "Üriner inkontinansın neden olduğu psikolojik sorunlar nelerdir?", "id": 2575, "answers": [ { "text": "anksiyete ve depresyonun", "answer_start": 936 } ] }, { "question": "Üriner inkontinans (Üİ) hayatı tehdit eden bir sorun mudur?", "id": 2576, "answers": [ { "text": "hayatı tehdit eden bir sorun olmasa da devamlı ıslaklık ve tahrişe bağlı rahatsızlıklar, anksiyete ve depresyonun da dâhil olduğu birçok psikolojik probleme neden olabilmektedir", "answer_start": 847 } ] }, { "question": "Üriner inkontinans (Üİ) hastaların cinsel yaşamı ve günlük aktiviteleri nasıl etkiler?", "id": 2577, "answers": [ { "text": "su alımını kısıtlamakta, fiziksel ve mental olarak olumsuz etkilenmektedir", "answer_start": 1083 } ] }, { "question": "Üİ prevelansının hesaplanması hangi faktörlere bağlı olarak farklılık gösterir?", "id": 2578, "answers": [ { "text": "sıklık, süre ve miktar", "answer_start": 460 } ] }, { "question": "Üriner inkontinansın genel prevelansı hangi popülasyonda %10-17 olarak bildirilmiştir?", "id": 2579, "answers": [ { "text": "gebe olmayan yirmi yaş üzeri kadınlarda", "answer_start": 597 } ] }, { "question": "Üriner inkontinans tedavisinin etkili olabilmesi için hastanın ne tür bilgilerinin belirlenmesi gerekmektedir?", "id": 2580, "answers": [ { "text": "hastalığının alt tiplerinin bilinmesi, muayene ve anamnez ile hastanın idrar kaçırma tipinin belirlenmesi", "answer_start": 723 } ] } ] }, { "context": "Diabetes mellitus; insülin eksikliği veya insülin etkisinde azalma (insülin direnci) nedeniyle organizmanın karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmasını etkileyen, sürekli tıbbi bakım gerektiren, kronik ve geniş spektrumlu bir metabolizma bozukluğudur. Dünya genelinde 216 ülkenin dahil edildiği 20-79 yaş arası diyabet prevalansı 2010 yılında %6,4 olarak bildirilmiştir. 2019’da bu oran erişkinlerin %9,3’üne yükselmiş olup dünya genelinde 463 milyon diyabet hastası olduğu tahmin edilmektedir. Uluslararası Diyabet Federasyonu’na ait olan bu güncel hesaplama, 2010’da hesaplanan 2025 tahminlerinin şimdiden üzerinde olduğumuzu göstermektedir. Dünyada diyabetli yetişkin birey sayısının 2030’da 578 milyon, 2045’te 700 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Ülkemizde 2002 yılında yapılan TURDEP (Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite ve Endokrinolojik Hastalıklar Prevalans) çalışmasında diyabet prevalansı %7,2 olup 2010 yılındaki TURDEP-II çalışmasında %13,7 saptanmıştır. Bu veriler, dünyada bir epidemi halinde olan diyabetin ülkemizde de hızla artan bir prevalansa sahip olduğunu göstermektedir.", "qas": [ { "question": "Diabetes mellitus nedir?", "id": 2581, "answers": [ { "text": "kronik ve geniş spektrumlu bir metabolizma bozukluğudur", "answer_start": 196 } ] }, { "question": "Dünya genelinde 20-79 yaş arası diyabet prevalansı 2010 yılında ne kadardır?", "id": 2582, "answers": [ { "text": "%6,4", "answer_start": 344 } ] }, { "question": "Dünya genelinde 2019 yılında erişkinlerde diyabet prevalansı ne kadara yükselmiştir?", "id": 2583, "answers": [ { "text": "%9,3", "answer_start": 401 } ] }, { "question": "Dünya genelinde kaç milyon diyabet hastası olduğu tahmin edilmektedir?", "id": 2584, "answers": [ { "text": "463", "answer_start": 441 } ] }, { "question": "Dünyada diyabetli yetişkin birey sayısının 2030 yılında ne kadar olacağı tahmin edilmektedir?", "id": 2585, "answers": [ { "text": "578 milyon", "answer_start": 696 } ] }, { "question": "Türkiye'de 2002 yılında yapılan TURDEP çalışmasında diyabet prevalansı ne kadardır?", "id": 2586, "answers": [ { "text": "%7,2", "answer_start": 911 } ] }, { "question": "TURDEP-II çalışmasında 2010 yılında Türkiye'deki diyabet prevalansı ne kadardır?", "id": 2587, "answers": [ { "text": "%13,7", "answer_start": 959 } ] }, { "question": "Dünya genelinde 2045 yılında diyabetli yetişkin birey sayısının ne kadar olması bekleniyor?", "id": 2588, "answers": [ { "text": "700 milyona", "answer_start": 716 } ] }, { "question": "Diyabetin ülkemizde nasıl bir trende sahip olduğu görülmektedir?", "id": 2589, "answers": [ { "text": "hızla artan", "answer_start": 1047 } ] }, { "question": "Dünya genelinde diyabet prevalansı 2010'da hangi yaş aralığında incelenmiştir?", "id": 2590, "answers": [ { "text": "20-79", "answer_start": 296 } ] } ] }, { "context": "Parkinson Hastalığı’nda rijidite görülme sıklığı yapılan çalışmalarda %89-99 arasında değişmektedir. Genellikle tremor gibi unilateral başlar ve daha sonra karşı tarafa yayılabilir. Hastalar rijiditeyi ekstremitelerde, boyunda, bazen de sırt kaslarında subjektif sertlik veya kasılma şeklinde tanımlayabilir. Rijiditeye bağlı omuz ağrısına yanlışlıkla artrit, bursit ya da rotator cuff tanısı konulabilir. Rijidite sıklıkla boyun ve gövdede fleksiyon gibi postural deformitelerle birliktedir.", "qas": [ { "question": "Parkinson Hastalığı'nda rijidite görülme sıklığı nedir?", "id": 2591, "answers": [ { "text": "%89-99", "answer_start": 70 } ] }, { "question": "Rijidite genellikle nasıl başlar?", "id": 2592, "answers": [ { "text": "unilateral", "answer_start": 124 } ] }, { "question": "Hastalar rijiditeyi nasıl tanımlayabilir?", "id": 2593, "answers": [ { "text": "subjektif sertlik veya kasılma", "answer_start": 253 } ] }, { "question": "Rijiditeye bağlı omuz ağrısına hangi yanlış tanılar konulabilir?", "id": 2594, "answers": [ { "text": "artrit, bursit ya da rotator cuff", "answer_start": 352 } ] }, { "question": "Rijidite sıklıkla hangi postural deformitelerle birliktedir?", "id": 2595, "answers": [ { "text": "boyun ve gövdede fleksiyon", "answer_start": 424 } ] }, { "question": "Parkinson Hastalığı'nda rijidite hangi vücut bölgelerinde görülebilir?", "id": 2596, "answers": [ { "text": "ekstremitelerde, boyunda, bazen de sırt kaslarında", "answer_start": 202 } ] }, { "question": "Rijiditenin yayılması genellikle nasıl bir süreç izler?", "id": 2597, "answers": [ { "text": "unilateral başlar ve daha sonra karşı tarafa yayılabilir", "answer_start": 124 } ] }, { "question": "Rijiditeye bağlı olarak omuzda oluşan ağrı yanlışlıkla hangi hastalıklarla karıştırılabilir?", "id": 2598, "answers": [ { "text": "artrit, bursit ya da rotator cuff", "answer_start": 352 } ] }, { "question": "Rijiditenin Parkinson Hastalığı'nda en çok etkilediği postür nedir?", "id": 2599, "answers": [ { "text": "boyun ve gövdede fleksiyon", "answer_start": 424 } ] }, { "question": "Rijidite belirtileri hangi vücut bölgelerine yayılabilir?", "id": 2600, "answers": [ { "text": "karşı tarafa", "answer_start": 156 } ] } ] }, { "context": "Parkinson Hastalığı klasik olarak hareket bozukluğu olarak tanımlansa da kognitif, duygudurum, otonomik disfonksiyon ve uyku bozukluklarını içeren non-motor semptomlar (NMS), hastalığın hem premotor evresinde hem de bütün seyri boyunca görülmektedir. Parkinson hastalığında motor olmayan semptomlar, motor belirtilerden daha çok özürleyici semptomlar olarak karşımıza çıkabilir. Özellikle 2000’li yıllardan sonra NMS’lerin daha fazla üzerinde durulmaya başlanmış ve yapılan çalışmalar sonucunda edinilen bilgiler bu semptomların hastalık ilerledikçe ortaya çıktığı ve motor semptomlar gibi dalgalanmalar gösterdiği yönünde olmuştur. Non motor Soru Formu (non-motor questionnaire: NMSQUEST), Non Motor Semptom Ölçeği (Non-motor Scale: NMS Scale), Birleşik Parkinson Hastalığı Değerlendirme Ölçeği (BPHDÖ) NMS’lerin değerlendirilmesinde kullanılan geçerliliği kanıtlanmış, özgül ölçeklerdir.", "qas": [ { "question": "Parkinson Hastalığı'nda hangi tür semptomlar motor semptomlardan daha çok özürleyici olabilir?", "id": 2601, "answers": [ { "text": "motor olmayan semptomlar", "answer_start": 274 } ] }, { "question": "Non-motor semptomlar Parkinson Hastalığı'nın hangi evrelerinde görülmektedir?", "id": 2602, "answers": [ { "text": "premotor evresinde hem de bütün seyri boyunca", "answer_start": 190 } ] }, { "question": "Parkinson Hastalığı'nda non-motor semptomlar nelerdir?", "id": 2603, "answers": [ { "text": "kognitif, duygudurum, otonomik disfonksiyon ve uyku bozukluklarını", "answer_start": 73 } ] }, { "question": "NMS'ler ne zaman daha fazla üzerinde durulmaya başlanmıştır?", "id": 2604, "answers": [ { "text": "2000’li yıllardan", "answer_start": 389 } ] }, { "question": "NMS'lerin hastalık ilerledikçe nasıl bir seyir izlediği görülmüştür?", "id": 2605, "answers": [ { "text": "hastalık ilerledikçe ortaya çıktığı ve motor semptomlar gibi dalgalanmalar gösterdiği", "answer_start": 529 } ] }, { "question": "Parkinson Hastalığı'nda non-motor semptomları değerlendirmek için kullanılan ölçekler nelerdir?", "id": 2606, "answers": [ { "text": "Non motor Soru Formu (non-motor questionnaire: NMSQUEST), Non Motor Semptom Ölçeği (Non-motor Scale: NMS Scale), Birleşik Parkinson Hastalığı Değerlendirme Ölçeği (BPHDÖ)", "answer_start": 633 } ] }, { "question": "Birleşik Parkinson Hastalığı Değerlendirme Ölçeği (BPHDÖ) ne için kullanılır?", "id": 2607, "answers": [ { "text": "NMS’lerin değerlendirilmesinde kullanılan geçerliliği kanıtlanmış, özgül ölçeklerdir", "answer_start": 804 } ] }, { "question": "Non-motor semptomlar Parkinson Hastalığı'nın hangi evresinde ortaya çıkabilir?", "id": 2608, "answers": [ { "text": "premotor evresinde", "answer_start": 190 } ] }, { "question": "NMS'lerin değerlendirilmesinde kullanılan ölçekler nedir?", "id": 2609, "answers": [ { "text": "Non motor Soru Formu (non-motor questionnaire: NMSQUEST), Non Motor Semptom Ölçeği (Non-motor Scale: NMS Scale), Birleşik Parkinson Hastalığı Değerlendirme Ölçeği (BPHDÖ)", "answer_start": 633 } ] }, { "question": "Parkinson Hastalığı'ndaki non-motor semptomlar nasıl tanımlanmıştır?", "id": 2610, "answers": [ { "text": "kognitif, duygudurum, otonomik disfonksiyon ve uyku bozukluklarını", "answer_start": 73 } ] } ] }, { "context": "Hızlı ilerleyen glomerülonefrit (HİGN) böbrek fonksiyonlarında kısa süre içerisinde ortaya çıkan hızlı bozulma, hematüri, nefritik düzeyde proteinüri ve oligo-anüri ile seyreden bir klinik tablodur. Tedavi edilmediğinde yüksek morbidite ve mortaliteye sahiptir. Hızlı ilerleyen glomerülonefrit tanımı altında etiyolojisi, patogenezi ve klinik bulguları farklı olan çok sayıda hastalık yer almaktadır. Bu hastalıklar temel olarak üç tip olarak sınıflandırılır: Anti-glomerüler bazal membran antikor hastalığı (tip 1), immün kompleks hastalıkları (tip 2) ve pauci-immün glomerülonefritler (tip 3). Hastalar altta yatan hastalığa bağlı olarak farklı şikayetlerle başvurabilirler. Ateş, halsizlik, eklem ağrısı ve kilo kaybı gibi nonspesifik semptomlarla başvurabilecekleri gibi nöbet, hemoptizi, bilinç kaybı gibi ciddi bulgularla da karşımıza çıkabilmektedirler. Amerika Birleşik Devletleri verilerine göre insidansı 7/1.000.000 ‘dur. Beyaz ırkta Afrika kökenli Amerikalılara göre daha fazla görülmektedir.", "qas": [ { "question": "Hızlı ilerleyen glomerülonefrit (HİGN) nedir?", "id": 2611, "answers": [ { "text": "böbrek fonksiyonlarında kısa süre içerisinde ortaya çıkan hızlı bozulma, hematüri, nefritik düzeyde proteinüri ve oligo-anüri ile seyreden bir klinik tablodur", "answer_start": 39 } ] }, { "question": "HİGN tedavi edilmediğinde neye sahip olabilir?", "id": 2612, "answers": [ { "text": "yüksek morbidite ve mortalite", "answer_start": 220 } ] }, { "question": "HİGN altında yer alan hastalıklar kaç tip olarak sınıflandırılır?", "id": 2613, "answers": [ { "text": "üç tip", "answer_start": 429 } ] }, { "question": "Tip 1 HİGN hangi hastalığı içerir?", "id": 2614, "answers": [ { "text": "Anti-glomerüler bazal membran antikor hastalığı", "answer_start": 460 } ] }, { "question": "HİGN hastaları hangi nonspesifik semptomlarla başvurabilir?", "id": 2615, "answers": [ { "text": "Ateş, halsizlik, eklem ağrısı ve kilo kaybı", "answer_start": 677 } ] }, { "question": "HİGN hangi ciddi bulgularla karşımıza çıkabilir?", "id": 2616, "answers": [ { "text": "nöbet, hemoptizi, bilinç kaybı", "answer_start": 775 } ] }, { "question": "HİGN'in Amerika Birleşik Devletleri'ndeki insidansı nedir?", "id": 2617, "answers": [ { "text": "7/1.000.000", "answer_start": 915 } ] }, { "question": "HİGN hangi ırkta daha fazla görülmektedir?", "id": 2618, "answers": [ { "text": "Beyaz", "answer_start": 933 } ] }, { "question": "HİGN hangi etnik kökene sahip kişilerde daha az görülmektedir?", "id": 2619, "answers": [ { "text": "Beyaz ırkta Afrika kökenli Amerikalılara", "answer_start": 933 } ] }, { "question": "Tip 3 HİGN hangi hastalığı içerir?", "id": 2620, "answers": [ { "text": "pauci-immün glomerülonefritler", "answer_start": 556 } ] } ] }, { "context": "Genitoüriner Sistem (GÜS) yaralanmaları, tüm çocukluk çağı yaralanmalarının %3-10’luk kısmını oluşturmakta ve %90 oranında künt travmalara bağlı gelişmektedir. GÜS’de künt travmalar düşme, motorlu araç kazaları, spor yaralanmaları, fiziksel saldırı ve cinsel istismar sebebi ile oluşabilmektedir. Penetran travmalar %10 kadar sıklıktadır ve daha çok büyük çocuklarda görülmektedir. Genitoüriner travmalarda erkekler kız çocuklara göre daha çok yaralanmaktadırlar. Genitoüriner travma deyimi dış genitaller, üretra, mesane, üreter ve böbrek yaralanmalarını içermektedir. İzole genitoüriner sistem yaralanmaları nadiren ölüme neden olurken, daha nadir görülen üst ve alt genitoüriner sistemin birlikte yaralanmaları sıklıkla yaşamla bağdaşmayacak derecede ağır travmalarda ortaya çıkmaktadır. Çocuklarda pelvik kırığın eşlik ettiği genitoüriner travma oranlarının kaynaklara göre %7,4 ile %13,5 arasında değiştiği bildirilmiştir. Çocuğun hikâyesi ve fizik muayene bulgularında, bel veya sırt bölgesinde şiddetli ağrı, batında şişlik, bulantı, kusma, idrar tetkikinde hematüri görülmesi, şok bulgularının bulunması genitoüriner sistem travması (GÜST) varlığına işaret edebilir. GÜST genellikle başka sistem travmalarıyla birlikte olduğundan acil servisteki ilk müdahaleler sırasında gözden kaçırılabilir. Bu nedenle bahsedilen bulguları olan çocuklar olası GÜST yönünden ayrıntılı tetkiklerle incelenmelidir.", "qas": [ { "question": "Genitoüriner Sistem (GÜS) yaralanmaları, çocukluk çağı yaralanmalarının yüzde kaçını oluşturur?", "id": 2621, "answers": [ { "text": "%3-10", "answer_start": 76 } ] }, { "question": "GÜS yaralanmalarının en yaygın nedeni nedir?", "id": 2622, "answers": [ { "text": "künt travmalar", "answer_start": 123 } ] }, { "question": "Genitoüriner travmalarda erkekler mi yoksa kız çocuklar mı daha çok yaralanmaktadır?", "id": 2623, "answers": [ { "text": "erkekler", "answer_start": 407 } ] }, { "question": "Penetran travmalar genellikle hangi yaş grubunda daha sık görülmektedir?", "id": 2624, "answers": [ { "text": "büyük çocuklarda", "answer_start": 350 } ] }, { "question": "İzole genitoüriner sistem yaralanmaları genellikle ölüme neden olur mu?", "id": 2625, "answers": [ { "text": "nadiren", "answer_start": 610 } ] }, { "question": "Çocuklarda pelvik kırığın eşlik ettiği genitoüriner travma oranları ne kadardır?", "id": 2626, "answers": [ { "text": "%7,4 ile %13,5", "answer_start": 878 } ] }, { "question": "Genitoüriner sistem travması (GÜST) varlığına işaret edebilecek bulgular nelerdir?", "id": 2627, "answers": [ { "text": "bel veya sırt bölgesinde şiddetli ağrı, batında şişlik, bulantı, kusma, idrar tetkikinde hematüri görülmesi, şok bulgularının bulunması", "answer_start": 976 } ] }, { "question": "GÜST genellikle hangi durumla birlikte olduğundan gözden kaçırılabilir?", "id": 2628, "answers": [ { "text": "başka sistem travmalar", "answer_start": 1191 } ] }, { "question": "Penetran travmaların GÜS yaralanmalarındaki oranı nedir?", "id": 2629, "answers": [ { "text": "%10", "answer_start": 316 } ] }, { "question": "GÜST varlığına işaret eden çocuklar nasıl incelenmelidir?", "id": 2630, "answers": [ { "text": "ayrıntılı tetkiklerle", "answer_start": 1368 } ] } ] }, { "context": "Tirotoksikoz belirtileri arasında sıcak intoleransı, çarpıntı, anksiyete, halsizlik, kilo kaybı, ishal, mental durum değişiklikleri, osteoporoz, kas zayıflığı, atriyal fibrilasyon, konjestif kalp yetmezliği, tromboembolik hastalık, kardiyovasküler kollaps, kadınlarda düzensiz menstrüel sikluslar ve ölüm sayılabilir. Klinik bulgular arasında ise tremor, taşikardi, sıcak ve nemli cildi içerebilir.", "qas": [ { "question": "Tirotoksikoz belirtileri nelerdir?", "id": 2631, "answers": [ { "text": "sıcak intoleransı, çarpıntı, anksiyete, halsizlik, kilo kaybı, ishal, mental durum değişiklikleri, osteoporoz, kas zayıflığı, atriyal fibrilasyon, konjestif kalp yetmezliği, tromboembolik hastalık, kardiyovasküler kollaps, kadınlarda düzensiz menstrüel sikluslar ve ölüm", "answer_start": 34 } ] }, { "question": "Tirotoksikozda görülebilecek klinik bulgular nelerdir?", "id": 2632, "answers": [ { "text": "tremor, taşikardi, sıcak ve nemli cildi", "answer_start": 347 } ] }, { "question": "Tirotoksikoz belirtileri arasında yer alan kardiyovasküler durumlar nelerdir?", "id": 2633, "answers": [ { "text": "atriyal fibrilasyon, konjestif kalp yetmezliği, tromboembolik hastalık, kardiyovasküler kollaps", "answer_start": 160 } ] }, { "question": "Tirotoksikoz belirtileri arasında kadınlarda görülebilecek durumlar nelerdir?", "id": 2634, "answers": [ { "text": "düzensiz menstrüel sikluslar ve ölüm", "answer_start": 268 } ] }, { "question": "Tirotoksikozda hangi bulgular klinik olarak değerlendirilebilir?", "id": 2635, "answers": [ { "text": "tremor, taşikardi, sıcak ve nemli cildi", "answer_start": 347 } ] }, { "question": "Tirotoksikozda hangi bulgular klinik olarak değerlendirilebilir?", "id": 2636, "answers": [ { "text": "tremor, taşikardi, sıcak ve nemli cildi", "answer_start": 347 } ] }, { "question": "Tirotoksikozun bulguları arasında neler vardır?", "id": 2637, "answers": [ { "text": "tremor, taşikardi, sıcak ve nemli cildi", "answer_start": 347 } ] }, { "question": "Tirotoksikoz belirtileri arasında yer alan sindirim sistemi ile ilgili durum nedir?", "id": 2638, "answers": [ { "text": "ishal", "answer_start": 97 } ] }, { "question": "Tirotoksikoz belirtileri arasında yer alan sindirim sistemi ile ilgili durum nedir?", "id": 2639, "answers": [ { "text": "ishal", "answer_start": 97 } ] }, { "question": "Belirtiler nelerdir?", "id": 2640, "answers": [ { "text": "sıcak intoleransı, çarpıntı, anksiyete, halsizlik, kilo kaybı, ishal, mental durum değişiklikleri, osteoporoz, kas zayıflığı, atriyal fibrilasyon, konjestif kalp yetmezliği, tromboembolik hastalık, kardiyovasküler kollaps, kadınlarda düzensiz menstrüel sikluslar ve ölüm", "answer_start": 34 } ] } ] }, { "context": "Pelvik organ prolapsusu (POP), kadın pelvik organlarının vajen içine protrüde olması veya vajinal intraoitusu geçmesi olarak tanımlanır. Prolapsus tanısı valsalva sırasında üreme sisteminin spesifik segmentlerinin desensusunu ölçerek konulmaktadır. Bu konuda en sık yapılan muayene, Pelvik Organ Prolapsusu Kuantifiasyonu (POP-Q)’dur. Ayrıca Baden-Walker sınıflandırması gibi farklı sınıflandırma sistemleri de bulunmaktadır. Anterior kompartman prolapsusu terimi, mesanenin anterior vajinal duvardan herniye olmasını (sistosel), posterior kompartman prolapsusu, rektumun posterior duvardan herniye olmasını (rektosel) tarif etmektedir. Sistosel ve rektosel terimleri cerrahi ya da radyolojik görüntülemeye ait tanılar olup bu terimleri muayene bulgusu olarak kullanmak doğru değildir. Vajinal apeksin vajenin intraoitusa doğru herniye olması da apikal kompartman prolapsusu olarak adlandırılır. POP gelişmesi için risk faktörleri; ileri yaş, artmış parite (vajinal doğum), genetik ve ırksal faktörler, östrojen yetersizliği ve kollajen doku faktörleri, yetersiz pelvik taban kas gücü, sigara kullanımıdır.", "qas": [ { "question": "Pelvik organ prolapsusu (POP) nasıl tanımlanır?", "id": 2641, "answers": [ { "text": "kadın pelvik organlarının vajen içine protrüde olması veya vajinal intraoitusu geçmesi olarak", "answer_start": 31 } ] }, { "question": "Pelvik organ prolapsusu tanısı nasıl konulmaktadır?", "id": 2642, "answers": [ { "text": "valsalva sırasında üreme sisteminin spesifik segmentlerinin desensusunu ölçerek", "answer_start": 154 } ] }, { "question": "Pelvik organ prolapsusu tanısında en sık yapılan muayene nedir?", "id": 2643, "answers": [ { "text": "Pelvik Organ Prolapsusu Kuantifiasyonu (POP-Q)", "answer_start": 283 } ] }, { "question": "Anterior kompartman prolapsusu terimi neyi tarif eder?", "id": 2644, "answers": [ { "text": "mesanenin anterior vajinal duvardan herniye olmasını (sistosel)", "answer_start": 465 } ] }, { "question": "Posterior kompartman prolapsusu neyi ifade eder?", "id": 2645, "answers": [ { "text": "mesanenin anterior vajinal duvardan herniye olmasını (sistosel)", "answer_start": 465 } ] }, { "question": "Sistosel ve rektosel terimleri hangi durumlar için kullanılmalıdır?", "id": 2646, "answers": [ { "text": "cerrahi ya da radyolojik görüntüleme", "answer_start": 668 } ] }, { "question": "Vajinal apeksin vajenin intraoitusa doğru herniye olması nasıl adlandırılır?", "id": 2647, "answers": [ { "text": "apikal kompartman prolapsusu", "answer_start": 846 } ] }, { "question": "Pelvik organ prolapsusu gelişmesi için risk faktörleri nelerdir?", "id": 2648, "answers": [ { "text": "ileri yaş, artmış parite (vajinal doğum), genetik ve ırksal faktörler, östrojen yetersizliği ve kollajen doku faktörleri, yetersiz pelvik taban kas gücü, sigara kullanımıdır", "answer_start": 932 } ] }, { "question": "Sistosel ve rektosel terimleri neler için kullanılır?", "id": 2649, "answers": [ { "text": "cerrahi ya da radyolojik görüntüleme", "answer_start": 668 } ] }, { "question": "Sistosel ve rektosel terimleri hangi tanılar için kullanılmamalıdır?", "id": 2650, "answers": [ { "text": "muayene bulgusu olarak", "answer_start": 737 } ] } ] }, { "context": "Hipertansiyon, kalp, böbrek, beyin, göz ve periferik damarlar gibi uç organlarda yol açtığı hasarlar sebebiyle mortalite ve morbiditesi yüksek bir hastalıktır. Sol ventrikül hipertrofisi (SVH), hipertansiyonun oluşturduğu en ciddi hedef organ hasarıdır. Ekokardiyografik olarak ölçülen sol ventrikül kitlesi ve bunun vücut yüzey alanına bölünmesi ile hesaplanan sol ventrikül kitle indeksi (SVKİ), hipertrofiyi daha erken dönemde belirlememize yardımcı olur. Sol ventrikül hipertrofisinin varlığı, kardiyovasküler morbidite ve mortalite ile sürekli ve güçlü bir ilişki halindedir. Sempatik aktiviteyi artıran ajanlar hariç, tüm antihipertansif ilaçların, sol ventrikül hipertrofisinin gerilemesine katkıda bulunduğu gösterilmiştir. Kontrolsüz hipertansiyon ve uzun süre devam eden SVH sonucunda sistolik fonksiyonlarda da bir bozulma görülür. Sol ventrikülde ilerleyici olarak gelişen dilatasyon ve pompa fonksiyonunun giderek azalması sonucunda hipertansif kalp hastalığının son evresi olan kalp yetmezliği ortaya çıkar. Framingham kohortunda, sistolik kan basıncında 20 mmHg’lık artış, kalp yetmezliği riskinde % 56’lık bir artışa işaret etmiştir.", "qas": [ { "question": "Hipertansiyon hangi organlarda hasar oluşturarak yüksek mortalite ve morbiditeye yol açar?", "id": 2651, "answers": [ { "text": "kalp, böbrek, beyin, göz ve periferik damarlar", "answer_start": 15 } ] }, { "question": "Hipertansiyonun oluşturduğu en ciddi hedef organ hasarı nedir?", "id": 2652, "answers": [ { "text": "Sol ventrikül hipertrofisi", "answer_start": 160 } ] }, { "question": "Sol ventrikül kitle indeksi (SVKİ) nasıl hesaplanır?", "id": 2653, "answers": [ { "text": "Ekokardiyografik olarak ölçülen sol ventrikül kitlesi ve bunun vücut yüzey alanına bölünmesi ile", "answer_start": 254 } ] }, { "question": "Sol ventrikül hipertrofisinin varlığı hangi durumlarla ilişkilidir?", "id": 2654, "answers": [ { "text": "kardiyovasküler morbidite ve mortalite", "answer_start": 498 } ] }, { "question": "Hangi ilaçlar sol ventrikül hipertrofisinin gerilemesine katkıda bulunur?", "id": 2655, "answers": [ { "text": "antihipertansif", "answer_start": 628 } ] }, { "question": "Kontrolsüz hipertansiyon ve uzun süre devam eden SVH sonucunda hangi fonksiyonlarda bozulma görülür?", "id": 2656, "answers": [ { "text": "sistolik", "answer_start": 795 } ] }, { "question": "Hipertansif kalp hastalığının son evresi nedir?", "id": 2657, "answers": [ { "text": "kalp yetmezliği", "answer_start": 992 } ] }, { "question": "Framingham kohortunda sistolik kan basıncında 20 mmHg'lık artış neye işaret eder?", "id": 2658, "answers": [ { "text": "kalp yetmezliği", "answer_start": 992 } ] }, { "question": "Sol ventrikül hipertrofisinin gerilemesine katkıda bulunmayan ilaçlar hangileridir?", "id": 2659, "answers": [ { "text": "Sempatik aktiviteyi artıran ajanlar", "answer_start": 581 } ] }, { "question": "Hipertansif kalp hastalığının hangi aşamasında kalp yetmezliği ortaya çıkar?", "id": 2660, "answers": [ { "text": "son", "answer_start": 785 } ] } ] }, { "context": "Tedavi; Shigella tanısı konmuş tüm hastalar antimikrobiyal ajanla tedavi edilmelidir. Tedavi ile hastalık süresi kısalır. Tedavide kinolonlar kullanılır (Siprofloksasin 500 mg 3-5 gün). E. coli; E. coli bakteriyel ishalin en sık nedenidir. Enterotoksijenik E. Coli (ETEC), enterohemorajik E. coli (EHEC), enteroinvaziv E. coli (EİEC), enteropatojenik E. coli (EPEC) ve enteroagregatif E. Coli (EAEC). ETEC; primer olarak jejenum ve ileum mukozasını etkileyerek sekretuvar ishal oluşturur. Kontamine yiyecekler ve su bulaşmanın temel yoludur. Turist ishalinin %40-70 etkenidir. EHEC; genellikle ateş olmaksızın kanlı ishale yol açar. Sıklıkla besinlerle bulaşırsa da insandan insana da bulaşabilir. Başlıca hazır gıdalardan bulaşır. Hemorajik kolite neden olan EHEC kökenlerinin çoğu E. coli O157:H7 serotipine aittir. EIEC; Shigella’ya benzer. Kolon epitel hücrelerine invazyon gösterir ve epitel hücreleri içinde çoğalır. Kolonda ülserler oluşur. Başlıca taze peynir gibi kontamine yiyecek maddelerinin tüketilmesiyle salgına yol açmaktadır. Çocuklarda ve turistlerde hastalık yapar. EPEC; barsak epiteline sıkı bir şekilde yapışır, hücrelere invaze olmaz, oluşturduğu lezyonlar büyük miktarda absorpsiyon yüzeyinin kaybına neden olur. Osmotik ishal gelişir. EAEC; barsak epiteline invaze olmaz. Yetişkinlerde seyahat ishaline neden olur. ETEC, EPEC, EAEC özellikle ince barsağı, EİEC ve EHEC kalın barsağı tutar.", "qas": [ { "question": "Shigella tanısı konmuş hastalar nasıl tedavi edilmelidir?", "id": 2661, "answers": [ { "text": "antimikrobiyal ajan", "answer_start": 44 } ] }, { "question": "Shigella tedavisinde hangi ilaç kullanılır?", "id": 2662, "answers": [ { "text": "kinolonlar kullanılır (Siprofloksasin", "answer_start": 131 } ] }, { "question": "E. coli hangi tür ishalin en sık nedenidir?", "id": 2663, "answers": [ { "text": "bakteriyel", "answer_start": 203 } ] }, { "question": "ETEC hangi bölgeyi etkileyerek ishal oluşturur?", "id": 2664, "answers": [ { "text": "jejenum ve ileum mukozasını", "answer_start": 421 } ] }, { "question": "EHEC genellikle nasıl bir semptomla seyreden ishale yol açar?", "id": 2665, "answers": [ { "text": "ateş", "answer_start": 594 } ] }, { "question": "EHEC hangi serotipe aittir?", "id": 2666, "answers": [ { "text": "E. coli O157:H7", "answer_start": 783 } ] }, { "question": "EIEC hangi bakteriye benzer?", "id": 2667, "answers": [ { "text": "Shigella", "answer_start": 8 } ] }, { "question": "EPEC hangi tür ishale neden olur?", "id": 2668, "answers": [ { "text": "Osmotik", "answer_start": 1237 } ] }, { "question": "EAEC yetişkinlerde neye neden olur?", "id": 2669, "answers": [ { "text": "seyahat ishaline", "answer_start": 1311 } ] }, { "question": "ETEC, EPEC ve EAEC hangi barsağı tutar?", "id": 2670, "answers": [ { "text": "ince barsağı", "answer_start": 1367 } ] } ] }, { "context": "Sistemik skleroz (Skleroderma, SSc); başta deri olmak üzere çeşitli organların fibrozisi ve vaskülopati ile seyreden nadir görülen bir otoimmun bağ doku hastalığıdır. Skleroderma, Yunancada, skleras (sert) ve derma (deri) sözcüklerinden köken almıştır. Sistemik skleroz ile ilgili olabilecek ilk bilgiler, Hipokrat ve Gallen’e kadar uzanmakla beraber, ilk kez 1753 yılında Carlo Curzio tarafından cildinde sertleşme ve gerilmeden yakınan 17 yaşında bir kişide tariflenmiştir. 1800 yıllarında hastalığın terminolojisinde değişik isimler kullanılmıştır. “Sclerodermie” kelimesini ise, ilk kez 1847 yılında Gintrac kullanmış, Osler ve Matsui tarafından da hastalığın sistemik özellikleri vurgulanmıştır. Winterbauer, 1964 yılında, daha sonraları CREST Sendromu olarak isimlendirilecek olan sınırlı kutanöz formu tanımlamıştır.", "qas": [ { "question": "Sistemik skleroz (Skleroderma) nedir?", "id": 2671, "answers": [ { "text": "başta deri olmak üzere çeşitli organların fibrozisi ve vaskülopati ile seyreden nadir görülen bir otoimmun bağ doku hastalığıdır", "answer_start": 37 } ] }, { "question": "Skleroderma kelimesi hangi dilden köken almıştır?", "id": 2672, "answers": [ { "text": "Yunanca", "answer_start": 180 } ] }, { "question": "Sistemik skleroz ile ilgili ilk bilgiler hangi kişilere kadar uzanır?", "id": 2673, "answers": [ { "text": "Hipokrat ve Gallen", "answer_start": 306 } ] }, { "question": "Sistemik skleroz ilk kez kim tarafından tanımlanmıştır?", "id": 2674, "answers": [ { "text": "Carlo Curzio", "answer_start": 373 } ] }, { "question": "Sklerodermie kelimesini ilk kez kim kullanmıştır?", "id": 2675, "answers": [ { "text": "Gintrac", "answer_start": 604 } ] }, { "question": "Sistemik sklerozun sistemik özelliklerini vurgulayan kişiler kimlerdir?", "id": 2676, "answers": [ { "text": "Osler ve Matsui", "answer_start": 623 } ] }, { "question": "CREST Sendromu olarak isimlendirilecek sınırlı kutanöz formu kim tanımlamıştır?", "id": 2677, "answers": [ { "text": "Winterbauer", "answer_start": 701 } ] }, { "question": "Sistemik sklerozun ilk tanımı ne zaman yapılmıştır?", "id": 2678, "answers": [ { "text": "1753", "answer_start": 360 } ] }, { "question": "Sclerodermie kelimesi ilk kez hangi yıl kullanılmıştır?", "id": 2679, "answers": [ { "text": "1847", "answer_start": 591 } ] }, { "question": "Sistemik skleroz, hangi organda fibrozis ve vaskülopati ile seyreder?", "id": 2680, "answers": [ { "text": "deri", "answer_start": 43 } ] } ] }, { "context": "Şiddet, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından, “fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde kendine, bir başka kişiye, grup ya da topluluğa uygulanması sonucunda maruz kalanlarda yaralanmaya, ölüme, psikolojik zarara, gelişiminin kötü etkilenmesine veya mahrumiyete yol açması ya da açma olasılığı bulunması” durumu olarak tanımlanmaktadır. WHO’nun şiddet ve sağlık raporu (WRVH), şiddetin meydana geldiği durumları ve şiddet türleri arasındaki etkileşimleri anlamada yararlı bir şiddet tipolojisi sunmaktadır. Bu rapora göre şiddet dört şekilde meydana gelebilir; 1. Fiziksel şiddet 2. Cinsel şiddet 3. Psikolojik şiddet 4. Mahrum bırakarak/ihmal ederek şiddet. Ayrıca şiddetin genel tanımını mağdur-failin ilişkisine göre üç alt tipe böler; 1. Bireyin kendisine yönelik şiddet: Failin ve mağdurun aynı kişi olması durumundaki şiddettir. Kendi kendine kötü muamele ve intihar olmak üzere ikiye ayrılır. 2. Kişilerarası şiddet: Bireyler arasındaki şiddettir. Aile / partner ve topluluk şiddeti şeklimde iki alt gruba ayrılır. Aile / partner alt grubu kendi içinde üç gruba ayrılırken (çocuk, partner, yaşlı), topluluk alt grubu kendi içinde ikiye ayrılır (tanıdık, yabancı). Genç şiddeti, rastgele şiddet eylemleri, yabancı biri tarafından tecavüze ya da cinsel saldırıya uğramak ve mülkiyete yönelik şiddet gibi şiddet türleri topluluk şiddetine girer. 3. Kollektif (toplu) şiddet: Sosyal, politik ve ekonomik şiddet olmak üzere üç alt gruba ayrılır. Kollektif şiddet, daha geniş birey grupları ya da devletler tarafından işlenen olası şiddet nedenlerini tanımlamak için kullanılır. Organize gruplar tarafından işlenen nefret suçları, terör olayları ve mafya şiddeti kollektif şiddete örnek olarak verilebilir. Politik şiddet, savaşları ve ilgili şiddetli çatışmaları, devlet şiddetini büyük gruplar tarafından gerçekleştirilen benzer eylemleri içerir. Ekonomik şiddet, geniş grupların ekonomik kazanç sağlamaya yönelik saldırılarını içerir. Ekonomik şiddete; temel hizmetlere ulaşmadan mahrum bırakma ve ekonomik bölünme yaratma gibi ekonomik faaliyetleri aksatmak amacıyla gerçekleştirilen saldırılar örnek olarak verilebilir.", "qas": [ { "question": "WHO şiddeti nasıl tanımlamaktadır?", "id": 2681, "answers": [ { "text": "iziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde kendine, bir başka kişiye, grup ya da topluluğa uygulanması sonucunda maruz kalanlarda yaralanmaya, ölüme, psikolojik zarara, gelişiminin kötü etkilenmesine veya mahrumiyete yol açması ya da açma olasılığı bulunması", "answer_start": 48 } ] }, { "question": "WHO'ya göre şiddet kaç şekilde meydana gelebilir?", "id": 2682, "answers": [ { "text": "dört", "answer_start": 560 } ] }, { "question": "Şiddetin genel tanımına göre, mağdur-fail ilişkisine göre kaç alt tipe ayrılır?", "id": 2683, "answers": [ { "text": "üç", "answer_start": 57 } ] }, { "question": "Bireyin kendisine yönelik şiddet hangi türlere ayrılır?", "id": 2684, "answers": [ { "text": "Kendi kendine kötü muamele ve intihar", "answer_start": 866 } ] }, { "question": "Kişilerarası şiddet hangi alt gruplara ayrılır?", "id": 2685, "answers": [ { "text": "Aile / partner ve topluluk", "answer_start": 986 } ] }, { "question": "Kişilerarası şiddet içinde aile/partner şiddeti hangi gruplara ayrılır?", "id": 2686, "answers": [ { "text": "çocuk, partner, yaşlı", "answer_start": 1112 } ] }, { "question": "Kollektif (toplu) şiddet hangi alt gruplara ayrılır?", "id": 2687, "answers": [ { "text": "Sosyal, politik ve ekonomik şiddet", "answer_start": 1410 } ] }, { "question": "Kollektif şiddete hangi örnekler verilebilir?", "id": 2688, "answers": [ { "text": "nefret suçları, terör olayları ve mafya şiddeti", "answer_start": 1647 } ] }, { "question": "Politik şiddet neleri içerir?", "id": 2689, "answers": [ { "text": "savaşları ve ilgili şiddetli çatışmaları", "answer_start": 1755 } ] }, { "question": "Ekonomik şiddete hangi tür saldırılar örnek verilebilir?", "id": 2690, "answers": [ { "text": "temel hizmetlere ulaşmadan mahrum bırakma ve ekonomik bölünme yaratma gibi ekonomik faaliyetleri aksatmak amacıyla gerçekleştirilen saldırılar", "answer_start": 1988 } ] } ] }, { "context": "Gastrointestinal subepitelyal lezyonların karakterizasyonu ve yönetimi zordur, tedavi seçenekleri malign lezyonların cerrahi rezeksiyonundan benign lezyonların takibine ya da klinik olarak semptom varlığında yine cerrahi rezeksiyona kadar değişiklik gösterir. Tüm bu veriler ışığında gastrointestinal subepitelyal lezyonların doğru sınıflandırılması önemlidir. Uygun tedaviyi seçebilmek için maligniteyi düşündüren şüpheli özellikleri belirlemek ise son derece önemlidir.", "qas": [ { "question": "Gastrointestinal subepitelyal lezyonların karakterizasyonu ve yönetimi nasıl tanımlanır?", "id": 2691, "answers": [ { "text": "zordur", "answer_start": 71 } ] }, { "question": "Gastrointestinal subepitelyal lezyonlarda tedavi seçenekleri nelerdir?", "id": 2692, "answers": [ { "text": "malign lezyonların cerrahi rezeksiyonundan benign lezyonların takibine ya da klinik olarak semptom varlığında yine cerrahi rezeksiyona kadar değişiklik gösterir", "answer_start": 98 } ] }, { "question": "Gastrointestinal subepitelyal lezyonların doğru sınıflandırılmasının önemi nedir?", "id": 2693, "answers": [ { "text": "Uygun tedaviyi seçebilmek", "answer_start": 361 } ] }, { "question": "Maligniteyi düşündüren şüpheli özellikleri belirlemenin önemi nedir?", "id": 2694, "answers": [ { "text": "son derece önemlidir", "answer_start": 450 } ] }, { "question": "Hangi durumlarda gastrointestinal subepitelyal lezyonlarda cerrahi rezeksiyon uygulanır?", "id": 2695, "answers": [ { "text": "malign lezyonları", "answer_start": 98 } ] }, { "question": "Gastrointestinal subepitelyal lezyonların takibi hangi lezyonlar için geçerlidir?", "id": 2696, "answers": [ { "text": "benign", "answer_start": 141 } ] }, { "question": "Gastrointestinal subepitelyal lezyonların yönetiminde ne zordur?", "id": 2697, "answers": [ { "text": "karakterizasyon", "answer_start": 42 } ] }, { "question": "Gastrointestinal subepitelyal lezyonların yönetiminde maligniteyi düşündüren neyi belirlemek önemlidir?", "id": 2698, "answers": [ { "text": "şüpheli özellikleri", "answer_start": 415 } ] }, { "question": "Gastrointestinal subepitelyal lezyonların doğru sınıflandırılması neye katkı sağlar?", "id": 2699, "answers": [ { "text": "Uygun tedaviyi seçebilmek", "answer_start": 361 } ] }, { "question": "Gastrointestinal subepitelyal lezyonların karakterizasyonu ve yönetiminde tedavi seçenekleri nelerdir?", "id": 2700, "answers": [ { "text": "malign lezyonların cerrahi rezeksiyonundan benign lezyonların takibine ya da klinik olarak semptom varlığında yine cerrahi rezeksiyona kadar değişiklik gösterir", "answer_start": 98 } ] } ] }, { "context": "Diyabetik retinopati (DR), retinanın kapiller, arteriol ve venüllerini tutan, hiperglisemi veya insülin yetersizliği sonucu oluşan, diabetes mellitusun (DM) en sık görülen mikrovasküler komplikasyonudur. Diyabet hastalarının, tedavi yöntemlerindeki gelişmeler nedeniyle uzayan yaşam süreleri sonucu DR, özellikle çalışan popülasyonda dünya genelinde önde gelen körlük sebeplerinden biri haline gelmiştir. Diyabetik hastalarda retinopati gelişme riski diyabetin süresi ve hiperglisemi ile doğru orantılı olarak artar. Yapılan bir çalışmada 20 yıllık diyabeti olan hastaların diyabet tipine göre, tip 1 diyabetlilerin yaklaşık %99’unda ve tip 2 diyabetlilerin yaklaşık %80’inde belli derecede DR geliştiği bildirilmiştir.", "qas": [ { "question": "Diyabetik retinopati (DR) nedir?", "id": 2701, "answers": [ { "text": "mikrovasküler komplikasyon", "answer_start": 172 } ] }, { "question": "Diyabetik retinopati gelişme riski hangi faktörlerle doğru orantılı olarak artar?", "id": 2702, "answers": [ { "text": "diyabetin süresi ve hiperglisemi", "answer_start": 451 } ] }, { "question": "Diyabetik retinopati, hangi hastalığın en sık görülen mikrovasküler komplikasyonudur?", "id": 2703, "answers": [ { "text": "diabetes mellitusun", "answer_start": 132 } ] }, { "question": "Diyabetik retinopati dünya genelinde hangi popülasyonda önde gelen körlük sebeplerinden biri haline gelmiştir?", "id": 2704, "answers": [ { "text": "çalışan", "answer_start": 313 } ] }, { "question": "20 yıllık diyabeti olan tip 1 diyabetlilerin yaklaşık yüzde kaçında DR geliştiği bildirilmiştir?", "id": 2705, "answers": [ { "text": "%99", "answer_start": 625 } ] }, { "question": "Tip 2 diyabetlilerin yaklaşık yüzde kaçında belli derecede DR gelişmiştir?", "id": 2706, "answers": [ { "text": "%80", "answer_start": 667 } ] }, { "question": "Diyabetik retinopati hangi kan damarlarını tutar?", "id": 2707, "answers": [ { "text": "kapiller, arteriol ve venülleri", "answer_start": 37 } ] }, { "question": "Diyabetik retinopatinin oluşumunda hangi iki ana faktör etkilidir?", "id": 2708, "answers": [ { "text": "hiperglisemi veya insülin yetersizliği", "answer_start": 78 } ] }, { "question": "Diyabetik hastaların yaşam süresinin uzamasına neden olan faktör nedir?", "id": 2709, "answers": [ { "text": "tedavi yöntemlerindeki gelişmeler", "answer_start": 226 } ] }, { "question": "Hangi diyabet tipine sahip hastaların %99’unda 20 yıl içinde DR geliştiği bildirilmiştir?", "id": 2710, "answers": [ { "text": "tip 1", "answer_start": 595 } ] } ] }, { "context": "Preeklampsi, gebelik sırasında oluşturduğu komplikasyonlara ek olarak, hem anne hem de fetus üzerinde olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Gebeliği sırasında preeklampsi gelişen anneler, kronik kalp yetmezliği, hipertansiyon ve inme dahil bir çok kardiyovasküler hastalık açısından yüksek risk taşımaktadır. Preeklampsinin sonucu olarak, bebekler düşük doğum ağırlığı ile doğmakta ve bundan dolayı da erken yetişkinlik dönemlerinde, inme, kalp hastalığı, metabolik bozukluklar açısından artmış risk taşımaktadırlar. Dolayısıyla bu hastalar, preeklampsinin oluşturduğu mortalite riskine ek olarak, yaşam boyu hem anne hem de fetus açısından topluma ekonomik olarak ciddi yük oluşturmaktadır.", "qas": [ { "question": "Preeklampsi gebelik sırasında ne tür sonuçlar ortaya çıkarır?", "id": 2711, "answers": [ { "text": "olumsuz", "answer_start": 102 } ] }, { "question": "Preeklampsi gelişen anneler hangi hastalıklar açısından yüksek risk taşır?", "id": 2712, "answers": [ { "text": "kronik kalp yetmezliği, hipertansiyon ve inme", "answer_start": 189 } ] }, { "question": "Preeklampsi sonucu bebekler nasıl doğar?", "id": 2713, "answers": [ { "text": "düşük doğum ağırlığı", "answer_start": 349 } ] }, { "question": "Preeklampsi sonucu bebekler hangi risklerle karşı karşıya kalır?", "id": 2714, "answers": [ { "text": "inme, kalp hastalığı, metabolik bozukluklar", "answer_start": 435 } ] }, { "question": "Preeklampsi hem anne hem de fetus açısından ne tür bir ekonomik etki yaratır?", "id": 2715, "answers": [ { "text": "ciddi yük", "answer_start": 666 } ] }, { "question": "Preeklampsi, gebelik sırasında oluşturduğu komplikasyonlara ek olarak ne tür riskler oluşturur?", "id": 2716, "answers": [ { "text": "mortalite riski", "answer_start": 570 } ] }, { "question": "Preeklampsi sonucu doğan bebeklerin erken yetişkinlik döneminde hangi hastalık riskleri artar?", "id": 2717, "answers": [ { "text": "inme, kalp hastalığı, metabolik bozukluklar", "answer_start": 435 } ] }, { "question": "Preeklampsi gelişen anneler için hangi kardiyovasküler riskler bulunur?", "id": 2718, "answers": [ { "text": "kronik kalp yetmezliği, hipertansiyon ve inme", "answer_start": 189 } ] }, { "question": "Preeklampsinin uzun vadeli etkileri nelerdir?", "id": 2719, "answers": [ { "text": "mortalite riskine ek olarak, yaşam boyu hem anne hem de fetus açısından topluma ekonomik olarak ciddi yük", "answer_start": 570 } ] }, { "question": "Preeklampsi sonucu bebeklerde hangi doğum komplikasyonu yaygındır?", "id": 2720, "answers": [ { "text": "düşük doğum ağırlığı", "answer_start": 349 } ] } ] }, { "context": "Pulmoner hipertansiyon (PH) pulmoner vasküler direnç artışı ve sağ kalp yetersizliğine kadar ilerleyen hemodinamik ve fizyopatolojik bir durumdur. İstirahat halinde sağ kalp kateterizasyonuyla değerlendirilen ortalama pulmoner arter basıncının ≥25 mmHg olması olarak tanımlanır. Morbidite ve mortalitesi oldukça yüksek, kronik bir hastalık olup tedavi stratejisinin belirlenmesinde klinik, laboratuvar ve görüntüleme bulgularının bir arada değerlendirilmesi gerekir.", "qas": [ { "question": "Pulmoner hipertansiyon (PH) nedir?", "id": 2721, "answers": [ { "text": "pulmoner vasküler direnç artışı ve sağ kalp yetersizliğine kadar ilerleyen hemodinamik ve fizyopatolojik bir durumdur", "answer_start": 28 } ] }, { "question": "Pulmoner hipertansiyon nasıl tanımlanır?", "id": 2722, "answers": [ { "text": "İstirahat halinde sağ kalp kateterizasyonuyla değerlendirilen ortalama pulmoner arter basıncının ≥25 mmHg olması", "answer_start": 147 } ] }, { "question": "Pulmoner hipertansiyonun morbidite ve mortalite oranları nasıldır?", "id": 2723, "answers": [ { "text": "oldukça yüksek", "answer_start": 304 } ] }, { "question": "Pulmoner hipertansiyonun tedavi stratejisinin belirlenmesinde hangi bulgular bir arada değerlendirilmelidir?", "id": 2724, "answers": [ { "text": "klinik, laboratuvar ve görüntüleme", "answer_start": 382 } ] }, { "question": "Pulmoner hipertansiyon (PH) hangi durumla sonuçlanabilir?", "id": 2725, "answers": [ { "text": "pulmoner vasküler direnç artışı ve sağ kalp yetersizliğine", "answer_start": 28 } ] }, { "question": "Pulmoner hipertansiyonun tanısı nasıl konulur?", "id": 2726, "answers": [ { "text": "İstirahat halinde sağ kalp kateterizasyonuyla değerlendirilen ortalama pulmoner arter basıncının ≥25 mmHg olması", "answer_start": 147 } ] }, { "question": "Pulmoner hipertansiyon nasıl bir hastalıktır?", "id": 2727, "answers": [ { "text": "kronik", "answer_start": 320 } ] }, { "question": "Pulmoner hipertansiyon tedavisinde hangi bulguların değerlendirilmesi gerekir?", "id": 2728, "answers": [ { "text": "klinik, laboratuvar ve görüntüleme", "answer_start": 382 } ] }, { "question": "Pulmoner hipertansiyonun fizyopatolojik sonuçları nelerdir?", "id": 2729, "answers": [ { "text": "pulmoner vasküler direnç artışı ve sağ kalp yetersizliği", "answer_start": 28 } ] }, { "question": "Pulmoner hipertansiyonun morbidite ve mortalitesi nasıldır?", "id": 2730, "answers": [ { "text": "oldukça yüksek", "answer_start": 304 } ] } ] }, { "context": "Kanser, yaşanılan çevrede karşılaşılan ve/veya hücrede ortaya çıkan, fiziksel kimyasal ya da biyolojik etkenlere maruz kalınması nedeniyle normal hücre Deoksiribonükleik asit’inin (DNA) değişime uğraması sonucu ortaya çıkan genetik bir hastalıktır. Çevresel ve kalıtsal faktörlerin kanser oluşumuna katkıları kanser türüne ve yaşanılan çevreye göre değişmektedir. Kanserin sadece %5-10’u genetik yatkınlığa bağlı iken, büyük bir kısmının çevresel ve yaşam biçimi faktörlerine bağlı olduğu bilinmektedir. Çevresel olarak maruz kaldığımız birçok kimyasal madde, kansere sebep olmaktadır. İlaçlar ve yağlı yiyecekler, bazı küfler (aflatoksinler), iyottan fakir diyet, kırmızı etten zengin beslenme, yanmış yağları içeren gıdalar gibi pek çok etmen de kansere sebep olan önemli çevresel faktörler arasında yer almaktadır. Sigara, alkol, hardal gazı, benzen, kömür tozu ve zifti, madeni yağlar, naftalin ve asbestos da diğer kimyasal kanser yapıcı etkenler olarak kabul edilmektedir.", "qas": [ { "question": "Kanser nasıl bir hastalıktır?", "id": 2731, "answers": [ { "text": "fiziksel kimyasal ya da biyolojik etkenlere maruz kalınması nedeniyle normal hücre Deoksiribonükleik asit’inin (DNA) değişime uğraması sonucu ortaya çıkan genetik bir hastalıktır", "answer_start": 69 } ] }, { "question": "Kanserin %5-10'u neye bağlıdır?", "id": 2732, "answers": [ { "text": "genetik yatkınlığa", "answer_start": 388 } ] }, { "question": "Kanserin büyük bir kısmı hangi faktörlere bağlıdır?", "id": 2733, "answers": [ { "text": "çevresel ve yaşam biçimi", "answer_start": 438 } ] }, { "question": "Hangi kimyasal maddeler kansere sebep olmaktadır?", "id": 2734, "answers": [ { "text": "Sigara, alkol, hardal gazı, benzen, kömür tozu ve zifti, madeni yağlar, naftalin ve asbestos", "answer_start": 818 } ] }, { "question": "Kanser oluşumuna katkıda bulunan çevresel faktörler nelerdir?", "id": 2735, "answers": [ { "text": "İlaçlar ve yağlı yiyecekler, bazı küfler (aflatoksinler), iyottan fakir diyet, kırmızı etten zengin beslenme, yanmış yağları içeren gıdalar", "answer_start": 586 } ] }, { "question": "Kanserin çevresel ve kalıtsal faktörlere göre değişmesi neye bağlıdır?", "id": 2736, "answers": [ { "text": "kanser türüne ve yaşanılan çevreye", "answer_start": 309 } ] }, { "question": "Hangi beslenme faktörleri kansere sebep olabilir?", "id": 2737, "answers": [ { "text": "iyottan fakir diyet, kırmızı etten zengin beslenme, yanmış yağları içeren gıdalar", "answer_start": 644 } ] }, { "question": "Kanser oluşumunda genetik yatkınlık ne kadar etkilidir?", "id": 2738, "answers": [ { "text": "%5-10", "answer_start": 380 } ] }, { "question": "Asbestos kansere sebep olan hangi tür etkenler arasında yer alır?", "id": 2739, "answers": [ { "text": "kimyasal kanser yapıcı", "answer_start": 920 } ] }, { "question": "Kanser oluşumuna katkıda bulunan çevresel faktörler nelerdir?", "id": 2740, "answers": [ { "text": "İlaçlar ve yağlı yiyecekler, bazı küfler (aflatoksinler), iyottan fakir diyet, kırmızı etten zengin beslenme, yanmış yağları içeren gıdalar", "answer_start": 586 } ] } ] }, { "context": "Juvenil idiyopatik artrit tedavisi çocuk romatoloji uzmanı, göz hekimi, fizik tedavi uzmanı, çocuk psikiyatristinden oluşan ekip tarafından yönetilmelidir. Tedavi, hasta ve aile eğitimi, ilaç tedavisi, fizik tedavi ve cerrahi tedavisiye kadar geniş bir spektrumu ele alır. Tedavinin amacı ağrının ve enflamasyonun kontrol altına alınması, uzun vadede remisyonun sağlanması, komplikasyonların önlenmesi, tedaviye bağlı komplikasyonların azaltılması, normal fiziksel ve psikolojik büyüme-gelişmenin sağlanmasıdır. Tedavi hastalığın tipine, prognozuna ve hastanın tedaviye yanıtına göre planlanır.", "qas": [ { "question": "Juvenil idiyopatik artrit tedavisi kimler tarafından yönetilmelidir?", "id": 2741, "answers": [ { "text": "çocuk romatoloji uzmanı, göz hekimi, fizik tedavi uzmanı, çocuk psikiyatristinden oluşan ekip", "answer_start": 35 } ] }, { "question": "Juvenil idiyopatik artrit tedavisi hangi alanları kapsar?", "id": 2742, "answers": [ { "text": "hasta ve aile eğitimi, ilaç tedavisi, fizik tedavi ve cerrahi tedavisi", "answer_start": 164 } ] }, { "question": "Juvenil idiyopatik artrit tedavisinin amaçları nelerdir?", "id": 2743, "answers": [ { "text": "ağrının ve enflamasyonun kontrol altına alınması, uzun vadede remisyonun sağlanması, komplikasyonların önlenmesi, tedaviye bağlı komplikasyonların azaltılması, normal fiziksel ve psikolojik büyüme-gelişmenin sağlanmasıdır", "answer_start": 289 } ] }, { "question": "Juvenil idiyopatik artrit tedavisi neye göre planlanır?", "id": 2744, "answers": [ { "text": "hastalığın tipine, prognozuna ve hastanın tedaviye yanıtın", "answer_start": 519 } ] }, { "question": "Juvenil idiyopatik artrit tedavisinde uzun vadede ne sağlanmaya çalışılır?", "id": 2745, "answers": [ { "text": "remisyonu", "answer_start": 351 } ] }, { "question": "Juvenil idiyopatik artrit tedavisinde normal büyüme-gelişmenin sağlanması hangi alanlarda önemlidir?", "id": 2746, "answers": [ { "text": "fiziksel ve psikolojik", "answer_start": 456 } ] }, { "question": "Juvenil idiyopatik artrit tedavisinde hangi tür komplikasyonların azaltılması hedeflenir?", "id": 2747, "answers": [ { "text": "tedaviye bağlı", "answer_start": 403 } ] }, { "question": "Juvenil idiyopatik artrit tedavisinde hangi uzmanlık alanları yer alır?", "id": 2748, "answers": [ { "text": "çocuk romatoloji uzmanı, göz hekimi, fizik tedavi uzmanı, çocuk psikiyatristinden", "answer_start": 35 } ] }, { "question": "Juvenil idiyopatik artrit tedavisinde fizik tedavi neden önemlidir?", "id": 2749, "answers": [ { "text": "fiziksel ve psikolojik büyüme-gelişmenin sağlanması", "answer_start": 456 } ] }, { "question": "Juvenil idiyopatik artrit tedavisi hangi tedavi yöntemlerini içerir?", "id": 2750, "answers": [ { "text": "ilaç tedavisi, fizik tedavi ve cerrahi tedavisi", "answer_start": 187 } ] } ] }, { "context": "Psödokist: Hastaların %1-3’ünde psödokist gelişmekte. Pankreasın en sık rastlanan kistik lezyonudur. Psödokist oluşumu şikayetlerin ortaya çıkmasını takiben genellikle 4 hafta veya daha fazla süre gerektirir. Akut ve kronik pankreatit veya pankreas travması sonrası gelişen inflamatuar kaynaklı bir olaydır. Gerçek bir kist duvarı değildir ancak ondan daha sağlamdır.\n\nPsödokist klinik olarak bulantı, kusma, karın ağrısı, kusma, kilo kaybı, ateş, batında kitle ve hassasiyet, sarılık, asit, vena cava inferiora bası nedeniyle bacaklarda ödem, transvers kolon basısına bağlı ileus, enterik fistüle neden olabilir. Tanıda kan amilaz düzeyi güvenilir bir bulgu olup klinik bulgular düzelmesine rağmen amilazın 10 günden daha fazla süreyle yüksek kalması veya amilaz düştükten sonra tekrar yükselmesi psödokist düşündürür. Radyolojik olarak psödokistin tanısının konulabilmesi için usg ve abdominal BT yardımcı olmaktadır. Pre-operasyon dönemde psödokist hakkında lokasyon bilgi edinebilmek için rutin olmamakla birlikte ERCP yapılabilir.\n\nPsödokistler çoğunlukla spontan olarak geriler. Gerilemeyen kistler eğer 5 cm’in altında ise ve komplikasyon gelişmemiş ise takip edilir. Semptomların başlaması, kistin büyüklüğünde artış veya komplikasyon gelişirse cerrahi endikasyonu vardır.", "qas": [ { "question": "Psödokist nedir?", "id": 2751, "answers": [ { "text": "Pankreasın en sık rastlanan kistik lezyonudur", "answer_start": 54 } ] }, { "question": "Psödokist gelişimi için genellikle ne kadar süre gereklidir?", "id": 2752, "answers": [ { "text": "4 hafta", "answer_start": 168 } ] }, { "question": "Psödokist hangi durumlar sonrası gelişen inflamatuar kaynaklı bir olaydır?", "id": 2753, "answers": [ { "text": "Akut ve kronik pankreatit veya pankreas travması", "answer_start": 209 } ] }, { "question": "Psödokistin tanısında hangi radyolojik yöntemler yardımcıdır?", "id": 2754, "answers": [ { "text": "usg ve abdominal BT", "answer_start": 879 } ] }, { "question": "Psödokistin klinik olarak neden olabileceği belirtiler nelerdir?", "id": 2755, "answers": [ { "text": "bulantı, kusma, karın ağrısı, kusma, kilo kaybı, ateş, batında kitle ve hassasiyet, sarılık, asit, vena cava inferiora bası nedeniyle bacaklarda ödem, transvers kolon basısına bağlı ileus, enterik fistüle", "answer_start": 393 } ] }, { "question": "Psödokist oluşumu nasıl bir olaydır?", "id": 2756, "answers": [ { "text": "inflamatuar kaynaklı", "answer_start": 274 } ] }, { "question": "Psödokist tanısında kan amilaz düzeyinin rolü nedir?", "id": 2757, "answers": [ { "text": "güvenilir", "answer_start": 639 } ] }, { "question": "Hangi durumda psödokist cerrahi endikasyonu vardır?", "id": 2758, "answers": [ { "text": "Semptomların başlaması, kistin büyüklüğünde artış veya komplikasyon gelişirse", "answer_start": 1175 } ] }, { "question": "Gerilemeyen psödokistler ne zaman takip edilir?", "id": 2759, "answers": [ { "text": "5 cm’in altında ise", "answer_start": 1110 } ] }, { "question": "Psödokistlerin çoğu nasıl bir süreç izler?", "id": 2760, "answers": [ { "text": "spontan olarak geriler", "answer_start": 1061 } ] } ] }, { "context": "Akciğer Kompliyansı Plevral basınç ile alveoler basınç arasındaki farka transpulmoner basınç denir (alveoler basınç-plevral basınç). Kompliyans ise transpulmoner basınçtaki artma sonucu akciğerlerin genişleyebilme özelliğidir. Sağlıklı erişkin bir insanda akciğer kompliyansı 200 mL/cmH2O olarak ifade edilir. Bu transpulmoner basınçtaki 1 cmH2O artışın akciğer hacminin 200 ml artışı anlamına gelmektedir. Akciğer kompliyansı; akciğer dokusunun elastik özelliği ile alveol ve diğer akciğer boşluklarının içindeki sıvının yüzey gerilimine bağlıdır. 1) Akciğer dokusunun elastikiyetini elastin ve kollajen içeriği sağlamaktadır. Kollajen akciğerlerin aşırı genişlemesine engel olurken elastin dokuların gerilmesini sağlar. 2) Yüzey geriliminden kaynaklanan elastikiyet ise su moleküllerinin hava ile temas ettiklerinde birbirlerine yaklaşma özelliğine dayanmaktadır.", "qas": [ { "question": "Transpulmoner basınç nedir?", "id": 2761, "answers": [ { "text": "Plevral basınç ile alveoler basınç arasındaki fark", "answer_start": 20 } ] }, { "question": "Kompliyans neyi ifade eder?", "id": 2762, "answers": [ { "text": "akciğerlerin genişleyebilme özelliğidir", "answer_start": 186 } ] }, { "question": "Sağlıklı erişkin bir insanda akciğer kompliyansı ne kadar olarak ifade edilir?", "id": 2763, "answers": [ { "text": "200 mL/cmH2O", "answer_start": 276 } ] }, { "question": "Transpulmoner basınçtaki 1 cmH2O artış akciğer hacminde ne kadar bir artışa karşılık gelir?", "id": 2764, "answers": [ { "text": "200 ml", "answer_start": 371 } ] }, { "question": "Akciğer kompliyansı hangi iki faktöre bağlıdır?", "id": 2765, "answers": [ { "text": "alveol ve diğer akciğer boşluklarının içindeki sıvının yüzey gerilimin", "answer_start": 467 } ] }, { "question": "Akciğer dokusunun elastikiyetini hangi maddeler sağlar?", "id": 2766, "answers": [ { "text": "elastin ve kollajen", "answer_start": 585 } ] }, { "question": "Kollajen neyi engeller?", "id": 2767, "answers": [ { "text": "akciğerlerin aşırı genişlemesine", "answer_start": 637 } ] }, { "question": "Elastin dokular neyi sağlar?", "id": 2768, "answers": [ { "text": "dokuların gerilmesini", "answer_start": 692 } ] }, { "question": "Yüzey geriliminden kaynaklanan elastikiyet neye dayanır?", "id": 2769, "answers": [ { "text": "su moleküllerinin hava ile temas ettiklerinde birbirlerine yaklaşma özelliğine", "answer_start": 772 } ] }, { "question": "Transpulmoner basınç nedir?", "id": 2770, "answers": [ { "text": "Plevral basınç ile alveoler basınç arasındaki fark", "answer_start": 20 } ] } ] }, { "context": "OLP lezyonları genelde karakteristik dağılım ve klinik görünüme sahiptir. Klinik olarak 7 tip tanımlanmıştır. En sık görülen retiküler tip, atrofik, plak, papüler, ülseratif ve büllöz olarak bildirilmiştir. Lezyonlar genellikle mikst olarak görülür ve retiküler lezyonlar çoğunlukla eroziv lezyonlara eşlik eder; ancak izole olarak da görülebilirler. Retiküler lezyonların eşlik etmesi, OLP’nin vezikülo-eroziv ve eritematöz hastalıklardan ayrımında yardımcı olmaktadır.", "qas": [ { "question": "OLP lezyonları genelde hangi özelliğe sahiptir?", "id": 2771, "answers": [ { "text": "karakteristik dağılım ve klinik görünüme", "answer_start": 23 } ] }, { "question": "Klinik olarak OLP kaç tip olarak tanımlanmıştır?", "id": 2772, "answers": [ { "text": "7 tip", "answer_start": 88 } ] }, { "question": "En sık görülen OLP tipi hangisidir?", "id": 2773, "answers": [ { "text": "retiküler tip", "answer_start": 125 } ] }, { "question": "OLP'nin hangi tipleri bildirilmiştir?", "id": 2774, "answers": [ { "text": "retiküler tip, atrofik, plak, papüler, ülseratif ve büllöz", "answer_start": 125 } ] }, { "question": "OLP lezyonları genellikle nasıl görülür?", "id": 2775, "answers": [ { "text": "mikst olarak", "answer_start": 228 } ] }, { "question": "Retiküler lezyonlar OLP'de hangi lezyonlara çoğunlukla eşlik eder?", "id": 2776, "answers": [ { "text": "eroziv", "answer_start": 283 } ] }, { "question": "Retiküler lezyonlar OLP'nin hangi hastalıklardan ayrımında yardımcı olur?", "id": 2777, "answers": [ { "text": "vezikülo-eroziv ve eritematöz", "answer_start": 395 } ] }, { "question": "OLP lezyonları izole olarak görülebilir mi?", "id": 2778, "answers": [ { "text": "izole olarak da görülebilirler", "answer_start": 319 } ] }, { "question": "OLP lezyonları en sık hangi tip olarak tanımlanır?", "id": 2779, "answers": [ { "text": "retiküler", "answer_start": 125 } ] }, { "question": "OLP lezyonlarının vezikülo-eroziv ve eritematöz hastalıklardan ayrımında hangi tip lezyonların eşlik etmesi yardımcı olur?", "id": 2780, "answers": [ { "text": "retiküler", "answer_start": 125 } ] } ] }, { "context": "AP’de en önemli semptom; epigastrik bölgeden başlayarak sırta doğru, kuşak şeklinde yayılan künt ve batıcı tarzdaki şiddetli karın ağrısıdır. Ağrı, hafif pankreatitli kişilerde 1-3 gün sürerken, uzun süreli ağrı ciddi pankreatit göstergesidir (62). Pankreatitli olguların yaklaşık %80’inde kusma ve bulantı, %90’ında ise ateş bulunmaktadır. Yüksek ateş, sadece enfeksiyon teşhisi için yeterli değildir. Çünkü yüksek ateş; abse, infekte pankreatik nekroz, pnömoni ve kolanjit gibi septik durumların belirtisi de olabilir.", "qas": [ { "question": "AP'de en önemli semptom nedir?", "id": 2781, "answers": [ { "text": "şiddetli karın ağrısı", "answer_start": 116 } ] }, { "question": "Hafif pankreatitli kişilerde ağrı ne kadar sürer?", "id": 2782, "answers": [ { "text": "1-3 gün", "answer_start": 177 } ] }, { "question": "Uzun süreli ağrı neyin göstergesidir?", "id": 2783, "answers": [ { "text": "pankreatit", "answer_start": 154 } ] }, { "question": "Pankreatitli olguların yüzde kaçında kusma ve bulantı görülür?", "id": 2784, "answers": [ { "text": "%80", "answer_start": 281 } ] }, { "question": "Pankreatitli olguların yüzde kaçında ateş bulunmaktadır?", "id": 2785, "answers": [ { "text": "%90", "answer_start": 308 } ] }, { "question": "Yüksek ateş neyin teşhisi için yeterli değildir?", "id": 2786, "answers": [ { "text": "enfeksiyon", "answer_start": 361 } ] }, { "question": "Yüksek ateş hangi septik durumların belirtisi olabilir?", "id": 2787, "answers": [ { "text": "abse, infekte pankreatik nekroz, pnömoni ve kolanjit", "answer_start": 422 } ] }, { "question": "AP'deki ağrı hangi bölgeden başlar?", "id": 2788, "answers": [ { "text": "epigastrik", "answer_start": 25 } ] }, { "question": "AP'de ağrı hangi yönde yayılır?", "id": 2789, "answers": [ { "text": "sırta", "answer_start": 56 } ] }, { "question": "Hangi tür ağrı AP'nin en önemli semptomudur?", "id": 2790, "answers": [ { "text": "karın ağrısı", "answer_start": 125 } ] } ] }, { "context": "Konjenital adrenal hiperplazi (KAH) kolesterolden kortizol sentezi için gerekli enzimlerden herhangi birinin eksikliği sonucu oluşan otozomal resesif geçişli bir hastalıktır. KAH’ın virilizasyon yapan alt grupları ise 21-hidroksilaz eksikliği, 11β-hidroksilaz eksikliği, 3β-hidroksisteroid dehidrogenez eksikliği P450-oksidoredüktaz (POR) eksikliğidir.", "qas": [ { "question": "Konjenital adrenal hiperplazi (KAH) nasıl bir hastalıktır?", "id": 2791, "answers": [ { "text": "otozomal resesif geçişli", "answer_start": 133 } ] }, { "question": "KAH neyin sentezi için gerekli enzimlerin eksikliği sonucu oluşur?", "id": 2792, "answers": [ { "text": "kolesterolden kortizol sentezi için gerekli enzimlerden herhangi birinin eksikliği", "answer_start": 36 } ] }, { "question": "KAH'ın genetik geçiş tipi nedir?", "id": 2793, "answers": [ { "text": "otozomal resesif", "answer_start": 133 } ] }, { "question": "KAH’ın virilizasyon yapan alt gruplarından biri nedir?", "id": 2794, "answers": [ { "text": "21-hidroksilaz eksikliği", "answer_start": 218 } ] }, { "question": "KAH’ın virilizasyon yapan alt grupları nelerdir?", "id": 2795, "answers": [ { "text": "21-hidroksilaz eksikliği, 11β-hidroksilaz eksikliği, 3β-hidroksisteroid dehidrogenez eksikliği P450-oksidoredüktaz (POR) eksikliği", "answer_start": 218 } ] }, { "question": "21-hidroksilaz eksikliği hangi hastalığın alt grubudur?", "id": 2796, "answers": [ { "text": "KAH", "answer_start": 31 } ] }, { "question": "KAH’ın alt gruplarından biri olan 11β-hidroksilaz eksikliği ne yapar?", "id": 2797, "answers": [ { "text": "virilizasyon", "answer_start": 182 } ] }, { "question": "KAH'ın virilizasyon yapan hangi alt grubu P450-oksidoredüktaz eksikliğidir?", "id": 2798, "answers": [ { "text": "P450-oksidoredüktaz (POR) eksikliği", "answer_start": 313 } ] }, { "question": "3β-hidroksisteroid dehidrogenez eksikliği, KAH’ın hangi özelliğini gösterir?", "id": 2799, "answers": [ { "text": "virilizasyon", "answer_start": 182 } ] }, { "question": "KAH'ın P450-oksidoredüktaz (POR) eksikliği ile ilgili olan alt grubu nedir?", "id": 2800, "answers": [ { "text": "virilizasyon yapan alt grupları", "answer_start": 182 } ] } ] }, { "context": "Anemili hastalarda en sık görülen semptomlar halsizlik, sürekli yorgunluk hissi, kaslarda güçsüzlük olarak karşımıza çıkar. En sık görülen fizik muayene bulgusu ise solukluktur. Deride, konjunktivada, dudak ve ağız mukozasında, tırnaklarda tespit edilebilir. Kadınlarda sıklıkla amenore olmak üzere menstruasyon bozukluklarına neden olur. Bulantı, dispepsi, ishal veya kabızlık gibi sindirim sistemi problemlerine neden olabilir. Ağır anemisi ve kalp yetmezliği olan çarpıntı, efor dispnesi, taşikardi görülebilir. Ciddi ağır anemisi olan özellikle yaşlı bireylerde baş ağrısı, baş dönmesi, ayağa kalkmakla baygınlık hissi, kulaklarda uğultu, çınlama, gözünün önünde sinek uçuşması, uyuklama ve nadir olarak bilinç bulanıklığı görülebilir. Ağır anemisi olanlarda hafif düzeyde proteinüri ve böbreğin konsantre etme yeteneğinde azalma meydana gelebilir.", "qas": [ { "question": "Anemili hastalarda en sık görülen semptomlar nelerdir?", "id": 2801, "answers": [ { "text": "halsizlik, sürekli yorgunluk hissi", "answer_start": 45 } ] }, { "question": "Anemili hastalarda en sık görülen fizik muayene bulgusu nedir?", "id": 2802, "answers": [ { "text": "solukluk", "answer_start": 165 } ] }, { "question": "Solukluk anemili hastalarda hangi bölgelerde tespit edilebilir?", "id": 2803, "answers": [ { "text": "Deride, konjunktivada, dudak ve ağız mukozasında", "answer_start": 178 } ] }, { "question": "Anemili kadınlarda sıklıkla görülen menstruasyon bozukluğu nedir?", "id": 2804, "answers": [ { "text": "amenore", "answer_start": 279 } ] }, { "question": "Anemi sindirim sistemi problemlerine neden olabilir mi?", "id": 2805, "answers": [ { "text": "Bulantı, dispepsi, ishal veya kabızlık", "answer_start": 339 } ] }, { "question": "Ağır anemisi ve kalp yetmezliği olanlarda hangi belirtiler görülebilir?", "id": 2806, "answers": [ { "text": "çarpıntı, efor dispnesi, taşikardi", "answer_start": 467 } ] }, { "question": "Ciddi ağır anemisi olan yaşlı bireylerde hangi semptomlar görülebilir?", "id": 2807, "answers": [ { "text": "baş ağrısı, baş dönmesi, ayağa kalkmakla baygınlık hissi, kulaklarda uğultu, çınlama, gözünün önünde sinek uçuşması, uyuklama ve nadir olarak bilinç bulanıklığı", "answer_start": 566 } ] }, { "question": "Anemisi olanlarda hafif düzeyde hangi böbrek problemi görülebilir?", "id": 2808, "answers": [ { "text": "proteinüri", "answer_start": 777 } ] }, { "question": "Ağır anemisi olanlarda böbrek fonksiyonlarında hangi değişiklik meydana gelebilir?", "id": 2809, "answers": [ { "text": "konsantre etme yeteneğinde azalma", "answer_start": 800 } ] }, { "question": "Anemisi olanlarda hangi solunum sistemi problemi görülebilir?", "id": 2810, "answers": [ { "text": "efor dispnesi", "answer_start": 477 } ] } ] }, { "context": "Meme kanseri saptanan hastalara ilk olarak klinik evreleme yapılır ve daha sonra multidisipliner yaklaşımla tedavi planı uygulanır. Hastaların çoğunda cerrahi yöntemler tedavide ilk adım iken, tümör boyutu büyük olan hastalarda neoadjuvan kemoterapi tümörün boyutunu küçültüp cerrahiye uygun hale getirmek için verilmektedir. Cerrahi sonrası spesmen (tümör, sentinel lenf nodu ya da aksiller diseksiyon materyali) patologlar tarafından incelenir. Tedavide bundan sonraki aşama ise hastanın adjuvan kemoterapi, hormonoterapi ve radyoterapi alıp almayacağının belirlenmesidir.", "qas": [ { "question": "Meme kanseri saptanan hastalara ilk olarak ne yapılır?", "id": 2811, "answers": [ { "text": "klinik evreleme", "answer_start": 43 } ] }, { "question": "Meme kanseri tedavi planı nasıl uygulanır?", "id": 2812, "answers": [ { "text": "multidisipliner yaklaşımla", "answer_start": 81 } ] }, { "question": "Meme kanseri tedavisinde hastaların çoğunda ilk adım nedir?", "id": 2813, "answers": [ { "text": "cerrahi yöntemler", "answer_start": 151 } ] }, { "question": "Tümör boyutu büyük olan hastalarda neoadjuvan kemoterapi ne amaçla verilir?", "id": 2814, "answers": [ { "text": "tümörün boyutunu küçültüp cerrahiye uygun hale getirmek", "answer_start": 250 } ] }, { "question": "Cerrahi sonrası patologlar tarafından incelenen spesmenler nelerdir?", "id": 2815, "answers": [ { "text": "tümör, sentinel lenf nodu ya da aksiller diseksiyon materyali", "answer_start": 351 } ] }, { "question": "Cerrahi sonrası patolojik incelemeden sonraki tedavi aşaması nedir?", "id": 2816, "answers": [ { "text": "adjuvan kemoterapi, hormonoterapi ve radyoterapi alıp almayacağının belirlenmesidir", "answer_start": 490 } ] }, { "question": "Neoadjuvan kemoterapi hangi hastalarda uygulanır?", "id": 2817, "answers": [ { "text": "tümör boyutu büyük olan hastalarda", "answer_start": 193 } ] }, { "question": "Cerrahi sonrası spesmenlerin incelenmesi kimler tarafından yapılır?", "id": 2818, "answers": [ { "text": "patologlar", "answer_start": 414 } ] }, { "question": "Tedavide cerrahi yöntemler hangi aşamada uygulanır?", "id": 2819, "answers": [ { "text": "ilk adım", "answer_start": 178 } ] }, { "question": "Patologlar tarafından incelenen aksiller diseksiyon materyali hangi tedavi sürecine aittir?", "id": 2820, "answers": [ { "text": "cerrahi", "answer_start": 151 } ] } ] }, { "context": "CGB, cinsiyet kromozomu, gonad ve dış genital yapının cinse ait özellikler taşımadığı veya atipik olduğu durumlar olarak tanımlanmaktadır. Yakın zamana kadar CGB farklı şekilde sınıflandırılmaktaydı ve bu sınıflamada zaman zaman kavram karmaşası yaşanmaktaydı. Bu konuda bir uzlaşı raporu yayınlanarak yeni sınıflama önerisi getirilmiş ve bu sınıflama hızla pek çok merkezde kabul edilerek kullanılmaya başlanmıştır. Yeni sınıflamaya göre daha önce kullanılan “intersex” terimi yerine “Cinsiyet Gelişim Bozuklukları (CGB)”; “erkek yalancı hermafrodit”, “yetersiz virilize erkek” terimleri yerine “ 46, XY CGB; “dişi yalancı hermafrodit”, ‘‘aşırı virilize XX dişi” terimi yerine “46, XX CGB; “gerçek hermafrodit” yerine “ovotestikuler CGB terimleri önerilmiştir.", "qas": [ { "question": "CGB nedir?", "id": 2821, "answers": [ { "text": "cinsiyet kromozomu, gonad ve dış genital yapının cinse ait özellikler taşımadığı veya atipik olduğu durumlar", "answer_start": 5 } ] }, { "question": "CGB yakın zamana kadar nasıl sınıflandırılmaktaydı?", "id": 2822, "answers": [ { "text": "farklı şekilde", "answer_start": 162 } ] }, { "question": "CGB sınıflamasında zaman zaman ne yaşanmaktaydı?", "id": 2823, "answers": [ { "text": "kavram karmaşası", "answer_start": 229 } ] }, { "question": "Yeni sınıflamaya göre 'intersex' terimi yerine hangi terim önerilmiştir?", "id": 2824, "answers": [ { "text": "Cinsiyet Gelişim Bozuklukları (CGB)", "answer_start": 486 } ] }, { "question": "Yeni sınıflamaya göre 'erkek yalancı hermafrodit' terimi yerine hangi terim önerilmiştir?", "id": 2825, "answers": [ { "text": "46, XY CGB", "answer_start": 598 } ] }, { "question": "Yeni sınıflamaya göre 'dişi yalancı hermafrodit' terimi yerine hangi terim önerilmiştir?", "id": 2826, "answers": [ { "text": "46, XY CGB", "answer_start": 598 } ] }, { "question": "Yeni sınıflamaya göre 'gerçek hermafrodit' terimi yerine hangi terim önerilmiştir?", "id": 2827, "answers": [ { "text": "ovotestikuler CGB", "answer_start": 720 } ] }, { "question": "CGB sınıflaması konusunda ne yayınlanarak yeni bir öneri getirilmiştir?", "id": 2828, "answers": [ { "text": "bir uzlaşı raporu", "answer_start": 271 } ] }, { "question": "Yeni CGB sınıflaması nerelerde kabul edilerek kullanılmaya başlanmıştır?", "id": 2829, "answers": [ { "text": "pek çok merkezde", "answer_start": 358 } ] }, { "question": "CGB tanımlaması hangi durumları içerir?", "id": 2830, "answers": [ { "text": "cinsiyet kromozomu, gonad ve dış genital yapının cinse ait özellikler taşımadığı veya atipik olduğu durumlar", "answer_start": 5 } ] } ] }, { "context": "Kıkırdağın avasküler karakteri nedeniyle kıkırdak defekt tedavisi oldukça güçtür. Olgun kıkırdak, hücre dışı matriks (ECM) bileşenlerinde ve bileşenlerin oryantasyonunda değişiklik gösteren farklı bölgelerden veya tabakalardan oluşur. Her bölge, hücresel, biyomoleküler, mekanik ve fiziksel faktörlerin benzersiz bir kombinasyonu ile sağlanır. Ekstraselüler matriksin enzimatik degradasyonu, eksik yeni matriks oluşumu, hücre ölümü ve kıkırdak hücrelerinin hipertrofik farklılaşması diz osteoartritine yol açıp, kişinin hayatını olumsuz etkilemektedir. Bu sebeple kıkırdak hasarlarının tedavisi, ortopedik cerrahiler içinde önemli bir yere sahiptir.", "qas": [ { "question": "Kıkırdağın hangi karakteri nedeniyle kıkırdak defekt tedavisi zordur?", "id": 2831, "answers": [ { "text": "avasküler", "answer_start": 11 } ] }, { "question": "Olgun kıkırdak ne tür bileşenlerde değişiklik gösteren bölgelerden oluşur?", "id": 2832, "answers": [ { "text": "hücre dışı matriks", "answer_start": 98 } ] }, { "question": "Her bölge hangi faktörlerin benzersiz bir kombinasyonu ile sağlanır?", "id": 2833, "answers": [ { "text": "hücresel, biyomoleküler, mekanik ve fiziksel", "answer_start": 246 } ] }, { "question": "Ekstraselüler matriksin enzimatik degradasyonu ve eksik yeni matriks oluşumu hangi hastalığa yol açmaktadır?", "id": 2834, "answers": [ { "text": "diz osteoartrit", "answer_start": 483 } ] }, { "question": "Diz osteoartriti kişinin hayatını nasıl etkiler?", "id": 2835, "answers": [ { "text": "olumsuz", "answer_start": 529 } ] }, { "question": "Kıkırdak hasarlarının tedavisi neden önemlidir?", "id": 2836, "answers": [ { "text": "diz osteoartritine yol açıp, kişinin hayatını olumsuz etkilemektedir. Bu sebeple kıkırdak hasarlarının tedavisi, ortopedik cerrahiler", "answer_start": 483 } ] }, { "question": "Kıkırdak defekt tedavisi neden zor olarak tanımlanır?", "id": 2837, "answers": [ { "text": "Kıkırdağın avasküler karakteri", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Kıkırdağın hangi özellikleri diz osteoartritine yol açmaktadır?", "id": 2838, "answers": [ { "text": "Ekstraselüler matriksin enzimatik degradasyonu, eksik yeni matriks oluşumu, hücre ölümü ve kıkırdak hücrelerinin hipertrofik farklılaşması", "answer_start": 344 } ] }, { "question": "Olgun kıkırdak hangi yapılardan oluşur?", "id": 2839, "answers": [ { "text": "farklı bölgelerden veya tabakalar", "answer_start": 190 } ] }, { "question": "Ortopedik cerrahiler içinde önemli bir yere sahip olan tedavi nedir?", "id": 2840, "answers": [ { "text": "kıkırdak hasarların", "answer_start": 564 } ] } ] }, { "context": "Öykü her hastalıkta olduğu gibi tiroid nodüllerin değerlendirilmesinde de ve yukarıda belirtilen soruların cevaplandırılmasında da önemlidir. Her ne kadar benign-malign tiroid nodüllerin ayırımında öykü duyarlı bir yöntem olmasa da, öyküde maligniteye işaret eden belirtiler araştırılmalıdır. İlerleyen disfaji, disfoni ve dispne gibi bası semptomları var ise nodülün malign olma şüphesini artırır. Ancak benign, büyük nodüllerin de bu semptomlara neden olabileceği unutulmamalıdır. Çocukluk ya da adölesan döneminde baş ve boyuna yönelik radyoterapi uygulanması, tiroid nodüllerinde malignite riskini artırır. Erkeklerde, çocuk veya adölesan yaş grubunda (< 20 yaş) veya 60 yaşından sonra gelişen tiroid nodüllerinin malign olma olasılığı yüksektir. Yine var olan nodülün hızlı büyümesi, özellikle L-thyroxine (L-T4) tedavisi altında iken, malignite yönünden şüpheyi artırır. Yavaş veya ani başlayan ağrı ve hassasiyet, subakut tiroidit, benign adenom veya kist gibi benign durumların yanı sıra, nadir de olsa invaziv tiroid karsinomlarında da gelişebileceği unutulmamalıdır. Tiroid nodüllü hasta hipotiroidi veya hipertiroidi semptomları yönünden sorgulanmalıdır. Hashimoto tiroiditi zemininde gelişen nodüllerde lenfoma gelişme olasılığı vardır. Yine Graves hastalığı varlığında gelişen soğuk tiroid nodüllerin malign olma olasılığı yüksektir. Ailede benign nodüler tiroid hastalığı, Hashimoto tiroiditi veya diğer otoimmün hastalıkların olması nodülün benign olma yönünden anlam taşır. Ancak tiroid karsinomu bu hastalarda da olabilir. Hasta ailesel tiroid karsinomu yönünden sorgulanmalıdır. Ailede medüller tiroid karsinomu varlığı, tiroid nodüllü hastanın ailesel medüller karsinomu veya multipl endokrin neoplazi (MEN) tip 2A-2B yönünden değerlendirilmesini gerektirir.", "qas": [ { "question": "Tiroid nodüllerinin değerlendirilmesinde öykünün önemi nedir?", "id": 2841, "answers": [ { "text": "her hastalıkta olduğu gibi tiroid nodüllerin değerlendirilmesinde de ve yukarıda belirtilen soruların cevaplandırılmasında da önemlidir", "answer_start": 5 } ] }, { "question": "Maligniteye işaret eden belirtiler nelerdir?", "id": 2842, "answers": [ { "text": "disfaji, disfoni ve dispne", "answer_start": 303 } ] }, { "question": "Büyük benign nodüller hangi semptomlara neden olabilir?", "id": 2843, "answers": [ { "text": "disfaji, disfoni ve dispne", "answer_start": 303 } ] }, { "question": "Çocukluk veya adölesan dönemde radyoterapi uygulanması hangi riski artırır?", "id": 2844, "answers": [ { "text": "malignite", "answer_start": 240 } ] }, { "question": "Tiroid nodüllerinin malign olma olasılığı hangi yaş gruplarında yüksektir?", "id": 2845, "answers": [ { "text": "Erkeklerde, çocuk veya adölesan yaş grubunda (< 20 yaş) veya 60 yaşından sonra", "answer_start": 611 } ] }, { "question": "Hangi durumlarda var olan nodülün hızlı büyümesi malignite yönünden şüpheyi artırır?", "id": 2846, "answers": [ { "text": "L-thyroxine (L-T4) tedavisi altında iken", "answer_start": 799 } ] }, { "question": "Ani başlayan ağrı ve hassasiyet hangi benign durumlarda görülebilir?", "id": 2847, "answers": [ { "text": "subakut tiroidit, benign adenom veya kist", "answer_start": 921 } ] }, { "question": "Hashimoto tiroiditi zemininde gelişen nodüllerde hangi risk vardır?", "id": 2848, "answers": [ { "text": "lenfoma", "answer_start": 1215 } ] }, { "question": "Graves hastalığı varlığında gelişen soğuk tiroid nodüllerin malign olma olasılığı nedir?", "id": 2849, "answers": [ { "text": "yüksektir", "answer_start": 740 } ] }, { "question": "Ailede medüller tiroid karsinomu varlığı neyi gerektirir?", "id": 2850, "answers": [ { "text": "tiroid nodüllü hastanın ailesel medüller karsinomu veya multipl endokrin neoplazi (MEN) tip 2A-2B yönünden değerlendirilmesini", "answer_start": 1639 } ] } ] }, { "context": "Endometrial polipler tek ya da multiple olabilen, boyutları birkaç milimetreden santimetreye kadar ölçülen, sapsız veya saplı olabilen, intrauterin kavitedeki endometrial dokudan büyüyen yapılardır. Endometrial polipler endometriyal bez, stroma ve kan damarları içeren üzeri epitelle kaplı lokal büyümelerdir. Endometrial polipler asemptomatik olabilirler. Semptomları ise çoğunlukla anormal uterin kanama, pelvik ağrı olup daha az sıklıkla ise infertilite ile ilişkilidir. Malignite nadirdir. Bazı popülasyon bazlı çalışmalarda endometrial poliplerden %0-12,9 oranında malignite meydana gelebileceği bulunmuştur. Endometrial polip, çoğu zaman asemptomatik olduğu için insidansı tam olarak bilinmeyen yaygın bir jinekolojik hastalıktır. Prevelansının çalışılan popülasyona bağlı olarak % 7.8 ile % 34.9 arasında olduğu bildirilmektedir. Endometrial poliplerin gelişimindeki başlıca risk faktörleri; yaş, hipertansiyon, obezite ve tamoksifen kullanımıdır. Endometrial poliplerin gelişimindeki en önemli risk faktörü artan yaştır. Endometrial polip prevelansının üreme çağından itibaren yaşa bağlı artığı görülmektedir. Fakat postmenapozal dönemde prevelansının artması ya da azalması açık değildir. Endometrial poliplerin, diğer jinekolojik bening hastalıklar olan servikal polip, myom ve endometriyozis ile ilişkisi bulunmaktadır. Tamoksifen kullanımı endometrial poliplerin gelişiminde en spesifik risk faktörüdür ve class II çalışmasına göre prevelansı %30-60 arasındadır. Ancak hormon tedavisi ile endometrial polipler arasındaki olası bir ilişki hakkında veriler çelişkilidir. Çünkü bazı çalışmalar, hormon tedavisi kullanan kadınlarda endometrial polip prevalansının yüksek olduğunu bildirirken, bazı çalışmalar yüksek olmadığı bildirmektedir. Oral kontraseptiflerin yanı sıra yüksek antiöstrojenik aktiviteye sahip progesteronların endometriyal polip oluşumunun önlemesinde koruyucu etkisi olabilir. Levonorgestrelli rahim içi araç kullanımının endometrial polip tedavisinde ya da düşük riskli populasyonda profilakside etkili olduğuna dair yeterli bulgu yoktur.", "qas": [ { "question": "Endometrial poliplerin boyutları ne kadar olabilir?", "id": 2851, "answers": [ { "text": "birkaç milimetreden santimetreye", "answer_start": 60 } ] }, { "question": "Endometrial poliplerin içerdikleri yapılar nelerdir?", "id": 2852, "answers": [ { "text": "endometriyal bez, stroma ve kan damarları", "answer_start": 220 } ] }, { "question": "Endometrial poliplerin en sık görülen semptomları nelerdir?", "id": 2853, "answers": [ { "text": "anormal uterin kanama, pelvik ağrı", "answer_start": 387 } ] }, { "question": "Endometrial poliplerin malignite oranı nedir?", "id": 2854, "answers": [ { "text": "%0-12,9", "answer_start": 556 } ] }, { "question": "Endometrial polip prevelansının ne kadar olduğu bildirilmiştir?", "id": 2855, "answers": [ { "text": "% 7.8 ile % 34.9 arasında", "answer_start": 789 } ] }, { "question": "Endometrial poliplerin gelişimindeki başlıca risk faktörleri nelerdir?", "id": 2856, "answers": [ { "text": "yaş, hipertansiyon, obezite ve tamoksifen kullanımıdır", "answer_start": 902 } ] }, { "question": "Endometrial polip prevelansının hangi dönemde yaşa bağlı arttığı görülmektedir?", "id": 2857, "answers": [ { "text": "üreme çağından itibaren", "answer_start": 1064 } ] }, { "question": "Tamoksifen kullanımı endometrial poliplerin gelişiminde ne kadar etkilidir?", "id": 2858, "answers": [ { "text": "%30-60", "answer_start": 1458 } ] }, { "question": "Endometrial polip oluşumunun önlenmesinde koruyucu etkisi olabilecek ilaçlar nelerdir?", "id": 2859, "answers": [ { "text": "Oral kontraseptiflerin yanı sıra yüksek antiöstrojenik aktiviteye sahip progesteronlar", "answer_start": 1753 } ] }, { "question": "Levonorgestrelli rahim içi araç kullanımının endometrial polip tedavisinde etkili olduğuna dair yeterli bulgu var mı?", "id": 2860, "answers": [ { "text": "yeterli bulgu yoktur", "answer_start": 2051 } ] } ] }, { "context": "BAB ta tutarlı olarak tespit edilen biyolojik değişimlerden biri oksidatif stres hasarıdır. Uluslararası Bipolar Bozukluk Derneği'nin yakın zamanda yayınlandığı bir makalede, diğer belirteçlerin yanı sıra, BAB için potansiyel biyobelirteç olarak oksidatif stres parametreleri de belirtilmiştir. BAB'ta birçok oksidatif stres belirteci araştırılmış olsa da, sonuçlar tutarlı olmamıştır; bazı çalışmalarda BAB deneklerinde DNA, RNA, proteinler ve lipitlerde oksidatif hasar tanımlanmış olmasına karşın, bazı çalışmalarda sadece bazı antioksidan enzimlerin seviyelerinin değiştiği bildirilmiştir. Bu sonuçlar mitokondriyal elektron taşıma zincirinde mitokondriyal DNA mutasyonları ve protein seviyelerinin azalması gibi kanıtlarla desteklenmektedir. Reaktif oksijen türleri (ROS) mitokondride meydana gelir ve süperoksit dismutaz (SOD), katalaz ve glutatyon peroksidaz gibi antioksidan enzimler tarafından elimine edilir. Antioksidan aktivite ve ROS üretimi arasındaki bozukluklar dokularda oksidatif stres oluşmasına neden olur. Oksidatif stres membranlarda lipit peroksidasyonuna yol açabilir, bu nedenle de sinyal iletimi, yapısal plastisite ve hücre esnekliği bozulur. Bütün bu süreçler nöral hasar meydana getirir. Beyin, vücuttaki oksijenin büyük bir bölümünü kullanmasından dolayı oksidatif strese karşı özellikle duyarlıdır ve beynin oksidatif stresi tolere etmeye yönelik antioksidan kapasitesi sınırlıdır. Beynin oksidatif metabolizmadaki değişimlere olan duyarlılığı ve nöropsikiyatrik bozukluklarda artan sayıda nörodejeneratif değişimin saptanması, oksidatif hasarın nöropsikiyatrik hastalıkların etiyolojisinin bir parçası olduğu fikrini doğurmuştur.", "qas": [ { "question": "BAB'ta tutarlı olarak tespit edilen biyolojik değişim nedir?", "id": 2861, "answers": [ { "text": "oksidatif stres hasarı", "answer_start": 65 } ] }, { "question": "Uluslararası Bipolar Bozukluk Derneği'nin yayınladığı makalede BAB için potansiyel biyobelirteç olarak ne belirtilmiştir?", "id": 2862, "answers": [ { "text": "oksidatif stres parametreleri", "answer_start": 246 } ] }, { "question": "BAB'ta hangi belirteçler araştırılmıştır?", "id": 2863, "answers": [ { "text": "oksidatif stres hasarı", "answer_start": 65 } ] }, { "question": "Reaktif oksijen türleri (ROS) nerede meydana gelir?", "id": 2864, "answers": [ { "text": "mitokondriyal", "answer_start": 606 } ] }, { "question": "Antioksidan aktivite ve ROS üretimi arasındaki bozukluklar neye neden olur?", "id": 2865, "answers": [ { "text": "dokularda oksidatif stres", "answer_start": 978 } ] }, { "question": "Oksidatif stres membranlarda neye yol açabilir?", "id": 2866, "answers": [ { "text": "lipit peroksidasyonu", "answer_start": 1056 } ] }, { "question": "Beynin oksidatif strese karşı duyarlılığı neden yüksektir?", "id": 2867, "answers": [ { "text": "vücuttaki oksijenin büyük bir bölümünü kullanması", "answer_start": 1224 } ] }, { "question": "Oksidatif hasarın nöropsikiyatrik hastalıkların etiyolojisinin bir parçası olduğu fikrini ne doğurmuştur?", "id": 2868, "answers": [ { "text": "Beynin oksidatif metabolizmadaki değişimlere olan duyarlılığı ve nöropsikiyatrik bozukluklarda artan sayıda nörodejeneratif değişimin saptanması", "answer_start": 1413 } ] }, { "question": "Oksidatif stresin sinyal iletimi üzerindeki etkisi nedir?", "id": 2869, "answers": [ { "text": "yapısal plastisite ve hücre esnekliği bozulur", "answer_start": 1123 } ] }, { "question": "Oksidatif stresin sinyal iletimi üzerindeki etkisi nedir?", "id": 2870, "answers": [ { "text": "yapısal plastisite ve hücre esnekliği bozulur", "answer_start": 1123 } ] } ] }, { "context": "Bronşektazi, tekrarlayan enfeksiyonlara bağlı olarak bronşial peribronşial dokunun inflamatuvar yıkımı ile beraber görülen ve hava yollarının geri dönüşümsüz genişlemesi ile karakterize ilerleyici bir hastalıktır. İlk olarak 1819 yılında Laennec tarafından tanımlanan bronşektazi, daha sonradan 1950 yılında Reid tarafından tanımlanmaya başlanmıştır. Reid’in yaptığı anatomik sınıflama en sık kullanılan sınıflama olup patolojik bulguları, radyolojik bulgularla korele eden bir sınıflamadır. a) Silendirik bronşektazi: Bronş uniform olarak genişlediğinde kullanılan bir terimdir. Enine kesit çapı artan bronş basitçe genişlemiştir, tübüler bronşektazi olarak da adlandırılır. b) Variköz bronşektazi: Bronşların geri dönüşümsüz genişler. Bronşlar, bacaklarda görülen varisli damarlar gibi hem genişlemiş hem de duvarları düzensizleşmiştir. c) Kistik (sakküler) bronşektazi: Bronşektazinin görülen en ağır formudur. Bronşlar içi püy dolu kistik yapı haline gelmiştir, üzüm salkımını andıran bir görünüm oluşturabilirler. Bronşlardaki dilatasyon akciğer periferine doğru artar ve bronşlar balon görünümdeki boşluklarda sonlanırlar.", "qas": [ { "question": "Bronşektazi nasıl bir hastalıktır?", "id": 2871, "answers": [ { "text": "ilerleyici", "answer_start": 186 } ] }, { "question": "Bronşektazi ilk olarak kim tarafından tanımlanmıştır?", "id": 2872, "answers": [ { "text": "Laennec", "answer_start": 238 } ] }, { "question": "Reid’in yaptığı anatomik sınıflama neye dayanır?", "id": 2873, "answers": [ { "text": "patolojik bulguları, radyolojik bulgularla korele eden bir sınıflamadır", "answer_start": 419 } ] }, { "question": "Silendirik bronşektazi nedir?", "id": 2874, "answers": [ { "text": "Bronş uniform olarak genişlediğinde kullanılan bir terimdir", "answer_start": 519 } ] }, { "question": "Tübüler bronşektazi hangi başka adla da anılır?", "id": 2875, "answers": [ { "text": "Silendirik bronşektazi", "answer_start": 495 } ] }, { "question": "Tübüler bronşektazi diğer adı nedir?", "id": 2876, "answers": [ { "text": "Silendirik bronşektazi", "answer_start": 495 } ] }, { "question": "Kistik (sakküler) bronşektazi nasıl bir formdur?", "id": 2877, "answers": [ { "text": "ağır", "answer_start": 899 } ] }, { "question": "Kistik bronşektazi bronşları nasıl bir görünüme getirir?", "id": 2878, "answers": [ { "text": "üzüm salkımını andıran", "answer_start": 966 } ] }, { "question": "Bronşektazi hangi yıl Laennec tarafından tanımlanmıştır?", "id": 2879, "answers": [ { "text": "1819", "answer_start": 225 } ] }, { "question": "Bronşlardaki dilatasyon kistik bronşektazide nasıl ilerler?", "id": 2880, "answers": [ { "text": "akciğer periferine", "answer_start": 1043 } ] } ] }, { "context": "Yara iyileşmesi Plastik ve Rekonstrüktif cerrahinin temelinde yer alan bir konudur. Bu dalın gelişmesi ile temel tıp tarihinden süregelen yara ve yara iyileşmesi konusunda farklı yöntem ve teknikler ortaya çıkmıştır. Yaranın en sade haliyle onarım şekli basitten komplekse doğru sıralanırsa primer onarım, greft ile onarım ve flep ile onarımdır. Her ne kadar flep ile defekt onarımı en sık kullanılan doku onarım tekniklerinden olsa da bu operasyonların başarı yüzdesi lokal ve sistemik faktörlerden yüksek oranda etkilenir. Başarıyı etkileyen faktörler arasında lokal hipoksi, anemi, diabet, immün baskılanma, romatizmal hastalıklar, malnütrisyon, radyasyon, sistemik hastalıklar gibi pek çok faktör mevcuttur. Bu faktörlerin yarattığı istenmeyen kayıpların azaltılması amacıyla farklı teknikler kullanılarak alıcı ve verici bölgenin durumu ideale yaklaştırılmaya çalışılır. Flep operasyonları sonrası ortaya çıkan doku ölümünün iskemiye sekonder olduğu düşünülmüştür. İskemiye bağlı olarak oksijen radikalleri ortaya çıkar. Adenozin trifosfatın yıkımı, enerjinin tükenimi ve kalsiyumun hücre içine göçü iskemi sırasındaki hücresel hasara yol açar. İskemi ile ortaya çıkan düşük kan akımı nötrofil aktivasyonuna ve buna bağlı hücre aracılıklı yıkıma yol açar. Mevcut durumu daha iyi hale getirmek amacıyla pek çok farmakolojik ajan, yöntem ve büyüme faktörleri araştırılmıştır.", "qas": [ { "question": "Yara iyileşmesi hangi tıp dalının temelinde yer alan bir konudur?", "id": 2881, "answers": [ { "text": "Plastik ve Rekonstrüktif cerrahinin", "answer_start": 16 } ] }, { "question": "Yaranın onarım şekli nasıl sıralanır?", "id": 2882, "answers": [ { "text": "basitten komplekse doğru", "answer_start": 254 } ] }, { "question": "Flep operasyonlarının başarı yüzdesini etkileyen faktörler nelerdir?", "id": 2883, "answers": [ { "text": "lokal hipoksi, anemi, diabet, immün baskılanma, romatizmal hastalıklar, malnütrisyon, radyasyon, sistemik hastalıklar", "answer_start": 563 } ] }, { "question": "Flep operasyonları sonrası ortaya çıkan doku ölümünün nedeni nedir?", "id": 2884, "answers": [ { "text": "iskemiye sekonder", "answer_start": 930 } ] }, { "question": "İskemi sırasında hücresel hasara yol açan faktörler nelerdir?", "id": 2885, "answers": [ { "text": "Adenozin trifosfatın yıkımı, enerjinin tükenimi ve kalsiyumun hücre içine göçü", "answer_start": 1026 } ] }, { "question": "Düşük kan akımı neye yol açar?", "id": 2886, "answers": [ { "text": "nötrofil aktivasyonu", "answer_start": 1190 } ] }, { "question": "Yara iyileşmesini iyileştirmek için hangi faktörler araştırılmıştır?", "id": 2887, "answers": [ { "text": "farmakolojik ajan, yöntem ve büyüme faktörleri", "answer_start": 1315 } ] }, { "question": "Yara onarımında kullanılan teknikler nelerdir?", "id": 2888, "answers": [ { "text": "primer onarım, greft ile onarım ve flep ile onarım", "answer_start": 291 } ] }, { "question": "İskemiye bağlı olarak ne ortaya çıkar?", "id": 2889, "answers": [ { "text": "oksijen radikalleri", "answer_start": 992 } ] }, { "question": "Flep operasyonları sonrası istenmeyen kayıpların azaltılması amacıyla ne yapılır?", "id": 2890, "answers": [ { "text": "farklı teknikler kullanılarak", "answer_start": 780 } ] } ] }, { "context": "Diyet uygulamaları epilepsi tedavisinde, cerrahi tedavi ve yeni antiepileptik ilaçların artan sayısına rağmen son zamanlarda tekrar güncellik kazandığı için ketojenik diyetler ve kalorisi kısıtlanmış standart diyetler (açlık) yeniden kullanılmaya başlanmıştır. Bu diyetlerin faydalı sonuçları genellikle ketozise bağlanmaktadır. Ketojenik diyette yüksek yağ, düşük protein ve karbonhidratların aynen açlıkta olduğu gibi ketozise neden olduğu öne sürülmüştür. Bu diyetler ile lipit metabolizmasının arttığı ve inflamatuar hastalıkların azaldığı düşünülür. Ketozis yapan bu diyetlerle immün sistem düşük glukoz düzeylerine adapte olur ve metabolizma mitokondriyal yağ asiti oksidasyonu, ketogenezis ve ketolizis yönüne doğru kayarak inflamasyonu azaltır. Ancak kritik hastalığı olanlarda diyetle doku tiplerine ve enfeksiyon çeşitlerine göre akut inflamasyon cevabı artmış ya da azalmış şekilde gerçekleşebilir. Bu cevabın değişiminde postprandiyal veya postabsortif zamanlarında etkisinin olduğu çok yeni literatürlerde dikkat çekmeye başlamıştır.", "qas": [ { "question": "Epilepsi tedavisinde son zamanlarda hangi diyetler tekrar kullanılmaya başlanmıştır?", "id": 2891, "answers": [ { "text": "ketojenik diyetler ve kalorisi kısıtlanmış standart diyetler (açlık)", "answer_start": 157 } ] }, { "question": "Ketojenik diyette hangi besin gruplarının oranı yüksektir?", "id": 2892, "answers": [ { "text": "yağ, düşük protein ve karbonhidratlar", "answer_start": 354 } ] }, { "question": "Ketojenik diyet ve açlık ile hangi metabolik süreçlerin arttığı düşünülür?", "id": 2893, "answers": [ { "text": "lipit metabolizmasını", "answer_start": 475 } ] }, { "question": "Ketozis yapan diyetlerle immün sistem hangi düzeylere adapte olur?", "id": 2894, "answers": [ { "text": "düşük glukoz", "answer_start": 596 } ] }, { "question": "Ketojenik diyetlerde metabolizma hangi yönlere kayar?", "id": 2895, "answers": [ { "text": "mitokondriyal yağ asiti oksidasyonu, ketogenezis ve ketolizis", "answer_start": 648 } ] }, { "question": "Kritik hastalığı olanlarda diyetin akut inflamasyon cevabına etkisi nedir?", "id": 2896, "answers": [ { "text": "artmış ya da azalmış şekilde", "answer_start": 864 } ] }, { "question": "Diyetin inflamasyon cevabındaki değişimde hangi zaman dilimlerinin etkisi vardır?", "id": 2897, "answers": [ { "text": "postprandiyal veya postabsortif", "answer_start": 933 } ] }, { "question": "Ketojenik diyetler hangi tür hastalıklarda kullanılmaya başlanmıştır?", "id": 2898, "answers": [ { "text": "epilepsi", "answer_start": 19 } ] }, { "question": "Ketojenik diyette hangi sürecin inflamasyonu azalttığı düşünülmektedir?", "id": 2899, "answers": [ { "text": "mitokondriyal yağ asiti oksidasyonu, ketogenezis ve ketolizis", "answer_start": 648 } ] }, { "question": "Ketozis yapan diyetler nasıl bir etki gösterir?", "id": 2900, "answers": [ { "text": "inflamasyonu azaltır", "answer_start": 731 } ] } ] }, { "context": "Postoperatif bulantı ve kusma birçok sebebe bağlı, sık karşılaşılan (ortalama %34-36) ve özellikle operasyondan sonraki ilk iki saatte görülen bir problemdir. Postoperatif bulantı ve kusma, şuuru kapalı, laringeal refleksleri yetersiz hastalarda aspirasyona neden olarak morbidite ve mortaliteyi arttırmaktadır. Uzun, inatçı kusmalar yaşlılarda ve çocuklarda hem elektrolit imbalansı hem de dehidratasyona neden olabilmektedir. Bulantı, öğürme veya kusma, hastanın derlenme odasından ayrılış süresini ve hastaneden taburculuğunu geciktirerek hastane giderlerini ve nozokomiyal enfeksiyonları arttırabilmektedir. Tüm bu sebepler POBK’nın önlenmesinde yeni arayışların doğmasına neden olmuştur.", "qas": [ { "question": "Postoperatif bulantı ve kusma ne zaman görülür?", "id": 2901, "answers": [ { "text": "operasyondan sonraki ilk iki saatte", "answer_start": 99 } ] }, { "question": "Postoperatif bulantı ve kusmanın oranı nedir?", "id": 2902, "answers": [ { "text": "ortalama %34-36", "answer_start": 69 } ] }, { "question": "Postoperatif bulantı ve kusma hangi hastalarda morbidite ve mortaliteyi arttırmaktadır?", "id": 2903, "answers": [ { "text": "şuuru kapalı, laringeal refleksleri yetersiz hastalarda", "answer_start": 190 } ] }, { "question": "Uzun ve inatçı kusmalar yaşlılar ve çocuklarda neye neden olabilir?", "id": 2904, "answers": [ { "text": "dehidratasyon", "answer_start": 391 } ] }, { "question": "Postoperatif bulantı ve kusma hastanın hastaneden taburculuğunu nasıl etkiler?", "id": 2905, "answers": [ { "text": "hastanın derlenme odasından ayrılış süresini ve hastaneden taburculuğunu geciktirerek", "answer_start": 456 } ] }, { "question": "Postoperatif bulantı ve kusmanın önlenmesinde neye neden olmuştur?", "id": 2906, "answers": [ { "text": "yeni arayışların doğmasına", "answer_start": 650 } ] }, { "question": "Postoperatif bulantı ve kusma hastane giderlerini nasıl etkiler?", "id": 2907, "answers": [ { "text": "arttırabilmektedir", "answer_start": 592 } ] }, { "question": "Postoperatif bulantı ve kusmanın hastane giderine etkisi nasıldır?", "id": 2908, "answers": [ { "text": "arttırabilmektedir", "answer_start": 592 } ] }, { "question": "Postoperatif bulantı ve kusmanın özellikle hangi hasta grubunda aspirasyona neden olarak morbiditeyi arttırır?", "id": 2909, "answers": [ { "text": "şuuru kapalı, laringeal refleksleri yetersiz hastalarda", "answer_start": 190 } ] }, { "question": "Postoperatif bulantı ve kusmanın hastane giderlerine nasıl etkisi olabilir?", "id": 2910, "answers": [ { "text": "arttırabilmektedir", "answer_start": 592 } ] } ] }, { "context": "Aort kapak hastalıkları olan insanların hastalığın derecesine göre tedavi yöntemlerinde değişiklik göstermekte olup, sadece takip medikal tedavi ile takip ve hastalığın ciddiyetine göre perkütan ya da cerrahi müdahale gerekebilir. Müdahale edilmesine karar verilen hastaların risk sınıflaması yapıldıktan sonra müdahale çeşidine karar verilmelidir. Bu karar aşamasında ideal olarak kalp cerrahi, girişimsel kardiyolog, kardiyak ekokardiyografiyi iyi yapıp değerlendiren kardiyolog ve kalp cerrahisi ile ilgilenen bir kardiyak anestezistten oluşan kardiyak takım olmalıdır. Kliniğin imkanına göre geriatrist, nörolog ve nefrolog da olabilir.", "qas": [ { "question": "Aort kapak hastalıklarında tedavi yöntemleri neye göre değişiklik göstermektedir?", "id": 2911, "answers": [ { "text": "hastalığın derecesine", "answer_start": 40 } ] }, { "question": "Aort kapak hastalıklarında tedavi yöntemleri nelerdir?", "id": 2912, "answers": [ { "text": "perkütan ya da cerrahi müdahale", "answer_start": 186 } ] }, { "question": "Müdahale edilmesine karar verilen hastalarda ne yapılmalıdır?", "id": 2913, "answers": [ { "text": "risk sınıflaması", "answer_start": 276 } ] }, { "question": "Karar aşamasında hangi uzmanlardan oluşan bir kardiyak takım olmalıdır?", "id": 2914, "answers": [ { "text": "kalp cerrahi, girişimsel kardiyolog, kardiyak ekokardiyografiyi iyi yapıp değerlendiren kardiyolog ve kalp cerrahisi ile ilgilenen bir kardiyak anestezist", "answer_start": 382 } ] }, { "question": "Klinikte imkan varsa hangi uzmanlar kardiyak takıma dahil edilebilir?", "id": 2915, "answers": [ { "text": "geriatrist, nörolog ve nefrolog", "answer_start": 596 } ] }, { "question": "Aort kapak hastalıklarında hangi müdahale yöntemleri uygulanabilir?", "id": 2916, "answers": [ { "text": "perkütan ya da cerrahi", "answer_start": 186 } ] }, { "question": "Aort kapak hastalıklarında ideal kardiyak takım hangi uzmanlardan oluşur?", "id": 2917, "answers": [ { "text": "kalp cerrahi, girişimsel kardiyolog, kardiyak ekokardiyografiyi iyi yapıp değerlendiren kardiyolog ve kalp cerrahisi ile ilgilenen bir kardiyak anestezist", "answer_start": 382 } ] }, { "question": "Aort kapak hastalıklarında kardiyak takıma hangi uzmanlar eklenebilir?", "id": 2918, "answers": [ { "text": "geriatrist, nörolog ve nefrolog", "answer_start": 596 } ] }, { "question": "Aort kapak hastalığında tedavi yöntemine neye göre karar verilir?", "id": 2919, "answers": [ { "text": "hastalığın ciddiyetine", "answer_start": 158 } ] }, { "question": "Risk sınıflaması yapıldıktan sonra neye karar verilmelidir?", "id": 2920, "answers": [ { "text": "müdahale çeşidine", "answer_start": 311 } ] } ] }, { "context": "Anksiyete duygulanımda kaygı, korku, sıkıntı, bunaltı hali, benliğin kendini tehdit altında hissettiği gerilim durumudur. Anksiyete bozukluğu ise anksiyete bağlı belirgin sıkıntı ve işlev bozukluğu anlamındadır. Çarpıntı, nefes almada zorluk, boğuluyormuş gibi hissetme, hızlı hızlı nefes alma, kalp hızının artması, ellerde ve ayaklarda titreme, aşırı terleme gibi fizyolojik belirtileri yanında sıkıntı, heyecan, aniden çok kötü bir şey olacakmış hissi ve korkusu gibi psikolojik belirtileri vardır. Anksiyeteyi kaynağı bilinmeyen bir tehlike beklentisi ile sınırlandırarak korkudan ayırt edebiliriz.", "qas": [ { "question": "Anksiyete nedir?", "id": 2921, "answers": [ { "text": "duygulanımda kaygı, korku, sıkıntı, bunaltı hali, benliğin kendini tehdit altında hissettiği gerilim durumudur", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Anksiyete bozukluğu ne anlama gelir?", "id": 2922, "answers": [ { "text": "belirgin sıkıntı ve işlev bozukluğu", "answer_start": 162 } ] }, { "question": "Anksiyetenin fizyolojik belirtileri nelerdir?", "id": 2923, "answers": [ { "text": "Çarpıntı, nefes almada zorluk, boğuluyormuş gibi hissetme, hızlı hızlı nefes alma, kalp hızının artması, ellerde ve ayaklarda titreme, aşırı terleme", "answer_start": 212 } ] }, { "question": "Anksiyetenin psikolojik belirtileri nelerdir?", "id": 2924, "answers": [ { "text": "sıkıntı, heyecan, aniden çok kötü bir şey olacakmış hissi ve korkusu", "answer_start": 397 } ] }, { "question": "Anksiyete ile korku arasındaki fark nedir?", "id": 2925, "answers": [ { "text": "kaynağı bilinmeyen bir tehlike beklentisi", "answer_start": 514 } ] }, { "question": "Anksiyete bozukluğu hangi durumları içerir?", "id": 2926, "answers": [ { "text": "sıkıntı ve işlev bozukluğu", "answer_start": 171 } ] }, { "question": "Anksiyete durumunda benlik nasıl hisseder?", "id": 2927, "answers": [ { "text": "kendini tehdit altında", "answer_start": 69 } ] }, { "question": "Anksiyetenin psikolojik belirtileri nedir?", "id": 2928, "answers": [ { "text": "sıkıntı, heyecan, aniden çok kötü bir şey olacakmış hissi ve korkusu", "answer_start": 397 } ] }, { "question": "Anksiyetenin kaynağı nedir?", "id": 2929, "answers": [ { "text": "tehlike", "answer_start": 537 } ] }, { "question": "Anksiyete bozukluğunun fizyolojik belirtilerinden biri nedir?", "id": 2930, "answers": [ { "text": "ellerde ve ayaklarda titreme", "answer_start": 317 } ] } ] }, { "context": "Kalp yetmezliği; yapısal veya fonksiyonel kardiyak anormalliklerin neden olduğu, dinlenme ya da efor sırasında düşük kardiyak output (CO) ve artmış intrakardiyak basınçların ile tipik semptomlara (nefes darlığı, ayak bileği ödemi ve yorgunluk) eşlik eden bulgularla (artmış juguler venöz dolgunluk, pulmoner raller ve periferik ödem) karakterize klinik bir sendromdur. AKY, kalp yetmezliği semptom ve bulgularının hızlı başlangıçlı olması ya da kötüleşmesi olarak ifade edilebilir.", "qas": [ { "question": "Kalp yetmezliği nedir?", "id": 2931, "answers": [ { "text": "klinik bir sendrom", "answer_start": 346 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliğinin tipik semptomları nelerdir?", "id": 2932, "answers": [ { "text": "nefes darlığı, ayak bileği ödemi ve yorgunluk", "answer_start": 197 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliğinde hangi bulgular gözlenir?", "id": 2933, "answers": [ { "text": "artmış juguler venöz dolgunluk, pulmoner raller ve periferik ödem", "answer_start": 267 } ] }, { "question": "AKY nedir?", "id": 2934, "answers": [ { "text": "Kalp yetmezliği", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliği semptomlarının hızlı başlangıçlı olması durumu ne olarak adlandırılır?", "id": 2935, "answers": [ { "text": "AKY", "answer_start": 369 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliğine hangi kardiyak anormallikler neden olabilir?", "id": 2936, "answers": [ { "text": "yapısal veya fonksiyonel", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliğinin dinlenme ya da efor sırasında hangi duruma yol açar?", "id": 2937, "answers": [ { "text": "düşük kardiyak output (CO) ve artmış intrakardiyak basınçlar", "answer_start": 111 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliği semptomlarının kötüleşmesi durumu nasıl adlandırılır?", "id": 2938, "answers": [ { "text": "Kalp yetmezliği", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliğinde artmış intrakardiyak basınçların tipik semptomları nelerdir?", "id": 2939, "answers": [ { "text": "nefes darlığı, ayak bileği ödemi ve yorgunluk", "answer_start": 197 } ] }, { "question": "AKY'de semptomlar nasıl bir başlangıç gösterir?", "id": 2940, "answers": [ { "text": "hızlı başlangıçlı olması ya da kötüleşmesi", "answer_start": 414 } ] } ] }, { "context": "DM, pankreasın beta hücrelerinden sekrete edilen insülin hormonunun mutlak ya da kısmi eksikliği veya hedef organdaki etkisizliği sonucu karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmasında oluşan bozukluklar ile seyreden heterojen metabolik bir hastalıktır. Karakterize bir özelliği olan hiperglisemisi ile DM’nin kronik komplikasyonlarından olan nefropati, periferik ve otonom nöropati, retinopati gibi mikrovasküler komplikasyonlar gelişebilir. Bunun yanında serebrovasküler hastalıklar, periferik damar hastalıkları ve koroner kalp hastalıkları gibi makrovasküler hastalıkların da daha erken oluşmasına ve ağır seyretmesine neden olur.", "qas": [ { "question": "DM nedir?", "id": 2941, "answers": [ { "text": "heterojen metabolik bir hastalıktır", "answer_start": 215 } ] }, { "question": "DM'nin karakterize özelliği nedir?", "id": 2942, "answers": [ { "text": "hiperglisemi", "answer_start": 282 } ] }, { "question": "DM'nin kronik komplikasyonları nelerdir?", "id": 2943, "answers": [ { "text": "nefropati, periferik ve otonom nöropati, retinopati", "answer_start": 341 } ] }, { "question": "DM hangi makrovasküler hastalıkların oluşmasına neden olur?", "id": 2944, "answers": [ { "text": "serebrovasküler hastalıklar, periferik damar hastalıkları ve koroner kalp hastalıkları", "answer_start": 455 } ] }, { "question": "Makrovasküler hastalıklar DM'de nasıl bir seyir izler?", "id": 2945, "answers": [ { "text": "ağır", "answer_start": 603 } ] }, { "question": "DM'nin neden olduğu bozukluklar nelerdir?", "id": 2946, "answers": [ { "text": "karbonhidrat, yağ ve protein metabolizması", "answer_start": 137 } ] }, { "question": "DM'nin kronik komplikasyonları arasında hangi mikrovasküler hastalıklar yer alır?", "id": 2947, "answers": [ { "text": "nefropati, periferik ve otonom nöropati, retinopati", "answer_start": 341 } ] }, { "question": "DM hangi hücrelerden sekrete edilen hormonun eksikliği ile ilişkilidir?", "id": 2948, "answers": [ { "text": "beta hücrelerinden", "answer_start": 15 } ] }, { "question": "DM'nin etkilediği metabolizmalar nelerdir?", "id": 2949, "answers": [ { "text": "karbonhidrat, yağ ve protein", "answer_start": 137 } ] }, { "question": "DM'nin makrovasküler komplikasyonlarından biri nedir?", "id": 2950, "answers": [ { "text": "koroner kalp hastalıkları", "answer_start": 516 } ] } ] }, { "context": "Parasetamolün analjezik gücüne bakacak olursak, NSAİİ'lerden veya selektif COX-2 inhibitörlerinden daha zayıftır, ancak daha iyi tolere edildiği düşünüldüğü için sıklıkla tercih edilir. Parasetamol moleküler yapı olarak düşük moleküler ağırlığa sahip ve zayıf bir asittir (pKa 9.7) ve yarı ömrü kısadır. Bu nedenle, temel olarak fizyolojik pH değerlerinde iyonize değildir ve hücre zarından pasif difüzyonla geçebilir.", "qas": [ { "question": "Parasetamolün analjezik gücü NSAİİ'lere göre nasıldır?", "id": 2951, "answers": [ { "text": "daha zayıftır", "answer_start": 99 } ] }, { "question": "Parasetamol neden sıklıkla tercih edilir?", "id": 2952, "answers": [ { "text": "daha iyi tolere edildiği düşünüldüğü için", "answer_start": 120 } ] }, { "question": "Parasetamolün moleküler yapısı nasıldır?", "id": 2953, "answers": [ { "text": "düşük moleküler ağırlığa sahip ve zayıf bir asittir", "answer_start": 220 } ] }, { "question": "Parasetamolün pKa değeri nedir?", "id": 2954, "answers": [ { "text": "9.7", "answer_start": 277 } ] }, { "question": "Parasetamolün yarı ömrü nasıldır?", "id": 2955, "answers": [ { "text": "kısadır", "answer_start": 295 } ] }, { "question": "Parasetamolün fizyolojik pH değerlerinde iyonize olma durumu nasıldır?", "id": 2956, "answers": [ { "text": "iyonize değildir", "answer_start": 356 } ] }, { "question": "Parasetamol hücre zarından nasıl geçebilir?", "id": 2957, "answers": [ { "text": "pasif difüzyon", "answer_start": 391 } ] }, { "question": "Parasetamol hangi moleküler özelliklere sahiptir?", "id": 2958, "answers": [ { "text": "düşük moleküler ağırlığa sahip ve zayıf bir asittir", "answer_start": 220 } ] }, { "question": "Parasetamolün diğer analjeziklerden farkı nedir?", "id": 2959, "answers": [ { "text": "daha zayıftır", "answer_start": 99 } ] }, { "question": "Parasetamolün tolere edilebilirliği nasıldır?", "id": 2960, "answers": [ { "text": "daha iyi tolere edildiği", "answer_start": 120 } ] } ] }, { "context": "Tükenmişlik kavramı, bilimsel yayınlara ilk olarak 1974 yılında “Personel Tükenmişliği” adlı makale ile girmiştir. Herbert J. Freudenberger bu makalede tükenmişliği, enerji, güç veya kaynaklar üzerindeki aşırı taleplerden dolayı tükenmeye başlamak olarak tanımlanmaktadır. Pines ve Aronson’a göre ise tükenmişlik, bir şevk, enerji, idealizm, perspektif ve amaç kaybıdır. Sürekli strese, umutsuzluğa, çaresizliğe neden olan fiziksel, duygusal ve zihinsel bir tükenme durumudur. Bakker ve ark. tükenmişliği; işle ilgili negatif deneyimlerin sonucu ortaya çıkan bir sendrom olarak kavramlaştırmışlardır. Günümüzde en yaygın kabul gören tanım ise C. Maslach’a aittir. Maslach tükenmişliği, “işi gereği insanlarla yoğun bir ilişki içerisinde olanlarda görülen duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve düşük kişisel başarı hissi” şeklinde üç boyutta tanımlanmaktadır.", "qas": [ { "question": "Tükenmişlik kavramı bilimsel yayınlara ilk olarak ne zaman girmiştir?", "id": 2961, "answers": [ { "text": "1974", "answer_start": 51 } ] }, { "question": "Herbert J. Freudenberger tükenmişliği nasıl tanımlamaktadır?", "id": 2962, "answers": [ { "text": "enerji, güç veya kaynaklar üzerindeki aşırı taleplerden dolayı tükenmeye başlamak", "answer_start": 166 } ] }, { "question": "Pines ve Aronson tükenmişliği nasıl tanımlamaktadır?", "id": 2963, "answers": [ { "text": "bir şevk, enerji, idealizm, perspektif ve amaç kaybıdır", "answer_start": 314 } ] }, { "question": "Tükenmişlik durumu nelere neden olmaktadır?", "id": 2964, "answers": [ { "text": "strese, umutsuzluğa, çaresizliğe", "answer_start": 379 } ] }, { "question": "Bakker ve ark. tükenmişliği nasıl kavramlaştırmıştır?", "id": 2965, "answers": [ { "text": "işle ilgili negatif deneyimlerin sonucu ortaya çıkan bir sendrom olarak", "answer_start": 506 } ] }, { "question": "Günümüzde en yaygın kabul gören tükenmişlik tanımı kime aittir?", "id": 2966, "answers": [ { "text": "C. Maslach", "answer_start": 643 } ] }, { "question": "C. Maslach tükenmişliği kaç boyutta tanımlamaktadır?", "id": 2967, "answers": [ { "text": "üç", "answer_start": 175 } ] }, { "question": "Maslach'a göre tükenmişlik en çok hangi meslek gruplarında görülmektedir?", "id": 2968, "answers": [ { "text": "işi gereği insanlarla yoğun bir ilişki içerisinde olanlarda", "answer_start": 687 } ] }, { "question": "Tükenmişliğin en yaygın kabul gören tanımı neleri içermektedir?", "id": 2969, "answers": [ { "text": "duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve düşük kişisel başarı hissi", "answer_start": 755 } ] }, { "question": "Tükenmişlik kavramı ilk olarak hangi makalede yer almıştır?", "id": 2970, "answers": [ { "text": "Personel Tükenmişliği", "answer_start": 65 } ] } ] }, { "context": "Sağlık hizmetleri finansmanı, ülkenin sağlık sisteminin performansını belirleyen unsurlardan biridir. Bireysel ve toplumsal olarak ihtiyaç duyulan hizmetlerin var olmasını, var olan hizmetlere erişimi, kaliteli hizmet kullanımını, sunulan hizmetlerin verimliliğini, toplumun sağlık düzeyini ve finansal riske karşı korumayı etkilemektedir. Kısacası bir sağlık sisteminin finanse edilme durumu toplum sağlığı ve refahının anahtar belirleyicisi konumundadır.", "qas": [ { "question": "Sağlık hizmetleri finansmanı neyi belirleyen unsurlardan biridir?", "id": 2971, "answers": [ { "text": "ülkenin sağlık sisteminin performansını", "answer_start": 30 } ] }, { "question": "Sağlık hizmetleri finansmanı bireysel ve toplumsal olarak neleri etkilemektedir?", "id": 2972, "answers": [ { "text": "hizmetlerin var olmasını, var olan hizmetlere erişimi, kaliteli hizmet kullanımını, sunulan hizmetlerin verimliliğini, toplumun sağlık düzeyini ve finansal riske karşı korumayı", "answer_start": 147 } ] }, { "question": "Sağlık sisteminin finanse edilme durumu neyin anahtar belirleyicisidir?", "id": 2973, "answers": [ { "text": "toplum sağlığı ve refahını", "answer_start": 393 } ] }, { "question": "Sağlık hizmetleri finansmanı toplumun hangi yönünü etkiler?", "id": 2974, "answers": [ { "text": "sağlık düzeyini", "answer_start": 275 } ] }, { "question": "Finansal riske karşı korumayı hangi unsur etkilemektedir?", "id": 2975, "answers": [ { "text": "Sağlık hizmetleri finansmanı", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Sağlık hizmetlerinin verimliliğini etkileyen unsur nedir?", "id": 2976, "answers": [ { "text": "Sağlık hizmetleri finansmanı", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Sağlık hizmetleri finansmanı, sunulan hizmetlerin hangi yönünü etkilemektedir?", "id": 2977, "answers": [ { "text": "verimliliğini", "answer_start": 251 } ] }, { "question": "Bir sağlık sisteminin finanse edilme durumu hangi kavramların belirleyicisidir?", "id": 2978, "answers": [ { "text": "toplum sağlığı ve refahını", "answer_start": 393 } ] }, { "question": "Sağlık hizmetleri finansmanı hangi hizmetlerin var olmasını etkiler?", "id": 2979, "answers": [ { "text": "Bireysel ve toplumsal olarak ihtiyaç duyulan", "answer_start": 102 } ] }, { "question": "Bir sağlık sisteminin finanse edilme durumu neyin anahtar belirleyicisidir?", "id": 2980, "answers": [ { "text": "toplum sağlığı ve refahını", "answer_start": 393 } ] } ] }, { "context": "Miyofasiyal ağrı sendromu, hiperirritabl TN’ler ile karakterize, ağrı, azalmış ağrı eşiği ve hareket kısıtlılığı ile kendini gösteren non-inflamatuar olduğu düşünülen bir kas-iskelet sistemi sorunudur. MAS tanılı hastalar ağrı, kas spazmı, duyarlılık, hareket kısıtlılığı, güçsüzlük ve seyrek de olsa otonomik disfonksiyon (anormal terleme, lakrimasyon artışı, dermal flashing, vazomotor semptomlar, ısı değişikliği vb) semptomlarından yakınırlar.", "qas": [ { "question": "Miyofasiyal ağrı sendromu (MAS) hangi özelliklerle karakterize edilir?", "id": 2981, "answers": [ { "text": "hiperirritabl TN’ler", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "MAS nasıl bir kas-iskelet sistemi sorunu olarak düşünülmektedir?", "id": 2982, "answers": [ { "text": "non-inflamatuar", "answer_start": 134 } ] }, { "question": "MAS tanılı hastalar hangi semptomlardan yakınırlar?", "id": 2983, "answers": [ { "text": "ağrı, kas spazmı, duyarlılık, hareket kısıtlılığı, güçsüzlük ve seyrek de olsa otonomik disfonksiyon", "answer_start": 222 } ] }, { "question": "MAS tanılı hastalarda görülebilecek otonomik disfonksiyon belirtileri nelerdir?", "id": 2984, "answers": [ { "text": "anormal terleme, lakrimasyon artışı, dermal flashing, vazomotor semptomlar, ısı değişikliği", "answer_start": 324 } ] }, { "question": "Miyofasiyal ağrı sendromu kısaca nasıl tanımlanır?", "id": 2985, "answers": [ { "text": "hiperirritabl TN’ler ile karakterize, ağrı, azalmış ağrı eşiği ve hareket kısıtlılığı ile kendini gösteren", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "MAS tanılı hastalarda seyrek olarak hangi semptomlar görülmektedir?", "id": 2986, "answers": [ { "text": "otonomik disfonksiyon", "answer_start": 301 } ] }, { "question": "MAS hastalarında görülen kas spazmı ve güçsüzlük hangi sendromun belirtileridir?", "id": 2987, "answers": [ { "text": "Miyofasiyal ağrı sendromu", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Miyofasiyal ağrı sendromunun inflamatuar olup olmadığı hakkında ne düşünülmektedir?", "id": 2988, "answers": [ { "text": "non-inflamatuar", "answer_start": 134 } ] }, { "question": "MAS tanılı hastalarda görülen vazomotor semptomlar hangi tür disfonksiyonun bir parçasıdır?", "id": 2989, "answers": [ { "text": "otonomik disfonksiyon", "answer_start": 301 } ] }, { "question": "MAS tanılı hastalarda hareket kısıtlılığı hangi sendromun bir belirtisidir?", "id": 2990, "answers": [ { "text": "Miyofasiyal ağrı sendromu", "answer_start": 0 } ] } ] }, { "context": "Optik sinir uzunluğu yaklaşık 40 mm olup ortalama çapı ise kılıfla birlikte 4 mm, kılıfsız 3 mm’dir. Optik sinir ve kılıfı arasında 0.1-0,2 mm genişliğinde subaraknoid alan bulunmaktadır. İntrakranial basınç arttığında perinöral subaraknoid alana BOS geçişi olur. Böylece optik sinir etrafındaki basınç artış gösterir. Bu durum dural kılıfta genişlemeyle sonuçlanır. Bu genişlemeden globun 3 mm posteriorundaki dural kılıf kesimi etkilenir ve OSKÇ da bu kısımdan ölçülür. OSKÇ normal değeri 5 mm olarak kabul edilmektedir. Yapılan bir çalışmada OSKÇ’nin 5 mm’den fazla olduğu vakalarda KİB’in >20 mmHg olduğunu göstermiştir.", "qas": [ { "question": "Optik sinirin uzunluğu yaklaşık ne kadardır?", "id": 2991, "answers": [ { "text": "40 mm", "answer_start": 30 } ] }, { "question": "Optik sinirin ortalama çapı kılıfla birlikte ne kadardır?", "id": 2992, "answers": [ { "text": "4 mm", "answer_start": 76 } ] }, { "question": "Optik sinir ve kılıfı arasında ne kadar genişlikte bir subaraknoid alan bulunmaktadır?", "id": 2993, "answers": [ { "text": "0.1-0,2 mm", "answer_start": 132 } ] }, { "question": "İntrakranial basınç arttığında ne olur?", "id": 2994, "answers": [ { "text": "BOS geçişi", "answer_start": 247 } ] }, { "question": "İntrakranial basınç artışı dural kılıfta neye neden olur?", "id": 2995, "answers": [ { "text": "genişleme", "answer_start": 342 } ] }, { "question": "Dural kılıftaki genişlemeden etkilenen kısım nerede bulunur?", "id": 2996, "answers": [ { "text": "globun 3 mm posteriorundaki", "answer_start": 383 } ] }, { "question": "OSKÇ hangi kısımdan ölçülür?", "id": 2997, "answers": [ { "text": "globun 3 mm posteriorundaki dural kılıf kesimi", "answer_start": 383 } ] }, { "question": "OSKÇ'nin normal değeri kaç mm olarak kabul edilmektedir?", "id": 2998, "answers": [ { "text": "5 mm", "answer_start": 491 } ] }, { "question": "OSKÇ’nin 5 mm’den fazla olduğu vakalarda ne gösterilmiştir?", "id": 2999, "answers": [ { "text": "KİB’in >20 mmHg", "answer_start": 586 } ] }, { "question": "OSKÇ normal değeri nedir?", "id": 3000, "answers": [ { "text": "5 mm", "answer_start": 491 } ] } ] }, { "context": "Anafilaksi epidemiyolojisi hakkındaki veriler acil servisler, bölgesel ve ulusal veri tabanları ve sağlık bakım organizasyonları gibi çeşitli kaynaklardan toplanmaktadır. Artan sayıda yayınlar sayesinde son 10 yılda verilerin artmasına bağlı anafilaksi sıklığının tüm yaş gruplarında giderek arttığı tespit edilmiştir. Son yayınlara göre, anafilaksi sıklığı 50-112/100.000/yıl, tahmini prevalans % 0.3-5.1'dir.", "qas": [ { "question": "Anafilaksi epidemiyolojisi hakkındaki veriler nerelerden toplanmaktadır?", "id": 3001, "answers": [ { "text": "acil servisler, bölgesel ve ulusal veri tabanları ve sağlık bakım organizasyonları gibi çeşitli kaynaklardan", "answer_start": 46 } ] }, { "question": "Son 10 yılda anafilaksi sıklığına ilişkin hangi tespit yapılmıştır?", "id": 3002, "answers": [ { "text": "tüm yaş gruplarında giderek arttığı", "answer_start": 264 } ] }, { "question": "Anafilaksi sıklığı son yayınlara göre ne kadardır?", "id": 3003, "answers": [ { "text": "50-112/100.000/yıl", "answer_start": 358 } ] }, { "question": "Anafilaksi epidemiyolojisi hakkında artan sayıda veriler hangi kaynaklara dayanarak toplanmıştır?", "id": 3004, "answers": [ { "text": "acil servisler, bölgesel ve ulusal veri tabanları ve sağlık bakım organizasyonları", "answer_start": 46 } ] }, { "question": "Anafilaksi sıklığının artmasına bağlı olarak hangi tespit yapılmıştır?", "id": 3005, "answers": [ { "text": "tüm yaş gruplarında", "answer_start": 264 } ] }, { "question": "Tahmini anafilaksi prevalansı nedir?", "id": 3006, "answers": [ { "text": "% 0.3-5.1", "answer_start": 396 } ] }, { "question": "Anafilaksi sıklığının tüm yaş gruplarında artmasına neden olan faktör nedir?", "id": 3007, "answers": [ { "text": "verilerin artmasına", "answer_start": 216 } ] }, { "question": "Son yayınlara göre anafilaksi sıklığı hangi aralıkta belirtilmiştir?", "id": 3008, "answers": [ { "text": "50-112/100.000/yıl", "answer_start": 358 } ] }, { "question": "Tahmini anafilaksi prevalansı ne kadar olarak belirtilmiştir?", "id": 3009, "answers": [ { "text": "% 0.3-5.1", "answer_start": 396 } ] }, { "question": "Son 10 yılda artan sayıda yayınlar hangi konuda verilerin artmasına neden olmuştur?", "id": 3010, "answers": [ { "text": "Anafilaksi", "answer_start": 0 } ] } ] }, { "context": "Talasemi dünyada en sık görülen genetik hastalık olarak öngörülmektedir. Tüm dünya nüfusunun %3 ‘ünü etkilemekle beraber, özellikle Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası, Ortadoğu, Hindistan, Güneydoğu Asya ve Tropikal Afrika’da endemik olarak görülür. Birçok farklı mutant alel, heterozigotların bir ölçüde falciparum malaryanın etkilerinden korunmuş olmasından dolayı, dünyanın tropikal ve subtropikal bölgelerinde seçilerek çok yüksek sıklıklara ulaşmıştır. Son yıllarda Avrupa ve Amerika kıtalarında da yoğun göçler nedeniyle görülme sıklığı artmıştır.", "qas": [ { "question": "Talasemi dünyada nasıl bir hastalık olarak öngörülmektedir?", "id": 3011, "answers": [ { "text": "genetik", "answer_start": 32 } ] }, { "question": "Talasemi dünya nüfusunun yüzde kaçını etkilemektedir?", "id": 3012, "answers": [ { "text": "%3", "answer_start": 93 } ] }, { "question": "Talasemi özellikle hangi bölgelerde endemik olarak görülür?", "id": 3013, "answers": [ { "text": "Akdeniz Havzası, Ortadoğu, Hindistan, Güneydoğu Asya ve Tropikal Afrika", "answer_start": 164 } ] }, { "question": "Talaseminin dünyanın tropikal ve subtropikal bölgelerinde yüksek sıklıklara ulaşmasının nedeni nedir?", "id": 3014, "answers": [ { "text": "heterozigotların bir ölçüde falciparum malaryanın etkilerinden korunmuş olmasından", "answer_start": 290 } ] }, { "question": "Talasemi son yıllarda hangi kıtalarda daha sık görülmeye başlamıştır?", "id": 3015, "answers": [ { "text": "Avrupa ve Amerika", "answer_start": 484 } ] }, { "question": "Talaseminin Avrupa ve Amerika kıtalarında görülme sıklığının artmasının nedeni nedir?", "id": 3016, "answers": [ { "text": "yoğun göçler", "answer_start": 517 } ] }, { "question": "Talasemi hangi hastalıktan korunmada avantaj sağlayan heterozigotlar nedeniyle yaygınlaşmıştır?", "id": 3017, "answers": [ { "text": "falciparum malaryanın", "answer_start": 318 } ] }, { "question": "Talasemi hangi bölgelerde endemik olarak bulunur?", "id": 3018, "answers": [ { "text": "Akdeniz Havzası, Ortadoğu, Hindistan, Güneydoğu Asya ve Tropikal Afrika", "answer_start": 164 } ] }, { "question": "Talasemi hangi kıtalarda son yıllarda daha sık görülmeye başlanmıştır?", "id": 3019, "answers": [ { "text": "Avrupa ve Amerika", "answer_start": 484 } ] }, { "question": "Talasemi dünya nüfusunun yüzde kaçını etkilemektedir?", "id": 3020, "answers": [ { "text": "%3", "answer_start": 93 } ] } ] }, { "context": "İmmün yetmezlikli hasta grubunda savunma sistemlerinin bozulmuş olması nedeniyle aşı ile önlenebilir enfeksiyon sıklığı ve şiddeti artmaktadır; bu nedenle bu hasta grubunun aşılanması önemlidir. Bu hastalar aynı zamanda sağlık kuruluşlarında sık bulunmaları nedeniyle patojenlere daha fazla maruz kalmaktadırlar. Bağışıklık sistemi zayıflamış hastalarda aşıların güvenliği, immünojenik etkisi ve etkinliği hakkında veriler kısıtlıdır, yapılmış olan çalışmalar genelde küçük hasta grupları içermektedir.", "qas": [ { "question": "İmmün yetmezlikli hasta grubunda enfeksiyon sıklığı ve şiddeti neden artmaktadır?", "id": 3021, "answers": [ { "text": "savunma sistemlerinin bozulmuş olması", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "Ne artmaktadır?", "id": 3022, "answers": [ { "text": "aşı ile önlenebilir enfeksiyon sıklığı ve şiddeti artmaktadır", "answer_start": 81 } ] }, { "question": "İmmün yetmezlikli hastalar neden patojenlere daha fazla maruz kalmaktadırlar?", "id": 3023, "answers": [ { "text": "sağlık kuruluşlarında sık bulunmaları", "answer_start": 220 } ] }, { "question": "Bağışıklık sistemi zayıflamış hastalarda aşıların güvenliği ve etkinliği hakkında ne söylenebilir?", "id": 3024, "answers": [ { "text": "veriler kısıtlı", "answer_start": 415 } ] }, { "question": "Bağışıklık sistemi zayıflamış hastalarda yapılan çalışmalar genelde nasıl hasta gruplarını içermektedir?", "id": 3025, "answers": [ { "text": "küçük hasta grupları", "answer_start": 468 } ] }, { "question": "Neden aşı ile önlenebilir enfeksiyon sıklığı ve şiddeti artmaktadır?", "id": 3026, "answers": [ { "text": "savunma sistemlerinin bozulmuş olması", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "İmmün yetmezlikli hastalarda patojenlere maruz kalma riski hangi faktöre bağlıdır?", "id": 3027, "answers": [ { "text": "sağlık kuruluşlarında sık bulunmaları", "answer_start": 220 } ] }, { "question": "Bağışıklık sistemi zayıflamış hastalarda aşıların immünojenik etkisi hakkında ne söylenebilir?", "id": 3028, "answers": [ { "text": "güvenliği, immünojenik etkisi ve etkinliği hakkında veriler kısıtlı", "answer_start": 363 } ] }, { "question": "Bağışıklık sistemi zayıflamış hastalarda yapılan çalışmalar genelde nasıl hasta gruplarını içermektedir?", "id": 3029, "answers": [ { "text": "küçük hasta grupları", "answer_start": 468 } ] }, { "question": "İmmün yetmezlikli hasta grubunda aşılanmanın önemi hangi faktörle ilişkilidir?", "id": 3030, "answers": [ { "text": "savunma sistemlerinin bozulmuş olması nedeniyle aşı ile önlenebilir enfeksiyon sıklığı ve şiddeti artmaktadır", "answer_start": 33 } ] } ] }, { "context": "Karbapenemazlar, yalnızca karbapenemleri değil aynı zamanda geniş spektrumlu penisilinler, oksiimino-sefalosporinler ve sefamisinleri de hidrolize edebilir. Bu nedenle oldukça geniş direnç spektrumununa sahiptirler.", "qas": [ { "question": "Karbapenemazlar hangi antibiyotik gruplarını hidrolize edebilir?", "id": 3031, "answers": [ { "text": "geniş spektrumlu penisilinler, oksiimino-sefalosporinler ve sefamisinleri", "answer_start": 60 } ] }, { "question": "Karbapenemazlar karbapenemlerin dışında hangi antibiyotikleri etkileyebilir?", "id": 3032, "answers": [ { "text": "geniş spektrumlu penisilinler, oksiimino-sefalosporinler ve sefamisin", "answer_start": 60 } ] }, { "question": "Karbapenemazlar hangi özellikleri nedeniyle geniş direnç spektrumuna sahiptir?", "id": 3033, "answers": [ { "text": "hidrolize edebilir", "answer_start": 137 } ] }, { "question": "Karbapenemazlar neden geniş direnç spektrumuna sahiptir?", "id": 3034, "answers": [ { "text": "hidrolize edebilir", "answer_start": 137 } ] }, { "question": "Karbapenemazların direnç spektrumu nasıldır?", "id": 3035, "answers": [ { "text": "geniş", "answer_start": 60 } ] }, { "question": "Karbapenemazlar karbapenemleri nasıl etkiler?", "id": 3036, "answers": [ { "text": "hidrolize", "answer_start": 137 } ] }, { "question": "Karbapenemazlar hangi tip sefalosporinleri hidrolize edebilir?", "id": 3037, "answers": [ { "text": "oksiimino-sefalosporinler", "answer_start": 91 } ] }, { "question": "Karbapenemazların hidrolize edebildiği penisilinlerin spektrumu nasıldır?", "id": 3038, "answers": [ { "text": "geniş", "answer_start": 60 } ] }, { "question": "Karbapenemazların sahip olduğu direnç spektrumu ne kadar geniştir?", "id": 3039, "answers": [ { "text": "oldukça geniş", "answer_start": 168 } ] }, { "question": "Karbapenemazlar sefamisinleri nasıl etkiler?", "id": 3040, "answers": [ { "text": "hidrolize", "answer_start": 137 } ] } ] }, { "context": "Kronik öksürüğün varlığı, sağlık maliyeti, gereksiz ilaç kullanımı ve iş gücü kaybı gibi durumlara neden olabilmektedir. Kronik öksürük, uzun süren ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir yakınma olmasının yanı sıra uyku kalitesini de olumsuz etkileyebilir. Öksürükten dolayı bireyler sık sık uyanabilir, tekrar uykuya dalmakta güçlük çekebilir ve verimsiz bir uyku sonrası sabah yorgun ve dinlenmemiş olarak uyanabilir.", "qas": [ { "question": "Kronik öksürük hangi durumlara neden olabilir?", "id": 3041, "answers": [ { "text": "sağlık maliyeti, gereksiz ilaç kullanımı ve iş gücü kaybı", "answer_start": 26 } ] }, { "question": "Kronik öksürük yaşam kalitesini nasıl etkiler?", "id": 3042, "answers": [ { "text": "olumsuz etkileyen bir yakınma", "answer_start": 168 } ] }, { "question": "Kronik öksürüğün uyku kalitesine etkisi nedir?", "id": 3043, "answers": [ { "text": "uyku kalitesini de olumsuz etkileyebilir", "answer_start": 218 } ] }, { "question": "Öksürük nedeniyle bireyler ne gibi uyku sorunu yaşayabilir?", "id": 3044, "answers": [ { "text": "verimsiz", "answer_start": 350 } ] }, { "question": "Kronik öksürüğün neden olduğu iş gücü kaybı, hangi diğer durumlarla birlikte anılmaktadır?", "id": 3045, "answers": [ { "text": "sağlık maliyeti, gereksiz ilaç kullanımı", "answer_start": 26 } ] }, { "question": "Kronik öksürük bireylerin sabah nasıl hissetmesine neden olabilir?", "id": 3046, "answers": [ { "text": "yorgun ve dinlenmemiş", "answer_start": 382 } ] }, { "question": "Kronik öksürüğün olumsuz etkilediği iki ana alan nedir?", "id": 3047, "answers": [ { "text": "yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir yakınma olmasının yanı sıra uyku kalitesini de olumsuz etkileyebilir", "answer_start": 151 } ] }, { "question": "Kronik öksürüğün uykuya dalma üzerindeki etkisi nedir?", "id": 3048, "answers": [ { "text": "tekrar uykuya dalmakta güçlük çekebilir", "answer_start": 307 } ] }, { "question": "Bireyler, kronik öksürük nedeniyle geceleri nasıl etkilenebilir?", "id": 3049, "answers": [ { "text": "sık sık uyanabilir", "answer_start": 287 } ] }, { "question": "Kronik öksürüğün sağlık maliyeti ve iş gücü kaybı dışında neden olabileceği bir durum nedir?", "id": 3050, "answers": [ { "text": "gereksiz ilaç kullanımı", "answer_start": 43 } ] } ] }, { "context": "Obsesif kompulsif bozukluk, obsesyon ve/veya kompulsiyonlar ile seyreden, genellikle süreğen bazen de epizodik özellik gösteren, kişide sıkıntıya neden olan, işlevselliğini bozan psikiyatrik bir hastalıktır. OKB’nin ana özellikleri obsesyon ve kompulsiyonlardır. Kelime anlamı olarak obsesyon Latince kuşatma anlamında olan “obsideratum” / “obsidere” ‘den gelmektedir. Çoğu kez anksiyeteyi tetikleyen, kişinin baskılayamadığı, rahatsız edici, tekrarlayıcı, kişinin anlamsız olduğunu bilmesine rağmen istemli çaba ile zihninden uzaklaştıramadığı, egodistonik düşünce, dürtü ya da imgelerdir. Kompulsiyon ise, kelime anlamı olarak bir şey yapmaya zorlanmak anlamına gelen “compellere” kelimesinden gelmektedir. Kompulsiyonlar obsesyonlara tepki olarak ortaya çıkan, bu düşünceleri zihinden uzaklaştırmak, obsesyonların yol açtığı sıkıntıyı azaltmak, yok etmek amacıyla yineleyen motor ve zihinsel eylemlerdir.", "qas": [ { "question": "Obsesif kompulsif bozukluk nedir?", "id": 3051, "answers": [ { "text": "obsesyon ve/veya kompulsiyonlar ile seyreden, genellikle süreğen bazen de epizodik özellik gösteren, kişide sıkıntıya neden olan, işlevselliğini bozan psikiyatrik bir hastalıktır", "answer_start": 28 } ] }, { "question": "OKB’nin ana özellikleri nelerdir?", "id": 3052, "answers": [ { "text": "obsesyon ve kompulsiyonlardır", "answer_start": 232 } ] }, { "question": "Obsesyon kelimesi hangi dilden gelmektedir?", "id": 3053, "answers": [ { "text": "Latince", "answer_start": 293 } ] }, { "question": "Obsesyon kelimesinin kökeni nedir?", "id": 3054, "answers": [ { "text": "Latince kuşatma anlamında olan “obsideratum” / “obsidere”", "answer_start": 293 } ] }, { "question": "Obsesyon genellikle hangi tür düşünceler, dürtüler veya imgeler olarak tanımlanır?", "id": 3055, "answers": [ { "text": "egodistonik", "answer_start": 546 } ] }, { "question": "Kompulsiyon kelimesinin kökeni nedir?", "id": 3056, "answers": [ { "text": "compellere", "answer_start": 671 } ] }, { "question": "Kompulsiyonlar neden ortaya çıkar?", "id": 3057, "answers": [ { "text": "bu düşünceleri zihinden uzaklaştırmak, obsesyonların yol açtığı sıkıntıyı azaltmak, yok etmek amacıyla", "answer_start": 764 } ] }, { "question": "Kompulsiyonlar ne tür eylemlerle kendini gösterir?", "id": 3058, "answers": [ { "text": "yineleyen motor ve zihinsel", "answer_start": 867 } ] }, { "question": "Obsesyonun kişinin zihninden uzaklaştıramadığı düşünceler nasıl tanımlanır?", "id": 3059, "answers": [ { "text": "egodistonik", "answer_start": 546 } ] }, { "question": "Kompulsiyonların amacı nedir?", "id": 3060, "answers": [ { "text": "bu düşünceleri zihinden uzaklaştırmak, obsesyonların yol açtığı sıkıntıyı azaltmak, yok etmek", "answer_start": 764 } ] } ] }, { "context": "Kronik böbrek hastalığı, nefronların kronik, progresif ve geri dönüşümsüz kaybı ile karakterize; etyolojisi ne olursa olsun, en az 3 ay süren böbrek yapı veya işleyişindeki bozulma ve/veya glomerüler filtrasyon hızının (GFH) 60 ml/dk/1,73 m2'nin altına inmesi durumu olarak tanımlanmaktadır. National Kidney Foundation Kidney Disease Outcomes Quality Initiative tarafından KBH'nin tanımı ve evrelemesine ilişkin 2002 yılında kılavuz yayınlamış ve en son 2012 yılında Kidney Disease Improving Global Outcome Tartışma Konferansında bu kılavuz modifiye edilmiştir. Bu kılavuza göre kronik böbrek hastalığı sınıflandırılırken temel olarak glomerüler filtrasyon hızına göre kategorize edilmiştir. Evre 5 KBH, GFH'nin 15 mL/dk/1.73 m2'nin altına indiği ve hayatın idamesi için renal replasman tedavilerinin (RRT) gereksinim duyulduğu evredir.", "qas": [ { "question": "Kronik böbrek hastalığı nasıl tanımlanmaktadır?", "id": 3061, "answers": [ { "text": "nefronların kronik, progresif ve geri dönüşümsüz kaybı", "answer_start": 25 } ] }, { "question": "Kronik böbrek hastalığının en az ne kadar süre boyunca devam eden bir bozulma olması gerekmektedir?", "id": 3062, "answers": [ { "text": "3 ay", "answer_start": 131 } ] }, { "question": "Kronik böbrek hastalığı hangi organın yapısı veya işleyişinde bozulma ile ilişkilidir?", "id": 3063, "answers": [ { "text": "böbrek", "answer_start": 7 } ] }, { "question": "Glomerüler filtrasyon hızının (GFH) kaç mL/dk/1.73 m2'nin altına inmesi kronik böbrek hastalığı olarak tanımlanır?", "id": 3064, "answers": [ { "text": "60", "answer_start": 225 } ] }, { "question": "National Kidney Foundation hangi yıl KBH'nin tanımı ve evrelemesine ilişkin kılavuz yayınlamıştır?", "id": 3065, "answers": [ { "text": "2002", "answer_start": 412 } ] }, { "question": "2012 yılında hangi konferansta KBH kılavuzu modifiye edilmiştir?", "id": 3066, "answers": [ { "text": "Kidney Disease Improving Global Outcome Tartışma Konferansında", "answer_start": 467 } ] }, { "question": "Kronik böbrek hastalığı sınıflandırılırken hangi kriter temel alınmaktadır?", "id": 3067, "answers": [ { "text": "glomerüler filtrasyon hızına", "answer_start": 635 } ] }, { "question": "Evre 5 KBH'nin tanımı nedir?", "id": 3068, "answers": [ { "text": "GFH'nin 15 mL/dk/1.73 m2'nin altına indiği ve hayatın idamesi için renal replasman tedavilerinin (RRT) gereksinim duyulduğu evre", "answer_start": 704 } ] }, { "question": "Evre 5 KBH'de glomerüler filtrasyon hızı kaç mL/dk/1.73 m2'nin altına düşer?", "id": 3069, "answers": [ { "text": "15", "answer_start": 712 } ] }, { "question": "Evre 5 KBH'de hangi tedavilere gereksinim duyulur?", "id": 3070, "answers": [ { "text": "renal replasman tedavilerinin", "answer_start": 771 } ] } ] }, { "context": "Sigara kullanımına bağlı vücutta oluşan olumsuz etkilerin çoğunun, sigaranın bırakılmasıyla düzeldiği gözlenmiştir. Sigaranın genç yaşta bırakılmasıyla en fazla yararın sağlandığı gözlenmekle birlikte orta yaşlarda bırakmanın sonucunda da çoğu riskin ortadan kalktığı görülmüştür. Ortalama 15 yıl sonra ölüm riski hiç sigara içmemiş bireylerle aynı oranlara gelmektedir.", "qas": [ { "question": "Sigara kullanımına bağlı olumsuz etkiler nasıl düzelmektedir?", "id": 3071, "answers": [ { "text": "sigaranın bırakılması", "answer_start": 67 } ] }, { "question": "Sigaranın bırakılması en fazla hangi yaşta yarar sağlamaktadır?", "id": 3072, "answers": [ { "text": "genç", "answer_start": 126 } ] }, { "question": "Sigaranın orta yaşta bırakılması ne gibi sonuçlar doğurmaktadır?", "id": 3073, "answers": [ { "text": "riskin ortadan kalktığı", "answer_start": 244 } ] }, { "question": "Sigara bırakıldıktan ne kadar süre sonra ölüm riski hiç sigara içmemiş bireylerle aynı oranlara gelmektedir?", "id": 3074, "answers": [ { "text": "15 yıl", "answer_start": 290 } ] }, { "question": "Sigaranın bırakılması vücuttaki olumsuz etkiler üzerinde ne gözlemlenir", "id": 3075, "answers": [ { "text": "düzeldiği", "answer_start": 92 } ] }, { "question": "Sigara bırakıldıktan sonra ölüm riski hangi bireylerle aynı oranlara gelmektedir?", "id": 3076, "answers": [ { "text": "hiç sigara içmemiş", "answer_start": 314 } ] }, { "question": "Sigara ne zaman bırakıldığında en fazla yarar sağlanmaktadır?", "id": 3077, "answers": [ { "text": "genç yaşta", "answer_start": 126 } ] }, { "question": "Sigara kullanımına bağlı olumsuz etkilerin düzelmesi nasıl gözlenmiştir?", "id": 3078, "answers": [ { "text": "sigaranın bırakılmasıyla", "answer_start": 67 } ] }, { "question": "Sigara bırakıldığında vücutta oluşan riskler ne zaman ortadan kalkmaktadır?", "id": 3079, "answers": [ { "text": "orta yaşlarda", "answer_start": 201 } ] }, { "question": "Sigara bırakıldıktan kaç yıl sonra ölüm riski azalır?", "id": 3080, "answers": [ { "text": "15", "answer_start": 290 } ] } ] }, { "context": "Nargile, özellikle nargile içicileri arasında sigaraya göre çok daha masum olarak görülmektedir. Halbuki nargile de diğer tütün ürünleri gibi bağımlılık yapıcı etkiye sahiptir ve nargilenin sağlık açısından zararları birçok bilimsel çalışmada gösterilmiştir. Her ne kadar nargile ile ilgili epidemiyolojik çalışmalar göreceli olarak az olsa da ve hala bu konuda birçok çalışmaya ihtiyaç duyulsa da nargile kullanımının maligniteler, kardiyovasküler sistem hastalıkları ve nikotin bağımlılığı gibi önemli sağlık sorunları ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Yapılan çalışmalarda görülmektedir ki nargile kullanımı akciğer, ağız, mesane, özofagus ve mide kanseri riskini 13 kat arttırmaktadır ve çeşitli solunum yolu ve kardiyovasküler hastalıklara neden olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2008 yılında yayınladığı Küresel Tütün Salgını Raporu’na göre nargile kullanımı akciğer hastalıkları, kardiyovasküler hastalıklar ve kanserler ile ilişkilidir. Nargile kullanımının özellikle küçük hava yolları üzerine olumsuz etkileri olmasının yanı sıra düzenli kullanımında oksidatif stresi artırıcı etkileri olduğu da bilinmektedir.", "qas": [ { "question": "Nargile içicileri nargileyi nasıl görmektedir?", "id": 3081, "answers": [ { "text": "çok daha masum", "answer_start": 60 } ] }, { "question": "Nargile de diğer tütün ürünleri gibi ne tür bir etkiye sahiptir?", "id": 3082, "answers": [ { "text": "bağımlılık yapıcı", "answer_start": 142 } ] }, { "question": "Nargilenin sağlık açısından zararları neyle gösterilmiştir?", "id": 3083, "answers": [ { "text": "bilimsel çalışmada", "answer_start": 224 } ] }, { "question": "Nargile kullanımının hangi önemli sağlık sorunları ile ilişkili olduğu bilinmektedir?", "id": 3084, "answers": [ { "text": "maligniteler, kardiyovasküler sistem hastalıkları ve nikotin bağımlılığı", "answer_start": 419 } ] }, { "question": "Nargile kullanımı hangi kanser risklerini arttırmaktadır?", "id": 3085, "answers": [ { "text": "akciğer, ağız, mesane, özofagus ve mide kanseri", "answer_start": 612 } ] }, { "question": "Nargile kullanımı kanser riskini kaç kat arttırmaktadır?", "id": 3086, "answers": [ { "text": "13 kat", "answer_start": 668 } ] }, { "question": "Nargile kullanımının hangi sağlık sorunlarına neden olduğu belirtilmiştir?", "id": 3087, "answers": [ { "text": "çeşitli solunum yolu ve kardiyovasküler hastalıklara", "answer_start": 693 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü’nün Küresel Tütün Salgını Raporu'na göre nargile kullanımı hangi hastalıklarla ilişkilidir?", "id": 3088, "answers": [ { "text": "akciğer hastalıkları, kardiyovasküler hastalıklar ve kanserler", "answer_start": 868 } ] }, { "question": "Nargile kullanımının küçük hava yolları üzerine ne tür etkileri vardır?", "id": 3089, "answers": [ { "text": "olumsuz etkileri", "answer_start": 1006 } ] }, { "question": "Nargile kullanımının düzenli kullanımında neyi artırıcı etkileri vardır?", "id": 3090, "answers": [ { "text": "oksidatif stresi", "answer_start": 1064 } ] } ] }, { "context": "Ventilatör ilişkili pnömoni gelişiminin önlenmesindeki temel hedefler; invaziv mekanik ventilasyon süresinin kısaltılması ve havayollarının endojen ve ekzojen flora bakterileri ile kontaminasyonunun engellenmesidir. VİP’ten korunmaya yönelik yaklaşımlar aşağıdaki şekilde özetlenebilir. 1) Temel uygulamalar: a) Mümkünse entübasyondan kaçınılmalı ve noninvaziv pozitif basınçlı ventilasyon tercih edilmelidir. b) Sedasyon minimize edilmelidir. Mümkün olduğunca ventilatöre bağlı hastalara sedatif verilmemelidir. Kontrendikasyon olmayan hastalarda günde bir kez sedasyona ara verilmelidir. Kontrendikasyon olmayan hastalarda günde bir kez ekstübasyona hazır olup olmadığı değerlendirilmelidir. Spontan uyandırma denemeleri ile spontan nefes alma denemeleri birlikte yürütülmelidir. c) Fiziksel kondisyon korunmalı ve iyileştirilmelidir. Erken egzersiz programı ve mobilizasyona başlanması sağlanmalıdır. d) Endotrakeal tüp kafı üzerinde sekresyonların birikmesi en aza indirilmelidir. 48-72 saatten daha fazla entübe kalması öngörülen hastalarda, subglottik drenaj girişi olan endotrakeal tüp kullanılmalıdır. e) Yatak başı 30-45 derece yükseltilmelidir. f) Ventilatör devreleri devamlı kullanılmalıdır. Ventilatör devreleri sadece görünür şekilde kirli veya çalışmıyorsa değiştirilmelidir. Respiratuvar bakım ekipmanının sterilizasyon ve dezenfeksiyonu için CDC/HICPAC rehberi takip edilmelidir.", "qas": [ { "question": "Ventilatör ilişkili pnömoni gelişiminin önlenmesindeki temel hedefler nelerdir?", "id": 3091, "answers": [ { "text": "invaziv mekanik ventilasyon süresinin kısaltılması ve havayollarının endojen ve ekzojen flora bakterileri ile kontaminasyonunun engellenmesi", "answer_start": 71 } ] }, { "question": "VİP’ten korunmaya yönelik yaklaşımda entübasyona ilişkin öneri nedir?", "id": 3092, "answers": [ { "text": "Mümkünse entübasyondan kaçınılmalı ve noninvaziv pozitif basınçlı ventilasyon tercih edilmelidir", "answer_start": 312 } ] }, { "question": "Sedasyonun minimize edilmesiyle ilgili hangi adımlar önerilmektedir?", "id": 3093, "answers": [ { "text": "Mümkün olduğunca ventilatöre bağlı hastalara sedatif verilmemelidir", "answer_start": 444 } ] }, { "question": "Fiziksel kondisyonun korunması ve iyileştirilmesi için hangi uygulama önerilmektedir?", "id": 3094, "answers": [ { "text": "Erken egzersiz programı ve mobilizasyona başlanması sağlanmalıdır", "answer_start": 837 } ] }, { "question": "Endotrakeal tüp kafı üzerinde sekresyonların birikmesini en aza indirmek için ne yapılmalıdır?", "id": 3095, "answers": [ { "text": "48-72 saatten daha fazla entübe kalması öngörülen hastalarda, subglottik drenaj girişi olan endotrakeal tüp kullanılmalıdır", "answer_start": 985 } ] }, { "question": "Yatak başı kaç derece yükseltilmelidir?", "id": 3096, "answers": [ { "text": "30-45", "answer_start": 1124 } ] }, { "question": "Ventilatör devrelerinin ne zaman değiştirilmesi gerekmektedir?", "id": 3097, "answers": [ { "text": "sadece görünür şekilde kirli veya çalışmıyorsa", "answer_start": 1225 } ] }, { "question": "Respiratuvar bakım ekipmanının sterilizasyonu için hangi rehber takip edilmelidir?", "id": 3098, "answers": [ { "text": "CDC/HICPAC", "answer_start": 1359 } ] }, { "question": "Hangi durumlarda günde bir kez sedasyona ara verilmelidir?", "id": 3099, "answers": [ { "text": "Kontrendikasyon olmayan hastalarda", "answer_start": 513 } ] }, { "question": "VİP’ten korunmada noninvaziv pozitif basınçlı ventilasyonun rolü nedir?", "id": 3100, "answers": [ { "text": "Mümkünse entübasyondan kaçınılmalı ve noninvaziv pozitif basınçlı ventilasyon tercih edilmelidir", "answer_start": 312 } ] } ] }, { "context": "Melazma tedavisi, uzun ve sabır gerektiren bir süreçtir. Tedavi ana ilkeleri arasında; güneşten korunma, melanosit aktivitesinin inhibisyonu, melanin sentezinin inhibisyonu ve melaninin ortadan kaldırılması vardır. Melazma; tedaviye dirençli, tekrarlayan bir hastalıktır ve patogenezi henüz tam olarak aydınlatılamamıştır. Bu da, genel olarak, tüm hastalarda etkin bir tedavi yönteminin geliştirilmesine engel olmaktadır. Dirençle karşılaşılması ve tekrarlaması nedeniyle melazma tedavisinde kullanılabilecek birçok yöntem geliştirilmiş ve bu yöntemler kombine ya da ardışık olarak kullanılmaya başlanmıştır. Artan postinflamatuvar hiperpigmentasyon (PIH) riski nedeniyle özellikle koyu ten tiplerinin (Fitzpatrick tip IV ila VI) tedavisi daha zordur. Dünyaca kabul görmüş tek başına etkili bir tedavisi olmaması nedeniyle kombinasyon tedavisi, zorlu vakalar için en iyi yaklaşımdır.", "qas": [ { "question": "Melazma tedavisinin ana ilkeleri nelerdir?", "id": 3101, "answers": [ { "text": "güneşten korunma, melanosit aktivitesinin inhibisyonu, melanin sentezinin inhibisyonu ve melaninin ortadan kaldırılması", "answer_start": 87 } ] }, { "question": "Melazma nasıl bir hastalıktır?", "id": 3102, "answers": [ { "text": "tedaviye dirençli, tekrarlayan", "answer_start": 224 } ] }, { "question": "Melazma tedavisinde ne aydınlatılamamıştır?", "id": 3103, "answers": [ { "text": "patogenezi", "answer_start": 274 } ] }, { "question": "Melazma tedavisinde hangi tür yöntemler kullanılmaya başlanmıştır?", "id": 3104, "answers": [ { "text": "kombine ya da ardışık olarak", "answer_start": 553 } ] }, { "question": "Koyu ten tiplerinin melazma tedavisindeki zorlukları nelerdir?", "id": 3105, "answers": [ { "text": "Artan postinflamatuvar hiperpigmentasyon (PIH) riski", "answer_start": 609 } ] }, { "question": "Neden kombinasyon tedavisi zorlu vakalar için en iyi yaklaşımdır?", "id": 3106, "answers": [ { "text": "Dünyaca kabul görmüş tek başına etkili bir tedavisi olmaması", "answer_start": 752 } ] }, { "question": "Melazmanın patogenezi ne durumdadır?", "id": 3107, "answers": [ { "text": "henüz tam olarak aydınlatılamamıştır", "answer_start": 285 } ] }, { "question": "Melazma tedavisi nasıl bir süreçtir?", "id": 3108, "answers": [ { "text": "uzun ve sabır gerektiren", "answer_start": 18 } ] }, { "question": "Melazma tedavisinde karşılaşılan en büyük zorluk nedir?", "id": 3109, "answers": [ { "text": "Artan postinflamatuvar hiperpigmentasyon (PIH) riski", "answer_start": 609 } ] }, { "question": "Melazmanın tedavisi neden zorlayıcıdır?", "id": 3110, "answers": [ { "text": "tedaviye dirençli, tekrarlayan bir hastalıktır ve patogenezi henüz tam olarak aydınlatılamamıştır", "answer_start": 224 } ] } ] }, { "context": "Serum düzeyinin artması nedeniyle bilirubinin deri ve skleralarda gözle görünür hale gelmesine sarılık denir. Total serum bilirubin (TSB) seviyesi yenidoğanlarda 5–7 mg/dl’yi aştığında sarılık gözle görünür hale gelir. Sarılık yenidoğan döneminde sık karşılaşılan fakat çoğu zaman zararsız bir durumdur. Hayatın ilk haftasında yenidoğanların %60-80’inde, prematürelerin %80’inden daha fazlasında görülür. Hiperbilirubinemili hastaların %10-15’i fototerapiye ihtiyaç duyar. Prematüre bebeklerde TSB yüksekliği term bebeklere göre daha fazla, daha uzun süreli ve nörolojik hasar birlikteliği daha fazladır.", "qas": [ { "question": "Sarılık nedir?", "id": 3111, "answers": [ { "text": "Serum düzeyinin artması nedeniyle bilirubinin deri ve skleralarda gözle görünür hale gelmesine sarılık denir", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Sarılık yenidoğanlarda ne zaman gözle görünür hale gelir?", "id": 3112, "answers": [ { "text": "Total serum bilirubin (TSB) seviyesi yenidoğanlarda 5–7 mg/dl’yi aştığında", "answer_start": 110 } ] }, { "question": "Sarılık yenidoğanlarda nasıl karşılaşılan bir durumdur?", "id": 3113, "answers": [ { "text": "sık karşılaşılan", "answer_start": 247 } ] }, { "question": "Hayatın ilk haftasında yenidoğanların ne kadarında sarılık görülür?", "id": 3114, "answers": [ { "text": "%60-80", "answer_start": 342 } ] }, { "question": "Hiperbilirubinemili hastaların kaçta kaçı fototerapiye ihtiyaç duyar?", "id": 3115, "answers": [ { "text": "%10-15", "answer_start": 436 } ] }, { "question": "Prematüre bebeklerde TSB yüksekliği term bebeklere göre nasıl farklılık gösterir?", "id": 3116, "answers": [ { "text": "daha fazla, daha uzun süreli ve nörolojik hasar birlikteliği daha fazladır", "answer_start": 529 } ] }, { "question": "Sarılık çoğu zaman zararlı bir durum mudur?", "id": 3117, "answers": [ { "text": "zararsız", "answer_start": 281 } ] }, { "question": "TSB seviyesinin kaç mg/dl'yi aşması sarılığın gözle görünür hale gelmesine neden olur?", "id": 3118, "answers": [ { "text": "5–7", "answer_start": 162 } ] }, { "question": "Prematüre bebeklerde sarılık görülme olasılığı nedir?", "id": 3119, "answers": [ { "text": "%80", "answer_start": 370 } ] }, { "question": "Hangi hastalar fototerapiye ihtiyaç duyar?", "id": 3120, "answers": [ { "text": "Hiperbilirubinemi", "answer_start": 405 } ] } ] }, { "context": "Obezite dünya sağlık örgütü (DSÖ) tarafından sağlığı bozacak şekilde vücutta anormal ya da aşırı yağ birikimi olarak tanımlanmaktadır. DSÖ verilerine göre 2014 yılında 18 yaşın üzerindeki bireylerin %39’u fazla kilolu ve %13’ü ise obezdir. Ülkemizde TURDEP 1 çalışması sonuçlarına göre 20 yaş üzerindeki bireylerde obezite sıklıgı %22, santral obezite %34,3 (kadınlarda %48,4 ve erkeklerde %16,9) olarak tesbit edilmiştir. METSAR verilerine göre de obezite sıklığı %30.3 oranındadır (erkeklerde %20,6 ve kadınlarda %39,9). Obezitenin sınıflandırılmasından en yaygın olarak BMI parametresi kullanılmaktadır. BMI kg cinsinden vücut ağırlığının, boyun metre cinsinden karesine bölünerek hesaplanır (kg/m2). Obezite sınıflaması BMI’ne göre yapılmaktadır.", "qas": [ { "question": "Obezite DSÖ tarafından nasıl tanımlanmaktadır?", "id": 3121, "answers": [ { "text": "sağlığı bozacak şekilde vücutta anormal ya da aşırı yağ birikimi", "answer_start": 45 } ] }, { "question": "2014 yılında 18 yaşın üzerindeki bireylerin yüzde kaçı obezdir?", "id": 3122, "answers": [ { "text": "%13", "answer_start": 221 } ] }, { "question": "TURDEP 1 çalışmasına göre 20 yaş üzerindeki bireylerde obezite sıklığı nedir?", "id": 3123, "answers": [ { "text": "%22", "answer_start": 331 } ] }, { "question": "Santral obezite kadınlarda ve erkeklerde yüzde kaç olarak tespit edilmiştir?", "id": 3124, "answers": [ { "text": "%16,9", "answer_start": 390 } ] }, { "question": "METSAR verilerine göre obezite sıklığı nedir?", "id": 3125, "answers": [ { "text": "%30.3", "answer_start": 465 } ] }, { "question": "METSAR verilerine göre obezite sıklığı erkeklerde nedir?", "id": 3126, "answers": [ { "text": "%20,6", "answer_start": 495 } ] }, { "question": "Obezitenin sınıflandırılmasında en yaygın olarak hangi parametre kullanılmaktadır?", "id": 3127, "answers": [ { "text": "BMI", "answer_start": 573 } ] }, { "question": "BMI nasıl hesaplanır?", "id": 3128, "answers": [ { "text": "kg cinsinden vücut ağırlığının, boyun metre cinsinden karesine bölünerek", "answer_start": 611 } ] }, { "question": "Obezite sınıflaması neye göre yapılmaktadır?", "id": 3129, "answers": [ { "text": "BMI", "answer_start": 573 } ] }, { "question": "2014 yılında 18 yaş üzeri bireylerin yüzde kaçı fazla kiloludur?", "id": 3130, "answers": [ { "text": "%39", "answer_start": 199 } ] } ] }, { "context": "Hepatit C Virüsü, akut ve kronik hepatit yapması, yüksek oranda kronikleşme göstermesi, siroza, hepatoselüler karsinoma ve ölüme neden olması açısından önemli bir patojendir. Gelişmiş ülkelerde karaciğer naklinin önde gelen nedenidir. Her yıl yaklaşık 700 000 kişi Hepatit C Virüsü ilişkili nedenlerle hayatını kaybetmektedir. Mevcut ülke verilerine göre dünya nüfusunun yaklaşık %3'ü Hepatit C Virüsü ile enfektedir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 71 milyon kişinin Hepatit C Virüsü enfeksiyonu olduğu tahmin edilmektedir. Coğrafi farklılıklara bağlı olarak değişiklik göstermekle birlikte prevalans, Kuzey Avrupa'da %1'in altında, Kuzey Afrika'da %3'ün üzerinde ve Ortadoğuda %1 ile %12 arasındadır. Türkiye'de ise prevelans %1'dir. Dünya Sağlık Örgütü 2016 yılında tüm olguları saptayarak ve tedavi ederek 2030 yılına kadar başat halk sağlığı tehditi olarak hepatit C virüs enfeksiyonunu yok edecek hedefler oluşturmuştur. Bu hedefler teşhis konmamış Hepatit C Virüsü infeksiyonlarını saptamak, Hepatit C Virüsü pozitif hastalar arasında aktif infeksiyonları teşhis etmek ve aktif infeksiyonların antiviraller ile tedavi etmektir. Hedefler dahilinde 2030'a kadar kronik hepatit enfeksiyonu insidansı %90 mortalite %65 oranında azaltılmış olacak, önleme ve tedavi servislerine evrensel ulaşım sağlanacaktır.", "qas": [ { "question": "Hepatit C Virüsü neden önemli bir patojendir?", "id": 3131, "answers": [ { "text": "akut ve kronik hepatit yapması, yüksek oranda kronikleşme göstermesi, siroza, hepatoselüler karsinoma ve ölüme neden olması açısından", "answer_start": 18 } ] }, { "question": "Hepatit C Virüsü gelişmiş ülkelerde hangi durumun önde gelen nedenidir?", "id": 3132, "answers": [ { "text": "karaciğer naklinin", "answer_start": 194 } ] }, { "question": "Her yıl yaklaşık kaç kişi Hepatit C Virüsü ilişkili nedenlerle hayatını kaybetmektedir?", "id": 3133, "answers": [ { "text": "700 000", "answer_start": 252 } ] }, { "question": "Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde kaçı Hepatit C Virüsü ile enfektedir?", "id": 3134, "answers": [ { "text": "%3", "answer_start": 380 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre kaç kişinin Hepatit C Virüsü enfeksiyonu olduğu tahmin edilmektedir?", "id": 3135, "answers": [ { "text": "71 milyon", "answer_start": 454 } ] }, { "question": "Hepatit C Virüsü enfeksiyonunun prevalansı hangi bölgede %1'in altındadır?", "id": 3136, "answers": [ { "text": "Kuzey Avrupa", "answer_start": 607 } ] }, { "question": "Türkiye'de Hepatit C Virüsü enfeksiyonu prevalansı nedir?", "id": 3137, "answers": [ { "text": "%1", "answer_start": 623 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü'nün 2016 yılında oluşturduğu hedefler nelerdir?", "id": 3138, "answers": [ { "text": "teşhis konmamış Hepatit C Virüsü infeksiyonlarını saptamak, Hepatit C Virüsü pozitif hastalar arasında aktif infeksiyonları teşhis etmek ve aktif infeksiyonların antiviraller ile tedavi etmektir", "answer_start": 943 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü'nün 2030 yılına kadar hedeflediği azaltma oranları nelerdir?", "id": 3139, "answers": [ { "text": "%65", "answer_start": 1222 } ] }, { "question": "Hepatit C virüs enfeksiyonunun ortadan kaldırılması için 2030 yılına kadar ne sağlanacaktır?", "id": 3140, "answers": [ { "text": "evrensel ulaşım", "answer_start": 1284 } ] } ] }, { "context": "Nöral tüp defektlerinin tedavisi neonataloji, pediatri, nöroşirürji, pediatrik cerrahi, ortopedi, pediatrik üroloji, radyoloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon, plastik cerrahi kliniklerinin de içinde olduğu geniş bir multidisipliner yaklaşım gerektirmektedir. Son yıllardaki gelişmelerle nöral tüp defektlerinin mortalite ve morbiditesi azalmıştır.", "qas": [ { "question": "Nöral tüp defektlerinin tedavisi hangi yaklaşımla ele alınmaktadır?", "id": 3141, "answers": [ { "text": "multidisipliner", "answer_start": 217 } ] }, { "question": "Nöral tüp defektlerinin tedavisinde hangi tıbbi alanlar yer almaktadır?", "id": 3142, "answers": [ { "text": "neonataloji, pediatri, nöroşirürji, pediatrik cerrahi, ortopedi, pediatrik üroloji, radyoloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon, plastik cerrahi", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "Nöral tüp defektlerinin tedavisinde hangi tür klinikler yer alır?", "id": 3143, "answers": [ { "text": "neonataloji, pediatri, nöroşirürji, pediatrik cerrahi, ortopedi, pediatrik üroloji, radyoloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon, plastik cerrahi klinikleri", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "Son yıllardaki gelişmeler nöral tüp defektlerinde hangi iki durumu azaltmıştır?", "id": 3144, "answers": [ { "text": "mortalite ve morbidite", "answer_start": 312 } ] }, { "question": "Nöral tüp defektlerinin tedavisinde hangi cerrahi dallar yer alır?", "id": 3145, "answers": [ { "text": "ortopedi, pediatrik üroloji, radyoloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon, plastik cerrahi", "answer_start": 88 } ] }, { "question": "Nöral tüp defektlerinin mortalite ve morbiditesi son yıllarda nasıl bir değişim göstermiştir?", "id": 3146, "answers": [ { "text": "azalmıştır", "answer_start": 337 } ] }, { "question": "Nöral tüp defektlerinin tedavisi hangi uzmanlık alanlarını içerir?", "id": 3147, "answers": [ { "text": "neonataloji, pediatri, nöroşirürji, pediatrik cerrahi, ortopedi, pediatrik üroloji, radyoloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon, plastik cerrahi kliniklerinin", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "Son yıllarda nöral tüp defektlerinde ne tür bir azalma olmuştur?", "id": 3148, "answers": [ { "text": "mortalite ve morbidite", "answer_start": 312 } ] }, { "question": "Nöral tüp defektlerinin tedavisinde multidisipliner yaklaşımda hangi klinikler yer alır?", "id": 3149, "answers": [ { "text": "neonataloji, pediatri, nöroşirürji, pediatrik cerrahi, ortopedi, pediatrik üroloji, radyoloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon, plastik cerrahi", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "Nöral tüp defektlerinin tedavisi için gerekli olan multidisipliner yaklaşım neyi gerektirir?", "id": 3150, "answers": [ { "text": "neonataloji, pediatri, nöroşirürji, pediatrik cerrahi, ortopedi, pediatrik üroloji, radyoloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon, plastik cerrahi klinikleri", "answer_start": 33 } ] } ] }, { "context": "Kimyasal ajan, ısı, elektrik ve radyasyon ile gelişen doku hasarı olarak tariflenen yanık; bireylerin hayatta başına gelebilecek en ağır travmalardan birisidir. Günümüzde tüm dünyadaki bilimsel ve teknolojik alanlardaki gelişmelere rağmen yanık halen yüksek mortalite ve morbidite nedeni olmaya devam etmektedir. Gelişen doku hasarının boyutları olaya neden olan ajanın tipine, ısı seviyesine ve maruz kalınan süreye göre değişiklikler göstermektedir. Yanığa neden olan ajanın vücutla temas süresi ve yanıktan etkilenen yüzey alanı da gelişen sistemik cevabın boyutlarını değiştirir. Yanık travması sonrasında vücutta lokal ve sistemik cevaplar gelişmektedir. Lokal olarak görülen temel değişiklik ciltte epidermis, dermis ve subkutan dokularda gelişen koagülasyon nekrozudur. Sistemik değişiklikler ise interstisyel mesafeye sıvı kaçışı ile başlayan süreçten inflamatuar mediatörlerin ve stres hormonlarının da aktivasyonu ile yanık şoku tablosuna kadar ulaşabilir.", "qas": [ { "question": "Yanık nasıl tariflenmektedir?", "id": 3151, "answers": [ { "text": "Kimyasal ajan, ısı, elektrik ve radyasyon ile gelişen doku hasarı olarak", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Yanık ne tür bir travma olarak kabul edilir?", "id": 3152, "answers": [ { "text": "ağır", "answer_start": 132 } ] }, { "question": "Yanık hala neye sebep olmaya devam etmektedir?", "id": 3153, "answers": [ { "text": "yüksek mortalite ve morbidite", "answer_start": 251 } ] }, { "question": "Gelişen doku hasarının boyutları nelere bağlı olarak değişiklik göstermektedir?", "id": 3154, "answers": [ { "text": "olaya neden olan ajanın tipine, ısı seviyesine ve maruz kalınan süreye", "answer_start": 346 } ] }, { "question": "Yanığa neden olan ajanın vücutla temas süresi neyi değiştirir?", "id": 3155, "answers": [ { "text": "gelişen sistemik cevabın boyutlarını", "answer_start": 535 } ] }, { "question": "Yanık travması sonrasında vücutta hangi tür cevaplar gelişmektedir?", "id": 3156, "answers": [ { "text": "lokal ve sistemik", "answer_start": 618 } ] }, { "question": "Lokal olarak görülen temel değişiklik nedir?", "id": 3157, "answers": [ { "text": "koagülasyon nekroz", "answer_start": 753 } ] }, { "question": "Sistemik değişiklikler ne ile başlayan bir sürece sebep olabilir?", "id": 3158, "answers": [ { "text": "interstisyel mesafeye sıvı kaçışı", "answer_start": 804 } ] }, { "question": "Yanık şoku tablosuna hangi faktörlerin aktivasyonu ile ulaşılabilir?", "id": 3159, "answers": [ { "text": "inflamatuar mediatörlerin ve stres hormonlarının", "answer_start": 860 } ] }, { "question": "Yanık hangi unsurlarla tariflenmektedir?", "id": 3160, "answers": [ { "text": "Kimyasal ajan, ısı, elektrik ve radyasyon", "answer_start": 0 } ] } ] }, { "context": "Üriner sistem taş hastalığı insanlığı çok eski çağlardan beri etkilemiştir. Günümüzde de en sık görülen üriner sistem patolojilerindendir. Dünyanın değişik coğrafi bölgelerinde üriner sistem taşı görülme sıklığı değişkenlik gösterirken taşların yerleşim yeri ve kimyasal bileşenleri de farklılıklar göstermektedir. Yapılan çalışmalarda Avrupa ülkelerinde ve Kuzey Amerika’da mevcut üriner taşların %70-80’i kalsiyum oksalat ya da kalsiyum-oksalat-fosfat karışımı şeklinde oluşurken, saf kalsiyum oksalat taşlarına daha az sıklıkla rastlanmaktadır. Dünyada görülme sıklığına baktığımızda Kuzey Amerika’da %13, Asya’da %1-5 Avrupa’da %5-9, Suudi Arabistan’da %20 gibi sonuçlar karşımıza çıkmaktadır. Yaşam boyu üriner sistem taş hastalığı oluşma riski yetişkin erkeklerde kadınlara göre üç kat daha fazladır. Çocuklarda ise her iki cinste de yakın oranda görülmektedir. Üriner sistem taşları her yaş grubunda görülebilmekle birlikte en sık 20-50 yaşları arasında görülmektedir.", "qas": [ { "question": "Üriner sistem taş hastalığı insanlığı ne zamandan beri etkilemektedir?", "id": 3161, "answers": [ { "text": "çok eski çağlardan", "answer_start": 38 } ] }, { "question": "Günümüzde en sık görülen patolojilerden biri nedir?", "id": 3162, "answers": [ { "text": "Üriner sistem taş hastalığı", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Üriner sistem taşlarının görülme sıklığı neye göre değişiklik göstermektedir?", "id": 3163, "answers": [ { "text": "Dünyanın değişik coğrafi bölgelerinde", "answer_start": 139 } ] }, { "question": "Avrupa ülkeleri ve Kuzey Amerika’da mevcut üriner taşların %70-80’i hangi bileşenlerden oluşmaktadır?", "id": 3164, "answers": [ { "text": "kalsiyum oksalat ya da kalsiyum-oksalat-fosfat karışımı", "answer_start": 407 } ] }, { "question": "Kuzey Amerika'da üriner sistem taşı görülme sıklığı nedir?", "id": 3165, "answers": [ { "text": "%13", "answer_start": 604 } ] }, { "question": "Kadınlara göre yetişkin erkeklerde üriner sistem taş hastalığı oluşma riski ne kadardır?", "id": 3166, "answers": [ { "text": "üç kat daha fazladır", "answer_start": 785 } ] }, { "question": "Çocuklarda üriner sistem taş hastalığı her iki cinsiyette de nasıl görülmektedir?", "id": 3167, "answers": [ { "text": "yakın oranda", "answer_start": 840 } ] }, { "question": "Üriner sistem taşları en sık hangi yaş aralığında görülmektedir?", "id": 3168, "answers": [ { "text": "20-50", "answer_start": 938 } ] }, { "question": "Dünyada üriner sistem taşı görülme sıklığı Suudi Arabistan'da nedir?", "id": 3169, "answers": [ { "text": "%20", "answer_start": 657 } ] }, { "question": "Saf kalsiyum oksalat taşlarına hangi bölgelerde daha az sıklıkla rastlanmaktadır?", "id": 3170, "answers": [ { "text": "Avrupa ülkelerinde ve Kuzey Amerika", "answer_start": 336 } ] } ] }, { "context": "Prolaktinomalı hastalar, genellikle hiperprolaktinemiye ve kitle etkisine bağlı bulgularla başvururlar. Kadınlarda hiperprolaktinemiye bağlı galaktore, oligo/amenore ve infertilite; erkeklerde libido kaybı, oligo/azoospermi ile ortaya çıkan hipogonadizm ve erektil disfonksiyon en sık görülen bulgulardır. Kitle etkisine bağlı bulgular ise adenom boyutuna göre değişmekle birlikte başlıca; görme alanı defektleri, baş ağrısı, oftalmopleji ve hipopitüitarizmi içerir.", "qas": [ { "question": "Prolaktinomalı hastalar genellikle hangi bulgularla başvururlar?", "id": 3171, "answers": [ { "text": "hiperprolaktinemiye ve kitle etkisine", "answer_start": 36 } ] }, { "question": "Kadınlarda hiperprolaktinemiye bağlı en sık görülen bulgular nelerdir?", "id": 3172, "answers": [ { "text": "galaktore, oligo/amenore ve infertilite", "answer_start": 141 } ] }, { "question": "Erkeklerde prolaktinomaya bağlı olarak en sık görülen bulgular nelerdir?", "id": 3173, "answers": [ { "text": "libido kaybı, oligo/azoospermi ile ortaya çıkan hipogonadizm ve erektil disfonksiyon", "answer_start": 193 } ] }, { "question": "Kitle etkisine bağlı bulgular hangi faktöre göre değişmektedir?", "id": 3174, "answers": [ { "text": "adenom boyutuna", "answer_start": 340 } ] }, { "question": "Kitle etkisine bağlı olarak ortaya çıkabilecek başlıca bulgular nelerdir?", "id": 3175, "answers": [ { "text": "görme alanı defektleri, baş ağrısı, oftalmopleji ve hipopitüitarizmi", "answer_start": 390 } ] }, { "question": "Prolaktinomalı hastalarda hangi bulgular adenom boyutuna göre değişiklik gösterir?", "id": 3176, "answers": [ { "text": "kitle etkisine", "answer_start": 59 } ] }, { "question": "Erkeklerde prolaktinomalı hastalarda görülen hipogonadizme ne eşlik eder?", "id": 3177, "answers": [ { "text": "libido kaybı, oligo/azoospermi", "answer_start": 193 } ] }, { "question": "Prolaktinomalı hastalarda kadınlarda hangi bulgular infertilite ile birlikte görülür?", "id": 3178, "answers": [ { "text": "galaktore, oligo/amenore", "answer_start": 141 } ] }, { "question": "Kitle etkisine bağlı bulgular arasında hangi nörolojik sorunlar yer alır?", "id": 3179, "answers": [ { "text": "görme alanı defektleri, baş ağrısı, oftalmopleji ve hipopitüitarizmi", "answer_start": 390 } ] }, { "question": "Prolaktinomalı erkek hastalarda hangi cinsel işlev bozukluğu görülür?", "id": 3180, "answers": [ { "text": "erektil disfonksiyon", "answer_start": 257 } ] } ] }, { "context": "Pulmoner hipertansiyon; pulmoner arter basıncında ve pulmoner vasküler rezistansta (PVR) ilerleyici artış ile karekterize, akciğer damarlarında yeniden yapılanma, kalp yetersizliği ve ölümle sonuçlanabilen tedavisi zor bir hastalıktır. Tanı sonrası bir yıllık sağ kalım oranının %96; üç yıllık sağ kalım oranının %89; beş yıllık sağ kalım oranının %81 ve yedi yıllık sağ kalım oranının %79 olduğu bilinmektedir. Pulmoner hipertansiyon fizyopatolojisi net olarak aydınlatılabilmiş değildir. Distal pulmoner arterlerde medial hipertrofi, intimada proliferatif ve fibrotik değişiklikler, perivasküler inflamatuvar infiltrasyon, vazokonstriksiyon, tromboz, adventisyal kalınlaşma ve sonuç olarak pulmoner damarlarda yeniden yapılanma ile damar direncinde artma PH’un histopatolojisinde rol oynayan başlıca mekanizmalardır.", "qas": [ { "question": "Pulmoner hipertansiyon nasıl karekterize edilir?", "id": 3181, "answers": [ { "text": "pulmoner arter basıncında ve pulmoner vasküler rezistansta (PVR) ilerleyici artış", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "Pulmoner hipertansiyon nasıl sonuçlanabilir?", "id": 3182, "answers": [ { "text": "akciğer damarlarında yeniden yapılanma, kalp yetersizliği ve ölümle", "answer_start": 123 } ] }, { "question": "Tanı sonrası bir yıllık sağ kalım oranı nedir?", "id": 3183, "answers": [ { "text": "%96", "answer_start": 279 } ] }, { "question": "Pulmoner hipertansiyonun fizyopatolojisi hakkında ne bilinmektedir?", "id": 3184, "answers": [ { "text": "net olarak aydınlatılabilmiş değildir", "answer_start": 451 } ] }, { "question": "PH’un histopatolojisinde rol oynayan başlıca mekanizma nedir?", "id": 3185, "answers": [ { "text": "damar direncinde artma", "answer_start": 734 } ] }, { "question": "Pulmoner hipertansiyonun yedi yıllık sağ kalım oranı nedir?", "id": 3186, "answers": [ { "text": "%79", "answer_start": 386 } ] }, { "question": "Pulmoner hipertansiyonun tanısından sonra üç yıllık sağ kalım oranı nedir?", "id": 3187, "answers": [ { "text": "%89", "answer_start": 313 } ] }, { "question": "Pulmoner hipertansiyon tedavisi zor bir hastalık olarak neden tanımlanır?", "id": 3188, "answers": [ { "text": "akciğer damarlarında yeniden yapılanma, kalp yetersizliği ve ölümle sonuçlanabilen", "answer_start": 123 } ] }, { "question": "Pulmoner hipertansiyonda pulmoner damarlarda yeniden yapılanma neye neden olur?", "id": 3189, "answers": [ { "text": "damar direncinde artma", "answer_start": 734 } ] }, { "question": "Pulmoner hipertansiyon tanısı konulduktan sonra beş yıllık sağ kalım oranı nedir?", "id": 3190, "answers": [ { "text": "%81", "answer_start": 348 } ] } ] }, { "context": "Kawasaki hastalığı, akut sistemik vaskülit ile karakterize olup öncelikle beş yaş altındaki çocukları etkileyen, etiyolojisi henüz net olarak ortaya konamamış bir hastalıktır. Kawasaki hastalığı, kalp ve orta çaplı arterlerde inflamasyona neden olarak koroner arter anevrizmalarına yol açabilir. Kawasaki hastalığının tanısı klinik bulgulara dayanır ve beş gün veya daha uzun süren ateşin yanı sıra aşağıdaki kriterlerden en az dördünün varlığı gereklidir: bilateral konjunktival konjesyon, ağız ve boğazda değişiklikler, ekstremite değişiklikleri, polimorf döküntü ve servikal lenfadenopati. Tedavi edilmezse, Kawasaki hastalığı komplikasyonlara yol açabilir ve mortalite oranı artar.", "qas": [ { "question": "Kawasaki hastalığı hangi yaş grubunu öncelikle etkiler?", "id": 3191, "answers": [ { "text": "beş yaş altındaki", "answer_start": 74 } ] }, { "question": "Kawasaki hastalığı ne tür bir hastalık olarak tanımlanır?", "id": 3192, "answers": [ { "text": "akut sistemik vaskülit", "answer_start": 20 } ] }, { "question": "Kawasaki hastalığının tanısı neye dayanır?", "id": 3193, "answers": [ { "text": "klinik bulgulara", "answer_start": 325 } ] }, { "question": "Kawasaki hastalığının etiyolojisi net olarak ortaya konmuş mudur?", "id": 3194, "answers": [ { "text": "etiyolojisi henüz net olarak ortaya konamamış", "answer_start": 113 } ] }, { "question": "Kawasaki hastalığı hangi damarları etkileyebilir?", "id": 3195, "answers": [ { "text": "kalp ve orta çaplı arterlerde", "answer_start": 196 } ] }, { "question": "Kawasaki hastalığı tedavi edilmezse ne olabilir?", "id": 3196, "answers": [ { "text": "komplikasyonlara yol açabilir", "answer_start": 630 } ] }, { "question": "Kawasaki hastalığının neden olduğu inflamasyonun sonucu ne olabilir?", "id": 3197, "answers": [ { "text": "koroner arter anevrizmalarına", "answer_start": 252 } ] }, { "question": "Kawasaki hastalığının tanısı için gereken ana belirti nedir?", "id": 3198, "answers": [ { "text": "beş gün veya daha uzun süren ateş", "answer_start": 353 } ] }, { "question": "Kawasaki hastalığının asıl belirtisi nedir?", "id": 3199, "answers": [ { "text": "beş gün veya daha uzun süren ateş", "answer_start": 353 } ] }, { "question": "Tedavi edilmezse Kawasaki hastalığını neye yol açabilir?", "id": 3200, "answers": [ { "text": "komplikasyonlara", "answer_start": 630 } ] } ] }, { "context": "Renal displazinin bir tipi olan multikistik displastik böbrek (MKDB), böbrek ve idrar yollarının en sık saptanan konjenital anomalilerinden biridir. Anormal metanefrik farklılaşma olarak tanımlanan böbrek displazisi, hipoplazi, multikistik displazi ve aplazi gibi bir dizi klinik durumla kendini gösterir. Genel olarak, böbrek displazisi çocuklarda son dönem böbrek hastalığının önde gelen nedenidir. Multikistik displastik böbrek; displastik parankim ile ayrılan farklı büyüklükte, çok sayıda, birbiriyle bağlantılı olmayan kistlerin varlığı ve normal bir pelvikalisiyel sistemin olmaması ile karakterize edilen renal displazidir. Bu durum üreteral ya da üreteropelvik atrezi ile ilişkilidir ve etkilenen böbrek işlevsizdir. Multikistik böbrek ya da multikistik böbrek displazisi olarak da adlandırılır. Multikistik displastik böbrek, yenidoğan döneminde abdominal kitlenin en sık nedenidir ve bebeklikte en sık görülen kistik malformasyondur.", "qas": [ { "question": "Multikistik displastik böbrek (MKDB) ne tür bir anomali olarak tanımlanır?", "id": 3201, "answers": [ { "text": "böbrek ve idrar yollarının en sık saptanan konjenital anomalilerinden biridir", "answer_start": 70 } ] }, { "question": "Böbrek displazisi nasıl tanımlanır?", "id": 3202, "answers": [ { "text": "Anormal metanefrik farklılaşma", "answer_start": 149 } ] }, { "question": "Böbrek displazisi hangi klinik durumlarla kendini gösterir?", "id": 3203, "answers": [ { "text": "hipoplazi, multikistik displazi ve aplazi", "answer_start": 217 } ] }, { "question": "Çocuklarda son dönem böbrek hastalığının önde gelen nedeni nedir?", "id": 3204, "answers": [ { "text": "multikistik displastik böbrek", "answer_start": 32 } ] }, { "question": "Multikistik displastik böbrek ne ile karakterize edilir?", "id": 3205, "answers": [ { "text": "displastik parankim ile ayrılan farklı büyüklükte, çok sayıda, birbiriyle bağlantılı olmayan kistlerin varlığı ve normal bir pelvikalisiyel sistemin olmaması ile", "answer_start": 432 } ] }, { "question": "Multikistik displastik böbrek hangi durum ile ilişkilidir?", "id": 3206, "answers": [ { "text": "üreteral ya da üreteropelvik atrezi", "answer_start": 641 } ] }, { "question": "Multikistik displastik böbreğin diğer adları nelerdir?", "id": 3207, "answers": [ { "text": "multikistik böbrek displazisi", "answer_start": 751 } ] }, { "question": "Yenidoğan döneminde abdominal kitlenin en sık nedeni nedir?", "id": 3208, "answers": [ { "text": "Multikistik displastik böbrek", "answer_start": 401 } ] }, { "question": "Bebeklikte en sık görülen kistik malformasyon nedir?", "id": 3209, "answers": [ { "text": "Multikistik displastik böbrek", "answer_start": 401 } ] }, { "question": "Multikistik displastik böbrekte etkilenen böbrek nasıldır?", "id": 3210, "answers": [ { "text": "işlevsiz", "answer_start": 713 } ] } ] }, { "context": "Sirozlu hastanın yönetiminde major hedefler: \n• Karaciğer hastalığını yavaşlatmak veya geri döndürmek \n• Karaciğeri süperimpoze olabilecek diğer durumlardan korumak \n• Kullanılan ilaç dozlarını uygun dozlarda ayarlamak \n• Semptom ve laboratuar anormalliklerini yönetmek \n• Sirozun komplikasyonlarını önlemek, tanımak ve tedavi etmek \n• Karaciğer transplantasyonu uygunluğunu ve optimal zamanını belirlemek \n\nAntifibrotik ilaçların kalıcı olarak fibrozisi düzelttiği ya da sirotik hastalarda yaşam beklentisini arttırdığı gösterilememiştir. Kompanse sirozun tedavisi günümüzde altta yatan hastalığı tedavi ederek (örneğin; hepatit B veya C'nin antiviral tedavisi ile) fibrozisin azaltılması ve dekompansasyonun önlenmesi, alkol, hepatotoksik ilaçlar gibi karaciğer hastalığını ağırlaştıracak faktörlerden uzak durulması, varis kanaması ve hepatoselüler karsinom gibi durumların erken görüntülenmesi ve tedavi edilmesi ile olur. Dekompanse sirozun tedavisi ise spesifik dekompansasyon nedenlerinin ortadan kaldırılmasını hedef alır.", "qas": [ { "question": "Sirozlu hastanın yönetimindeki major hedeflerden biri nedir?", "id": 3211, "answers": [ { "text": "Karaciğer hastalığını yavaşlatmak veya geri döndürmek", "answer_start": 48 } ] }, { "question": "Karaciğeri süperimpoze olabilecek durumlardan koruma amacı hangi hastalığın yönetiminde yer alır?", "id": 3212, "answers": [ { "text": "Siroz", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Hangi ilaçların kalıcı olarak fibrozisi düzelttiği gösterilememiştir?", "id": 3213, "answers": [ { "text": "Antifibrotik", "answer_start": 408 } ] }, { "question": "Kompanse sirozun tedavisinde altta yatan hangi hastalığın tedavisi örnek olarak verilmiştir?", "id": 3214, "answers": [ { "text": "hepatit B veya C", "answer_start": 622 } ] }, { "question": "Dekompanse sirozun tedavisi hangi hedefe yöneliktir?", "id": 3215, "answers": [ { "text": "spesifik dekompansasyon nedenlerinin ortadan kaldırılmasını", "answer_start": 959 } ] }, { "question": "Sirozun komplikasyonlarını yönetme amacı hangi hastalığın yönetiminde bir hedeftir?", "id": 3216, "answers": [ { "text": "Siroz", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Sirozlu hastalarda hangi durumların erken görüntülenmesi ve tedavi edilmesi önemlidir?", "id": 3217, "answers": [ { "text": "varis kanaması ve hepatoselüler karsinom", "answer_start": 820 } ] }, { "question": "Sirozlu hastalarda hangi faktörlerden uzak durulması gereklidir?", "id": 3218, "answers": [ { "text": "alkol, hepatotoksik ilaçlar", "answer_start": 721 } ] }, { "question": "Karaciğer transplantasyonu ile ilgili hangi konuların belirlenmesi gereklidir?", "id": 3219, "answers": [ { "text": "uygunluğunu ve optimal zamanını", "answer_start": 363 } ] }, { "question": "Fibrozisin azaltılması hangi tür sirozun tedavisinde hedeflenir?", "id": 3220, "answers": [ { "text": "Kompanse", "answer_start": 540 } ] } ] }, { "context": "Nikotin sigara dumanı içinde kan beyin bariyerini aşarak beyne girebilen en önemli maddedir. Bağımlılık yapıcı olmasının yanında uykuyu düzenleyen mekanizmaları da bozmaktan sorumludur. Nikotinin uykuyla ilişkisi dopamin üzerindeki etkisinden kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Nikotin beyindeki nikotinikasetil kolin reseptörlerini stimule ederek başta dopamin olmak üzere çeşitli nörotransmitterler salınır. Bu etkilere bağlı olarak nikotin uyku düzenleyici mekanizmalarla etkileşir, REM uykusunu ve uyku verimini etkileyebilir. Mccarley ve Hobson’un modeline göre; nikotine bağlı kolinerjik stimulasyonun uyanmaları artırıp yavaş dalga uykusunu inhibe etmesi sigara içicilerinde azalmış öznel uyku kalitesini açıklar. Sigaranın uykuyu etkilemesindeki diğer bir neden de; kronik maruziyetinin hipoksi duyarlılığında azalma yapmasıdır. Hipoksi duyarlılığında azalmayla solunumun kısa süreli durması sonucu hipoksiyle indüklenen uyarılmada gecikmeler olabilir. Bu yüzden de uyku verimsizliği ve kötü uyku kalitesi olabilir.", "qas": [ { "question": "Nikotin sigara dumanı içinde beyne nasıl ulaşır?", "id": 3221, "answers": [ { "text": "kan beyin bariyerini aşarak", "answer_start": 29 } ] }, { "question": "Nikotin uykuyu düzenleyen mekanizmaları nasıl etkiler?", "id": 3222, "answers": [ { "text": "REM uykusunu ve uyku verimini etkileyebilir", "answer_start": 486 } ] }, { "question": "Nikotin hangi nörotransmitterleri salgılatır?", "id": 3223, "answers": [ { "text": "başta dopamin olmak üzere çeşitli nörotransmitterler", "answer_start": 348 } ] }, { "question": "Nikotin neyi etkileyebilir?", "id": 3224, "answers": [ { "text": "REM uykusunu ve uyku verimini", "answer_start": 486 } ] }, { "question": "Mccarley ve Hobson’un modeline göre nikotin hangi uykuyu inhibe eder?", "id": 3225, "answers": [ { "text": "yavaş dalga", "answer_start": 627 } ] }, { "question": "Sigara içicilerinde azalmış öznel uyku kalitesi hangi mekanizmaya bağlanır?", "id": 3226, "answers": [ { "text": "kolinerjik", "answer_start": 583 } ] }, { "question": "Sigaranın kronik maruziyeti hangi duyarlılığı azaltır?", "id": 3227, "answers": [ { "text": "hipoksi", "answer_start": 795 } ] }, { "question": "Hipoksi duyarlılığındaki azalma hangi duruma neden olabilir?", "id": 3228, "answers": [ { "text": "sonucu hipoksiyle indüklenen uyarılmada gecikmeler", "answer_start": 900 } ] }, { "question": "Sigaranın uykuyu etkilemesinde nikotin dışında hangi faktör etkili olabilir?", "id": 3229, "answers": [ { "text": "kronik maruziyetinin hipoksi duyarlılığında azalma yapması", "answer_start": 774 } ] }, { "question": "Sigara içicilerinde nasıl uyku kalitesine sahiptir?", "id": 3230, "answers": [ { "text": "kötü", "answer_start": 995 } ] } ] }, { "context": "Serebral Palsi, gelişmekte olan fetal veya infant beyninde progresif olmayan bir hasara bağlı olarak oluşan, aktivite kısıtlılığına neden olan, hareket ve postür gelişimi bozukluğudur. Serebral palsi'deki motor bozukluklara çoğunlukla duyusal ve algısal problemler, kognitif bozukluklar, iletişimsel ve davranışsal problemler, epilepsi ve sekonder kas-iskelet sistemi problemleri eşlik eder. Serebral Palsi tablosu doğum öncesinde, doğum sırasında ve doğum sonrası erken dönemde oluşan beyin lezyonlarında görülür. Beynin erken gelişim dönemi ilk 18 ay olmakla birlikte 6 yaşa kadar oluşan ve ilerleyici olmayan beyin lezyonlarının tümü SP olarak adlandırılır.", "qas": [ { "question": "Serebral Palsi hangi beyin hasarına bağlı olarak oluşur?", "id": 3231, "answers": [ { "text": "progresif olmayan bir hasara", "answer_start": 59 } ] }, { "question": "Serebral Palsi'deki motor bozukluklara hangi problemler eşlik eder?", "id": 3232, "answers": [ { "text": "duyusal ve algısal problemler, kognitif bozukluklar, iletişimsel ve davranışsal problemler, epilepsi ve sekonder kas-iskelet sistemi problemleri", "answer_start": 235 } ] }, { "question": "Serebral Palsi tablosu ne zaman oluşan beyin lezyonlarında görülür?", "id": 3233, "answers": [ { "text": "doğum öncesinde, doğum sırasında ve doğum sonrası erken dönemde", "answer_start": 415 } ] }, { "question": "Beynin erken gelişim dönemi ne zaman sona erer?", "id": 3234, "answers": [ { "text": "18 ay", "answer_start": 547 } ] }, { "question": "SP olarak adlandırılan lezyonlar hangi özelliğe sahiptir?", "id": 3235, "answers": [ { "text": "ilerleyici olmayan", "answer_start": 593 } ] }, { "question": "Serebral Palsi, hangi gelişim dönemindeki beyin hasarları sonucu oluşur?", "id": 3236, "answers": [ { "text": "fetal veya infant beyninde", "answer_start": 32 } ] }, { "question": "Serebral Palsi, hangi tür gelişim bozukluklarına neden olur?", "id": 3237, "answers": [ { "text": "hareket ve postür", "answer_start": 144 } ] }, { "question": "SP olarak adlandırılan lezyonlar hangi yaşa kadar oluşabilir?", "id": 3238, "answers": [ { "text": "6", "answer_start": 570 } ] }, { "question": "Serebral Palsi'nin eşlik ettiği problemler nelerdir?", "id": 3239, "answers": [ { "text": "duyusal ve algısal problemler, kognitif bozukluklar, iletişimsel ve davranışsal problemler", "answer_start": 235 } ] }, { "question": "Serebral Palsi tablosu neye bağlı olarak gelişir?", "id": 3240, "answers": [ { "text": "beyin lezyonları", "answer_start": 486 } ] } ] }, { "context": "Servikal distoni boyun ve omuz kaslarını etkileyen, tekrarlayıcı özellikte, klonik ve tonik hareketlere yol açarak başın anormal postürüne neden olan fokal bir distonidir. Servikal distoninin prevelansı yaklaşık 9/100.000 olarak bulunmuştur. Servikal distoni, başın rotasyonuna (tortikollis), boyun fleksiyonuna (anterokollis) veya ekstansiyonuna (retrokollis), başın yana dönmesine (laterokollis) neden olabilir. Primer ve izole distonilerin patofizyolojisinde temel olarak santral sinir sisteminde yaygın inhibisyon kaybı ile duyusal-motor entegrasyonda bozukluklar ileri sürülmektedir. Bununla ilişkili olarak distonik kasılmaların şiddetini azaltan duysal manevralar (“sensory trick”) Servikal distonili hastaların çoğunu rahatlatabilir.", "qas": [ { "question": "Servikal distoni hangi kasları etkiler?", "id": 3241, "answers": [ { "text": "boyun ve omuz", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "Servikal distoni başın nasıl bir postürüne neden olur?", "id": 3242, "answers": [ { "text": "anormal", "answer_start": 121 } ] }, { "question": "Servikal distoninin prevelansı nedir?", "id": 3243, "answers": [ { "text": "9/100.000", "answer_start": 212 } ] }, { "question": "Servikal distoni başın hangi hareketlerine neden olabilir?", "id": 3244, "answers": [ { "text": "başın rotasyonuna (tortikollis), boyun fleksiyonuna (anterokollis) veya ekstansiyonuna (retrokollis), başın yana dönmesine (laterokollis)", "answer_start": 260 } ] }, { "question": "Primer ve izole distonilerin patofizyolojisinde ne tür bozukluklar ileri sürülmektedir?", "id": 3245, "answers": [ { "text": "duyusal-motor entegrasyon", "answer_start": 528 } ] }, { "question": "Distonik kasılmaların şiddetini azaltan manevralar ne olarak adlandırılır?", "id": 3246, "answers": [ { "text": "sensory trick", "answer_start": 673 } ] }, { "question": "Servikal distoni hangi tür distonidir?", "id": 3247, "answers": [ { "text": "fokal", "answer_start": 150 } ] }, { "question": "Servikal distoni hangi sistemdeki inhibisyon kaybı ile ilişkilendirilir?", "id": 3248, "answers": [ { "text": "santral sinir sisteminde", "answer_start": 475 } ] }, { "question": "Servikal distonili hastaların çoğu hangi manevralarla rahatlayabilir?", "id": 3249, "answers": [ { "text": "duysal manevralar", "answer_start": 653 } ] }, { "question": "Servikal distoni başın rotasyonuna hangi terimle ifade edilir?", "id": 3250, "answers": [ { "text": "tortikollis", "answer_start": 279 } ] } ] }, { "context": "Obstruktif uyku apne sendromu; uyku sırasında tekrarlayan üst solunum yolu obstrüksiyonu epizotları ve sıklıkla arteriyel oksijen saturasyonunda azalma ile tanımlanan bir sendromdur. Major semptomları, gündüz aşırı uyku hali, tanıklı apne ve horlamadır. Sık tekrarlayan apneler sonucunda olan hipoksemi ve/veya hiperkarbi hem periferik hem de santral kemoreseptörler aracılığıyla sempatik aktivasyon artışına, gündüz aşırı uykululuğa, kognitif fonksiyon bozukluğuna, depresyon yatkınlığına ve kardiyovasküler morbiditelere neden olmaktadır. Üst solunum yolunun (ÜSY) genişliğini azaltan veya kollabe olmasını kolaylaştıran faktörler Obstruktif uyku apne sendromuna eğilimi artırmaktadır. En belirgin risk faktörleri obezite ve erkek cinsiyettir.", "qas": [ { "question": "Obstruktif uyku apne sendromu nasıl tanımlanan bir sendromdur?", "id": 3251, "answers": [ { "text": "uyku sırasında tekrarlayan üst solunum yolu obstrüksiyonu epizotları ve sıklıkla arteriyel oksijen saturasyonunda azalma ile", "answer_start": 31 } ] }, { "question": "Obstruktif uyku apne sendromunun major semptomları nelerdir?", "id": 3252, "answers": [ { "text": "gündüz aşırı uyku hali, tanıklı apne ve horlama", "answer_start": 202 } ] }, { "question": "Sık tekrarlayan apneler sonucunda hangi durumlar meydana gelir?", "id": 3253, "answers": [ { "text": "hipoksemi ve/veya hiperkarbi", "answer_start": 293 } ] }, { "question": "Sempatik aktivasyon artışına hangi mekanizmalar aracılık eder?", "id": 3254, "answers": [ { "text": "hem periferik hem de santral kemoreseptörler", "answer_start": 322 } ] }, { "question": "Obstruktif uyku apne sendromu hangi risk faktörlerine bağlı olarak gelişir?", "id": 3255, "answers": [ { "text": "obezite ve erkek cinsiyet", "answer_start": 716 } ] }, { "question": "Gündüz aşırı uykululuk hangi sendromun semptomudur?", "id": 3256, "answers": [ { "text": "Obstruktif uyku apne sendromu", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Üst solunum yolunun genişliğini azaltan faktörler hangi sendroma eğilimi artırır?", "id": 3257, "answers": [ { "text": "Obstruktif uyku apne sendromu", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Obstruktif uyku apne sendromu hangi kardiyovasküler sorunlara yol açabilir?", "id": 3258, "answers": [ { "text": "morbiditelere", "answer_start": 509 } ] }, { "question": "Hipoksemi ve/veya hiperkarbi nelere yol açar?", "id": 3259, "answers": [ { "text": "sempatik aktivasyon artışına, gündüz aşırı uykululuğa, kognitif fonksiyon bozukluğuna, depresyon yatkınlığına ve kardiyovasküler morbiditelere", "answer_start": 380 } ] }, { "question": "Obstruktif uyku apne sendromuna yatkınlığı artıran en belirgin risk faktörleri nelerdir?", "id": 3260, "answers": [ { "text": "obezite ve erkek cinsiyet", "answer_start": 716 } ] } ] }, { "context": "Tenofovir disoproksil fumarat asiklik nükleotid analoğu olup HIV tedavisinde kullanılan potent anti-retroviraldir. HBV DNA’yı baskılamada etkisi adefovire benzerdir. Lamivudin rezistant tip ve vahşi tip HBV’ye karşı etkili olup adefovire yanıtı kısıtlı ve yavaş olanlarda etkilidir. Oral dozu günde 1 defa olup 300 mg’dır. Tedavi 48 haftadır. Aç veya tok karnına alınabilir. Karaciğer yetmezliğinde doz değişikliği gerekmez. Tenofovir böbrekten atılmakta olup GFR’si 50’nin altında olan hastalarda doz azaltımı/düzenlemesi gerekmektedir. Fankoni sendromu, osteomalazi ve akut böbrek yetmezliği görülebilir(30). Tenofovir, HBV DNA polimeraz ve reverze transkriptazı inhibe eder. Kronik hepatit B ve HIV tedavisinde kullanılan temel ilaçlardan birisidir. Güncel tedavi rehberleri, rezistans olmayan durumlarda tenofovir tedavisini birinci basamak tedavi olarak kronik hepatit B’nin tedavisinde önermektedirler.", "qas": [ { "question": "Tenofovir disoproksil fumarat ne tür bir analoğudur?", "id": 3261, "answers": [ { "text": "asiklik nükleotid", "answer_start": 30 } ] }, { "question": "Tenofovir disoproksil fumarat hangi hastalığın tedavisinde kullanılan bir anti-retroviraldir?", "id": 3262, "answers": [ { "text": "HIV", "answer_start": 61 } ] }, { "question": "Tenofovir disoproksil fumarat'ın HBV DNA’yı baskılamadaki etkisi hangi ilaca benzer?", "id": 3263, "answers": [ { "text": "adefovir", "answer_start": 145 } ] }, { "question": "Tenofovir disoproksil fumarat hangi tip HBV'ye karşı etkilidir?", "id": 3264, "answers": [ { "text": "Lamivudin rezistant tip ve vahşi tip", "answer_start": 166 } ] }, { "question": "Tenofovir disoproksil fumarat’ın oral dozu nedir?", "id": 3265, "answers": [ { "text": "300 mg", "answer_start": 311 } ] }, { "question": "Tenofovir disoproksil fumarat hangi organ üzerinden atılmaktadır?", "id": 3266, "answers": [ { "text": "böbrek", "answer_start": 435 } ] }, { "question": "Tenofovir disoproksil fumarat’ın kullanımı hangi hastalarda doz azaltımı gerektirir?", "id": 3267, "answers": [ { "text": "GFR’si 50’nin altında olan hastalarda", "answer_start": 460 } ] }, { "question": "Tenofovir disoproksil fumarat hangi enzimleri inhibe eder?", "id": 3268, "answers": [ { "text": "HBV DNA polimeraz ve reverze transkriptazı", "answer_start": 622 } ] }, { "question": "Tenofovir disoproksil fumarat hangi hastalıkların tedavisinde temel ilaçlardan biridir?", "id": 3269, "answers": [ { "text": "Kronik hepatit B ve HIV", "answer_start": 678 } ] }, { "question": "Güncel tedavi rehberleri tenofovir tedavisini hangi durumda birinci basamak tedavi olarak önermektedir?", "id": 3270, "answers": [ { "text": "rezistans olmayan durumlarda", "answer_start": 779 } ] } ] }, { "context": "Yenidoğan döneminde en sık görülen solunum sıkıntısı nedeni yenidoğanın geçici takipnesi (YGT)’dir. Yenidoğanın geçici takipnesi, fetal akciğer sıvısının yetersiz ve/veya gecikmiş geri emilimine bağlı olarak gelişen akciğer ödemi ile karakterize klinik bir durumdur. Sıklıkla term ya da geç preterm yenidoğanlarda görülmektedir. Elektif sezaryen (C/S), preterm doğum, erkek cinsiyet, çoğul gebelik, diyabetik anne bebeği olma ve makrozomi YGT gelişiminde önemli risk faktörlerindendir. Fetal akciğer sıvısının geri emilim mekanizmaları tam olarak açıklanamamakla birlikte özellikle distal hava yollarındaki sıvı; başta epitelyal Na+ kanalı (ENaC) olmak üzere, Na+-K+-ATPaz ve aquaporinler (AQP) gibi çeşitli kanallar ile temizlenmektedir. Akciğer epitel hücrelerinde sodyum (Na+)’un ve beraberinde suyun aktif olarak geri emilmesinin, fetal akciğer sıvısının temizlenmesinde esas mekanizma olduğu düşünülmektedir. Doğuma yakın ve doğum esnasında meydana gelen endokrinolojik değişiklikler fetusun dış ortama hazırlanmasında önemlidir. Epinefrin, oksijen (O2), glukokortikoid ve tiroid hormonları akciğer sıvısının temizlenmesini sağlayan Na+ pompa aktivitesini uyararak, Na+ ve beraberinde suyun geri emilimini artırmaktadır.", "qas": [ { "question": "Yenidoğan döneminde en sık görülen solunum sıkıntısı nedeni nedir?", "id": 3271, "answers": [ { "text": "yenidoğanın geçici takipnesi", "answer_start": 60 } ] }, { "question": "Yenidoğanın geçici takipnesi nasıl bir durumdur?", "id": 3272, "answers": [ { "text": "klinik", "answer_start": 246 } ] }, { "question": "Yenidoğanın geçici takipnesi hangi yenidoğanlarda sıklıkla görülmektedir?", "id": 3273, "answers": [ { "text": "term ya da geç preterm yenidoğanlarda", "answer_start": 276 } ] }, { "question": "Yenidoğanın geçici takipnesi gelişiminde önemli risk faktörleri nelerdir?", "id": 3274, "answers": [ { "text": "Elektif sezaryen (C/S), preterm doğum, erkek cinsiyet, çoğul gebelik, diyabetik anne bebeği olma ve makrozomi", "answer_start": 329 } ] }, { "question": "Fetal akciğer sıvısının geri emiliminde hangi kanallar etkilidir?", "id": 3275, "answers": [ { "text": "epitelyal Na+ kanalı (ENaC) olmak üzere, Na+-K+-ATPaz ve aquaporinler (AQP)", "answer_start": 619 } ] }, { "question": "Fetal akciğer sıvısının temizlenmesinde esas mekanizma nedir?", "id": 3276, "answers": [ { "text": "Akciğer epitel hücrelerinde sodyum (Na+)’un ve beraberinde suyun aktif olarak geri emilmesinin", "answer_start": 739 } ] }, { "question": "Doğuma yakın ve doğum esnasında meydana gelen hangi değişiklikler fetusun dış ortama hazırlanmasında önemlidir?", "id": 3277, "answers": [ { "text": "endokrinolojik", "answer_start": 960 } ] }, { "question": "Epinefrin, oksijen, glukokortikoid ve tiroid hormonları neyi artırmaktadır?", "id": 3278, "answers": [ { "text": "Na+ ve beraberinde suyun geri emilimini", "answer_start": 1171 } ] }, { "question": "Yenidoğanın geçici takipnesi (YGT) nedir?", "id": 3279, "answers": [ { "text": "fetal akciğer sıvısının yetersiz ve/veya gecikmiş geri emilimine bağlı olarak gelişen akciğer ödemi ile karakterize klinik bir durumdur", "answer_start": 130 } ] }, { "question": "Yenidoğanın geçici takipnesi en sık hangi cinsiyette görülmektedir?", "id": 3280, "answers": [ { "text": "erkek", "answer_start": 368 } ] } ] }, { "context": "Asetabulum, vücudun en kuvvetli ve büyük eklemi olan kalça eklemine yuva görevi yapar. Bu kuvvetli yapısından dolayı asetabulum kırıkları sıklıkla yüksek enerjili bir travma ile meydana gelirler ve ek sistem yaralanmalarıyla birliktelik gösterirler. Teknolojinin ilerlemesine paralel olarak da özellikle yüksek enerjili kazaların (Trafik, iş kazaları vb.) sayısı ve şiddeti artmıştır. Bu nedenle, travmalar sonrası kırık ve sakatlıklarda daha komplike bir yapıya bürünmüşlerdir. Bunların sonucu olarak önceki yıllarda daha az sayılarda görülen asetabulum kırıkları son yıllarda daha sık karşılaşılan kırıklar olmuştur. Tanı araçlarındaki ilerlemeler daha ayrıntılı tanımlamalar yapabilme olanağını sunmasına rağmen tedavi planlaması ve başarısı aynı paralelliği göstermemiştir. Tüm eklem içi kırıklarda olduğu gibi tedavi sonrası gelişebilecek artrit ve fonksiyonel sonuçların başarısızlığı hasta ve hekim açısından önemli sorunlara sebep olabilir.", "qas": [ { "question": "Asetabulum vücudun hangi eklemine yuva görevi yapar?", "id": 3281, "answers": [ { "text": "kalça", "answer_start": 53 } ] }, { "question": "Asetabulum kırıkları genellikle nasıl bir travma ile meydana gelir?", "id": 3282, "answers": [ { "text": "yüksek enerjili", "answer_start": 147 } ] }, { "question": "Asetabulum kırıkları hangi tür yaralanmalarla birliktelik gösterir?", "id": 3283, "answers": [ { "text": "ek sistem yaralanmaları", "answer_start": 198 } ] }, { "question": "Teknolojinin ilerlemesi ile hangi kazaların sayısı ve şiddeti artmıştır?", "id": 3284, "answers": [ { "text": "Trafik, iş kazaları", "answer_start": 331 } ] }, { "question": "Travmalar sonrası kırık ve sakatlıklar nasıl bir yapıya bürünmüştür?", "id": 3285, "answers": [ { "text": "komplike", "answer_start": 443 } ] }, { "question": "Asetabulum kırıkları son yıllarda nasıl bir değişim göstermiştir?", "id": 3286, "answers": [ { "text": "daha sık karşılaşılan", "answer_start": 578 } ] }, { "question": "Tanı araçlarındaki ilerlemeler ne yapabilme olanağını sunmuştur?", "id": 3287, "answers": [ { "text": "daha ayrıntılı tanımlamalar", "answer_start": 650 } ] }, { "question": "Tanı araçlarındaki ilerlemeler tedavi planlaması ve başarısı ile nasıl bir paralellik göstermiştir?", "id": 3288, "answers": [ { "text": "aynı paralelliği göstermemiştir", "answer_start": 745 } ] }, { "question": "Tedavi sonrası gelişebilecek artrit ve fonksiyonel sonuçların başarısızlığı neye sebep olabilir?", "id": 3289, "answers": [ { "text": "hasta ve hekim açısından önemli sorunlara", "answer_start": 891 } ] }, { "question": "Tüm eklem içi kırıklarda tedavi sonrası ne gelişebilir?", "id": 3290, "answers": [ { "text": "artrit ve fonksiyonel sonuçların başarısızlığı", "answer_start": 844 } ] } ] }, { "context": "Gün ışığından yararlanma zamanındaki değişim sirkadiyen ritim bozulmalarına ve buna bağlı olarak sağlık üzerinde zararlı etkilere neden olabilir. Uyku gecikmesinin neden olduğu sirkadiyen ritim bozulmaları uyku kalitesini ve miktarını bozar ve yorgunluk, baş ağrısı, dikkat ve uykusuzluk gibi çeşitli semptomlara yol açabilir. Zaman çizelgesinde küçük bir değişiklik bile, vücut için önemli bir strese neden olabilir. Gün ışığından yararlanma zamanına geçiş ve çıkış, sosyal ve çevresel zamanlamayı yılda iki kez değiştirir. Daha önceki çalışmalara göre, zaman çizelgesindeki bu değişim uyku bozulmasına ve sirkadiyen ritmin parçalanmasına yol açmaktadır. Uyku yoksunluğu motivasyon, dikkat ve uyanıklığı azalttığından, gün ışığından yararlanma zamanına geçiş ve çıkış tarihinden sonraki günlerde kaza miktarını artırabilir.", "qas": [ { "question": "Gün ışığından yararlanma zamanındaki değişim neye neden olabilir?", "id": 3291, "answers": [ { "text": "sirkadiyen ritim bozulmalarına", "answer_start": 45 } ] }, { "question": "Sirkadiyen ritim bozulmaları uyku üzerinde nasıl bir etkiye sahiptir?", "id": 3292, "answers": [ { "text": "uyku kalitesini ve miktarını bozar", "answer_start": 206 } ] }, { "question": "Sirkadiyen ritim bozulmaları hangi semptomlara yol açabilir?", "id": 3293, "answers": [ { "text": "yorgunluk, baş ağrısı, dikkat ve uykusuzluk", "answer_start": 244 } ] }, { "question": "Zaman çizelgesinde küçük bir değişiklik vücut için neye neden olabilir?", "id": 3294, "answers": [ { "text": "önemli bir strese", "answer_start": 384 } ] }, { "question": "Gün ışığından yararlanma zamanına geçiş ve çıkış neyi değiştirir?", "id": 3295, "answers": [ { "text": "sosyal ve çevresel zamanlama", "answer_start": 468 } ] }, { "question": "Zaman çizelgesindeki değişim neye yol açmaktadır?", "id": 3296, "answers": [ { "text": "uyku bozulmasına ve sirkadiyen ritmin parçalanmasına", "answer_start": 587 } ] }, { "question": "Uyku yoksunluğu gün ışığından yararlanma zamanına geçiş ve çıkış tarihinden sonraki günlerde kaza miktarını nasıl etkiler?", "id": 3297, "answers": [ { "text": "artırabilir", "answer_start": 812 } ] }, { "question": "Gün ışığından yararlanma zamanına geçiş ve çıkış tarihinden sonraki günlerde ne artabilir?", "id": 3298, "answers": [ { "text": "kaza miktarını", "answer_start": 797 } ] }, { "question": "Zaman çizelgesindeki değişim uyku üzerinde nasıl bir etki yapar?", "id": 3299, "answers": [ { "text": "bozulma", "answer_start": 62 } ] }, { "question": "Sirkadiyen ritim bozulmaları neye yol açar?", "id": 3300, "answers": [ { "text": "uyku kalitesini ve miktarını bozar", "answer_start": 206 } ] } ] }, { "context": "Herhangi bir genin mRNA düzeyinde tespit edilmesi ile PMI tahmininde özellikle dar bir sürenin tespitinde direkt bir ilişki kurmanın mümkün olamayacağı düşünülmektedir. Zira, özellikle ölümle birlikte RNaz aktivitesi hızlı bir şekilde başlayarak RNA kalitesini değişen derecelerde etkilemekte bu durum da mRNA ürün miktarının tespitinde hatalı sonuçların üretilmesiyle sonuçlanabilmektedir. Degrade RNA ile çalışılırken qPCR’da kullanılacak primer, bütünlüğü bozulmuş diğer genlerin de çoğaltılmasıyla sonuçlanabilir. RT-qPCR’da üretilen ürün miktarındaki hata kantitatif verilerin yanlış yorumlanmasına neden olacaktır.", "qas": [ { "question": "mRNA düzeyinde tespit ile PMI tahmininde dar bir sürenin tespitinde neyin mümkün olamayacağı düşünülmektedir?", "id": 3301, "answers": [ { "text": "direkt bir ilişki", "answer_start": 106 } ] }, { "question": "Ölümle birlikte hangi aktivite hızlı bir şekilde başlamaktadır?", "id": 3302, "answers": [ { "text": "RNaz", "answer_start": 201 } ] }, { "question": "RNaz aktivitesi RNA kalitesini nasıl etkiler?", "id": 3303, "answers": [ { "text": "değişen derecelerde", "answer_start": 261 } ] }, { "question": "mRNA ürün miktarının tespitinde ne gibi sonuçlar üretilebilir?", "id": 3304, "answers": [ { "text": "hatalı", "answer_start": 337 } ] }, { "question": "Degrade RNA ile çalışırken qPCR’da kullanılacak primer neyin çoğaltılmasıyla sonuçlanabilir?", "id": 3305, "answers": [ { "text": "bütünlüğü bozulmuş diğer genlerin", "answer_start": 449 } ] }, { "question": "RT-qPCR’da üretilen ürün miktarındaki hata neye neden olacaktır?", "id": 3306, "answers": [ { "text": "kantitatif verilerin yanlış yorumlanması", "answer_start": 561 } ] }, { "question": "RNA kalitesini etkileyen faktör nedir?", "id": 3307, "answers": [ { "text": "RNaz aktivitesi", "answer_start": 201 } ] }, { "question": "qPCR’da kullanılacak primer neyin bozulmasına neden olabilir?", "id": 3308, "answers": [ { "text": "diğer genlerin de çoğaltılması", "answer_start": 468 } ] }, { "question": "RT-qPCR’da üretilen ürün miktarındaki hata neyi etkiler?", "id": 3309, "answers": [ { "text": "kantitatif verilerin yanlış yorumlanması", "answer_start": 561 } ] }, { "question": "mRNA düzeyinde tespit ile PMI tahmininde direkt bir ilişki kurmanın mümkün olmadığı hangi durumlarda düşünülmektedir?", "id": 3310, "answers": [ { "text": "dar bir sürenin tespitinde", "answer_start": 79 } ] } ] }, { "context": "Malnutrisyon, vücutta her sistemi etkiler ve ağır komplikasyonlara neden olabilir. Ağır beslenme bozukluğu olan bebeklerin bilişsel gelişimlerinin sağlıklı beslenen çocukları yakalayamadığı gösterilmiştir. Uzun dönemde beslenme yoksunluğu bilişsel, duygusal, toplumsal gelişimi, okul başarısı ve eğitim durumunu, bağışıklık sistemini, dolayısıyla çalışma kapasitesini olumsuz etkiler. Malnutrisyonlu çocuğun tedavisinde her sistem ayrı ayrı gözden geçirilmeli ve tedavi buna göre planlanmalıdır.", "qas": [ { "question": "Malnutrisyon vücutta neyi etkiler?", "id": 3311, "answers": [ { "text": "her sistemi", "answer_start": 22 } ] }, { "question": "Malnutrisyon neye neden olabilir?", "id": 3312, "answers": [ { "text": "ağır komplikasyonlar", "answer_start": 45 } ] }, { "question": "Ağır beslenme bozukluğu olan bebeklerin bilişsel gelişimleri neyi yakalayamaz?", "id": 3313, "answers": [ { "text": "sağlıklı beslenen çocukları", "answer_start": 147 } ] }, { "question": "Uzun dönemde beslenme yoksunluğu hangi gelişim alanlarını etkiler?", "id": 3314, "answers": [ { "text": "bilişsel, duygusal, toplumsal", "answer_start": 239 } ] }, { "question": "Beslenme yoksunluğu bağışıklık sistemini nasıl etkiler?", "id": 3315, "answers": [ { "text": "olumsuz", "answer_start": 368 } ] }, { "question": "Malnutrisyonlu çocuğun tedavisinde ne yapılmalıdır?", "id": 3316, "answers": [ { "text": "her sistem ayrı ayrı gözden geçirilmeli ve tedavi buna göre planlanmalıdır", "answer_start": 420 } ] }, { "question": "Ağır beslenme bozukluğu olan bebeklerin neyi gösterilmiştir?", "id": 3317, "answers": [ { "text": "bilişsel gelişimlerinin sağlıklı beslenen çocukları yakalayamadığı", "answer_start": 123 } ] }, { "question": "Beslenme yoksunluğu hangi kapasiteyi etkiler?", "id": 3318, "answers": [ { "text": "çalışma kapasitesini", "answer_start": 347 } ] }, { "question": "Hangi durum malnutrisyonlu çocuğun tedavisinde gözden geçirilmelidir?", "id": 3319, "answers": [ { "text": "her sistemi", "answer_start": 22 } ] }, { "question": "Beslenme yoksunluğu eğitim durumunu nasıl etkiler?", "id": 3320, "answers": [ { "text": "olumsuz", "answer_start": 368 } ] } ] }, { "context": "Koklear implant cerrahisinin komplikasyonları gelişme zamanına göre intraoperatif ve postoperatif komplikasyonlar olarak iki gruba ayrılır. Ayrıca revizyon cerrahi gerektirip gerektirmeme durumuna göre majör ve minör komplikasyonlar olarak da sınıflandırılabilir. Intraoperatif komplikasyonlar arasında dura zedelenmesi, elektrodun parsiyel yerleştirilmesi, elektrodun yerleştirilememesi, fasiyal sinir hasarı, korda timpani hasarı, timpanik anulus hasarı ve BOS kaçağı yer alır. Postoperatif komplikasyonlar arasında ise cihaz hataları, otitis media, elektrodun yerinden çıkması, fasiyal sinir uyarılması veya parestezisi, flep enfeksiyonları, hematom, tinnitus ve vertigo bulunur.", "qas": [ { "question": "Koklear implant cerrahisinin komplikasyonları gelişme zamanına göre kaç gruba ayrılır?", "id": 3321, "answers": [ { "text": "iki", "answer_start": 121 } ] }, { "question": "Koklear implant cerrahisinin komplikasyonları hangi durumuna göre majör ve minör komplikasyonlar olarak sınıflandırılabilir?", "id": 3322, "answers": [ { "text": "revizyon cerrahi gerektirip gerektirmeme durumuna", "answer_start": 147 } ] }, { "question": "Intraoperatif komplikasyonlar arasında hangi durum yer alır?", "id": 3323, "answers": [ { "text": "dura zedelenmesi", "answer_start": 303 } ] }, { "question": "Postoperatif komplikasyonlar arasında hangi durum yer alır?", "id": 3324, "answers": [ { "text": "cihaz hataları", "answer_start": 522 } ] }, { "question": "Intraoperatif komplikasyonlar arasında fasiyal sinir ile ilgili ne tür bir komplikasyon bulunur?", "id": 3325, "answers": [ { "text": "hasarı", "answer_start": 403 } ] }, { "question": "Postoperatif komplikasyonlar arasında hangi enfeksiyon türü yer alır?", "id": 3326, "answers": [ { "text": "otitis media", "answer_start": 538 } ] }, { "question": "Koklear implant cerrahisinde BOS kaçağı hangi komplikasyon türüne girer?", "id": 3327, "answers": [ { "text": "postoperatif komplikasyonlar", "answer_start": 85 } ] }, { "question": "Flep enfeksiyonları hangi komplikasyon türüne girer?", "id": 3328, "answers": [ { "text": "Postoperatif komplikasyonlar", "answer_start": 480 } ] }, { "question": "Koklear implant cerrahisinde elektrodun parsiyel yerleştirilmesi hangi komplikasyon türüne girer?", "id": 3329, "answers": [ { "text": "Intraoperatif komplikasyonlar", "answer_start": 264 } ] }, { "question": "Postoperatif komplikasyonlar arasında hangi durum sinir uyarılması ile ilişkilidir?", "id": 3330, "answers": [ { "text": "fasiyal sinir uyarılması", "answer_start": 581 } ] } ] }, { "context": "Diyabetes Mellitus, insülin eksikliği ya da insülin etkisindeki bozukluklar nedeniyle karbonhidrat, yağ ve proteinden yeterince yararlanamamak gibi sorunlara yol açan, sürekli tıbbi bakımın gerektiği, kronik bir metabolizma bozukluğudur. DM, hem kadın hem de erkeklerde yaşamın herhangi bir döneminde ortaya çıkabilen, ciddi komplikasyonlara neden olan, bireyin yaşam kalitesini önemli derecede etkileyen ve ilerleyen dönemlerde yeti yitimine kadar giden kayıplara yol açan, sık görülen bir hastalıktır. Uzun süreli DM hastalarında ayak ülserlerine ve amputasyonlarına yol açan riskli periferik ve otonom nöropatiler, körlükle sonuçlanan retinopati ve böbrek yetmezliği nedeni olan nefropati gelişebilir. Gastrointestinal, genitoüriner, kardiyovasküler komplikasyonlar gelişebilir. Cinsel işlev bozukluğu oluşabilir. DM’li hastalarda aterosklerotik kardiyovasüler hastalık ve buna bağlı hipertansiyon ve serebrovasküler hastalık insidansı artmıştır.", "qas": [ { "question": "Diyabetes Mellitus hangi bozukluklar nedeniyle karbonhidrat, yağ ve proteinden yeterince yararlanamamak gibi sorunlara yol açar?", "id": 3331, "answers": [ { "text": "insülin eksikliği ya da insülin etkisindeki bozukluklar", "answer_start": 20 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus nasıl bir bozukluktur?", "id": 3332, "answers": [ { "text": "kronik bir metabolizma bozukluğudur", "answer_start": 201 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus hangi cinsiyetlerde yaşamın herhangi bir döneminde ortaya çıkabilir?", "id": 3333, "answers": [ { "text": "hem kadın hem de erkeklerde", "answer_start": 242 } ] }, { "question": "Uzun süreli Diyabetes Mellitus hastalarında hangi nöropatiler gelişebilir?", "id": 3334, "answers": [ { "text": "periferik ve otonom", "answer_start": 585 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus hastalarında körlükle sonuçlanabilen hangi durum gelişebilir?", "id": 3335, "answers": [ { "text": "retinopati", "answer_start": 638 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus hastalarında böbrek yetmezliğine neden olan hangi durum gelişebilir?", "id": 3336, "answers": [ { "text": "nefropati", "answer_start": 682 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus hastalarında hangi işlev bozukluğu oluşabilir?", "id": 3337, "answers": [ { "text": "Cinsel işlev bozukluğu", "answer_start": 782 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus hastalarında hangi hastalıkların insidansı artmıştır?", "id": 3338, "answers": [ { "text": "aterosklerotik kardiyovasüler hastalık ve buna bağlı hipertansiyon ve serebrovasküler hastalık", "answer_start": 834 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus bireyin yaşam kalitesini nasıl etkiler?", "id": 3339, "answers": [ { "text": "önemli derecede", "answer_start": 379 } ] }, { "question": "Diyabetes Mellitus hastalığı ilerleyen dönemlerde nelere yol açabilir?", "id": 3340, "answers": [ { "text": "yeti yitimine", "answer_start": 429 } ] } ] }, { "context": "KOAH'da saptanan temel fizyopatolojik değişiklik, ekspiratuar hava akımı kısıtlanmasıdır. Proteolitik akciğer parankim hasarı ve küçük hava yolu hastalığına sekonder olarak hava yolları obstrüksiyonu gelişir. Küçük hava yollarındaki inflamasyon ve peribronşiyal fibrozis, bu hava yollarının daralmasına yol açmaktadır. KOAH'ın temel özelliği olan kronik hava yolu obstruksiyonu, ekspiratuar akım hızında azalmaya, ventilasyonun dağılımında ve gaz değişiminde bozulmaya ve akciğerlerde aşırı havalanmaya neden olur. KOAH’da akciğerlerde görülen diğer değişiklikler ise aşırı mukus sekresyonu, gaz değişim anormallikleri, vasküler değişiklikler ve buna bağlı gelişen pulmoner hipertansiyondur. KOAH’ta akciğerler ve hava yollarındaki inflamasyonun yanı sıra, mekanizması kesin olmamakla birlikte düşük şiddetli sistemik bir inflamasyon geliştiği de kanıtlanmıştır. Sistemik inflamasyon iskelet kas atrofisi ve kaşeksi gelişimine katkıda bulunmakta, iskemik kalp hastalığı, kalp yetmezliği, osteoporoz, anemi, diyabet, metabolik sendrom ve depresyon gibi komorbiditelerin gelişimini başlatabilmekte veya şiddetini artırabilmektedir. KOAH’ın en belirgin fizyopatolojik bulgusu eforla daha da belirginleşen ekspiratuvar hava akımı kısıtlanmasıdır. Küçük hava yollarındaki inflamasyon, peribronşiyal fibrozis, luminal eksüdasyon yaygınlığı, birinci saniye Zorlu Ekspirasyon Volümü (FEV1), birinci saniye Zorlu Ekspirasyon Volümü/Zorlu Vital Kapasite (FEV1/FVC) oranındaki azalma ve muhtemelen KOAH’ın tipik bir özelliği olan hızlanmış FEV1 azalması ile ilişkili olduğu kabul edilmektedir.", "qas": [ { "question": "KOAH'da saptanan temel fizyopatolojik değişiklik nedir?", "id": 3341, "answers": [ { "text": "ekspiratuar hava akımı kısıtlanması", "answer_start": 50 } ] }, { "question": "Hava yolları obstrüksiyonu KOAH'da hangi hasar ve hastalığa sekonder olarak gelişir?", "id": 3342, "answers": [ { "text": "Proteolitik akciğer parankim hasarı", "answer_start": 90 } ] }, { "question": "Küçük hava yollarındaki inflamasyon ve peribronşiyal fibrozis neye yol açar?", "id": 3343, "answers": [ { "text": "hava yollarının daralması", "answer_start": 275 } ] }, { "question": "KOAH'ın temel özelliği olan kronik hava yolu obstruksiyonu neye neden olur?", "id": 3344, "answers": [ { "text": "ekspiratuar akım hızında azalmaya, ventilasyonun dağılımında ve gaz değişiminde bozulmaya ve akciğerlerde aşırı havalanmaya", "answer_start": 379 } ] }, { "question": "KOAH'da akciğerlerde görülen diğer değişiklikler nelerdir?", "id": 3345, "answers": [ { "text": "aşırı mukus sekresyonu, gaz değişim anormallikleri, vasküler değişiklikler ve buna bağlı gelişen pulmoner hipertansiyon", "answer_start": 568 } ] }, { "question": "KOAH’ta iskelet kas atrofisi ve kaşeksi gelişimine katkıda bulunan ne tür bir inflamasyon geliştiği kanıtlanmıştır?", "id": 3346, "answers": [ { "text": "sistemik", "answer_start": 809 } ] }, { "question": "KOAH'ta gelişen sistemik inflamasyon hangi komorbiditelerin şiddetini artırabilir?", "id": 3347, "answers": [ { "text": "iskemik kalp hastalığı, kalp yetmezliği, osteoporoz, anemi, diyabet, metabolik sendrom ve depresyon", "answer_start": 947 } ] }, { "question": "KOAH'ın en belirgin fizyopatolojik bulgusu nedir?", "id": 3348, "answers": [ { "text": "ekspiratuar hava akımı kısıtlanması", "answer_start": 50 } ] }, { "question": "Küçük hava yollarındaki inflamasyon ve peribronşiyal fibrozis, KOAH'ta hangi test sonuçları ile ilişkili olduğu kabul edilmektedir?", "id": 3349, "answers": [ { "text": "birinci saniye Zorlu Ekspirasyon Volümü (FEV1), birinci saniye Zorlu Ekspirasyon Volümü/Zorlu Vital Kapasite (FEV1/FVC) oranındaki azalma", "answer_start": 1335 } ] }, { "question": "KOAH'ta FEV1 azalması ne ile ilişkili olduğu kabul edilmektedir?", "id": 3350, "answers": [ { "text": "hızlanmış FEV1 azalması", "answer_start": 1519 } ] } ] }, { "context": "Leptin, temel olarak beyaz yağ dokusu tarafından salgılanır ve beyinde enerji homeostazının düzenlemesini sağlar. Pozitif enerji dengesi ile ilişkilendirilen artmış yağ depoları, leptin üretimini ve dolaşımdaki seviyelerini yükseltir. Bu durum genellikle beslenmeyi azaltan ve enerji harcanmasına teşvik eden bir yanıtı tetiklemektedir. Leptin hormon ve sitokin olarak ikili bir role sahiptir. Hormon olarak, termoregülasyonu içeren mekanizmalar yoluyla enerji homeostazını modüle eder; sitokin olarak leptin, inflamatuar cevabı arttırır. TNF-a, IL-6 ve IL-12 dahil olmak üzere çok sayıda inflamatuar sitokinin salgılanmasını düzenler. Otizm tanısı alan çocuklarda immünolojik fonksiyon bozukluğu olduğuna dair kanıtlar bulunmaktadır. Bazı çalışmalar ise OSB’li çocuklarda proinflammatuar sitokin seviyelerinin artmış olduğunu, anti-inflammatuar sitokin seviyelerinin ise azalmış olduğunu göstermiştir. Leptin ve OSB arasında ilişki olabileceği düşünülerek yapılan bazı çalışmalarda, OSB olan çocuklarda sağlıklı çocuklara göre artmış leptin seviyesi olduğu gösterilmiştir. Ghrelin, gıda alımını uyaran oreksijenik bir hormondur. Ghrelin seviyeleri açlık durumlarında ve yiyecek alımı beklentisi durumlarında artar ve sonrasında düşer. OSB patogenezinde yer alabileceği düşünülerek 2014 yılında yapılan bir çalışmada, ghrelin düzeyi OSB’li çocuklarda kontrol grubuna göre daha düşük seviyede bulunmuştur.", "qas": [ { "question": "Leptin hangi doku tarafından salgılanır?", "id": 3351, "answers": [ { "text": "beyaz yağ dokusu", "answer_start": 21 } ] }, { "question": "Leptin beyinde neyin düzenlemesini sağlar?", "id": 3352, "answers": [ { "text": "enerji homeostazını", "answer_start": 71 } ] }, { "question": "Artmış yağ depoları leptin üretimini nasıl etkiler?", "id": 3353, "answers": [ { "text": "leptin üretimini ve dolaşımdaki seviyelerini yükseltir", "answer_start": 179 } ] }, { "question": "Leptin hormon ve sitokin olarak ne tür bir role sahiptir?", "id": 3354, "answers": [ { "text": "ikili", "answer_start": 369 } ] }, { "question": "Leptin sitokin olarak inflamatuar cevabı nasıl etkiler?", "id": 3355, "answers": [ { "text": "arttırır", "answer_start": 529 } ] }, { "question": "Otizm tanısı alan çocuklarda hangi tür bir bozukluğa dair kanıtlar bulunmaktadır?", "id": 3356, "answers": [ { "text": "immünolojik fonksiyon bozukluğu", "answer_start": 665 } ] }, { "question": "OSB'li çocuklarda hangi tür sitokin seviyelerinin artmış olduğu gösterilmiştir?", "id": 3357, "answers": [ { "text": "proinflammatuar", "answer_start": 773 } ] }, { "question": "OSB olan çocuklarda leptin seviyesi sağlıklı çocuklara göre nasıl bir değişiklik göstermiştir?", "id": 3358, "answers": [ { "text": "artmış", "answer_start": 158 } ] }, { "question": "Ghrelin neyi uyaran bir hormondur?", "id": 3359, "answers": [ { "text": "gıda alımını uyaran oreksijenik", "answer_start": 1083 } ] }, { "question": "2014 yılında yapılan bir çalışmada OSB'li çocuklarda ghrelin düzeyi kontrol grubuna göre nasıl bulunmuştur?", "id": 3360, "answers": [ { "text": "daha düşük seviyede", "answer_start": 1372 } ] } ] }, { "context": "Böbreklerin retroperitoneal yerleşimine bağlı olarak RHK, erken evrede genel olarak asemptomatikdir, semptomlar ise tümörün lokal büyümesi ile ortaya çıkan bası, invazyon ve uzak metastazlarla ilgilidir. Klasik olarak tanımlanan yan ağrısı, palpe edilebilir bir kitle ve hematüriden oluşan bulgular, günümüzde hastaların çok az bir kısmında izlenir (%9) ve genelde lokal ileri evre hastalığın bir göstergesidir. Hematüri en sık başvuru semptomu olup hastaların %40’da görülmektedir. Batında kitle nedeni ile başvuru ise böbreğin alt kutubunda yerleşmiş tümörler ile ilgilidir. Kitlenin palpasyonu zayıf yetişkinlerde daha kolaydır. Kitle genelde düzgündür, hassasiyet yoktur ve solunumla hareket eder. Erkek hastaların %11’de genellikle sol taraflı varikosel görülmektedir, bu durum renal vendeki obstruksyona ve gonadal venden akımın olmamasına bağlıdır. İnferior vena cava tutulumuna bağlı alt ekstremitelerde ödem, asit, hepatik disfonskyon ve pulmoner ödem olabilir. Hastaların bir kısmında paraneoplastik semptomlar görülmektedir. Bunlar eritoropoetin, parathormon benzer peptid (PTHrP), gonadotropin, adrenokortikotropik hormon (ACTH)-benzeri madde, renin, glukagon, insulin gibi bazı hormonların ektopik salınımına bağlı olarak gelişmektedir. Anemi hastaların %29-88’inde görülmektedir. Normositer ve mikrositer olabilmekle beraber çoğunlukla kronik hastalık anemisi şeklindedir. %1-5 hastalarda ise eritropoetin salınımına bağlı eritrositoz gelişebilmekte.", "qas": [ { "question": "RHK'nın erken evrede genel olarak nasıl olduğu düşünülmektedir?", "id": 3361, "answers": [ { "text": "asemptomatik", "answer_start": 84 } ] }, { "question": "RHK'da semptomlar genellikle ne zaman ortaya çıkar?", "id": 3362, "answers": [ { "text": "tümörün lokal büyümesi ile", "answer_start": 116 } ] }, { "question": "Klasik olarak tanımlanan RHK bulguları nelerdir?", "id": 3363, "answers": [ { "text": "yan ağrısı, palpe edilebilir bir kitle ve hematüri", "answer_start": 229 } ] }, { "question": "RHK'da hematüri hastaların yüzde kaçında görülmektedir?", "id": 3364, "answers": [ { "text": "%40", "answer_start": 461 } ] }, { "question": "Batında kitle nedeniyle başvuru genellikle hangi tümörlerle ilgilidir?", "id": 3365, "answers": [ { "text": "böbreğin alt kutubunda yerleşmiş", "answer_start": 520 } ] }, { "question": "RHK'da kitlenin palpasyonu hangi hastalarda daha kolaydır?", "id": 3366, "answers": [ { "text": "zayıf yetişkinlerde", "answer_start": 597 } ] }, { "question": "Erkek hastaların yüzde kaçında genellikle sol taraflı varikosel görülmektedir?", "id": 3367, "answers": [ { "text": "%11", "answer_start": 719 } ] }, { "question": "RHK'da sol taraflı varikosel hangi duruma bağlı olarak gelişir?", "id": 3368, "answers": [ { "text": "renal vendeki obstruksyona", "answer_start": 783 } ] }, { "question": "RHK'lı hastalarda anemi yüzde kaçında görülmektedir?", "id": 3369, "answers": [ { "text": "%29-88", "answer_start": 1267 } ] }, { "question": "RHK'lı hastalarda eritropoetin salınımına bağlı olarak hangi durum gelişebilir?", "id": 3370, "answers": [ { "text": "eritrositoz", "answer_start": 1437 } ] } ] }, { "context": "Graves hastalığında klinik belirtiler genellikle sinsidir. Semptomlar ve bulgular erişkindekine benzer olmasına rağmen çocukların tanı alması genellikle gecikir. Çocuklarda davranış değişiklikleri, hiperaktivite, okul başarısında azalma, duygusal değişiklikler gibi nonspesifik bulgular ile başlayabilir ve bu dönemde tanı gözden kaçabilir. Graves hastalığının klasik bulgularını sinirlilik, çarpıntı, uykusuzluk, terleme, tremor, kas güçsüzlüğü, halsizlik, iştah artışına rağmen kilo kaybı oluşturur. Bu şikayetlerin varlığında tanı koymak daha kolaydır. Daha küçük çocuklarda mental retardasyon, hiperaktivite, kronik ishal ve dil gelişiminde problemler olabilir. Hastaların çoğunda gözle ilgili anormallikler mevcuttur. Göz aşağı doğru baktığında üst göz kapağında takipte gecikme (lid lag), konverjans bozukluğu, üst göz kapağında retraksiyon ve göz kırpmada seyrekleşme olur. Gözde ağrı, göz kapağında eritem, ekstraoküler kas fonksiyonlarında ve görme keskinliğinde azalma görülebilir. Ekzoftalmus çoğu hastada olur, ancak genelde hafiftir. Graves hastalığında gelişen oftalmopatinin etiyopatogenezi henüz tam bilinmese de; etkilenen her iki dokuda da benzer antijenler olduğu ve immün yanıtın tiroid bezi ile birlikte gözü de tuttuğu düşünülmektedir.", "qas": [ { "question": "Graves hastalığında klinik belirtiler genellikle nasıldır?", "id": 3371, "answers": [ { "text": "sinsi", "answer_start": 49 } ] }, { "question": "Graves hastalığında çocukların tanı alması ne kadar sürer?", "id": 3372, "answers": [ { "text": "genellikle gecikir", "answer_start": 142 } ] }, { "question": "Graves hastalığı çocuklarda hangi nonspesifik bulgular ile başlayabilir?", "id": 3373, "answers": [ { "text": "davranış değişiklikleri, hiperaktivite, okul başarısında azalma, duygusal değişiklikler", "answer_start": 173 } ] }, { "question": "Graves hastalığının klasik bulguları nelerdir?", "id": 3374, "answers": [ { "text": "sinirlilik, çarpıntı, uykusuzluk, terleme, tremor, kas güçsüzlüğü, halsizlik, iştah artışına rağmen kilo kaybı", "answer_start": 380 } ] }, { "question": "Graves hastalığında tanı koymayı kolaylaştıran nedir?", "id": 3375, "answers": [ { "text": "daha kolaydır", "answer_start": 541 } ] }, { "question": "Graves hastalığı olan daha küçük çocuklarda hangi problemler olabilir?", "id": 3376, "answers": [ { "text": "mental retardasyon, hiperaktivite, kronik ishal ve dil gelişiminde", "answer_start": 578 } ] }, { "question": "Graves hastalarında gözle ilgili ne tür anormallikler olabilir?", "id": 3377, "answers": [ { "text": "Gözde ağrı, göz kapağında eritem, ekstraoküler kas fonksiyonlarında ve görme keskinliğinde azalma", "answer_start": 881 } ] }, { "question": "Graves hastalarında ekzoftalmus nasıl görülür?", "id": 3378, "answers": [ { "text": "genelde hafiftir", "answer_start": 1029 } ] }, { "question": "Graves hastalığında gelişen oftalmopatinin etiyopatogenezi hakkında ne düşünülmektedir?", "id": 3379, "answers": [ { "text": "etkilenen her iki dokuda da benzer antijenler olduğu ve immün yanıtın tiroid bezi ile birlikte gözü de tuttuğu", "answer_start": 1130 } ] }, { "question": "Graves hastalığında gözün aşağı doğru bakmasıyla hangi bulgu görülür?", "id": 3380, "answers": [ { "text": "üst göz kapağında takipte gecikme (lid lag)", "answer_start": 750 } ] } ] }, { "context": "ALS ilerleyici ve ölümcül, nörodejeneratif bir hastalıktır. Hastalık hem motor korteksteki “Betz hücreleri” olarak isimlendirilen üst motor nöronları, hem de beyin sapı ve omurilik ön boynuzundaki “α motor nöron” olarak isimlendirilen alt motor nöronları birlikte tutar. İleri yaş grubundaki hastalarda, motor bulguların bir bölgeden başlayıp “bulaşıcı” şekilde diğer bölgelere yayıldığı durumda, ALS’yi ön planda düşünmek gerekir. Ancak yukardaki “klasik” ALS’yi tanımlamaya yetebilecek bilgiler başlangıç yaşı, yeri, ilerleme hızı, motor nöron tutulum patterni, eşlikçi non-motor bulgular gibi birçok konuda hastalığın heterojenitesini kapsamaktan uzaktır. Bu öz nitelikler göz önüne alındığında ALS bir hastalık olmaktan çok bir sendrom olarak nitelendirilmeyi hak eder. Çünkü bu özelliklerine göre alt gruplara ayrılabilecek kadar farklı klinik tabloları mevcuttur.", "qas": [ { "question": "ALS nasıl bir hastalıktır?", "id": 3381, "answers": [ { "text": "nörodejeneratif", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "ALS hangi nöronu etkiler?", "id": 3382, "answers": [ { "text": "üst motor nöronlar", "answer_start": 130 } ] }, { "question": "ALS hangi yaş grubunda daha belirgindir?", "id": 3383, "answers": [ { "text": "İleri", "answer_start": 271 } ] }, { "question": "Motor bulguların bir bölgeden başlayıp diğer bölgelere yayıldığı durumda hangi hastalık düşünülmelidir?", "id": 3384, "answers": [ { "text": "ALS", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Klasik ALS tanımında hangi bilgiler yetersizdir?", "id": 3385, "answers": [ { "text": "başlangıç yaşı, yeri, ilerleme hızı, motor nöron tutulum patterni, eşlikçi non-motor bulgular", "answer_start": 497 } ] }, { "question": "ALS neye göre bir hastalıktan çok bir sendrom olarak nitelendirilmeyi hak eder?", "id": 3386, "answers": [ { "text": "öz nitelikler göz önüne alındığında", "answer_start": 662 } ] }, { "question": "ALS neden alt gruplara ayrılabilir?", "id": 3387, "answers": [ { "text": "alt gruplara ayrılabilecek kadar farklı klinik tabloları mevcuttur.", "answer_start": 802 } ] }, { "question": "ALS'nin üst motor nöronları tutan hücrelere verilen isim nedir?", "id": 3388, "answers": [ { "text": "Betz hücreleri", "answer_start": 92 } ] }, { "question": "ALS'nin alt motor nöronları tutan hücrelere verilen isim nedir?", "id": 3389, "answers": [ { "text": "α motor nöron", "answer_start": 198 } ] }, { "question": "Klasik ALS tanımında heterojeniteyi kapsayamayan bilgiler nelerdir?", "id": 3390, "answers": [ { "text": "başlangıç yaşı, yeri, ilerleme hızı, motor nöron tutulum patterni, eşlikçi non-motor bulgular", "answer_start": 497 } ] } ] }, { "context": "Şiddetli kardiyopulmoner resüsitasyon uygulanan kişilerde göğüs ön duvarında ekimoz, göğüs cilt-cilt altı dokularında ve pektoral kaslarda kanamalar, hemotoraks, pnömotoraks, akciğerlerde kontüzyonlar ve laserasyonlar, sternum ve kaburga hatta omurga kırıkları ve perikartta kanama görülebilir. Sternum ve kot kırıkları çocuklarda nadirdir, bununla birlikte kotların ve sternokostal kıkırdakların bükülebilirliği nedeniyle bazen meydana geldikleri inkar edilemez. Ancak çocuk istismarı iddiası bulunan vakalarda bunu ayırt etmek önemlidir. Yaşlılarda ise daha az bir enerji ile uygulanan resüsitasyonlarda toraks kemiklerinde kırıklar görülebilir. Gözdeki peteşiler ve intraoküler kanamalar, şiddetli hapşırma veya öksürme sonrası olduğu gibi KPR sonrası ortaya çıkabilir. Hatta bu bulguların boğmaca hastalığı sırasında ortaya çıktığı iyi bilinir. Kardiyovasküler sistemle ilgili birçok hasar görülebilir. Bunlar sağ atrium rüptürü, travmatik ventrikuloseptal rüptür, sol ventrikül rüptürü (vertebral osteofitiz daha çok eşlik eder), çıkan aort rüptürü, kapak hasarları (özellikle prostetik kapaklarda) şeklinde görülür. İntrakardiyak enjeksiyona bağlı olarak perikardiyal kanama ve ekimozlar görülebilir. Kardiyopulmoner resüsitasyon sonrası kemik iliğindeki yağ dokusu pulmoner dolaşıma karışabilir. Kemik iliği embolileri, genellikle küçük çaplı pulmoner arterlerde görülseler bile koroner ve serebral arterlerde de izlenebildikleri gibi sıklıkla yağ embolileri ile beraber görülürler. Resüsitasyon sonrası göğüs üzerindeki en sık bulgular göğüs cildi üzerinde abrazyon ve defibrilatör yanık izleridir.", "qas": [ { "question": "Şiddetli kardiyopulmoner resüsitasyon uygulanan kişilerde hangi bölgelerde ekimoz ve kanamalar görülebilir?", "id": 3391, "answers": [ { "text": "göğüs ön duvarında ekimoz, göğüs cilt-cilt altı dokularında ve pektoral kaslarda", "answer_start": 58 } ] }, { "question": "Kardiyopulmoner resüsitasyon sonrası sternum ve kot kırıkları hangi yaş grubunda nadirdir?", "id": 3392, "answers": [ { "text": "çocuklarda", "answer_start": 320 } ] }, { "question": "Çocuk istismarı iddiası bulunan vakalarda hangi bulguların ayırt edilmesi önemlidir?", "id": 3393, "answers": [ { "text": "Sternum ve kot kırıkları", "answer_start": 295 } ] }, { "question": "Yaşlılarda kardiyopulmoner resüsitasyon sırasında hangi kemiklerde kırıklar görülebilir?", "id": 3394, "answers": [ { "text": "toraks kemiklerinde", "answer_start": 606 } ] }, { "question": "KPR sonrası gözde hangi bulgular ortaya çıkabilir?", "id": 3395, "answers": [ { "text": "peteşiler ve intraoküler kanamalar", "answer_start": 656 } ] }, { "question": "Kardiyopulmoner resüsitasyon sonrası kardiyovasküler sistemle ilgili görülebilecek hasarlardan biri nedir?", "id": 3396, "answers": [ { "text": "sağ atrium rüptürü", "answer_start": 914 } ] }, { "question": "İntrakardiyak enjeksiyona bağlı olarak ne görülebilir?", "id": 3397, "answers": [ { "text": "perikardiyal kanama ve ekimozlar", "answer_start": 1161 } ] }, { "question": "Kardiyopulmoner resüsitasyon sonrası kemik iliğindeki yağ dokusu nereye karışabilir?", "id": 3398, "answers": [ { "text": "pulmoner dolaşıma", "answer_start": 1272 } ] }, { "question": "İntrakardiyak enjeksiyonla ne görülür?", "id": 3399, "answers": [ { "text": "perikardiyal kanama ve ekimozlar", "answer_start": 1161 } ] }, { "question": "Resüsitasyon sonrası göğüs üzerindeki en sık bulgular nelerdir?", "id": 3400, "answers": [ { "text": "abrazyon ve defibrilatör yanık izleri", "answer_start": 1565 } ] } ] }, { "context": "Epikardiyal yağ dokusu, son yıllarda gündem konusu olan ve kardiyovasküler hastalıklarla ilişkisi gösterilmiş bir organdır. Epikardiyal yağ dokusundan salgılanan adipokinler, inflamasyon ve kronik hastalıklar ile yakından ilişkilidir. KBY de kronik inflamatuar bir hastalıktır ve bu hastalarda kardiyovasküler hastalıkların görülme sıklığı normal popülasyona göre artmıştır. Adipokinlerin, kan basıncının düzenlenmesi, insülin duyarlılığı, glukoz-lipid metabolizması, damarsal yapılanma, inflamatuar olaylar ve koagülasyon gibi birçok fizyolojik işlemde görev aldıkları bilinmektedir. Diyaliz dışı hasta popülasyonunda artmış epikardiyal yağ doku miktarının aritmi gelişimini kolaylaştırdığı bilinmektedir ancak diyaliz hastalarında yapılmış herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Biz de bu çalışmada hemodiyalize giren hastalarda epikardiyal yağ dokusu kalınlığı ile aritmi varlığı arasındaki ilişkiyi incelemeyi planladık.", "qas": [ { "question": "Epikardiyal yağ dokusu ile ilişkisi gösterilmiş olan hastalık nedir?", "id": 3401, "answers": [ { "text": "kardiyovasküler hastalıklarla", "answer_start": 59 } ] }, { "question": "Epikardiyal yağ dokusundan salgılanan maddeler nelerdir?", "id": 3402, "answers": [ { "text": "adipokinler", "answer_start": 162 } ] }, { "question": "KBY hastalarında kardiyovasküler hastalıkların görülme sıklığı nasıl değişmiştir?", "id": 3403, "answers": [ { "text": "normal popülasyona göre artmıştır", "answer_start": 340 } ] }, { "question": "Adipokinlerin görev aldığı fizyolojik işlemlerden biri nedir?", "id": 3404, "answers": [ { "text": "kan basıncının düzenlenmesi", "answer_start": 390 } ] }, { "question": "Artmış epikardiyal yağ doku miktarının aritmi gelişimini kolaylaştırdığı hangi popülasyonda bilinmektedir?", "id": 3405, "answers": [ { "text": "Diyaliz dışı", "answer_start": 585 } ] }, { "question": "Diyaliz hastalarında epikardiyal yağ dokusu ile aritmi ilişkisi üzerine yapılmış herhangi bir çalışma var mı?", "id": 3406, "answers": [ { "text": "herhangi bir çalışma bulunmamaktadır", "answer_start": 742 } ] }, { "question": "Bu çalışmada neyin ilişkisi incelenmek istenmiştir?", "id": 3407, "answers": [ { "text": "epikardiyal yağ dokusu kalınlığı ile aritmi varlığı arasındaki ilişki", "answer_start": 830 } ] }, { "question": "KBY hangi tür bir hastalıktır?", "id": 3408, "answers": [ { "text": "kronik inflamatuar", "answer_start": 242 } ] }, { "question": "Adipokinler, glukoz-lipid metabolizması gibi hangi olaylarda görev alır?", "id": 3409, "answers": [ { "text": "inflamatuar olaylar ve koagülasyon", "answer_start": 488 } ] }, { "question": "Hemodiyalize giren hastalarda hangi iki değişken arasındaki ilişki incelenmek istenmiştir?", "id": 3410, "answers": [ { "text": "epikardiyal yağ dokusu kalınlığı ile aritmi varlığı", "answer_start": 830 } ] } ] }, { "context": "Meme kanseri prognozunu etkileyen patolojik faktörler; tümörün TNM sınıflandırılması, tümör morfolojisi, histolojik grade’i ve peritümöral lenfovasküler invazyondur. Patolojik incelemelerde değerlendirilen diğer parametreler doku markırları olup hastalıksız sağkalım (HSK) ve genel sağkalım (GSK) açısından önemli etkileri vardır. Bu amaçla kullanılan doku markırları ER (Östrojen Reseptörü), PR (Progesteron Reseptörü), ve HER2 (Human Epidermal Growth Faktör Reseptör 2)’dir. ER ve PR etkinliği konusunda belirleyicidir. Diğer yandan HER2 pozitifliği de sistemik tedavi ve HER2 hedefleyen ajanların kullanılması ve etkinlikleri konusunda öngördürücüdür.", "qas": [ { "question": "Meme kanseri prognozunu etkileyen patolojik faktörler nelerdir?", "id": 3411, "answers": [ { "text": "tümör morfolojisi, histolojik grade’i ve peritümöral lenfovasküler invazyon", "answer_start": 86 } ] }, { "question": "Hastalıksız sağkalım (HSK) ve genel sağkalım (GSK) açısından önemli etkileri olan parametreler nelerdir?", "id": 3412, "answers": [ { "text": "doku markırlar", "answer_start": 225 } ] }, { "question": "Meme kanserinde hangi doku markırları kullanılır?", "id": 3413, "answers": [ { "text": "ER (Östrojen Reseptörü), PR (Progesteron Reseptörü), ve HER2 (Human Epidermal Growth Faktör Reseptör 2)", "answer_start": 368 } ] }, { "question": "ER ve PR ne konusunda belirleyicidir?", "id": 3414, "answers": [ { "text": "etkinliği", "answer_start": 486 } ] }, { "question": "HER2 pozitifliği ne konusunda öngördürücüdür?", "id": 3415, "answers": [ { "text": "sistemik tedavi ve HER2 hedefleyen ajanların kullanılması ve etkinlikleri", "answer_start": 555 } ] }, { "question": "Meme kanserinde patolojik incelemelerde hangi sınıflandırma kullanılır?", "id": 3416, "answers": [ { "text": "TNM", "answer_start": 63 } ] }, { "question": "Meme kanserinde tümör morfolojisi ve histolojik grade gibi faktörler neyi etkiler?", "id": 3417, "answers": [ { "text": "Meme kanseri prognozunu", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Patolojik incelemelerde değerlendirilen doku markırlarının hangi iki sağlık durumu üzerinde etkisi vardır?", "id": 3418, "answers": [ { "text": "hastalıksız sağkalım (HSK) ve genel sağkalım (GSK)", "answer_start": 246 } ] }, { "question": "HER2 nedir?", "id": 3419, "answers": [ { "text": "Human Epidermal Growth Faktör Reseptör 2", "answer_start": 430 } ] }, { "question": "Meme kanserinde sistemik tedavi ve HER2 hedefleyen ajanların kullanılması konusunda öngördürücü olan nedir?", "id": 3420, "answers": [ { "text": "HER2 pozitifliği", "answer_start": 535 } ] } ] }, { "context": "Obezite bulaşıcı olmayan hastalıklar açısından önemli bir risk faktörüdür. Obezite ile ilişkili hastalıklarda morbidite ve mortalitesinin önlenebilir olması koruyucu hekimliğin önemini tekrar gündeme getirmektedir. Daha çok KVH olmak üzere, serebrovasküler hastalık (SVH), endokrin sistem, solunum sistemi, genitoüriner sistem (GÜS), gastrointestinal sistem (GİS), kas ve iskelet sistemi ve bilimum tüm sistemleri etkilemektedir. Aşağıda bu hastalıklar ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Obezite değerlendirilmesinde metabolik komplikasyonlara daha çok önem verilirken psikolojik komplikasyonlar göz ardı edilmektedir. Yapılan araştırmalarda obezitenin depresyonu artırdığı, depresyonun da obeziteyi artırdığı tespit edilmiştir. Yine başka bir çalışmada kilo veren bireylerde Beck depresyon skorlarında düşüşler gözlenmiştir. Obezite çeşitli kanserlerin etiyolojisinden de sorumlu tutulmaktadır.", "qas": [ { "question": "Obezite hangi tür hastalıklar açısından önemli bir risk faktörüdür?", "id": 3421, "answers": [ { "text": "bulaşıcı olmayan hastalıklar", "answer_start": 8 } ] }, { "question": "Obezite ile ilişkili hastalıklarda hangi iki durumun önlenebilir olması koruyucu hekimliğin önemini artırmaktadır?", "id": 3422, "answers": [ { "text": "morbidite ve mortalite", "answer_start": 110 } ] }, { "question": "Obezitenin daha çok etkilediği sistem nedir?", "id": 3423, "answers": [ { "text": "KVH", "answer_start": 224 } ] }, { "question": "Obezite değerlendirilmesinde hangi komplikasyonlara daha çok önem verilmektedir?", "id": 3424, "answers": [ { "text": "metabolik", "answer_start": 515 } ] }, { "question": "Psikolojik komplikasyonlar obezite değerlendirilmesinde nasıl bir konumda yer almaktadır?", "id": 3425, "answers": [ { "text": "psikolojik komplikasyonlar göz ardı edilmektedir", "answer_start": 567 } ] }, { "question": "Obezite ve depresyon arasında nasıl bir ilişki tespit edilmiştir?", "id": 3426, "answers": [ { "text": "obezitenin depresyonu artırdığı, depresyonun da obeziteyi artırdığı", "answer_start": 640 } ] }, { "question": "Kilo veren bireylerde Beck depresyon skorlarında ne gözlenmiştir?", "id": 3427, "answers": [ { "text": "düşüşler", "answer_start": 801 } ] }, { "question": "Obezite hangi tür hastalıkların etiyolojisinden de sorumlu tutulmaktadır?", "id": 3428, "answers": [ { "text": "çeşitli kanserlerin", "answer_start": 832 } ] }, { "question": "Obezitenin morbidite ve mortalitesinin önlenebilir olması neyi tekrar gündeme getirmektedir?", "id": 3429, "answers": [ { "text": "koruyucu hekimliğin önemini", "answer_start": 157 } ] }, { "question": "Yapılan araştırmalarda obezitenin hangi durumu artırdığı tespit edilmiştir?", "id": 3430, "answers": [ { "text": "depresyonu", "answer_start": 651 } ] } ] }, { "context": "Ürtiker tedavisinde öncelikle yapılması gereken hastalığı tetikleyici faktörlerin saptanıp ve bunlardan kaçınılmasıdır. Ardından semptomlara yönelik farmakolojik tedavi planlanmalıdır. Özellikle akut ürtikerli hastaların pek çoğunda etyoloji de enfeksiyon, ilaç veya gıda anamnezi bulunmaktadır. KÜ’de ise tetikleyici neden saptamak daha zordur. Altta yatabilecek ilaç, gıda, katkı maddeleri, enfeksiyonlar, sistemik ve otoimmün hastalıklar gibi başlıca nedenler bu açıdan dikkatle sorgulanmalı ve tetikleyici faktöre yönelik etkeni kesme veya hastalığı tedavi etme gibi önlemler alınmalıdır. Fiziksel ürtikerlerde fiziksel uyaranlardan kaçınılmalıdır.", "qas": [ { "question": "Ürtiker tedavisinde öncelikle ne yapılması gerekir?", "id": 3431, "answers": [ { "text": "hastalığı tetikleyici faktörlerin saptanıp ve bunlardan kaçınılması", "answer_start": 48 } ] }, { "question": "Ürtiker tedavisinde ilk aşamadan sonra ne yapılmalıdır?", "id": 3432, "answers": [ { "text": "semptomlara yönelik farmakolojik tedavi", "answer_start": 129 } ] }, { "question": "Akut ürtikerli hastaların pek çoğunda hangi etyolojik faktörler bulunmaktadır?", "id": 3433, "answers": [ { "text": "enfeksiyon, ilaç veya gıda anamnezi", "answer_start": 245 } ] }, { "question": "Kronik ürtikerde (KÜ) neyi saptamak daha zordur?", "id": 3434, "answers": [ { "text": "tetikleyici neden", "answer_start": 306 } ] }, { "question": "Kronik ürtikerde (KÜ) altta yatabilecek başlıca nedenler nelerdir?", "id": 3435, "answers": [ { "text": "ilaç, gıda, katkı maddeleri, enfeksiyonlar, sistemik ve otoimmün hastalıklar", "answer_start": 364 } ] }, { "question": "Fiziksel ürtikerlerde ne yapılmalıdır?", "id": 3436, "answers": [ { "text": "fiziksel uyaranlardan kaçınılmalıdır", "answer_start": 615 } ] }, { "question": "Akut ürtikerli hastalarda sıkça karşılaşılan anamnez türleri nelerdir?", "id": 3437, "answers": [ { "text": "enfeksiyon, ilaç veya gıda", "answer_start": 245 } ] }, { "question": "Ürtiker tedavisinde tetikleyici faktörlerin saptanmasının ardından hangi tür tedavi uygulanmalıdır?", "id": 3438, "answers": [ { "text": "farmakolojik", "answer_start": 149 } ] }, { "question": "Kronik ürtikerde (KÜ) tetikleyici faktörlere yönelik hangi tür önlemler alınmalıdır?", "id": 3439, "answers": [ { "text": "etkeni kesme veya hastalığı tedavi etme", "answer_start": 526 } ] }, { "question": "Fiziksel ürtikerlerde kaçınılması gereken nedir?", "id": 3440, "answers": [ { "text": "fiziksel uyaranlardan", "answer_start": 615 } ] } ] }, { "context": "Anevrizma oluşumu genetik, anatomik ve çevresel risk faktörlerini içeren multifaktöriyel bir süreçtir. Sigara, alkol kullanımı, hiperlipidemi ve hipertansiyon gibi çevresel faktörler İA gelişim riskini artırmaktadır. Çeşitli kalıtımsal hastalıklarla birliktelik göstermesi ve sistemik bir hastalıktan bağımsız ailesel anevrizma vakalarının varlığı İA’ların kalıtımsal yönünü desteklemektedir. Genetik ve çevresel faktörlere ek olarak, arteriyel bifürkasyon morfolojisinin anevrizma oluşumunda önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Bifürkasyon geometrisinde bozulmaya bağlı oluşan hemodinamik stres damar duvarında fokal dejeneratif mekanizmaları tetikleyerek anevrizma oluşumuna yol açabilir. Bu nedenle, anevrizma varlığı ile arter bifürkasyonlarının geometrik ilişkisine odaklanan bir araştırma, İA'ların patogenezinde ve oluşumunun öngörülmesinde yardımcı olacaktır.", "qas": [ { "question": "Anevrizma oluşumu hangi tür faktörleri içeren bir süreçtir?", "id": 3441, "answers": [ { "text": "genetik, anatomik ve çevresel risk faktörlerini", "answer_start": 18 } ] }, { "question": "İntrakraniyal anevrizma (İA) gelişim riskini artıran çevresel faktörler nelerdir?", "id": 3442, "answers": [ { "text": "Sigara, alkol kullanımı, hiperlipidemi ve hipertansiyon", "answer_start": 103 } ] }, { "question": "İA'ların kalıtımsal yönünü destekleyen faktörler nelerdir?", "id": 3443, "answers": [ { "text": "Çeşitli kalıtımsal hastalıklarla birliktelik göstermesi ve sistemik bir hastalıktan bağımsız ailesel anevrizma vakalarının varlığı", "answer_start": 217 } ] }, { "question": "Arteriyel bifürkasyon morfolojisinin anevrizma oluşumunda nasıl bir rol oynadığı düşünülmektedir?", "id": 3444, "answers": [ { "text": "önemli", "answer_start": 493 } ] }, { "question": "Bifürkasyon geometrisinde bozulmaya bağlı olarak oluşan hemodinamik stres neyi tetikleyebilir?", "id": 3445, "answers": [ { "text": "damar duvarında fokal dejeneratif mekanizmaları", "answer_start": 601 } ] }, { "question": "Hangi tür bir araştırma, İA'ların patogenezinde ve oluşumunun öngörülmesinde yardımcı olacaktır?", "id": 3446, "answers": [ { "text": "anevrizma varlığı ile arter bifürkasyonlarının geometrik ilişkisine odaklanan bir araştırma", "answer_start": 708 } ] }, { "question": "İA'ların gelişiminde genetik faktörlerin yanı sıra hangi faktörler de etkilidir?", "id": 3447, "answers": [ { "text": "çevresel", "answer_start": 39 } ] }, { "question": "Bifürkasyon geometrisinde bozulmaya bağlı oluşan hangi stres damar duvarında dejeneratif mekanizmaları tetikleyebilir?", "id": 3448, "answers": [ { "text": "hemodinamik", "answer_start": 583 } ] }, { "question": "İA'ların kalıtımsal yönünü destekleyen hangi vakalar vardır?", "id": 3449, "answers": [ { "text": "ailesel anevrizma", "answer_start": 310 } ] }, { "question": "Arter bifürkasyonlarının geometrik ilişkisine odaklanan bir araştırmanın hangi konuda yardımcı olacağı düşünülmektedir?", "id": 3450, "answers": [ { "text": "İA'ların patogenezinde ve oluşumunun öngörülmesi", "answer_start": 801 } ] } ] }, { "context": "SP, beyin korteksindeki üst motor nöronların (1.motor nöron) zedelenmesi ya da lezyonu sonucu gelişir. Üst motor nöronların istemli hareketi aktive etme görevleri mevcuttur. Ayrıca bu nöronların spinal kordun ön boynuzundaki ikinci motor nöronların aktivitelerini baskılama görevi de vardır. Üst motor nöronlarda hasarlanma olduğunda; ikinci motor nöron üzerindeki baskılayıcı fonksiyonlarda bozulma meydana gelir ve korteksten kortikospinal ve retikülospinal yollarla iletilen uyarılar azalır. Sonuçta kas kontrolü anlamında bozukluklar meydana gelir; alfa ve gama nöronlarının over-aktivasyonu ile kas tonusu artar ve hareketin motor kontrolü bozulur. Hipoksi ve iskemi, serebral palsi patogenezindeki en önemli iki faktördür. Oksijenizasyonda azalma hipoksi, dokunun kanlanmasında azalma iskemi olarak belirtilmiştir. Hipoksik iskemik ensefalopati bu iki faktörün birleşimi ile oluşan santral sinir sistemi hasarı olarak bilinmektedir.", "qas": [ { "question": "SP hangi nöronların zedelenmesi sonucu gelişir?", "id": 3451, "answers": [ { "text": "üst motor nöronlar", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "Üst motor nöronların istemli hareket üzerindeki görevi nedir?", "id": 3452, "answers": [ { "text": "aktive etme", "answer_start": 141 } ] }, { "question": "Üst motor nöronların spinal kordun ön boynuzundaki nöronlar üzerindeki görevi nedir?", "id": 3453, "answers": [ { "text": "spinal kordun ön boynuzundaki ikinci motor nöronların aktivitelerini baskılama", "answer_start": 195 } ] }, { "question": "Üst motor nöronlarda hasarlanma olduğunda ne olur?", "id": 3454, "answers": [ { "text": "ikinci motor nöron üzerindeki baskılayıcı fonksiyonlarda bozulma", "answer_start": 335 } ] }, { "question": "Üst motor nöron hasarında kortikospinal ve retikülospinal yollarla iletilen uyarılarda ne olur?", "id": 3455, "answers": [ { "text": "azalır", "answer_start": 487 } ] }, { "question": "Üst motor nöron hasarı kas kontrolü üzerinde nasıl bir etki yapar?", "id": 3456, "answers": [ { "text": "bozukluklar", "answer_start": 526 } ] }, { "question": "Serebral palsi patogenezindeki en önemli iki faktör nedir?", "id": 3457, "answers": [ { "text": "Hipoksi ve iskemi", "answer_start": 654 } ] }, { "question": "Hipoksi nedir?", "id": 3458, "answers": [ { "text": "Oksijenizasyonda azalma", "answer_start": 729 } ] }, { "question": "İskemi nedir?", "id": 3459, "answers": [ { "text": "dokunun kanlanmasında azalma", "answer_start": 762 } ] }, { "question": "Hipoksik iskemik ensefalopati nasıl tanımlanır?", "id": 3460, "answers": [ { "text": "santral sinir sistemi hasarı", "answer_start": 888 } ] } ] }, { "context": "Çocuklarda tüberküloz enfeksiyonu üç evrede incelenmektedir: temas, enfeksiyon ve hastalık. Çocukluk Çağı ve Tüberkülozunda Evreler ve Özellikleri Tablo 2.2’de özetlenmiştir. Erişkin veya adolesan bir hasta ile aynı ortamda bulunma sonrası basillerin inhale edilmesiyle temas sağlanmış olur. Tüberküloz şüphesi olan çocuklarla temas halindeki kişilerin TDT, akciğer grafisi ve fizik muayeneden oluşan temaslı araştırılmasının yapılması yeni bulaşları önlemede çok önemlidir.\n\nBulaş evresinde hastalığa dair herhangi bir klinik bulgu olmadığı gibi akciğer grafisi de normaldir. Basilin inhalasyonu sonrası testin pozitifleşmesi 2-12 hafta sürebileceğinden TDT negatiftir. Basilin primer odakta çoğalarak bölgesel lenf noduna yayıldığı subklinik evredir. Çocuklarda nadiren ateş ve öksürük görülebilir. Temastan 2-12 hafta sonra geç tip aşırı duyarlılık reaksiyonuyla kazeöz özellik kazanarak sınırlandırılan lezyonlarda basiller hala canlılığını koruyabilmektedir. İnterferon gama salınım testi (IGST) ve TDT bu evrede pozitifleşir. Akciğer grafileri normal olabileceği gibi lenf nodunda kalsifikasyon veya granülom görülebilir. Bu çocuklar hasta olmadıkları için bulaştırıcı değillerdir. Temas ve enfeksiyon dönemlerinde koruyucu tedavi alınması gerekmektedir. Tedavi almayan çocukların, en yüksek risk ilk iki yılda olmak üzere, hasta olma olasılıkları mevcuttur. Bağışıklık yanıtı basili sınırlandıramadığında; basil akciğer parankimi içerisinde çoğalmaya devam eder. Akciğer parankimi içerisinde infiltrasyon alanları, lenf nodlarında büyüme meydana gelir. Bağışıklığı baskılanmamış çocuklarda hastalık gelişme riski yaş küçüldükçe artar.", "qas": [ { "question": "Çocuklarda tüberküloz enfeksiyonu kaç evrede incelenmektedir?", "id": 3461, "answers": [ { "text": "üç evrede", "answer_start": 34 } ] }, { "question": "Çocuklarda tüberküloz enfeksiyonu evreleri hangi tablo ile özetlenmiştir?", "id": 3462, "answers": [ { "text": "Tablo 2.2", "answer_start": 147 } ] }, { "question": "Basillerin inhale edilmesiyle hangi evre sağlanmış olur?", "id": 3463, "answers": [ { "text": "temas", "answer_start": 61 } ] }, { "question": "Temas halindeki kişilerin tüberküloz araştırılmasında hangi yöntemler kullanılır?", "id": 3464, "answers": [ { "text": "TDT, akciğer grafisi ve fizik muayeneden", "answer_start": 353 } ] }, { "question": "Bulaş evresinde akciğer grafisi nasıl olur?", "id": 3465, "answers": [ { "text": "normaldir", "answer_start": 566 } ] }, { "question": "Basilin inhalasyonu sonrası testin pozitifleşmesi ne kadar sürebilir?", "id": 3466, "answers": [ { "text": "2-12 hafta", "answer_start": 627 } ] }, { "question": "Subklinik evrede çocuklarda nadiren hangi semptomlar görülebilir?", "id": 3467, "answers": [ { "text": "ateş ve öksürük", "answer_start": 772 } ] }, { "question": "Hangi testler subklinik evrede pozitifleşir?", "id": 3468, "answers": [ { "text": "İnterferon gama salınım testi (IGST) ve TDT", "answer_start": 964 } ] }, { "question": "Subklinik evrede akciğer grafilerinde neler görülebilir?", "id": 3469, "answers": [ { "text": "lenf nodunda kalsifikasyon veya granülom", "answer_start": 1074 } ] }, { "question": "Çocuklarda tüberküloz hastalığı geliştirme riski yaşla nasıl değişir?", "id": 3470, "answers": [ { "text": "yaş küçüldükçe artar", "answer_start": 1620 } ] } ] }, { "context": "Triple negatif meme karsinomlarında prognoz, diğer meme karsinomu tiplerine göre daha kötüdür. Tümör immün-mikroçevresinin içeriği ve etkileri, triple negatif meme karsinomu olgularının medikal yönetiminde oldukça önemlidir. Tümör immün-mikroçevresinin triple negatif meme karsinomlarında prognostik bir faktör olduğu ve immünoterapötik ajanlar için potansiyel bir hedef olabileceği düşünülmektedir.", "qas": [ { "question": "Triple negatif meme karsinomlarının prognozu diğer meme karsinomu tiplerine göre nasıldır?", "id": 3471, "answers": [ { "text": "daha kötüdür", "answer_start": 81 } ] }, { "question": "Triple negatif meme karsinomu olgularının medikal yönetiminde tümör immün-mikroçevresinin rolü nedir?", "id": 3472, "answers": [ { "text": "oldukça önemlidir", "answer_start": 206 } ] }, { "question": "Triple negatif meme karsinomlarında tümör immün-mikroçevresi ne tür bir faktör olarak kabul edilir?", "id": 3473, "answers": [ { "text": "prognostik", "answer_start": 289 } ] }, { "question": "Triple negatif meme karsinomlarında immünoterapötik ajanlar için ne tür bir hedef olabilir?", "id": 3474, "answers": [ { "text": "potansiyel bir hedef olabileceği", "answer_start": 350 } ] }, { "question": "Triple negatif meme karsinomlarında tümör immün-mikroçevresi ne tür bir faktör olarak kabul edilir?", "id": 3475, "answers": [ { "text": "prognostik", "answer_start": 289 } ] }, { "question": "Triple negatif meme karsinomlarında prognozun belirlenmesinde hangi mikroçevre önemli rol oynar?", "id": 3476, "answers": [ { "text": "Tümör immün-mikroçevresi", "answer_start": 95 } ] }, { "question": "Triple negatif meme karsinomlarında hangi tip tedavi ajanlar hedef alınabilir?", "id": 3477, "answers": [ { "text": "immünoterapötik ajanlar", "answer_start": 321 } ] }, { "question": "Triple negatif meme karsinomlarının prognostik faktörü nedir?", "id": 3478, "answers": [ { "text": "Tümör immün-mikroçevresi", "answer_start": 95 } ] }, { "question": "Triple negatif meme karsinomlarında immünoterapötik ajanların etkisi nedir?", "id": 3479, "answers": [ { "text": "potansiyel bir hedef olabileceği", "answer_start": 350 } ] }, { "question": "Triple negatif meme karsinomlarında prognoz neye göre daha kötürüdr?", "id": 3480, "answers": [ { "text": "diğer meme karsinomu tiplerine", "answer_start": 45 } ] } ] }, { "context": "Polikistik over sendromu, ilk kez 1935‘de Stein ve Levanthal tarafından amenore, obezite ve hirsutizm triadı olarak tanımlanmıştır (Stein, 1935). Stein ve Levanthal’ın tanımladığı olgular günümüzde kullanılan tanı kriterlerine göre Polikistik Over Sendromu’lu olguların ancak az bir kısmını oluştururlar. Ovaryan hiperandrojenizm olarak da anılan bu sendrom heterojen bir hasta grubunu kapsamaktadır. Heterojenlik, klinik prezentasyon, serum androjen düzeyleri ve overyan morfolojide ortaya çıkabilir. Bu nedenle Polikistik Over Sendromu’lu olgularda sendroma özgü semptom ve bulguların hepsi bulunmayabilir. Günümüzde Polikistik Over Sendromu, multisistem reprodüktif-metabolik hastalık olarak tanımlanır ve gelecekte yeni tanımlamalara da açıktır. Başlıca klinik belirtileri; hiperandrojenizm, düzensiz menstrüasyon ve infertilitedir. Bu semptomları gösteren kadınların overleri polikistiktir ve bu anatomik yapı ultrasonografi ile görüntülenebilir, ancak polikistik ovaryan morfolojisi bu klinik belirtileri göstermeyen kadınlarda da bulunabilir. Birlikte bulunan metabolik bozukluklar, insülin direnci, dislipidemi ve obezitedir. Polikistik Over Sendromu’da hipotalamik-hipofizer-overyan-adrenal fonksiyonlardaki anormalliklerden sorumlu mekanizmalar halen tam açık değildir. Tüm bu faktörler klinik fenotipin oluşumuna yardım edebilir ve uzun dönem sağlıkla ilgili riskler artabilir.", "qas": [ { "question": "Polikistik Over Sendromu ilk kez ne zaman ve kim tarafından tanımlanmıştır?", "id": 3481, "answers": [ { "text": "1935", "answer_start": 34 } ] }, { "question": "Polikistik Over Sendromu'nun tanımlandığı triad nedir?", "id": 3482, "answers": [ { "text": "amenore, obezite ve hirsutizm", "answer_start": 72 } ] }, { "question": "Polikistik Over Sendromu günümüzde nasıl bir hastalık olarak tanımlanır?", "id": 3483, "answers": [ { "text": "multisistem reprodüktif-metabolik hastalık", "answer_start": 645 } ] }, { "question": "Polikistik Over Sendromu’nun başlıca klinik belirtileri nelerdir?", "id": 3484, "answers": [ { "text": "hiperandrojenizm, düzensiz menstrüasyon ve infertilite", "answer_start": 778 } ] }, { "question": "Polikistik Over Sendromu’nda overlerin anatomik yapısı nasıl görüntülenebilir?", "id": 3485, "answers": [ { "text": "ultrasonografi", "answer_start": 915 } ] }, { "question": "Polikistik Over Sendromu'nda bulunan metabolik bozukluklar nelerdir?", "id": 3486, "answers": [ { "text": "insülin direnci, dislipidemi ve obezite", "answer_start": 1090 } ] }, { "question": "Polikistik Over Sendromu'nun klinik fenotipinin oluşumuna yardım eden faktörler nelerdir?", "id": 3487, "answers": [ { "text": "hipotalamik-hipofizer-overyan-adrenal fonksiyonlardaki anormallikler", "answer_start": 1162 } ] }, { "question": "Polikistik Over Sendromu’nda sorumlu mekanizmalar tam olarak açıklığa kavuşmuş mudur?", "id": 3488, "answers": [ { "text": "halen tam açık değildir", "answer_start": 1255 } ] }, { "question": "Stein ve Levanthal’ın tanımladığı olgular, günümüzde kullanılan tanı kriterlerine göre Polikistik Over Sendromu’lu olguların ne kadarını oluşturmaktadır?", "id": 3489, "answers": [ { "text": "ancak az bir", "answer_start": 270 } ] }, { "question": "Polikistik Over Sendromu’nun gelecekteki tanımlamalar için ne kadar açık olduğu belirtilmiştir?", "id": 3490, "answers": [ { "text": "multisistem reprodüktif-metabolik hastalık olarak tanımlanır ve gelecekte yeni tanımlamalara da açıktır", "answer_start": 645 } ] } ] }, { "context": "Geleneksel tıp, fiziksel ve zihinsel hastalıkların iyileştirilmesi, tedavi edilmesi veya sağlığın korunması amacıyla kullanılan, açıklanabilir olsun ya da olmasın çeşitli kültürlerde deneyimlere ve gözlemlere dayanarak geliştirilmiş bilgi, beceri ve uygulamalar toplamıdır. Tamamlayıcı tıp kavramı ise daha farklı anlamlar taşır. Tamamlayıcı tıp; geleneksel tıp ile birlikte kullanılan, iyileştirici özellikler barındıran, modern tıp tedavisine ilave olarak kullanılan yöntemler olarak tanımlanabilir. Başka bir deyişle tamamlayıcı tıp, modern tıbbın yerine değil onun ile birlikte, ona paralel olarak yürütülen, destekleyici, tedaviyi olumlu yönde arttırıcı, belirtileri ve/veya tedavinin yan etkilerini azaltıcı yöntemlerdir.", "qas": [ { "question": "Geleneksel tıp ne amaçla kullanılır?", "id": 3491, "answers": [ { "text": "fiziksel ve zihinsel hastalıkların iyileştirilmesi, tedavi edilmesi veya sağlığın korunması", "answer_start": 16 } ] }, { "question": "Geleneksel tıp hangi temellere dayanarak geliştirilmiştir?", "id": 3492, "answers": [ { "text": "deneyimlere ve gözlemler", "answer_start": 183 } ] }, { "question": "Tamamlayıcı tıp ne ile birlikte kullanılan yöntemleri ifade eder?", "id": 3493, "answers": [ { "text": "Geleneksel tıp", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Tamamlayıcı tıp yöntemleri ne amaçla kullanılır?", "id": 3494, "answers": [ { "text": "modern tıp tedavisine ilave olarak", "answer_start": 423 } ] }, { "question": "Tamamlayıcı tıp modern tıbbın yerine mi geçer?", "id": 3495, "answers": [ { "text": "modern tıbbın yerine değil onun ile birlikte", "answer_start": 537 } ] }, { "question": "Tamamlayıcı tıp yöntemlerinin etkileri nelerdir?", "id": 3496, "answers": [ { "text": "belirtileri ve/veya tedavinin yan etkilerini azaltıcı", "answer_start": 660 } ] }, { "question": "Geleneksel tıp, açıklanabilir olsun ya da olmasın, hangi unsurların bir toplamıdır?", "id": 3497, "answers": [ { "text": "bilgi, beceri ve uygulamalar", "answer_start": 233 } ] }, { "question": "Tamamlayıcı tıp, modern tıp tedavisine nasıl bir katkı sağlar?", "id": 3498, "answers": [ { "text": "destekleyici, tedaviyi olumlu yönde arttırıcı, belirtileri ve/veya tedavinin yan etkilerini azaltıcı yöntemlerdir", "answer_start": 613 } ] }, { "question": "Tamamlayıcı tıbbın yürütülme şekli nasıldır?", "id": 3499, "answers": [ { "text": "modern tıp tedavisine ilave", "answer_start": 423 } ] }, { "question": "Geleneksel tıpta hangi hastalık türleri hedef alınır?", "id": 3500, "answers": [ { "text": "fiziksel ve zihinsel hastalıkların", "answer_start": 16 } ] } ] }, { "context": "Kırılganlık; ilerleyen yaşla birlikte bireyin çoklu nedenlere bağlı olarak azalmış dayanıklılık, kuvvet kaybı ve psikolojik fonksiyon kaybı sonucunda artmış bağımlılık ve/veya ölümle sonuçlanan medikal bir sendromdur. Bir diğer tanımda kırılganlık; iskelet-kas sistemi, metabolik ve immun sistemdeki fizyolojik rezervde azalmanın neticesi olarak akut stres, travma, hastalık durumlarına uyum bozukluğudur. Bu sendrom birçok fizyolojik sistemin ve insan organizmasının direnç mekanizması olan kompleks adaptif sistemin düzenlenmesinde bozulmadır. Bu kümülatif düşüş neticesinde minör stresör olaylar bireyin sağlık durumunda orantısız değişiklikleri tetikleyerek homeostatik rezervleri tüketir.", "qas": [ { "question": "Kırılganlık nedir?", "id": 3501, "answers": [ { "text": "medikal bir sendrom", "answer_start": 194 } ] }, { "question": "Kırılganlık hangi yaş grubunda görülür?", "id": 3502, "answers": [ { "text": "ilerleyen", "answer_start": 13 } ] }, { "question": "Kırılganlık sendromunun sonucu ne olabilir?", "id": 3503, "answers": [ { "text": "bağımlılık ve/veya ölümle", "answer_start": 157 } ] }, { "question": "Kırılganlık hangi sistemlerdeki fizyolojik rezervde azalma ile ilgilidir?", "id": 3504, "answers": [ { "text": "iskelet-kas sistemi, metabolik ve immun sistemdeki", "answer_start": 249 } ] }, { "question": "Kırılganlık sonucunda hangi durumlara uyum bozukluğu oluşur?", "id": 3505, "answers": [ { "text": "akut stres, travma, hastalık", "answer_start": 346 } ] }, { "question": "Kırılganlık sendromu hangi mekanizmanın düzenlenmesinde bozulma olarak tanımlanır?", "id": 3506, "answers": [ { "text": "kompleks adaptif sistemin", "answer_start": 492 } ] }, { "question": "Kırılganlık sendromunda neler tetikleyici olabilir?", "id": 3507, "answers": [ { "text": "minör stresör olaylar", "answer_start": 577 } ] }, { "question": "Kırılganlık sendromunda minör stresör olayların etkisi nedir?", "id": 3508, "answers": [ { "text": "homeostatik rezervleri tüketir", "answer_start": 662 } ] }, { "question": "Kırılganlık sendromunda hangi fonksiyonların kaybı görülür?", "id": 3509, "answers": [ { "text": "dayanıklılık, kuvvet kaybı ve psikolojik", "answer_start": 83 } ] }, { "question": "Kırılganlık sendromunun neticesinde neler tüketilir?", "id": 3510, "answers": [ { "text": "homeostatik rezervleri", "answer_start": 662 } ] } ] }, { "context": "Üriner sistemin konjenital anomalileri (CAKUT) böbrek, üreter, mesane ve üretrayla ilgili; renal agenezi, renal hipodisplazi, antenatal hidronefroz (AH), multikistik displastik böbrek (MKDB), posterior üretral valv (PUV), vezikoüreteral reflü (VUR), üreteropelvik bileşke darlığı, ektopik böbrek ve at nalı böbrek gibi patolojileri kapsayan geniş bir hastalık grubunu içerir ve çocukluk çağında en sık görülen kronik böbrek yetmezliği nedenlerinden birisidir.", "qas": [ { "question": "Üriner sistemin konjenital anomalileri (CAKUT) nelerdir?", "id": 3511, "answers": [ { "text": "renal agenezi, renal hipodisplazi, antenatal hidronefroz (AH), multikistik displastik böbrek (MKDB), posterior üretral valv (PUV), vezikoüreteral reflü (VUR), üreteropelvik bileşke darlığı, ektopik böbrek ve at nalı böbrek", "answer_start": 91 } ] }, { "question": "CAKUT hangi organlarla ilgili patolojileri kapsar?", "id": 3512, "answers": [ { "text": "böbrek, üreter, mesane ve üretra", "answer_start": 47 } ] }, { "question": "CAKUT çocukluk çağında hangi hastalığın en sık görülen nedenlerinden biridir?", "id": 3513, "answers": [ { "text": "kronik böbrek yetmezliği", "answer_start": 410 } ] }, { "question": "Vezikoüreteral reflü (VUR) hangi hastalık grubunun bir parçasıdır?", "id": 3514, "answers": [ { "text": "Üriner sistemin konjenital anomalileri (CAKUT)", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "CAKUT hangi anomalilerden biri olarak kabul edilir?", "id": 3515, "answers": [ { "text": "renal agenezi, renal hipodisplazi, antenatal hidronefroz (AH), multikistik displastik böbrek (MKDB), posterior üretral valv (PUV), vezikoüreteral reflü (VUR), üreteropelvik bileşke darlığı, ektopik böbrek ve at nalı böbrek", "answer_start": 91 } ] }, { "question": "Posterior üretral valv (PUV) hangi patolojiler arasında yer alır?", "id": 3516, "answers": [ { "text": "Üriner sistemin konjenital anomalileri (CAKUT)", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "CAKUT'un kapsadığı hastalıklar nelerdir?", "id": 3517, "answers": [ { "text": "böbrek, üreter, mesane ve üretrayla ilgili", "answer_start": 47 } ] }, { "question": "CAKUT'un çocukluk çağında en sık neden olduğu durum nedir?", "id": 3518, "answers": [ { "text": "kronik böbrek yetmezliği", "answer_start": 410 } ] }, { "question": "Renal hipodisplazi, hangi hastalık grubunun bir parçasıdır?", "id": 3519, "answers": [ { "text": "Üriner sistemin konjenital anomalileri (CAKUT)", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Ektopik böbrek hangi patolojiler içinde yer alır?", "id": 3520, "answers": [ { "text": "Üriner sistemin konjenital anomalileri (CAKUT)", "answer_start": 0 } ] } ] }, { "context": "1970 yılından başlayarak günümüze kadar onlarca formül üretilmesine rağmen, bu formüllerin hiçbiri fetal ağırlığı belirlemede ideal düzeylere erişememiştir. Üretilen bu formüllerin verimliliğinin birçok faktörden bağımlı olduğu yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Bu faktörlere kullanılan parametre sayısı, ölçümlerin standardizasyonu, incelenen popülasyonun etnik özellikleri, örnekleme sayısı, operatörün değişkenliği ve eğitim düzeyi, teknoloji, fetal ağırlık aralığı (veya gestasyonel yaş) ve ölçüm ile doğum zamanı arasındaki süre gibi farklılıklar dahildir.", "qas": [ { "question": "1970 yılından bu yana fetal ağırlığı belirlemek için kaç formül üretilmiştir?", "id": 3521, "answers": [ { "text": "onlarca", "answer_start": 40 } ] }, { "question": "Üretilen formüllerin fetal ağırlığı belirlemede ne gibi bir başarısı vardır?", "id": 3522, "answers": [ { "text": "hiçbiri fetal ağırlığı belirlemede ideal düzeylere erişememiştir", "answer_start": 91 } ] }, { "question": "Formüllerin verimliliği neye bağlıdır?", "id": 3523, "answers": [ { "text": "birçok faktör", "answer_start": 196 } ] }, { "question": "Formüllerin verimliliğini etkileyen faktörler nelerdir?", "id": 3524, "answers": [ { "text": "kullanılan parametre sayısı, ölçümlerin standardizasyonu, incelenen popülasyonun etnik özellikleri, örnekleme sayısı, operatörün değişkenliği ve eğitim düzeyi, teknoloji, fetal ağırlık aralığı (veya gestasyonel yaş) ve ölçüm ile doğum zamanı arasındaki süre gibi farklılıklar", "answer_start": 279 } ] }, { "question": "Ölçümlerin verimliliği hangi faktörlere bağımlıdır?", "id": 3525, "answers": [ { "text": "kullanılan parametre sayısı, ölçümlerin standardizasyonu, incelenen popülasyonun etnik özellikleri, örnekleme sayısı, operatörün değişkenliği ve eğitim düzeyi, teknoloji, fetal ağırlık aralığı (veya gestasyonel yaş) ve ölçüm ile doğum zamanı arasındaki süre gibi farklılıklar", "answer_start": 279 } ] }, { "question": "Fetal ağırlığı belirleme formüllerinde hangi faktörler verimliliği etkiler?", "id": 3526, "answers": [ { "text": "kullanılan parametre sayısı, ölçümlerin standardizasyonu, incelenen popülasyonun etnik özellikleri, örnekleme sayısı, operatörün değişkenliği ve eğitim düzeyi, teknoloji, fetal ağırlık aralığı (veya gestasyonel yaş) ve ölçüm ile doğum zamanı arasındaki süre gibi farklılıklar", "answer_start": 279 } ] }, { "question": "Formüllerin verimliliğini etkileyen etnik özellikler hangi faktörler arasında yer alır?", "id": 3527, "answers": [ { "text": "incelenen popülasyonun etnik özellikleri", "answer_start": 337 } ] }, { "question": "Formüllerin verimliliğini etkileyen eğitim düzeyi hangi faktörler arasında yer alır?", "id": 3528, "answers": [ { "text": "operatörün değişkenliği ve eğitim düzeyi", "answer_start": 397 } ] }, { "question": "Formüllerin verimliliğini etkileyen faktörler nelerdir?", "id": 3529, "answers": [ { "text": "kullanılan parametre sayısı, ölçümlerin standardizasyonu, incelenen popülasyonun etnik özellikleri, örnekleme sayısı, operatörün değişkenliği ve eğitim düzeyi, teknoloji, fetal ağırlık aralığı (veya gestasyonel yaş) ve ölçüm ile doğum zamanı arasındaki süre gibi farklılıklar", "answer_start": 279 } ] }, { "question": "Fetal ağırlık aralığı hangi faktörler arasında yer alır?", "id": 3530, "answers": [ { "text": "gestasyonel yaş", "answer_start": 478 } ] } ] }, { "context": "İntrauterin İnseminasyon (IUI), semenin özel işlemlerden geçirildikten sonra yine özel bir kateter kullanılarak uterin kaviteye bırakılması işlemidir. IUI işlemi ile amaçlanan mümkün olduğu kadar sağlıklı spermi fertilizasyon bölgesine yaklaştırmak ve gebelik şansını arttırmaktır.", "qas": [ { "question": "İntrauterin İnseminasyon (IUI) nedir?", "id": 3531, "answers": [ { "text": "semenin özel işlemlerden geçirildikten sonra yine özel bir kateter kullanılarak uterin kaviteye bırakılması işlemidir", "answer_start": 32 } ] }, { "question": "IUI işlemi sırasında hangi araç kullanılır?", "id": 3532, "answers": [ { "text": "kateter", "answer_start": 91 } ] }, { "question": "IUI işlemi ile ne amaçlanır?", "id": 3533, "answers": [ { "text": "gebelik şansını arttırmak", "answer_start": 252 } ] }, { "question": "IUI işleminde semene ne yapılır?", "id": 3534, "answers": [ { "text": "özel işlemlerden geçirildikten sonra yine özel bir kateter kullanılarak", "answer_start": 40 } ] }, { "question": "IUI işleminde sperm nereye bırakılır?", "id": 3535, "answers": [ { "text": "uterin kaviteye", "answer_start": 112 } ] }, { "question": "IUI işlemi ile hangi bölgeye sağlıklı spermler yaklaştırılmaya çalışılır?", "id": 3536, "answers": [ { "text": "fertilizasyon bölgesine", "answer_start": 212 } ] }, { "question": "IUI işlemi ile gebelik şansı nasıl etkilenir?", "id": 3537, "answers": [ { "text": "arttırmak", "answer_start": 268 } ] }, { "question": "IUI işlemi neyi hedefler?", "id": 3538, "answers": [ { "text": "sağlıklı spermi fertilizasyon bölgesine yaklaştırmak", "answer_start": 196 } ] }, { "question": "IUI işleminde kullanılan kateterin özelliği nedir?", "id": 3539, "answers": [ { "text": "semenin özel işlemlerden geçirildikten sonra yine özel bir kateter", "answer_start": 32 } ] }, { "question": "IUI işleminin amacı nedir?", "id": 3540, "answers": [ { "text": "gebelik şansını arttırmak", "answer_start": 252 } ] } ] }, { "context": "Preeklamptik olgularda spiral arterlerin dalgalı kan akımı nedeniyle iskemi reperfüzyon tipi doku hasarı ortaya çıkar. Bununla ilişkili uterin arter direncinin artması, vazokonstriksiyona artmış sensitiviteye ve kronik plasental iskemiye neden olur. Oksidatif stres ile maternal dolaşıma serbest O2 radikalleri, oksijenize lipidler, sitokinler ve VEGF-1 (vasküler endotelyal growth faktör-1) salınır. Bu anormallikler neticesinde endotel fonksiyon bozukluğu, vasküler geçirgenlik artışı, trombofili ve hipertansiyon gelişir. Plasentasyon bozukluğu, preeklampsi ile birlikte birçok olumsuz gebelik sonucu ile de ilişkilidir. Bunlar ikinci trimesterde fetal ölüm, plasenta dekolmanı, preeklampsi, erken membran rüptürü ve preterm doğumdur. Preeklampside, trofoblastik invazyonda ve spiral arterlerde gebeliğe özgü yeniden yapılanmada sorun vardır.", "qas": [ { "question": "Preeklamptik olgularda hangi durum doku hasarına yol açar?", "id": 3541, "answers": [ { "text": "iskemi reperfüzyon", "answer_start": 69 } ] }, { "question": "Uterin arter direncinin artması nelere neden olur?", "id": 3542, "answers": [ { "text": "vazokonstriksiyona artmış sensitiviteye ve kronik plasental iskemiye", "answer_start": 169 } ] }, { "question": "Preeklamptik olgularda oksidatif stres ile maternal dolaşıma neler salınır?", "id": 3543, "answers": [ { "text": "serbest O2 radikalleri, oksijenize lipidler, sitokinler ve VEGF-1 (vasküler endotelyal growth faktör-1)", "answer_start": 288 } ] }, { "question": "Preeklampside hangi vasküler bozukluklar gelişir?", "id": 3544, "answers": [ { "text": "endotel fonksiyon bozukluğu, vasküler geçirgenlik artışı, trombofili ve hipertansiyon", "answer_start": 430 } ] }, { "question": "Plasentasyon bozukluğu hangi olumsuz gebelik sonuçları ile ilişkilidir?", "id": 3545, "answers": [ { "text": "ikinci trimesterde fetal ölüm, plasenta dekolmanı, preeklampsi, erken membran rüptürü ve preterm doğum", "answer_start": 631 } ] }, { "question": "Preeklampside gebeliğe özgü yeniden yapılanmada hangi bölgelerde sorun vardır?", "id": 3546, "answers": [ { "text": "trofoblastik invazyonda ve spiral arterlerde", "answer_start": 753 } ] }, { "question": "Preeklampside hangi tip doku hasarı görülür?", "id": 3547, "answers": [ { "text": "iskemi reperfüzyon", "answer_start": 69 } ] }, { "question": "Preeklampside hangi faktörlerin salınımı oksidatif stres ile artar?", "id": 3548, "answers": [ { "text": "serbest O2 radikalleri, oksijenize lipidler, sitokinler ve VEGF-1", "answer_start": 288 } ] }, { "question": "Preeklamptik olgularda hangi fizyolojik süreçte sorun vardır?", "id": 3549, "answers": [ { "text": "gebeliğe özgü yeniden yapılanma", "answer_start": 798 } ] }, { "question": "Preeklampsi ile birlikte görülebilen olumsuz gebelik sonuçları nelerdir?", "id": 3550, "answers": [ { "text": "ikinci trimesterde fetal ölüm, plasenta dekolmanı, preeklampsi, erken membran rüptürü ve preterm doğum", "answer_start": 631 } ] } ] }, { "context": "Kolorektal kanser yaygın ve ölümcül bir hastalıktır. Türkiye’de erkek ve kadınlarda üçüncü sıklıkta görülmektedir. 2018 yılında Türkiye’de toplam 210.537 kanser vakasından 20.031(%9,5)ini KRK oluşturmaktadır. Kansere bağlı toplam ölümlerin ikinci en sık nedenidir. KRK insidansı ve mortalitesi dünya genelinde değişkenlikler göstermekle birlikte erkeklerde en sık tanı alan üçüncü ve kadınlarda ikinci kanserdir. Dünya genelinde 2018 yılında 1.8 milyon yeni tanı alan hasta ile birlikte 835.000 kişinin ölümüne yol açmıştır. KRK gelişme riski hem çevresel hem de genetik faktörlerden etkilenir. En yüksek sıklıkta görüldüğü yerler Yeni Zelanda, Avustralya, Avrupa ve Kuzey Amerika en az görüldüğü yerler ise Afrika ve Güney Asya’dır. Bu coğrafi farklılıklar genetik olarak duyarlılığın arka planında yeme alışkanlıkları ve çevresel faktörlerin farkına atfedilebilir. Ayrıca düşük sosyoekonomik düzey KRK için bir risk faktörüdür. Bir çalışmada düşük sosyoekonomik düzeydekilerde yüksek sosyoekonomik imkanlara sahip olanlara göre KRK gelişme riski %30 daha fazladır.", "qas": [ { "question": "Kolorektal kanser Türkiye'de erkek ve kadınlarda ne sıklıkta görülmektedir?", "id": 3551, "answers": [ { "text": "üçüncü", "answer_start": 84 } ] }, { "question": "2018 yılında Türkiye'de toplam kaç kanser vakası olmuştur?", "id": 3552, "answers": [ { "text": "210.537", "answer_start": 146 } ] }, { "question": "KRK, Türkiye'deki kanser vakalarının yüzde kaçını oluşturmaktadır?", "id": 3553, "answers": [ { "text": "%9,5", "answer_start": 179 } ] }, { "question": "KRK, kansere bağlı ölümler arasında Türkiye'de hangi sıradadır?", "id": 3554, "answers": [ { "text": "ikinci", "answer_start": 240 } ] }, { "question": "Dünya genelinde 2018 yılında kaç kişi KRK nedeniyle hayatını kaybetmiştir?", "id": 3555, "answers": [ { "text": "835.000", "answer_start": 487 } ] }, { "question": "KRK gelişme riski hangi faktörlerden etkilenir?", "id": 3556, "answers": [ { "text": "çevresel hem de genetik", "answer_start": 547 } ] }, { "question": "KRK'nın en sık görüldüğü yerler nerelerdir?", "id": 3557, "answers": [ { "text": "Yeni Zelanda, Avustralya, Avrupa ve Kuzey Amerika", "answer_start": 631 } ] }, { "question": "KRK'nın en az görüldüğü yerler nerelerdir?", "id": 3558, "answers": [ { "text": "Afrika ve Güney Asya", "answer_start": 708 } ] }, { "question": "Coğrafi farklılıklar hangi faktörlere atfedilebilir?", "id": 3559, "answers": [ { "text": "yeme alışkanlıkları ve çevresel faktörlerin farkına", "answer_start": 800 } ] }, { "question": "Düşük sosyoekonomik düzey KRK için nasıl bir risk faktörüdür?", "id": 3560, "answers": [ { "text": "%30 daha fazla", "answer_start": 1048 } ] } ] }, { "context": "Vaginal kanama en sık görülen bulgudur ve vakaların % 72-84’ünde izlenir. Kanama ile beraber vezikül düşürmek de sık rastlanan bir durumdur. Molar dokunun desiduadan ayrılması ile açığa çıkan maternal damar yataklarından gelişen kanama, endometrial kaviteyi distansiyona uğratabilir. Vaginal kanama uzun süre devam ederse anemi (hemoglobin < 10g/100ml) gelişebilir. Gebeliğin ilk yarısında vaginal kanaması olan tüm gebelere jinekolojik ultrasonografi yapılmalıdır. Komplet mol hidatiform ultrasonografik olarak incelendiğinde, uterin kavite içerisinde multipl ekolar izlenir. Bunun nedeni, koryonik villusların yaygın hidropik şişmeye maruz kalmasıdır. Parsiyel mol hidatiformda ise, plasental doku içerisinde fokal kistik alanlar görülür ve gebelik kesesinin transvers çapında artış izlenir. Her iki bulgunun da görülmesi durumunda parsiyel mol hidatiform için pozitif prediktif değer % 90’dır.", "qas": [ { "question": "En sık görülen bulgu nedir?", "id": 3561, "answers": [ { "text": "Vaginal kanama", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Vakaların yüzde kaçında vaginal kanama izlenir?", "id": 3562, "answers": [ { "text": "% 72-84", "answer_start": 52 } ] }, { "question": "Kanama ile beraber sık rastlanan durum nedir?", "id": 3563, "answers": [ { "text": "vezikül düşürmek", "answer_start": 93 } ] }, { "question": "Molar dokunun desiduadan ayrılması sonucu ne gelişir?", "id": 3564, "answers": [ { "text": "maternal damar yataklarından gelişen kanama", "answer_start": 192 } ] }, { "question": "Vaginal kanama uzun süre devam ederse ne gelişebilir?", "id": 3565, "answers": [ { "text": "anemi", "answer_start": 322 } ] }, { "question": "Gebeliğin ilk yarısında vaginal kanaması olan gebelere ne yapılmalıdır?", "id": 3566, "answers": [ { "text": "jinekolojik ultrasonografi", "answer_start": 425 } ] }, { "question": "Komplet mol hidatiformda uterin kavite içinde ne izlenir?", "id": 3567, "answers": [ { "text": "multipl ekolar", "answer_start": 553 } ] }, { "question": "Parsiyel mol hidatiformda plasental doku içinde ne görülür?", "id": 3568, "answers": [ { "text": "fokal kistik alanlar", "answer_start": 711 } ] }, { "question": "Parsiyel mol hidatiformda gebelik kesesinin çapında ne izlenir?", "id": 3569, "answers": [ { "text": "fokal kistik alanlar görülür ve gebelik kesesinin transvers çapında artış", "answer_start": 711 } ] }, { "question": "Parsiyel mol hidatiform için pozitif prediktif değer yüzde kaçtır?", "id": 3570, "answers": [ { "text": "% 90", "answer_start": 887 } ] } ] }, { "context": "Meme karsinomu tedavisinde cerrahi, radyoterapi, hormonal tedavi, kemoterapi ve hedefe yönelik tedavi seçenekleri kullanılır. Tümörün tipi, tümör boyutu, tümörün evresi, tümörde hormon reseptörleri ve HER2 ekspresyon durumu, hastanın yaşı, in situ karsinomun varlığı, lenf nodu metastazı varlığı, uzak metastaz varlığına göre tedavi şekilleri ve kombinasyonları değişmektedir. Hedefe yönelik tedavide östrojen-progesteron hormon reseptörlerinin ve HER2 ekpresyon durumunun belirlenmesi büyük öneme sahiptir. ER ve/veya PR pozitif saptanan hastalarda tamoksifen gibi hormonal tedaviler ön plandadır. HER2 ekspresyonu artmış olgularda da trastuzumab ve lapatinib gibi tedavilerle prognoz üzerine olumlu sonuçlar alınmaktadır. Tümör hücrelerinin immuniteden kaçış noktaları immunoterapi için hedef olmuştur. Mevcut kanser tedavileri yan etki olarak normal hücrelerde ciddi toksisite oluşturduğu için immunoterapi ilaçları umut vericidir. Ancak bu tedavi yöntemi yeterli olmamaktadır. Bunun nedeni olarak da tümör mikroçevresinde yer alan hücrelerin plastisite yetenekleri olduğu düşünülmektedir. Ayrıca bu ilaçların normal immun sistemi de etkilemelerinden dolayı ciddi immünolojik yan etkileri de mevcuttur.", "qas": [ { "question": "Meme karsinomu tedavisinde hangi tedavi seçenekleri kullanılır?", "id": 3571, "answers": [ { "text": "cerrahi, radyoterapi, hormonal tedavi, kemoterapi ve hedefe yönelik tedavi seçenekleri", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "Tedavi şekilleri neye göre değişmektedir?", "id": 3572, "answers": [ { "text": "Tümörün tipi, tümör boyutu, tümörün evresi, tümörde hormon reseptörleri ve HER2 ekspresyon durumu, hastanın yaşı, in situ karsinomun varlığı, lenf nodu metastazı varlığı, uzak metastaz varlığına", "answer_start": 126 } ] }, { "question": "Hedefe yönelik tedavide hangi durumların belirlenmesi büyük öneme sahiptir?", "id": 3573, "answers": [ { "text": "östrojen-progesteron hormon reseptörlerinin ve HER2 ekpresyon durumunun", "answer_start": 401 } ] }, { "question": "ER ve/veya PR pozitif saptanan hastalarda hangi tedaviler ön plandadır?", "id": 3574, "answers": [ { "text": "tamoksifen", "answer_start": 550 } ] }, { "question": "HER2 ekspresyonu artmış olgularda hangi tedaviler prognoz üzerine olumlu sonuçlar vermektedir?", "id": 3575, "answers": [ { "text": "trastuzumab ve lapatinib", "answer_start": 636 } ] }, { "question": "Tümör hücrelerinin immuniteden kaçış noktaları ne için hedef olmuştur?", "id": 3576, "answers": [ { "text": "immunoterapi", "answer_start": 771 } ] }, { "question": "Mevcut kanser tedavileri normal hücrelerde ne oluşturduğu için immunoterapi umut vericidir?", "id": 3577, "answers": [ { "text": "ciddi toksisite", "answer_start": 864 } ] }, { "question": "İmmunoterapi yöntemi neden yeterli olmamaktadır?", "id": 3578, "answers": [ { "text": "tümör mikroçevresinde yer alan hücrelerin plastisite yetenekleri", "answer_start": 1004 } ] }, { "question": "İmmunoterapi ilaçlarının hangi yan etkileri mevcuttur?", "id": 3579, "answers": [ { "text": "ciddi immünolojik yan etkileri", "answer_start": 1161 } ] }, { "question": "İmmunoterapi ilaçları hangi sistemi etkilediği için ciddi immünolojik yan etkilere sahiptir?", "id": 3580, "answers": [ { "text": "normal immun sistemi", "answer_start": 1113 } ] } ] }, { "context": "Ülseratif kolit tanısı yapıldıktan sonra, kolonoskopik görüntüleme ile hastalığın dağılımı ve yaygınlığı teşhis edilmelidir. En önemli soru hastalığın bölgesel tedavinin varabildiği rektum ve/veya sol kolon tutulumlu olması veya bölgesel tedavinin varamadığı transvers kolona ve çıkan kolona uzanım göstermesidir ki buna göre tedavi planlaması değişir. Ülseratif kolit tutulum yerine göre proktit, sol kolit, pankolit olmak üzere üç gruba, aktivite düzeyine göre remisyon, hafif düzeyde hastalık, orta düzeyde hastalık ve ağır düzeyde hastalık olmak üzere dört gruba ayrılır. Hastalık seyrine göre ise ilk ataktan sonra asemptomatik seyir gösteren grup, zamanla aktivitesi şiddetlenen grup, kronik devamlı semptom gösteren grup ve kronik bazı dönem yok olup sonra tekrarlayan semptomları olan grup olmak üzere dört gruba ayrılır. Bu farklı klinik durumların tespiti yapıldıktan sonra tedavi planlanır. Bunlara ilaveten ekstraintestinal bulgular, hastanın yaşı, komorbiditeler, daha önce geçirilmiş operasyonlar, ilaç allerjisi, hayat biçimi ve bireysel tedavi tercihleri gibi faktörler hesaplanarak kişi için optimal tedavi düzenlenir. Ülseratif kolitte ilaç tedavisinin hedefi; hastanın en kısa zamanda remisyona girmesini sağlamak, sağlıklı hayat süresini artırmak, uzun dönem steroid kullanım gereksinimini azaltmak, hastalığa bağlı komplikasyonları ve tedavide kullanılan ilaçların olası yan etkilerini engellemektir.", "qas": [ { "question": "Ülseratif kolit tanısı yapıldıktan sonra ne ile hastalığın dağılımı ve yaygınlığı teşhis edilmelidir?", "id": 3581, "answers": [ { "text": "kolonoskopik görüntüleme", "answer_start": 42 } ] }, { "question": "Hastalığın bölgesel tedavinin varabildiği bölgeler nerelerdir?", "id": 3582, "answers": [ { "text": "rektum ve/veya sol kolon", "answer_start": 182 } ] }, { "question": "Ülseratif kolit tutulum yerine göre kaç gruba ayrılır?", "id": 3583, "answers": [ { "text": "üç", "answer_start": 430 } ] }, { "question": "Ülseratif kolit aktivite düzeyine göre hangi gruplara ayrılır?", "id": 3584, "answers": [ { "text": "remisyon, hafif düzeyde hastalık, orta düzeyde hastalık ve ağır düzeyde hastalık", "answer_start": 463 } ] }, { "question": "Hastalık seyrine göre kaç gruba ayrılır?", "id": 3585, "answers": [ { "text": "dört", "answer_start": 556 } ] }, { "question": "Ülseratif kolitte tedavi planlanmadan önce hangi faktörler hesaplanır?", "id": 3586, "answers": [ { "text": "ekstraintestinal bulgular, hastanın yaşı, komorbiditeler, daha önce geçirilmiş operasyonlar, ilaç allerjisi, hayat biçimi ve bireysel tedavi tercihleri", "answer_start": 919 } ] }, { "question": "Ülseratif kolitte ilaç tedavisinin hedefi nedir?", "id": 3587, "answers": [ { "text": "hastanın en kısa zamanda remisyona girmesini sağlamak, sağlıklı hayat süresini artırmak, uzun dönem steroid kullanım gereksinimini azaltmak, hastalığa bağlı komplikasyonları ve tedavide kullanılan ilaçların olası yan etkilerini engellemektir", "answer_start": 1179 } ] }, { "question": "Ülseratif kolitte tedavi planlaması neye göre değişir?", "id": 3588, "answers": [ { "text": "hastalığın bölgesel tedavinin varabildiği rektum ve/veya sol kolon tutulumlu olması veya bölgesel tedavinin varamadığı transvers kolona ve çıkan kolona uzanım göstermesidir", "answer_start": 140 } ] }, { "question": "Ülseratif kolitte hastalık seyrine göre kronik bazı dönem yok olup sonra tekrarlayan semptomları olan grup hangisidir?", "id": 3589, "answers": [ { "text": "tekrarlayan semptomları olan grup", "answer_start": 764 } ] }, { "question": "Hastalık seyrine göre asemptomatik seyir gösteren grup ne zaman ortaya çıkar?", "id": 3590, "answers": [ { "text": "ilk ataktan sonra", "answer_start": 602 } ] } ] }, { "context": "Tümöre Bağlı Kanama ÜGİS kanamalarının nadir nedenlerinden olup görülme sıklığı % 1-5 arasında değişmektedir. Lezyon benign ya da malign olabilir. Kanama yaygın mukozal ülsere lezyondan veya kitle tarafından erozyona uğramış bir damardan kaynaklanabilir. Adenokarsinom, gastrointestinal stromal tümör, lenfoma, Kaposi sarkom da dahil hemen hemen GİS’i tutabilen maligniteler kanamaya neden olabilir. Diğer kanser tiplerine göre daha az sıklıkta görülmesine rağmen vasküler yapısı nedeniyle özellikle HIV enfeksiyonu olan immün sistemi baskılanmış hastalarda akla getirilmelidir. Kanser hastalarında bazen ilk bulgu kanama olabilir. Bir çalışmada ÜGİS kanaması olan hastaların % 5’inde neden olarak tümör tespit edilmiş ve tümöre bağlı kanaması olan hastaların % 79’unun öncesinde tümör tanısı bulunmuyormuş.", "qas": [ { "question": "Tümöre bağlı kanamanın ÜGİS kanamaları içindeki görülme sıklığı nedir?", "id": 3591, "answers": [ { "text": "% 1-5", "answer_start": 80 } ] }, { "question": "Tümöre bağlı kanamada kanama hangi iki nedenden kaynaklanabilir?", "id": 3592, "answers": [ { "text": "yaygın mukozal ülsere lezyondan veya kitle tarafından erozyona uğramış bir damardan", "answer_start": 154 } ] }, { "question": "Hangi tür maligniteler ÜGİS kanamasına neden olabilir?", "id": 3593, "answers": [ { "text": "Adenokarsinom, gastrointestinal stromal tümör, lenfoma, Kaposi sarkom", "answer_start": 255 } ] }, { "question": "Özellikle hangi gruptaki hastalarda tümöre bağlı kanama akla getirilmelidir?", "id": 3594, "answers": [ { "text": "HIV enfeksiyonu olan immün sistemi baskılanmış hastalarda", "answer_start": 500 } ] }, { "question": "Kanser hastalarında bazen ilk bulgu ne olabilir?", "id": 3595, "answers": [ { "text": "kanamaları", "answer_start": 25 } ] }, { "question": "ÜGİS kanaması olan hastaların % kaçında neden olarak tümör tespit edilmiştir?", "id": 3596, "answers": [ { "text": "5", "answer_start": 84 } ] }, { "question": "Tümöre bağlı kanaması olan hastaların % kaçında öncesinde tümör tanısı bulunmuyordu?", "id": 3597, "answers": [ { "text": "% 79", "answer_start": 760 } ] }, { "question": "ÜGİS kanamalarının nadir nedenlerinden biri nedir?", "id": 3598, "answers": [ { "text": "Tümöre Bağlı Kanama", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Lezyon ne tür olabilir?", "id": 3599, "answers": [ { "text": "benign ya da malign", "answer_start": 117 } ] }, { "question": "Tümöre bağlı kanamada hangi durum, diğer kanser tiplerine göre daha az sıklıkta görülmesine rağmen akla getirilmelidir?", "id": 3600, "answers": [ { "text": "vasküler yapısı nedeniyle özellikle HIV enfeksiyonu olan immün sistemi baskılanmış hastalarda", "answer_start": 464 } ] } ] }, { "context": "Siroz gelişen hastalar birçok komplikasyon açısından risk altındadır ve bu hastaların yaşam beklentileri kısalmıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde siroz tüm ölüm sebepleri arasında sekizinci sıradadır ve yılda yaklaşık 66,000 ölümden sorumlu olduğu tahmin edilmektedir. Sirozun majör komplikasyonları varis kanaması, asit, spontan bakteriyel peritonit, hepatik ensefalopati, hepatoselüler karsinom, hepatorenal ve hepatopulmoner sendromdur. Bu komplikasyonlardan biri gelişmiş ise hastalar dekompanse siroz olarak kabul edilir. Birçok faktör dekompansasyon gelişmesine katkıda bulunabilir. Bunların başlıcaları kanama, enfeksiyon, alkol kullanımı, ilaçlar, dehidratasyon ve konstipasyondur. Ek olarak, obez hastalar dekompansasyon için artmış riske sahiptir. Dekompansasyon gelişen hastalar karaciğer transplantasyonu açısından değerlendirilmelidir. Portal ven trombozu ve kardiyomiyopati sirozun diğer önemli komplikasyonlarındandır, ancak tek başına bunların gelişmesi dekompanse siroz olarak adlandırılmaz. Siroz komplikasyonlarının birçoğu portal hipertansiyon (portal venöz sistemde basınç artışı) neticesinde gelişir. Portal hipertansiyona bağlı olarak venöz kollateraller ile asit ve diğer komplikasyonların patogenezine katkıda bulunan dolaşımsal, vasküler, fonksiyonel ve biyokimyasal bozukluklar ortaya çıkar. Siroz hastaları komplikasyon gelişimi açısından takip edilmeli ve komplikasyon gelişimini önleyebilecek önlemler erken dönemlerde alınmalıdır.", "qas": [ { "question": "Siroz gelişen hastaların yaşam beklentisi nasıldır?", "id": 3601, "answers": [ { "text": "kısalmıştır", "answer_start": 105 } ] }, { "question": "Siroz Amerika Birleşik Devletleri’nde tüm ölüm sebepleri arasında kaçıncı sıradadır?", "id": 3602, "answers": [ { "text": "sekizinci", "answer_start": 184 } ] }, { "question": "Sirozun majör komplikasyonları nelerdir?", "id": 3603, "answers": [ { "text": "varis kanaması, asit, spontan bakteriyel peritonit, hepatik ensefalopati, hepatoselüler karsinom, hepatorenal ve hepatopulmoner sendrom", "answer_start": 304 } ] }, { "question": "Dekompanse siroz olarak kabul edilmek için hangi koşul gereklidir?", "id": 3604, "answers": [ { "text": "Bu komplikasyonlardan biri gelişmiş ise", "answer_start": 444 } ] }, { "question": "Dekompanse siroz gelişmesine katkıda bulunabilecek faktörlerden bazıları nelerdir?", "id": 3605, "answers": [ { "text": "kanama, enfeksiyon, alkol kullanımı, ilaçlar, dehidratasyon ve konstipasyon", "answer_start": 614 } ] }, { "question": "Dekompanse siroz riski artmış olan hasta grubu hangisidir?", "id": 3606, "answers": [ { "text": "obez hastalar", "answer_start": 705 } ] }, { "question": "Hangi durumlar tek başına geliştiğinde dekompanse siroz olarak adlandırılmaz?", "id": 3607, "answers": [ { "text": "Portal ven trombozu ve kardiyomiyopati", "answer_start": 853 } ] }, { "question": "Siroz komplikasyonlarının birçoğu hangi durum sonucunda gelişir?", "id": 3608, "answers": [ { "text": "portal hipertansiyon", "answer_start": 1047 } ] }, { "question": "Portal hipertansiyona bağlı olarak hangi bozukluklar ortaya çıkar?", "id": 3609, "answers": [ { "text": "dolaşımsal, vasküler, fonksiyonel ve biyokimyasal bozukluklar", "answer_start": 1247 } ] }, { "question": "Siroz hastaları açısından ne yapılmalıdır?", "id": 3610, "answers": [ { "text": "komplikasyon gelişimi açısından takip edilmeli", "answer_start": 1339 } ] } ] }, { "context": "Solunum, atmosfer gazlarının solunum sistemi ve kan aracılığıyla dokulara ulaşması, kimyasal reaksiyonla hücrelere girmesi ve burada oluşacak gazların tekrar kan ve solunum sistemi yoluyla atmosfere atılması olarak tanımlanır. Solunum sistemi akciğer, göğüs duvarı, solunum kasları, santral sinir sistemi, periferik ve spinal sinirleri içermektedir. Sistemin herhangi bir basamağında oluşabilecek sorun ventilasyon ve gaz alışverişinin yetersiz kalmasına ve solunum yetmezliğine neden olur. Solunum yetmezliği solunum sisteminin oksijenizasyon ve/veya karbondioksit eliminasyon işlevlerinde meydana gelen bozukluğa bağlı olarak PaO2’nin 60 mmHg’nın altında olması ve/veya PaCO2’nin 45 mmHg’nın üzerinde olmasıdır.", "qas": [ { "question": "Solunum nasıl tanımlanır?", "id": 3611, "answers": [ { "text": "atmosfer gazlarının solunum sistemi ve kan aracılığıyla dokulara ulaşması, kimyasal reaksiyonla hücrelere girmesi ve burada oluşacak gazların tekrar kan ve solunum sistemi yoluyla atmosfere atılması olarak", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Solunum sistemi hangi yapıları içerir?", "id": 3612, "answers": [ { "text": "akciğer, göğüs duvarı, solunum kasları, santral sinir sistemi, periferik ve spinal sinirleri", "answer_start": 243 } ] }, { "question": "Sistemin herhangi bir basamağında oluşabilecek sorun neye neden olur?", "id": 3613, "answers": [ { "text": "solunum yetmezliğine", "answer_start": 458 } ] }, { "question": "Solunum yetmezliği hangi işlevlerdeki bozukluğa bağlı olarak tanımlanır?", "id": 3614, "answers": [ { "text": "oksijenizasyon ve/veya karbondioksit eliminasyon", "answer_start": 529 } ] }, { "question": "Solunum yetmezliğinde PaO2 ve PaCO2 seviyeleri nasıl olur?", "id": 3615, "answers": [ { "text": "45 mmHg’nın üzerinde", "answer_start": 682 } ] }, { "question": "Atmosfer gazları dokulara nasıl ulaşır?", "id": 3616, "answers": [ { "text": "solunum sistemi ve kan aracılığıyla", "answer_start": 29 } ] }, { "question": "Solunum sisteminin hangi bileşenleri solunum kasları ile birlikte çalışır?", "id": 3617, "answers": [ { "text": "akciğer, göğüs duvarı, solunum kasları, santral sinir sistemi, periferik ve spinal sinirleri", "answer_start": 243 } ] }, { "question": "Solunum yetmezliği neyin yetersiz kalmasına bağlı olarak gelişir?", "id": 3618, "answers": [ { "text": "ventilasyon ve gaz alışverişinin", "answer_start": 403 } ] }, { "question": "Oksijenizasyon bozukluğu solunum yetmezliğine nasıl katkıda bulunur?", "id": 3619, "answers": [ { "text": "PaO2’nin 60 mmHg’nın altında olması", "answer_start": 628 } ] }, { "question": "Solunum sisteminin işlevlerindeki bozukluklar hangi iki gazın seviyelerini etkiler?", "id": 3620, "answers": [ { "text": "oksijenizasyon ve/veya karbondioksit", "answer_start": 529 } ] } ] }, { "context": "Midenin en sık malign tümörü adenokarsinomlardır. GK’lerin %90’ını oluştururlar. Genetik ve çevresel etkenleri içeren multifaktoriyal etyogeneze sahiptir. Lauren mide kanserlerindeki intestinal ve diffüz morfolojik görünümler üzerine ünlü gözlemini yaptığında mide kanseri Finlandiya’daki en sık kanserdi. Kardia yerleşimli adenokarsinomlar daha çok Barret özofagus zemininde gelişmekte olup distal özofagus adenokarsinomun risk faktörleri ile benzer risk faktörlerine sahiptir. Bu iki kanser gastroözefagial bileşke kanseri olarak değerlendirilmektedir.", "qas": [ { "question": "Midenin en sık görülen malign tümörü nedir?", "id": 3621, "answers": [ { "text": "adenokarsinomlar", "answer_start": 29 } ] }, { "question": "GK'lerin %90'ını hangi tümörler oluşturur?", "id": 3622, "answers": [ { "text": "adenokarsinomlar", "answer_start": 29 } ] }, { "question": "Adenokarsinomlar hangi etyogeneze sahiptir?", "id": 3623, "answers": [ { "text": "multifaktoriyal", "answer_start": 118 } ] }, { "question": "Lauren'in ünlü gözlemi hangi iki morfolojik görünüm üzerine yapılmıştır?", "id": 3624, "answers": [ { "text": "intestinal ve diffüz", "answer_start": 183 } ] }, { "question": "Lauren mide kanserlerindeki gözlemini yaptığında Finlandiya'daki en sık mide kanseri neredeydi", "id": 3625, "answers": [ { "text": "Finlandiya", "answer_start": 273 } ] }, { "question": "Kardia yerleşimli adenokarsinomlar en çok hangi zemin üzerinde gelişir?", "id": 3626, "answers": [ { "text": "Barret özofagus", "answer_start": 350 } ] }, { "question": "Distal özofagus adenokarsinomunun risk faktörleri ile hangi kanserin risk faktörleri benzerdir?", "id": 3627, "answers": [ { "text": "Kardia yerleşimli adenokarsinomlar", "answer_start": 306 } ] }, { "question": "Gastroözefagial bileşke kanseri olarak değerlendirilen kanser nedir?", "id": 3628, "answers": [ { "text": "Kardia yerleşimli adenokarsinomlar", "answer_start": 306 } ] }, { "question": "Mide kanseri hangi ülkede en sık görülen kanser olarak belirtilmiştir?", "id": 3629, "answers": [ { "text": "Finlandiya", "answer_start": 273 } ] }, { "question": "Mide kanserlerinde gözlenen iki morfolojik görünüm hangileridir?", "id": 3630, "answers": [ { "text": "intestinal ve diffüz", "answer_start": 183 } ] } ] }, { "context": "Vücutta artmış yağ miktarı olarak tanımlanabilen obezite, yalnızca yetişkinlerde değil çocukluk çağında bile ortaya çıkan metabolik bir hastalıktır. Dünya sağlık örgütünün 2010 verilerine göre 43 milyon okul öncesi çocuk fazla kilolu veya obezdir ve 1990 yılı ile kıyaslandığında ise bu oranda %4,2’lik artış görülmektedir. Türkiye’de 2001 ile 2002 yılları arasında yapılan çalışmaya göre 11 yaş grubundaki kızların %7’si, erkeklerin %14’ü, 13 yaş grubundaki çocuklardan kızların %7’si, erkeklerin %13’ü, 15 yaş grubundaki çocuklardan kızların %5’i, erkeklerin ise %14’ü obezdir. Dünya sağlık örgütü 2009 yılı verilerine göre Türkiye’deki çocuklarda obezite prevelansı %16,1’dir. Cinsiyetlere göre bakıldığında ise prevelans, erkeklerde %15,6, kızlarda %23,9 olarak tespit edilmiştir. Obezite tanısında beden kitle indeksi (BKİ) erişkin yaş grubu için sık kullanılan güvenilir bir metottur ve ağırlık/boy2 (kg/m2) olarak hesaplanır. BKİ güvenli, basit, ucuz ve kolay uygulanabilir olması nedeni ile yaygın olarak çocuklar için de kullanılabilir fakat BKİ yaşa ve cinse göre değişkenlik gösterebilmektedir. Bu nedenle yaşa ve cinse göre BKİ persantilleri belirlenmiştir ve obezite tanısında bu persantil çizelgesinde %85'in üzerinde kalanlar aşırı kilolu ve %95'in üzerinde kalanlar ise obez olarak değerlendirilmektedir. Çocuklar için kullanılabilen diğer bir antropometrik yöntem ise boya göre ağırlık ölçümüdür. Bu ölçüm çocuğun boyunun boy persantil çizelgesinde denk geldiği 50. persantile karşılık gelen 50 persantildeki ağırlıktan saptığı miktarın hesaplanmasıdır. RA'ın %120'nin üzerinde olması obezite olarak kabul edilir.", "qas": [ { "question": "Obezite nasıl tanımlanır?", "id": 3631, "answers": [ { "text": "Vücutta artmış yağ miktarı", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Obezite yalnızca hangi yaş grubunda değil, aynı zamanda çocukluk çağında da ortaya çıkan bir hastalıktır?", "id": 3632, "answers": [ { "text": "yetişkinlerde", "answer_start": 67 } ] }, { "question": "Dünya sağlık örgütünün 2010 verilerine göre kaç milyon okul öncesi çocuk fazla kilolu veya obezdir?", "id": 3633, "answers": [ { "text": "43", "answer_start": 193 } ] }, { "question": "Türkiye'de 11 yaş grubundaki erkek çocukların obezite oranı nedir?", "id": 3634, "answers": [ { "text": "%14", "answer_start": 434 } ] }, { "question": "2009 yılı verilerine göre Türkiye'deki çocuklarda obezite prevelansı nedir?", "id": 3635, "answers": [ { "text": "%16,1", "answer_start": 669 } ] }, { "question": "Cinsiyetlere göre obezite prevelansı kızlarda ne olarak tespit edilmiştir?", "id": 3636, "answers": [ { "text": "%23,9", "answer_start": 753 } ] }, { "question": "Obezite tanısında sık kullanılan güvenilir metot nedir?", "id": 3637, "answers": [ { "text": "beden kitle indeksi (BKİ)", "answer_start": 803 } ] }, { "question": "BKİ nasıl hesaplanır?", "id": 3638, "answers": [ { "text": "ağırlık/boy2 (kg/m2)", "answer_start": 893 } ] }, { "question": "BKİ'nin yaşa ve cinse göre değişkenlik gösterebilmesi nedeniyle ne belirlenmiştir?", "id": 3639, "answers": [ { "text": "BKİ persantilleri", "answer_start": 1136 } ] }, { "question": "RA'ın %120'nin üzerinde olması ne olarak kabul edilir?", "id": 3640, "answers": [ { "text": "obezite", "answer_start": 49 } ] } ] }, { "context": "Astımlı çocukların yaklaşık yüzde 80’inde beş yaşından önce belirtiler gelişir, ancak hastalık özellikle bebeklerde ve küçük çocuklarda sıklıkla yanlış tanı alır veya astımdan şüphelenilmez. Astım bulgularının varlığını değerlendirmek, doğru tanı koymada önemli bir ilk adımdır. Çocukluk çağı astımının en sık görülen belirtileri öksürük ve hışıltıdır. Öksürük: Üç haftadan uzun süren, mevsimsel tekrarlayan, spesifik maruziyetler sonrası oluşan (örneğin, soğuk hava, egzersiz, gülme, alerjene maruz kalma veya ağlama) veya gece öksürüğü varlığında astımdan şüphelenmek gerekir. Astımda hışıltı çocukluk çağı astımının en önemli özelliği olarak kabul edilse de öksürük en sık şikayet edilen bulgudur. Wheeze: Beş yaş altı astımlı çocuklarda görülen en önemli semptom olan wheezing, hava yollarının daralması ile ortaya çıkan, yüksek perdeli, müzikli bir sestir. Astımın hırıltısı, hava yollarının tıkanıklık derecesine göre, uykuda, günlük aktivite esnasında, gülerken, ağlarken hem inspiryum hem de ekspiryum da duyulabilir.", "qas": [ { "question": "Astımlı çocukların yüzde kaçında belirtiler beş yaşından önce gelişir?", "id": 3641, "answers": [ { "text": "80", "answer_start": 34 } ] }, { "question": "Hastalık özellikle hangi yaş gruplarında yanlış tanı alır?", "id": 3642, "answers": [ { "text": "bebeklerde ve küçük çocuklarda", "answer_start": 105 } ] }, { "question": "Çocukluk çağı astımının en sık görülen belirtileri nelerdir?", "id": 3643, "answers": [ { "text": "öksürük ve hışıltı", "answer_start": 330 } ] }, { "question": "Astımdan şüphelenmek için öksürüğün hangi özelliklere sahip olması gerekir?", "id": 3644, "answers": [ { "text": "Üç haftadan uzun süren, mevsimsel tekrarlayan, spesifik maruziyetler sonrası oluşan (örneğin, soğuk hava, egzersiz, gülme, alerjene maruz kalma veya ağlama) veya gece öksürüğü", "answer_start": 362 } ] }, { "question": "Çocukluk çağı astımının en önemli özelliği nedir?", "id": 3645, "answers": [ { "text": "hışıltı", "answer_start": 341 } ] }, { "question": "Astımda en sık şikayet edilen bulgu nedir?", "id": 3646, "answers": [ { "text": "öksürük", "answer_start": 330 } ] }, { "question": "Wheezing nedir?", "id": 3647, "answers": [ { "text": "yüksek perdeli, müzikli bir ses", "answer_start": 826 } ] }, { "question": "Wheezing hangi yaş grubunda en önemli semptom olarak görülür?", "id": 3648, "answers": [ { "text": "beş", "answer_start": 42 } ] }, { "question": "Astımın hırıltısı hangi durumlarda duyulabilir?", "id": 3649, "answers": [ { "text": "uykuda, günlük aktivite esnasında, gülerken, ağlarken hem inspiryum hem de ekspiryum", "answer_start": 925 } ] }, { "question": "Astımda hışıltının duyulma sıklığı neye bağlıdır?", "id": 3650, "answers": [ { "text": "hava yollarının tıkanıklık derecesine", "answer_start": 881 } ] } ] }, { "context": "Hematopoetik kök hücre transplantasyonu, hematopoetik progenitör hücrelerin herhangi bir kaynaktan (örn.kemik iliği, periferik kan, göbek kordon kanı) veya donörden kemik iliğini yeniden oluşturmak için verilmesini ifade etmektedir. Hematopoetik kök hücre transplantasyonu, dünya genelinde hematopoetik sistemin birçok konjenital ve edinilmiş hastalığın tedavisi için yaygın bir prosedür haline gelmiştir. Allojenik ve otolog HKHT, başka türlü tedavi edilemeyen lösemi, solid tümör, immün yetmezlik, hemoglobinopati ve metabolik hastalıklarda giderek artan sayıda hasta için terapötik bir seçenek haline gelmiştir.", "qas": [ { "question": "Hematopoetik kök hücre transplantasyonu neyi ifade etmektedir?", "id": 3651, "answers": [ { "text": "hematopoetik progenitör hücrelerin herhangi bir kaynaktan (örn.kemik iliği, periferik kan, göbek kordon kanı) veya donörden kemik iliğini yeniden oluşturmak için verilmesini", "answer_start": 41 } ] }, { "question": "Hematopoetik kök hücre transplantasyonu hangi sistemin hastalıklarının tedavisi için yaygın bir prosedür haline gelmiştir?", "id": 3652, "answers": [ { "text": "hematopoetik", "answer_start": 41 } ] }, { "question": "Hematopoetik kök hücreler hangi kaynaklardan alınabilir?", "id": 3653, "answers": [ { "text": "kemik iliği, periferik kan, göbek kordon kanı", "answer_start": 104 } ] }, { "question": "Hangi tip hastalıklar için allojenik ve otolog HKHT terapötik bir seçenek haline gelmiştir?", "id": 3654, "answers": [ { "text": "lösemi, solid tümör, immün yetmezlik, hemoglobinopati ve metabolik hastalıklarda", "answer_start": 462 } ] }, { "question": "Hematopoetik kök hücre transplantasyonu dünya genelinde ne tür hastalıkların tedavisi için yaygın bir prosedür haline gelmiştir?", "id": 3655, "answers": [ { "text": "konjenital ve edinilmiş", "answer_start": 319 } ] }, { "question": "Hematopoetik kök hücre transplantasyonunun amacı nedir?", "id": 3656, "answers": [ { "text": "kemik iliğini yeniden oluşturmak", "answer_start": 165 } ] }, { "question": "HKHT'nin iki ana tipi nedir?", "id": 3657, "answers": [ { "text": "Allojenik ve otolog", "answer_start": 406 } ] }, { "question": "Allojenik ve otolog HKHT hangi durumlarda terapötik bir seçenek olarak kullanılır?", "id": 3658, "answers": [ { "text": "başka türlü tedavi edilemeyen", "answer_start": 432 } ] }, { "question": "Allojenik ve otolog HKHT'nin kullanımındaki artış hangi hastalık gruplarında görülmektedir?", "id": 3659, "answers": [ { "text": "lösemi, solid tümör, immün yetmezlik, hemoglobinopati ve metabolik hastalıklarda", "answer_start": 462 } ] }, { "question": "Hematopoetik progenitör hücreler hangi sistemin bir parçasıdır?", "id": 3660, "answers": [ { "text": "hematopoetik", "answer_start": 41 } ] } ] }, { "context": "Kawasaki Hastalığı, etiyolojisi halen gizemini koruyan, orta çaplı damarları tutan, daha çok erken çocukluk döneminde görülen bir vaskülitik sendromdur. Klasik olarak ateş, eksudatif olmayan konjonktival konjesyon, mukokutanöz lezyonlar ve servikal lenfadenopati ile seyreden ve kendi kendini sınırlayan bir hastalıktır. İlk kez Japonya’da 1967 yılında 50 Japon çocukta tarif edilmiştir. Başlangıçta benign bir hastalık olduğu düşünülse de KH olan çocukların %20-25’inin otopsisinde koroner arter anevrizması ve anormalliklerinin görülmesi ile ciddiyeti anlaşılmıştır. Ülkemizde ilk kez 1976 yılında görülmüş olup, insidansı ve hastalığın seyri hakkında yeteri kadar veri bulunmamaktadır. Asya kökenlilerde daha sık olmak üzere tüm dünyada gözlenmektedir. Yıllık insidansı Japonya’da 67:100.000 iken, Amerika’da 18,1:100.000’dir. Japonya ve Asya’da daha sık görülen hastalık, özellikle altı ay ile beş yaş arasındaki çocuklarda görülür. Akut Febril Vaskülit, Infantil Poliarteritis Nodosa ve Mukokutanöz Lenf Nodu Sendromu olarak da adlandırılabilir. Çocukluk çağında Henoch Schonlein vaskülitinden sonra en sık görülen ikinci vaskülit nedenidir.", "qas": [ { "question": "Kawasaki Hastalığı hangi damarları tutar?", "id": 3661, "answers": [ { "text": "orta çaplı damarları", "answer_start": 56 } ] }, { "question": "Kawasaki Hastalığı en çok hangi dönemde görülür?", "id": 3662, "answers": [ { "text": "erken çocukluk döneminde", "answer_start": 93 } ] }, { "question": "Kawasaki Hastalığı ilk kez hangi ülkede ve ne zaman tarif edilmiştir?", "id": 3663, "answers": [ { "text": "Japonya", "answer_start": 329 } ] }, { "question": "Kawasaki Hastalığı olan çocukların otopsisinde hangi anormallikler görülmüştür?", "id": 3664, "answers": [ { "text": "koroner arter anevrizması", "answer_start": 483 } ] }, { "question": "Kawasaki Hastalığı Türkiye'de ilk kez ne zaman görülmüştür?", "id": 3665, "answers": [ { "text": "1976", "answer_start": 587 } ] }, { "question": "Kawasaki Hastalığı Asya kökenlilerde mi yoksa diğer bölgelerde mi daha sık görülmektedir?", "id": 3666, "answers": [ { "text": "Asya kökenlilerde daha sık", "answer_start": 689 } ] }, { "question": "Japonya'daki Kawasaki Hastalığı yıllık insidansı nedir?", "id": 3667, "answers": [ { "text": "67:100.000", "answer_start": 784 } ] }, { "question": "Kawasaki Hastalığı en sık hangi yaş grubunda görülür?", "id": 3668, "answers": [ { "text": "altı ay ile beş yaş arasındaki", "answer_start": 886 } ] }, { "question": "Kawasaki Hastalığının diğer adları nelerdir?", "id": 3669, "answers": [ { "text": "Akut Febril Vaskülit, Infantil Poliarteritis Nodosa ve Mukokutanöz Lenf Nodu Sendromu", "answer_start": 937 } ] }, { "question": "Kawasaki Hastalığı, çocukluk çağında en sık görülen kaçıncı vaskülit nedenidir?", "id": 3670, "answers": [ { "text": "ikinci", "answer_start": 1120 } ] } ] }, { "context": "SÜİ, efor sırasında, gülme, öksürme veya hapşırma ile oluşan karın içi basıncın artması sonucu, detrusor kontraksiyonu olmaksızın istemsiz idrar kaçırma olarak tanımlanabilir. Üriner inkontinans tanısı alan hastaların yaklaşık %50’si SÜİ’dir. SÜİ genç hastalarda en sık saptanan Üİ tipidir ve genellikle 45-49 yaş arasında görülür.", "qas": [ { "question": "SÜİ nasıl tanımlanır?", "id": 3671, "answers": [ { "text": "efor sırasında, gülme, öksürme veya hapşırma ile oluşan karın içi basıncın artması sonucu, detrusor kontraksiyonu olmaksızın istemsiz idrar kaçırma", "answer_start": 5 } ] }, { "question": "SÜİ hangi durumlarda meydana gelir?", "id": 3672, "answers": [ { "text": "efor sırasında, gülme, öksürme veya hapşırma", "answer_start": 5 } ] }, { "question": "SÜİ, hastaların ne kadarında görülür?", "id": 3673, "answers": [ { "text": "%50", "answer_start": 227 } ] }, { "question": "SÜİ en sık hangi yaş grubunda görülür?", "id": 3674, "answers": [ { "text": "45-49", "answer_start": 304 } ] }, { "question": "SÜİ genç hastalarda en sık görülen hangi tür üriner inkontinans tipidir?", "id": 3675, "answers": [ { "text": "en sık saptanan Üİ", "answer_start": 263 } ] }, { "question": "SÜİ'nin tanımı neye dayanır?", "id": 3676, "answers": [ { "text": "karın içi basıncın artması sonucu, detrusor kontraksiyonu olmaksızın", "answer_start": 61 } ] }, { "question": "SÜİ, hangi yaş aralığında en yaygın olarak tespit edilir?", "id": 3677, "answers": [ { "text": "45-49", "answer_start": 304 } ] }, { "question": "Stres üriner inkontinans hangi davranışlarla tetiklenir?", "id": 3678, "answers": [ { "text": "gülme, öksürme veya hapşırma", "answer_start": 21 } ] }, { "question": "SÜİ, kaçıncı yaş aralığında en çok görülür?", "id": 3679, "answers": [ { "text": "45-49", "answer_start": 304 } ] }, { "question": "SÜİ’nin oluşumunda detrusor kasılmasının rolü nedir?", "id": 3680, "answers": [ { "text": "detrusor kontraksiyonu olmaksızın", "answer_start": 96 } ] } ] }, { "context": "Acil ambulans hizmeti; kişinin hayatını tehdit eden durumlarda veya acil sağlık hizmetine ihtiyaç duyulan hallerde, hastanın mümkün olan en hızlı şekilde acil servise ulaştırılması ve bu ulaşım sürecinde olay yerinden başlayarak acil servise kadar süren yaşam desteğinin sağlandığı önemli bir toplum sağlığı hizmetidir. Halkın bu hizmeti kulanım oranı kişilerin sosyoekonomik şartlarına, sağlık hizmetlerine ulaşım süresine, yaşına ve geçirdiği kazanın veya hastalığının derecesine göre değişebilir. Acil servisler hastanelerin halka açılan pencereleridir ve hastanelerin toplumla ilişkisinin en fazla olduğu bölümlerdir. Başvuran hastaların çoğuna hızlı, doğru ve kesintisiz hizmet sunma zorunluluğu, acil tıp servislerin fiziksel yapı ve personel gücü bakımından diğer tıp alanlarından farklı olmasını gerektirmektedir. Kaliteli bir acil tıp hizmeti için fiziki şartları iyi bina, tıbbi donanım, kalifiye insan gücü yanında o bölgede acil servise başvuran hasta özelliklerinin de iyi biliniyor olması gerekir. Tüm bu ihtiyaçlar doğrultusunda acil tıbbın dünya genelinde ayrı bir klinik olarak tanımlanmasına yaklaşık kırk yıl önce başlanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Kanada ve Japonya bu konuda öncülük yapmışlardır. Türkiye’de acil tıbbın klinik olarak tanımlanması ise 25 yıl önce başlamıştır.", "qas": [ { "question": "Acil ambulans hizmeti nedir?", "id": 3681, "answers": [ { "text": "toplum sağlığı hizmetidir", "answer_start": 293 } ] }, { "question": "Acil ambulans hizmetinin kulanım oranı nelere göre değişebilir?", "id": 3682, "answers": [ { "text": "kişilerin sosyoekonomik şartlarına, sağlık hizmetlerine ulaşım süresine, yaşına ve geçirdiği kazanın veya hastalığının derecesine", "answer_start": 352 } ] }, { "question": "Acil servislerin hastanelerdeki rolü nedir?", "id": 3683, "answers": [ { "text": "toplumla ilişkisinin en fazla olduğu bölümler", "answer_start": 572 } ] }, { "question": "Acil tıp servislerin diğer tıp alanlarından farkı nedir?", "id": 3684, "answers": [ { "text": "fiziksel yapı ve personel gücü", "answer_start": 723 } ] }, { "question": "Kaliteli bir acil tıp hizmeti için neler gereklidir?", "id": 3685, "answers": [ { "text": "fiziki şartları iyi bina, tıbbi donanım, kalifiye insan gücü", "answer_start": 857 } ] }, { "question": "Acil tıbbın dünya genelinde ayrı bir klinik olarak tanımlanmasına ne zaman başlanmıştır?", "id": 3686, "answers": [ { "text": "kırk yıl önce", "answer_start": 1119 } ] }, { "question": "Acil tıbbın dünya genelinde ayrı bir klinik olarak tanımlanmasında hangi ülkeler öncülük yapmıştır?", "id": 3687, "answers": [ { "text": "Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Kanada ve Japonya", "answer_start": 1147 } ] }, { "question": "Türkiye'de acil tıbbın klinik olarak tanımlanması ne zaman başlamıştır?", "id": 3688, "answers": [ { "text": "25 yıl önce", "answer_start": 1297 } ] }, { "question": "Acil ambulans hizmeti nasıl önemli bir toplum sağlığı hizmetidir?", "id": 3689, "answers": [ { "text": "kişinin hayatını tehdit eden durumlarda veya acil sağlık hizmetine ihtiyaç duyulan hallerde, hastanın mümkün olan en hızlı şekilde acil servise ulaştırılması ve bu ulaşım sürecinde olay yerinden başlayarak acil servise kadar süren yaşam desteğinin sağlandığı", "answer_start": 23 } ] }, { "question": "Hastanelerin toplumla ilişkisinin en fazla olduğu bölüm hangisidir?", "id": 3690, "answers": [ { "text": "Acil servisler", "answer_start": 500 } ] } ] }, { "context": "Multipl skleroz (MS), öncelikle genç erişkinleri etkileyen merkezi sinir sisteminin (MSS) inflamatuvar, demiyelinizan ve aksonal dejenerasyonu ile seyreden kronik otoimmün bir hastalığıdır. 20-40 yaş arasında sıklığı artan bu hastalık; özellikle reprodüktif dönemdeki kadınlarda erkeklere kıyasla 3 kat daha sık görülür. Hastalığın tanımlanan birçok klinik alt tipi mevcuttur. Bu alt tipleri içinde %80 oranında relaps ve remisyonlarla seyreden multipl skleroz (RRMS) hastalığın en büyük bölümünü oluşturmaktadır. RRMS'li hastaların %50'si de 10-15 yıl içinde sekonder progresif MS formuna (SPMS) dönüşmektedir. Geriye kalan %15'inde ise başlangıçtan itibaren ilerleyici bir klinik gösteren primer progresif multipl skleroz (PPMS) formu görülmektedir.", "qas": [ { "question": "Multipl skleroz (MS) nedir?", "id": 3691, "answers": [ { "text": "kronik otoimmün bir hastalığıdır", "answer_start": 156 } ] }, { "question": "Multipl skleroz (MS) hangi yaş aralığında daha sık görülür?", "id": 3692, "answers": [ { "text": "20-40", "answer_start": 190 } ] }, { "question": "Multipl skleroz (MS) hangi cinsiyette daha yaygındır?", "id": 3693, "answers": [ { "text": "kadınlarda", "answer_start": 268 } ] }, { "question": "Multipl sklerozun (MS) en yaygın klinik alt tipi hangisidir?", "id": 3694, "answers": [ { "text": "relaps ve remisyonlarla seyreden multipl skleroz (RRMS)", "answer_start": 412 } ] }, { "question": "RRMS'li hastaların %50'si kaç yıl içinde SPMS formuna dönüşmektedir?", "id": 3695, "answers": [ { "text": "10-15", "answer_start": 543 } ] }, { "question": "Primer progresif multipl skleroz (PPMS) formu hangi hastalarda görülmektedir?", "id": 3696, "answers": [ { "text": "%15", "answer_start": 625 } ] }, { "question": "Multipl skleroz (MS) nasıl bir hastalıktır?", "id": 3697, "answers": [ { "text": "kronik otoimmün", "answer_start": 156 } ] }, { "question": "Multipl skleroz (MS) hastalığı en sık kimlerde görülür?", "id": 3698, "answers": [ { "text": "kadınlarda", "answer_start": 268 } ] }, { "question": "SPMS formuna dönüşme oranı nedir?", "id": 3699, "answers": [ { "text": "%50", "answer_start": 533 } ] }, { "question": "PPMS formu hastaların yüzde kaçında görülür?", "id": 3700, "answers": [ { "text": "%15", "answer_start": 625 } ] } ] }, { "context": "Gelişimsel kalça displazisi (GKD), ülkemizdeki insidansı göz önünde bulundurulduğunda halen istenilen başarıya ulaşılamamış önemli bir sağlık sorunudur. Tanımlama olarak oldukça geniş bir yelpazeyi kapsayan GKD’de, erken tanı ve tedavi anahtar rol oynamaktadır. GKD tedavisinde amaç konsantrik redüksiyon sağlanarak, asetabuler bozukluğun ve patolojik yapıların düzeltilmesi ile stabil ve uyumlu bir kalça eklemi sağlamaktır. Böylece erken dejeneratif artrit gelişimi engellenmiş olacaktır. Kalça ekleminin normal gelişme potansiyeli doğuşta en üst düzeydedir. Doğumdan 18 aya kadar olan dönemde kalçada olan bu mükemmel gelişme potansiyeli konservatif yöntemlere yanıtın oldukça iyi olmasını sağlamaktadır. Ancak bu dönemden sonra asetabulumun ve femur başının konservatif yöntemlere yanıtı yetersiz kalmakta ve ileride gelişebilecek rezidüel bir displazi ya da subluksasyon tehlikesiyle karşılaşılmaktadır.", "qas": [ { "question": "Gelişimsel kalça displazisi (GKD) nedir?", "id": 3701, "answers": [ { "text": "önemli bir sağlık sorunudur", "answer_start": 124 } ] }, { "question": "GKD'de erken tanı ve tedavi neden önemlidir?", "id": 3702, "answers": [ { "text": "anahtar rol oynamaktadır", "answer_start": 236 } ] }, { "question": "GKD tedavisinde amaç nedir?", "id": 3703, "answers": [ { "text": "stabil ve uyumlu bir kalça eklemi sağlamaktır", "answer_start": 379 } ] }, { "question": "Erken dejeneratif artrit gelişimi nasıl engellenir?", "id": 3704, "answers": [ { "text": "konsantrik redüksiyon sağlanarak", "answer_start": 283 } ] }, { "question": "Kalça ekleminin normal gelişme potansiyeli ne zaman en üst düzeydedir?", "id": 3705, "answers": [ { "text": "doğuşta", "answer_start": 534 } ] }, { "question": "Doğumdan sonraki hangi dönemde konservatif yöntemlere yanıt oldukça iyidir?", "id": 3706, "answers": [ { "text": "18 aya kadar", "answer_start": 570 } ] }, { "question": "Asetabulum ve femur başının konservatif yöntemlere yanıtı hangi dönemden sonra yetersiz kalmaktadır?", "id": 3707, "answers": [ { "text": "18 aya kadar olan", "answer_start": 570 } ] }, { "question": "İleride gelişebilecek hangi tehlikelerden bahsedilmektedir?", "id": 3708, "answers": [ { "text": "rezidüel bir displazi ya da subluksasyon", "answer_start": 835 } ] }, { "question": "GKD tedavisinde amaçlanan sonuç nedir?", "id": 3709, "answers": [ { "text": "stabil ve uyumlu bir kalça eklemi", "answer_start": 379 } ] }, { "question": "GKD'nin ülkemizdeki durumu nedir?", "id": 3710, "answers": [ { "text": "halen istenilen başarıya ulaşılamamış önemli bir sağlık sorunudur", "answer_start": 86 } ] } ] }, { "context": "Ektopik gebelik, fertilize olmuş ovumun blastokist evresinde uterus dışında, sıklıkla fallop tüplerinde (%98) implante olması olarak tanımlanmaktadır. Bunun dışında ektopik gebeliğin ekstrauterin lokalizasyonlarda; servikal, interstisial, abdominal, ovaryan, intraligamenter, histerotomi skar gebeliği ve nadir de olsa görülen heterotopic (hem intrauterin hem de extrauterin) olma olasılığı mevcuttur. Son yıllarda, ektopik gebelik görülme sıklığında artış izlenmektedir. 20 yüzyılın ortalarına doğru ektopik gebeliğin prevalansı her 20/1000 gebelik olarak hesaplanmıştır. Yani konsepsiyonların yaklaşık %2'si ektopik gebeliktir. Birinci trimesterde; vaginal kanama ve karın ağrısı ile acil servise başvuran gebeler arasında ektopik gebelik prevalansı %6-16 arasında değişmektedir.", "qas": [ { "question": "Ektopik gebelik nasıl tanımlanmaktadır?", "id": 3711, "answers": [ { "text": "fertilize olmuş ovumun blastokist evresinde uterus dışında, sıklıkla fallop tüplerinde (%98) implante olması", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "Ektopik gebeliğin en sık görüldüğü yer neresidir?", "id": 3712, "answers": [ { "text": "fallop tüpleri", "answer_start": 86 } ] }, { "question": "Ektopik gebeliğin nadir de olsa görülen türü hangisidir?", "id": 3713, "answers": [ { "text": "heterotopic", "answer_start": 327 } ] }, { "question": "20. yüzyılın ortalarında ektopik gebeliğin prevalansı nedir?", "id": 3714, "answers": [ { "text": "her 20/1000 gebelik", "answer_start": 530 } ] }, { "question": "Konsepsiyonların yaklaşık yüzde kaçı ektopik gebeliktir?", "id": 3715, "answers": [ { "text": "%2", "answer_start": 604 } ] }, { "question": "Birinci trimesterde acil servise başvuran gebelerde ektopik gebelik prevalansı nedir?", "id": 3716, "answers": [ { "text": "%6-16", "answer_start": 752 } ] }, { "question": "Ektopik gebeliğin ekstrauterin lokalizasyonları nelerdir?", "id": 3717, "answers": [ { "text": "servikal, interstisial, abdominal, ovaryan, intraligamenter, histerotomi skar gebeliği", "answer_start": 215 } ] }, { "question": "Ektopik gebeliğin görülme sıklığında son yıllarda nasıl bir değişiklik olmuştur?", "id": 3718, "answers": [ { "text": "artış", "answer_start": 451 } ] }, { "question": "Ektopik gebelik genellikle hangi trimesterde vaginal kanama ve karın ağrısı ile acil servise başvuranlarda görülür?", "id": 3719, "answers": [ { "text": "Birinci trimester", "answer_start": 630 } ] }, { "question": "Ektopik gebeliğin nadir görülen türü nedir?", "id": 3720, "answers": [ { "text": "heterotopic", "answer_start": 327 } ] } ] }, { "context": "Akut pankreatit pankreasta inaktif halde bulunan enzimlerin çeşitli nedenlerle aktif hale gelerek pankreası otodijesyona uğratmaları sonucu gelişen, şiddetli karın ağrısı ile kendini gösteren, lokal ve sistemik komplikasyonları olan mortalite ve morbiditesi ile yüksek inflamatuar bir hastalıktır. Son yıllarda teşhis ve tedavi olanaklarının artması ile mortalite azalmaktadır. Ağır pankreatitli hastaların %70-80’i hafif seyirliyken, %20-30’luk bölümü ağır seyretmektedir. Ağır seyirli pankreatiti erken dönemde saptamak için çok fazla skorlama sistemi geliştirilmiştir. Ancak bunlar çok sayıda parametre içerdiğinden ağır seyirli hastaları erken saptamakta yeterince elverişli değildir.", "qas": [ { "question": "Akut pankreatit nasıl bir hastalıktır?", "id": 3721, "answers": [ { "text": "inflamatuar", "answer_start": 269 } ] }, { "question": "Akut pankreatit nasıl gelişir?", "id": 3722, "answers": [ { "text": "pankreasta inaktif halde bulunan enzimlerin çeşitli nedenlerle aktif hale gelerek pankreası otodijesyona uğratmaları sonucu", "answer_start": 16 } ] }, { "question": "Akut pankreatit hangi belirti ile kendini gösterir?", "id": 3723, "answers": [ { "text": "şiddetli karın ağrısı", "answer_start": 149 } ] }, { "question": "Son yıllarda akut pankreatit ile ilgili ne tür bir gelişme yaşanmıştır?", "id": 3724, "answers": [ { "text": "mortalite azalmaktadır", "answer_start": 354 } ] }, { "question": "Ağır pankreatitli hastaların yüzde kaçı hafif seyirlidir?", "id": 3725, "answers": [ { "text": "%70-80", "answer_start": 407 } ] }, { "question": "Ağır pankreatitli hastaların yüzde kaçı ağır seyretmektedir?", "id": 3726, "answers": [ { "text": "%20-30", "answer_start": 435 } ] }, { "question": "Ağır seyirli pankreatiti erken dönemde saptamak için ne geliştirilmiştir?", "id": 3727, "answers": [ { "text": "skorlama sistemi", "answer_start": 537 } ] }, { "question": "Ağır seyirli pankreatiti erken saptamak neden zor olabilir?", "id": 3728, "answers": [ { "text": "çok sayıda parametre içerdiğinden", "answer_start": 585 } ] }, { "question": "Akut pankreatitte hangi tür komplikasyonlar görülebilir?", "id": 3729, "answers": [ { "text": "lokal ve sistemik", "answer_start": 193 } ] }, { "question": "Akut pankreatit ile ilgili son yıllarda yaşanan gelişme nedir?", "id": 3730, "answers": [ { "text": "mortalite azalmaktadır", "answer_start": 354 } ] } ] }, { "context": "Bel ağrısı (BA), 12. kosta ile inferior gluteal bölge arasında lokalize olan ağrı şeklinde tanımlanabilmektedir. İnsanların %70-90’lık kısmının yaşamının herhangi bir döneminde en az bir kez BA yaşadıkları gözlenmiştir. Akut BA olgularının %75-85’i ilk akut atak sırasında, 6-8 hafta içerisinde herhangi bir tedaviye gerek kalmadan iyileşebilmelerine rağmen, %38’lik bir kısmında bir yıl içinde ikinci atak, subakut BA olanların %41’inde ve kronik BA olanların %81’inde aynı yıl içinde yeni akut atak ortaya çıkabilmektedir. Acil servise başvuran BA’lar, genel olarak yaşamı tehdit etmese de gelişmiş ve özellikle endüstrileşmiş toplumlarda, iş gücü kaybı ve tedavi masrafları sebebiyle önemli bir sorundur. BA, tüm dünyada, üst solunum yolu enfeksiyonlarından sonra ikinci sırada yer almaktadır. Tüm insanların yaklaşık %80’i hayatının bir döneminde bir süre de olsa BA çekmektedir. Her yıl toplumun %2-5’i BA nedeniyle hastaneye başvurmaktadır. ABD’de her yıl yaklaşık 2,6 milyon kişi BA sebebiyle acil servislere başvurmaktadır.", "qas": [ { "question": "Bel ağrısı (BA) nasıl tanımlanabilmektedir?", "id": 3731, "answers": [ { "text": "12. kosta ile inferior gluteal bölge arasında lokalize olan ağrı şeklinde", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "İnsanların yaşamının herhangi bir döneminde BA yaşama oranı nedir?", "id": 3732, "answers": [ { "text": "%70-90", "answer_start": 124 } ] }, { "question": "Akut BA olgularının ne kadarı ilk akut atak sırasında iyileşir?", "id": 3733, "answers": [ { "text": "%75-85", "answer_start": 240 } ] }, { "question": "Akut BA yaşayanların yüzde kaçında bir yıl içinde ikinci atak görülmektedir?", "id": 3734, "answers": [ { "text": "%38", "answer_start": 359 } ] }, { "question": "Kronik BA olanların yüzde kaçında aynı yıl içinde yeni akut atak ortaya çıkabilir?", "id": 3735, "answers": [ { "text": "%81", "answer_start": 461 } ] }, { "question": "Acil servise başvuran BA'lar endüstrileşmiş toplumlarda, neden önemli bir sorundur?", "id": 3736, "answers": [ { "text": "iş gücü kaybı ve tedavi masrafları sebebiyle", "answer_start": 642 } ] }, { "question": "BA, dünya genelinde hangi hastalıktan sonra ikinci sırada yer almaktadır?", "id": 3737, "answers": [ { "text": "üst solunum yolu enfeksiyonlarından", "answer_start": 725 } ] }, { "question": "Tüm insanların yaklaşık yüzde kaçı hayatının bir döneminde BA çekmektedir?", "id": 3738, "answers": [ { "text": "%80", "answer_start": 821 } ] }, { "question": "Her yıl toplumun yüzde kaçı BA nedeniyle hastaneye başvurmaktadır?", "id": 3739, "answers": [ { "text": "%2-5", "answer_start": 901 } ] }, { "question": "ABD’de her yıl yaklaşık kaç kişi BA sebebiyle acil servislere başvurmaktadır?", "id": 3740, "answers": [ { "text": "2,6 milyon", "answer_start": 971 } ] } ] }, { "context": "Graves oftalmopati (GO), altta yatan nedenlerin halen açıklanmaya devam edildiği otoimmün inflamatuvar bir hastalık tanımlanmaktadır. Göz tutulumu sıklıkla hipertiroidi ile birlikte seyretmekte, ötiroidi veya kronik otoimmün tiroidite bağlı hipotroidi (Hashimoto tiroiditi) durumlarında da görülebilmektedir. Graves hastalarında oftalmopati sıklığı %25-50 oranında olup tek ya da çift taraflı tutulum gösterebilmektedir. Graves oftalmopati patogenezinde tiroid ve orbital dokuya ait ortak bir otoantijenin, lenfositleri uyararak meydana getirdiği inflamasyonun orbita dokusunda genişlemeye neden olduğu düşünülmektedir. Hastalarının çoğunluğunda hafif, kendini sınırlayan bir oküler tutulum görülmesine rağmen; %3-7’sinde optik nöropati, korneanın açıkta kalması gibi nedenlere bağlı olarak ciddi görme bozuklukları meydana gelebilmektedir.", "qas": [ { "question": "Graves oftalmopati (GO) nasıl tanımlanmaktadır?", "id": 3741, "answers": [ { "text": "otoimmün inflamatuvar bir hastalık", "answer_start": 81 } ] }, { "question": "Göz tutulumu Graves oftalmopati (GO) durumunda hangi hastalıkla birlikte görülebilir?", "id": 3742, "answers": [ { "text": "hipertiroidi", "answer_start": 156 } ] }, { "question": "Graves hastalarında oftalmopati sıklığı nedir?", "id": 3743, "answers": [ { "text": "%25-50", "answer_start": 349 } ] }, { "question": "Graves oftalmopati patogenezinde hangi mekanizma düşünülmektedir?", "id": 3744, "answers": [ { "text": "inflamasyonun orbita dokusunda genişlemeye", "answer_start": 547 } ] }, { "question": "Graves oftalmopatisi olan hastaların çoğunluğunda oküler tutulum nasıl seyreder?", "id": 3745, "answers": [ { "text": "hafif", "answer_start": 646 } ] }, { "question": "Graves oftalmopatisinde ciddi görme bozuklukları hangi durumlarda meydana gelebilir?", "id": 3746, "answers": [ { "text": "optik nöropati", "answer_start": 722 } ] }, { "question": "Graves oftalmopatinin görüldüğü diğer tiroid rahatsızlığı nedir?", "id": 3747, "answers": [ { "text": "Hashimoto tiroiditi", "answer_start": 253 } ] }, { "question": "Graves hastalarında oftalmopati tutulum şekli nasıldır?", "id": 3748, "answers": [ { "text": "tek ya da çift taraflı", "answer_start": 370 } ] }, { "question": "Graves oftalmopatinin patogenezinde neyin inflamasyona neden olduğu düşünülmektedir?", "id": 3749, "answers": [ { "text": "orbita dokusunda genişlemeye", "answer_start": 561 } ] }, { "question": "Graves oftalmopatide ciddi görme bozuklukları hangi oranlarda ortaya çıkabilir?", "id": 3750, "answers": [ { "text": "%3-7", "answer_start": 711 } ] } ] }, { "context": "Ürolitiazis (üriner sistem taş hastalığı) bulunan kişiler gündelik üroloji pratiğinin önemli bir kısmını oluşturmakla birlikte bir insanın hayatı boyunca üriner sistem taş hastalığı ile karşılaşma ihtimalinin %10-15 olduğu bildirilmiştir. Dünya genelindeki yaygınlığına bakıldığında özellikle pediatrik taş hastalığı Türkiye’de, Pakistan’da ve bazı Güney Asya, Afrika ve Güney Amerika ülkelerinde endemik olduğu görülmektedir ve doğuya, güneye gidildikçe insidansı artmaktadır. Özellikle pediatrik ürolitiyazis gelişmekte olan ve gelişmiş ülkeler arasında geniş varyasyon göstermekte olup prevalansı sırasıyle %5-15, %1-5 arasındadır. Mevcut güncel çalışmalar pediatrik taş hastalığı insidansının ve prevalansının gelişmekte olan ülkelerin yanı sıra batı ülkelerinde de giderek arttığını ortaya koymaktadır. Bu hastalıkla en iyi biçimde başa çıkılabilmesi için tanı ve tedavinin modern ilkeleri hakkında bilgi sahibi olunması ve taş oluşumunda etiyolojik faktörlerin ve metabolik risk değerlendirmesinin nasıl yürütüleceği konusunda temel bir anlayış kazanılması gerekmektedir. Erişkinlerle kıyaslandığında özellikle çocuklarda taş oluşumu anatomik ve metabolik anormallikler veya enfeksiyöz hastalıklarla daha sık birliktelik göstermekte ve yüksek oranda rekürrens riski vardır.", "qas": [ { "question": "Ürolitiazis'in Türkçe isimlendirmesi nedir?", "id": 3751, "answers": [ { "text": "üriner sistem taş hastalığı", "answer_start": 13 } ] }, { "question": "Bir insanın hayatı boyunca üriner sistem taş hastalığı ile karşılaşma ihtimali nedir?", "id": 3752, "answers": [ { "text": "%10-15", "answer_start": 209 } ] }, { "question": "Pediatrik taş hastalığının endemik olduğu bölgeler hangileridir?", "id": 3753, "answers": [ { "text": "Türkiye’de, Pakistan’da ve bazı Güney Asya, Afrika ve Güney Amerika ülkelerinde", "answer_start": 317 } ] }, { "question": "Pediatrik ürolitiyazis insidansı neye göre artmaktadır?", "id": 3754, "answers": [ { "text": "doğuya, güneye gidildikçe insidansı artmaktadır", "answer_start": 429 } ] }, { "question": "Pediatrik ürolitiyazis prevalansı gelişmekte olan ülkelerde ne kadardır?", "id": 3755, "answers": [ { "text": "%5-15", "answer_start": 610 } ] }, { "question": "Pediatrik taş hastalığı insidansı ve prevalansı hangi ülkelerde artmaktadır?", "id": 3756, "answers": [ { "text": "gelişmekte olan ülkelerin yanı sıra batı ülkelerinde", "answer_start": 714 } ] }, { "question": "Taş hastalığıyla başa çıkabilmek için ne hakkında bilgi sahibi olunmalıdır?", "id": 3757, "answers": [ { "text": "tanı ve tedavinin modern ilkeleri", "answer_start": 861 } ] }, { "question": "Çocuklarda taş oluşumu hangi durumlarla daha sık birliktelik göstermektedir?", "id": 3758, "answers": [ { "text": "anatomik ve metabolik anormallikler veya enfeksiyöz hastalıklarla", "answer_start": 1140 } ] }, { "question": "Çocuklarda taş oluşumu hangi riskle ilişkilidir?", "id": 3759, "answers": [ { "text": "rekürrens", "answer_start": 1256 } ] }, { "question": "Erişkinlerle kıyaslandığında çocuklarda taş oluşumu hangi faktörlerle daha sık ilişkilidir?", "id": 3760, "answers": [ { "text": "anatomik ve metabolik anormallikler veya enfeksiyöz hastalıklarla", "answer_start": 1140 } ] } ] }, { "context": "Metal dökümde metali veya alaşımı eritmek için kullanılan ısı ve çeşitli kimyasallar etkisiyle açığa çıkan katı (kum, filtre tozu, metal vb.), sıvı (kimyasal, boya, yağ vb.) ve gaz (metal dumanı, CO vb.) atıklar nedeniyle, solunum yollarında irritasyon ve sonraki dönemde inflamasyon meydana gelebilir. İnflamasyonun en iyi göstergesinin bronşiyal biyopsi materyallerinde inflamatuvar hücrelerinin tayini olmasına rağmen, özellikle son yıllarda invazif olmaması ve kolay uygulanabilmesi nedeniyle soluk havasındaki nitrik oksit düzeyinin incelenmesi, bilim dünyasında ilgi uyandırmış ve birçok araştırmaya konu olmuştur. Nitrik oksit, hem erken dönemde irritasyona yanıt olarak hem de kronik maruziyette inflamatuvar hücrelerden salınarak soluk havasında yükselmektedir.", "qas": [ { "question": "Metal dökümde kullanılan ısı ve kimyasalların açığa çıkardığı atıklar nelerdir?", "id": 3761, "answers": [ { "text": "katı (kum, filtre tozu, metal vb.), sıvı (kimyasal, boya, yağ vb.) ve gaz (metal dumanı, CO vb.)", "answer_start": 107 } ] }, { "question": "Metal döküm sırasında açığa çıkan atıklar solunum yollarında hangi etkilere yol açabilir?", "id": 3762, "answers": [ { "text": "irritasyon", "answer_start": 242 } ] }, { "question": "İnflamasyonun en iyi göstergesi nedir?", "id": 3763, "answers": [ { "text": "inflamatuvar hücrelerinin tayini", "answer_start": 372 } ] }, { "question": "Son yıllarda inflamasyonun incelenmesi için hangi yöntem ilgi uyandırmıştır?", "id": 3764, "answers": [ { "text": "soluk havasındaki nitrik oksit düzeyinin incelenmesi", "answer_start": 497 } ] }, { "question": "Nitrik oksit soluk havasında ne zaman yükselmektedir?", "id": 3765, "answers": [ { "text": "kronik maruziyet", "answer_start": 685 } ] }, { "question": "İnflamasyonun incelenmesinde nitrik oksit düzeyinin önemi nedir?", "id": 3766, "answers": [ { "text": "invazif olmaması ve kolay uygulanabilmesi nedeniyle soluk havasındaki nitrik oksit düzeyinin incelenmesi, bilim dünyasında ilgi uyandırmış ve birçok araştırmaya konu olmuştur", "answer_start": 445 } ] }, { "question": "Bronşiyal biyopsi materyallerinde neyin tayini inflamasyonun en iyi göstergesidir?", "id": 3767, "answers": [ { "text": "inflamatuvar hücrelerinin", "answer_start": 372 } ] }, { "question": "Metal döküm sırasında hangi tür atıklar solunum yollarını etkileyebilir?", "id": 3768, "answers": [ { "text": "katı (kum, filtre tozu, metal vb.), sıvı (kimyasal, boya, yağ vb.) ve gaz (metal dumanı, CO vb.)", "answer_start": 107 } ] }, { "question": "Nitrik oksit hangi durumlarda inflamatuvar hücrelerden salınarak soluk havasında yükselir?", "id": 3769, "answers": [ { "text": "kronik maruziyet", "answer_start": 685 } ] }, { "question": "İnflamasyonun bronşiyal biyopsi yerine soluk havasından incelenmesinin avantajı nedir?", "id": 3770, "answers": [ { "text": "invazif olmaması ve kolay uygulanabilmesi", "answer_start": 445 } ] } ] }, { "context": "Dokunun oksijen ve diğer metabolitlere olan ihtiyaçlarının dolaşım tarafından sağlanamaması ve bu süreçte oluşan atık ürünlerin yine dolaşım tarafından uzaklaştırılamaması iskemi olarak tanımlanır. İskemi, inmede, kardiyak ve bağırsak infarktüsünde olduğu gibi akut veya kladikasyoda olduğu gibi kronik olabilir. Bir organı besleyen kan akımındaki azalma geri dönüşümlü veya dönüşümsüz bir şekilde hücre zedelenmesine sebep olur. İskemik hasarın boyutu hipoksinin derinliğine ve şiddetine bağlıdır. İskemiye bağlı doku hasarında hücresel enerji depolarının boşalması ve toksik metabolitlerin birikmesi hücre ölümüne yol açar. İskemi oluşmuş dokudaki kan dolaşımının ilaçlarla veya mekanik müdahalelerle yeniden sağlanmasına reperfüzyon denir. İskemi sonrası kan akımının tekrar başlaması paradoksal olarak iskeminin oluşturduğu hasarı artırır ve iskemik dokularda iskeminin oluşturduğu hasardan daha fazla hasara yol açabilir. İskemi ve reperfüzyon (İR) periyotlarından oluşan bu zararlı etkilerin tümü İR hasarı olarak adlandırılır.", "qas": [ { "question": "İskemi nedir?", "id": 3771, "answers": [ { "text": "", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "İskemi hangi durumlarda akut olabilir?", "id": 3772, "answers": [ { "text": "Dokunun oksijen ve diğer metabolitlere olan ihtiyaçlarının dolaşım tarafından sağlanamaması ve bu süreçte oluşan atık ürünlerin yine dolaşım tarafından uzaklaştırılamaması", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "İskemi hangi durumlarda kronik olabilir?", "id": 3773, "answers": [ { "text": "kladikasyoda", "answer_start": 271 } ] }, { "question": "Bir organı besleyen kan akımındaki azalma neye sebep olur?", "id": 3774, "answers": [ { "text": "hücre zedelenmesi", "answer_start": 398 } ] }, { "question": "İskemik hasarın boyutu neye bağlıdır?", "id": 3775, "answers": [ { "text": "hipoksinin derinliğine ve şiddetine", "answer_start": 453 } ] }, { "question": "İskemik hasarda hücre ölümüne yol açan etkenler nelerdir?", "id": 3776, "answers": [ { "text": "hücresel enerji depolarının boşalması ve toksik metabolitlerin birikmesi", "answer_start": 529 } ] }, { "question": "Reperfüzyon nedir?", "id": 3777, "answers": [ { "text": "İskemi oluşmuş dokudaki kan dolaşımının ilaçlarla veya mekanik müdahalelerle yeniden sağlanmasına", "answer_start": 626 } ] }, { "question": "Kan akımının tekrar başlaması iskemik hasarı nasıl etkiler?", "id": 3778, "answers": [ { "text": "artırır ve iskemik dokularda iskeminin oluşturduğu hasardan daha fazla hasara", "answer_start": 835 } ] }, { "question": "İskeminin zararlı etkileri nasıl adlandırılır?", "id": 3779, "answers": [ { "text": "İR hasarı", "answer_start": 1003 } ] }, { "question": "İskemi ve reperfüzyon periyotlarından oluşan zararlı etkilerin adı nedir?", "id": 3780, "answers": [ { "text": "İR hasarı", "answer_start": 1003 } ] } ] }, { "context": "Hashimoto tiroiditi otoimmun bir hastalık olup toplumda görülen hipotiroidinin en sık sebebidir. Kronik lenfositik tiroidit veya otoimmun tiroidit olarak da adlandırılan bu hastalık en sık orta yaş grubunda olmak üzere her yaş grubunda görülebilir. Genel populasyonun %2’sinden fazlasında görülen Hashimoto tiroiditi kadınlarda erkeklerden daha sıktır. Genellikle asemptomatik seyreden bu hastalık şu şekillerde prezante olabilir: ötroidi ve guatr, subklinik hipotiroidi, adolesan guatr. Hipotiroidik hastalardaki en belirgin şikayetler; cilt kuruması, hafızada zayıflama, düşünce yavaşlaması, kas güçsüzlüğü, halsizlik, kas krampları, soğuk intoleransı, gözlerde şişlik, kabızlık, ses kabalaşması, depresyon, eklem ağrıları, menstrüel düzensizlikler olarak tespit edilmiştir. Hipotiroidi ile endotel disfonksiyonu arasındaki ilişki ise hormon replasman tedavisinden sonra endotele bağlı vazodilatasyonun iyileşmesiyle gösterilmiştir. Bu ilişki sadece tiroid hormonlarının direkt etkisi dışında aynı zamanda yüksek serum lipit seviyeleri, Hashimoto tiroiditindeki otoimmünite ve birtakım inflamasyon markerları ile de ilşkili olabilir.", "qas": [ { "question": "Hashimoto tiroiditi nedir?", "id": 3781, "answers": [ { "text": "otoimmun bir hastalık", "answer_start": 20 } ] }, { "question": "Hashimoto tiroiditi hangi yaş grubunda görülür?", "id": 3782, "answers": [ { "text": "orta", "answer_start": 189 } ] }, { "question": "Hashimoto tiroiditi kadınlarda mı erkeklerde mi daha sık görülür?", "id": 3783, "answers": [ { "text": "kadınlarda", "answer_start": 317 } ] }, { "question": "Hipotiroidik hastalardaki en belirgin şikayetler nelerdir?", "id": 3784, "answers": [ { "text": "cilt kuruması, hafızada zayıflama, düşünce yavaşlaması, kas güçsüzlüğü, halsizlik, kas krampları, soğuk intoleransı, gözlerde şişlik, kabızlık, ses kabalaşması, depresyon, eklem ağrıları, menstrüel düzensizlikler", "answer_start": 538 } ] }, { "question": "Hipotiroidi ile endotel disfonksiyonu arasındaki ilişki nasıl gösterilmiştir?", "id": 3785, "answers": [ { "text": "endotele bağlı vazodilatasyonun iyileşmesi", "answer_start": 873 } ] }, { "question": "Hashimoto tiroiditi hangi başka isimlerle de adlandırılmaktadır?", "id": 3786, "answers": [ { "text": "Kronik lenfositik tiroidit veya otoimmun tiroidit", "answer_start": 97 } ] }, { "question": "Hashimoto tiroiditi genel populasyonun yüzde kaçında yaygındır?", "id": 3787, "answers": [ { "text": "%2’sinden fazlasında", "answer_start": 268 } ] }, { "question": "Hashimoto tiroiditi hastalığı genellikle nasıl seyreder?", "id": 3788, "answers": [ { "text": "asemptomatik", "answer_start": 364 } ] }, { "question": "Hipotiroidi ile endotel disfonksiyonu arasındaki ilişki dışında başka hangi faktörlerle ilişkili olabilir?", "id": 3789, "answers": [ { "text": "yüksek serum lipit seviyeleri, Hashimoto tiroiditindeki otoimmünite ve birtakım inflamasyon markerları", "answer_start": 1008 } ] }, { "question": "Hashimoto tiroiditi hastalığının prezante olma şekilleri nelerdir?", "id": 3790, "answers": [ { "text": "ötroidi ve guatr, subklinik hipotiroidi, adolesan guatr", "answer_start": 431 } ] } ] }, { "context": "Kronik otitis media(KOM); kulak zarı perforasyonu, kulak akıntısı ve işitme kaybı ile karakterize, 3 aydan daha uzun süren ve medikal tedavi ile tamamen düzelmeyen orta kulaktaki enflamatuar bir süreçtir. KOM ülkemiz ve dünya çapında sık görülen bir hastalık olmasına rağmen; kulak hastalıklarının neden kronik hale geldiğini açıklamaya yönelik bir çok teori ortaya atılmıştır. Şuçlanan faktörler arasında genetik, çevresel ve kraniofasial anatomik faktörler yer almaktadır. Kronik süreci başlatmada bu faktörlerin bir çoğu bir arada bulunabileceği gibi, hastalığın progresyonunda her biri bağımsız olarak da yer alabilmektedir. Kraniofasial anatomik yapılar KOM etyopatogenezinde önemli yer tutmaktadır. Kraniofasial yapılar ile ilgili en çok çalışılan ve suçlanan yapılar östaki tüpü ve mastoid hücrelerdir. Östaki tüpünün üç ana işlevi mevcuttur. Bunlar, orta kulağı havalandırma(ventilasyon), orta kulaktaki sekresyonların atılmasını sağlamak(drenaj) ve orta kulağı nazofaringeal sekresyonlar ve patojenlerden korumak(proteksiyon) olarak sayılabilir. Mastoid hücre sistemi ise, mukoza yüzey alanını arttırarak gaz değişimi ve transferinde rol oynar. Orta kulak, mastoid ve östaki tüpü bir arada tek bir sistem gibi çalışarak orta kulaktaki basıncın dengelenmesini sağlarlar.", "qas": [ { "question": "Kronik otitis media (KOM) nedir?", "id": 3791, "answers": [ { "text": "orta kulaktaki enflamatuar bir süreçtir", "answer_start": 164 } ] }, { "question": "KOM'un temel belirtileri nelerdir?", "id": 3792, "answers": [ { "text": "kulak zarı perforasyonu, kulak akıntısı ve işitme kaybı", "answer_start": 26 } ] }, { "question": "KOM ne kadar süren bir hastalıktır?", "id": 3793, "answers": [ { "text": "3 aydan daha uzun", "answer_start": 99 } ] }, { "question": "KOM neyle tamamen düzelmez?", "id": 3794, "answers": [ { "text": "medikal tedavi", "answer_start": 126 } ] }, { "question": "KOM'a neden olan faktörler arasında neler sayılmaktadır?", "id": 3795, "answers": [ { "text": "genetik, çevresel ve kraniofasial anatomik faktörler", "answer_start": 406 } ] }, { "question": "KOM etyopatogenezinde önemli yer tutan anatomik yapılar nelerdir?", "id": 3796, "answers": [ { "text": "östaki tüpü ve mastoid hücreler", "answer_start": 774 } ] }, { "question": "Östaki tüpünün hangi işlevleri bulunmaktadır?", "id": 3797, "answers": [ { "text": "orta kulağı havalandırma(ventilasyon), orta kulaktaki sekresyonların atılmasını sağlamak(drenaj) ve orta kulağı nazofaringeal sekresyonlar ve patojenlerden korumak(proteksiyon)", "answer_start": 858 } ] }, { "question": "Mastoid hücre sistemi hangi görevi yerine getirir?", "id": 3798, "answers": [ { "text": "gaz değişimi ve transferinde", "answer_start": 1114 } ] }, { "question": "Orta kulak, mastoid ve östaki tüpü nasıl bir sistem gibi çalışır?", "id": 3799, "answers": [ { "text": "tek bir sistem", "answer_start": 1199 } ] }, { "question": "KOM'un dünyada yaygın bir hastalık olmasına rağmen neyin açıklanması için teoriler ortaya atılmıştır?", "id": 3800, "answers": [ { "text": "kulak hastalıklarının neden kronik hale geldiğini", "answer_start": 276 } ] } ] }, { "context": "Meme kanseri kadınlar arasında en sık görülen kanser tipi olup kadınlarda kanserden ölümlerin yaklaşık üçte birini oluşturmaktadır. Son yüzyılda meme kanserinin cerrahi tedavisinde sırasıyla; radikal mastektomi, modifiye radikal mastektomi ve son olarak da meme koruyucu cerrahi/MKC yönünde tercih edilir olmuştur. Fisher ve arkadaşları tarafından geniş serili prospektif randomize çalışmalarında MKC’nin mastektomi kadar sağkalım ve yerel kontrol sağladığı gösterilmiştir. MKC ilk tanımlandığında kadranektomi gibi kanserli doku ile birlikte geniş bir sağlam doku eksizyonu önerilirken günümüzde kanserli doku ile birlikte az miktarda sağlam dokunun çıkarılmasını içeren lumpektominin yeterli olduğu kabul edilmektedir. MKC’de onkolojik cerrahi sınırın tümörden uzaklığı giderek azalmıştır. Önceleri lumpektomide tümöre 10 mm’lik cerrahi sınırın negatif olmasının onkolojik olarak güvenli olacağı düşünülürken; 2015 yılında yayınlanan St. Gallen konsensusunda invaziv meme kanseri için, lumpektomi materyalindeki mürekkeple boyalı sınırda tümör hücresi olmaması onkolojik olarak yeterli kabul edilmiştir (3). Meme koruyucu cerrahide cerrahi sınırın giderek azalması pratik uygulamada bazı onkolojik sorunları da beraberinde getirmiştir. Bunlardan en önemlisi onkolojik temiz cerrahi sınırın sağlanmasıdır. Parafin blok ile yapılan son patolojik değerlendirmede, cerrahi sınırda tümör hücresi saptanması durumu (pozitif cerrahi sınır) lokal tümor nüksü ve düşük sağ kalım oranı gibi onkolojik olarak kabul edilemez sonuçlara yol açmaktadır (4). Benzer sonuçlar Schnitt SJ ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmadada gösterilmiş, MKC yapılan hastalarda cerrahi sınırdaki pozitifliğin aynı memede tümör nüksünde artma ve sağ kalım oranlarında azalma ile ilişkili olduğu belirtilmiştir.", "qas": [ { "question": "Meme kanseri kadınlar arasında nasıl bir kanser tipidir?", "id": 3801, "answers": [ { "text": "en sık görülen", "answer_start": 31 } ] }, { "question": "Kadınlarda kanserden ölümlerin ne kadarı meme kanseri nedeniyle olmaktadır?", "id": 3802, "answers": [ { "text": "yaklaşık üçte birini", "answer_start": 94 } ] }, { "question": "Meme kanserinin cerrahi tedavisinde hangi yöntemler sırasıyla tercih edilmiştir?", "id": 3803, "answers": [ { "text": "radikal mastektomi, modifiye radikal mastektomi", "answer_start": 192 } ] }, { "question": "MKC’nin mastektomi kadar sağkalım ve yerel kontrol sağladığı kimler tarafından gösterilmiştir?", "id": 3804, "answers": [ { "text": "Fisher ve arkadaşları", "answer_start": 315 } ] }, { "question": "MKC ilk tanımlandığında hangi yöntemle birlikte geniş bir sağlam doku eksizyonu önerilmiştir?", "id": 3805, "answers": [ { "text": "kadranektomi", "answer_start": 498 } ] }, { "question": "Lumpektomide cerrahi sınırın kaç mm’lik olması onkolojik olarak güvenli kabul edilmiştir?", "id": 3806, "answers": [ { "text": "10", "answer_start": 821 } ] }, { "question": "2015 yılında yayınlanan St. Gallen konsensusuna göre invaziv meme kanseri için onkolojik olarak yeterli kabul edilen nedir?", "id": 3807, "answers": [ { "text": "lumpektomi materyalindeki mürekkeple boyalı sınırda tümör hücresi olmaması", "answer_start": 988 } ] }, { "question": "Meme koruyucu cerrahide cerrahi sınırın azalması hangi onkolojik sorunu beraberinde getirmiştir?", "id": 3808, "answers": [ { "text": "temiz cerrahi sınırın sağlanmasıdır", "answer_start": 1270 } ] }, { "question": "Pozitif cerrahi sınır durumu ne gibi sonuçlara yol açmaktadır?", "id": 3809, "answers": [ { "text": "lokal tümor nüksü ve düşük sağ kalım oranı gibi onkolojik olarak kabul edilemez", "answer_start": 1435 } ] }, { "question": "Schnitt SJ ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmada pozitif cerrahi sınırın hangi durumlarla ilişkili olduğu belirtilmiştir?", "id": 3810, "answers": [ { "text": "aynı memede tümör nüksünde artma ve sağ kalım oranlarında azalma", "answer_start": 1685 } ] } ] }, { "context": "Metabolik sendrom (MS), bir bireyde genetik faktörlere ve çevresel etkenlere bağlı olarak ortaya çıkan, birden fazla kardiyovasküler risk faktörünün kümelendiği hastalıklar grubudur. MS'in başlıca komponentleri hiperglisemi, hipertansiyon, dislipidemi, abdominal obesite olarak sıralanmaktadır. Temelinde yatan esas fizyopatolojik olay, hedef dokuların insülinin uyardığı glukoz kullanımına direncidir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşam tarzı değişiklikleri sonucu bir epidemi haline gelen MS, ateroskleroza bağlı kardiyovasküler hastalıkların sıklığında artışa yol açmaktadır. Bir diğer tanımlamada metabolik sendrom, insülin direnciyle başlayan abdominal obezite, glukoz intoleransı veya diyabetes mellitus, dislipidemi, hipertansiyon ve kardiyovasküler hastalık (KVH) gibi sistemik bozuklukların birbirine eklendiği ölümcül bir endokrinopatidir(2). Günümüzde insanlarda sigara, hipertansiyon, dislipidemi, diyabet, obezite, sedanter yaşam, yüksek yağlı düşük posalı beslenme alışkanlığı KVH için majör risk faktörleri arasında sayılmaktadır.", "qas": [ { "question": "Metabolik sendrom nedir?", "id": 3811, "answers": [ { "text": "bir bireyde genetik faktörlere ve çevresel etkenlere bağlı olarak ortaya çıkan, birden fazla kardiyovasküler risk faktörünün kümelendiği hastalıklar grubudur", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "MS'in başlıca komponentleri nelerdir?", "id": 3812, "answers": [ { "text": "hiperglisemi, hipertansiyon, dislipidemi, abdominal obesite", "answer_start": 211 } ] }, { "question": "MS'in temelinde yatan esas fizyopatolojik olay nedir?", "id": 3813, "answers": [ { "text": "hedef dokuların insülinin uyardığı glukoz kullanımına direnci", "answer_start": 337 } ] }, { "question": "MS'in gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yayılma nedeni nedir?", "id": 3814, "answers": [ { "text": "yaşam tarzı değişiklikleri", "answer_start": 441 } ] }, { "question": "Metabolik sendrom başka bir tanımlamada nasıl açıklanmaktadır?", "id": 3815, "answers": [ { "text": "ölümcül bir endokrinopati", "answer_start": 829 } ] }, { "question": "KVH'nin majör risk faktörleri arasında neler bulunmaktadır?", "id": 3816, "answers": [ { "text": "sigara, hipertansiyon, dislipidemi, diyabet, obezite, sedanter yaşam, yüksek yağlı düşük posalı beslenme alışkanlığı", "answer_start": 883 } ] }, { "question": "MS hangi hastalık grubuna aittir?", "id": 3817, "answers": [ { "text": "kardiyovasküler risk faktörünün kümelendiği", "answer_start": 117 } ] }, { "question": "MS'e neden olan çevresel etkenler nedir?", "id": 3818, "answers": [ { "text": "yaşam tarzı değişiklikleri", "answer_start": 441 } ] }, { "question": "MS, ateroskleroza bağlı hangi hastalıkların sıklığında artışa yol açmaktadır?", "id": 3819, "answers": [ { "text": "kardiyovasküler", "answer_start": 117 } ] }, { "question": "MS hangi fizyopatolojik olayla ilişkilidir?", "id": 3820, "answers": [ { "text": "hedef dokuların insülinin uyardığı glukoz kullanımına direnci", "answer_start": 337 } ] } ] }, { "context": "Pilonidal sinüs hastalığı, sıklıkla sakrokoksigeal bölgede gözlenen, içinde kıl bulundurabilen sinüs ve bunlara bağlı bir veya daha fazla sinüs ağzı ile karakterize, akut veya subakut enfeksiyon atakları yada kronik seyir gösteren bir hastalıktır. Hastalık sıklıkla intergluteal bölgede ağrı ile karşımıza çıkmaktadır. Pilonidal sinüs kuyruk sokumunda deri altında oluşan içi kıl dolu iltihaplı sinüslerdir. Pilonidal sinüs hastalığı ekonomik olarak da ciddi bir sorun oluşturabilmekte, doğrudan ya da dolaylı olarak hastaya veya devlete mali yük getirebilmektedir. Hastalığın tedavisinde tarif edilen cerrahi ve konservatif yöntemler oldukça fazladır. Tüm tedavilerin amacı komplikasyonları ve nüksleri azaltan en uygun yaklaşım şeklini belirlemektir. Pilonidal sinüs hastalığı uzun bir süre iş gücü kaybı olmakta ve aynı zamanda hastalığın en çok etkilediği popülasyonun genç grup olması nedeniyle eğitimde de ciddi aksamalar görülebilmektedir.", "qas": [ { "question": "Pilonidal sinüs hastalığı hangi bölgede sıklıkla gözlenir?", "id": 3821, "answers": [ { "text": "sakrokoksigeal", "answer_start": 36 } ] }, { "question": "Pilonidal sinüs hastalığı nasıl bir yapıya sahiptir?", "id": 3822, "answers": [ { "text": "içinde kıl bulundurabilen sinüs ve bunlara bağlı bir veya daha fazla sinüs ağzı ile karakterize", "answer_start": 69 } ] }, { "question": "Pilonidal sinüs hastalığı hangi tür enfeksiyon atakları ile karakterizedir?", "id": 3823, "answers": [ { "text": "akut veya subakut", "answer_start": 166 } ] }, { "question": "Pilonidal sinüs hastalığı genellikle hangi semptom ile karşımıza çıkar?", "id": 3824, "answers": [ { "text": "intergluteal bölgede ağrı", "answer_start": 266 } ] }, { "question": "Pilonidal sinüs hastalığının ekonomik etkisi nedir?", "id": 3825, "answers": [ { "text": "doğrudan ya da dolaylı olarak hastaya veya devlete mali yük", "answer_start": 487 } ] }, { "question": "Pilonidal sinüs hastalığının tedavisindeki amaç nedir?", "id": 3826, "answers": [ { "text": "komplikasyonları ve nüksleri azaltan en uygun yaklaşım şeklini belirlemektir", "answer_start": 675 } ] }, { "question": "Pilonidal sinüs hastalığı, hangi grup insanları daha fazla etkilemektedir?", "id": 3827, "answers": [ { "text": "genç grup", "answer_start": 873 } ] }, { "question": "Pilonidal sinüs hastalığı neye yol açmaktadır?", "id": 3828, "answers": [ { "text": "iş gücü kaybı", "answer_start": 793 } ] }, { "question": "Pilonidal sinüs hastalığı gençlerde hangi alanda aksamalara yol açabilir?", "id": 3829, "answers": [ { "text": "eğitimde", "answer_start": 900 } ] }, { "question": "Pilonidal sinüs hastalığının kuyruk sokumunda nerede oluştuğu tanımlanmıştır?", "id": 3830, "answers": [ { "text": "deri altında", "answer_start": 352 } ] } ] }, { "context": "Diyabetes mellitus (DM), insülin hormonunun eksikliği veya dokularda gelişen direnç nedeniyle karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmalarında bozukluklara yol açan kronik, metabolik bir hastalıktır. Diyabetes mellitusun en önemli komplikasyonlarından biri olan diyabetik retinopati (DR); tüm dünyada 20–65 arası yaş grubunda görülen önlenebilir ve / veya tedavi edilebilir en önemli körlük nedenidir. DR retinadaki prekapiller arteriyolleri, kapillerleri ve venülleri etkileyen bir mikroanjiyopati tablosudur. Retinal damarlarda oklüzyona bağlı olarak retinada iskemi, intraretinal mikrovasküler anomaliler (İRMA) ve retinadaki iskemik hipoksik dokudan salınan vasküler endotelyal büyüme faktörüne (VEGF) bağlı retinada ve optik diskte neovaskülarizasyonlar görülebilir. Diyabetik hastalarda görme kaybının önde gelen nedenleri diyabetik makülopati ve iskeminin uyardığı neovaskülarizasyon kaynaklı sekellerdir. Makülopati, maküla ödemi ve maküla iskemisi olarak iki farklı antiteyi içerir ve non-proliferatif evredeki görme kayıplarının %80’inden sorumludur.", "qas": [ { "question": "Diyabetes mellitus (DM) nedir?", "id": 3831, "answers": [ { "text": "kronik, metabolik bir hastalıktır", "answer_start": 164 } ] }, { "question": "Diyabetes mellitusun en önemli komplikasyonlarından biri nedir?", "id": 3832, "answers": [ { "text": "diyabetik retinopati", "answer_start": 261 } ] }, { "question": "Diyabetik retinopati hangi yaş grubunda en yaygın olarak görülür?", "id": 3833, "answers": [ { "text": "20–65 arası", "answer_start": 300 } ] }, { "question": "Diyabetik retinopati (DR) nedir?", "id": 3834, "answers": [ { "text": "retinadaki prekapiller arteriyolleri, kapillerleri ve venülleri etkileyen bir mikroanjiyopati tablosudur", "answer_start": 404 } ] }, { "question": "Diyabetik hastalarda görme kaybının önde gelen nedenleri nelerdir?", "id": 3835, "answers": [ { "text": "diyabetik makülopati ve iskeminin uyardığı neovaskülarizasyon kaynaklı sekeller", "answer_start": 828 } ] }, { "question": "Makülopati nedir?", "id": 3836, "answers": [ { "text": "maküla ödemi ve maküla iskemisi olarak iki farklı antiteyi içerir", "answer_start": 924 } ] }, { "question": "Makülopati hangi evredeki görme kayıplarının %80’inden sorumludur?", "id": 3837, "answers": [ { "text": "non-proliferatif", "answer_start": 993 } ] }, { "question": "Retinal damarlarda oklüzyona bağlı olarak retinada hangi durumlar görülebilir?", "id": 3838, "answers": [ { "text": "iskemi, intraretinal mikrovasküler anomaliler (İRMA) ve retinadaki iskemik hipoksik dokudan salınan vasküler endotelyal büyüme faktörüne (VEGF) bağlı retinada ve optik diskte neovaskülarizasyonlar", "answer_start": 561 } ] }, { "question": "Retinada ve optik diskte neovaskülarizasyonlar hangi faktöre bağlı olarak görülebilir?", "id": 3839, "answers": [ { "text": "vasküler endotelyal büyüme faktörüne (VEGF)", "answer_start": 661 } ] }, { "question": "Diyabetik retinopati (DR) hangi tür hastalık olarak tanımlanır?", "id": 3840, "answers": [ { "text": "mikroanjiyopati", "answer_start": 482 } ] } ] }, { "context": "Obstrüktif uyku apne sendromu (OUAS); uyku sırasında tekrarlayan tam veya kısmi üst solunum yolu tıkanması atakları ve bu nedenle sıklıkla kan oksijen satürasyonunda azalma ile karakterize bir sendromdur. OUAS her iki cinste; tüm ırk, yaş, sosyoekonomik düzey ve etnik gruplarda görülebilen ve en sık karşılaşılan uyku bozukluklarından biridir. Uyku apne sendromunun tanısı için altın standart polisomnografidir (PSG). PSG uyku evrelerinin ve çeşitli fizyolojik parametrelerin ayrıntılı olarak incelendiği tüm gece boyu devam eden, uyku laboratuarlarında yapılan tetkiktir. OUAS'ın tipik bulguları, uykuda tekrarlayan üst solunum yolu tıkanmasına bağlı horlama, tanıklı apne ve gündüz aşırı uyku halidir. Hipertansiyon, koroner arter hastalıkları, kalp yetmezliği, inme ve diyabetli hastalarda OUAS prevalansı daha yüksek bulunmuştur. Bu nedenle bu hasta gruplarının, OUAS semptom ve bulguları yönüyle taranmaları gerekir. OUAS'ın bazı göz hastalıkları ile birlikteliği sıktır. Glokom, gevşek göz kapağı sendromu ve kuru göz bunlara örnektir. Glokom, gözü etkileyen çeşitli hastalıkların yarattığı retina gangliyon hücre ölümüne bağlı olarak gelişen optik sinir hasarı ve tipik görme alanı kayıpları ile karakterize ilerleyici bir optik nöropatidir. Glokoma bağlı hasarın saptanmasında ve takibinde klinik oftalmoskopik muayene, görme alanı ve optik disk retina sinir lif tabakası analizi (RNFL) kullanılmaktadır.", "qas": [ { "question": "Obstrüktif uyku apne sendromu (OUAS) nasıl bir sendromdur?", "id": 3841, "answers": [ { "text": "uyku sırasında tekrarlayan tam veya kısmi üst solunum yolu tıkanması atakları ve bu nedenle sıklıkla kan oksijen satürasyonunda azalma ile karakterize bir sendromdur.", "answer_start": 38 } ] }, { "question": "OUAS hangi gruplarda görülebilir?", "id": 3842, "answers": [ { "text": "tüm ırk, yaş, sosyoekonomik düzey ve etnik gruplarda", "answer_start": 226 } ] }, { "question": "Uyku apne sendromunun tanısında kullanılan altın standart yöntem nedir?", "id": 3843, "answers": [ { "text": "polisomnografi", "answer_start": 394 } ] }, { "question": "Polisomnografi (PSG) nedir?", "id": 3844, "answers": [ { "text": "uyku evrelerinin ve çeşitli fizyolojik parametrelerin ayrıntılı olarak incelendiği tüm gece boyu devam eden, uyku laboratuarlarında yapılan tetkik", "answer_start": 423 } ] }, { "question": "OUAS'ın tipik bulguları nelerdir?", "id": 3845, "answers": [ { "text": "uykuda tekrarlayan üst solunum yolu tıkanmasına bağlı horlama, tanıklı apne ve gündüz aşırı uyku halidir", "answer_start": 599 } ] }, { "question": "Hangi hasta gruplarında OUAS prevalansı daha yüksektir?", "id": 3846, "answers": [ { "text": "Hipertansiyon, koroner arter hastalıkları, kalp yetmezliği, inme ve diyabetli hastalarda", "answer_start": 705 } ] }, { "question": "OUAS'ın hangi göz hastalıkları ile birlikteliği sıktır?", "id": 3847, "answers": [ { "text": "Glokom, gevşek göz kapağı sendromu ve kuru göz", "answer_start": 978 } ] }, { "question": "Glokom nasıl bir hastalıktır?", "id": 3848, "answers": [ { "text": "ilerleyici bir optik nöropati", "answer_start": 1216 } ] }, { "question": "Glokoma bağlı hasarın saptanmasında ve takibinde hangi yöntemler kullanılır?", "id": 3849, "answers": [ { "text": "klinik oftalmoskopik muayene, görme alanı ve optik disk retina sinir lif tabakası analizi (RNFL)", "answer_start": 1299 } ] }, { "question": "OUAS nedir?", "id": 3850, "answers": [ { "text": "Obstrüktif uyku apne sendromu", "answer_start": 0 } ] } ] }, { "context": "Modern dünyada önemli sağlık problemlerinden biri olan travmalar aynı zamanda en önemli ölüm nedenlerinden biridir. Travma 45 yaş altı ölüm nedenleri içinde birinci, tüm yaş grupları için ise dördüncü sırada yer almaktadır. Ülkemizde gerek hızlı nüfus artışı gerekse çarpık kentleşme nedeniyle başta trafik kazaları olmak üzere travmaya maruz kalan hastaların sayısı giderek artmaktadır. Dünyada her sene ölümlerin %8'i ortalama 1 milyon insan travma sonrası hayatını kaybetmektedir. Türkiye’de 2010-2013 yılları arasında istatistiklere göre travmaya bağlı 13 bin ölü ve 900 bin civarında yaralı raporlanmıştır. Ürogenital travmalar tüm travmalar arasında %10 oranında görülmekle beraber tanı koyma aşamasında ihmal edilmeyecek bir oranda atlanmakta ve morbidite oranı da oldukça yüksek olmaktadır. Son dönemlerde teknolojinin gelişmesi, ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografinin yaygınlaşması yaralanmanın tespit edilmesini kolaylaştırmıştır. Ayrıca cerrahların da son 50 yıldır travma cerrahisine olan ilgilerinin artması travma hastasına yaklaşımda önemli gelişmeler sağlamıştır.", "qas": [ { "question": "Travma hangi yaş grubunda ölüm nedenleri arasında birinci sıradadır?", "id": 3851, "answers": [ { "text": "45 yaş altı", "answer_start": 123 } ] }, { "question": "Travma tüm yaş grupları arasında ölüm nedenleri içinde kaçıncı sırada yer almaktadır?", "id": 3852, "answers": [ { "text": "dördüncü", "answer_start": 192 } ] }, { "question": "Ülkemizde travmaya maruz kalan hastaların sayısı neden artmaktadır?", "id": 3853, "answers": [ { "text": "gerek hızlı nüfus artışı gerekse çarpık kentleşme nedeniyle", "answer_start": 234 } ] }, { "question": "Dünyada her sene travma sonrası ortalama kaç insan hayatını kaybetmektedir?", "id": 3854, "answers": [ { "text": "1 milyon", "answer_start": 429 } ] }, { "question": "Türkiye'de 2010-2013 yılları arasında travmaya bağlı kaç ölü raporlanmıştır?", "id": 3855, "answers": [ { "text": "13 bin", "answer_start": 557 } ] }, { "question": "Ürogenital travmalar tüm travmalar arasında ne oranda görülmektedir?", "id": 3856, "answers": [ { "text": "%10", "answer_start": 656 } ] }, { "question": "Ürogenital travmaların tanı koyma aşamasında ne tür bir sorun yaşanmaktadır?", "id": 3857, "answers": [ { "text": "ihmal edilmeyecek bir oranda atlanmakta", "answer_start": 710 } ] }, { "question": "Son dönemlerde yaralanmanın tespit edilmesi hangi teknolojik gelişmeler sayesinde kolaylaşmıştır?", "id": 3858, "answers": [ { "text": "ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi", "answer_start": 838 } ] }, { "question": "Son 50 yıldır cerrahların hangi alana olan ilgisi artmıştır?", "id": 3859, "answers": [ { "text": "travmalar", "answer_start": 55 } ] }, { "question": "Cerrahların travma cerrahisine olan ilgisinin artması neyi sağlamıştır?", "id": 3860, "answers": [ { "text": "travma hastasına yaklaşımda önemli gelişmeler", "answer_start": 1026 } ] } ] }, { "context": "Asendan aort anevrizmaları ile aort kapak hastalıkları sıklıkla birlikte görülebilen patolojilerdir. Aort kapak cerrahisi uygulanacak olan hastalarda asendan aort patolojilerine karşı operasyondan önce bilgi sahibi olmak, operasyon planına gerekirse asendan aortayı da dahil etmek gerekebilir. Aortanın herhangi bir segmentinin, kişinin yaşı ve vücut yüzeyine göre olması gereken transvers çapının geri dönüşümsüz olarak iki katına çıkması ‘aort anevrizması’ olarak tanımlanır. Asendan aort anevrizması ile birlikte sinüs valsalvaların dilatasyonu ve aortik anulusun genişlemesine ‘anulo-aortik ektazi’ adı verilir.", "qas": [ { "question": "Asendan aort anevrizmaları ile hangi hastalıklar sıklıkla birlikte görülür?", "id": 3861, "answers": [ { "text": "aort kapak hastalıkları", "answer_start": 31 } ] }, { "question": "Aort kapak cerrahisi uygulanacak hastalarda neye dikkat edilmelidir?", "id": 3862, "answers": [ { "text": "asendan aort patolojilerine", "answer_start": 150 } ] }, { "question": "Aort anevrizması nasıl tanımlanır?", "id": 3863, "answers": [ { "text": "Aortanın herhangi bir segmentinin, kişinin yaşı ve vücut yüzeyine göre olması gereken transvers çapının geri dönüşümsüz olarak iki katına çıkması", "answer_start": 294 } ] }, { "question": "Asendan aort anevrizması ile birlikte hangi durum anulo-aortik ektazi olarak adlandırılır?", "id": 3864, "answers": [ { "text": "aortik anulusun genişlemesine", "answer_start": 551 } ] }, { "question": "Aort kapak cerrahisinde operasyon planına ne dahil edilebilir?", "id": 3865, "answers": [ { "text": "asendan aortayı", "answer_start": 250 } ] }, { "question": "Aort anevrizmasının tanımında hangi ölçüm kriteri kullanılır?", "id": 3866, "answers": [ { "text": "geri dönüşümsüz olarak iki katına", "answer_start": 398 } ] }, { "question": "Asendan aort anevrizması ile hangi yapılar dilate olabilir?", "id": 3867, "answers": [ { "text": "sinüs valsalvalar", "answer_start": 516 } ] }, { "question": "Anulo-aortik ektazi hangi iki durumun birlikte görülmesiyle tanımlanır?", "id": 3868, "answers": [ { "text": "sinüs valsalvaların dilatasyonu ve aortik anulusun genişlemesi", "answer_start": 516 } ] }, { "question": "Asendan aort anevrizmaları hangi aort patolojileri ile ilişkilidir?", "id": 3869, "answers": [ { "text": "aort kapak hastalıkları", "answer_start": 31 } ] }, { "question": "Aort anevrizması için risk değerlendirmesi hangi faktörlere bağlıdır?", "id": 3870, "answers": [ { "text": "yaşı ve vücut yüzeyine", "answer_start": 337 } ] } ] }, { "context": "İnme dünyada 60 yaş üstünde, Türkiye'de tüm yaş gruplarında mortalite ile sonuçlanan hastalıklar arasında ikinci sırada yer alır. Son dönemlerde akut medikal tedavideki gelişmeler, komorbid durumlar ve komplikasyonların daha başarılı tedavi edilmesi ile mortalite oranında azalma olmuştur. İnmeden sonra hayatta kalanlarda fiziksel, psikolojik ve sosyal açıdan oluşan önemli defisitler nedeniyle yaşam kalitesi olumsuz yönde etkilenmektedir. İnme en fazla özürlülüğe neden olan hastalıkların başında gelmektedir. İnme rehabilitasyonunda en önemli hedef; mevcut yetersizliklere rağmen hastaya en yüksek fonksiyonel bağımsızlık düzeyinin sağlanması ve yaşam kalitesinin arttırılmasıdır.", "qas": [ { "question": "İnme, dünyada hangi yaş grubunda mortalite ile sonuçlanan hastalıklar arasında ikinci sıradadır?", "id": 3871, "answers": [ { "text": "60 yaş üstünde", "answer_start": 13 } ] }, { "question": "Türkiye'de inme, tüm yaş gruplarında hangi sıralamadadır?", "id": 3872, "answers": [ { "text": "ikinci", "answer_start": 106 } ] }, { "question": "Akut medikal tedavideki gelişmelerin etkisi nedir?", "id": 3873, "answers": [ { "text": "mortalite oranında azalma", "answer_start": 254 } ] }, { "question": "İnmeden sonra hayatta kalanlarda hangi alanlarda önemli defisitler oluşur?", "id": 3874, "answers": [ { "text": "fiziksel, psikolojik ve sosyal", "answer_start": 323 } ] }, { "question": "İnme sonrası oluşan defisitler nedeniyle ne olumsuz yönde etkilenir?", "id": 3875, "answers": [ { "text": "yaşam kalitesi", "answer_start": 396 } ] }, { "question": "İnme, hangi tür hastalıklar arasında en fazla neye neden olan hastalıktır?", "id": 3876, "answers": [ { "text": "özürlülüğe", "answer_start": 456 } ] }, { "question": "İnme rehabilitasyonunda en önemli hedef nedir?", "id": 3877, "answers": [ { "text": "yaşam kalitesinin arttırılması", "answer_start": 650 } ] }, { "question": "Akut medikal tedavideki gelişmeler hangi durumların tedavisinde başarı sağlamıştır?", "id": 3878, "answers": [ { "text": "komorbid durumlar ve komplikasyonların", "answer_start": 181 } ] }, { "question": "İnme sonrası rehabilitasyonun amacı nedir?", "id": 3879, "answers": [ { "text": "yaşam kalitesinin arttırılması", "answer_start": 650 } ] }, { "question": "İnme, dünyada hangi yaş grubunda en fazla mortaliteye neden olmaktadır?", "id": 3880, "answers": [ { "text": "60 yaş üstünde", "answer_start": 13 } ] } ] }, { "context": "Serviks kanseri dünya genelindeki kadınlar arasında üçüncü en yaygın kanserdir ve tamamen Human Papilloma Virus (HPV) ile enfeksiyona dayandırılabilir. Küresel tahminler, 2008 yılında kadın ve erkek anogenital ve oral yolların çeşitli yerlerinde HPV ile ilgili kanser bulunan 610.000 yeni olgu olduğunu gösteriyor. Bunlardan serviks kanserinin 530.000 yeni vaka ve 275.000 ölüme neden olduğu tahmin edilmektedir. İnsani Gelişim Endeksi 'düşük' olan ülkeler gelişmiş ülkelerdeki 'çok yüksek' kategori ile kıyaslandığında düşük kaynaklı ülkelerde servikal kanser oranlarının en az dört kat fazla olduğu tahmin edilmektedir. Çeşitli ülkelerdeki HPV maruziyetindeki farklılıklar servikal kanser oranları arasındaki farklılıkların açıklanmasında rol oynamakla birlikte gelir düzeyi düşük ülkelerde servikal kanser insidansı ve ölüm oranları daha yüksektir, bu muhtemelen organize servikal taramanın eksikliği ve tedaviye yetersiz erişimden kaynaklanmaktadır. Birçok gelişmiş ülkede, servikal sitoloji ile tarama, serviks kanseri insidansında ve zaman içinde mortalitede büyük ölçekli azalmalara neden olmuştur.", "qas": [ { "question": "Serviks kanseri dünya genelinde kadınlar arasında ne kadar yaygındır?", "id": 3881, "answers": [ { "text": "üçüncü", "answer_start": 52 } ] }, { "question": "Serviks kanseri tamamen hangi enfeksiyona dayandırılabilir?", "id": 3882, "answers": [ { "text": "Human Papilloma Virus (HPV)", "answer_start": 90 } ] }, { "question": "2008 yılında HPV ile ilgili kaç yeni kanser olgusu bulunmuştur?", "id": 3883, "answers": [ { "text": "610.000", "answer_start": 276 } ] }, { "question": "2008 yılında serviks kanseri kaç yeni vakaya neden olmuştur?", "id": 3884, "answers": [ { "text": "530.000", "answer_start": 344 } ] }, { "question": "Düşük kaynaklı ülkelerde servikal kanser oranları, gelişmiş ülkelere göre kaç kat fazladır?", "id": 3885, "answers": [ { "text": "dört", "answer_start": 579 } ] }, { "question": "Servikal kanser insidansı ve ölüm oranları hangi tür ülkelerde daha yüksektir?", "id": 3886, "answers": [ { "text": "gelir düzeyi düşük ülkelerde", "answer_start": 764 } ] }, { "question": "Servikal kanser insidansı ve ölüm oranlarının yüksek olmasının muhtemel nedeni nedir?", "id": 3887, "answers": [ { "text": "organize servikal taramanın eksikliği ve tedaviye yetersiz erişimde", "answer_start": 866 } ] }, { "question": "Gelişmiş ülkelerde serviks kanseri insidansı ve mortalitesi nasıl azalmıştır?", "id": 3888, "answers": [ { "text": "servikal sitoloji ile tarama", "answer_start": 978 } ] }, { "question": "HPV maruziyetindeki farklılıklar neyi açıklamada rol oynamaktadır?", "id": 3889, "answers": [ { "text": "servikal kanser oranları arasındaki farklılıkların", "answer_start": 675 } ] }, { "question": "Serviks kanseri kaçıncı sırada en yaygın kanserdir?", "id": 3890, "answers": [ { "text": "üçüncü", "answer_start": 52 } ] } ] }, { "context": "Servikal preinvaziv lezyonlardan CIN 2 ve CIN 3 yüksek grade lezyonlar olarak kabul edilmektedir. CIN3 lezyonları için tedavi edilmemiş durumlarda invaziv kansere dönüşüm oranı %12-40, spontan regresyon oranları da %32-47 olarak bildirilmektedir. CIN2 ve CIN3 lezyonları için bazı özel durumlar hariç yeterli kolposkopiyle beraber eksizyonel ve ablatif tedaviler kabul görmektedir. Soğuk konizasyon serviks yüzeyinden servikal kanala doğru cerrahi bistüri ile serviksin koni şeklinde çıkarılmasını ifade etmekte; bu yöntem geniş doku çıkarılmasını sağladığından tanı için yeterli materyal ile beraber eş zamanlı tedavi olanağı da sağlamaktadır. Diğer eksizyon yöntemleri olan LEEP veya laser konizasyondan farklı olarak soğuk konizasyon kenarlarında yanma defekti olmadan, tek bir cerrahi spesimen elde etme avantajını da sağlamaktadır. Soğuk konizasyon LEEP’e göre daha iyi küratif sonuçlar verebilmekle beraber muhtemel adenokarsinoma in situ, ve adenokarsinom şüphesinde tercih sebebidir. Diğer yandan konizasyon da dahil hiçbir yöntemin HPV infeksiyonunun küratif tedavisinde yeri yoktur.", "qas": [ { "question": "Hangi servikal preinvaziv lezyonlar yüksek grade lezyonlar olarak kabul edilmektedir?", "id": 3891, "answers": [ { "text": "CIN 2 ve CIN 3", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "Tedavi edilmemiş CIN3 lezyonları için invaziv kansere dönüşüm oranı nedir?", "id": 3892, "answers": [ { "text": "%12-40", "answer_start": 177 } ] }, { "question": "Spontan regresyon oranları CIN3 lezyonlarında ne kadar olarak bildirilmektedir?", "id": 3893, "answers": [ { "text": "%32-47", "answer_start": 215 } ] }, { "question": "CIN2 ve CIN3 lezyonları için hangi tedaviler kabul görmektedir?", "id": 3894, "answers": [ { "text": "eksizyonel ve ablatif", "answer_start": 331 } ] }, { "question": "Soğuk konizasyon nasıl tanımlanmaktadır?", "id": 3895, "answers": [ { "text": "cerrahi bistüri ile serviksin koni şeklinde çıkarılmasını", "answer_start": 440 } ] }, { "question": "Soğuk konizasyonun diğer eksizyon yöntemlerinden farkı nedir?", "id": 3896, "answers": [ { "text": "kenarlarında yanma defekti olmadan", "answer_start": 737 } ] }, { "question": "Soğuk konizasyon hangi durumlarda tercih sebebidir?", "id": 3897, "answers": [ { "text": "muhtemel adenokarsinoma in situ, ve adenokarsinom şüphesi", "answer_start": 913 } ] }, { "question": "HPV enfeksiyonunun küratif tedavisinde hangi yöntemin yeri yoktur?", "id": 3898, "answers": [ { "text": "konizasyon da dahil hiçbir yöntemin", "answer_start": 1005 } ] }, { "question": "Soğuk konizasyonun sağladığı tanı avantajı nedir?", "id": 3899, "answers": [ { "text": "geniş doku çıkarılmasını sağladığından tanı için yeterli materyal ile beraber eş zamanlı tedavi olanağı da sağlamaktadır", "answer_start": 523 } ] }, { "question": "Soğuk konizasyon, LEEP'e göre hangi açıdan daha iyi küratif sonuçlar verebilir?", "id": 3900, "answers": [ { "text": "adenokarsinoma in situ, ve adenokarsinom şüphesi", "answer_start": 922 } ] } ] }, { "context": "Yaşlanma ve yaşlılık, gerontoloji ve geriatri alanlarında oldukça sık kullanılan ve karışan kavramlardır. Bu kavramlar irdelendiğinde birbirleri arasındaki ayrımın net olmadığı ve çoğu zaman yanlışlıkla birbirleri yerine kullanıldığı görülmektedir. Genel anlamda yaşlanma bir süreç iken, yaşlılık bir dönemi ifade eder. İnsan vücudunun molekül, hücre, doku, organ ve sistemlerinde zamanın ilerlemesi ile ortaya çıkan, geriye dönüşü olmayan yapısal ve işlevsel değişikliklerin tümüne 'yaşlanma' denir. Yaşlanma kronolojik, biyolojik, sosyal ve psikolojik boyutları olan, intrauterin yaşamda başlayıp ölüme kadar süren bir değişim sürecidir. Yaşlılığın standart bir tanımı olmamakla beraber fizyolojik, biyolojik, ekonomik veya sosyolojik olmak üzere pek çok alanda tanımı bulunmaktadır. Kronolojik olarak yaşlanma 65 yaş üstü olarak kabul edilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yaşlılık dönemi için kronolojik tanımlamayı dikkate almaktadır. Yaşlı nüfus kendi içerisinde de alt gruplara ayrılmıştır. 65-74 yaş grubu 'genç yaşlı', 75-84 yaş grubu 'yaşlı', 85 ve üzeri yaş grubu 'ileri yaşlı' olarak tanımlanmaktadır. Ulusal ve uluslararası yaşlılık çalışmalarının genelinde DSÖ’nün tanımı esas alınmaktadır.", "qas": [ { "question": "Yaşlanma ve yaşlılık hangi alanlarda sıkça kullanılan kavramlardır?", "id": 3901, "answers": [ { "text": "gerontoloji ve geriatri", "answer_start": 22 } ] }, { "question": "Yaşlanma ve yaşlılık kavramları incelendiğinde ne görülmektedir?", "id": 3902, "answers": [ { "text": "birbirleri arasındaki ayrımın net olmadığı", "answer_start": 134 } ] }, { "question": "Genel anlamda yaşlanma neyi ifade eder?", "id": 3903, "answers": [ { "text": "bir süreç", "answer_start": 272 } ] }, { "question": "Yaşlılık neyi ifade eder?", "id": 3904, "answers": [ { "text": "bir dönemi", "answer_start": 297 } ] }, { "question": "'Yaşlanma' terimi neyi kapsar?", "id": 3905, "answers": [ { "text": "İnsan vücudunun molekül, hücre, doku, organ ve sistemlerinde zamanın ilerlemesi ile ortaya çıkan, geriye dönüşü olmayan yapısal ve işlevsel değişikliklerin", "answer_start": 320 } ] }, { "question": "Yaşlanma süreci ne zaman başlar?", "id": 3906, "answers": [ { "text": "intrauterin yaşamda", "answer_start": 570 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yaşlılık dönemini hangi tanıma göre dikkate alır?", "id": 3907, "answers": [ { "text": "kronolojik", "answer_start": 510 } ] }, { "question": "65-74 yaş grubu nasıl tanımlanmaktadır?", "id": 3908, "answers": [ { "text": "genç yaşlı", "answer_start": 1015 } ] }, { "question": "Ulusal ve uluslararası yaşlılık çalışmalarında hangi kuruluşun tanımı esas alınmaktadır?", "id": 3909, "answers": [ { "text": "DSÖ’nün", "answer_start": 1171 } ] }, { "question": "Yaşlı nüfus hangi yaş gruplarına ayrılmıştır?", "id": 3910, "answers": [ { "text": "65-74 yaş grubu 'genç yaşlı', 75-84 yaş grubu 'yaşlı', 85 ve üzeri yaş grubu 'ileri yaşlı'", "answer_start": 998 } ] } ] }, { "context": "Senkop, serebral perfüzyonun geçici olarak bozulması sonucu kısa sürede gelişen, spontan iyileşme ile sonuçlanan, ani bilinç ve postural tonusun kaybıdır. Senkop acil serviste sık karşılaşılan tıbbi bir problem olup acil servise başvuruların %3 ile %5'ini oluşturmaktadır. Hastaneye yatışların ise %1-6'sını oluşturmaktadır. Oldukça benign etyolojilerden hayatı tehdit edebilecek ciddi aritmilere kadar geniş bir yelpazede yer alan birçok hastalık senkop ile sonuçlanabilir. Senkop olgusunun değerlendirilmesi için birçok tanısal test vardır. Çalışmalara göre insanların 1/3'ü yaşamlarında bir kez senkop geçirirler. Senkop, altta yatan etyolojik nedene göre sınıflandırılabilir (kardiyak aritmiler, yapısal kalp hastalığı, nörojenik nedenler ve serebrovasküler hastalıklar başlıca nedenleridir). Kardiyak nedenlere bağlı senkopun prognozu diğer nedenlere bağlı senkopa göre daha kötüdür. Ani kardiyak ölüm ile kaybedilenlerin %5'inde daha önce bir senkop atağı saptanmıştır.", "qas": [ { "question": "Senkop nedir?", "id": 3911, "answers": [ { "text": "ani bilinç ve postural tonusun kaybıdır", "answer_start": 114 } ] }, { "question": "Senkop acil servise başvuruların yüzde kaçını oluşturur?", "id": 3912, "answers": [ { "text": "%3 ile %5", "answer_start": 242 } ] }, { "question": "Senkop hastaneye yatışların yüzde kaçını oluşturur?", "id": 3913, "answers": [ { "text": "%1-6", "answer_start": 298 } ] }, { "question": "Senkop ile sonuçlanabilecek hastalıklar ne gibi etyolojilere sahip olabilir?", "id": 3914, "answers": [ { "text": "ciddi aritmilere", "answer_start": 380 } ] }, { "question": "İnsanların kaçta kaçı yaşamlarında bir kez senkop geçirir?", "id": 3915, "answers": [ { "text": "1/3", "answer_start": 571 } ] }, { "question": "Senkop altta yatan etyolojik nedenlere göre nasıl sınıflandırılabilir?", "id": 3916, "answers": [ { "text": "kardiyak aritmiler, yapısal kalp hastalığı, nörojenik nedenler ve serebrovasküler hastalıklar", "answer_start": 680 } ] }, { "question": "Kardiyak nedenlere bağlı senkopun prognozu nasıldır?", "id": 3917, "answers": [ { "text": "daha kötüdür", "answer_start": 875 } ] }, { "question": "Ani kardiyak ölüm ile kaybedilenlerin yüzde kaçında daha önce bir senkop atağı saptanmıştır?", "id": 3918, "answers": [ { "text": "%5", "answer_start": 249 } ] }, { "question": "Senkop olgusunun değerlendirilmesi için ne vardır?", "id": 3919, "answers": [ { "text": "tanısal test", "answer_start": 522 } ] }, { "question": "Senkop sonucu ani bilinç kaybına ek olarak ne kaybı yaşanır?", "id": 3920, "answers": [ { "text": "postural tonusun", "answer_start": 128 } ] } ] }, { "context": "Orbita, görme sisteminin ilk bölümünü oluşturan göz ve etrafını saran intraorbital yapıları içeren, tabanı önde aditus orbitalis (AO), tepesi arkada canalis opticus (CO) adını alan piramit şeklinde kemik bir boşluktur. Ayrıca, orbita hayati önem taşıyan nörovasküler yapılara yakın komşuluğu sebebiyle anatomi biliminde özel bir yere sahiptir. Kompleks yapısı, komşuluk ilişkileri ve varyasyonlarını ortaya koymak için yapılan morfometrik ölçümler temel ve klinik tıp bilimlerinde yol gösterici olmuştur. Orbita’nın konjenital, vasküler, neoplastik hastalıkları ve travmatik kırıkları nöroşirurji ve oftalmoloji’de çok önemli bir yere sahiptir. Klinisyenlere yol göstermesi açısından bu bölgenin çeşitli yöntemlerle ayrıntılı morfometrik analizi hem anatomistler hem de klinisyenler tarafından yapılmaktadır. Son yıllarda görüntüleme cihazları, cerrahi yaklaşım teknik ve yöntemlerindeki gelişmeler, orbita lezyonlarının tedavisindeki seçenekleri hızla artırmıştır.", "qas": [ { "question": "Orbita nedir?", "id": 3921, "answers": [ { "text": "piramit şeklinde kemik bir boşluk", "answer_start": 181 } ] }, { "question": "Orbita'nın tabanı ve tepesi nerede yer alır?", "id": 3922, "answers": [ { "text": "aditus orbitalis", "answer_start": 112 } ] }, { "question": "Orbita'nın anatomi biliminde özel bir yere sahip olmasının sebebi nedir?", "id": 3923, "answers": [ { "text": "hayati önem taşıyan nörovasküler yapılara yakın komşuluğu", "answer_start": 234 } ] }, { "question": "Morfometrik ölçümler hangi bilimlerde yol gösterici olmuştur?", "id": 3924, "answers": [ { "text": "temel ve klinik tıp", "answer_start": 448 } ] }, { "question": "Orbita’nın hangi hastalıkları ve kırıkları nöroşirurji ve oftalmoloji’de önemli bir yere sahiptir?", "id": 3925, "answers": [ { "text": "konjenital, vasküler, neoplastik", "answer_start": 516 } ] }, { "question": "Hangi analizler hem anatomistler hem de klinisyenler tarafından yapılmaktadır?", "id": 3926, "answers": [ { "text": "morfometrik ölçümler", "answer_start": 427 } ] }, { "question": "Son yıllarda orbita lezyonlarının tedavisindeki seçeneklerin artmasına ne neden olmuştur?", "id": 3927, "answers": [ { "text": "görüntüleme cihazları, cerrahi yaklaşım teknik ve yöntemlerindeki gelişmeler", "answer_start": 822 } ] }, { "question": "Orbita hangi yapılarla yakın komşuluk içerisindedir?", "id": 3928, "answers": [ { "text": "nörovasküler yapılara", "answer_start": 254 } ] }, { "question": "Orbita'nın yapısı nasıldır?", "id": 3929, "answers": [ { "text": "Kompleks", "answer_start": 344 } ] }, { "question": "Orbita'nın morfometrik ölçümleri hangi amaçla yapılmaktadır?", "id": 3930, "answers": [ { "text": "Kompleks yapısı, komşuluk ilişkileri ve varyasyonlarını ortaya koymak", "answer_start": 344 } ] } ] }, { "context": "Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) anksiyeteyi artıran davetsiz düşünceler (obsesyon) ve bu anksiyeteyi azaltan tekrarlayıcı/ritualistik davranışlarla (kompulsiyon) karakterize bir hastalıktır. Toplumda sık görülen bir psikiyatrik hastalıktır. Farklı ülkelerde yapılan epidemiyolojik çalışmalarda yaşam boyu prevelansının %2-3 olduğu ve ülkeler arası belirgin farklılık göstermediği tespit edilmiştir. OKB etiyolojisinde genetik, nörokimyasal ve nöroimmunolojik birtakım faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Özellikle kortiko-striato-talamiko-kortikal döngüdeki bozukluk ile ilişkili hipotez, nörogörüntüleme çalışmaları ile de desteklenmektedir. Beyindeki hacim değişikliklerini inceleyen bir meta-analizde, OKB hastalarında kontrollere göre bilateral orbitofrontal korteks ve sol anterior singulat korteks hacminin daha küçük, bilateral talamik hacmin ise daha büyük olduğu saptanmıştır.", "qas": [ { "question": "Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) nedir?", "id": 3931, "answers": [ { "text": "anksiyeteyi artıran davetsiz düşünceler", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "OKB hangi tür bir hastalıktır?", "id": 3932, "answers": [ { "text": "psikiyatrik hastalık", "answer_start": 217 } ] }, { "question": "OKB'nin yaşam boyu prevelansı nedir?", "id": 3933, "answers": [ { "text": "%2-3", "answer_start": 320 } ] }, { "question": "OKB etiyolojisinde hangi faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir?", "id": 3934, "answers": [ { "text": "genetik, nörokimyasal ve nöroimmunolojik", "answer_start": 419 } ] }, { "question": "OKB'nin hangi beyin döngüsündeki bozukluk ile ilişkili olduğu düşünülmektedir?", "id": 3935, "answers": [ { "text": "kortiko-striato-talamiko-kortikal", "answer_start": 521 } ] }, { "question": "OKB hastalarında hangi beyin bölgelerinin hacminin daha küçük olduğu saptanmıştır?", "id": 3936, "answers": [ { "text": "bilateral orbitofrontal korteks ve sol anterior singulat korteks", "answer_start": 746 } ] }, { "question": "OKB hastalarında hangi beyin bölgesinin hacminin daha büyük olduğu saptanmıştır?", "id": 3937, "answers": [ { "text": "bilateral orbitofrontal korteks ve sol anterior singulat korteks", "answer_start": 746 } ] }, { "question": "OKB'nin yaşam boyu prevelansının farklı ülkelerde yapılan çalışmalara göre yüzdesi nedir?", "id": 3938, "answers": [ { "text": "%2-3", "answer_start": 320 } ] }, { "question": "OKB'de hangi nörogörüntüleme bulguları desteklenmektedir?", "id": 3939, "answers": [ { "text": "bilateral orbitofrontal korteks ve sol anterior singulat korteks hacminin daha küçük, bilateral talamik hacmin ise daha büyük olduğu", "answer_start": 746 } ] }, { "question": "Hangi beyin hacim değişiklikleri OKB hastalarında kontrollere göre farklıdır?", "id": 3940, "answers": [ { "text": "bilateral orbitofrontal korteks ve sol anterior singulat korteks hacminin daha küçük", "answer_start": 746 } ] } ] }, { "context": "Obezite multifaktöriyel bir sağlık sorunu olup hem genetik hem çevresel birleşenlerden oluşmaktadır. Obezite, genetik ve çevresel faktörler arasındaki etkileşimin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Modern yaşam tarzının dayattığı yüksek kalori alımı, sedanter yaşam tarzı ile birleştiğinde, bu durumun oluşmasına büyük katkı sağlamaktadır. Yapılan çalışmalarda, genetik faktörlerin, obezite etiyolojisinde önemli bir rol oynadığını düşündürmektedir. Obezite, Tip 2 diyabetes mellitus, hiperkolesterolemi, hipertansiyon, kalp hastalığı ve birçok sağlık sorununa yol açmaktadır. Metabolik sendrom erişkin hastalarda daha sık görülmekle birlikte, son zamanlarda obezite ve metabolik sendrom çocuklarda özellikle de adölesanlarda giderek yaygınlaşmaktadır. Dünyada, genel olarak toplam nüfusun %7’si obezdir. Metabolik sendrom altında yatan sebeplerden biri insülin direncidir ve bu hastaların önemli bir kısmında tip 2 diabetes mellitus gelişmektedir.", "qas": [ { "question": "Obezite ne tür bir sağlık sorunudur?", "id": 3941, "answers": [ { "text": "multifaktöriyel", "answer_start": 8 } ] }, { "question": "Obezite hangi faktörlerin etkileşimi sonucu ortaya çıkmaktadır?", "id": 3942, "answers": [ { "text": "hem genetik hem çevresel", "answer_start": 47 } ] }, { "question": "Modern yaşam tarzı obeziteye nasıl katkı sağlamaktadır?", "id": 3943, "answers": [ { "text": "yüksek kalori alımı", "answer_start": 229 } ] }, { "question": "Genetik faktörlerin obezite etiyolojisindeki rolü nedir?", "id": 3944, "answers": [ { "text": "önemli", "answer_start": 405 } ] }, { "question": "Obezite hangi sağlık sorunlarına yol açmaktadır?", "id": 3945, "answers": [ { "text": "Tip 2 diyabetes mellitus, hiperkolesterolemi, hipertansiyon, kalp hastalığı ve birçok sağlık sorununa", "answer_start": 458 } ] }, { "question": "Metabolik sendrom hangi yaş grubunda daha sık görülmektedir?", "id": 3946, "answers": [ { "text": "erişkin", "answer_start": 594 } ] }, { "question": "Son zamanlarda obezite ve metabolik sendrom hangi yaş grubunda yaygınlaşmaktadır?", "id": 3947, "answers": [ { "text": "çocuklarda", "answer_start": 687 } ] }, { "question": "Dünyada toplam nüfusun yüzde kaçı obezdir?", "id": 3948, "answers": [ { "text": "%7", "answer_start": 789 } ] }, { "question": "Metabolik sendrom altında yatan sebeplerden biri nedir?", "id": 3949, "answers": [ { "text": "insülin direnci", "answer_start": 853 } ] }, { "question": "Metabolik sendrom hastalarının önemli bir kısmında hangi hastalık gelişmektedir?", "id": 3950, "answers": [ { "text": "tip 2 diabetes mellitus", "answer_start": 909 } ] } ] }, { "context": "Maluliyet; vücutta meydana gelen ya da getirilen yaralanmaların veya kişilerin çalıştıkları meslek ile ilgili fiziksel ve kimyasal etkenlere bağlı olarak meydana gelen rahatsızlıkların iyileşme döneminden sonra, olaya bağlı sekel halindeki arızaların, kişinin mesleği ve yaşı göz önüne alınarak değerlendirilmesidir. Kişiler haksız fiil sonucu yaralanma nedeniyle oluşan zararları ya da sakatlıkları için tazminat davaları açabilmekte ve bu davalarda Adli Makamlarca adli tıp uzmanlarından bilirkişi raporu istenebilmektedir. Ülkemiz yasal mevzuatında maluliyet oranlarının hesaplamasında; 22 Haziran 1972 Resmi Gazete tarihli “Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü”, 11 Ekim 2008 Resmi Gazete tarihli “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” ve 3 Ağustos 2013 Resmi Gazete tarihli “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” kullanılmakta olup olay tarihinde yürürlükte olan ilgili yasal mevzuat esas alınmaktadır.", "qas": [ { "question": "Maluliyet nedir?", "id": 3951, "answers": [ { "text": "vücutta meydana gelen ya da getirilen yaralanmaların veya kişilerin çalıştıkları meslek ile ilgili fiziksel ve kimyasal etkenlere bağlı olarak meydana gelen rahatsızlıkların iyileşme döneminden sonra, olaya bağlı sekel halindeki arızaların, kişinin mesleği ve yaşı göz önüne alınarak değerlendirilmesi", "answer_start": 11 } ] }, { "question": "Maluliyet oranlarının hesaplanmasında hangi tüzük kullanılmaktadır?", "id": 3952, "answers": [ { "text": "Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü", "answer_start": 628 } ] }, { "question": "Maluliyet nasıl değerlendirilir?", "id": 3953, "answers": [ { "text": "kişinin mesleği ve yaşı göz önüne alınarak", "answer_start": 252 } ] }, { "question": "Hangi durumlarda adli tıp uzmanlarından bilirkişi raporu istenebilir?", "id": 3954, "answers": [ { "text": "haksız fiil sonucu yaralanma nedeniyle oluşan zararları ya da sakatlıkları için tazminat davaları", "answer_start": 325 } ] }, { "question": "Maluliyet oranlarının hesaplanmasında hangi tarihli mevzuatlar kullanılır?", "id": 3955, "answers": [ { "text": "22 Haziran 1972", "answer_start": 590 } ] }, { "question": "Hangi ilgili yasal mevzuat olaya bağlı olarak esas alınır?", "id": 3956, "answers": [ { "text": "olay tarihinde yürürlükte olan", "answer_start": 884 } ] }, { "question": "Maluliyetin değerlendirilmesinde hangi faktörler göz önüne alınır?", "id": 3957, "answers": [ { "text": "kişinin mesleği ve yaşı", "answer_start": 252 } ] }, { "question": "Kişiler ne için tazminat davaları açabilmektedir?", "id": 3958, "answers": [ { "text": "haksız fiil sonucu yaralanma nedeniyle oluşan zararları ya da sakatlıkları", "answer_start": 325 } ] }, { "question": "Adli Makamlar kimlerden bilirkişi raporu isteyebilir?", "id": 3959, "answers": [ { "text": "adli tıp uzmanlarından", "answer_start": 467 } ] }, { "question": "Maluliyet oranlarının hesaplanmasında hangi mevzuat kullanılır?", "id": 3960, "answers": [ { "text": "olay tarihinde yürürlükte olan ilgili yasal mevzuat", "answer_start": 884 } ] } ] }, { "context": "İnme, ani gelişen fokal nörolojik bir sendromu ifade etmekte olup nörolojik hastalıklar içerisinde en sık görülen hastalık grubunu oluşturmaktadır. İnme %80-85 iskemik, %15-20 hemorajik nedenlerle ortaya çıkmaktadır. İnmeler, kalp hastalıkları ve kanserlerden sonra tüm dünyada mortaliteye sebep olan üçüncü, morbidite yönünden de birinci sırada yer almaktadır. Her yıl dünyada 15 milyondan fazla akut inme geçirildiği tahmin edilmektedir. Bu hastaların üçte biri inmeye bağlı sekonder nedenlerle vefat etmekte, kalan üçte birlik grup ise kalıcı nörolojik defisit ile hayatına devam etmektedir. Günümüzdeki teknoloji ile yapılan incelemelerde iskemik inme olgularının yaklaşık yarısında birden fazla etiyolojinin rol oynadığı gösterilmiştir. Saptanan bu olası etiyolojik faktörlere yönelik tedavi ve izlem protokollerinin oluşturulması, inme daha henüz geçirilmemiş iken gerekli önlemlerin alınmasını sağlar. Bu amaçla inme etiyolojisini ve alt gruplarını belirleme amacıyla birçok sınıflama yöntemi kullanılmaktadır.", "qas": [ { "question": "İnme nedir?", "id": 3961, "answers": [ { "text": "ani gelişen fokal nörolojik bir sendromu", "answer_start": 6 } ] }, { "question": "İnme hangi hastalıklar içerisinde en sık görülen hastalık grubunu oluşturmaktadır?", "id": 3962, "answers": [ { "text": "nörolojik", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "İnme hangi nedenlerle ortaya çıkmaktadır?", "id": 3963, "answers": [ { "text": "%80-85 iskemik, %15-20 hemorajik nedenlerle", "answer_start": 153 } ] }, { "question": "İnmeler dünyada hangi sıralarda yer almaktadır?", "id": 3964, "answers": [ { "text": "üçüncü", "answer_start": 301 } ] }, { "question": "Her yıl dünyada kaç kişinin akut inme geçirdiği tahmin edilmektedir?", "id": 3965, "answers": [ { "text": "15 milyondan fazla", "answer_start": 378 } ] }, { "question": "İnmeye bağlı olarak bu hastaların ne kadarı vefat etmektedir?", "id": 3966, "answers": [ { "text": "üçte biri", "answer_start": 454 } ] }, { "question": "İskemik inme olgularının yaklaşık yarısında ne rol oynamaktadır?", "id": 3967, "answers": [ { "text": "etiyoloji", "answer_start": 700 } ] }, { "question": "İnme etiyolojisini ve alt gruplarını belirleme amacıyla ne kullanılmaktadır?", "id": 3968, "answers": [ { "text": "sınıflama yöntemi", "answer_start": 982 } ] }, { "question": "İnme geçirmemiş bir kişide gerekli önlemlerin alınmasını ne sağlar?", "id": 3969, "answers": [ { "text": "tedavi ve izlem protokollerinin oluşturulması", "answer_start": 790 } ] }, { "question": "İnme hangi oranlarda iskemik ve hemorajik nedenlerle ortaya çıkar?", "id": 3970, "answers": [ { "text": "%80-85", "answer_start": 153 } ] } ] }, { "context": "Sinir kılıfı tümörleri (nörinoma, nörofibroma, nörolemmoma ve schwannoma) schwan hücrelerinden köken alan ve genel populasyonda sık rastlanan tümörlerdir (0,3-0,5/100,000). 3. ve 5. dekatlarda sık olup; genellikle cinsiyet baskınlığı görülmemekle birlikte literatürde değişik serilerde; kadınlarda, erkeklerden daha fazla görüldüğü bildirilmiştir. En çok torakal bölgede olmak üzere daha sonra servikal ve lomber bölgede yerleşmektedir. %58’i intradural ekstramedüler, %27'si ekstradural ve %15'i kum saati (dumbbell shaped) şeklinde intradural ve ekstradural yerleşim göstermektedir. İntramedüller yerleşim ise çok nadir olarak görülmüştür. %90’dan fazlası benign natürdedir. Yavaş büyüme eğilimindedirler. %80’inde radiküler ağrı, %10’unda ise motor güçsüzlük, sfinkter problemleri ve duyu bozuklukları vardır.", "qas": [ { "question": "Sinir kılıfı tümörleri hangi hücrelerden köken alır?", "id": 3971, "answers": [ { "text": "schwan hücrelerinden", "answer_start": 74 } ] }, { "question": "Sinir kılıfı tümörlerinin yaygın görüldüğü yaş aralıkları hangileridir?", "id": 3972, "answers": [ { "text": "3. ve 5.", "answer_start": 173 } ] }, { "question": "Sinir kılıfı tümörlerinin en çok yerleştiği bölge neresidir?", "id": 3973, "answers": [ { "text": "torakal", "answer_start": 355 } ] }, { "question": "Sinir kılıfı tümörlerinin %58'i hangi yerleşim gösterir?", "id": 3974, "answers": [ { "text": "intradural ekstramedüler", "answer_start": 443 } ] }, { "question": "Sinir kılıfı tümörlerinin %15'i hangi şekildedir?", "id": 3975, "answers": [ { "text": "kum saati", "answer_start": 497 } ] }, { "question": "Sinir kılıfı tümörlerinin %90'dan fazlası nasıl bir doğaya sahiptir?", "id": 3976, "answers": [ { "text": "benign", "answer_start": 658 } ] }, { "question": "Sinir kılıfı tümörlerinin %80'inde hangi semptom görülür?", "id": 3977, "answers": [ { "text": "radiküler ağrı", "answer_start": 717 } ] }, { "question": "Sinir kılıfı tümörlerinin %10'unda hangi belirtiler ortaya çıkar?", "id": 3978, "answers": [ { "text": "motor güçsüzlük, sfinkter problemleri ve duyu bozuklukları", "answer_start": 746 } ] }, { "question": "Sinir kılıfı tümörleri cinsiyet baskınlığı gösterir mi?", "id": 3979, "answers": [ { "text": "genellikle cinsiyet baskınlığı görülmemekle birlikte literatürde değişik serilerde; kadınlarda, erkeklerden daha fazla görüldüğü bildirilmiştir", "answer_start": 203 } ] }, { "question": "Sinir kılıfı tümörlerinin intramedüller yerleşimi ne kadar yaygındır?", "id": 3980, "answers": [ { "text": "çok nadir", "answer_start": 612 } ] } ] }, { "context": "Ani kardiyak Arrest (AKA); aniden, beklenmedik bir şekilde kalp, solunum ve bilinç fonksiyonlarının kaybolmasıdır. Genellikle kalpteki elektriksel bir bozukluktan kaynaklanır ve bu pompalama fonksiyonunu bozar ve vücudunuzun geri kalan kısmına kan akışını durdurur. Amerika Birleşik Devletleri'nde her yıl ani, beklenmeyen yaklaşık 382,800 hastane dışı kardiyak arrest (HDKA) vakası görülmektedir. AKA, medikal acillerdendir ve erken dönemde müdahale edilmezse ani ölüme neden olur. Hızlı ve uygun tıbbi müdahale ile hayatta kalma mümkündür. Ani kardiyak ölümlerin çoğunluğu (AKÖ) evde meydana gelmektedir, buna karşın halka açık yerlerde kardiyak arrest olan vakalar daha fazla yaşama şansına sahiptirler. AKÖ oranı, sosyoekonomik durumu yüksek olan hastalarda düşük olanlara göre daha azdır. Bunun muhtemel sebebinin yaşam tarzı ve sağlık hizmeti farklılığından olduğu düşünülmektedir.", "qas": [ { "question": "Ani kardiyak Arrest (AKA) nedir?", "id": 3981, "answers": [ { "text": "aniden, beklenmedik bir şekilde kalp, solunum ve bilinç fonksiyonlarının kaybolması", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "AKA genellikle neden kaynaklanır?", "id": 3982, "answers": [ { "text": "kalpteki elektriksel bir bozukluk", "answer_start": 126 } ] }, { "question": "Amerika Birleşik Devletleri'nde her yıl kaç hastane dışı kardiyak arrest (HDKA) vakası görülmektedir?", "id": 3983, "answers": [ { "text": "382,800", "answer_start": 332 } ] }, { "question": "AKA'ya erken dönemde müdahale edilmezse neye neden olur?", "id": 3984, "answers": [ { "text": "ani ölüme", "answer_start": 461 } ] }, { "question": "Ani kardiyak ölümlerin (AKÖ) çoğunluğu nerede meydana gelmektedir?", "id": 3985, "answers": [ { "text": "evde", "answer_start": 581 } ] }, { "question": "Halka açık yerlerde kardiyak arrest olan vakaların yaşama şansı nasıldır?", "id": 3986, "answers": [ { "text": "daha fazla", "answer_start": 668 } ] }, { "question": "AKÖ oranı hangi hastalarda daha azdır?", "id": 3987, "answers": [ { "text": "sosyoekonomik durumu yüksek olan hastalarda düşük olanlara", "answer_start": 718 } ] }, { "question": "AKÖ oranının düşük olduğu hastalar arasında bu farkın muhtemel sebebi nedir?", "id": 3988, "answers": [ { "text": "yaşam tarzı ve sağlık hizmeti farklılığın", "answer_start": 819 } ] }, { "question": "AKA'nın hayatta kalma olasılığı nasıl artırılabilir?", "id": 3989, "answers": [ { "text": "Hızlı ve uygun tıbbi müdahale", "answer_start": 483 } ] }, { "question": "Ani kardiyak Arrest (AKA) ne zaman medikal bir acil durumdur?", "id": 3990, "answers": [ { "text": "erken dönemde müdahale edilmezse", "answer_start": 428 } ] } ] }, { "context": "Tiroid bezi sert kıvamlı, kahverengi renkte, boyun bölgesinde, yanlardan her iki sternokleidomastoid kas ile üstte krikoid kıkırdak, altta ise suprasternal çentik ile sınırlandırılmıştır. Tiroid bez hacmi, bölgenin iyot durumuna göre değişmekle birlikte yaklaşık 15-20 gr civarındadır. İki lob ve isthmusdan oluşan bezin, isthmus kalınlığı 2-6 mm her bir lobun kalınlığı ve genişliği 2-2.5 cm, uzunluğu ise 4-4.5 cm civarındadır. Olgunlaşmış tiroid bezi etrafında bezi çevreleyen fibröz bir kapsül mevcuttur. Kapsülün bez içi uzantıları, bezi lobüllere ayırmaktadır. Her lobülde bir arter, bir ven ve ortalama 2-40 adet folikül hücresi mevcuttur. Folikül, tiroidin temel yapısını oluşturur. Folikül tek sıralı küboidal-kolumnar epitel ile sarılı kolloid ve epitel ile çevrelenmiş bazal membrandan oluşmaktadır. Folikül hücresi, tirosit olarak da adlandırılmaktadır. Aynı zamanda tiroid bezinde nöral crest kökenli parafoliküler hücreler bulunmaktadır. Bazal membranla temas halinde olan parafoliküler hücreler, folikül ve stroma yapısında bulunmakla beraber bu hücrelerin foliküler lümenle ilişkisi bulunmamaktadır. Parafoliküler hücreler kalsitonin salgılanmasından sorumludur.", "qas": [ { "question": "Tiroid bezi hangi bölgede bulunur?", "id": 3991, "answers": [ { "text": "boyun", "answer_start": 45 } ] }, { "question": "Tiroid bezi hangi yapılarla sınırlandırılmıştır?", "id": 3992, "answers": [ { "text": "her iki sternokleidomastoid kas", "answer_start": 73 } ] }, { "question": "Tiroid bez hacmi yaklaşık ne kadardır?", "id": 3993, "answers": [ { "text": "15-20 gr", "answer_start": 263 } ] }, { "question": "Tiroid bezi kaç lob ve isthmustan oluşur?", "id": 3994, "answers": [ { "text": "iki", "answer_start": 77 } ] }, { "question": "Folikül hücresi ne olarak adlandırılır?", "id": 3995, "answers": [ { "text": "tirosit", "answer_start": 828 } ] }, { "question": "Tiroid bezinde hangi hücreler kalsitonin salgılar?", "id": 3996, "answers": [ { "text": "parafoliküler", "answer_start": 914 } ] }, { "question": "Tiroid bezini çevreleyen yapıya ne ad verilir?", "id": 3997, "answers": [ { "text": "fibröz bir kapsül", "answer_start": 480 } ] }, { "question": "Parafoliküler hücreler hangi kökenden gelir?", "id": 3998, "answers": [ { "text": "nöral crest", "answer_start": 894 } ] }, { "question": "Folikül hücrelerinin etrafını saran yapı nedir?", "id": 3999, "answers": [ { "text": "tek sıralı küboidal-kolumnar epitel", "answer_start": 699 } ] }, { "question": "Tiroid bezinde bulunan kapsül ne yapar?", "id": 4000, "answers": [ { "text": "bezi lobüllere ayırmak", "answer_start": 538 } ] } ] }, { "context": "Kanser hastalarında farklı nedenlere bağlı hematüri ve/veya hemorajik sistit (HS) gelişebilir. Genitoüriner sistemin (GÜS) primer tümörleri, GÜS’e invaze olmuş veya metastaz yapmış diğer tümörler, siklofosfamid (CYC) ve busulfan (BU) başta olmak üzere kemoterapötikler, enfeksiyonlar ve üriner sistem taşları, koagülopati, radyoterapi (RT) ve hemorajik sistit; hematüri nedeni olabilir. Bu nedenler arasından yüksek dozda kemoterapi (KT) veya hemopoetik kök hücre transplantasyonu (HKHT) uygulanan hastalarda görülen hemorajik sistit, hastanede kalış süresi ile maliyeti arttıran önemli bir morbidite ve hatta mortalite nedeni olabilmektedir.", "qas": [ { "question": "Kanser hastalarında hangi durumlar gelişebilir?", "id": 4001, "answers": [ { "text": "hematüri ve/veya hemorajik sistit (HS)", "answer_start": 43 } ] }, { "question": "GÜS’ün primer tümörleri neye neden olabilir?", "id": 4002, "answers": [ { "text": "hematüri", "answer_start": 43 } ] }, { "question": "Siklofosfamid (CYC) ve busulfan (BU) ne tür ilaçlardır?", "id": 4003, "answers": [ { "text": "kemoterapötikler", "answer_start": 252 } ] }, { "question": "Üriner sistem taşları neye neden olabilir?", "id": 4004, "answers": [ { "text": "hematüri", "answer_start": 43 } ] }, { "question": "Radyoterapi (RT) neye neden olabilir?", "id": 4005, "answers": [ { "text": "hematüri", "answer_start": 43 } ] }, { "question": "Yüksek dozda kemoterapi uygulanan hastalarda hangi durum görülebilir?", "id": 4006, "answers": [ { "text": "hemorajik sistit", "answer_start": 60 } ] }, { "question": "Hemorajik sistit hangi hastalarda görülür?", "id": 4007, "answers": [ { "text": "yüksek dozda kemoterapi (KT) veya hemopoetik kök hücre transplantasyonu (HKHT) uygulanan hastalarda", "answer_start": 409 } ] }, { "question": "Hemorajik sistit hastanede neyi artırır?", "id": 4008, "answers": [ { "text": "maliyeti", "answer_start": 562 } ] }, { "question": "Hemorajik sistit neye neden olabilir?", "id": 4009, "answers": [ { "text": "morbidite ve hatta mortalite", "answer_start": 591 } ] }, { "question": "Hemorajik sistit neden önemli bir durum olabilir?", "id": 4010, "answers": [ { "text": "morbidite ve hatta mortalite nedeni olabilmektedir", "answer_start": 591 } ] } ] }, { "context": "D vitamininin iki formu ve çeĢitli metabolitleri vardır. Vitamin D2 ergokalsiferol ve vitamin D3 kolekalsiferol olarak adlandırılır. Vitamin D3 güneĢ ıĢığındaki ultraviyole B ıĢınlarına tepki olarak deride üretilir17. Aynı zamanda diyetten ve suplemantasyonlardan da elde edilebilir. Derin deniz balıklarının, yumurta sarısının ve karaciğerin önemli D vitamini kaynağı oldukları bilinmektedir18. Serum D vitamini konsantrasyonu UVB ıĢınına maruziyetten 24-48 saat sonra pik seviyesine ulaĢır. Serum yarı ömrü ise 36-72 saat kadardır. Yağda eriyen vitamin sınıfında olan D vitamini vücutta yağ dokusunda daha sonra kullanılmak üzere depo edilir. Yağ dokusunda depo edilebilir özelliğinde olması nedeniyle D vitamini total vücut yarı ömrünü 2 aya kadar uzatabilmektedir.", "qas": [ { "question": "D vitamininin kaç formu vardır?", "id": 4011, "answers": [ { "text": "iki", "answer_start": 14 } ] }, { "question": "Vitamin D2'nin adı nedir?", "id": 4012, "answers": [ { "text": "ergokalsiferol", "answer_start": 68 } ] }, { "question": "Vitamin D3 ne olarak adlandırılır?", "id": 4013, "answers": [ { "text": "kolekalsiferol", "answer_start": 97 } ] }, { "question": "Vitamin D3 nerede üretilir?", "id": 4014, "answers": [ { "text": "deride", "answer_start": 199 } ] }, { "question": "Hangi gıdalar önemli D vitamini kaynağıdır?", "id": 4015, "answers": [ { "text": "Derin deniz balıklarının, yumurta sarısının ve karaciğerin", "answer_start": 284 } ] }, { "question": "Serum D vitamini konsantrasyonu ne zaman pik yapar?", "id": 4016, "answers": [ { "text": "24-48 saat sonra", "answer_start": 453 } ] }, { "question": "Serum D vitamini yarı ömrü ne kadardır?", "id": 4017, "answers": [ { "text": "36-72 saat", "answer_start": 513 } ] }, { "question": "D vitamini hangi sınıfa aittir?", "id": 4018, "answers": [ { "text": "Yağda eriyen vitamin", "answer_start": 534 } ] }, { "question": "D vitamini vücutta nerede depo edilir?", "id": 4019, "answers": [ { "text": "yağ dokusunda", "answer_start": 589 } ] }, { "question": "D vitamini total vücut yarı ömrü ne kadar uzayabilir?", "id": 4020, "answers": [ { "text": "2 aya", "answer_start": 739 } ] } ] }, { "context": "Kronik böbrek yetmezliği nefronlarda geri dönüşümsüz kayıp ile karakterize bir hastalıktır. Glomerüler filtrasyon hızının (GFH) ölçülmesi böbrek yetmezliğinin derecesinin tespitinde kullanılan en değerli parametredir. GFH genellikle yaşın ilerlemesiyle azalır; azalma oranı da zeminde yatan sebebe bağlı olarak değişebilir (Pisoni 2001). GFH’ deki azalma böbreğin metabolik, endokrin fonksiyonlarında bozukluğa ve vücutta sıvı-solüt dengesizliğine neden olmaktadır. Bunlar kliniğe üremik belirtiler olarak yansımaktadır (Greenberg 2004). KBY hastalarının büyük bir kısmında böbrek boyutları küçülmüştür. Böbrek biyopsisinde primer nedene bağlı olmaksızın glomerüloskleroz mevcuttur. GFH bir kez normalin yaklaşık yarısına düştüğünde, başlangıçta böbreğe zarar veren olay ortadan kaldırılsa bile, böbrek işlevi azalmaya eğilim göstermektedir.", "qas": [ { "question": "Kronik böbrek yetmezliği ne ile karakterize edilir?", "id": 4021, "answers": [ { "text": "nefronlarda geri dönüşümsüz kayıp", "answer_start": 25 } ] }, { "question": "Böbrek yetmezliğinin derecesinin tespitinde hangi parametre kullanılır?", "id": 4022, "answers": [ { "text": "Glomerüler filtrasyon hızının (GFH)", "answer_start": 92 } ] }, { "question": "GFH genellikle ne ile azalır?", "id": 4023, "answers": [ { "text": "yaşın ilerlemesiyle", "answer_start": 233 } ] }, { "question": "GFH'deki azalma böbreğin hangi fonksiyonlarında bozukluğa neden olur?", "id": 4024, "answers": [ { "text": "metabolik, endokrin", "answer_start": 364 } ] }, { "question": "GFH'deki azalma vücutta neye neden olur?", "id": 4025, "answers": [ { "text": "sıvı-solüt dengesizliği", "answer_start": 422 } ] }, { "question": "Üremik belirtiler kliniğe nasıl yansımaktadır?", "id": 4026, "answers": [ { "text": "vücutta sıvı-solüt dengesizliğine neden olmaktadır", "answer_start": 414 } ] }, { "question": "KBY hastalarının büyük bir kısmında böbrek boyutları nasıldır?", "id": 4027, "answers": [ { "text": "küçülmüş", "answer_start": 591 } ] }, { "question": "Böbrek biyopsisinde ne mevcuttur?", "id": 4028, "answers": [ { "text": "glomerüloskleroz", "answer_start": 655 } ] }, { "question": "KBY hastalarının büyük bir kısmında böbrek boyutları nasıldır?", "id": 4029, "answers": [ { "text": "küçülmüş", "answer_start": 591 } ] }, { "question": "Böbrek işlevi ne zaman azalmaya eğilim gösterir?", "id": 4030, "answers": [ { "text": "başlangıçta böbreğe zarar veren olay ortadan kaldırılsa bile", "answer_start": 734 } ] } ] }, { "context": "Polikistik over sendromu (PKOS), üreme çağındaki bayanlarda sık görülen hiperandrojenizm, anovulasyon ve hiperinsülinemi ile karakterize endokrin bir hastalıktır. Sendromun prevalansı %2’den %26’ya kadar değişkenlik göstermektedir (1). Aynı zamanda anovulasyon, hiperinsülinemi ve santral obesite ile ilişkili olarak tip II diyabet, endometrium kanseri ve kardiyovasküler hastalık gibi uzun dönem sağlık riskleriyle karşımıza çıkar. Günümüzde PKOS’un etiyopatogenezi ve tanı kriterleri halen tartışılmaktadır (1). Birçok çalışma; insülin direnci, infertilite ve hirsutizm gibi PKOS belirtileri ve D vitamin düzeyleri arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştur (2,3). D vitamininin PKOS gelişiminde; fertilite regülasyonu ve insülin metabolizmasının hormonal etkileri ve gen transkripsiyonunu etkilediği düşünülmektedir (4). D vitamininin başta kemikler olmak üzere vücudumuzda önemli görevleri vardır. D vitamininin aktif formu, kemik metabolizmasında, kalsiyum-fosfor dengesinin düzenlenmesinde, hücre farklılaşması ve proliferasyonunda önemli rol oynamaktadır.", "qas": [ { "question": "Polikistik over sendromu hangi yaş grubunda görülür?", "id": 4031, "answers": [ { "text": "üreme çağındaki", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "PKOS hangi hastalıklarla ilişkilidir?", "id": 4032, "answers": [ { "text": "tip II diyabet, endometrium kanseri ve kardiyovasküler hastalık", "answer_start": 317 } ] }, { "question": "PKOS’un prevalansı ne kadar değişkenlik göstermektedir?", "id": 4033, "answers": [ { "text": "%2’den %26’ya kadar", "answer_start": 184 } ] }, { "question": "PKOS’un etiyopatogenezi ne durumdadır?", "id": 4034, "answers": [ { "text": "halen tartışılmaktadır", "answer_start": 486 } ] }, { "question": "D vitamin düzeyleri PKOS belirtileriyle nasıl ilişkilidir?", "id": 4035, "answers": [ { "text": "insülin direnci, infertilite ve hirsutizm gibi PKOS belirtileri ve D vitamin düzeyleri arasında", "answer_start": 530 } ] }, { "question": "D vitamini PKOS gelişiminde neyi etkiler?", "id": 4036, "answers": [ { "text": "fertilite regülasyonu ve insülin metabolizmasının hormonal etkileri ve gen transkripsiyonu", "answer_start": 693 } ] }, { "question": "D vitamininin vücuttaki görevleri nelerdir?", "id": 4037, "answers": [ { "text": "kemik metabolizmasında, kalsiyum-fosfor dengesinin düzenlenmesinde, hücre farklılaşması ve proliferasyonunda önemli rol oynamaktadır", "answer_start": 923 } ] }, { "question": "D vitamininin aktif formu neyi düzenler?", "id": 4038, "answers": [ { "text": "kalsiyum-fosfor dengesinin", "answer_start": 947 } ] }, { "question": "PKOS’un karakteristik özellikleri nelerdir?", "id": 4039, "answers": [ { "text": "insülin direnci, infertilite ve hirsutizm", "answer_start": 530 } ] }, { "question": "PKOS hangi vücut bölgesindeki obezite ile ilişkilidir?", "id": 4040, "answers": [ { "text": "santral obesite", "answer_start": 281 } ] } ] }, { "context": "Temporomandibular eklem (TME) mandibulanın büyüme merkezidir ve çiğneme, nefes alma, konuşma gibi fonksiyonlarda kritik bir öneme sahiptir. Temporomandibular eklemi etkileyen patolojik durumlar inflamatuar ve dejeneratif hastalıklar ve ayrıca travmatik hasarlardır. Osteoartrit, romatolojik - inflamatuar hastalıklar ve diskin yer değiştirmesi (internal derangement) ile oluşan patolojilerde temporomandibular eklem disk hasarı gözlenmektedir. Juvenil idiopatik artritte, kronik temporomandibular hastalıklarda ve cerrahi & travma sonrası temporomandibular eklem sinoviyal boşluk ve yumuşak dokularında heterotropik kemikleşme görülmektedir. Heterotrofik kemikleşme yumuşak dokularda endokondrial kemik oluşumuyla karakterizedir. Temporomandibular eklemde oluşan heterotrofik kemikleşme nedenleri çok çeşitli olmasına karşın hepsinin eklemde meydana getirdiği semptomlar aynıdır.", "qas": [ { "question": "Temporomandibular eklem (TME) neyin büyüme merkezidir?", "id": 4041, "answers": [ { "text": "mandibula", "answer_start": 7 } ] }, { "question": "TME hangi fonksiyonlarda kritik öneme sahiptir?", "id": 4042, "answers": [ { "text": "çiğneme, nefes alma, konuşma", "answer_start": 64 } ] }, { "question": "Temporomandibular eklemi etkileyen patolojik durumlar nelerdir?", "id": 4043, "answers": [ { "text": "inflamatuar ve dejeneratif hastalıklar", "answer_start": 194 } ] }, { "question": "Hangi hastalıklarda temporomandibular eklem disk hasarı gözlenmektedir?", "id": 4044, "answers": [ { "text": "Osteoartrit, romatolojik - inflamatuar hastalıklar", "answer_start": 266 } ] }, { "question": "Heterotrofik kemikleşme hangi dokularda görülmektedir?", "id": 4045, "answers": [ { "text": "yumuşak", "answer_start": 583 } ] }, { "question": "Heterotrofik kemikleşme nasıl bir kemik oluşumuyla karakterizedir?", "id": 4046, "answers": [ { "text": "endokondrial", "answer_start": 684 } ] }, { "question": "Temporomandibular eklemde heterotrofik kemikleşme hangi durumlar sonrası görülmektedir?", "id": 4047, "answers": [ { "text": "cerrahi & travma", "answer_start": 514 } ] }, { "question": "Temporomandibular eklemde oluşan heterotrofik kemikleşmenin nedenleri nasıldır?", "id": 4048, "answers": [ { "text": "çok çeşitli", "answer_start": 797 } ] }, { "question": "Heterotrofik kemikleşmenin eklemde meydana getirdiği semptomlar nasıldır?", "id": 4049, "answers": [ { "text": "aynıdır", "answer_start": 871 } ] }, { "question": "Juvenil idiopatik artritte hangi eklemde kemikleşme görülmektedir?", "id": 4050, "answers": [ { "text": "Temporomandibular", "answer_start": 0 } ] } ] }, { "context": "Yoğun bakımlar kritik hastaların takip ve tedavilerinin yapıldığı yerlerdir. Genel popülasyonun yaşlanması ve buna bağlı olarak eşlik eden hastalıklarda artış sonucu yoğun bakım yatak ihtiyacı giderek artmaktadır (1,3). Bunun yanı sıra, günümüzde ileri yaşam desteği uygulamaları ile gelişmiş mekanik ventilasyon, hemodinamik destek ve diğer organ destek uygulamalarında artış kritik hasta gruplarında sağkalımı arttırmaktadır. Genel durumu başlangıçta daha kötü olan hastaların destek altında tedaviye yanıt vermeleri neticesinde yoğun bakım yatışları uzamakta ve yoğun bakımdan fayda görmesi beklenen hasta grubu genişlemektedir. Mevcut literatur bilgisine göre 14 günden fazla yoğun bakımda yatışı olan hastalar uzamış yoğun bakım yatışı olan hastalar olarak kabul edilmektedir (4). Bu tanıma göre tüm hastaların % 4-11 ‘i uzamış yoğun bakım yatışı olarak takip edilmektedir. Tüm yoğun bakım günlerinin % 45’inin uzamış yoğun bakım yatışı olan hastalar tarafından tüketildiği öne sürülmektedir. Uzun süreli kalış riski olan hastaların öngörülmesi yoğun bakım yönetimi ve mevcut yatakların yönetimi açısından büyük önem taşımaktadır.", "qas": [ { "question": "Yoğun bakımlar ne için kullanılan yerlerdir?", "id": 4051, "answers": [ { "text": "kritik hastaların takip ve tedavilerinin", "answer_start": 15 } ] }, { "question": "Yoğun bakım yatak ihtiyacı neden artmaktadır?", "id": 4052, "answers": [ { "text": "Genel popülasyonun yaşlanması", "answer_start": 77 } ] }, { "question": "İleri yaşam desteği uygulamaları kritik hastalarda neyi arttırmaktadır?", "id": 4053, "answers": [ { "text": "sağkalım", "answer_start": 402 } ] }, { "question": "Başlangıçta genel durumu kötü olan hastalar neye yanıt vermektedir?", "id": 4054, "answers": [ { "text": "destek altında tedaviye", "answer_start": 479 } ] }, { "question": "14 günden fazla yoğun bakımda yatışı olan hastalar nasıl kabul edilmektedir?", "id": 4055, "answers": [ { "text": "uzamış yoğun bakım yatışı olan hastalar", "answer_start": 715 } ] }, { "question": "Tüm hastaların yüzde kaçı uzamış yoğun bakım yatışı olarak takip edilmektedir?", "id": 4056, "answers": [ { "text": "% 4-11", "answer_start": 816 } ] }, { "question": "Yoğun bakım günlerinin yüzde kaçı uzamış yoğun bakım yatışı olan hastalar tarafından tüketilmektedir?", "id": 4057, "answers": [ { "text": "% 45", "answer_start": 906 } ] }, { "question": "Uzun süreli kalış riski olan hastaların öngörülmesi ne açısından önemlidir?", "id": 4058, "answers": [ { "text": "yoğun bakım yönetimi ve mevcut yatakların yönetimi", "answer_start": 1050 } ] }, { "question": "Yoğun bakımdan fayda görmesi beklenen hangi grup genişlemektedir?", "id": 4059, "answers": [ { "text": "yoğun bakımdan fayda görmesi beklenen hasta grubu", "answer_start": 565 } ] }, { "question": "Hangi uygulamalar kritik hasta gruplarında sağkalımı arttırmaktadır?", "id": 4060, "answers": [ { "text": "ileri yaşam desteği uygulamaları ile gelişmiş mekanik ventilasyon, hemodinamik destek ve diğer organ destek uygulamalarında", "answer_start": 247 } ] } ] }, { "context": "Herpes virüsler zarflı, çift iplikli, büyük DNA içeren önemli bir virüs grubudur. Virion morfolojisi, replikasyon modeli, latent ve rekürrent enfeksiyon kapasitesi tüm grup üyelerinin paylaştıkları ortak ve yaygın özelliklerdir (1). Herpes virüsler litik, persistan, latent ve EBV’de olduğu gibi immortal enfeksiyon oluşturabilme yeteneğine sahiplerdir. Herpes virüsler yaygın ve her yerde görülebilen enfeksiyonlar oluştururlar. Bu virüsler genellikle benign enfeksiyon oluşturma eğiliminde iken, özellikle immünsüpresif kişilerde ciddi morbidite ve mortalite oluşturma potansiyeline sahiptirler. Herpes virüslerin virionları yaklaşık olarak 150 nm çapındadır. DNA 162 kapsomerden oluşan ikozahedral bir kapsid tarafından kuşatılmıştır. Kapsid glikoprotein yapıda zarf tarafından çevrelenmiştir. Herpes virüsler; viral bağlanma, füzyon ve immüniteden kaçışı sağlayan pek çok viral protein kodlamaktadırlar (5). Zarflı oldukları için herpes virüsler kuruluğa, aside ve deterjanlara duyarlıdırlar. Herpes virüsler antiviral ajanlarla inaktive edilebilmektedir.", "qas": [ { "question": "Herpes virüsler ne tür bir virüs grubudur?", "id": 4061, "answers": [ { "text": "zarflı, çift iplikli, büyük DNA içeren", "answer_start": 16 } ] }, { "question": "Herpes virüsler hangi enfeksiyon tiplerini oluşturabilir?", "id": 4062, "answers": [ { "text": "litik, persistan, latent ve EBV’de olduğu gibi immortal enfeksiyon", "answer_start": 249 } ] }, { "question": "Herpes virüslerin virionları ne kadar çapındadır?", "id": 4063, "answers": [ { "text": "150 nm", "answer_start": 643 } ] }, { "question": "Herpes virüslerin kapsidi kaç kapsomerden oluşur?", "id": 4064, "answers": [ { "text": "162", "answer_start": 666 } ] }, { "question": "Herpes virüsler nasıl bir yapıda zarf ile çevrilidir?", "id": 4065, "answers": [ { "text": "glikoprotein yapıda", "answer_start": 745 } ] }, { "question": "Herpes virüsler neye duyarlıdır?", "id": 4066, "answers": [ { "text": "kuruluğa, aside ve deterjanlar", "answer_start": 950 } ] }, { "question": "Herpes virüsler hangi kişilerde ciddi morbidite ve mortalite riski taşır?", "id": 4067, "answers": [ { "text": "immünsüpresif kişilerde", "answer_start": 508 } ] }, { "question": "Herpes virüsler hangi ajanlarla inaktive edilebilir?", "id": 4068, "answers": [ { "text": "antiviral ajanlar", "answer_start": 1013 } ] }, { "question": "Herpes virüsler hangi özellikleri grup üyeleriyle paylaşır?", "id": 4069, "answers": [ { "text": "Virion morfolojisi, replikasyon modeli, latent ve rekürrent enfeksiyon kapasitesi", "answer_start": 82 } ] }, { "question": "Herpes virüsler neyi kodlar?", "id": 4070, "answers": [ { "text": "viral protein", "answer_start": 876 } ] } ] }, { "context": "Diyabet ya pankreas yeterli insülin üretmediğinde ya da vücut ürettiği insülini etkili bir şekilde kullanamadığında ortaya çıkan kronik metabolik bir hastalıktır. Dünya çapında şeker hastalığı olan kişi sayısı 1980'de 108 milyon iken 2014'te 422 milyona yükselmiştir(1). Diyabetes mellitusun 18 yaş üzerindeki global prevalansı 1980’de %4.7 den 2014 yılı verilerine göre %8.5'e yükselmiştir. Özellikle orta ve düşük gelirli ülkelerde bu oran daha hızlı bir şekilde artmaktadır(2, 3). Dünyada olduğu gibi ülkemizde de yapılan çalışmalarda diyabet sıklığındaki artış hastalığın komplikasyonları, tedavi maliyetleri, iş gücü kaybı ve yaşam kalitesinde azalma açısından değerlendirildiğinde bir halk sağlığı problemi olarak görünmektedir.", "qas": [ { "question": "Diyabet ne zaman ortaya çıkan bir hastalıktır?", "id": 4071, "answers": [ { "text": "pankreas yeterli insülin üretmediğinde ya da vücut ürettiği insülini etkili bir şekilde kullanamadığında", "answer_start": 11 } ] }, { "question": "Diyabet nasıl bir hastalıktır?", "id": 4072, "answers": [ { "text": "kronik metabolik", "answer_start": 129 } ] }, { "question": "1980'de dünya çapında kaç milyon kişinin şeker hastalığı vardı?", "id": 4073, "answers": [ { "text": "108 milyon", "answer_start": 218 } ] }, { "question": "2014'te dünya çapında kaç milyon kişinin şeker hastalığı vardı?", "id": 4074, "answers": [ { "text": "422 milyona", "answer_start": 242 } ] }, { "question": "Diyabetes mellitusun 18 yaş üzerindeki global prevalansı 1980'de yüzde kaçtı?", "id": 4075, "answers": [ { "text": "%4.7", "answer_start": 336 } ] }, { "question": "Diyabetes mellitusun 2014 yılı verilerine göre global prevalansı yüzde kaçtır?", "id": 4076, "answers": [ { "text": "8.5", "answer_start": 372 } ] }, { "question": "Diyabet oranı hangi ülkelerde daha hızlı artmaktadır?", "id": 4077, "answers": [ { "text": "orta ve düşük gelirli ülkelerde", "answer_start": 402 } ] }, { "question": "Diyabet sıklığındaki artış ne olarak değerlendirilmektedir?", "id": 4078, "answers": [ { "text": "halk sağlığı problemi", "answer_start": 691 } ] }, { "question": "Diyabet sıklığındaki artış ne tür sorunlara yol açmaktadır?", "id": 4079, "answers": [ { "text": "komplikasyonları, tedavi maliyetleri, iş gücü kaybı ve yaşam kalitesinde azalma", "answer_start": 576 } ] }, { "question": "Diyabet sıklığındaki artış hangi açıdan değerlendirilmektedir?", "id": 4080, "answers": [ { "text": "halk sağlığı problemi", "answer_start": 691 } ] } ] }, { "context": "Diyabet günümüzde hem dünyada, hemde ülkemizde gittikçe büyüyen bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünya nüfusunun % 6’sında mevcut olan Diabetes Mellitus (DM) en sık görülen endokrin hastalık olup 2030 yılında obezite, yaşam süresinin artması ve tanı koymanın kolaylaşması sonucu 300 milyon kişinin diyabet ve dolayısıyla komplikasyonlarından etkileneceği öngörülmektedir. Diyabetin göze olan etkisi, ilk olarak 1855 yılında Jaeger tarafından tanımlanmıştır. Diyabetik hastalarda yapılan sonraki araştırmalarda, kornea hassasiyetinde azalma, gözyaşı yapımında azalma, epitelyal keratopati, gecikmiş yara iyileşmesi, kornea epitelinde değişiklikler, katarakt, retinal kapiller iskemik değişiklikler, makula ödemi ve iskemisi, optik nöropati, vitreus hemorajisi, traksiyonel retina dekolmanına kadar uzanabilen birçok patolojiye rastlanmıştır.", "qas": [ { "question": "Diyabet nasıl bir halk sağlığı sorunudur?", "id": 4081, "answers": [ { "text": "gittikçe büyüyen", "answer_start": 47 } ] }, { "question": "Dünya nüfusunun yüzde kaçında Diabetes Mellitus mevcuttur?", "id": 4082, "answers": [ { "text": "% 6", "answer_start": 134 } ] }, { "question": "En sık görülen endokrin hastalık hangisidir?", "id": 4083, "answers": [ { "text": "Diabetes Mellitus (DM)", "answer_start": 156 } ] }, { "question": "2030 yılında kaç milyon kişinin diyabetten etkilenmesi öngörülmektedir?", "id": 4084, "answers": [ { "text": "300 milyon", "answer_start": 300 } ] }, { "question": "Diyabetin göze olan etkisi ne zaman tanımlanmıştır?", "id": 4085, "answers": [ { "text": "1855", "answer_start": 432 } ] }, { "question": "Diyabetin gözde oluşturabileceği patolojilerden biri nedir?", "id": 4086, "answers": [ { "text": "kornea hassasiyetinde azalma", "answer_start": 532 } ] }, { "question": "Diyabetik hastalarda gözyaşı yapımında ne gibi bir değişiklik gözlenmiştir?", "id": 4087, "answers": [ { "text": "gözyaşı yapımında azalma", "answer_start": 562 } ] }, { "question": "Diyabetin kornea epitelinde hangi değişikliklere yol açabileceği tespit edilmiştir?", "id": 4088, "answers": [ { "text": "epitelyal keratopati, gecikmiş yara iyileşmesi, kornea epitelinde değişiklikler", "answer_start": 588 } ] }, { "question": "Retinada diyabetin sebep olabileceği bir patoloji nedir?", "id": 4089, "answers": [ { "text": "retinal kapiller iskemik değişiklikler", "answer_start": 679 } ] }, { "question": "Diyabet hangi optik sinir hasarına yol açabilir?", "id": 4090, "answers": [ { "text": "optik nöropati", "answer_start": 745 } ] } ] }, { "context": "Tiroid karsinomları en sık görülen malign endokrin tümörlerdir. Tüm kanserlerin yaklaşık %1’ini, kansere bağlı ölümlerin yaklaşık %0,2 sini oluştururlar. Tiroid karsinomlarının %95’inden fazlasını folliküler epitel hücrelerinden köken alan Papiller Tiroid Karsinomu(PTK), Folliküler Tiroid Karsinomu(FTK) ve Anaplastik Tiroid Karsinomu(ATK) oluşturmaktadır. Parafolliküler hücrelerden ise Medüller Tiroid Karsinomu(MTK) gelişmektedir. Tiroid karsinomlarının herbirinin kendine özgü klinik, radyolojik ve histopatolojik özellikleri olup, farklı tedavi yaklaşımları ve prognozlara sahip olmaları nedeniyle ayrımlarının çok iyi yapılması gerekmektedir. Tiroid bezinin benign ve malign lezyonlarının ayırt edilmesinde güçlükler yaşanmakta, çeşitli immunhistokimyasal yöntemlere başvurulmaktadır (1-4).", "qas": [ { "question": "Tiroid karsinomları ne tür tümörlerdir?", "id": 4091, "answers": [ { "text": "malign endokrin tümörler", "answer_start": 35 } ] }, { "question": "Tüm kanserlerin yaklaşık yüzde kaçı tiroid karsinomlarıdır?", "id": 4092, "answers": [ { "text": "%1", "answer_start": 89 } ] }, { "question": "Tiroid karsinomları kansere bağlı ölümlerin yüzde kaçını oluşturur?", "id": 4093, "answers": [ { "text": "%0,2", "answer_start": 130 } ] }, { "question": "Tiroid karsinomlarının yüzde kaçı folliküler epitel hücrelerinden köken alır?", "id": 4094, "answers": [ { "text": "%95", "answer_start": 177 } ] }, { "question": "Papiller Tiroid Karsinomu (PTK) hangi hücrelerden köken alır?", "id": 4095, "answers": [ { "text": "folliküler epitel hücrelerinden", "answer_start": 197 } ] }, { "question": "Medüller Tiroid Karsinomu (MTK) hangi hücrelerden gelişir?", "id": 4096, "answers": [ { "text": "Parafolliküler", "answer_start": 358 } ] }, { "question": "Tiroid karsinomlarının ne tür özellikleri vardır?", "id": 4097, "answers": [ { "text": "klinik, radyolojik ve histopatolojik", "answer_start": 482 } ] }, { "question": "Tiroid bezinin benign ve malign lezyonlarının ayırt edilmesinde ne tür zorluklar yaşanmaktadır?", "id": 4098, "answers": [ { "text": "güçlükler", "answer_start": 714 } ] }, { "question": "Tiroid karsinomlarının ayrımları neden iyi yapılmalıdır?", "id": 4099, "answers": [ { "text": "farklı tedavi yaklaşımları ve prognozlara sahip olmaları", "answer_start": 537 } ] }, { "question": "Tiroid bezinin lezyonlarının ayırt edilmesinde hangi yöntemlere başvurulmaktadır?", "id": 4100, "answers": [ { "text": "immunhistokimyasal", "answer_start": 744 } ] } ] }, { "context": "Böbrekler normal insan fizyolojik fonksiyonunun devamında çok sayıda önemli görevi yerine getirmek için gereklidirler. Sıvı ve elektrolit dengesinin sağlanmasında primer organlardır ve asit-baz dengesinde büyük rol oynarlar. Kan basıncının kontrolünde hayati rol oynayan renin ve kırmızı kan hücresi oluşumuna etki eden eritropoetin salgılar. Vitamin-D prekürsörünü çok daha aktif formu olan 1,25- dihidroksivitamin D’ ye çevirerek bariz kalsiyum emilimi ile kalsiyum metabolizmasına etki eder (6). Böbrekler karın arka duvarında retroperitoneal alanda yerleşmişlerdir (Şekil 1). Uzun eksenleri aşağı dışa doğru, yatay eksenleri yana arkaya doğrudur. Böbrek üst uçları 12. torakal vertebraya, alt uçları 2. lomber vertebra alt ucuna kadar uzanım göstermektedir. Genellikle her bir böbrek ağırlığı erkeklerde 150 gr, kadınlarda 135 gr’dır. Vertikal olarak 10-12 cm, transvers olarak 5-7 cm ve anteroposterior uzunluğu 3 cm’dir. Sağ böbrek çoğunlukla karaciğerin baskısı nedeniyle sol böbreğe göre 1-2 cm daha aşağıdadır. Posterior abdominal duvarda psoas major kası önünde ve longitudinal aksına paralel, oblik olarak yer alır. Üst pol, alt pole göre daha medial ve posterior yerleşimlidir. Hiler bölgenin anteriora doğru rotasyonu nedeniyle her iki böbreğin de lateral kenarları posterior yerleşimlidir. Bu rotasyon sonucu böbreğin frontal ekseni ile vücudun frontal ekseni 30-50°‘ lik açı yapar.", "qas": [ { "question": "Böbrekler neyin dengesinde primer organdır?", "id": 4101, "answers": [ { "text": "Sıvı ve elektrolit", "answer_start": 119 } ] }, { "question": "Böbrekler asit-baz dengesinde nasıl rol oynar?", "id": 4102, "answers": [ { "text": "büyük", "answer_start": 205 } ] }, { "question": "Kan basıncının kontrolünde hangi hormon hayati rol oynar?", "id": 4103, "answers": [ { "text": "renin", "answer_start": 271 } ] }, { "question": "Böbrekler hangi vitamini aktif formuna çevirir?", "id": 4104, "answers": [ { "text": "Vitamin-D", "answer_start": 343 } ] }, { "question": "Böbreklerin karındaki yerleşim yeri neresidir?", "id": 4105, "answers": [ { "text": "retroperitoneal alanda", "answer_start": 530 } ] }, { "question": "Erkeklerde bir böbrek ağırlığı kaç gramdır?", "id": 4106, "answers": [ { "text": "150", "answer_start": 808 } ] }, { "question": "Sağ böbrek neden sol böbreğe göre daha aşağıdadır?", "id": 4107, "answers": [ { "text": "karaciğerin baskısı", "answer_start": 949 } ] }, { "question": "Böbreklerin lateral kenarları neden posterior yerleşimlidir?", "id": 4108, "answers": [ { "text": "Hiler bölgenin anteriora doğru rotasyonu", "answer_start": 1190 } ] }, { "question": "Böbreklerin frontal ekseni vücudun frontal ekseni ile kaç derece açı yapar?", "id": 4109, "answers": [ { "text": "30-50°", "answer_start": 1374 } ] }, { "question": "Böbreğin uzun eksenleri hangi yöne doğrudur?", "id": 4110, "answers": [ { "text": "aşağı dışa", "answer_start": 595 } ] } ] }, { "context": "Dirsek eklemi günlük yaşam fonksiyonlarının yerine getirilmesinde önemli fonksiyonları olan bir yapıdır. Bu eklemi ilgilendiren kırıklı çıkıklar uygun tedavi edilmediği takdirde üst ekstremitede ciddi rahatsızlıklar ve fonksiyon kayıpları görülür. Dirseği ilgilendiren kırıklı çıkıklar sonrası oluşabilecek kalıcı deformiteler el işlevlerinde de önemli kayıplara yol açabilir. Dirsek erişkinde en sık çıkık oluşan ikinci eklemdir. Dirsek çıkıkları genellikle basit çıkıklardır. Bağ yırtığı görülmesine karşın çıkığa kırık çoğunlukla eşlik etmez. Basit çıkıkların redüksiyonu sonrasında dirsek stabildir ve sertlik oluşmasını önlemek amacıyla birkaç gün içinde eklem hareketlerine başlanabilir. Dirseğin kırıklı çıkıkları kompleks yaralanmalardır. Dirsek kırıklı çıkığı, ulnotroklear eklemde çıkık ile birlikte dirseğin birincil kemik desteklerinden en az birinin kırık olduğu yaralanmaları tanımlar. Bu durumda dirsek çıkığına ulna üst ucu, radius başı, koronoid kırığı ya da bunların bileşimleri eşlik edebilir. Bir veya daha fazla dirseğin kemik stabilizatörlerini içeren kırıklarla birliktedirler ve bu yaralanmalarda kapalı redüksiyon sonrasında stabiliteyi sağlamak mümkün değildir.", "qas": [ { "question": "Dirsek eklemi neyde önemlidir?", "id": 4111, "answers": [ { "text": "günlük yaşam fonksiyonlarının yerine getirilmesinde", "answer_start": 14 } ] }, { "question": "Dirsek kırıklı çıkıkları uygun tedavi edilmezse ne olur?", "id": 4112, "answers": [ { "text": "üst ekstremitede ciddi rahatsızlıklar ve fonksiyon kayıpları görülür", "answer_start": 178 } ] }, { "question": "Dirsek kırıklı çıkıkları sonrası ne tür kayıplar olabilir?", "id": 4113, "answers": [ { "text": "el işlevlerinde de önemli kayıplar", "answer_start": 327 } ] }, { "question": "Dirsek erişkinde en sık çıkık oluşan kaçıncı eklemdir?", "id": 4114, "answers": [ { "text": "ikinci", "answer_start": 414 } ] }, { "question": "Dirsek çıkıklarına genellikle ne eşlik etmez?", "id": 4115, "answers": [ { "text": "kırık", "answer_start": 128 } ] }, { "question": "Basit çıkıkların redüksiyonu sonrasında dirsek ne durumdadır?", "id": 4116, "answers": [ { "text": "stabil", "answer_start": 593 } ] }, { "question": "Dirseğin kırıklı çıkıkları nasıl yaralanmalardır?", "id": 4117, "answers": [ { "text": "kompleks", "answer_start": 721 } ] }, { "question": "Dirsek kırıklı çıkığı neyi tanımlar?", "id": 4118, "answers": [ { "text": "ulnotroklear eklemde çıkık ile birlikte dirseğin birincil kemik desteklerinden en az birinin kırık olduğu yaralanmaları", "answer_start": 770 } ] }, { "question": "Dirsek çıkığına neler eşlik edebilir?", "id": 4119, "answers": [ { "text": "ulna üst ucu, radius başı, koronoid kırığı ya da bunların bileşimleri", "answer_start": 927 } ] }, { "question": "Dirsek kırıklı çıkıklarında kapalı redüksiyon sonrasında neyi sağlamak mümkün değildir?", "id": 4120, "answers": [ { "text": "stabilite", "answer_start": 1150 } ] } ] }, { "context": "Akut aort diseksiyonu gelişen hastaların yaklaşık %40’ı ani ölüm tablosu ile kaybedilir. Hayatta kalanlar arasında tedavi şansı, diseksiyonun tipi, yaygınlığı, hastaya bağlı faktörler ve kliniğin tecrübesi ve olanaklarına göre değişir. Aort diseksiyonlarının 2/3 ‘ü proksimal, 1/3 ‘ü ise distal segmentte görülmektedir. Aort diseksiyonu saptanan hastaların hemen hepsinde hipertansiyon anamnezi vardır. Aort diseksiyonunda klasik semptomu ani başlayan yırtılır tarzda olup sırtta yayılan göğüs ağrısıdır. Genellikle göğsün ön tarafında hissedilen veya göğsün ön tarafında başlayan ağrılar proksimal aort diseksiyonunu, interskapuler bölgeden başlayıp bele doğru yayılan ağrılar ise distal diseksiyonları işaret etse de bu bir kural değildir(96). Göğüs ağrısının göğsün ön bölgesinde suprasternal bölgeden başlayarak subskapular bölgeye ve daha sonra bele doğru yayılması tip I aort diseksiyonları için spesifikken asendan aortaya sınırlı olan tip II diseksiyonlarda ağrılar sadece suprasternal bölgede olabilir. Diseksiyon renal ve visseral damarları içine alıp iskemiye yol açarsa hastalar şiddetli karın ağrısı ile hastaneye başvurabilir. Mezenterik ve visseral iskeminin olduğu olgularda erken müdahale yapılsa ve mezenterik sahadaki iskemi ortadan kaldırılsa bile reperfüzyon hasarı ve bu zamana kadar oluşan iskemi nedeniyle intestinal mukozanın bozulması sonucunda hastada postoperatif devrede sıklıkla sepsis ve multipl organ yetersizliği görülmektedir.", "qas": [ { "question": "Akut aort diseksiyonu gelişen hastaların yüzde kaçı ani ölümle kaybedilir?", "id": 4121, "answers": [ { "text": "%40", "answer_start": 50 } ] }, { "question": "Aort diseksiyonlarının kaçta kaçı proksimal segmentte görülür?", "id": 4122, "answers": [ { "text": "2/3", "answer_start": 259 } ] }, { "question": "Aort diseksiyonu saptanan hastaların çoğunda hangi anamnez vardır?", "id": 4123, "answers": [ { "text": "hipertansiyon", "answer_start": 372 } ] }, { "question": "Aort diseksiyonunun klasik semptomu nedir?", "id": 4124, "answers": [ { "text": "göğüs ağrısı", "answer_start": 488 } ] }, { "question": "Tip I aort diseksiyonu ağrısı nasıl yayılır?", "id": 4125, "answers": [ { "text": "suprasternal bölgeden başlayarak subskapular bölgeye ve daha sonra bele doğru", "answer_start": 783 } ] }, { "question": "Tip II diseksiyonlarda ağrı nerede olabilir?", "id": 4126, "answers": [ { "text": "suprasternal", "answer_start": 783 } ] }, { "question": "Diseksiyon renal ve visseral damarları etkilerse hastalar nasıl bir ağrı ile hastaneye başvurabilir?", "id": 4127, "answers": [ { "text": "şiddetli karın ağrısı", "answer_start": 1091 } ] }, { "question": "Mezenterik ve visseral iskeminin olduğu olgularda postoperatif devrede sıklıkla ne görülmektedir?", "id": 4128, "answers": [ { "text": "sepsis ve multipl organ yetersizliği", "answer_start": 1409 } ] }, { "question": "Aort diseksiyonu ağrısı interskapuler bölgeden nereye yayılabilir?", "id": 4129, "answers": [ { "text": "bele", "answer_start": 651 } ] }, { "question": "Mezenterik iskemi durumunda bile reperfüzyon hasarı sonucu hangi yapı bozulabilir?", "id": 4130, "answers": [ { "text": "intestinal mukoza", "answer_start": 1330 } ] } ] }, { "context": "Timus primer lenfoid bir organdır. Yetişkin bir insanda superior ve anterior mediastinumda yerleşiktir. Aşağıda 4. kıkırdak kaburgaya kadar iner. Sivri üst uçları bazen tiroid beze kadar uzanabilir. Önde sternum, üst 4. kıkırdak kaburganın sternuma yakın bölümleri, m. sternohyoideus ve m. sternothyroideus ile komşudur. Arkada, trakeanın ön ve yan kısımları sol v. brachiocephalica, arkus aorta, arkus aortanın dalları ve perikardla komşuluk yapar. Timus erken neonatal dönemde ortalama 10-15 gr ağırlığındadır. Yeni doğanda 16-27 gr’dır. Puberte’ye kadar büyümeye devam eden timus, 30-40 gr’a kadar erişir. Daha sonra atrofiye olarak yerini yağ dokusuna bırakır ve ağırlığı da 10 gr’a kadar iner.", "qas": [ { "question": "Timus nasıl bir organdır?", "id": 4131, "answers": [ { "text": "primer lenfoid", "answer_start": 6 } ] }, { "question": "Timus yetişkin bir insanda nerede yerleşiktir?", "id": 4132, "answers": [ { "text": "superior ve anterior mediastinum", "answer_start": 56 } ] }, { "question": "Timus hangi kıkırdak kaburgaya kadar iner?", "id": 4133, "answers": [ { "text": "4.", "answer_start": 112 } ] }, { "question": "Timusun sivri üst uçları bazen nereye kadar uzanabilir?", "id": 4134, "answers": [ { "text": "tiroid beze", "answer_start": 169 } ] }, { "question": "Timus hangi kaslarla komşudur?", "id": 4135, "answers": [ { "text": "m. sternohyoideus ve m. sternothyroideus", "answer_start": 266 } ] }, { "question": "Timus arkada hangi yapılarla komşuluk yapar?", "id": 4136, "answers": [ { "text": "trakeanın ön ve yan kısımları sol v. brachiocephalica, arkus aorta, arkus aortanın dalları ve perikardla", "answer_start": 329 } ] }, { "question": "Timusun neonatal dönemdeki ortalama ağırlığı kaç gramdır?", "id": 4137, "answers": [ { "text": "10-15 gr", "answer_start": 488 } ] }, { "question": "Timus puberteye kadar ne kadar büyüyebilir?", "id": 4138, "answers": [ { "text": "30-40 gr", "answer_start": 584 } ] }, { "question": "Timus hangi dönemde büyümeye devam eder?", "id": 4139, "answers": [ { "text": "Puberte", "answer_start": 540 } ] }, { "question": "Timus atrofiye uğradıktan sonra ağırlığı kaç grama iner?", "id": 4140, "answers": [ { "text": "10 gr", "answer_start": 679 } ] } ] }, { "context": "Göz bir mercekler sisteminden oluşur. Diyoptrik sistem olarak şematik gözün toplam kırma indeksi 1,33; kurvatürü 5,75 mm; kırıcılığı +60D ve ön-arka uzunluğu da 24,4 mm olarak kabul edilir. Gözün toplam kırıcılığının yaklaşık %70’i kornea tarafından oluşturulur. Toplam kırma gücü (santral 3 mm’lik kısım) +43,0 D olan kornea ön yüzünün eğrilik yarıçapı 7,8 mm ve kırıcılığı +48,8 D, arka yüzünün eğrilik yarıçapı 6,5 mm ve kırma gücü -5,8 D olup gözün en önemli kırıcı ortamıdır. Gözün geri kalan kırma gücünü sağlayan lensin her iki yüzü de konveks yapıda olup, kırma indeksi havadan daha fazla olan hümör aközle çevrili olduğundan, kırma gücü korneadan daha azdır ve uyum (akomodasyon) yapmayan gözde yaklaşık +19-20 D dir. Maksimum akomodasyonla lensin kırma gücü 14-15 D daha arttırılabilir (5).", "qas": [ { "question": "Gözün toplam kırma indeksi nedir?", "id": 4141, "answers": [ { "text": "1,33", "answer_start": 97 } ] }, { "question": "Gözün toplam kırıcılığının yaklaşık yüzde kaçı kornea tarafından oluşturulur?", "id": 4142, "answers": [ { "text": "%70", "answer_start": 226 } ] }, { "question": "Kornea ön yüzünün eğrilik yarıçapı nedir?", "id": 4143, "answers": [ { "text": "7,8 mm", "answer_start": 354 } ] }, { "question": "Kornea arka yüzünün kırma gücü nedir?", "id": 4144, "answers": [ { "text": "-5,8 D", "answer_start": 435 } ] }, { "question": "Lensin kırma gücü akomodasyon yapmayan gözde ne kadardır?", "id": 4145, "answers": [ { "text": "+19-20 D", "answer_start": 713 } ] }, { "question": "Maksimum akomodasyonla lensin kırma gücü ne kadar artabilir?", "id": 4146, "answers": [ { "text": "14-15 D", "answer_start": 768 } ] }, { "question": "Gözün toplam kurvatürü nedir?", "id": 4147, "answers": [ { "text": "5,75 mm", "answer_start": 113 } ] }, { "question": "Kornea ön yüzünün toplam kırma gücü nedir?", "id": 4148, "answers": [ { "text": "+43,0 D", "answer_start": 306 } ] }, { "question": "Gözün ön-arka uzunluğu nedir?", "id": 4149, "answers": [ { "text": "24,4 mm", "answer_start": 161 } ] }, { "question": "Kornea arka yüzünün eğrilik yarıçapı nedir?", "id": 4150, "answers": [ { "text": "6,5 mm", "answer_start": 414 } ] } ] }, { "context": "Preoksijenizasyonun amacı, vücuttaki oksijen rezervini arttırarak, planlanmış veya beklenmedik apne periyodu durumlarında, hipoksi oluşumunu önlemektir. Denitrojenizasyon terimi ise alveollerdeki nitrojenin, oksijen ile yer değiştirmesini tanımlar ve bazen de preoksijenizasyonun yerine kullanılır. Yine de preoksijenizasyon terimi daha çok kullanılır, çünkü asıl amaç nitrojeni uzaklaştırmak değil, oksijenizasyonu sağlamaktır. Havayolu yönetimi ameliyathanede, yoğun bakımda ve acil servisde en sık uygulanan prosedürlerden biridir. Planlanmış entübasyonlarda veya kritik hastaların acil entübasyonu sırasında zor havayolu ile ilişkili oluşabilecek, hipoksemi ve kardiovasküler kollaps gibi, komplikasyonlar hayati tehlike oluşturabilir. Anestezi indüksiyonu ve trakeal entübasyon öncesi, yüksek fraksiyonlu oksijen ile preoksijenizasyon yapılması, apneye bağlı oksihemoglobin desatürasyonu oluşumunu geciktirmesi ile yıllardır uygulanan ve kabul görmüş bir tekniktir. Preoksijenizasyon, aspirasyon riski olan hastalarda, hızlı ardışık entübasyonun ayrılmaz bir parçasıdır. Preoksijenizasyon aynı zamanda, zor ventilasyon ya da zor entübasyon düşünülen, oksijen rezervi kısıtlı olan hastalarda da önemlidir.", "qas": [ { "question": "Preoksijenizasyonun amacı nedir?", "id": 4151, "answers": [ { "text": "vücuttaki oksijen rezervini arttırarak, planlanmış veya beklenmedik apne periyodu durumlarında, hipoksi oluşumunu önlemektir", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "Denitrojenizasyon terimi neyi tanımlar?", "id": 4152, "answers": [ { "text": "alveollerdeki nitrojenin, oksijen ile yer değiştirmesini", "answer_start": 182 } ] }, { "question": "Preoksijenizasyon terimi neden daha çok kullanılır?", "id": 4153, "answers": [ { "text": "nitrojeni uzaklaştırmak değil, oksijenizasyonu sağlamaktır", "answer_start": 369 } ] }, { "question": "Havayolu yönetimi nerelerde en sık uygulanan prosedürlerden biridir?", "id": 4154, "answers": [ { "text": "ameliyathanede, yoğun bakımda ve acil servis", "answer_start": 447 } ] }, { "question": "Zor havayolu ile ilişkili komplikasyonlar neler olabilir?", "id": 4155, "answers": [ { "text": "hipoksemi ve kardiovasküler kollaps", "answer_start": 652 } ] }, { "question": "Anestezi indüksiyonu ve trakeal entübasyon öncesi ne yapılmalıdır?", "id": 4156, "answers": [ { "text": "Preoksijenizasyon", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Preoksijenizasyon hangi teknikle yıllardır uygulanmaktadır?", "id": 4157, "answers": [ { "text": "apneye bağlı oksihemoglobin desatürasyonu oluşumunu geciktirmesi ile", "answer_start": 851 } ] }, { "question": "Preoksijenizasyon hangi hastalarda hızlı ardışık entübasyonun ayrılmaz bir parçasıdır?", "id": 4158, "answers": [ { "text": "aspirasyon riski olan hastalarda", "answer_start": 990 } ] }, { "question": "Preoksijenizasyon hangi durumlarda da önemlidir?", "id": 4159, "answers": [ { "text": "oksijen rezervi kısıtlı olan hastalarda", "answer_start": 1156 } ] }, { "question": "Preoksijenizasyon neyi geciktirir?", "id": 4160, "answers": [ { "text": "oksihemoglobin desatürasyonu", "answer_start": 864 } ] } ] }, { "context": "Demir doğada çokça bulunmasına karşın dünyada eksikliği en yaygın görülen elementtir. Demir eksikiliği, anne ve çocuk mortalitesini etkileyen büyük ve global bir halk sağlığı sorunudur. Demir eksikliği ve demir eksikliği anemisi (DEA) vücutta birçok doku ve organ sistemini etkilemesinin yanı sıra bilişsel bozukluklara da neden olmakta ve bu bozukluk kalıcı olmaktadır. Bebeklerde doğum sonrası demir deposunun yetersizliği, demirin besinlerle eksik alınması, ihtiyacın veya kayıpların artması ya da bunların birlikteliği durumunda DEA gelişebilir. Hastaların yakınmaları daha çok doku hipoksisi ile ilişkilidir. Hemoglobin düzeyindeki düşmeden önce doku demir depolarının azalması demir bağımlı sitokrom, enzim ve proteinlerin fonksiyonunu bozarak çarpıntı, yorgunluk, egzersiz intoleransı, baş ağrısı, huzursuzluk, duyu bozuklukları, solukluk, yorgunluk, kulak çınlaması, katılma nöbetleri gibi bulguların ortaya çıkmasına neden olabilir. Süt çocuklarında huysuzluk, iştahsızlık ve oyuna ilgisizlik, fizik aktivite ve çevreye ilgide azalma görülebilir.", "qas": [ { "question": "Dünyada eksikliği en yaygın görülen element nedir?", "id": 4161, "answers": [ { "text": "Demir", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Demir eksikliği hangi grupların mortalitesini etkileyen bir halk sağlığı sorunudur?", "id": 4162, "answers": [ { "text": "anne ve çocuk", "answer_start": 104 } ] }, { "question": "Demir eksikliği anemisi vücutta hangi sistemleri etkiler?", "id": 4163, "answers": [ { "text": "doku ve organ sistemini", "answer_start": 250 } ] }, { "question": "Demir eksikliği anemisi neleri etkiler?", "id": 4164, "answers": [ { "text": "doku ve organ sistemini", "answer_start": 250 } ] }, { "question": "Demir eksikliği bebeklerde neye neden olabilir?", "id": 4165, "answers": [ { "text": "bilişsel bozukluklara", "answer_start": 298 } ] }, { "question": "DEA bebeklerde hangi durumlarda gelişebilir?", "id": 4166, "answers": [ { "text": "doğum sonrası demir deposunun yetersizliği, demirin besinlerle eksik alınması, ihtiyacın veya kayıpların artması ya da bunların birlikteliği durumunda", "answer_start": 382 } ] }, { "question": "DEA hastalarının yakınmaları daha çok ne ile ilişkilidir?", "id": 4167, "answers": [ { "text": "doku hipoksisi", "answer_start": 582 } ] }, { "question": "Hemoglobin düzeyindeki düşmeden önce doku demir depolarının azalması neye neden olabilir?", "id": 4168, "answers": [ { "text": "demir bağımlı sitokrom, enzim ve proteinlerin fonksiyonunu bozarak çarpıntı, yorgunluk, egzersiz intoleransı, baş ağrısı, huzursuzluk, duyu bozuklukları, solukluk, yorgunluk, kulak çınlaması, katılma nöbetleri gibi bulguların ortaya çıkmasına", "answer_start": 683 } ] }, { "question": "DEA hastalarının yakınmaları en çok neyle ilişkilidir?", "id": 4169, "answers": [ { "text": "doku hipoksisi", "answer_start": 582 } ] }, { "question": "Süt çocuklarında DEA belirtileri nelerdir?", "id": 4170, "answers": [ { "text": "huysuzluk, iştahsızlık ve oyuna ilgisizlik, fizik aktivite ve çevreye ilgide azalma görülebilir", "answer_start": 959 } ] } ] }, { "context": "Obstrüktif Uyku Apnesi Sendromu (OUA), uyku sırasında üst hava yolunun tekrarlayan tıkanmaları (apne ve hipopne) ve bu tıkanmış hava yoluna karşı arttırılan solunum eforu ve sık sık uyku bölünmeleri ile karakterize bir sendrom olup tanısında, şiddetinin değerlendirilmesinde ve sınıflandırılmasında, polisomnografi ile ölçülen apne ve hipopne indeksi kullanılmaktadır.(1-5). Belirli bazı predispozan faktörlerin rol aldığı bu sendromda oluşan hemodinamik ve nörohormonal değişiklikler, yaşanan aralıklı hipoksemi ve hiperkapni atakları, arousallar, toraks içi negatif basınç artışı, sempatik aşırı aktivasyon, vazokonstrüksiyon ve periferik direnç artışı ile birlikte gelişen oksidatif stres, artmış inflamasyon ve protrombotik faktörler ile endotel disfonksiyonu, kronik dönemde bu sendromun en sık komplikasyonları olan kardiyovasküler olaylara yol açabilmektedir.(1-5).", "qas": [ { "question": "Obstrüktif Uyku Apnesi Sendromu nedir?", "id": 4171, "answers": [ { "text": "uyku sırasında üst hava yolunun tekrarlayan tıkanmaları (apne ve hipopne) ve bu tıkanmış hava yoluna karşı arttırılan solunum eforu ve sık sık uyku bölünmeleri ile karakterize bir sendrom", "answer_start": 39 } ] }, { "question": "Obstrüktif Uyku Apnesi Sendromu'nun tanısında ne kullanılmaktadır?", "id": 4172, "answers": [ { "text": "apne ve hipopne indeksi", "answer_start": 327 } ] }, { "question": "Obstrüktif Uyku Apnesi Sendromu'nun şiddeti nasıl değerlendirilir?", "id": 4173, "answers": [ { "text": "apne ve hipopne indeksi", "answer_start": 327 } ] }, { "question": "Obstrüktif Uyku Apnesi Sendromu hangi faktörlerle birlikte gelişir?", "id": 4174, "answers": [ { "text": "oksidatif stres, artmış inflamasyon ve protrombotik faktörler ile endotel disfonksiyonu", "answer_start": 676 } ] }, { "question": "Obstrüktif Uyku Apnesi Sendromu'nun en sık komplikasyonları nelerdir?", "id": 4175, "answers": [ { "text": "kardiyovasküler olaylara", "answer_start": 822 } ] }, { "question": "Obstrüktif Uyku Apnesi Sendromu'nda hangi olaylar kronik dönemde ortaya çıkabilir?", "id": 4176, "answers": [ { "text": "kardiyovasküler olaylara", "answer_start": 822 } ] }, { "question": "Obstrüktif Uyku Apnesi Sendromu sırasında yaşanan hipoksemi atakları nasıl bir etki yapar?", "id": 4177, "answers": [ { "text": "sempatik aşırı aktivasyon, vazokonstrüksiyon ve periferik direnç artışı", "answer_start": 583 } ] }, { "question": "Obstrüktif Uyku Apnesi Sendromu'nda nörohormonal değişiklikler neyle birlikte gelişir?", "id": 4178, "answers": [ { "text": "oksidatif stres, artmış inflamasyon ve protrombotik faktörler ile endotel disfonksiyonu", "answer_start": 676 } ] }, { "question": "Obstrüktif Uyku Apnesi Sendromu'nda toraks içi negatif basınç artışı neye yol açar?", "id": 4179, "answers": [ { "text": "kardiyovasküler olaylara", "answer_start": 822 } ] }, { "question": "Obstrüktif Uyku Apnesi Sendromu'nda arousallar neyle birlikte gelişir?", "id": 4180, "answers": [ { "text": "sempatik aşırı aktivasyon, vazokonstrüksiyon ve periferik direnç artışı", "answer_start": 583 } ] } ] }, { "context": "Ürtiker, dermisin üst tabakalarını tutan deriden kabarık, çeşitli şekil ve büyüklükte olabilen sınırları belirgin, basmakla solan, eritemli, kaşıntılı ödematöz lezyonlardır. Kronik ürtikerde ürtikeryel lezyonlar altı hafta veya daha uzun süre devam eder (1). Kronik ürtikerin yaşam boyu görülme prevalansı %0.5-1 arasındadır. Her yaşta görülebilmesine rağmen, erişkin hayatta çocukluk dönemine göre daha sık gözlenmektedir. Kadınlarda sıklığı iki kat fazladır. En sık 20-40 yaş arasındaki çalışan kişilerde görülür (2). Çocuklarda görülme prevalansı %0.1-0.3’tür (3). Kronik ürtikerin etiyolojisinde fiziksel nedenler (soğuk, sıcak, basınç, vb) romatolojik, endokrin, neoplastik, otoimmün hastalıklar ve enfeksiyon hastalıkları vardır (1). Buna rağmen %25 kadar hastada etiyolojik neden bilinemez ve “kronik spontan ürtiker” olarak adlandırılır. Son yıllarda kronik ürtikerli hastaların bir kısmında mast hücrelerinin ve bazofillerin yüksek afiniteli IgE reseptörünün alfa alt birimine (FcεRIα) ya da IgE’nin kendisine karşı IgG tipi otoantikorlar tespit edilmiştir ve bu hastalar kronik otoimmün ürtiker olarak kabul edilmektedir. Otoantikorların varlığı in vivo otolog serum deri testi (OSDT) veya in vitro bazofil histamin salınım testi ile gösterilebilir. Kronik otoimmün ürtikerin sıklığı %30 ile %40 arasında değişmektedir.", "qas": [ { "question": "Ürtiker nedir?", "id": 4181, "answers": [ { "text": "ödematöz lezyonlar", "answer_start": 151 } ] }, { "question": "Kronik ürtikerde lezyonlar ne kadar süre devam eder?", "id": 4182, "answers": [ { "text": "altı hafta", "answer_start": 212 } ] }, { "question": "Kronik ürtikerin yaşam boyu görülme prevalansı nedir?", "id": 4183, "answers": [ { "text": "%0.5-1", "answer_start": 306 } ] }, { "question": "Kronik ürtiker en sık hangi yaş aralığında görülür?", "id": 4184, "answers": [ { "text": "20-40", "answer_start": 468 } ] }, { "question": "Çocuklarda kronik ürtikerin görülme prevalansı nedir?", "id": 4185, "answers": [ { "text": "0.1-0.3", "answer_start": 551 } ] }, { "question": "Kronik ürtikerin etiyolojisinde hangi nedenler vardır?", "id": 4186, "answers": [ { "text": "fiziksel nedenler (soğuk, sıcak, basınç, vb) romatolojik, endokrin, neoplastik, otoimmün hastalıklar ve enfeksiyon hastalıkları", "answer_start": 600 } ] }, { "question": "Kronik ürtikerin %25 kadarında etiyolojik neden ne olarak adlandırılır?", "id": 4187, "answers": [ { "text": "kronik spontan ürtiker", "answer_start": 801 } ] }, { "question": "Kronik otoimmün ürtiker nasıl bir durum olarak kabul edilmektedir?", "id": 4188, "answers": [ { "text": "kronik spontan ürtiker", "answer_start": 801 } ] }, { "question": "Otoantikorların varlığı hangi testlerle gösterilebilir?", "id": 4189, "answers": [ { "text": "in vivo otolog serum deri testi (OSDT) veya in vitro bazofil histamin salınım testi", "answer_start": 1156 } ] }, { "question": "Kronik otoimmün ürtikerin sıklığı nedir?", "id": 4190, "answers": [ { "text": "%30 ile %40", "answer_start": 1294 } ] } ] }, { "context": "Karaciğer karın boşluğunun en büyük organıdır. Normal ağırlığı erişkin erkeklerde 1400-1600 gr, erişkin bayanda 1200-1400 gr’dır. Karaciğerin üzeri, glisson kapsülü denilen peritonla örtülüdür. Bu periton, karaciğerin sadece arka-alt bölümünde inferiyor vena kava ve hepatik venlere yakın bir bölümünü örtmez. Karaciğerin diafragmatik ve visseral olmak üzere 2 yüzü vardır. Diafragmatik yüzü, üstte diafragma aracılığı ile sağdan sola sağ plevra ve sağ akciğer, perikard ve kalp, sol plevra ve sol akciğer ile komşudur. Önde diafragma, sternumun ksifoidi ve ön karın duvarına komşuluk gösterir. Karaciğerin arka bölümü diafragma, alt kostalar ile komşu olup inferior vena kava sulkusu ve çıplak alan bu bölgededir. Diafragmatik yüz, visseral yüzden keskin bir sınırla ayrılır. Visseral yüz, sağdan sol kolonun hepatik fleksurası, transvers kolonun sağ yarısı, safra kesesi, duodenum, solda mide ve özofagusla komşuluk gösterir. Sağda periton aracılığı ile sağ böbrek ve sağ sürrenal glandına komşudur. Sürrenal glandı ile karaciğer, peritonsuz kısımda yani çıplak alanda doğrudan temas halindedirler.", "qas": [ { "question": "Karaciğer karın boşluğunun nasıl organıdır?", "id": 4191, "answers": [ { "text": "en büyük", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "Erişkin erkeklerde karaciğerin normal ağırlığı ne kadardır?", "id": 4192, "answers": [ { "text": "1400-1600 gr", "answer_start": 82 } ] }, { "question": "Karaciğerin üzerini ne örter?", "id": 4193, "answers": [ { "text": "periton", "answer_start": 173 } ] }, { "question": "Karaciğerin diafragmatik yüzü hangi organlarla komşudur?", "id": 4194, "answers": [ { "text": "sağ plevra ve sağ akciğer, perikard ve kalp, sol plevra ve sol akciğer", "answer_start": 435 } ] }, { "question": "Karaciğerin arka bölümü hangi yapılarla komşudur?", "id": 4195, "answers": [ { "text": "diafragma, alt kostalar", "answer_start": 619 } ] }, { "question": "Visseral yüz hangi organlarla komşudur?", "id": 4196, "answers": [ { "text": "sağdan sol kolonun hepatik fleksurası, transvers kolonun sağ yarısı, safra kesesi, duodenum, solda mide ve özofagus", "answer_start": 791 } ] }, { "question": "Karaciğerin hangi kısmı peritonsuzdur?", "id": 4197, "answers": [ { "text": "çıplak alan", "answer_start": 688 } ] }, { "question": "Karaciğer ile sağ sürrenal gland hangi alanda doğrudan temas halindedir?", "id": 4198, "answers": [ { "text": "çıplak alanda", "answer_start": 1057 } ] }, { "question": "Karaciğerin kaç yüzü vardır?", "id": 4199, "answers": [ { "text": "2", "answer_start": 113 } ] }, { "question": "Karaciğerin diafragmatik ve visseral yüzü ne ile ayrılır?", "id": 4200, "answers": [ { "text": "keskin bir sınır", "answer_start": 749 } ] } ] }, { "context": "Preeklampsi gebelikte maternal ve fetal morbidite ve mortalitenin başlıca nedeni olan sık gözlenen ve ağır seyreden bir hastalıktır. Preeklampsinin temel özellikleri 20. gebelik haftasından sonra hipertansiyon, proteinüri, ödem ve diğer subjektif semptomlardır. Bu hastalığın kaynağı plasenta olmasına karşın sekelleri çok sayıda organı etkiler. Preeklampsinin altında yatan mekanizma tam olarak bilinmemektedir. Bu bölümde genetik faktörler, anormal plasentasyon, endotelyal disfonksiyon ve immünolojik etkileşimler gibi preeklampsinin muhtemel patofizyolojik mekanizmalarına değinilecektir. Eklampsi, Hipokrat döneminden beri klinik olarak bilinmektedir. İki bin yıl önce, Celsus bebeğin doğumundan sonra kaybolan gebeliğe bağlı nöbetleri tarif etti. Bu semptomlar herhangi bir uyarı işareti olmaksızın ortaya çıktığı için, bu duruma 'yıldırım' yani Yunanca 'eklampsi' denildi.", "qas": [ { "question": "Preeklampsi nedir?", "id": 4201, "answers": [ { "text": "sık gözlenen ve ağır seyreden bir hastalıktır", "answer_start": 86 } ] }, { "question": "Preeklampsinin temel özellikleri nelerdir?", "id": 4202, "answers": [ { "text": "hipertansiyon, proteinüri, ödem ve diğer subjektif semptomlar", "answer_start": 196 } ] }, { "question": "Preeklampsinin kaynağı nedir?", "id": 4203, "answers": [ { "text": "plasenta", "answer_start": 284 } ] }, { "question": "Preeklampsi hangi organları etkiler?", "id": 4204, "answers": [ { "text": "çok sayıda organı", "answer_start": 319 } ] }, { "question": "Preeklampsinin altında yatan mekanizma biliniyor mu?", "id": 4205, "answers": [ { "text": "tam olarak bilinmemektedir", "answer_start": 385 } ] }, { "question": "Preeklampsinin hangi mekanizmalarına değinilecektir?", "id": 4206, "answers": [ { "text": "genetik faktörler, anormal plasentasyon, endotelyal disfonksiyon ve immünolojik etkileşimler", "answer_start": 424 } ] }, { "question": "Eklampsi ne zaman klinik olarak bilinmeye başlandı?", "id": 4207, "answers": [ { "text": "Hipokrat döneminden", "answer_start": 603 } ] }, { "question": "Celsus neyi tarif etti?", "id": 4208, "answers": [ { "text": "gebeliğe bağlı nöbetleri", "answer_start": 716 } ] }, { "question": "Eklampsi nasıl ortaya çıkar?", "id": 4209, "answers": [ { "text": "herhangi bir uyarı işareti olmaksızın", "answer_start": 767 } ] }, { "question": "Eklampsiye neden 'yıldırım' denildi?", "id": 4210, "answers": [ { "text": "herhangi bir uyarı işareti olmaksızın ortaya çıktığı için", "answer_start": 767 } ] } ] }, { "context": "Kalsifik aort darlığı (AD), dünya çapında kalsifik aort kapak hastalığının en yaygın formu olup, kapak yaprakçıklarının yavaş ilerleyen fibrokalsifik yeniden şekillenmesi (remodellingi) ile karakterizedir. Gelişmiş ülkelerde AD, koroner arter hastalığı ve hipertansiyondan sonra en sık görülen üçüncü kardiyovasküler hastalıktır. AD, yaşlanma ile ilişkili ‘dejeneratif’ bir süreç olarak adlandırılsa da, yeni çalışmalar hastalığın patogenezinin pasif değil ‘aktif’ bir süreç olduğunu öne sürmektedir. Hastalığın ilk fazında, kapak kalınlaşmakta, hafifçe kalsifiye olmakta, kollajen lif dağılımı bozulmakta ve primer olarak makrofajlar ve lenfositleri içeren inflamatuar hücre infiltrasyonu meydana gelmektedir; ancak bu değişiklikler kan dolaşımında herhangi bir tıkanmaya neden olmamaktadır. Yıllar geçtikçe, hastalık, AD'nin ayırıcı özelliklerinden biri olan kapak hareketlerinde bozulmaya ve kan akımı tıkanıklığı ile birlikte şiddetli kapak kalsifikasyonuna dönüşmektedir.", "qas": [ { "question": "Kalsifik aort darlığı nedir?", "id": 4211, "answers": [ { "text": "dünya çapında kalsifik aort kapak hastalığının en yaygın formu olup, kapak yaprakçıklarının yavaş ilerleyen fibrokalsifik yeniden şekillenmesi (remodellingi) ile karakterizedir", "answer_start": 28 } ] }, { "question": "Kalsifik aort darlığı ne ile karakterizedir?", "id": 4212, "answers": [ { "text": "kapak yaprakçıklarının yavaş ilerleyen fibrokalsifik yeniden şekillenmesi (remodellingi)", "answer_start": 28 } ] }, { "question": "Gelişmiş ülkelerde AD hangi hastalıklardan sonra en sık görülen üçüncü kardiyovasküler hastalıktır?", "id": 4213, "answers": [ { "text": "koroner arter hastalığı ve hipertansiyon", "answer_start": 229 } ] }, { "question": "AD yaşlanma ile ilişkili nasıl bir süreç olarak adlandırılır?", "id": 4214, "answers": [ { "text": "dejeneratif", "answer_start": 357 } ] }, { "question": "Yeni çalışmalar AD'nin patogenezinin nasıl bir süreç olduğunu öne sürmektedir?", "id": 4215, "answers": [ { "text": "aktif", "answer_start": 458 } ] }, { "question": "AD'nin ilk fazında ne olmaktadır?", "id": 4216, "answers": [ { "text": "kapak kalınlaşmakta, hafifçe kalsifiye olmakta, kollajen lif dağılımı bozulmakta ve primer olarak makrofajlar ve lenfositleri içeren inflamatuar hücre infiltrasyonu meydana gelmektedir", "answer_start": 525 } ] }, { "question": "Yeni çalışmalar AD'nin patogenezinin sürecinin nasıl olduğunu öne sürmektedir?", "id": 4217, "answers": [ { "text": "aktif", "answer_start": 458 } ] }, { "question": "AD'nin ilk fazında dolaşımda ne olmamaktadır?", "id": 4218, "answers": [ { "text": "tıkanma", "answer_start": 763 } ] }, { "question": "AD yıllar geçtikçe neye dönüşmektedir?", "id": 4219, "answers": [ { "text": "şiddetli kapak kalsifikasyonuna", "answer_start": 930 } ] }, { "question": "AD yaşlanma ile ilişkili nasıl bir süreçtir?", "id": 4220, "answers": [ { "text": "dejeneratif", "answer_start": 357 } ] } ] }, { "context": "Kardiyopulmoner arrest (KPA) hastanın solunum ve dolaşımının herhangi bir nedenle beklenmeyen bir şekilde durması olarak tanımlanmaktadır. Yaşamı herhangi bir şekilde kesintiye uğramış bir kişiyi yeniden hayata döndürme çabalarını kapsayan uygulamaların tamamına kardiyopulmoner resüsitasyon (KPR) denir. Kardiyopulmoner resüsitasyon uygulamasının amacı, hastada normal kardiyak ve solunum aktivitesi gerçekleşene kadar kan dolaşımı yoluyla özellikle beyin ve kalbin geçici olarak etkin bir şekilde oksijenlenmesini sağlamaktır. Amaçlanan etki yetersiz dolaşım ve yetersiz oksijen sunumuna ikincil gelişen ölüme kadar ilerleyebilen dejeneratif süreçleri kontrol altına almaktır.", "qas": [ { "question": "Kardiyopulmoner arrest ne olarak tanımlanmaktadır?", "id": 4221, "answers": [ { "text": "hastanın solunum ve dolaşımının herhangi bir nedenle beklenmeyen bir şekilde durması", "answer_start": 29 } ] }, { "question": "Kardiyopulmoner resüsitasyon nedir?", "id": 4222, "answers": [ { "text": "Yaşamı herhangi bir şekilde kesintiye uğramış bir kişiyi yeniden hayata döndürme çabalarını kapsayan uygulamaların tamamı", "answer_start": 139 } ] }, { "question": "Kardiyopulmoner resüsitasyonun amacı nedir?", "id": 4223, "answers": [ { "text": "hastada normal kardiyak ve solunum aktivitesi gerçekleşene kadar kan dolaşımı yoluyla özellikle beyin ve kalbin geçici olarak etkin bir şekilde oksijenlenmesini sağlamaktır", "answer_start": 355 } ] }, { "question": "Kardiyopulmoner resüsitasyon ile hangi organlar oksijenlenir?", "id": 4224, "answers": [ { "text": "beyin ve kalbin", "answer_start": 451 } ] }, { "question": "Kardiyopulmoner resüsitasyon ile hangi süreçler kontrol altına alınır?", "id": 4225, "answers": [ { "text": "dejeneratif süreçleri", "answer_start": 632 } ] }, { "question": "Kardiyopulmoner arrest neyi ifade eder?", "id": 4226, "answers": [ { "text": "hastanın solunum ve dolaşımının herhangi bir nedenle beklenmeyen bir şekilde durması", "answer_start": 29 } ] }, { "question": "Kardiyopulmoner resüsitasyon neyi amaçlar?", "id": 4227, "answers": [ { "text": "Yaşamı herhangi bir şekilde kesintiye uğramış bir kişiyi yeniden hayata döndürme", "answer_start": 139 } ] }, { "question": "Kardiyopulmoner resüsitasyonun kontrol altına almaya çalıştığı süreç nedir?", "id": 4228, "answers": [ { "text": "dejeneratif süreçleri", "answer_start": 632 } ] }, { "question": "Kardiyopulmoner resüsitasyonun etkisi nedir?", "id": 4229, "answers": [ { "text": "beyin ve kalbin geçici olarak etkin bir şekilde oksijenlenmesi", "answer_start": 451 } ] }, { "question": "Yetersiz oksijen sunumu nelere sebep olabilir?", "id": 4230, "answers": [ { "text": "ölüme kadar ilerleyebilen dejeneratif süreçler", "answer_start": 606 } ] } ] }, { "context": "Postoperatif kognitif disfonksiyon (POKD) genel olarak cerrahi ile ilişkili bilişsel bozulma olarak tanımlanır. Kognitif fonksiyonlar; öğrenme, bellek, sözel yetenek, algı, dikkat, yürütücü işlevler ve soyut düşünmeyi içerir. POKD’da bir ya da daha fazla alanda bozulma görülebilir. Hastalar daha önce kolaylıkla yapabildiği işleri yapamadığından yakınırlar. Bu durum günler hatta haftalar sürebilir ve kalıcı bir bozukluk olarak kalabilir. POKD tanısı; spesifik bulgularının olmaması, mutlaka önceki kognitif fonksiyonların değerlendirilmesini ve bunun anestezi sonrası tekrarlanmasını gerektirdiği için zor konulmakta ve insidansı da farklı oranlarda bildirilmektedir. Ancak günümüzde yaşlı hasta popülasyonundaki artış, hasta güvenliği ve erken taburculuk kriterlerinin önem kazanması, postoperatif mortalite ve morbidite ile ilişkili olabilen POKD’a olan ilgiyi artırmış ve kognitif fonksiyonlar ile anestezi arasındaki ilişkiler yoğun araştırmalara konu olmuştur. POKD kompleks patofizyolojisi henüz tam olarak anlaşılmış değildir, epidemiyolojik çalışmalar postoperatif kognitif bozukluğun risk etmenlerini saptamada yararlı olmaktadır. Risk faktörleri arasında; yaş, preop kognitif bozukluk, düşük eğitim seviyesi, alkol ve çoklu ilaç kullanımı, ameliyat süresinin uzaması, reoperasyon, peroperatif hipoksi ve hipotansiyon, postoperatif ağrı, postoperatif enfeksiyonlar ve solunumsal komplikasyonlar sayılabilir.", "qas": [ { "question": "Postoperatif kognitif disfonksiyon (POKD) nedir?", "id": 4231, "answers": [ { "text": "bilişsel bozulma", "answer_start": 76 } ] }, { "question": "Kognitif fonksiyonlar neleri içerir?", "id": 4232, "answers": [ { "text": "öğrenme, bellek, sözel yetenek, algı, dikkat, yürütücü işlevler ve soyut düşünmeyi", "answer_start": 135 } ] }, { "question": "POKD'da ne görülebilir?", "id": 4233, "answers": [ { "text": "bir ya da daha fazla alanda bozulma", "answer_start": 234 } ] }, { "question": "Hastalar POKD'da ne yapamaz hale gelir?", "id": 4234, "answers": [ { "text": "daha önce kolaylıkla yapabildiği işleri", "answer_start": 292 } ] }, { "question": "POKD ne kadar sürebilir?", "id": 4235, "answers": [ { "text": "günler hatta haftalar", "answer_start": 368 } ] }, { "question": "POKD tanısı neden zor konulur?", "id": 4236, "answers": [ { "text": "spesifik bulgularının olmaması, mutlaka önceki kognitif fonksiyonların değerlendirilmesini ve bunun anestezi sonrası tekrarlanmasını gerektirdiği için", "answer_start": 454 } ] }, { "question": "Günümüzde POKD’a olan ilgi neden artmıştır?", "id": 4237, "answers": [ { "text": "yaşlı hasta popülasyonundaki artış, hasta güvenliği ve erken taburculuk kriterlerinin önem kazanması", "answer_start": 687 } ] }, { "question": "POKD ile ilgili hangi ilişkiler araştırmalara konu olmuştur?", "id": 4238, "answers": [ { "text": "kognitif fonksiyonlar ile anestezi", "answer_start": 878 } ] }, { "question": "POKD'nin patofizyolojisi nasıldır?", "id": 4239, "answers": [ { "text": "henüz tam olarak anlaşılmış değildir", "answer_start": 999 } ] }, { "question": "POKD risk faktörleri arasında neler sayılabilir?", "id": 4240, "answers": [ { "text": "yaş, preop kognitif bozukluk, düşük eğitim seviyesi, alkol ve çoklu ilaç kullanımı, ameliyat süresinin uzaması, reoperasyon, peroperatif hipoksi ve hipotansiyon, postoperatif ağrı, postoperatif enfeksiyonlar ve solunumsal komplikasyonlar", "answer_start": 1169 } ] } ] }, { "context": "Gebelik sırasında en sık gelişen tıbbi hastalık hipertansiyondur. Gebelik sırasında hipertansiyon tanısı alan hastaların yaklaşık %70’inde gestasyonel hipertansiyon/preeklampsi tespit edilmektedir. Hipertansif hastalıklar tüm gebeliklerin %5 ile 10'unu komplike eder ve maternal morbidite ve mortalite oranlarına fazlasıyla katkıda bulunarak, kanama ve enfeksiyon ile birlikte ölüm triadını oluşturur. Hipertansiyonla birlikte preeklampsi sendromu, tek başına ya da kronik hipertansiyon zemininde superempoze olan en tehlikelisidir. Gebelik sırasında yeni başlangıçlı proteinürisiz hipertansiyon, gestasyonel hipertansiyon olarak tanımlanır. Gestasyonel hipertansiyon olguların yaklaşık yarısında preeklampsi belirti ve bulguları ortaya çıkar. Preeeklampsi tüm gebeliklerin %3.9'unda ortaya çıkar. Dünya Sağlık Örgütü, dünya genelinde maternal mortaliteyi gözden geçirmiştir. Gelişmiş ülkelerde, maternal ölümlerin %16'sı hipertansif hastalıklara bağlıdır.", "qas": [ { "question": "Gebelik sırasında en sık gelişen tıbbi hastalık nedir?", "id": 4241, "answers": [ { "text": "hipertansiyon", "answer_start": 48 } ] }, { "question": "Gestasyonel hipertansiyon/preeklampsi hangi hastalarda tespit edilmektedir?", "id": 4242, "answers": [ { "text": "%70", "answer_start": 130 } ] }, { "question": "Hipertansif hastalıklar tüm gebeliklerin yüzde kaçını komplike eder?", "id": 4243, "answers": [ { "text": "%5 ile 10", "answer_start": 239 } ] }, { "question": "Hipertansiyonla birlikte en tehlikeli sendrom nedir?", "id": 4244, "answers": [ { "text": "preeklampsi", "answer_start": 165 } ] }, { "question": "Gestasyonel hipertansiyon nedir?", "id": 4245, "answers": [ { "text": "Gebelik sırasında yeni başlangıçlı proteinürisiz hipertansiyon", "answer_start": 533 } ] }, { "question": "Gestasyonel hipertansiyon olgularının yarısında ne ortaya çıkar?", "id": 4246, "answers": [ { "text": "preeklampsi belirti ve bulguları", "answer_start": 697 } ] }, { "question": "Preeklampsi tüm gebeliklerin yüzde kaçında ortaya çıkar?", "id": 4247, "answers": [ { "text": "%3.9", "answer_start": 774 } ] }, { "question": "Maternal ölümlerin yüzde kaçı hipertansif hastalıklara bağlıdır?", "id": 4248, "answers": [ { "text": "%16", "answer_start": 915 } ] }, { "question": "Ölüm triadını oluşturan hastalıklar nelerdir?", "id": 4249, "answers": [ { "text": "kanama ve enfeksiyon", "answer_start": 343 } ] }, { "question": "Gebelik sırasında yeni başlangıçlı hipertansiyon ne olarak tanımlanır?", "id": 4250, "answers": [ { "text": "gestasyonel hipertansiyon", "answer_start": 139 } ] } ] }, { "context": "Diyabet majör sağlık sorunudur. Diyabetli hasta sayısı 1980 yılında 108 milyon iken 2014 yılında 422 milyona ulaşmıştır. Diyabetin periferik sinir sistemine olan etkileri açıkça saptanmış olmasına rağmen santral sinir sistemine etkisi tam olarak açıklanamamıştır. Tip 2 Diyabetes Mellitus(Tip 2 DM) yaşlı hastalarda hızlanmış kognitif bozulma, hafif kognitif yetmezlik, Alzheimer ve vasküler demansı içeren artmış demans riskiyle ilişkilidir. Diyabetin kognitif fonksiyon üzerindeki ılımlı etkisi bile önemli halk sağlığı sonuçları taşır. Diyabet kognitif yetmezlikte risk faktörü olmasına rağmen; diyabetik hastalarda rutin poliklinik pratiğinde kognitif fonksiyonlar incelenmemektedir. Klinikte demans erken saptanırsa diyabeti kontrol ederek ve kognitif egzersizlerle demans önlenebilir. MMSE(Mini Mental Test), Folstein ve arkadaşları tarafından 1975 yılında geliştirilmiştir. MMSE dünyada kognitif yetmezliği saptamada yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu test için herhangi bir ekipmana ihtiyaç duymamaktadır ve kısa bir eğitimle herhangi bir sağlık çalışanı tarafından kolaylıkla uygulanabilir. Diyabetik hastalarda diyabetin süresi, diyabetin kontrol altında olması mikrovasküler komplikasyonların kognitif bozulma üzerine etkisi çalışmalarda tam olarak gösterilememiştir.", "qas": [ { "question": "Diyabet kaç yılındaki hasta sayısı 108 milyondu?", "id": 4251, "answers": [ { "text": "1980", "answer_start": 55 } ] }, { "question": "Diyabetli hasta sayısı 2014 yılında kaça ulaşmıştır?", "id": 4252, "answers": [ { "text": "422 milyona", "answer_start": 97 } ] }, { "question": "Diyabetin periferik sinir sistemine etkileri ne durumdadır?", "id": 4253, "answers": [ { "text": "açıkça saptanmış olmasına rağmen santral sinir sistemine etkisi tam olarak açıklanamamıştır", "answer_start": 171 } ] }, { "question": "Tip 2 Diyabetes Mellitus yaşlı hastalarda hangi riskle ilişkilidir?", "id": 4254, "answers": [ { "text": "artmış demans", "answer_start": 407 } ] }, { "question": "Diyabet kognitif yetmezlikte ne olmasına rağmen rutin olarak incelenmemektedir?", "id": 4255, "answers": [ { "text": "risk faktörü", "answer_start": 568 } ] }, { "question": "Demans erken saptanırsa hangi önlemler alınabilir?", "id": 4256, "answers": [ { "text": "diyabeti kontrol ederek", "answer_start": 721 } ] }, { "question": "MMSE kim tarafından geliştirilmiştir?", "id": 4257, "answers": [ { "text": "Folstein ve arkadaşları", "answer_start": 815 } ] }, { "question": "MMSE neyi saptamada yaygın olarak kullanılmaktadır?", "id": 4258, "answers": [ { "text": "kognitif yetmezlik", "answer_start": 350 } ] }, { "question": "MMSE'nin uygulanması için neye ihtiyaç yoktur?", "id": 4259, "answers": [ { "text": "herhangi bir ekipmana", "answer_start": 969 } ] }, { "question": "Diyabetik hastalarda neyin kognitif bozulma üzerine etkisi tam olarak gösterilememiştir?", "id": 4260, "answers": [ { "text": "mikrovasküler komplikasyonların", "answer_start": 1172 } ] } ] }, { "context": "Sarkoidoz, akciğer ve lenfatik sistem başta olmak üzere tüm organ ve sistemleri tutabilen nedeni bilinmeyen granülomatöz bir hastalıktır. Tüm yaşlarda ve ırklarda görülebilen bu hastalık en sık 40 yaş altı erişkinlerde bildirilmiştir. Sarkoidozun etyolojisi bilinmemekte, genetik olarak yatkın bireylerde spesifik çevresel ajanlara maruziyetler nedeniyle oluştuğu düşünülmektedir. Erken inflamasyon evresinde, aktive T hücreleri ve makrofajlar rol alır. IL-2 başta olmak üzere çeşitli sitokinlerin indüklemesi ile özellikle CD4+ hücreler granülomlarda, intraalveoler ve interstisyel alanda akümüle olur. Karakteristik histopatolojik bulgu, CD4+ lenfositlerin yoğun olduğu, periferde CD8+ lenfositlerin izlendiği aralıklı, nonkazeifiye epiteloid hücre granülomlarıdır. Nadiren lokal koagülasyon nekrozu da izlenebileceği bildirilmiştir.", "qas": [ { "question": "Sarkoidoz hangi sistemleri tutabilen bir hastalıktır?", "id": 4261, "answers": [ { "text": "akciğer ve lenfatik sistem", "answer_start": 11 } ] }, { "question": "Sarkoidoz en sık hangi yaş grubunda bildirilmiştir?", "id": 4262, "answers": [ { "text": "40 yaş altı", "answer_start": 194 } ] }, { "question": "Sarkoidozun etyolojisi bilinmekte midir?", "id": 4263, "answers": [ { "text": "Sarkoidozun etyolojisi bilinmemekte", "answer_start": 235 } ] }, { "question": "Sarkoidoz hangi bireylerde oluştuğu düşünülmektedir?", "id": 4264, "answers": [ { "text": "genetik olarak yatkın", "answer_start": 272 } ] }, { "question": "Erken inflamasyon evresinde hangi hücreler rol alır?", "id": 4265, "answers": [ { "text": "T hücreleri ve makrofajlar", "answer_start": 417 } ] }, { "question": "Granülomlarda akümüle olan hücreler nelerdir?", "id": 4266, "answers": [ { "text": "CD4+ hücreler", "answer_start": 524 } ] }, { "question": "Sarkoidozun karakteristik histopatolojik bulgusu nedir?", "id": 4267, "answers": [ { "text": "aralıklı, nonkazeifiye epiteloid hücre granülomlar", "answer_start": 712 } ] }, { "question": "Sarkoidozda nadiren ne izlenebilir?", "id": 4268, "answers": [ { "text": "lokal koagülasyon nekrozu", "answer_start": 776 } ] }, { "question": "Erken inflamasyon evresinde hangi sitokin indüklenir?", "id": 4269, "answers": [ { "text": "IL-2", "answer_start": 454 } ] }, { "question": "CD8+ lenfositler sarkoidozda nerede izlenir?", "id": 4270, "answers": [ { "text": "periferde", "answer_start": 673 } ] } ] }, { "context": "Karın ağrıları çeşitli nedenlerden ötürü karın bölgesinde ortaya çıkan ağrılar olup, akut ve kronik karın ağrıları şeklinde ikiye ayrılırlar. Travma dışı nedenlerle ortaya çıkan, 1 hafta ve daha kısa süreli devam eden sürekli ağrılar akut karın ağrısı olarak nitelendirilmektedir. Akut karın ağrıları hastaneye başvuran karın ağrılı hastaların %18-42’sini teşkil etmekte olup bunlardan %63’ü 65 yaş üzeri hastalardır. Kronik karın ağrısı ise 6 haftadan daha uzun süre ağrılı ve ağrısız dönem içeren karın ağrılarıdır. Çok sayıda karın ağrısı nedeni olmakla birlikte yetişkin yaş grubundaki hastaların yaklaşık %34-53’ü akut karın ağrısı tanısı almaktadır. Belirgin bir tanımlaması olmamasına rağmen bir haftadan daha kısa süren karın ağrısı olan hastaların şikayetlerini açıklayacak patolojik bir neden bulunamadığında ve diğer nedenler elimine edildiğinde konulan tanı akut karın ağrısıdır. Akut karın ağrısı önemli morbidite ve mortalite nedenlerindendir. Ancak akut karın ağrısının klinik özellikleri birçok akut hastalık tablosuyla karışabileceğinden tanı koymak güç olabilmektedir. Yaşlı hastaların acil servis başvurularındaki nedenleri arasında karın ağrısı ilk sıralarda yer almaktadır. Acil serviste görülme sıklığı %3-13 arasında değişen oranlarda olduğu tespit edilmiştir. Yaşlı karın ağrılı hastaların 2/3’ü hastaneye yatırılırken, yine bu gruptaki hastaların yaklaşık beşte birine cerrahi müdahale yapılmaktadır. Genç yaş gruplarındaki hastalarla karşılaştırıldığında ise yaşlı karın ağrılı hastalara 2 kat daha fazla cerrahi müdahalede bulunulduğu saptanmıştır. Yine genç karın ağrılı hastalara göre mortalite oranlarının 6-8 kat fazla olduğu görülmüştür.", "qas": [ { "question": "Karın ağrıları ne olarak ayrılırlar?", "id": 4271, "answers": [ { "text": "akut ve kronik", "answer_start": 85 } ] }, { "question": "Akut karın ağrısı nasıl nitelendirilmektedir?", "id": 4272, "answers": [ { "text": "Travma dışı nedenlerle ortaya çıkan, 1 hafta ve daha kısa süreli devam eden sürekli ağrılar", "answer_start": 142 } ] }, { "question": "Akut karın ağrısı hastaların yüzde kaçı 65 yaş üzeridir?", "id": 4273, "answers": [ { "text": "%63", "answer_start": 386 } ] }, { "question": "Kronik karın ağrısı nedir?", "id": 4274, "answers": [ { "text": "6 haftadan daha uzun süre ağrılı ve ağrısız dönem içeren karın ağrıları", "answer_start": 442 } ] }, { "question": "Yetişkin yaş grubundaki hastaların yüzde kaçı akut karın ağrısı tanısı almaktadır?", "id": 4275, "answers": [ { "text": "34-53", "answer_start": 611 } ] }, { "question": "Akut karın ağrısı neyin nedenidir?", "id": 4276, "answers": [ { "text": "morbidite ve mortalite", "answer_start": 917 } ] }, { "question": "Akut karın ağrısının tanısı neden güçtür?", "id": 4277, "answers": [ { "text": "birçok akut hastalık tablosuyla karışabileceğinden", "answer_start": 1004 } ] }, { "question": "Yaşlı hastaların acil servis başvurularında karın ağrısı ne kadar yaygındır?", "id": 4278, "answers": [ { "text": "ilk sıralarda yer almaktadır", "answer_start": 1165 } ] }, { "question": "Yaşlı karın ağrılı hastaların ne kadarı hastaneye yatırılır?", "id": 4279, "answers": [ { "text": "2/3", "answer_start": 1314 } ] }, { "question": "Yaşlı karın ağrılı hastalarda mortalite oranları nasıl değişmektedir?", "id": 4280, "answers": [ { "text": "6-8 kat fazla", "answer_start": 1636 } ] } ] }, { "context": "Ülkemizde meme kanseri kadınlarda, günümüzde akciğer kanseri ile birlikte en yaygın kanser türü olarak mortalite ve morbiditedeki yerini ve önemini sürdürmektedir. Meme lezyonlarının taranması ve saptanmasında mamografi % 69–90 sensitivite ile temel yöntem olma özelliğini korumaktadır. Çeşitli çalışmalarda meme kanserlerinin % 10-% 30 oranında mamografi ile tespit edilemediği belirtilmiştir. Mamografinin yetersiz kaldığı skleroze meme dokusunda ilk başvurulacak görüntüleme yöntemi ultrasonografidir. Mamografi ve ultrasonografi, saptanan lezyonların davranış özelliklerinin değerlendirilmesi, multisentrisiteyi değerlendirme, meme koruyucu cerrahide, rezidü lezyon ve granülasyon dokusu ayrımını yapabilmede, tedavi sonrası izlemde yetersiz kalmakta ve bu gibi durumlarda rutin uygulamaya manyetik rezonans görüntüleme incelemesi girmektedir.", "qas": [ { "question": "Meme kanseri kadınlarda hangi kanser türü ile birlikte en yaygın olarak görülmektedir?", "id": 4281, "answers": [ { "text": "akciğer kanseri", "answer_start": 45 } ] }, { "question": "Mamografinin sensitivitesi yüzde kaç arasında değişmektedir?", "id": 4282, "answers": [ { "text": "% 69–90", "answer_start": 220 } ] }, { "question": "Meme kanserlerinin yüzde kaç oranında mamografi ile tespit edilemediği belirtilmiştir?", "id": 4283, "answers": [ { "text": "% 10-% 30", "answer_start": 327 } ] }, { "question": "Mamografinin yetersiz kaldığı durumda hangi yöntem ilk başvurulacak görüntüleme yöntemidir?", "id": 4284, "answers": [ { "text": "ultrasonografi", "answer_start": 486 } ] }, { "question": "Ultrasonografi hangi doku türünde ilk başvurulacak görüntüleme yöntemidir?", "id": 4285, "answers": [ { "text": "skleroze meme dokusu", "answer_start": 425 } ] }, { "question": "Saptanan lezyonların davranış özelliklerinin değerlendirilmesinde hangi yöntemler yetersiz kalmaktadır?", "id": 4286, "answers": [ { "text": "Mamografi ve ultrasonografi", "answer_start": 505 } ] }, { "question": "Meme koruyucu cerrahide, rezidü lezyon ve granülasyon dokusu ayrımını yapmada hangi yöntemler yetersiz kalmaktadır?", "id": 4287, "answers": [ { "text": "Mamografi ve ultrasonografi", "answer_start": 505 } ] }, { "question": "Tedavi sonrası izlemde hangi yöntemler yetersiz kalmaktadır?", "id": 4288, "answers": [ { "text": "Mamografi ve ultrasonografi", "answer_start": 505 } ] }, { "question": "Bu gibi durumlarda rutin uygulamaya hangi görüntüleme incelemesi girmektedir?", "id": 4289, "answers": [ { "text": "manyetik rezonans görüntüleme incelemesi", "answer_start": 794 } ] }, { "question": "Manyetik rezonans görüntüleme incelemesi hangi durumlarda rutin uygulamaya girmektedir?", "id": 4290, "answers": [ { "text": "tedavi sonrası izlemde yetersiz", "answer_start": 714 } ] } ] }, { "context": "Otoinflamatuar hastalıkların en iyi bilineni, Türkler, Ermeniler, Araplar ve Yahudiler gibi Akdeniz kökenli toplumlarda en sık görüleni olan Ailesel Akdeniz Ateşi (AAA) hastalığı tekrarlayan ateş epizotlarına eşlik eden poliserözit atakları ile karekterizedir. Bunun sonucunda hastada karın ağrısı, eklem ağrısı, göğüs ağrısı gibi klinik semptomlar meydana gelmektedir. 1997 yılında AAA hastalığına; otozomal resesif kodlanan MEFV genindeki mutasyon nedeniyle pyrin/marenostrin isimli anti-inflamatuar proteinin üretilmesindeki defektin neden olabileceği ortaya koyulmuştur. Böbrekler başta olmak üzere çeşitli dokulardaki amiloid birikimi, AAA hastalığının en korkulan komplikasyonu olmakla birlikte, yapılan araştırmalarda hastaların % 10'unda etyopatogenezi tam olarak bilinmeyen kranial/nörolojik tutulum bulguları tespit edilmiştir.", "qas": [ { "question": "Ailesel Akdeniz Ateşi (AAA) hastalığı hangi toplumlarda en sık görülür?", "id": 4291, "answers": [ { "text": "Türkler, Ermeniler, Araplar ve Yahudiler", "answer_start": 46 } ] }, { "question": "Ailesel Akdeniz Ateşi (AAA) hastalığı ne tür semptomlarla karekterizedir?", "id": 4292, "answers": [ { "text": "tekrarlayan ateş epizotlarına eşlik eden poliserözit atakları ile", "answer_start": 179 } ] }, { "question": "AAA hastalığı sonucunda hangi klinik semptomlar meydana gelir?", "id": 4293, "answers": [ { "text": "karın ağrısı, eklem ağrısı, göğüs ağrısı", "answer_start": 285 } ] }, { "question": "AAA hastalığına hangi genin mutasyonu neden olabilir?", "id": 4294, "answers": [ { "text": "MEFV", "answer_start": 426 } ] }, { "question": "Hangi protein üretilmesindeki defekt AAA hastalığına neden olabilir?", "id": 4295, "answers": [ { "text": "pyrin/marenostrin", "answer_start": 460 } ] }, { "question": "AAA hastalığının en korkulan komplikasyonu nedir?", "id": 4296, "answers": [ { "text": "Böbrekler başta olmak üzere çeşitli dokulardaki amiloid birikimi", "answer_start": 575 } ] }, { "question": "AAA hastalarının yüzde kaçında kranial/nörolojik tutulum bulguları tespit edilmiştir?", "id": 4297, "answers": [ { "text": "% 10", "answer_start": 736 } ] }, { "question": "Kranial/nörolojik tutulum bulgularının etyopatogenezi tam olarak biliniyor mu?", "id": 4298, "answers": [ { "text": "tam olarak bilinmeyen", "answer_start": 761 } ] }, { "question": "Ne üretilmesindeki defekt AAA hastalığına neden olabilir?", "id": 4299, "answers": [ { "text": "pyrin/marenostrin", "answer_start": 460 } ] }, { "question": "Ailesel Akdeniz Ateşi (AAA) hastalığı kimlerde en sık görülür?", "id": 4300, "answers": [ { "text": "Türkler, Ermeniler, Araplar ve Yahudiler", "answer_start": 46 } ] } ] }, { "context": "Şizofreni kişinin düşünce, algılama, duygulanım ve davranışları ile iş, kişilerarası ilişkiler ve kendine bakım gibi önemli işlevsellik alanlarında bozulmaya yol açan, kronik bir ruhsal bozukluktur. İnsanı, gençlik yıllarından başlayarak üretim dışına itebilen ve çevresiyle önemli uyumsuzluk ve çatışmalar yaşamasına yol açabilen bu bozukluğun topluma maliyeti oldukça yüksektir. Şizofreni, çok geniş bir yelpaze içerisinde yer alan ruhsal belirtileri içermesi nedeniyle, psikiyatrinin en ilgi çekici konularından biri olarak önemini korumaktadır. Şizofreni her toplum ve her coğrafi bölgede görülen bir bozukluktur. Karşılaştırmalı verilerin toplanmasındaki güçlüklere karşın, şizofreninin nokta yaygınlığı binde 5 civarındadır.", "qas": [ { "question": "Şizofreni ne tür bir bozukluktur?", "id": 4301, "answers": [ { "text": "kronik bir ruhsal bozukluk", "answer_start": 168 } ] }, { "question": "Şizofreni hangi işlevsellik alanlarında bozulmaya yol açar?", "id": 4302, "answers": [ { "text": "iş, kişilerarası ilişkiler ve kendine bakım", "answer_start": 68 } ] }, { "question": "Şizofreni hangi yaşlarda üretim dışına itebilir?", "id": 4303, "answers": [ { "text": "gençlik", "answer_start": 207 } ] }, { "question": "Şizofreni hangi alanlarda uyumsuzluk ve çatışmalara yol açar?", "id": 4304, "answers": [ { "text": "çevresiyle", "answer_start": 264 } ] }, { "question": "Şizofreninin topluma maliyeti nasıldır?", "id": 4305, "answers": [ { "text": "oldukça yüksektir", "answer_start": 362 } ] }, { "question": "Şizofreni neden psikiyatrinin en ilgi çekici konularından biridir?", "id": 4306, "answers": [ { "text": "çok geniş bir yelpaze içerisinde yer alan ruhsal belirtileri içermesi", "answer_start": 392 } ] }, { "question": "Şizofreni hangi bölgelerde görülen bir bozukluktur?", "id": 4307, "answers": [ { "text": "her toplum ve her coğrafi bölgede", "answer_start": 559 } ] }, { "question": "Şizofreninin nokta yaygınlığı nedir?", "id": 4308, "answers": [ { "text": "binde 5", "answer_start": 709 } ] }, { "question": "Şizofreni hangi tür belirtileri içerir?", "id": 4309, "answers": [ { "text": "ruhsal", "answer_start": 179 } ] }, { "question": "Şizofreninin topluma maliyeti ne kadar yüksektir?", "id": 4310, "answers": [ { "text": "oldukça", "answer_start": 362 } ] } ] }, { "context": "Böbrekler columna vertebralisin iki yanında retroperitonda yer almaktadır. 12. torakal ve 3. lumbal vertebra hizasındadırlar. Sol böbreğe göre sağ böbrek, karaciğer komşu olması sebebiyle daha aşağıdadır. Böbrekler ortalama olarak erişkin erkeklerde 150 gr., kadınlarda 135 gr. ağırlığında ve 10-12 cm. vertikal uzunlukta, 5-7 cm. transvers en ve 3 cm. anteroposterior kalınlıktadır. İki ana kısımdan oluşan böbreklerin dış kısmına korteks renalis, iç kısmına medulla renalis denir. Korteks renaliste idrarı süzen yapılar, medulla renaliste toplayıcı kanallar ve üreter tomurcuğu bulunur. İkisinin ortasındaki boşluğa ise sinus renalis denir. Böbreğin beslenmesi arteria renalis ile sağlanır. Arteria (a.) renalis L1- L2’de diskus intervertebralis hizasında aortadan ayrılır. Böbreklerin pozisyonundan dolayı sol renal arter sağ renal arterden daha yukardadır. Böbreklerin perfüzyonu a. renalisten ayrılan dallar tarafından sağlanır. A. Renalis a. interlobarise, a. interlobaris a. arcuata’ya, a. arcuata a. interlobularise ve a. interlobularis a. glomerularis afferense açılır. Bunlar bowman kapsülünün içine girerek rete kapillare glomerulareyi oluşturur. Bu kılcal damarlar birleşerek arteriola glomerularis efferensi oluşturur. Arterin girdiği kutuptan çıkarak vena (v.) interlobularise dökülür. V. interlobularis sırasıyla v. arcuata, v. interlobaris, v. segmentalis ve v. renalis olarak v. cava inferiora açılır. Böbreklerden çıkan lenf damarları v. renalisi takip eder ve aortanın yanındaki nodi lymphatici lumbalese dökülürler.", "qas": [ { "question": "Böbrekler columna vertebralisin neresinde yer alır?", "id": 4311, "answers": [ { "text": "retroperitonda", "answer_start": 44 } ] }, { "question": "Sağ böbrek neden sol böbrekten daha aşağıdadır?", "id": 4312, "answers": [ { "text": "karaciğer komşu olması", "answer_start": 155 } ] }, { "question": "Erişkin erkeklerde böbreklerin ortalama ağırlığı ne kadardır?", "id": 4313, "answers": [ { "text": "150 gr.", "answer_start": 250 } ] }, { "question": "Böbreklerin dış kısmına ne ad verilir?", "id": 4314, "answers": [ { "text": "korteks renalis", "answer_start": 432 } ] }, { "question": "Medulla renaliste ne bulunur?", "id": 4315, "answers": [ { "text": "toplayıcı kanallar ve üreter tomurcuğu", "answer_start": 541 } ] }, { "question": "Böbreklerin beslenmesi hangi arterle sağlanır?", "id": 4316, "answers": [ { "text": "arteria renalis", "answer_start": 663 } ] }, { "question": "Arteria renalis aortadan nerede ayrılır?", "id": 4317, "answers": [ { "text": "L1- L2", "answer_start": 714 } ] }, { "question": "Arteria arcuata, hangi damardan sonra gelir?", "id": 4318, "answers": [ { "text": "a. interlobarise", "answer_start": 945 } ] }, { "question": "Böbreklerden çıkan lenf damarları nereye dökülür?", "id": 4319, "answers": [ { "text": "nodi lymphatici lumbalese", "answer_start": 1498 } ] }, { "question": "Arteriola glomerularis efferensi ne oluşturur?", "id": 4320, "answers": [ { "text": "rete kapillare glomerulare", "answer_start": 1118 } ] } ] }, { "context": "Spontan solunum sırasında hava dağılımını sağlayan negatif basınç gradyenti havayollarının, alveollerin ve interstisyumun yerel durumundan etkilenir. Surfaktanın işlevi bir anlamda bu düşük basınçlarda ortaya çıkar ve böylece küçük alveollerin hem açılmaları (şişmeleri) kolaylaşır, hem de ekspiryumda tam olarak kapanmaları (sönmeleri) zorlaşır. Tüm bu etkilere rağmen, normal soluyan gönüllülerde bile gaz dağılımında yerel değişiklikler bulunur. Aynı faktörler pozitif basınçlı ventilasyonda da akımı etkiler ancak bu sefer güçler farklıdır. Trakeal tüp boyunca, belirli bir zaman aralığında uygulanan tek bir basınç, gazı havayollarına doğru iten bir dalga oluşturur. Hava yollarının durumu, özellikle de dirençleri ve alveoler kompliyans bu basıncın akciğerin değişik bölgelerine olan farklı etkilerini açıklar. Genel anestezi, sağlıklı akciğerde bile, gaz değişiminde ve solunum mekanizmasında bozulmaya neden olur. Bu etkiler esas olarak akciğer kompliyansında ve devamında arteriyel parsiyel oksijen basıncında azalmaya neden olan atelektazi oluşumunun bir sonucudur. Kompliyans ve arteriyel parsiyel oksijen basıncındaki düşüşlerin, derin insuflasyon ile kollabe alveollerin açılması sonucu normale döndüğü bilinmektedir.", "qas": [ { "question": "Hava dağılımını sağlayan negatif basınç gradyenti nelerden etkilenir?", "id": 4321, "answers": [ { "text": "havayollarının, alveollerin ve interstisyumun yerel durumundan", "answer_start": 76 } ] }, { "question": "Surfaktanın işlevi ne zaman ortaya çıkar?", "id": 4322, "answers": [ { "text": "düşük basınçlarda", "answer_start": 184 } ] }, { "question": "Küçük alveollerin açılmaları neyi kolaylaştırır?", "id": 4323, "answers": [ { "text": "Surfaktanın işlevi", "answer_start": 150 } ] }, { "question": "Normal soluyan gönüllülerde gaz dağılımında ne bulunur?", "id": 4324, "answers": [ { "text": "yerel değişiklikler", "answer_start": 420 } ] }, { "question": "Pozitif basınçlı ventilasyonda akımı etkileyen faktörler nelerdir?", "id": 4325, "answers": [ { "text": "Aynı faktörler pozitif basınçlı ventilasyonda da akımı etkiler ancak bu sefer güçler farklıdır", "answer_start": 449 } ] }, { "question": "Gazı havayollarına doğru iten ne oluşturur?", "id": 4326, "answers": [ { "text": "bir dalga", "answer_start": 651 } ] }, { "question": "Hava yollarının durumu neyi açıklar?", "id": 4327, "answers": [ { "text": "akciğerin değişik bölgelerine olan farklı etkilerini", "answer_start": 755 } ] }, { "question": "Genel anestezi neye neden olur?", "id": 4328, "answers": [ { "text": "gaz değişiminde ve solunum mekanizmasında bozulmaya", "answer_start": 858 } ] }, { "question": "Atelektazi oluşumu neye neden olur?", "id": 4329, "answers": [ { "text": "akciğer kompliyansında ve devamında arteriyel parsiyel oksijen basıncında azalmaya", "answer_start": 945 } ] }, { "question": "Kollabe alveollerin açılması sonucu ne bilinmektedir?", "id": 4330, "answers": [ { "text": "normale döndüğü bilinmektedir", "answer_start": 1200 } ] } ] }, { "context": "Pnömoni, alt solunum yolu enfeksiyonu belirtileri ile radyolojik olarak infiltrasyonun olduğu ve solunum yollarından alınan örnekte bir patojenin tanımlanabildiği klinik bir sendromdur. Pnömoninin sebebi olan etken tahmin edilerek ampirik tedaviye en erken dönemde başlanmalıdır. Pnömoniler, etkenlerine göre Toplum kökenli (TKP) ve Hastane kökenli pnömoni (HKP) olarak ikiye ayrılır. Son 90 gün içinde iki gün veya daha fazla hastanede yatma, sağlık bakımı için uzun süreli bakım evinde kalma, evde infüzyon tedavisi alan (antibiyotik dahil), evde bası yarası bakımı yapılması, son 30 gün içinde hemodiyalize girme ve aile bireylerinde çoklu ilaca dirençli bakteri enfeksiyonu varlığı durumlarından herhangibirisi olduğunda Sağlık Bakımı ile İlişkili Pnömoni (SBİP) olarak tanımlanır.", "qas": [ { "question": "Pnömoni nedir?", "id": 4331, "answers": [ { "text": "klinik bir sendrom", "answer_start": 163 } ] }, { "question": "Pnömoninin sebebi olan etken nasıl tahmin edilmelidir?", "id": 4332, "answers": [ { "text": "Pnömoninin sebebi olan etken tahmin edilerek ampirik tedaviye en erken dönemde başlanmalıdır", "answer_start": 186 } ] }, { "question": "Pnömoniler hangi gruplara ayrılır?", "id": 4333, "answers": [ { "text": "Toplum kökenli (TKP) ve Hastane kökenli pnömoni (HKP)", "answer_start": 309 } ] }, { "question": "Pnömoniler hangi etkenlerine göre sınıflandırılır?", "id": 4334, "answers": [ { "text": "Toplum kökenli (TKP) ve Hastane kökenli pnömoni (HKP)", "answer_start": 309 } ] }, { "question": "Hastane kökenli pnömoninin kısaltması nedir?", "id": 4335, "answers": [ { "text": "HKP", "answer_start": 358 } ] }, { "question": "SBİP nasıl tanımlanır?", "id": 4336, "answers": [ { "text": "Sağlık Bakımı ile İlişkili Pnömoni", "answer_start": 725 } ] }, { "question": "Son 90 gün içinde ne kadar süre hastanede yatılması SBİP olarak tanımlanır?", "id": 4337, "answers": [ { "text": "iki gün", "answer_start": 403 } ] }, { "question": "Hangi tedavi evde infüzyon tedavisine dahildir?", "id": 4338, "answers": [ { "text": "antibiyotik", "answer_start": 524 } ] }, { "question": "Son 30 gün içinde hemodiyalize girme hangi pnömoni türü olarak tanımlanır?", "id": 4339, "answers": [ { "text": "Sağlık Bakımı ile İlişkili Pnömoni", "answer_start": 725 } ] }, { "question": "Aile bireylerinde ne varlığı SBİP olarak tanımlanır?", "id": 4340, "answers": [ { "text": "çoklu ilaca dirençli bakteri enfeksiyonu", "answer_start": 637 } ] } ] }, { "context": "Spitz nevüsler ilk kez 1948 yılında Sophie Spitz tarafından “juvenil melanomlar” olarak tanımlanmış, bu yıldan günümüze kadar farklı yazarlar tarafından yapılan farklı çalışmalar ile bu lezyonlara birçok isimlendirme önerilmiştir. Bunun yanı sıra bazı spitzoid özellikte lezyonların konvansiyonel melanomlara benzer histopatolojik özellikler (asimetri, matürasyon kaybı, subkutan yağ dokusu tutulumu, ülser/erozyon varlığı, periferik pagetoid yayılım, ekspansif nodül varlığı, epidermal “consumption”, sitolojik atipi/pleomorfizm, sık ve derin yerleşimli mitozlar, atipik mitoz varlığı, boyutun 1 cm’den büyük oluşu vb.) gösterdiği, bu nedenle bahsedilen lezyonların “borderline” ve “malign” formlarının da olabileceği öne sürülmüştür.", "qas": [ { "question": "Spitz nevüsler ilk kez hangi yıl tanımlanmıştır?", "id": 4341, "answers": [ { "text": "1948", "answer_start": 23 } ] }, { "question": "Spitz nevüsler ilk kez hangi isimle tanımlanmıştır?", "id": 4342, "answers": [ { "text": "juvenil melanomlar", "answer_start": 61 } ] }, { "question": "Spitz nevüsler kimin tarafından tanımlanmıştır?", "id": 4343, "answers": [ { "text": "Sophie Spitz", "answer_start": 36 } ] }, { "question": "Spitz nevüslerle ilgili farklı isimlendirme önerileri kimler tarafından yapılmıştır?", "id": 4344, "answers": [ { "text": "farklı yazarlar", "answer_start": 126 } ] }, { "question": "Bazı spitzoid lezyonlar hangi melanom türüne benzer özellikler gösterir?", "id": 4345, "answers": [ { "text": "konvansiyonel melanomlar", "answer_start": 283 } ] }, { "question": "Spitzoid lezyonlarda hangi histopatolojik özellikler görülebilir?", "id": 4346, "answers": [ { "text": "asimetri, matürasyon kaybı, subkutan yağ dokusu tutulumu, ülser/erozyon varlığı, periferik pagetoid yayılım, ekspansif nodül varlığı, epidermal “consumption”, sitolojik atipi/pleomorfizm, sık ve derin yerleşimli mitozlar, atipik mitoz varlığı, boyutun 1 cm’den büyük oluşu vb", "answer_start": 343 } ] }, { "question": "Spitzoid lezyonlarda asimetri dışında hangi histopatolojik özellikler görülebilir?", "id": 4347, "answers": [ { "text": "matürasyon kaybı, subkutan yağ dokusu tutulumu, ülser/erozyon varlığı", "answer_start": 353 } ] }, { "question": "Spitzoid lezyonlarda sitolojik atipi ile birlikte hangi özellikler görülebilir?", "id": 4348, "answers": [ { "text": "pleomorfizm, sık ve derin yerleşimli mitozlar, atipik mitoz varlığı", "answer_start": 518 } ] }, { "question": "Spitzoid lezyonlarda boyut ne kadar olabilir?", "id": 4349, "answers": [ { "text": "1 cm", "answer_start": 595 } ] }, { "question": "Spitzoid lezyonların hangi formları olabileceği öne sürülmüştür?", "id": 4350, "answers": [ { "text": "“borderline” ve “malign”", "answer_start": 667 } ] } ] }, { "context": "Obezite; basit bir tanımla vücuttaki yağ oranının ve miktarının artması demektir. Buna sebep olan etmenler ise; sosyoekonomik, genetik, çevresel, fiziksel, davranışsal ve altta yatan hastalıklar olabilir. Geçmiş zamana baktığımızda aşırı kilolu olma ve obezitenin toplumlarda sağlık ve zenginlik belirtisinin sembolü olarak kabul edilmekte olduğunu görüyoruz. İnsanların tarih boyunca açlık, kıtlık ve yokluklarla mücadele ettiği dikkate alınırsa böyle bir algının olması o zamanların şartları için normaldir. Açlık ve yokluk bugün de bazı topluluklarda var olsa da artık, beslenme eksikliği ve enfeksiyon hastalıklarına bağlı sağlık sorunları yerini, birçok yerde aşırı beslenme ve obezitenin getirdiği sağlık problemlerine bırakmıştır. Fazla vücut ağırlığı (aşırı kiloluluk, obezite), DSÖ’nün verilerine göre tüm dünya için 21. yüzyılın en ciddi halk sağlığı sorunlarından birini oluşturmaktadır. Daha önce toplanan verilere göre, Bölge ülkeleri ile bu ülkelerdeki sosyoekonomik gruplar arasında aşırı kilolu ve şişmanlık yaygınlığı açısından büyük farklılıklar bulunmaktadır.", "qas": [ { "question": "Obezite nedir?", "id": 4351, "answers": [ { "text": "vücuttaki yağ oranının ve miktarının artması", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "Obeziteye sebep olan etmenler nelerdir?", "id": 4352, "answers": [ { "text": "sosyoekonomik, genetik, çevresel, fiziksel, davranışsal ve altta yatan hastalıklar", "answer_start": 112 } ] }, { "question": "Geçmişte aşırı kilolu olma ve obezite toplumlarda neyin sembolü olarak kabul edilmekteydi?", "id": 4353, "answers": [ { "text": "sağlık ve zenginlik", "answer_start": 276 } ] }, { "question": "İnsanlar tarih boyunca ne ile mücadele etmiştir?", "id": 4354, "answers": [ { "text": "açlık, kıtlık ve yokluk", "answer_start": 385 } ] }, { "question": "Açlık ve yokluk hangi zamanlarda normaldi?", "id": 4355, "answers": [ { "text": "o zamanların şartları için", "answer_start": 472 } ] }, { "question": "Bugün beslenme eksikliği ve enfeksiyon hastalıkları yerini neye bırakmıştır?", "id": 4356, "answers": [ { "text": "aşırı beslenme ve obezitenin getirdiği sağlık problemlerine", "answer_start": 665 } ] }, { "question": "21. yüzyılın en ciddi halk sağlığı sorunlarından biri nedir?", "id": 4357, "answers": [ { "text": "Fazla vücut ağırlığı", "answer_start": 738 } ] }, { "question": "DSÖ’ye göre fazla vücut ağırlığı hangi yüzyılın en ciddi halk sağlığı sorunlarından biridir?", "id": 4358, "answers": [ { "text": "21. yüzyılın", "answer_start": 826 } ] }, { "question": "Bölge ülkeleri ile bu ülkelerdeki sosyoekonomik gruplar arasında ne açısından büyük farklılıklar bulunmaktadır?", "id": 4359, "answers": [ { "text": "aşırı kilolu ve şişmanlık yaygınlığı", "answer_start": 998 } ] }, { "question": "Bölge ülkeleri ve sosyoekonomik gruplar arasında neye göre büyük farklılıklar vardır?", "id": 4360, "answers": [ { "text": "Daha önce toplanan verilere göre", "answer_start": 899 } ] } ] }, { "context": "Obstrüktif uyku apne sendromu (OSAS) uykuda solunum bozuklukları içerisinde en sık görülen hastalık olmakla beraber tüm olguların % 90-95’ini oluşturmaktadır. Bu hastalık horlama, gündüz aşırı uyuklama hali ve apneler ile karakterize bir durumdur. OSAS toplumda prevalansı çeşitli çalışmalarda % 0,3 ile % 15 arasında değişmekle beraber yaklaşık olarak yetişkinlerin % 1-5'inde görülmektedir. Tanıda altın standart test polisomnografi olarak kabul edilmektedir ve Amerika Uyku Bozuklukları Derneği tarafından önerilmektedir. OSAS, sosyal ve nöropsikolojik sonuçlarının yanı sıra medikal problemlere de yol açmaktadır. OSAS, insan vücudunda bir çok sistemi etkilemektedir. Bunların içinde en belirginleri kardiyovasküler ve pulmoner sistemlerdir. Kardiyovasküler sonuçlarıyla da ciddi morbidite ve mortalite kaynağıdır. Yutma da etkilediği fonksiyonlardan biridir. Normal bir yutmanın sağlanabilmesi için yeterli bir faringeal duyarlılık ve fonksiyon gereklidir. OSAS, hastalarda tekrarlayıcı düşük frekanslı vibrasyon ve apne ataklarına bağlı mikrotravmalar nedeniyle faringeal dokudaki nöral yapılarda morfoljik değişiklikler ve nöral regülasyonda bozukluklara yol açarak faringeal dokuda fonksiyon ve duyarlılıkta bozulmalara yol açmaktadır. Obstrüktif Uyku Apne Sendromu olan hastalarda subklinik olarak da görülen faringeal rezidü, erken dökülme ve yine yutma refleksinin tetiklenmesinde gecikme gibi bulgular trakeal aspirasyon ve faringeal penetrasyon riskini arttırmaktadır. Literatürde OSAS’da yutma fonksiyon bozukluğunu gösteren çalışmalar olmasına rağmen bu hastalarda CPAP tedavisinin yutma fonksiyonları üzerine etkisini araştıran çalışma yoktur.", "qas": [ { "question": "OSAS uykuda ne tür bozukluklara yol açar?", "id": 4361, "answers": [ { "text": "solunum bozuklukları", "answer_start": 44 } ] }, { "question": "OSAS hastalığı ne ile karakterizedir?", "id": 4362, "answers": [ { "text": "horlama, gündüz aşırı uyuklama hali ve apneler", "answer_start": 171 } ] }, { "question": "OSAS prevalansı yetişkinlerde yüzde kaçtır?", "id": 4363, "answers": [ { "text": "% 1-5", "answer_start": 367 } ] }, { "question": "OSAS tanısında altın standart test nedir?", "id": 4364, "answers": [ { "text": "polisomnografi", "answer_start": 420 } ] }, { "question": "OSAS hangi sistemleri en çok etkiler?", "id": 4365, "answers": [ { "text": "kardiyovasküler ve pulmoner", "answer_start": 704 } ] }, { "question": "Normal bir yutma için ne gereklidir?", "id": 4366, "answers": [ { "text": "yeterli bir faringeal duyarlılık ve fonksiyon", "answer_start": 904 } ] }, { "question": "OSAS, faringeal dokuda ne tür bozulmalara yol açar?", "id": 4367, "answers": [ { "text": "fonksiyon ve duyarlılık", "answer_start": 1190 } ] }, { "question": "OSAS'da hangi bulgular trakeal aspirasyon riskini artırır?", "id": 4368, "answers": [ { "text": "faringeal rezidü, erken dökülme ve yine yutma refleksinin tetiklenmesinde gecikme", "answer_start": 1318 } ] }, { "question": "CPAP tedavisinin OSAS'da hangi fonksiyon üzerine etkisi araştırılmamıştır?", "id": 4369, "answers": [ { "text": "yutma", "answer_start": 875 } ] }, { "question": "OSAS, insan vücudunda hangi tür sonuçlara yol açabilir?", "id": 4370, "answers": [ { "text": "sosyal ve nöropsikolojik sonuçlarının yanı sıra medikal problemlere", "answer_start": 531 } ] } ] }, { "context": "Klasik Fabry, normal plazma a-galaktosidaz aktivitesinin %1'den azına sahip olan hastalardır. Çoğu erkektir, ancak dişiler de klasik Fabry hastalığına sahip olabilirler. Gb3 depolaması doğum öncesi dönemde başlar, ancak klinik semptomlar çocukluk dönemine kadar ortaya çıkmaz. Karakteristik cilt lezyonu olan anjiyokeratomların ortaya çıkışı, ekstremitelerde periyodik şiddetli ağrı krizleri (akroparestezi), hipohidroz ve korneada opasiteler sıklıkla çocukluk döneminde ortaya çıkan ilk bulgulardır. Hastalık üçüncü on yılda böbrek yetmezliği, kalp yetmezliği ve serebrovasküler hastalıklar (TIA / iskemik inme veya serebral kanama) gibi hayatı tehdit eden sistem tutulumlarıyla kendini gösterir. Proteinüri erken tespit edilebilmesine rağmen, böbrek yetmezliği genellikle hayatın üçüncü ila beşinci on yılında ortaya çıkar.", "qas": [ { "question": "Klasik Fabry hastaları hangi enzimin %1'den az aktivitesine sahiptir?", "id": 4371, "answers": [ { "text": "a-galaktosidaz", "answer_start": 28 } ] }, { "question": "Klasik Fabry hastalarının çoğu hangi cinsiyettedir?", "id": 4372, "answers": [ { "text": "erkektir", "answer_start": 99 } ] }, { "question": "Gb3 depolaması ne zaman başlar?", "id": 4373, "answers": [ { "text": "doğum öncesi dönemde", "answer_start": 185 } ] }, { "question": "Klinik semptomlar ne zaman ortaya çıkar?", "id": 4374, "answers": [ { "text": "çocukluk dönemine", "answer_start": 238 } ] }, { "question": "Anjiyokeratomlar ne zaman ortaya çıkar?", "id": 4375, "answers": [ { "text": "çocukluk döneminde", "answer_start": 452 } ] }, { "question": "Hastalık hangi dönemde hayatı tehdit eden sistem tutulumlarıyla kendini gösterir?", "id": 4376, "answers": [ { "text": "üçüncü on yılda", "answer_start": 510 } ] }, { "question": "Böbrek yetmezliği genellikle ne zaman ortaya çıkar?", "id": 4377, "answers": [ { "text": "hayatın üçüncü ila beşinci on yılında", "answer_start": 774 } ] }, { "question": "Karakteristik cilt lezyonuna ne ad verilir?", "id": 4378, "answers": [ { "text": "anjiyokeratomların", "answer_start": 309 } ] }, { "question": "Akroparestezi nedir?", "id": 4379, "answers": [ { "text": "ekstremitelerde periyodik şiddetli ağrı krizleri", "answer_start": 343 } ] }, { "question": "Proteinüri erken tespit edilebilmesine rağmen hangi durum üçüncü ila beşinci on yılda ortaya çıkar?", "id": 4380, "answers": [ { "text": "böbrek yetmezliği", "answer_start": 526 } ] } ] }, { "context": "İş kazası iş yerinde veya işin yürütümü sırasında meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hale getiren olaydır. İş kazalarına bağlı yaralanmalar global bir problemdir. Uluslararası Çalışma Örgütü’ne göre dünyada her yıl 270 milyon iş kazası meydana gelmektedir. Türkiye’de 2015 yılında 241.547 iş kazası meydana gelmiş, toplam iş göremezlik süresi 2.992.070 gün olarak bildirilmiştir. Dünyada iş yaralanmalarının büyük kısmı eli de içerecek şekilde üst ekstremitelerde görülür. Ülkemizde de acil servislere başvuran tüm iş kazalarının en sık görüldüğü bölge üst ekstremiteler olup bu oran coğrafi bölgelere göre %35 ile %61.7 arasında değişmektedir. El kompleks yapısı ve fonksiyonları ile insanların yaşamdaki bağımsızlığını sağlar. El yaralanmaları hayatı nadiren tehdit etmekle birlikte yaralanmaların bireyin yaşam kalitesine, sosyal ilişkilerine, psikolojik durumuna, gelirine ve iş becerisine olumsuz etkileri bulunmaktadır.", "qas": [ { "question": "İş kazası nedir?", "id": 4381, "answers": [ { "text": "iş yerinde veya işin yürütümü sırasında meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hale getiren olaydır", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "İş kazalarına bağlı yaralanmalar ne tür bir problemdir?", "id": 4382, "answers": [ { "text": "global", "answer_start": 193 } ] }, { "question": "Uluslararası Çalışma Örgütü'ne göre dünyada her yıl kaç iş kazası meydana gelmektedir?", "id": 4383, "answers": [ { "text": "270 milyon", "answer_start": 268 } ] }, { "question": "Türkiye'de 2015 yılında kaç iş kazası meydana gelmiştir?", "id": 4384, "answers": [ { "text": "241.547", "answer_start": 334 } ] }, { "question": "Türkiye'de 2015 yılında toplam iş göremezlik süresi kaç gündür?", "id": 4385, "answers": [ { "text": "2.992.070", "answer_start": 396 } ] }, { "question": "Dünyada iş yaralanmalarının büyük kısmı vücudun hangi bölgesinde görülür?", "id": 4386, "answers": [ { "text": "üst ekstremitelerde", "answer_start": 497 } ] }, { "question": "Türkiye'de iş kazalarının en sık görüldüğü bölge neresidir?", "id": 4387, "answers": [ { "text": "üst ekstremitelerde", "answer_start": 497 } ] }, { "question": "Türkiye'de iş kazalarının üst ekstremitelerde görülme oranı nedir?", "id": 4388, "answers": [ { "text": "%35 ile %61.7", "answer_start": 660 } ] }, { "question": "Elin yapısı ve fonksiyonları neyi sağlar?", "id": 4389, "answers": [ { "text": "insanların yaşamdaki bağımsızlığını", "answer_start": 738 } ] }, { "question": "El yaralanmaları bireyin hangi alanlarına olumsuz etki yapar?", "id": 4390, "answers": [ { "text": "yaşam kalitesine, sosyal ilişkilerine, psikolojik durumuna, gelirine ve iş becerisine", "answer_start": 861 } ] } ] }, { "context": "Over kanserinin ileri evrede tespit edilmesi hastalığın tedavisini zorlaştırdığı gibi nüks riski de artmaktadır. Çoğu çalışmada over kanserinin median nüks süresi 18 aydır. Nükslerin yarısı, ilk tedavi sonrası 12 ay içinde gerçekleşmektedir; tüm nükslerin de %25’i ilk 6 ay içinde olmaktadır. Evre III hastalarda yapılan bir çalışmaya göre ilk nüks sonrası ikinci nükse kadar geçen zaman ortalama 15 ay olarak bulunmuştur ve nüks oranını etkileyen temel bağımsız prognostik faktörün komplet sitoredüktif cerrahi olduğu saptanmıştır. Pek çok çalışmada nüks sonrası sağkalımı etkileyen faktörlerin, nükse kadar geçen zaman, nüks tanısında tümörün yaygınlığı ve nüks tedavisinin şekli olduğu saptanmıştır. Fan ve arkadaşlarının 2017 yılında yayınladıkları bir çalışmada nüks sonrası sağkalımı etkileyen temel faktörün primer evre ve rezidü tümör volümü olduğu saptanmış, buna karşın grade, sekonder cerrahi öncesi asit ve serum CA125 düzeylerinin sağkalımı etkilemediği bulunmuştur.", "qas": [ { "question": "Over kanserinin ileri evrede tespit edilmesi neyi zorlaştırır?", "id": 4391, "answers": [ { "text": "hastalığın tedavisini", "answer_start": 45 } ] }, { "question": "Over kanserinin median nüks süresi kaç aydır?", "id": 4392, "answers": [ { "text": "18", "answer_start": 163 } ] }, { "question": "Nükslerin yarısı ne zaman gerçekleşmektedir?", "id": 4393, "answers": [ { "text": "ilk tedavi sonrası 12 ay", "answer_start": 191 } ] }, { "question": "Nükslerin %25'i ne zaman gerçekleşmektedir?", "id": 4394, "answers": [ { "text": "ilk 6 ay içinde", "answer_start": 265 } ] }, { "question": "İlk nüks sonrası ikinci nükse kadar geçen ortalama süre kaç aydır?", "id": 4395, "answers": [ { "text": "15", "answer_start": 397 } ] }, { "question": "Nüks oranını etkileyen temel bağımsız prognostik faktör nedir?", "id": 4396, "answers": [ { "text": "komplet sitoredüktif cerrahi", "answer_start": 483 } ] }, { "question": "Nüks sonrası sağkalımı etkileyen faktörler nelerdir?", "id": 4397, "answers": [ { "text": "nükse kadar geçen zaman, nüks tanısında tümörün yaygınlığı ve nüks tedavisinin şekli", "answer_start": 597 } ] }, { "question": "Nüks sonrası sağkalımı etkileyen temel faktör nedir?", "id": 4398, "answers": [ { "text": "primer evre ve rezidü tümör volümü", "answer_start": 815 } ] }, { "question": "Nüks sonrası sağkalımı etkilemeyen faktörler nelerdir?", "id": 4399, "answers": [ { "text": "grade, sekonder cerrahi öncesi asit ve serum CA125 düzeyleri", "answer_start": 880 } ] }, { "question": "Nükslerin %25’i ne zaman olmaktadır?", "id": 4400, "answers": [ { "text": "ilk 6 ay içinde", "answer_start": 265 } ] } ] }, { "context": "Aterosklerotik lezyon sonucu miyokardiyal iskemi oluşur. Aterosklerotik lezyonun olduğu yerde koroner arteriyel spazm, aterosklerotik lezyonun rüptürü ve trombüse bağlı koroner kan akımında azalması sonucunda AKS oluşur. Miyokardiyal iskeminin ateroskleroz dışındaki nedenleri miyokardiyal oksijen ihtiyacını arttıran, koroner kan akımını azaltan, oksijen sunumunu azaltan nedenlerdir. Bunlar ateş, taşikardi, hipotansiyon, anemi, hipoksemi gibi durumlardır. Tekrarlayan hasar sonucu plak oluşur. Plak rüptüre olunca platelet yanıtı oluşur. Platalet adezyon aktivasyon ve agregasyonu oluşur.", "qas": [ { "question": "Miyokardiyal iskemi nasıl oluşur?", "id": 4401, "answers": [ { "text": "Aterosklerotik lezyon", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "AKS neyin sonucunda oluşur?", "id": 4402, "answers": [ { "text": "koroner kan akımında azalması sonucunda", "answer_start": 169 } ] }, { "question": "Miyokardiyal iskemiye ateroskleroz dışındaki nedenler nelerdir?", "id": 4403, "answers": [ { "text": "miyokardiyal oksijen ihtiyacını arttıran, koroner kan akımını azaltan, oksijen sunumunu azaltan nedenler", "answer_start": 277 } ] }, { "question": "Ateroskleroz dışındaki miyokardiyal iskemi nedenlerine örnek nedir?", "id": 4404, "answers": [ { "text": "ateş, taşikardi, hipotansiyon, anemi, hipoksemi", "answer_start": 393 } ] }, { "question": "Plak nasıl oluşur?", "id": 4405, "answers": [ { "text": "Tekrarlayan hasar", "answer_start": 459 } ] }, { "question": "Plak rüptüre olduğunda ne oluşur?", "id": 4406, "answers": [ { "text": "platelet yanıtı", "answer_start": 517 } ] }, { "question": "Plak rüptürü sonrası hangi süreçler gerçekleşir?", "id": 4407, "answers": [ { "text": "Platalet adezyon aktivasyon ve agregasyonu", "answer_start": 541 } ] }, { "question": "Aterosklerotik lezyonun rüptürü sonucunda ne azalır?", "id": 4408, "answers": [ { "text": "koroner kan akımın", "answer_start": 169 } ] }, { "question": "Miyokardiyal iskemiye neden olabilen hipotansiyon neyi azaltır?", "id": 4409, "answers": [ { "text": "koroner kan akımını", "answer_start": 319 } ] }, { "question": "Aterosklerotik lezyonun olduğu yerde ne olabilir?", "id": 4410, "answers": [ { "text": "koroner arteriyel spazm", "answer_start": 94 } ] } ] }, { "context": "Sepsis, enfeksiyonun indüklediği fizyolojik, patolojik ve biyokimyasal anormallikleri içeren bir sendromdur. Yıllık yaklaşık %5.2 hastane başvurusu ve %20-50 mortalite oranları ile major bir sağlık problemidir. Sepsis tanısı, izlemi ve tedavisinde belli standartları getirmek adına tanımlar ve tanı kriterleri geliştirilmiştir. Tanımlar; ortak bir yaklaşım ve pratik çalışma alanı sağlar, klinisyenlerin tanı becerilerini geliştirir, erken ve uygun müdahaleye olanak sağlar. Bu amaçla 1991-1992 yıllarında; taşikardi, takipne, hipertermi veya hipotermi, lökositoz veya lökopeni veya bandemi kriterlerini içeren sistemik inflamatuar yanıt sendromu (SIRS) tanımlandı. Enfeksiyonun neden olduğu SIRS sepsis, sepsise eşlik eden organ disfonksiyonu ciddi sepsis, ciddi sepsise hipotansiyon eklendiğinde ise septik şok olarak tanımlandı. Ancak bu kriterler son derece nonspesifik kriterlerdir ve hastanede yatan hastaların çoğunda hatta enfeksiyonu olmayan hastalarda bile olabilir. Aksine, ciddi mortalite ve morbiditeye sahip hastalar SIRS kriterlerini karşılamayabilir.", "qas": [ { "question": "Sepsis nedir?", "id": 4411, "answers": [ { "text": "bir sendrom", "answer_start": 93 } ] }, { "question": "Sepsisin yıllık hastane başvurusu oranı nedir?", "id": 4412, "answers": [ { "text": "%5.2", "answer_start": 125 } ] }, { "question": "Sepsisin mortalite oranı nedir?", "id": 4413, "answers": [ { "text": "%20-50", "answer_start": 151 } ] }, { "question": "Sepsis tanısı ve izlemi için ne geliştirilmiştir?", "id": 4414, "answers": [ { "text": "tanımlar ve tanı kriterleri", "answer_start": 282 } ] }, { "question": "Tanımlar ne sağlar?", "id": 4415, "answers": [ { "text": "ortak bir yaklaşım ve pratik çalışma alanı", "answer_start": 338 } ] }, { "question": "SIRS hangi yıllarda tanımlandı?", "id": 4416, "answers": [ { "text": "1991-1992", "answer_start": 485 } ] }, { "question": "SIRS hangi kriterleri içerir?", "id": 4417, "answers": [ { "text": "taşikardi, takipne, hipertermi veya hipotermi, lökositoz veya lökopeni veya bandemi", "answer_start": 507 } ] }, { "question": "Ciddi sepsis nasıl tanımlanır?", "id": 4418, "answers": [ { "text": "sepsise eşlik eden organ disfonksiyonu", "answer_start": 705 } ] }, { "question": "Septik şok ne zaman tanımlanır?", "id": 4419, "answers": [ { "text": "ciddi sepsise hipotansiyon eklendiğinde", "answer_start": 758 } ] }, { "question": "SIRS kriterleri hangi özelliğe sahiptir?", "id": 4420, "answers": [ { "text": "nonspesifik", "answer_start": 862 } ] } ] }, { "context": "Vezikoüreteral reflü (VUR) mesanedeki idrarın üreterlere ve pelvikalisyel sisteme retrograd olarak kaçışıdır. VUR’lu hastalarda idrar yolları enfeksiyonu (İYE) riskinin ve alt idrar yolu enfeksiyonu (AİYE) varlığında, enfeksiyonun böbreklere taşınma riskinin arttığı bilinen bir durumdur. VUR ve İYE birlikteliği böbreklerde skar formasyonu oluşturabilmekte ve ilerleyen dönemlerde hipertansiyon ve kronik böbrek yetmezliğine yol açabilmektedir. VUR varlığının gösterilmesinde voiding sistoüretrografi (VSUG) altın standart tanı yöntemidir. VSUG incelemenin en önemli iki dezavantajı yüksek radyasyon maruziyeti ve kateterizasyon gerektirmesi nedeniyle invaziv bir işlem olmasıdır. Tüm bunların yanında her ne kadar VSUG VUR tanısında ve derecelendirilmesinde altın standart yöntem olsa da, VUR ve İYE birlikteliğinin en önemli komplikasyonu olan böbrekte skar oluşumunu göstermede yetersizdir.", "qas": [ { "question": "Vezikoüreteral reflü (VUR) nedir?", "id": 4421, "answers": [ { "text": "mesanedeki idrarın üreterlere ve pelvikalisyel sisteme retrograd olarak kaçışı", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "VUR'lu hastalarda hangi risk artar?", "id": 4422, "answers": [ { "text": "idrar yolları enfeksiyonu", "answer_start": 128 } ] }, { "question": "VUR ve İYE birlikteliği neye yol açabilir?", "id": 4423, "answers": [ { "text": "hipertansiyon ve kronik böbrek yetmezliğine", "answer_start": 382 } ] }, { "question": "VUR varlığının gösterilmesinde hangi yöntem altın standarttır?", "id": 4424, "answers": [ { "text": "voiding sistoüretrografi", "answer_start": 477 } ] }, { "question": "VSUG incelemesinin dezavantajları nelerdir?", "id": 4425, "answers": [ { "text": "yüksek radyasyon maruziyeti ve kateterizasyon gerektirmesi", "answer_start": 584 } ] }, { "question": "VSUG hangi durumun tanısında yetersizdir?", "id": 4426, "answers": [ { "text": "böbrekte skar oluşumunu göstermede", "answer_start": 847 } ] }, { "question": "VUR neyin retrograd olarak kaçışıdır?", "id": 4427, "answers": [ { "text": "mesanedeki idrarın", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "VUR ve İYE birlikteliğinde hangi organ etkilenebilir?", "id": 4428, "answers": [ { "text": "böbrekler", "answer_start": 231 } ] }, { "question": "VSUG hangi işlemi gerektirir?", "id": 4429, "answers": [ { "text": "kateterizasyon", "answer_start": 615 } ] }, { "question": "VUR ve İYE birlikteliğinin en önemli komplikasyonu nedir?", "id": 4430, "answers": [ { "text": "böbrekte skar oluşumunu", "answer_start": 847 } ] } ] }, { "context": "Gestasyonel Diabetes Mellitus (GDM) gebelik öncesinde açıkça tip1 veya tip2 diyabet tanısı olmayan gebelerde, gebeliğin 2. ya da 3. trimesterinde tanısı koyulan glikoz intoleransının herhangi bir derecesi olarak tanımlanır. Birinci trimesterde diyabet tanısı alan kadınlar ise önceden var olan pregestasyonel diyabet hastalığı (PGDM) olarak sınıflandırılmalıdır (tip2 diyabet, nadiren de tip 1 diyabet). Toplumda yaygın olarak görülen obezite ve insülin direnci tanı konulmamış tip 2 diyabetin üreme çağındaki kadınlarda sıklığını artırmıştır. GDM uzun yıllar boyunca ilk kez gebelik sırasında fark edilen glikoz intoleransının herhangi bir derecesi olarak tanımlanmıştır ve gebelik sonrasında kalıcı olabilmektedir. Uzun süreçte ise ilk tanıdan sonraki yıllarda GDM'li kadınlarda tip 2 diyabet gelişme riski belirgin şekilde artmaktadır.", "qas": [ { "question": "Gestasyonel Diabetes Mellitus (GDM) nedir?", "id": 4431, "answers": [ { "text": "gebeliğin 2. ya da 3. trimesterinde tanısı koyulan glikoz intoleransının herhangi bir derecesi", "answer_start": 110 } ] }, { "question": "Birinci trimesterde diyabet tanısı alan kadınlar nasıl sınıflandırılmalıdır?", "id": 4432, "answers": [ { "text": "pregestasyonel diyabet hastalığı (PGDM)", "answer_start": 294 } ] }, { "question": "Hangi diyabet türleri birinci trimesterde nadiren görülür?", "id": 4433, "answers": [ { "text": "tip 1 diyabet", "answer_start": 388 } ] }, { "question": "Toplumda yaygın olarak görülen hangi faktörler tip 2 diyabetin sıklığını artırmıştır?", "id": 4434, "answers": [ { "text": "obezite ve insülin direnci", "answer_start": 435 } ] }, { "question": "GDM gebelik sonrasında kalıcı olabilir mi?", "id": 4435, "answers": [ { "text": "kalıcı olabilmektedir", "answer_start": 694 } ] }, { "question": "GDM'li kadınlarda uzun süreçte hangi risk artmaktadır?", "id": 4436, "answers": [ { "text": "tip 2 diyabet", "answer_start": 478 } ] }, { "question": "GDM ilk kez ne zaman fark edilir?", "id": 4437, "answers": [ { "text": "gebelik sırasında", "answer_start": 576 } ] }, { "question": "PGDM neyi ifade eder?", "id": 4438, "answers": [ { "text": "pregestasyonel diyabet hastalığı", "answer_start": 294 } ] }, { "question": "Obezite ve insülin direnci neyin sıklığını artırmıştır?", "id": 4439, "answers": [ { "text": "tip 2 diyabetin üreme çağındaki kadınlarda sıklığını", "answer_start": 478 } ] }, { "question": "GDM tanımı nasıl değişmiştir?", "id": 4440, "answers": [ { "text": "uzun yıllar boyunca ilk kez gebelik sırasında fark edilen glikoz intoleransının herhangi bir derecesi olarak tanımlanmıştır", "answer_start": 548 } ] } ] }, { "context": "Karın bölümündeki aort damar çapının genişlemesi ve duvarının incelmesi sonucu abdominal aort anevrizması hastalığı gelişir. Aort çapının genişlemesi ile önemli morbidite ve mortaliteye neden olabilir. Rüptür riskini engellemek için büyümüş anevrizmalarda endovasküler veya cerrahi tedavi gerekir. Hücresel boyuttaki oksidatif hasarı önlemek için hücresel bazı mekanizmalar gelişmiştir. Bu mekanizmaların en önemlilerinden biri Glutatyon S Transferaz enzim sistemidir ve hücresel konjugasyon enzim mekanizmalarından Faz 2 enzimleri altında değerlendirilir. Faz 2 enzimlerinden Glutatyon-S-Transferaz-Pi-1 (GSTP-1) izozimi ve Sitokrom P450 enzim sistemi elemanlarından CYP1A1 ve CYP1B1 enzimleri ekspresyonları incelenerek anevrizma etyopatogenezine katkıda bulunulması amaçlanmaktadır.", "qas": [ { "question": "Abdominal aort anevrizması nasıl gelişir?", "id": 4441, "answers": [ { "text": "Karın bölümündeki aort damar çapının genişlemesi ve duvarının incelmesi", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Aort çapının genişlemesi neye neden olabilir?", "id": 4442, "answers": [ { "text": "önemli morbidite ve mortalite", "answer_start": 154 } ] }, { "question": "Rüptür riskini engellemek için hangi tedaviler gerekir?", "id": 4443, "answers": [ { "text": "endovasküler veya cerrahi", "answer_start": 256 } ] }, { "question": "Hücresel boyuttaki oksidatif hasarı önlemek için hangi mekanizma gelişmiştir?", "id": 4444, "answers": [ { "text": "Glutatyon S Transferaz enzim sistemidir", "answer_start": 428 } ] }, { "question": "Glutatyon S Transferaz enzim sistemi hangi enzim mekanizmaları altında değerlendirilir?", "id": 4445, "answers": [ { "text": "Faz 2", "answer_start": 516 } ] }, { "question": "Glutatyon-S-Transferaz-Pi-1 (GSTP-1) izozimi hangi enzimlerden biridir?", "id": 4446, "answers": [ { "text": "Faz 2", "answer_start": 516 } ] }, { "question": "Sitokrom P450 enzim sistemi elemanlarından hangi enzimlerin ekspresyonları incelenmektedir?", "id": 4447, "answers": [ { "text": "CYP1A1 ve CYP1B1", "answer_start": 668 } ] }, { "question": "CYP1A1 ve CYP1B1 enzimleri neyin elemanıdır?", "id": 4448, "answers": [ { "text": "Sitokrom P450 enzim sistemi", "answer_start": 625 } ] }, { "question": "Hangi izozimin ekspresyonları incelenerek anevrizma etyopatogenezine katkıda bulunulması amaçlanmaktadır?", "id": 4449, "answers": [ { "text": "Glutatyon-S-Transferaz-Pi-1 (GSTP-1) izozimi", "answer_start": 577 } ] }, { "question": "Anevrizma etyopatogenezine hangi enzimlerin ekspresyonları incelenerek katkıda bulunulması amaçlanmaktadır?", "id": 4450, "answers": [ { "text": "CYP1A1 ve CYP1B1", "answer_start": 668 } ] } ] }, { "context": "Depresyon sözlük anlamı olarak uyaranlara karşı duyarlılığın azalması, girişim gücünün ve kendine güvenin yiterek umutsuzluğun, karamsarlığın güçlenmesi biçiminde beliren ruhsal bozukluktur. Depresyonun Türkçe karşılığı çökkünlük veya ruhsal çöküntü halidir. Sözcüğün etimolojisine bakılınca ‘depressus’ sözcüğünden köken aldığı görülür. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’ ye göre dünya nüfusunun ortalama %3-5’ inde depresyon görülmektedir. Oldukça sık görüldüğünden psikiyatristler tarafından ruh sağlığının soğuk algınlığı olarak ifade edilmektedir. Depresyon yaygın görülmesi, yüksek kronikleşme ve yineleme oranı, yüksek intihar riski ve iş gücü kaybı oluşturması nedeniyle ciddi bireysel ve toplumsal sağlık sorunudur. Duygu durum bozukluğu olarak tanımlanan depresyon, kişinin iç dünyasında yaşadığı bireylerin hal ve hareketlerini ve çevreyi algılamasında değişikliklere yol açan baskın ve kesintisiz duygu halidir. Yaşanılan bu sürecin kesintisiz olma durumu önemlidir.", "qas": [ { "question": "Depresyon sözlük anlamı nedir?", "id": 4451, "answers": [ { "text": "uyaranlara karşı duyarlılığın azalması, girişim gücünün ve kendine güvenin yiterek umutsuzluğun, karamsarlığın güçlenmesi biçiminde beliren ruhsal bozukluktur", "answer_start": 31 } ] }, { "question": "Depresyonun Türkçe karşılığı nedir?", "id": 4452, "answers": [ { "text": "çökkünlük veya ruhsal çöküntü halidir", "answer_start": 220 } ] }, { "question": "Depresyon sözcüğünün kökeni nedir?", "id": 4453, "answers": [ { "text": "‘depressus’ sözcüğü", "answer_start": 292 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü'ne göre dünya nüfusunun ne kadarında depresyon görülmektedir?", "id": 4454, "answers": [ { "text": "%3-5", "answer_start": 398 } ] }, { "question": "Depresyon nasıl bir sağlık sorunudur?", "id": 4455, "answers": [ { "text": "ciddi bireysel ve toplumsal", "answer_start": 671 } ] }, { "question": "Depresyonun yaygın görülmesi ne gibi sonuçlara yol açar?", "id": 4456, "answers": [ { "text": "yüksek kronikleşme ve yineleme oranı, yüksek intihar riski ve iş gücü kaybı", "answer_start": 573 } ] }, { "question": "Depresyon psikiyatristler tarafından nasıl ifade edilmektedir?", "id": 4457, "answers": [ { "text": "soğuk algınlığı", "answer_start": 502 } ] }, { "question": "Depresyon nedir?", "id": 4458, "answers": [ { "text": "ruhsal bozukluk", "answer_start": 171 } ] }, { "question": "Depresyon kişinin algılamasında ne tür değişikliklere yol açar?", "id": 4459, "answers": [ { "text": "baskın ve kesintisiz duygu hali", "answer_start": 880 } ] }, { "question": "Depresyon sürecinde hangi durum önemlidir?", "id": 4460, "answers": [ { "text": "kesintisiz", "answer_start": 890 } ] } ] }, { "context": "Tuberoskleroz kompleksi (TSK); başlıca mental retardasyon, epilepsi ve adenoma sebaseum triadı ile karakterize ailesel, multisistemik bir hastalıktır. TSK en sık görülen tek gen hastalıklarında biri olup, otozomal dominant kalıtılmakta ve 1/6000-1/10000 canlı doğumda 1 görülmektedir. TSK'nde; her iki cinsi eşit oranda etkilenmekte ve ırklar arası farklılık göstermemektedir. Olguların yaklaşık 2/3’ü spontan mutasyon sonucu oluşmaktadır. Sırasıyla TSK1 (9q34) ve TSK2 (16p13.3) genlerinde oluşan mutasyon neticesinde; hamartin ve tuberin protein komplekslerinin oluşumu etkilenmektedir. Bu proteinlerin işlevini kaybetmesi; rapamisin sinyal yolağındaki inhibitör etkiyi bozmakta ve klinik bulguların ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Hastalığın başlangıç yaşı ve şiddeti değişken olmakla birlikte, genellikle beş yaş öncesinde epilepsi ve cilt bulguları ile karşımıza çıkabilmektedir.", "qas": [ { "question": "Tuberoskleroz kompleksi (TSK) hangi triadı ile karakterizedir?", "id": 4461, "answers": [ { "text": "mental retardasyon, epilepsi ve adenoma sebaseum", "answer_start": 39 } ] }, { "question": "TSK nasıl kalıtılmaktadır?", "id": 4462, "answers": [ { "text": "otozomal dominant", "answer_start": 205 } ] }, { "question": "TSK'nin görülme sıklığı nedir?", "id": 4463, "answers": [ { "text": "1/6000-1/10000 canlı doğumda 1", "answer_start": 239 } ] }, { "question": "TSK her iki cinsi nasıl etkiler?", "id": 4464, "answers": [ { "text": "eşit oranda", "answer_start": 308 } ] }, { "question": "TSK olgularının yaklaşık ne kadarı spontan mutasyon sonucu oluşmaktadır?", "id": 4465, "answers": [ { "text": "2/3", "answer_start": 396 } ] }, { "question": "TSK1 geni hangi kromozomda yer alır?", "id": 4466, "answers": [ { "text": "9q34", "answer_start": 456 } ] }, { "question": "TSK2 geni hangi kromozomda yer alır?", "id": 4467, "answers": [ { "text": "16p13.3", "answer_start": 471 } ] }, { "question": "TSK'de hangi protein komplekslerinin oluşumu etkilenmektedir?", "id": 4468, "answers": [ { "text": "hamartin ve tuberin", "answer_start": 520 } ] }, { "question": "Hastalığın başlangıç yaşı ve şiddeti nasıl değişkenlik gösterir?", "id": 4469, "answers": [ { "text": "değişken", "answer_start": 771 } ] }, { "question": "Rapamisin sinyal yolağındaki inhibitör etki nasıl bozulur?", "id": 4470, "answers": [ { "text": "proteinlerin işlevini kaybetmesi", "answer_start": 592 } ] } ] }, { "context": "Kardiyak cerrahide aortik kanülasyon, dekanülasyon, tam ya da kısmi aortik klempleme gibi işlemlerin yapılıyor olması ayrıca hipotermi ve ekstrakorporeal dolaşım uygulanması diğer cerrahilerden farklı olarak daha sık komplikasyonlarla karşılaşmamıza neden olur. Ekstrakorporeal dolaşım uygulanarak yapılan kalp cerrahisi kanın hücresel, hücre dışı veya humoral bileşenleri tarafından yönetilen inflamatuvar bir sürece neden olur. Kanın kalp akciğer makinesinin devre yüzeyleri ile teması, pulsatil kan akımının laminar akıma değişmesi, kalbin kardiyopleji ile soğuk iskemiye maruziyeti, organlarda iskemi-reperfüzyon hasarı ve hipotermi sistemik inflamatuar sürecini tetiklerler. Ayrıca, barsaklardan oluşan bakteriyel translokasyona ikincil gelişen endotoksemi ve cerrahinin kendisinin getirdiği stres yük inflamatuvar reaksiyonu artırabilir. Bu sistemik inflamatuvar yanıt sendromu (systemic inflammatory response syndrome, SIRS) sürecinde kompleman sistemi, sitokinler, koagülasyon-fibrinoliz kaskadı, endotel ve hücresel immün sistem gibi birçok yolaklar aktive olur.", "qas": [ { "question": "Kardiyak cerrahide hangi işlemler komplikasyon riskini artırır?", "id": 4471, "answers": [ { "text": "aortik kanülasyon, dekanülasyon, tam ya da kısmi aortik klempleme", "answer_start": 19 } ] }, { "question": "Ekstrakorporeal dolaşım hangi bir sürece neden olur?", "id": 4472, "answers": [ { "text": "inflamatuvar", "answer_start": 394 } ] }, { "question": "Kanın kalp akciğer makinesinin devre yüzeyleri ile teması neyi tetikler?", "id": 4473, "answers": [ { "text": "sistemik inflamatuar sürecini", "answer_start": 637 } ] }, { "question": "Hangi durumlar sistemik inflamatuar sürecini tetikler?", "id": 4474, "answers": [ { "text": "kalbin kardiyopleji ile soğuk iskemiye maruziyeti, organlarda iskemi-reperfüzyon hasarı ve hipotermi", "answer_start": 536 } ] }, { "question": "Bakteriyel translokasyon sonucu ne gelişebilir?", "id": 4475, "answers": [ { "text": "endotoksemi", "answer_start": 750 } ] }, { "question": "Cerrahinin kendisi inflamatuvar reaksiyonu nasıl etkiler?", "id": 4476, "answers": [ { "text": "artırabilir", "answer_start": 831 } ] }, { "question": "SIRS sürecinde hangi sistemler aktive olur?", "id": 4477, "answers": [ { "text": "kompleman sistemi, sitokinler, koagülasyon-fibrinoliz kaskadı, endotel ve hücresel immün sistem", "answer_start": 942 } ] }, { "question": "Kalp cerrahisinde hangi dolaşım yöntemi uygulanır?", "id": 4478, "answers": [ { "text": "ekstrakorporeal dolaşım", "answer_start": 138 } ] }, { "question": "Ekstrakorporeal dolaşım hangi kan akımını değiştirir?", "id": 4479, "answers": [ { "text": "pulsatil", "answer_start": 489 } ] }, { "question": "SIRS ne anlama gelir?", "id": 4480, "answers": [ { "text": "sistemik inflamatuvar yanıt sendromu", "answer_start": 847 } ] } ] }, { "context": "Kardiyak cerrahide aortik kanülasyon, dekanülasyon, tam ya da kısmi aortik klempleme gibi işlemlerin yapılıyor olması ayrıca hipotermi ve ekstrakorporeal dolaşım uygulanması diğer cerrahilerden farklı olarak daha sık komplikasyonlarla karşılaşmamıza neden olur. Ekstrakorporeal dolaşım uygulanarak yapılan kalp cerrahisi kanın hücresel, hücre dışı veya humoral bileşenleri tarafından yönetilen inflamatuvar bir sürece neden olur. Kanın kalp akciğer makinesinin devre yüzeyleri ile teması, pulsatil kan akımının laminar akıma değişmesi, kalbin kardiyopleji ile soğuk iskemiye maruziyeti, organlarda iskemi-reperfüzyon hasarı ve hipotermi sistemik inflamatuar sürecini tetiklerler. Ayrıca, barsaklardan oluşan bakteriyel translokasyona ikincil gelişen endotoksemi ve cerrahinin kendisinin getirdiği stres yük inflamatuvar reaksiyonu artırabilir. Bu sistemik inflamatuvar yanıt sendromu sürecinde kompleman sistemi, sitokinler, koagülasyon-fibrinoliz kaskadı, endotel ve hücresel immün sistem gibi birçok yolaklar aktive olur.", "qas": [ { "question": "Kardiyak cerrahide hangi işlemler komplikasyon riskini artırır?", "id": 4481, "answers": [ { "text": "aortik kanülasyon, dekanülasyon, tam ya da kısmi aortik klempleme", "answer_start": 19 } ] }, { "question": "Ekstrakorporeal dolaşım nasıl bir sürece neden olur?", "id": 4482, "answers": [ { "text": "inflamatuvar", "answer_start": 394 } ] }, { "question": "Kanın kalp akciğer makinesinin devre yüzeyleri ile teması neyi tetikler?", "id": 4483, "answers": [ { "text": "sistemik inflamatuar sürecini", "answer_start": 637 } ] }, { "question": "Hangi durumlar sistemik inflamatuar sürecini tetikler?", "id": 4484, "answers": [ { "text": "kalbin kardiyopleji ile soğuk iskemiye maruziyeti, organlarda iskemi-reperfüzyon hasarı ve hipotermi", "answer_start": 536 } ] }, { "question": "Bakteriyel translokasyon sonucu ne gelişebilir?", "id": 4485, "answers": [ { "text": "endotoksemi", "answer_start": 750 } ] }, { "question": "Cerrahinin kendisi inflamatuvar reaksiyonu nasıl etkiler?", "id": 4486, "answers": [ { "text": "artırabilir", "answer_start": 831 } ] }, { "question": "Sistemik inflamatuvar yanıt sendromu sürecinde hangi sistemler aktive olur?", "id": 4487, "answers": [ { "text": "kompleman sistemi, sitokinler, koagülasyon-fibrinoliz kaskadı, endotel ve hücresel immün sistem", "answer_start": 894 } ] }, { "question": "Kalp cerrahisinde hangi dolaşım yöntemi uygulanır?", "id": 4488, "answers": [ { "text": "ekstrakorporeal dolaşım", "answer_start": 138 } ] }, { "question": "Ekstrakorporeal dolaşım hangi kan akımını değiştirir?", "id": 4489, "answers": [ { "text": "pulsatil", "answer_start": 489 } ] }, { "question": "Sistemik inflamatuvar yanıt sendromu ne anlama gelir?", "id": 4490, "answers": [ { "text": "sistemik inflamatuvar yanıt sendromu", "answer_start": 847 } ] } ] }, { "context": "Neonatal aritmiler yenidoğan döneminde kalp ritmindeki ya da hızındaki anormal değişimler olarak tanımlanabilir. Yenidoğan döneminde aritmiler nadir değildir ve yapısal kalp hastalığı olan ya da olmayan tüm yenidoğanlarda görülebilir. Yaşamın ilk 10 gününde aritmi insidansı tüm yenidoğanlarda %1-%5 olarak bildirilmektedir. Yenidoğan döneminde görülen aritmilerin nedenleri tanı ve tedavi yaklaşımları diğer pediatrik yaş gruplarından farklıdır. Bu nedenle yenidoğan fizyolojik ve elektrokardiyografik özelliklerinin iyi bilinmesi gerekir. Neonatal aritmiler benign ve non-benign aritmiler olarak iki grupta incelenebilir. Sinüs aritmisi, nodal veya junctional ritim, prematür atrial kontraksiyonlar (supraventriküler ekstrasistol) ve prematür ventriküler kontraksiyonlar (ventriküler ekstrasistol) benign aritmiler olup tedavi gereksinimi yoktur. Non-benign aritmiler ise supraventriküler taşikardi, sinüs nodu disfonksiyonu, atriyoventriküler iletim sistemi bozuklukları, ventriküler taşikardi, uzun QT sendromu, ventriküler fibrilasyon ve elektrolit imbalansına bağlı görülen aritmilerdir. Bu tip aritmiler ani başlangıçlıdır ve hemodinamiyi bozabilirler. Bu yüzden aritmilerin erken tanınması tedavi sürecinin yönetimi ve başarısında önemlidir.", "qas": [ { "question": "Neonatal aritmiler nedir?", "id": 4491, "answers": [ { "text": "yenidoğan döneminde kalp ritmindeki ya da hızındaki anormal değişimler", "answer_start": 19 } ] }, { "question": "Yenidoğan döneminde aritmiler hangi yenidoğanlarda görülebilir?", "id": 4492, "answers": [ { "text": "yapısal kalp hastalığı olan ya da olmayan", "answer_start": 161 } ] }, { "question": "Yenidoğanlarda aritmi insidansı ne kadardır?", "id": 4493, "answers": [ { "text": "%1-%5", "answer_start": 294 } ] }, { "question": "Yenidoğan dönemindeki aritmilerin tanı ve tedavi yaklaşımları neden farklıdır?", "id": 4494, "answers": [ { "text": "diğer pediatrik yaş gruplarından", "answer_start": 403 } ] }, { "question": "Neonatal aritmiler hangi iki grupta incelenir?", "id": 4495, "answers": [ { "text": "benign ve non-benign aritmiler", "answer_start": 560 } ] }, { "question": "Benign aritmiler nelerdir?", "id": 4496, "answers": [ { "text": "Sinüs aritmisi, nodal veya junctional ritim, prematür atrial kontraksiyonlar (supraventriküler ekstrasistol) ve prematür ventriküler kontraksiyonlar (ventriküler ekstrasistol)", "answer_start": 624 } ] }, { "question": "Non-benign aritmiler nelerdir?", "id": 4497, "answers": [ { "text": "supraventriküler taşikardi, sinüs nodu disfonksiyonu, atriyoventriküler iletim sistemi bozuklukları, ventriküler taşikardi, uzun QT sendromu, ventriküler fibrilasyon ve elektrolit imbalansına bağlı", "answer_start": 874 } ] }, { "question": "Non-benign aritmilerin özellikleri nelerdir?", "id": 4498, "answers": [ { "text": "ani başlangıçlıdır ve hemodinamiyi bozabilirler", "answer_start": 1111 } ] }, { "question": "Aritmilerin erken tanınması neden önemlidir?", "id": 4499, "answers": [ { "text": "tedavi sürecinin yönetimi ve başarısında", "answer_start": 1198 } ] }, { "question": "Prematür atrial kontraksiyonlar hangi tür aritmilerdir?", "id": 4500, "answers": [ { "text": "benign", "answer_start": 560 } ] } ] }, { "context": "Kolorektal kanser, her yıl bir milyondan fazla vakanın tanı aldığı ve 600.000 vakanın ölümle sonuçlandığı 3. en sık görülen kanser türüdür. Kolon adenokarsinomu, gastrointestinal sistemin en çok rastlanan kanseridir. Bütün dünyada önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. Amerika Birleşik Devletleri'nde kansere bağlı ölüm nedenleri arasında kolorektal kanser ikinci sırada yer almaktadır. Kolorektal kanser gelişimi açısından çevresel ve genetik faktörler gelişme riskini arttırmaktadır. Ortalama görülme yaşı 60-65 olup, 45 yaşından sonra her 10 yılda ikiye katlanarak, 75 yaş civarında en yüksek düzeyine ulaşır. Risk faktörleri arasında diyet, genetik faktörler, inflamatuar barsak hastalığı, sigara ve diabetes mellitus gibi faktörler bulunmaktadır. Hücresel adezyon molekülleri doku büyümesi, pıhtılaşma sistemi, yara iyileşmesi ve inflamasyonda görev alırlar. Ayrıca malign hücrelerde invazyon ve metastaz göstergesi olarak saptanabilirler. Bazı malign tümörlerin tanı ve prognozunda iyi birer belirteç olabilirler.", "qas": [ { "question": "Kolorektal kanser her yıl kaç vakada teşhis edilmektedir?", "id": 4501, "answers": [ { "text": "bir milyondan fazla", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "Kolorektal kanser en sık görülen kaçıncı kanser türüdür?", "id": 4502, "answers": [ { "text": "3.", "answer_start": 106 } ] }, { "question": "Kolon adenokarsinomu hangi sistemde en çok rastlanan kanserdir?", "id": 4503, "answers": [ { "text": "gastrointestinal sistemin", "answer_start": 162 } ] }, { "question": "Kolorektal kanser Amerika Birleşik Devletleri'nde kansere bağlı ölüm nedenleri arasında kaçıncı sıradadır?", "id": 4504, "answers": [ { "text": "ikinci", "answer_start": 364 } ] }, { "question": "Kolorektal kanser gelişimi açısından hangi faktörler risk artırır?", "id": 4505, "answers": [ { "text": "çevresel ve genetik", "answer_start": 431 } ] }, { "question": "Kolorektal kanserin ortalama görülme yaşı nedir?", "id": 4506, "answers": [ { "text": "60-65", "answer_start": 515 } ] }, { "question": "Kolorektal kanserin risk faktörleri nelerdir?", "id": 4507, "answers": [ { "text": "diyet, genetik faktörler, inflamatuar barsak hastalığı, sigara ve diabetes mellitus", "answer_start": 645 } ] }, { "question": "Hücresel adezyon molekülleri (CAM) hangi süreçlerde görev alır?", "id": 4508, "answers": [ { "text": "doku büyümesi, pıhtılaşma sistemi, yara iyileşmesi ve inflamasyon", "answer_start": 788 } ] }, { "question": "Malign hücrelerde invazyon ve metastaz göstergesi olarak ne saptanabilir?", "id": 4509, "answers": [ { "text": "Hücresel adezyon molekülleri", "answer_start": 759 } ] }, { "question": "Bazı malign tümörlerin tanı ve prognozunda hangi moleküller iyi birer belirteç olabilir?", "id": 4510, "answers": [ { "text": "Hücresel adezyon molekülleri", "answer_start": 759 } ] } ] }, { "context": "Liken planus (LP) deriyi, müköz membranları, tırnakları ve kıl foliküllerini etkileyebilen inflamatuvar bir mukokutanöz hastalıktır. Kutanöz liken planus, yoğun kaşıntıya neden olabilen, poligonal düz tepeli, viyolase papüller ve plaklarla karakterizedir. Lezyonlar genellikle üst ekstremitelerin fleksör yüzeylerinde, genital bölgede ve müköz membranlarda bulunur. Klinik veriler, liken planus ile bir dizi ekzojen faktöre (örneğin, virüsler, ilaçlar ve kontakt allerjenler) maruziyet arasında bir ilişki olduğuna işaret etmektedir. Liken planus deri lezyonlarının, T hücrelerini de içeren immün aracılıklı bir reaksiyon sonucu oluştuğu düşünülmektedir, çünkü liken planus histolojisi artmış sayıda intraepitelyal lenfositler ile yoğun, subepitelyal lenfohistiyositik infiltrat ile karakterizedir. Apoptoz, genetik olarak programlanmış hücre ölümü ile fizyolojik bir süreçtir. Liken planusun önemli bir belirtisi kolloid cisim şeklinde ortaya çıkan apoptotik keratinositlerdir. Liken planusta bazal keratinositlerdeki apoptozdan T hücrelerinin infiltrasyonu sorumlu gibi görünmektedir.", "qas": [ { "question": "Liken planus (LP) hangi bölgeleri etkileyebilen bir hastalıktır?", "id": 4511, "answers": [ { "text": "deriyi, müköz membranları, tırnakları ve kıl foliküllerini", "answer_start": 18 } ] }, { "question": "Kutanöz liken planus nasıl karakterizedir?", "id": 4512, "answers": [ { "text": "poligonal düz tepeli, viyolase papüller ve plaklar", "answer_start": 187 } ] }, { "question": "Liken planus lezyonları genellikle nerede bulunur?", "id": 4513, "answers": [ { "text": "üst ekstremitelerin fleksör yüzeylerinde, genital bölgede ve müköz membranlarda", "answer_start": 277 } ] }, { "question": "Liken planus ile hangi faktörler arasında bir ilişki olduğuna işaret edilmektedir?", "id": 4514, "answers": [ { "text": "ekzojen faktöre (örneğin, virüsler, ilaçlar ve kontakt allerjenler)", "answer_start": 408 } ] }, { "question": "Liken planus deri lezyonları nasıl bir reaksiyon sonucu oluşur?", "id": 4515, "answers": [ { "text": "immün aracılıklı", "answer_start": 591 } ] }, { "question": "Liken planus histolojisi nasıl karakterizedir?", "id": 4516, "answers": [ { "text": "yoğun, subepitelyal lenfohistiyositik infiltrat", "answer_start": 731 } ] }, { "question": "Apoptoz nedir?", "id": 4517, "answers": [ { "text": "genetik olarak programlanmış hücre ölümü ile fizyolojik bir süreçtir", "answer_start": 808 } ] }, { "question": "Liken planusun önemli bir belirtisi nedir?", "id": 4518, "answers": [ { "text": "apoptotik keratinositler", "answer_start": 950 } ] }, { "question": "Liken planusta bazal keratinositlerdeki apoptozdan hangi hücreler sorumludur?", "id": 4519, "answers": [ { "text": "T hücrelerini", "answer_start": 567 } ] }, { "question": "Liken planus ile ilişkili ekzojen faktörler nelerdir?", "id": 4520, "answers": [ { "text": "virüsler, ilaçlar ve kontakt allerjenler", "answer_start": 434 } ] } ] }, { "context": "Karpus iki sıra halinde sekiz kemikten oluşur. El bileğini oluşturan eklem yüzleri, el bileğinin ardı sıra olan birleşik hareketlerinde önemli rollere sahiptir. Sekiz karpal kemik, distal radyus, distal ulnanın şekli ve üçgen fibrokartilaj kompleksinden (TFKK) etkilenir. Proksimal sıra skafoid, lunatum ve trikuetrumdan oluşur. Proksimal karpal sıra, çoğu yazar tarafından, radyus ve distal sıra arasına girmiş bir segment olarak ve elden ön kola, el bileği hareketlerinin uyumunda da bir kilit taşı olarak kabul edilir. Böylesi önemli bir rolü yerine getirmek için, üç proksimal sıra kemiği, radyus ve distal sıra arasındaki gerekli eklem uyumunun devamlılığı için, pozisyonlarını ve yönelimlerini sürekli olarak ayarlama ihtiyacı duyarlar. Eklem uyumu, eklem geometrisine ve proksimal sıraya doğrudan bir tendon yapışma yeri olmadığından dolayı, üç kemiği birbirine ve etraf kemiklere bağlayan bağların bütünlüğüne bağlıdır.", "qas": [ { "question": "Karpus kaç kemikten oluşur?", "id": 4521, "answers": [ { "text": "sekiz", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "El bileğini oluşturan eklem yüzleri hangi hareketlerde önemli rol oynar?", "id": 4522, "answers": [ { "text": "birleşik hareketlerinde", "answer_start": 112 } ] }, { "question": "Sekiz karpal kemik hangi yapılar tarafından etkilenir?", "id": 4523, "answers": [ { "text": "distal radyus, distal ulnanın şekli ve üçgen fibrokartilaj kompleksi", "answer_start": 181 } ] }, { "question": "Proksimal karpal sıra hangi kemiklerden oluşur?", "id": 4524, "answers": [ { "text": "skafoid, lunatum ve trikuetrum", "answer_start": 287 } ] }, { "question": "Proksimal karpal sıra hangi iki yapı arasında yer alır?", "id": 4525, "answers": [ { "text": "radyus ve distal sıra", "answer_start": 375 } ] }, { "question": "Proksimal karpal sıranın el bileği hareketlerinde nasıl bir rolü vardır?", "id": 4526, "answers": [ { "text": "el bileği hareketlerinin uyumunda da bir kilit taşı olarak kabul edilir", "answer_start": 449 } ] }, { "question": "Üç proksimal sıra kemiği hangi uyumu sağlamak için pozisyonlarını sürekli olarak ayarlar?", "id": 4527, "answers": [ { "text": "eklem uyumunun", "answer_start": 635 } ] }, { "question": "Karpusta kaç kemik bulunur?", "id": 4528, "answers": [ { "text": "sekiz", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "Eklem uyumu hangi faktörlere bağlıdır?", "id": 4529, "answers": [ { "text": "eklem geometrisine ve proksimal sıraya doğrudan bir tendon yapışma yeri olmadığından dolayı, üç kemiği birbirine ve etraf kemiklere bağlayan bağların bütünlüğüne", "answer_start": 756 } ] }, { "question": "Proksimal karpal sıradaki üç kemiği birbirine ve etraf kemiklere ne bağlar?", "id": 4530, "answers": [ { "text": "bağlar", "answer_start": 897 } ] } ] }, { "context": "Kardiyovasküler hastalıklar günümüzde endüstrileşmiş ülkelerde ölümün önde gelen nedenlerindendir ve gelişmekte olan ülkelerde de 2020’li yıllarda durumun böyle olması beklenmektedir. Bunlar arasında koroner arter hastalığı (KAH) kardiyovasküler hastalıkların en yaygın ortaya çıkan şeklidir ve yüksek mortalite ve morbidite ile ilişkilidir. Geçmişte (1990 yılında) Dünya çapında toplam 6,3 milyon kişinin (tüm ölümlerin %28,9’u) hayatını bu sebeple yitirdiği iddia edilmektedir. Bu oranın 2020 yılında ise %36,3’e yükseleceği beklenmektedir. Koroner arter hastalığı, koroner arterlerde tıkanmaya bağlı olarak miyokardın beslenememesi sonucunda iskemiye bağlı patolojik olaylar olarak tanımlanmaktadır. Koroner arter hastalığı, göğüs ağrısı ile acil servise başvuran ve koroner anjiyografi yapılan hasta grubunun %10-30'unda koroner anjiyografi normal saptanmakta ve epikardiyal koroner arterlerde vazospazm tespit edilememektedir. Kardiyak sendrom X (KSX) adı verilen bu grup ilk kez 1967 yılında tanımlanmıştır. Kardiyak sendrom X'in patofizyolojisinde birden fazla mekanizmanın rol alması, hastalığın tanımı konusunda farklı görüşlerin ortaya çıkmasında etkili olmuştur.", "qas": [ { "question": "Kardiyovasküler hastalıklar hangi ülkelerde ölümün önde gelen nedenlerindendir?", "id": 4531, "answers": [ { "text": "endüstrileşmiş ülkelerde", "answer_start": 38 } ] }, { "question": "Koroner arter hastalığı (KAH) kardiyovasküler hastalıklar arasında nasıl bir yere sahiptir?", "id": 4532, "answers": [ { "text": "kardiyovasküler hastalıkların en yaygın ortaya çıkan şeklidir", "answer_start": 230 } ] }, { "question": "1990 yılında dünya çapında kaç kişi koroner arter hastalığı nedeniyle hayatını kaybetmiştir?", "id": 4533, "answers": [ { "text": "6,3 milyon", "answer_start": 387 } ] }, { "question": "Koroner arter hastalığı nasıl tanımlanır?", "id": 4534, "answers": [ { "text": "iskemiye bağlı patolojik olaylar", "answer_start": 645 } ] }, { "question": "Göğüs ağrısı ile acil servise başvuran hastaların yüzde kaçında koroner anjiyografi normal saptanır?", "id": 4535, "answers": [ { "text": "%10-30", "answer_start": 813 } ] }, { "question": "Kardiyak sendrom X (KSX) ilk kez hangi yılda tanımlanmıştır?", "id": 4536, "answers": [ { "text": "1967", "answer_start": 985 } ] }, { "question": "Kardiyak sendrom X (KSX) patofizyolojisinde neyin rol aldığı düşünülmektedir?", "id": 4537, "answers": [ { "text": "birden fazla mekanizmanın", "answer_start": 1055 } ] }, { "question": "Koroner arter hastalığı ile hangi semptom acil servise başvuran hastalarda görülür?", "id": 4538, "answers": [ { "text": "göğüs ağrısı", "answer_start": 728 } ] }, { "question": "Kardiyak sendrom X (KSX)'de ne tespit edilememektedir?", "id": 4539, "answers": [ { "text": "epikardiyal koroner arterlerde vazospazm", "answer_start": 867 } ] }, { "question": "2020 yılında koroner arter hastalığı nedeniyle ölümlerin yüzdesinin ne kadar olması beklenmektedir?", "id": 4540, "answers": [ { "text": "%36,3", "answer_start": 507 } ] } ] }, { "context": "Karaciğer hücre kordonları septum transversum içinde ilerleyerek vitellin ve umblikal venlere karşılaşır. Hücre kordonları arasında kalan endotelle döşeli damarlar karaciğer sinuzoidlerinin taslaklarını meydana getirir. Intrauterin 6-7. haftalarda düzgün şekilli poligonal hepatosit grupları arasında hemapoetik prekursor hücreler ve geniş kan damarları görülür. Karaciğerin hemopoetik kök hücreleri başlangıçta vitellus kesesi duvarından, daha sonra aortik, gonadal ve mezonefrik bölgelerden kaynaklanır. Intrauterin 7-8. haftalarda hepatosit grupları yerini hücre sıralarına bırakır. Dokuzuncu haftada hemopoetik hücre adacıkları belirgindir, intrahepatik damarlar daralır. Intrauterin 10. haftada ise hemopoetik hücrelerde artış olur. İnsanlarda kan yapımına ilişkin bulguların çıkmasının ardından portal alanın periferindeki hepatositler değişerek safra kanallarını oluşturmaya başlarlar. Intrauterin 26. günde hepatik divertikulumun tam tabanında duodenumun ventral duvarında endodermal bir kalınlaşma belirir, ventral mezentere doğru tomurcuklanır. Sistik divertikulum denen bu alan safra kesesini ve sistik kanalı oluşturacaktır.", "qas": [ { "question": "Karaciğer hücre kordonları hangi yapılar içinde ilerleyerek vitellin ve umblikal venlere karşılaşır?", "id": 4541, "answers": [ { "text": "septum transversum", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "Karaciğer sinuzoidlerinin taslaklarını ne meydana getirir?", "id": 4542, "answers": [ { "text": "Hücre kordonları arasında kalan endotelle döşeli damarlar", "answer_start": 106 } ] }, { "question": "Intrauterin 6-7. haftalarda hepatosit grupları arasında hangi hücreler görülür?", "id": 4543, "answers": [ { "text": "hemapoetik prekursor", "answer_start": 301 } ] }, { "question": "Karaciğerin hemopoetik kök hücreleri başlangıçta hangi yapılar tarafından kaynaklanır?", "id": 4544, "answers": [ { "text": "vitellus kesesi duvarından, daha sonra aortik, gonadal ve mezonefrik bölgelerden", "answer_start": 412 } ] }, { "question": "Intrauterin 7-8. haftalarda hepatosit grupları neye dönüşür?", "id": 4545, "answers": [ { "text": "hücre sıralarına", "answer_start": 560 } ] }, { "question": "Dokuzuncu haftada hangi hücre yapıları belirgindir?", "id": 4546, "answers": [ { "text": "hemopoetik hücre adacıkları", "answer_start": 604 } ] }, { "question": "Intrauterin 10. haftada ne olur?", "id": 4547, "answers": [ { "text": "hemopoetik hücrelerde artış", "answer_start": 704 } ] }, { "question": "Portal alanın periferindeki hepatositler hangi yapıları oluşturur?", "id": 4548, "answers": [ { "text": "safra kanallarını", "answer_start": 852 } ] }, { "question": "Intrauterin 26. günde duodenumun ventral duvarında hangi yapı belirir?", "id": 4549, "answers": [ { "text": "endodermal bir kalınlaşma", "answer_start": 981 } ] }, { "question": "Sistik divertikulum hangi yapıları oluşturur?", "id": 4550, "answers": [ { "text": "safra kesesini ve sistik kanalı", "answer_start": 1089 } ] } ] }, { "context": "Şizofreni, toplumun yaklaşık % 1’ini etkileyen, genellikle 25 yaşından önce başlayan, bütün sosyal sınıflarda görülen, kişilerarası ve mesleki işlevselliği bozan, yaşam boyu devam eden ve yeti yitimine yol açan çok yönlü ruhsal bir hastalıktır. Başlıca belirtileri; sanrılar ve varsanılar, düşünce, konuşma ve davranış bozuklukları, duygularda ve duygulanımda bozulmalar, bilişsel kayıplar ve irade kaybıdır. Dissosiyatif belirtiler de bunlardan bazılarıdır ve şizofrenili hastalarda sanıldığından fazla görüldüğü, pek çok olguda bu belirtilerin gözden kaçabildiği belirtilmiştir. Dissosiyatif belirtiler, çocukluk çağı istismarı ya da ihmali ile yakından ilişkili kronik, kompleks, posttravmatik psikopatoloji olarak değerlendirilmektedir. Dissosiyatif belirtiler ile çocukluk çağı örseleyici yaşantıları arasındaki ilişki de son yıllarda dikkat çekicidir. Çünkü, olağan savunma düzenekleri ve baş etme yolları ile üstesinden gelinemeyecek denli ağır olan ve stres boyutlarını aşan sarsıcı yaşantılar kişinin ruhsal yapısı üzerine özgül etkiler bırakır. Yaşamın ilk yıllarında yaşanan stres, psikiyatrik bozuklukların ortaya çıkması ve devam etmesi konusunda önemli bir risk etmenidir. Çocukluk çağındaki olumsuz yaşantılara ait ruhsal etkiler uzun süre devam etmektedir. Örselenme yaşantılarının sıklığı ve şiddeti, psikopatolojinin çeşitliliği ve sıklığını arttırmaktadır. Son yıllarda şizofreni hastalarında yapılan çalışmalarda, şizofreni hastalarında kontrol grubuna göre daha fazla çocukluk çağı travması görüldüğü bildirilmiştir. Vogel ve arkadaşları şizofrenide çocukluk çağı travmaları varlığı ile dissosiyatif belirtiler arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermiştir.", "qas": [ { "question": "Şizofreni toplumun yüzde kaçını etkiler?", "id": 4551, "answers": [ { "text": "% 1", "answer_start": 29 } ] }, { "question": "Şizofreni genellikle kaç yaşından önce başlar?", "id": 4552, "answers": [ { "text": "25", "answer_start": 59 } ] }, { "question": "Şizofreninin başlıca belirtileri nelerdir?", "id": 4553, "answers": [ { "text": "sanrılar ve varsanılar, düşünce, konuşma ve davranış bozuklukları, duygularda ve duygulanımda bozulmalar, bilişsel kayıplar ve irade kaybıdır", "answer_start": 266 } ] }, { "question": "Dissosiyatif belirtiler şizofrenili hastalarda nasıl değerlendirilir?", "id": 4554, "answers": [ { "text": "sanıldığından fazla görüldüğü, pek çok olguda bu belirtilerin gözden kaçabildiği belirtilmiştir", "answer_start": 484 } ] }, { "question": "Dissosiyatif belirtiler hangi tür psikopatoloji olarak değerlendirilir?", "id": 4555, "answers": [ { "text": "kronik, kompleks, posttravmatik", "answer_start": 665 } ] }, { "question": "Çocukluk çağı örseleyici yaşantıları ile ne arasındaki ilişki dikkat çekicidir?", "id": 4556, "answers": [ { "text": "Dissosiyatif belirtiler", "answer_start": 409 } ] }, { "question": "Yaşamın ilk yıllarında yaşanan stres neyin ortaya çıkmasında risk etmenidir?", "id": 4557, "answers": [ { "text": "psikiyatrik bozuklukların", "answer_start": 1093 } ] }, { "question": "Çocukluk çağı örseleyici yaşantıları ile ne arasındaki ilişki bulunmaktadır?", "id": 4558, "answers": [ { "text": "Dissosiyatif belirtiler", "answer_start": 409 } ] }, { "question": "Şizofreni hastalarında yapılan çalışmalarda, kontrol grubuna göre ne daha fazla görülmüştür?", "id": 4559, "answers": [ { "text": "çocukluk çağı travması", "answer_start": 1489 } ] }, { "question": "Vogel ve arkadaşları şizofrenide hangi iki unsur arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermiştir?", "id": 4560, "answers": [ { "text": "Dissosiyatif belirtiler", "answer_start": 409 } ] } ] }, { "context": "İşitme kayıpları toplumun büyük bir kısmını etkileyen önemli sağlık problemlerinden birisidir. Birçok insan işitme kaybı nedeniyle ameliyat olmakta veya işitme cihazı kullanmaktadır. İşitme kayıpları da; iletim tipi işitme kayıpları, sensörinöral işitme kayıpları ve mikst tip işitme kayıpları olarak ayrılmaktadır. Akut ve kronik otitler, travmalar, iyatrojenik uygulamalar gibi birçok nedenden dolayı iletim tipi işitme kayıpları gelişebilirken; yaşlanma, yüksek sese maruziyet, ani işitme kayıpları, konjenital sebepler, enfeksiyonlar, travma gibi nedenler de sensörinöral işitme kayıplarına yol açmaktadır. Çalışmamızın konusunu oluşturan durum ise bu iki işitme kaybının bağlantısıdır. Hem çocuk hem yetişkinlerde sensörinöral işitme kayıpları kronik otitin bir komplikasyonu veya sekeli olarak gelişebilmektedir. Kronik otitli hastalardaki tipik işitme kaybı, iletim tipidir. Ancak sensörinöral işitme kaybı da gelişebilmektedir. İletim tipi işitme kaybı; timpanik membran perforasyonu, osiküler zincirde bütünlüğün bozulması veya fiksasyonu, timpanik membran atelektazisi, orta kulakta kolesteatom veya granülasyon dokuları nedeniyle olmaktadır.", "qas": [ { "question": "İşitme kayıpları toplumda nasıl bir sağlık problemi olarak kabul edilir?", "id": 4561, "answers": [ { "text": "önemli", "answer_start": 54 } ] }, { "question": "İletim tipi işitme kayıpları nasıl gelişebilir?", "id": 4562, "answers": [ { "text": "Akut ve kronik otitler, travmalar, iyatrojenik uygulamalar", "answer_start": 316 } ] }, { "question": "İşitme kayıplarının türleri nelerdir?", "id": 4563, "answers": [ { "text": "iletim tipi işitme kayıpları, sensörinöral işitme kayıpları ve mikst tip işitme kayıpları", "answer_start": 204 } ] }, { "question": "İletim tipi işitme kayıpları hangi nedenlerle gelişebilir?", "id": 4564, "answers": [ { "text": "Akut ve kronik otitler, travmalar, iyatrojenik uygulamalar", "answer_start": 316 } ] }, { "question": "Sensörinöral işitme kayıplarına yol açan faktörler nelerdir?", "id": 4565, "answers": [ { "text": "yaşlanma, yüksek sese maruziyet, ani işitme kayıpları, konjenital sebepler, enfeksiyonlar, travma gibi nedenler", "answer_start": 448 } ] }, { "question": "Sensörinöral işitme kayıpları hangi durumun bir komplikasyonu olarak gelişebilir?", "id": 4566, "answers": [ { "text": "kronik otitler", "answer_start": 324 } ] }, { "question": "Kronik otitli hastalardaki tipik işitme kaybı nedir?", "id": 4567, "answers": [ { "text": "iletim tipi", "answer_start": 204 } ] }, { "question": "İletim tipi işitme kaybı hangi durumlardan kaynaklanabilir?", "id": 4568, "answers": [ { "text": "timpanik membran perforasyonu, osiküler zincirde bütünlüğün bozulması veya fiksasyonu, timpanik membran atelektazisi, orta kulakta kolesteatom veya granülasyon dokuları", "answer_start": 962 } ] }, { "question": "Çalışmanın konusu nedir?", "id": 4569, "answers": [ { "text": "sensörinöral işitme kayıpları", "answer_start": 234 } ] }, { "question": "Kronik otitte sensörinöral işitme kaybı nasıl gelişir?", "id": 4570, "answers": [ { "text": "kronik otitin bir komplikasyonu veya sekeli", "answer_start": 749 } ] } ] }, { "context": "Osmoreseptörler hücre dışı osmotik basınçtaki değişiklikleri nörotransmitter olarak asetilkolin veya anjiyotensin II salınımı yoluyla; su ve tuz alımını ve atılımını kontrol altına alan merkezî sinir sistemi alanlarını aktive eden elektrik sinyallerine dönüştürmekten sorumlu, son derece özelleşmiş hücrelerdir. Hipotalamusta lateral preoptik çekirdekteki osmotik reseptörler ekstraselüler osmolalite değişikliklerine hassastır. Hücre dışı sıvı osmolalitesinde meydana gelen %1-2’lik artışlarla bile bu nöronlar aktive olarak; susuzluğa ve bireyin su içmesine sebep olur. Tersi bir durumda ise susuzluk baskılanır. Merkezî sinir sistemindeki lokalizasyonlarına ek olarak osmoreseptörler; hepatik damarlara, böbreğe ve bağırsağa komşu afferent sinir uçlarında da bulunur.", "qas": [ { "question": "Osmoreseptörler neyi kontrol eden merkezî sinir sistemi alanlarını aktive eder?", "id": 4571, "answers": [ { "text": "su ve tuz alımını ve atılımı", "answer_start": 135 } ] }, { "question": "Osmoreseptörler hangi nörotransmitterlerin salınımı yoluyla elektrik sinyallerine dönüşür?", "id": 4572, "answers": [ { "text": "asetilkolin veya anjiyotensin II", "answer_start": 84 } ] }, { "question": "Osmoreseptörler hangi sinir sistemi alanlarını aktive eder?", "id": 4573, "answers": [ { "text": "merkezî", "answer_start": 186 } ] }, { "question": "Hipotalamustaki osmotik reseptörler nerede bulunur?", "id": 4574, "answers": [ { "text": "lateral preoptik çekirdek", "answer_start": 326 } ] }, { "question": "Hücre dışı sıvı osmolalitesinde %1-2’lik artışlar neyi tetikler?", "id": 4575, "answers": [ { "text": "susuzluğa ve bireyin su içmesine sebep olur", "answer_start": 527 } ] }, { "question": "Susuzluk ne zaman baskılanır?", "id": 4576, "answers": [ { "text": "Tersi bir durumda", "answer_start": 572 } ] }, { "question": "Osmoreseptörler MSS dışında nerelerde bulunur?", "id": 4577, "answers": [ { "text": "afferent sinir uçlarında", "answer_start": 734 } ] }, { "question": "Osmoreseptörler hücre dışı osmotik basınçtaki değişikliklere nasıl tepki verir?", "id": 4578, "answers": [ { "text": "nörotransmitter olarak asetilkolin veya anjiyotensin II salınımı yoluyla", "answer_start": 61 } ] }, { "question": "Osmoreseptörler hangi bölgelerdeki ekstraselüler osmolalite değişikliklerine hassastır?", "id": 4579, "answers": [ { "text": "Hipotalamusta lateral preoptik çekirdekteki osmotik reseptörler", "answer_start": 312 } ] }, { "question": "Osmoreseptörler su içme davranışını nasıl etkiler?", "id": 4580, "answers": [ { "text": "susuzluğa", "answer_start": 527 } ] } ] }, { "context": "Anne sütü, içerdiği besin maddelerinin miktarı, çeşitliliği ve değişken özelliği ile her çocuk için en temel besin maddesidir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Acil Yardım Fonu (UNICEF) çocukların sağlıklı büyüme ve gelişmesi için anne sütünün eşsiz bir besin kaynağı olduğunu belirtmektedir. Çocuk sağlığı ile ilgilenen tüm kuruluşlar ve ülkelerin Sağlık Bakanlıkları çocukların uygun büyüme ve gelişmeleri için, yaşamlarının ilk altı ayı tek başına anne sütü ile beslenmelerini, sonrasında tamamlayıcı beslenme ile birlikte anne sütünün en az iki yaşın sonuna kadar sürdürülmesini önermektedir.", "qas": [ { "question": "Anne sütü her çocuk için ne olarak kabul edilir?", "id": 4581, "answers": [ { "text": "en temel besin maddesidir", "answer_start": 100 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve UNICEF anne sütünü nasıl bir besin kaynağı olarak belirtmektedir?", "id": 4582, "answers": [ { "text": "eşsiz", "answer_start": 270 } ] }, { "question": "Çocukların sağlıklı büyüme ve gelişmesi için anne sütü ne zamana kadar önerilmektedir?", "id": 4583, "answers": [ { "text": "en az iki yaşın sonuna kadar", "answer_start": 565 } ] }, { "question": "Hangi kuruluşlar çocukların uygun büyüme ve gelişmeleri için önerilerde bulunmaktadır?", "id": 4584, "answers": [ { "text": "Çocuk sağlığı ile ilgilenen tüm kuruluşlar ve ülkelerin Sağlık Bakanlıkları", "answer_start": 319 } ] }, { "question": "UNICEF'e göre çocukların sağlıklı büyüme ve gelişmesi için ne gereklidir?", "id": 4585, "answers": [ { "text": "Anne sütü", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Anne sütü hangi yaşa kadar önerilmektedir?", "id": 4586, "answers": [ { "text": "iki yaşın sonuna", "answer_start": 571 } ] }, { "question": "Anne sütünün içerdiği maddeler nasıl bir özelliğe sahiptir?", "id": 4587, "answers": [ { "text": "değişken", "answer_start": 63 } ] }, { "question": "Çocuk sağlığı ile ilgilenen kuruluşlar anne sütü ile beslenmeyi ne zaman önerir?", "id": 4588, "answers": [ { "text": "yaşamlarının ilk altı ayı", "answer_start": 440 } ] }, { "question": "Çocukların uygun büyüme ve gelişmeleri için anne sütü ile birlikte ne önerilmektedir?", "id": 4589, "answers": [ { "text": "tamamlayıcı beslenme", "answer_start": 518 } ] }, { "question": "DSÖ ve UNICEF'in anne sütü ile ilgili tavsiyesi nedir?", "id": 4590, "answers": [ { "text": "çocukların sağlıklı büyüme ve gelişmesi için anne sütünün eşsiz bir besin kaynağı", "answer_start": 212 } ] } ] }, { "context": "Bağışıklık, canlı organizmanın kendine yabancı olan maddeleri tanıyarak etkisiz hale getirebilme ve/veya yok edebilme yeteneğidir. Dolayısıyla, enfeksiyonlar immün yetmezliklerin en sık görülen ortak özelliğidir. İmmün yetmezlikler primer veya sekonder olabilir. Humoral immün yetmezliklerde enfeksiyonlar 6 aydan sonra başlar, hastaların çoğu 6-9. aylarda bulgu verir. Hücresel immün yetmezliklerde ise bulgular yenidoğan döneminden itibaren başlayabilir. Primer immün yetmezliklerde, immün sistemdeki fonksiyon bozuklukları doğumsaldır. Gelişmiş ülkelerde prevalansı farklı ülkelerde 1/10,000 olarak rapor edilmektedir. Türkiye gibi gelişmekte olan ve akraba evliliğinin fazla olduğu ülkelerde bu oranın daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir. Primer immün yetmezlikler seyrek görülen bir hastalık grubu olmakla birlikte ciddi morbidite ve mortaliteye yol açması nedeni ile klinik ve epidemiyolojik açıdan önem taşır. Kronik ve yineleyen bakteriyel, fungal, protozoal ve viral enfeksiyonlarla seyreder.", "qas": [ { "question": "Bağışıklık nedir?", "id": 4591, "answers": [ { "text": "canlı organizmanın kendine yabancı olan maddeleri tanıyarak etkisiz hale getirebilme ve/veya yok edebilme yeteneği", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "Enfeksiyonlar immün yetmezliklerin hangi özelliğidir?", "id": 4592, "answers": [ { "text": "en sık görülen ortak özelliğidir", "answer_start": 179 } ] }, { "question": "İmmün yetmezlikler nelere ayrılır?", "id": 4593, "answers": [ { "text": "primer veya sekonder", "answer_start": 232 } ] }, { "question": "Humoral immün yetmezliklerde enfeksiyonlar ne zaman başlar?", "id": 4594, "answers": [ { "text": "6 aydan sonra", "answer_start": 306 } ] }, { "question": "Hücresel immün yetmezliklerde bulgular ne zaman başlayabilir?", "id": 4595, "answers": [ { "text": "yenidoğan döneminden", "answer_start": 413 } ] }, { "question": "Primer immün yetmezliklerde immün sistemdeki fonksiyon bozuklukları nasıldır?", "id": 4596, "answers": [ { "text": "doğumsal", "answer_start": 526 } ] }, { "question": "Primer immün yetmezliklerin prevalansı gelişmiş ülkelerde ne kadardır?", "id": 4597, "answers": [ { "text": "1/10,000", "answer_start": 586 } ] }, { "question": "Hangi ülkelerde primer immün yetmezlik oranı neden daha yüksek olabilir?", "id": 4598, "answers": [ { "text": "akraba evliliğinin fazla olduğu", "answer_start": 654 } ] }, { "question": "Primer immün yetmezlikler neden klinik ve epidemiyolojik açıdan önem taşır?", "id": 4599, "answers": [ { "text": "ciddi morbidite ve mortaliteye yol açması", "answer_start": 823 } ] }, { "question": "Primer immün yetmezlikler hangi enfeksiyonlarla seyreder?", "id": 4600, "answers": [ { "text": "bakteriyel, fungal, protozoal ve viral", "answer_start": 940 } ] } ] }, { "context": "Diffüz Büyük B Hücreli Lenfoma (DBBHL), Non-Hodgkin lenfomalar (NHL) içerisinde en sık rastlanılan tiptir ve yeni tanıların yaklaşık olarak %3-4’ünü oluşturur. DBBHL hem klinik hem de morfolojik olarak heterojendir. Hastalar tipik olarak çok hızlı büyüyen, genellikle semptomatik nodal veya ekstranodal kitleyle başvururlar. Ancak evreleme sırasında pek çok hasta yaygın hastalığa sahiptir. Hastalık doğrudan DBBHL histolojisi ile karşımıza çıkabildiği gibi daha önce var olan yavaş seyirli bir lenfomadan (Küçük lenfositik lenfoma veya Folliküler lenfoma) da dönüşebilir. DBBHL’da yaş, cinsiyet, B semptomlarının varlığı, nodal ve ekstranodal tutulum alanları, klinik evre ve serum laktat dehidrogenaz (LDH) düzeyi gibi klinik parametreler sıklıkla araştırma konusu olmuştur. Bu değişkenler birbirinden bağımsız olarak sağkalımı etkileyebildiği gibi, birkaç parametrenin birlikte değerlendirilmesi ile hesaplanan Uluslararası Prognostik İndeks (IPI) skoru da prognoz üzerinde önemli etkiye sahiptir.", "qas": [ { "question": "Diffüz Büyük B Hücreli Lenfoma (DBBHL) hangi lenfoma türü içinde en sık rastlanır?", "id": 4601, "answers": [ { "text": "Non-Hodgkin lenfomalar", "answer_start": 40 } ] }, { "question": "DBBHL yeni tanıların yaklaşık olarak yüzde kaçını oluşturur?", "id": 4602, "answers": [ { "text": "%3-4", "answer_start": 140 } ] }, { "question": "DBBHL klinik ve morfolojik olarak nasıl bir yapıya sahiptir?", "id": 4603, "answers": [ { "text": "heterojen", "answer_start": 202 } ] }, { "question": "DBBHL hastaları tipik olarak ne tür bir kitleyle başvurur?", "id": 4604, "answers": [ { "text": "çok hızlı büyüyen, genellikle semptomatik nodal veya ekstranodal", "answer_start": 238 } ] }, { "question": "DBBHL evreleme sırasında hastaların durumu genellikle nasıldır?", "id": 4605, "answers": [ { "text": "yaygın hastalığa", "answer_start": 364 } ] }, { "question": "DBBHL nasıl ortaya çıkabilir?", "id": 4606, "answers": [ { "text": "DBBHL histolojisi", "answer_start": 409 } ] }, { "question": "DBBHL hangi klinik parametreler sıklıkla araştırma konusu olmuştur?", "id": 4607, "answers": [ { "text": "yaş, cinsiyet, B semptomlarının varlığı, nodal ve ekstranodal tutulum alanları, klinik evre ve serum laktat dehidrogenaz (LDH) düzeyi", "answer_start": 582 } ] }, { "question": "DBBHL’da birkaç parametrenin birlikte değerlendirilmesi ile ne hesaplanır?", "id": 4608, "answers": [ { "text": "Uluslararası Prognostik İndeks (IPI) skoru", "answer_start": 914 } ] }, { "question": "IPI skoru ne üzerinde önemli etkiye sahiptir?", "id": 4609, "answers": [ { "text": "prognoz", "answer_start": 960 } ] }, { "question": "DBBHL, yavaş seyirli hangi lenfomalardan dönüşebilir?", "id": 4610, "answers": [ { "text": "Küçük lenfositik lenfoma veya Folliküler lenfoma", "answer_start": 507 } ] } ] }, { "context": "Hekimlik, insan sağlığına ilişkin sorunların tanı ve tedavisi ile uğraşan, insan sağlığının korunmasını ve adli tabiplik görevlerini kendinde barındıran bir meslektir. Hekimlik mesleği, “fen ve sanatları meslek edinenler” başlığında yer alması hem de “meslek veya sanat icrasına resmen yetkili kılınmış olan” kişiler kabul edildiği için bilirkişilik yapmak ile yükümlü olduğu kabul edildiğinden, adli konularda görüş sorulması halinde görüş bildirmek zorundadır. Tıp ve hukukun kesişim kümesini oluşturan Adli Tıp günümüz çağdaş tıbbın multidisipliner bir uzmanlık dalıdır. Adli tıp hizmetlerinin dünyadaki işleyişi ve yapılanması her ülkenin kendi yasalarına ve sosyal yapısına göre değişiklik göstermektedir. Genel olarak bakıldığında dünyada adli bilimlerle ilgili birimler, başta üniversiteler olmak üzere Adalet, İçişleri ve Sağlık Bakanlıkları bünyesinde yer almaktadır. Ülkemizde Adli Tıp ve genel anlamda Adli Bilimler ile ilgili bilimsel faaliyetler, eğitim veya mesleki uygulamalar açısından çok geniş bir yapılanma mevcuttur.", "qas": [ { "question": "Hekimlik hangi alanlarla uğraşan bir meslektir?", "id": 4611, "answers": [ { "text": "insan sağlığına ilişkin sorunların tanı ve tedavisi ile", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Hekimlik mesleği neden bilirkişilik yapmakla yükümlüdür?", "id": 4612, "answers": [ { "text": "“fen ve sanatları meslek edinenler” başlığında yer alması hem de “meslek veya sanat icrasına resmen yetkili kılınmış olan” kişiler kabul edildiği için", "answer_start": 186 } ] }, { "question": "Adli Tıp hangi alanların kesişim kümesini oluşturur?", "id": 4613, "answers": [ { "text": "Tıp ve hukukun", "answer_start": 463 } ] }, { "question": "Adli Tıp günümüzde ne tür bir uzmanlık dalıdır?", "id": 4614, "answers": [ { "text": "multidisipliner", "answer_start": 536 } ] }, { "question": "Adli tıp hizmetlerinin dünyadaki işleyişi neye göre değişiklik göstermektedir?", "id": 4615, "answers": [ { "text": "her ülkenin kendi yasalarına ve sosyal yapısına", "answer_start": 631 } ] }, { "question": "Adli bilimlerle ilgili birimler dünyada hangi kuruluşların bünyesinde yer almaktadır?", "id": 4616, "answers": [ { "text": "Adalet, İçişleri ve Sağlık Bakanlıkları", "answer_start": 810 } ] }, { "question": "Ülkemizde Adli Tıp ve Adli Bilimler ile ilgili ne tür faaliyetler mevcuttur?", "id": 4617, "answers": [ { "text": "bilimsel", "answer_start": 938 } ] }, { "question": "Hekimlik mesleği hangi başlık altında yer alır?", "id": 4618, "answers": [ { "text": "fen ve sanatları meslek edinenler", "answer_start": 187 } ] }, { "question": "Adli Tıp hangi tür tıbbın bir parçasıdır?", "id": 4619, "answers": [ { "text": "çağdaş", "answer_start": 522 } ] }, { "question": "Adli bilimlerle ilgili birimler genellikle hangi bakanlıkların bünyesinde yer alır?", "id": 4620, "answers": [ { "text": "Adalet, İçişleri ve Sağlık Bakanlıkları", "answer_start": 810 } ] } ] }, { "context": "Bipolar Bozukluk (BPB), düzensiz olarak tekrarlayan depresif, manik ya da her dönemin belirtilerini de kapsayan karma (miks) dönemlerle karakterize ve bu dönemler arasında kişinin bazen eşik altı belirtiler sergilediği bazen de hiçbir belirtinin bulunmadığı ‘sağlıklı’ dönemlere dönebildiği süreğen gidişli bir duygudurum bozukluğudur. Bozukluk, dönem dönem yükselmiş (mani, hipomani) ve çökkün (depresyon) duygudurum dalgalanmaları, dürtüsellik ve riskli davranışlar (madde kötüye kullanımı, aşırı para harcama, cinsel istekte artış ve yasal sorunlar) ile karakterizedir. Sosyal ve mesleki işlevsellikte bozulma, intihar riski, sık yineleme gibi nedenlerle kişi ve çevresindekilerin yaşamını olumsuz yönde etkiler ve yeti yitimine neden olur. Bipolar Bozukluk yaşam boyu yaygınlığı % 5 olarak belirtilmektedir. Bipolar Bozukluk, duygudurum düzensizliği ve duygusal deneyimlerin yoğunluğu ile karakterize, karmaşık bir duygusal bozukluktur.", "qas": [ { "question": "Bipolar Bozukluk (BPB) nasıl bir duygudurum bozukluğudur?", "id": 4621, "answers": [ { "text": "süreğen gidişli", "answer_start": 291 } ] }, { "question": "Bipolar Bozuklukta hangi dönemler arasında 'sağlıklı' dönemler görülebilir?", "id": 4622, "answers": [ { "text": "karma (miks) dönemler", "answer_start": 112 } ] }, { "question": "Bipolar Bozukluk hangi duygudurum dalgalanmaları ile karakterizedir?", "id": 4623, "answers": [ { "text": "yükselmiş (mani, hipomani) ve çökkün (depresyon) duygudurum dalgalanmaları", "answer_start": 358 } ] }, { "question": "Bipolar Bozuklukta hangi davranışlar riskli olarak tanımlanır?", "id": 4624, "answers": [ { "text": "madde kötüye kullanımı, aşırı para harcama, cinsel istekte artış ve yasal sorunlar", "answer_start": 469 } ] }, { "question": "Bipolar Bozukluk, kişi ve çevresindekilerin yaşamını nasıl etkiler?", "id": 4625, "answers": [ { "text": "olumsuz yönde", "answer_start": 693 } ] }, { "question": "Bipolar Bozukluğun yaşam boyu yaygınlığı nedir?", "id": 4626, "answers": [ { "text": "% 5", "answer_start": 783 } ] }, { "question": "Bipolar Bozukluk ne tür bir bozukluktur?", "id": 4627, "answers": [ { "text": "karmaşık bir duygusal bozukluk", "answer_start": 906 } ] }, { "question": "Bipolar Bozuklukta sosyal ve mesleki işlevsellikte nasıl bir etki görülür?", "id": 4628, "answers": [ { "text": "bozulma", "answer_start": 605 } ] }, { "question": "Bipolar Bozukluk hangi dürtüsel davranışlarla karakterizedir?", "id": 4629, "answers": [ { "text": "madde kötüye kullanımı, aşırı para harcama, cinsel istekte artış ve yasal sorunlar", "answer_start": 469 } ] }, { "question": "Bipolar Bozukluk neyle karakterizedir?", "id": 4630, "answers": [ { "text": "depresif, manik ya da her dönemin belirtilerini de kapsayan karma (miks) dönemlerle", "answer_start": 52 } ] } ] }, { "context": "Humerus, vücudumuzun en hareketli eklemi olan omuz ile dirsek eklemi arasında uzanan, insanoğlunun günlük hayatında ve birçok basamağında önemli rolü olan, gövde ve önkol arasında bağlantı noktası görevi gören, birçok kasın yapışma yeri olması nedeniyle motor fonksiyonu yüksek olan kolun iskeletini oluşturmaktadır. Humerus cisim kırıkları oldukça yaygın görülmekle birlikte, tüm kırıkların yaklaşık %3'ünü, humerus kırıklarının ise %20'sini oluşturur ve üretkenlik ve maddi kayıplarla topluma önemli bir yük getirir. Bu kırıklar bimodal bir dağılıma sahiptir; Yaygınlığın ilk grubu genç erkeklerdedir ve genellikle yüksek enerjili travma ile ilişkilidir, ikinci grup altmış ve seksen yaşları arasındaki yaşlı kadınlardır. Endüstriyel yaşam tarzının yaygınlaşması, araç ve motorsiklet kullanımı, spor aktivitelerinin insan hayatında daha fazla yer tutması ve artan insan ömrü ile artan kırıklardan biri olmuştur.", "qas": [ { "question": "Humerus hangi eklemler arasında uzanır?", "id": 4631, "answers": [ { "text": "omuz ile dirsek", "answer_start": 46 } ] }, { "question": "Humerus neyin iskeletini oluşturur?", "id": 4632, "answers": [ { "text": "kolun", "answer_start": 283 } ] }, { "question": "Humerus cisim kırıkları tüm kırıkların yüzde kaçını oluşturur?", "id": 4633, "answers": [ { "text": "%3", "answer_start": 401 } ] }, { "question": "Humerus cisim kırıkları toplumda nasıl bir etki yaratır?", "id": 4634, "answers": [ { "text": "önemli bir yük", "answer_start": 495 } ] }, { "question": "Humerus cisim kırıkları hangi dağılıma sahiptir?", "id": 4635, "answers": [ { "text": "bimodal", "answer_start": 531 } ] }, { "question": "Humerus cisim kırıklarının yaygınlığının ilk grubu kimlerde görülür?", "id": 4636, "answers": [ { "text": "genç erkeklerde", "answer_start": 584 } ] }, { "question": "Humerus cisim kırıklarının ikinci grubu hangi yaş grubundaki kadınlarda görülür?", "id": 4637, "answers": [ { "text": "altmış ve seksen", "answer_start": 669 } ] }, { "question": "Endüstriyel yaşam tarzının yaygınlaşması hangi kırıklarının artmasına neden olmuştur?", "id": 4638, "answers": [ { "text": "Humerus cisim", "answer_start": 317 } ] }, { "question": "Humerus cisim kırıklarının yaygınlığındaki ikinci grup hangi yaş aralığında görülür?", "id": 4639, "answers": [ { "text": "altmış ve seksen", "answer_start": 669 } ] }, { "question": "Humerus neyin yapışma yeridir?", "id": 4640, "answers": [ { "text": "birçok kasın", "answer_start": 211 } ] } ] }, { "context": "Genel anesteziden çıkış dönemi olan ekstübasyon, anestezinin yüksek riskli bir fazıdır. Ekstübasyon esnasında meydana gelen sorunların çoğunluğu küçük nitelikte olsa da önemli bir kısmı hayatı tehdit eden yaralanmalar ve hatta ölümle bile sonuçlanabilir. Genel anestezinin sonlandırılması ile geçilen ekstübasyon safhası, çeşitli uluslararası hava yolu yönetim kılavuzlarında bahsedilse de detaylı olarak incelenmemiş ve daha çok zor hava yolu olan hastaların ekstübasyon yönetimine vurgu yapılmıştır. Zor Havayolu Birliği, yetişkin perioperatif uygulamada trakeal ekstübasyonun güvenli yönetimi için rehber yayımlamıştır. Henüz her hastayı ekstübe edebilecek tek bir yöntem ortaya konulamamıştır. Ekstübasyon elektif bir süreçtir, iyi bir planlama ile optimize edilebilir.", "qas": [ { "question": "Ekstübasyon nedir?", "id": 4641, "answers": [ { "text": "anestezinin yüksek riskli bir fazı", "answer_start": 49 } ] }, { "question": "Ekstübasyon esnasında meydana gelen sorunların çoğunluğu nasıldır?", "id": 4642, "answers": [ { "text": "küçük nitelikte", "answer_start": 145 } ] }, { "question": "Ekstübasyon esnasında meydana gelebilecek ciddi sorunlar neyle sonuçlanır?", "id": 4643, "answers": [ { "text": "yaralanmalar ve hatta ölümle", "answer_start": 205 } ] }, { "question": "Genel anestezinin sonlandırılmasıyla hangi safhaya geçilir?", "id": 4644, "answers": [ { "text": "ekstübasyon", "answer_start": 36 } ] }, { "question": "Zor Havayolu Birliği neyi yayımlamıştır?", "id": 4645, "answers": [ { "text": "trakeal ekstübasyonun güvenli yönetimi için rehber", "answer_start": 557 } ] }, { "question": "Her hastayı ekstübe edebilecek tek bir yöntem var mıdır?", "id": 4646, "answers": [ { "text": "Henüz her hastayı ekstübe edebilecek tek bir yöntem ortaya konulamamıştır", "answer_start": 623 } ] }, { "question": "Ekstübasyon nasıl bir süreçtir?", "id": 4647, "answers": [ { "text": "anestezinin yüksek riskli bir fazı", "answer_start": 49 } ] }, { "question": "Ekstübasyon hangi aşamada optimize edilebilir?", "id": 4648, "answers": [ { "text": "iyi bir planlama", "answer_start": 732 } ] }, { "question": "Uluslararası hava yolu yönetim kılavuzları daha çok hangi hastaların ekstübasyonuna vurgu yapmıştır?", "id": 4649, "answers": [ { "text": "zor hava yolu olan hastaların", "answer_start": 430 } ] }, { "question": "Ekstübasyon süreci hangi aşama ile ilişkilidir?", "id": 4650, "answers": [ { "text": "Genel anesteziden çıkış dönemi", "answer_start": 0 } ] } ] }, { "context": "Kardiyovasküler riski belirlemede birtakım biyolojik inflamasyon markerları belirleyici olmuştur. Yüksek nötrofil sayısı artan mortalite ile ilişkili iken, düşük lenfosit sayısı mortalitenin güçlü değişmez bir belirleyicisi olmuştur. Kardiyovasküler by pass’ın kendisi nötrofil aktivasyonu ile ilgilidir ve bu da yüksek preoperatif seviyelerinin etkilerini vurgulamaktadır. Artan nötrofil sayıları kan viskozite ve hiperkoagulabilitesi ile ilgilidir. Yine lökositin çoklu özellikleri perioperatif miyokardiayal hasara sebebiyet verebilir ve reperfüzyon iskemi sonrası nötrofil infiltrasyonu hasarı arttırmaktadır. Ayrıca azalmış lenfosit sayısı artmış fizyolojik stresi ifade etmektedir. Çok değişkenli risk faktörleri modellerde bile (yaş, böbrek fonksiyonları, diabet gibi) nötrofil/lenfosit oranının yüksek olması bağımsız bir mortalite belirleyicisi olmuştur. Nötrofil/lenfosit oranı yüksek olan gruplar yine ayrıca daha yaşlı, daha zayıf renal fonksiyona sahip, postoperatif reintübasyona gereksinim duyan, 24 saatte daha yüksek troponin seviyelerine sahip olmaya eğilimli olmuştur.", "qas": [ { "question": "Yüksek nötrofil sayısı ne ile ilişkilidir?", "id": 4651, "answers": [ { "text": "artan mortalite", "answer_start": 121 } ] }, { "question": "Düşük lenfosit sayısı neyin güçlü bir belirleyicisidir?", "id": 4652, "answers": [ { "text": "mortalite", "answer_start": 127 } ] }, { "question": "Kardiyovasküler by pass ne ile ilgilidir?", "id": 4653, "answers": [ { "text": "nötrofil aktivasyonu", "answer_start": 269 } ] }, { "question": "Artan nötrofil sayıları hangi iki durum ile ilgilidir?", "id": 4654, "answers": [ { "text": "kan viskozite ve hiperkoagulabilitesi", "answer_start": 398 } ] }, { "question": "Nötrofil infiltrasyonu reperfüzyon iskemi sonrası ne yapar?", "id": 4655, "answers": [ { "text": "hasarı arttırmaktadır", "answer_start": 591 } ] }, { "question": "Azalmış lenfosit sayısı neyi ifade eder?", "id": 4656, "answers": [ { "text": "artmış fizyolojik stresi", "answer_start": 645 } ] }, { "question": "Nötrofil/lenfosit oranı yüksek olan gruplar hangi özelliklere sahip olma eğilimindedir?", "id": 4657, "answers": [ { "text": "daha yaşlı, daha zayıf renal fonksiyona sahip, postoperatif reintübasyona gereksinim duyan, 24 saatte daha yüksek troponin seviyelerine", "answer_start": 920 } ] }, { "question": "Nötrofil/lenfosit oranının yüksek olması neyin bağımsız bir belirleyicisidir?", "id": 4658, "answers": [ { "text": "mortalite", "answer_start": 127 } ] }, { "question": "Nötrofil aktivasyonu neyin etkilerini vurgular?", "id": 4659, "answers": [ { "text": "yüksek preoperatif seviyelerinin", "answer_start": 313 } ] }, { "question": "Lökositin çoklu özellikleri neye sebebiyet verebilir?", "id": 4660, "answers": [ { "text": "perioperatif miyokardiayal hasara", "answer_start": 484 } ] } ] }, { "context": "İskelet sistemi kemik kırıkları içinde en çok rastlanan kırık yeri radius kemiğin distal ucunda oluşan kırıklardır. Görülen tüm vücut kırıklarının %8-15’ini meydana getirirler. Kırık nedeniyle acil servise başvurup tedavi görenlerin yaklaşık %16’sı radius distal uç kırıklı hastalardır. Kırığın dağılımda üç dönem piki vardır. Birinci kısımda 5-14 yaş aralığında çocuklar, ikincisinde 50 yaş altında kalan erkek hastalar ve üçüncü kısımda ise 40 yaş üzeri kadın hastalar görünmektedir. Acile başvuran radius distal uç kırıklı hastaların %75-80’i eklem içine açılmamış kırık şeklinde olup acil serviste konservatif olarak ayaktan tedavi edilirler. Radius distal uç kırığı en sık olarak 6-10 yaş aralığında hareketli, aktif çocuklar ilk sırada karşımıza çıkmaktadır. İkinci sıklıktaki grubu ise özellikle düşük kemik kalitesi ve sedanter yaşama sahip, erken menopoz olan 60-69 yaş aralığında kadın hastaların oluşturduğu görülmektedir.", "qas": [ { "question": "İskelet sistemi kemik kırıkları içinde en çok rastlanan kırık yeri neresidir?", "id": 4661, "answers": [ { "text": "radius", "answer_start": 67 } ] }, { "question": "Tüm vücut kırıklarının yüzde kaçı radius distal uç kırıklarıdır?", "id": 4662, "answers": [ { "text": "%8-15", "answer_start": 147 } ] }, { "question": "Acil servise başvurup tedavi görenlerin yaklaşık yüzde kaçı radius distal uç kırığına sahiptir?", "id": 4663, "answers": [ { "text": "%16", "answer_start": 242 } ] }, { "question": "Radius distal uç kırıklarının dağılımında hangi üç dönem piki vardır?", "id": 4664, "answers": [ { "text": "Birinci kısımda 5-14 yaş aralığında çocuklar, ikincisinde 50 yaş altında kalan erkek hastalar ve üçüncü kısımda ise 40 yaş üzeri kadın hastalar", "answer_start": 327 } ] }, { "question": "Acil servise başvuran radius distal uç kırıklı hastaların yüzde kaçı eklem içine açılmamış kırıklardır?", "id": 4665, "answers": [ { "text": "%75-80", "answer_start": 537 } ] }, { "question": "Radius distal uç kırıklı hastalar acil serviste nasıl tedavi edilir?", "id": 4666, "answers": [ { "text": "konservatif", "answer_start": 602 } ] }, { "question": "Radius distal uç kırığı en sık hangi yaş grubunda görülür?", "id": 4667, "answers": [ { "text": "6-10", "answer_start": 685 } ] }, { "question": "Radius distal uç kırığı ikinci sıklıkta hangi grupta görülür?", "id": 4668, "answers": [ { "text": "düşük kemik kalitesi ve sedanter yaşama sahip, erken menopoz olan 60-69 yaş aralığında kadın hastalar", "answer_start": 803 } ] }, { "question": "6-10 yaş aralığındaki hangi grup en sık radius distal uç kırığı yaşar?", "id": 4669, "answers": [ { "text": "hareketli, aktif çocuklar", "answer_start": 705 } ] }, { "question": "Düşük kemik kalitesi ve sedanter yaşam tarzına sahip kadınlar genellikle hangi yaş aralığındadır?", "id": 4670, "answers": [ { "text": "60-69", "answer_start": 869 } ] } ] }, { "context": "Farengeal tonsiller nazofarenks posterior duvarında yerleşim gösteren, rosenmüller fossaya uzanım gösteren lenfoid dokudur. Nazofarenks ortalama 4-10 yaşlarında en büyük genişliğine ulaşır. Fetal hayatta üçüncü aylarda, mükoz glandlarla birlikte ortaya çıkan adenoidler yedinci ayda gelişimini tamamlar ve doğumda mevcuttur. Postnatal ilk yıllarda giderek büyüyerek 6-7. yaşlarda en büyük hacmine ulaşır ve puberteden sonra giderek atrofiye olur. İritanlar, antijenik etkenler adenoid doku hipertrofisine yol açabilir. Ayrıca adenoid dokularda postnatal ilk haftalardan itibaren bakteri kolonizasyonu oluşmaya başlar. Adenoidler nazofarenksteki mikroorganizmalara karşı devamlı bir immun cevap hazırlayarak lokal antikor üretiminde önemli görevler üstlenmektedirler.", "qas": [ { "question": "Farengeal tonsiller nerede yerleşim gösterir?", "id": 4671, "answers": [ { "text": "nazofarenks posterior duvarında", "answer_start": 20 } ] }, { "question": "Nazofarenks en büyük genişliğine hangi yaş aralığında ulaşır?", "id": 4672, "answers": [ { "text": "4-10", "answer_start": 145 } ] }, { "question": "Adenoidler fetal hayatta ne zaman ortaya çıkar?", "id": 4673, "answers": [ { "text": "üçüncü aylarda", "answer_start": 204 } ] }, { "question": "Adenoidler gelişimini ne zaman tamamlar?", "id": 4674, "answers": [ { "text": "yedinci ayda", "answer_start": 270 } ] }, { "question": "Adenoidler en büyük hacmine hangi yaşlarda ulaşır?", "id": 4675, "answers": [ { "text": "6-7.", "answer_start": 366 } ] }, { "question": "Adenoidler puberteden sonra ne olur?", "id": 4676, "answers": [ { "text": "atrofiye", "answer_start": 432 } ] }, { "question": "Adenoid doku hipertrofisine yol açabilecek etkenler nelerdir?", "id": 4677, "answers": [ { "text": "İritanlar, antijenik etkenler", "answer_start": 447 } ] }, { "question": "Adenoid dokularda bakteri kolonizasyonu ne zaman oluşmaya başlar?", "id": 4678, "answers": [ { "text": "postnatal ilk haftalarda", "answer_start": 544 } ] }, { "question": "Adenoidler nazofarenksteki mikroorganizmalara karşı nasıl bir görev üstlenir?", "id": 4679, "answers": [ { "text": "lokal antikor üretiminde", "answer_start": 707 } ] }, { "question": "Fetal hayatta adenoidler hangi yapılarla birlikte ortaya çıkar?", "id": 4680, "answers": [ { "text": "mükoz glandlarla", "answer_start": 220 } ] } ] }, { "context": "Adenoidlerin kanlanması, eksternal karotid arterin dalları olan farengea assendans, internal maksiller arter ile fasial arterden olmaktadır. Venöz drenajı, farengeal pleksus yoluyla internal juguler vene olur. Lenfatik drenaj, önce retrofarengeal lenf nodlarına ve oradan derin juguler lenf nodlarına doğru bir akış izlemektedir. Adenoidlerin afferent lenfatikleri yoktur. Duyusal innervasyonu nervus glossofaringeus ve nervus vagus ile sağlanmaktadır.", "qas": [ { "question": "Adenoidlerin kanlanması hangi arterlerden sağlanır?", "id": 4681, "answers": [ { "text": "farengea assendans, internal maksiller arter ile fasial arter", "answer_start": 64 } ] }, { "question": "Adenoidlerin venöz drenajı hangi yapı yoluyla olur?", "id": 4682, "answers": [ { "text": "farengeal pleksus yoluyla internal juguler vene", "answer_start": 156 } ] }, { "question": "Adenoidlerin lenfatik drenajı ilk olarak hangi lenf nodlarına doğru olur?", "id": 4683, "answers": [ { "text": "retrofarengeal lenf nodlarına", "answer_start": 232 } ] }, { "question": "Adenoidlerin afferent lenfatikleri var mıdır?", "id": 4684, "answers": [ { "text": "Adenoidlerin afferent lenfatikleri yoktur", "answer_start": 330 } ] }, { "question": "Adenoidlerin duyusal innervasyonu hangi sinirler tarafından sağlanır?", "id": 4685, "answers": [ { "text": "nervus glossofaringeus ve nervus vagus", "answer_start": 394 } ] }, { "question": "Adenoidlerin kanlanması hangi arterin dalları ile sağlanır?", "id": 4686, "answers": [ { "text": "eksternal karotid arter", "answer_start": 25 } ] }, { "question": "Adenoidlerin venöz drenajı hangi vene doğru olur?", "id": 4687, "answers": [ { "text": "internal juguler vene", "answer_start": 182 } ] }, { "question": "Adenoidlerin lenfatik drenajı ikinci olarak hangi lenf nodlarına doğru olur?", "id": 4688, "answers": [ { "text": "derin juguler lenf nodlarına", "answer_start": 272 } ] }, { "question": "Adenoidlerin duyusal innervasyonu hangi iki sinir ile sağlanır?", "id": 4689, "answers": [ { "text": "nervus glossofaringeus ve nervus vagus", "answer_start": 394 } ] }, { "question": "Adenoidlerin neyi yoktur?", "id": 4690, "answers": [ { "text": "afferent lenfatikleri", "answer_start": 343 } ] } ] }, { "context": "Tonsiller ovoid biçimde olup yerleşimleri orofarenks lateral duvarında yer almaktadır. Yaşa ve kişiye göre şekli ve büyüklüğü farklılık göstermektedir. Tonsilin ortalama vertikal çapı 20 mm, transvers çapı 10-15 mm ve kalınlığı 10 mm’dir. Tonsilin uzun ekseni yukarıdan aşağı ve geriye doğrudur. İlk 5-6 yaşta hipertrofiye olup pubertede en büyük hacmine ulaşmaktadır. Genelde orofarenks ile sınırlıdırlar fakat tonsiller hipertrofiye olduğunda nazofarenkse kadar ilerleyip, nazofarengeal yetmezlik veya nazal obstrüksiyona neden olabilirler. Çoğunlukla da hipofarenkse doğru büyüme gösterirler. Tonsiller hipertrofiye bağlı olarak obstrüktif uyku bozuklukları görülmektedir.", "qas": [ { "question": "Tonsillerin yerleşimi nerededir?", "id": 4691, "answers": [ { "text": "orofarenks lateral duvarında", "answer_start": 42 } ] }, { "question": "Tonsilin ortalama vertikal çapı nedir?", "id": 4692, "answers": [ { "text": "20 mm", "answer_start": 184 } ] }, { "question": "Tonsilin transvers çapı kaç mm'dir?", "id": 4693, "answers": [ { "text": "10-15 mm", "answer_start": 206 } ] }, { "question": "Tonsilin kalınlığı kaç mm'dir?", "id": 4694, "answers": [ { "text": "10 mm", "answer_start": 228 } ] }, { "question": "Tonsilin uzun ekseni hangi yönde uzanır?", "id": 4695, "answers": [ { "text": "yukarıdan aşağı ve geriye", "answer_start": 260 } ] }, { "question": "Tonsiller ilk hangi yaşlarda hipertrofiye olur?", "id": 4696, "answers": [ { "text": "5-6", "answer_start": 300 } ] }, { "question": "Tonsiller pubertede nasıl bir değişim gösterir?", "id": 4697, "answers": [ { "text": "en büyük hacmine", "answer_start": 338 } ] }, { "question": "Tonsiller hipertrofiye olduğunda hangi bölgeye kadar ilerleyebilir?", "id": 4698, "answers": [ { "text": "nazofarenkse kadar", "answer_start": 445 } ] }, { "question": "Tonsiller hipertrofiye bağlı olarak hangi bozukluklar görülür?", "id": 4699, "answers": [ { "text": "obstrüktif uyku bozuklukları", "answer_start": 632 } ] }, { "question": "Tonsiller genelde nerede sınırlıdır?", "id": 4700, "answers": [ { "text": "orofarenks", "answer_start": 42 } ] } ] }, { "context": "Palatin tonsiller lenfoid doku kitlelerinden oluşmaktadır. Yapısal olarak tonsil mukozasında çok sayıda lenf nodülü bulunmaktadır. Tonsil yüzeyini kaplayan çok katlı yassı epitel altındaki bağ dokusuna çökerek çok sayıda kripta adı verilen çöküntüleri oluşturur. Bu kriptaların duvarları lenf nodülleri içermekte ve epitelyal döşemeleri tipik olarak lenfositler ile infiltre olmuştur. Bu infiltrasyon nedeni ile epitelin ayırt edilmesi zorlaşır. Solunum ve sindirim sistemini ortak giriş yeri olan farinks açıklığı tonsiller tarafından korunur. Tekrarlayan enfeksiyonlara tonsiller dokuda enflamasyon yaratabilir. Enfeksiyona yol açan bakteriler tonsillerin baş edemeyeceği düzeye ulaşırsa, bakteriler tonsillere yerleşebilir. Böyle bir durumda da tonsillerin cerrahi olarak çıkarılması önerilmektedir. Tonsillerde afferent lenf damarları bulunmamaktadır. Efferent damarları sayesinde de tonsiller drene olur.", "qas": [ { "question": "Palatin tonsiller hangi doku kitlelerinden oluşur?", "id": 4701, "answers": [ { "text": "lenfoid", "answer_start": 18 } ] }, { "question": "Tonsil yüzeyini kaplayan epitel altındaki bağ dokusunda ne oluşur?", "id": 4702, "answers": [ { "text": "kripta", "answer_start": 221 } ] }, { "question": "Kriptaların duvarları ne içerir?", "id": 4703, "answers": [ { "text": "lenf nodülü", "answer_start": 104 } ] }, { "question": "Tonsillerin epitelyal döşemeleri ne ile infiltre olmuştur?", "id": 4704, "answers": [ { "text": "lenfositler", "answer_start": 350 } ] }, { "question": "Solunum ve sindirim sisteminin ortak giriş yeri nedir?", "id": 4705, "answers": [ { "text": "farinks açıklığı", "answer_start": 498 } ] }, { "question": "Tonsiller tekrarlayan enfeksiyonlarda neye yol açabilir?", "id": 4706, "answers": [ { "text": "enflamasyon", "answer_start": 589 } ] }, { "question": "Enfeksiyona yol açan bakteriler tonsillerin baş edemeyeceği düzeye ulaşırsa ne olur?", "id": 4707, "answers": [ { "text": "bakteriler tonsillere yerleşebilir", "answer_start": 691 } ] }, { "question": "Tonsillerde afferent lenf damarları bulunur mu?", "id": 4708, "answers": [ { "text": "bulunmamaktadır", "answer_start": 839 } ] }, { "question": "Tonsiller nasıl drene olur?", "id": 4709, "answers": [ { "text": "Efferent damarları sayesinde", "answer_start": 856 } ] }, { "question": "Tonsillerin cerrahi olarak çıkarılması ne olabildiğinde önerilir?", "id": 4710, "answers": [ { "text": "bakteriler tonsillere yerleşebilir", "answer_start": 691 } ] } ] }, { "context": "Havayolu yönetimi, resüsitasyonun köşe taşıdır ve acil uzmanlığı için gerekli olarak tanımlanan bir beceridir. Havayolu yönetiminin sorumluluğu esas olarak acil hekimine aittir ve bütün havayolu yönetim teknikleri acil hekimliği alanının kapsamı içerisindendir. Acil serviste havayolu yönetiminin birçok zorluğu bulunmaktadır. Hasta genellikle aç değildir, medikasyon ve tıbbi öykü için yeterince zaman yoktur. Kısa sürede zor havayoluna karar vermek ve alternatif kurtarıcı yöntemleri planlamak gerekmektedir. Direkt laringoskopi, trakeal entübasyon için standart yöntemdir fakat normal popülasyonun %5.8’inde, entübasyon işlemi zor ya da imkansız olabilir. Bu oran, özellikle hastanın ön hazırlığının olmadığı acil entübasyon durumlarında geçerlidir.", "qas": [ { "question": "Havayolu yönetimi neyin köşe taşıdır?", "id": 4711, "answers": [ { "text": "resüsitasyonu", "answer_start": 19 } ] }, { "question": "Havayolu yönetiminin sorumluluğu kime aittir?", "id": 4712, "answers": [ { "text": "acil hekimine", "answer_start": 156 } ] }, { "question": "Acil serviste havayolu yönetiminin zorluklarından biri nedir?", "id": 4713, "answers": [ { "text": "Hasta genellikle aç değildir", "answer_start": 327 } ] }, { "question": "Kısa sürede ne yapmak gerekmektedir?", "id": 4714, "answers": [ { "text": "zor havayoluna karar vermek", "answer_start": 423 } ] }, { "question": "Trakeal entübasyon için standart yöntem nedir?", "id": 4715, "answers": [ { "text": "Direkt laringoskopi", "answer_start": 511 } ] }, { "question": "Normal popülasyonun yüzde kaçında entübasyon işlemi zor ya da imkansız olabilir?", "id": 4716, "answers": [ { "text": "%5.8", "answer_start": 601 } ] }, { "question": "Zor entübasyon durumu hangi koşullarda daha geçerlidir?", "id": 4717, "answers": [ { "text": "acil entübasyon durumlarında", "answer_start": 712 } ] }, { "question": "Havayolu yönetimi acil uzmanlığı için nasıl tanımlanan bir beceridir?", "id": 4718, "answers": [ { "text": "gerekli", "answer_start": 70 } ] }, { "question": "Acil serviste havayolu yönetiminde ne için yeterince zaman yoktur?", "id": 4719, "answers": [ { "text": "medikasyon ve tıbbi öykü", "answer_start": 357 } ] }, { "question": "Direkt laringoskopi ne için standart yöntemdir?", "id": 4720, "answers": [ { "text": "trakeal entübasyon", "answer_start": 532 } ] } ] }, { "context": "Farinks kafa kaidesi seviyesinde burnun arka kısmından başlayıp krikoid kıkırdak seviyesine kadar uzanarak özafagus ile devam eder. U şeklinde fibromusküler bir yapıdır. Farinks önde burun, ağız ve larinks ile sırasıyla, nasofarinks, orofarinks ve laringofarinkse (pars laryngea) bağlanır. Nazofarinks orofarinksten önde yumuşak damakla, arkada hayali bir düzlemle ayrılır. Büyümüş tonsiller ve lenfoid yapılar nazofarinksten hava akımına en sık engel olabilecek yapılardır. Genioglossus kasının tonusunda azalmayla dilin geriye düşmesi, orofarengeal obstrükisyonun başlıca nedenidir. Bu kas dili öne doğru hareket ettirerek farengeal bir genişletici olarak çalışır. Epiglot, dil kökünde işlevsel olarak orofarenksi laringofarenksten (hipofarinks) ayırır. Epiglot, yutma sırasında glottisin üzerini kapatarak aspirasyonu önler.", "qas": [ { "question": "Farinks nereye kadar uzanır?", "id": 4721, "answers": [ { "text": "krikoid kıkırdak seviyesine", "answer_start": 64 } ] }, { "question": "Farinks önde hangi yapılarla sırasıyla bağlanır?", "id": 4722, "answers": [ { "text": "burun, ağız ve larinks", "answer_start": 183 } ] }, { "question": "Nazofarinks orofarinksten önde hangi yapıyla ayrılır?", "id": 4723, "answers": [ { "text": "yumuşak damak", "answer_start": 321 } ] }, { "question": "Nazofarinksten hava akımına en sık engel olabilecek yapılar nelerdir?", "id": 4724, "answers": [ { "text": "Büyümüş tonsiller ve lenfoid yapılar", "answer_start": 374 } ] }, { "question": "Orofarengeal obstrükisyonun başlıca nedeni nedir?", "id": 4725, "answers": [ { "text": "Genioglossus kasının tonusunda azalmayla dilin geriye düşmesi", "answer_start": 475 } ] }, { "question": "Genioglossus kası nasıl bir işlev görür?", "id": 4726, "answers": [ { "text": "dili öne doğru hareket ettirerek farengeal bir genişletici olarak çalışır", "answer_start": 592 } ] }, { "question": "Epiglot hangi iki yapıyı işlevsel olarak ayırır?", "id": 4727, "answers": [ { "text": "orofarenksi laringofarenksten", "answer_start": 704 } ] }, { "question": "Epiglot yutma sırasında neyi kapatarak aspirasyonu önler?", "id": 4728, "answers": [ { "text": "glottisin üzerini", "answer_start": 781 } ] }, { "question": "Farinks hangi yapıyla devam eder?", "id": 4729, "answers": [ { "text": "özafagus", "answer_start": 107 } ] }, { "question": "Nazofarinks orofarinksten arkada nasıl ayrılır?", "id": 4730, "answers": [ { "text": "hayali bir düzlem", "answer_start": 345 } ] } ] }, { "context": "Trakea, tiroid kıkırdak düzeyinde, 6. servikal vertebra hizasında başlar. Tübüler bir oluşumdur. Arka kısmı düzdür, 5. torasik vertebra hizasında sol ve sağ ana bronşa ayrıldığı bifurkasyoya kadar 10-15 cm boyunca 16-20 adet at nalı şeklinde kıkırdak halka tarafından desteklenir. Trakeada birkaç tip reseptör bulunur. Bu reseptörler mekanik ve kimyasal uyarılara duyarlıdır. Bunlar solunumun derinliğini ve hızını düzenlerler. Bu fonksiyonlarına ek olarak; vagal efferent aktiviteyi de azaltarak, üst hava yolları ve bronşlarda dilatasyon da oluştururlar. Diğer reseptörler, trakeanın tüm çevresi boyunca uzanan hızlı adaptasyon gösteren irritan reseptörlerdir. Öksürük ve bronkokonstrüksiyona neden olurlar.", "qas": [ { "question": "Trakea hangi vertebra hizasında başlar?", "id": 4731, "answers": [ { "text": "6. servikal", "answer_start": 35 } ] }, { "question": "Trakeanın arka kısmı nasıldır?", "id": 4732, "answers": [ { "text": "düz", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "Trakea sol ve sağ ana bronşa hangi vertebra hizasında ayrılır?", "id": 4733, "answers": [ { "text": "5. torasik", "answer_start": 116 } ] }, { "question": "Trakea kaç adet kıkırdak halka tarafından desteklenir?", "id": 4734, "answers": [ { "text": "16-20", "answer_start": 214 } ] }, { "question": "Trakeadaki reseptörler ne tür uyarılara duyarlıdır?", "id": 4735, "answers": [ { "text": "mekanik ve kimyasal", "answer_start": 334 } ] }, { "question": "Trakeadaki reseptörler solunumun hangi özelliklerini düzenler?", "id": 4736, "answers": [ { "text": "derinliğini ve hızını", "answer_start": 393 } ] }, { "question": "Trakeadaki reseptörler hangi aktiviteyi azaltarak dilatasyona neden olur?", "id": 4737, "answers": [ { "text": "vagal efferent", "answer_start": 458 } ] }, { "question": "Trakeanın tüm çevresi boyunca uzanan reseptörler nasıl bir adaptasyon gösterir?", "id": 4738, "answers": [ { "text": "hızlı adaptasyon", "answer_start": 613 } ] }, { "question": "Trakeadaki hızlı adaptasyon gösteren irritan reseptörler neye neden olur?", "id": 4739, "answers": [ { "text": "Öksürük ve bronkokonstrüksiyon", "answer_start": 663 } ] }, { "question": "Trakea hangi kıkırdak yapı tarafından desteklenir?", "id": 4740, "answers": [ { "text": "at nalı şeklinde kıkırdak halka", "answer_start": 225 } ] } ] }, { "context": "Ekstrensek/intrensek laringeal kasların kasılıp glottisin kapanması laringospazm olarak tanımlanır. Laringospazm ventilasyonu tamamen engelleyebilir. Laringospazm, üst havayolunda dil, damak ve orofarenksteki reseptörlerden birinin uyarılmasına sekonder oluşabilir. Laringospazmın diğer nedenleri arasında; üst havayolunda, kimyasal irritasyon, sekresyonlar, kan, su, kusma, pelvik/abdominal organların traksiyonu yer alır. Laringospazma sebep olan durum sonlansa da, laringospazm uzun süre boyunca devam edebilir. Laringeal adduktor nöronları baskılayan hipoksi ve hiperkarbinin gelişmesi sonucunda laringospazm kendi kendini sınırlar. Laringospazm ve bronkospazm, çocuklarda yetişkinlerden daha sık görülmekle birlikte; yakın zamanda geçirilmiş solunum yolu enfeksiyonundan sonra da insidansı artar.", "qas": [ { "question": "Laringospazm nasıl tanımlanır?", "id": 4741, "answers": [ { "text": "Ekstrensek/intrensek laringeal kasların kasılıp glottisin kapanması", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Laringospazm neyi tamamen engelleyebilir?", "id": 4742, "answers": [ { "text": "ventilasyon", "answer_start": 113 } ] }, { "question": "Laringospazm hangi reseptörlerin uyarılmasına bağlı olarak oluşabilir?", "id": 4743, "answers": [ { "text": "dil, damak ve orofarenks", "answer_start": 180 } ] }, { "question": "Laringospazmın diğer nedenleri nelerdir?", "id": 4744, "answers": [ { "text": "kimyasal irritasyon, sekresyonlar, kan, su, kusma, pelvik/abdominal organların traksiyonu", "answer_start": 324 } ] }, { "question": "Laringospazm neden olan durum sonlandıktan sonra ne yapabilir?", "id": 4745, "answers": [ { "text": "uzun süre boyunca devam edebilir", "answer_start": 481 } ] }, { "question": "Laringospazm nasıl kendini sınırlar?", "id": 4746, "answers": [ { "text": "Laringeal adduktor nöronları baskılayan hipoksi ve hiperkarbinin gelişmesi sonucunda", "answer_start": 515 } ] }, { "question": "Laringospazm ve bronkospazm kimlerde daha sık görülür?", "id": 4747, "answers": [ { "text": "çocuklarda yetişkinlerde", "answer_start": 666 } ] }, { "question": "Laringospazm ve bronkospazm hangi durumlardan sonra insidansı artar?", "id": 4748, "answers": [ { "text": "geçirilmiş solunum yolu enfeksiyonun", "answer_start": 736 } ] }, { "question": "Laringospazma sebep olabilecek kimyasal durum nedir?", "id": 4749, "answers": [ { "text": "kimyasal irritasyon", "answer_start": 324 } ] }, { "question": "Laringospazm hangi kasların kasılması ile oluşur?", "id": 4750, "answers": [ { "text": "laringeal", "answer_start": 21 } ] } ] }, { "context": "Çoğu organ ve sistemin gelişimi için kritik periyod intrauterin dönemde gerçekleşir. Doku ve organların gelişimi sırasında plastisitenin sürdürülmesi çevreye daha iyi uyum sağlayan fenotiplerin ortaya çıkmasını sağlar. Gelişim plastisitesi, bir genotipten gelişim sırasında, değişen çevresel ihtiyaçlara yanıt olarak farklı fizyolojik ve morfolojik yapıların gelişmesi olarak tanımlanır. Çevreyle daha uyumlu fenotipik yapının gelişmesi adına, embriyonel gelişim sırasında fetus, maternal çevreden kaynaklanan pek çok etkiye açıktır. Bu etkiler genotipin yapısını değiştirmeden pek çok epigenetik mekanizma ile genlerin işleyişini değiştirerek, bazı yapısal farklılıklara neden olurlar. Pek çok kronik hastalığın multifaktöriyel genetik etkilerin altında ortaya çıktığı bilinmesine rağmen, aynı genetik yapıya sahip bireylerin bir kısmında kronik hastalıklar ortaya çıkarken bir kısmında çıkmamasının sebebi gen ve çevre etkileşimi ile ortaya çıkan ve gen ekspresyonunda değişikliklere yol açan epigenetik mekanizmalar ile açıklanabilir. Fetal büyümeyi tehlikeye atan intrauterin sinyaller, hastalığa yatkın bir şekilde doku farklılaşmasını programlamak için de harekete geçebilirler.", "qas": [ { "question": "Çoğu organ ve sistemin gelişimi için kritik periyod ne zaman gerçekleşir?", "id": 4751, "answers": [ { "text": "intrauterin dönemde", "answer_start": 52 } ] }, { "question": "Gelişim plastisitesi nasıl tanımlanır?", "id": 4752, "answers": [ { "text": "bir genotipten gelişim sırasında, değişen çevresel ihtiyaçlara yanıt olarak farklı fizyolojik ve morfolojik yapıların gelişmesi olarak tanımlanır", "answer_start": 241 } ] }, { "question": "Fetus, embriyonel gelişim sırasında hangi çevreden kaynaklanan etkilere açıktır?", "id": 4753, "answers": [ { "text": "maternal çevreden", "answer_start": 480 } ] }, { "question": "Epigenetik mekanizmalar genlerin işleyişini nasıl etkiler?", "id": 4754, "answers": [ { "text": "genotipin yapısını değiştirmeden", "answer_start": 545 } ] }, { "question": "Aynı genetik yapıya sahip bireylerin bazılarında kronik hastalıkların çıkmasının sebebi nedir?", "id": 4755, "answers": [ { "text": "gen ve çevre etkileşimi ile ortaya çıkan ve gen ekspresyonunda değişikliklere yol açan epigenetik mekanizmalar", "answer_start": 908 } ] }, { "question": "Fetal büyümeyi tehlikeye atan intrauterin sinyaller neyi programlayabilir?", "id": 4756, "answers": [ { "text": "hastalığa yatkın bir şekilde doku farklılaşmasını programlamak", "answer_start": 1091 } ] }, { "question": "Kritik periyod hangi dönemde gerçekleşir?", "id": 4757, "answers": [ { "text": "intrauterin", "answer_start": 52 } ] }, { "question": "Plastisitenin sürdürülmesi neyin ortaya çıkmasını sağlar?", "id": 4758, "answers": [ { "text": "çevreye daha iyi uyum sağlayan fenotiplerin", "answer_start": 150 } ] }, { "question": "Epigenetik mekanizmalar genotipin yapısını nasıl etkiler?", "id": 4759, "answers": [ { "text": "genotipin yapısını değiştirmeden", "answer_start": 545 } ] }, { "question": "Kronik hastalıkların ortaya çıkmasının sebebi ne olabilir?", "id": 4760, "answers": [ { "text": "gen ve çevre etkileşimi ile ortaya çıkan ve gen ekspresyonunda değişikliklere yol açan epigenetik mekanizmalar", "answer_start": 908 } ] } ] }, { "context": "Endokan (endocan), endotelyal aktivasyonu yansıttığı düşünülen vasküler endotelden salınan bir proteoglikandır. Endokan’ın, anjiogenezis ve inflamatuvar sürecin regülasyonunda önemli bir role sahip olduğu öne sürülmektedir ve vasküler disfonksiyon belirteci olarak kullanılabileceği düşünülmektedir. Artan endokan seviyeleri kanser, sepsis, obezite, hipertansiyon ve enfeksiyonda saptanmaktadır. Endotel disfonksiyonu, ateroskleroz, anjiogenezis, inflamasyon ile vasküler disfonksiyon açısından ADMA ve endokan düzeyleri ölçümünün komplikasyonlarla ilişkisini değerlendirmeye yönelik çalışmalar devam etmektedir. Bu çalışmada, diyabetik hastalarda serum endokan ile ADMA seviyelerini ölçmek ilave olarak serum endokan ve ADMA düzeyleri ile hiperglisemi ilişkili mikrovasküler komplikasyonlar arasındaki ilişkiyi değerlendirmek amaçlanmıştır.", "qas": [ { "question": "Endokan nedir?", "id": 4761, "answers": [ { "text": "proteoglikan", "answer_start": 95 } ] }, { "question": "Endokan hangi süreçlerin regülasyonunda önemli bir role sahiptir?", "id": 4762, "answers": [ { "text": "anjiogenezis ve inflamatuvar", "answer_start": 124 } ] }, { "question": "Endokan'ın hangi belirteç olarak kullanılabileceği düşünülmektedir?", "id": 4763, "answers": [ { "text": "vasküler disfonksiyon", "answer_start": 226 } ] }, { "question": "Artan endokan seviyeleri hangi durumlarda saptanmaktadır?", "id": 4764, "answers": [ { "text": "kanser, sepsis, obezite, hipertansiyon ve enfeksiyon", "answer_start": 325 } ] }, { "question": "Hangi düzeylerin ölçümü ile komplikasyonlarla ilişki değerlendirilmektedir?", "id": 4765, "answers": [ { "text": "ADMA ve endokan düzeyleri", "answer_start": 495 } ] }, { "question": "Bu çalışmada hangi hastalarda serum endokan ile ADMA seviyeleri ölçülmek istenmiştir?", "id": 4766, "answers": [ { "text": "diyabetik", "answer_start": 627 } ] }, { "question": "Bu çalışmada hiperglisemi ile ilişkili hangi komplikasyonlar arasındaki ilişki değerlendirilecektir?", "id": 4767, "answers": [ { "text": "mikrovasküler", "answer_start": 762 } ] }, { "question": "Endotel disfonksiyonu hangi durumlarla ilişkilidir?", "id": 4768, "answers": [ { "text": "ateroskleroz, anjiogenezis, inflamasyon", "answer_start": 419 } ] }, { "question": "Diyabetik hastalarda serum endokan ve ADMA seviyeleri ile ne arasındaki ilişki değerlendirilecektir?", "id": 4769, "answers": [ { "text": "mikrovasküler komplikasyonlar", "answer_start": 762 } ] }, { "question": "Bu çalışmanın amacı nedir?", "id": 4770, "answers": [ { "text": "diyabetik hastalarda serum endokan ile ADMA seviyelerini ölçmek ilave olarak serum endokan ve ADMA düzeyleri ile hiperglisemi ilişkili mikrovasküler komplikasyonlar arasındaki ilişkiyi değerlendirmek", "answer_start": 627 } ] } ] }, { "context": "Düşmeler; yaşlılarda tıbbi ve ekonomik sonuçları açısından büyük bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. 75 yaş üzerindeki nüfusun üçte biri yılda en az bir kez düşmektedir. Düşmeye bağlı en yüksek mortalite ve yeti kaybı yaşlı grupta bildirilmekte, yaşın ilerlemesiyle düşme olasılığı artmaktadır. Bu tür yaralanmalar yaşlıda düşme korkusu oluşturarak yaşam kalitesini ciddi bir şekilde etkilemektedir. Yaşlılarda düşmeye neden olan faktörler kronik hastalıklar (santral sinir sistem, endokrin sistem, kalp damar sistemi…), ilaçlar (benzodiazepin, fenotiyazin, trisiklik antidepresan, bazı antihipertansifler, diuretikler ve narkotikler) ve yaşlılığa bağlı fizyolojik değişikliklerdir. Yaşlılarda düşmeye neden olan fizyolojik değişiklikler görme keskinliğinde azalma, karanlığa uyumda azalma, konuşma yarımında bozulma, vestibular sistemde bozulma, reaksiyon süresinde yavaşlama, pozisyon duyusunda ve postürde bozulma, yaşlı yürüyüşünün ortaya çıkmasıdır.", "qas": [ { "question": "Düşmeler yaşlılarda hangi açıdan büyük bir halk sağlığı sorunudur?", "id": 4771, "answers": [ { "text": "tıbbi ve ekonomik sonuçları", "answer_start": 21 } ] }, { "question": "75 yaş üzerindeki nüfusun ne kadarı yılda en az bir kez düşmektedir?", "id": 4772, "answers": [ { "text": "üçte biri", "answer_start": 145 } ] }, { "question": "Düşmeye bağlı en yüksek mortalite ve yeti kaybı hangi yaş grubunda bildirilmiştir?", "id": 4773, "answers": [ { "text": "yaşlılarda", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Düşmeler yaşlılarda hangi duyguyu oluşturarak yaşam kalitesini etkiler?", "id": 4774, "answers": [ { "text": "düşme korkusu", "answer_start": 341 } ] }, { "question": "Yaşlılarda düşmeye neden olan faktörlerden biri nedir?", "id": 4775, "answers": [ { "text": "kronik hastalıklar", "answer_start": 458 } ] }, { "question": "Hangi ilaçlar yaşlılarda düşmeye neden olabilir?", "id": 4776, "answers": [ { "text": "benzodiazepin, fenotiyazin, trisiklik antidepresan, bazı antihipertansifler, diuretikler ve narkotikler", "answer_start": 548 } ] }, { "question": "Yaşlılarda düşmeye neden olan fizyolojik değişikliklerden biri nedir?", "id": 4777, "answers": [ { "text": "görme keskinliğinde azalma", "answer_start": 756 } ] }, { "question": "Reaksiyon süresinde yaşlılarda nasıl bir değişiklik olur?", "id": 4778, "answers": [ { "text": "yavaşlama", "answer_start": 885 } ] }, { "question": "Yaşlılarda vestibular sistemde nasıl bir değişiklik olabilir?", "id": 4779, "answers": [ { "text": "bozulma", "answer_start": 827 } ] }, { "question": "Yaşlılarda düşmeye neden olan fizyolojik değişikliklerden biri nedir?", "id": 4780, "answers": [ { "text": "pozisyon duyusunda ve postürde bozulma", "answer_start": 896 } ] } ] }, { "context": "Yaşlılık, durağan ve değişmez bir yaşam dönemi değildir. Tam karşıtı, yaşlılık çeşitli güçlerin etkileşimini içerir. Bu güçlerin temelinde yaşamın tüm evrelerinin zorlamalarına karşın varoluşunu sürdürebilmiş olmanın bilgeliği ve iç görüsü bulunur. Yaşlılık, yaşamın diğer evreleri gibi doğal, kaçınılmaz ve tüm insanlar için geçerli olan bir durumdur. Bireyin kalıtımla getirdiği özelliklerine, beslenmelerine, çevre koşullarına ve kültürel çabalarına göre erken ya da geç sorunlu ya da az sorunlu olur. Yaşlılığı temel alan çalışmaların çoğunda yaşlılık tanımı ve sınıflamasında fizyolojik boyutu ele alınmaktadır. Kronolojik olarak yaşlanma da 65 yaş üstü olarak kabul edilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü psikogeriatrik yaşlılık dönemini 65 yaş ve üstünü yaşlı, 85 yaş ve üzerini çok yaşlı olarak tanımlamıştır. Gerontolojistler ise yaşlılığı 65-74 yaş arası genç yaşlı, 75-84 yaş arasını orta yaşlı ve 85 yaş üzerini ileri yaşlılık devri olarak sınıflamışlardır. Toplumlar yaşlı populasyon açısından 65 yaş ve üzeri nüfusun tüm nüfusa oranının %4’ten az olduğu toplumları genç toplumlar, bu oranın %7-10 arasında olduğu toplumları yaşlı toplumlar olarak nitelendirmişlerdir.", "qas": [ { "question": "Yaşlılık nasıl bir yaşam dönemi değildir?", "id": 4781, "answers": [ { "text": "durağan ve değişmez", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Yaşlılık döneminde hangi güçlerin temelinde varoluşunu sürdürebilmiş olmanın bilgeliği ve iç görüsü bulunur?", "id": 4782, "answers": [ { "text": "yaşamın tüm evrelerinin zorlamalarına karşın", "answer_start": 139 } ] }, { "question": "Yaşlılık ne gibi doğal ve kaçınılmaz bir durumdur?", "id": 4783, "answers": [ { "text": "yaşamın diğer evreleri", "answer_start": 259 } ] }, { "question": "Bireyin yaşlılığı hangi faktörlere bağlı olarak erken ya da geç, sorunlu ya da az sorunlu olur?", "id": 4784, "answers": [ { "text": "kalıtımla getirdiği özelliklerine, beslenmelerine, çevre koşullarına ve kültürel çabalarına", "answer_start": 361 } ] }, { "question": "Kronolojik olarak yaşlanma hangi yaş üstü olarak kabul edilmiştir?", "id": 4785, "answers": [ { "text": "65", "answer_start": 647 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü hangi yaş aralığını çok yaşlı olarak tanımlar?", "id": 4786, "answers": [ { "text": "85 yaş ve üzerini", "answer_start": 761 } ] }, { "question": "Gerontolojistler yaşlılığı hangi yaş aralığında genç yaşlı olarak sınıflamıştır?", "id": 4787, "answers": [ { "text": "65-74", "answer_start": 842 } ] }, { "question": "Gerontolojistler yaşlılığı hangi yaş aralığında orta yaşlı olarak sınıflamıştır?", "id": 4788, "answers": [ { "text": "75-84", "answer_start": 870 } ] }, { "question": "Toplumlar hangi oranda yaşlı nüfusu olan toplumları genç toplumlar olarak nitelendirir?", "id": 4789, "answers": [ { "text": "%4’ten az olduğu", "answer_start": 1044 } ] }, { "question": "Toplumlar hangi oranda yaşlı nüfusu olan toplumları yaşlı toplumlar olarak nitelendirir?", "id": 4790, "answers": [ { "text": "%7-10 arasında", "answer_start": 1098 } ] } ] }, { "context": "Endotrakeal entübasyonun başlıca endikasyonu ameliyat sırasında hastanın solunumunun devam ettirilmesi amacıyla havayolunun açık tutulmasıdır. Endotrakeal entübasyon komplikasyonları olan invaziv bir işlemdir. Başarısız entübasyon, daha da kötüsü başarısız ventilasyon ve oksijenizasyon hazırlıklı olunması gerekli olan durumlardır. Entübasyon öncesinde ventilasyon ve entübasyonu zor olabilecek hastaları saptamak amacıyla hastaların havayolu muayenesi mutlaka yapılmalıdır. Hastalar rutin anamnez ve fizik muayeneden sonra zor entübasyon öyküsü, morbid obezite, obstrüktif uyku apnesi, çene yapısı, doğumsal anomaliler, baş ve boyun anomalileri açısından araştırılmalıdırlar. Beden kitle indeksinin 30kg/m² üzerinde olması, mandibula protrüzyonu, kısa kalın boyun, sakal varlığı, horlama öyküsü ve 55 yaşın üzerinde olma zor maske ventilasyonunda bağımsız risk faktörleridir. Zor entübasyonu olacağını düşünmek için mallampati sınıflaması, tiromental mesafe ölçümü, sternomental mesafe ölçümü ve Cormack-Lehane laringoskopik sınıflaması gibi ölçümler yapılmaktadır. Ancak hiçbir test tam olarak zor entübasyon ve zor havayolunun belirlenmesi açısından yüksek oranda spesifik ve sensitif değildir. Bu nedenle bu testleri beraber kullanmak öngörü başarısını arttırabilir.", "qas": [ { "question": "Endotrakeal entübasyonun başlıca endikasyonu nedir?", "id": 4791, "answers": [ { "text": "havayolunun açık tutulması", "answer_start": 112 } ] }, { "question": "Endotrakeal entübasyon nasıl bir işlemdir?", "id": 4792, "answers": [ { "text": "invaziv", "answer_start": 188 } ] }, { "question": "Entübasyon öncesinde hangi muayene mutlaka yapılmalıdır?", "id": 4793, "answers": [ { "text": "havayolu muayenesi", "answer_start": 435 } ] }, { "question": "Hangi beden kitle indeksi zor maske ventilasyonunda bağımsız bir risk faktörüdür?", "id": 4794, "answers": [ { "text": "30kg/m² üzerinde", "answer_start": 701 } ] }, { "question": "Zor entübasyon için hangi sınıflamalar ve ölçümler yapılmaktadır?", "id": 4795, "answers": [ { "text": "mallampati sınıflaması, tiromental mesafe ölçümü, sternomental mesafe ölçümü ve Cormack-Lehane laringoskopik sınıflaması", "answer_start": 918 } ] }, { "question": "Zor entübasyon ve zor havayolunun belirlenmesi için yapılan testler neden yetersiz olabilir?", "id": 4796, "answers": [ { "text": "yüksek oranda spesifik ve sensitif değildir", "answer_start": 1154 } ] }, { "question": "Zor entübasyon risk faktörlerinden biri nedir?", "id": 4797, "answers": [ { "text": "morbid obezite", "answer_start": 548 } ] }, { "question": "Zor entübasyonun öngörüsünü artırmak için ne yapılmalıdır?", "id": 4798, "answers": [ { "text": "bu testleri beraber kullanmak", "answer_start": 1210 } ] }, { "question": "Zor maske ventilasyonunda risk faktörlerinden biri nedir?", "id": 4799, "answers": [ { "text": "kısa kalın boyun", "answer_start": 749 } ] }, { "question": "Hastalarda zor entübasyonu belirlemek için hangi muayene yapılmalıdır?", "id": 4800, "answers": [ { "text": "havayolu muayenesi", "answer_start": 435 } ] } ] }, { "context": "Farinks; kafatabanı hizasında burnun arka kısmından başlayıp krikoid kıkırdak hizasına kadar uzanarak özefagus ile devam eder. Nazofarinks ve orofarinksten oluşmuştur. Nazofarinks, orofarinks’ten önde yumuşak damakla, arkada hayali bir düzlemle ayrılır. Nazofarinks tavanı ve posterior duvarları özellikle çocuklarda büyüyerek havayolunu tıkayabilen adenoid doku içerir. Lateral duvarda bulunan palatin tonsillerde büyüyerek entübasyonu güçleştirebilirler. Larinks; hava pasajlarının giriş yolunda sfinkter görevi yapan ve ses oluşumundan sorumlu özelleşmiş bir organdır. Üst sınırı hipofarinks alt sınırı trakeadır. Servikal 3. ve 6. vertebralar arasında yer alır. Kıkırdak bir iskeletten oluşmuştur. Tiroid kıkırdak, krikoid kıkırdak, epiglot, 2 adet aritenoid kıkırdak, 2 adet kornikulat kıkırdak ve kuneiform kıkırdaklardan oluşur. Bu kıkırdaklar ligament ve kaslarla birbirine bağlanmıştır.", "qas": [ { "question": "Farinks hangi hizadan başlayarak nereye kadar uzanır?", "id": 4801, "answers": [ { "text": "krikoid kıkırdak hizasına", "answer_start": 61 } ] }, { "question": "Nazofarinks orofarinks'ten önde hangi yapıyla ayrılır?", "id": 4802, "answers": [ { "text": "yumuşak damak", "answer_start": 201 } ] }, { "question": "Nazofarinks tavanı ve posterior duvarları hangi doku içerir?", "id": 4803, "answers": [ { "text": "adenoid", "answer_start": 350 } ] }, { "question": "Lateral duvarda bulunan palatin tonsiller neyi güçleştirebilir?", "id": 4804, "answers": [ { "text": "entübasyonu", "answer_start": 425 } ] }, { "question": "Larinks hangi görevi yapan özelleşmiş bir organdır?", "id": 4805, "answers": [ { "text": "sfinkter", "answer_start": 498 } ] }, { "question": "Larinksin üst sınırı nedir?", "id": 4806, "answers": [ { "text": "hipofarinks", "answer_start": 583 } ] }, { "question": "Larinksin alt sınırı nedir?", "id": 4807, "answers": [ { "text": "trakea", "answer_start": 606 } ] }, { "question": "Larinks hangi vertebralar arasında yer alır?", "id": 4808, "answers": [ { "text": "3. ve 6.", "answer_start": 626 } ] }, { "question": "Larinks hangi yapılarla birbirine bağlanmıştır?", "id": 4809, "answers": [ { "text": "ligament ve kaslar", "answer_start": 851 } ] }, { "question": "Larinks hangi kıkırdaklardan oluşur?", "id": 4810, "answers": [ { "text": "Tiroid kıkırdak, krikoid kıkırdak, epiglot, 2 adet aritenoid kıkırdak, 2 adet kornikulat kıkırdak ve kuneiform kıkırdaklardan", "answer_start": 702 } ] } ] }, { "context": "Günümüzde sağlıkta tanı ve tedavi sürecindeki gelişmelerle birlikte gündeme giren hastane enfeksiyonları, özellikle yoğun bakım ünitelerinde (YBÜ) mortaliteyi artıran önemli risk faktörü olarak kabul edilmektedirler. Yoğun bakım hastalarında enfeksiyonların daha fazla görüldüğü, yatış süresine bağlı olarak enfeksiyon riskinin arttığı ve mortaliteye neden olduğu bildirilmiştir. Ayrıca YBÜ’ye yatan hastaların immün yanıtlarının bozulması, entübasyon ve kateterizasyon gibi invazif girişimlerin yapılması nedeniyle pnömoni, idrar yolu ve kan dolaşımı enfeksiyonu gibi nozokomiyal enfeksiyonların riski artmaktadır. YBÜ’ler için bir diğer sorun da hastanelerde yoğun bakım öncesi ya da yoğun bakım sürecinde antimikrobiyal dirençli patojenlerin ortaya çıkmasıdır. Bu durum enfeksiyonların tedavisini zorlaştırmakta ve hatta bazen imkansız hale getirmektedir. Hem enfeksiyonlar hem de antimikrobiyal direnç ülkemiz için klinik ve ekonomik yükü de beraberinde getirmektedir.", "qas": [ { "question": "Yoğun bakım ünitelerinde hastane enfeksiyonları nasıl bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir?", "id": 4811, "answers": [ { "text": "mortaliteyi artıran", "answer_start": 147 } ] }, { "question": "Yoğun bakım hastalarında enfeksiyon riski neye bağlı olarak artmaktadır?", "id": 4812, "answers": [ { "text": "yatış süresine", "answer_start": 280 } ] }, { "question": "Yoğun bakım hastalarında enfeksiyonların görülme oranı nasıldır?", "id": 4813, "answers": [ { "text": "daha fazla", "answer_start": 258 } ] }, { "question": "YBÜ hastalarında hangi tür enfeksiyonların riski artmaktadır?", "id": 4814, "answers": [ { "text": "pnömoni, idrar yolu ve kan dolaşımı enfeksiyonu", "answer_start": 516 } ] }, { "question": "Yoğun bakım ünitelerinde antimikrobiyal dirençli patojenlerin ortaya çıkması neye neden olmaktadır?", "id": 4815, "answers": [ { "text": "enfeksiyonların tedavisini zorlaştırmakta ve hatta bazen imkansız hale getirmektedir", "answer_start": 773 } ] }, { "question": "Yoğun bakım ünitelerinde enfeksiyon riskini artıran invazif girişimlerden biri nedir?", "id": 4816, "answers": [ { "text": "entübasyon ve kateterizasyon", "answer_start": 441 } ] }, { "question": "Antimikrobiyal dirençli patojenler hangi süreçte ortaya çıkabilir?", "id": 4817, "answers": [ { "text": "yoğun bakım öncesi ya da yoğun bakım sürecinde", "answer_start": 661 } ] }, { "question": "Hem enfeksiyonlar hem de antimikrobiyal direnç ülkemiz için neyi beraberinde getirmektedir?", "id": 4818, "answers": [ { "text": "klinik ve ekonomik yükü", "answer_start": 919 } ] }, { "question": "Yoğun bakım hastalarında immün yanıtlar nasıl etkilenir?", "id": 4819, "answers": [ { "text": "bozulması", "answer_start": 430 } ] }, { "question": "Yoğun bakım ünitelerinde antimikrobiyal direnç neden bir sorundur?", "id": 4820, "answers": [ { "text": "enfeksiyonların tedavisini zorlaştırmakta ve hatta bazen imkansız hale getirmektedir", "answer_start": 773 } ] } ] }, { "context": "Antibiyotik direnci, tüm dünyada ve ülkemizde halk sağlığı açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. İngiltere’de 2016 yılında yapılan Antimikrobiyal Direnç (AMD) Derlemesi çalışmasında 1 yılda ABD ve Avrupa'da yaklaşık 50.000 kişinin AMD nedeniyle öldüğü ve küresel olarak 700.000 kişiden fazla ölüm olduğu, 2050 yılında ise AMD’in 10 milyon ölüme sebep olabileceği belirtilmiştir. Dirençle mücadelede en önemli basamaklardan birisi sürveyans çalışmalarının yürütülmesidir. Avrupa Antimikrobiyal Direnç Sürveyans Ağı (EARS) Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) tarafından koordine edilmekte ve sadece AB üye ülkeleri kapsamaktadır. Orta Asya ve Doğu Avrupa Antimikrobiyal Direnç Sürveyans Ağı (CAESAR) Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa ofisi tarafından koordine edilmekte ve Avrupa Birliği (AB) üyesi olmayan diğer ülkelerdeki direnç verilerinin izlenmesi amaçlanmaktadır. Türkiye Ulusal Antimikrobiyal Direnç Sürveyans sistemi Kasım 2013’ten itibaren CAESAR’a dahil olup veri gönderen ülkelerdendir.", "qas": [ { "question": "Antibiyotik direnci ne açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır?", "id": 4821, "answers": [ { "text": "halk sağlığı", "answer_start": 46 } ] }, { "question": "2016 yılında yapılan Antimikrobiyal Direnç Derlemesi çalışmasında, ABD ve Avrupa'da yaklaşık kaç kişinin AMD nedeniyle öldüğü belirtilmiştir?", "id": 4822, "answers": [ { "text": "50.000", "answer_start": 222 } ] }, { "question": "2050 yılında AMD'in kaç ölüme sebep olabileceği belirtilmiştir?", "id": 4823, "answers": [ { "text": "10 milyon", "answer_start": 335 } ] }, { "question": "Dirençle mücadelede en önemli basamaklardan biri nedir?", "id": 4824, "answers": [ { "text": "sürveyans çalışmalarının", "answer_start": 436 } ] }, { "question": "Avrupa Antimikrobiyal Direnç Sürveyans Ağı (EARS) kim tarafından koordine edilmektedir?", "id": 4825, "answers": [ { "text": "Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC)", "answer_start": 527 } ] }, { "question": "EARS hangi ülkeleri kapsamaktadır?", "id": 4826, "answers": [ { "text": "AB üye ülkeleri", "answer_start": 616 } ] }, { "question": "CAESAR kim tarafından koordine edilmektedir?", "id": 4827, "answers": [ { "text": "Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa ofisi", "answer_start": 717 } ] }, { "question": "CAESAR hangi ülkelerdeki direnç verilerinin izlenmesini amaçlamaktadır?", "id": 4828, "answers": [ { "text": "Avrupa Birliği (AB) üyesi olmayan diğer ülkelerdeki", "answer_start": 789 } ] }, { "question": "Türkiye Ulusal Antimikrobiyal Direnç Sürveyans sistemi ne zaman CAESAR’a dahil olmuştur?", "id": 4829, "answers": [ { "text": "Kasım 2013", "answer_start": 942 } ] }, { "question": "CAESAR’a dahil olan Türkiye hangi sistemi kullanmaktadır?", "id": 4830, "answers": [ { "text": "Ulusal Antimikrobiyal Direnç Sürveyans sistemi", "answer_start": 895 } ] } ] }, { "context": "Antimikrobiyal direnci sınırlamaya yönelik stratejiler dört temel ilkeye dayalıdır. Bunlar dirençli türlerin sınırlandırılması, enfeksiyonun önlenmesi, enfeksiyonun ortadan kaldırılması ve antibiyotik kullanımının optimize edilmesidir. Antibiyotik kullanımının optimize edilmesi antibiyotik direncinin yaygınlaşmasının sınırlandırılmasında önemli ve gelecek vaat eden bir yöntemdir. Antibiyotik kullanımı yaygın olduğundan ve önceki antibiyotik kullanımı antibiyotiğe dirençli enfeksiyonların gelişimi için önemli bir risk faktörü olduğundan dolayı, buradaki en temel amaç antibiyotiklerin uygun kullanımının sağlanmasıdır. Bu süreç enfeksiyöz episodların tanımlanması, uygun kültür ve duyarlılık verilerinin elde edilmesi, uygun tedavi yöntemlerinin uygulanması, endike olduğunda tedavi için en uygun antibiyotiğin seçilmesi ve uygun antibiyotik dozunun ayarlanmasını içermektedir. Buna ek olarak, odak kontrolünü sağlamak için invazif araçlar ve prostetik araçların çıkartılması, birikimlerin boşaltılması, devitalize dokunun debridmanı ve bakteri kolonizasyonu veya enfeksiyöz olmayan inflamasyon sebeplerinin tedavisi gibi antibiyotik tedavisine ek yaklaşımların da uygulanması da önemlidir.", "qas": [ { "question": "Antimikrobiyal direnci sınırlamaya yönelik stratejiler kaç temel ilkeye dayalıdır?", "id": 4831, "answers": [ { "text": "dört", "answer_start": 55 } ] }, { "question": "Antibiyotik kullanımının optimize edilmesi neyi sınırlandırmada önemlidir?", "id": 4832, "answers": [ { "text": "antibiyotik direncinin yaygınlaşmasını", "answer_start": 279 } ] }, { "question": "Antibiyotik direncinin gelişimi için önemli bir risk faktörü nedir?", "id": 4833, "answers": [ { "text": "önceki antibiyotik kullanımı", "answer_start": 426 } ] }, { "question": "Antibiyotik kullanımında en temel amaç nedir?", "id": 4834, "answers": [ { "text": "antibiyotiklerin uygun kullanımının sağlanmasıdır", "answer_start": 573 } ] }, { "question": "Antibiyotik tedavisine ek yaklaşımları nelerdir?", "id": 4835, "answers": [ { "text": "odak kontrolünü sağlamak için invazif araçlar ve prostetik araçların çıkartılması, birikimlerin boşaltılması, devitalize dokunun debridmanı ve bakteri kolonizasyonu veya enfeksiyöz olmayan inflamasyon sebeplerinin tedavisi", "answer_start": 899 } ] }, { "question": "Antibiyotik tedavisi sürecinde neyin tanımlanması gereklidir?", "id": 4836, "answers": [ { "text": "enfeksiyöz episodların", "answer_start": 633 } ] }, { "question": "Tedavi için en uygun antibiyotiğin seçilmesi hangi durumda gereklidir?", "id": 4837, "answers": [ { "text": "endike olduğunda", "answer_start": 764 } ] }, { "question": "Antibiyotik tedavisinde hangi verilerin elde edilmesi önemlidir?", "id": 4838, "answers": [ { "text": "uygun kültür ve duyarlılık", "answer_start": 670 } ] }, { "question": "Devitalize dokunun ne yapılması önemlidir?", "id": 4839, "answers": [ { "text": "debridmanı", "answer_start": 1028 } ] }, { "question": "Antimikrobiyal direnci sınırlamaya yönelik stratejilerden biri nedir?", "id": 4840, "answers": [ { "text": "enfeksiyonun önlenmesi", "answer_start": 128 } ] } ] }, { "context": "Kalp yetmezliği (KY), yapısal ve/veya fonksiyonel bir kardiyak anormallik sonucu istirahat veya efor sırasında azalmış kalp debisi ve/veya artmış intrakardiyak basınçlar sonucunda, nefes darlığı, yorgunluk, halsizlik ve ayak bileği şişmesi gibi semptomlarla birlikte, eşlik eden pulmoner raller, periferik ödem ve artmış juguler venöz basınç gibi bulgular ile karakterize klinik bir sendromdur. Kalp fonksiyonlarını değerlendirmenin birçok yolu olmasına rağmen, KY için kesin sonuç veren tanısal bir test yoktur. KY tanısı dikkatli bir öykü ve fizik muayene ile klinik olarak konulabilir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde gün geçtikçe hızla insidansı artmaktadır ve hospitalizasyonların en sık sebeplerinden birisidir.", "qas": [ { "question": "Kalp yetmezliği (KY) hangi semptomlarla karakterize bir sendromdur?", "id": 4841, "answers": [ { "text": "nefes darlığı, yorgunluk, halsizlik ve ayak bileği şişmesi", "answer_start": 181 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliği (KY) hangi bulgularla birlikte görülür?", "id": 4842, "answers": [ { "text": "pulmoner raller, periferik ödem ve artmış juguler venöz basınç", "answer_start": 279 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliği (KY) ne sonucu ortaya çıkar?", "id": 4843, "answers": [ { "text": "yapısal ve/veya fonksiyonel bir kardiyak anormallik", "answer_start": 22 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliği (KY) sırasında hangi kalp fonksiyonları azalır veya artar?", "id": 4844, "answers": [ { "text": "kalp debisi ve/veya artmış intrakardiyak basınçlar", "answer_start": 119 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliği (KY) tanısı nasıl konulabilir?", "id": 4845, "answers": [ { "text": "dikkatli bir öykü ve fizik muayene", "answer_start": 523 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliği (KY) için kesin sonuç veren tanısal bir test var mıdır?", "id": 4846, "answers": [ { "text": "yoktur", "answer_start": 505 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliği (KY) tanısı ne ile konulabilir?", "id": 4847, "answers": [ { "text": "dikkatli bir öykü ve fizik muayene", "answer_start": 523 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliği (KY) hangi ülkelerde hızla artmaktadır?", "id": 4848, "answers": [ { "text": "Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde", "answer_start": 589 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliği (KY) insidansı hangi süreçte artmaktadır?", "id": 4849, "answers": [ { "text": "gün geçtikçe hızla", "answer_start": 627 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliği (KY) hangi tür sebeplerden biri olarak kabul edilir?", "id": 4850, "answers": [ { "text": "hospitalizasyonların en sık sebeplerinden biri", "answer_start": 671 } ] } ] }, { "context": "Beta blokerler (BB), semptomatik DEF-KY hastalarında mortalite ve morbiditeyi azaltan ajanlardan biridir. BB’lerin negatif inotropik etkisi zaman zaman kalp yetersizliğinin kötüleşmesine sebebiyet verebilmektedir. Ama ADEI ve diüretiklerle kalp yetmezliği semptomları stabil hale getirildikten sonra sistolik kalp yetmezliği tedavisinde kullanılabilirler. BB’lerin faydası doza bağımlı olduğundan dolayı hedef doza ulaşmak gereklidir, fakat düşük dozların dahi yararı gösterilmiş olduğundan hasta hedef dozları tolere etmiyorsa daha düşük dozlar kullanılabilir. BB’lerden olan bisoprolol, carvedilol, nebivolol ve metaprolol β1 selektif olup spesifik olarak kalp yetmezliğinde kullanılırlar. Bu β1 selektif ajanların NYHA sınıf II ile III KY ve olasılıkla sınıf IV KY olan hastalarda sağ kalımı iyileştirdikleri gösterilmiştir. BB’ler inotropik ve kronotropik antagonizm etkileri ile kalbin iş yükünü azaltırlar. Ek olarak katekolaminler ve diğer sempatomimetiklerin kardiyak biçimlendirme yaparak kalbin fonksiyonlarının kötüleştirme etkisini azaltırlar.", "qas": [ { "question": "Beta blokerler (BB) semptomatik hangi hastalarda mortalite ve morbiditeyi azaltır?", "id": 4851, "answers": [ { "text": "DEF-KY", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "BB’lerin hangi etkisi kalp yetersizliğinin kötüleşmesine sebep olabilir?", "id": 4852, "answers": [ { "text": "negatif inotropik", "answer_start": 115 } ] }, { "question": "BB’ler hangi ilaçlarla kalp yetmezliği semptomları stabil hale getirildikten sonra kullanılabilir?", "id": 4853, "answers": [ { "text": "ADEI ve diüretiklerle", "answer_start": 218 } ] }, { "question": "BB’lerin faydası neye bağlıdır?", "id": 4854, "answers": [ { "text": "doz", "answer_start": 373 } ] }, { "question": "BB’lerden olan bisoprolol, carvedilol, nebivolol ve metaprolol hangi tür selektiftir?", "id": 4855, "answers": [ { "text": "β1", "answer_start": 625 } ] }, { "question": "BB’ler hangi sınıflarda olan hastalarda sağ kalımı iyileştirdiği gösterilmiştir?", "id": 4856, "answers": [ { "text": "NYHA sınıf II ile III KY ve olasılıkla sınıf IV KY", "answer_start": 717 } ] }, { "question": "BB’ler kalbin iş yükünü nasıl azaltır?", "id": 4857, "answers": [ { "text": "inotropik ve kronotropik antagonizm etkileri ile", "answer_start": 835 } ] }, { "question": "Katekolaminler ve diğer sempatomimetiklerin hangi etkisini BB’ler azaltır?", "id": 4858, "answers": [ { "text": "kardiyak biçimlendirme yaparak kalbin fonksiyonlarının kötüleştirme etkisini", "answer_start": 967 } ] }, { "question": "Hedef dozları tolere edemeyen hastalar için ne yapılabilir?", "id": 4859, "answers": [ { "text": "daha düşük dozlar kullanılabilir", "answer_start": 528 } ] }, { "question": "BB’lerin doza bağımlı faydası nedeniyle neye ulaşmak gereklidir?", "id": 4860, "answers": [ { "text": "hedef doz", "answer_start": 404 } ] } ] }, { "context": "Diüretikler DEF-KY hastalarında konjesyonun sebep olduğu semptom ve bulguların azaltılması için semptomatik tedavi amaçlı önerilirken, diüretiklerin mortalite ve morbidite üzerine faydası olduğu henüz kontrollü çalışmalarla gösterilememiştir. Yüklenme bulguları olan hastalarda diüretiklerin kullanımı dispne ve egzersiz toleransında etkili ve hızlı bir düzelme sağlar. Kalp yetmezliğinde konjesyon semptom ve bulguları yokken diüretik tedavisinin yeri yoktur. Bu hastalarda diürezin fazla yapılması hastaya yetersiz diürez yapmak kadar zarar verebilir. Kıvrım diüretikleri (furosemid, bumetanid) KY hastalarında sık kullanılırlar. Tiyazid diüretikler (hidroklorotiyazid, klortalidon, klorotiyazid) ciddi olmayan kronik kalp yetersizliğinde yararlı olup, ciddi kalp yetersizliğinde sinerji etkisinden dolayı kıvrım diüretikleri ile kombine kullanılması önerilmektedir. Kalp yetmezliği bulunan hasta yukarıda bahsedilen diüretik ajanlara yanıtsızsa; ultrafiltrasyon veya aquaferezis yapılarak sıvı birikimi ve konjesyon azaltılması yoluna gidilebilir. Bu tür mekanik sıvı çıkarma metodları, özellikle diüretik direnci olan olgularda oldukça faydalıdır.", "qas": [ { "question": "Diüretikler DEF-KY hastalarında hangi amaçla önerilir?", "id": 4861, "answers": [ { "text": "konjesyonun sebep olduğu semptom ve bulguların azaltılması için semptomatik tedavi", "answer_start": 32 } ] }, { "question": "Diüretiklerin mortalite ve morbidite üzerine faydası ne ile gösterilememiştir?", "id": 4862, "answers": [ { "text": "kontrollü çalışmalarla", "answer_start": 201 } ] }, { "question": "Yüklenme bulguları olan hastalarda diüretiklerin kullanımı neyi sağlar?", "id": 4863, "answers": [ { "text": "etkili ve hızlı bir düzelme", "answer_start": 334 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliğinde hangi durumda diüretik tedavisinin yeri yoktur?", "id": 4864, "answers": [ { "text": "konjesyon", "answer_start": 32 } ] }, { "question": "Diürezin fazla yapılması hastaya ne kadar zarar verebilir?", "id": 4865, "answers": [ { "text": "yetersiz diürez", "answer_start": 508 } ] }, { "question": "KY hastalarında sık kullanılan diüretikler nelerdir?", "id": 4866, "answers": [ { "text": "Kıvrım diüretikleri", "answer_start": 554 } ] }, { "question": "Tiyazid diüretikler hangi durumda yararlıdır?", "id": 4867, "answers": [ { "text": "ciddi olmayan kronik kalp yetersizliği", "answer_start": 699 } ] }, { "question": "Ciddi kalp yetersizliğinde hangi diüretiklerin kombine kullanılması önerilir?", "id": 4868, "answers": [ { "text": "kıvrım diüretikleri ile kombine", "answer_start": 808 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliği bulunan hasta diüretik ajanlara yanıtsızsa hangi yöntemler uygulanabilir?", "id": 4869, "answers": [ { "text": "ultrafiltrasyon veya aquaferezis", "answer_start": 949 } ] }, { "question": "Mekanik sıvı çıkarma metodları hangi durumlarda faydalıdır?", "id": 4870, "answers": [ { "text": "diüretik direnci olan olgularda", "answer_start": 1100 } ] } ] }, { "context": "Diüretikler DEF-KY hastalarında konjesyonun sebep olduğu semptom ve bulguların azaltılması için semptomatik tedavi amaçlı önerilirken, diüretiklerin mortalite ve morbidite üzerine faydası olduğu henüz kontrollü çalışmalarla gösterilememiştir. Yüklenme bulguları olan hastalarda diüretiklerin kullanımı dispne ve egzersiz toleransında etkili ve hızlı bir düzelme sağlar. Kalp yetmezliğinde konjesyon semptom ve bulguları yokken diüretik tedavisinin yeri yoktur. Bu hastalarda diürezin fazla yapılması hastaya yetersiz diürez yapmak kadar zarar verebilir. Kıvrım diüretikleri (furosemid, bumetanid) KY hastalarında sık kullanılırlar. Tiyazid diüretikler (hidroklorotiyazid, klortalidon, klorotiyazid) ciddi olmayan kronik kalp yetersizliğinde yararlı olup, ciddi kalp yetersizliğinde sinerji etkisinden dolayı kıvrım diüretikleri ile kombine kullanılması önerilmektedir. Kalp yetmezliği bulunan hasta yukarıda bahsedilen diüretik ajanlara yanıtsızsa; ultrafiltrasyon veya aquaferezis yapılarak sıvı birikimi ve konjesyon azaltılması yoluna gidilebilir. Bu tür mekanik sıvı çıkarma metodları, özellikle diüretik direnci olan olgularda oldukça faydalıdır.", "qas": [ { "question": "Diüretikler DEF-KY hastalarında neyin sebep olduğu semptom ve bulguları azaltmak için önerilir?", "id": 4871, "answers": [ { "text": "konjesyon", "answer_start": 32 } ] }, { "question": "Diüretiklerin mortalite ve morbidite üzerine faydası ne ile gösterilememiştir?", "id": 4872, "answers": [ { "text": "kontrollü çalışmalarla", "answer_start": 201 } ] }, { "question": "Yüklenme bulguları olan hastalarda diüretiklerin kullanımı ne sağlar?", "id": 4873, "answers": [ { "text": "etkili ve hızlı bir düzelme", "answer_start": 334 } ] }, { "question": "Diürezin fazla yapılması ne kadar zarar verebilir?", "id": 4874, "answers": [ { "text": "yetersiz diürez", "answer_start": 508 } ] }, { "question": "KY hastalarında sık kullanılan kıvrım diüretiklerine iki örnek nedir?", "id": 4875, "answers": [ { "text": "furosemid, bumetanid", "answer_start": 575 } ] }, { "question": "Tiyazid diüretikler hangi durumda yararlıdır?", "id": 4876, "answers": [ { "text": "ciddi olmayan kronik kalp yetersizliği", "answer_start": 699 } ] }, { "question": "Ciddi kalp yetersizliğinde hangi diüretiklerle kombine kullanılması önerilir?", "id": 4877, "answers": [ { "text": "kıvrım diüretikleri", "answer_start": 808 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliği bulunan hasta diüretik ajanlara yanıtsızsa ne yapılabilir?", "id": 4878, "answers": [ { "text": "ultrafiltrasyon veya aquaferezis", "answer_start": 949 } ] }, { "question": "Mekanik sıvı çıkarma yöntemleri hangi durumda faydalıdır?", "id": 4879, "answers": [ { "text": "diüretik direnci olan olgularda", "answer_start": 1100 } ] }, { "question": "Kalp yetmezliğinde konjesyon semptom ve bulguları yokken diüretik tedavisinin yeri var mıdır?", "id": 4880, "answers": [ { "text": "yoktur", "answer_start": 453 } ] } ] }, { "context": "Talasemi; hemoglobin (Hb) A’α veya β-globin alt birimlerinin (α2; β2) sayısal (kantitatif) kusurlu sentezindeki bozukluk nedeniyle; etkin olmayan eritropoez ve artmış hemoliz sonucuyla semptomsuz veya tedavi edilmezse ciddi-ölümcül anemilere kadar farklı klinik çeşitlilik gösteren hipokrom mikrositer anemi grubudur. Globin zincirlerinin birinde veya ikisinde birden kısmi veya tam bozukluk ortaya çıkmaktadır. Talasemiler bozuk globin zincirine göre α ve β talasemi olarak sınıflandırılır. Hastalık klinik tablosu globin zincirinin kantitatif eksikliği nedeniyle; hiç semptom görülmemesinden, inutero kayıplara veya tedavi edilmezse erken çocukluk döneminde ciddi anemilere kadar çeşitlilik göstermektedir.", "qas": [ { "question": "Talasemi, hangi hemoglobin alt birimlerinin kusurlu sentezi nedeniyle ortaya çıkar?", "id": 4881, "answers": [ { "text": "hemoglobin (Hb) A’α veya β-globin alt birimlerinin", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Talasemi ne tür bir anemi grubudur?", "id": 4882, "answers": [ { "text": "hipokrom mikrositer", "answer_start": 282 } ] }, { "question": "Talasemi, hangi iki ana sınıfa ayrılır?", "id": 4883, "answers": [ { "text": "α ve β talasemi", "answer_start": 452 } ] }, { "question": "Talasemiye ne sebep olur?", "id": 4884, "answers": [ { "text": "hemoglobin (Hb) A’α veya β-globin alt birimlerinin (α2; β2) sayısal (kantitatif) kusurlu sentezindeki bozukluk", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Talasemide hangi bozukluklar ortaya çıkabilir?", "id": 4885, "answers": [ { "text": "Globin zincirlerinin birinde veya ikisinde birden kısmi veya tam bozukluk", "answer_start": 318 } ] }, { "question": "Talasemi hangi durumlarda ciddi-ölümcül anemilere yol açabilir?", "id": 4886, "answers": [ { "text": "tedavi edilmezse", "answer_start": 201 } ] }, { "question": "Talaseminin klinik tablosu neye bağlı olarak çeşitlilik gösterir?", "id": 4887, "answers": [ { "text": "globin zincirinin kantitatif eksikliği nedeniyle", "answer_start": 516 } ] }, { "question": "Talasemi, hangi tür anemilere kadar farklı klinik çeşitlilik gösterir?", "id": 4888, "answers": [ { "text": "ciddi-ölümcül anemilere", "answer_start": 218 } ] }, { "question": "Talasemi, hangi süreçlerde semptomsuz olabilir?", "id": 4889, "answers": [ { "text": "hiç semptom görülmemesinden", "answer_start": 566 } ] }, { "question": "Talasemi hangi durumlara kadar çeşitlilik gösterebilir?", "id": 4890, "answers": [ { "text": "ciddi anemilere", "answer_start": 660 } ] } ] }, { "context": "Beta talasemi intermedialı hastalarda genetik mutasyonun homozigot veya heterozigot olması nedeniyle klinik spektrum çok değişkendir. Hafif BTI’lı olgular yetişkin çağlara kadar asemptomatik izlenebilir veya insidental tanı alırlar. Çoğu BTI; hafif anemi (Hb 7-9 g/dL) ile seyreder ve transfüzyon gereksinimi olmaz. Daha ağır klinikle giden hastaların tanınması 2-6 yaş arası olup talasemi majör hastalarından daha geç tanı almış olurlar. Çoğu zaman hayatlarını transfüzyon gereksinimi olmadan devam ettirirler. Araya giren stresör durumlarda; enfeksiyonlar nedeniyle oluşan aplastik veya hemolitik krizler, hipersplenizmle aneminin derinleşmesi, folik asit eksikliği veya gebelik durumlarında transfüzyon ihtiyaçları meydana gelebilir. Beta talasemi intermedialı hastalarda inefektif eritropoeze bağlı masif splenomegali ve pansitopeni gelişebilir. Bu hastalarda splenektomi transfüzyon gereksinimini azaltır.", "qas": [ { "question": "Beta talasemi intermedialı hastalarda genetik mutasyonun neye bağlı olarak klinik spektrum çok değişkendir?", "id": 4891, "answers": [ { "text": "homozigot veya heterozigot", "answer_start": 57 } ] }, { "question": "Hafif Beta Talasemi Intermedia (BTI) olan olgular hangi döneme kadar asemptomatik izlenebilir?", "id": 4892, "answers": [ { "text": "yetişkin çağlara", "answer_start": 155 } ] }, { "question": "Çoğu Beta Talasemi Intermedia (BTI) hastası hangi anemi türü ile seyreder?", "id": 4893, "answers": [ { "text": "hafif anemi (Hb 7-9 g/dL)", "answer_start": 243 } ] }, { "question": "Daha ağır klinikle giden Beta Talasemi Intermedia (BTI) hastalarının tanınması hangi yaş aralığında olur?", "id": 4894, "answers": [ { "text": "2-6", "answer_start": 362 } ] }, { "question": "Beta Talasemi Intermedia (BTI) hastaları genellikle hayatlarını nasıl devam ettirirler?", "id": 4895, "answers": [ { "text": "transfüzyon gereksinimi olmadan", "answer_start": 462 } ] }, { "question": "Beta Talasemi Intermedia (BTI) hastalarında hangi durumlar transfüzyon ihtiyacına neden olabilir?", "id": 4896, "answers": [ { "text": "enfeksiyonlar nedeniyle oluşan aplastik veya hemolitik krizler, hipersplenizmle aneminin derinleşmesi, folik asit eksikliği veya gebelik", "answer_start": 544 } ] }, { "question": "Beta Talasemi Intermedia (BTI) hastalarında inefektif eritropoeze bağlı olarak hangi komplikasyonlar gelişebilir?", "id": 4897, "answers": [ { "text": "masif splenomegali ve pansitopeni", "answer_start": 803 } ] }, { "question": "Splenektomi Beta Talasemi Intermedia (BTI) hastalarında neyi azaltır?", "id": 4898, "answers": [ { "text": "transfüzyon gereksinimini", "answer_start": 876 } ] }, { "question": "Hafif BTI olgularının çoğu hangi yollarla tanı alır?", "id": 4899, "answers": [ { "text": "insidental", "answer_start": 208 } ] }, { "question": "Beta Talasemi Intermedia (BTI) hastalarında hemolitik krizler hangi duruma bağlı olarak meydana gelebilir?", "id": 4900, "answers": [ { "text": "enfeksiyonlar", "answer_start": 544 } ] } ] }, { "context": "Dalak; yapısal bozukluğu olan hücreleri ortadan kaldıran ve ortaya çıkan demiri depolayan retiküloendotelyal sistemin bir parçasıdır. Talasemi hastalarında şiddetli hemoliz dalağın kademeli olarak aşırı çalışmasıyla sonuçlanır, sonuçta splenomegali olması aneminin şiddetini artırır ve transfüzyon gereksinimi daha da artar. Erken yaşlarda başlanılan düzenli transfüzyon tedavisi ile splenomegali önlenebilir ancak genellikle 5 ile 10 yaş arasında hipersplenizm gelişebilir. Splenektominin terapötik amacı; özellikle büyüme geriliği olan hastalarda hemoglobin düzeyini iyileştirerek transfüzyon gereksinimini, aşırı demir yükünü azaltmak ve ekstramedüller hematopoez gelişimine karşı koruma sağlamaktır.", "qas": [ { "question": "Dalak neyin bir parçasıdır?", "id": 4901, "answers": [ { "text": "retiküloendotelyal sistemin", "answer_start": 90 } ] }, { "question": "Talasemi hastalarında şiddetli hemoliz neye yol açar?", "id": 4902, "answers": [ { "text": "dalağın kademeli olarak aşırı çalışmasıyla", "answer_start": 173 } ] }, { "question": "Splenomegali aneminin şiddetini nasıl etkiler?", "id": 4903, "answers": [ { "text": "artırır", "answer_start": 275 } ] }, { "question": "Erken yaşlarda başlanan düzenli transfüzyon tedavisi ile ne önlenebilir?", "id": 4904, "answers": [ { "text": "splenomegali", "answer_start": 236 } ] }, { "question": "Hipersplenizm genellikle hangi yaş aralığında gelişebilir?", "id": 4905, "answers": [ { "text": "5 ile 10", "answer_start": 426 } ] }, { "question": "Splenektominin terapötik amacı nedir?", "id": 4906, "answers": [ { "text": "hemoglobin düzeyini iyileştirerek transfüzyon gereksinimini, aşırı demir yükünü azaltmak ve ekstramedüller hematopoez gelişimine karşı koruma sağlamak", "answer_start": 549 } ] }, { "question": "Splenomegali neyi artırır?", "id": 4907, "answers": [ { "text": "transfüzyon gereksinimi", "answer_start": 286 } ] }, { "question": "Splenektomi hangi durumu iyileştirmek için yapılır?", "id": 4908, "answers": [ { "text": "hemoglobin düzeyini", "answer_start": 549 } ] }, { "question": "Düzenli transfüzyon tedavisi hangi yaşlarda splenomegaliyi önleyebilir?", "id": 4909, "answers": [ { "text": "Erken yaşlarda", "answer_start": 325 } ] }, { "question": "Splenektominin amacı hangi yükü azaltmaktır?", "id": 4910, "answers": [ { "text": "demiri", "answer_start": 73 } ] } ] }, { "context": "Sağlık çalışanları, ‘’hastalara ve/veya doku parçaları, kontamine tıbbi malzeme ve donanım, kontamine çevre yüzeyleri ya da hava dahil olmak üzere bulaşıcı malzemelere maruz kalma potansiyeline sahip, sağlık bakım alanlarında çalışan tüm ücretli ve ücretsiz kişiler’’ olarak tanımlanmaktadır. Uluslararası Standart Meslek Sınıflaması’na (ISCO 08) göre sağlık alanında çalışanları; “tıp doktorları, hemşirelik ve ebelik profesyonelleri, geleneksel ve tamamlayıcı tıp profesyonelleri, paramedikal uygulayıcılar, veterinerler ve diğer sağlık profesyonelleri” şeklinde 6 başlık altında toplamıştır. Sağlık Bakanlığı’nın 2014 yılında yayınladığı 29007 Sayılı Sağlık Meslek Mensupları ile Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Mensuplarının İş ve Görev Tanımlarına Dair Yönetmelik’te sağlık meslek mensupları ile sağlık hizmetlerinde çalışan diğer meslek mensuplarının iş ve görev tanımlarına yer verilmiştir. Yönetmeliğin Ek 1’inde sağlık meslek mensupları başlığı altında 37 farklı mesleğe, Ek-2’de sağlık kurumundaki diğer meslek mensupları adı altında 9 farklı mesleğe yer verilmiştir. Ülkemizde 2016 yılında Sağlık Bakanlığı, üniversite ve özel sektör olmak üzere üç alanda toplam 871.334 sağlık çalışanı görev yapmaktadır.", "qas": [ { "question": "Sağlık çalışanları ne tür malzemelere maruz kalma potansiyeline sahip kişilerdir?", "id": 4911, "answers": [ { "text": "bulaşıcı", "answer_start": 147 } ] }, { "question": "Uluslararası Standart Meslek Sınıflaması'na (ISCO 08) göre sağlık alanında çalışanlar kaç başlık altında toplanmıştır?", "id": 4912, "answers": [ { "text": "6", "answer_start": 565 } ] }, { "question": "Sağlık Bakanlığı'nın 2014 yılında yayınladığı yönetmelikte hangi meslek mensuplarının iş ve görev tanımlarına yer verilmiştir?", "id": 4913, "answers": [ { "text": "sağlık meslek mensupları ile sağlık hizmetlerinde çalışan diğer meslek mensuplarının", "answer_start": 782 } ] }, { "question": "Yönetmeliğin Ek 1'inde sağlık meslek mensupları başlığı altında kaç farklı meslek yer almaktadır?", "id": 4914, "answers": [ { "text": "37", "answer_start": 972 } ] }, { "question": "Yönetmeliğin Ek 2'sinde sağlık kurumundaki diğer meslek mensupları başlığı altında kaç farklı meslek yer almaktadır?", "id": 4915, "answers": [ { "text": "9", "answer_start": 642 } ] }, { "question": "2016 yılında Türkiye'de toplam kaç sağlık çalışanı görev yapmaktadır?", "id": 4916, "answers": [ { "text": "871.334", "answer_start": 1184 } ] }, { "question": "Sağlık çalışanları hangi alanlarda görev yapmaktadır?", "id": 4917, "answers": [ { "text": "Sağlık Bakanlığı, üniversite ve özel sektör", "answer_start": 1111 } ] }, { "question": "Sağlık çalışanları ne tür kişiler olarak tanımlanmaktadır?", "id": 4918, "answers": [ { "text": "hastalara ve/veya doku parçaları, kontamine tıbbi malzeme ve donanım, kontamine çevre yüzeyleri ya da hava dahil olmak üzere bulaşıcı malzemelere maruz kalma potansiyeline sahip, sağlık bakım alanlarında çalışan tüm ücretli ve ücretsiz kişiler", "answer_start": 22 } ] }, { "question": "Uluslararası Standart Meslek Sınıflaması'na (ISCO 08) göre sağlık alanında çalışanlar arasında hangi profesyoneller yer alır?", "id": 4919, "answers": [ { "text": "tıp doktorları, hemşirelik ve ebelik profesyonelleri, geleneksel ve tamamlayıcı tıp profesyonelleri, paramedikal uygulayıcılar, veterinerler ve diğer sağlık profesyonelleri", "answer_start": 382 } ] }, { "question": "Sağlık Bakanlığı'nın 2014 yılında yayınladığı yönetmeliğin adı nedir?", "id": 4920, "answers": [ { "text": "Sağlık Meslek Mensupları ile Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Mensuplarının İş ve Görev Tanımlarına Dair Yönetmelik", "answer_start": 654 } ] } ] }, { "context": "Hiperkalemi, akut dijital zehirlenmelerinde sık görülür ve toksisite derecesini ve ölüm riskini yansıtır. Bununla birlikte, hiperkaleminin kendisi ölüme neden olmaz ve insülin ve dekstroz, sodyum bikarbonat veya iyon değişim reçineleri gibi potasyum düşürücü ajanlar ile tedavi mortaliteyi düşürmez. Fab fragmanları ile tedavi başlandıktan sonra, rejenere sodyum potasyum-ATPaz potasyumları hücre içine geri döndürdükçe hiperkalemi hızla düzeltilir. Bu nedenle, potasyum düşürücü ajanlar ile agresif tedavi, antidotal tedavinin ardından önemli hipokalemiye neden olabilir. Dijital zehirlenmesi olan bir hasta hipokalemik ise, hipokalemi digital toksisitesini arttırdığından potasyum uygulanmalıdır. Potasyum replasmanı ihtiyacı, özellikle Fab fragmanları ile tedavi edilecek hastalar için önemlidir çünkü bu tedavi serum potasyumunda daha da azalmaya yol açar. Birçok hipokalemik hasta aynı zamanda hipomagnezemiktir ve magnezyum da verilmelidir.", "qas": [ { "question": "Hiperkalemi, akut dijital zehirlenmelerinde neyi yansıtır?", "id": 4921, "answers": [ { "text": "toksisite derecesini ve ölüm riskini", "answer_start": 59 } ] }, { "question": "Hiperkaleminin kendisi ölüme neden olur mu?", "id": 4922, "answers": [ { "text": "hiperkaleminin kendisi ölüme neden olmaz", "answer_start": 124 } ] }, { "question": "Potasyum düşürücü ajanlar ile tedavi mortaliteyi nasıl etkiler?", "id": 4923, "answers": [ { "text": "düşürmez", "answer_start": 290 } ] }, { "question": "Fab fragmanları ile tedavi başlandıktan sonra hiperkalemi nasıl düzeltilir?", "id": 4924, "answers": [ { "text": "rejenere sodyum potasyum-ATPaz potasyumları hücre içine geri döndürdükçe", "answer_start": 347 } ] }, { "question": "Potasyum düşürücü ajanlar ile agresif tedavi neye neden olabilir?", "id": 4925, "answers": [ { "text": "önemli hipokalemiye", "answer_start": 537 } ] }, { "question": "Dijital zehirlenmesi olan bir hasta hipokalemik ise ne yapılmalıdır?", "id": 4926, "answers": [ { "text": "potasyum uygulanmalıdır", "answer_start": 674 } ] }, { "question": "Fab fragmanları ile tedavi edilen hastalarda hangi ihtiyaç önemlidir?", "id": 4927, "answers": [ { "text": "Potasyum replasmanı", "answer_start": 699 } ] }, { "question": "Fab fragmanları ile tedavi, serum potasyumunda neye yol açar?", "id": 4928, "answers": [ { "text": "daha da azalmaya", "answer_start": 834 } ] }, { "question": "Birçok hipokalemik hasta aynı zamanda hangi durumdadır?", "id": 4929, "answers": [ { "text": "hipomagnezemik", "answer_start": 899 } ] }, { "question": "Hipomagnezemik hastalara ne verilmelidir?", "id": 4930, "answers": [ { "text": "magnezyum", "answer_start": 920 } ] } ] }, { "context": "Aort koarktasyonu bir konjenital kalp hastalığı olup, konjenital kalp hastalıkları doğumda var olan veya daha sonra tanımlanabilen kardiyovasküler sistemdeki yapısal veya fonksiyonel anomalileri ifade eder. Çocukluk çağındaki morbidite ve mortalitenin önemli nedenlerindendir. İnsidansı % 0,8 olarak bildirilmektedir. Aort koarktasyonu (AK) konjenital kalp hastalıklarının % 5-8’ini oluşturur. Prevalansı 3 – 4/10.000 canlı doğumdur. Erkeklerde daha sık görülmektedir. Aort koarktasyonu, aortadaki segmental daralmayı tanımlamaktadır. Daralma aortun her seviyesinde olabilmekle birlikte, genellikle sol subklavyen arterin arkus aortadan çıkış yerinin distalinde, duktus arteriyozus komşuluğunda görülmektedir. Darlığa sıklıkla biküspit aort kapağı (BAV), istmus ve transvers ark hipoplazisi, bazı hastalarda kardiyovasküler sistemin diğer anomalileri eşlik etmektedir. Darlık diskret (halka şeklinde) veya tübüler şekilde olabilmektedir. Darlığın derecesine ve eşlik eden kalp anomalilerine bağlı olarak farklı semptomlar görülebilmektedir. Koarktasyon çapı, aorta çapının % 45 - % 55’ine ulaştığında semptomlar gelişmeye başlar.", "qas": [ { "question": "Aort koarktasyonu nedir?", "id": 4931, "answers": [ { "text": "bir konjenital kalp hastalığı", "answer_start": 18 } ] }, { "question": "Konjenital kalp hastalıkları ne tür anomalileri ifade eder?", "id": 4932, "answers": [ { "text": "yapısal veya fonksiyonel", "answer_start": 158 } ] }, { "question": "Aort koarktasyonunun insidansı nedir?", "id": 4933, "answers": [ { "text": "% 0,8", "answer_start": 287 } ] }, { "question": "Aort koarktasyonu konjenital kalp hastalıklarının yüzde kaçını oluşturur?", "id": 4934, "answers": [ { "text": "% 5-8", "answer_start": 373 } ] }, { "question": "Aort koarktasyonunun prevalansı nedir?", "id": 4935, "answers": [ { "text": "3 – 4/10.000 canlı doğum", "answer_start": 405 } ] }, { "question": "Aort koarktasyonu hangi cinsiyette daha sık görülmektedir?", "id": 4936, "answers": [ { "text": "Erkeklerde", "answer_start": 434 } ] }, { "question": "Aort koarktasyonu genellikle aortun hangi bölümünde görülmektedir?", "id": 4937, "answers": [ { "text": "sol subklavyen arterin arkus aortadan çıkış yerinin distalinde, duktus arteriyozus komşuluğunda", "answer_start": 599 } ] }, { "question": "Aort koarktasyonuna hangi kapak anomalisi sıklıkla eşlik eder?", "id": 4938, "answers": [ { "text": "biküspit aort kapağı", "answer_start": 727 } ] }, { "question": "Aort koarktasyonunda darlık hangi şekillerde olabilir?", "id": 4939, "answers": [ { "text": "diskret (halka şeklinde) veya tübüler", "answer_start": 876 } ] }, { "question": "Aort koarktasyonu çapı ne zaman semptomlar geliştirmeye başlar?", "id": 4940, "answers": [ { "text": "% 45 - % 55’ine ulaştığında", "answer_start": 1073 } ] } ] }, { "context": "Koarktasyon, aort lümenini daraltarak kan akışını engelleyen, aort duvar bütünlüğünün korunduğu, mediya tabakasındaki kalınlaşmadan kaynaklanır. En sık yerleşim yeri arkus aortadan çıkan sol subklavyen arterin hemen distalinde ve duktus arteriyozusun aortaya giriş yerinin tam karşısındadır. Patent duktus arteriyozus (PDA) dışında, diğer konjenital kalp hastalıklarının eşlik etmediği koarktasyona izole koarktasyon adı verilir. Aort koarktasyonu 1760 yılında Morgagni tarafından inen aortun bir bölümünde daralma olarak tarif edilmiştir. Koarktasyonda ilk başarılı cerrahi 1945 yılında Crafoord ve Nylin tarafından rezeksiyon ve uç uca anastomoz tekniği ile gerçekleştirilmiştir. Takip eden 60 yıl içinde aort koarktasyonunun cerrahi tedavisinde değişik teknikler tanımlanmış ve uygulanmıştır. Waldhausen ve Nahrwold subklavyen flep arteriyoplasti yöntemini, Vosschulte yama greft aortoplasti yöntemini tarif etmiştir.", "qas": [ { "question": "Koarktasyon, aort duvarında hangi tabakanın kalınlaşmasından kaynaklanır?", "id": 4941, "answers": [ { "text": "mediya tabakasında", "answer_start": 97 } ] }, { "question": "Koarktasyon en sık hangi bölgede yerleşir?", "id": 4942, "answers": [ { "text": "arkus aortadan çıkan sol subklavyen arterin hemen distalinde", "answer_start": 166 } ] }, { "question": "Diğer konjenital kalp hastalıklarının eşlik etmediği koarktasyona ne ad verilir?", "id": 4943, "answers": [ { "text": "izole koarktasyon", "answer_start": 399 } ] }, { "question": "Aort koarktasyonu ilk olarak kim tarafından tarif edilmiştir?", "id": 4944, "answers": [ { "text": "Morgagni", "answer_start": 461 } ] }, { "question": "Koarktasyonda ilk başarılı cerrahi kim tarafından gerçekleştirilmiştir?", "id": 4945, "answers": [ { "text": "Crafoord ve Nylin", "answer_start": 588 } ] }, { "question": "Crafoord ve Nylin koarktasyonda hangi cerrahi tekniği kullanmıştır?", "id": 4946, "answers": [ { "text": "rezeksiyon ve uç uca anastomoz tekniği", "answer_start": 617 } ] }, { "question": "Waldhausen ve Nahrwold hangi yöntemi tarif etmiştir?", "id": 4947, "answers": [ { "text": "subklavyen flep arteriyoplasti", "answer_start": 819 } ] }, { "question": "Vosschulte hangi yöntemi tarif etmiştir?", "id": 4948, "answers": [ { "text": "yama greft aortoplasti", "answer_start": 872 } ] }, { "question": "Koarktasyon, aort lümenini nasıl etkiler?", "id": 4949, "answers": [ { "text": "kan akışını", "answer_start": 38 } ] }, { "question": "Patent duktus arteriyozus (PDA) dışında koarktasyon hangi diğer kalp hastalıklarıyla birlikte olabilir?", "id": 4950, "answers": [ { "text": "konjenital kalp hastalıklarının", "answer_start": 339 } ] } ] }, { "context": "Aortik ark ve dallarının embriyolojisi, normal fetusta inen aortayı oluşturan embriyonik kalp tüpünün trunkoaortik kesesi ile çift dorsal aorta arasındaki altı çift damarsal yapının gestasyonun altıncı ile sekizinci haftaları arasındaki belirme kaybolma yada kalıcı olmaları ile tanımlanabilir. Trunkus arteriyozusun en distalindeki aortik keseden çıkan her bir aortik ark, embriyonik ön barsaktan gelişen brankial ceple birleşir. Duktus arteriyozusu sol altıncı arkın distal parçası oluştururken, sağdaki parçası geriler. Arkus aorta ve istmik bölge sol dördüncü aortik arktan gelişirken, sağ dördüncü ark geriler. Aort koarktasyonunun dördüncü ve altıncı aort arkının gelişimsel anomalisi sonucu oluştuğu düşünülmekle birlikte, koarktasyonun embriyolojik patogenezi halen tam olarak anlaşılamamıştır. Koarktasyonun oluşumu hakkında duktal doku yayılım hipotezi ve hemodinamik hipotez şeklinde hipotezler öne sürülmüştür.", "qas": [ { "question": "Aortik ark ve dallarının embriyolojisi ne zaman tanımlanabilir?", "id": 4951, "answers": [ { "text": "gestasyonun altıncı ile sekizinci haftaları arasındaki", "answer_start": 182 } ] }, { "question": "Trunkus arteriyozusun en distalindeki aortik keseden çıkan her bir aortik ark, hangi yapı ile birleşir?", "id": 4952, "answers": [ { "text": "brankial cep", "answer_start": 406 } ] }, { "question": "Duktus arteriyozusu hangi arkın distal parçası tarafından oluşturulur?", "id": 4953, "answers": [ { "text": "sol altıncı", "answer_start": 451 } ] }, { "question": "Arkus aorta ve istmik bölge hangi arkdan gelişir?", "id": 4954, "answers": [ { "text": "sol dördüncü aortik", "answer_start": 551 } ] }, { "question": "Aort koarktasyonunun hangi aort arklarının gelişimsel anomalisi sonucu oluştuğu düşünülmektedir?", "id": 4955, "answers": [ { "text": "dördüncü ve altıncı", "answer_start": 637 } ] }, { "question": "Koarktasyonun embriyolojik patogenezi tam olarak anlaşılmış mıdır?", "id": 4956, "answers": [ { "text": "koarktasyonun embriyolojik patogenezi halen tam olarak anlaşılamamıştır", "answer_start": 730 } ] }, { "question": "Koarktasyonun oluşumu hakkında öne sürülen hipotezler nelerdir?", "id": 4957, "answers": [ { "text": "duktal doku yayılım hipotezi ve hemodinamik", "answer_start": 834 } ] }, { "question": "Aortik ark ve dallarını oluşturan embriyonik kalp tüpünün hangi kesesi inen aortayı oluşturur?", "id": 4958, "answers": [ { "text": "trunkoaortik kesesi", "answer_start": 102 } ] }, { "question": "Hangi arkın sağdaki parçası geriler?", "id": 4959, "answers": [ { "text": "altıncı arkın", "answer_start": 455 } ] }, { "question": "Aort koarktasyonu hangi gelişimsel anomaliler sonucu oluşur?", "id": 4960, "answers": [ { "text": "dördüncü ve altıncı aort arkının", "answer_start": 637 } ] } ] }, { "context": "En sık aortik arkın ilk dalı olan innominate arter anomalileri görülür. Brakiosefalik arterin iki büyük dalından biri olan sağ subklavyen arter % 4 oranında transvers aortadan çıkar, özefagusun arkasında vasküler ring yaparak trakea ve özefagusta darlığa neden olur. Sol subklavyen arterin, koarktasyonun distalinden çıkması halinde iki kol arasında nabız ve kan basıncı farklılıkları oluşur. Willis poligonu çevresinde intrakraniyal anevrizmalar görülür ve hastaların % 10’unda ciddi nörolojik bulgular oluşturabilir. Koarktasyonlu hastalarda ani ölüm, prematür ateroskleroz, aort anevrizması ve diseksiyonu görülebilir. Rezidüel darlık olmaksızın, tedavi edilmiş hastalarda da hipertansiyon saptanması nadir değildir. Koarktasyon ile hemanjiyom birlikteliği de bildirilmiştir. Koarktasyonun proksimalinde oluşan yüksek kan basıncı nedeniyle oluştuğu düşünülen hemanjiyomların, kan akımını azaltarak istmus hipoplazisine sebep olabileceği varsayılmaktadır.", "qas": [ { "question": "En sık hangi arterin anomalileri görülür?", "id": 4961, "answers": [ { "text": "innominate", "answer_start": 34 } ] }, { "question": "Sağ subklavyen arter transvers aortadan ne kadar bir oranla çıkar?", "id": 4962, "answers": [ { "text": "% 4", "answer_start": 144 } ] }, { "question": "Sağ subklavyen arter neye neden olur?", "id": 4963, "answers": [ { "text": "darlığa", "answer_start": 247 } ] }, { "question": "Sol subklavyen arterin koarktasyonun distalinden çıkması neye yol açar?", "id": 4964, "answers": [ { "text": "nabız ve kan basıncı farklılıkları", "answer_start": 350 } ] }, { "question": "Willis poligonu çevresinde ne tür patolojiler görülebilir?", "id": 4965, "answers": [ { "text": "intrakraniyal anevrizmalar", "answer_start": 420 } ] }, { "question": "Koarktasyonlu hastalarda ani ölüm, prematür ateroskleroz, aort anevrizması ve ne görülebilir?", "id": 4966, "answers": [ { "text": "diseksiyonu", "answer_start": 597 } ] }, { "question": "Tedavi edilmiş hastalarda hipertansiyon saptanması nadir midir?", "id": 4967, "answers": [ { "text": "nadir değildir", "answer_start": 704 } ] }, { "question": "Koarktasyon ile hangi patolojinin birlikteliği bildirilmiştir?", "id": 4968, "answers": [ { "text": "hemanjiyom", "answer_start": 736 } ] }, { "question": "Koarktasyonun proksimalinde ne tür bir kan basıncı oluşur?", "id": 4969, "answers": [ { "text": "yüksek", "answer_start": 814 } ] }, { "question": "Hemanjiyomların neye neden olabileceği varsayılmaktadır?", "id": 4970, "answers": [ { "text": "istmus hipoplazisine", "answer_start": 901 } ] } ] }, { "context": "Kalp iki ventrikül ve iki atriumdan oluşan, akciğerlerde oksijenize olan kanı, sol ventrikülden vücuda pompalayan bir organdır. Kanın bu vücuda pompalanma işinde, vazgeçilemez rolü olan damar ise aortadır. Aorta, sol ventrikül üzerindeki, aortik orifisten çıkmaktadır. Buradan çıktıktan sonra, aortik arka kadar olan ve pulmoner trunkus ile birlikte seyreden kısmına asendan aorta denilmektedir. Aorta, 2. sternokostal eklem hizasına kadar asendan aorta olarak isimlendirilmektedir ve bu seviyeden sonra aortik arkus gelmektedir. Aortik arkus öncelikle süperiora, daha sonra sola ve posteriora, en son da inferiora doğru giden bir seyir göstermektedir. T4 vertebra seviyesinde aortik arkus sonlanmaktadır ve desendan aorta ya da daha yaygın kullanılan ismiyle, torasik aorta olarak devam etmektedir.", "qas": [ { "question": "Kalp kaç ventrikül ve kaç atriumdan oluşur?", "id": 4971, "answers": [ { "text": "iki", "answer_start": 5 } ] }, { "question": "Kanın vücuda pompalanmasında vazgeçilemez rolü olan damar hangisidir?", "id": 4972, "answers": [ { "text": "aort", "answer_start": 196 } ] }, { "question": "Aorta nereden çıkmaktadır?", "id": 4973, "answers": [ { "text": "aortik orifisten", "answer_start": 239 } ] }, { "question": "Asendan aorta nereye kadar olan kısmı tanımlar?", "id": 4974, "answers": [ { "text": "aortik arka", "answer_start": 294 } ] }, { "question": "Aorta hangi seviyeye kadar asendan aorta olarak isimlendirilir?", "id": 4975, "answers": [ { "text": "2. sternokostal eklem hizasına", "answer_start": 403 } ] }, { "question": "Aortik arkus hangi yönlerde seyir gösterir?", "id": 4976, "answers": [ { "text": "süperiora, daha sonra sola ve posteriora", "answer_start": 553 } ] }, { "question": "Aortik arkus hangi vertebra seviyesinde sonlanır?", "id": 4977, "answers": [ { "text": "T4", "answer_start": 653 } ] }, { "question": "Torasik aorta diğer adıyla ne olarak bilinir?", "id": 4978, "answers": [ { "text": "desendan aorta", "answer_start": 708 } ] }, { "question": "Aorta, aortik arkus seviyesinden sonra nasıl devam eder?", "id": 4979, "answers": [ { "text": "torasik aorta", "answer_start": 761 } ] }, { "question": "Aortik arkus hangi üç yönde seyir gösterir?", "id": 4980, "answers": [ { "text": "süperiora, daha sonra sola ve posteriora", "answer_start": 553 } ] } ] }, { "context": "Asendan aorta, sol ventrikülden çıktığı yerden hemen sonra, ilk dallarını vermektedir. Bu dallar koroner arterlerdir. Koroner arterler, kalbin kendi arteriyel kanını sağlamaktadır. Bundan sonra, aorta, arkusu üzerinde, ilk olarak brakiosefalik arter adı verilen dalını vermektedir. Bu arter, sağ subklaviyen arter ve sağ ana karotid arter olmak üzere iki dal vermektedir. Bu dallardan sağ subklaviyen arter sağ üst ekstremitenin arteriyel kanlanmasını sağlarken, sağ ana karotid arter baş ve boyun bölgesinin arteriyel kanlanmasını sağlamaktadır. Aorta brakiosefalik arter dalını verdikten sonra, sırasıyla sol ana karotid arter ve sol subklaviyen arter dallarını vermektedir. Sol subklaviyen arter, sol üst ekstremitenin arteriyel kanlanmasını sağlarken, sol ana karotid arter, sağ ana karotid arter ile birlikte baş ve boyun bölgesinin arteriyel kanlanmasını sağlamaktadır.", "qas": [ { "question": "Asendan aorta ilk dallarını verdikten sonra hangi arterler oluşur?", "id": 4981, "answers": [ { "text": "koroner arterlerdir", "answer_start": 97 } ] }, { "question": "Koroner arterler neyi sağlar?", "id": 4982, "answers": [ { "text": "kalbin kendi arteriyel kanını", "answer_start": 136 } ] }, { "question": "Aorta, arkusu üzerinde ilk olarak hangi dalı verir?", "id": 4983, "answers": [ { "text": "brakiosefalik arter", "answer_start": 230 } ] }, { "question": "Brakiosefalik arter hangi iki dala ayrılır?", "id": 4984, "answers": [ { "text": "sağ subklaviyen arter ve sağ ana karotid arter", "answer_start": 292 } ] }, { "question": "Sağ subklaviyen arter hangi bölgenin arteriyel kanlanmasını sağlar?", "id": 4985, "answers": [ { "text": "sağ üst ekstremitenin", "answer_start": 407 } ] }, { "question": "Sağ ana karotid arter hangi bölgelerin arteriyel kanlanmasını sağlar?", "id": 4986, "answers": [ { "text": "baş ve boyun", "answer_start": 485 } ] }, { "question": "Aorta, brakiosefalik arter dalından sonra hangi iki dalı verir?", "id": 4987, "answers": [ { "text": "sol ana karotid arter ve sol subklaviyen arter", "answer_start": 607 } ] }, { "question": "Sol subklaviyen arter hangi bölgenin arteriyel kanlanmasını sağlar?", "id": 4988, "answers": [ { "text": "sol üst ekstremitenin", "answer_start": 700 } ] }, { "question": "Sol ana karotid arter hangi bölgelerin arteriyel kanlanmasını sağlar?", "id": 4989, "answers": [ { "text": "baş ve boyun", "answer_start": 485 } ] }, { "question": "Baş ve boyun bölgesinin arteriyel kanlanmasını hangi arterler sağlar?", "id": 4990, "answers": [ { "text": "sol ana karotid arter, sağ ana karotid arter ile birlikte", "answer_start": 756 } ] } ] }, { "context": "Çölyak arter, abdominal aortanın ikinci dalıdır. Aortanın anterior yüzünden doğmaktadır. Doğduktan ve yaklaşık olarak 1 cm ilerledikten sonra üç ana dala ayrılmaktadır. Bu dallar, sol gastrik arter, splenik arter ve ana hepatik arterdir. Sol gastrik arter bu üç ana dal arasında en küçüğüdür. Splenik arter, sol gastrik arterin inferiorunda olacak şekilde, çölyak trunkustan doğmaktadır. Splenik arter, sol gastroepiploik arter, kısa gastrik arterler ve pankreatik dallarla birlikte, dalağın segmentlerinin beslenmesini sağlayan dallar vermektedir. Çölyak trunkusun sağa doğru seyreden tek dalı olan ana hepatik arter, duodenumun süperiorunda proper hepatik arter ve gastroduodenal arter olmak üzere iki dala ayrılmaktadır.", "qas": [ { "question": "Çölyak arter, abdominal aortanın hangi dalıdır?", "id": 4991, "answers": [ { "text": "ikinci", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "Çölyak arter, aortanın hangi yüzünden doğmaktadır?", "id": 4992, "answers": [ { "text": "anterior", "answer_start": 58 } ] }, { "question": "Çölyak arter hangi üç ana dala ayrılmaktadır?", "id": 4993, "answers": [ { "text": "sol gastrik arter, splenik arter ve ana hepatik arter", "answer_start": 180 } ] }, { "question": "Sol gastrik arter, bu üç ana dal arasında nasıl bir büyüklüğe sahiptir?", "id": 4994, "answers": [ { "text": "en küçüğü", "answer_start": 279 } ] }, { "question": "Splenik arter, sol gastrik arterin hangi konumunda yer alır?", "id": 4995, "answers": [ { "text": "inferiorunda", "answer_start": 328 } ] }, { "question": "Splenik arter hangi dallarla birlikte dalağın segmentlerini beslemektedir?", "id": 4996, "answers": [ { "text": "sol gastroepiploik arter, kısa gastrik arterler ve pankreatik", "answer_start": 403 } ] }, { "question": "Çölyak trunkusun sağa doğru seyreden tek dalı nedir?", "id": 4997, "answers": [ { "text": "ana hepatik arter", "answer_start": 216 } ] }, { "question": "Ana hepatik arter, duodenumun süperiorunda hangi iki dala ayrılır?", "id": 4998, "answers": [ { "text": "proper hepatik arter ve gastroduodenal arter", "answer_start": 643 } ] }, { "question": "Proper hepatik arter ve gastroduodenal arter hangi arterin dallarıdır?", "id": 4999, "answers": [ { "text": "ana hepatik arter", "answer_start": 216 } ] }, { "question": "Splenik arter dalağın hangi yapılarını besler?", "id": 5000, "answers": [ { "text": "segmentlerini", "answer_start": 492 } ] } ] }, { "context": "İnferior mezenterik arterin üç tane ana dalı bulunmaktadır. Bunlar, sol kolik arter, sigmoid arterler ve süperior rektal arterdir. İnferior mezenterik arterin ilk dalı sol kolik arterdir. Sol kolik arter, distal 1/3 transvers kolon ile inen kolonu beslemektedir. Sol kolik arter, inferior mezenterik arterden doğduktan sonra, psoas major kasının, sol üreterin, sol internal spermatik damarların anteriorunda seyretmektedir. Daha sonra da çıkan ve inen dallara ayrılmaktadır. Çıkan dal, sol böbreği önden çaprazlayarak, transvers kolonun mezenterine girmekte, sonra da süperiora doğru yol almaktadır. Çıkan dal transvers kolonun 1/3 distalini ve inen kolonun süperior kısımlarını beslemektedir. İnen dal ise, inferiora doğru gitmekte ve inen kolonun inferior kısımlarını beslemektedir. İnen dal süperior sigmoid arter ile anastomoz yapmaktadır.", "qas": [ { "question": "İnferior mezenterik arterin kaç tane ana dalı vardır?", "id": 5001, "answers": [ { "text": "üç", "answer_start": 28 } ] }, { "question": "İnferior mezenterik arterin ilk dalı nedir?", "id": 5002, "answers": [ { "text": "sol kolik arter", "answer_start": 68 } ] }, { "question": "Sol kolik arter hangi yapıları beslemektedir?", "id": 5003, "answers": [ { "text": "distal 1/3 transvers kolon ile inen kolonu", "answer_start": 205 } ] }, { "question": "Sol kolik arter, inferior mezenterik arterden doğduktan sonra hangi yapıların anteriorunda seyreder?", "id": 5004, "answers": [ { "text": "psoas major kasının, sol üreterin, sol internal spermatik damarların", "answer_start": 326 } ] }, { "question": "Çıkan dal, sol böbreği nasıl çaprazlayarak ilerler?", "id": 5005, "answers": [ { "text": "önden", "answer_start": 498 } ] }, { "question": "Çıkan dal, transvers kolonun hangi kısmını besler?", "id": 5006, "answers": [ { "text": "1/3 distalini", "answer_start": 628 } ] }, { "question": "Çıkan dal, inen kolonun hangi kısımlarını beslemektedir?", "id": 5007, "answers": [ { "text": "süperior kısımlarını", "answer_start": 658 } ] }, { "question": "İnen dal, inen kolonun hangi kısımlarını beslemektedir?", "id": 5008, "answers": [ { "text": "inferior kısımlarını", "answer_start": 749 } ] }, { "question": "İnen dal, hangi arter ile anastomoz yapmaktadır?", "id": 5009, "answers": [ { "text": "süperior sigmoid arter", "answer_start": 794 } ] }, { "question": "Sol kolik arter, hangi kasın anteriorunda seyretmektedir?", "id": 5010, "answers": [ { "text": "psoas major", "answer_start": 326 } ] } ] }, { "context": "Aort anevrizmasının oluşumunda altta yatan olay, aortun media tabakasının dejenerasyonudur. Kan basıncının da etkisi sonucunda dejenere olan aort segmenti zamanla genişlemekte ve aort anevrizması oluşmaktadır. Normal aorta çapının % 50’si kadar ya da daha fazla bir artış olması durumunda buna aort anevrizması denilmektedir. Aort anevrizması için risk faktörleri yaş, erkek cinsiyet, sigara, hipertansiyon, obezite, dislipidemi, kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve aile hikayesidir. Aort anevrizması, en sık olarak yaşlı erkekleri etkilemektedir. Öyle ki, 65 yaş ve üzeri erkeklerde prevelansı % 1,7’ye kadar çıkmaktadır, oysa ki aynı yaşlardaki kadın popülasyonunda prevelans % 0,5’tir. Sigara içen erkeklerde, aort anevrizması prevelansı % 5 – 7,5 arasında değişmektedir. Sigara içen kadınlarda ise, % 1 – 2 arası sıklıkta aort anevrizması bulunmaktadır.", "qas": [ { "question": "Aort anevrizmasının oluşumunda altta yatan olay nedir?", "id": 5011, "answers": [ { "text": "aortun media tabakasının dejenerasyonu", "answer_start": 49 } ] }, { "question": "Aort anevrizması, aorta çapının ne kadar artması durumunda oluşur?", "id": 5012, "answers": [ { "text": "% 50", "answer_start": 231 } ] }, { "question": "Aort anevrizması için risk faktörleri nedir?", "id": 5013, "answers": [ { "text": "yaş, erkek cinsiyet, sigara, hipertansiyon, obezite, dislipidemi, kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve aile hikayesidir", "answer_start": 364 } ] }, { "question": "Aort anevrizması en sık hangi grubu etkilemektedir?", "id": 5014, "answers": [ { "text": "yaşlı erkekleri", "answer_start": 519 } ] }, { "question": "65 yaş ve üzeri erkeklerde aort anevrizması prevelansı ne kadardır?", "id": 5015, "answers": [ { "text": "% 1,7", "answer_start": 598 } ] }, { "question": "Aynı yaşlardaki kadın popülasyonunda aort anevrizması prevelansı nedir?", "id": 5016, "answers": [ { "text": "% 0,5", "answer_start": 681 } ] }, { "question": "Sigara içen erkeklerde aort anevrizması prevelansı hangi aralıkta değişmektedir?", "id": 5017, "answers": [ { "text": "% 5 – 7,5", "answer_start": 744 } ] }, { "question": "Sigara içen kadınlarda aort anevrizması sıklığı nedir?", "id": 5018, "answers": [ { "text": "% 1 – 2", "answer_start": 806 } ] }, { "question": "Aort anevrizması en sık hangi yaş grubunda görülür?", "id": 5019, "answers": [ { "text": "65 yaş ve üzeri", "answer_start": 560 } ] }, { "question": "Aortun hangi tabakasının dejenerasyonu aort anevrizmasına neden olur?", "id": 5020, "answers": [ { "text": "media tabakası", "answer_start": 56 } ] } ] }, { "context": "Aort anevrizması, ruptüre olduğu taktirde, ani başlangıçlı şiddetli ağrıyla prezente olabilmektedir. Hastalarda ani hipotansiyon ve sonucu olarak bilinç değişiklikleri gelişebilmektedir. Akciğerlere ve özofagusa ruptür sonucu hematemez, hemoptizi görülebilmektedir. Nadiren asendan aortadaki ya da aort arkındaki bir anevrizmanın ruptürü sonucunda perikardiyel kavitede kanama ile birlikte hastalarda kardiyak tamponad oluşmasına neden olabilmektedir. Torakoabdominal ve abdominal aort anevrizmalarında bazen, abdominal organlar ruptüre olan yeri kapatıp hastalarda hemodinamik durumun stabil olmasını sağlayabilmektedir. Bununla birlikte, aort anevrizması ruptürü, genel olarak, mortalitesi % 50’den fazla olan bir durumdur. Bu da, aort anevrizması olan hastalarda, anevrizmanın erken tanısının hayati önem teşkil etmesine sebebiyet vermektedir.", "qas": [ { "question": "Aort anevrizması ruptüre olduğu taktirde nasıl bir ağrı ile prezente olabilir?", "id": 5021, "answers": [ { "text": "ani başlangıçlı şiddetli", "answer_start": 43 } ] }, { "question": "Aort anevrizması ruptürü sonucunda hastalarda hangi durumlar gelişebilir?", "id": 5022, "answers": [ { "text": "ani hipotansiyon ve sonucu olarak bilinç değişiklikleri", "answer_start": 112 } ] }, { "question": "Aort anevrizması ruptürü sonucunda hangi semptomlar görülebilir?", "id": 5023, "answers": [ { "text": "hematemez, hemoptizi", "answer_start": 226 } ] }, { "question": "Asendan aortadaki veya aort arkındaki bir anevrizmanın ruptürü sonucunda ne oluşabilir?", "id": 5024, "answers": [ { "text": "kardiyak tamponad", "answer_start": 401 } ] }, { "question": "Torakoabdominal ve abdominal aort anevrizmalarında, abdominal organlar nasıl bir etki yapabilir?", "id": 5025, "answers": [ { "text": "ruptüre olan yeri kapatıp hastalarda hemodinamik durumun stabil olmasını sağlayabilmektedir", "answer_start": 529 } ] }, { "question": "Aort anevrizması ruptürünün genel olarak mortalitesi nedir?", "id": 5026, "answers": [ { "text": "% 50’den fazla", "answer_start": 692 } ] }, { "question": "Aort anevrizması olan hastalarda neyin erken tanısı hayati önem taşır?", "id": 5027, "answers": [ { "text": "anevrizmanın erken tanısı", "answer_start": 767 } ] }, { "question": "Ruptüre olmuş bir aort anevrizması nasıl bir başlangıç semptomu gösterir?", "id": 5028, "answers": [ { "text": "ani başlangıçlı şiddetli ağrı", "answer_start": 43 } ] }, { "question": "Aort anevrizmasının nadiren ruptüre olduğu bölgede ne tür bir komplikasyon gelişebilir?", "id": 5029, "answers": [ { "text": "perikardiyel kavitede kanama ile birlikte hastalarda kardiyak tamponad", "answer_start": 348 } ] }, { "question": "Aort anevrizmasının erken tanısının önemi nedir?", "id": 5030, "answers": [ { "text": "hayati önem", "answer_start": 796 } ] } ] }, { "context": "Splenik arter çapının 1 cm’den daha fazla genişlemesi olarak tanımlanan splenik arter anevrizması, nispeten az sıklıkta görülmesine rağmen, yaşamı tehdit eden bir durum olması nedeniyle önemlidir. Splenik arter anevrizması, intraabdominal anevrizmalar arasında, aort ve iliak arter anevrizmalarından sonra üçüncü sıklıkta gözlenen anevrizma çeşididir. Hatta, otopsi sonuçları üzerinden yapılan bazı çalışmalarda prevelansının % 10’a kadar çıktığı tespit edilmiştir. Splenik arter anevrizması için dikkat çekici bir epidemiyolojik sonuç, bu anevrizmanın kadınlarda erkeklere nazaran dört kat daha fazla tanı konulmasıdır. Splenik arter anevrizması için risk faktörleri travma, gebelikte oluşan hormonal ve lokal hemodinamik değişiklikler, portal hipertansiyon, arteriyel dejenerasyon ve aterosklerozdur.", "qas": [ { "question": "Splenik arter anevrizması nedir?", "id": 5031, "answers": [ { "text": "Splenik arter çapının 1 cm’den daha fazla genişlemesi", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Splenik arter anevrizması neden önemlidir?", "id": 5032, "answers": [ { "text": "yaşamı tehdit eden bir durum olması", "answer_start": 140 } ] }, { "question": "Splenik arter anevrizması intraabdominal anevrizmalar arasında hangi sırada yer alır?", "id": 5033, "answers": [ { "text": "üçüncü", "answer_start": 306 } ] }, { "question": "Otopsi sonuçları üzerinden yapılan bazı çalışmalarda splenik arter anevrizmasının prevelansı ne kadar tespit edilmiştir?", "id": 5034, "answers": [ { "text": "% 10", "answer_start": 426 } ] }, { "question": "Splenik arter anevrizmasının kadınlarda erkeklere göre ne kadar daha fazla tanı konulduğu tespit edilmiştir?", "id": 5035, "answers": [ { "text": "dört kat", "answer_start": 582 } ] }, { "question": "Splenik arter anevrizması için risk faktörler nelerdir?", "id": 5036, "answers": [ { "text": "travma, gebelikte oluşan hormonal ve lokal hemodinamik değişiklikler, portal hipertansiyon, arteriyel dejenerasyon ve ateroskleroz", "answer_start": 668 } ] }, { "question": "Splenik arter anevrizması intraabdominal anevrizmalar arasında hangi sıklıkta görülür?", "id": 5037, "answers": [ { "text": "üçüncü", "answer_start": 306 } ] }, { "question": "Gebelikte splenik arter anevrizması için risk faktörlerinden biri nedir?", "id": 5038, "answers": [ { "text": "hormonal ve lokal hemodinamik değişiklikler", "answer_start": 693 } ] }, { "question": "Splenik arter anevrizması için dikkat çekici bir epidemiyolojik sonuç nedir?", "id": 5039, "answers": [ { "text": "bu anevrizmanın kadınlarda erkeklere nazaran dört kat daha fazla tanı konulması", "answer_start": 537 } ] }, { "question": "Splenik arter anevrizması prevelansı otopsi çalışmalarında ne kadar yüksek olabilir?", "id": 5040, "answers": [ { "text": "% 10’a kadar", "answer_start": 426 } ] } ] }, { "context": "Staphylococcus türleri doğal floramızın bir elemanıdır. Staphylococcus aureus ise sıklıkla hastane ve toplum kaynaklı fatal enfeksiyonlara neden olabilen ve en virülan türdür. S. aureus enfeksiyonları; artmış mortalite, uzamış hastanede kalış süresi ve artmış sağlık bakım hizmeti harcamaları ile ilişkili bulunmuştur. S. aureus’un en önemli özelliği tedavisinde kullanılan neredeyse tüm antibiyotiklere direnç kazanmış olmasıdır. 1942 yılında S. aureus izolatında ilk kez penisilin direnci tanımlanmıştır. 1960’larda ise penisilin dirençli S. aureus suşları ile gelişen enfeksiyonlarda geniş kullanım alanı bulan metisiline, kullanımından yalnızca 1 yıl sonra direnç gelişmiştir ve ilk metisiline dirençli S. aureus (MRSA) suşu 1961 yılında bildirilmiştir. Hastanelerde ve toplumda MRSA suşlarının horizontal yayılımı ve giderek artan prevelansı, tüm dünyada ciddi enfeksiyonların tedavisinde önemli bir klinik problem olarak karşımıza çıkmaktadır.", "qas": [ { "question": "Staphylococcus türleri vücudumuzda neyin bir elemanıdır?", "id": 5041, "answers": [ { "text": "doğal flora", "answer_start": 23 } ] }, { "question": "Staphylococcus aureus hangi tür enfeksiyonlara neden olabilir?", "id": 5042, "answers": [ { "text": "fatal enfeksiyonlara", "answer_start": 118 } ] }, { "question": "S. aureus enfeksiyonları hangi üç durumla ilişkilidir?", "id": 5043, "answers": [ { "text": "artmış mortalite, uzamış hastanede kalış süresi ve artmış sağlık bakım hizmeti harcamaları", "answer_start": 202 } ] }, { "question": "S. aureus'un en önemli özelliği nedir?", "id": 5044, "answers": [ { "text": "tedavisinde kullanılan neredeyse tüm antibiyotiklere direnç kazanmış", "answer_start": 351 } ] }, { "question": "1942 yılında S. aureus izolatında hangi direnç tanımlanmıştır?", "id": 5045, "answers": [ { "text": "penisilin", "answer_start": 473 } ] }, { "question": "1960'larda S. aureus suşlarına karşı hangi antibiyotiğe direnç gelişmiştir?", "id": 5046, "answers": [ { "text": "metisiline", "answer_start": 614 } ] }, { "question": "İlk metisiline dirençli S. aureus (MRSA) suşu ne zaman bildirilmiştir?", "id": 5047, "answers": [ { "text": "1961", "answer_start": 729 } ] }, { "question": "MRSA suşlarının yayılımı ve prevelansı ne tür bir klinik problem yaratmaktadır?", "id": 5048, "answers": [ { "text": "ciddi enfeksiyonların tedavisinde önemli bir klinik problem", "answer_start": 860 } ] }, { "question": "Penisilin dirençli S. aureus suşlarının hangi antibiyotiğe karşı geniş kullanım alanı bulduğu belirtilmiştir?", "id": 5049, "answers": [ { "text": "metisiline", "answer_start": 614 } ] }, { "question": "Staphylococcus aureus neden en virülan türdür?", "id": 5050, "answers": [ { "text": "hastane ve toplum kaynaklı fatal enfeksiyonlara", "answer_start": 91 } ] } ] }, { "context": "Stafilokoklar; ilk kez 1880 yılında İskoçyalı cerrah Alexander Ogston tarafından, cerrahi sonrası diz ekleminde abse gelişen bir hastanın drenaj materyalinde tanımlanmıştır. Micrococcaceae ailesinde yer alan Staphylococcus cinsi bakteriler hareketsiz, sporsuz, katalaz pozitif, 0.5-1.5 µm çapında gram pozitif koklardır. Bakterilerin çoğalırken üç boyutta da bölünebilmeleri ve bölünmeden sonra tam ayrılmanın olmaması nedeni ile mikroskopik görünümleri üzüm salkımı şeklindedir. Staphylococcus cinsi içinde yer alan 36 türün 16'sı insanda bulunmaktadır; predispozan bir immunsupresif durum ya da implante yabancı cisim varlığı olmadan bunların yalnızca birkaçı patojeniktir. İnsanlar için en virülan olanları S. aureus ve S. lugdunensis'tir.", "qas": [ { "question": "Stafilokoklar ilk kez kim tarafından tanımlanmıştır?", "id": 5051, "answers": [ { "text": "Alexander Ogston", "answer_start": 53 } ] }, { "question": "Stafilokoklar ne zaman tanımlanmıştır?", "id": 5052, "answers": [ { "text": "1880", "answer_start": 23 } ] }, { "question": "Stafilokoklar hangi ailede yer alır?", "id": 5053, "answers": [ { "text": "Micrococcaceae", "answer_start": 174 } ] }, { "question": "Staphylococcus cinsi bakterilerin mikroskopik görünümleri nasıldır?", "id": 5054, "answers": [ { "text": "üzüm salkımı şeklindedir", "answer_start": 454 } ] }, { "question": "Staphylococcus cinsi içinde kaç tür insanda bulunmaktadır?", "id": 5055, "answers": [ { "text": "16", "answer_start": 526 } ] }, { "question": "Stafilokokların çapı ne kadardır?", "id": 5056, "answers": [ { "text": "0.5-1.5 µm", "answer_start": 278 } ] }, { "question": "Staphylococcus cinsi içinde insanlara en virülan olan iki tür nedir?", "id": 5057, "answers": [ { "text": "S. aureus ve S. lugdunensis", "answer_start": 710 } ] }, { "question": "Stafilokoklar mikroskopta nasıl bir görünüm sergiler?", "id": 5058, "answers": [ { "text": "üzüm salkımı şeklindedir", "answer_start": 454 } ] }, { "question": "Stafilokokların hangi özellikleri yoktur?", "id": 5059, "answers": [ { "text": "hareketsiz, sporsuz", "answer_start": 240 } ] }, { "question": "Stafilokoklar hangi testte pozitif sonuç verir?", "id": 5060, "answers": [ { "text": "katalaz pozitif", "answer_start": 261 } ] } ] }, { "context": "Oksazolidinon grubunda yer alan sentetik bir antimikrobiyal olan linezolid; bakteriyel protein sentezini erken basamaklarda inhibe ederek bakteriyostatik etki gösterir. 50S ribozomal alt ünitesinin 23SrRNA (ribozomal RNA)'sına bağlanarak 30S kompleksi ile birleşip 70S başlama kompeksinin oluşumunu engeller. Linezolid direnci; 23S rRNA'nın beşinci kangalında nükleotid değişiklikler (en sık G2576T mutasyonu), peptid translokasyon merkezindeki ribozomal proteinlerde (L3 ve/veya L4) mutasyon veya plazmid aracılı ribozomal metiltransferaz geni (cfr2) kazanımı sonucunda meydana gelmektedir. Farklı etki mekanizması nedeni ile diğer protein sentez inhibitörleri ile arasında çapraz direnç gelişimi görülmez. Linezolidin kullanımını takiben birinci yılda, Amerika'da diyaliz ilişkili peritonit nedeni ile 1 aydır linezolid kullanmakta olan bir hastada linezolid dirençli S. aureus suşu izole edilmiştir. Zamanla linezolid dirençli S. aureus izolatları rapor edilmekle birlikte, bu oran hala düşük saptanmaktadır. Linezolid direnci genellikle derin organ tutulumu olan enfeksiyonlarda, yabancı cisim varlığında ve özellikle uzun süreli linezolid kullanımı olanlarda saptanmaktadır.", "qas": [ { "question": "Linezolid hangi antibiyotik grubuna aittir?", "id": 5061, "answers": [ { "text": "Oksazolidinon", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Linezolidin etki mekanizması nedir?", "id": 5062, "answers": [ { "text": "bakteriyel protein sentezini erken basamaklarda inhibe ederek bakteriyostatik etki gösterir", "answer_start": 76 } ] }, { "question": "Linezolid hangi ribozomal alt ünitesine bağlanır?", "id": 5063, "answers": [ { "text": "50S ribozomal alt ünitesinin 23SrRNA (ribozomal RNA)'sına", "answer_start": 169 } ] }, { "question": "Linezolid direnci nasıl gelişir?", "id": 5064, "answers": [ { "text": "23S rRNA'nın beşinci kangalında nükleotid değişiklikler", "answer_start": 328 } ] }, { "question": "Linezolid hangi mutasyon ile direnç kazanabilir?", "id": 5065, "answers": [ { "text": "G2576T", "answer_start": 392 } ] }, { "question": "Linezolidin diğer protein sentez inhibitörleri ile çapraz direnç oluşturup oluşturmadığı nedir?", "id": 5066, "answers": [ { "text": "görülmez", "answer_start": 698 } ] }, { "question": "Amerika'da linezolid direnci ilk olarak ne zaman izole edilmiştir?", "id": 5067, "answers": [ { "text": "birinci yılda", "answer_start": 740 } ] }, { "question": "Linezolid direnci olan S. aureus izolatları ne zaman rapor edilmeye başlanmıştır?", "id": 5068, "answers": [ { "text": "Zamanla", "answer_start": 903 } ] }, { "question": "Linezolid direnci hangi tür enfeksiyonlarda genellikle saptanmaktadır?", "id": 5069, "answers": [ { "text": "derin organ tutulumu olan enfeksiyonlarda, yabancı cisim varlığında ve özellikle uzun süreli linezolid kullanımı olanlarda", "answer_start": 1041 } ] }, { "question": "Linezolid nasıl bir etki gösterir?", "id": 5070, "answers": [ { "text": "bakteriyostatik etki", "answer_start": 138 } ] } ] }, { "context": "Daptomisin; Streptomyces roseosporus'dan derive olan siklik semisentetik bir lipopeptiddir. Hızlı, konsantrasyona bağlı bakterisidal etki göstermektedir. Komplike deri ve yumuşak doku enfeksiyonları (DYDE), Staphylococcus aureus bakteriyemisi ve sağ kalp infektif endokarditi tedavisinde daptomisinin klinik etkinliği kanıtlanmıştır. Sol kalp endokarditinin tedavisinde sık kullanılmasına rağmen tanımlayıcı çalışmaları henüz yeterli değildir. Alveolar sürfaktan ile inaktive olması nedeni ile pnömoni tedavisinde kullanılmamalıdır. Amfofilik bir molekül olan daptomisinin, sıvı içinde oktamer miçel olarak çözünebilmesi için kalsiyuma ihtiyacı vardır. Kalsiyum ile katyonik kompleks oluşturan daptomisin gram pozitif bakterilerin hücre membranına bağlanarak oligomerik transmembran porları oluşturur. Bu porlar aracılığıyla potasyum ve magnezyum gibi hücre içi iyonlar hücre dışına çıkar. Hızlı membran depolarizasyonu ve membran potansiyeli kaybı gelişir, bunun sonucunda protein, DNA ve RNA sentezi inhibe olur. Lizise uğratılmadan bakteriyel hücre ölümü gerçekleştirilir.", "qas": [ { "question": "Daptomisin hangi organizmadan türetilmiştir?", "id": 5071, "answers": [ { "text": "Streptomyces roseosporus", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "Daptomisin nasıl bir moleküldür?", "id": 5072, "answers": [ { "text": "siklik semisentetik bir lipopeptid", "answer_start": 53 } ] }, { "question": "Daptomisin nasıl bir etki göstermektedir?", "id": 5073, "answers": [ { "text": "Hızlı, konsantrasyona bağlı bakterisidal", "answer_start": 92 } ] }, { "question": "Daptomisinin klinik etkinliği hangi durumların tedavisinde kanıtlanmıştır?", "id": 5074, "answers": [ { "text": "Komplike deri ve yumuşak doku enfeksiyonları (DYDE), Staphylococcus aureus bakteriyemisi ve sağ kalp infektif endokarditi", "answer_start": 154 } ] }, { "question": "Daptomisin neden pnömoni tedavisinde kullanılmamalıdır?", "id": 5075, "answers": [ { "text": "Alveolar sürfaktan ile inaktive olması", "answer_start": 444 } ] }, { "question": "Daptomisin sıvı içinde oktamer miçel olarak çözünebilmesi için neye ihtiyaç duyar?", "id": 5076, "answers": [ { "text": "kalsiyum", "answer_start": 626 } ] }, { "question": "Daptomisin gram pozitif bakterilerin hücre membranına bağlanarak ne oluşturur?", "id": 5077, "answers": [ { "text": "oligomerik transmembran porları", "answer_start": 759 } ] }, { "question": "Daptomisin hücre membranına bağlandıktan sonra hangi iyonlar hücre dışına çıkar?", "id": 5078, "answers": [ { "text": "potasyum ve magnezyum", "answer_start": 825 } ] }, { "question": "Daptomisinin hücre membranında ne tür bir değişiklik oluşturur?", "id": 5079, "answers": [ { "text": "Hızlı membran depolarizasyonu ve membran potansiyeli kaybı", "answer_start": 890 } ] }, { "question": "Daptomisin hücre ölümünü nasıl gerçekleştirir?", "id": 5080, "answers": [ { "text": "Lizise uğratılmadan", "answer_start": 1015 } ] } ] }, { "context": "Minosiklin derivesi olan tigesiklin, parenteral bir glisisiklin antibiyotiktir. Tigesiklin, 30S ribozomal alt ünitesine bağlanarak tRNA'nın (transfer RNA) ribozomdaki A bölgesine bağlanmasını engelleyerek etki gösterir. Zamana bağlı etki gösteren bakteriyostatik etkili bir ajandır. MRSA izolatları dahil birçok gram pozitif mikroorganizmaya karşı etkilidir. Yapılan çalışmalarda gösterilen yüksek in vitro aktivitesine rağmen yüksek mortalite ve düşük kür oranlarının görülmesi; tigesiklinin proteine bağlanma oranı, standart dozlama ile yeterli EAA24/MİK (eğri altındaki alan/minimum inhibitör konsantrasyon) değerinin sağlanamaması, düşük serum konsantrasyon düzeyi ve bazı dokulara penetrasyonun zayıf olması ile ilişkili olabilir. Tigesiklin direnci efluks pompalarının yapımındaki artış ile ilişkilidir. Yapılan çalışmalarda S. aureus izolatlarında tigesiklin direnci % 0-0.4 arasında bildirilmiştir.", "qas": [ { "question": "Tigesiklin hangi antibiyotik sınıfına aittir?", "id": 5081, "answers": [ { "text": "glisisiklin", "answer_start": 52 } ] }, { "question": "Tigesiklin hangi ribozomal alt ünitesine bağlanarak etki gösterir?", "id": 5082, "answers": [ { "text": "30S", "answer_start": 92 } ] }, { "question": "Tigesiklinin etki mekanizması nedir?", "id": 5083, "answers": [ { "text": "tRNA'nın (transfer RNA) ribozomdaki A bölgesine bağlanmasını engelleyerek", "answer_start": 131 } ] }, { "question": "Tigesiklin zamana bağlı olarak nasıl bir etki gösterir?", "id": 5084, "answers": [ { "text": "bakteriyostatik", "answer_start": 247 } ] }, { "question": "Tigesiklin hangi mikroorganizmalara karşı etkilidir?", "id": 5085, "answers": [ { "text": "MRSA izolatları dahil birçok gram pozitif", "answer_start": 283 } ] }, { "question": "Tigesiklin ile ilgili yapılan çalışmalarda yüksek mortalite ve düşük kür oranlarının görülmesinin nedenlerinden biri nedir?", "id": 5086, "answers": [ { "text": "tigesiklinin proteine bağlanma oranı", "answer_start": 480 } ] }, { "question": "Tigesiklinin düşük serum konsantrasyon düzeyi neyle ilişkilidir?", "id": 5087, "answers": [ { "text": "yüksek mortalite ve düşük kür oranları", "answer_start": 427 } ] }, { "question": "Tigesiklin direnci hangi mekanizma ile ilişkilidir?", "id": 5088, "answers": [ { "text": "efluks pompalarının yapımındaki artış", "answer_start": 755 } ] }, { "question": "Tigesiklin direnci S. aureus izolatlarında hangi oranda bildirilmiştir?", "id": 5089, "answers": [ { "text": "% 0-0.4 arasında", "answer_start": 874 } ] }, { "question": "Tigesiklin direnci S. aureus izolatlarında hangi aralıkta bildirilmiştir?", "id": 5090, "answers": [ { "text": "% 0-0.4", "answer_start": 874 } ] } ] }, { "context": "Yenidoğan sepsisi, yaşamın ilk ayında enfeksiyona ait bulguların olduğu ve kan kültüründe özgül bir etkenin üretildiği bir klinik sendromdur. Sepsise ait özgül bulguların olmaması ve yenidoğanda sepsis tanısını düşündüren bulguların yenidoğan döneminde sık olabilen enfeksiyon dışı nedenlere de bağlı olabilme olasılığı tanıyı zorlaştırmaktadır. Annenin antibiyotik kullanması, kan kültürü alınmadan önce bebeğe antibiyotik başlanması, kültür için alınan kanın yeterli miktarda olmaması, bakteri yoğunluğunun düşük olması, yenidoğanlarda özellikle enfeksiyonun erken evrelerinde bakteriyeminin geçici ve kısa süreli olabilmesi, yenidoğan sepsislerinde etken mikroorganizmanın kan kültürü ile saptanmasını engelleyebilmekte ve sepsisin her hastada kültürle kanıtlanması olanaksız hale getirmektedir. Klinik bulgular ve semptomlar ile sepsisten şüphelenilen yenidoğanların çoğunun kan kültürlerinde patojenlerin izole edilememesi ve enfeksiyon etkeninin kan dolaşımına geçişine yol açacak bir odak bulunamaması nedeniyle yenidoğan sepsisi için ayrıca klinik ve laboratuvara dayalı tanımlar da önerilmiştir.", "qas": [ { "question": "Yenidoğan sepsisi nedir?", "id": 5091, "answers": [ { "text": "bir klinik sendrom", "answer_start": 119 } ] }, { "question": "Yenidoğan sepsisinde yaşamın ilk ayında neye ait bulgular olur?", "id": 5092, "answers": [ { "text": "enfeksiyona", "answer_start": 38 } ] }, { "question": "Annenin antibiyotik kullanması, yenidoğan sepsisinin tanısını nasıl etkileyebilir?", "id": 5093, "answers": [ { "text": "etken mikroorganizmanın kan kültürü ile saptanmasını engelleyebilmekte ve sepsisin her hastada kültürle kanıtlanması olanaksız hale getirmektedir", "answer_start": 652 } ] }, { "question": "Yenidoğanlarda enfeksiyonun erken evrelerinde bakteriyemi nasıl olabilir?", "id": 5094, "answers": [ { "text": "geçici ve kısa süreli", "answer_start": 594 } ] }, { "question": "Tanıyı ne zorlaştıran faktörler nelerdir?", "id": 5095, "answers": [ { "text": "Sepsise ait özgül bulguların olmaması ve yenidoğanda sepsis tanısını düşündüren bulguların yenidoğan döneminde sık olabilen enfeksiyon dışı nedenlere de bağlı olabilme olasılığı", "answer_start": 142 } ] }, { "question": "Yenidoğan sepsisinde tanı koymayı zorlaştıran bir faktör nedir?", "id": 5096, "answers": [ { "text": "enfeksiyon dışı nedenlere", "answer_start": 266 } ] }, { "question": "Kan kültürü alınmadan önce bebeğe antibiyotik başlanması nasıl bir etkide bulunabilir?", "id": 5097, "answers": [ { "text": "sepsisin her hastada kültürle kanıtlanması olanaksız hale getirmektedir", "answer_start": 726 } ] }, { "question": "Sepsisten şüphelenilen yenidoğanlarda çoğunlukla ne izole edilemez?", "id": 5098, "answers": [ { "text": "patojenle", "answer_start": 897 } ] }, { "question": "Yenidoğan sepsisi için ne tür tanımlar önerilmiştir?", "id": 5099, "answers": [ { "text": "klinik ve laboratuvara dayalı", "answer_start": 1049 } ] }, { "question": "Tanıyı ne zorlaştırmaktadır?", "id": 5100, "answers": [ { "text": "Sepsise ait özgül bulguların olmaması ve yenidoğanda sepsis tanısını düşündüren bulguların yenidoğan döneminde sık olabilen enfeksiyon dışı nedenlere de bağlı olabilme olasılığı", "answer_start": 142 } ] } ] }, { "context": "Yenidoğan sepsisi hem gelişmiş ve hem de gelişmekte olan ülkelerde önemli bir morbidite ve mortalite sebebidir. Yenidoğan sepsisin tanısında karşılaşılan en önemli zorluk, klinik bulguların belirsiz olmasıdır. Erken tanı konulması hem bebeğin hayatta kalması ve hem de sekellerin önlenmesi açısından önemlidir. Tanıda altın standart kan kültüründe patojenin izole edilmesidir. Ancak birçok faktöre bağlı olarak tüm olgularda patojenin izole edilmesi zordur. Kan kültürü üremelerin büyük çoğunluğu ilk 24-48 saat içinde olur. Kan hacminin 1 ml olması gerekli olduğu bildirilmiştir. Yenidoğan sepsisinde pozitif kan kültürü tanı koydurur ancak negatif kan kültürü sepsisi tanı dışı bırakmaz. Bu nedenle kan kültürüne ek olarak tanıda yardımcı olacak klinik ve laboratuvar bulgularına dayanan destekleyici tanısal metodlar geliştirilmiştir. Sepsisten şüphelenilen bir bebekte tedaviye başlamadan önce fizik muayene bulgularını destekleyecek özgül olmayan sepsis tarama testleri istenmeli, sorumlu mikroorganizmayı izole etmek ve sepsisi kanıtlamak için de tanıda altın standart olan kan kültürü ve gerekli görülen diğer kültürler (örneğin idrar, abse, BOS) alınmalıdır.", "qas": [ { "question": "Yenidoğan sepsisi hangi ülkelerde önemli bir morbidite ve mortalite sebebidir?", "id": 5101, "answers": [ { "text": "hem gelişmiş ve hem de gelişmekte olan ülkelerde", "answer_start": 18 } ] }, { "question": "Yenidoğan sepsisinin tanısında karşılaşılan en önemli zorluk nedir?", "id": 5102, "answers": [ { "text": "klinik bulguların belirsiz", "answer_start": 172 } ] }, { "question": "Yenidoğan sepsisinde erken tanı neden önemlidir?", "id": 5103, "answers": [ { "text": "hem bebeğin hayatta kalması ve hem de sekellerin önlenmesi açısından", "answer_start": 231 } ] }, { "question": "Yenidoğan sepsisinde tanıda altın standart nedir?", "id": 5104, "answers": [ { "text": "kan kültüründe patojenin izole edilmesidir", "answer_start": 333 } ] }, { "question": "Kan kültüründe patojenin izole edilmesi neden zordur?", "id": 5105, "answers": [ { "text": "birçok faktöre bağlı", "answer_start": 383 } ] }, { "question": "Kan kültürü üremeleri ne zaman olur?", "id": 5106, "answers": [ { "text": "ilk 24-48 saat", "answer_start": 497 } ] }, { "question": "Yenidoğan sepsisinde kan hacminin ne kadar olması gerektiği bildirilmiştir?", "id": 5107, "answers": [ { "text": "1 ml", "answer_start": 538 } ] }, { "question": "Negatif kan kültürü sepsis tanısını dışlar mı?", "id": 5108, "answers": [ { "text": "sepsisi tanı dışı bırakmaz", "answer_start": 662 } ] }, { "question": "Sepsisten şüphelenilen bir bebekte tedaviye başlamadan önce ne yapılmalıdır?", "id": 5109, "answers": [ { "text": "özgül olmayan sepsis tarama testleri", "answer_start": 938 } ] }, { "question": "Yenidoğan sepsisinde kan kültürüne ek olarak hangi tür tanısal metodlar geliştirilmiştir?", "id": 5110, "answers": [ { "text": "destekleyici tanısal metodlar", "answer_start": 790 } ] } ] }, { "context": "Trombosit sayısının düşmesi yenidoğan sepsisinde geç ortaya çıkan nonspesifik bir bulgudur. Trombositlerdeki bu düşüş ortalama bir hafta sürer. Trombositopeninin nedeni, bakteri ve bakteri ürünlerinin trombosit ve damar endotelini etkileyerek agregasyon ve adezyonu artırmasıdır. Ayrıca immün mekanizmalar yoluyla da trombosit yıkımının artması başka bir nedendir. Umbilikal kateterler, asfiksi, mekanik ventilasyon, mekonyum aspirasyonu, kan değişimi ve nekrotizan enterokolit gibi sepsise yol açabilen durumlarda kültürler negatif olsa bile tek başına trombositopeni görülebilir. Maternal trombositopeni ve hipertansiyonda da trombositopeni gelişebilir. Bu nedenlerden dolayı, trombosit sayımı yenidoğan sepsisi tanısında çok güvenilir değildir.", "qas": [ { "question": "Trombosit sayısının düşmesi yenidoğan sepsisinde nasıl bir bulgudur?", "id": 5111, "answers": [ { "text": "nonspesifik", "answer_start": 66 } ] }, { "question": "Yenidoğan sepsisinde trombositlerdeki düşüş ne kadar sürer?", "id": 5112, "answers": [ { "text": "bir hafta", "answer_start": 127 } ] }, { "question": "Trombositopeninin nedeni nedir?", "id": 5113, "answers": [ { "text": "bakteri ve bakteri ürünlerinin trombosit ve damar endotelini etkileyerek agregasyon ve adezyonu artırması", "answer_start": 170 } ] }, { "question": "Trombosit yıkımının artmasına neden olan mekanizma nedir?", "id": 5114, "answers": [ { "text": "immün mekanizmalar", "answer_start": 287 } ] }, { "question": "Sepsise yol açabilen hangi durumlarda kültürler negatif olsa bile trombositopeni görülebilir?", "id": 5115, "answers": [ { "text": "Umbilikal kateterler, asfiksi, mekanik ventilasyon, mekonyum aspirasyonu, kan değişimi ve nekrotizan enterokolit", "answer_start": 365 } ] }, { "question": "Maternal trombositopeni ve hipertansiyon hangi duruma yol açabilir?", "id": 5116, "answers": [ { "text": "trombositopeni", "answer_start": 554 } ] }, { "question": "Trombosit sayımı yenidoğan sepsisi tanısında ne kadar güvenilirdir?", "id": 5117, "answers": [ { "text": "çok güvenilir değildir", "answer_start": 724 } ] }, { "question": "Yenidoğan sepsisinde trombositopeninin süresi ne kadardır?", "id": 5118, "answers": [ { "text": "bir hafta", "answer_start": 127 } ] }, { "question": "Trombositopeni, sepsis dışında hangi maternal durumlarda gelişebilir?", "id": 5119, "answers": [ { "text": "Maternal trombositopeni ve hipertansiyon", "answer_start": 582 } ] }, { "question": "Yenidoğan sepsisinde trombosit sayısı neden güvenilir değildir?", "id": 5120, "answers": [ { "text": "sepsise yol açabilen durumlarda kültürler negatif olsa bile tek başına trombositopeni görülebilir", "answer_start": 483 } ] } ] }, { "context": "C-reaktif protein ilk kez 1930 yılında Tillet ve Francis tarafından tanımlanmıştır. Yenidoğan sepsisinde en çok çalışılmış akut faz reaktanıdır. Enfeksiyon veya doku hasarına karşı hızlı cevabın bir parçası olarak esas olarak karaciğerde yapılan endojen peptidlerdir. Bu proteinler hepatositlerin sitokinler tarafından indüklenmesi ile üretildiğinden serum düzeylerinin yükselmesi en az birkaç saat almaktadır. CRP inflamatuvar uyarının başlamasından 4-6 saat sonra salınır ve 24-48. saatlerde en yüksek düzeye ulaşır. Serum yarılanma ömrü kısadır. Aralıklı ölçümlerde (12-24 saat) CRP artışının görülmesi, enfeksiyon tanısını koymada önemli bir yol göstericidir.", "qas": [ { "question": "C-reaktif protein (CRP) ilk kez kimler tarafından tanımlanmıştır?", "id": 5121, "answers": [ { "text": "Tillet ve Francis", "answer_start": 39 } ] }, { "question": "Yenidoğan sepsisinde en çok çalışılmış akut faz reaktanı nedir?", "id": 5122, "answers": [ { "text": "C-reaktif protein", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "C-reaktif protein esas olarak nerede üretilir?", "id": 5123, "answers": [ { "text": "karaciğerde", "answer_start": 226 } ] }, { "question": "CRP'nin serum düzeylerinin yükselmesi ne kadar sürer?", "id": 5124, "answers": [ { "text": "en az birkaç saat", "answer_start": 381 } ] }, { "question": "CRP inflamatuvar uyarının başlamasından ne kadar süre sonra salınır?", "id": 5125, "answers": [ { "text": "4-6 saat", "answer_start": 451 } ] }, { "question": "CRP hangi saatlerde en yüksek düzeye ulaşır?", "id": 5126, "answers": [ { "text": "24-48.", "answer_start": 477 } ] }, { "question": "CRP'nin serum yarılanma ömrü nasıldır?", "id": 5127, "answers": [ { "text": "Serum yarılanma ömrü kısadır", "answer_start": 519 } ] }, { "question": "CRP artışı enfeksiyon tanısında nasıl bir rol oynar?", "id": 5128, "answers": [ { "text": "önemli bir yol gösterici", "answer_start": 635 } ] }, { "question": "CRP'nin inflamatuvar uyarıdan kaç saat sonra salındığı belirtilmiştir?", "id": 5129, "answers": [ { "text": "4-6 saat", "answer_start": 451 } ] }, { "question": "Aralıklı ölçümlerde (12-24 saat) CRP artışının önemi nedir?", "id": 5130, "answers": [ { "text": "enfeksiyon tanısını koymada önemli bir yol gösterici", "answer_start": 607 } ] } ] }, { "context": "Fetüin-A (Alpha-2-Heremans Schmid Glycoprotein, AHSG) karaciğer başta olmak üzere çeşitli dokulardan sekrete edilen, 59 kD ağırlığında ve erişkinde serum konsantrasyonu 450-600 ug/mL olan protein yapısında bir moleküldür. Yaklaşık 50 yıl önce tespit edilmiştir. Serum protein elektroforezinde α2 bandının baskın elemanı olarak yer alan bir negatif akut faz reaktanıdır. Fetuin-A, ard arda dizilen sistatin, prolin ve glisinden zengin 3 zincire sahip sistein proteaz inhibitörleri süper-ailesinin bir üyesidir. Yakın zamanda tespit edilen Fetuin-B de, Fetuin-A ile benzer boyut ve özelliklerdedir. Fakat, Fetuin-A’dan farklı olarak Fetuin-B cinsiyet bağımlıdır ve serum düzeyi daha düşüktür. Fetüin-A karaciğer dışında, böbrek, cilt, gastrointestinal sistem ve koroid pleksusta sentezlenebilir. Fetüin-A bir negatif akut faz reaktanı olarak kabul edilmekte, seviyesinin proinflamatuvar sitokinler olan IL-1, IL-6 ve TNF-α ve inflamatuar belirteç olan C-reaktif protein (CRP) kan düzeyleri ile ters yönlü ilişkili olduğu gösterilmiştir. Fetüin-A konsantrasyonu akut lösemi, kronik granülositik ve miyelomonositik lösemi, lenfoma, miyelofibrozis, multipl miyelom, romatoid artrit, akut alkolik hepatit, akut toksik hepatit, kronik otoimmün hepatit, siroz, hepatoselüler kanser, Crohn hastalığı, sekonder infeksiyonlarda azalır.", "qas": [ { "question": "Fetüin-A hangi dokulardan sekrete edilen bir moleküldür?", "id": 5131, "answers": [ { "text": "karaciğer", "answer_start": 54 } ] }, { "question": "Fetüin-A'nın moleküler ağırlığı nedir?", "id": 5132, "answers": [ { "text": "59 kD", "answer_start": 117 } ] }, { "question": "Fetüin-A'nın erişkinlerdeki serum konsantrasyonu nedir?", "id": 5133, "answers": [ { "text": "450-600 ug/mL", "answer_start": 169 } ] }, { "question": "Fetüin-A serum protein elektroforezinde hangi bandın baskın elemanıdır?", "id": 5134, "answers": [ { "text": "α2", "answer_start": 293 } ] }, { "question": "Fetüin-A hangi süper-ailenin bir üyesidir?", "id": 5135, "answers": [ { "text": "sistein proteaz inhibitörleri", "answer_start": 450 } ] }, { "question": "Fetüin-B'nin Fetüin-A'dan farkı nedir?", "id": 5136, "answers": [ { "text": "cinsiyet bağımlıdır ve serum düzeyi daha düşüktür", "answer_start": 640 } ] }, { "question": "Fetüin-A hangi organlarda sentezlenebilir?", "id": 5137, "answers": [ { "text": "böbrek, cilt, gastrointestinal sistem ve koroid pleksusta", "answer_start": 719 } ] }, { "question": "Fetüin-A hangi tür akut faz reaktanı olarak kabul edilmektedir?", "id": 5138, "answers": [ { "text": "negatif", "answer_start": 340 } ] }, { "question": "Fetüin-A seviyesi ile proinflamatuvar sitokinler arasındaki ilişki nedir?", "id": 5139, "answers": [ { "text": "ters yönlü ilişkili", "answer_start": 992 } ] }, { "question": "Fetüin-A konsantrasyonu hangi hastalıklarda azalır?", "id": 5140, "answers": [ { "text": "akut lösemi, kronik granülositik ve miyelomonositik lösemi, lenfoma, miyelofibrozis, multipl miyelom, romatoid artrit, akut alkolik hepatit, akut toksik hepatit, kronik otoimmün hepatit, siroz, hepatoselüler kanser, Crohn hastalığı, sekonder infeksiyonlarda", "answer_start": 1059 } ] } ] }, { "context": "Ailevi Akdeniz ateşi (AAA) tekrarlayan ateş ve beraberinde periton, plevra, sinovya gibi seröz zarların inflamasyonunun klinik yansıması olan peritonit, plörit, artritin bulunduğu ataklarla karakterize, otozomal resesif geçişli bir genetik hastalıktır. Ailesel Akdeniz ateşi en sık Kuzey Afrika Sefardik ve Irak Yahudileri, Türk, Ermeni ve Orta Doğu’daki Arap halklarında sık görülür. Ülkemizde hastalık prevalansı 1/400 ile 1/1000 arasında değişmekte, taşıyıcılık oranı da 1/5'tir. Bu durumda ülkemizde yaklaşık olarak 100.000'in üzerinde AAA hastası bulunmaktadır. Türkiye’de AAA prevalansı bölgesel özellik göstermektedir. Sivas, Tokat, Kastamonu gibi Orta Anadolu Bölgesi’nde %0.88 gibi yüksek prevalansta görülürken, Denizli’de 1/3400 görülmektedir. Türk AAA çalışma grubu, Türkiye’deki AAA hastalarının %70’inin Doğu ve Karadeniz Bölgesi kökenli, %24’ünün İç Anadolu ve düşük bir kısmının Ege Bölgesi kökenli olduğunu rapor etmişlerdir.", "qas": [ { "question": "Ailevi Akdeniz ateşi (AAA) nedir?", "id": 5141, "answers": [ { "text": "tekrarlayan ateş ve beraberinde periton, plevra, sinovya gibi seröz zarların inflamasyonunun klinik yansıması olan peritonit, plörit, artritin bulunduğu ataklarla karakterize, otozomal resesif geçişli bir genetik hastalıktır", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "AAA hangi zarların inflamasyonunu içerir?", "id": 5142, "answers": [ { "text": "periton, plevra, sinovya", "answer_start": 59 } ] }, { "question": "AAA nasıl bir geçiş gösterir?", "id": 5143, "answers": [ { "text": "otozomal resesif geçişli", "answer_start": 203 } ] }, { "question": "AAA en sık hangi halklarda görülür?", "id": 5144, "answers": [ { "text": "Kuzey Afrika Sefardik ve Irak Yahudileri, Türk, Ermeni ve Orta Doğu’daki Arap halkların", "answer_start": 282 } ] }, { "question": "Türkiye'de AAA prevalansı nedir?", "id": 5145, "answers": [ { "text": "1/400 ile 1/1000", "answer_start": 415 } ] }, { "question": "Türkiye'de AAA taşıyıcılık oranı nedir?", "id": 5146, "answers": [ { "text": "1/5", "answer_start": 474 } ] }, { "question": "Türkiye'deki AAA hastası sayısı yaklaşık olarak kaçtır?", "id": 5147, "answers": [ { "text": "100.000'in üzerinde", "answer_start": 520 } ] }, { "question": "Türkiye'de AAA prevalansı hangi bölgelerde daha yüksektir?", "id": 5148, "answers": [ { "text": "Orta Anadolu Bölgesi", "answer_start": 655 } ] }, { "question": "Denizli'de AAA prevalansı nedir?", "id": 5149, "answers": [ { "text": "1/3400", "answer_start": 733 } ] }, { "question": "Türkiye'deki AAA hastalarının %70'i hangi bölgeden kökenlidir?", "id": 5150, "answers": [ { "text": "Doğu ve Karadeniz Bölgesi", "answer_start": 818 } ] } ] }, { "context": "Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’ne göre, yaşam kalitesi bireyin yaşadığı kültür ve değerler sistemi içinde kendi yaşamını nasıl algıladığıdır; bireyin amaçları, umutları, standartları ve endişeleri ile ilişkilidir. Yaşam kalitesi “hedefleri, beklentileri, standartları, ilgileri ile bağlantılı olarak; kişilerin yaşadıkları kültür ve değer yargılarının bütünü içinde durumlarını algılama biçimi”dir. Bir diğer ifadeyle; yaşam kalitesi, kişinin içinde yaşadığı sosyokültürel ortamda kendi sağlığını öznel olarak algılayışını tanımlamaktadır. Yaşam kalitesi çok geniş bir kavram olup, bireyin fiziksel sağlığı, psikolojik durumu, bağımsızlık düzeyi, sosyal ilişkileri ve çevresindeki önemli özelliklerden etkilenir. Esas amaç kişilerin kendi fiziksel, psikolojik ve sosyal işlevlerinden ne ölçüde memnun olduklarının ve yaşamlarının bu yönleri ile ilgili özelliklerin varlığı veya yokluğunun ne ölçüde onları rahatsız ettiğinin saptanmasıdır.", "qas": [ { "question": "Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)'ne göre yaşam kalitesi nedir?", "id": 5151, "answers": [ { "text": "kendi yaşamını nasıl algıladığı", "answer_start": 101 } ] }, { "question": "Yaşam kalitesi nelerle ilişkilidir?", "id": 5152, "answers": [ { "text": "bireyin amaçları, umutları, standartları ve endişeleri", "answer_start": 137 } ] }, { "question": "Yaşam kalitesi neyi tanımlamaktadır?", "id": 5153, "answers": [ { "text": "kendi sağlığını öznel olarak algılayış", "answer_start": 476 } ] }, { "question": "Yaşam kalitesi hangi alanlardan etkilenir?", "id": 5154, "answers": [ { "text": "bireyin fiziksel sağlığı, psikolojik durumu, bağımsızlık düzeyi, sosyal ilişkileri ve çevresindeki", "answer_start": 577 } ] }, { "question": "Yaşam kalitesinin tanımlandığı bağlam nedir?", "id": 5155, "answers": [ { "text": "kişilerin yaşadıkları kültür ve değer yargılarının bütünü içinde durumlarını algılama biçimi", "answer_start": 296 } ] }, { "question": "Yaşam kalitesi ne kadar geniş bir kavramdır?", "id": 5156, "answers": [ { "text": "çok", "answer_start": 550 } ] }, { "question": "Yaşam kalitesinin kişiler üzerindeki esas amacı nedir?", "id": 5157, "answers": [ { "text": "kendi fiziksel, psikolojik ve sosyal işlevlerinden ne ölçüde memnun olduklarının ve yaşamlarının bu yönleri ile ilgili özelliklerin varlığı veya yokluğunun ne ölçüde onları rahatsız ettiğinin saptanması", "answer_start": 728 } ] }, { "question": "DSÖ'ye göre yaşam kalitesi nelerle bağlantılıdır?", "id": 5158, "answers": [ { "text": "bireyin amaçları, umutları, standartları ve endişeleri", "answer_start": 137 } ] }, { "question": "Yaşam kalitesi tanımında hangi örgütün görüşü belirtilmiştir?", "id": 5159, "answers": [ { "text": "Dünya Sağlık Örgütü", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Yaşam kalitesi hangi işlevlerden memnuniyetle ilgilidir?", "id": 5160, "answers": [ { "text": "fiziksel, psikolojik ve sosyal", "answer_start": 734 } ] } ] }, { "context": "Ailevi Akdeniz ateşi, esas olarak çocukluk çağı hastalığıdır ve hastaların %90'ında semptomlar 20 yaş öncesinde başlar. Ataklar ani başlayıp, kısa bir süre devam eder (6-96 saat) ve kendiliğinden düzelir. Ataklar esnasında olan yüksek ateş ve ağrı kişiyi yatağa bağımlı hale getirebilir. Ataklar arası sürenin düzensiz oluşu ve atakların önceden belirlenemeyen bir zamanda ortaya çıkması önemli bir özelliktir. Ataklar bazen sık, bazen de seyrek aralıklarla ortaya çıkar. Değişik ataklarda farklı klinik tablolar olabileceği gibi, hep aynı semptomlarla atak geçiren hastalar da vardır. Bazı hastalarda ise titreme, baş ağrısı, mide bulantısı, kusma, kabızlık gibi şikâyetlerin olduğu, ataktan önce olan ve yaklaşık 15-17 saat süren bir prodrom dönemi görülebilmektedir. Zorlu egzersiz ve aktivite, soğuk ortam, kadınlarda menstruasyon ve gebelik, Schavabe tarafından AAA atağını presipite edebilecek faktörler olarak bildirilmiştir. Ataklar arasında süreç genellikle asemtomatiktir.", "qas": [ { "question": "Ailevi Akdeniz ateşi hangi yaş grubunda esas olarak görülür?", "id": 5161, "answers": [ { "text": "çocukluk çağı", "answer_start": 34 } ] }, { "question": "Ailevi Akdeniz ateşi hastalarının yüzde kaçında semptomlar 20 yaş öncesinde başlar?", "id": 5162, "answers": [ { "text": "%90", "answer_start": 75 } ] }, { "question": "Ataklar ne kadar süre devam eder?", "id": 5163, "answers": [ { "text": "6-96 saat", "answer_start": 168 } ] }, { "question": "Ataklar esnasında hangi belirtiler kişiyi yatağa bağımlı hale getirebilir?", "id": 5164, "answers": [ { "text": "yüksek ateş ve ağrı", "answer_start": 228 } ] }, { "question": "Atakların önceden belirlenemeyen bir zamanda ortaya çıkması hangi hastalığın özelliğidir?", "id": 5165, "answers": [ { "text": "Akdeniz ateşi", "answer_start": 7 } ] }, { "question": "Atakların bazen sık, bazen de seyrek aralıklarla ortaya çıkması neyi ifade eder?", "id": 5166, "answers": [ { "text": "düzensiz", "answer_start": 310 } ] }, { "question": "Ataklardan önce görülebilen, titreme, baş ağrısı ve mide bulantısı gibi belirtilerin olduğu dönem nedir?", "id": 5167, "answers": [ { "text": "prodrom", "answer_start": 736 } ] }, { "question": "Ailevi Akdeniz ateşi ataklarını presipite edebilecek faktörler nelerdir?", "id": 5168, "answers": [ { "text": "Zorlu egzersiz ve aktivite, soğuk ortam, kadınlarda menstruasyon ve gebelik", "answer_start": 770 } ] }, { "question": "Ataklar arasında süreç nasıldır?", "id": 5169, "answers": [ { "text": "asemtomatik", "answer_start": 967 } ] }, { "question": "Ataklar esnasında ortaya çıkan prodrom dönemi ne kadar sürer?", "id": 5170, "answers": [ { "text": "15-17 saat", "answer_start": 715 } ] } ] }, { "context": "Cinsellik, insan hayatının temel gereksinimlerinden olup yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır. Sağlıklı bir cinsel yaşam, sağlığın ve yaşam kalitesinin önemli parametrelerinden biridir. Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre cinsel sağlık; kişilik, iletişim ve aşkı arttıran yollarla cinsel varoluşun bedensel, duygusal, entellektüel ve sosyal yönlerinin bütünleşmesidir. Herhangi bir nedenle cinsel sağlıkta meydana gelen bir sorun kadının cinsel yaşamını, evlilik ilişkisini ve yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. Yaşanan sorunlar, kadının kendine olan güvenini, kişiler arası ilişkilerini, emosyonel, entellektüel ve sosyokültürel yönlerini de olumsuz etkilemektedir. Kadın cinsel fonksiyon bozukluğu; biyolojik, psikolojik ve kişiler arası etkileşimleri olan çok nedenli ve çok boyutlu bir problemdir.", "qas": [ { "question": "Cinsellik insan hayatında ne olarak tanımlanır?", "id": 5171, "answers": [ { "text": "temel gereksinimlerinden olup yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "Sağlıklı bir cinsel yaşam neyin önemli parametrelerinden biridir?", "id": 5172, "answers": [ { "text": "sağlığın ve yaşam kalitesinin", "answer_start": 117 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü'ne göre cinsel sağlık nedir?", "id": 5173, "answers": [ { "text": "cinsel varoluşun bedensel, duygusal, entellektüel ve sosyal yönlerinin bütünleşmesi", "answer_start": 278 } ] }, { "question": "Cinsel sağlıkta meydana gelen bir sorun neyi olumsuz etkiler?", "id": 5174, "answers": [ { "text": "kadının cinsel yaşamını, evlilik ilişkisini ve yaşam kalitesini", "answer_start": 427 } ] }, { "question": "Cinsel sağlık sorunları kadının hangi yönlerini olumsuz etkiler?", "id": 5175, "answers": [ { "text": "kendine olan güvenini, kişiler arası ilişkilerini, emosyonel, entellektüel ve sosyokültürel", "answer_start": 541 } ] }, { "question": "Kadın cinsel fonksiyon bozukluğu nedir?", "id": 5176, "answers": [ { "text": "çok nedenli ve çok boyutlu bir problemdir", "answer_start": 762 } ] }, { "question": "Cinsellik insan hayatında hangi gereksinim olarak tanımlanır?", "id": 5177, "answers": [ { "text": "temel gereksinimleri", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü'ne göre cinsel sağlık hangi yönlerin bütünleşmesidir?", "id": 5178, "answers": [ { "text": "bedensel, duygusal, entellektüel ve sosyal", "answer_start": 295 } ] }, { "question": "Cinsel sağlıkta meydana gelen sorunlar kadının hangi güvenini olumsuz etkiler?", "id": 5179, "answers": [ { "text": "kendine", "answer_start": 541 } ] }, { "question": "Kadın cinsel fonksiyon bozukluğunun kaç boyutlu bir problem olduğu belirtilmiştir?", "id": 5180, "answers": [ { "text": "çok", "answer_start": 762 } ] } ] }, { "context": "Gelişmiş ülkelerde servikal kanser, jinekolojik maligniteler arasında mortalite açısından 3. sıradadır. Bu nedenle serviksin premalign lezyonları olan servikal intraepitelial neopilazilerin tanı ve tedavisi büyük önem taşımaktadır. Servikal kanser taraması yapılan kadınların %4’ünde CIN 1, %5’inde CIN 2-3 görülmektedir. Yüksek dereceli CIN lezyonlarının tedavisinde transformasyon zonunun eksizyonu olan konizasyon işlemi ana tedavi yöntemidir. Konizasyon endikasyonları; lezyonun sınırlarının kolposkopi ile gözlenememesi, kolposkopide yassı silindirik epitel sınırının görülmemesi, CIN 3 için endoservikal küretaj histolojik bulgularının pozitif olması; sitoloji, biyopsi, kolposkopi sonuçları arasında korelasyon eksikliğinin olması, mikroinvazyon şüphesi varlığı, kolposkopistin invaziv kanseri ekarte edememesidir. İntraoperatif ve postoperatif kanama, enfeksiyon, servikal yetmezlik ve servikal stenoz gibi komplikasyonları vardır.", "qas": [ { "question": "Gelişmiş ülkelerde servikal kanser jinekolojik maligniteler arasında mortalite açısından kaçıncı sıradadır?", "id": 5181, "answers": [ { "text": "3.", "answer_start": 90 } ] }, { "question": "Servikal intraepitelial neopilazilerin tanı ve tedavisi neden önemlidir?", "id": 5182, "answers": [ { "text": "servikal kanser", "answer_start": 19 } ] }, { "question": "Servikal kanser taraması yapılan kadınların yüzde kaçında CIN 1 görülmektedir?", "id": 5183, "answers": [ { "text": "%4", "answer_start": 276 } ] }, { "question": "Servikal kanser taraması yapılan kadınların yüzde kaçında CIN 2-3 görülmektedir?", "id": 5184, "answers": [ { "text": "%5", "answer_start": 291 } ] }, { "question": "Yüksek dereceli CIN lezyonlarının tedavisinde ana yöntem nedir?", "id": 5185, "answers": [ { "text": "konizasyon", "answer_start": 406 } ] }, { "question": "Konizasyon işleminin endikasyonlarından biri nedir?", "id": 5186, "answers": [ { "text": "lezyonun sınırlarının kolposkopi ile gözlenememesi", "answer_start": 474 } ] }, { "question": "Konizasyon işleminin bir başka endikasyonu nedir?", "id": 5187, "answers": [ { "text": "kolposkopide yassı silindirik epitel sınırının görülmemesi", "answer_start": 526 } ] }, { "question": "CIN 3 için hangi histolojik bulgular pozitif olduğunda konizasyon önerilir?", "id": 5188, "answers": [ { "text": "endoservikal küretaj", "answer_start": 597 } ] }, { "question": "Konizasyon işleminin komplikasyonlarından biri nedir?", "id": 5189, "answers": [ { "text": "İntraoperatif ve postoperatif kanama, enfeksiyon, servikal yetmezlik ve servikal stenoz", "answer_start": 822 } ] }, { "question": "Konizasyon işlemi sırasında ne tür komplikasyonlar ortaya çıkabilir?", "id": 5190, "answers": [ { "text": "İntraoperatif ve postoperatif kanama, enfeksiyon, servikal yetmezlik ve servikal stenoz", "answer_start": 822 } ] } ] }, { "context": "İntrauterin gelişme geriliği (İUGG) gebeliğin ciddi bir komplikasyonudur ve kayda değer neonatal mortalite ve morbiditeye neden olur. Yapılan araştırmalarda bozulmuş feto-maternal dolaşım, genetik hastalıklar, gebeliğe bağlı hipertansif bozukluklar, diabet, zayıf umblikal kord, perinatal enfeksiyonlar, annede beslenme eksikliği, toksin maruziyeti ve ilaç kullanımı İUGG’ne katkıda bulunan durumlar olarak bulunmuştur. Yine de bu faktörler tüm İUGG olgularının bir kısmını açıklarken geriye kalan sebeplerin çoğu ‘idiopatik’ olarak tanımlanır ve bu durumlarda da plasental yetmezlik İUGG'nin en yaygın sebebidir. İUGG patogenezinde önemli sebeplerden biri olan plasental yetmezlik gelişiminde oksidatif stresin rol oynadığı düşünülmektedir. Oksidatif stres serbest radikal üretimi ve koruyucu sistemler arasındaki dengenin bozulması olarak tanımlanan bir süreçtir. Bozulmuş denge insan dokularında oksidatif hasara yol açar.", "qas": [ { "question": "İntrauterin gelişme geriliği (İUGG) neye neden olur?", "id": 5191, "answers": [ { "text": "kayda değer neonatal mortalite ve morbidite", "answer_start": 76 } ] }, { "question": "İUGG'ne katkıda bulunan durumlar nedir?", "id": 5192, "answers": [ { "text": "bozulmuş feto-maternal dolaşım, genetik hastalıklar, gebeliğe bağlı hipertansif bozukluklar, diabet, zayıf umblikal kord, perinatal enfeksiyonlar, annede beslenme eksikliği, toksin maruziyeti ve ilaç kullanımı", "answer_start": 157 } ] }, { "question": "İUGG'ne katkıda bulunanlar nelerdir?", "id": 5193, "answers": [ { "text": "bozulmuş feto-maternal dolaşım, genetik hastalıklar, gebeliğe bağlı hipertansif bozukluklar, diabet, zayıf umblikal kord, perinatal enfeksiyonlar, annede beslenme eksikliği, toksin maruziyeti ve ilaç kullanımı", "answer_start": 157 } ] }, { "question": "İUGG'ne neler katkıda bulunur?", "id": 5194, "answers": [ { "text": "bozulmuş feto-maternal dolaşım, genetik hastalıklar, gebeliğe bağlı hipertansif bozukluklar, diabet, zayıf umblikal kord, perinatal enfeksiyonlar, annede beslenme eksikliği, toksin maruziyeti ve ilaç kullanımı", "answer_start": 157 } ] }, { "question": "İUGG patogenezinde rol oynayan önemli sebep nedir?", "id": 5195, "answers": [ { "text": "oksidatif stresin", "answer_start": 694 } ] }, { "question": "Oksidatif stres nasıl tanımlanır?", "id": 5196, "answers": [ { "text": "serbest radikal üretimi ve koruyucu sistemler arasındaki dengenin bozulması", "answer_start": 758 } ] }, { "question": "Oksidatif stres neye yol açar?", "id": 5197, "answers": [ { "text": "insan dokularında oksidatif hasara", "answer_start": 881 } ] }, { "question": "İUGG'nin en yaygın sebebi nedir?", "id": 5198, "answers": [ { "text": "plasental yetmezlik", "answer_start": 564 } ] }, { "question": "İUGG'nin en yaygın sebebi nedir?", "id": 5199, "answers": [ { "text": "plasental yetmezlik", "answer_start": 564 } ] }, { "question": "İUGG'ne yol açan enfeksiyon türü nedir?", "id": 5200, "answers": [ { "text": "perinatal enfeksiyonlar", "answer_start": 279 } ] } ] }, { "context": "Normal fetal büyüme, genetik olarak önceden belirlenmiş büyüme potansiyeli ile fetal, plasental ve maternal sağlık arasındaki etkileşimi yansıtır. Normal fetal büyümede, gebeliğin ilk 16 haftasında birincil bir hücresel hiperplazi fazı vardır. 16 ve 32 hafta arasında hücrelerin sayı ve boyutlarının artışının eşlik ettiği, hiperplazi ve hücresel hipertrofinin birlikte olduğu bir faz vardır. 32. haftadan itibaren ise hücre boyutunda hızlı bir artışın olduğu bir hücresel hipertrofi fazı vardır. Normal fetal büyümenin bu paterni, İUGG'nin klinik sınıflandırmasının temelidir. Campbell, simetrik veya orantılı olarak küçük fetusları ve asimetrik fetusları, yani orantısız olarak daha yavaş karın çevresi (AC) büyümesi olan fetüsleri ayırmak için baş çevresi/karın çevresi (HC/AC) oranını kullanarak İUGG’ni Tip I, Tip II ve Tip III olarak sınıflandırdı.", "qas": [ { "question": "Normal fetal büyüme neyin etkileşimini yansıtır?", "id": 5201, "answers": [ { "text": "fetal, plasental ve maternal sağlık", "answer_start": 79 } ] }, { "question": "Gebeliğin ilk 16 haftasında hangi büyüme fazı vardır?", "id": 5202, "answers": [ { "text": "hücresel hiperplazi", "answer_start": 211 } ] }, { "question": "16 ve 32 hafta arasında hangi faz görülür?", "id": 5203, "answers": [ { "text": "hücresel hiperplazi", "answer_start": 211 } ] }, { "question": "32. haftadan itibaren hangi hücresel faz vardır?", "id": 5204, "answers": [ { "text": "hücresel hipertrofi", "answer_start": 338 } ] }, { "question": "Normal fetal büyümenin paterni neyin temelidir?", "id": 5205, "answers": [ { "text": "İUGG'nin klinik sınıflandırması", "answer_start": 532 } ] }, { "question": "Campbell, İUGG'yi kaç tipe ayırdı?", "id": 5206, "answers": [ { "text": "Tip I, Tip II ve Tip III", "answer_start": 808 } ] }, { "question": "Campbell, İUGG'yi sınıflandırmak için hangi oranı kullandı?", "id": 5207, "answers": [ { "text": "baş çevresi/karın çevresi (HC/AC)", "answer_start": 747 } ] }, { "question": "Normal fetal büyümede 16 ve 32 hafta arasında hücrelerde hangi değişiklikler olur?", "id": 5208, "answers": [ { "text": "hiperplazi ve hücresel hipertrofi", "answer_start": 324 } ] }, { "question": "Hücresel hipertrofi fazı ne zaman başlar?", "id": 5209, "answers": [ { "text": "32. haftadan", "answer_start": 393 } ] }, { "question": "Orantısız olarak daha yavaş karın çevresi büyümesi olan fetüsler nasıl sınıflandırılır?", "id": 5210, "answers": [ { "text": "asimetrik", "answer_start": 637 } ] } ] }, { "context": "Diyabet, insülin eksikliği ya da insülin etkisindeki defektler nedeniyle organizmanın karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamadığı, sürekli tıbbi bakım ve tedavi gerektiren, kronik bir metabolizma hastalığıdır. Son yıllarda sağlıksız beslenme, obezite, fiziksel inaktivite, yaşlanmanın da katkısı ile diyabet tüm dünyada prevelansı ve insidansı hızla artan ciddi bir halk sağlığı sorunu olmuştur. Diyabet ve diyabete bağlı gelişen komplikasyonların yol açtığı sorunlarla yaşayan insan sayısı her geçen yıl giderek artmakta ve bu durum ülke ekonomilerine büyük bir yük oluşturmaktadır. Tip 1 ve tip 2 diyabet, klinik başlangıç şekilleri ve ilerleme süreçleri itibarıyla heterojen hastalıklardır. Tip 1 diyabet pankreas beta hücre yıkımına bağlı olarak insülin eksikliği ile daha çok çocuk ve gençlerde akut olarak ortaya çıkar. Tip 2 diyabette insülin direnci ve insülin sekresyon bozukluğu ön plandadır. Tüm diyabetlilerin yaklaşık %90-95’ini tip 2 diyabetliler oluşturur.", "qas": [ { "question": "Diyabet hangi nedenlerle ortaya çıkar?", "id": 5211, "answers": [ { "text": "insülin eksikliği ya da insülin etkisindeki defektler", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Diyabet hangi tür bir hastalıktır?", "id": 5212, "answers": [ { "text": "kronik bir metabolizma hastalığıdır", "answer_start": 190 } ] }, { "question": "Diyabetin prevelansı ve insidansı son yıllarda neden artmaktadır?", "id": 5213, "answers": [ { "text": "sağlıksız beslenme, obezite, fiziksel inaktivite, yaşlanmanın", "answer_start": 240 } ] }, { "question": "Diyabetin artması ne tür bir sorun olarak görülmektedir?", "id": 5214, "answers": [ { "text": "ciddi bir halk sağlığı sorunu", "answer_start": 373 } ] }, { "question": "Diyabetin ekonomilere etkisi nedir?", "id": 5215, "answers": [ { "text": "büyük bir yük", "answer_start": 570 } ] }, { "question": "Tip 1 diyabet genellikle kimlerde ortaya çıkar?", "id": 5216, "answers": [ { "text": "çocuk ve gençlerde", "answer_start": 798 } ] }, { "question": "Tip 1 diyabetin temel nedeni nedir?", "id": 5217, "answers": [ { "text": "pankreas beta hücre yıkımına", "answer_start": 725 } ] }, { "question": "Tip 2 diyabette hangi iki bozukluk ön plandadır?", "id": 5218, "answers": [ { "text": "insülin direnci ve insülin sekresyon bozukluğu", "answer_start": 859 } ] }, { "question": "Diyabet hastalarının yüzde kaçı tip 2 diyabetlidir?", "id": 5219, "answers": [ { "text": "%90-95", "answer_start": 948 } ] }, { "question": "Tip 1 ve tip 2 diyabet nasıl hastalıklardır?", "id": 5220, "answers": [ { "text": "heterojen", "answer_start": 685 } ] } ] }, { "context": "Prediyabet, tip 2 diyabet için yüksek risk içeren bir ara hiperglisemi durumudur. Normal glukoz metabolizması ile aşikar diyabet arasındaki süreç ‘prediyabetik dönem’ olarak adlandırılır. Prediyabet dediğimizde izole bozulmuş açlık glikozu (BAG), izole bozulmuş glikoz toleransı (BGT) ve kombine BAG ve BGT olmak üzere 3 durum söz konusudur. Bu üç durumda tedavi edilmediği takdirde aşikar diyabete ilerlemektedir. BAG için Açlık plazma glukoz düzeyi 100-125 mg/dl ve BGT için 75 gr OGTT sonrası 2. saat bakılan plazma glukoz düzeyi 140-199 mg/dl arasında olmalıdır. Ayrıca HbA1C düzeyinin %5,7-6,4 arasında olması da prediyabet olarak kabul edilmektedir. Prediyabetik hastalarda diyabete ilerleme oranının bazı yayınlarda %70 olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle erken tanı ile diyabet gelişiminin ve diyabete bağlı klinik komplikasyonların önlenebilmesi hastalığın klinik önemini artırmaktadır.", "qas": [ { "question": "Prediyabet nedir?", "id": 5221, "answers": [ { "text": "ara hiperglisemi", "answer_start": 54 } ] }, { "question": "Prediyabetik dönem nedir?", "id": 5222, "answers": [ { "text": "Prediyabet, tip 2 diyabet için yüksek risk içeren bir ara hiperglisemi durumudur. Normal glukoz metabolizması ile aşikar diyabet arasındaki süreç", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Prediyabet dediğimizde hangi üç durum söz konusudur?", "id": 5223, "answers": [ { "text": "izole bozulmuş açlık glikozu (BAG), izole bozulmuş glikoz toleransı (BGT) ve kombine BAG ve BGT", "answer_start": 211 } ] }, { "question": "Prediyabet tedavi edilmezse neye ilerler?", "id": 5224, "answers": [ { "text": "aşikar diyabet", "answer_start": 114 } ] }, { "question": "BAG için açlık plazma glukoz düzeyi kaç mg/dl olmalıdır?", "id": 5225, "answers": [ { "text": "100-125", "answer_start": 451 } ] }, { "question": "BGT için OGTT sonrası 2. saat plazma glukoz düzeyi kaç mg/dl olmalıdır?", "id": 5226, "answers": [ { "text": "140-199", "answer_start": 533 } ] }, { "question": "HbA1C düzeyi kaç olursa prediyabet kabul edilir?", "id": 5227, "answers": [ { "text": "%5,7-6,4 arasında", "answer_start": 590 } ] }, { "question": "Prediyabetik hastalarda diyabete ilerleme oranı bazı yayınlarda yüzde kaç olarak belirtilmektedir?", "id": 5228, "answers": [ { "text": "%70", "answer_start": 723 } ] }, { "question": "Prediyabetik hastalarda erken tanı neyin önlenmesine yardımcı olur?", "id": 5229, "answers": [ { "text": "diyabete bağlı klinik komplikasyonların", "answer_start": 801 } ] }, { "question": "Prediyabetin klinik önemi neyi artırmaktadır?", "id": 5230, "answers": [ { "text": "erken tanı ile diyabet gelişiminin ve diyabete bağlı klinik komplikasyonların önlenebilmesi", "answer_start": 763 } ] } ] }, { "context": "Diabetes mellitus eski çağlardan beri bilinen bir hastalık olup, “diabetes” eski Yunanca’da aşırı idrara çıkmayı anlatan “sifon” anlamına gelmektedir. “Mellitus” ise yine Yunan kökenli ve Yunanca’da “bal” anlamına gelen “mel” kelimesinden türetilmiştir. Diyabet, insülin eksikliği ya da insülin etkisindeki defektler nedeniyle organizmanın karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamadığı, sürekli tıbbi bakım ve tedavi gerektiren, kronik bir metabolizma hastalığıdır. Kontrolsüz diyabet nedeniyle oluşan hiperglisemi akut komplikasyonlar ile ölüme yol açabilmekte, uzun dönemde gelişen kronik komplikasyonları ile de yaşam kalitesini bozmaktadır. Diyabet ile ilgili eğilimler yıllar içinde değişime uğramıştır. Eskiden Batı toplumunun ve varlıklı zenginlerin hastalığı olarak kabul edilen diyabet günümüzde tüm dünyada, tüm toplumları ve tüm sosyoekonomik sınıfları etkilemektedir. Diabetes mellitus’taki uzun süreli hiperglisemi sonucu gelişen ve yaşamı tehlikeye sokan retinopati, nefropati, periferik ve otonom nöropati gibi birtakım kronik komplikasyonlar meydana gelir.", "qas": [ { "question": "“Diabetes” kelimesi eski Yunanca’da ne anlama gelmektedir?", "id": 5231, "answers": [ { "text": "sifon", "answer_start": 122 } ] }, { "question": "“Mellitus” kelimesi hangi anlama gelmektedir?", "id": 5232, "answers": [ { "text": "bal", "answer_start": 200 } ] }, { "question": "Diyabet hangi tür bir hastalıktır?", "id": 5233, "answers": [ { "text": "kronik bir metabolizma hastalığıdır", "answer_start": 444 } ] }, { "question": "Diyabetin nedeni nedir?", "id": 5234, "answers": [ { "text": "insülin eksikliği ya da insülin etkisindeki defektler", "answer_start": 263 } ] }, { "question": "Kontrolsüz diyabetin sonuçları nelerdir?", "id": 5235, "answers": [ { "text": "hiperglisemi akut komplikasyonlar", "answer_start": 517 } ] }, { "question": "Diyabetin zaman içindeki eğilimleri nasıl değişmiştir?", "id": 5236, "answers": [ { "text": "yıllar içinde", "answer_start": 689 } ] }, { "question": "Diyabetin hangi komplikasyonları yaşamı tehlikeye sokar?", "id": 5237, "answers": [ { "text": "retinopati, nefropati, periferik ve otonom nöropati", "answer_start": 984 } ] }, { "question": "Diyabet hangi metabolik süreçleri etkiler?", "id": 5238, "answers": [ { "text": "kronik", "answer_start": 444 } ] }, { "question": "Diyabet tedavisinde ne gereklidir?", "id": 5239, "answers": [ { "text": "tıbbi bakım ve tedavi", "answer_start": 410 } ] }, { "question": "Diyabet hangi toplumları ve sınıfları etkilemektedir?", "id": 5240, "answers": [ { "text": "tüm dünyada, tüm toplumları ve tüm sosyoekonomik sınıfları", "answer_start": 820 } ] } ] }, { "context": "Gestasyonel Diyabetes Mellitus (GDM); ilk kez gebelik sırasında tanısı koyulan karbonhidrat intoleransıdır. Gebelik sürecinde hemen hemen herkeste çeşitli derecede glukoz metabolizma bozukluğu gelişir ancak bunların sadece küçük bir bölümünde gestasyonel diyabet görülür. Gestasyonel diyabette genetik yatkınlıkla beraber kronik insulin direncine bağlı beta hücre disfonksiyonu vardır. Normal bir gebelik sürecinde salgılanan hormonların özellikle human plasental laktojen etkisiyle insülin direnci, hiperinsülinemi ve hafif postprandial hiperglisemi meydana gelir. Bu durum, özellikle ikinci trimesterde fetusun artan aminoasid (aa) ve glukoz ihtiyacını karşılamak üzere anneyi hazırlarken, ortaya çıkan insülin duyarlılığındaki yaklaşık %60’lık düşüş GDM’ye yol açar. Gestasyonel diyabette doğumdan sonra hastaların çoğunda glukoz metabolizmasında düzelme görülmekle birlikte, bu hastalarda GDM’in sonraki gebeliklerde tekrarlama riski yüksektir.", "qas": [ { "question": "Gestasyonel Diyabetes Mellitus (GDM) nedir?", "id": 5241, "answers": [ { "text": "karbonhidrat intoleransı", "answer_start": 79 } ] }, { "question": "Gebelik sürecinde ne gelişir?", "id": 5242, "answers": [ { "text": "glukoz metabolizma bozukluğu", "answer_start": 164 } ] }, { "question": "Gestasyonel diyabetin nedenlerinden biri nedir?", "id": 5243, "answers": [ { "text": "kronik insulin direncine bağlı beta hücre disfonksiyonu", "answer_start": 322 } ] }, { "question": "Normal bir gebelik sürecinde hangi hormonların etkisiyle insülin direnci oluşur?", "id": 5244, "answers": [ { "text": "human plasental laktojen", "answer_start": 448 } ] }, { "question": "İkinci trimesterde fetusun artan ihtiyacını karşılamak için ne meydana gelir?", "id": 5245, "answers": [ { "text": "insülin direnci, hiperinsülinemi ve hafif postprandial hiperglisemi", "answer_start": 483 } ] }, { "question": "İnsülin duyarlılığındaki yaklaşık yüzde kaçlık düşüş GDM’ye yol açar?", "id": 5246, "answers": [ { "text": "%60", "answer_start": 739 } ] }, { "question": "Gestasyonel diyabetten sonra glukoz metabolizması ne olur?", "id": 5247, "answers": [ { "text": "düzelme", "answer_start": 850 } ] }, { "question": "Gestasyonel diyabet hastalarında sonraki gebeliklerde ne riski yüksektir?", "id": 5248, "answers": [ { "text": "tekrarlama", "answer_start": 921 } ] }, { "question": "Gestasyonel diyabetten sonra hangi risk yüksektir?", "id": 5249, "answers": [ { "text": "tekrarlama", "answer_start": 921 } ] }, { "question": "Gestasyonel diyabette insülin duyarlılığındaki düşüş neye yol açar?", "id": 5250, "answers": [ { "text": "GDM", "answer_start": 32 } ] } ] }, { "context": "Diyabet tedavisinde amaç kan şekeri regülasyonu sağlamak ve diyabetin akut ve kronik komplikasyonlarının gelişimini engelleyerek yaşam kalitesini artırmaktır. Tedavinin ilk aşamasında yaşam tarzı değişikliği olmazsa olmazdır. İyi bir diyet ve egzersizle kan şekeri regülasyonu sağlanabilir. Diyabet hekim, diyetisyen ve iyi bir eğitim almış diyabet hemşiresinden oluşan ekiple tedavi edilmelidir. Diyabet tedavisinde yüksek riskli bireylerde (prediyabetlerde) Tip 2 diyabet gelişiminin önlenmesi öncelikli hedefler arasındadır. Diyabet tedavisinde en önemli nokta tedavinin bireyselleştirilmesidir. Diyabet tedavisinde non-farmakolojik ve farmakolojik tedavi seçenekleri bulunmaktadır. Non-farmakolojik tedavide yaşam tarzı değişikliği (diyet ve egzersiz), farmakolojik tedavi ise medikal tedavi olarak değerlendirilmektedir. Tüm dönemlerde vazgeçilmez tedavi bileşeni yaşam tarzı değişikliğidir. Yaşam tarzı değişikliğinin yerini tutacak hiçbir ilaç bulunmamaktadır. Yaşam tarzı değişiklikleri yalnız kan glukozu üzerine değil, tüm risk faktörleri üzerine de olumlu etki gösterir. Yaşam tarzında gerekli değişimler ve öneriler her vizitte tekrarlamalıdır.", "qas": [ { "question": "Diyabet tedavisinde amaç nedir?", "id": 5251, "answers": [ { "text": "kan şekeri regülasyonu sağlamak ve diyabetin akut ve kronik komplikasyonlarının gelişimini engelleyerek yaşam kalitesini artırmaktır", "answer_start": 25 } ] }, { "question": "Tedavinin ilk aşamasında ne olmazsa olmazdır?", "id": 5252, "answers": [ { "text": "yaşam tarzı değişikliği", "answer_start": 184 } ] }, { "question": "Kan şekeri regülasyonu nasıl sağlanabilir?", "id": 5253, "answers": [ { "text": "İyi bir diyet ve egzersiz", "answer_start": 226 } ] }, { "question": "Diyabet tedavisi için hangi ekip gereklidir?", "id": 5254, "answers": [ { "text": "hekim, diyetisyen ve iyi bir eğitim almış diyabet hemşiresi", "answer_start": 299 } ] }, { "question": "Yüksek riskli bireylerde diyabet tedavisinde öncelikli hedef nedir?", "id": 5255, "answers": [ { "text": "Tip 2 diyabet", "answer_start": 460 } ] }, { "question": "Diyabet tedavisinde en önemli nokta nedir?", "id": 5256, "answers": [ { "text": "tedavinin bireyselleştirilmesi", "answer_start": 564 } ] }, { "question": "Diyabet tedavisinde hangi tedavi seçenekleri bulunmaktadır?", "id": 5257, "answers": [ { "text": "non-farmakolojik ve farmakolojik", "answer_start": 619 } ] }, { "question": "Non-farmakolojik tedavi neleri kapsar?", "id": 5258, "answers": [ { "text": "yaşam tarzı değişikliği (diyet ve egzersiz)", "answer_start": 712 } ] }, { "question": "Diyabet tedavisinde vazgeçilmez bileşen nedir?", "id": 5259, "answers": [ { "text": "yaşam tarzı değişikliği", "answer_start": 184 } ] }, { "question": "Yaşam tarzı değişikliklerinin etkisi nedir?", "id": 5260, "answers": [ { "text": "kan glukozu üzerine değil, tüm risk faktörleri üzerine de olumlu etki gösterir", "answer_start": 1002 } ] } ] }, { "context": "Kan glukozunun yetişkinlerde <50 mg/dl ve çocuklarda <40 mg/dl olması hipoglisemi olarak tanımlanır. İnsülin veya oral antidiyabetik ilaç kullanan tüm diyabetlilerde hipoglisemi gelişme riski vardır. Öğün atlama, çok az yeme, aşırı egzersiz yapma, gereğinden fazla dozda insulin kullanma veya oral ilaç alma en sık hipoglisemi nedenleridir. Hipoglisemi prevalansını en iyi gösteren kanıt hastaların hipoglisemik prekoma veya koma ile acil servise başvurma oranıdır. Hipoglisemide kanda glukoz düzeyi düşmeye başlayınca kontrainsüliner sistem devreye girer ve artan adrenalin etkisiyle adrenerjik semptomlar (terleme, taşikardi, sinirlilik) görülür. Hipoglisemi daha da derinleşince, nörolojik semptomlar (konsantrasyon bozukluğu, sersemlik, halsizlik, uykuya meyil, bilinç kapanıklığı) ortaya çıkar.", "qas": [ { "question": "Hipoglisemi yetişkinlerde hangi kan glukozu düzeyinde tanımlanır?", "id": 5261, "answers": [ { "text": "<50 mg/dl", "answer_start": 29 } ] }, { "question": "Hipoglisemi çocuklarda hangi kan glukozu düzeyinde tanımlanır?", "id": 5262, "answers": [ { "text": "<40 mg/dl", "answer_start": 53 } ] }, { "question": "Hipoglisemi gelişme riski kimlerde vardır?", "id": 5263, "answers": [ { "text": "tüm diyabetlilerde", "answer_start": 147 } ] }, { "question": "Hipogliseminin en sık nedenleri nelerdir?", "id": 5264, "answers": [ { "text": "Öğün atlama, çok az yeme, aşırı egzersiz yapma, gereğinden fazla dozda insulin kullanma veya oral ilaç alma", "answer_start": 200 } ] }, { "question": "Hipoglisemi prevalansını en iyi gösteren kanıt nedir?", "id": 5265, "answers": [ { "text": "hastaların hipoglisemik prekoma veya koma ile acil servise başvurma oranıdır", "answer_start": 388 } ] }, { "question": "Hipoglisemide kan glukoz düzeyi düştüğünde hangi sistem devreye girer?", "id": 5266, "answers": [ { "text": "kontrainsüliner", "answer_start": 519 } ] }, { "question": "Hipoglisemide artan adrenalin etkisiyle hangi semptomlar görülür?", "id": 5267, "answers": [ { "text": "adrenerjik", "answer_start": 585 } ] }, { "question": "Hipoglisemi derinleştiğinde hangi semptomlar ortaya çıkar?", "id": 5268, "answers": [ { "text": "nörolojik", "answer_start": 683 } ] }, { "question": "Hipoglisemide semptomlar nelerdir?", "id": 5269, "answers": [ { "text": "terleme, taşikardi, sinirlilik", "answer_start": 608 } ] }, { "question": "Hipoglisemide nörolojik semptomlar ne zaman ortaya çıkar?", "id": 5270, "answers": [ { "text": "Hipoglisemi daha da derinleşince", "answer_start": 649 } ] } ] }, { "context": "Hipoglisemi küçük çocuklarda daha sık görülür. Gelişmekte olan beynin hipoglisemiye özellikle duyarlı olmasından dolayı, 5 yaş altında diyabet tanısı almış olan çocuklarda algısal bozukluktan sorumlu görülebilir. Hipoglisemi, insülin tedavisi gören diyabetik kişilerde, uzun dönem komplikasyonlar kadar anksiyete ve sıkıntı yaratır. Uzamış ağır hipoglisemi kalıcı nörolojik sekellere neden olabilir. Bunun yanı sıra hipoglisemi, trombosit agregasyonunu arttırarak diyabetin vasküler komplikasyonlarını daha da ağırlaştırabilir. Ağır bir hipoglisemi fatal bir komplikasyondur. Hipogliseminin nedenleri dolaşımdaki insülin miktarının fazla olması, insülin duyarlılığında artış, yetersiz karbonhidrat alımı, egzersiz, alkol ve ilaç kullanımı gibi faktörlerdir (80, 81). Tip-2 diyabette tip-1 diyabete göre hipoglisemik koma daha sık ve daha tehlikeli seyretmektedir. Tip 1 diyabette ölümlerin %3-5’i hipoglisemik komaya bağlıdır. Tip 2 diyabetli ve oral antidiyabetik kullanan hastalarda gelişen hipoglisemilerde ise mortalite oranı ise oldukça yüksek olup %10-20’dir.", "qas": [ { "question": "Hipoglisemi hangi yaş grubunda daha sık görülür?", "id": 5271, "answers": [ { "text": "küçük çocuklarda", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "Hipoglisemi gelişmekte olan beyni nasıl etkileyebilir?", "id": 5272, "answers": [ { "text": "algısal bozukluk", "answer_start": 172 } ] }, { "question": "Uzamış ağır hipogliseminin sonucu ne olabilir?", "id": 5273, "answers": [ { "text": "kalıcı nörolojik sekeller", "answer_start": 357 } ] }, { "question": "Hipoglisemi diyabetin hangi komplikasyonlarını ağırlaştırabilir?", "id": 5274, "answers": [ { "text": "vasküler", "answer_start": 474 } ] }, { "question": "Ağır hipoglisemi nasıl bir komplikasyondur?", "id": 5275, "answers": [ { "text": "fatal", "answer_start": 549 } ] }, { "question": "Hipogliseminin nedenleri nelerdir?", "id": 5276, "answers": [ { "text": "dolaşımdaki insülin miktarının fazla olması, insülin duyarlılığında artış, yetersiz karbonhidrat alımı, egzersiz, alkol ve ilaç kullanımı", "answer_start": 601 } ] }, { "question": "Hangi diyabet türünde hipoglisemik koma daha sık ve tehlikelidir?", "id": 5277, "answers": [ { "text": "Tip-2 diyabet", "answer_start": 767 } ] }, { "question": "Tip 1 diyabette ölümlerin yüzde kaçı hipoglisemik komaya bağlıdır?", "id": 5278, "answers": [ { "text": "%3-5", "answer_start": 890 } ] }, { "question": "Tip 2 diyabetli hastalarda hipoglisemiye bağlı mortalite oranı nedir?", "id": 5279, "answers": [ { "text": "%10-20", "answer_start": 1054 } ] }, { "question": "Hipoglisemi insülin tedavisi gören diyabetik kişilerde ne tür sıkıntılara yol açar?", "id": 5280, "answers": [ { "text": "anksiyete", "answer_start": 303 } ] } ] }, { "context": "Diyabetik ketoasidoz, hayati tehlike oluşturan, normalden tam komaya kadar varabilen, şuur değişikliğine neden olabilen, akut ve ciddi bir metabolik komplikasyondur. İnsülin yetmezliğine bağlı olarak erişkinlerde ve genç adölesanlarda ortaya çıkan daha çok tip 1 DM’li bireylerde gözükmekle birlikte stres durumlarında (travma, enfeksiyon vb.) tip-2 DM‘li hastalardada görülebilmektedir (83). Diyabetik ketoasidoz, insülin eksikliği sonucu lipolizin baskılanamaması nedeniyle ortaya çıkan hiperglisemi, hiperozmolarite, dehidratasyon ve keton cisimlerinin aşırı üretimi ile karakterize bir tablodur. Klinik belirti ve bulgular dehidratasyona bağlı olarak görülmektedir. Mental durumda bozulma, kusmaul solunumu, nefeste aseton ve çürük meyve kokusu, bulantı- kusma, karın ağrısı, yaygın zayıflık, asidoza bağlı periferal vazodilatasyona sekonder olarak gelişen hipotermi yaygın olarak görülmektedir. Ketoasitlerin aşırı artması sonucunda iyon aralığı artar ve metabolik asidoz gelişir.", "qas": [ { "question": "Diyabetik ketoasidozun şuur üzerindeki etkisi nedir?", "id": 5281, "answers": [ { "text": "değişikliğine", "answer_start": 91 } ] }, { "question": "Diyabetik ketoasidoz hangi diyabet türünde daha sık görülür?", "id": 5282, "answers": [ { "text": "tip 1 DM", "answer_start": 257 } ] }, { "question": "Tip-2 diyabetli hastalarda diyabetik ketoasidoz hangi durumlarda ortaya çıkabilir?", "id": 5283, "answers": [ { "text": "stres durumlarında", "answer_start": 300 } ] }, { "question": "Diyabetik ketoasidozda hangi metabolik bozukluklar görülür?", "id": 5284, "answers": [ { "text": "hiperglisemi, hiperozmolarite, dehidratasyon ve keton cisimlerinin aşırı üretimi", "answer_start": 489 } ] }, { "question": "Diyabetik ketoasidozda görülen mental durum bozukluğunun nedeni nedir?", "id": 5285, "answers": [ { "text": "hidratasyona bağlı olarak görülmektedir", "answer_start": 629 } ] }, { "question": "Diyabetik ketoasidozda nefeste hangi koku yaygın olarak görülür?", "id": 5286, "answers": [ { "text": "aseton ve çürük meyve kokusu", "answer_start": 720 } ] }, { "question": "Ketoasitlerin aşırı artması sonucunda ne gelişir?", "id": 5287, "answers": [ { "text": "metabolik asidoz", "answer_start": 960 } ] }, { "question": "Diyabetik ketoasidozun hangi semptomu karın ağrısı ile ilişkilidir?", "id": 5288, "answers": [ { "text": "asidoz", "answer_start": 14 } ] }, { "question": "Diyabetik ketoasidozda görülen solunum tipi nedir?", "id": 5289, "answers": [ { "text": "kusmaul solunumu", "answer_start": 694 } ] }, { "question": "Periferal vazodilatasyona bağlı olarak ne gelişir?", "id": 5290, "answers": [ { "text": "hipotermi", "answer_start": 861 } ] } ] }, { "context": "Kardiyovasküler hastalık diyabette en önemli morbidite ve mortalite nedenidir. Tip 2 diyabetlilerde, özellikle koroner arter hastalığı riski diyabetik olmayanlara göre 2-4 kat daha yüksektir. Tip 2 diyabette mortalitenin %60-75’inden makrovasküler olaylar sorumludur. Diyabette multisegmenter tutulumlu ateroskleroz görülür ve erken yaşlarda ortaya çıkar (1). Endotel disfonksiyonu, aterosklerozun gelişmesinde ilk basamağı oluşturur ve kalp damar hastalıklarının patolojisinde anahtar rol oynar. Endotelyal disfonksiyonu, kardiyovasküler risk faktörlerinin varlığında saptanmaktadır ve daha önceki kardiyovasküler olaylardan bağımsızdır (88). Akut koroner sendromlar, miyokard infarktüsü öyküsü, stabil veya unstabil angina, inme, geçici iskemik atak veya periferik arteriyel hastalık aterosklerotik kardiyo vasküler hastalık (ASKVH) olarak kabul edilmektedir. ASKVH diyabetli hastalarda en önemli morbidite ve mortalite nedenlerinden biridir. Ayrıca oluşabilecek bu komplikasyonlar diyabetin maliyetini doğrudan veya dolaylı olarak artırmaktadır. Diyabette ASKVH gelişimini önleme ya da geciktirmede erken tanı ve tedavi son derece önemlidir.", "qas": [ { "question": "Diyabette en önemli morbidite ve mortalite nedeni nedir?", "id": 5291, "answers": [ { "text": "Kardiyovasküler hastalık", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Tip 2 diyabetlilerde koroner arter hastalığı riski ne kadar daha yüksektir?", "id": 5292, "answers": [ { "text": "2-4 kat", "answer_start": 168 } ] }, { "question": "Tip 2 diyabette mortalitenin %60-75’inden ne sorumludur?", "id": 5293, "answers": [ { "text": "makrovasküler olaylar", "answer_start": 234 } ] }, { "question": "Diyabette ateroskleroz nasıl bir tutulum gösterir?", "id": 5294, "answers": [ { "text": "multisegmenter", "answer_start": 278 } ] }, { "question": "Endotel disfonksiyonu hangi hastalığın gelişiminde ilk basamaktır?", "id": 5295, "answers": [ { "text": "ateroskleroz", "answer_start": 303 } ] }, { "question": "Endotelyal disfonksiyonu neyin varlığında saptanmaktadır?", "id": 5296, "answers": [ { "text": "kardiyovasküler risk faktörlerinin", "answer_start": 523 } ] }, { "question": "Akut koroner sendromlar ve miyokard infarktüsü öyküsü hangi hastalık olarak kabul edilmektedir?", "id": 5297, "answers": [ { "text": "aterosklerotik kardiyo vasküler hastalık (ASKVH)", "answer_start": 786 } ] }, { "question": "ASKVH diyabetli hastalarda neyin en önemli nedenlerinden biridir?", "id": 5298, "answers": [ { "text": "morbidite ve mortalite", "answer_start": 45 } ] }, { "question": "Diyabette ASKVH gelişimini önleme ya da geciktirmede ne son derece önemlidir?", "id": 5299, "answers": [ { "text": "erken tanı ve tedavi", "answer_start": 1102 } ] }, { "question": "Diyabette gelişen komplikasyonlar neyi artırmaktadır?", "id": 5300, "answers": [ { "text": "diyabetin maliyetini", "answer_start": 984 } ] } ] }, { "context": "Diyabetik nefropati diyabetli hastalarda önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. Gelişmiş ülkelerdeki son dönem böbrek yetersizliğinin en sık nedenidir. Diyabet, böbrek yetmezliği riskini 17-20 kat arttırmaktadır. Avrupa ve Amerika’da tip 1 diyabetli hastaların %30-50’sinde, tip 2 diyabetlilerin %5-15’inde diyabetik nefropati gelişmektedir (99). Erişkinlerde erken dönem nefropatiyi araştırmak için mikroalbuminüri ölçümü ile birlikte hesaplanmış glomerüler filtrasyon hızı (eGFR)’nin hesaplanması gerekir. Mikroalbuminüri taraması için sabah ilk idrarda albumin/kreatinin oranı bakılmalıdır (1). Tip 1 diyabetli erişkinlerde diyabetin başlangıcından 5 yıl sonra başlamak üzere yılda bir kez, tip 2 diyabetlilerde ise tanıdan başlayarak yılda bir kez eGFR ve idrar albumin/kreatinin oranı ile diyabetik nefropati taraması yapılmalıdır. Mikroalbuminüri gelişen hastalarda diyabetik nefropatinin progresyonunu izlemek için idrar albumin/kreatinin oranı daha sık ölçülmelidir. Mikroalbuminüriye veya GFR düşüklüğüne sebep olabilecek geçici sorunlar (kontrolsüz hipertansiyon, üriner infeksiyon, hipovolemi vb.) varsa, bu sorunlar düzeltilene kadar nefropati tarama testleri yapılmamalıdır.", "qas": [ { "question": "Diyabetik nefropati, diyabetli hastalarda hangi iki önemli sağlık sorununun nedenidir?", "id": 5301, "answers": [ { "text": "morbidite ve mortalite", "answer_start": 52 } ] }, { "question": "Gelişmiş ülkelerde son dönem böbrek yetersizliğinin en sık nedeni nedir?", "id": 5302, "answers": [ { "text": "Diyabetik nefropati", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Diyabet, böbrek yetmezliği riskini ne kadar arttırmaktadır?", "id": 5303, "answers": [ { "text": "17-20 kat", "answer_start": 193 } ] }, { "question": "Tip 1 diyabetli hastaların %30-50'sinde ve tip 2 diyabetlilerin %5-15'inde hangi durum gelişmektedir?", "id": 5304, "answers": [ { "text": "Diyabetik nefropati", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Erken dönem nefropatiyi araştırmak için hangi iki ölçümün yapılması gerekir?", "id": 5305, "answers": [ { "text": "mikroalbuminüri ölçümü ile birlikte hesaplanmış glomerüler filtrasyon hızı (eGFR)", "answer_start": 406 } ] }, { "question": "Mikroalbuminüri taraması için hangi test yapılmalıdır?", "id": 5306, "answers": [ { "text": "sabah ilk idrarda albumin/kreatinin oranı", "answer_start": 544 } ] }, { "question": "Tip 1 diyabetli erişkinlerde diyabetik nefropati taraması ne zaman başlamalıdır?", "id": 5307, "answers": [ { "text": "5 yıl sonra", "answer_start": 658 } ] }, { "question": "Tip 2 diyabetlilerde diyabetik nefropati taraması ne zaman yapılmalıdır?", "id": 5308, "answers": [ { "text": "tanıdan başlayarak yılda bir kez", "answer_start": 725 } ] }, { "question": "Mikroalbuminüri gelişen hastalarda neyin izlenmesi gerekir?", "id": 5309, "answers": [ { "text": "diyabetik nefropatinin progresyon", "answer_start": 878 } ] }, { "question": "Nefropati tarama testleri hangi durumlar düzeltildikten sonra yapılmalıdır?", "id": 5310, "answers": [ { "text": "kontrolsüz hipertansiyon, üriner infeksiyon, hipovolemi vb.", "answer_start": 1054 } ] } ] }, { "context": "Diyabetik nöropati gelişiminde lipotoksisite ve yüksek kan şekerinin neden olduğu glukotoksisite sorumlu tutulmaktadır. Periferik damar hastalığın da periferik nöropati patofizyolojisinde önemli bir etken olduğu bilinmektedir. Bununla beraber hipertansiyon da nöropati gelişimini hızlandırabilmektedir. Klinik olarak nöropati en sık eldiven-çorap tarzı periferik polinöropati şeklinde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca mononöropati şeklinde ya da otonomik semptomlar olarak da ortaya çıkabilmektedir (100). Diyabetik nöropatinin oluşumunda artmış polyol yolağı aktivitesi, glikolizasyon ürünlerinin aktivitesi ile sinir lifleri tahrip olmaktadır. Oksidatif stresin de etkili bir faktör olduğunu gösteren çalışmalar vardır (101). ADA, nöropati için tip 2 DM tanılı hastaların yıllık olarak taranmasını önermektedir. Nöropati taraması fizik muayenenin yanında, 10-gr bası yapan monofilament ve diyapazon gibi basit klinik testlerle yapılmalıdır.", "qas": [ { "question": "Diyabetik nöropati gelişiminde hangi iki toksisite sorumlu tutulmaktadır?", "id": 5311, "answers": [ { "text": "lipotoksisite ve yüksek kan şekerinin neden olduğu glukotoksisite", "answer_start": 31 } ] }, { "question": "Periferik nöropati patofizyolojisinde hangi hastalığın önemli bir etken olduğu bilinmektedir?", "id": 5312, "answers": [ { "text": "Periferik damar hastalığın", "answer_start": 120 } ] }, { "question": "Hangi faktör nöropati gelişimini hızlandırabilmektedir?", "id": 5313, "answers": [ { "text": "hipertansiyon", "answer_start": 243 } ] }, { "question": "Diyabetik nöropati en sık hangi şekilde ortaya çıkmaktadır?", "id": 5314, "answers": [ { "text": "eldiven-çorap tarzı", "answer_start": 333 } ] }, { "question": "Diyabetik nöropati klinik olarak hangi diğer şekillerde ortaya çıkabilmektedir?", "id": 5315, "answers": [ { "text": "mononöropati şeklinde ya da otonomik semptomlar olarak", "answer_start": 412 } ] }, { "question": "Diyabetik nöropatinin oluşumunda hangi iki aktivite sinir liflerini tahrip etmektedir?", "id": 5316, "answers": [ { "text": "polyol yolağı", "answer_start": 540 } ] }, { "question": "Diyabetik nöropatinin oluşumunda etkili olan diğer bir faktör nedir?", "id": 5317, "answers": [ { "text": "Oksidatif stresin", "answer_start": 640 } ] }, { "question": "ADA, hangi diyabet türü için nöropati taramasını yıllık olarak önermektedir?", "id": 5318, "answers": [ { "text": "tip 2 DM", "answer_start": 741 } ] }, { "question": "Nöropati taraması hangi fizik muayene ile birlikte yapılmalıdır?", "id": 5319, "answers": [ { "text": "basit klinik testlerle", "answer_start": 900 } ] }, { "question": "Nöropati taramasında kullanılan basit klinik testlerden iki tanesini nedir?", "id": 5320, "answers": [ { "text": "10-gr bası yapan monofilament ve diyapazon", "answer_start": 852 } ] } ] }, { "context": "Proliferatif Diyabetik Retinopati (PDR), diyabetik oftalmopatinin en ciddi komplikasyonudur ve vitreus içi kanama, retina dekolmanı (retinanın tabakalarının corpus vitreum veya birbirinden ayrılması) ve görme kaybına neden olabilir. Bu evrede, optik diskten veya periferik damarlardan ince yeni damar yapıları oluşmaya başlar. Bu oluşan yeni damarlar retina yüzündeki destek dokudan yoksun olarak büyümeye başlarlar ve retina ya da vitreusa kanamalara neden olabilirler. Daha sonra bağ dokusu (fibröz doku) bunları sarar ve vitreus jeli ile retina arasında yapışıklıklar olur, glial proliferasyonla vitreal sıvının traksiyonu, kanama veya retina dekolmanına neden olur. Vitreus kanamasının kendisi de kontraksiyonu arttırır, retina dekolmanı ve kanama yaparak körlüğe neden olur. Bu yeni damarlar bazen ön kamera arasına doğru ilerlerler, dönüşümsüz glokom ile şiddetli ağrılar ve körlük yaparlar. Bazen proliferatif değişiklikler olmaksızın da kapillerden sızıntılar, maküler ödem yaparak, maküladaki vasküler yapılarda tıkanmalara neden olup, görme kayıpları oluşturur. Maküler ödem, maküler bölgedeki sert eksudalar nedeniyle oluşur.", "qas": [ { "question": "Proliferatif Diyabetik Retinopati (PDR) nedir?", "id": 5321, "answers": [ { "text": "diyabetik oftalmopatinin en ciddi komplikasyonudur", "answer_start": 41 } ] }, { "question": "PDR, hangi komplikasyonlara neden olabilir?", "id": 5322, "answers": [ { "text": "vitreus içi kanama, retina dekolmanı (retinanın tabakalarının corpus vitreum veya birbirinden ayrılması) ve görme kaybına", "answer_start": 95 } ] }, { "question": "PDR evresinde ne tür damar yapıları oluşmaya başlar?", "id": 5323, "answers": [ { "text": "periferik damarlardan ince yeni damar yapıları", "answer_start": 263 } ] }, { "question": "Oluşan yeni damarlar neye neden olabilir?", "id": 5324, "answers": [ { "text": "kanamalar", "answer_start": 441 } ] }, { "question": "Bağ dokusu (fibröz doku) neye yol açar?", "id": 5325, "answers": [ { "text": "yapışıklıklar", "answer_start": 557 } ] }, { "question": "Vitreus kanamasının kendisi neyi artırır ve neye yol açar?", "id": 5326, "answers": [ { "text": "kontraksiyon", "answer_start": 701 } ] }, { "question": "Yeni damarlar nereye doğru ilerler?", "id": 5327, "answers": [ { "text": "ön kamera arasına", "answer_start": 803 } ] }, { "question": "Proliferatif değişiklikler olmaksızın ne oluşabilir?", "id": 5328, "answers": [ { "text": "maküler ödem", "answer_start": 969 } ] }, { "question": "Maküler ödem ne nedeniyle oluşur?", "id": 5329, "answers": [ { "text": "maküler bölgedeki sert eksudalar", "answer_start": 1086 } ] }, { "question": "Görme kaybına yol açma mekanizması nedir?", "id": 5330, "answers": [ { "text": "vitreus içi kanama, retina dekolmanı (retinanın tabakalarının corpus vitreum veya birbirinden ayrılması)", "answer_start": 95 } ] } ] }, { "context": "Diyabetik makula ödemi prevalansı % 10’dur. Diyabetin süresiyle doğrudan ilişkilidir ve 20 yılda prevalans % 25’e yükselmektedir. Diyabetik Retinopati'nin (DRP) şiddetiyle de doğrudan ilişkilidir. DRP ilerledikçe makula ödemi insidansı artar. Erken Non-Proliferatif Diyabetik Retinopati (NPDR) olan olgularda en önemli görme kaybı nedeni makula ödemidir. NPDR evresindeki görme kaybının % 80’inden sorumludur. Genç diyabetiklerde makula ödemi tanıyı takiben ilk 9 yılda nadir olarak görülürken yaşlı diyabetiklerde daha erken görülür ve daha fazla görme kaybına neden olur. Maküla bölgesinde retina içinde ekstrasellüler alanda sıvı birikimine maküla ödemi denir. En önemli sebebi kan retina bariyerinde bozulmaya neden olan retina kapillerlerinin fonksiyonel hasarı ve nekrozudur. Mikroanevrizmaların ve kapillerlerin anormal şekilde geçirgen retina endotel hücreleri ve intraretinal mikrovasküler anormallikler serum lipoproteinlerinin sızmasına neden olur. Ayrıca kalınlaşmış posterior kortikal vitreusun hastalığı ilerlemesinde etkili olduğu düşünülmektedir. Makula ödemi klinik olarak fokal ve diffüz olmak üzere iki farklı tipte görülür.", "qas": [ { "question": "Diyabetik makula ödemi prevalansı nedir?", "id": 5331, "answers": [ { "text": "% 10", "answer_start": 34 } ] }, { "question": "Makula ödemi prevalansı, diyabetin süresi ile nasıl ilişkilidir?", "id": 5332, "answers": [ { "text": " doğrudan", "answer_start": 63 } ] }, { "question": "Makula ödemi, Diyabetik Retinopati (DRP) ile nasıl ilişkilidir?", "id": 5333, "answers": [ { "text": "şiddetiyle", "answer_start": 161 } ] }, { "question": "Erken Non-Proliferatif Diyabetik Retinopati (NPDR) olan olgularda en önemli görme kaybı nedeni nedir?", "id": 5334, "answers": [ { "text": "makula ödemi", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "NPDR evresindeki görme kaybının % kaçı makula ödemine bağlıdır?", "id": 5335, "answers": [ { "text": "% 80", "answer_start": 387 } ] }, { "question": "Genç diyabetiklerde makula ödemi ne zaman nadir olarak görülür?", "id": 5336, "answers": [ { "text": "ilk 9 yılda", "answer_start": 458 } ] }, { "question": "Yaşlı diyabetiklerde makula ödemi ne zaman görülür?", "id": 5337, "answers": [ { "text": "daha erken", "answer_start": 515 } ] }, { "question": "Maküla ödemi nedir?", "id": 5338, "answers": [ { "text": "Maküla bölgesinde retina içinde ekstrasellüler alanda sıvı birikimine", "answer_start": 574 } ] }, { "question": "Maküla ödeminin en önemli sebebi nedir?", "id": 5339, "answers": [ { "text": "retina kapillerlerinin fonksiyonel hasarı ve nekroz", "answer_start": 725 } ] }, { "question": "Makula ödemi klinik olarak hangi iki tipte görülür?", "id": 5340, "answers": [ { "text": "fokal ve diffüz", "answer_start": 1090 } ] } ] }, { "context": "Hiperbarik Oksijen (HBO) Tedavisi 1 atmosphere absolute (ATA)’dan daha yüksek bir basınç altında, tamamen kapalı bir basınç odasında aralıklı olarak %100 oksijen solunması ile yapılan bir uygulamadır. HBO, günümüz tıbbında dekompresyon hastalığı, akut karbonmonoksit intoksikasyonu, hava embolisi, yumuşak doku enfeksiyonları, deri greft ve flepleri, crush yaralanması ve bozulmuş yara iyileşmesi gibi birçok hastalığın tedavi ve yardımcı tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. HBO maruziyeti kanda çözünmüş oksijen ve reaktif oksijen radikallerinin miktarında artışa sebep olurken, diğer yandan vücudun endojen antioksidan savunma sistemini uyardığı ve antioksidan enzim sistemlerindeki olası bir zayıflamayı da önlediği bilinmektedir. HBO’nun yara iyileşmesi, antibakteriyel etki ve kök hücre mobilizasyonu gibi olumlu etkilerinin oksidatif strese bağlı olduğu da öne sürülen diğer bir görüştür. Serbest radikaller oluşur oluşmaz başka moleküllerle reaksiyona girme eğilimi gösteren reaktif moleküllerdir. Serbest radikallerin bir bölümü oksijen merkezli olup, bunlar reaktif oksijen türevleri (ROT) olarak isimlendirilir. HBO sonrası vücuda sağlanan yüksek orandaki oksijene bağlı olarak birçok dokuda oksidatif stres görülebilmektedir.", "qas": [ { "question": "Hiperbarik Oksijen (HBO) Tedavisi nasıl uygulanır?", "id": 5341, "answers": [ { "text": "aralıklı olarak %100 oksijen solunması", "answer_start": 133 } ] }, { "question": "HBO tedavisi hangi hastalıkların tedavisinde yaygın olarak kullanılır?", "id": 5342, "answers": [ { "text": "dekompresyon hastalığı, akut karbonmonoksit intoksikasyonu, hava embolisi, yumuşak doku enfeksiyonları, deri greft ve flepleri, crush yaralanması ve bozulmuş yara iyileşmesi", "answer_start": 223 } ] }, { "question": "HBO maruziyeti kanda neyin miktarında artışa sebep olur?", "id": 5343, "answers": [ { "text": "çözünmüş oksijen ve reaktif oksijen radikallerin", "answer_start": 504 } ] }, { "question": "HBO'nun hangi etkileri oksidatif strese bağlı olabilir?", "id": 5344, "answers": [ { "text": "yara iyileşmesi, antibakteriyel etki ve kök hücre mobilizasyonu", "answer_start": 750 } ] }, { "question": "Serbest radikaller ne yapma eğilimindedir?", "id": 5345, "answers": [ { "text": "başka moleküllerle reaksiyona girme", "answer_start": 937 } ] }, { "question": "Reaktif oksijen türevleri (ROT) olarak ne isimlendirilir?", "id": 5346, "answers": [ { "text": "reaktif oksijen radikallerin", "answer_start": 524 } ] }, { "question": "HBO tedavisi sonrası vücuda sağlanan yüksek oksijen neye yol açabilir?", "id": 5347, "answers": [ { "text": "oksidatif strese", "answer_start": 838 } ] }, { "question": "HBO'nun antioksidan enzim sistemleri üzerindeki etkisi nedir?", "id": 5348, "answers": [ { "text": "savunma sistemini uyardığı ve antioksidan enzim sistemlerindeki olası bir zayıflamayı da önlediği bilinmektedir", "answer_start": 629 } ] }, { "question": "HBO tedavisinde kullanılan oksijenin konsantrasyonu nedir?", "id": 5349, "answers": [ { "text": "%100", "answer_start": 149 } ] }, { "question": "HBO'nun olumlu etkilerinden biri nedir?", "id": 5350, "answers": [ { "text": "kök hücre mobilizasyonu", "answer_start": 790 } ] } ] }, { "context": "HBO kardiyovasküler sistemde, en dikkat çekici olarak bradikardiye ve buna bağlı olarak kardiyak outputun azalmasına yol açar (34). Ancak dokulara ulaştırılan oksijen miktarı artmış olduğu için bu durum bir olumsuzluğa yol açmaz. Dokular gerekli oksijeni daha az miktarda kandan alabildiğinden, periferik vazokonstriksiyon görülür ve periferik direnç artar. Kan basıncında da minimal bir artış olabilir. Oluşan vazokonstriksiyon ile birlikte HBO tedavisinin antiödem etkisi meydana gelir. Ayrıca, hipoksik ortamda bozulmuş olan kapiller geçirgenlik, hiperoksijenizasyon ile düzelir ve ekstravasküler alana sıvı kaçağı azalır. Bu da ödemin artmasını engeller (35). Diğer önemli nokta da, HBO’nun normal dokularda vazokonstriksiyon oluşturup, hipoksik dokularda bu etkiyi oluşturmamasıdır. HBO tedavisi, bakterilere doğrudan etki göstererek, savunma sisteminin bakterilere immün yanıtını güçlendirerek veya antibiyotiklerin etkilerini arttırarak antibakteriyel etkinlik gösterir. HBO, süperoksit dismutaz gibi antioksidan savunma sisteminden yoksun anaerob bakteriler için bakterisidal etki oluşturur. HBO tedavisi sırasında artan serbest oksijen radikallerine karşı savunma sistemi olmayan bakterilerin, DNA ve RNA dizileri hasar görür, metabolik aktivitesi bozulur ve bakteri, canlılığını sürdüremez. Polimorfonükleer lökositlerin (PNL) ve makrofajların antibakteriyel işlevleri hipoksiden olumsuz olarak etkilenir. Lökositlerin oksijene bağlı öldürme mekanizmaları, parsiyel oksijen basıncı 30 mmHg’nın altına indiğinde durur (36). HBO tedavisi ile bu değerin 30-1200 mmHg’ye çıkarılması, konağın savunma sisteminde artmış aktivite ile sonuçlanır. HBO bazı antibiyotiklerle sinerjistik ya da additif etki gösterir. Örneğin aminoglikozidlerin hücre duvarından geçişi oksijen bağımlıdır. Benzer mekanizmalarla florokinolon, vankomisin, teikoplanin gibi antibiyotiklerin de etkinliği arttırılır.", "qas": [ { "question": "HBO tedavisi kardiyovasküler sistemde neye yol açar?", "id": 5351, "answers": [ { "text": "bradikardiye", "answer_start": 54 } ] }, { "question": "HBO tedavisinde dokulara ulaştırılan oksijen miktarının artması neye yol açmaz?", "id": 5352, "answers": [ { "text": "olumsuzluğa", "answer_start": 207 } ] }, { "question": "HBO tedavisi sırasında oluşan periferik vazokonstriksiyon neye yol açar?", "id": 5353, "answers": [ { "text": "periferik direnç artar", "answer_start": 334 } ] }, { "question": "HBO tedavisi sırasında kapiller geçirgenlik nasıl düzelir?", "id": 5354, "answers": [ { "text": "hiperoksijenizasyon", "answer_start": 550 } ] }, { "question": "HBO'nun hipoksik dokulardaki etkisi nasıldır?", "id": 5355, "answers": [ { "text": "normal dokularda vazokonstriksiyon oluşturup, hipoksik dokularda bu etkiyi oluşturmaması", "answer_start": 695 } ] }, { "question": "HBO tedavisi bakteriler üzerinde nasıl bir etki gösterir?", "id": 5356, "answers": [ { "text": "antibakteriyel etkinlik", "answer_start": 944 } ] }, { "question": "HBO tedavisi sırasında artan serbest oksijen radikallerine karşı savunma sistemi olmayan bakterilerde ne olur?", "id": 5357, "answers": [ { "text": "DNA ve RNA dizileri hasar görür, metabolik aktivitesi bozulur ve bakteri, canlılığını sürdüremez", "answer_start": 1203 } ] }, { "question": "Polimorfonükleer lökositlerin (PNL) ve makrofajların antibakteriyel işlevleri hipoksiden nasıl etkilenir?", "id": 5358, "answers": [ { "text": "olumsuz olarak etkilenir", "answer_start": 1390 } ] }, { "question": "Lökositlerin oksijene bağlı öldürme mekanizmaları hangi koşullarda durur?", "id": 5359, "answers": [ { "text": "parsiyel oksijen basıncı 30 mmHg’nın altına indiğinde", "answer_start": 1467 } ] }, { "question": "HBO bazı antibiyotiklerle nasıl bir etki gösterir?", "id": 5360, "answers": [ { "text": "sinerjistik ya da additif", "answer_start": 1675 } ] } ] }, { "context": "Diffüz Büyük B Hücreli Lenfoma (DBBHL), Non-Hodgkin lenfomalar (NHL) içerisinde en sık rastlanılan tiptir ve yeni tanıların yaklaşık olarak %3 -4 ’ını oluşturur. DBBHL hem klinik hem de morfolojik olarak heterojendir. Hastalar tipik olarak çok hızlı büyüyen, genellikle semptomatik nodal veya ekstranodal kitleyle başvururlar. Ancak evreleme sırasında pek çok hasta yaygın hastalığa sahiptir. Hastalık doğrudan DBBHL histolojisi ile karşımıza çıkabildiği gibi daha önce var olan yavaş seyirli bir lenfomadan (Küçük lenfositik lenfoma veya Folliküler lenfoma) da dönüşebilir. DBBHL‘da yaş, cinsiyet, B semptomlarının varlığı, nodal ve ekstranodal tutulum alanları, klinik evre ve serum laktat dehidrogenaz (LDH) düzeyi gibi klinik parametreler sıklıkla araştırma konusu olmuştur. Bu değişkenler birbirinden bağımsız olarak sağkalımı etkileyebildiği gibi, birkaç parametrenin birlikte değerlendirilmesi ile hesaplanan IPI skoru da prognoz üzerinde önemli etkiye sahiptir. Klinik olarak Uluslararası Prognostik indeks (IPI) veya Revize Uluslararası Prognostik indeks (R-IPI) skorlama sistemi prognozu belirlemek için kulanılmakla birlikte, histopatolojik değerlendirmede proliferasyon indeksi dışında net bir parametre kullanılmamaktadır. Ancak; DBBHL‘larda her zaman bu klinik parametreler ve IPI skoru prognozu belirlemede yeterli olamamaktadır.", "qas": [ { "question": "Diffüz Büyük B Hücreli Lenfoma (DBBHL) hangi hastalık grubunda en sık rastlanılan tiptir?", "id": 5361, "answers": [ { "text": "Non-Hodgkin lenfomalar", "answer_start": 40 } ] }, { "question": "DBBHL yeni tanıların yüzde kaçını oluşturmaktadır?", "id": 5362, "answers": [ { "text": "%3 -4", "answer_start": 140 } ] }, { "question": "DBBHL hastaları tipik olarak nasıl bir kitleyle başvururlar?", "id": 5363, "answers": [ { "text": "çok hızlı büyüyen, genellikle semptomatik nodal veya ekstranodal", "answer_start": 240 } ] }, { "question": "DBBHL hastalığı hangi lenfoma türlerinden dönüşebilir?", "id": 5364, "answers": [ { "text": "Küçük lenfositik lenfoma veya Folliküler lenfoma", "answer_start": 509 } ] }, { "question": "DBBHL'da sağkalımı etkileyen klinik parametrelerden nedir?", "id": 5365, "answers": [ { "text": "yaş, cinsiyet, B semptomlarının varlığı, nodal ve ekstranodal tutulum alanları, klinik evre ve serum laktat dehidrogenaz (LDH) düzeyi", "answer_start": 584 } ] }, { "question": "IPI skoru hangi parametrelerin birlikte değerlendirilmesi ile hesaplanır?", "id": 5366, "answers": [ { "text": "birkaç parametre", "answer_start": 854 } ] }, { "question": "Hangi skorlama sistemleri DBBHL prognozunu belirlemek için kullanılır?", "id": 5367, "answers": [ { "text": "Uluslararası Prognostik indeks (IPI) veya Revize Uluslararası Prognostik indeks (R-IPI)", "answer_start": 984 } ] }, { "question": "DBBHL prognozunu belirlemede kullanılan net histopatolojik parametre nedir?", "id": 5368, "answers": [ { "text": "proliferasyon indeksi", "answer_start": 1168 } ] }, { "question": "DBBHL hastalığında klinik parametreler her zaman prognozu belirlemede yeterli midir?", "id": 5369, "answers": [ { "text": "yeterli olamamaktadır", "answer_start": 1322 } ] }, { "question": "DBBHL hangi evrede olan hastalarda yaygın hastalık görülür?", "id": 5370, "answers": [ { "text": "evreleme sırasında", "answer_start": 333 } ] } ] }, { "context": "Lenfomalar, bağışıklık sistemi hücrelerinden olan lenfositler (T/B) veya NK (doğal öldürücü) hücrelerinden köken alan tümöral oluşumlardır. Kaynaklandıkları hücrenin farklılaşma özelliğine bağlı olarak değişen morfolojik, immunolojik ve klinik özellikler gösterebilirler. Vucudun yabancı antijenlere karşı savunma sistemi olan lenf sistemi ve lenf bezleri; aksiller, servikal, inguinal bölgelerde, mediastende ve mezenterik alanda bulunup afferent ve efferent lenfatikler ile lenf dolaşımına bağlanırlar. Gastrointestinal sistem ve solunum yollarında ise lenfoid hücrelerin oluşturduğu birliktelik haline mukoza ilişkili lenfoid dokular (MALT: “Mucosa-associated lymphoid tissue” ilişkili lenfoid doku) denir. Yuvarlak veya oval şekilli olup çoğu birkaç milimetreden 2 milimetreye kadar değişik çapa sahiptir. Stabil durumdaki lenf bezleri şiddetli immün reaksiyonlar, tümör metastazları veya neoplastik gelişimlerde belirgin boyutlara ulaşırlar. Makroskopik olarak 3 cm veya daha büyük çapa sahip olması, alınan kesit yüzünde beyaz renkli alanların bulunması gibi bulgular malign bir hastalığı düşündürmektedir.", "qas": [ { "question": "Lenfomalar hangi hücrelerden köken alır?", "id": 5371, "answers": [ { "text": "lenfositler (T/B) veya NK (doğal öldürücü)", "answer_start": 50 } ] }, { "question": "Lenfomalar, kaynaklandıkları hücrenin hangi özelliklerine bağlı olarak farklılık gösterir?", "id": 5372, "answers": [ { "text": "morfolojik, immunolojik ve klinik", "answer_start": 210 } ] }, { "question": "Lenf sistemi ve lenf bezleri vücudun hangi bölgelerinde bulunur?", "id": 5373, "answers": [ { "text": "aksiller, servikal, inguinal", "answer_start": 357 } ] }, { "question": "Gastrointestinal sistem ve solunum yollarında bulunan lenfoid dokulara ne ad verilir?", "id": 5374, "answers": [ { "text": "mukoza ilişkili lenfoid dokular", "answer_start": 605 } ] }, { "question": "Lenf bezlerinin çapı genellikle ne kadardır?", "id": 5375, "answers": [ { "text": "birkaç milimetreden 2 milimetreye kadar", "answer_start": 747 } ] }, { "question": "Lenf bezleri hangi durumlarda belirgin boyutlara ulaşır?", "id": 5376, "answers": [ { "text": "şiddetli immün reaksiyonlar, tümör metastazları veya neoplastik gelişimlerde", "answer_start": 840 } ] }, { "question": "Makroskopik olarak malign bir hastalığı düşündüren bulgular nelerdir?", "id": 5377, "answers": [ { "text": "3 cm veya daha büyük çapa sahip olması, alınan kesit yüzünde beyaz renkli alanların bulunması", "answer_start": 966 } ] }, { "question": "Lenf sisteminin temel görevi nedir?", "id": 5378, "answers": [ { "text": "Vucudun yabancı antijenlere karşı savunma sistemi", "answer_start": 272 } ] }, { "question": "Lenf sistemi lenf dolaşımına nasıl bağlanır?", "id": 5379, "answers": [ { "text": "afferent ve efferent lenfatikler ile", "answer_start": 439 } ] }, { "question": "MALT nedir?", "id": 5380, "answers": [ { "text": "Mucosa-associated lymphoid tissue", "answer_start": 645 } ] } ] }, { "context": "Lenfositler lenfoid kök hücrelerden farklılaşarak, çoğalıp, olgunlaşarak fonksiyonel hale gelirler. Bu olgunlaşma sürecinde T lenfositleri timusta, B lenfositleri ise fetal karaciğer ve kemik iliğinde olgunlaşır. Primer lenfoid organlardaki yaşamları sırasında karşılaşacakları antijenik uyarımlara uyum sağlamak için lenfositler, spesifik antijenik reseptörler edinirler. Lenfositlerin gelişimleri sırasında kazandıkları glukoprotein yapısında ve antijen niteliğindeki bu moleküllere günümüzde Cluster of Differantiation adı verilmiştir. Şimdiye kadar monoklonal antikorlarla hücre zarında saptanabilen yaklaşık 78 adet CD tanımlanmıştır. Bunlardan CD2, CD3, CD4, CD5, CD7, CD8, CD25’in T lenfositler, CD1 , CD19, CD25 in ise B lenfositler için tanısal olduğu söylenebilir (2). Sonuçta lenfositler olgunlaştıktan sonra primer lenfoid organlardan kana ve lenf bezleri, dalak, tonsil ve intestinal sistemdeki Payer plakları gibi sekonder lenfoid organların kendileri ile ilgili yerlere geçerler.", "qas": [ { "question": "Lenfositler hangi hücrelerden farklılaşarak fonksiyonel hale gelirler?", "id": 5381, "answers": [ { "text": "lenfoid kök hücrelerden", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "T lenfositleri hangi organda olgunlaşır?", "id": 5382, "answers": [ { "text": "timusta", "answer_start": 139 } ] }, { "question": "B lenfositleri nerede olgunlaşır?", "id": 5383, "answers": [ { "text": "fetal karaciğer ve kemik iliği", "answer_start": 167 } ] }, { "question": "Lenfositler antijenik uyarımlara uyum sağlamak için ne edinirler?", "id": 5384, "answers": [ { "text": "spesifik antijenik reseptörler", "answer_start": 331 } ] }, { "question": "Lenfositlerin gelişimi sırasında kazandıkları moleküllere ne ad verilir?", "id": 5385, "answers": [ { "text": "Cluster of Differantiation", "answer_start": 495 } ] }, { "question": "Şimdiye kadar kaç adet CD tanımlanmıştır?", "id": 5386, "answers": [ { "text": "78", "answer_start": 613 } ] }, { "question": "T lenfositler için tanısal olan CD'lerden nedir?", "id": 5387, "answers": [ { "text": "CD2, CD3, CD4, CD5, CD7, CD8, CD25", "answer_start": 650 } ] }, { "question": "B lenfositler için tanısal olan CD'ler nedir?", "id": 5388, "answers": [ { "text": "CD1 , CD19, CD25", "answer_start": 703 } ] }, { "question": "Lenfositler olgunlaştıktan sonra hangi organlara geçerler?", "id": 5389, "answers": [ { "text": "sekonder lenfoid organların kendileri ile ilgili yerlere", "answer_start": 928 } ] }, { "question": "Sekonder lenfoid organlara örnek olarak hangi yapılar verilebilir?", "id": 5390, "answers": [ { "text": "lenf bezleri, dalak, tonsil ve intestinal sistemdeki Payer plakları", "answer_start": 855 } ] } ] }, { "context": "Lenf bezi, bağ dokusundan oluşan ince bir kapsülle çevrili olup bu kapsül parankime doğru uzantılar halinde trabekül denilen yapıları oluşturmaktadır. Parankim denilen yapı korteks ve medulla olarak ikiye ayrılır. Korteks ise; yüzeyel korteks ve parakorteks kısımlarından oluşmaktadır (4). Primer ve sekonder foliküller içeren kısıma yüzeyel korteks adı verilir ve kapsülün hemen altında yer alır. Primer foliküller henüz uyarı almamış küçük lenfositlerden meydana gelir. Foliküller antijenik uyarı alır almaz sekonder foliküllere dönüşürler ve orta kısımlarında germinal merkez (GM) oluştururlar. GM’de bulunan hücreler sentrositler, sentroblastlar, dentritik hücreler ve makrofajlardır ve bu GM’ler antijenik uyarı alan B lenfositlerin çoğalma bölgesidir. Burada ayrıca plazma hücre öncülleri ve B bellek lenfositleri de bulunmaktadır. GM’in çevresinde küçük lenfositlerden meydana gelen Mantle Zon bulunur. Bunun etrafında ise kısmen daha iri nükleuslu ve berrak sitoplazmalı hücrelerden meydana gelen Marjinal Zon gözlenebilmektedir. Parakorteks; foliküller ve medulla arasındaki kalan bölüm olup T lenfositten zengindir. Bu bölümde ayrıca az miktarda B lenfositler, immünoblastlar, dentritik hücreler ve postkapiller venüller bulunmaktadır. Medulla; dallanmalar halinde yayılan hücre kordonları ve aralarındaki meduller sinüslerden meydana gelir. Foliküller haricinde meduller kordlarda da B lenfositler ve plazma hücreleri ağırlıklı olarak bulunmaktadır. Lenf bezinin içine kapsülü delerek giren afferent lenfatikler, radial sinüsler (trabeküler sinüsler) aracılığıyla meduller sinüslere bağlanmış olurlar. Bu sinüslerde fagositik sisteme ait monositik hücreler bulunmaktadır.", "qas": [ { "question": "Lenf bezini çevreleyen kapsül ne tür bir dokudan oluşur?", "id": 5391, "answers": [ { "text": "bağ dokusundan", "answer_start": 11 } ] }, { "question": "Parankim yapısı kaç bölüme ayrılır?", "id": 5392, "answers": [ { "text": "korteks ve medulla", "answer_start": 173 } ] }, { "question": "Yüzeyel korteks ne tür foliküller içerir?", "id": 5393, "answers": [ { "text": "Primer ve sekonder", "answer_start": 290 } ] }, { "question": "Germinal merkezde (GM) bulunan hücrelerden biri nedir?", "id": 5394, "answers": [ { "text": "sentrositler, sentroblastlar, dentritik hücreler ve makrofajlardır", "answer_start": 621 } ] }, { "question": "Germinal merkezde (GM) çoğalan hücre türü nedir?", "id": 5395, "answers": [ { "text": "B lenfositler", "answer_start": 722 } ] }, { "question": "Mantle Zon hangi tür hücrelerden meydana gelir?", "id": 5396, "answers": [ { "text": "küçük lenfositler", "answer_start": 436 } ] }, { "question": "Parakorteks hangi hücre türünden zengindir?", "id": 5397, "answers": [ { "text": "T lenfosit", "answer_start": 1101 } ] }, { "question": "Meduller kordlarda ağırlıklı olarak bulunan hücreler nelerdir?", "id": 5398, "answers": [ { "text": "B lenfositler ve plazma hücreleri", "answer_start": 1395 } ] }, { "question": "Lenf bezine giren afferent lenfatikler hangi sinüslere bağlanır?", "id": 5399, "answers": [ { "text": "meduller sinüslere", "answer_start": 1575 } ] }, { "question": "Meduller sinüslerde bulunan hücre türü nedir?", "id": 5400, "answers": [ { "text": "fagositik sisteme ait monositik hücreler", "answer_start": 1627 } ] } ] }, { "context": "EBV; Herpes virüs ailesinin üyelerinden biri olup diğer herpes virüsler gibi EBV de zarflı bir virüstür ve ikozahedral bir kapsül ile sarılı DNA çekirdeği içeren, dünya genelinde endemik olan bir virüstür. EBV’nin dünyadaki erişkinlerin %9 ‘ını enfekte etttiği bilinmektedir. Kişi bir kez enfekte olduktan sonra tüm hayatı boyunca virüsü taşımaktadır ve bu virüs Batı toplumlarında 5 yaşındaki çocukların yaklaşık olarak %5 sinde, erişkinlerin ise %9 -95‘inde serolojik olarak gösterilebilmektedir. EBV tespiti için kullanılan 3 yöntem vardır. Bunlar; başta in situ hibridizasyon (ISH) olmak üzere PCR ve immunhistokimyasal (IHK) yöntemlerdir. EBV‘nin tümör mikroçevre kompozisyonunda, anti-tümör yanıtını engellemede ve hastalığın progresyonunda etkili olabileceği gösterilmiştir.", "qas": [ { "question": "EBV hangi virüs ailesine aittir?", "id": 5401, "answers": [ { "text": "Herpes", "answer_start": 5 } ] }, { "question": "EBV'nin yapısında bulunan DNA çekirdeği ne ile sarılıdır?", "id": 5402, "answers": [ { "text": "ikozahedral bir kapsül", "answer_start": 107 } ] }, { "question": "EBV dünya genelinde hangi yaş grubundaki çocuklarda yaklaşık olarak %5 oranında serolojik olarak gösterilebilmektedir?", "id": 5403, "answers": [ { "text": "5 yaşındaki", "answer_start": 382 } ] }, { "question": "EBV tespiti için kullanılan yöntemlerden biri nedir?", "id": 5404, "answers": [ { "text": "in situ hibridizasyon (ISH)", "answer_start": 558 } ] }, { "question": "EBV'nin hastalığın progresyonunda etkili olabileceği nasıl gösterilmiştir?", "id": 5405, "answers": [ { "text": "tümör mikroçevre kompozisyonunda, anti-tümör yanıtını engellemede ve hastalığın progresyonunda", "answer_start": 652 } ] }, { "question": "EBV’nin dünyadaki erişkinlerin yüzde kaçını enfekte ettiği bilinmektedir?", "id": 5406, "answers": [ { "text": "%9", "answer_start": 237 } ] }, { "question": "EBV enfeksiyonu geçiren kişi, virüsü ne kadar süre boyunca taşır?", "id": 5407, "answers": [ { "text": "tüm hayatı", "answer_start": 312 } ] }, { "question": "Batı toplumlarında erişkinlerin EBV serolojik olarak gösterilme oranı nedir?", "id": 5408, "answers": [ { "text": "%9 -95", "answer_start": 448 } ] }, { "question": "EBV tespiti için kullanılan diğer yöntemler nelerdir?", "id": 5409, "answers": [ { "text": "PCR ve immunhistokimyasal (IHK)", "answer_start": 598 } ] }, { "question": "EBV'nin tümör mikroçevresinde nasıl bir etkisi olabilir?", "id": 5410, "answers": [ { "text": "anti-tümör yanıtını engellemede ve hastalığın progresyonunda", "answer_start": 686 } ] } ] }, { "context": "DBBHL agresiv seyirli bir hastalık olup tedavi almayan olguların toplam sağkalım süresi aylarla sınırlı olmaktadır. Tedavi planına başlanmadan önce histolojik alt tipinin, hastalık yaygınlığının ve hastanın ECOG performans durumunun netleştirilmesi gerekmektedir. Hastalık tanı aldıktan sonra, tedavi planlamasında dikkate alınan en önemli parametre hastalığın yaygınlık derecesidir. Genellikle hastalar iki gruba ayrılarak planlama yapılır. Radyolojik olarak evrelenen, Evre 1 ve 2 olgular lokalize hastalık olarak, evre 3 ve 4 ise yaygın hastalık olarak sınıflandırılmaktadır. Evre 2 olup bulky hastalığı bulunan hastalar ise ileri evre hastalıkmış gibi değerlendirilmekte ve o şekilde tedavi edilmektedir. Sınırlı evre hastalıkta, 3 kür CHOP kemoterapisine ilaveten bölgesel radyoterapi ile kombine tedavisi SWOG çalışmasından sonra standart hale gelmiştir.", "qas": [ { "question": "DBBHL tedavi almayan olgularda toplam sağkalım süresi ne kadar olmaktadır?", "id": 5411, "answers": [ { "text": "aylarla sınırlı", "answer_start": 88 } ] }, { "question": "Tedavi planına başlamadan önce hangi durumların netleştirilmesi gerekmektedir?", "id": 5412, "answers": [ { "text": "histolojik alt tipinin, hastalık yaygınlığının ve hastanın ECOG performans durumunun", "answer_start": 148 } ] }, { "question": "DBBHL hastalığında tedavi planlamasında dikkate alınan en önemli parametre nedir?", "id": 5413, "answers": [ { "text": "hastalığın yaygınlık derecesi", "answer_start": 350 } ] }, { "question": "Radyolojik olarak evre 1 ve 2 olgular nasıl sınıflandırılmaktadır?", "id": 5414, "answers": [ { "text": "lokalize hastalık", "answer_start": 491 } ] }, { "question": "Radyolojik olarak evre 3 ve 4 olgular nasıl sınıflandırılmaktadır?", "id": 5415, "answers": [ { "text": "yaygın hastalık", "answer_start": 533 } ] }, { "question": "Evre 2 olup bulky hastalığı bulunan hastalar nasıl değerlendirilmektedir?", "id": 5416, "answers": [ { "text": "ileri evre hastalıkmış gibi", "answer_start": 628 } ] }, { "question": "Sınırlı evre hastalıkta standart hale gelen tedavi nedir?", "id": 5417, "answers": [ { "text": "bölgesel radyoterapi", "answer_start": 769 } ] }, { "question": "Sınırlı evre hastalıkta hangi çalışma sonrası kombine tedavi standart hale gelmiştir?", "id": 5418, "answers": [ { "text": "SWOG", "answer_start": 811 } ] }, { "question": "ECOG performans durumu hangi süreçte netleştirilmelidir?", "id": 5419, "answers": [ { "text": "Tedavi planına başlanmadan önce", "answer_start": 116 } ] }, { "question": "Lokalize hastalık hangi evreleri kapsamaktadır?", "id": 5420, "answers": [ { "text": "Evre 1 ve 2", "answer_start": 471 } ] } ] }, { "context": "Hekimlik, insan sağlığına ilişkin sorunların tanı ve tedavisi ile uğraşan, insan sağlığının korunmasını ve adli tabiplik görevlerini kendinde barındıran bir meslektir. Hekimlik mesleği, “fen ve sanatları meslek edinenler” başlığında yer alması hem de “meslek veya sanat icrasına resmen yetkili kılınmış olan” kişiler kabul edildiği için bilirkişilik yapmak ile yükümlü olduğu kabul edildiğinden, adli konularda görüş sorulması halinde görüş bildirmek zorundadır. Tıp ve hukukun kesişim kümesini oluşturan Adli Tıp günümüz çağdaş tıbbın multidisipliner bir uzmanlık dalıdır. Adli tıp hizmetlerinin dünyadaki işleyişi ve yapılanması her ülkenin kendi yasalarına ve sosyal yapısına göre değişiklik göstermektedir. Genel olarak bakıldığında dünyada adli bilimlerle ilgili birimler, başta üniversiteler olmak üzere Adalet, İçişleri ve Sağlık Bakanlıkları bünyesinde yer almaktadır. Ülkemizde Adli Tıp ve genel anlamda Adli Bilimler ile ilgili bilimsel faaliyetler, eğitim veya mesleki uygulamalar açısından çok geniş bir yapılanma mevcuttur.", "qas": [ { "question": "Hekimlik mesleği hangi sorunlarla ilgilenir?", "id": 5421, "answers": [ { "text": "insan sağlığına ilişkin sorunların tanı ve tedavisi", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Hekimlik mesleği hangi görevleri barındırır?", "id": 5422, "answers": [ { "text": "insan sağlığının korunmasını ve adli tabiplik", "answer_start": 75 } ] }, { "question": "Hekimlik mesleği neden bilirkişilik yapmak ile yükümlüdür?", "id": 5423, "answers": [ { "text": "“fen ve sanatları meslek edinenler” başlığında yer alması hem de “meslek veya sanat icrasına resmen yetkili kılınmış olan” kişiler kabul edildiği için", "answer_start": 186 } ] }, { "question": "Hekimlik mesleği adli konularda ne yapmalıdır?", "id": 5424, "answers": [ { "text": "görüş sorulması halinde görüş bildirmek zorundadır", "answer_start": 411 } ] }, { "question": "Adli Tıp günümüz çağdaş tıbbın hangi dalıdır?", "id": 5425, "answers": [ { "text": "multidisipliner bir uzmanlık dalıdır", "answer_start": 536 } ] }, { "question": "Adli tıp hizmetlerinin işleyişi ve yapılanması neye göre değişir?", "id": 5426, "answers": [ { "text": "her ülkenin kendi yasalarına ve sosyal yapısına", "answer_start": 631 } ] }, { "question": "Dünyada adli bilimlerle ilgili birimler hangi kurumlar bünyesinde yer almaktadır?", "id": 5427, "answers": [ { "text": "başta üniversiteler olmak üzere Adalet, İçişleri ve Sağlık Bakanlıkları", "answer_start": 778 } ] }, { "question": "Ülkemizde Adli Tıp ve Adli Bilimler ile ilgili bilimsel faaliyetler nasıl bir yapılanmaya sahiptir?", "id": 5428, "answers": [ { "text": "çok geniş", "answer_start": 1002 } ] }, { "question": "Adli Tıp hangi iki disiplinin kesişim kümesini oluşturur?", "id": 5429, "answers": [ { "text": "Tıp ve hukukun", "answer_start": 463 } ] }, { "question": "Adli Tıp hizmetlerinin işleyişi dünyada nasıl değişiklik göstermektedir?", "id": 5430, "answers": [ { "text": "her ülkenin kendi yasalarına ve sosyal yapısına", "answer_start": 631 } ] } ] }, { "context": "Adli tıp hizmetleri, adaletin tecelli etmesinde ayrı bir önemi bulunan, hukuku ilgilendiren konuların çözümünü önemli ölçüde etkileyen hizmetlerdir. Bu açıdan adli tıp hizmetleri, yaşayan her bireyin ihtiyaç duyacağı, sorunlarının tanımlanıp çözümlenmesinde yardım göreceği hizmetlerdir. Bu açıdan adli tıp hizmetlerinin herkes tarafından erişilebilir olması, hizmetlerin kalitesinin, doğruluğunun, güvenilirliğinin ve tarafsızlığının eksiksiz olarak yerine getirilmesi çok önemlidir. Ancak ülkemizde birçok hekimin adli konulardaki sorumluluklarını yeterince bilmedikleri ve adli rapor yazmaktan endişe duydukları gözlenmektedir. Bunda hekimin tedavi edici ve koruyucu hekimlikle idari görevlerinin yoğunluğunun da rolü bulunmaktadır.", "qas": [ { "question": "Adli tıp hizmetleri neyin tecelli etmesinde ayrı bir öneme sahiptir?", "id": 5431, "answers": [ { "text": "adaletin", "answer_start": 21 } ] }, { "question": "Adli tıp hizmetleri ne tür konuların çözümünü etkiler?", "id": 5432, "answers": [ { "text": "hukuku ilgilendiren", "answer_start": 72 } ] }, { "question": "Adli tıp hizmetlerinin herkes tarafından nasıl olması çok önemlidir?", "id": 5433, "answers": [ { "text": "erişilebilir", "answer_start": 339 } ] }, { "question": "Ülkemizde birçok hekimin ne tür sorumluluklarını yeterince bilmediği gözlenmektedir?", "id": 5434, "answers": [ { "text": "adli konulardaki", "answer_start": 516 } ] }, { "question": "Hekimlerin adli rapor yazmaktan endişe duymalarının nedeni nedir?", "id": 5435, "answers": [ { "text": "hekimin tedavi edici ve koruyucu hekimlikle idari görevlerinin yoğunluğunun", "answer_start": 637 } ] }, { "question": "Adli tıp hizmetlerinin kalitesi, doğruluğu, güvenilirliği ve tarafsızlığı nasıl yerine getirilmelidir?", "id": 5436, "answers": [ { "text": "eksiksiz olarak", "answer_start": 435 } ] }, { "question": "Adli tıp hizmetlerinin her bireyin ne tür ihtiyaçlarını karşılaması beklenir?", "id": 5437, "answers": [ { "text": "sorunlarının tanımlanıp çözümlenmesinde yardım göreceği", "answer_start": 218 } ] }, { "question": "Adli tıp hizmetlerinin önemi hangi açıdan değerlendirilir?", "id": 5438, "answers": [ { "text": "adaletin tecelli etmesinde", "answer_start": 21 } ] }, { "question": "Hangi sorumlulukların yoğunluğu, hekimlerin adli rapor yazmaktan endişe duymasında rol oynar?", "id": 5439, "answers": [ { "text": "tedavi edici ve koruyucu hekimlikle idari görevlerinin yoğunluğu", "answer_start": 645 } ] }, { "question": "Adli tıp hizmetlerinin erişilebilir olması neden önemlidir?", "id": 5440, "answers": [ { "text": "hizmetlerin kalitesinin, doğruluğunun, güvenilirliğinin ve tarafsızlığının eksiksiz olarak yerine getirilmesi", "answer_start": 360 } ] } ] }, { "context": "Adli Tıp, insan vücudunu ve insanla ilgili davranışların yarattığı sonuçları hukukun yargı aşamasında doğru ve bilgilenmiş olarak değerlendirebilmesi için bilirkişilik yapan, haksızlığın nesnel verilerini (delillerini) araştıran bilim alanıdır. Günümüzde ulaşılan bilimsel bilgi ve deneyimlerin adaletin hizmetine sunulmasını amaçlar. Adli Tıp, tıp bilimleri içerisinde, hukuku ilgilendiren konuları inceleyen bilim dalıdır. Tıp biliminin yöntem ve yaklaşımları ile adli nitelikteki konularını inceler ve soruları cevaplandırır. Adli soruşturma ve yargılama sürecinde insan vücudu ve insanla ilgili davranışların yarattığı teknik sonuçlar hakkında mahkemelerin doğru ve detaylı bilgilenmesini sağlayarak uyuşmazlığı çözülebilmesi için uğraşır. Adli tıbbın çalışma konularının ve yöntemlerinin çoğunluğu adli patoloji ve klinik adli tıp ile ilgilidir. Ölüde veya canlı adli olgularda tıbbi incelemeleri yapan uzmanlık alanıdır. Başlıca çalışma konuları; ölüm ve otopsi, hastalık ve travmaların vücutta yol açtığı değişimlerin incelenmesi ve sonuçlarının hukuka sunulması (bilirkişilik) şeklindedir. Adli bilimler alanındaki bilim dalları, birbiri ile ilişkili olup, çoğu zaman bunları keskin sınırlar ile birbirinden ayırmak mümkün değildir. Adli tıp adli bilimler alanında en geniş alana sahip bilim dalıdır. Öyle ki, adli tıbbın konusu içerisinde adli bilimlerin hemen her dalı ile ilgili bilgi alanlarına rastlamak mümkündür.", "qas": [ { "question": "Adli Tıp neyi araştıran bir bilim alanıdır?", "id": 5441, "answers": [ { "text": "haksızlığın nesnel verilerini", "answer_start": 175 } ] }, { "question": "Adli Tıp, hangi aşamada insan vücudu ve davranışları değerlendirir?", "id": 5442, "answers": [ { "text": "yargı", "answer_start": 85 } ] }, { "question": "Adli Tıp neyi amaçlar?", "id": 5443, "answers": [ { "text": "bilimsel bilgi ve deneyimlerin adaletin hizmetine sunulmasını", "answer_start": 264 } ] }, { "question": "Adli Tıp hangi bilimlerin bir dalıdır?", "id": 5444, "answers": [ { "text": "tıp bilimleri", "answer_start": 345 } ] }, { "question": "Adli Tıp hangi konuları inceleyen bir bilim dalıdır?", "id": 5445, "answers": [ { "text": "hukuku ilgilendiren", "answer_start": 371 } ] }, { "question": "Adli Tıp, adli soruşturma ve yargılama sürecinde ne tür sonuçlar hakkında mahkemeleri bilgilendirir?", "id": 5446, "answers": [ { "text": "teknik", "answer_start": 623 } ] }, { "question": "Adli tıbbın çalışma konuları ve yöntemleri hangi alanlarla ilgilidir?", "id": 5447, "answers": [ { "text": "adli patoloji ve klinik adli tıp", "answer_start": 803 } ] }, { "question": "Adli tıbbın başlıca çalışma konuları nelerdir?", "id": 5448, "answers": [ { "text": "ölüm ve otopsi, hastalık ve travmaların vücutta yol açtığı değişimlerin incelenmesi ve sonuçlarının hukuka sunulması", "answer_start": 953 } ] }, { "question": "Adli bilimler alanındaki bilim dalları arasında ne tür bir ilişki vardır?", "id": 5449, "answers": [ { "text": "birbiri ile ilişkili", "answer_start": 1138 } ] }, { "question": "Adli tıp adli bilimler alanında nasıl bir yere sahiptir?", "id": 5450, "answers": [ { "text": "en geniş alana", "answer_start": 1273 } ] } ] }, { "context": "Duygulanım kişinin uyaranlara, olaylara, anılara, düşüncelere duygusal tepki ile katılabilme yetisidir. Duygudurum ise özneldir, kişinin kendini nasıl hissettiği sorusunun yanıtını yansıtır. Taşkın duygudurum (manik, öforik, elevated) kişinin günlük yaşamında kendisini aşırı iyi hissetme egemendir. Çökkün duygudurum (depresif, depressed) kişinin günlük yaşamında üzüntü, keder duygusu egemendir. Bipolar Bozukluk(BPB) ya da İki Uçlu Bozukluk(İUB), düzensiz olarak tekrarlayan depresif, manik ya da her ikisini de kapsayan karma (miks) dönemlerle karakterize ve bu dönemler arasında kişinin bazen eşik altı belirtiler sergilediği bazen de hiçbir belirtinin bulunmadığı ‘sağlıklı’ dönemlerin olduğu süreğen gidişli bir duygudurum bozukluğudur.", "qas": [ { "question": "Duygulanım nedir?", "id": 5451, "answers": [ { "text": "kişinin uyaranlara, olaylara, anılara, düşüncelere duygusal tepki ile katılabilme yetisi", "answer_start": 11 } ] }, { "question": "Duygudurum neyi yansıtır?", "id": 5452, "answers": [ { "text": "kişinin kendini nasıl hissettiği sorusunun yanıtını", "answer_start": 129 } ] }, { "question": "Taşkın duygudurum kişinin günlük yaşamında neyi ifade eder?", "id": 5453, "answers": [ { "text": "kendisini aşırı iyi hissetme", "answer_start": 260 } ] }, { "question": "Çökkün duygudurum kişinin günlük yaşamında hangi duyguları içerir?", "id": 5454, "answers": [ { "text": "üzüntü, keder", "answer_start": 365 } ] }, { "question": "Bipolar Bozukluk nasıl karakterize edilir?", "id": 5455, "answers": [ { "text": "düzensiz olarak tekrarlayan depresif, manik ya da her ikisini de kapsayan karma (miks) dönemler", "answer_start": 450 } ] }, { "question": "Bipolar Bozukluk dönemleri arasında hangi tür dönemler olabilir?", "id": 5456, "answers": [ { "text": "eşik altı belirtiler sergilediği bazen de hiçbir belirtinin bulunmadığı ‘sağlıklı’ dönemler", "answer_start": 598 } ] }, { "question": "Bipolar Bozukluk hangi tür bir bozukluktur?", "id": 5457, "answers": [ { "text": "süreğen gidişli bir duygudurum bozukluğudur", "answer_start": 699 } ] }, { "question": "Duygudurum öznellik açısından nasıl tanımlanır?", "id": 5458, "answers": [ { "text": "kişinin kendini nasıl hissettiği sorusunun yanıtını", "answer_start": 129 } ] }, { "question": "Karma (miks) dönemler hangi bozukluğun bir parçasıdır?", "id": 5459, "answers": [ { "text": "Bipolar Bozukluk(BPB) ya da İki Uçlu Bozukluk(İUB)", "answer_start": 398 } ] }, { "question": "‘Sağlıklı’ dönemler, Bipolar Bozukluk dönemleri arasında neyi ifade eder?", "id": 5460, "answers": [ { "text": "hiçbir belirtinin bulunmadığı", "answer_start": 640 } ] } ] }, { "context": "Duygudurum bozukluğu tanısı konulan kişilerin akrabalarında, aynı zamanda şizoaffektif bozukluk ve şizofreni gibi bazı psikiyatrik hastalıklar da daha sık görülmektedir. Yapılmış bir çalışmada ise bipolar bozukluk hastalarının akrabalarında, özellikle travmaya maruz kaldıklarında, intihar girişimleri ve düşünceleri bakımından artmış bir risk altında oldukları belirtilmiştir. İkiz çalışmaları, genetik etkenleri çevresel etkenlerden yani doğuştan olanla, sonradan olanı ayırt etmede en güçlü yaklaşımı sağlar. İkiz verileri, genlerin duygudurum bozuklukları etyolojisinin %50-70’ini açıkladığı yolunda kanıtlar sunar. Tek yumurta ve çift yumurta ikizlerinde yapılan araştırmalarda; duygudurum bozuklukları açısından eş hastalanma hızı tek yumurta ikizlerde %70 ile 90 iken, aynı cinsiyetten çift yumurta ikizlerde %16 ile 35’tir. Bu da hastalığın etyolojisinde genetik etkenlerin olduğunu göstermektedir.", "qas": [ { "question": "Duygudurum bozukluğu tanısı konulan kişilerin akrabalarında hangi diğer psikiyatrik hastalıklar daha sık görülmektedir?", "id": 5461, "answers": [ { "text": "şizoaffektif bozukluk ve şizofreni", "answer_start": 74 } ] }, { "question": "Bipolar bozukluk hastalarının akrabalarında hangi durumlarda intihar girişimleri ve düşünceleri bakımından artmış bir risk bulunmaktadır?", "id": 5462, "answers": [ { "text": "travmaya maruz kaldıklarında", "answer_start": 252 } ] }, { "question": "İkiz çalışmaları hangi etkenleri ayırt etmede en güçlü yaklaşımı sağlar?", "id": 5463, "answers": [ { "text": "genetik", "answer_start": 396 } ] }, { "question": "İkiz verilerine göre genler, duygudurum bozuklukları etyolojisinin yüzde kaçını açıklar?", "id": 5464, "answers": [ { "text": "%50-70", "answer_start": 574 } ] }, { "question": "Tek yumurta ikizlerinde duygudurum bozuklukları açısından eş hastalanma hızı nedir?", "id": 5465, "answers": [ { "text": "%70 ile 90", "answer_start": 759 } ] }, { "question": "Çift yumurta ikizlerinde duygudurum bozuklukları açısından eş hastalanma hızı nedir?", "id": 5466, "answers": [ { "text": "%16 ile 35", "answer_start": 816 } ] }, { "question": "Genetik etkenlerin duygudurum bozukluklarının etyolojisinde ne kadar etkili olduğu düşünülmektedir?", "id": 5467, "answers": [ { "text": "%50-70", "answer_start": 574 } ] }, { "question": "Çift yumurta ikizlerinde duygudurum bozuklukları açısından eş hastalanma hızı nedir?", "id": 5468, "answers": [ { "text": "%16 ile 35", "answer_start": 816 } ] }, { "question": "İkiz çalışmaları genetik ve çevresel etkenleri ayırt etmede nasıl bir role sahiptir?", "id": 5469, "answers": [ { "text": "en güçlü", "answer_start": 485 } ] }, { "question": "Hangi tür ikizlerde duygudurum bozuklukları açısından eş hastalanma hızı daha yüksektir?", "id": 5470, "answers": [ { "text": "Tek yumurta", "answer_start": 620 } ] } ] }, { "context": "Major Depresif Bozukluk (MDB) toplumda oldukça sık görülen psikiyatrik bir bozukluktur ve birinci basmakta en sık görülen ruhsal hastalıktır. Bipolar bozuklukta depresyon sık görülmesine rağmen, kanıtlar antidepresan ilaçların çoğunun fayda göstermeyeceği yönündedir. Bipolar bozuklukta antidepresan tedavisi duygudurum döngüsünü, karma durumları, hipomani ve maniye kaymaları arttırmanın yanı sıra suisidal riski arttırabilmektedir. Bipolar bozuklukluğu olan hastaların yaklaşık %25-55’i intihar girişiminde bulunmaktadır, bunların %15’i tamamlanmış intihardır. Bipolar depresyonda; unipolar depresyona göre artmış uyku süreleri, aşırı yemek yeme, psikotik belirtiler, hızlı değişen duygudurum ve intihar düşüncelerinin daha sık görüldüğü belirtilmektedir. Ayrıca erken yaşta başlangıç, hastalığın akut başlaması, sık iş ve ilişki değişiklikleri, ailede duygudurum bozukluğu öyküsü ve geçmiş tedavilerin detaylı sorgulanması doğru tanı konulmasında önem arz eder.", "qas": [ { "question": "Major Depresif Bozukluk (MDB) hangi tür bir bozukluktur?", "id": 5471, "answers": [ { "text": "psikiyatrik", "answer_start": 59 } ] }, { "question": "Birinci basmakta en sık görülen ruhsal hastalık nedir?", "id": 5472, "answers": [ { "text": "Major Depresif Bozukluk", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Bipolar bozuklukta antidepresan tedavisi hangi riskleri artırabilir?", "id": 5473, "answers": [ { "text": "duygudurum döngüsünü, karma durumları, hipomani ve maniye kaymaları arttırmanın yanı sıra suisidal riski", "answer_start": 309 } ] }, { "question": "Bipolar bozuklukta depresyon sık görülmesine rağmen, antidepresan ilaçların etkisi nedir?", "id": 5474, "answers": [ { "text": "fayda göstermeyeceği", "answer_start": 235 } ] }, { "question": "Bipolar bozukluğu olan hastaların yüzde kaçı intihar girişiminde bulunmaktadır?", "id": 5475, "answers": [ { "text": "25-55", "answer_start": 481 } ] }, { "question": "Bipolar depresyonda unipolar depresyona göre hangi belirtiler daha sık görülmektedir?", "id": 5476, "answers": [ { "text": "artmış uyku süreleri, aşırı yemek yeme, psikotik belirtiler, hızlı değişen duygudurum ve intihar düşünceleri", "answer_start": 609 } ] }, { "question": "Doğru tanı konulmasında hangi faktörler önemlidir?", "id": 5477, "answers": [ { "text": "ailede duygudurum bozukluğu öyküsü ve geçmiş tedavilerin detaylı sorgulanması", "answer_start": 848 } ] }, { "question": "Bipolar depresyonda hangi belirtiler unipolar depresyona göre daha sık görülür?", "id": 5478, "answers": [ { "text": "artmış uyku süreleri, aşırı yemek yeme, psikotik", "answer_start": 609 } ] }, { "question": "Bipolar bozukluğu olan hastaların tamamlanmış intihar oranı nedir?", "id": 5479, "answers": [ { "text": "%15", "answer_start": 533 } ] }, { "question": "Erken yaşta başlangıç ve hastalığın akut başlaması hangi bozukluğun tanısında önemlidir?", "id": 5480, "answers": [ { "text": "Bipolar bozuklukta depresyon", "answer_start": 142 } ] } ] }, { "context": "Humerus, vücudumuzun en hareketli eklemi olan omuz ile dirsek eklemi arasında uzanan, insanoğlunun günlük hayatında ve birçok basamağında önemli rolü olan, gövde ve önkol arasında bağlantı noktası görevi gören, birçok kasın yapışma yeri olması nedeniyle motor fonksiyonu yüksek olan kolun iskeletini oluşturmaktadır. Humerus cisim kırıkları oldukça yaygın görülmekle birlikte, tüm kırıkların yaklaşık %3'ünü, humerus kırıklarının ise %20'sini oluşturur ve üretkenlik ve maddi kayıplarla topluma önemli bir yük getirir. Bu kırıklar bimodal bir dağılıma sahiptir; Yaygınlığın ilk grubu genç erkeklerdedir ve genellikle yüksek enerjili travma ile ilişkilidir, ikinci grup altmış ve seksen yaşları arasındaki yaşlı kadınlardır. Endüstriyel yaşam tarzının yaygınlaşması, araç ve motorsiklet kullanımı, spor aktivitelerinin insan hayatında daha fazla yer tutması ve artan insan ömrü ile artan kırıklardan biri olmuştur.", "qas": [ { "question": "Humerus hangi iki eklem arasında uzanır?", "id": 5481, "answers": [ { "text": "omuz ile dirsek", "answer_start": 46 } ] }, { "question": "Humerus'un hangi işlevi yüksek motor fonksiyonuna katkı sağlar?", "id": 5482, "answers": [ { "text": "birçok kasın yapışma yeri", "answer_start": 211 } ] }, { "question": "Humerus cisim kırıkları tüm kırıkların yüzde kaçını oluşturur?", "id": 5483, "answers": [ { "text": "%3", "answer_start": 401 } ] }, { "question": "Humerus cisim kırıkları hangi yaş gruplarında daha yaygındır?", "id": 5484, "answers": [ { "text": "genç erkeklerde", "answer_start": 584 } ] }, { "question": "Genç erkeklerde humerus cisim kırıkları genellikle hangi tür travmalarla ilişkilidir?", "id": 5485, "answers": [ { "text": "yüksek enerjili", "answer_start": 617 } ] }, { "question": "Humerus kırıkları topluma ne tür bir yük getirir?", "id": 5486, "answers": [ { "text": "üretkenlik ve maddi kayıplarla", "answer_start": 456 } ] }, { "question": "Humerus kırıklarının yaygınlığının ikinci grubu hangi yaş aralığındaki kadınları içerir?", "id": 5487, "answers": [ { "text": "altmış ve seksen", "answer_start": 669 } ] }, { "question": "Humerus hangi kısmın iskeletini oluşturur?", "id": 5488, "answers": [ { "text": "kolun", "answer_start": 283 } ] }, { "question": "Endüstriyel yaşam tarzı, araç ve motorsiklet kullanımı ile hangi tür kırıklar artmıştır?", "id": 5489, "answers": [ { "text": "Humerus cisim kırıkları", "answer_start": 317 } ] }, { "question": "Humerus kırıklarının bimodal dağılımı ilk grup nedir?", "id": 5490, "answers": [ { "text": "genç erkekler", "answer_start": 584 } ] } ] }, { "context": "Humerus cisim kırıklarının, minimal invaziv perkütan plak osteosentezi (MIPPO) ile başarıyla tedavi edilebileceği literatürde bildirilmiştir. MIPPO tekniğinde, klasik açık cerrahi yöntemlere göre, daha az yumuşak doku diseksiyonu, daha düşük kaynamama oranları ve daha düşük iyatrojenik radial sinir paralizisi riski vardır. Ayrıca intrameduller çivi tekniğine göre omuz ve dirsek eklemine daha az müdahale edildiği için daha yüksek postoperatif hareket sağlamaktadır. Birçok avantajına rağmen, önemli damar sinir yapılarına yakınlığı, anatomik engeller nedeniyle uygulaması zor ve tecrübe gerektiren bir girişimdir.", "qas": [ { "question": "Humerus cisim kırıkları hangi teknikle başarıyla tedavi edilebilir?", "id": 5491, "answers": [ { "text": "MIPPO", "answer_start": 72 } ] }, { "question": "MIPPO tekniğinde klasik açık cerrahi yöntemlere göre hangi avantajlar vardır?", "id": 5492, "answers": [ { "text": "daha az yumuşak doku diseksiyonu, daha düşük kaynamama oranları ve daha düşük iyatrojenik radial sinir paralizisi riski", "answer_start": 197 } ] }, { "question": "MIPPO tekniğinde hangi eklemlere daha az müdahale edilir?", "id": 5493, "answers": [ { "text": "omuz ve dirsek", "answer_start": 366 } ] }, { "question": "MIPPO tekniği hangi tekniğe göre daha yüksek postoperatif hareket sağlar?", "id": 5494, "answers": [ { "text": "intrameduller çivi tekniğine", "answer_start": 332 } ] }, { "question": "MIPPO tekniğinin uygulanmasında ne tür zorluklar vardır?", "id": 5495, "answers": [ { "text": "anatomik engeller", "answer_start": 536 } ] }, { "question": "MIPPO tekniğinde hangi sinirle ilgili risk daha düşüktür?", "id": 5496, "answers": [ { "text": "radial sinir paralizisi", "answer_start": 287 } ] }, { "question": "MIPPO tekniğinin postoperatif dönemde sağladığı avantaj nedir?", "id": 5497, "answers": [ { "text": "daha yüksek postoperatif hareket", "answer_start": 421 } ] }, { "question": "Humerus cisim kırıklarının tedavisinde hangi teknik, omuz ve dirsek eklemine daha az müdahale gerektirir?", "id": 5498, "answers": [ { "text": "MIPPO tekniği", "answer_start": 142 } ] }, { "question": "MIPPO tekniği neden tecrübe gerektiren bir girişimdir?", "id": 5499, "answers": [ { "text": "önemli damar sinir yapılarına yakınlığı, anatomik engeller", "answer_start": 495 } ] }, { "question": "MIPPO tekniğinde daha düşük olan cerrahi risk nedir?", "id": 5500, "answers": [ { "text": "radial sinir paralizisi", "answer_start": 287 } ] } ] }, { "context": "Humerus, proksimal ucu ile skapula, distal ucu ile ön kol kemikleriyle eklem yapan uzun kemiklerden biridir. Caput humeri ile tuberculum majus ve minus arasında collum anatomicum yer alır. Tuberculum majus, omuz bölgesindeki en lateraldeki yuvarlak çıkıntıdır ve tuberculum minus ile arasında sulcus intertubercularis adı verilen oluk yer alır. Sulcus intertubercularis‘den musculus biceps brachii‘nin caput longum‘unun tendonu geçer. Tuberculum majus ve minus altında collum chirurgicum adı verilen cerrahi boyun olarak da bilinen humerusun en zayıf bölgesi yer alır. Humerus cismi bu bölge distalinden başlar. Humerus cismi ile caput humeri aksları arasında, açıklığı mediale bakan ortalama 135°‘lik bir açı vardır.", "qas": [ { "question": "Humerus'un proksimal ucu hangi kemikle eklem yapar?", "id": 5501, "answers": [ { "text": "skapula", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "Caput humeri ile tuberculum majus ve minus arasında ne yer alır?", "id": 5502, "answers": [ { "text": "collum anatomicum", "answer_start": 161 } ] }, { "question": "Tuberculum majus ile tuberculum minus arasında ne bulunur?", "id": 5503, "answers": [ { "text": "sulcus intertubercularis", "answer_start": 293 } ] }, { "question": "Musculus biceps brachii'nin caput longum'unun tendonu nereden geçer?", "id": 5504, "answers": [ { "text": "sulcus intertubercularis", "answer_start": 293 } ] }, { "question": "Collum chirurgicum nerede yer alır?", "id": 5505, "answers": [ { "text": "tuberculum majus ve minus arasında", "answer_start": 126 } ] }, { "question": "Humerus'un en zayıf bölgesi nedir?", "id": 5506, "answers": [ { "text": "collum chirurgicum", "answer_start": 469 } ] }, { "question": "Humerus cismi hangi bölgenin distalinden başlar?", "id": 5507, "answers": [ { "text": "collum chirurgicum", "answer_start": 469 } ] }, { "question": "Humerus cismi ile caput humeri aksları arasındaki açı kaç derecedir?", "id": 5508, "answers": [ { "text": "135°", "answer_start": 693 } ] }, { "question": "Tuberculum majus'un omuz bölgesindeki konumu nedir?", "id": 5509, "answers": [ { "text": "en lateraldeki yuvarlak çıkıntı", "answer_start": 225 } ] }, { "question": "Sulcus intertubercularis'in ne işe yaradığı belirtilmiştir?", "id": 5510, "answers": [ { "text": "tendonu geçer", "answer_start": 420 } ] } ] }, { "context": "Humerus cisminin proksimal yarısı silindirik, distal yarısı prizmatiktir. Anterior, lateral ve medial olarak 3 kenar içerir. Bu sınırlarla anterolateral, anteromedial ve posterior olarak 3 yüze ayrılır. Anterior sınır tuberculum majusdan başlar cismin en distalına kadar devam eder. Anterior sınırın proksimal üçte birini sulcus intertubercularisin lateral kenarı oluşturur. Lateral sınırın orta kısmında musculus deltoideus'un yapıştığı tuberositas deltoidea bulunur. Lateral sınır distalde kalınlaşır. Lateral ve medial sınır distalde suprakondiler çıkıntıyı oluşturur. Sulcus nervi radialis medial sınırın orta üçte birini keser ve buradan nervus radialis ve arteria profunda brachii geçer.", "qas": [ { "question": "Humerus cisminin proksimal yarısı hangi şekle sahiptir?", "id": 5511, "answers": [ { "text": "silindirik", "answer_start": 34 } ] }, { "question": "Humerus cisminin distal yarısı hangi şekle sahiptir?", "id": 5512, "answers": [ { "text": "prizmatik", "answer_start": 60 } ] }, { "question": "Humerus cismi kaç kenar içerir?", "id": 5513, "answers": [ { "text": "3", "answer_start": 109 } ] }, { "question": "Anterior sınır nereden başlar?", "id": 5514, "answers": [ { "text": "tuberculum majus", "answer_start": 218 } ] }, { "question": "Sulcus intertubercularis'in lateral kenarı humerus cisminde hangi bölgeyi oluşturur?", "id": 5515, "answers": [ { "text": "Anterior sınırın proksimal üçte birini", "answer_start": 283 } ] }, { "question": "Musculus deltoideus'un yapıştığı yapı nedir?", "id": 5516, "answers": [ { "text": "tuberositas deltoidea", "answer_start": 438 } ] }, { "question": "Humerus cisminin lateral ve medial sınırları distalde hangi yapıyı oluşturur?", "id": 5517, "answers": [ { "text": "suprakondiler çıkıntı", "answer_start": 537 } ] }, { "question": "Sulcus nervi radialis hangi sınırı keser?", "id": 5518, "answers": [ { "text": "medial sınırın orta üçte birini", "answer_start": 594 } ] }, { "question": "Sulcus nervi radialis'ten hangi yapılar geçer?", "id": 5519, "answers": [ { "text": "nervus radialis ve arteria profunda brachii", "answer_start": 643 } ] }, { "question": "Humerus cisminin lateral sınırı distal kısımda nasıl bir değişiklik gösterir?", "id": 5520, "answers": [ { "text": "kalınlaşır", "answer_start": 492 } ] } ] }, { "context": "Üst ekstremitede ciltaltı yüzeyel fascia superfisiale ve kasları saran fasya profunda olarak bilinen 2 adet fasyal oluşum mevcuttur. Humerus proksimal lateralinde deltoid kasın yapışma noktasında fascia brachii fascia deltoidea'yla birleşir ve humerus cisminde margo lateralis'e, distalde ise krista supracondylaris lateralis'e yapışır. Bu yapışma kalınlaşmış bir bölme şeklindedir. Bu oluşum septum intermusculare brachii laterale olarak adlandırılır. Kolda derin fasya kolu sirküler olarak dolanır ve üst kısımda fasya pektoralis ve fasya aksillaris olarak devam ederken aşağıya doğru ise humerus epikondillerine ve olekranona tutunur. Derin fasya önkolun derin fasyası fascia antebrakialis olarak devam eder.", "qas": [ { "question": "Üst ekstremitede kaç adet fasyal oluşum mevcuttur?", "id": 5521, "answers": [ { "text": "2", "answer_start": 101 } ] }, { "question": "Humerus proksimal lateralinde fascia brachii hangi fasya ile birleşir?", "id": 5522, "answers": [ { "text": "fascia deltoidea", "answer_start": 211 } ] }, { "question": "Septum intermusculare brachii laterale olarak adlandırılan oluşum nasıl bir yapıya sahiptir?", "id": 5523, "answers": [ { "text": "kalınlaşmış bir bölme", "answer_start": 348 } ] }, { "question": "Derin fasya üst ekstremitede nerelere tutunur?", "id": 5524, "answers": [ { "text": "humerus epikondillerine ve olekranona", "answer_start": 591 } ] }, { "question": "Fascia brachii, humerus cisminde hangi yapıya yapışır?", "id": 5525, "answers": [ { "text": "margo lateralis", "answer_start": 261 } ] }, { "question": "Fasya profunda hangi yapıları sarar?", "id": 5526, "answers": [ { "text": "kasları", "answer_start": 57 } ] }, { "question": "Humerus proksimal lateralinde deltoid kasın yapışma noktasında hangi fasyalar birleşir?", "id": 5527, "answers": [ { "text": "fascia brachii fascia deltoidea", "answer_start": 196 } ] }, { "question": "Derin fasya üst ekstremitede nasıl bir yol izler?", "id": 5528, "answers": [ { "text": "kolu sirküler olarak dolanır", "answer_start": 471 } ] }, { "question": "Derin fasya ön kolda nasıl devam eder?", "id": 5529, "answers": [ { "text": "fascia antebrakialis", "answer_start": 672 } ] }, { "question": "Septum intermusculare brachii laterale hangi fasyaların birleşmesiyle oluşur?", "id": 5530, "answers": [ { "text": "fascia brachii fascia deltoidea", "answer_start": 196 } ] } ] }, { "context": "Ortopedik cerrahi teknikler ve implantların gelişmesiyle cerrahi tedavi sıklığı artmaktadır. Günümüzde iş hayatına daha hızlı dönmek birçok açıdan önemli bir durum halini almıştır. Birçok hastalık gibi aslında hastada sadece kırığının kaynaması dışında iş gücü kaybı, tedavinin maliyeti gibi durumlarla beraber bir bütün olarak sonuçların değerlendirilmesi gerekmektedir. Bilimsel alanda bu tarz çalışmaların sayısının giderek daha fazla arttığı görülmektedir. Cerrahi tedavi genellikle açık kırıklar, politravma hastaları, obez hastalar, kontralateral humerus cisim kırıkları, eşlik eden önkol kırıkları ve konservatif tedavi içinde dizilim yetersiz olan vakalar için geçerlidir. İdeal cerrahi tedavi ile ilgili günümüzde tartışmalar devam etmekle birlikte, biyolojik tespit ve minimal invaziv cerrahi, diğer seçenekler olan intrameduller çivi ve konvansiyonel plaklamaya göre yüksek kabul edilebilir bir alternatif olarak karşımıza çıkmaktadır.", "qas": [ { "question": "Ortopedik cerrahi tekniklerin gelişmesi neyin artmasına sebep olmuştur?", "id": 5531, "answers": [ { "text": "cerrahi tedavi sıklığı", "answer_start": 57 } ] }, { "question": "Günümüzde iş hayatına hızlı dönmek ne açısından önem kazanmıştır?", "id": 5532, "answers": [ { "text": "birçok açıdan önemli bir durum halini almıştır", "answer_start": 133 } ] }, { "question": "Hastada sadece kırığın kaynaması dışında hangi durumların değerlendirilmesi gerekmektedir?", "id": 5533, "answers": [ { "text": "iş gücü kaybı, tedavinin maliyeti", "answer_start": 253 } ] }, { "question": "Cerrrahi tedavi genellikle hangi vakalar için geçerlidir?", "id": 5534, "answers": [ { "text": "açık kırıklar, politravma hastaları, obez hastalar, kontralateral humerus cisim kırıkları, eşlik eden önkol kırıkları ve konservatif tedavi içinde dizilim yetersiz olan vakalar", "answer_start": 487 } ] }, { "question": "Bilimsel alanda ne tür çalışmaların sayısı artmaktadır?", "id": 5535, "answers": [ { "text": "cerrahi", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Biyolojik tespit ve minimal invaziv cerrahi hangi tedavi seçeneklerine göre yüksek kabul edilebilir bir alternatiftir?", "id": 5536, "answers": [ { "text": "intrameduller çivi ve konvansiyonel plaklamaya", "answer_start": 826 } ] }, { "question": "Bilimsel alanda ne tür çalışmaların sayısının arttığı görülmektedir?", "id": 5537, "answers": [ { "text": "cerrahi", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Cerrrahi tedavi özellikle hangi hasta grupları için geçerlidir?", "id": 5538, "answers": [ { "text": "açık kırıklar, politravma hastaları, obez hastalar", "answer_start": 487 } ] }, { "question": "Ortopedik cerrahi teknikler ve implantların gelişmesiyle hangi tedavi sıklığı artmaktadır?", "id": 5539, "answers": [ { "text": "Cerrahi tedavi", "answer_start": 461 } ] }, { "question": "Biyolojik tespit ve minimal invaziv cerrahi hangi iki yönteme göre bir alternatif olarak kabul edilmektedir?", "id": 5540, "answers": [ { "text": "intrameduller çivi ve konvansiyonel plaklamaya", "answer_start": 826 } ] } ] }, { "context": "Ortopedik cerrahi teknikler ve implantların gelişmesiyle cerrahi tedavi sıklığı artmaktadır. Günümüzde iş hayatına daha hızlı dönmek birçok açıdan önemli bir durum halini almıştır. Birçok hastalık gibi aslında hastada sadece kırığının kaynaması dışında iş gücü kaybı, tedavinin maliyeti gibi durumlarla beraber bir bütün olarak sonuçların değerlendirilmesi gerekmektedir. Bilimsel alanda bu tarz çalışmaların sayısının giderek daha fazla arttığı görülmektedir. Cerrahi tedavi genellikle açık kırıklar, politravma hastaları, obez hastalar, kontralateral humerus cisim kırıkları, eşlik eden önkol kırıkları ve konservatif tedavi içinde dizilim yetersiz olan vakalar için geçerlidir. İdeal cerrahi tedavi ile ilgili günümüzde tartışmalar devam etmekle birlikte, biyolojik tespit ve minimal invaziv cerrahi, diğer seçenekler olan intrameduller çivi ve konvansiyonel plaklamaya göre yüksek kabul edilebilir bir alternatif olarak karşımıza çıkmaktadır.", "qas": [ { "question": "Cerrrahi tedavi sıklığının artmasına ne sebep olmuştur?", "id": 5541, "answers": [ { "text": "Ortopedik cerrahi teknikler ve implantların gelişmesiyle", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Günümüzde iş hayatına hızlı dönmek neden önem kazanmıştır?", "id": 5542, "answers": [ { "text": "birçok açıdan önemli bir durum halini almıştır", "answer_start": 133 } ] }, { "question": "Hastada sadece kırığın kaynaması dışında hangi durumlar da değerlendirilmelidir?", "id": 5543, "answers": [ { "text": "iş gücü kaybı, tedavinin maliyeti", "answer_start": 253 } ] }, { "question": "Cerrrahi tedavi hangi vakalar için geçerlidir?", "id": 5544, "answers": [ { "text": "açık kırıklar, politravma hastaları, obez hastalar, kontralateral humerus cisim kırıkları, eşlik eden önkol kırıkları ve konservatif tedavi içinde dizilim yetersiz olan vakalar", "answer_start": 487 } ] }, { "question": "İdeal cerrahi tedavi ile ilgili günümüzde hangi durum söz konusudur?", "id": 5545, "answers": [ { "text": "tartışmalar devam etmekle birlikte, biyolojik tespit ve minimal invaziv cerrahi, diğer seçenekler olan intrameduller çivi ve konvansiyonel plaklamaya göre yüksek kabul edilebilir bir alternatif olarak karşımıza çıkmaktadır", "answer_start": 723 } ] }, { "question": "Biyolojik tespit ve minimal invaziv cerrahi hangi tedavi seçeneklerine göre yüksek kabul edilebilir bir alternatiftir?", "id": 5546, "answers": [ { "text": "intrameduller çivi ve konvansiyonel plaklamaya", "answer_start": 826 } ] }, { "question": "Bilimsel alanda ne tür çalışmaların sayısının arttığı görülmektedir?", "id": 5547, "answers": [ { "text": "cerrahi", "answer_start": 10 } ] }, { "question": "Cerrrahi tedavi özellikle hangi hasta grupları için geçerlidir?", "id": 5548, "answers": [ { "text": "açık kırıklar, politravma hastaları, obez hastalar", "answer_start": 487 } ] }, { "question": "Ortopedik cerrahi teknikler ve implantların gelişmesiyle hangi tedavi sıklığı artmaktadır?", "id": 5549, "answers": [ { "text": "Cerrahi tedavi", "answer_start": 461 } ] }, { "question": "Biyolojik tespit ve minimal invaziv cerrahi hangi iki yönteme göre bir alternatif olarak kabul edilmektedir?", "id": 5550, "answers": [ { "text": "intrameduller çivi ve konvansiyonel plaklamaya", "answer_start": 826 } ] } ] }, { "context": "Arteria brachialis kolu beslenmesindeki en önemli arterdir. Musculus teres major‘un altında arteria axillaris‘in devamı olan bu arter proksimalde kol kasları arasında humerusun önünde seyrederken lateralinde nervus medianus, medialinde ise nervus ulnaris seyreder. Humerus‘un distal yarısında nervus medianus, arteri çaprazlayarak medial tarafa geçer nervus ulnaris ise arterden uzaklaşır ve medial kısımda seyreder. Ekstensör kompartman musculus triceps brachii, nervus radialis ve arteria profunda brachii yapılarını içerir. Sulcus nervi radialis isimli olukta arteria profunda brachii, nervus radialis ile birlikte seyreder. Daha sonra kolun alt kısmında sinir septum intermusculare laterale‘yi delerek laterale geçer ve sonrasında musculus brachialis ve musculus brachioradialis arasından lateral epikondilin önünden fossa cubitiye girer.", "qas": [ { "question": "Kolu beslenmesinde en önemli arter nedir?", "id": 5551, "answers": [ { "text": "Arteria brachialis", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Arteria brachialis hangi arterin devamıdır?", "id": 5552, "answers": [ { "text": "arteria axillaris", "answer_start": 92 } ] }, { "question": "Arteria brachialis'in lateralinde hangi sinir seyreder?", "id": 5553, "answers": [ { "text": "nervus medianus", "answer_start": 208 } ] }, { "question": "Humerus'un distal yarısında nervus medianus arteri nereye geçerek çaprazlar?", "id": 5554, "answers": [ { "text": "medial tarafa", "answer_start": 331 } ] }, { "question": "Ekstensör kompartman hangi yapıları içerir?", "id": 5555, "answers": [ { "text": "musculus triceps brachii, nervus radialis ve arteria profunda brachii", "answer_start": 438 } ] }, { "question": "Arteria profunda brachii ve nervus radialis hangi olukta birlikte seyreder?", "id": 5556, "answers": [ { "text": "Sulcus nervi radialis", "answer_start": 527 } ] }, { "question": "Nervus radialis, kolun alt kısmında hangi yapıyı delerek laterale geçer?", "id": 5557, "answers": [ { "text": "septum intermusculare laterale", "answer_start": 664 } ] }, { "question": "Nervus radialis hangi kasların arasından geçerek fossa cubitiye girer?", "id": 5558, "answers": [ { "text": "musculus brachialis ve musculus brachioradialis", "answer_start": 735 } ] }, { "question": "Nervus ulnaris, humerus'un distal yarısında arteria brachialis'ten nasıl uzaklaşır?", "id": 5559, "answers": [ { "text": "medial kısımda seyreder", "answer_start": 392 } ] }, { "question": "Arteria profunda brachii'nin nervus radialis ile birlikte seyrettiği oluk nedir?", "id": 5560, "answers": [ { "text": "Sulcus nervi radialis", "answer_start": 527 } ] } ] }, { "context": "Diaphyseal humerus kırıklarının oluşum mekanizmaları çok çeşitlidir ve coğrafi ve sosyal parametrelere bağlıdır, direkt ve indirekt mekanizmalar ile olabilir. En yaygın mekanizmalar, açık el üzerine düşme, motorlu taşıt kazaları ve kola direkt travmadır. Kas kontraksiyonları ile de patolojik kırıklar meydana gelebilir. Özellikle 2. ve 3. dekatta hastalar daha çok erkek olmakta ve spor yaralanması ve trafik kazası gibi yüksek enerjili travmalara bağlı oluşmaktadır. Yaşlı hastalarda düşme sonrası meydana gelen humerus cisim kırıkları önemli bir sorundur. 5. dekattan sonra oluşan kırıklar daha çok kadınlarda olmakta ve basit düşmelere bağlı oluşmaktadır. Klenerman farklı etken güçlerle deneysel olarak kırıklar oluşturmuştur. Klenerman’a göre kompresyon kuvvetleri distal veya proksimal kırıklar oluştururken, bu kuvvete bending kuvvetlerinin eklenmesi ile transvers kırıklar, torsiyonel kuvvetlerin eklenmesi ile spiral kırıklar, bending ve torsiyonel kuvvetlerin birlikte etkilemesi ile de kelebek fragman ile birlikte olan oblik kırıklar meydana gelmektedir.", "qas": [ { "question": "Diaphyseal humerus kırıklarının oluşum mekanizmaları nelere bağlıdır?", "id": 5561, "answers": [ { "text": "coğrafi ve sosyal parametreler", "answer_start": 71 } ] }, { "question": "Diaphyseal humerus kırıklarının en yaygın oluşum mekanizmaları nelerdir?", "id": 5562, "answers": [ { "text": "açık el üzerine düşme, motorlu taşıt kazaları ve kola direkt travma", "answer_start": 183 } ] }, { "question": "Hangi tür kas hareketleri patolojik kırıklara neden olabilir?", "id": 5563, "answers": [ { "text": "Kas kontraksiyonları", "answer_start": 255 } ] }, { "question": "Humerus cisim kırıkları özellikle hangi cinsiyet grubunda daha yaygındır?", "id": 5564, "answers": [ { "text": "kadınlarda", "answer_start": 602 } ] }, { "question": "Yaşlı hastalarda humerus cisim kırıkları genellikle neye bağlı olarak meydana gelir?", "id": 5565, "answers": [ { "text": "düşme", "answer_start": 199 } ] }, { "question": "5. dekattan sonra oluşan humerus kırıkları hangi cinsiyette daha yaygındır?", "id": 5566, "answers": [ { "text": "kadınlarda", "answer_start": 602 } ] }, { "question": "Klenerman hangi tür kuvvetlerle kırıklar oluşturmuştur?", "id": 5567, "answers": [ { "text": "kompresyon", "answer_start": 749 } ] }, { "question": "Bending kuvvetlerinin eklenmesiyle hangi tür kırıklar meydana gelir?", "id": 5568, "answers": [ { "text": "transvers kırıklar", "answer_start": 863 } ] }, { "question": "Torsiyonel kuvvetlerin eklenmesiyle hangi tür kırıklar oluşur?", "id": 5569, "answers": [ { "text": "spiral kırıklar", "answer_start": 920 } ] }, { "question": "Bending ve torsiyonel kuvvetlerin birlikte etkileşimi hangi tür kırıklara yol açar?", "id": 5570, "answers": [ { "text": "oblik kırıklar", "answer_start": 1032 } ] } ] }, { "context": "İntrameduller çivi humerus cisim kırıklarında cerrahi seçeneklerden biridir. Son yıllarda kullanımı yaygınlaşmıştır. Humeral çivilemenin ilk yıllarında, Seidel çivisinin başlangıçta iyi sonuç verdiği bildirilmesine rağmen rotasyonel instabilite, iyatrojenik kırık ve güvensiz tespit ve çivi başı büyüklüğüne bağlı şiddetli omuz hasarı gibi olumsuz sonuçlarla karşılaşılmıştır. Daha sonraki Russell-Taylor çivisinin çapı daha küçük ve fiksasyon daha iyi olmakla birlikte vida boyutu ile vida deliği arasında uyumsuzluktan kaynaklanan rotasyonel instabilite bildirilmiştir. Daha yeni olan Synthes çivisinin, daha az komplikasyonla birlikte klinikte daha iyi bir başarı elde ettiği bildirilmiştir. İntramedüller çivileme parçalı, segmental ve patolojik kırıklarda endikedir. Humerus çivileri antegrad veya retrograd olarak yerleştirilebilir, antegrad en çok kullanılan tekniktir. Hangi yaklaşımı kullanacağına dair genel bir görüş birliği bulunmamakla birlikte, bazı çalışmalar antegrad çivilemenin proksimal ve orta cisim kırıklarında yapılmasını, distal üçte birlik kırıklarda ise retrograd çivileme yapılmasını önermektedir.", "qas": [ { "question": "İntrameduller çivi hangi durumlarda cerrahi seçeneklerden biridir?", "id": 5571, "answers": [ { "text": "humerus cisim kırıkları", "answer_start": 19 } ] }, { "question": "Seidel çivisinin ilk kullanımında hangi olumsuz sonuçlarla karşılaşılmıştır?", "id": 5572, "answers": [ { "text": "rotasyonel instabilite", "answer_start": 222 } ] }, { "question": "Russell-Taylor çivisinde hangi sorun bildirilmiştir?", "id": 5573, "answers": [ { "text": "rotasyonel instabilite", "answer_start": 222 } ] }, { "question": "Synthes çivisinin ne tür sonuçlar elde ettiği bildirilmiştir?", "id": 5574, "answers": [ { "text": "klinikte daha iyi bir başarı", "answer_start": 638 } ] }, { "question": "İntramedüller çivileme hangi tür kırıklarda endikedir?", "id": 5575, "answers": [ { "text": "parçalı, segmental ve patolojik", "answer_start": 718 } ] }, { "question": "Humerus çivileri hangi tekniklerle yerleştirilebilir?", "id": 5576, "answers": [ { "text": "antegrad veya retrograd", "answer_start": 789 } ] }, { "question": "Antegrad çivileme hangi tür kırıklarda önerilmektedir?", "id": 5577, "answers": [ { "text": "proksimal ve orta cisim kırıkları", "answer_start": 996 } ] }, { "question": "Retrograd çivileme hangi tür kırıklarda önerilmektedir?", "id": 5578, "answers": [ { "text": "distal üçte birlik", "answer_start": 1046 } ] }, { "question": "İntrameduller çivilemenin hangi tekniği en çok kullanılmaktadır?", "id": 5579, "answers": [ { "text": "antegrad", "answer_start": 789 } ] }, { "question": "Russell-Taylor çivisinin hangi özelliği Seidel çivisinden daha iyidir?", "id": 5580, "answers": [ { "text": "çapı daha küçük", "answer_start": 415 } ] } ] }, { "context": "Eksternal fiksasyon akut humerus cisim kırıklarının tedavisinde sınırlı bir role sahiptir. İleri yumuşak doku hasarı ve kemik kaybı ile giden açık kırıklarda, hasar kontrol amaçlı çoklu travma hastalarında ve özellikle enfekte olan kaynamama durumlarında endikedir. Aynı zamanda distal humerus kırıkları, bilateral humerus kırıkları, travma sonrası radial sinir felci, vasküler yaralanma ilişkili kırıklar, yanıklar ve yumuşak doku interpozisyonu ile ilgili kırıklar da endikasyon olarak bildirilmiştir. Humerus cisim kırıkları tedavisinde eksternal fiksatör uygulaması genellikle geçici tedavi olarak uygulanmaktadır, sonrasında diğer bir yöntemle kalıcı tedaviye geçilmektedir.", "qas": [ { "question": "Eksternal fiksasyon akut humerus cisim kırıklarının tedavisinde nasıl bir role sahiptir?", "id": 5581, "answers": [ { "text": "sınırlı", "answer_start": 64 } ] }, { "question": "Eksternal fiksasyon hangi durumlarda endikedir?", "id": 5582, "answers": [ { "text": "enfekte olan kaynamama durumlarında", "answer_start": 219 } ] }, { "question": "Eksternal fiksasyon hangi durumlarla ilişkili kırıklarda endikasyon olarak bildirilmiştir?", "id": 5583, "answers": [ { "text": "distal humerus kırıkları, bilateral humerus kırıkları, travma sonrası radial sinir felci, vasküler yaralanma ilişkili kırıklar, yanıklar ve yumuşak doku interpozisyonu ile ilgili kırıklar", "answer_start": 279 } ] }, { "question": "Eksternal fiksatör uygulaması genellikle ne tür bir tedavi olarak uygulanmaktadır?", "id": 5584, "answers": [ { "text": "geçici", "answer_start": 581 } ] }, { "question": "Eksternal fiksasyon sonrası hangi tür bir tedaviye geçilmektedir?", "id": 5585, "answers": [ { "text": "kalıcı tedaviye", "answer_start": 649 } ] }, { "question": "Hangi tür kırıklarda eksternal fiksasyon hasar kontrol amaçlı kullanılmaktadır?", "id": 5586, "answers": [ { "text": "çoklu travma hastalarında", "answer_start": 180 } ] }, { "question": "Eksternal fiksasyon hangi tür sinir felci ile ilişkili kırıklarda endikasyon olarak bildirilmiştir?", "id": 5587, "answers": [ { "text": "radial", "answer_start": 349 } ] }, { "question": "Humerus cisim kırıkları tedavisinde eksternal fiksatör uygulaması genellikle ne tür bir tedaviye geçiş için uygulanmaktadır?", "id": 5588, "answers": [ { "text": "kalıcı tedaviye", "answer_start": 649 } ] }, { "question": "Eksternal fiksasyon hangi tür kırıklarda geçici bir tedavi olarak uygulanmaktadır?", "id": 5589, "answers": [ { "text": "humerus cisim kırıkları", "answer_start": 25 } ] }, { "question": "Eksternal fiksasyon sonrası hangi tür tedavi yöntemi tercih edilmektedir?", "id": 5590, "answers": [ { "text": "kalıcı tedaviye", "answer_start": 649 } ] } ] }, { "context": "Genel anestezi, vital fonksiyonlarda bir değişiklik olmadan geçici olarak; bilinç kaybı (mental blok), analjezi (sensoryel blok), arefleksi (refleks blok) ve gerektiğinde motor blok oluşturulmasıdır. Bu durum, genel anestezik ilaçların santral sinir sisteminde yaptığı, kortikal ve psişik merkezlerden başlayıp bazal gangliyonlar, serebellum, medulla spinalis ve medüller merkezler sırasını izleyen desandan bir depresyonun sonucudur. Belirli nöron ve nöron yolaklarının genel anesteziklere duyarlılık farklılığı anestezi öncesi analjezi meydana gelmesini sağlar. Analjezi, omurilik arka boynuzunda yer alan substantia gelatinosadaki birinci ağrı nöronlarının akson uçları ve spinotalamik nöronlar arasındaki sinaps ile ilgili nöronların inhibisyonu sonucu meydana gelmektedir. Beyin sapında retiküler formasyonda yerleşimli, bilinçlilik halinin devamından sorumlu retiküler aktive edici sistemi oluşturan nöronların, bu sistemin beyin korteksine kadar uzanan yolu üzerinde yer alan nöronların ve bunların yaptığı sinapsların genel anesteziklere duyarlılığı yüksektir. Bu nedenle analjezinin ardından bilinç kaybı oluşur. Genel anesteziklere en duyarlı yapılar solunum merkezi ve vazomotor merkezdeki nöronlar ve sinapslardır.", "qas": [ { "question": "Genel anestezi sırasında hangi dört durum geçici olarak oluşturulur?", "id": 5591, "answers": [ { "text": "bilinç kaybı (mental blok), analjezi (sensoryel blok), arefleksi (refleks blok) ve gerektiğinde motor blok", "answer_start": 75 } ] }, { "question": "Genel anestezi hangi sinir sisteminde depresyona neden olur?", "id": 5592, "answers": [ { "text": "santral sinir sisteminde", "answer_start": 236 } ] }, { "question": "Genel anesteziklere en duyarlı yapılar nerede bulunur?", "id": 5593, "answers": [ { "text": "solunum merkezi ve vazomotor merkezdeki", "answer_start": 1161 } ] }, { "question": "Analjezi hangi bölgede yer alan nöronların inhibisyonu sonucu meydana gelir?", "id": 5594, "answers": [ { "text": "omurilik arka boynuzu", "answer_start": 574 } ] }, { "question": "Genel anestezikler nöronlar üzerinde nasıl bir depresyon yapar?", "id": 5595, "answers": [ { "text": "desandan", "answer_start": 399 } ] }, { "question": "Beyin sapında retiküler formasyonda yerleşmiş nöronlar hangi sistemin parçasıdır?", "id": 5596, "answers": [ { "text": "retiküler aktive edici sistemi", "answer_start": 865 } ] }, { "question": "Genel anesteziklerin beyin korteksine kadar uzanan yolda duyarlılığı yüksek olan yapılar nelerdir?", "id": 5597, "answers": [ { "text": "nöronlar ve sinapslardır", "answer_start": 1201 } ] }, { "question": "Genel anestezi sırasında analjeziden sonra ne oluşur?", "id": 5598, "answers": [ { "text": "bilinç kaybı", "answer_start": 75 } ] }, { "question": "Genel anesteziklere duyarlılık hangi merkezlerde en yüksektir?", "id": 5599, "answers": [ { "text": "solunum merkezi ve vazomotor merkezdeki nöronlar ve sinapslardır", "answer_start": 1161 } ] }, { "question": "Genel anestezinin neden olduğu desandan depresyon nerede başlar?", "id": 5600, "answers": [ { "text": "kortikal ve psişik merkezlerde", "answer_start": 270 } ] } ] }, { "context": "Çizgili kasların gevşemiş olması, somatomotor reflekslere neden olmaksızın cerrahi girişimler sırasında kas tonusunun azaltılması için önemlidir. Genel anestezi sırasında nöromusküler bloke edici ilaçlar kullanılarak, çizgili kas gevşemesi için gerekli olan yüksek miktarda genel anestezik uygulaması ihtiyacı ortadan kalkmıştır. Cerrahi girişim sırasında yapılan işlemler çizgili kaslarda somatik refleks hareketlere, kalp, solunum yolları ve damarlar gibi yapılarda otonomik reflekslerin uyarılmasına neden olmaktadır. Genel anestezikler, santral etkileri ile somatik reflekslerin yanında otonomik refleksleri de azaltır (hiporefleksi) ya da ortadan kaldırır (arefleksi). Anesteziye son verildikten sonra, çeşitli yapılardaki değişikliklerin kaybolması ve normale dönmesi ile uyanma gerçekleşir.", "qas": [ { "question": "Çizgili kasların gevşemiş olması cerrahi girişimler sırasında ne için önemlidir?", "id": 5601, "answers": [ { "text": "kas tonusunun azaltılması", "answer_start": 104 } ] }, { "question": "Nöromusküler bloke edici ilaçlar genel anestezi sırasında neyin ortadan kalkmasını sağlar?", "id": 5602, "answers": [ { "text": "genel anestezik uygulaması ihtiyacı", "answer_start": 274 } ] }, { "question": "Cerrahi girişim sırasında çizgili kaslarda hangi refleks hareketler uyarılır?", "id": 5603, "answers": [ { "text": "somatik refleks hareketler", "answer_start": 390 } ] }, { "question": "Genel anestezikler hangi refleksleri azaltır veya ortadan kaldırır?", "id": 5604, "answers": [ { "text": "otonomik refleksleri", "answer_start": 468 } ] }, { "question": "Anesteziye son verildikten sonra uyanma nasıl gerçekleşir?", "id": 5605, "answers": [ { "text": "çeşitli yapılardaki değişikliklerin kaybolması ve normale dönmesi", "answer_start": 708 } ] }, { "question": "Nöromusküler bloke edici ilaçların genel anestezi sırasında çizgili kaslar üzerindeki etkisi nedir?", "id": 5606, "answers": [ { "text": "gevşemiş", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "Genel anestezikler somatik reflekslerin yanı sıra hangi refleksleri de azaltır?", "id": 5607, "answers": [ { "text": "otonomik", "answer_start": 468 } ] }, { "question": "Anestezi sırasında kullanılan ilaçlar çizgili kaslarda ne için kullanılır?", "id": 5608, "answers": [ { "text": "somatomotor reflekslere neden olmaksızın cerrahi girişimler sırasında kas tonusunun azaltılması", "answer_start": 34 } ] }, { "question": "Anestezi sırasında çizgili kas gevşemesi için kullanılan ilaçlar nedir?", "id": 5609, "answers": [ { "text": "nöromusküler bloke edici ilaçlar", "answer_start": 171 } ] }, { "question": "Anesteziye son verildikten sonra hangi değişikliklerin kaybolması uyanmayı sağlar?", "id": 5610, "answers": [ { "text": "çeşitli yapılarda", "answer_start": 708 } ] } ] }, { "context": "Endotrakeal entübasyon işlemi trakea içine solunum yolunu güvenlik altına almak veya solunumu kontrol etmek amacı ile bir tüp yerleştirilmesidir. Entübasyon işlemi, havayolunun açık tutulması; havayolu ve solunumun kontrol edilmesi; solunum eforunun azalması; aspirasyonun önlenmesi; anestezistin ve diğer aygıtların sahadan uzaklaşması ile cerrahi rahatlık sağlaması; herhangi bir sorun olduğunda resüsitasyon kolaylığı ve ölü boşluk volümü azalması gibi faydalar sağlarken, işlemin zaman alması ve özellikle güçlük çıktığında özel beceri gerektirmesi, daha derin anestezi gerektirmesi ve bazı komplikasyonlara neden olabilmesi gibi sakıncalar taşır. Genel anestezi sırasında hastanın havayolunun güvenliği ve solunumunun devamı anestezistin en önemli görevlerindendir. Havayolunun güvenliği maske, laringeal maske, kombitüp gibi supraglottik havayolu cihazları veya endotrakeal entübasyon ile sağlanabilir, bunların içinde havayolu açıklığını en güvenle sağlayan endotrakeal entübasyondur.", "qas": [ { "question": "Endotrakeal entübasyon işlemi nedir?", "id": 5611, "answers": [ { "text": "bir tüp yerleştirilmesi", "answer_start": 118 } ] }, { "question": "Entübasyon işlemi havayolunun açık tutulması dışında hangi faydaları sağlar?", "id": 5612, "answers": [ { "text": "havayolu ve solunumun kontrol edilmesi", "answer_start": 193 } ] }, { "question": "Endotrakeal entübasyonun hangi sakıncaları vardır?", "id": 5613, "answers": [ { "text": "bazı komplikasyonlara neden olabilmesi", "answer_start": 590 } ] }, { "question": "Genel anestezi sırasında anestezistin en önemli görevlerinden biri nedir?", "id": 5614, "answers": [ { "text": "hastanın havayolunun güvenliği ve solunumunun devamı", "answer_start": 677 } ] }, { "question": "Havayolunun güvenliği hangi cihazlarla sağlanabilir?", "id": 5615, "answers": [ { "text": "maske, laringeal maske, kombitüp gibi supraglottik havayolu cihazları", "answer_start": 793 } ] }, { "question": "Havayolu açıklığını en güvenli sağlayan yöntem nedir?", "id": 5616, "answers": [ { "text": "Endotrakeal entübasyon", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Endotrakeal entübasyon sırasında hangi tüp yerleştirilir?", "id": 5617, "answers": [ { "text": "trakea içine", "answer_start": 30 } ] }, { "question": "Endotrakeal entübasyonun sağladığı cerrahi rahatlık nasıl elde edilir?", "id": 5618, "answers": [ { "text": "anestezistin ve diğer aygıtların sahadan uzaklaşması", "answer_start": 284 } ] }, { "question": "Endotrakeal entübasyon hangi durumlarda resüsitasyon kolaylığı sağlar?", "id": 5619, "answers": [ { "text": "herhangi bir sorun olduğunda", "answer_start": 369 } ] }, { "question": "Hangi tip havayolu cihazları, endotrakeal entübasyondan daha az güvenlidir?", "id": 5620, "answers": [ { "text": "maske, laringeal maske, kombitüp gibi supraglottik", "answer_start": 793 } ] } ] }, { "context": "Hastanın solunumunun yeterli olduğu belirlendikten sonra entübasyon için yerleştirilmiş endotrakeal tüpün çıkartılması ekstübasyon olarak adlandırılır. Entübasyonun tersine ekstübasyon acil değildir, uygun koşullar oluşturulana kadar ertelenebilir. Trakeal ekstübasyon, anestezinin yüksek riskli bir fazıdır. Ekstübasyon esnasında meydana gelen sorunların çoğunluğu küçük nitelikte olsa da önemli bir kısmı hayatiyeti tehdit eden yaralanmalar ve hatta ölümle bile sonuçlanabilir. Genel anestezinin sonlandırılması ile geçilen ekstübasyon safhası, çeşitli uluslararası havayolu yönetim kılavuzlarında bahsedilse de detaylı olarak incelenmemiş ve daha çok zor hava yolu olan hastaların ekstübasyon yönetimine vurgu yapılmıştır. Zor Havayolu Birliği (Difficult Airway Society), yetişkin perioperatif uygulamada trakeal ekstübasyonun güvenli yönetimi için rehber yayımlamıştır.", "qas": [ { "question": "Endotrakeal tüpün çıkartılması işlemine ne ad verilir?", "id": 5621, "answers": [ { "text": "ekstübasyon", "answer_start": 119 } ] }, { "question": "Ekstübasyon işlemi entübasyondan nasıl farklıdır?", "id": 5622, "answers": [ { "text": "acil değildir, uygun koşullar oluşturulana kadar ertelenebilir", "answer_start": 185 } ] }, { "question": "Trakeal ekstübasyon neden yüksek riskli bir fazdır?", "id": 5623, "answers": [ { "text": "bir kısmı hayatiyeti tehdit eden yaralanmalar ve hatta ölümle bile sonuçlanabilir", "answer_start": 397 } ] }, { "question": "Ekstübasyon hangi safhaya geçişle başlar?", "id": 5624, "answers": [ { "text": "Genel anestezinin sonlandırılması", "answer_start": 480 } ] }, { "question": "Hangi birliği trakeal ekstübasyonun güvenli yönetimi için rehber yayımlamıştır?", "id": 5625, "answers": [ { "text": "Zor Havayolu Birliği", "answer_start": 726 } ] }, { "question": "Ekstübasyon safhasında meydana gelen küçük nitelikte olmayan sorunlar ne gibi sonuçlar doğurabilir?", "id": 5626, "answers": [ { "text": "yaralanmalar ve hatta ölümle", "answer_start": 430 } ] }, { "question": "Zor hava yolu olan hastaların ekstübasyon yönetimine hangi kılavuzlarda vurgu yapılmıştır?", "id": 5627, "answers": [ { "text": "uluslararası havayolu yönetim kılavuzları", "answer_start": 555 } ] }, { "question": "Trakeal ekstübasyonun güvenli yönetimi için rehber hangi perioperatif uygulamada yayımlanmıştır?", "id": 5628, "answers": [ { "text": "yetişkin", "answer_start": 775 } ] }, { "question": "Trakeal ekstübasyon neden riskli bir süreçtir?", "id": 5629, "answers": [ { "text": "hayatiyeti tehdit eden yaralanmalar ve hatta ölümle bile sonuçlanabilir", "answer_start": 407 } ] }, { "question": "Ekstübasyon safhasında hangi tür hastaların yönetimine vurgu yapılmıştır?", "id": 5630, "answers": [ { "text": "zor hava yolu olan hastaların", "answer_start": 654 } ] } ] }, { "context": "Hastanın solunumunun yeterli olduğu belirlendikten sonra entübasyon için yerleştirilmiş endotrakeal tüpün çıkartılması ekstübasyon olarak adlandırılır. Entübasyonun tersine ekstübasyon acil değildir, uygun koşullar oluşturulana kadar ertelenebilir. Trakeal ekstübasyon, anestezinin yüksek riskli bir fazıdır. Ekstübasyon esnasında meydana gelen sorunların çoğunluğu küçük nitelikte olsa da önemli bir kısmı hayatiyeti tehdit eden yaralanmalar ve hatta ölümle bile sonuçlanabilir. Genel anestezinin sonlandırılması ile geçilen ekstübasyon safhası, çeşitli uluslararası havayolu yönetim kılavuzlarında bahsedilse de detaylı olarak incelenmemiş ve daha çok zor hava yolu olan hastaların ekstübasyon yönetimine vurgu yapılmıştır. Zor Havayolu Birliği (Difficult Airway Society), yetişkin perioperatif uygulamada trakeal ekstübasyonun güvenli yönetimi için rehber yayımlamıştır.", "qas": [ { "question": "Endotrakeal tüpün çıkartılması işlemine ne ad verilir?", "id": 5631, "answers": [ { "text": "ekstübasyon", "answer_start": 119 } ] }, { "question": "Ekstübasyon işlemi entübasyondan nasıl farklıdır?", "id": 5632, "answers": [ { "text": "acil değildir, uygun koşullar oluşturulana kadar ertelenebilir", "answer_start": 185 } ] }, { "question": "Trakeal ekstübasyon neden yüksek riskli bir fazdır?", "id": 5633, "answers": [ { "text": "bir kısmı hayatiyeti tehdit eden yaralanmalar ve hatta ölümle bile sonuçlanabilir", "answer_start": 397 } ] }, { "question": "Ekstübasyon hangi safhaya geçişle başlar?", "id": 5634, "answers": [ { "text": "Genel anestezinin sonlandırılması", "answer_start": 480 } ] }, { "question": "Hangi birliği trakeal ekstübasyonun güvenli yönetimi için rehber yayımlamıştır?", "id": 5635, "answers": [ { "text": "Zor Havayolu Birliği", "answer_start": 726 } ] }, { "question": "Ekstübasyon safhasında meydana gelen küçük nitelikte olmayan sorunlar ne gibi sonuçlar doğurabilir?", "id": 5636, "answers": [ { "text": "yaralanmalar ve hatta ölümle", "answer_start": 430 } ] }, { "question": "Zor hava yolu olan hastaların ekstübasyon yönetimine hangi kılavuzlarda vurgu yapılmıştır?", "id": 5637, "answers": [ { "text": "uluslararası havayolu yönetim kılavuzları", "answer_start": 555 } ] }, { "question": "Trakeal ekstübasyonun güvenli yönetimi için rehber hangi perioperatif uygulamada yayımlanmıştır?", "id": 5638, "answers": [ { "text": "yetişkin", "answer_start": 775 } ] }, { "question": "Trakeal ekstübasyon neden riskli bir süreçtir?", "id": 5639, "answers": [ { "text": "hayatiyeti tehdit eden yaralanmalar ve hatta ölümle bile sonuçlanabilir", "answer_start": 407 } ] }, { "question": "Ekstübasyon safhasında hangi tür hastaların yönetimine vurgu yapılmıştır?", "id": 5640, "answers": [ { "text": "zor hava yolu olan hastaların", "answer_start": 654 } ] } ] }, { "context": "Anestezinin sonlandırılması esnasında trakeal tüpün varlığı öksürük, ajitasyon ve hemodinamik instabiliteye sebep olabilir. Bazı hasta gruplarında (örneğin, beyin cerrahisi operasyonları, maksillofasiyal, rekonstrüksiyonlarda ve önemli kardiyak veya serebrovasküler hastalığı olanlarda), bu tepkiler istenmemektedir. Mümkün gibi görünse de bu durumlarda hem uyanık hem de derin ekstübasyon hava yolu idaresini riske atabilir. Mevcut riski azaltmak için kısa etkili opioid remifentanilin infüzyonu, bu istenmeyen tepkileri hafifletir. Endotrakeal tüpe toleranslı, tamamen uyanık ve komutlara uyan klinik durum sağlamak için kullanılabilir. Havayolu değişimi kateteri (airway exchange catheter) yarı sert termostabil poliüretandan yapılmış uzun, ince içi boş tüplerdir. Trakeal tüpün içerisinden yerleştirilir. Jet akımla ventilasyon mümkündür. Jet havalandırma, tam havalandırma yerine, hayatı tehdit eden hipoksiden kaçınmayı amaçlar. Ekstübasyon sonrası oksijenasyonun devamı için, gerekirse yeniden entübasyon için kullanılabilir.", "qas": [ { "question": "Trakeal tüpün varlığı anestezinin sonlandırılması esnasında ne tür sorunlara yol açabilir?", "id": 5641, "answers": [ { "text": "öksürük, ajitasyon ve hemodinamik instabilite", "answer_start": 60 } ] }, { "question": "Hangi hasta gruplarında trakeal tüpün sebep olduğu tepkiler istenmez?", "id": 5642, "answers": [ { "text": "beyin cerrahisi operasyonları, maksillofasiyal, rekonstrüksiyonlarda ve önemli kardiyak veya serebrovasküler hastalığı olanlarda", "answer_start": 157 } ] }, { "question": "Trakeal tüpün sebep olduğu istenmeyen tepkileri hafifletmek için hangi ilaç kullanılabilir?", "id": 5643, "answers": [ { "text": "opioid remifentanilin", "answer_start": 465 } ] }, { "question": "Remifentanil infüzyonu neyi sağlamak için kullanılabilir?", "id": 5644, "answers": [ { "text": "Endotrakeal tüpe toleranslı, tamamen uyanık ve komutlara uyan klinik durum", "answer_start": 534 } ] }, { "question": "Havayolu değişimi kateteri hangi materyalden yapılmıştır?", "id": 5645, "answers": [ { "text": "yarı sert termostabil poliüretan", "answer_start": 693 } ] }, { "question": "Havayolu değişimi kateteri nereye yerleştirilir?", "id": 5646, "answers": [ { "text": "Trakeal tüpün içerisinden", "answer_start": 768 } ] }, { "question": "Havayolu değişimi kateteri ile hangi tür ventilasyon mümkündür?", "id": 5647, "answers": [ { "text": "Jet akımla ventilasyon", "answer_start": 809 } ] }, { "question": "Jet havalandırma neyi amaçlar?", "id": 5648, "answers": [ { "text": "hipoksiden kaçınma", "answer_start": 905 } ] }, { "question": "Ekstübasyon sonrası oksijenasyonun devamı ve yeniden entübasyon için ne kullanılabilir?", "id": 5649, "answers": [ { "text": "Havayolu değişimi kateteri", "answer_start": 639 } ] }, { "question": "Hem uyanık hem de derin ekstübasyon hangi durumda hava yolu idaresini riske atabilir?", "id": 5650, "answers": [ { "text": "beyin cerrahisi operasyonları, maksillofasiyal, rekonstrüksiyonlarda ve önemli kardiyak veya serebrovasküler hastalığı olanlarda", "answer_start": 157 } ] } ] }, { "context": "Postoperatif havayolu obstrüksiyonu; gevşemiş havayolu kasları, laringospazm, yumuşak doku ödemi, servikal hematom, vokal kord paralizisi, vokal kord disfonksiyonu ve yabancı cisim aspirasyonuna bağlı gelişebilir. Cerrahinin süresi, pron pozisyon, uzamış Trendelenburg pozisyonu, hastaya aşırı sıvı verilmesi ve oluşabilecek anafilaksi havayolu ödemini kötüleştirir. Havayolu obstrüksiyonu gelişen hastalarda ekstübasyon ve ventilasyonu zorlaştırabilir, hastayı ventile edilemez ve entübe edilemez durumuna getirerek hayatı tehlike oluşturabilir. Obstrükte havayolunun açılması için ise head tilt ve jaw trust manevraları kullanılır.", "qas": [ { "question": "Postoperatif havayolu obstrüksiyonu hangi durumlara bağlı olarak gelişebilir?", "id": 5651, "answers": [ { "text": "gevşemiş havayolu kasları, laringospazm, yumuşak doku ödemi, servikal hematom, vokal kord paralizisi, vokal kord disfonksiyonu ve yabancı cisim aspirasyonun", "answer_start": 37 } ] }, { "question": "Hangi faktörler havayolu ödemini kötüleştirir?", "id": 5652, "answers": [ { "text": "Cerrahinin süresi, pron pozisyon, uzamış Trendelenburg pozisyonu, hastaya aşırı sıvı verilmesi ve oluşabilecek anafilaksi", "answer_start": 214 } ] }, { "question": "Postoperatif havayolu obstrüksiyonu gelişen hastalarda hangi durumlar zorlaşabilir?", "id": 5653, "answers": [ { "text": "ekstübasyon ve ventilasyon", "answer_start": 409 } ] }, { "question": "Obstrükte havayolunun açılması için hangi manevralar kullanılır?", "id": 5654, "answers": [ { "text": "head tilt ve jaw trust", "answer_start": 587 } ] }, { "question": "Havayolu ödemini kötüleştiren cerrahi pozisyonlar nelerdir?", "id": 5655, "answers": [ { "text": "pron pozisyon, uzamış Trendelenburg pozisyonu", "answer_start": 233 } ] }, { "question": "Postoperatif havayolu obstrüksiyonu hastayı hangi duruma getirebilir?", "id": 5656, "answers": [ { "text": "ventile edilemez ve entübe edilemez", "answer_start": 462 } ] }, { "question": "Vokal kord paralizisi ve disfonksiyonu hangi postoperatif komplikasyona neden olabilir?", "id": 5657, "answers": [ { "text": "havayolu obstrüksiyonu", "answer_start": 13 } ] }, { "question": "Havayolu ödemini kötüleştirebilecek tıbbi durumlar nelerdir?", "id": 5658, "answers": [ { "text": "aşırı sıvı verilmesi ve oluşabilecek anafilaksi", "answer_start": 288 } ] }, { "question": "Postoperatif havayolu obstrüksiyonu hangi tür komplikasyonlara yol açabilir?", "id": 5659, "answers": [ { "text": "ekstübasyon ve ventilasyonu zorlaştırabilir, hastayı ventile edilemez ve entübe edilemez durumuna getirerek hayatı tehlike oluşturabilir", "answer_start": 409 } ] }, { "question": "Postoperatif havayolu obstrüksiyonunun tedavisinde hangi manevralar kullanılır?", "id": 5660, "answers": [ { "text": "head tilt ve jaw trust", "answer_start": 587 } ] } ] }, { "context": "Soluk tutma, öksürük, ıkınma abartılmış laringeal reflekslerdir ve ekstübasyon sırasında arter kan basıncı, venöz basınç ve kalp hızında artışa neden olur. Laringospazm, vagus sinirinin dalı olan superior laringeal sinirle uyarılan glottik kapanma refleksinin aşırı artmış halidir, vokal kordların uzamış addüksiyonu ile sonuçlanır. Laringospazm üst havayolu obstrüksiyonu belirtileri oluşturur, post-obstrüktif pulmoner ödem ve hipoksik kardiyak arreste neden olabilir. Bronkospazm ise laringospazma benzeyen fakat alt havayolunda oluşan yanıttır. Hastanın anestezinin derin fazında uyandırılması, anestezi indüksiyonunda vokal kordların üzerine lidokain spreylenmesi, gereksiz havayolu uyarısından kaçınılması, havayoluna daha az irritan olan sevofluran ve propofol gibi anestezik ajanların kullanılması laringospazmı azaltır. Laringospazm tedavisinde intravenöz lidokain, doksapram, magnezyum, ketamin ve akupunktur da kullanılmıştır. Ekstübasyon sırasında laringospazm gelişirse; %100 oksijen verilerek mandibulanın çıkan kolu ve mastoid arasında bulunan laringospazm noktasına her iki elin orta parmağı ile medial ve sefale doğru yapılan basının (Larson’s Manevrası) ve krikotiroid kasını gererek etki eden jaw thust manevrasının spazmı çözebilir. Uygulanan manevralara rağmen laringospazm düzelmez ve oksijen satürasyonu yükselmezse indüksiyon dozunun %20’si kadar intravenöz anestezik ajan veya 1-2 mg/kg propofol ile anesteziyi derinleştirmek tedavide etkili olabilir ancak spazm düzelmezse 1 mg/kg süksinilkolin ile vokal kordların gevşemesi sağlanmalıdır, bu dönemde reentübasyon gerekebilir.", "qas": [ { "question": "Soluk tutma, öksürük ve ıkınma ekstübasyon sırasında neye neden olur?", "id": 5661, "answers": [ { "text": "arter kan basıncı, venöz basınç ve kalp hızında artışa", "answer_start": 89 } ] }, { "question": "Laringospazm hangi sinir tarafından uyarılır?", "id": 5662, "answers": [ { "text": "vagus sinirini", "answer_start": 170 } ] }, { "question": "Laringospazmın neden olduğu belirtiler nelerdir?", "id": 5663, "answers": [ { "text": "üst havayolu obstrüksiyonu belirtileri oluşturur, post-obstrüktif pulmoner ödem ve hipoksik kardiyak arreste", "answer_start": 346 } ] }, { "question": "Bronkospazm nedir?", "id": 5664, "answers": [ { "text": "alt havayolunda oluşan yanıt", "answer_start": 516 } ] }, { "question": "Laringospazmın azaltılmasında hangi anestezik ajanlar kullanılır?", "id": 5665, "answers": [ { "text": "sevofluran ve propofol", "answer_start": 745 } ] }, { "question": "Laringospazm tedavisinde kullanılan ilaçlar ve yöntemler nelerdir?", "id": 5666, "answers": [ { "text": "intravenöz lidokain, doksapram, magnezyum, ketamin ve akupunktur", "answer_start": 854 } ] }, { "question": "Ekstübasyon sırasında laringospazm gelişirse hangi manevra uygulanabilir?", "id": 5667, "answers": [ { "text": "jaw thust", "answer_start": 1212 } ] }, { "question": "Laringospazm düzelmez ve oksijen satürasyonu yükselmezse ne yapılmalıdır?", "id": 5668, "answers": [ { "text": "indüksiyon dozunun %20’si kadar intravenöz anestezik ajan", "answer_start": 1339 } ] }, { "question": "Laringospazm tedavisinde hangi ilaç vokal kordların gevşemesi için kullanılabilir?", "id": 5669, "answers": [ { "text": "1 mg/kg süksinilkolin", "answer_start": 1499 } ] }, { "question": "Ekstübasyon sırasında gelişen laringospazm tedavi edilmezse ne gerekebilir?", "id": 5670, "answers": [ { "text": "reentübasyon", "answer_start": 1577 } ] } ] }, { "context": "Tip 2 diyabet mellitus (T2DM) hiperglisemi, insülin direnci ve insülin sekresyonunda bozulma ile karakterize yaygın bir metabolik hastalıktır. Prevalansı ülkemizde ve dünya genelinde artmaktadır. Neredeyse hastaların tamamını etkileyen mikrovasküler ve makrovasküler komplikasyonlar gelişir. Obezite ve T2DM, nonalkolik yağlı karaciğer hastalığı (NAYKH) ile seyreden bir klinik durum ile yakından ilişkilidir. Karaciğerde yağ artışına inflamasyon eşlik etmiyor ise bu durum hepatosteatoz olarak adlandırılırken, inflamasyon da mevcut ise nonalkolik steatohepatit (NASH) olarak adlandırılır. NASH tedavi edilmez ise karaciğer fibrozu, sirozu ve nihayetinde karaciğer yetmezliğine neden olabilir. Öyle ki, NASH kriptojenik siroz olgularının önemli bir nedeni olarak kabul edilmektedir. Tüm dünyada NAYKH ‘na bağlı karaciğer transplantasyonu gerektiren hasta sıklığı giderek artmaktadır.", "qas": [ { "question": "Tip 2 diyabet mellitus (T2DM) nasıl bir hastalıktır?", "id": 5671, "answers": [ { "text": "hiperglisemi, insülin direnci ve insülin sekresyonunda bozulma ile karakterize yaygın bir metabolik hastalık", "answer_start": 30 } ] }, { "question": "T2DM hastalarında hangi komplikasyonlar gelişir?", "id": 5672, "answers": [ { "text": "mikrovasküler ve makrovasküler", "answer_start": 236 } ] }, { "question": "Obezite ve T2DM hangi karaciğer hastalığı ile ilişkilidir?", "id": 5673, "answers": [ { "text": "nonalkolik yağlı karaciğer hastalığı", "answer_start": 309 } ] }, { "question": "Karaciğerde yağ artışı inflamasyon olmadan nasıl adlandırılır?", "id": 5674, "answers": [ { "text": "hepatosteatoz", "answer_start": 474 } ] }, { "question": "Karaciğerde inflamasyon mevcut olduğunda hangi durum oluşur?", "id": 5675, "answers": [ { "text": "nonalkolik steatohepatit", "answer_start": 538 } ] }, { "question": "NASH tedavi edilmezse hangi ciddi durumlara yol açabilir?", "id": 5676, "answers": [ { "text": "karaciğer fibrozu, sirozu ve nihayetinde karaciğer yetmezliğine", "answer_start": 615 } ] }, { "question": "NASH hangi ciddi karaciğer hastalığının önemli bir nedeni olarak kabul edilmektedir?", "id": 5677, "answers": [ { "text": "kriptojenik siroz", "answer_start": 709 } ] }, { "question": "Dünya genelinde hangi hastalığa bağlı karaciğer transplantasyonu gerektiren hasta sıklığı artmaktadır?", "id": 5678, "answers": [ { "text": "NAYKH", "answer_start": 347 } ] }, { "question": "NASH hangi durumla sonuçlanabilir?", "id": 5679, "answers": [ { "text": "karaciğer yetmezliğine", "answer_start": 656 } ] }, { "question": "Hangi hastalık karaciğerde inflamasyon ile birlikte olur?", "id": 5680, "answers": [ { "text": "nonalkolik steatohepatit", "answer_start": 538 } ] } ] }, { "context": "Tip 2 Diyabetes Mellitus hastalığında, insülin sekresyonunda göreceli bozulmaya, insülinin periferik etkisine değişen derecelerde direnç eşlik eder. Diyabet sınıflamasında dört klinik tip yer almaktadır; Tip 1, Tip 2, gestasyonel DM ve diğer spesifik diyabet tipleri. Bu çalışma, T2DM hastaları ile ilgili olduğu için bundan sonraki ifadelerde, aksi belirtilmedikçe, verilecek bilgilerde T2DM kastedilmektedir. Tip 2 Diyabetes Mellitus, erişkinlerde en sık görülen diyabet tipidir (>%90). Günümüzde tanı konulan hastaların önemli bir kısmı tanı anında asemptomatiktir ve hiperglisemi rutin laboratuvar inceleme esnasında tespit edilir. Diyabet tanısında gecikmeleri önlemek için gerçekleştirilen tarama programlarının yaygınlaşması sonucu, semptomatik hasta oranı azalmaktadır. Hastalığın klasik semptomları poliüri, polidipsi, polifaji veya iştahsızlık, halsizlik, çabuk yorulma, ağız kuruluğu ve noktüridir.", "qas": [ { "question": "Tip 2 Diyabetes Mellitus hastalığında insülin sekresyonuna ne eşlik eder?", "id": 5681, "answers": [ { "text": "insülinin periferik etkisine değişen derecelerde direnç", "answer_start": 81 } ] }, { "question": "Diyabet sınıflamasında kaç klinik tip yer almaktadır?", "id": 5682, "answers": [ { "text": "dört", "answer_start": 172 } ] }, { "question": "Tip 2 Diyabetes Mellitus erişkinlerde ne kadar yaygındır?", "id": 5683, "answers": [ { "text": ">%90", "answer_start": 482 } ] }, { "question": "T2DM hastalarının tanı anında ne gibi bir durumu vardır?", "id": 5684, "answers": [ { "text": "asemptomatik", "answer_start": 552 } ] }, { "question": "Diyabet tanısında gecikmeleri önlemek için ne yapılmaktadır?", "id": 5685, "answers": [ { "text": "tarama programlarının", "answer_start": 696 } ] }, { "question": "T2DM hastalığının klasik semptomları nelerdir?", "id": 5686, "answers": [ { "text": "poliüri, polidipsi, polifaji veya iştahsızlık, halsizlik, çabuk yorulma, ağız kuruluğu ve noktüri", "answer_start": 808 } ] }, { "question": "Tip 2 Diyabetes Mellitus tanısı konan hastalar tanı anında genellikle nasıl bir durumdadır?", "id": 5687, "answers": [ { "text": "asemptomatik", "answer_start": 552 } ] }, { "question": "Diyabetin hangi klinik tipi erişkinlerde en sık görülmektedir?", "id": 5688, "answers": [ { "text": "Tip 2 Diyabetes Mellitus", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Hastalığın klasik semptomları arasında hangi belirtiler yer alır?", "id": 5689, "answers": [ { "text": "poliüri, polidipsi, polifaji veya iştahsızlık, halsizlik, çabuk yorulma, ağız kuruluğu ve noktüri", "answer_start": 808 } ] }, { "question": "Diyabet tanısında gecikmeleri önlemek için ne tür programlar yaygınlaşmaktadır?", "id": 5690, "answers": [ { "text": "tarama programlarının", "answer_start": 696 } ] } ] }, { "context": "Tip 2 Diyabetes Mellitus, obezitenin artmasına paralel olarak prevalansı artan yaygın bir hastalıktır. Son 10 yılda prevalansı endişe verici düzeyde artmıştır ve bu artış büyük oranda obezite ve sedanter yaşam tarzına eğilim ile ilişkilendirilmiştir. Hastalığın patogenezini anlamak bazı sebeplerden ötürü karmaşıktır. Hastalarda değişen düzeylerde insülin direnci ve göreceli insülin yetersizliği mevcuttur. Her iki durum da T2DM gelişimine katkıda bulunur. Ayrıca, hiperglisemi başlı başına pankreas beta hücre fonksiyonunu bozabilir ve insülin direncini artırabilir. Böylelikle, oluşan hiperglisemi kısır döngüsü sonucu, metabolik durum daha da kötüleşir. Hipertansiyon, serum düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) kolesterol yüksekliği ve serum yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL) kolesterol düşüklüğü sıklıkla T2DM’ye eşlik eder ve bu klinik durumlar T2DM gibi kardiyovasküler riski artırır. İnsülin direnci sonucu ortaya çıkan hiperinsülinemi bu anormalliklerin oluşumunda önemli rol oynamaktadır. Tip 2 Diyabetes Mellitus patogenezinde, insülin salınımındaki bozulmanın ve insülin direncinin önemi birçok çalışmada değerlendirilmiştir. Örneğin, İngiltere’de başlangıçta diyabeti olmayan 6500 kişi ile yapılmış prospektif bir çalışmada, ortalama 9.7 yıllık takip sonucunda katılımcıların 505’ine diyabet tanısı konulmuş. Diyabet gelişen ve gelişmeyenler karşılaştırıldığında, tanıdan önceki 5 yıl boyunca insülin duyarlılığında belirgin azalma saptanmış. Tanıdan 3-4 yıl öncesinde, beta hücre fonksiyonunda artış (insülin sekresyonu), sonrasında tanı anına kadar azalış tespit edilmiştir.", "qas": [ { "question": "Tip 2 Diyabetes Mellitus hastalığının prevalansı neye paralel olarak artmaktadır?", "id": 5691, "answers": [ { "text": "obezitenin", "answer_start": 26 } ] }, { "question": "Tip 2 Diyabetes Mellitus prevalansındaki artış ne ile ilişkilendirilmiştir?", "id": 5692, "answers": [ { "text": "obezite ve sedanter yaşam tarzına eğilim", "answer_start": 184 } ] }, { "question": "Tip 2 Diyabetes Mellitus patogenezinde hangi iki durum T2DM gelişimine katkıda bulunur?", "id": 5693, "answers": [ { "text": "insülin direnci ve göreceli insülin yetersizliği", "answer_start": 349 } ] }, { "question": "Hiperglisemi hangi pankreas fonksiyonunu bozabilir?", "id": 5694, "answers": [ { "text": "beta hücre", "answer_start": 502 } ] }, { "question": "T2DM’ye sıklıkla hangi klinik durumlar eşlik eder?", "id": 5695, "answers": [ { "text": "Hipertansiyon, serum düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) kolesterol yüksekliği ve serum yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL) kolesterol düşüklüğü", "answer_start": 659 } ] }, { "question": "İnsülin direnci sonucu ortaya çıkan hangi durum T2DM ile ilişkili anormalliklerde önemli rol oynar?", "id": 5696, "answers": [ { "text": "hiperinsülinemi", "answer_start": 930 } ] }, { "question": "İngiltere’de yapılan çalışmada, diyabet gelişen bireylerde tanıdan önceki 5 yıl boyunca hangi değişiklik saptanmıştır?", "id": 5697, "answers": [ { "text": "insülin duyarlılığında belirgin azalma", "answer_start": 1408 } ] }, { "question": "Tip 2 Diyabetes Mellitus patogenezinde hangi iki faktörün önemi birçok çalışmada değerlendirilmiştir?", "id": 5698, "answers": [ { "text": "insülin salınımındaki bozulmanın ve insülin direncinin", "answer_start": 1041 } ] }, { "question": "T2DM hastalarında hiperglisemi nasıl bir kısır döngüye yol açar?", "id": 5699, "answers": [ { "text": "pankreas beta hücre fonksiyonunu bozabilir ve insülin direncini artırabilir", "answer_start": 493 } ] }, { "question": "İngiltere'de yapılan çalışmada, tanıdan 3-4 yıl önce beta hücre fonksiyonunda nasıl bir değişiklik tespit edilmiştir?", "id": 5700, "answers": [ { "text": "insülin sekresyonu", "answer_start": 1517 } ] } ] }, { "context": "İnsülin etkisine direnç, lipid metabolizmasında önemli değişikliklere sebep olmaktadır. Periferik lipoliz, trigliserid sentezi ve karaciğer tarafından yağ asidi alımı artar. Bu dönemde artmış glukoz alımı, karaciğerde de novolipogeneze uğrar. Bu basamakların her biri hepatoselüler trigliserid birikimine katkıda bulunmaktadır ve sonuçta karbonhidrat oksidasyonundan serbest yağ asidi oksidasyonuna kaymaya neden olmaktadır. Artmış serbest yağ asitleri mitokondriyal disfonksiyon ve endoplazmik retikulumda stres oluşturur ve bu durum inflamasyon, apoptozis ve fibrozise neden olur. Ayrıca, serbest yağ asitleri birçok sitokrom p-450 mikrozomal lipooksijenazın indükleyicisidir. Bu enzimlerin aktivasyonu sonucu hepatotoksik serbest oksijen radikalleri oluşmaktadır.", "qas": [ { "question": "İnsülin etkisine direnç hangi metabolik değişikliklere neden olur?", "id": 5701, "answers": [ { "text": "lipid", "answer_start": 25 } ] }, { "question": "Periferik lipoliz, trigliserid sentezi ve karaciğer tarafından yağ asidi alımı insülin direncinde nasıl etkilenir?", "id": 5702, "answers": [ { "text": "artar", "answer_start": 167 } ] }, { "question": "Artmış serbest yağ asitleri hangi hücresel streslere yol açar?", "id": 5703, "answers": [ { "text": "mitokondriyal disfonksiyon ve endoplazmik retikulumda stres", "answer_start": 453 } ] }, { "question": "Hangi süreç hepatoselüler trigliserid birikimine katkıda bulunur?", "id": 5704, "answers": [ { "text": "artmış glukoz alımı, karaciğerde de novolipogeneze uğrar", "answer_start": 185 } ] }, { "question": "Artmış serbest yağ asitleri hangi patolojik durumlara neden olabilir?", "id": 5705, "answers": [ { "text": "inflamasyon, apoptozis ve fibrozise", "answer_start": 535 } ] }, { "question": "Serbest yağ asitleri hangi enzimlerin indükleyicisidir?", "id": 5706, "answers": [ { "text": "sitokrom p-450 mikrozomal lipooksijenazı", "answer_start": 619 } ] }, { "question": "Serbest yağ asitlerinin sitokrom p-450 mikrozomal lipooksijenazı indüklemesi sonucu ne oluşur?", "id": 5707, "answers": [ { "text": "hepatotoksik serbest oksijen radikalleri", "answer_start": 712 } ] }, { "question": "Hangi durumlar karbonhidrat oksidasyonundan serbest yağ asidi oksidasyonuna kaymaya neden olur?", "id": 5708, "answers": [ { "text": "hepatoselüler trigliserid birikimi", "answer_start": 268 } ] }, { "question": "İnsülin direnci lipid metabolizmasında ne tür değişikliklere sebep olur?", "id": 5709, "answers": [ { "text": "Periferik lipoliz, trigliserid sentezi ve karaciğer tarafından yağ asidi alımı artar", "answer_start": 88 } ] }, { "question": "Mitokondriyal disfonksiyon ve endoplazmik retikulum stresi hangi durumlara yol açabilir?", "id": 5710, "answers": [ { "text": "inflamasyon, apoptozis ve fibrozise", "answer_start": 535 } ] } ] }, { "context": "Obezitenin artışına paralel olarak NAYKH sıklığı giderek artmaktadır. Obezite, özellikle de visseral obezite insülin direncine sebep olur. Dolaşımda, inflamasyonun göstergesi ve kardiyovasküler hastalık risk belirteçleri olan proinflamatuvar sitokinler, prokoagülan faktörler ve CRP gibi akut faz reaktanları artar. Nonalkolik yağlı karaciğer hastalığı olan olguların çoğunda ortak özellik olarak insülin direnci, visseral obezite ve hipertrigliseridemi saptanmaktadır. Normal koşullarda, kolesterol karaciğerde safra asidi, LDL ve HDL kolesterol yapısına girer. Karaciğere kolesterol girişi anormal derecede artarsa, Kupffer hücrelerinde inflamasyon tetiklenirken, stellat hücrelerinin aktivasyonu ile de karaciğerde fibrogenezis artar.", "qas": [ { "question": "Obezitenin artışı ile hangi hastalığın sıklığı giderek artmaktadır?", "id": 5711, "answers": [ { "text": "NAYKH", "answer_start": 35 } ] }, { "question": "Visseral obezite insülin direncine nasıl sebep olur?", "id": 5712, "answers": [ { "text": "visseral obezite insülin direncine sebep olur", "answer_start": 92 } ] }, { "question": "Obezite ile birlikte dolaşımda hangi maddeler artar?", "id": 5713, "answers": [ { "text": "proinflamatuvar sitokinler, prokoagülan faktörler ve CRP gibi akut faz reaktanları", "answer_start": 226 } ] }, { "question": "NAYKH olan olgularda ortak özellik olarak neler saptanmaktadır?", "id": 5714, "answers": [ { "text": "insülin direncine", "answer_start": 109 } ] }, { "question": "Kolesterol normal koşullarda karaciğerde hangi yapılarla ilişkilidir?", "id": 5715, "answers": [ { "text": "safra asidi, LDL ve HDL kolesterol", "answer_start": 512 } ] }, { "question": "Karaciğere kolesterol girişi anormal derecede artarsa hangi hücrelerde inflamasyon tetiklenir?", "id": 5716, "answers": [ { "text": "Kupffer", "answer_start": 618 } ] }, { "question": "Stellat hücrelerinin aktivasyonu ile karaciğerde hangi durum artar?", "id": 5717, "answers": [ { "text": "fibrogenezis", "answer_start": 718 } ] }, { "question": "Visseral obezite ile hangi hastalık sıklığı artmaktadır?", "id": 5718, "answers": [ { "text": "NAYKH", "answer_start": 35 } ] }, { "question": "Obezite ile dolaşımda artan maddeler hangi hastalıkların risk belirteçleridir?", "id": 5719, "answers": [ { "text": "kardiyovasküler", "answer_start": 178 } ] }, { "question": "Kupffer hücrelerinde inflamasyon hangi durumda tetiklenir?", "id": 5720, "answers": [ { "text": "Karaciğere kolesterol girişi anormal derecede artarsa", "answer_start": 563 } ] } ] }, { "context": "Nonalkolik yağlı karaciğer hastalığı tanısı konulan hastaların çoğu asemptomatiktir. Bazı hastalarda hafif yorgunluk ve abdomen sağ üst kadranda müphem rahatsızlık hissi olabilir. Genellikle, transaminaz seviyelerinde yükseklik ve abdominal görüntülemede insidental olarak saptanan hepatosteatoz neticesinde hastalara tanı konur. Karaciğerde yağlı infiltrasyon nedeniyle bazı hastalarda hepatomegali mevcuttur. Ancak, NAYKH olan hastalarda hepatomegali prevalansı çalışmalar arasında değişkenlik göstermektedir (%5-18). Siroz gelişmiş hastalarda ise palmar eritem, spider anjioma ve asit gibi kronik karaciğer hastalığının diğer bulguları izlenebilir. Hastaların laboratuvar incelemelerinde, hafif veya orta seviyede transaminaz yüksekliği olabilir, ancak normal değerler NAYKH tanısını ekarte ettirmez. Hastalarda, transaminaz yüksekliğin gerçek prevalansı bilinmemektedir, çünkü birçok hastaya transaminaz yüksekliği araştırılır iken NAYKH tanısı konulur.", "qas": [ { "question": "Nonalkolik yağlı karaciğer hastalığı tanısı konulan hastalar genellikle nasıl bir durumdadır?", "id": 5721, "answers": [ { "text": "asemptomatik", "answer_start": 68 } ] }, { "question": "NAYKH olan bazı hastalarda hangi semptomlar görülebilir?", "id": 5722, "answers": [ { "text": "hafif yorgunluk ve abdomen sağ üst kadranda müphem rahatsızlık hissi", "answer_start": 101 } ] }, { "question": "NAYKH tanısı genellikle hangi bulgularla konur?", "id": 5723, "answers": [ { "text": "transaminaz seviyelerinde yükseklik ve abdominal görüntülemede insidental olarak saptanan hepatosteatoz", "answer_start": 192 } ] }, { "question": "Karaciğerde yağlı infiltrasyon nedeniyle hangi durum bazı hastalarda mevcut olabilir?", "id": 5724, "answers": [ { "text": "hepatomegali", "answer_start": 387 } ] }, { "question": "NAYKH olan hastalarda hepatomegali prevalansı hangi oranlar arasında değişmektedir?", "id": 5725, "answers": [ { "text": "%5-18", "answer_start": 512 } ] }, { "question": "Siroz gelişmiş hastalarda hangi kronik karaciğer hastalığı bulguları izlenebilir?", "id": 5726, "answers": [ { "text": "palmar eritem, spider anjioma ve asit", "answer_start": 550 } ] }, { "question": "NAYKH tanısında transaminaz seviyeleri ne durumda olabilir?", "id": 5727, "answers": [ { "text": "hafif veya orta seviyede", "answer_start": 692 } ] }, { "question": "Normal transaminaz değerleri NAYKH tanısını ekarte ettirir mi?", "id": 5728, "answers": [ { "text": "NAYKH tanısını ekarte ettirmez", "answer_start": 772 } ] }, { "question": "Transaminaz yüksekliği araştırılırken hangi tanı konulabilir?", "id": 5729, "answers": [ { "text": "NAYKH", "answer_start": 418 } ] }, { "question": "NAYKH olan hastalarda transaminaz yüksekliğinin prevalansı neden bilinmemektedir?", "id": 5730, "answers": [ { "text": "birçok hastaya transaminaz yüksekliği araştırılır iken NAYKH tanısı konulur", "answer_start": 881 } ] } ] }, { "context": "Tıp tarihi insanlığın varoluşuyla birlikte başlamıştır. Tıp mesleğini yapan kişi, insan bedenine dokunması ve öngörülerinin tedavi edici olması nedeniyle her dönem saygınlık kazanmıştır. Hatta insanlık tarihinin ilk yıllarından itibaren hekimlere dinsel misyonlar yüklenmiş ve hekimlerin tanrısal güçlere sahip olduğu düşünülmüştür. Orta Asya Türklerinde ise “Kam” adı verilen sihirbaz hekimler, sağlık hizmeti vermişlerdir. Bunlar hiçbir şekilde yaptıkları müdahalelerden dolayı sorgulanmazdı, çünkü insanları hastalıktan koruma ve iyileştirme gibi yüce bir görevi yerine getirmekteydiler. Fakat zamanla bu düşünce değişerek hekimler yaptığı işlemlerden sorumlu tutulup sorgulanmaya başlanmışlardır. Hekimin sorumluluklarının konuşulduğu ilk yazılı metin “Hammurabi Kanunları” (MÖ 1700 – 1500 yıllarında) olarak kabul edilir. Bu metinde hekimlerin yapacakları tıbbi müdahale kuralları ve hatalı müdahalede alacakları cezalar yazılıydı. Eğer hekim bir insanın ölümüne ya da kör olmasına neden olur ve hatalı bulunursa elleri bileklerinden kesilirdi. Mısır’da da benzer şekilde hekim klasik tedavi yollarının dışına çıkar fakat hasta bu durum sonucu ölürse, hekim ölüm cezasına çarptırılırdı.", "qas": [ { "question": "Tıp tarihi ne zaman başlamıştır?", "id": 5731, "answers": [ { "text": "insanlığın varoluşuyla birlikte", "answer_start": 11 } ] }, { "question": "Tıp mesleğini yapan kişi neden her dönem saygınlık kazanmıştır?", "id": 5732, "answers": [ { "text": "insan bedenine dokunması ve öngörülerinin tedavi edici olması", "answer_start": 82 } ] }, { "question": "Orta Asya Türklerinde sağlık hizmeti veren sihirbaz hekimlere ne ad verilir?", "id": 5733, "answers": [ { "text": "Kam", "answer_start": 360 } ] }, { "question": "Hekimlerin yaptığı müdahalelerden sorumlu tutulup sorgulanmaya başlandığı ilk yazılı metin hangisidir?", "id": 5734, "answers": [ { "text": "Hammurabi Kanunları", "answer_start": 757 } ] }, { "question": "Hammurabi Kanunlarına göre, hatalı bulunan bir hekim ne tür bir cezaya çarptırılabilirdi?", "id": 5735, "answers": [ { "text": "elleri bileklerinden kesilirdi", "answer_start": 1018 } ] }, { "question": "Mısır'da hekim klasik tedavi yollarının dışına çıkarsa ve hasta ölürse ne tür bir ceza verilirdi?", "id": 5736, "answers": [ { "text": "ölüm cezasına", "answer_start": 1163 } ] }, { "question": "Orta Asya Türklerinde sihirbaz hekimler yaptıkları müdahalelerden dolayı sorgulanır mıydı?", "id": 5737, "answers": [ { "text": "hiçbir şekilde yaptıkları müdahalelerden dolayı sorgulanmazdı", "answer_start": 432 } ] }, { "question": "Hekimlerin tanrısal güçlere sahip olduğuna ne zaman inanılmıştır?", "id": 5738, "answers": [ { "text": "insanlık tarihinin ilk yıllarından", "answer_start": 193 } ] }, { "question": "Hammurabi Kanunları hangi yıllarda yazılmıştır?", "id": 5739, "answers": [ { "text": "MÖ 1700 – 1500", "answer_start": 779 } ] }, { "question": "Kam adı verilen sihirbaz hekimler hangi toplumda sağlık hizmeti vermişlerdir?", "id": 5740, "answers": [ { "text": "Orta Asya Türklerinde", "answer_start": 333 } ] } ] }, { "context": "Tıbbi müdahale; tanı ve tedavi yoluna gitmek için hastaya yapılan kan alma, röntgen çekimi, ameliyat, girişimsel parça alma gibi işlemlerin tamamını oluşturmaktadır. Doktorun yapabileceği girişimler Hasta Hakları Yönetmeliği’nde tanımlanmıştır. Zamanla tedavi amaçlı olmayan yaklaşımlar da tıbbi müdahale kavramı içine girmiştir. Estetik operasyonlar, kısırlaştırma işlemleri ya da verici (bağışlayan) açısından doku organ nakli operasyonları bu gelişime örnek teşkil eder. Hakan Hakeri, bu nedenle tıbbi müdahaleyi en geniş şekliyle “İnsan üzerinde tıp biliminin uygulanması ile bağlantılı olarak yapılan her türlü müdahale tıbbi müdahale” olarak tanımlamaktadır.", "qas": [ { "question": "Tıbbi müdahale kavramı hangi işlemleri içerir?", "id": 5741, "answers": [ { "text": "tanı ve tedavi yoluna gitmek için hastaya yapılan kan alma, röntgen çekimi, ameliyat, girişimsel parça alma gibi işlemlerin tamamını", "answer_start": 16 } ] }, { "question": "Doktorun yapabileceği girişimler hangi yönetmelikte tanımlanmıştır?", "id": 5742, "answers": [ { "text": "Hasta Hakları Yönetmeliği", "answer_start": 199 } ] }, { "question": "Tıbbi müdahale kavramı içine zamanla hangi yaklaşımlar girmiştir?", "id": 5743, "answers": [ { "text": "tedavi amaçlı olmayan", "answer_start": 253 } ] }, { "question": "Estetik operasyonlar ve kısırlaştırma işlemleri tıbbi müdahale kavramının hangi yönüne örnek teşkil eder?", "id": 5744, "answers": [ { "text": "tedavi amaçlı olmayan yaklaşımlar", "answer_start": 253 } ] }, { "question": "Hakan Hakeri tıbbi müdahaleyi nasıl tanımlamaktadır?", "id": 5745, "answers": [ { "text": "“İnsan üzerinde tıp biliminin uygulanması ile bağlantılı olarak yapılan her türlü müdahale tıbbi müdahale”", "answer_start": 534 } ] }, { "question": "Tıbbi müdahale kavramı zamanla hangi tür operasyonları da içermeye başlamıştır?", "id": 5746, "answers": [ { "text": "Estetik operasyonlar, kısırlaştırma işlemleri ya da verici (bağışlayan) açısından doku organ nakli operasyonları", "answer_start": 330 } ] }, { "question": "Estetik operasyonlar ve kısırlaştırma işlemleri hangi tıbbi müdahale kategorisine girer?", "id": 5747, "answers": [ { "text": "tedavi amaçlı olmayan yaklaşımlar", "answer_start": 253 } ] }, { "question": "Hasta Hakları Yönetmeliği'nde ne tanımlanmıştır?", "id": 5748, "answers": [ { "text": "Doktorun yapabileceği girişimler", "answer_start": 166 } ] }, { "question": "Tıbbi müdahale kavramına zamanla dahil olan yaklaşımlar nelerdir?", "id": 5749, "answers": [ { "text": "Estetik operasyonlar, kısırlaştırma işlemleri ya da verici (bağışlayan) açısından doku organ nakli operasyonları", "answer_start": 330 } ] }, { "question": "Hakan Hakeri'ye göre tıbbi müdahale nedir?", "id": 5750, "answers": [ { "text": "İnsan üzerinde tıp biliminin uygulanması ile bağlantılı olarak yapılan her türlü müdahale", "answer_start": 535 } ] } ] }, { "context": "Çocuğuna aşı yaptırılmasını istemeyen ailelerin sayısı her geçen gün artmakta ve bu konu diğer ailelerin de kafasını karıştırmaktadır. Bu konuda medya ve internet üzerinde organize olup gruplaşmalar artmaktadır. Ülkemizde 2015 yılında bir savcının çocukları için Hep B aşısını yapılmasını istememesi ve bu konuda dava açması örnek teşkil etmiştir. Sağlık Bakanlığı 2016 yılında 11 bin olan aşı karşıtı sayısının 2017’de 23 bin olduğunu açıklamıştır. Aşılanma oranlarındaki düşüşler ise, yakın zamanda eradike edilecek hastalıkların artışına neden olmuştur. Batı dünyasının farklı bölgelerinde çok sayıda kızamık salgını meydana gelmiş, düzinelerce hastayı enfekte etmiş ve hatta ölümlere neden olmuştur. İngiltere’de boğmaca aşı alımının 1974'te % 81'den 1980'de % 31'e düşmesi, uzun yıllar gözükmeyen boğmaca salgınına neden olmuştur. İngiltere'de 14 yıldır ilk kez endemik kızamık vakası bildirilmiştir. İrlanda'da 2000 yılında bir salgın meydana gelmiş ve 1500 vaka ve üç ölüm bildirilmiştir. Salgının, kızamık aşı (MMR) tartışmasını takiben aşılama oranlarındaki düşüşün doğrudan bir sonucu olduğu gösterilmiştir. Fransa'da 2008 - 2011 yılları arasında 22.000'den fazla kızamık vakası bildirilmiştir.", "qas": [ { "question": "Çocuğuna aşı yaptırılmasını istemeyen ailelerin sayısı hangi yıllar arasında artmıştır?", "id": 5751, "answers": [ { "text": "her geçen gün", "answer_start": 55 } ] }, { "question": "Aşı karşıtı ailelerin organize olduğu platformlar nelerdir?", "id": 5752, "answers": [ { "text": "medya ve internet", "answer_start": 145 } ] }, { "question": "Aşılanma oranlarındaki düşüşler hangi hastalıkların artışına neden olmuştur?", "id": 5753, "answers": [ { "text": "eradike edilecek hastalıkların", "answer_start": 501 } ] }, { "question": "Batı dünyasında hangi hastalık nedeniyle çok sayıda salgın meydana gelmiştir?", "id": 5754, "answers": [ { "text": "kızamık", "answer_start": 604 } ] }, { "question": "İngiltere’de boğmaca aşı alım oranı 1974'te ne kadardı?", "id": 5755, "answers": [ { "text": "% 81", "answer_start": 746 } ] }, { "question": "İngiltere'de 1980'de boğmaca aşı alım oranı ne kadara düşmüştür?", "id": 5756, "answers": [ { "text": "% 31", "answer_start": 763 } ] }, { "question": "İrlanda'da 2000 yılında kızamık salgını sonucu kaç vaka bildirilmiştir?", "id": 5757, "answers": [ { "text": "1500", "answer_start": 959 } ] }, { "question": "İngiltere'de kaç yıl aradan sonra ilk kez endemik kızamık vakası bildirilmiştir?", "id": 5758, "answers": [ { "text": "14", "answer_start": 849 } ] }, { "question": "Fransa'da 2008-2011 yılları arasında kaç kızamık vakası bildirilmiştir?", "id": 5759, "answers": [ { "text": "22.000", "answer_start": 1157 } ] }, { "question": "2015 yılında Türkiye'de hangi olay aşı karşıtı hareketin artmasına örnek teşkil etmiştir?", "id": 5760, "answers": [ { "text": "bir savcının çocukları için Hep B aşısını yapılmasını istememesi ve bu konuda dava açması", "answer_start": 235 } ] } ] }, { "context": "Kısırlaştırma, çocuk sahibi olma kabiliyetinin tamamen alınması demektir; cinsel ilişki özelliğini etkilemeden sadece üreme yeteneğinin ortadan kaldırılması işlemidir. Kişinin kendi rızası dahilinde yapılabilir. Evli ise eşinin de onayı alınmalıdır. Geri dönüşümü olmayan bir yöntem olması nedeniyle hastanın kafasında soru işareti kalmayacak şekilde aydınlatılması önem arz etmektedir. Bu konuyla ilgili olarak TCK’nın 101. maddesinde “Bir erkek veya kadını rızası olmaksızın kısırlaştıran kimse, üç yıldan altı yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.” şeklinde hüküm yer almaktadır. Hadımlaştırmanın ise diğer adı kastrasyondur. Erkeklerde testislerin, kadınlarda yumurtalıkların tamamen alınması işlemidir. Burada cinsel kimlik ve cinsel aktivitenin bitirilmesi söz konusudur. İnsan haklarına aykırı olan bu uygulamanın kanunlarda yeri yoktur. Sadece ameliyat sırasında istenilmeyen bir durum oluşur ve tıbbî zorunluluk doğarsa kastrasyon yapılabilecektir. Bu şartlarda hastanın onamı olmasa da, doktor açısından sıkıntılı bir durum ortaya çıkmayacaktır.", "qas": [ { "question": "Kısırlaştırma nedir?", "id": 5761, "answers": [ { "text": "çocuk sahibi olma kabiliyetinin tamamen alınması demektir; cinsel ilişki özelliğini etkilemeden sadece üreme yeteneğinin ortadan kaldırılması", "answer_start": 15 } ] }, { "question": "Kısırlaştırma işlemi kimin rızasıyla yapılabilir?", "id": 5762, "answers": [ { "text": "Kişinin kendi rızası", "answer_start": 168 } ] }, { "question": "Evli bir kişiye kısırlaştırma işlemi yapılacaksa ne gereklidir?", "id": 5763, "answers": [ { "text": "eşinin de onayı", "answer_start": 221 } ] }, { "question": "Kısırlaştırma işleminde hastanın hangi konuda aydınlatılması önem arz eder?", "id": 5764, "answers": [ { "text": "Geri dönüşümü olmayan bir yöntem olması nedeniyle hastanın kafasında soru işareti kalmayacak şekilde aydınlatılması önem arz etmektedir", "answer_start": 250 } ] }, { "question": "TCK’nın 101. maddesine göre, bir kişiyi rızası olmadan kısırlaştıran kimse hangi ceza ile cezalandırılır?", "id": 5765, "answers": [ { "text": "üç yıldan altı yıla kadar hapis", "answer_start": 498 } ] }, { "question": "Hadımlaştırmanın diğer adı nedir?", "id": 5766, "answers": [ { "text": "kastrasyon", "answer_start": 619 } ] }, { "question": "Kastrasyon işleminde hangi organlar alınır?", "id": 5767, "answers": [ { "text": "testislerin, kadınlarda yumurtalıkların", "answer_start": 645 } ] }, { "question": "Kastrasyon işlemi hangi durumlarda yapılabilir?", "id": 5768, "answers": [ { "text": "tıbbî zorunluluk doğarsa", "answer_start": 909 } ] }, { "question": "Kastrasyon insan haklarına aykırı mıdır?", "id": 5769, "answers": [ { "text": "kanunlarda yeri yoktur", "answer_start": 826 } ] }, { "question": "Tıbbi zorunluluk nedeniyle kastrasyon yapılırsa doktor açısından nasıl bir durum ortaya çıkar?", "id": 5770, "answers": [ { "text": "sıkıntılı", "answer_start": 1019 } ] } ] }, { "context": "Travmatik beyin yaralanmasının tetiklediği patofizyolojik süreçler primer yaralanma, sekonder yaralanma ve iyileşme süreci olarak 3 grupta incelenir. Primer yaralanma, travma sonucu doğrudan travmaya bağlı olarak gelişen hasarları içermektedir. Bu yaralanmalarda beyin direkt olarak kafatası, dura veya yabancı cisimler ile temasıyla meydana gelirler. Beynin dura sebebiyle daha az esnemesi neticesinde gelişen shearing (gerilme) kuvveti ile olan yaralanmalar da bu grup altında değerlendirilir. Primer yaralanma, beynin maruz kaldığı kuvvet ile doğru orantılı olarak gerçekleşir. Ayrıca primer yaralanmalarda kuvvet ve yaralanmalar eş zamanlı olarak meydana gelmektedir. Primer yaralanmaların meydana getirdiği hasarın önlenemeyeceği, bu nedenle gerçekleşmemesinin engellenmesi amacıyla korunma önlemleri alınmasına odaklanılmalıdır. Primer yaralanmanın uygun ilk değerlendirilmesi, uygun hastane sevki, sahada yapılan ilk müdahele ise prognozu direkt olarak etkileyebilmesi bakımından büyük öneme sahiptir.", "qas": [ { "question": "Travmatik beyin yaralanmasının tetiklediği patofizyolojik süreçler nelerdir?", "id": 5771, "answers": [ { "text": "primer yaralanma, sekonder yaralanma ve iyileşme süreci", "answer_start": 67 } ] }, { "question": "Primer yaralanma nedir?", "id": 5772, "answers": [ { "text": "travma sonucu doğrudan travmaya bağlı olarak gelişen hasarları içermektedir", "answer_start": 168 } ] }, { "question": "Primer yaralanmalarda beyin nasıl bir hasara uğrar?", "id": 5773, "answers": [ { "text": "direkt olarak kafatası, dura veya yabancı cisimler ile temasıyla", "answer_start": 269 } ] }, { "question": "Shearing (gerilme) kuvveti ile meydana gelen yaralanmalar hangi grupta değerlendirilir?", "id": 5774, "answers": [ { "text": "primer yaralanma", "answer_start": 67 } ] }, { "question": "Primer yaralanma hangi faktör ile doğru orantılıdır?", "id": 5775, "answers": [ { "text": "beynin maruz kaldığı kuvvet", "answer_start": 514 } ] }, { "question": "Primer yaralanmalarda neye odaklanılmalıdır?", "id": 5776, "answers": [ { "text": "korunma önlemleri alınmasına", "answer_start": 788 } ] }, { "question": "Primer yaralanmalarda neye odaklanılmalıdır?", "id": 5777, "answers": [ { "text": "korunma önlemleri alınmasına", "answer_start": 788 } ] }, { "question": "Primer yaralanmanın uygun ilk değerlendirilmesi ve uygun hastane sevkinin önemi nedir?", "id": 5778, "answers": [ { "text": "prognozu direkt olarak etkileyebilmesi", "answer_start": 937 } ] }, { "question": "Primer yaralanma ve kuvvet arasındaki ilişki nasıldır?", "id": 5779, "answers": [ { "text": "beynin maruz kaldığı kuvvet ile doğru orantılı olarak gerçekleşir", "answer_start": 514 } ] }, { "question": "Primer yaralanmaların prognozunu etkileyen faktörler nelerdir?", "id": 5780, "answers": [ { "text": "sahada yapılan ilk müdahele", "answer_start": 905 } ] } ] }, { "context": "Sekonder yaralanma selüler ve biyokimyasal süreçleri primer yaralanma sonrası başlar. Saatler, günler içinde değişim göstererek devam eder. Sekonder hasarı tetikleyen süreçler travmaya bağlı olarak gelişen kan-beyin bariyerinde bozulma, eksitatutuar aminoasitlerin salınımı ve iyon gradientlerindeki bozulmalardır. Bu değişimler serebral ödem, intrakraniyel basınç artışı, serebral enfarktlar ile nörolojik tablonun gerilemesi olarak kendini gösterir. Sekonder yaralanma kafa travması sonrası gelişen nörolojik sekellerin önemli etmenlerinden biri olup, TBY hastalarında tıbbi ve cerrahi tedavinin asıl amacı hastayı sekonder hasara bağlı gelişen tıbbi komplikasyonlardan korumaktır.", "qas": [ { "question": "Sekonder yaralanma ne zaman başlar?", "id": 5781, "answers": [ { "text": "primer yaralanma sonrası", "answer_start": 53 } ] }, { "question": "Sekonder yaralanma ne kadar süre devam eder?", "id": 5782, "answers": [ { "text": "Saatler, günler", "answer_start": 86 } ] }, { "question": "Sekonder hasarı tetikleyen süreçler nelerdir?", "id": 5783, "answers": [ { "text": "kan-beyin bariyerinde bozulma, eksitatutuar aminoasitlerin salınımı ve iyon gradientlerindeki bozulmalar", "answer_start": 206 } ] }, { "question": "Sekonder yaralanmanın neden olduğu değişimler nelerdir?", "id": 5784, "answers": [ { "text": "serebral ödem, intrakraniyel basınç artışı, serebral enfarktlar ile nörolojik tablonun gerilemesi", "answer_start": 329 } ] }, { "question": "Sekonder yaralanmanın tıbbi ve cerrahi tedavideki asıl amacı nedir?", "id": 5785, "answers": [ { "text": "hastayı sekonder hasara bağlı gelişen tıbbi komplikasyonlardan korumaktır", "answer_start": 609 } ] }, { "question": "Sekonder yaralanma ne tür sekellerin gelişmesine neden olabilir?", "id": 5786, "answers": [ { "text": "nörolojik", "answer_start": 397 } ] }, { "question": "Sekonder yaralanma sürecinin başlangıcı hangi yaralanmadan sonra olur?", "id": 5787, "answers": [ { "text": "primer", "answer_start": 53 } ] }, { "question": "Sekonder hasarı tetikleyen biyokimyasal değişimler nelerdir?", "id": 5788, "answers": [ { "text": "eksitatutuar aminoasitlerin salınımı ve iyon gradientlerindeki bozulmalar", "answer_start": 237 } ] }, { "question": "Sekonder yaralanma sürecinde görülen fizyolojik değişikliklerden biri nedir?", "id": 5789, "answers": [ { "text": "serebral ödem", "answer_start": 329 } ] }, { "question": "TBY hastalarında sekonder hasarın önlenmesi için hangi tedavi yaklaşımları kullanılır?", "id": 5790, "answers": [ { "text": "tıbbi ve cerrahi", "answer_start": 571 } ] } ] }, { "context": "Travmatik beyin yaralanması tanısı koymadan önce hekimin, travmanın ağırlığını objektif kanıtlar ile göstermesi gerekmektedir. TBY farklı kaynaklarda “kafa veya beyne dışardan uygulanan travma nedeni ile oluşan hasar” veya “travmatik olarak indüklenen yapısal hasar ve/veya beyin işlevlerinin dışardan etkilenen güce sekonder olarak fizyolojik olarak kesintiye uğraması” şeklinde tanımlanır. TBY darp, ateşli silah yaralanması, çarpma, delici kesici alet yaralanması, çarpışma olmadan akselerasyon ve deselerasyon kuvvetleri sonucu meydana gelir. Travmatik beyin yaralanması, Glasgow Koma Skalası’na (GKS) göre genellikle hafif, orta ve ağır şeklinde sınıflandırılır. Ağır TBY’de, GKS 3-8 arasında; orta TBY’de, GKS 9-12 arasında ve hafif TBY’de GKS 13-15 arasındadır. Bu sınıflama şemasının birçok sınırlaması çalışmalarca desteklenmesine rağmen, GKS’ye dayalı olan bu sınıflama hem klinik pratikte hem de araştırmalarda yaygın olarak kullanılmaktadır.", "qas": [ { "question": "Hekim, travmatik beyin yaralanması tanısı koymadan önce neyi göstermelidir?", "id": 5791, "answers": [ { "text": "travmanın ağırlığını", "answer_start": 58 } ] }, { "question": "TBY nasıl tanımlanır?", "id": 5792, "answers": [ { "text": "kafa veya beyne dışardan uygulanan travma nedeni ile oluşan hasar", "answer_start": 151 } ] }, { "question": "Travmatik beyin yaralanması hangi yaralanmalar sonucu meydana gelebilir?", "id": 5793, "answers": [ { "text": "darp, ateşli silah yaralanması, çarpma, delici kesici alet yaralanması, çarpışma olmadan akselerasyon ve deselerasyon kuvvetleri", "answer_start": 396 } ] }, { "question": "Travmatik beyin yaralanması hangi skalaya göre sınıflandırılır?", "id": 5794, "answers": [ { "text": "Glasgow Koma Skalası’na (GKS)", "answer_start": 576 } ] }, { "question": "Ağır TBY'nin Glasgow Koma Skalası (GKS) değeri nedir?", "id": 5795, "answers": [ { "text": "3-8", "answer_start": 685 } ] }, { "question": "Orta dereceli travmatik beyin yaralanmasının GKS değeri nedir?", "id": 5796, "answers": [ { "text": "9-12", "answer_start": 716 } ] }, { "question": "Hafif travmatik beyin yaralanmasının GKS değeri nedir?", "id": 5797, "answers": [ { "text": "13-15", "answer_start": 750 } ] }, { "question": "GKS'ye dayalı travmatik beyin yaralanması sınıflamasının yaygın olarak kullanıldığı alanlar nelerdir?", "id": 5798, "answers": [ { "text": "hem klinik pratikte hem de araştırmalarda", "answer_start": 880 } ] }, { "question": "TBY hangi durumlarda meydana gelebilir?", "id": 5799, "answers": [ { "text": "darp, ateşli silah yaralanması, çarpma, delici kesici alet yaralanması, çarpışma olmadan akselerasyon ve deselerasyon kuvvetleri", "answer_start": 396 } ] }, { "question": "Glasgow Koma Skalası'na göre TBY nasıl sınıflandırılır?", "id": 5800, "answers": [ { "text": "hafif, orta ve ağır", "answer_start": 622 } ] } ] }, { "context": "Çocukluk çağı kafa travmaları, çocukluk çağı mortalite ve morbidite sebepleri arasında üçüncü sırada yer almaktadır. Mortalite oranı lösemiden 5 kat, beyin tümörlerinden 18 kat daha fazladır. Erkek çocuklarda 2 kat fazla sıklıkla görülmektedir. En sık travma sebepleri düşme ve motorlu araç kazalarıdır. Yeni doğanda, doğum travması, hipoksi, germinal matriks kanaması ön planda iken, 3-6 aylık süt çocuğunda düşme (%75), araba kazası (%11), çocuk ihmal ve istismarları, 10 yıldan sonra ise araba ve bisiklet kazaları ilk sıradadır. Özellikle çocukluk çağında meydana gelen kafa travmalarında bazı faktörler sebebiyle gelişen faktörler yetişkenlerden farklılık göstermektedir. Bu faktörler arasında beyin ve koruyucu sistem matürasyonu, nöral gelişim evresi, yaş grubu, gri cevher, beyaz cevher ve kalvaryum yapısı yer almaktadır.", "qas": [ { "question": "Çocukluk çağı kafa travmaları mortalite ve morbidite sebepleri arasında kaçıncı sırada yer almaktadır?", "id": 5801, "answers": [ { "text": "üçüncü", "answer_start": 87 } ] }, { "question": "Çocukluk çağı kafa travmalarında mortalite oranı lösemiden kaç kat fazladır?", "id": 5802, "answers": [ { "text": "5 kat", "answer_start": 143 } ] }, { "question": "Çocukluk çağı kafa travmalarında mortalite oranı beyin tümörlerinden kaç kat fazladır?", "id": 5803, "answers": [ { "text": "18", "answer_start": 170 } ] }, { "question": "Çocukluk çağı kafa travmaları en sık hangi çocuklarda görülmektedir?", "id": 5804, "answers": [ { "text": "Erkek", "answer_start": 192 } ] }, { "question": "Çocukluk çağı kafa travmalarının en sık sebepleri nelerdir?", "id": 5805, "answers": [ { "text": "düşme ve motorlu araç kazaları", "answer_start": 269 } ] }, { "question": "Yeni doğanlarda kafa travmalarının ön plandaki sebepleri nelerdir?", "id": 5806, "answers": [ { "text": "doğum travması, hipoksi, germinal matriks kanaması", "answer_start": 318 } ] }, { "question": "3-6 aylık süt çocuğunda kafa travmalarının en sık sebebi nedir?", "id": 5807, "answers": [ { "text": "düşme", "answer_start": 269 } ] }, { "question": "10 yaşından sonra çocuklarda kafa travmalarının en sık sebepleri nelerdir?", "id": 5808, "answers": [ { "text": "araba ve bisiklet kazaları", "answer_start": 491 } ] }, { "question": "Çocukluk çağı kafa travmalarında gelişen faktörlerin yetişkinlerden farklılık göstermesinin sebepleri nelerdir?", "id": 5809, "answers": [ { "text": "beyin ve koruyucu sistem matürasyonu, nöral gelişim evresi, yaş grubu, gri cevher, beyaz cevher ve kalvaryum yapısı", "answer_start": 699 } ] }, { "question": "Çocuk ihmal ve istismarlarının sebep olduğu kafa travmaları hangi yaş grubunda daha sık görülür?", "id": 5810, "answers": [ { "text": "3-6 aylık süt çocuğunda", "answer_start": 385 } ] } ] }, { "context": "Nöronal hücre sayısı, doğumda erişkin ile benzer sayılarda olsa da, dendritik genişleme ve astrosit ağı ikinci yılda maturasyonunu tamamlanmaktadır. Gri cevherde ilk iki yılda hızla gelişim gösterirken, beyaz cevher nispeten yavaş gelişir. Beyin yapısında yer alan hücreler ilk 2 yılda hızla su kaybederken, myelinizasyon ilk bir yılda hızla oluşur. Yenidoğan bebeklerin kalvaryum yapısı, tek tabaka şeklindedir. Sutürler doğumu takiben hızla kapanmaya başlayarak 4. yıl sonunda kafatasını rijid ve kapalı hale getirir. Bunun sonucu olarak, myelinsiz nöron komprese olabilmekte veya yumuşak kalvaryum travmatik etkiyi dağıtabilmektedir. Yani kitle lezyonu oluşumu azalacak, fakat beyaz cevherde yırtılma ve beyin ödemi daha sıklıkla karşımıza çıkacaktır. Sütürlerin açık, kalvaryumun yumuşak ve beyin dokusunun daha küçük olması, subaraknoid mesafenin geniş ve çocuk erişkinden daha fazla ekstradural sıvı kolleksiyonunu tolere etmesini sağlamaktadır.", "qas": [ { "question": "Nöronal hücre sayısı doğumda erişkin ile benzer olsa da hangi süreç ikinci yılda tamamlanır?", "id": 5811, "answers": [ { "text": "dendritik genişleme ve astrosit ağı", "answer_start": 68 } ] }, { "question": "Gri cevherin gelişimi hangi dönemde hızla gerçekleşir?", "id": 5812, "answers": [ { "text": "ilk iki yılda", "answer_start": 162 } ] }, { "question": "Beyin yapısında yer alan hücreler ilk 2 yılda ne kaybeder?", "id": 5813, "answers": [ { "text": "su", "answer_start": 292 } ] }, { "question": "Yenidoğan bebeklerin kalvaryum yapısı nasıldır?", "id": 5814, "answers": [ { "text": "tek tabaka", "answer_start": 389 } ] }, { "question": "Sutürler ne zaman kapanmaya başlar?", "id": 5815, "answers": [ { "text": "doğumu takiben", "answer_start": 422 } ] }, { "question": "Sütürlerin kapanması sonucunda kafatası ne hale gelir?", "id": 5816, "answers": [ { "text": "rijid ve kapalı", "answer_start": 490 } ] }, { "question": "Myelinsiz nöronlar neye maruz kalabilir?", "id": 5817, "answers": [ { "text": "komprese olabilmekte veya yumuşak kalvaryum travmatik", "answer_start": 557 } ] }, { "question": "Yumuşak kalvaryumun travmatik etkiyi dağıtmasının sonucu ne olur?", "id": 5818, "answers": [ { "text": "beyin ödemi", "answer_start": 707 } ] }, { "question": "Sütürlerin açık ve kalvaryumun yumuşak olması, beyinde hangi durumu sağlar?", "id": 5819, "answers": [ { "text": "subaraknoid mesafenin geniş ve çocuk erişkinden daha fazla ekstradural sıvı kolleksiyonunu tolere etmesini", "answer_start": 830 } ] }, { "question": "Myelinizasyon ne zaman hızla oluşur?", "id": 5820, "answers": [ { "text": "ilk bir yılda", "answer_start": 322 } ] } ] }, { "context": "Kafatası fraktürü kafa travması şiddeti göstergesi olup, kapalı kafa travmalarının %20’sinde görülür. Fraktürün tipi ve şiddeti TBY’nin durumunu belirleyen önemli bir kriterdir. Fraktür kompleksliği ve sayısı artıkça serebral yaralanma miktarı artmaktadır. Fraktür oluşumu kafa şekli, travmanın alındığı noktanın kalınlığı, sütürlerin varlığı, açıklığı ve darbenin sütüre yakın yerdeki lokalizasyonuna bağlıdır. Kafatası fraktürlerinde direk grafi istenmesi gereken temel tetkik olsa da, TBY’yi göstermede sınırlı olması sebebiyle BT kullanımı önerilmektedir. Kraniyal BT intrakraniyal patolojiler yanında, kemik penceresinde fraktürleri gösterebilmesi sebebiyle ilk kullanılacak tetkik olarak kabul edilmektedir.", "qas": [ { "question": "Kafatası fraktürü neyin göstergesidir?", "id": 5821, "answers": [ { "text": "kafa travması şiddeti", "answer_start": 18 } ] }, { "question": "Kafatası fraktürleri kapalı kafa travmalarının yüzde kaçında görülür?", "id": 5822, "answers": [ { "text": "%20", "answer_start": 83 } ] }, { "question": "Fraktürün tipi ve şiddeti TBY'nin durumunu belirleyen ne tür bir kriterdir?", "id": 5823, "answers": [ { "text": "önemli", "answer_start": 156 } ] }, { "question": "Fraktür kompleksliği ve sayısı arttıkça ne artar?", "id": 5824, "answers": [ { "text": "serebral yaralanma", "answer_start": 217 } ] }, { "question": "Fraktür oluşumu hangi faktörlere bağlıdır?", "id": 5825, "answers": [ { "text": "kafa şekli, travmanın alındığı noktanın kalınlığı, sütürlerin varlığı, açıklığı ve darbenin sütüre yakın yerdeki lokalizasyonu", "answer_start": 273 } ] }, { "question": "Kafatası fraktürlerinde temel tetkik olarak ne istenir?", "id": 5826, "answers": [ { "text": "direk grafi", "answer_start": 436 } ] }, { "question": "TBY'yi göstermede sınırlı olan tetkik nedir?", "id": 5827, "answers": [ { "text": "direk grafi", "answer_start": 436 } ] }, { "question": "Kraniyal BT neyi gösterebildiği için ilk kullanılacak tetkik olarak kabul edilir?", "id": 5828, "answers": [ { "text": "intrakraniyal patolojiler yanında, kemik penceresinde fraktürleri", "answer_start": 572 } ] }, { "question": "Kapalı kafa travmalarının yüzde kaçında kafatası fraktürü görülür?", "id": 5829, "answers": [ { "text": "%20", "answer_start": 83 } ] }, { "question": "Kafatası fraktürlerinde hangi tetkik sınırlı olduğu için BT kullanımı önerilir?", "id": 5830, "answers": [ { "text": "direk grafi", "answer_start": 436 } ] } ] }, { "context": "Rinore veya otore şeklindeki fistülün devamı rekürren menenjit riskini birlikte getirir. Bu nedenle likör fistülünün bulunduğu noktanın tespiti ve duranın ekstra ve/veya intradural olarak tedavisi zorunludur. Çocukluk çağında kafa kaidesi fraktürlerinde nadir olarak ortaya çıkar. Tüm travma olgularına bakılacak olursa, en sıklıkla olfaktor sinirde, takiben optik sinir, fasiyal ve okulamaotor sinirlerde yaralanma görülür. Kemik fragmanları kranial sinir üzerinde bası meydana getirmiş ise, dekompresyon gereklidir. Fasiyal sinir lezyonu genellikle perinöral ödeme bağlıdır. Bu tür sinir lezyonlarında spontan iyileşme görülebilir. Sinirdeki kesi durumunda, uygulanan primer onarım %50 oranında olumlu sonuç vermektedir.", "qas": [ { "question": "Rinore veya otore şeklindeki fistülün devamı hangi riski artırır?", "id": 5831, "answers": [ { "text": "rekürren menenjit", "answer_start": 45 } ] }, { "question": "Likör fistülünün tedavisi için ne yapılması zorunludur?", "id": 5832, "answers": [ { "text": "likör fistülünün bulunduğu noktanın tespiti ve duranın ekstra ve/veya intradural olarak", "answer_start": 100 } ] }, { "question": "Kafa kaidesi fraktürlerinde çocukluk çağında hangi durum nadir olarak ortaya çıkar?", "id": 5833, "answers": [ { "text": "Rinore veya otore şeklindeki fistül", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Kafa travmalarında en sık yaralanan sinir hangisidir?", "id": 5834, "answers": [ { "text": "olfaktor sinir", "answer_start": 333 } ] }, { "question": "Kemik fragmanlarının kranial sinir üzerinde bası meydana getirdiği durumlarda ne gereklidir?", "id": 5835, "answers": [ { "text": "dekompresyon", "answer_start": 493 } ] }, { "question": "Fasiyal sinir lezyonu genellikle neye bağlıdır?", "id": 5836, "answers": [ { "text": "perinöral ödeme", "answer_start": 551 } ] }, { "question": "Hangi sinir lezyonlarında spontan iyileşme görülebilir?", "id": 5837, "answers": [ { "text": "Fasiyal sinir lezyonu", "answer_start": 518 } ] }, { "question": "Sinirdeki kesi durumunda uygulanan primer onarımın olumlu sonuç verme oranı nedir?", "id": 5838, "answers": [ { "text": "%50", "answer_start": 684 } ] }, { "question": "Kafa kaidesi fraktürlerinde en sık hangi sinir yaralanır?", "id": 5839, "answers": [ { "text": "optik sinir", "answer_start": 359 } ] }, { "question": "Spontan iyileşme hangi durumlarda görülebilir?", "id": 5840, "answers": [ { "text": "sinir lezyonları", "answer_start": 584 } ] } ] }, { "context": "Çocukluk yaş grubunda fraktür sonucu gelişen vasküler yaralanmaların başında karotid arter yaralanmaları gelmektedir. Sfenoid kemik fraktürüne bağlı olarak kanal içinde ve/veya kavernöz sinüsde karotid arter bir veya daha fazla noktasından yaralanabilir. Pulsatil ekzoftalmus, göz veya çevresinden üfürüm duyulması, hastanın üfürümü hissetmesi veya göz kaslarında karotid arter yaralanmasını düşündürür. Tedavisi ise açık veya endovasküler yol ile vasküler onarımıdır.", "qas": [ { "question": "Çocukluk yaş grubunda fraktür sonucu en sık hangi vasküler yaralanma gelişir?", "id": 5841, "answers": [ { "text": "karotid arter yaralanmaları", "answer_start": 77 } ] }, { "question": "Sfenoid kemik fraktürüne bağlı olarak karotid arter nerede yaralanabilir?", "id": 5842, "answers": [ { "text": "kanal içinde ve/veya kavernöz sinüsde", "answer_start": 156 } ] }, { "question": "Karotid arter yaralanmasını düşündüren belirtiler nelerdir?", "id": 5843, "answers": [ { "text": "Pulsatil ekzoftalmus, göz veya çevresinden üfürüm duyulması, hastanın üfürümü hissetmesi veya göz kaslarında", "answer_start": 255 } ] }, { "question": "Karotid arter yaralanmasının tedavi yöntemi nedir?", "id": 5844, "answers": [ { "text": "açık veya endovasküler yol ile vasküler onarımı", "answer_start": 417 } ] }, { "question": "Sfenoid kemik fraktürü karotid arterin kaç noktasından yaralanmasına neden olabilir?", "id": 5845, "answers": [ { "text": "bir veya daha fazla", "answer_start": 208 } ] }, { "question": "Pulsatil ekzoftalmus hangi durumu düşündürür?", "id": 5846, "answers": [ { "text": "karotid arter yaralanması", "answer_start": 364 } ] }, { "question": "Karotid arter yaralanmasının tedavisinde hangi yöntemler kullanılır?", "id": 5847, "answers": [ { "text": "açık veya endovasküler", "answer_start": 417 } ] }, { "question": "Sfenoid kemik fraktürüne bağlı olarak karotid arterin yaralanabileceği yerler nerelerdir?", "id": 5848, "answers": [ { "text": "kanal içinde ve/veya kavernöz sinüsde", "answer_start": 156 } ] }, { "question": "Üfürüm duyulması ve hissetmesi hangi arter yaralanmasını düşündürür?", "id": 5849, "answers": [ { "text": "karotid", "answer_start": 77 } ] }, { "question": "Sfenoid kemik fraktürü hangi arterin yaralanmasına neden olabilir?", "id": 5850, "answers": [ { "text": "karotid arter", "answer_start": 77 } ] } ] }, { "context": "Kafanın büyüklüğü göz önüne alındığında, supraklaviküler bütün travmalar aksi ispat edilene dek kafa ve servikal travma olarak kabul edilmelidir. Çocukluk çağında kafa travmalarında elektrolit denge bozukluklarının giderilmesi, serebral metabolizmanın sağlanması, herniasyonun engellenmesi ve ikincil bir yaralanmanın engellenmesi acil servisin temel amaçları olmalıdır. Çocukluk çağı travmalı olgularda, bebeklerin havayolu obstruksiyonu oluşturacak anatomik yapının varlığı (geniş kafa, dil, kısa olan epiglot) unutulmamalı, bu nedenle tetikte olunmalıdır. Kranial hemorajisi olan yenidoğan ve süt çocuklarında hematokrit düşmesi, solunum sıkıntısı, bradikardi, solukluk, şuur bozukluğu, irritabilite, fontanel gerginliği, nöbet, fokal nörolojik defisitler görülebilir. Travmada klinik bulguların varlığı BOS basıncı, fontanel açıklığı, baskıya maruz kalan beyin dokusu ve bu dokunun tolerasyon düzeyine göre değişim göstermektedir. Ekstradural hematomlarda kaynak venöz yapılar iken, erişkinde arteriyeldir. Lusid interval neonatal çağda, çocuk ve genç erişkine kıyasla daha uzundur. Subdural hematomda ise, nöbet ve retinal hemoraji görülme sıklığı anlamlı olarak daha yüksektir.", "qas": [ { "question": "Supraklaviküler travmalar hangi durumlarda kafa ve servikal travma olarak kabul edilmelidir?", "id": 5851, "answers": [ { "text": "aksi ispat edilene dek", "answer_start": 73 } ] }, { "question": "Çocukluk çağında kafa travmalarında acil servisin temel amaçları nelerdir?", "id": 5852, "answers": [ { "text": "elektrolit denge bozukluklarının giderilmesi, serebral metabolizmanın sağlanması, herniasyonun engellenmesi ve ikincil bir yaralanmanın engellenmesi", "answer_start": 182 } ] }, { "question": "Çocukluk çağında travmalı bebeklerde havayolu obstrüksiyonuna neden olabilecek anatomik yapılar nelerdir?", "id": 5853, "answers": [ { "text": "geniş kafa, dil, kısa olan epiglot", "answer_start": 477 } ] }, { "question": "Kranial hemorajisi olan yenidoğan ve süt çocuklarında hangi belirtiler görülebilir?", "id": 5854, "answers": [ { "text": "hematokrit düşmesi, solunum sıkıntısı, bradikardi, solukluk, şuur bozukluğu, irritabilite, fontanel gerginliği, nöbet, fokal nörolojik defisitler", "answer_start": 613 } ] }, { "question": "Travmada klinik bulgular hangi faktörlere bağlı olarak değişim gösterir?", "id": 5855, "answers": [ { "text": "BOS basıncı, fontanel açıklığı, baskıya maruz kalan beyin dokusu ve bu dokunun tolerasyon düzeyine", "answer_start": 807 } ] }, { "question": "Ekstradural hematomlarda venöz yapılar hangi yaş grubunda kaynaktır?", "id": 5856, "answers": [ { "text": "yenidoğan ve süt çocuklarında", "answer_start": 583 } ] }, { "question": "Subdural hematomda hangi belirtilerin görülme sıklığı daha yüksektir?", "id": 5857, "answers": [ { "text": "nöbet ve retinal hemoraji", "answer_start": 1111 } ] }, { "question": "Lusid interval neonatal çağda hangi gruplara kıyasla daha uzundur?", "id": 5858, "answers": [ { "text": "çocuk ve genç erişkin", "answer_start": 1042 } ] }, { "question": "Kranial hemorajisi olan bebeklerde hangi nörolojik belirti görülebilir?", "id": 5859, "answers": [ { "text": "fokal nörolojik defisitler", "answer_start": 732 } ] }, { "question": "Çocukluk çağı travmalarında hangi metabolizmanın sağlanması acil servisin temel amaçlarından biridir?", "id": 5860, "answers": [ { "text": "serebral", "answer_start": 228 } ] } ] }, { "context": "Minör kafa travmalı (MKT) çocukların çoğu acil servis (AS)’e ya asemptomatik ya da minimal semptomlarla gelmektedir. Özellikle iki yaş altı çocukların nörolojik muayeneleri zordur, henüz sütürleri kapanmamış olduğundan intrakranial basınç artışını iyi tolere ederler ve bu yüzden bu yaş grubunun MKT’ında radyografik tetkiklerin gerekliliği açısından değerlendirilmeleri oldukça zordur. Seçilecek en iyi görüntüleme yöntemi kranial bilgisayarlı tomografi (BT)’dir. Böylece bu yaş grubunda çok fazla kranial BT görüntülemesine gidilmektedir. Değişik çalışmalarda klinisyenlerin MKT’lı çocuklarda tanısal tetkik olarak kranial BT isteme oranı %5-50 arasında değişmektedir. Ek olarak, bu grupta kranial BT çekimi için sedasyon gerekmekte, bu da hipoksi, apne, bilinç düzeyinde değişiklik, aspirasyon riski ve belki de endotrakeal entübasyon gibi pek çok ek riski beraberinde getirmektedir.", "qas": [ { "question": "Minör kafa travmalı (MKT) çocuklar acil servise genellikle nasıl gelir?", "id": 5861, "answers": [ { "text": "asemptomatik ya da minimal semptomlarla", "answer_start": 64 } ] }, { "question": "İki yaş altı çocukların nörolojik muayeneleri neden zordur?", "id": 5862, "answers": [ { "text": "henüz sütürleri kapanmamış olduğundan intrakranial basınç artışını iyi tolere ederler", "answer_start": 181 } ] }, { "question": "Minör kafa travmalı iki yaş altı çocuklarda en iyi görüntüleme yöntemi nedir?", "id": 5863, "answers": [ { "text": "kranial bilgisayarlı tomografi", "answer_start": 424 } ] }, { "question": "Klinisyenlerin MKT'lı çocuklarda kranial BT isteme oranı nedir?", "id": 5864, "answers": [ { "text": "%5-50", "answer_start": 641 } ] }, { "question": "İki yaş altı çocuklarda kranial BT çekimi için hangi ek işlem gerekebilir?", "id": 5865, "answers": [ { "text": "sedasyon", "answer_start": 715 } ] }, { "question": "Kranial BT çekimi sırasında sedasyonun getirdiği riskler nelerdir?", "id": 5866, "answers": [ { "text": "hipoksi, apne, bilinç düzeyinde değişiklik, aspirasyon riski", "answer_start": 742 } ] }, { "question": "MKT'lı çocuklarda radyografik tetkiklerin gerekliliği açısından değerlendirme neden zordur?", "id": 5867, "answers": [ { "text": "henüz sütürleri kapanmamış olduğundan intrakranial basınç artışını iyi tolere ederler", "answer_start": 181 } ] }, { "question": "Kranial BT çekimi sırasında sedasyon hangi durumlara neden olabilir?", "id": 5868, "answers": [ { "text": "hipoksi, apne, bilinç düzeyinde değişiklik, aspirasyon riski", "answer_start": 742 } ] }, { "question": "MKT'lı çocukların acil servise başvuru semptomları nelerdir?", "id": 5869, "answers": [ { "text": "asemptomatik ya da minimal", "answer_start": 64 } ] }, { "question": "Kranial BT'nin hangi yaş grubunda daha fazla kullanıldığı belirtilmiştir?", "id": 5870, "answers": [ { "text": "iki yaş altı", "answer_start": 127 } ] } ] }, { "context": "KBH, glomerüler filtrasyon değerinde azalmanın sonucu olarak böbreğin sıvı-solüt dengesini ayarlamada ve metabolik-endokrin fonksiyonlarında, kronik ve ilerleyici bozulma hali olarak tanımlanabilir. Hastaların klinik semptom ve bulguları, böbrek yetmezliğinin derecesi ve gelişme hızı ile yakından ilişkilidir. KBH’dan etkilenmeyen organ veya sistem yok kabul edilebilir. Glomerüler filtrasyon değeri 35-50 ml/dakikanın altına inmedikçe hastalar semptomsuz olabilir. Hastaların ilk semptomları genellikle noktüri ve anemiye bağlı halsizliktir. Glomerüler filtrasyon değeri 20-25 ml/dakika olunca hastada üremik semptomlar ortaya çıkmaya başlar. Glomerüler filtrasyon değeri 5-10 ml/dakikaya inince son dönem böbrek yetmezliğinden (SDBY) bahsedilir ve hastalar diyaliz, renal transplantasyon gibi renal replasman tedavilerine ihtiyaç duyarlar.", "qas": [ { "question": "KBH nedir?", "id": 5871, "answers": [ { "text": "glomerüler filtrasyon değerinde azalmanın sonucu olarak böbreğin sıvı-solüt dengesini ayarlamada ve metabolik-endokrin fonksiyonlarında, kronik ve ilerleyici bozulma hali", "answer_start": 5 } ] }, { "question": "KBH’dan etkilenmeyen organ veya sistem var mıdır?", "id": 5872, "answers": [ { "text": "yok kabul edilebilir", "answer_start": 350 } ] }, { "question": "Glomerüler filtrasyon değeri kaç ml/dakikanın altına inmedikçe hastalar semptomsuz olabilir?", "id": 5873, "answers": [ { "text": "35-50", "answer_start": 401 } ] }, { "question": "Hastaların ilk semptomları genellikle nelerdir?", "id": 5874, "answers": [ { "text": "noktüri ve anemiye bağlı halsizlik", "answer_start": 505 } ] }, { "question": "Glomerüler filtrasyon değeri 20-25 ml/dakika olunca hastada ne tür semptomlar ortaya çıkar?", "id": 5875, "answers": [ { "text": "üremik", "answer_start": 604 } ] }, { "question": "Son dönem böbrek yetmezliğinden (SDBY) bahsedilmesi için glomerüler filtrasyon değeri kaç ml/dakikaya inmelidir?", "id": 5876, "answers": [ { "text": "5-10", "answer_start": 674 } ] }, { "question": "SDBY'de hastalar hangi tedavilere ihtiyaç duyar?", "id": 5877, "answers": [ { "text": "renal replasman tedavilerine", "answer_start": 796 } ] }, { "question": "Glomerüler filtrasyon değeri 20-25 ml/dakika olduğunda hangi semptomlar ortaya çıkar?", "id": 5878, "answers": [ { "text": "üremik", "answer_start": 604 } ] }, { "question": "KBH'nın hastaların klinik semptom ve bulgularıyla ilişkisi nedir?", "id": 5879, "answers": [ { "text": "böbrek yetmezliğinin derecesi ve gelişme hızı ile yakından ilişkilidir", "answer_start": 239 } ] }, { "question": "Glomerüler filtrasyon değeri 5-10 ml/dakikaya inince hastalarda hangi durumdan bahsedilir?", "id": 5880, "answers": [ { "text": "son dönem böbrek yetmezliği", "answer_start": 698 } ] } ] }, { "context": "Obezite, vücutta aşırı yağ depolanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Obeziteyi bir hastalık haline getiren mortalitesi yüksek olan komplikasyonlarıdır. Vücut yağ oranı erkeklerde %25, kadınlarda %33’ü geçer ise obeziteden söz edilir. Vücut kitle indeksine (VKI) göre 30-34,9 kg/m2 1.derece obez, 35-39,9 kg/m2 2.derece obez, 40 kg/m2 üzeri 3.derece obez (morbid obez) olarak tanımlanmaktadır. Obezite gerek ülkemizde gerekse dünyada önemli bir epidemik sorundur. Bununla birlikte gelecek dekatta obezite sıklığında %40 artış beklenmektedir. Bu sorun kardiyovasküler risk faktörlerinde artışla birlikte KBH sıklığında da artışa yol açabilmektedir. Günümüzde obezite, KBH gelişiminde en güçlü düzeltilebilir risk faktörleri arasında gösterilmektedir. Bununla birlikte KBH gelişiminde obezitenin patogenezi konusunda yeterli bilgi yoktur. Bu süreçte eşlik eden hiperlidemi, insulin direnci gibi aterosklerotik süreç sorumlu olabilirken, nefron başına düşen kan akım hızında artış, glomerül içi basıncında artış ve hiperfiltrasyon teorisi de böbrek patogenezine yol açabilmektedir.", "qas": [ { "question": "Obezite nedir?", "id": 5881, "answers": [ { "text": "vücutta aşırı yağ depolanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Obeziteyi bir hastalık haline getiren nedir?", "id": 5882, "answers": [ { "text": "komplikasyonları", "answer_start": 138 } ] }, { "question": "Vücut yağ oranı erkeklerde yüzde kaç olursa obeziteden söz edilir?", "id": 5883, "answers": [ { "text": "%25", "answer_start": 186 } ] }, { "question": "Vücut kitle indeksine (VKI) göre 1. derece obez tanımı nedir?", "id": 5884, "answers": [ { "text": "30-34,9 kg/m2", "answer_start": 274 } ] }, { "question": "Morbid obez olarak tanımlanan VKI değeri nedir?", "id": 5885, "answers": [ { "text": "40 kg/m2", "answer_start": 332 } ] }, { "question": "Gelecek dekatta obezite sıklığında ne kadar artış beklenmektedir?", "id": 5886, "answers": [ { "text": "%40", "answer_start": 522 } ] }, { "question": "Obezitenin artışı hangi risk faktörlerinde artışa yol açabilir?", "id": 5887, "answers": [ { "text": "kardiyovasküler", "answer_start": 557 } ] }, { "question": "Obezite hangi hastalığın gelişiminde en güçlü düzeltilebilir risk faktörlerinden biridir?", "id": 5888, "answers": [ { "text": "KBH", "answer_start": 609 } ] }, { "question": "Obezitenin patogenezi konusunda hangi süreçler böbrek patogenezine yol açabilir?", "id": 5889, "answers": [ { "text": "hiperlidemi, insulin direnci gibi aterosklerotik süreç sorumlu olabilirken, nefron başına düşen kan akım hızında artış, glomerül içi basıncında artış ve hiperfiltrasyon teorisi", "answer_start": 865 } ] }, { "question": "Obezitenin artışı KBH sıklığını nasıl etkileyebilir?", "id": 5890, "answers": [ { "text": "artışa yol açabilmektedir", "answer_start": 627 } ] } ] }, { "context": "Normalde bir günde iki böbreğin gücü 600mOsm/gündür ve bu milyonlarca nefron ile sağlanır. Böbreği etkileyen herhangi bir hastalıkta glomerül sayısı azalır ancak yük aynı kaldığı için glomerül başına düşen perfüzyon oranı artar (hiperperfüzyon) ve hiperfiltrasyona bağlı olarak intraglomerüler hipertansiyon gelişir. Büyüme faktörlerinin (anjiotensin 2 gibi) olaya karışması ile endotelde yırtılma olur, damarlarda trombüs gelişir. Glomerüller tükendikçe geride kalanlara binen yük artar. Kreatinin seviyeleri de gittikçe yükselir. Hastaların klinik semptom ve bulguları altta yatan patoloji, böbrek yetersizliğinin derecesi ve gelişme hızı ile yakından ilişkilidir. Hastaların ilk semptomu genellikle noktüri ve anemiye bağlı halsizliktir. GFH 5-10 ml/dk’ya inince SDBY gelişir ve hastalar renal replasman tedavilerine ihtiyaç duyarlar.", "qas": [ { "question": "Normalde iki böbreğin gücü nedir?", "id": 5891, "answers": [ { "text": "600mOsm/gündür", "answer_start": 37 } ] }, { "question": "Böbreği etkileyen herhangi bir hastalıkta glomerül sayısı azalınca ne olur?", "id": 5892, "answers": [ { "text": "intraglomerüler hipertansiyon gelişir", "answer_start": 278 } ] }, { "question": "Hangi büyüme faktörü olaya karışarak endotelde yırtılma oluşturur?", "id": 5893, "answers": [ { "text": "anjiotensin 2", "answer_start": 339 } ] }, { "question": "Endotelde yırtılma sonucu damarlarda ne gelişir?", "id": 5894, "answers": [ { "text": "trombüs", "answer_start": 415 } ] }, { "question": "Glomerüller tükendikçe geride kalan glomerüllere ne olur?", "id": 5895, "answers": [ { "text": "binen yük artar", "answer_start": 472 } ] }, { "question": "Kreatinin seviyeleri ne zaman yükselir?", "id": 5896, "answers": [ { "text": "Glomerüller tükendikçe", "answer_start": 432 } ] }, { "question": "Hastaların klinik semptom ve bulguları ne ile ilişkilidir?", "id": 5897, "answers": [ { "text": "altta yatan patoloji, böbrek yetersizliğinin derecesi ve gelişme hızı", "answer_start": 571 } ] }, { "question": "Hastaların ilk semptomları genellikle nelerdir?", "id": 5898, "answers": [ { "text": "noktüri ve anemiye bağlı halsizlik", "answer_start": 702 } ] }, { "question": "GFH 5-10 ml/dk'ya indiğinde ne gelişir?", "id": 5899, "answers": [ { "text": "SDBY", "answer_start": 766 } ] }, { "question": "SDBY gelişen hastalar neye ihtiyaç duyar?", "id": 5900, "answers": [ { "text": "renal replasman tedavilerine", "answer_start": 791 } ] } ] }, { "context": "Anjiotensin II, güçlü bir vazokonstriktördür. KBH’da sistemik anjiotensin II normal veya azalmıştır ancak deneysel çalışmalarda arttığı gözlenmiştir. Yeni çalışmalarda anjiotensin II’nin proteinüriyi arttırarak glomerüler permeabilite üzerine olan etkilerinin, endotel ve vasküler düz kas hücrelerinden plazminojen aktivatör inhibitör-1 yapımını uyarması, transforme edici büyüme faktörü (TGF)-β ekspresyonunu arttırması ve renal fibrozise katkısı ile gerçekleştiği anlaşılmıştır. Bu nedenle anjiotensin II’nin yapımının inhibisyonu KBH’ın ilerlemesini yavaşlatmada etkili olacaktır.", "qas": [ { "question": "Anjiotensin II nedir?", "id": 5901, "answers": [ { "text": "güçlü bir vazokonstriktör", "answer_start": 16 } ] }, { "question": "KBH'da sistemik anjiotensin II seviyesi nasıldır?", "id": 5902, "answers": [ { "text": "normal veya azalmıştır", "answer_start": 77 } ] }, { "question": "Anjiotensin II'nin proteinüriyi artırarak hangi etkileri vardır?", "id": 5903, "answers": [ { "text": "glomerüler permeabilite", "answer_start": 211 } ] }, { "question": "Anjiotensin II hangi hücrelerden plazminojen aktivatör inhibitör-1 yapımını uyarır?", "id": 5904, "answers": [ { "text": "endotel ve vasküler düz kas hücrelerinden", "answer_start": 261 } ] }, { "question": "Anjiotensin II'nin proteinüriyi artırarak hangi etkileri vardır?", "id": 5905, "answers": [ { "text": "glomerüler permeabilite", "answer_start": 211 } ] }, { "question": "Anjiotensin II yapımının inhibisyonu KBH'ın ilerlemesini nasıl etkiler?", "id": 5906, "answers": [ { "text": "yavaşlatmada", "answer_start": 553 } ] }, { "question": "Anjiotensin II’nin hangi etkileri proteinüriyi artırır?", "id": 5907, "answers": [ { "text": "glomerüler permeabilite", "answer_start": 211 } ] }, { "question": "TGF-β ekspresyonunun artması hangi süreçte rol oynar?", "id": 5908, "answers": [ { "text": "transforme edici büyüme faktörü (TGF)-β ekspresyonunu arttırması ve renal fibrozise", "answer_start": 356 } ] }, { "question": "Anjiotensin II'nin yapımının inhibisyonu neden önemlidir?", "id": 5909, "answers": [ { "text": "KBH’ın ilerlemesini yavaşlatmada", "answer_start": 533 } ] }, { "question": "Anjiotensin II hangi faktörlerin yapımını uyarır?", "id": 5910, "answers": [ { "text": "plazminojen aktivatör inhibitör-1", "answer_start": 303 } ] } ] }, { "context": "Proteinüri, glomerüler filtrasyon bariyerinin geçirgenliğinin bozulması ile gelişir. Yapılan çalışmalar plazma proteinlerinin glomerüler ultrafiltratta anormal miktarda bulunmasının renal hasarı arttırdığını göstermiştir. İn vitro deneylerde, böbrek tübül hücre kültürlerinde plazma proteinlerinin çeşitli proinflamatuar sitokinlerin ekspresyonunu arttırdığı bulunmuştur. Proinflamatuar moleküllerin peritübüler interstisyuma sekrete olarak inflamasyon ve fibrozis gelişmesine katkıda bulundukları düşünülebilir. Proteinüri, glomerüler ve tübülointerstisyel patoloji arasında ilişki sağlamaktadır.", "qas": [ { "question": "Proteinüri nasıl gelişir?", "id": 5911, "answers": [ { "text": "glomerüler filtrasyon bariyerinin geçirgenliğinin bozulması", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "Plazma proteinlerinin glomerüler ultrafiltratta anormal miktarda bulunması neyi artırır?", "id": 5912, "answers": [ { "text": "renal hasarı", "answer_start": 182 } ] }, { "question": "Plazma proteinlerinin böbrek tübül hücre kültürlerinde hangi moleküllerin ekspresyonunu artırdığı bulunmuştur?", "id": 5913, "answers": [ { "text": "proinflamatuar sitokinlerin", "answer_start": 306 } ] }, { "question": "Proinflamatuar moleküller peritübüler interstisyuma sekrete edilerek hangi süreçlere katkıda bulunabilir?", "id": 5914, "answers": [ { "text": "inflamasyon ve fibrozis", "answer_start": 441 } ] }, { "question": "Proteinüri hangi patolojiler arasında ilişki sağlar?", "id": 5915, "answers": [ { "text": "glomerüler ve tübülointerstisyel", "answer_start": 525 } ] }, { "question": "Proteinüri nasıl bir durumla ilişkilidir?", "id": 5916, "answers": [ { "text": "glomerüler ve tübülointerstisyel patoloji", "answer_start": 525 } ] }, { "question": "Proinflamatuar sitokinlerin ekspresyonu hangi hücrelerde artar?", "id": 5917, "answers": [ { "text": "böbrek tübül hücre kültürlerin", "answer_start": 243 } ] }, { "question": "Proteinüri, glomerüler filtrasyon bariyerindeki hangi değişiklikle gelişir?", "id": 5918, "answers": [ { "text": "geçirgenliğinin bozulması", "answer_start": 46 } ] }, { "question": "Proteinüri ve tübülointerstisyel patoloji arasındaki ilişki nasıl sağlanır?", "id": 5919, "answers": [ { "text": "glomerüler filtrasyon bariyerinin geçirgenliğinin bozulması", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "Proinflamatuar moleküller peritübüler interstisyuma sekrete edilerek neyi artırabilir?", "id": 5920, "answers": [ { "text": "inflamasyon ve fibrozis", "answer_start": 441 } ] } ] }, { "context": "Hiperlipidemi KBH’da sık görülen bir problemdir. Sistemik ateroskleroza neden olmanın yanı sıra renal hastalığın progresyonuna da neden olur. Kan lipid düzeylerini düşürmenin hastalığın progresyonunu nasıl azalttığı net olarak açıklığa kavuşturulamamıştır. Farklı hayvan deneylerinde yüksek kolesterol alımının intraglomerüler basıncı arttırarak fokal segmental glomerüloskleroza yol açtığı gösterilmiştir. Lipid düşürücü ajanların glomerüler hemodinamiyi düzelterek etki ettiği düşünülmektedir. Hiperlipidemi aynı zamanda LDL (low density lipoprotein) reseptörleri aracılığıyla mezengial hücreleri uyararak proliferasyonu arttırıp, sitokin ve reaktif oksijen radikallerinin salınımına neden olmakta ve glomerülde makrofaj infiltrasyonu ile matriks üretiminin artışına neden olmaktadır.", "qas": [ { "question": "Hiperlipidemi KBH'da nasıl bir problemdir?", "id": 5921, "answers": [ { "text": "sık görülen", "answer_start": 21 } ] }, { "question": "Hiperlipidemi sistemik ateroskleroza neden olmanın yanı sıra neye neden olur?", "id": 5922, "answers": [ { "text": "renal hastalığın progresyonuna", "answer_start": 96 } ] }, { "question": "Farklı hayvan deneylerinde yüksek kolesterol alımının neyi artırarak fokal segmental glomerüloskleroza yol açtığı gösterilmiştir?", "id": 5923, "answers": [ { "text": "intraglomerüler basıncı", "answer_start": 311 } ] }, { "question": "Lipid düşürücü ajanların glomerüler hemodinamiyi nasıl etkilediği düşünülmektedir?", "id": 5924, "answers": [ { "text": "düzelterek", "answer_start": 456 } ] }, { "question": "Hiperlipidemi hangi reseptörler aracılığıyla mezengial hücreleri uyarır?", "id": 5925, "answers": [ { "text": "LDL", "answer_start": 523 } ] }, { "question": "Mezengial hücrelerin uyarılması neye neden olur?", "id": 5926, "answers": [ { "text": "proliferasyonu arttırıp, sitokin ve reaktif oksijen radikallerinin salınımına", "answer_start": 608 } ] }, { "question": "Hiperlipideminin glomerülde neyin artışına neden olduğu belirtilmiştir?", "id": 5927, "answers": [ { "text": "matriks üretiminin", "answer_start": 741 } ] }, { "question": "Yüksek kolesterol alımının hangi durumu artırarak fokal segmental glomerüloskleroza yol açtığı gösterilmiştir?", "id": 5928, "answers": [ { "text": "intraglomerüler basıncı", "answer_start": 311 } ] }, { "question": "Kan lipid düzeylerini düşürmenin hastalığın progresyonunu nasıl azalttığı hakkında bilgi var mı?", "id": 5929, "answers": [ { "text": "açıklığa kavuşturulamamıştır", "answer_start": 227 } ] }, { "question": "Hiperlipidemi mezengial hücreleri ne aracılığıyla uyarır?", "id": 5930, "answers": [ { "text": "LDL (low density lipoprotein) reseptörleri", "answer_start": 523 } ] } ] }, { "context": "KBH ile ilgili gerçek insidans ve prevalansı tespit etmek zordur. Çünkü kronik böbrek hastaları çoğu zaman asemptomatik seyretmektedir. Kronik diyebilmek için en az 3 ay süreye ihtiyaç olup, çoğu epidemiyolojik çalışmalar hastaları bir kez görmektedir. Türkiye’de yapılan Kronik Böbrek Hastalığı Prevalans Araştırması (CREDİT) çalışmasına göre KBH prevalansı %15.7’dir. Düşük GFH 60 ml/dk altında olan hasta oranı ise %5.1 olup her 20 yetişkinin birisinde kritik düzeyde KBH olduğu saptanmıştır. CREDİT çalışmasında KBH’ın bayanlarda (%18.4), erkeklere (%12.8) oranla daha fazla görüldüğü, yaşla birlikte riskin belirgin şekilde arttığı, kırsal kesimde, Marmara ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşayanlarda riskin daha yüksek olduğu bildirilmiştir.", "qas": [ { "question": "KBH ile ilgili gerçek insidans ve prevalansı tespit etmek neden zordur?", "id": 5931, "answers": [ { "text": "kronik böbrek hastaları çoğu zaman asemptomatik seyretmektedir", "answer_start": 72 } ] }, { "question": "Kronik böbrek hastalığından bahsedebilmek için ne kadar süre gereklidir?", "id": 5932, "answers": [ { "text": "en az 3 ay", "answer_start": 159 } ] }, { "question": "Türkiye'de KBH prevalansı nedir?", "id": 5933, "answers": [ { "text": "%15.7", "answer_start": 359 } ] }, { "question": "Düşük GFH 60 ml/dk altında olan hasta oranı nedir?", "id": 5934, "answers": [ { "text": "%5.1", "answer_start": 418 } ] }, { "question": "Her 20 yetişkinden birinde hangi düzeyde KBH olduğu saptanmıştır?", "id": 5935, "answers": [ { "text": "kritik", "answer_start": 456 } ] }, { "question": "CREDİT çalışmasına göre KBH hangi cinsiyette daha fazla görülmüştür?", "id": 5936, "answers": [ { "text": "bayanlarda", "answer_start": 523 } ] }, { "question": "KBH riski yaşla birlikte nasıl değişir?", "id": 5937, "answers": [ { "text": "belirgin şekilde arttığı", "answer_start": 612 } ] }, { "question": "Türkiye'de hangi bölgelerde KBH riski daha yüksektir?", "id": 5938, "answers": [ { "text": "Marmara ve Güneydoğu Anadolu", "answer_start": 654 } ] }, { "question": "Kronik diyebilmek için en az kaç ay süre gereklidir?", "id": 5939, "answers": [ { "text": "3", "answer_start": 165 } ] }, { "question": "CREDİT çalışmasına göre KBH erkeklerde mi bayanlarda mı daha sık görülmüştür?", "id": 5940, "answers": [ { "text": "bayanlarda", "answer_start": 523 } ] } ] }, { "context": "Evre 1-2 KBH’da, genellikle semptom gözlenmez. GFH’da azalma evre 3 ve 4’e ilerlerse KBH’ın laboratuar ve klinik komplikasyonları daha belirgin olarak ortaya çıkar. Genelde tüm organ ve sistemler etkilense de en sık; anemi ve bununla ilişkili kolay yorulma, azalmış iştah ile ilerleyici malnütrisyon, kalsiyum ve fosfor denge bozukluğu, paratiroid hormon (PTH), 1,25 (OH)2D3 (kalsitriol) gibi mineral regüle eden hormonlarda anormallikler, sodyum, potasyum, su ve asit-baz denge bozuklukları görülmektedir. Hastalar evre 5’e ilerleyecek olurlar ise toksin birikimi ile üremik sendroma gidiş gözlenir. Altta yatan böbrek hastalığına bağlı olarak proteinüri veya hematüri gelişebilir. İdrarın konsantrasyon bozukluğuna bağlı olarak sıklıkla noktüri gelişir. Halsizlik, bitkinlik, yorgunluk, iştahsızlık, mental kapasitede azalma üreminin erken belirtilerindendir. Şiddetli böbrek yetmezliğinde (GFH ‹10ml/dk diyabetik olmayan hastalar, GFH ‹15ml/dk diyabetik hastalar) nöromüsküler semptomlar görülebilir (hiperrefleksi, kas seyirmeleri, periferik sensöriyal ve motor nöropatiler, kas krampları, inme). İştahsızlık, bulantı, kusma, kilo kaybı, stomatit, ağızda kötü tat görülebilir. Cilt sarı, kahverengi görünüm alabilir. İleri böbrek hastalığında perikardit, gastrointestinal sistem (GIS) ülserasyonu ve kanama görülebilir. Kardiyomiyopati (hipertansif, iskemik) renal sodyum ve su retansiyonu ile ödem ve kalp yetmezliğine yol açabilir.", "qas": [ { "question": "Evre 1-2 KBH'da genellikle ne gözlenmez?", "id": 5941, "answers": [ { "text": "semptom", "answer_start": 28 } ] }, { "question": "GFH azalma evre 3 ve 4'e ilerlerse KBH'ın ne tür komplikasyonları ortaya çıkar?", "id": 5942, "answers": [ { "text": "laboratuar ve klinik komplikasyonları", "answer_start": 92 } ] }, { "question": "En sık görülen KBH komplikasyonları nelerdir?", "id": 5943, "answers": [ { "text": "anemi ve bununla ilişkili kolay yorulma, azalmış iştah ile ilerleyici malnütrisyon, kalsiyum ve fosfor denge bozukluğu, paratiroid hormon (PTH), 1,25 (OH)2D3 (kalsitriol) gibi mineral regüle eden hormonlarda anormallikler, sodyum, potasyum, su ve asit-baz denge bozuklukları", "answer_start": 217 } ] }, { "question": "Evre 5 KBH'da neyin birikimi ile üremik sendroma gidiş gözlenir?", "id": 5944, "answers": [ { "text": "toksin", "answer_start": 549 } ] }, { "question": "KBH'da idrarın konsantrasyon bozukluğuna bağlı olarak hangi durum gelişir?", "id": 5945, "answers": [ { "text": "noktüri", "answer_start": 739 } ] }, { "question": "Üreminin erken belirtileri nelerdir?", "id": 5946, "answers": [ { "text": "Halsizlik, bitkinlik, yorgunluk, iştahsızlık, mental kapasitede azalma", "answer_start": 756 } ] }, { "question": "Şiddetli böbrek yetmezliğinde hangi nöromüsküler semptomlar görülebilir?", "id": 5947, "answers": [ { "text": "hiperrefleksi, kas seyirmeleri, periferik sensöriyal ve motor nöropatiler, kas krampları, inme", "answer_start": 1004 } ] }, { "question": "İleri böbrek hastalığında hangi komplikasyonlar görülebilir?", "id": 5948, "answers": [ { "text": "perikardit, gastrointestinal sistem (GIS) ülserasyonu ve kanama", "answer_start": 1247 } ] }, { "question": "Kardiyomiyopati, renal sodyum ve su retansiyonu ile neye yol açabilir?", "id": 5949, "answers": [ { "text": "ödem ve kalp yetmezliğine", "answer_start": 1398 } ] }, { "question": "KBH'nın erken evrelerinde ne görülmez görülmez?", "id": 5950, "answers": [ { "text": "semptom", "answer_start": 28 } ] } ] }, { "context": "İleri evrelerde sıvı-elektrolit bozuklukları görülmeye başlar, hiperürisemi ve dislipidemi görülebilir. Serum sodyum ve potasyum düzeyi normal veya azalmış olabilir. Hipokalsemi ve hiperfosfatemi görülebilir. Serum PTH yükselmiştir. Böbrek fonksiyonları için çeşitli görüntüleme ve laboratuar yöntemleri kullanılsa da böbreğin ekskresyon fonksiyonunu en iyi gösteren parametre GFH’dır. Renal sintigrafi gibi zaman alıcı ve teknik ekipman gerektiren yöntemlerle daha doğru saptanabilirse de, klinik pratikte GFH; kreatinin klirensi, Cockcroft-Gault formülü ve MDRD formülü gibi basit ve güvenilir yöntemlerle ölçülerek böbrek rezervleri değerlendirilir ve evrelere ayrılır. Endojen kreatinin klirensi normalde 90-125 ml/dk’dır. GFH normalin %20-35’ in altına düştüğünde azotemi gelişmeye başlar ve normalin % 5-10’u seviyesine indiğinde, üremik sendrom (Evre 5; SDBY) tablosu meydana gelir.", "qas": [ { "question": "İleri evrelerde hangi sıvı-elektrolit bozuklukları görülebilir?", "id": 5951, "answers": [ { "text": "hiperürisemi ve dislipidemi", "answer_start": 63 } ] }, { "question": "Serum sodyum ve potasyum düzeyi nasıl olabilir?", "id": 5952, "answers": [ { "text": "normal veya azalmış", "answer_start": 136 } ] }, { "question": "Hangi iki serum düzeyinde değişiklik görülebilir?", "id": 5953, "answers": [ { "text": "Hipokalsemi ve hiperfosfatemi", "answer_start": 166 } ] }, { "question": "Serum PTH düzeyi ileri evrelerde nasıl değişir?", "id": 5954, "answers": [ { "text": "Serum PTH yükselmiştir", "answer_start": 209 } ] }, { "question": "Böbreğin ekskresyon fonksiyonunu en iyi gösteren parametre nedir?", "id": 5955, "answers": [ { "text": "GFH", "answer_start": 377 } ] }, { "question": "Renal sintigrafi nasıl bir yöntemdir?", "id": 5956, "answers": [ { "text": "zaman alıcı ve teknik ekipman gerektiren", "answer_start": 408 } ] }, { "question": "Klinik pratikte GFH nasıl ölçülür?", "id": 5957, "answers": [ { "text": "kreatinin klirensi, Cockcroft-Gault formülü ve MDRD formülü gibi basit ve güvenilir yöntemlerle", "answer_start": 512 } ] }, { "question": "Endojen kreatinin klirensi normalde kaç ml/dk’dır?", "id": 5958, "answers": [ { "text": "90-125", "answer_start": 709 } ] }, { "question": "GFH normalin yüzde kaçı altına düştüğünde azotemi gelişmeye başlar?", "id": 5959, "answers": [ { "text": "%20-35", "answer_start": 740 } ] }, { "question": "GFH hangi seviyeye indiğinde üremik sendrom (Evre 5; SDBY) tablosu meydana gelir?", "id": 5960, "answers": [ { "text": "% 5-10", "answer_start": 806 } ] } ] }, { "context": "Üremik hastalarda gastrit, peptik hastalık, GIS’de ülserasyon gözlenebilir. Abdominal ağrı, bulantı, kusma ve GIS kanamalarına yol açabilir. Protein kısıtlaması bulantı ve kusma açısından faydalı olabilir ancak malnütrisyona da neden olabilmektedir. Protein enerji malnütrisyonu ileri KBH’da yetersiz alım nedeniyle yaygın gözlenmektedir ve diyaliz tedavisinin başlaması için endikasyon oluşturmaktadır. Metabolik asidoz ve inflamatuar sitokinlerin aktivasyonu protein katabolizmasını arttırmaktadır. Protein alımındaki azalma ve vücut ağırlığındaki düşüklük hemodiyaliz hastalarında mortalitenin bir göstergesidir. Yapılan çalışmalarda serum albümin düzeyindeki 1 gr/dl'lik azalmanın kardiyovasküler mortalitede %39-66'lık bir artışa neden olduğu tespit edilmiştir.", "qas": [ { "question": "Üremik hastalarda hangi gastrointestinal sorunlar gözlenebilir?", "id": 5961, "answers": [ { "text": "gastrit, peptik hastalık, GIS’de ülserasyon", "answer_start": 18 } ] }, { "question": "Üremik hastalarda abdominal ağrı, bulantı ve kusma neye yol açabilir?", "id": 5962, "answers": [ { "text": "GIS kanamaları", "answer_start": 110 } ] }, { "question": "Protein kısıtlaması üremik hastalarda hangi açıdan faydalı olabilir?", "id": 5963, "answers": [ { "text": "bulantı ve kusma", "answer_start": 161 } ] }, { "question": "Protein enerji malnütrisyonu ileri KBH'da neden yaygın gözlenmektedir?", "id": 5964, "answers": [ { "text": "yetersiz alım", "answer_start": 292 } ] }, { "question": "Metabolik asidoz ve inflamatuar sitokinlerin aktivasyonu hangi süreci artırmaktadır?", "id": 5965, "answers": [ { "text": "protein katabolizma", "answer_start": 461 } ] }, { "question": "Hemodiyaliz hastalarında mortalitenin bir göstergesi nedir?", "id": 5966, "answers": [ { "text": "Protein alımındaki azalma ve vücut ağırlığındaki düşüklük", "answer_start": 501 } ] }, { "question": "Serum albümin düzeyindeki 1 gr/dl'lik azalma kardiyovasküler mortalitede ne kadar artışa neden olabilir?", "id": 5967, "answers": [ { "text": "%39-66", "answer_start": 713 } ] }, { "question": "Üremik hastalarda protein kısıtlaması hangi sorunlara yol açabilir?", "id": 5968, "answers": [ { "text": "malnütrisyona", "answer_start": 211 } ] }, { "question": "Protein enerji malnütrisyonu hangi durumda diyaliz tedavisi için endikasyon oluşturur?", "id": 5969, "answers": [ { "text": "ileri KBH", "answer_start": 279 } ] }, { "question": "Serum albümin düzeyindeki azalma kardiyovasküler mortalitede ne kadar artışa neden olur?", "id": 5970, "answers": [ { "text": "%39-66", "answer_start": 713 } ] } ] }, { "context": "Otoimmün tiroid hastalığının iki ana grubundan birini oluşturan Graves hastalığının etyolojisinde genetik ve çevresel faktörler önemli yer tutmaktadır. Bu hastalığın şiddeti ve semptomları birçok faktöre bağlı değişebilmektedir. Klinikte hipertiroidi ile görülmektedir. Bilindiği üzere tiroid hormonları vücutta metabolizmayı düzenleyen en önemli faktörlerden birisidir. Bu sebeple de, metabolizmayı etkileyen diğer faktörler ile olabilecek ilişkisi önem taşımaktadır. Son dönemde artmış oranda irisin ve tiroid fonksiyonlarının ilişkisinin araştırılması da işte bu sebepledir. İrisin, yeni keşfedilen egzersiz kaynaklı PGC-1 alfa mevcudiyetinde saptanan hormon benzeri bir adipo-miyokin regülatördür. PGC–1 alfa vücuttaki organların enerji metabolizmasında ve metabolik hastalıkların düzenlenmesinde önemli rol oynayan bir maddedir.", "qas": [ { "question": "Graves hastalığının etyolojisinde hangi faktörler önemli yer tutmaktadır?", "id": 5971, "answers": [ { "text": "genetik ve çevresel", "answer_start": 98 } ] }, { "question": "Graves hastalığının şiddeti ve semptomları neye bağlı olarak değişebilir?", "id": 5972, "answers": [ { "text": "birçok faktöre", "answer_start": 189 } ] }, { "question": "Graves hastalığı klinikte nasıl görülmektedir?", "id": 5973, "answers": [ { "text": "hipertiroidi", "answer_start": 238 } ] }, { "question": "Tiroid hormonları vücutta neyi düzenleyen en önemli faktörlerden biridir?", "id": 5974, "answers": [ { "text": "metabolizmayı", "answer_start": 312 } ] }, { "question": "İrisin nedir?", "id": 5975, "answers": [ { "text": "hormon benzeri bir adipo-miyokin regülatör", "answer_start": 655 } ] }, { "question": "PGC-1 alfa vücuttaki organlarda hangi süreçte önemli rol oynar?", "id": 5976, "answers": [ { "text": "enerji metabolizmasında ve metabolik hastalıkların düzenlenmesinde", "answer_start": 734 } ] }, { "question": "Graves hastalığının semptomları neye bağlı olarak değişebilir?", "id": 5977, "answers": [ { "text": "birçok faktöre", "answer_start": 189 } ] }, { "question": "İrisin hangi durumda saptanan bir maddedir?", "id": 5978, "answers": [ { "text": "PGC-1 alfa", "answer_start": 620 } ] }, { "question": "PGC-1 alfa ne tür bir maddedir?", "id": 5979, "answers": [ { "text": "vücuttaki organların enerji metabolizmasında ve metabolik hastalıkların düzenlenmesinde önemli rol oynayan bir madde", "answer_start": 713 } ] }, { "question": "Graves hastalığının klinik belirtisi nedir?", "id": 5980, "answers": [ { "text": "hipertiroidi", "answer_start": 238 } ] } ] }, { "context": "GH, hipertiroidi ve diffüz guatr ile karakterize antikor aracılı otoimmün bir hastalıktır, oftalmopati ve dermatopati eşlik edebilir. Endokrin hastalıklar içinde diabetes mellitustan sonra ikinci sıklıkta görülür. Tiroid stimulan hormon(TSH) reseptör antikoru(TRAb) %90'ında pozitif saptanır. Ayrıca diğer OITH belirteçleri de pozitif olabilir (Anti-TPO veya anti-Tg). Patogenezinde otoimmünite önemli bir faktör olarak görülmektedir. Periferik kan mononükleer hücreleri(PKMH) T hücreleri, B hücreleri, monositler ve daha küçük miktarlarda NK hücrelerinden oluşur. GH'ın patogenezinde bu immün hücreler tirositlere karşı tiroid dokusu içine infiltre olup otoantikorlar üretirler. Sonrasında tiroid bezi bu otoantikorlar ile anormal uyarılarak aşırı tiroid hormonu üretir ve hipertiroidiye sebep olur. Hipertiroidinin; tiroid bezinin büyümesi ve genel olarak immün cevabın uyarılması gibi birçok açıdan önemli fizyolojik etkileri vardır. Tüm bu patogenez sonucunda da, GH gelişimi ve alevlenmesi görülür.", "qas": [ { "question": "GH hangi klinik özelliklerle karakterizedir?", "id": 5981, "answers": [ { "text": "hipertiroidi ve diffüz guatr", "answer_start": 4 } ] }, { "question": "GH'a hangi iki klinik durum eşlik edebilir?", "id": 5982, "answers": [ { "text": "oftalmopati ve dermatopati", "answer_start": 91 } ] }, { "question": "Endokrin hastalıklar içinde GH hangi hastalıktan sonra ikinci sıklıkta görülür?", "id": 5983, "answers": [ { "text": "diabetes mellitustan", "answer_start": 162 } ] }, { "question": "GH hastalarının %90'ında hangi antikor pozitif saptanır?", "id": 5984, "answers": [ { "text": "Tiroid stimulan hormon(TSH) reseptör antikoru(TRAb)", "answer_start": 214 } ] }, { "question": "GH patogenezinde hangi immün hücreler rol oynar?", "id": 5985, "answers": [ { "text": "T hücreleri, B hücreleri, monositler ve daha küçük miktarlarda NK hücrelerinden", "answer_start": 477 } ] }, { "question": "Otoantikorların tiroid bezine etkisi nedir?", "id": 5986, "answers": [ { "text": "anormal uyarılarak aşırı tiroid hormonu üretir ve hipertiroidiye sebep olur", "answer_start": 724 } ] }, { "question": "Hipertiroidinin hangi önemli fizyolojik etkileri vardır?", "id": 5987, "answers": [ { "text": "tiroid bezinin büyümesi ve genel olarak immün cevabın uyarılması", "answer_start": 818 } ] }, { "question": "GH gelişimi ve alevlenmesi neyin sonucunda görülür?", "id": 5988, "answers": [ { "text": "GH'ın patogenez", "answer_start": 565 } ] }, { "question": "GH'da TSH reseptör antikoru hangi oranla pozitif saptanır?", "id": 5989, "answers": [ { "text": "%90", "answer_start": 266 } ] }, { "question": "Graves hastalığında hangi hormon reseptörüne karşı antikorlar pozitif olabilir?", "id": 5990, "answers": [ { "text": "Tiroid stimulan hormon(TSH) reseptör antikoru(TRAb)", "answer_start": 214 } ] } ] }, { "context": "Antitiroid ilaç tedavisi GH'da primer tedavidir. Hasta ötiroid olduktan sonra uzun süre (12-24 ay) kullanılmalıdır. Ülkemizde antitiroid ilaç olarak 2 ajan kullanılmaktadır: Metimazol (MMI) ve propiltiourasil (PTU). Etkisini metimazole metabolize olarak gösteren karbimazol ise ülkemizde bulunmamaktadır. PTU sadece gebelik ya da gebelik planlayıp tedavinin bitmesi beklenemeyecek olan durumlar ve tirotoksik kriz gibi özel durumlarda kullanılmalıdır. MMI'nın majör yan etki olasılığının PTU'ya göre daha az olması ve günde tek doz kullanılabilmesi PTU'ya üstünlük sağlamasında rol almaktadır. Hem MMI hem PTU'nun immün sistem üzerine direkt etkisi uzun süreli remisyon ihtimaline destekte bulunur. Bu sayede hastalar 18-24 ay ATİ alıp ötiroid tutulduktan sonra otoimmün olayın remisyonu beklenir. ATİ, ablatif tedaviye hazırlık olarak geçici olarak da kullanılabilir. Uzun süreli ATİ tedavisi verilmesi planlanan hastalar başlangıçta 3-6 hafta aralıklarla kontrol edilerek doz azaltılması yapılır ve etkin en az doz bulunmaya çalışılır. Sonrasında da hasta 1.5-2 aylık aralıklarla takip edilir.", "qas": [ { "question": "GH'da primer tedavi nedir?", "id": 5991, "answers": [ { "text": "Antitiroid ilaç tedavisi", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Antitiroid ilaçlar GH'da ne kadar süre kullanılmalıdır?", "id": 5992, "answers": [ { "text": "12-24 ay", "answer_start": 89 } ] }, { "question": "Ülkemizde hangi iki antitiroid ilaç kullanılmaktadır?", "id": 5993, "answers": [ { "text": "Metimazol (MMI) ve propiltiourasil (PTU)", "answer_start": 174 } ] }, { "question": "Karbimazol hangi ilaca metabolize olarak etkisini gösterir?", "id": 5994, "answers": [ { "text": "Metimazol", "answer_start": 174 } ] }, { "question": "PTU hangi özel durumlarda kullanılmalıdır?", "id": 5995, "answers": [ { "text": "tirotoksik kriz", "answer_start": 398 } ] }, { "question": "MMI'nın PTU'ya göre üstünlüğünü sağlayan özellik nedir?", "id": 5996, "answers": [ { "text": "daha az olması ve günde tek doz kullanılabilmesi", "answer_start": 500 } ] }, { "question": "MMI ve PTU'nun immün sistem üzerine direkt etkisi neye destek olur?", "id": 5997, "answers": [ { "text": "uzun süreli remisyon ihtimaline", "answer_start": 649 } ] }, { "question": "ATİ tedavisi ne için geçici olarak kullanılabilir?", "id": 5998, "answers": [ { "text": "ablatif tedaviye hazırlık", "answer_start": 803 } ] }, { "question": "Uzun süreli ATİ tedavisi verilen hastalar ne kadar sıklıkla kontrol edilmelidir?", "id": 5999, "answers": [ { "text": "3-6 hafta aralıklarla", "answer_start": 935 } ] }, { "question": "Antitiroid ilaç tedavisi ile GH'da otoimmün olayın remisyonu ne zaman beklenir?", "id": 6000, "answers": [ { "text": "18-24 ay", "answer_start": 718 } ] } ] }, { "context": "Ablatif tedavi kararı verilen hastalarda RAI veya cerrahi tercihi, hasta görüşü ve onayı alınarak, hastaların diğer özellikleri gözden geçirilerek bireysel düzeyde yapılmalıdır. RAI için gebelik ve emzirme mutlak kontrendikasyonlardır. Görece kontrendikasyonlar ise; oftalmopati, büyük guatr, intratorasik guatr ve malignite kuşkusu varlığıdır. RAI tedavisi, ileri yaş ve kardiyovasküler hastalık varlığı haricinde genellikle ayaktan yapılmaktadır. Bayan hastalarda tedaviden 48 saat önce test yapılarak mutlaka gebelik ekarte edilmelidir. Genç ve hafif hipertiroidik hastalar ATİ ile hazırlık yapılmadan RAI tedavisine verilebilir. ATİ ile hazırlık yapılan hastalardaysa, RAI öncesinde ilacı kesilmelidir. MMI 48 saat önce, PTU 7 gün önce kesilir. RAI sonrasında genellikle ATİ tedavisine devam edilir.", "qas": [ { "question": "Ablatif tedavi kararı hangi unsurlara dayanarak yapılmalıdır?", "id": 6001, "answers": [ { "text": "hasta görüşü ve onayı", "answer_start": 67 } ] }, { "question": "RAI için mutlak kontrendikasyonlar nelerdir?", "id": 6002, "answers": [ { "text": "gebelik ve emzirme", "answer_start": 187 } ] }, { "question": "RAI için görece kontrendikasyonlar nelerdir?", "id": 6003, "answers": [ { "text": "oftalmopati, büyük guatr, intratorasik guatr ve malignite kuşkusu", "answer_start": 267 } ] }, { "question": "RAI tedavisi hangi durumlar dışında genellikle ayaktan yapılmaktadır?", "id": 6004, "answers": [ { "text": "ileri yaş ve kardiyovasküler hastalık varlığı", "answer_start": 359 } ] }, { "question": "Bayan hastalarda RAI tedavisi öncesinde ne yapılmalıdır?", "id": 6005, "answers": [ { "text": "test yapılarak mutlaka gebelik ekarte edilmelidir", "answer_start": 489 } ] }, { "question": "Genç ve hafif hipertiroidik hastalarda RAI tedavisi öncesinde ATİ ile hazırlık yapılmalı mıdır?", "id": 6006, "answers": [ { "text": "ilacı kesilmelidir", "answer_start": 687 } ] }, { "question": "RAI öncesinde MMI ne zaman kesilmelidir?", "id": 6007, "answers": [ { "text": "48 saat önce", "answer_start": 476 } ] }, { "question": "RAI sonrasında genellikle hangi tedaviye devam edilir?", "id": 6008, "answers": [ { "text": "ATİ", "answer_start": 577 } ] }, { "question": "RAI tedavisinin hangi durumlar dışında genellikle ayaktan yapıldığı belirtilmiştir?", "id": 6009, "answers": [ { "text": "ileri yaş ve kardiyovasküler hastalık varlığı", "answer_start": 359 } ] }, { "question": "PTU ne zaman kesilmelidir?", "id": 6010, "answers": [ { "text": "7 gün önce", "answer_start": 729 } ] } ] }, { "context": "İrisin, beyaz yağ dokusunu kahverengi yağ dokusuna çevirerek enerji harcanmasını sağlayan termojenik bir proteindir. İlk olarak 2012 yılında yapılan bir çalışmada egzersiz ile iskelet kasından kişiyi metabolik hastalıklardan koruyan bir protein salınımı olduğunun keşfedilmesiyle tanınmıştır. Bu membran proteinine FNDC5 ismi verilmiş ve bu proteinin dolaşıma proteoliz sonrası karıştığı anlaşılmıştır, proteolitik ürününe de İrisin ismi verilmiştir. Bu isim bir mitolojik kahraman olan İris'ten gelmektedir. Egzersiz kaynaklı PGC-1 alfa mevcudiyetinde saptanan bu hormon benzeri madde bir adipo-myokin regülatördür. PGC-1 alfa vücuttaki organların enerji metabolizmasında ve metabolik hastalıkların düzenlenmesinde önemli rol oynayan bir maddedir.", "qas": [ { "question": "İrisin hangi dokuyu neye dönüştürerek enerji harcanmasını sağlar?", "id": 6011, "answers": [ { "text": "beyaz yağ dokusunu kahverengi yağ dokusuna", "answer_start": 8 } ] }, { "question": "İrisin ilk olarak ne zaman tanınmıştır?", "id": 6012, "answers": [ { "text": "2012", "answer_start": 128 } ] }, { "question": "İrisin ismini nereden alır?", "id": 6013, "answers": [ { "text": "bir mitolojik kahraman", "answer_start": 459 } ] }, { "question": "İrisin proteolitik ürününe ne ad verilmiştir?", "id": 6014, "answers": [ { "text": "İrisin", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "İrisin hangi protein sonrası dolaşıma karışır?", "id": 6015, "answers": [ { "text": "FNDC5", "answer_start": 315 } ] }, { "question": "PGC-1 alfa vücuttaki hangi süreçlerde önemli rol oynar?", "id": 6016, "answers": [ { "text": "organların enerji metabolizmasında ve metabolik hastalıkların düzenlenmesinde", "answer_start": 638 } ] }, { "question": "İrisin hangi maddenin mevcudiyetinde saptanan hormon benzeri bir maddedir?", "id": 6017, "answers": [ { "text": "PGC-1 alfa", "answer_start": 527 } ] }, { "question": "İrisin hangi protein olarak da adlandırılır?", "id": 6018, "answers": [ { "text": "adipo-myokin regülatör", "answer_start": 590 } ] }, { "question": "İrisin ilk olarak ne zaman keşfedilmiştir?", "id": 6019, "answers": [ { "text": "2012", "answer_start": 128 } ] }, { "question": "İrisin FNDC5'in hangi sürecinden sonra dolaşıma karışır?", "id": 6020, "answers": [ { "text": "proteoliz", "answer_start": 360 } ] } ] }, { "context": "Sigaranın sağlığına zararları günümüzde çok sayıda çalışmalar ile ortaya konulmuş ve kesinleştirilmiştir. Bu zararlı etkileri 1665 yılında farkedilmeye başlanmış sonrasında tütün üretiminin tüm dünyada yaygınlaşması ile bu zararlı etkilerden korunmak için tütünün kullanımına yasaklamalar getirilmiştir. Bu yasaklamalar 17. yüzyılda tütün üretiminin bütün Asya ve Avrupa’da yaygınlaşmasına engel olamamış ve gittikçe artan oranda bir ekonomik ve siyasi güç haline gelmiştir. Bu durum zamanımızda aşılması zor problem olarak karşımıza çıkmıştır. Sigaranın hücresel düzeyde mutajenik ve kanserojenik etkilere sahip en az 55 madde içerdiği bilinmektedir. Bu maddelerden bazıları; aza-arenler, aldehitler, nitrosaminler, poliaromatik hidrokarbonlar, organik ve inorganik bileşiklerdir. Sigara bu içerdiği toksik ajanlar ile onkogenleri aktive etmekte ve/veya tümör süpresör genleri inaktif hale getirmektedir. Sigara onkogen ve tümör basılayıcı genlerden en az 10-20 tanesinde mutasyon oluşturmakta ve bunun sonucu solunum sistemi kanseri geliştirdiği tahmin edilmektedir.", "qas": [ { "question": "Sigaranın sağlığa zararları ne zaman farkedilmeye başlanmıştır?", "id": 6021, "answers": [ { "text": "1665", "answer_start": 126 } ] }, { "question": "Sigaranın zararlı etkilerinden korunmak için ne yapılmıştır?", "id": 6022, "answers": [ { "text": "yasaklamalar", "answer_start": 276 } ] }, { "question": "17. yüzyılda tütün üretiminin yaygınlaşmasına ne engel olamamıştır?", "id": 6023, "answers": [ { "text": "yasaklamalar", "answer_start": 276 } ] }, { "question": "Sigara en az kaç madde içermektedir?", "id": 6024, "answers": [ { "text": "55", "answer_start": 619 } ] }, { "question": "Sigaranın içindeki maddelerden bazıları nelerdir?", "id": 6025, "answers": [ { "text": "aza-arenler, aldehitler, nitrosaminler, poliaromatik hidrokarbonlar, organik ve inorganik bileşikler", "answer_start": 677 } ] }, { "question": "Sigara hangi genleri aktive etmektedir?", "id": 6026, "answers": [ { "text": "onkogenleri", "answer_start": 820 } ] }, { "question": "Sigara hangi genleri inaktif hale getirmektedir?", "id": 6027, "answers": [ { "text": "tümör süpresör genleri", "answer_start": 855 } ] }, { "question": "Sigara hangi sistemde kansere neden olabilir?", "id": 6028, "answers": [ { "text": "solunum sistemi", "answer_start": 1011 } ] }, { "question": "Sigaranın hücresel düzeydeki etkileri nelerdir?", "id": 6029, "answers": [ { "text": "mutajenik ve kanserojenik", "answer_start": 572 } ] }, { "question": "Sigara hangi maddelerle tümör süpresör genleri etkiler?", "id": 6030, "answers": [ { "text": "toksik ajanlar", "answer_start": 801 } ] } ] }, { "context": "Nikotin, tütün ürünlerinin güçlü bağımlılık yapıcı etkisini oluşturan kilit kimyasal bileşendir. Güçlü bağımlılık yapıcı etkiler, beyindeki çok çeşitli nikotin reseptörlerinin değişik eylemleriyle kendilerini göstermektedir. Denemekten ağır bağımlılığa giden yolda psikolojik, biyolojik ve genetik belirleyicilerin rol oynadığı öne sürülmektedir. Genlerdeki kalıtımsal varyasyonlar sigara içme ve bırakma kalıplarının farklılaşmasına katkı sağlamaktadır. Sigara içme hikayelerindeki ve yoksunluk semptomlarının şiddetindeki bireysel farklılıklar nikotin bağımlılığı tedavisinde başarıyı etkilemektedir. Bağımlılık yapıcı maddelerde gözlenen pozitif pekiştirici etki nukleus akkumbensteki dopamin artışından kaynaklanmaktadır. Nikotinin pozitif pekiştirici özelliği ise nukleus akkumbensteki dopamin artışı yanı sıra opioid peptid artışı ile de ilgilidir. Nikotinin davranışlar üzerine olan etkileri, beyinde çok yaygın şekilde bulunan nikotinik asetilkolin reseptörlerini uyarılması sonucudur. Nikotin, mezokortikolimbik dopaminerjik nöronlar üzerindeki nikotinik asetilkolin reseptörlerini active hale getirir ve dopamin salınımına yol açar. Nikotin beyinde Locus coeruleus’tan norepinefrin salınımına sebebiyet vererek huzursuzluk ve arama davranışı gibi yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olur.", "qas": [ { "question": "Nikotin tütün ürünlerinde hangi etkisiyle bilinir?", "id": 6031, "answers": [ { "text": "güçlü bağımlılık yapıcı", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "Güçlü bağımlılık yapıcı etkiler beyinde nasıl kendini göstermektedir?", "id": 6032, "answers": [ { "text": "nikotin reseptörlerinin değişik eylemleriyle", "answer_start": 152 } ] }, { "question": "Nikotin bağımlılığında hangi belirleyiciler rol oynamaktadır?", "id": 6033, "answers": [ { "text": "psikolojik, biyolojik ve genetik", "answer_start": 265 } ] }, { "question": "Genlerdeki kalıtımsal varyasyonlar neye katkı sağlamaktadır?", "id": 6034, "answers": [ { "text": "sigara içme ve bırakma kalıplarının farklılaşmasına", "answer_start": 382 } ] }, { "question": "Nikotin bağımlılığı tedavisinde hangi faktörler başarıyı etkilemektedir?", "id": 6035, "answers": [ { "text": "Sigara içme hikayelerindeki ve yoksunluk semptomlarının şiddetindeki bireysel farklılıklar", "answer_start": 455 } ] }, { "question": "Pozitif pekiştirici etki hangi maddede gözlenir?", "id": 6036, "answers": [ { "text": "bağımlılık yapıcı", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "Nikotinin pozitif pekiştirici özelliği hangi artışlarla ilgilidir?", "id": 6037, "answers": [ { "text": "opioid peptid artışı", "answer_start": 816 } ] }, { "question": "Nikotin hangi reseptörleri uyarır?", "id": 6038, "answers": [ { "text": "nikotinik asetilkolin", "answer_start": 935 } ] }, { "question": "Nikotin dopamin salınımına nasıl yol açar?", "id": 6039, "answers": [ { "text": "nikotinik asetilkolin reseptörlerini", "answer_start": 935 } ] }, { "question": "Nikotin beyinde hangi maddenin salınımına sebep olur?", "id": 6040, "answers": [ { "text": "norepinefrin", "answer_start": 1179 } ] } ] }, { "context": "Dünyada ve ülkemizde sigara bağımlılığı çok ciddi bir halk sağlığı problemidir. Sigara kullanımı halen dünya çapında önlenebilir ölümlerin en başta gelen sebebidir. Sigara alışkanlığı kişilerin birbirlerini etkilemesiyle bir sosyal zehirlenme ve neden olduğu tolerans hali, aynı zamanda fizyolojik ve psikolojik bağımlılık yapma özelliği ile de psikolojik bir zehirlenme durumu olarak tanımlanmaktadır. Sigara kullanımı önlenmesi uygulanan sağlık politikaları sayesinde önemli ölçüde azaltılmasına karşın, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde uygulanan yetersiz sağlık politikaları nedeniyle bu oran artış göstermektedir. Bu artışlar özellikle hedef kitle olarak gençleri ve kadınları daha fazla etkilediği görülmüştür. Kadınlarda ortaya çıkan sigara bağımlılığı çoğu zaman gebelik süresince de devam etmektedir. Yapılan çalışmalarda sigara bağımlılığı olan kadınların %50-70 oranında gebelikte de sigara kullanmayı sürdürdüğü gözlenmiştir.", "qas": [ { "question": "Sigara bağımlılığı dünya çapında hangi tür bir problem olarak tanımlanmıştır?", "id": 6041, "answers": [ { "text": "halk sağlığı", "answer_start": 54 } ] }, { "question": "Sigara kullanımı dünya çapında neyin en başta gelen sebebidir?", "id": 6042, "answers": [ { "text": "önlenebilir ölümlerin", "answer_start": 117 } ] }, { "question": "Sigara alışkanlığı nasıl bir zehirlenme durumu olarak tanımlanmaktadır?", "id": 6043, "answers": [ { "text": "psikolojik", "answer_start": 301 } ] }, { "question": "Sigara kullanımını azaltmak için hangi politikalar uygulanmıştır?", "id": 6044, "answers": [ { "text": "yetersiz sağlık politikaları", "answer_start": 557 } ] }, { "question": "Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde sigara kullanım oranı neden artış göstermektedir?", "id": 6045, "answers": [ { "text": "uygulanan yetersiz sağlık politikaları", "answer_start": 547 } ] }, { "question": "Sigara kullanımındaki artışlar en çok hangi kitleleri etkilemektedir?", "id": 6046, "answers": [ { "text": "gençleri ve kadınları", "answer_start": 667 } ] }, { "question": "Kadınlarda ortaya çıkan sigara bağımlılığı çoğu zaman ne zaman da devam etmektedir?", "id": 6047, "answers": [ { "text": "gebelik süresince", "answer_start": 778 } ] }, { "question": "Yapılan çalışmalara göre, sigara bağımlılığı olan kadınların gebelikte sigara kullanma oranı nedir?", "id": 6048, "answers": [ { "text": "%50-70", "answer_start": 873 } ] }, { "question": "Sigara bağımlılığı hangi tür bir bağımlılık yapma özelliği taşır?", "id": 6049, "answers": [ { "text": "fizyolojik ve psikolojik", "answer_start": 287 } ] }, { "question": "Sigara bağımlılığı ile mücadelede en etkili olan nedir?", "id": 6050, "answers": [ { "text": "uygulanan sağlık politikaları", "answer_start": 430 } ] } ] }, { "context": "Gebelik fizyolojik bir süreç olup; bazı hallerde hem anne hem de fetüs üzerinde hayati tehlike oluşturabilecek birçok olaya sebebiyet verebilir. Hem fetüs hem de annede morbidite ya da mortalite riski oluşturabilecek tüm gebeliklere komplike gebelik denir. Gebelikte ya da gebeliğe bağlı doğum öncesi doğum sonrası gelişebilecek her türlü tıbbi sorun; ciddi zorlamalara ve psikiyatrik bozukluklara yol açabilir. Öte yandan bu durum kişinin gebeliğe bakış açısını ve tekrar gebe kalma isteğini de etkileyebilir. Gebelikte hayati risk oluşturan durumlar arasında; şiddetli preeklampsi, eklampsi, prepartum, intrapartum, postpartum kanamalara sebebiyet veren durumlarda gebeliğe bağlı komplikasyonlar oluşabilir. Bu komplikasyonlar arasında hastanın uzun süre hospitalizasyonu, genel durum bozukluğu, masif kan transfüzyonu gerektiren kanamalara bağlı hayati organ fonksiyonlarında gerileme, cerrahi gerektirecek durumların olması hastayı psikososyal yönden olumsuz etkileyebilir. Gebelikte gözlemlenen komorbid durumların en önemli nedenlerin başında sigara kullanımı gelmektedir.", "qas": [ { "question": "Gebelik ne tür bir süreç olarak tanımlanmaktadır?", "id": 6051, "answers": [ { "text": "fizyolojik", "answer_start": 8 } ] }, { "question": "Komplike gebelik nedir?", "id": 6052, "answers": [ { "text": "Hem fetüs hem de annede morbidite ya da mortalite riski oluşturabilecek tüm gebeliklere", "answer_start": 145 } ] }, { "question": "Gebelikte gelişebilecek tıbbi sorunlar nelere yol açabilir?", "id": 6053, "answers": [ { "text": "ciddi zorlamalara ve psikiyatrik bozukluklara", "answer_start": 352 } ] }, { "question": "Gebelikte hayati risk oluşturan durumlar arasında neler bulunmaktadır?", "id": 6054, "answers": [ { "text": "şiddetli preeklampsi, eklampsi, prepartum, intrapartum, postpartum kanamalar", "answer_start": 562 } ] }, { "question": "Gebeliğe bağlı komplikasyonlar hastayı hangi yönden etkileyebilir?", "id": 6055, "answers": [ { "text": "psikososyal", "answer_start": 936 } ] }, { "question": "Gebelikte gözlemlenen komorbid durumların en önemli nedeni nedir?", "id": 6056, "answers": [ { "text": "sigara kullanımı", "answer_start": 1049 } ] }, { "question": "Komplike gebelikler hangi riskleri oluşturabilir?", "id": 6057, "answers": [ { "text": "Hem fetüs hem de annede morbidite ya da mortalite", "answer_start": 145 } ] }, { "question": "Gebelikte gelişebilecek komplikasyonlar arasında neler yer alır?", "id": 6058, "answers": [ { "text": "uzun süre hospitalizasyonu, genel durum bozukluğu, masif kan transfüzyonu gerektiren kanamalara bağlı hayati organ fonksiyonlarında gerileme, cerrahi gerektirecek durumların olması", "answer_start": 747 } ] }, { "question": "Gebelikteki komplikasyonlar hangi organ fonksiyonlarında gerilemeye yol açabilir?", "id": 6059, "answers": [ { "text": "hayati organ fonksiyonlarında", "answer_start": 849 } ] }, { "question": "Gebelikte gözlemlenen tıbbi sorunlar kişinin gebeliğe bakış açısını nasıl etkileyebilir?", "id": 6060, "answers": [ { "text": "kişinin gebeliğe bakış açısını ve tekrar gebe kalma isteğini de etkileyebilir", "answer_start": 432 } ] } ] }, { "context": "Sigaranın içinde bulunan nikotin ve karbon monoksit bebek gelişimi ve sağlığı açısından önemli ölçüde zararlıdır. Sigara içen gebelerde, bebeğe yeterli miktarda oksijen taşınamadığından ötürü bebekler yeterince beslenememekte ve gelişimleri olumsuz yönde etkilenmektedir. Oksijen bebeklerin büyümesini ve gelişmelerini sağlayan en önemli faktörlerdendir. Anne kanında oksijen azaldığı zaman bebeğe giden oksijen miktarı ve diğer besin öğelerinin miktarı da önemli ölçüde azalmaktadır. Bu nedenle sigara içen annelerin bebeklerinde büyüme ve gelişme geriliği ortaya çıkabilmektedir. Sigarada bulunan diğer zararlı maddeler ise, anne kanı bebeğe kadar ulaşabilmekte ve bebek bu maddelerden zarar görebilmektedir. Anne sigarayı bırakmaya başladığından itibaren bebek sağlığı da olumlu yönde etkilenmeye başlayacaktır. Anne sigarayı bıraktığında kanı zehirli maddelerden temizlenecek ve bebeğe daha çok oksijen gidecektir. Bu nedenle anne adayı gebeliğinin hangi aşamasında bulunursa bulunsun sigarayı bırakma konusunda geç kalmış sayılmayacaktır. Sigara gebeliğin ilk üç ayında bırakıldığı zaman anne karnındaki fetüs, diğer dönemlere nazaran daha az zarar görür. Anne adayı ne kadar az sigara içerse, fetüs o düzeyde daha az miktarda etkilenir.", "qas": [ { "question": "Sigaranın içindeki hangi maddeler bebek gelişimi ve sağlığı açısından zararlıdır?", "id": 6061, "answers": [ { "text": "nikotin ve karbon monoksit", "answer_start": 25 } ] }, { "question": "Sigara içen gebelerde bebekler neden yeterince beslenememektedir?", "id": 6062, "answers": [ { "text": "bebeğe yeterli miktarda oksijen taşınamadığından", "answer_start": 137 } ] }, { "question": "Oksijen bebekler için neden önemlidir?", "id": 6063, "answers": [ { "text": "büyümesini ve gelişmelerini sağlayan", "answer_start": 291 } ] }, { "question": "Anne kanında oksijen azaldığında ne olur?", "id": 6064, "answers": [ { "text": "büyüme ve gelişme geriliği", "answer_start": 531 } ] }, { "question": "Sigara içen annelerin bebeklerinde hangi sorun ortaya çıkabilir?", "id": 6065, "answers": [ { "text": "büyüme ve gelişme geriliği", "answer_start": 531 } ] }, { "question": "Sigarada bulunan zararlı maddeler nasıl bebeğe ulaşabilir?", "id": 6066, "answers": [ { "text": "anne kanı", "answer_start": 627 } ] }, { "question": "Anne sigarayı bırakmaya başladığında bebek sağlığı nasıl etkilenir?", "id": 6067, "answers": [ { "text": "olumlu yönde", "answer_start": 775 } ] }, { "question": "Anne sigarayı bıraktığında kanı ne olur?", "id": 6068, "answers": [ { "text": "zehirli maddelerden temizlenecek", "answer_start": 847 } ] }, { "question": "Sigara gebeliğin hangi döneminde bırakılırsa fetüs daha az zarar görür?", "id": 6069, "answers": [ { "text": "ilk üç ayında", "answer_start": 1061 } ] }, { "question": "Anne adayı ne kadar az sigara içerse fetüs nasıl etkilenir?", "id": 6070, "answers": [ { "text": "daha az miktarda", "answer_start": 1215 } ] } ] }, { "context": "Sigara içen kadınların gebelikleri süresince içtikleri sigara sayısını azaltmaya ya da bırakmaya çalıştıkları, ancak bu dönemde desteğe gereksinimleri olduğu bilinmektedir. Bundan dolayı sağlık çalışanlarının sigara içen gebe kadınlara yardımcı olabilmeleri için öncelikle bu kadınları tespit etmeleri, daha sonra kadınların sigarayı bırakmalarına yönelik hizmet sunmaları gerektiği vurgulanmaktadır. Sigara içen kadınların gebelikle birlikte bu davranışlarında birinci trimesterde %51 azalma, üçüncü trimesterde %62 oranında artma gözlendiği ve doğum sonrası ikinci ve altıncı aylarda kadınların %50’sinde sigara içmeye tekrar başlama eğiliminin olduğu gözlenmektedir. Kadınların gebelikte sigaranın anne ve bebek sağlığı üzerine etkisi ile ilgili bilgilerinin yetersiz olması gebelikte de bu alışkanlıklarını sürdürme nedeni olabilir. Yapılan çalışmalarda kadınların sigaranın genel etkileri ile ilgili bilgi düzeylerinin orta düzey ve üzerinde, fetus ve yenidoğan sağlığı üzerindeki etkilerine ilişkin bilgilerinin ise düşük düzeyde olduğu ifade edilmektedir.", "qas": [ { "question": "Sigara içen kadınların gebelikleri süresince desteğe neden ihtiyaçları vardır?", "id": 6071, "answers": [ { "text": "içtikleri sigara sayısını azaltmaya ya da bırakmaya çalıştıkları", "answer_start": 45 } ] }, { "question": "Sağlık çalışanlarının sigara içen gebe kadınlara nasıl yardımcı olmaları gerekmektedir?", "id": 6072, "answers": [ { "text": "öncelikle bu kadınları tespit etmeleri, daha sonra kadınların sigarayı bırakmalarına yönelik hizmet sunmaları", "answer_start": 263 } ] }, { "question": "Sigara içen kadınların sigara kullanımı gebelik süresince nasıl değişiklik göstermektedir?", "id": 6073, "answers": [ { "text": "birinci trimesterde %51 azalma, üçüncü trimesterde %62 oranında artma gözlendiği", "answer_start": 462 } ] }, { "question": "Doğum sonrası sigara içmeye tekrar başlama eğilimi ne zaman artmaktadır?", "id": 6074, "answers": [ { "text": "ikinci ve altıncı aylarda", "answer_start": 560 } ] }, { "question": "Gebelikte kadınların sigaranın anne ve bebek sağlığı üzerine etkisi ile ilgili bilgileri neden yetersiz olabilir?", "id": 6075, "answers": [ { "text": "gebelikte de bu alışkanlıklarını sürdürme", "answer_start": 778 } ] }, { "question": "Kadınların sigaranın genel etkileri ile ilgili bilgi düzeyleri nasıldır?", "id": 6076, "answers": [ { "text": "orta düzey ve üzerinde", "answer_start": 924 } ] }, { "question": "Kadınların fetus ve yenidoğan sağlığı üzerindeki etkilerine ilişkin bilgileri nasıldır?", "id": 6077, "answers": [ { "text": "düşük düzeyde", "answer_start": 1022 } ] }, { "question": "Gebelikte sigara içme oranında hangi trimesterde azalma gözlenmiştir?", "id": 6078, "answers": [ { "text": "birinci", "answer_start": 462 } ] }, { "question": "Gebelikte sigara içme oranında hangi trimesterde artma gözlenmiştir?", "id": 6079, "answers": [ { "text": "üçüncü", "answer_start": 494 } ] }, { "question": "Gebelikte sigara içmenin anne ve bebek sağlığı üzerindeki etkisi hakkında kadınların bilgi düzeyi nasıldır?", "id": 6080, "answers": [ { "text": "yetersiz", "answer_start": 762 } ] } ] }, { "context": "Genel anestezi uygularken başlıca düşünülmesi gerekenlerden biri hastanın hava yolunun değerlendirilmesi ve yönetimidir. Özellikle hava yolu anatomisinin bilinmesi ve değerlendirilmesi ile anestezist, hayatı tehdit edebilecek sorunları daha önceden görebilir ve hasta için, emniyetli ve etkin anestezi tekniklerinin tümünü daha iyi kullanabilir. Anestezi uygulaması sırasında entübasyon işleminin faydaları, havayolunun açık tutulması; havayolu ve solunumun kontrol edilebilmesi; solunum eforunun azalması; ölü boşluğun ve aspirasyon tehlikesinin azaltılması; anesteziyolog ve ekipmanın cerrahi sahadan uzaklaştırılması ile cerrahi rahatlık sağlanmasıdır; herhangi bir problem yaşandığında resüstasyon kolaylığı gibi faydalar sağlar. Endotrakeal entübasyonun anestezi pratiğindeki başlıca endikasyonu genel anestezi uygulanacak hastalarda havayolu açıklığının ve güvenliğinin sağlanmasıdır.", "qas": [ { "question": "Genel anestezi uygularken neyin değerlendirilmesi ve yönetimi önemlidir?", "id": 6081, "answers": [ { "text": "hastanın hava yolunun", "answer_start": 65 } ] }, { "question": "Hava yolu anatomisinin bilinmesi ve değerlendirilmesi neden önemlidir?", "id": 6082, "answers": [ { "text": "hayatı tehdit edebilecek sorunları daha önceden görebilir", "answer_start": 201 } ] }, { "question": "Anestezi uygulaması sırasında entübasyon işleminin faydaları nelerdir?", "id": 6083, "answers": [ { "text": "havayolunun açık tutulması; havayolu ve solunumun kontrol edilebilmesi; solunum eforunun azalması; ölü boşluğun ve aspirasyon tehlikesinin azaltılması; anesteziyolog ve ekipmanın cerrahi sahadan uzaklaştırılması ile cerrahi rahatlık sağlanmasıdır; herhangi bir problem yaşandığında resüstasyon kolaylığı", "answer_start": 408 } ] }, { "question": "Endotrakeal entübasyonun anestezi pratiğindeki başlıca endikasyonu nedir?", "id": 6084, "answers": [ { "text": "genel anestezi uygulanacak hastalarda havayolu açıklığının ve güvenliğinin sağlanması", "answer_start": 801 } ] }, { "question": "Anestezi sırasında entübasyon işlemi solunum için ne sağlar?", "id": 6085, "answers": [ { "text": "havayolu ve solunumun kontrol edilebilmesi", "answer_start": 436 } ] }, { "question": "Anestezi sırasında entübasyonun cerrahi sahaya etkisi nedir?", "id": 6086, "answers": [ { "text": "cerrahi rahatlık", "answer_start": 624 } ] }, { "question": "Entübasyon işlemi aspirasyon tehlikesini nasıl etkiler?", "id": 6087, "answers": [ { "text": "aspirasyon tehlikesinin azaltılması", "answer_start": 523 } ] }, { "question": "Genel anestezi uygulaması sırasında endotrakeal entübasyon ne zaman gereklidir?", "id": 6088, "answers": [ { "text": "genel anestezi uygulanacak hastalarda", "answer_start": 801 } ] }, { "question": "Genel anestezi uygularken başlıca düşünülmesi gerekenlerden biri neyin değerlendirilmesidir?", "id": 6089, "answers": [ { "text": "hastanın hava yolunun", "answer_start": 65 } ] }, { "question": "Entübasyon işlemi sırasında hangi kolaylık sağlanır?", "id": 6090, "answers": [ { "text": "resüstasyon kolaylığı", "answer_start": 690 } ] } ] }, { "context": "Laringoskopi ve trakeal entübasyon sırasında, supraglottik bölgenin stimülasyonu sempatoadrenal cevapta ve dolaşan katekolamin düzeylerinde artışa neden olarak taşikardi, intrakranial basınç artışı, hipertansiyon, aritmiler ve özellikle kalp rezervi kısıtlı hastalarda miyokardial iskemiye sebep olabilir. Geçici hiperdinamik cevap bile semptomatik aortik anevrizması, yakın zamanda geçirilmiş miyokard infarktüsü, serebral anevrizma ve intrakranial hipertansiyonu olan hastalarda ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Laringeal mask airway zor havayolu algoritmindedir. Endotrakeal entübasyon yapılamayan olgularda, boyuna ekstansiyon verilemediği durumlarda güvenli hava yolu sağlamada kullanılabilir. Laringeal maskenin laringoskopinin neden olduğu kadar kardiyovasküler yanıt oluşturmaması ve laringeal refleksleri uyarmaması gibi üstünlükleri vardır.", "qas": [ { "question": "Laringoskopi ve trakeal entübasyon sırasında supraglottik bölgenin stimülasyonu hangi cevaba neden olur?", "id": 6091, "answers": [ { "text": "sempatoadrenal", "answer_start": 81 } ] }, { "question": "Laringoskopi ve trakeal entübasyon sırasında hangi komplikasyonlar oluşabilir?", "id": 6092, "answers": [ { "text": "taşikardi, intrakranial basınç artışı, hipertansiyon, aritmiler ve özellikle kalp rezervi kısıtlı hastalarda miyokardial iskemiye", "answer_start": 160 } ] }, { "question": "Geçici hiperdinamik cevap hangi durumlarda ciddi komplikasyonlara yol açabilir?", "id": 6093, "answers": [ { "text": "semptomatik aortik anevrizması, yakın zamanda geçirilmiş miyokard infarktüsü, serebral anevrizma ve intrakranial hipertansiyonu olan hastalarda", "answer_start": 337 } ] }, { "question": "Laringeal mask airway ne zaman kullanılabilir?", "id": 6094, "answers": [ { "text": "Endotrakeal entübasyon yapılamayan olgularda, boyuna ekstansiyon verilemediği durumlarda", "answer_start": 570 } ] }, { "question": "Laringeal maskenin laringoskopiye göre üstünlükleri nelerdir?", "id": 6095, "answers": [ { "text": "kadar kardiyovasküler yanıt oluşturmaması ve laringeal refleksleri uyarmaması", "answer_start": 751 } ] }, { "question": "Laringeal mask airway hangi algoritminde yer alır?", "id": 6096, "answers": [ { "text": "zor havayolu", "answer_start": 540 } ] }, { "question": "Laringoskopinin neden olduğu kardiyovasküler yanıtın sebebi nedir?", "id": 6097, "answers": [ { "text": "supraglottik bölgenin stimülasyonu", "answer_start": 46 } ] }, { "question": "Laringeal maskenin kullanımı hangi durumlarda güvenli hava yolu sağlar?", "id": 6098, "answers": [ { "text": "Endotrakeal entübasyon yapılamayan olgularda", "answer_start": 570 } ] }, { "question": "Laringoskopi sırasında hangi fizyolojik değişiklikler olabilir?", "id": 6099, "answers": [ { "text": "sempatoadrenal cevapta ve dolaşan katekolamin düzeylerinde artış", "answer_start": 81 } ] }, { "question": "Hangi durumlarda laringeal maskenin kullanılması önerilir?", "id": 6100, "answers": [ { "text": "Endotrakeal entübasyon yapılamayan olgularda", "answer_start": 570 } ] } ] }, { "context": "Farenks, kafa tabanı hizasında burnun arka kısmından başlar. Krikoid kıkırdağa kadar uzanarak ösafagus ile devam eder. U şeklinde fibromüsküler bir yapıdır. Farenks önde burun, ağız ve larenks ile sırasıyla, nasofarenks, orofarenks ve laringofarenkse (pars laryngea) açılır. Nasofarenks orofarenksten önde yumuşak damakla, arkada hayali bir düzlemle ayrılır. Nasofarenksten hava akımına başlıca engel büyümüş tonsiller lenfoid yapılardır. Orofarengeal obstrüksiyonun başlıca nedeni genioglossus kasının tonusunda azalmayla dilin geriye düşmesidir. Bu kas dili öne doğru hareket ettirerek farengeal bir dilatatör olarak rol oynar. Dil kökünde epiglot fonksiyonel olarak orofarenksi laringofarenksten (hipofarenks) ayırır. Epiglot yutma sırasında glottisin üzerini örterek aspirasyonu önler.", "qas": [ { "question": "Farenks nereden başlar?", "id": 6101, "answers": [ { "text": "burnun arka kısmından", "answer_start": 31 } ] }, { "question": "Farenks hangi yapıya kadar uzanır?", "id": 6102, "answers": [ { "text": "Krikoid kıkırdağa", "answer_start": 61 } ] }, { "question": "Farenks hangi yapılarla sırasıyla açılır?", "id": 6103, "answers": [ { "text": "nasofarenks, orofarenks ve laringofarenkse", "answer_start": 208 } ] }, { "question": "Nasofarenks ile orofarenks arasındaki ayrımı sağlayan yapılar nelerdir?", "id": 6104, "answers": [ { "text": "önde yumuşak damakla, arkada hayali bir düzlemle", "answer_start": 301 } ] }, { "question": "Nasofarenksten hava akımına başlıca engel nedir?", "id": 6105, "answers": [ { "text": "büyümüş tonsiller lenfoid yapılardır", "answer_start": 401 } ] }, { "question": "Orofarengeal obstrüksiyonun başlıca nedeni nedir?", "id": 6106, "answers": [ { "text": "genioglossus kasının tonusunda azalmayla dilin geriye düşmesi", "answer_start": 482 } ] }, { "question": "Genioglossus kası hangi rolü oynar?", "id": 6107, "answers": [ { "text": "farengeal bir dilatatör", "answer_start": 588 } ] }, { "question": "Dil kökünde hangi yapı orofarenksi laringofarenksten ayırır?", "id": 6108, "answers": [ { "text": "epiglot", "answer_start": 642 } ] }, { "question": "Epiglotun görevi nedir?", "id": 6109, "answers": [ { "text": "aspirasyonu önler", "answer_start": 771 } ] }, { "question": "Farenksin yapısı nasıldır?", "id": 6110, "answers": [ { "text": "U şeklinde fibromüsküler", "answer_start": 119 } ] } ] }, { "context": "Laringeal boşluk epiglottan krikoid kıkırdağın alt sınırına kadar uzanır. Larinksin girişi epiglot tarafından oluşturulur. Epiglot, her iki yanda ariepiglottik kıvrımlarla aretenoid kıkırdakların üst ucuna bağlanır. Laringeal boşluğun içinde fibröz dokudan oluşan dar bir bant olan vestibüler kıvrım yer alır. Vestibüler kıvrımlar, aritenoidlerin anterolateral yüzeyinden, epiglota bağlanan tiroidal çentiğe uzanır. Vestibüler kıvrımlar yalancı vokal kordlar olarak adlandırılır ve gerçek vokal kordlardan laringeal sinüs veya ventrikül ile ayrılırlar. Gerçek vokal kordlar, soluk beyaz renkte ligamentöz yapılardır. Önde tiroidal çentiğe arkada ise aritenoidlere bağlanırlar. Vokal kordlar arasındaki üçgen şeklindeki aralık (trianguler fissur) glottik girişi oluşturur. Bu, erişkinde laringeal girişin en dar segmentidir. 10 yaşın altındaki çocuklarda en dar segment, krikoid halka düzeyinde kordların hemen altındadır.", "qas": [ { "question": "Laringeal boşluk nereye kadar uzanır?", "id": 6111, "answers": [ { "text": "epiglottan krikoid kıkırdağın alt sınırına", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "Larinksin girişi hangi yapı tarafından oluşturulur?", "id": 6112, "answers": [ { "text": "epiglot", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "Epiglot nereye bağlanır?", "id": 6113, "answers": [ { "text": "aretenoid kıkırdakların üst ucuna", "answer_start": 172 } ] }, { "question": "Laringeal boşluk içinde hangi yapı yer alır?", "id": 6114, "answers": [ { "text": "vestibüler kıvrım", "answer_start": 282 } ] }, { "question": "Vestibüler kıvrımlar nereye uzanır?", "id": 6115, "answers": [ { "text": "tiroidal çentiğe", "answer_start": 391 } ] }, { "question": "Vestibüler kıvrımlar hangi isimle adlandırılır?", "id": 6116, "answers": [ { "text": "yalancı vokal kordlar", "answer_start": 437 } ] }, { "question": "Gerçek vokal kordlar nasıl yapılardır?", "id": 6117, "answers": [ { "text": "ligamentöz", "answer_start": 594 } ] }, { "question": "Vokal kordlar arasındaki aralık neyi oluşturur?", "id": 6118, "answers": [ { "text": "glottik girişi", "answer_start": 746 } ] }, { "question": "Erişkinde laringeal girişin en dar segmenti neresidir?", "id": 6119, "answers": [ { "text": "glottik girişi", "answer_start": 746 } ] }, { "question": "10 yaşın altındaki çocuklarda laringeal girişin en dar segmenti neresidir?", "id": 6120, "answers": [ { "text": "krikoid halka düzeyinde kordların hemen altındadır", "answer_start": 870 } ] } ] }, { "context": "Trakea, 6. servikal vertebra hizasında, tiroid kıkırdak düzeyinde başlar, tübüler bir yapıdadır. Arka kısmı düzleşmiştir ve 10-15 cm boyunca 16-20 adet atnalı şeklindeki kıkırdak halka tarafından, 5. torasik vertebra düzeyinde, sağ ve sol ana bronşa ayrıldığı bifurkasyona kadar desteklenir. Enine kesit alanı glottisten fazladır (150-300 mm²). Trakeada mekanik ve kimyasal stimülüslere duyarlı birkaç tip reseptör bulunur. Trakeanın arka yüzündeki kaslar içinde yavaş adaptasyon gösteren gerim reseptörleri bulunur. Bunlar solunumun hızı ve derinliğini düzenlerler. Diğer reseptörler, hızlı adaptasyon gösteren irritan reseptörlerdir. Trakeanın tüm çevresi boyunca uzanırlar. Öksürük ve bronkokonstrüksiyona yol açarlar.", "qas": [ { "question": "Trakea nerede başlar?", "id": 6121, "answers": [ { "text": "tiroid kıkırdak düzeyinde", "answer_start": 40 } ] }, { "question": "Trakea nasıl bir yapıya sahiptir?", "id": 6122, "answers": [ { "text": "tübüler", "answer_start": 74 } ] }, { "question": "Trakeanın arka kısmı nasıldır?", "id": 6123, "answers": [ { "text": "düzleşmiştir", "answer_start": 108 } ] }, { "question": "Trakea kaç adet kıkırdak halka tarafından desteklenir?", "id": 6124, "answers": [ { "text": "16-20", "answer_start": 141 } ] }, { "question": "Trakea nerede sağ ve sol ana bronşa ayrılır?", "id": 6125, "answers": [ { "text": "5. torasik vertebra düzeyinde", "answer_start": 197 } ] }, { "question": "Trakeanın enine kesit alanı glottise göre nasıldır?", "id": 6126, "answers": [ { "text": "150-300 mm²", "answer_start": 331 } ] }, { "question": "Trakeada hangi tip reseptörler bulunur?", "id": 6127, "answers": [ { "text": "mekanik ve kimyasal stimülüslere duyarlı birkaç tip reseptör", "answer_start": 354 } ] }, { "question": "Trakeanın arka yüzündeki kaslar içinde hangi reseptörler bulunur?", "id": 6128, "answers": [ { "text": "gerim reseptörleri", "answer_start": 489 } ] }, { "question": "Gerim reseptörleri neyi düzenler?", "id": 6129, "answers": [ { "text": "solunumun hızı ve derinliğini", "answer_start": 524 } ] }, { "question": "İrritan reseptörler trakeanın neresinde bulunur?", "id": 6130, "answers": [ { "text": "tüm çevresi boyunca", "answer_start": 646 } ] } ] }, { "context": "Üst hava yollarının duysal innervasyonu, kranial sinirlerden sağlanır. Burun mukozası, önde trigeminal sinirin oftalmik parçası (V1 anterior etmoidal sinir), arkada ise maksiller parçası (V2 sfenopalatin sinirler) ile innerve olur. Palatin sinirler sert ve yumuşak damağın üst ve alt yüzlerine trigeminal (5. kranyal sinir) sinirden duysal lifler sağlarlar. Lingual sinir (trigeminal sinirin mandibular kısmının bir dalı [ V3 ] ) ve glossofarengeal sinir (9. kranial sinir) sırasıyla dilin 2/3 ön ve 1/3 arka kısmının genel duyusunu sağlar. Fasiyal sinirin (7. kranial sinir) dalları ve glossofarengeal sinir sırasıyla dilin bu kısımlarının tad alma duyusunu sağlarlar. Glossofarengeal sinir ayrıca farenks tavanı, tonsiller ve yumuşak damağın alt yüzünü de innerve eder. Vagal sinir (10. kranial sinir, epiglotun altındaki havayollarının duyusunu sağlar. Vagusun süperior laringeal dalı, eksternal laringeal (motor) ve internal laringeal (duysal) sinir olarak ayrılır. İnternal dal, larenksin epiglot ve vokal kordlar arasındaki kısmının duysal innervasyonunu sağlar. Vagusun diğer bir dalı olan rekürren laringeal sinir larenksin vokal kordlar altındaki kısmının ve trakeanın innervasyonunu sağlar.", "qas": [ { "question": "Üst hava yollarının duysal innervasyonu hangi sinirlerden sağlanır?", "id": 6131, "answers": [ { "text": "kranial", "answer_start": 41 } ] }, { "question": "Burun mukozası önde hangi sinirle innerve olur?", "id": 6132, "answers": [ { "text": "trigeminal sinirin oftalmik parçası (V1 anterior etmoidal sinir)", "answer_start": 92 } ] }, { "question": "Palatin sinirler hangi yüzlere duysal lifler sağlar?", "id": 6133, "answers": [ { "text": "sert ve yumuşak damağın üst ve alt yüzlerine", "answer_start": 249 } ] }, { "question": "Lingual sinir ve glossofarengeal sinir dilin hangi kısımlarının genel duyusunu sağlar?", "id": 6134, "answers": [ { "text": "dilin 2/3 ön ve 1/3 arka kısmının", "answer_start": 484 } ] }, { "question": "Fasiyal sinirin dalları ve glossofarengeal sinir dilin hangi duyusunu sağlar?", "id": 6135, "answers": [ { "text": "tad alma", "answer_start": 641 } ] }, { "question": "Glossofarengeal sinir ayrıca hangi bölgeleri innerve eder?", "id": 6136, "answers": [ { "text": "farenks tavanı, tonsiller ve yumuşak damağın alt yüzünü", "answer_start": 699 } ] }, { "question": "Vagal sinir hangi havayollarının duyusunu sağlar?", "id": 6137, "answers": [ { "text": "epiglotun altındaki", "answer_start": 804 } ] }, { "question": "Vagusun süperior laringeal dalı hangi sinirlere ayrılır?", "id": 6138, "answers": [ { "text": "eksternal laringeal (motor) ve internal laringeal (duysal) sinir", "answer_start": 889 } ] }, { "question": "Vagusun internal dalı larenksin hangi kısmının duysal innervasyonunu sağlar?", "id": 6139, "answers": [ { "text": "epiglot ve vokal kordlar arasındaki", "answer_start": 994 } ] }, { "question": "Rekürren laringeal sinir larenksin hangi kısmını innerve eder?", "id": 6140, "answers": [ { "text": "vokal kordlar altındaki", "answer_start": 1132 } ] } ] }, { "context": "Glossofaringeal sinir orofarenkste glottis ön yüzünün üstünde yer alır ve vagal sinire afferent duyusal uyarıları iletir. Superior ve rekürren laringeal sinirler de diğer laringotrakeal yapıların duyusal uyarılarını vagal sinire iletir. Talamusa çıkarken bu yollar bazal ganglionlar ve mezensefalona dallar verirler. Uyarılar suprasegmental ve hipotalamik sempatik merkezleri aktive ederek periferik sempatoadrenerjik yanıtın oluşmasına neden olur. Oluşan efferent uyarılar ile glottik nöromusküler, kardiyak ve serebral yanıt ortaya çıkar ve adrenal medulladan sistemik katekolamin salınımı gerçekleşir. Efferent yol sempatik sinir sisteminin kalbe giden T1- 5 dallarını, vasküler yatağa giden T1- 2 dallarını ve adrenal bezleri innerve eden T6- L2 dallarını içerir. Laringotrakeal entübasyon sonrası meydana gelen sempatik ve sempatoadrenerjik yanıt sonrası fizyolojik değişiklikler meydana gelebilir. Endotrakeal entübasyon yapılmasını takiben taşikardi, kan basıncında yükselme, intrakraniyal basınçta artma, göz içi basınç artışı gibi fizyopatolojik etkiler ortaya çıkmaktadır. Sağlıklı insanlarda bu yanıtlar genellikle iyi tolere edilebilirken, sınırlı koroner veya miyokard rezervi olan hastalarda ise miyokardiyal iskemi veya yetersizliğe neden olabilir.", "qas": [ { "question": "Glossofaringeal sinir nerede yer alır?", "id": 6141, "answers": [ { "text": "orofarenkste", "answer_start": 22 } ] }, { "question": "Superior ve rekürren laringeal sinirler hangi yapıların duyusal uyarılarını iletir?", "id": 6142, "answers": [ { "text": "laringotrakeal yapıların", "answer_start": 171 } ] }, { "question": "Glossofaringeal ve laringeal sinirler nereye duyusal uyarılar iletir?", "id": 6143, "answers": [ { "text": "vagal sinir", "answer_start": 74 } ] }, { "question": "Bu sinir yolları talamusa çıkarken nereye dallar verir?", "id": 6144, "answers": [ { "text": "bazal ganglionlar ve mezensefalona", "answer_start": 265 } ] }, { "question": "Efferent yol sempatik sinir sisteminin hangi dallarını içerir?", "id": 6145, "answers": [ { "text": "kalbe giden T1- 5 dallarını, vasküler yatağa giden T1- 2 dallarını ve adrenal bezleri innerve eden T6- L2 dallarını", "answer_start": 644 } ] }, { "question": "Laringotrakeal entübasyon sonrası hangi fizyolojik değişiklikler meydana gelebilir?", "id": 6146, "answers": [ { "text": "sempatik ve sempatoadrenerjik yanıt sonrası fizyolojik değişiklikler", "answer_start": 816 } ] }, { "question": "Endotrakeal entübasyon sonrası hangi fizyopatolojik etkiler ortaya çıkabilir?", "id": 6147, "answers": [ { "text": "taşikardi, kan basıncında yükselme, intrakraniyal basınçta artma, göz içi basınç artışı", "answer_start": 947 } ] }, { "question": "Sınırlı koroner veya miyokard rezervi olan hastalarda hangi durumlara neden olabilir?", "id": 6148, "answers": [ { "text": "miyokardiyal iskemi veya yetersizliğe", "answer_start": 1210 } ] }, { "question": "Glossofaringeal sinir hangi sinire afferent duyusal uyarıları iletir?", "id": 6149, "answers": [ { "text": "vagal", "answer_start": 74 } ] }, { "question": "Adrenal medulladan hangi madde salınımı gerçekleşir?", "id": 6150, "answers": [ { "text": "sistemik katekolamin", "answer_start": 562 } ] } ] }, { "context": "Genel anestezi altında yapılan endotrakeal entübasyon sırasında öksürme, ıkınma, hipoksi ve hiperkapni olmasa da laringoskopi ve tüpün trakea içine yerleştirilmesi sırasında taşikardi ve kan basıncında yükselme olmaktadır. Anestezinin derinleştirilmesi bu etkileri azaltmakta veya tamamen ortadan kaldırmaktadır. Kalp hızındaki artış yaklaşık 20 atım/dk, kan basıncında yükselme; sistolik basınçta 50 mmHg, diastolik basınçta 30 mmHg dolayında olup, bu değişiklikler laringoskopi ile başlamakta, 1-2 dakika içinde maksimuma ulaşmakta ve 5 dakika sonra da çoğunlukla laringoskopi öncesi değerlere inmektedir. Taşikardi dışında, ekstrasistol ve prematüre ventriküler atımlar görülebilmektedir. Bu etkiler normal, sağlıklı kişide sorun yaratmazken, hipertansif ve iskemik kalp hastalığı olan kişilerde tehlikeli olabilir. Laringoskopi ve entübasyona alınan kardiyovasküler yanıt, bu işlem sırasında laringeal ve trakeal dokuların uyarılmasına bağlı olarak sempatik ve sempatoadrenal aktivitede refleks bir artış sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu istenmeyen etkileri ortadan kaldırmak için; derin anestezi uygulaması, topikal anestezi (direkt veya trakeal sprey, lidokain inhalasyon veya gargarası), işlemden birkaç dakika önce intravenöz lidokain, sempatoadrenal yanıtı önleyen vazodilatatörler α ve β adrenerjik blokerler, prekürarizasyon, alfentanil ve fentanil gibi ilaçların verilmesine benzer önlemler alınabilir.", "qas": [ { "question": "Endotrakeal entübasyon sırasında hangi etkiler ortaya çıkmaktadır?", "id": 6151, "answers": [ { "text": "taşikardi ve kan basıncında yükselme", "answer_start": 174 } ] }, { "question": "Anestezinin derinleştirilmesi hangi etkileri azaltır veya ortadan kaldırır?", "id": 6152, "answers": [ { "text": "taşikardi", "answer_start": 174 } ] }, { "question": "Endotrakeal entübasyon sırasında kalp hızındaki artış ne kadardır?", "id": 6153, "answers": [ { "text": "20 atım/dk", "answer_start": 343 } ] }, { "question": "Sistolik basınçta endotrakeal entübasyon sırasında ne kadar yükselme olur?", "id": 6154, "answers": [ { "text": "50 mmHg", "answer_start": 398 } ] }, { "question": "Endotrakeal entübasyon sırasında görülebilen taşikardi dışında hangi etkiler olabilir?", "id": 6155, "answers": [ { "text": "ekstrasistol ve prematüre ventriküler atımlar", "answer_start": 627 } ] }, { "question": "Sistolik basınçta endotrakeal entübasyon sırasında ne kadar yükselme olur?", "id": 6156, "answers": [ { "text": "30 mmHg", "answer_start": 426 } ] }, { "question": "Endotrakeal entübasyon sırasında hangi fizyopatolojik etkiler ortaya çıkmaktadır?", "id": 6157, "answers": [ { "text": "taşikardi ve kan basıncında yükselme", "answer_start": 174 } ] }, { "question": "Bu istenmeyen etkileri ortadan kaldırmak için hangi önlemler alınabilir?", "id": 6158, "answers": [ { "text": "derin anestezi uygulaması, topikal anestezi (direkt veya trakeal sprey, lidokain inhalasyon veya gargarası), işlemden birkaç dakika önce intravenöz lidokain, sempatoadrenal yanıtı önleyen vazodilatatörler α ve β adrenerjik blokerler, prekürarizasyon, alfentanil ve fentanil gibi ilaçların verilmesi", "answer_start": 1083 } ] }, { "question": "Endotrakeal entübasyon sonrası kardiyovasküler yanıtın tehlikeli olabileceği hasta grubu kimlerdir?", "id": 6159, "answers": [ { "text": "hipertansif ve iskemik kalp hastalığı olan kişilerde", "answer_start": 746 } ] }, { "question": "Endotrakeal entübasyon sırasında hangi yanıt ortaya çıkar?", "id": 6160, "answers": [ { "text": "kardiyovasküler", "answer_start": 854 } ] } ] }, { "context": "Laringoskopi ve entübasyon işlemi direkt etki ile veya hipoksi, solunum yollarında obstrüksiyon, süksinilkolin kullanımı, inhalasyon anestezikleri, ketamin kullanımı, arteriyel ve venöz basınçlarda artma gibi dolaylı nedenlerle intrakraniyal basıncı artırır. Bu durum özellikle, venöz basıncın çok yükselip, arteriyel basıncın daha az yükseldiği durumlarda, beynin kanlanmasını bozarak tehlikeli olabilir. İntrakraniyal basınç artışı, tümör veya yer kaplayan bir kitle nedeniyle intrakraniyal basıncı önceden yüksek olanlarda daha fazla olmaktadır. Bu durumda zaten yetersiz olan kan akımı iyice bozulur. İntrakraniyal basınç artışını en aza indirmek için, anesteziyi derinleştirmek, nondepolarizan kas gevşeticileri kullanmak ve yeterli kas gevşemesi sağlanıncaya kadar beklemek gerekir.", "qas": [ { "question": "Laringoskopi ve entübasyon işlemi intrakraniyal basıncı nasıl artırır?", "id": 6161, "answers": [ { "text": "direkt etki", "answer_start": 34 } ] }, { "question": "Hangi durumlarda intrakraniyal basınç artışı tehlikeli olabilir?", "id": 6162, "answers": [ { "text": "venöz basıncın çok yükselip, arteriyel basıncın daha az yükseldiği durumlarda", "answer_start": 279 } ] }, { "question": "İntrakraniyal basınç artışı kimlerde daha fazla olmaktadır?", "id": 6163, "answers": [ { "text": "intrakraniyal basıncı önceden yüksek olanlarda", "answer_start": 479 } ] }, { "question": "İntrakraniyal basınç artışını en aza indirmek için hangi önlemler alınmalıdır?", "id": 6164, "answers": [ { "text": "anesteziyi derinleştirmek, nondepolarizan kas gevşeticileri kullanmak ve yeterli kas gevşemesi sağlanıncaya kadar beklemek", "answer_start": 657 } ] }, { "question": "Hangi ilaç kullanımı intrakraniyal basıncı artırabilir?", "id": 6165, "answers": [ { "text": "süksinilkolin", "answer_start": 97 } ] }, { "question": "İntrakraniyal basıncın artması beyin kanlanmasını nasıl etkiler?", "id": 6166, "answers": [ { "text": "bozarak tehlikeli", "answer_start": 378 } ] }, { "question": "İntrakraniyal basıncı artıran dolaylı nedenlerden biri nedir?", "id": 6167, "answers": [ { "text": "Laringoskopi ve entübasyon işlemi", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "İntrakraniyal basınç artışı sırasında hangi basınçların artması tehlikeli olabilir?", "id": 6168, "answers": [ { "text": "arteriyel ve venöz", "answer_start": 167 } ] }, { "question": "İntrakraniyal basıncı kontrol altına almak için anesteziyi nasıl yaparak uygulamalıdır?", "id": 6169, "answers": [ { "text": "derinleştirmek", "answer_start": 668 } ] }, { "question": "Nondepolarizan kas gevşeticileri hangi durumda kullanılmalıdır?", "id": 6170, "answers": [ { "text": "İntrakraniyal basınç artışını en aza indirmek için", "answer_start": 605 } ] } ] }, { "context": "Laringoskopi ve entübasyon sırasında; öksürme, ıkınma ve solunum yolu obstrüksiyonunun neden olduğu venöz basınç artışı, süksinilkolin kullanımı, hipoksi ve hiperkapni gibi nedenlerle intraoküler basınç artmaktadır. Özellikle süksinilkolinin intraoküler basıncı artırıcı etkisi önemlidir. Mekanizması tam olarak bilinmemekle birlikte, eksternal kaslardaki fasikülasyon ve kontraktür ile koroidal damarların geçici dilatasyonuna bağlanmaktadır. Bu etkisi nedeniyle delici göz yaralanmaları sırasında süksinilkolinden kaçınılmalıdır. İntraoküler basınç artışı, süksinilkolinden önce nondepolarizan bir kas gevşetici verilmesi, larinks ve trakeanın topikal olarak anestetize edilmesi, beta bloker verilmesi ile önlenebilir.", "qas": [ { "question": "Laringoskopi ve entübasyon sırasında intraoküler basınç artışına neden olan faktörler nelerdir?", "id": 6171, "answers": [ { "text": "öksürme, ıkınma ve solunum yolu obstrüksiyonunun neden olduğu venöz basınç artışı, süksinilkolin kullanımı, hipoksi ve hiperkapni", "answer_start": 38 } ] }, { "question": "Süksinilkolinin intraoküler basıncı artırıcı etkisi neden önemlidir?", "id": 6172, "answers": [ { "text": "Laringoskopi ve entübasyon sırasında; öksürme, ıkınma ve solunum yolu obstrüksiyonunun neden olduğu venöz basınç artışı", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Süksinilkolinin intraoküler basıncı artırma mekanizması nedir?", "id": 6173, "answers": [ { "text": "eksternal kaslardaki fasikülasyon ve kontraktür ile koroidal damarların geçici dilatasyonun", "answer_start": 335 } ] }, { "question": "Süksinilkolinden hangi durumlarda kaçınılmalıdır?", "id": 6174, "answers": [ { "text": "delici göz yaralanmaları", "answer_start": 464 } ] }, { "question": "İntraoküler basınç artışı nasıl önlenebilir?", "id": 6175, "answers": [ { "text": "süksinilkolinden önce nondepolarizan bir kas gevşetici verilmesi, larinks ve trakeanın topikal olarak anestetize edilmesi, beta bloker verilmesi ile", "answer_start": 559 } ] }, { "question": "İntraoküler basıncı artıran ilaç nedir?", "id": 6176, "answers": [ { "text": "süksinilkolin", "answer_start": 121 } ] }, { "question": "Süksinilkolin hangi etkisi ile intraoküler basıncı artırır?", "id": 6177, "answers": [ { "text": "koroidal damarların geçici dilatasyonun", "answer_start": 387 } ] }, { "question": "İntraoküler basınç artışını önlemek için hangi ilaçlar kullanılabilir?", "id": 6178, "answers": [ { "text": "beta bloker", "answer_start": 682 } ] }, { "question": "Larinks ve trakeanın nasıl anestetize edilmesi intraoküler basınç artışını önler?", "id": 6179, "answers": [ { "text": "topikal", "answer_start": 646 } ] }, { "question": "Hangi koşulda süksinilkolin kullanımı önerilmez?", "id": 6180, "answers": [ { "text": "delici göz yaralanmaları", "answer_start": 464 } ] } ] }, { "context": "Laringoskopi ve entübasyon sırasında; öksürme, ıkınma ve solunum yolu obtrüksiyonunun neden olduğu venöz basınç artışı, süksinilkolin kullanımı, hipoksi ve hiperkapni gibi nedenlerle intraoküler basınç artmaktadır. Özellikle süksinilkolinin intraoküler basıncı artırıcı etkisi önemlidir. Mekanizması tam olarak bilinmemekle birlikte, eksternal kaslardaki fasikülasyon ve kontraktür ile koroidal damarların geçici dilatasyonuna bağlanmaktadır. Bu etkisi nedeniyle delici göz yaralanmaları sırasında süksinilkolinden kaçınılmalıdır. İntraoküler basınç artışı, süksinilkolinden önce nondepolarizan bir kas gevşetici verilmesi, larinks ve trakeanın topikal olarak anestetize edilmesi, beta bloker verilmesi ile önlenebilir.", "qas": [ { "question": "Laringoskopi ve entübasyon sırasında intraoküler basınç artışına neden olan faktörler nelerdir?", "id": 6181, "answers": [ { "text": "öksürme, ıkınma ve solunum yolu obtrüksiyonunun neden olduğu venöz basınç artışı, süksinilkolin kullanımı, hipoksi ve hiperkapni", "answer_start": 38 } ] }, { "question": "İntraoküler basıncı artıran ilaç nedir?", "id": 6182, "answers": [ { "text": "süksinilkolin", "answer_start": 120 } ] }, { "question": "Süksinilkolinin intraoküler basıncı artırma mekanizması nedir?", "id": 6183, "answers": [ { "text": "eksternal kaslardaki fasikülasyon ve kontraktür ile koroidal damarların geçici dilatasyonun", "answer_start": 334 } ] }, { "question": "Süksinilkolinden hangi durumlarda kaçınılmalıdır?", "id": 6184, "answers": [ { "text": "delici göz yaralanmaları", "answer_start": 463 } ] }, { "question": "İntraoküler basınç artışı nasıl önlenebilir?", "id": 6185, "answers": [ { "text": "süksinilkolinden önce nondepolarizan bir kas gevşetici verilmesi, larinks ve trakeanın topikal olarak anestetize edilmesi, beta bloker verilmesi ile", "answer_start": 558 } ] }, { "question": "İntraoküler basıncı artıran ilaç nedir?", "id": 6186, "answers": [ { "text": "süksinilkolin", "answer_start": 120 } ] }, { "question": "Süksinilkolin hangi etkisi ile intraoküler basıncı artırır?", "id": 6187, "answers": [ { "text": "koroidal damarların geçici dilatasyonu", "answer_start": 386 } ] }, { "question": "İntraoküler basınç artışını önlemek için hangi ilaçlar kullanılabilir?", "id": 6188, "answers": [ { "text": "nondepolarizan bir kas gevşetici", "answer_start": 580 } ] }, { "question": "Larinks ve trakeanın nasıl anestetize edilmesi intraoküler basınç artışını önler?", "id": 6189, "answers": [ { "text": "topikal olarak", "answer_start": 645 } ] }, { "question": "Hangi koşulda süksinilkolin kullanımı önerilmez?", "id": 6190, "answers": [ { "text": "delici göz yaralanmaları", "answer_start": 463 } ] } ] }, { "context": "Entübasyon işlemi yapılmadan önce hasta ve klinik durum, entübasyon yolu ve güç entübasyon ihtimali yönünden değerlendirilmelidir. Aksine bir endikasyon yoksa, entübasyon işleminin rutin şekli genel anestezi altında ve tercihen kas gevşemesi sağlandıktan sonra oral yolla ve laringoskopi ile glottisin görülerek, tüpün trakea içine yerleştirilmesidir. Entübasyon sırasında anestezi refleks supresyon sağlamaya yetecek derinlikte ve kas gevşemesi tam olmalıdır. Bu amaçla erişkinde genellikle hızlı etkili intravenöz indüksiyon ajanı ve bir kas gevşetici kombinasyonu, küçük çocuk ve bebeklerde ise tek başına veya bir kas gevşetici ile birlikte inhalasyon anestezisi kullanılır. Çocuklarda ayrıca rektal ve intramüsküler indüksiyonda sık olarak kullanılır. Endorakeal entübasyon anesteziyle fakat kas gevşetici kullanmaksızın gerçekleştirilecekse, laringospazm gibi istenmeyen refleksleri önlemeye yetecek anestezi derinliğine ulaşılmalıdır.", "qas": [ { "question": "Entübasyon işlemi yapılmadan önce hangi faktörler değerlendirilmelidir?", "id": 6191, "answers": [ { "text": "hasta ve klinik durum, entübasyon yolu ve güç entübasyon ihtimali", "answer_start": 34 } ] }, { "question": "Entübasyon işleminin rutin şekli nasıl olmalıdır?", "id": 6192, "answers": [ { "text": "genel anestezi altında ve tercihen kas gevşemesi sağlandıktan sonra oral yolla ve laringoskopi ile glottisin görülerek, tüpün trakea içine yerleştirilmesidir", "answer_start": 193 } ] }, { "question": "Entübasyon sırasında anestezi derinliği nasıl olmalıdır?", "id": 6193, "answers": [ { "text": "refleks supresyon sağlamaya yetecek derinlikte", "answer_start": 382 } ] }, { "question": "Erişkinlerde entübasyon için genellikle hangi anestezi yöntemi kullanılır?", "id": 6194, "answers": [ { "text": "hızlı etkili intravenöz indüksiyon ajanı ve bir kas gevşetici kombinasyonu", "answer_start": 492 } ] }, { "question": "Küçük çocuk ve bebeklerde hangi anestezi yöntemi kullanılır?", "id": 6195, "answers": [ { "text": "inhalasyon", "answer_start": 645 } ] }, { "question": "Çocuklarda sık olarak kullanılan anestezi yöntemleri nelerdir?", "id": 6196, "answers": [ { "text": "rektal ve intramüsküler indüksiyon", "answer_start": 697 } ] }, { "question": "Kas gevşetici kullanmaksızın yapılan endorakeal entübasyon için ne gereklidir?", "id": 6197, "answers": [ { "text": "laringospazm gibi istenmeyen refleksleri önlemeye yetecek anestezi derinliğine ulaşılmalıdır", "answer_start": 848 } ] }, { "question": "Kas gevşemesi sağlandıktan sonra hangi yol tercih edilir?", "id": 6198, "answers": [ { "text": "oral yolla ve laringoskopi ile", "answer_start": 261 } ] }, { "question": "Genel anestezi altında entübasyon işlemi ne zaman yapılmalıdır?", "id": 6199, "answers": [ { "text": "kas gevşemesi sağlandıktan sonra", "answer_start": 228 } ] }, { "question": "Entübasyon sırasında anestezi derinliği neden önemlidir?", "id": 6200, "answers": [ { "text": "refleks supresyon sağlamaya yetecek", "answer_start": 382 } ] } ] }, { "context": "Laringoskop sol elle tutulurken, sağ elin parmakları kullanılarak ağız açılır. Laringoskopun bleydi hastanın ağzına sağ taraftan sokulur. Bu sırada dişlerin hasar görmemesine özen gösterilir. Bleydin kenarı ile dil, sola ve yukarıya doru farenks tavanına doru itilir. Epiglot göründükten sonra eğri bleydin ucu genellikle vallekula içine itilirken düz bleydin ucu epiglotu da içine alacak şekilde ilerletilir. Vokal kordları açığa çıkarmak için laringoskopun sapı bleydle birlikte yukarı doru kaldırılır ve hastanın mandibulası ile dik açı yapacak şekilde hastadan uzaklaştırılır. Dişlerle bleyd arasına dudakların sıkışmasından ve dişler üzerine kuvvet uygulanmasından kaçınılır. Trakeal tüp sağ elle tutular ve ucu vokal kordlar arasından geçirilir. Endotrakeal tüpün balonu trakeanın üst kısmında yerleşmeli ancak larenksin aşağısında olmalıdır. Laringoskop, yine dişlerin zarar görmemesine dikkat edilerek çekilir.", "qas": [ { "question": "Laringoskop hangi elle tutulur?", "id": 6201, "answers": [ { "text": "sol", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "Ağız nasıl açılır?", "id": 6202, "answers": [ { "text": "sağ elin parmakları kullanılarak", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "Laringoskopun bleydi hastanın ağzına nereden sokulur?", "id": 6203, "answers": [ { "text": "sağ taraftan", "answer_start": 116 } ] }, { "question": "Bleydin kenarı ile dil nereye itilir?", "id": 6204, "answers": [ { "text": "sola ve yukarıya doru farenks tavanına doru", "answer_start": 216 } ] }, { "question": "Epiglot göründükten sonra eğri bleydin ucu nereye itilir?", "id": 6205, "answers": [ { "text": "vallekula", "answer_start": 322 } ] }, { "question": "Düz bleydin ucu nasıl yerleştirilir?", "id": 6206, "answers": [ { "text": "epiglotu da içine alacak şekilde", "answer_start": 364 } ] }, { "question": "Vokal kordları açığa çıkarmak için laringoskop nasıl hareket ettirilir?", "id": 6207, "answers": [ { "text": "laringoskopun sapı bleydle birlikte yukarı doru kaldırılır", "answer_start": 445 } ] }, { "question": "Laringoskop kullanılırken dişlerle bleyd arasında neyden kaçınılır?", "id": 6208, "answers": [ { "text": "dudakların sıkışmasından ve dişler üzerine kuvvet uygulanmasından", "answer_start": 604 } ] }, { "question": "Trakeal tüp nasıl tutulur?", "id": 6209, "answers": [ { "text": "sağ elle", "answer_start": 693 } ] }, { "question": "Endotrakeal tüpün balonu nereye yerleşmelidir?", "id": 6210, "answers": [ { "text": "larenksin aşağısında", "answer_start": 817 } ] } ] }, { "context": "Kaynaklarda yaralanma; insan vücudunun aniden fizyolojik tolerans eşiğini aşan miktarda enerjiye maruz kaldığı bir durumda veya oksijen gibi bir veya daha fazla yaşamsal faktörün eksikliği sonucunda meydana gelen fiziksel hasar olarak tanımlanmaktadır. Söz konusu bu enerji; mekanik, termal (ısı), kimyasal ve radyasyon kaynaklı olabilmektedir. Yaralanma nedenleri arasında; kişinin başkalarına veya kendisine karşı olan şiddet eylemleri, trafik kazaları, yanmalar, boğulmalar, düşmeler, zehirlenmeler vb. birçok olay yer almaktadır. Tüm dünyada her yıl on milyonlarca insan yaralanmalar nedeniyle acil servislere müracaat etmekte, hastanede yatarak tedavi olmak zorunda kalmaktadır. Yaralanmalar; meydana geliş biçimine göre, “kasıtlı” ve “kasıtsız” yaralanmalar olarak 2’ye ayrılmaktadır. Kasıtlı yaralanmalar “şiddet” olarak tanımlanırken, kasıtsız yaralanmalar “kaza” olarak ifade edilmektedir.", "qas": [ { "question": "Yaralanma nasıl tanımlanmaktadır?", "id": 6211, "answers": [ { "text": "insan vücudunun aniden fizyolojik tolerans eşiğini aşan miktarda enerjiye maruz kaldığı bir durumda veya oksijen gibi bir veya daha fazla yaşamsal faktörün eksikliği sonucunda meydana gelen fiziksel hasar olarak", "answer_start": 23 } ] }, { "question": "Yaralanmaya neden olabilen enerji türleri nelerdir?", "id": 6212, "answers": [ { "text": "mekanik, termal (ısı), kimyasal ve radyasyon", "answer_start": 275 } ] }, { "question": "Yaralanma nedenleri arasında neler yer almaktadır?", "id": 6213, "answers": [ { "text": "kişinin başkalarına veya kendisine karşı olan şiddet eylemleri, trafik kazaları, yanmalar, boğulmalar, düşmeler, zehirlenmeler vb. birçok olay", "answer_start": 375 } ] }, { "question": "Yaralanmalar meydana geliş biçimine göre nasıl sınıflandırılmaktadır?", "id": 6214, "answers": [ { "text": "“kasıtlı” ve “kasıtsız” yaralanmalar", "answer_start": 727 } ] }, { "question": "Kasıtlı yaralanmalar nasıl tanımlanır?", "id": 6215, "answers": [ { "text": "şiddet", "answer_start": 421 } ] }, { "question": "Kasıtsız yaralanmalar nasıl ifade edilmektedir?", "id": 6216, "answers": [ { "text": "kaza", "answer_start": 446 } ] }, { "question": "Tüm dünyada her yıl kaç kişi yaralanmalar nedeniyle acil servislere müracaat etmektedir?", "id": 6217, "answers": [ { "text": "on milyonlarca", "answer_start": 554 } ] }, { "question": "Yaralanmalar nedeniyle insanlar ne yapmak zorunda kalmaktadır?", "id": 6218, "answers": [ { "text": "hastanede yatarak tedavi", "answer_start": 632 } ] }, { "question": "Yaralanmalara neden olabilecek olaylardan biri nedir?", "id": 6219, "answers": [ { "text": "trafik kazaları", "answer_start": 439 } ] }, { "question": "Yaralanmaların oluşmasına etki eden yaşamsal faktörlerden biri nedir?", "id": 6220, "answers": [ { "text": "oksijen", "answer_start": 128 } ] } ] }, { "context": "Çocukluk çağı yaralanmaları, sakatlık ve ölüm dışında çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimi üzerinde ciddi travmalara yol açması nedeniyle de üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Dünya çapında yaralanma ve şiddet, çocuklarda ölümün önemli nedenlerindendir ve her yıl 18 yaş altındaki genç ve çocuklarda 950.000 ölümden sorumlu tutulmaktadır. Bu ölümlerin neredeyse %90’ında orijin önlenebilir kazalardır. Avrupa Birliği’nde de yaralanmaların, çocukluk çağı ölümlerinin önde gelen nedenlerinden olduğu belirtilmektedir. Yaralanmalar, 1-14 yaş grubundaki çocuk ölümlerinin %28’inden sorumlu tutulmakta, on dört yaş altındaki çocuklarda ise tüm ölümcül yaralanmaların %62’sinin; trafik kazaları, boğulma, şiddet ve ihmal, yüksekten düşmeler ve yangınlar nedeniyle meydana geldiği bildirilmektedir. Avrupa Birliği Yaralanma Veri Tabanına (EU IDB) göre, her yıl 15 yaş altında 7,9 milyon çocuğun herhangi bir yaralanma nedeniyle hastanelerde tedavi edilmek zorunda kaldığı tahmin edilmektedir. Beş yaş altındaki çocuklarda, yaralanmaların %60’ından fazlasının evde meydana geldiği ve en sık görülen kaza türünün düşmeler olduğu bildirilmektedir.", "qas": [ { "question": "Çocukluk çağı yaralanmaları neden önemlidir?", "id": 6221, "answers": [ { "text": "çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimi üzerinde ciddi travmalara yol açması nedeniyle", "answer_start": 54 } ] }, { "question": "Dünya çapında çocuklarda ölümün önemli nedenlerinden biri nedir?", "id": 6222, "answers": [ { "text": "yaralanma ve şiddet", "answer_start": 201 } ] }, { "question": "Her yıl 18 yaş altındaki genç ve çocuklarda kaç ölümden yaralanma ve şiddet sorumlu tutulmaktadır?", "id": 6223, "answers": [ { "text": "950.000", "answer_start": 311 } ] }, { "question": "Bu ölümlerin %90'ında hangi tür kazalar orijin olarak belirtilmektedir?", "id": 6224, "answers": [ { "text": "önlenebilir kazalar", "answer_start": 389 } ] }, { "question": "Avrupa Birliği’nde çocukluk çağı ölümlerinin önde gelen nedenlerinden biri nedir?", "id": 6225, "answers": [ { "text": "Yaralanmalar", "answer_start": 527 } ] }, { "question": "1-14 yaş grubundaki çocuk ölümlerinin yüzde kaçı yaralanmalardan sorumlu tutulmaktadır?", "id": 6226, "answers": [ { "text": "%28", "answer_start": 579 } ] }, { "question": "On dört yaş altındaki çocuklarda tüm ölümcül yaralanmaların yüzde kaçı trafik kazaları, boğulma, şiddet ve ihmal, yüksekten düşmeler ve yangınlar nedeniyle meydana gelmektedir?", "id": 6227, "answers": [ { "text": "%62", "answer_start": 673 } ] }, { "question": "Avrupa Birliği Yaralanma Veri Tabanına göre, her yıl kaç çocuğun yaralanma nedeniyle hastanelerde tedavi edilmek zorunda kaldığı tahmin edilmektedir?", "id": 6228, "answers": [ { "text": "7,9 milyon", "answer_start": 880 } ] }, { "question": "Beş yaş altındaki çocuklarda yaralanmaların çoğunluğu nerede meydana gelmektedir?", "id": 6229, "answers": [ { "text": "evde", "answer_start": 1063 } ] }, { "question": "Beş yaş altındaki çocuklarda en sık görülen kaza türü nedir?", "id": 6230, "answers": [ { "text": "düşme", "answer_start": 737 } ] } ] }, { "context": "Ev kazaları; evin içerisinde veya bahçe, avlu, garaj gibi evle bağlantılı alanlarda meydana gelen kazalardır. Konutun ve insanın olduğu her yerde ve her zaman ortaya çıkma olasılığı olan ev kazaları; önlenebilir bir sağlık sorunu olup önemli morbidite ve mortalite nedenidir. Kazalar çok çeşitli ortamlarda meydana gelse de, büyük bir bölümünün evlerde gerçekleştiği bilinmektedir. Ev kazaları, tüm kazaların yaklaşık %50’sini oluşturmakta ve bu oran giderek artış göstermektedir. Yapılan araştırmalara göre, kazaların %41,4’ünün evlerde, %19,5’inin yol ve benzeri yerlerde, %15,2’sinin ise işyerlerinde meydana geldiği bildirilmiştir. Okul öncesi çağdaki çocuklar, yaşlılar, sosyoekonomik düzeyi ve eğitim düzeyi düşük olanlar, yoksullar, işsizler, kadınlar ve sağlıksız konutlarda yaşayanlar ev kazaları açısından tanımlanmış önemli risk gruplarıdır. Çocuklar tehlikelerin farkında olmamaları, çevresel risklere daha duyarlı ve açık olmaları, bulma ve öğrenme konularında meraklı olmaları gibi nedenlerden; yaşlılar ise akut ve kronik hastalıkların sık görülmesi, fizyolojik değişiklikler, unutkanlık, erken yorulma gibi nedenlerden dolayı ev kazaları açısından yüksek riskli iki grubu oluşturmaktadırlar.", "qas": [ { "question": "Ev kazaları nerelerde meydana gelir?", "id": 6231, "answers": [ { "text": "evin içerisinde veya bahçe, avlu, garaj gibi evle bağlantılı alanlarda", "answer_start": 13 } ] }, { "question": "Ev kazaları nasıl bir sağlık sorunudur?", "id": 6232, "answers": [ { "text": "önlenebilir", "answer_start": 200 } ] }, { "question": "Kazaların büyük bir bölümü nerede gerçekleşir?", "id": 6233, "answers": [ { "text": "evlerde", "answer_start": 345 } ] }, { "question": "Ev kazaları tüm kazaların yüzde kaçını oluşturur?", "id": 6234, "answers": [ { "text": "%50", "answer_start": 418 } ] }, { "question": "Kazaların yüzde kaçı evlerde meydana gelir?", "id": 6235, "answers": [ { "text": "%41,4", "answer_start": 519 } ] }, { "question": "Hangi yaş grubu ev kazaları açısından yüksek risk grubundadır?", "id": 6236, "answers": [ { "text": "Okul öncesi çağdaki çocuklar", "answer_start": 636 } ] }, { "question": "Sosyoekonomik düzeyi düşük olanlar ev kazaları açısından nasıl bir gruptur?", "id": 6237, "answers": [ { "text": "önemli risk gruplarıdır", "answer_start": 828 } ] }, { "question": "Çocuklar neden ev kazaları açısından yüksek risk grubundadır?", "id": 6238, "answers": [ { "text": "tehlikelerin farkında olmamaları, çevresel risklere daha duyarlı ve açık olmaları, bulma ve öğrenme konularında meraklı olmaları", "answer_start": 862 } ] }, { "question": "Yaşlılar neden ev kazaları açısından yüksek risk grubundadır?", "id": 6239, "answers": [ { "text": "akut ve kronik hastalıkların sık görülmesi, fizyolojik değişiklikler, unutkanlık, erken yorulma", "answer_start": 1022 } ] }, { "question": "Kadınlar ev kazaları açısından nasıl bir gruptur?", "id": 6240, "answers": [ { "text": "önemli risk gruplarıdır", "answer_start": 828 } ] } ] }, { "context": "Trafik kazası, hareket halindeki bir araçla bağlantılı olarak yolda başlayan veya meydana gelen, kişilerin yaralanmasına ya da ölümüne neden olan ya da maddi hasara yol açan, yol üzerindeki bir olay olarak tanımlanmaktadır. Trafik kazaları, bütün dünyada yaralanmaya neden olan kazalar arasında ilk sırada yer almaktadır. Trafik kazalarının meydana gelmesinde; insan, taşıt, yol, trafik ve çevre faktörlerinin payı bulunmaktadır. DSÖ ülke raporlarına göre, ölümlü trafik kazalarında ölenlerin %16’sının yaya, %37’sinin sürücü, %35’inin yolcu, %12’sinin ise 2-3 tekerlekli motorlu/motorsuz araçları kullanan sürücüler olduğu görülmektedir. Ünlü ve ark. tarafından ülkemizde yapılan bir çalışmada; kazanın yerleşim yeri dışında gerçekleşmesi, gece veya alacakaranlık vaktinde meydana gelmesi, minibüs/otobüs veya ağır tonajlı araçlarla gerçekleşmesi, sürücünün erkek olması, öğrenim durumunun düşük olması gibi değişkenlerin, trafik kazalarının ölümle sonuçlanma riskinde artışa neden olduğu bulunmuştur.", "qas": [ { "question": "Trafik kazası nedir?", "id": 6241, "answers": [ { "text": "hareket halindeki bir araçla bağlantılı olarak yolda başlayan veya meydana gelen, kişilerin yaralanmasına ya da ölümüne neden olan ya da maddi hasara yol açan, yol üzerindeki bir olay", "answer_start": 15 } ] }, { "question": "Trafik kazaları dünyada hangi sırada yer almaktadır?", "id": 6242, "answers": [ { "text": "ilk sırada", "answer_start": 295 } ] }, { "question": "Trafik kazalarının meydana gelmesinde hangi faktörlerin payı vardır?", "id": 6243, "answers": [ { "text": "insan, taşıt, yol, trafik ve çevre", "answer_start": 361 } ] }, { "question": "DSÖ ülke raporlarına göre, ölümlü trafik kazalarında ölenlerin yüzde kaçı yayadır?", "id": 6244, "answers": [ { "text": "%16", "answer_start": 493 } ] }, { "question": "Ölümlü trafik kazalarında ölenlerin yüzde kaçı sürücüdür?", "id": 6245, "answers": [ { "text": "%37", "answer_start": 509 } ] }, { "question": "Ölümlü trafik kazalarında ölenlerin yüzde kaçı yolcudur?", "id": 6246, "answers": [ { "text": "%35", "answer_start": 527 } ] }, { "question": "Ölümlü trafik kazalarında ölenlerin yüzde kaçı 2-3 tekerlekli araçları kullanan sürücülerdir?", "id": 6247, "answers": [ { "text": "%12", "answer_start": 543 } ] }, { "question": "Ülkemizde yapılan bir çalışmaya göre, trafik kazalarının ölümle sonuçlanma riskinde artışa neden olan faktörler nelerdir?", "id": 6248, "answers": [ { "text": "kazanın yerleşim yeri dışında gerçekleşmesi, gece veya alacakaranlık vaktinde meydana gelmesi, minibüs/otobüs veya ağır tonajlı araçlarla gerçekleşmesi, sürücünün erkek olması, öğrenim durumunun düşük olması", "answer_start": 696 } ] }, { "question": "Trafik kazalarının tanımında hangi unsurlar yer alır?", "id": 6249, "answers": [ { "text": "kişilerin yaralanmasına ya da ölümüne neden olan ya da maddi hasara yol açan", "answer_start": 97 } ] }, { "question": "Bütün dünyada yaralanmaya neden olan kazalar kaçıncı sırada yer almaktadır?", "id": 6250, "answers": [ { "text": "bütün dünyada yaralanmaya neden olan kazalar arasında", "answer_start": 241 } ] } ] }, { "context": "Ülseratif kolit karın ağrısı ve kanlı mukuslu diyare şeklinde belirti veren, kolon mukozasının tekrarlayan kronik idiopatik inflamatuar hastalığıdır. Etyopatogenezi hala kesin olmamakla birlikte genetik ve çevresel faktörler ortaya çıkmasında ve seyrinde rol oynamaktadır. Rektum tüm vakalarda tutulmuştur ve inflamasyon alanı rektumdan proksimale doğru yayılım gösterir. Prensip olarak ince bağırsağın olaya katılmadığı kabul edilse de pankoliti olan hastaların %10’unda “backwash ileitis” olarak adlandırılan ileoçekal valvden terminal ileuma doğru kısa bir segmentte tutulum olabileceği bilinmektedir. Ülseratif kolit tanısı konulduktan sonra endoskopik olarak hastalığın yaygınlığı saptanmalıdır. Tutulum bölgesine göre 1)proktit 2)sol kolon 3)ilerlemiş kolit(ekstensif) 4)pankolit olarak sınıflandırılır.", "qas": [ { "question": "Ülseratif kolit nedir?", "id": 6251, "answers": [ { "text": "kronik idiopatik inflamatuar hastalığıdır", "answer_start": 107 } ] }, { "question": "Ülseratif kolitin etyopatogenezinde hangi faktörler rol oynamaktadır?", "id": 6252, "answers": [ { "text": "genetik ve çevresel", "answer_start": 195 } ] }, { "question": "Rektum tüm vakalarda nasıl etkilenmiştir?", "id": 6253, "answers": [ { "text": "tutulmuştur", "answer_start": 294 } ] }, { "question": "Ülseratif kolit tanısı konulduktan sonra ne yapılmalıdır?", "id": 6254, "answers": [ { "text": "endoskopik olarak hastalığın yaygınlığı saptanmalıdır", "answer_start": 646 } ] }, { "question": "Ülseratif kolit tutulum bölgesine göre nasıl sınıflandırılır?", "id": 6255, "answers": [ { "text": "1)proktit 2)sol kolon 3)ilerlemiş kolit(ekstensif) 4)pankolit", "answer_start": 724 } ] }, { "question": "Pankoliti olan hastaların yüzde kaç oranında backwash ileitis bulunur?", "id": 6256, "answers": [ { "text": "%10", "answer_start": 463 } ] }, { "question": "Pankoliti olan hastaların yüzde kaçında backwash ileitis görülebilir?", "id": 6257, "answers": [ { "text": "%10", "answer_start": 463 } ] }, { "question": "Backwash ileitis nedir?", "id": 6258, "answers": [ { "text": "ileoçekal valvden terminal ileuma doğru kısa bir segmentte tutulum", "answer_start": 511 } ] }, { "question": "Ülseratif kolitte inflamasyon alanı nasıl yayılır?", "id": 6259, "answers": [ { "text": "rektumdan proksimale doğru", "answer_start": 327 } ] }, { "question": "Ülseratif kolit ne tür bir hastalıktır?", "id": 6260, "answers": [ { "text": "kronik idiopatik inflamatuar hastalığıdır", "answer_start": 107 } ] } ] }, { "context": "Poşit vakalarında poşit olmayanlara nazaran, poş içindeki Probacteria miktarında artış, Bacteroides ve Faecalibacterium Prausnitzii miktarlarında ise azalma olduğu gösterilmiştir, yine poşit olan vakalarda poştaki bakteri popülasyonunda çeşitliliğin azaldığı gösterilmiştir. Ancak mikrobiyota değişikliklerinin sebep mi sonuç mu olduğu, neden ülseratif kolit vakalarında poşitin FAP vakalarından daha sık olduğu ve poşitin neden bazı ülseratif kolit vakalarında meydana geldiği tam olarak açıklanamamıştır. Cuffit total proktokolektomi IPAA sonrası görülen bir diğer komplikasyondur. TPKİPAA operasyonunda poşun anal kanala direkt olarak anastomozu mümkün olmayacağı için anastomozun yapılabilmesi için gerekecek kısa bir rektum alanı bırakılır. Ülseratif kolit hastalarında bu kalan rektum mukozasında inflamasyonun tekrar ortaya çıkması cuffit olarak adlandırılır. Bu durum ülseratif kolitin aktifleşmesi olarak kabul edilebilir. Klinik semptomlar poşite bağlı oluşan semptomlara benzer. Tedavisinde 5 ASA supozituar, topikal kortikosteroidler kullanılmaktadır.", "qas": [ { "question": "Poşit vakalarında hangi bakteri miktarında artış gözlenmiştir?", "id": 6261, "answers": [ { "text": "Probacteria", "answer_start": 58 } ] }, { "question": "Poşit vakalarında hangi bakterilerin miktarında azalma olmuştur?", "id": 6262, "answers": [ { "text": "Bacteroides ve Faecalibacterium Prausnitzii", "answer_start": 88 } ] }, { "question": "Poşit vakalarında bakteri popülasyonunda nasıl bir değişiklik olmuştur?", "id": 6263, "answers": [ { "text": "çeşitliliğin azaldığı", "answer_start": 237 } ] }, { "question": "Mikrobiyota değişikliklerinin nedeni tam olarak açıklanmış mıdır?", "id": 6264, "answers": [ { "text": "tam olarak açıklanamamıştır", "answer_start": 478 } ] }, { "question": "Cuffit nedir?", "id": 6265, "answers": [ { "text": "total proktokolektomi", "answer_start": 514 } ] }, { "question": "TPKİPAA operasyonunda neden kısa bir rektum alanı bırakılır?", "id": 6266, "answers": [ { "text": "anastomozun yapılabilmesi için gerekecek", "answer_start": 672 } ] }, { "question": "Cuffit durumunda hangi bölgede inflamasyon ortaya çıkar?", "id": 6267, "answers": [ { "text": "rektum mukozasında", "answer_start": 784 } ] }, { "question": "Cuffit, ülseratif kolitin hangi durumuna benzetilebilir?", "id": 6268, "answers": [ { "text": "ülseratif kolitin aktifleşmesi", "answer_start": 876 } ] }, { "question": "Cuffit tedavisinde hangi ilaçlar kullanılır?", "id": 6269, "answers": [ { "text": "5 ASA supozituar, topikal kortikosteroidler", "answer_start": 1002 } ] }, { "question": "Cuffit durumunun semptomları hangi duruma benzer?", "id": 6270, "answers": [ { "text": "poşite bağlı oluşan semptomlara", "answer_start": 950 } ] } ] }, { "context": "Poşit vakalarında poşit olmayanlara nazaran, poş içindeki Probacteria miktarında artış, Bacteroides ve Faecalibacterium Prausnitzii miktarlarında ise azalma olduğu gösterilmiştir, yine poşit olan vakalarda poştaki bakteri popülasyonunda çeşitliliğin azaldığı gösterilmiştir. Ancak mikrobiyota değişikliklerinin sebep mi sonuç mu olduğu, neden ülseratif kolit vakalarında poşitin FAP vakalarından daha sık olduğu ve poşitin neden bazı ülseratif kolit vakalarında meydana geldiği tam olarak açıklanamamıştır. Cuffit total proktokolektomi IPAA sonrası görülen bir diğer komplikasyondur. TPKİPAA operasyonunda poşun anal kanala direkt olarak anastomozu mümkün olmayacağı için anastomozun yapılabilmesi için gerekecek kısa bir rektum alanı bırakılır. Ülseratif kolit hastalarında bu kalan rektum mukozasında inflamasyonun tekrar ortaya çıkması cuffit olarak adlandırılır. Bu durum ülseratif kolitin aktifleşmesi olarak kabul edilebilir. Klinik semptomlar poşite bağlı oluşan semptomlara benzer. Tedavisinde 5 ASA supozituar, topikal kortikosteroidler kullanılmaktadır.", "qas": [ { "question": "Poşit vakalarında hangi bakteri miktarında artış gözlenmiştir?", "id": 6271, "answers": [ { "text": "Probacteria", "answer_start": 58 } ] }, { "question": "Poşit vakalarında hangi bakterilerin miktarında azalma olmuştur?", "id": 6272, "answers": [ { "text": "Bacteroides ve Faecalibacterium Prausnitzii", "answer_start": 88 } ] }, { "question": "Poşit vakalarında bakteri popülasyonunda nasıl bir değişiklik olmuştur?", "id": 6273, "answers": [ { "text": "çeşitliliğin azaldığı", "answer_start": 237 } ] }, { "question": "Mikrobiyota değişikliklerinin nedeni tam olarak açıklanmış mıdır?", "id": 6274, "answers": [ { "text": "tam olarak açıklanamamıştır", "answer_start": 478 } ] }, { "question": "Cuffit nedir?", "id": 6275, "answers": [ { "text": "total proktokolektomi IPAA sonrası görülen bir diğer komplikasyondur", "answer_start": 514 } ] }, { "question": "TPKİPAA operasyonunda neden kısa bir rektum alanı bırakılır?", "id": 6276, "answers": [ { "text": "anastomozun yapılabilmesi için", "answer_start": 672 } ] }, { "question": "Cuffit durumunda hangi bölgede inflamasyon ortaya çıkar?", "id": 6277, "answers": [ { "text": "rektum mukozasında", "answer_start": 784 } ] }, { "question": "Cuffit, ülseratif kolitin hangi durumuna benzetilebilir?", "id": 6278, "answers": [ { "text": "aktifleşmesi", "answer_start": 894 } ] }, { "question": "Cuffit tedavisinde hangi ilaçlar kullanılır?", "id": 6279, "answers": [ { "text": "5 ASA supozituar, topikal kortikosteroidler", "answer_start": 1002 } ] }, { "question": "Cuffit durumunun semptomları hangi duruma benzer?", "id": 6280, "answers": [ { "text": "poşite bağlı oluşan semptomlara", "answer_start": 950 } ] } ] }, { "context": "İnfertilite, 35 yaş altında kadınlarda bir yıl içerisinde, 35 yaş ve üzeri kadınlarda 6 ay içerisinde herhangi bir kontrasepsiyon yöntemi kullanmadan, düzenli cinsel ilişkiye rağmen gebe kalamama olarak tanımlanmaktadır. Daha önce gebeliğin hiç oluşmaması durumu primer infertilite olarak ifade edilirken, en az bir gebelik sonrası gebe kalamama hali ise sekonder infertilite olarak tarif edilir. İnfertilite tedavisinde farklı yaklaşımlar kullanılmaktadır. Ovulasyon uyarımı ve intrauterin inseminasyon (İUİ) en sık uygulanan yöntemlerden biridir. İUİ endikasyonları arasında servikal faktör, hafif endometriozis, hafif veya orta dereceli erkek faktör, ovulasyon bozukluğu ve açıklanamayan infertilite bulunmaktadır. Yapılan çalışmalarda siklus başına gebelik oranlarının %8 ile %22 arasında değiştiği bildirilmiştir. Literatürde, İUİ sonrası gebelik oranlarını etkileyen birçok faktör bildirilmiştir. Örneğin, yaş, kadınlarda over rezervi ve erkeklerde sperm parametreleri ve infertilitenin süresi ve tipi ile ilgili birçok çalışma bulunmaktadır, bunlar siklus öncesi parametrelerdir.", "qas": [ { "question": "İnfertilite nedir?", "id": 6281, "answers": [ { "text": "gebe kalamama", "answer_start": 182 } ] }, { "question": "Primer infertilite nedir?", "id": 6282, "answers": [ { "text": "Daha önce gebeliğin hiç oluşmaması", "answer_start": 221 } ] }, { "question": "Sekonder infertilite nedir?", "id": 6283, "answers": [ { "text": "en az bir gebelik sonrası gebe kalamama hali", "answer_start": 306 } ] }, { "question": "İnfertilite tedavisinde hangi yaklaşımlar kullanılmaktadır?", "id": 6284, "answers": [ { "text": "Ovulasyon uyarımı ve intrauterin inseminasyon (İUİ)", "answer_start": 458 } ] }, { "question": "İUİ endikasyonları nelerdir?", "id": 6285, "answers": [ { "text": "servikal faktör, hafif endometriozis, hafif veya orta dereceli erkek faktör, ovulasyon bozukluğu ve açıklanamayan infertilite", "answer_start": 577 } ] }, { "question": "Siklus başına gebelik oranları ne kadar değişmektedir?", "id": 6286, "answers": [ { "text": "%8 ile %22", "answer_start": 773 } ] }, { "question": "İUİ sonrası gebelik oranlarını etkileyen faktörler nelerdir?", "id": 6287, "answers": [ { "text": "yaş, kadınlarda over rezervi ve erkeklerde sperm parametreleri ve infertilitenin süresi ve tipi", "answer_start": 912 } ] }, { "question": "İnfertilite tanımı yaşa göre nasıl değişmektedir?", "id": 6288, "answers": [ { "text": "35 yaş altında kadınlarda bir yıl içerisinde, 35 yaş ve üzeri kadınlarda 6 ay içerisinde herhangi bir kontrasepsiyon yöntemi kullanmadan, düzenli cinsel ilişkiye rağmen gebe kalamama olarak", "answer_start": 13 } ] }, { "question": "İnfertilite tedavisinde kullanılan yöntemlerden biri nedir?", "id": 6289, "answers": [ { "text": "Ovulasyon uyarımı ve intrauterin inseminasyon", "answer_start": 458 } ] }, { "question": "Siklus öncesi parametreler nelerdir?", "id": 6290, "answers": [ { "text": "yaş, kadınlarda over rezervi ve erkeklerde sperm parametreleri ve infertilitenin süresi ve tipi", "answer_start": 912 } ] } ] }, { "context": "İnfertilite, bir yıl süresince herhangi bir kontrasepsiyon yöntemi kullanmaksızın, düzenli cinsel ilişkiye rağmen, gebe kalamama durumudur. Bazıları, steril olmayan ancak üreme yeteneğinde azalma görülen kadınları ve çiftleri tanımlamak için subfertilite terimini tercih etmektedir. Genç sağlıklı çiftlerin yaklaşık %85-%90’ı, çoğu 6 ay içinde olmak üzere, bir yıl içinde gebe kalmaktadır. Gebe kalmaya çalışan kadınların yaklaşık %57’si 3 ayda, %72’si 6 ayda ve %85’den fazlası 1 yılda, %93’ü 2 yılda gebe kalabilmektedir. Bu nedenle infertilite çiftlerin yaklaşık %10-15’ini etkilemektedir. Fekundabilite; korunmasız, bir menstrüel siklusta gebeliğin oluşma ihtimalidir ve 35 yaş altı kadınlarda bu oran %20’dir. Kadın yaşı arttıkça fekundabilite azalır. Yapılan bir çalışmada 200 sağlıklı çift dâhil edildi ve gebe kalabilme oranları araştırıldı. İlk 3 ayda gebe kalabilme 0.25 iken gözlemin sonraki 9 ayında 0.11 düştüğü belirtildi.", "qas": [ { "question": "İnfertilite nedir?", "id": 6291, "answers": [ { "text": "gebe kalamama", "answer_start": 115 } ] }, { "question": "Subfertilite terimi kimler için tercih edilmektedir?", "id": 6292, "answers": [ { "text": "steril olmayan ancak üreme yeteneğinde azalma görülen kadınları ve çiftleri", "answer_start": 150 } ] }, { "question": "Genç sağlıklı çiftlerin ne kadarı bir yıl içinde gebe kalmaktadır?", "id": 6293, "answers": [ { "text": "%85-%90", "answer_start": 316 } ] }, { "question": "Gebe kalmaya çalışan kadınların %72’si ne kadar sürede gebe kalmaktadır?", "id": 6294, "answers": [ { "text": "6 ay", "answer_start": 332 } ] }, { "question": "İnfertilite çiftlerin ne kadarını etkilemektedir?", "id": 6295, "answers": [ { "text": "%10-15", "answer_start": 566 } ] }, { "question": "Fekundabilite nedir?", "id": 6296, "answers": [ { "text": "korunmasız, bir menstrüel siklusta gebeliğin oluşma ihtimali", "answer_start": 608 } ] }, { "question": "35 yaş altı kadınlarda fekundabilite oranı nedir?", "id": 6297, "answers": [ { "text": "%20", "answer_start": 706 } ] }, { "question": "Kadın yaşı arttıkça fekundabilite nasıl değişir?", "id": 6298, "answers": [ { "text": "azalır", "answer_start": 749 } ] }, { "question": "Yapılan çalışmada kaç sağlıklı çift araştırmaya dahil edilmiştir?", "id": 6299, "answers": [ { "text": "200", "answer_start": 779 } ] }, { "question": "Gözlemin sonraki 9 ayında gebe kalabilme oranı ne kadar düşmüştür?", "id": 6300, "answers": [ { "text": "0.11", "answer_start": 912 } ] } ] }, { "context": "Prolaktinoma en sık görülen hipofizer tümördür ve hiperprolaktineminin de en sık nedenlerindendir. Hiperprolaktinemi sıklıkla menstrüel bozukluklar ile sonuçlanır ve sekonder amenorenin yaklaşık %30’nu oluşturur. Hafif hiperprolaktinemi sadece yetersiz preovulatuar foliküler gelişimden kaynaklanan kısa luteal faza neden olabilir. Orta düzeyde hiperprolaktinemi sıklıkla oligomenore veya amenoreye neden olurken, daha yüksek prolaktin (PRL) düzeyleri tipik olarak düşük östrojen düzeyleri ile birlikte hipogonadizm ile sonuçlanır. Bu mekanizma, hipotalamik GnRH inhibisyonu ile ilgilidir; zamanla hipofiz gonadotropin salgılamasında azalma ve anovulasyon veya hiperprolaktineminin düzeyine ve gonadotropin salgılanmasındaki baskılamanın ölçüsüne bağlı daha ağır bir hipogonadotropik hipogonadizm görülebilir. Kronik hipogonadizm ilerleyici osteopeniye neden olabilir ve prolaktin seviyelerinin normalleşmesi ile osteopeni düzelir ancak kemik mineral yoğunluğu her zaman normale dönmeyebilir. Prolaktinomalar daha çok yetişkinlerde yaygın olmasına rağmen, çocuklarda büyüme geriliği ve primer amenoreye neden olabilirler.", "qas": [ { "question": "En sık görülen hipofizer tümör nedir?", "id": 6301, "answers": [ { "text": "Prolaktinoma", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Hiperprolaktineminin en sık nedenlerinden biri nedir?", "id": 6302, "answers": [ { "text": "Prolaktinoma", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Hiperprolaktinemi sıklıkla ne tür bozukluklarla sonuçlanır?", "id": 6303, "answers": [ { "text": "menstrüel", "answer_start": 126 } ] }, { "question": "Sekonder amenorenin yaklaşık yüzde kaçı hiperprolaktinemiye bağlıdır?", "id": 6304, "answers": [ { "text": "%30", "answer_start": 195 } ] }, { "question": "Hafif hiperprolaktinemi hangi duruma neden olabilir?", "id": 6305, "answers": [ { "text": "kısa luteal faz", "answer_start": 299 } ] }, { "question": "Orta düzeyde hiperprolaktinemi genellikle neye neden olur?", "id": 6306, "answers": [ { "text": "oligomenore veya amenoreye", "answer_start": 372 } ] }, { "question": "Yüksek prolaktin düzeyleri tipik olarak ne ile sonuçlanır?", "id": 6307, "answers": [ { "text": "hipogonadizm", "answer_start": 503 } ] }, { "question": "Hipogonadizm ile ilgili olan mekanizma nedir?", "id": 6308, "answers": [ { "text": "hipotalamik GnRH inhibisyonu", "answer_start": 546 } ] }, { "question": "Kronik hipogonadizm neye neden olabilir?", "id": 6309, "answers": [ { "text": "ilerleyici osteopeniye", "answer_start": 830 } ] }, { "question": "Prolaktinomalar çocuklarda hangi iki duruma neden olabilir?", "id": 6310, "answers": [ { "text": "büyüme geriliği ve primer amenore", "answer_start": 1067 } ] } ] }, { "context": "Tiroid hastalıkları infertil hastalarda sık görülen nedenlerdendir. Hipertiroidi, serum seks hormon bağlayıcı globulin (SHBG) ve östradiol (E2) seviyelerinde artışa neden olur. Bu hastalarda serum luteinize edici hormon (LH) ve FSH düzeyi yükselir ancak bunun mekanizması açık değildir, hipertiroidili hastalarda GnRH’ ya olan FSH/LH salınımı yanıtında artışa bağlı olabilir. Hipertiroidili hastalarda serum prolaktin düzeylerinde anlamlı bir değişim yoktur. Hipertiroidili kadınlarda primer veya sekonder infertilite prevalansı %5.8’dir. Hipotiroid kadınlarda SHBG’in bağlama kapasitesinde azalma olur, testosteron ve östradiolün total plazma konsantrasyonları düşer. Ancak, bunların serbest fraksiyonları artar. Bu kadınlarda serum FSH ve LH konsantrasyonları genellikle normal olmakla birlikte artmış hipotalamik TRH (tirotrop releasing hormon) sekresyonuna bağlı serum PRL düzeyleri artmış bulunabilir. Anovulasyona sekonder olarak bu kadınlarda siklus uzunluğu ve kanama miktarı değişkendir. Hipotiroid kadınlarda primer veya sekonder infertilite sıklığı %6.2 olarak bulunmuştur.", "qas": [ { "id": 6311, "question": "Tiroid hastalıkları infertil hastalarda nasıl bir rol oynar?", "answers": [ { "text": "sık görülen nedenlerden", "answer_start": 40 } ] }, { "id": 6312, "question": "Hipertiroidi hangi hormonların seviyelerinde artışa neden olur?", "answers": [ { "text": "serum seks hormon bağlayıcı globulin (SHBG) ve östradiol (E2)", "answer_start": 82 } ] }, { "id": 6313, "question": "Hipertiroidi hastalarında serum FSH ve LH düzeyleri ne olur?", "answers": [ { "text": "yükselir", "answer_start": 239 } ] }, { "id": 6314, "question": "Hipertiroidili kadınlarda infertilite prevalansı yüzde kaçtır?", "answers": [ { "text": "%5.8", "answer_start": 529 } ] }, { "id": 6315, "question": "Hipertiroidili hastalarda serum prolaktin düzeylerinde ne tür bir değişim olur?", "answers": [ { "text": "anlamlı", "answer_start": 431 } ] }, { "id": 6316, "question": "Hipertiroidili kadınlarda infertilite prevalansı nedir?", "answers": [ { "text": "%5.8", "answer_start": 529 } ] }, { "id": 6317, "question": "Hipotiroid kadınlarda SHBG’in bağlama kapasitesi nasıl değişir?", "answers": [ { "text": "azalma", "answer_start": 591 } ] }, { "id": 6318, "question": "Hipotiroid kadınlarda testosteron ve östradiolün total plazma konsantrasyonları nasıl etkilenir?", "answers": [ { "text": "düşer", "answer_start": 662 } ] }, { "id": 6319, "question": "Hipotiroid kadınlarda serum PRL düzeyleri neden artabilir?", "answers": [ { "text": "artmış hipotalamik TRH (tirotrop releasing hormon) sekresyon", "answer_start": 797 } ] }, { "id": 6320, "question": "Hipotiroid kadınlarda primer veya sekonder infertilite sıklığı nedir?", "answers": [ { "text": "%6.2", "answer_start": 1060 } ] } ] }, { "context": "İnfertilite ile ilişkili diğer yapısal anomali intrauterin sineşi veya Asherman sendromudur. İntrauterin adezyonlar asemptomatik olabilmekte veya hipomenore, amenore, dismenore gibi menstrüel bozukluklar ve infertilite, spontan abortus ve tekrarlayan gebelik kaybına neden olabilmektedir. Patofizyolojisi travma sonrası endometrium damarlanması ve fonksiyonunda bozulmadır. Etiyolojide postpartum kanama, missed veya inkomplet abortus ya da konsepsiyon ürünlerinin resti gibi gebelik komplikasyonları nedeniyle yapılan küretaj işlemleri önemli yer tutmaktadır. Kronik inflamatuar veya enfeksiyöz durumlar, submüköz myomlar için yapılan myomektomi, histerektomi, diagnostik küretaj, sezaryen diğer az rastlanan sebepler arasındadır. İnfertil kadınlarda asemptomatik endometriyal polip insidansı %6-%8 olarak bildirilse de, sıklık %32’ye kadar çıkabilir. Polip oluşumundaki risk faktörleri, obezite, karşılanmamış östrojen maruziyeti ve polikistik over sendromudur. Endometriyal poliplerin fertiliteye neden olan mekanizmalarından biri endometriyal reseptiviteyi bozmaları ile ilgili olabilir.", "qas": [ { "question": "İnfertilite ile ilişkili diğer yapısal anomali nedir?", "id": 6321, "answers": [ { "text": "intrauterin sineşi veya Asherman sendromu", "answer_start": 47 } ] }, { "question": "İntrauterin adezyonlar hangi durumlara neden olabilir?", "id": 6322, "answers": [ { "text": "hipomenore, amenore, dismenore gibi menstrüel bozukluklar ve infertilite, spontan abortus ve tekrarlayan gebelik kaybına", "answer_start": 146 } ] }, { "question": "İntrauterin adezyonların patofizyolojisi nedir?", "id": 6323, "answers": [ { "text": "travma sonrası endometrium damarlanması ve fonksiyonunda bozulma", "answer_start": 305 } ] }, { "question": "İntrauterin sineşi oluşumunda önemli yer tutan faktörler nelerdir?", "id": 6324, "answers": [ { "text": "postpartum kanama, missed veya inkomplet abortus ya da konsepsiyon ürünlerinin resti gibi gebelik komplikasyonları nedeniyle yapılan küretaj işlemleri", "answer_start": 386 } ] }, { "question": "Kronik inflamatuar durumlar ve enfeksiyöz durumlar neyin sebepleri arasındadır?", "id": 6325, "answers": [ { "text": "intrauterin sineşi", "answer_start": 47 } ] }, { "question": "Submüköz myomlar için yapılan myomektomi hangi duruma neden olabilir?", "id": 6326, "answers": [ { "text": "intrauterin sineşi", "answer_start": 47 } ] }, { "question": "Asemptomatik endometriyal polip insidansı infertil kadınlarda ne kadara kadar olabilir?", "id": 6327, "answers": [ { "text": "%32’ye", "answer_start": 829 } ] }, { "question": "Endometriyal poliplerin oluşumundaki risk faktörleri nelerdir?", "id": 6328, "answers": [ { "text": "obezite, karşılanmamış östrojen maruziyeti ve polikistik over sendromu", "answer_start": 889 } ] }, { "question": "Endometriyal poliplerin fertiliteye olan etkisi hangi mekanizma ile ilgili olabilir?", "id": 6329, "answers": [ { "text": "endometriyal reseptiviteyi bozma", "answer_start": 1034 } ] }, { "question": "Postpartum kanama ve missed abortus gibi durumlar intrauterin sineşi oluşumunda nasıl bir yer tutar?", "id": 6330, "answers": [ { "text": "önemli", "answer_start": 537 } ] } ] }, { "context": "İnfertil çiftlerde gösterilebilir bir neden bulunamaz ise açıklanamayan infertilite olarak tanımlanır. Bu hastalarda; ovulasyonun objektif kanıtları, bilateral tubal açıklık ve normal uterin kavitenin varlığı, semen analizinin normal olduğu ve yeterli ovaryan rezervin olduğu gösterilmelidir. Açıklanamayan infertilitenin büyük kısmı artan yaşla birlikte doğurganlıkta azalma ile ilişkili olup, 35 yaş üstü kadınlarda daha sık görülmektedir. Yapılan bir çalışmada açıklanamayan infertilitenin 35 yaş üstündekilerde 2 kat daha fazla olduğuna dair veriler bulunmaktadır. Açıklanamayan infertilitenin en olası gizli nedenleri, normal reprodüktif dağılımın alt sınırını veya standart değerlendirme metotları ile tanısı konulamayan sperm veya oosit fonksiyon anormalliklerini, fertilizasyon veya implantasyon bozukluklarını içerir. Sigara içmek, anormal beden kitle indeksi, aşırı kafein ve alkol tüketimi, fertiliteyi azaltabilmektedir. Hayat tarzı değişiklikleri ile bu faktörlerin kontrol altına alınması açıklanamayan infertilitesi olan çiftlerde fertiliteyi olumlu etkiler.", "qas": [ { "question": "Açıklanamayan infertilite nasıl tanımlanır?", "id": 6331, "answers": [ { "text": "gösterilebilir bir neden bulunamaz ise", "answer_start": 19 } ] }, { "question": "Açıklanamayan infertilite tanısı konulabilmesi için hangi faktörlerin gösterilmesi gereklidir?", "id": 6332, "answers": [ { "text": "ovulasyonun objektif kanıtları, bilateral tubal açıklık ve normal uterin kavitenin varlığı, semen analizinin normal olduğu ve yeterli ovaryan rezervin olduğu", "answer_start": 118 } ] }, { "question": "Açıklanamayan infertilite hangi yaş grubunda daha sık görülmektedir?", "id": 6333, "answers": [ { "text": "35", "answer_start": 395 } ] }, { "question": "Açıklanamayan infertilitenin olası gizli nedenleri nelerdir?", "id": 6334, "answers": [ { "text": "sperm veya oosit fonksiyon anormalliklerini, fertilizasyon veya implantasyon bozukluklarını", "answer_start": 727 } ] }, { "question": "Açıklanamayan infertilite ile doğurganlık arasındaki ilişki nedir?", "id": 6335, "answers": [ { "text": "artan yaşla birlikte doğurganlıkta azalma ile ilişkili olup, 35 yaş üstü kadınlarda daha sık görülmektedir", "answer_start": 334 } ] }, { "question": "Açıklanamayan infertilitenin 35 yaş üstündekilerdeki durumu nedir?", "id": 6336, "answers": [ { "text": "2 kat daha fazla", "answer_start": 515 } ] }, { "question": "Hangi yaşam tarzı faktörleri fertiliteyi azaltabilir?", "id": 6337, "answers": [ { "text": "Sigara içmek, anormal beden kitle indeksi, aşırı kafein ve alkol tüketimi", "answer_start": 827 } ] }, { "question": "Hangi değişiklikler açıklanamayan infertilitesi olan çiftlerde fertiliteyi olumlu etkiler?", "id": 6338, "answers": [ { "text": "Hayat tarzı değişiklikleri", "answer_start": 933 } ] }, { "question": "Semen analizinin normal olduğu ve yeterli ovaryan rezervin olduğu durum hangi infertilite türünde gösterilmelidir?", "id": 6339, "answers": [ { "text": "açıklanamayan infertilite", "answer_start": 58 } ] }, { "question": "Açıklanamayan infertilitenin tanısı konulmasında hangi bozukluklar yer alabilir?", "id": 6340, "answers": [ { "text": "fertilizasyon veya implantasyon", "answer_start": 772 } ] } ] }, { "context": "Fertilitenin değerlendirilmeye başlama zamanı ile ilgili genel konsensus; düzenli ve korunmasız 12 ay cinsel ilişki sonrası gebelik elde edilememesi durumudur. Medikal öykü ve fizik muayeneye bağlı bulgular varsa ve kadın yaşı 35’den büyük ise değerlendirmeye daha erken başlanabilir. 35 yaşından sonra ovaryan yaşlanmaya bağlı olarak fekundite-de anlamlı azalma meydana geldiği için 35-40 yaş arası infertil kadınlarda infertilite değerlendirmesi 6 aylık korunmasız cinsel ilişki sonrası gebelik elde edilemediğinde, 40 yaş üzeri kadınlarda ise 6 ay da beklemeden infertilite değerlendirilmesi başlanmalıdır. İnfertil çiftin değerlendirilmesi aynı anda yapılmalıdır. Doktorun infertil çiftle ilk görüşmesi sonraki yapılacak inceleme ve tedavilere yön vermede çok önemlidir. Bu ilk muayenede partnerlerin ikisi de olmalıdır. Doktor kadından tam bir medikal, cerrahi ve jinekolojik öykü almalıdır. Pelvik inflamatuar hastalık (PIH) ve ya pelvik cerrahi gibi infertilite için risk faktörü öyküleri, hipofiz, adrenal ve tiroid fonksiyonları ile ilgili sistemlerin gözden geçirilmesi yararlıdır. Aynı zamanda galaktore, hirsutizm, kilo değişiklerine ait sorulara dikkat edilmesi gerekir.", "qas": [ { "question": "Fertilitenin değerlendirilmeye başlama zamanı için genel konsensus nedir?", "id": 6341, "answers": [ { "text": "düzenli ve korunmasız 12 ay cinsel ilişki sonrası gebelik elde edilememesi durumudur", "answer_start": 74 } ] }, { "question": "Kadının yaşı 35'den büyükse infertilite değerlendirmesine ne zaman başlanabilir?", "id": 6342, "answers": [ { "text": "daha erken", "answer_start": 260 } ] }, { "question": "35-40 yaş arası infertil kadınlarda infertilite değerlendirmesi ne zaman başlamalıdır?", "id": 6343, "answers": [ { "text": "6 aylık korunmasız cinsel ilişki sonrası gebelik elde edilemediğinde", "answer_start": 448 } ] }, { "question": "40 yaş üzeri kadınlarda infertilite değerlendirmesi ne zaman başlanmalıdır?", "id": 6344, "answers": [ { "text": "6 ay da beklemeden", "answer_start": 546 } ] }, { "question": "İnfertil çiftin değerlendirilmesi ne zaman yapılmalıdır?", "id": 6345, "answers": [ { "text": "aynı anda", "answer_start": 644 } ] }, { "question": "Doktorun infertil çiftle ilk görüşmesi neden önemlidir?", "id": 6346, "answers": [ { "text": "sonraki yapılacak inceleme ve tedavilere yön vermede", "answer_start": 707 } ] }, { "question": "İlk muayenede kimler olmalıdır?", "id": 6347, "answers": [ { "text": "partnerlerin ikisi", "answer_start": 792 } ] }, { "question": "Doktor kadından hangi tür öyküleri almalıdır?", "id": 6348, "answers": [ { "text": "medikal, cerrahi ve jinekolojik", "answer_start": 849 } ] }, { "question": "İnfertilite için risk faktörü öyküleri nelerdir?", "id": 6349, "answers": [ { "text": "Pelvik inflamatuar hastalık (PIH) ve ya pelvik cerrahi", "answer_start": 897 } ] }, { "question": "Doktorun incelemesi gereken sistemler nelerdir?", "id": 6350, "answers": [ { "text": "hipofiz, adrenal ve tiroid fonksiyonları", "answer_start": 997 } ] } ] }, { "context": "İnfertilite tedavisine başlamadan önce öykü ve fizik muayeneye ek olarak başlangıç gerçekleştirilmesi gereken temel incelemeler; semen analizi, normal ovulatuar fonksiyonun değerlendirilmesi ve tubal obstrüksiyonun dışlanması (genellikle HSG ile) kapsamalıdır. İnfertilite dışı değerlendirmeler kapsamında kızamıkçık bağışıklığının testi olmalıdır. Eğer böbrek, karaciğer ve kalp yetmezliği veya kanser gibi ağır sistemik hastalıkları olan hasta gebe kalmak isterse, gebelik öncesi ilgili birimle değerlendirme ve konsultasyon önerilmelidir. Ovulatuar disfonksiyon, infertilitenin en sık nedenlerinden biri olduğundan, kadın infertilitesinde değerlendirilmesinde anahtar role sahiptir. Menstrüel siklus düzeni yaklaşık 28 günde bir olan kadınlar mens öncesi göğüslerde hassasiyet, şişkinlik, dismenore, yorgunluk gibi premenstrüel belirtilerin olması büyük olasılıkla kadınların ovulasyon olduğunu varsayıyor. Sikluslarını böyle tanımlamayan kadınlarda, ovülasyonun laboratuvar, invaziv veya noninvaziv değerlendirilmesi yapılmalıdır.", "qas": [ { "question": "İnfertilite tedavisine başlamadan önce hangi temel incelemeler yapılmalıdır?", "id": 6351, "answers": [ { "text": "semen analizi, normal ovulatuar fonksiyonun değerlendirilmesi ve tubal obstrüksiyonun dışlanması (genellikle HSG ile)", "answer_start": 129 } ] }, { "question": "İnfertilite dışı değerlendirmeler kapsamında hangi test yapılmalıdır?", "id": 6352, "answers": [ { "text": "kızamıkçık bağışıklığı", "answer_start": 306 } ] }, { "question": "Ağır sistemik hastalıkları olan hastalarda gebelik öncesi ne yapılmalıdır?", "id": 6353, "answers": [ { "text": "değerlendirme ve konsultasyon", "answer_start": 497 } ] }, { "question": "Ovulatuar disfonksiyon neden önemlidir?", "id": 6354, "answers": [ { "text": "infertilite", "answer_start": 566 } ] }, { "question": "Menstrüel siklus düzeni yaklaşık 28 günde bir olan kadınlarda hangi belirtiler ovulasyon olduğunu varsaydırır?", "id": 6355, "answers": [ { "text": "göğüslerde hassasiyet, şişkinlik, dismenore, yorgunluk", "answer_start": 758 } ] }, { "question": "Siklusu düzenli olmayan kadınlarda ovülasyonun nasıl değerlendirilmesi gerekir?", "id": 6356, "answers": [ { "text": "laboratuvar, invaziv veya noninvaziv", "answer_start": 966 } ] }, { "question": "Hangi durumda infertilite değerlendirmesi gebelik öncesi yapılmalıdır?", "id": 6357, "answers": [ { "text": "böbrek, karaciğer ve kalp yetmezliği veya kanser gibi ağır sistemik hastalıkları olan hasta gebe kalmak isterse", "answer_start": 354 } ] }, { "question": "Ovulatuar disfonksiyon neyi değerlendirmede anahtar role sahiptir?", "id": 6358, "answers": [ { "text": "kadın infertilitesinde", "answer_start": 619 } ] }, { "question": "İnfertilite değerlendirilmesi öncesinde hangi tıbbi geçmiş dikkate alınmalıdır?", "id": 6359, "answers": [ { "text": "öykü ve fizik muayene", "answer_start": 39 } ] }, { "question": "İnfertilite tedavisine başlamadan önce yapılması gereken incelemelerden biri nedir?", "id": 6360, "answers": [ { "text": "semen analizi", "answer_start": 129 } ] } ] }, { "context": "GKD konusunda ilk çalışmalar Hipokrat’a (MÖ 460 - 357) kadar uzanır. Hipokrat, GKD’yi “gebelik sırasındaki uterus içi basınç artışı ve doğum eylemi sırasındaki travmalara bağlı gelişir” şeklinde tanımlamıştır. Hastalığın modern anlamda tanımını yapan ilk kişi ise 1832 yılında Guillaume Dupuytren olmuştur. Guillaume bu durumu orijinal veya doğumsal kalça çıkığı olarak adlandırmıştır. Pravaz, kapalı redüksiyon öncesinde cilt traksiyonu uygulayan ilk kişidir. Putti 1927’de kalça çıkığının erken tanı ve tedavisinin önemini belirtip erken tanıda % 90 başarı sağlanacağını savunmuştur. Adolph Lorenz 19. yüzyılın sonlarında kendi geliştirdiği kapalı redüksiyon tekniğini tanımlamıştır. Kapalı redüksiyon esnasında aşırı zorlamalı davrandığı için AVN oranını çok yüksek bulmuştur. Fettweis 1968’de yaptığı gözlemlerde femur başının iskemik nekrozunun kapalı redüksiyon sırasındaki travma ve sonrasında kalçanın Lorenz pozisyonunda alçılanmasından kaynaklandığını gözlemlemiş ve kalçaları 110 - 120 derece fleksiyona ve 40 - 50 derece abdüksiyona getirerek immobilize etmiştir. Salter 1969’da bu pozisyonu yaptığı hayvan deneylerinde keşfetmiş ve bunu “human pozisyonu” olarak tanımlamıştır. Açık redüksiyon metodu 1880’lerde uygulanmaya başlanmış, Lorenz (1892 - 1895) ve Ludloff (1908) metodun ilk öncülerindendir. Pavlik 1959 yılında bugün kendi adıyla anılan bandaj ile tedavi sonuçlarını yayınlamıştır. GKD terimi ilk kez Klisic tarafından 1989 yılında konjenital kalça çıkığı yerine kullanılmıştır. R. Graf’ın 1980 yılında ultrasonografi (USG) ile tarama testi sonuçlarını yayınlaması ile tanısal açıdan yeni bir dönem başlamıştır.", "qas": [ { "question": "GKD konusunda ilk çalışmalar hangi döneme kadar uzanır?", "id": 6361, "answers": [ { "text": "Hipokrat", "answer_start": 29 } ] }, { "question": "Hipokrat, GKD’yi nasıl tanımlamıştır?", "id": 6362, "answers": [ { "text": "gebelik sırasındaki uterus içi basınç artışı ve doğum eylemi sırasındaki travmalara bağlı gelişir", "answer_start": 87 } ] }, { "question": "GKD’nin modern anlamda tanımını yapan ilk kişi kimdir?", "id": 6363, "answers": [ { "text": "Guillaume Dupuytren", "answer_start": 277 } ] }, { "question": "Pravaz, hangi yöntemi uygulayan ilk kişi olmuştur?", "id": 6364, "answers": [ { "text": "cilt traksiyonu", "answer_start": 422 } ] }, { "question": "Putti, kalça çıkığının erken tanı ve tedavisi hakkında ne savunmuştur?", "id": 6365, "answers": [ { "text": "erken tanıda % 90 başarı sağlanacağını", "answer_start": 534 } ] }, { "question": "Adolph Lorenz, kapalı redüksiyon tekniğini ne zaman tanımlamıştır?", "id": 6366, "answers": [ { "text": "19. yüzyılın sonlarında", "answer_start": 600 } ] }, { "question": "Fettweis, femur başının iskemik nekrozunun neden kaynaklandığını gözlemlemiştir?", "id": 6367, "answers": [ { "text": "kapalı redüksiyon sırasındaki travma ve sonrasında kalçanın Lorenz pozisyonunda alçılanmasından", "answer_start": 850 } ] }, { "question": "Salter, hangi pozisyonu “human pozisyonu” olarak tanımlamıştır?", "id": 6368, "answers": [ { "text": "kalçaları 110 - 120 derece fleksiyona ve 40 - 50 derece abdüksiyona getirerek immobilize etmiştir", "answer_start": 977 } ] }, { "question": "Açık redüksiyon metodunun ilk öncüleri kimdir?", "id": 6369, "answers": [ { "text": "Lorenz (1892 - 1895) ve Ludloff (1908)", "answer_start": 1247 } ] }, { "question": "GKD terimi ilk kez kim tarafından ne zaman kullanılmıştır?", "id": 6370, "answers": [ { "text": "1989", "answer_start": 1443 } ] } ] }, { "context": "Gelişimsel kalça displazisi basit instabiliteden, asetabuler displazi ve femur başının tam çıkığına kadar olan geniş yelpazedeki patolojilerin hepsi için kullanılan ortak bir tanımlamadır. İnstabil kalça, femur başı ile asetabulum arasındaki ilişki tamdır ancak Barlow testi ile çıkarılabilir. Dislokasyon, femur başı ile acetabulum arasında temasın bulunmadığı, eklemin tümüyle deplasmanı olarak tanımlanır. Subluksasyon, femur başı ile acetabulum arasında bir miktar temasın kaldığı eklem deplasmanı olarak tanımlanır. Displazi, asetabulumun tam olmayan gelişimidir. Yenidoğan kalçasının gelişmekte olan kondro-osseos kısmındaki değişiklikler, dinamik yapı ve normal olmayan biyomekanik etkiler patolojiye neden olur. Bu nedenle hastalık doğuştan olmaktan ziyade gelişimsel bir diplazidir ve “doğuştan kalça çıkığı” tanımlaması yerine “gelişimsel kalça displazisi” daha doğru bir tanımlama olacaktır. Bebeklerdeki kalça çıkığı iki ana grupta sınıflandırılabilir.", "qas": [ { "question": "Gelişimsel kalça displazisi hangi patolojileri kapsar?", "id": 6371, "answers": [ { "text": "basit instabiliteden, asetabuler displazi ve femur başının tam çıkığına", "answer_start": 28 } ] }, { "question": "İnstabil kalça nedir?", "id": 6372, "answers": [ { "text": "femur başı ile asetabulum arasındaki ilişki tamdır", "answer_start": 205 } ] }, { "question": "Dislokasyon nasıl tanımlanır?", "id": 6373, "answers": [ { "text": "eklemin tümüyle deplasmanı", "answer_start": 363 } ] }, { "question": "Subluksasyon nedir?", "id": 6374, "answers": [ { "text": "eklem deplasmanı", "answer_start": 485 } ] }, { "question": "Displazi ne anlama gelir?", "id": 6375, "answers": [ { "text": "asetabulumun tam olmayan gelişimidir", "answer_start": 531 } ] }, { "question": "Yenidoğan kalçasındaki değişiklikler neye neden olur?", "id": 6376, "answers": [ { "text": "patolojiye", "answer_start": 697 } ] }, { "question": "Neden “gelişimsel kalça displazisi” terimi tercih edilmelidir?", "id": 6377, "answers": [ { "text": "hastalık doğuştan olmaktan ziyade gelişimsel bir diplazidir", "answer_start": 731 } ] }, { "question": "Hangi terim “doğuştan kalça çıkığı” yerine kullanılmalıdır?", "id": 6378, "answers": [ { "text": "gelişimsel kalça displazisi", "answer_start": 838 } ] }, { "question": "Bebeklerdeki kalça çıkığı kaç grupta sınıflandırılabilir?", "id": 6379, "answers": [ { "text": "iki ana grupta", "answer_start": 929 } ] }, { "question": "Barlow testi hangi durumda kullanılır?", "id": 6380, "answers": [ { "text": "İnstabil kalça", "answer_start": 189 } ] } ] }, { "context": "Artrografi, eklem yapısının ve eklem içi komponentlerin görüntülenmesi için kullanılan bir tetkikdir. Skopi altında yapılan artrografi ile femur başının asetabulumla ilişkisi ve santralizasyon derecesi, kalça eklemindeki yumuşak doku interpozisyonları, labral deformiteler, ligamentum teres hipertrofisi, transvers asetabuler ligament ayrıntılı olarak görüntülenir. Dezavantajları; invaziv bir yöntem olması, anestezi gerektirmesi ve AVN riski bulunmasıdır. Buna karşın kapalı veya açık redüksiyon için genel anestezi almış bir çocuğa artrografi yapılması, eklem yapısının değerlendirilmesi ve konsantrik redüksiyonun kontrolü için faydalı olabilir. Artrografi skopi altında median-subaddüktör bölgeden yapılır. İğne addüktör longus kasının hemen altından, başlangıcından 2 cm distalinden yapılır. Ekleme enjeksiyon yapıldıktan sonra kalçaya hafif hareketler yaptırılarak radyo-opak maddenin eklem içinde yayılması sağlanır ve kalçaya ön-arka, oblik, lateral grafiler çekilerek değerlendirme yapılır. Görüntü alındıktan sonra ekleme verilen opak madde AVN riskinden dolayı geri çekilmelidir. Artrografide, femur başının en iç noktası ile asetabulum duvarının en dış noktası arasında kalan medial kontrast madde göllenmesi ölçülerek değerlendirme yapılrır. Kontras madde göllenmesi 0 – 2 mm arasında olması iyi redüksiyon, 3 – 7 mm arasında olması vasat redüksiyon, 7 mm üzerinde olması kötü redüksiyon olarak değerlendirilir.", "qas": [ { "question": "Artrografi nedir?", "id": 6381, "answers": [ { "text": "eklem yapısının ve eklem içi komponentlerin görüntülenmesi için kullanılan bir tetkikdir.", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "Artrografi ile hangi yapılar ayrıntılı olarak görüntülenir?", "id": 6382, "answers": [ { "text": "femur başının asetabulumla ilişkisi ve santralizasyon derecesi, kalça eklemindeki yumuşak doku interpozisyonları, labral deformiteler, ligamentum teres hipertrofisi, transvers asetabuler ligament", "answer_start": 139 } ] }, { "question": "Artrografinin dezavantajları nelerdir?", "id": 6383, "answers": [ { "text": "invaziv bir yöntem olması, anestezi gerektirmesi ve AVN riski bulunması", "answer_start": 382 } ] }, { "question": "Hangi durumlarda artrografi yapılması faydalı olabilir?", "id": 6384, "answers": [ { "text": "kapalı veya açık redüksiyon için genel anestezi almış bir çocuğa", "answer_start": 470 } ] }, { "question": "Artrografi nasıl yapılır?", "id": 6385, "answers": [ { "text": "skopi altında median-subaddüktör bölgeden", "answer_start": 661 } ] }, { "question": "Artrografi sırasında kalçaya nasıl hareketler yaptırılır?", "id": 6386, "answers": [ { "text": "hafif hareketler", "answer_start": 842 } ] }, { "question": "Artrografide hangi ölçüme göre redüksiyonun kalitesi değerlendirilir?", "id": 6387, "answers": [ { "text": "medial kontrast madde göllenmesi", "answer_start": 1189 } ] }, { "question": "Kontras madde göllenmesi 0 – 2 mm arasında olması neyi ifade eder?", "id": 6388, "answers": [ { "text": "iyi redüksiyon", "answer_start": 1306 } ] }, { "question": "Kontras madde göllenmesi 3 – 7 mm arasında olduğunda nasıl bir redüksiyon değerlendirilir?", "id": 6389, "answers": [ { "text": "vasat", "answer_start": 1347 } ] }, { "question": "Artrografi sırasında AVN riskini azaltmak için ne yapılmalıdır?", "id": 6390, "answers": [ { "text": "ekleme verilen opak madde AVN riskinden dolayı geri çekilmelidir", "answer_start": 1026 } ] } ] }, { "context": "Genel anestezi altındayken Ortolani manevrası ile redükte edilen kalçanın emniyet zonu değerlendirilir. Kalça fleksiyonu 90 dereceden fazla artırarak ve ortoloni manevrasında olduğu gibi trokanter majordan nazik bir şekilde bastırırken abduksiyon yaptırarak redükte edilir. Redüksiyondan sonra kalçaya abduksiyon, adduksiyon, ekstansiyon ve gerekirse iç rotasyon verilerek redüksiyonun korunduğu hareket açıklığı saptanır ve kaydedilir. Hareket sınırlar içinde redükte edilebilen bu aralığa emniyet zonu denir. Stabil kalçada, hareket aralığının büyük çoğunluğunda kalça redükte kalır, sadece adduksiyon ve ekstansiyonda disloke olur. İnstabil kalçalar kolay disloke olur ve redüksiyonu korumak için hekim trokanter majöru posteriordan sürekli bastırmak zorundadır. Tüm bu bulgularla hekim redüksiyonun stabilitesi hakkında karar verir. Eğer redüksiyon stabilse pelvipedal alçı uygulanır, bazı cerrahlar pavlik bandajı tercih etse de çoğunlukla pelvipedal alçı tercih edilir. Redüksiyon sonrası Salter’in tarif ettiği kalçalar 90 - 110° fleksiyon ve 40 - 50° abdüksiyonda (human pozisyonu) iken pelvipedal alçı uygulaması yapılır.", "qas": [ { "question": "Genel anestezi altındayken hangi manevra ile kalçanın emniyet zonu değerlendirilir?", "id": 6391, "answers": [ { "text": "Ortolani", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "Kalça redükte edildikten sonra hangi hareket açıklığı saptanır ve kaydedilir?", "id": 6392, "answers": [ { "text": "abduksiyon, adduksiyon, ekstansiyon ve gerekirse iç rotasyon", "answer_start": 302 } ] }, { "question": "Emniyet zonu nedir?", "id": 6393, "answers": [ { "text": "Hareket sınırlar içinde redükte edilebilen", "answer_start": 437 } ] }, { "question": "Stabil kalçada kalça hangi durumda disloke olur?", "id": 6394, "answers": [ { "text": "adduksiyon ve ekstansiyon", "answer_start": 593 } ] }, { "question": "İnstabil kalçalar neden zorlanabilir?", "id": 6395, "answers": [ { "text": "redüksiyonu korumak için hekim trokanter majöru posteriordan sürekli bastırmak zorundadır", "answer_start": 675 } ] }, { "question": "Redüksiyon stabil olduğunda hangi tedavi uygulanır?", "id": 6396, "answers": [ { "text": "pelvipedal alçı", "answer_start": 862 } ] }, { "question": "Bazı cerrahlar pelvipedal alçı yerine neyi tercih eder?", "id": 6397, "answers": [ { "text": "pavlik bandaj", "answer_start": 904 } ] }, { "question": "Redüksiyon sonrası pelvipedal alçı hangi pozisyonda uygulanır?", "id": 6398, "answers": [ { "text": "human", "answer_start": 1073 } ] }, { "question": "Ortolani manevrası sırasında neye nazikçe bastırılır?", "id": 6399, "answers": [ { "text": "trokanter major", "answer_start": 187 } ] }, { "question": "Hekim ne hakkında karar verir?", "id": 6400, "answers": [ { "text": "redüksiyonun stabilitesi", "answer_start": 790 } ] } ] }, { "context": "Total Kalça Artroplastisi (TKA) işlevini kaybetmiş kalça ekleminin tedavisinde kullanılan ve her geçen gün ilerleyen teknoloji ile birlikte uygulama sıklığı ve başarısı artan ortopedik cerrahi uygulamadır. Başarılı sonuçlara karşın başarısız olan artroplastiler sonucu ise Revizyon Kalça Artroplastisi (RKA) uygulanır. TKA uygulamalarında artışa paralel olarak başta aseptik gevşeme ve enfeksiyon olmak üzere çeşitli sebeplerle RKA uygulamaları da özellikle son üç dekatta giderek artış göstermektedir. A.B.D.’de 1990 ve 2002 yılları arasında TKA uygulanmış hastaların %17,5’ine çeşitli endikasyonlarla RKA uygulanmıştır. Almanya’da yılda 160.000 TKA, 25.800 RKA uygulanmaktadır. RKA, primer kalça artroplastisine göre hem hasta açısından hem de teknik açıdan oldukça fazla zorluklar içermesi sebebiyle riskli cerrahi sınıfına girmektedir. Bu zorluklar nedeniyle RKA sonrası hasta memnuniyeti primer kalça artroplastisi kadar yüksek olmamaktadır.", "qas": [ { "question": "Total Kalça Artroplastisi (TKA) nedir?", "id": 6401, "answers": [ { "text": "ortopedik cerrahi uygulamadır", "answer_start": 175 } ] }, { "question": "Revizyon Kalça Artroplastisi (RKA) ne zaman uygulanır?", "id": 6402, "answers": [ { "text": "Başarılı sonuçlara karşın başarısız olan artroplastiler", "answer_start": 206 } ] }, { "question": "TKA uygulamalarında artışa paralel olarak RKA uygulamaları neden artış göstermektedir?", "id": 6403, "answers": [ { "text": "aseptik gevşeme ve enfeksiyon", "answer_start": 367 } ] }, { "question": "1990 ve 2002 yılları arasında A.B.D.'de TKA uygulanan hastaların yüzde kaçı RKA uygulanmıştır?", "id": 6404, "answers": [ { "text": "%17,5", "answer_start": 569 } ] }, { "question": "Almanya'da yılda kaç TKA uygulanmaktadır?", "id": 6405, "answers": [ { "text": "160.000", "answer_start": 639 } ] }, { "question": "RKA neden riskli cerrahi sınıfına girmektedir?", "id": 6406, "answers": [ { "text": "primer kalça artroplastisine göre hem hasta açısından hem de teknik açıdan oldukça fazla zorluklar içermesi", "answer_start": 685 } ] }, { "question": "Ne primer kalça artroplastisi kadar yüksek değildir?", "id": 6407, "answers": [ { "text": "RKA sonrası hasta memnuniyeti", "answer_start": 863 } ] }, { "question": "RKA uygulamalarının özellikle hangi dönemde artış gösterdiği belirtilmiştir?", "id": 6408, "answers": [ { "text": "son üç dekatta", "answer_start": 458 } ] }, { "question": "RKA'nın primer kalça artroplastisine göre daha fazla zorluklar içermesinin nedeni nedir?", "id": 6409, "answers": [ { "text": "hem hasta açısından hem de teknik açıdan oldukça fazla zorluklar içermesi", "answer_start": 719 } ] }, { "question": "Revizyon Kalça Artroplastisi (RKA) hangi durumlarda özellikle artış göstermektedir?", "id": 6410, "answers": [ { "text": "aseptik gevşeme ve enfeksiyon", "answer_start": 367 } ] } ] }, { "context": "Aseptik gevşemede fiksasyon önemli bir yer tutmaktadır. Kullanılan protezlerde fiksasyon genel olarak çimentolu veya çimentosuz olarak tercih edilebilir. Çimentolu fiksasyonda kemiğe yük aktarımı kemiğe çimento yoluyla aktarılırken, çimentosuz fiksasyonda ise direk implanttan kemiğe doğru aktarım gerçekleşir. Çimentolu fiksasyonda başarılı olabilmek için çimentolama işleminin basınçlı yapılması, boşluk bırakılmaması ve çimento polimerize olduğu esnada kan basıncının anestezi aracılığı ile hayatı riske etmeyecek minimum değerlere çekilmesi gerekliliği önemli bir gerçektir. Çimentosuz fiksasyonda ise implant ve kemik arasında oluşması gerek biyolojik bağlantıyı sağlamak adına, ilk tespit mikrohareketi engelleyecek nitelikte iyi olmalıdır. Ancak cerrahi olarak ne kadar iyi tespit yapılsa da hastanın kilo fazlalılığı, aşırı aktivitelere girmesi, kalitesiz implant kullanımı, femoral kanal hazırlığı esnasında bozulan dolaşım gibi faktörler aseptik gevşemeye yol açabilir.", "qas": [ { "question": "Aseptik gevşemede fiksasyon nasıl bir yer tutmaktadır?", "id": 6411, "answers": [ { "text": "önemli", "answer_start": 28 } ] }, { "question": "Kullanılan protezlerde fiksasyon türleri nelerdir?", "id": 6412, "answers": [ { "text": "çimentolu veya çimentosuz", "answer_start": 102 } ] }, { "question": "Çimentolu fiksasyonda kemiğe yük aktarımı nasıl gerçekleşir?", "id": 6413, "answers": [ { "text": "çimento yoluyla", "answer_start": 203 } ] }, { "question": "Çimentosuz fiksasyonda yük aktarımı nasıl gerçekleşir?", "id": 6414, "answers": [ { "text": "direk implanttan kemiğe doğru", "answer_start": 260 } ] }, { "question": "Çimentolu fiksasyonda başarılı olabilmek için hangi faktörler önemlidir?", "id": 6415, "answers": [ { "text": "çimentolama işleminin basınçlı yapılması, boşluk bırakılmaması ve çimento polimerize olduğu esnada kan basıncının anestezi aracılığı ile hayatı riske etmeyecek minimum değerlere çekilmesi", "answer_start": 357 } ] }, { "question": "Çimentosuz fiksasyonda biyolojik bağlantı sağlamak için ne gereklidir?", "id": 6416, "answers": [ { "text": "ilk tespit mikrohareketi engelleyecek nitelikte iyi", "answer_start": 684 } ] }, { "question": "Aseptik gevşemeye yol açabilecek faktörler nelerdir?", "id": 6417, "answers": [ { "text": "hastanın kilo fazlalılığı, aşırı aktivitelere girmesi, kalitesiz implant kullanımı, femoral kanal hazırlığı esnasında bozulan dolaşım", "answer_start": 799 } ] }, { "question": "Çimentolama işlemi sırasında çimento polimerize olduğu esnada ne yapılmalıdır?", "id": 6418, "answers": [ { "text": "kan basıncının anestezi aracılığı ile hayatı riske etmeyecek minimum değerlere çekilmesi", "answer_start": 456 } ] }, { "question": "Çimentolu fiksasyonda yük aktarımı ne ile sağlanır?", "id": 6419, "answers": [ { "text": "çimento", "answer_start": 102 } ] }, { "question": "Çimentosuz fiksasyonun amacı nedir?", "id": 6420, "answers": [ { "text": "biyolojik bağlantıyı sağlamak", "answer_start": 647 } ] } ] }, { "context": "Segmenter femoral defektlerin proksimal, kısmi, tam, interkalar ve büyük trokanter olmak üzere beş alt tipi bulunmaktadır. Bir segmenter defekt çevresel kemik kaybı ile birlikte alt ve üst kısımlarda intakt bir yapıya sahip ise interkalar defekt olarak adlandırılır. Büyük trokanter, trokanterik kaynamama ve abdüktör yetmezliğinin özel problemleri nedeniyle ayrık segmenter defekt olarak kabul edilir. Kaviter defektler femurda oluşmuş mevcut kemik kaybı derecesine göre tiplendirilir. Kansellöz defektler sadece kansellöz medüller kemiğin kaybını temsil eder. Kortikal kaviter defektler daha geniştir; kansellöz ve endosteal kortikal kemik stoğunun kaybını içerir. Ektazi, korteksin incelmesi ve kansellöz kemik kaybına ek olarak femurun dilate hale geldiği özel bir kaviter defekt türüdür. Kombine segmenter ve kaviter defektlere genellikle revizyon cerrahisinde rastlanır. Gevşek bir sap çöktüğünde, varus ya da retroversiyona migre olduğunda ve aynı zamanda osteolizis birlikteliğinde kombine defektlere rastlanır.", "qas": [ { "question": "Segmenter femoral defektlerin kaç alt tipi vardır?", "id": 6421, "answers": [ { "text": "beş", "answer_start": 95 } ] }, { "question": "İBir segmenter defekt çevresel kemik kaybı ile birlikte alt ve üst kısımlarda intakt bir yapıya sahip ise ne olarak adlandırılır?", "id": 6422, "answers": [ { "text": "interkalar defekt", "answer_start": 228 } ] }, { "question": "Büyük trokanter neden ayrık segmenter defekt olarak kabul edilir?", "id": 6423, "answers": [ { "text": "trokanterik kaynamama ve abdüktör yetmezliğinin özel problemleri", "answer_start": 284 } ] }, { "question": "Kaviter defektler nasıl tiplendirilir?", "id": 6424, "answers": [ { "text": "femurda oluşmuş mevcut kemik kaybı derecesine göre", "answer_start": 421 } ] }, { "question": "Kansellöz defekt neyi temsil eder?", "id": 6425, "answers": [ { "text": "kansellöz medüller kemiğin kaybını", "answer_start": 514 } ] }, { "question": "Kortikal kaviter defektler neyi içerir?", "id": 6426, "answers": [ { "text": "kansellöz ve endosteal kortikal kemik stoğunun kaybını", "answer_start": 604 } ] }, { "question": "Ektazi nedir?", "id": 6427, "answers": [ { "text": "kaviter defekt türü", "answer_start": 769 } ] }, { "question": "Kombine segmenter ve kaviter defektlere hangi durumda rastlanır?", "id": 6428, "answers": [ { "text": "revizyon cerrahisi", "answer_start": 844 } ] }, { "question": "Kombine defektlere hangi durumlarda rastlanır?", "id": 6429, "answers": [ { "text": "Gevşek bir sap çöktüğünde, varus ya da retroversiyona migre olduğunda ve aynı zamanda osteolizis birlikteliğinde", "answer_start": 877 } ] }, { "question": "Kortikal kaviter defektler kansellöz defektlerden nasıl farklıdır?", "id": 6430, "answers": [ { "text": "daha geniştir", "answer_start": 589 } ] } ] }, { "context": "Periprostetik enfeksiyon genel olarak artroplasti cerrahileri sonrası karşılaşılabilecek ciddi komplikasyonlardandır. Kalça artroplastisi sonrası periprostetik enfeksiyon oranları %1-3 aralığında bildirilmiştir. Periprostetik enfeksiyonlar artroplasti sayısındaki artış sebebiyle giderek önem kazanmaktadır. Özellikle tedavi sürecinin uzun olması, kemik defektleri ve antibiyotik direncine sahip mikroorganizmalar tedaviyi zorlaştırmaktadır. Stafilokok Aeirus periprostetik enfeksiyonlarda en sık karşılaşılan etken patojen olarak bilinmektedir. Artroplasti cerrahi sonrası ilk 6 hafta içerisinde gelişen enfeksiyon akut, 6 hafta – 1 yıl içerisinde gelişen enfeksiyon subakut, 1. yıldan sonra gelişen enfeksiyon ise geç enfeksiyon olarak nitelendirilmektedir. Subakut enfeksiyonda perioperatif dönem kontaminasyonu ile, geç enfeksiyonda ise lenfatik veya hematojen yolla periprostetik enfeksiyon oluşmaktadır. Hastadan alınan anamnez ve yapılan klinik muayene sonucu periprostetik enfeksiyondan şüphelenilmişse mutlaka CRP ve ESH tetkikleri yapılmalıdır. Eğer ki kan tetkikleri de enfeksiyon lehine yüksek bulunmuşsa hastaya antibiyotik başlanmadan önce mutlaka eklem aspirasyonu yapılmalıdır. Aspirasyon sonucu negatif ancak şüphemiz yüksek ise kan tetkikleri ve aspirasyon tekrarlanmalıdır. Ayrıca 2 pozitif kültür sonucu veya sinüs traktı varlığı periprostetik enfeksiyon tanısı için yeterli bulunmuştur.", "qas": [ { "question": "Periprostetik enfeksiyon nedir?", "id": 6431, "answers": [ { "text": "artroplasti cerrahileri sonrası karşılaşılabilecek ciddi komplikasyonlardandır", "answer_start": 38 } ] }, { "question": "Kalça artroplastisi sonrası periprostetik enfeksiyon oranları nedir?", "id": 6432, "answers": [ { "text": "%1-3", "answer_start": 180 } ] }, { "question": "Periprostetik enfeksiyonlar neden giderek önem kazanmaktadır?", "id": 6433, "answers": [ { "text": "artroplasti sayısındaki artış", "answer_start": 240 } ] }, { "question": "Tedaviyi zorlaştıran faktörler nelerdir?", "id": 6434, "answers": [ { "text": "tedavi sürecinin uzun olması, kemik defektleri ve antibiyotik direncine sahip mikroorganizmalar", "answer_start": 318 } ] }, { "question": "Periprostetik enfeksiyonlarda en sık karşılaşılan etken patojen nedir?", "id": 6435, "answers": [ { "text": "Stafilokok Aeirus", "answer_start": 442 } ] }, { "question": "Artroplasti cerrahi sonrası 6 hafta içinde gelişen enfeksiyon türü nedir?", "id": 6436, "answers": [ { "text": "akut enfeksiyon", "answer_start": 763 } ] }, { "question": "Geç enfeksiyon nasıl tanımlanır?", "id": 6437, "answers": [ { "text": "1. yıldan sonra gelişen enfeksiyon", "answer_start": 677 } ] }, { "question": "Subakut enfeksiyonun oluşma nedeni nedir?", "id": 6438, "answers": [ { "text": "perioperatif dönem kontaminasyonu", "answer_start": 781 } ] }, { "question": "Periprostetik enfeksiyon şüphesinde hangi tetkikler yapılmalıdır?", "id": 6439, "answers": [ { "text": "CRP ve ESH", "answer_start": 1019 } ] }, { "question": "Periprostetik enfeksiyon tanısı için hangi durumlar yeterlidir?", "id": 6440, "answers": [ { "text": "2 pozitif kültür sonucu veya sinüs traktı varlığı", "answer_start": 1300 } ] } ] }, { "context": "Cilt insizyonu olarak öncelikle hastanın eski insizyonunu tercih etmek hem cilt beslenmesini korumak ve iyileşme adına hem de estetik olarak daha avantajlıdır. Genel olarak, cerrahlar, birbirine yakın (<6 cm.) paralel insizyonlardan kaçınmalıdır. Aynı şekilde, daha önceki insizyon hattından ayrılmak gerekirse akut açılardan (<60°) kaçınılmalıdır. Bir önceki insizyonun tekrar kullanılabilir olduğu ya da yeni bir insizyonun gerekli olduğunun belirlenmesi, cerrahın revizyon için seçilmiş yaklaşımına bağlı olarak değişecektir. Cilt kesisi ardından derin fasyal tabaka karşımıza çıkar. Cerrahi işlemin tamamlanması ardından derin fasyanın kapatılabilir halde kalması veya kapatılabilir hale getirilmesi yara yeri akıntısı, enfeksiyon gibi komplikasyonların önlenmesi açısından gereklidir.", "qas": [ { "question": "Cilt insizyonu olarak hastanın eski insizyonunu tercih etmek neden avantajlıdır?", "id": 6441, "answers": [ { "text": "hem cilt beslenmesini korumak ve iyileşme", "answer_start": 71 } ] }, { "question": "Cerrahlar, birbirine yakın paralel insizyonlardan kaçınmak için ne kadar mesafe bırakmalıdır?", "id": 6442, "answers": [ { "text": "<6 cm.", "answer_start": 202 } ] }, { "question": "Cerrahlar, insizyon hattından ayrılmak gerekirse hangi açılardan kaçınmalıdır?", "id": 6443, "answers": [ { "text": "akut açılardan", "answer_start": 311 } ] }, { "question": "Yeni bir insizyonun gerekli olup olmadığının belirlenmesi neye bağlıdır?", "id": 6444, "answers": [ { "text": "cerrahın revizyon için seçilmiş yaklaşımına", "answer_start": 458 } ] }, { "question": "Cilt kesisi sonrası hangi tabaka karşımıza çıkar?", "id": 6445, "answers": [ { "text": "derin fasyal", "answer_start": 550 } ] }, { "question": "Derin fasyanın kapatılabilir halde kalması veya getirilmesi neden gereklidir?", "id": 6446, "answers": [ { "text": "yara yeri akıntısı, enfeksiyon gibi komplikasyonların önlenmesi", "answer_start": 704 } ] }, { "question": "Cerrahi işlem tamamlandıktan sonra hangi tabakanın durumu kontrol edilmelidir?", "id": 6447, "answers": [ { "text": "derin fasyal tabaka", "answer_start": 550 } ] }, { "question": "Cilt insizyonunda daha önceki insizyon hattından ayrılmak gerekiyorsa ne yapılmalıdır?", "id": 6448, "answers": [ { "text": "akut açılardan", "answer_start": 311 } ] }, { "question": "Derin fasyal tabaka cilt kesisinden sonra neden önemlidir?", "id": 6449, "answers": [ { "text": "yara yeri akıntısı, enfeksiyon gibi komplikasyonların önlenmesi", "answer_start": 704 } ] }, { "question": "Bir önceki insizyonun tekrar kullanılabilir olup olmadığına kim karar verir?", "id": 6450, "answers": [ { "text": "cerrahın", "answer_start": 458 } ] } ] }, { "context": "Cerrahi olarak hasta lateral dekübit pozisyonda (sağlam kalça alt tarafta olmak üzere) yatırılır. Cilt insizyonuna, spina ilyaka anterior hizasında, büyük trokanterin arka kenarına paralel bir hat boyunca hafifçe kavisli olacak şekilde başlanır. Kesi, femoral şaft boyunca büyük trokanterin distaline belirlenen ihtiyaç kadar uzatılır. Subkutan dokular kapanma esnasında sorun yaşanmaması adına yaklaşık 1 cm. anterior ve posteriora olmak üzere diseke edilir. Deri insizyonu boyunca deri altı dokular, fasya lata ve gluteus maksimusu örten ince fasya tek bir düzlemde geçilir. Parmak yardımı ile fasya lata kaldırılarak gluteus maksimus tendonu palpe edilir. Fazla posteriorda kalan fasyal insizyon, yanlışlıkla maksimus tendonunu kesebilir ve tendonun hemen dibindeki siyatik siniri riske atabilir. Siyatik siniri görerek koruma altına almak yaralanmaları önlemek adına önemli bir hamledir. Gluteus maksimus lifleri ve tendonu belirlendikten sonra lifleri arasından künt bir şekilde diseke edilerek geçilir.", "qas": [ { "question": "Cerrahi olarak hasta hangi pozisyonda yatırılır?", "id": 6451, "answers": [ { "text": "lateral dekübit pozisyonda", "answer_start": 21 } ] }, { "question": "Cilt insizyonu nerede başlatılır?", "id": 6452, "answers": [ { "text": "spina ilyaka anterior hizasında", "answer_start": 116 } ] }, { "question": "Subkutan dokular hangi yönde diseke edilir?", "id": 6453, "answers": [ { "text": "anterior ve posteriora", "answer_start": 410 } ] }, { "question": "Fasya lata nasıl kaldırılır?", "id": 6454, "answers": [ { "text": "Parmak yardımı", "answer_start": 577 } ] }, { "question": "Yanlışlıkla maksimus tendonunu kesme riski ne zaman ortaya çıkar?", "id": 6455, "answers": [ { "text": "Fazla posteriorda kalan fasyal insizyon", "answer_start": 659 } ] }, { "question": "Siyatik sinir nasıl korunmalıdır?", "id": 6456, "answers": [ { "text": "görerek", "answer_start": 815 } ] }, { "question": "Gluteus maksimus lifleri ve tendonu belirlendikten sonra ne yapılır?", "id": 6457, "answers": [ { "text": "lifleri arasından künt bir şekilde diseke edilerek geçilir.", "answer_start": 949 } ] }, { "question": "Cilt insizyonu boyunca hangi dokular tek bir düzlemde geçilir?", "id": 6458, "answers": [ { "text": "deri altı dokular", "answer_start": 483 } ] }, { "question": "Siyatik sinir neden korunmalıdır?", "id": 6459, "answers": [ { "text": "yaralanmaları önlemek", "answer_start": 843 } ] }, { "question": "Cilt insizyonu ne kadar uzatılır?", "id": 6460, "answers": [ { "text": "belirlenen ihtiyaç kadar", "answer_start": 301 } ] } ] }, { "context": "Kalçaya doğrudan lateral yaklaşım, diseksiyonun gluteus medius ve minimus yoluyla yapıldığı bir yaklaşımdır. İlk olarak Bauer tarafından tanımlanmış 1982 yılında ise Hardinge tarafından popüler hale getirilmiştir. Hardinge’in tanımlamasında abdüktörün %50-60 kısmı büyük trokantörden ayrılacak şekildedir. Bu nedenle revizyon cerrahisinde Head ve arkadaşları tarafından tanımlanan, RKA için geliştirilen modifikasyon tercih edilmektedir. Bu modifikasyon abdüktörlerin %25-30’unun ayrılmasını içerdiği ve bu sayede fonksiyonelliği daha iyi koruduğu için daha tercih edilir hale gelmiştir. Lateral yaklaşım arka kapsül ve dış rotatorları korur, bu sayede kalça stabilitesinde diğer yaklaşımlara göre daha başarılıdır. RKA sonrası ortaya çıkan en yaygın komplikasyonlardan biri olan dislokasyon riskini azaltılması sebebiyle tercih edilen bir yaklaşımdır. Direkt lateral yaklaşım proksimal ve distale doğru uzatılabilen tekniği ile hem femur hem de asetabulum için mükemmel bir cerrahi alan görüntüsü sağlar.", "qas": [ { "question": "Kalçaya doğrudan lateral yaklaşım nasıl bir yaklaşımdır?", "id": 6461, "answers": [ { "text": "diseksiyonun gluteus medius ve minimus yoluyla yapıldığı bir yaklaşımdır", "answer_start": 35 } ] }, { "question": "Lateral yaklaşım ilk olarak kim tarafından tanımlanmıştır?", "id": 6462, "answers": [ { "text": "Bauer", "answer_start": 120 } ] }, { "question": "Hardinge'in tanımladığı yaklaşımda abdüktörün ne kadarı ayrılır?", "id": 6463, "answers": [ { "text": "%50-60", "answer_start": 252 } ] }, { "question": "RKA için geliştirilen modifikasyon neyi içerir?", "id": 6464, "answers": [ { "text": "abdüktörlerin %25-30’unun ayrılmasını", "answer_start": 454 } ] }, { "question": "RKA sonrası en yaygın komplikasyonlardan biri nedir?", "id": 6465, "answers": [ { "text": "dislokasyon", "answer_start": 780 } ] }, { "question": "Lateral yaklaşım neden kalça stabilitesinde başarılıdır?", "id": 6466, "answers": [ { "text": "arka kapsül ve dış rotatorları korur", "answer_start": 605 } ] }, { "question": "Direkt lateral yaklaşımın avantajı nedir?", "id": 6467, "answers": [ { "text": "mükemmel bir cerrahi alan görüntüsü", "answer_start": 962 } ] }, { "question": "Kalçaya doğrudan lateral yaklaşım ne zaman popüler hale gelmiştir?", "id": 6468, "answers": [ { "text": "1982", "answer_start": 149 } ] }, { "question": "RKA için geliştirilen modifikasyon neden tercih edilir hale gelmiştir?", "id": 6469, "answers": [ { "text": "abdüktörlerin %25-30’unun ayrılmasını içerdiği ve bu sayede fonksiyonelliği daha iyi koruduğu", "answer_start": 454 } ] }, { "question": "Direkt lateral yaklaşımın tekniği neye imkan tanır?", "id": 6470, "answers": [ { "text": "proksimal ve distale doğru uzatılabilen", "answer_start": 877 } ] } ] }, { "context": "Femur bölgesinde vastus lateralis posterolateralinden diseksiyona devam edilir ve Hohman ekartörü yardımı ile vastus lateralis anteriora ekarte edilir. Gluteus medius ve minimusa diseksiyon femoral protez boynunun lokasyonu ile belirlenen bir aralıkta uygulanır. Abdüktör içine proksimal diseksiyon 3-4 cm. ile sınırlı olmalıdır. Bu korumacı yaklaşım, superior gluteal siniri korur ve böylece vastus lateralis ile sürekliliği olan gluteus medius ve minimusun en ön liflerine innervasyonu koruyacaktır. Femoral komponent boynunu gördükten sonra asetabulum anterioruna bir Hohman ekartörü yerleştirilir ve dokular anteriora doğru ekarte edilir.", "qas": [ { "question": "Femur bölgesinde diseksiyona nereden devam edilir?", "id": 6471, "answers": [ { "text": "vastus lateralis posterolateralinden", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "Vastus lateralis hangi yöne ekarte edilir?", "id": 6472, "answers": [ { "text": "anterior", "answer_start": 127 } ] }, { "question": "Gluteus medius ve minimusa diseksiyon nasıl belirlenir?", "id": 6473, "answers": [ { "text": "femoral protez boynunun lokasyonu ile belirlenen bir aralıkta", "answer_start": 190 } ] }, { "question": "Abdüktör içine proksimal diseksiyon ne kadar ile sınırlı olmalıdır?", "id": 6474, "answers": [ { "text": "3-4 cm.", "answer_start": 299 } ] }, { "question": "Korumacı yaklaşımın amacı nedir?", "id": 6475, "answers": [ { "text": "superior gluteal siniri korur", "answer_start": 352 } ] }, { "question": "Femoral komponent boynunu gördükten sonra ne yapılır?", "id": 6476, "answers": [ { "text": "bir Hohman ekartörü yerleştirilir ve dokular anteriora doğru ekarte edilir", "answer_start": 567 } ] }, { "question": "Hohman ekartörü hangi dokuları ekarte eder?", "id": 6477, "answers": [ { "text": "vastus lateralis anteriora", "answer_start": 110 } ] }, { "question": "Gluteus medius ve minimusun en ön liflerine innervasyonu korumak için hangi sinir korunur?", "id": 6478, "answers": [ { "text": "superior gluteal siniri", "answer_start": 352 } ] }, { "question": "Hohman ekartörü femoral komponent boynunu gördükten sonra nereye yerleştirilir?", "id": 6479, "answers": [ { "text": "asetabulum anterioruna", "answer_start": 544 } ] }, { "question": "Femoral protez boynunun lokasyonu neyi belirler?", "id": 6480, "answers": [ { "text": "Gluteus medius ve minimusa diseksiyon", "answer_start": 152 } ] } ] }, { "context": "Zole olarak ara parça (liner) aşınmalarında ara parça değişimi ve baş değişimi gerektiği durumlarda anterior yaklaşım tercih edilebilir. Kısacası izole asetabular komponentlerin değişimlerinde tercih edilebilir bir yaklaşımdır. Dislokasyon oranları posterior yaklaşıma göre azdır. Dislokasyon oranları yapılan çalışmalarda %0-6,6 olarak görülmüştür. Yine de kısıtlı bir alana ulaşım sağladığı, özellikle asetabulum posteriorunu ve posterior kolona yaklaşımda yetersiz kaldığı için komplike vakalarda tercih edilirliği düşüktür. Ayrıca yaklaşımın distal bölümü femur şaftına tam erişim sağlar, ancak subperiosteal elevasyon veya vastus lateralis'in ayrılmasını gerektirir. Anterior yaklaşım esnasında trokantör kırığına rastlamak olasıdır. Yani femura bir müdahale gerekecekse bu yaklaşım cerrah için dezavantaj olacaktır. Anterior yaklaşımda sık karşılaşılan komplikasyonlar trokanterik kırık, gecikmiş yara iyileşmesi, lateral femoral kutanöz sinir hasarı, femoral perforasyon, bacak boyunda eşitsizlik, kanama ve hematomdur. Bu komplikasyonları önlemek için çeşitli önlemler alınmaktadır. Ancak günümüzde lateral ve posterior yaklaşımların cerrahlar tarafından daha aşina olunması ve daha az komplikasyona neden olmaları nedeniyle tercih edilirliği son sırada kalmaktadır.", "qas": [ { "question": "Hangi durumlarda anterior yaklaşım tercih edilebilir?", "id": 6481, "answers": [ { "text": "ara parça (liner) aşınmalarında ara parça değişimi ve baş değişimi gerektiği durumlarda", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "Dislokasyon oranları hangi yaklaşıma göre azdır?", "id": 6482, "answers": [ { "text": "posterior yaklaşıma göre", "answer_start": 249 } ] }, { "question": "Dislokasyon oranları yapılan çalışmalarda ne kadar olarak görülmüştür?", "id": 6483, "answers": [ { "text": "%0-6,6", "answer_start": 323 } ] }, { "question": "Anterior yaklaşım neden komplike vakalarda tercih edilmez?", "id": 6484, "answers": [ { "text": "kısıtlı bir alana ulaşım sağladığı", "answer_start": 358 } ] }, { "question": "Anterior yaklaşımın distal bölümü nereye tam erişim sağlar?", "id": 6485, "answers": [ { "text": "femur şaftına", "answer_start": 560 } ] }, { "question": "Anterior yaklaşım sırasında hangi komplikasyonlara rastlanabilir?", "id": 6486, "answers": [ { "text": "trokanterik kırık, gecikmiş yara iyileşmesi, lateral femoral kutanöz sinir hasarı, femoral perforasyon, bacak boyunda eşitsizlik, kanama ve hematom", "answer_start": 875 } ] }, { "question": "Cerrahlar neden anterior yaklaşımı daha az tercih etmektedir?", "id": 6487, "answers": [ { "text": "daha az komplikasyona neden olmaları nedeniyle", "answer_start": 1186 } ] }, { "question": "Anterior yaklaşımın cerrah için dezavantajı nedir?", "id": 6488, "answers": [ { "text": "femura bir müdahale gerekecekse", "answer_start": 744 } ] }, { "question": "Anterior yaklaşım sırasında hangi kırığa rastlanabilir?", "id": 6489, "answers": [ { "text": "trokantör kırığı", "answer_start": 700 } ] }, { "question": "Anterior yaklaşımda karşılaşılan komplikasyonları önlemek için ne yapılır?", "id": 6490, "answers": [ { "text": "çeşitli önlemler alınmaktadır", "answer_start": 1060 } ] } ] }, { "context": "Revizyon cerrahisinde ilk aşama mevcut implantların çıkarılmasıdır. İmplantlar gevşemiş olup rahatlıkla çıkabildiği gibi fiksasyonu sağlam olup çıkartma esnasında cerrahi ekibi zor durumda da bırakabilmektedir. Fiksasyonun sağlam olduğu durumlarda mevcut kemik stoğuna ve yumuşak dokulara en az hasarı vererek çıkarma işlemini gerçekleştirmek adına zaman içerisinde çeşitli yöntemler ortaya konulmuştur. Mevcut anatomiye çıkarma işlemi esnasında en az hasarı vermek, revizyon cerrahisinin ikinci aşamasında cerraha kolaylık sağlar ve komplike artroplasti implantlarının kullanım oranını azaltır. Çıkarma işleminde ilk aşama, yalnızca asetabular revizyon bile yapılacak olsa, femoral başın çıkarılmasıdır. Genellikle başın çıkarılması işleminde herhangi bir zorluk yaşanmaz ve kolaylıkla çıkartılır. Ancak kilitli ara parça olduğu zaman kalça dislokasyonu esnasında baş, boyundan çıkarak liner içerisinde kalabilir. Bu durumda özel malzemelerle (trunnion (muylu)) çıkarma yapmak gerekmektedir.", "qas": [ { "question": "Revizyon cerrahisinde ilk aşama nedir?", "id": 6491, "answers": [ { "text": "mevcut implantların çıkarılması", "answer_start": 32 } ] }, { "question": "İmplantlar hangi durumda cerrahi ekibi zor durumda bırakabilir?", "id": 6492, "answers": [ { "text": "fiksasyonu sağlam", "answer_start": 121 } ] }, { "question": "Fiksasyonun sağlam olduğu durumlarda çıkarma işlemi esnasında ne amaçlanır?", "id": 6493, "answers": [ { "text": "mevcut kemik stoğuna ve yumuşak dokulara en az hasarı vererek", "answer_start": 248 } ] }, { "question": "Çıkarma işlemi esnasında en az hasarı vermek neden önemlidir?", "id": 6494, "answers": [ { "text": "revizyon cerrahisinin ikinci aşamasında cerraha kolaylık sağlar ve komplike artroplasti implantlarının kullanım oranını azaltır", "answer_start": 467 } ] }, { "question": "Revizyon cerrahisinde çıkarma işleminin ilk aşaması nedir?", "id": 6495, "answers": [ { "text": "femoral başın çıkarılmasıdır.", "answer_start": 675 } ] }, { "question": "Femoral başın çıkarılması sırasında genellikle ne yaşanmaz?", "id": 6496, "answers": [ { "text": "zorluk", "answer_start": 757 } ] }, { "question": "Kilitli ara parça olduğunda baş, dislokasyon esnasında nereye kalabilir?", "id": 6497, "answers": [ { "text": "liner", "answer_start": 887 } ] }, { "question": "Kilitli ara parça olduğunda başın çıkarılması için ne yapmak gerekmektedir?", "id": 6498, "answers": [ { "text": "özel malzemelerle (trunnion (muylu)) çıkarma", "answer_start": 926 } ] }, { "question": "Fiksasyonun sağlam olduğu durumlarda hangi yöntemler geliştirilmiştir?", "id": 6499, "answers": [ { "text": "çeşitli yöntemler", "answer_start": 366 } ] }, { "question": "Femoral başın çıkarılması işleminde ne zaman zorluk yaşanabilir?", "id": 6500, "answers": [ { "text": "kilitli ara parça olduğu zaman", "answer_start": 805 } ] } ] }, { "context": "Asetabular komponent çıkarılmasında ilk basamak ara parçanın çıkarılmasıdır. Asetabular gevşemesi olan ve vidasız tespitli komponentlerde ara parça çıkarılmasına gerek olmayabilir. Genel olarak ara parça çıkarma işlemi cerrah için kolay ve komplikasyonsuz bir işlemdir. Asetabular komponent tam olarak görünecek şekilde ekartasyonu yapılmalıdır. Ara parçanın çıkarılmasına engel olabilecek fibrotik dokular ve komponent üzerine büyüyen kemik dokular temizlenmelidir. Ara parçalar genellikle polietilen (PE) gibi yumuşak veya seramik gibi sert malzemelerden oluşmaktadır. Her iki materyalin çıkarılma mekanizması farklılıklar içermektedir. PE ara parçayı çıkarmak için farklı teknikler uygulanabilir. Ara parça ve kap arasına kavisli bir osteotom yerleştirerek çıkarmak iyi bir yöntemdir ancak, yalnızca ara parça değiştirilecek olgularda kilitleme mekanizmasını bozabileceği unutulmamalıdır.", "qas": [ { "question": "Asetabular komponent çıkarılmasında ilk basamak nedir?", "id": 6501, "answers": [ { "text": "ara parçanın çıkarılması", "answer_start": 48 } ] }, { "question": "Hangi durumlarda ara parça çıkarılmasına gerek olmayabilir?", "id": 6502, "answers": [ { "text": "Asetabular gevşemesi olan ve vidasız tespitli komponentlerde", "answer_start": 77 } ] }, { "question": "Ara parça çıkarma işlemi genel olarak nasıl bir işlemdir?", "id": 6503, "answers": [ { "text": "kolay ve komplikasyonsuz", "answer_start": 231 } ] }, { "question": "Asetabular komponent çıkarılmadan önce ne yapılmalıdır?", "id": 6504, "answers": [ { "text": "ekartasyonu", "answer_start": 320 } ] }, { "question": "Ara parçanın çıkarılmasına engel olabilecek neler temizlenmelidir?", "id": 6505, "answers": [ { "text": "fibrotik dokular ve komponent üzerine büyüyen kemik dokular", "answer_start": 390 } ] }, { "question": "Ara parçalar genellikle hangi malzemelerden oluşmaktadır?", "id": 6506, "answers": [ { "text": "polietilen (PE) gibi yumuşak veya seramik gibi sert malzemelerden", "answer_start": 491 } ] }, { "question": "PE ara parçayı çıkarmak için hangi yöntem kullanılabilir?", "id": 6507, "answers": [ { "text": "Ara parça ve kap arasına kavisli bir osteotom yerleştirerek çıkarmak", "answer_start": 700 } ] }, { "question": "Seramik ve PE gibi farklı materyallerin çıkarılma mekanizmaları nasıldır?", "id": 6508, "answers": [ { "text": "farklılıklar", "answer_start": 612 } ] }, { "question": "Ara parça değiştirilecek olgularda hangi durum göz önünde bulundurulmalıdır?", "id": 6509, "answers": [ { "text": "kilitleme mekanizmasını", "answer_start": 838 } ] }, { "question": "Asetabular komponent çıkarılmasında hangi dokular temizlenmelidir?", "id": 6510, "answers": [ { "text": "fibrotik dokular ve komponent üzerine büyüyen kemik dokular", "answer_start": 390 } ] } ] }, { "context": "İnme, vasküler bir olay nedeniyle santral sinir sisteminde akut olarak meydana gelen nörolojik defisit olarak tanımlanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı tanımlamaya göre ise; vasküler nedenler dışında görünür bir neden olmaksızın, fokal serebral fonksiyon kaybına ait belirti ve bulguların hızla yerleşmesi ile karakterize, 24 saatten uzun süren klinik bir sendromdur. Bu tanıma göre primer beyin tümörü, metastatik beyin tümörü, nöbet sonrası oluşan palsi, subdural kanama ve geçici iskemik atak (TİA) ve subdural kanama dışlanmaktadır. İnmenin alt tipleri iskemik inme, intrakraniyal kanama (İK) ve subaraknoid kanama (SAK) şeklinde tanımlanmaktadır. İnme, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) hem erkek hem de kadınlar arasında ölümün en sık 3. nedeni iken, aynı zamanda morbiditenin en önde gelen sebebidir. Her yıl yaklaşık 700.000 inme vakası görülmekte olup bu vakaların önemli bir kısmı da fatal seyretmektedir.", "qas": [ { "question": "İnme nedir?", "id": 6511, "answers": [ { "text": "nörolojik defisit", "answer_start": 85 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü'ne göre inme nasıl tanımlanır?", "id": 6512, "answers": [ { "text": "vasküler nedenler dışında görünür bir neden olmaksızın, fokal serebral fonksiyon kaybına ait belirti ve bulguların hızla yerleşmesi ile karakterize, 24 saatten uzun süren klinik bir sendromdur", "answer_start": 182 } ] }, { "question": "İnmenin tanımında dışlanan durumlar nelerdir?", "id": 6513, "answers": [ { "text": "primer beyin tümörü, metastatik beyin tümörü, nöbet sonrası oluşan palsi, subdural kanama ve geçici iskemik atak (TİA) ve subdural kanama", "answer_start": 391 } ] }, { "question": "İnmenin alt tipleri nelerdir?", "id": 6514, "answers": [ { "text": "iskemik inme, intrakraniyal kanama (İK) ve subaraknoid kanama (SAK)", "answer_start": 565 } ] }, { "question": "İnme, Amerika Birleşik Devletleri'nde ölüm nedenleri arasında kaçıncı sıradadır?", "id": 6515, "answers": [ { "text": "3.", "answer_start": 753 } ] }, { "question": "İnme, ABD'de hangi cinsiyetler arasında morbiditenin en önde gelen sebebidir?", "id": 6516, "answers": [ { "text": "hem erkek hem de kadınlar", "answer_start": 704 } ] }, { "question": "ABD'de her yıl yaklaşık kaç inme vakası görülmektedir?", "id": 6517, "answers": [ { "text": "700.000", "answer_start": 837 } ] }, { "question": "ABD'de inme vakalarının önemli bir kısmı nasıl seyretmektedir?", "id": 6518, "answers": [ { "text": "fatal", "answer_start": 906 } ] }, { "question": "İnme sonrası hangi tür nörolojik defisit meydana gelir?", "id": 6519, "answers": [ { "text": "akut", "answer_start": 59 } ] }, { "question": "İnme ne kadar süre boyunca süren bir sendromdur?", "id": 6520, "answers": [ { "text": "24 saatten", "answer_start": 331 } ] } ] }, { "context": "Beyin, arcus aorta ve onun dallarından çıkan karotis ve vertebral arterler vasıtasıyla beslenir. Beynin kanlanması büyük oranda arteria carotis interna (ICA) vasıtasıyla olur, ancak oksipital lob, talamus, beyin sapı ve serebellum gibi yapılar vertebral arter tarafından beslenir. ICA, arteria carotis communis’in (CCA) bir dalı olup sol taraftan direkt olarak arcus aorta’dan ayrılırken sağdan truncus brachiocephalicus denen arterden ayrılır. CCA, 4. servikal vertebral düzeyine kadar yükselip herhangi bir dal vermezken bu seviyenin üstünde yaklaşık olarak tiroid kartilaj düzeyinde iki dala ayrılır. Bu dallardan arteria carotis externa (ECA), tiroid bezi, yüz, scalp ve dura mater gibi yapıları besler. ICA ise kafa tabanında bulunan karotis kanalına girer ve çıktıktan sonra kavernöz sinüs içerisinde ilerler, duramater yaprağını delerek subaraknoid mesafeye ulaşır. Chiasma opticum’un yanından çıkarak anterior serebral arter (ACA) ve orta serebral arter (MCA) dallarını verir.", "qas": [ { "question": "Beyin hangi arterler vasıtasıyla beslenir?", "id": 6521, "answers": [ { "text": "karotis ve vertebral", "answer_start": 45 } ] }, { "question": "Beynin kanlanması büyük oranda hangi arter vasıtasıyla olur?", "id": 6522, "answers": [ { "text": "arteria carotis interna (ICA)", "answer_start": 128 } ] }, { "question": "Hangi yapılar vertebral arter tarafından beslenir?", "id": 6523, "answers": [ { "text": "oksipital lob, talamus, beyin sapı ve serebellum", "answer_start": 182 } ] }, { "question": "Arteria carotis communis (CCA) kaçıncı servikal vertebral düzeyine kadar yükselir?", "id": 6524, "answers": [ { "text": "4.", "answer_start": 450 } ] }, { "question": "Arteria carotis externa (ECA) hangi yapıları besler?", "id": 6525, "answers": [ { "text": "tiroid bezi, yüz, scalp ve dura mater", "answer_start": 648 } ] }, { "question": "ICA, hangi kanala girer?", "id": 6526, "answers": [ { "text": "karotis kanalı", "answer_start": 739 } ] }, { "question": "ICA'nın çıktığı kavernöz sinüs sonrası ilerlediği yaprak nedir?", "id": 6527, "answers": [ { "text": "duramater", "answer_start": 816 } ] }, { "question": "ICA'nın verdiği dallar nelerdir?", "id": 6528, "answers": [ { "text": "anterior serebral arter (ACA) ve orta serebral arter (MCA)", "answer_start": 909 } ] }, { "question": "CCA, tiroid kartilaj düzeyinde kaç dala ayrılır?", "id": 6529, "answers": [ { "text": "iki dala", "answer_start": 586 } ] }, { "question": "Arteria carotis communis (CCA), sağ tarafta hangi arterden ayrılır?", "id": 6530, "answers": [ { "text": "truncus brachiocephalicus", "answer_start": 395 } ] } ] }, { "context": "Vertebral arter, vertebrobaziler sistemi oluşturan arterdir. Bu arter, sağdan truncus brachiocephalicus adlı arterden, sol taraftan direkt olarak arcus aorta’dan ayrılan subklavyen arterden ayrılır. Daha sonra, intradural mesafede posterior inferior serebellar arter (PICA) dalını verir. Bu arter, serebellumun alt kısmını besler. Subaraknoid aralığa girdikten sonra her iki vertebral arter bulbus ön yüzünde birleşerek baziler arteri meydana getirir. Baziler arter, beyin sapının ön orta bölümünü sulayan kısa perforan dallar ve beyni çevreleyen sirkümferensiyel dallar verir. Bu sirkümferensiyel dallar, baziler arterden ayrılıp anterior inferior serebellar arter (AICA) ve superior serebellar arter adını alır. Baziler arter, posterior serebral arteri (PCA) verdikten sonra sonlanır. PCA, posterior kominikan arter aracılığı ile karotis sistemine bağlıdır. İntrakranial alanda beynin kanlanmasını sağlayan karotis sistemi ve vertebrobaziler sistemi birbirine bağlayarak aralarında anastomoz sağlayan yapı Willis poligonudur. Bu bağlantılar, bir damarın tıkanıklığında dolaşımın devam etmesine katkıda bulunurlar.", "qas": [ { "question": "Vertebral arter hangi sistemi oluşturur?", "id": 6531, "answers": [ { "text": "vertebrobaziler", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "Vertebral arter sağdan hangi arterden ayrılır?", "id": 6532, "answers": [ { "text": "truncus brachiocephalicus", "answer_start": 78 } ] }, { "question": "Vertebral arter sol taraftan hangi arterden ayrılır?", "id": 6533, "answers": [ { "text": "subklavyen arter", "answer_start": 170 } ] }, { "question": "Vertebral arter, serebellumun alt kısmını besleyen hangi dalı verir?", "id": 6534, "answers": [ { "text": "posterior inferior serebellar arter (PICA)", "answer_start": 231 } ] }, { "question": "Vertebral arterler birleşerek hangi arteri oluşturur?", "id": 6535, "answers": [ { "text": "baziler", "answer_start": 25 } ] }, { "question": "Baziler arter, beyin sapının hangi bölümünü sulayan dallar verir?", "id": 6536, "answers": [ { "text": "ön orta", "answer_start": 481 } ] }, { "question": "Baziler arterden ayrılan dallar nelerdir?", "id": 6537, "answers": [ { "text": "anterior inferior serebellar arter (AICA) ve superior serebellar arter", "answer_start": 631 } ] }, { "question": "Baziler arter hangi arterden sonra sonlanır?", "id": 6538, "answers": [ { "text": "posterior serebral arteri (PCA", "answer_start": 729 } ] }, { "question": "Willis poligonu neyi sağlar?", "id": 6539, "answers": [ { "text": "beynin kanlanmasını sağlayan karotis sistemi ve vertebrobaziler sistemi birbirine bağlayarak aralarında anastomoz", "answer_start": 880 } ] }, { "question": "Willis poligonu, hangi durumda dolaşımın devam etmesine katkıda bulunur?", "id": 6540, "answers": [ { "text": "bir damarın tıkanıklığında", "answer_start": 1044 } ] } ] }, { "context": "Geniş damar aterosklerozu, olguların çoğunluğunda etiyolojik faktör olarak bilinmektedir. Ateroskleroz ekstrakranial veya intrakranial büyük damarlarda meydana gelebilir. Lümeni daraltacak aterom plağının oluşması ve bu plaktan kaynaklanan trombüs oluşumu kollateral damarların da yeterli olmaması durumunda infarkt meydana gelmesine sebep olur. Trombüs veya aterom plağının distale embolizasyonu da infarkt gelişimine neden olur. Bu tip lezyonlar çoğunlukla, ana carotis’in bifurkasyon noktasında veya vertebral arterin ilk ve dördüncü segmenti ile baziler arterin ilk segmentinde daha çok görülür. Özellikle %70’in üzerinde darlık olması infarkt gelişimi için yüksek risk olarak kabul edilmektedir. Karotis endarterektomi gibi bir işlem ile bu düzeyde darlıklarda uygulandığında inme gelişimi önlenebilir. İnfarktın ateroskleroz kaynaklı olduğunu göstermede doppler ultrasonografi, anjiografi ve MRG anjiografi gibi görüntüleme yöntemleri yardımcıdır. Diğer etyolojik faktörleri dışlamak da etyolojinin ateroskleroz olduğu kanısını destekler.", "qas": [ { "question": "Geniş damar aterosklerozu nedir?", "id": 6541, "answers": [ { "text": "etiyolojik faktör", "answer_start": 50 } ] }, { "question": "Ateroskleroz hangi damarlarda meydana gelebilir?", "id": 6542, "answers": [ { "text": "ekstrakranial veya intrakranial büyük damarlarda", "answer_start": 103 } ] }, { "question": "Lümeni daraltacak aterom plağının oluşması neye sebep olabilir?", "id": 6543, "answers": [ { "text": "infarkt", "answer_start": 308 } ] }, { "question": "Trombüs veya aterom plağının distale embolizasyonu neye neden olur?", "id": 6544, "answers": [ { "text": "infarkt", "answer_start": 308 } ] }, { "question": "Geniş damar aterosklerozu en çok hangi bölgelerde görülür?", "id": 6545, "answers": [ { "text": "ana carotis’in bifurkasyon noktasında veya vertebral arterin ilk ve dördüncü segmenti ile baziler arterin ilk segmentinde", "answer_start": 460 } ] }, { "question": "Hangi durumda infarkt gelişimi için yüksek risk kabul edilir?", "id": 6546, "answers": [ { "text": "%70’in üzerinde darlık", "answer_start": 610 } ] }, { "question": "İnme gelişimini önlemek için hangi işlem uygulanabilir?", "id": 6547, "answers": [ { "text": "Karotis endarterektomi", "answer_start": 701 } ] }, { "question": "Ateroskleroz kaynaklı infarktı göstermek için hangi görüntüleme yöntemleri kullanılır?", "id": 6548, "answers": [ { "text": "doppler ultrasonografi, anjiografi ve MRG anjiografi", "answer_start": 860 } ] }, { "question": "Diğer etyolojik faktörleri dışlamak neyi destekler?", "id": 6549, "answers": [ { "text": "ateroskleroz", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "Aterom plağının distale embolizasyonu neyi tetikleyebilir?", "id": 6550, "answers": [ { "text": "infarkt", "answer_start": 308 } ] } ] }, { "context": "Küçük damar oklüzyonu (laküner infarkt) diğer bir etiyolojik sınıftır. Laküner infarkt, küçük ve derin yerleşimli olan arterlerde meydana gelen oklüzyon sonucu ortaya çıkan küçük lezyonlardır. Kollaterallerin zayıf olması nedeniyle oklüzyon durumunda infarkt çoğunlukla gelişmekle beraber en büyük infarkt çapı 15-20 mm olarak kabul edilmektedir. Sadece motor, sadece duyusal, konuşma bozuklukları veya kombine bulgular oluşturabilir. Oluşacak bulgular lezyonun meydana geldiği beyin bölgesinin motor veya duyu liflerinden yoğunluğuna bağlı olarak değişmektedir. Asemptomatik olarak da tespit edilebilmektedir. HT ve DM tanısı olan ileri yaştaki hastalarda daha sık görülmektedir. Sebep olabilecek kardiyoembolizm veya ateroskleroz dışlanmalıdır. Talamus tutulumunda duyusal semptomlar, capsula interna tutulumunda motor bulgular görülür. Laküner infarktlar çoğu zaman iyi bir gidişata sahiptir.", "qas": [ { "question": "Laküner infarkt nedir?", "id": 6551, "answers": [ { "text": "küçük ve derin yerleşimli olan arterlerde meydana gelen oklüzyon sonucu ortaya çıkan küçük lezyonlardır", "answer_start": 88 } ] }, { "question": "Laküner infarktın en büyük infarkt çapı ne kadar olarak kabul edilmektedir?", "id": 6552, "answers": [ { "text": "15-20 mm", "answer_start": 311 } ] }, { "question": "Laküner infarkt hangi tür bulgular oluşturabilir?", "id": 6553, "answers": [ { "text": "motor, sadece duyusal, konuşma bozuklukları veya kombine bulgular", "answer_start": 354 } ] }, { "question": "Laküner infarktın ortaya çıkarabileceği bulgular neye bağlı olarak değişmektedir?", "id": 6554, "answers": [ { "text": "lezyonun meydana geldiği beyin bölgesinin motor veya duyu liflerinden yoğunluğuna", "answer_start": 453 } ] }, { "question": "Laküner infarkt hangi hastalarda daha sık görülmektedir?", "id": 6555, "answers": [ { "text": "ileri yaştaki hastalarda", "answer_start": 632 } ] }, { "question": "Laküner infarkt için hangi etiyolojik faktörler dışlanmalıdır?", "id": 6556, "answers": [ { "text": "kardiyoembolizm veya ateroskleroz", "answer_start": 698 } ] }, { "question": "Talamus tutulumunda hangi tür semptomlar görülür?", "id": 6557, "answers": [ { "text": "duyusal semptomlar", "answer_start": 767 } ] }, { "question": "Capsula interna tutulumunda hangi bulgular görülür?", "id": 6558, "answers": [ { "text": "motor", "answer_start": 354 } ] }, { "question": "Laküner infarkt çoğu zaman nasıl bir gidişata sahiptir?", "id": 6559, "answers": [ { "text": "iyi", "answer_start": 869 } ] }, { "question": "Laküner infarkt nasıl tespit edilebilmektedir?", "id": 6560, "answers": [ { "text": "Asemptomatik", "answer_start": 563 } ] } ] }, { "context": "Öykü ve fizik muayene, inme tanısını koymada en önemli basamaklardır. Hikâyede en önemli özellik, akut başlangıçtır. Fizik muayenede, konuşma bozukluğu ve kol-bacak güçsüzlüğü, fasial güçsüzlük, yüzde, kol ve bacakta parestezi, baş ağrısı, baş dönmesi, disfaji, dizartri, yürüme bozukluğu saptanabilen belirti ve bulgulardır. Semptomların ne zaman başladığını bilmek özellikle tromboliz gibi tedavilerin uygulanması açısından çok değerlidir. Öykü ve fizik muayene aracılığı ile iskemik inme ile hemorajik inme arasında kesin ayrım yapmak mümkün olmadığı için, nörogörüntülemeye ihtiyaç duyulur. İki inme şekli de akut başlayan fokal defisit ile kendini gösterir. Bu anlamda tam olarak ayrılması zordur. Hemorajik inme de bazen klinik tablo hematomun büyümesi ile hızlıca kötüleşebilir.", "qas": [ { "question": "İnme tanısını koymada en önemli basamaklar nelerdir?", "id": 6561, "answers": [ { "text": "Öykü ve fizik muayene", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "İnme hikâyesinde en önemli özellik nedir?", "id": 6562, "answers": [ { "text": "akut başlangıçtır", "answer_start": 98 } ] }, { "question": "Fizik muayenede saptanabilen belirtiler ve bulgular nelerdir?", "id": 6563, "answers": [ { "text": "konuşma bozukluğu ve kol-bacak güçsüzlüğü, fasial güçsüzlük, yüzde, kol ve bacakta parestezi, baş ağrısı, baş dönmesi, disfaji, dizartri, yürüme bozukluğu", "answer_start": 134 } ] }, { "question": "Semptomların ne zaman başladığını bilmek neden önemlidir?", "id": 6564, "answers": [ { "text": "tromboliz gibi tedavilerin uygulanması", "answer_start": 377 } ] }, { "question": "İskemik inme ile hemorajik inme arasında kesin ayrım yapmak için neye ihtiyaç duyulur?", "id": 6565, "answers": [ { "text": "nörogörüntüleme", "answer_start": 560 } ] }, { "question": "İki inme şekli de kendini nasıl gösterir?", "id": 6566, "answers": [ { "text": "akut başlayan fokal defisit", "answer_start": 613 } ] }, { "question": "Hemorajik inmede klinik tablo nasıl kötüleşebilir?", "id": 6567, "answers": [ { "text": "hematomun büyümesi", "answer_start": 740 } ] }, { "question": "İnme tanısında hangi tür başlangıç önemlidir?", "id": 6568, "answers": [ { "text": "akut", "answer_start": 98 } ] }, { "question": "Öykü ve fizik muayene ile hangi iki inme tipi arasında ayrım yapmak zordur?", "id": 6569, "answers": [ { "text": "iskemik inme ile hemorajik inme", "answer_start": 478 } ] }, { "question": "Hangi tedavilerin uygulanması açısından semptomların başlangıç zamanı önemlidir?", "id": 6570, "answers": [ { "text": "tromboliz", "answer_start": 377 } ] } ] }, { "context": "TKS, günlük pratikte en sık kullanılan laboratuvar testlerinden birisidir. Tüm kan hücrelerinin üretimi hakkında bilgi verir. Kırmızı kan hücreleri (RBC), hemoglobin (Hgb), hematokrit (Hct) gibi parametrelerle oksijen taşıma kapasitesiyle ilgili, platelet sayısı ile hemostaz durumuylailgili ve beyaz küre (WBC) ile immün sistem ile ilgili bilgi sağlar. Anemiler, neoplaziler, enfeksiyonlar, allerji, kanama bozuklukları, immün yetmezlik durumları ile ilgili bilgi verir. Ayrıca, bazı ilaçların TKS üzerinde bazı değişiklikler oluşturur. Bundan dolayı bu tip ilaçların kullanımında TKS takibi yapılır. Yukarıdaki parametreler haricinde ortalama eritrosit volümü (MCV), ortalama eritrosit hemoglobin miktarı (MCH), eritrosit volümü başına ortalama hemoglobin konsantrasyonu (MCHC), Eritrositlerin Büyüklüklerine Göre Dağılım Genişliği (RDW), ortalama platelet hacmi (MPV), platelet dağılım genişliği (PDW), platokrit (Pct), bazofil sayısı, monosit sayısı, nötrofil sayısı, eozinofil sayısı, lenfosit sayısı ve bu hücrelerin yüzdeleri hakkında bilgi sağlar. TKSparametreleri; yaş, cinsiyet gibi faktörlerden etkilenmektedir.", "qas": [ { "question": "TKS nedir?", "id": 6571, "answers": [ { "text": "günlük pratikte en sık kullanılan laboratuvar testlerinden birisidir", "answer_start": 5 } ] }, { "question": "TKS hangi konularda bilgi sağlar?", "id": 6572, "answers": [ { "text": "Kırmızı kan hücreleri (RBC), hemoglobin (Hgb), hematokrit (Hct) gibi parametrelerle oksijen taşıma kapasitesiyle ilgili, platelet sayısı ile hemostaz durumuylailgili ve beyaz küre (WBC) ile immün sistem ile ilgili", "answer_start": 126 } ] }, { "question": "TKS hangi durumlarla ilgili bilgi verir?", "id": 6573, "answers": [ { "text": "Anemiler, neoplaziler, enfeksiyonlar, allerji, kanama bozuklukları, immün yetmezlik", "answer_start": 354 } ] }, { "question": "Bazı ilaçların kullanımı neden TKS takibi gerektirir?", "id": 6574, "answers": [ { "text": "TKS üzerinde bazı değişiklikler", "answer_start": 495 } ] }, { "question": "TKS parametreleri nelerdir?", "id": 6575, "answers": [ { "text": "ortalama eritrosit volümü (MCV), ortalama eritrosit hemoglobin miktarı (MCH), eritrosit volümü başına ortalama hemoglobin konsantrasyonu (MCHC), Eritrositlerin Büyüklüklerine Göre Dağılım Genişliği (RDW), ortalama platelet hacmi (MPV), platelet dağılım genişliği (PDW), platokrit (Pct), bazofil sayısı, monosit sayısı, nötrofil sayısı, eozinofil sayısı, lenfosit sayısı ve bu hücrelerin yüzdeleri", "answer_start": 636 } ] }, { "question": "TKS parametreleri hangi faktörlerden etkilenir?", "id": 6576, "answers": [ { "text": "yaş, cinsiyet", "answer_start": 1074 } ] }, { "question": "TKS testi hangi hücrelerin üretimi hakkında bilgi verir?", "id": 6577, "answers": [ { "text": "Tüm kan hücrelerinin", "answer_start": 75 } ] }, { "question": "Oksijen taşıma kapasitesiyle ilgili hangi TKS parametreleri bilgi sağlar?", "id": 6578, "answers": [ { "text": "Kırmızı kan hücreleri (RBC), hemoglobin (Hgb), hematokrit (Hct)", "answer_start": 126 } ] }, { "question": "TKS ile hangi immün sistem hücresinin durumu hakkında bilgi alınır?", "id": 6579, "answers": [ { "text": "beyaz küre", "answer_start": 295 } ] }, { "question": "Hangi TKS parametresi hemostaz durumu hakkında bilgi verir?", "id": 6580, "answers": [ { "text": "platelet sayısı", "answer_start": 247 } ] } ] }, { "context": "Embriyojenik dönemin üçüncü haftasında başlamakta olan sinir sistemi ektoderm kökenlidir. Ektodermin kalınlaşmasıyla nöral tabaka oluşmaya başlar. Nöral plaktan ise orta hatta nöral katlantı ve her iki yanda kabartı şeklinde nöral krestler oluşmaya başlar. İşte bu oluşan nöral oluk, lateralinde yükselti olarak bulunan nöral katlantıların mediale doğru yaklaşarak birleşmesi ile silindir şeklinde kapanır ve nöral tüpü oluşturur. Nöral plağın rostral kısmı serebrum ve serebellumu oluştururken kalan kaudal kısmı medulla spinalisi oluşturacaktır. Medulla spinalisin duvarında oluşan sığ oluğa sulkus limitans adı verilmekte olup bu oluk dorsal ve ventral kısma ayırmaktadır. Dorsal kısımda oluşan alar ve ventral kısımda oluşan bazal plaklar medulla spinalisin gelişmesi esnasında uzunlamasına çıkıntılar oluşturur. Bu plaklar sırasıyla afferent ve efferent lifler ile ilişkili olacaktır. Cornu posterior’da yer alacak olan gri cevher, alar plakta bulunmakta olan hücre gövdelerinden oluşmaktadır. Bunlar motor fonksiyona sahip hücrelerdir. Bu nöronlardan çıkacak olan çeşitli akson demetleri (traktus ve funikuluslar) beyaz cevheri oluşturacaktır.", "qas": [ { "question": "Sinir sistemi hangi kökenden gelişmeye başlar?", "id": 6581, "answers": [ { "text": "ektoderm", "answer_start": 69 } ] }, { "question": "Nöral tabaka nasıl oluşur?", "id": 6582, "answers": [ { "text": "Ektodermin kalınlaşmasıyla", "answer_start": 90 } ] }, { "question": "Nöral oluk nasıl oluşur?", "id": 6583, "answers": [ { "text": "silindir şeklinde kapanır", "answer_start": 380 } ] }, { "question": "Nöral plağın rostral kısmı neyi oluşturur?", "id": 6584, "answers": [ { "text": "serebrum ve serebellum", "answer_start": 458 } ] }, { "question": "Medulla spinalisin duvarında oluşan sığ oluğa ne ad verilir?", "id": 6585, "answers": [ { "text": "sulkus limitans", "answer_start": 594 } ] }, { "question": "Medulla spinalisin dorsal ve ventral kısmında oluşan plaklar nelerdir?", "id": 6586, "answers": [ { "text": "bazal plaklar", "answer_start": 729 } ] }, { "question": "Alar ve bazal plaklar hangi liflerle ilişkilidir?", "id": 6587, "answers": [ { "text": "afferent ve efferent", "answer_start": 838 } ] }, { "question": "Cornu posterior'da yer alacak gri cevher nereden oluşur?", "id": 6588, "answers": [ { "text": "hücre gövdeleri", "answer_start": 965 } ] }, { "question": "Gri cevherdeki hücreler hangi fonksiyona sahiptir?", "id": 6589, "answers": [ { "text": "motor", "answer_start": 1006 } ] }, { "question": "Beyaz cevheri oluşturan yapı nedir?", "id": 6590, "answers": [ { "text": "akson demetleri", "answer_start": 1078 } ] } ] }, { "context": "Ürtiker kelimesinin kökeni, Latince bir kelime olan ve ısırgan otu anlamına gelen “Urtica dioica”dan gelmektedir. “Urtica dioica” temas ettiği deride; kısa sürede ortaya çıkıp kaybolan, pembe-kırmızı renkte, genellikle çok kaşıntılı papül ve plak şeklinde lezyonların oluşmasına neden olmakta ve bu lezyonlara “ürtika (urtica)” adı verilmektedir. Ürtiker; eritemli, deriden kabarık, genellikle kaşıntılı, yüzeyel dermisi tutan, kırmızı-pembe renkte, sınırları belirgin, ödemli ve genellikle 24 saatten kısa süren kutanöz vasküler bir reaksiyondur. Altı haftadan kısa süren klinik tablolar akut ürtiker, altı hafta ya da daha uzun süren klinik tablolar ise kronik ürtiker olarak adlandırılır.", "qas": [ { "question": "Ürtiker kelimesi hangi dilden gelmektedir?", "id": 6591, "answers": [ { "text": "Latince", "answer_start": 28 } ] }, { "question": "Ürtiker kelimesinin kökeni hangi bitkiden gelmektedir?", "id": 6592, "answers": [ { "text": "ısırgan otu", "answer_start": 55 } ] }, { "question": "Ürtika (urtica) lezyonları neye benzemektedir?", "id": 6593, "answers": [ { "text": "pembe-kırmızı renkte, genellikle çok kaşıntılı papül ve plak şeklinde lezyonlar", "answer_start": 186 } ] }, { "question": "Ürtika (urtica) lezyonları nasıl tanımlanır?", "id": 6594, "answers": [ { "text": "papül ve plak şeklinde", "answer_start": 233 } ] }, { "question": "Ürtiker, hangi tür bir reaksiyondur?", "id": 6595, "answers": [ { "text": "kutanöz vasküler", "answer_start": 513 } ] }, { "question": "Ürtikerin süresi ne kadar olabilir?", "id": 6596, "answers": [ { "text": "24 saatten", "answer_start": 491 } ] }, { "question": "Altı haftadan kısa süren klinik tablolar ne olarak adlandırılır?", "id": 6597, "answers": [ { "text": "akut ürtiker", "answer_start": 589 } ] }, { "question": "Kronik ürtiker, kaç hafta süren klinik tablolarda görülür?", "id": 6598, "answers": [ { "text": "Altı", "answer_start": 548 } ] }, { "question": "Ürtikerin karakteristik rengi nedir?", "id": 6599, "answers": [ { "text": "pembe-kırmızı", "answer_start": 186 } ] }, { "question": "Ürtika (urtica) neye temas ettiğinde lezyonlara neden olur?", "id": 6600, "answers": [ { "text": "deri", "answer_start": 143 } ] } ] }, { "context": "Psikolojik stresin KSÜ’yü tetiklediği ve/veya alevlendirdiği bilinmekle beraber, stresin kortizol ve dehidroepiandrosteron-sülfat (DHEA-S) düzeylerini de etkilediği bilinmektedir. Bununla birlikte, bazı çalışmalarda kronik spontan ürtiker hastalarında dehidroepiandrosteron-sülfat (DHEA-S) düzeylerinin kontrol grubuna göre daha düşük olduğu ve kortizol düzeylerinin de değişkenlik gösterdiği bildirilmiştir. Ürtikerin akut atakları sırasında ve şiddetli olguların tedavisinde kortikosteroidler kullanılmakta ve iyi yanıt alınmaktadır. Ayrıca yine kronik spontan ürtiker hastalarının D vitamini düzeylerinin de beklenenden düşük olduğu ve D vitamini tedavisine de kısmen yanıt verdikleri gösterilmiştir. Steroid hormonlar ve D vitamini kolesterol yapısından sentezlenmektedir. Kolesterol düzeyleri ile D vitamini arasında da ilişki olduğu gösterilmiştir. 7-dehidrokolesterol redüktaz (DHCR7), kolesterol öncüllerinin kolesterol sentezine mi yoksa D vitamini sentezine mi gideceğini belirleyen ana kontrol enzimlerinden birisidir. Serum DHCR7 düzeyleri ile D vitamini düzeyleri arasında ters bir ilişki olduğu gösterilmiştir. Kortizolün epidermal keratinositlerden de sentezlendiği ve doku hasarı ile salınan interlökin (IL) -1 tarafından epidermisteki kortizol üretiminin indüklendiği gösterilmiştir.", "qas": [ { "question": "Psikolojik stresin neyi bilinir?", "id": 6601, "answers": [ { "text": "KSÜ’yü tetiklediği ve/veya alevlendirdiği", "answer_start": 19 } ] }, { "question": "Stres hangi hormonların düzeylerini etkiler?", "id": 6602, "answers": [ { "text": "kortizol ve dehidroepiandrosteron-sülfat (DHEA-S)", "answer_start": 89 } ] }, { "question": "Kronik spontan ürtiker hastalarında DHEA-S düzeyleri nasıl bir farklılık gösterir?", "id": 6603, "answers": [ { "text": "daha düşük", "answer_start": 324 } ] }, { "question": "Ürtikerin akut ataklarında hangi tedavi yöntemi kullanılır?", "id": 6604, "answers": [ { "text": "kortikosteroidler", "answer_start": 477 } ] }, { "question": "Kronik spontan ürtiker hastalarının D vitamini düzeyleri nasıldır?", "id": 6605, "answers": [ { "text": "beklenenden düşük", "answer_start": 611 } ] }, { "question": "Steroid hormonlar ve D vitamini hangi yapıdan sentezlenir?", "id": 6606, "answers": [ { "text": "kolesterol", "answer_start": 736 } ] }, { "question": "Serum DHCR7 düzeyleri ile D vitamini düzeyleri arasındaki ilişki nasıldır?", "id": 6607, "answers": [ { "text": "ters", "answer_start": 1086 } ] }, { "question": "DHCR7 enzimi neyi belirler?", "id": 6608, "answers": [ { "text": "kolesterol sentezine mi yoksa D vitamini sentezine mi gideceğini", "answer_start": 917 } ] }, { "question": "Serum DHCR7 düzeyleri ile D vitamini düzeyleri arasında nasıl bir ilişki vardır?", "id": 6609, "answers": [ { "text": "ters", "answer_start": 1086 } ] }, { "question": "Kortizolün üretimi epidermiste hangi faktör tarafından indüklenir?", "id": 6610, "answers": [ { "text": "interlökin (IL) -1", "answer_start": 1208 } ] } ] }, { "context": "Ürtikerli hastalarda etiyolojik faktörler hastalığın akut veya kronik olmasına göre farklılık göstermektedir. Akut ürtikerde sıklıkla altta yatan etiyolojik neden tespit edilebilirken kronik ürtikerde çoğu zaman bu mümkün olmamaktadır. Kronik ürtikerde etiyolojik nedeni saptamak oldukça güçtür. Kronik ürtikerli hastaların sadece %10-30 kadarında neden saptanabilmektedir. Kronik spontan ürtikerde ise bu oran daha da düşük olup hastaların %70-90’ında etiyoloji saptanamamaktadır. Etiyolojik ajan saptanabilen kronik ürtiker vakalarında etiyolojide sıklıkla advers ilaç reaksiyonları, advers gıda reaksiyonları, inhalanlar, enfeksiyon ve enfestasyonlar, dahili hastalıklar, maligniteler ve fiziksel uyaranlar (dermografizm, basınç ürtikeri, soğuk ürtikeri, sıcak ürtikeri, kolinerjik ürtiker, solar ürtiker) yer almaktadır.", "qas": [ { "question": "Ürtikerli hastalarda etiyolojik faktörler neye göre farklılık göstermektedir?", "id": 6611, "answers": [ { "text": "akut veya kronik", "answer_start": 53 } ] }, { "question": "Akut ürtikerde etiyolojik nedenlerin tespit edilmesi ne kadar mümkündür?", "id": 6612, "answers": [ { "text": "sıklıkla", "answer_start": 125 } ] }, { "question": "Kronik spontan ürtiker hastalarında etiyoloji yüzde kaç aralığında saptanabilir?", "id": 6613, "answers": [ { "text": "%70-90", "answer_start": 441 } ] }, { "question": "Kronik ürtikerli hastaların ne kadarlık bir kısmında etiyolojik neden bulunabilir?", "id": 6614, "answers": [ { "text": "%10-30", "answer_start": 331 } ] }, { "question": "Kronik spontan ürtiker hastalarında etiyoloji ne kadar saptanabilir?", "id": 6615, "answers": [ { "text": "%70-90", "answer_start": 441 } ] }, { "question": "Kronik ürtiker vakalarında etiyolojide hangi faktörler yer almaktadır?", "id": 6616, "answers": [ { "text": "advers ilaç reaksiyonları, advers gıda reaksiyonları, inhalanlar, enfeksiyon ve enfestasyonlar, dahili hastalıklar, maligniteler ve fiziksel uyaranlar", "answer_start": 559 } ] }, { "question": "Fiziksel uyaranlar arasında hangi tür ürtikerler bulunmaktadır?", "id": 6617, "answers": [ { "text": "dermografizm, basınç ürtikeri, soğuk ürtikeri, sıcak ürtikeri, kolinerjik ürtiker, solar ürtiker", "answer_start": 711 } ] }, { "question": "Kronik ürtikerde etiyolojik neden tespiti ne kadar güçtür?", "id": 6618, "answers": [ { "text": "oldukça güçtür", "answer_start": 280 } ] }, { "question": "Akut ürtikerde sıklıkla altta yatan hangi neden tespit edilebilirken?", "id": 6619, "answers": [ { "text": "etiyolojik", "answer_start": 21 } ] }, { "question": "Kronik spontan ürtikerde etiyoloji saptanamama oranı nedir?", "id": 6620, "answers": [ { "text": "%70-90", "answer_start": 441 } ] } ] }, { "context": "PAPP-A ilk olarak Lin ve arkadaşları tarafından 1974 yılında gebe kadınların serumlarında yüksek olarak tesbit edilen dört proteinden biri olarak bulundu. Yaklaşık 25 yıl fonksiyonu net olarak bilinemedi. Brambati ve arkadaşlarının Down Sendromlu doğumu olan gebelerin plasmasında PAPP-A oranını yüksek bulmalarının ardından PAPP-A araştırmaları popüler hale geldi. 1990'lı yıllarda pek çok laboratuar çeşitli hücre kültürlerinde İnsulin-like growth factor binding protein-4’e (IGFBP-4) karşı proteaz kabiliyeti olan bir protein bildirdi. Bu proteaz IGFBP-4’ü bölmek için İnsulin-like growth factor l veya ll’ye (IGF) gereksinim duymaktaydı. Lawrence ve ark 1999 da IGF'ye bağımlı IGFBP-4 proteazını insan fibroblast kültür ortamından izole ettiklerini ve PAPP-A olarak tanımladıklarını bildirdiler. Daha sonraları, PAPP-A'nın damar düz kasından, yumurtalıkta granülosa hücrelerinden, plesentada trofoblastlardan ve pek çok hücre tarafından sentezlenebildiği, yani yalnızca gebelikle ilişkili olmadığı anlaşıldı.", "qas": [ { "question": "PAPP-A ilk olarak kimler tarafından tanımlandı?", "id": 6621, "answers": [ { "text": "Lin ve arkadaşları", "answer_start": 18 } ] }, { "question": "PAPP-A hangi yıl tanımlandı?", "id": 6622, "answers": [ { "text": "1974", "answer_start": 48 } ] }, { "question": "PAPP-A, ilk olarak hangi tür hastaların serumlarında yüksek olarak tespit edilmiştir?", "id": 6623, "answers": [ { "text": "gebe kadınların", "answer_start": 61 } ] }, { "question": "PAPP-A'nın fonksiyonu kaç yıl boyunca net olarak bilinmedi?", "id": 6624, "answers": [ { "text": "25", "answer_start": 164 } ] }, { "question": "Neyin ardından PAPP-A araştırmaları popüler hale geldi?", "id": 6625, "answers": [ { "text": "Brambati ve arkadaşlarının Down Sendromlu doğumu olan gebelerin plasmasında PAPP-A oranını yüksek bulmalarının", "answer_start": 205 } ] }, { "question": "IGFBP-4'ü bölmek için hangi faktör gereklidir?", "id": 6626, "answers": [ { "text": "İnsulin-like growth factor l veya ll’ye (IGF)", "answer_start": 572 } ] }, { "question": "Lawrence ve arkadaşları 1999 yılında neyi insan fibroblast kültür ortamından izole ettiler?", "id": 6627, "answers": [ { "text": "IGF'ye bağımlı IGFBP-4 proteazını", "answer_start": 666 } ] }, { "question": "PAPP-A'nın neler tarafından sentezlenebildiği anlaşıldı?", "id": 6628, "answers": [ { "text": "damar düz kasından, yumurtalıkta granülosa hücrelerinden, plesentada trofoblastlardan ve pek çok hücre", "answer_start": 827 } ] }, { "question": "PAPP-A hangi nelerden sentezlenebilmektedir?", "id": 6629, "answers": [ { "text": "damar düz kasından, yumurtalıkta granülosa hücrelerinden, plesentada trofoblastlardan ve pek çok hücre tarafından", "answer_start": 827 } ] }, { "question": "PAPP-A'nın hangi protein için proteaz kabiliyeti vardır?", "id": 6630, "answers": [ { "text": "İnsulin-like growth factor binding protein-4’e (IGFBP-4", "answer_start": 430 } ] } ] }, { "context": "Gebelikte PAPP-A ve proMBP plasentada en çok exprese edilen genlere sahip olup ana sentez bölgeleri plasentadır. Yapılan çalışmalarla görülmüştür ki PAPP-A mRNA'sı trofoblastlardan derive septal X hücreler ve sinsityotrofoblastlarda lokalize iken proMBP mRNA sı sadece plasental X hücrelerde lokalizedir. Gebelik haftasının değişimi ile plasentadaki proMBP ve PAPP-A mRNA miktarları arasındaki oran da sürekli değişmektedir. Her iki mRNA türü de ilk trimester plasentasında term plasentaya göre daha düşüktür. Fakat PAPP-A mRNA’sı proMBP’ninkinden daha fazla artar. İlk trimesterda görülen 10 kat proMBP fazlalığı üçüncü trimesterde neredeyse 4 kata kadar iner. Yapılan analizler sonucu elde edilen bulgular hem PAPP-A hem de proMBP mRNAlarının birçok reprodüktif veya non-reprodüktif dokuda bulunduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu dokulardan bazıları kadın üreme sisteminde overler, tuba uterina, endometrium ve myometrium sayılabilir. Ayrıca böbrek, kolon, kemik iliği hücresi, meme ve meme kanseri gibi nonreprodüktif dokularda da hem PAPP-A hem de proMBP’nin sentezinin yapıldığı görülmüştür.", "qas": [ { "question": "PAPP-A ve proMBP'nin ana sentez bölgeleri neresidir?", "id": 6631, "answers": [ { "text": "plasenta", "answer_start": 27 } ] }, { "question": "PAPP-A mRNA'sı hangi hücrelerde lokalizedir?", "id": 6632, "answers": [ { "text": "trofoblastlardan derive septal X hücreler ve sinsityotrofoblastlarda", "answer_start": 164 } ] }, { "question": "ProMBP mRNA'sı hangi hücrelerde lokalizedir?", "id": 6633, "answers": [ { "text": "plasental X hücrelerde", "answer_start": 269 } ] }, { "question": "Gebelik haftasının değişimi ile plasentadaki hangi iki mRNA miktarları arasındaki oran değişir?", "id": 6634, "answers": [ { "text": "proMBP ve PAPP-A", "answer_start": 350 } ] }, { "question": "İlk trimester plasentasında hangi iki mRNA türü term plasentaya göre daha düşüktür?", "id": 6635, "answers": [ { "text": "proMBP ve PAPP-A", "answer_start": 350 } ] }, { "question": "İlk trimesterda görülen proMBP fazlalığı üçüncü trimesterde ne kadar düşer?", "id": 6636, "answers": [ { "text": "4 kata", "answer_start": 643 } ] }, { "question": "PAPP-A ve proMBP mRNAları hangi tür dokularda bulunur?", "id": 6637, "answers": [ { "text": "reprodüktif veya non-reprodüktif", "answer_start": 752 } ] }, { "question": "Kadın üreme sisteminde PAPP-A ve proMBP mRNAlarının bulunduğu dokulardan bazıları nelerdir?", "id": 6638, "answers": [ { "text": "overler, tuba uterina, endometrium ve myometrium", "answer_start": 870 } ] }, { "question": "PAPP-A ve proMBP mRNAlarının bulunduğu nonreprodüktif dokulardan bazıları nelerdir?", "id": 6639, "answers": [ { "text": "böbrek, kolon, kemik iliği hücresi, meme ve meme kanseri", "answer_start": 939 } ] }, { "question": "Kadın üreme sisteminde PAPP-A ve proMBP mRNAlarının bulunduğu dokular nelerdir?", "id": 6640, "answers": [ { "text": "overler, tuba uterina, endometrium ve myometrium", "answer_start": 870 } ] } ] }, { "context": "Down Sendromu (DS) etkilenen yenidoğanların uzun süre yaşayabildiği bir kromozom anormalliğidir. Yıllardır yapılan çalışmalarda trisomi 21’li gebelerin serumlarında seviyeleri anormal olan birçok madde gözlenmiştir. PAPP-A da bunlaran biridir. DS’lu fetus varlığında ilk trimester PAPP-A seviyesi ciddi oranda düşmektedir. Gebelik haftası ilerledikçe normal gebelikler ile DS’lu gebelikler arasındaki PAPP-A farkı da giderek azalmaktadır. Bu nedenle PAPP-A DS’u taramasında sadece birinci trimesterde marker olarak kullanılabilir. Yapılan retrospektif ve vaka-kontrol çalışmalarında PAPP-A ve serbest beta HCG’nin trizomi tarama markerı olarak en ideal 9 ile 13. gebelik haftaları arasında kullanımlarını önermektedir. 90'lı yıllarda yapılan çok merkezli çalışmalarda PAPP-A ve serbest beta HCG’nin gebelik yaşı ile beraber değerlendirilmesi durumunda %5 yanlış pozitiflik ile %56-%62 arasında tarama hızına ulaştıkları gösterildi.", "qas": [ { "question": "Down Sendromu (DS) nedir?", "id": 6641, "answers": [ { "text": "kromozom anormalliği", "answer_start": 72 } ] }, { "question": "Trisomi 21’li gebelerde hangi maddelerin serum seviyeleri anormaldir?", "id": 6642, "answers": [ { "text": "birçok madde", "answer_start": 189 } ] }, { "question": "Down Sendromlu fetüs varlığında PAPP-A seviyesi ne zaman düşer?", "id": 6643, "answers": [ { "text": "ilk trimester", "answer_start": 267 } ] }, { "question": "Gebelik haftası ilerledikçe normal ve DS'lu gebelikler arasındaki PAPP-A farkı nasıl değişir?", "id": 6644, "answers": [ { "text": "giderek azalmaktadır", "answer_start": 417 } ] }, { "question": "PAPP-A hangi trimesterde Down Sendromu taramasında marker olarak kullanılabilir?", "id": 6645, "answers": [ { "text": "birinci trimester", "answer_start": 481 } ] }, { "question": "PAPP-A ve serbest beta HCG hangi haftalar arasında trizomi tarama markerı olarak önerilmektedir?", "id": 6646, "answers": [ { "text": "9 ile 13.", "answer_start": 653 } ] }, { "question": "PAPP-A ve serbest beta HCG’nin gebelik yaşı ile beraber değerlendirilmesi durumunda tarama hızı ne kadardır?", "id": 6647, "answers": [ { "text": "%56-%62", "answer_start": 877 } ] }, { "question": "PAPP-A ve serbest beta HCG taramalarında yanlış pozitiflik oranı nedir?", "id": 6648, "answers": [ { "text": "%5", "answer_start": 852 } ] }, { "question": "PAPP-A ve serbest beta HCG ne zaman çok merkezli çalışmalarda değerlendirildi?", "id": 6649, "answers": [ { "text": "90'lı yıllarda", "answer_start": 719 } ] }, { "question": "PAPP-A neden Down Sendromu taramasında sadece birinci trimesterde kullanılabilir?", "id": 6650, "answers": [ { "text": "Gebelik haftası ilerledikçe normal gebelikler ile DS’lu gebelikler arasındaki PAPP-A farkı da giderek azalmaktadır", "answer_start": 323 } ] } ] }, { "context": "Beta HCG’ye gebelik hormonu da denilmektedir. Gebeliğin erken zamanlarında plasentada sitotrofoblastlar tarafından üretilir. Ama gebeliğin ilerleyen haftalarında sinsityotrofolastlarca da üretilmeye başlanır. Beta HCG’nin plasenta dışında fetal karaciğerde, erkekte ve gebe olmayan kadınlarda da hipofiz bezinde çok az miktarda üretildiği saptanmıştır. HCG’nin yapısı alfa ve beta olmak üzere iki subünitten oluşmaktadır. Alfa subüniti LH, FSH ve TSH gibi glikoprotein hormonlarda aynı yapıdadır. HCG’nin ortalama moleküler ağırlığı 14000’i alfa HCG’ye 23500’ü beta HCG’ye ait olmak üzere toplam 37500 daltondur. Tüm glikoprotein yapılı hormonlarda (GPH) aynı olan alfa-subunit 92 amino asitten oluşmaktadır. Beta subünit ise asıl biyolojik aktivite gösteren kısımdır. Bu beta subünit, mesela HCG ve LH arasında %80 olmak üzere, glikoprotein hormonlar arasında değişik derecelerde homoloji gösterebilir.", "qas": [ { "question": "Beta HCG'ye başka hangi isim verilmektedir?", "id": 6651, "answers": [ { "text": "gebelik hormonu", "answer_start": 12 } ] }, { "question": "Gebeliğin erken zamanlarında Beta HCG nerede üretilir?", "id": 6652, "answers": [ { "text": "plasentada", "answer_start": 75 } ] }, { "question": "Gebeliğin ilerleyen haftalarında Beta HCG hangi hücreler tarafından üretilmeye başlanır?", "id": 6653, "answers": [ { "text": "sinsityotrofolastlarca", "answer_start": 162 } ] }, { "question": "Beta HCG plasenta dışında hangi organlarda üretilir?", "id": 6654, "answers": [ { "text": "fetal karaciğerde", "answer_start": 239 } ] }, { "question": "HCG'nin yapısı kaç subünitten oluşur?", "id": 6655, "answers": [ { "text": "iki", "answer_start": 393 } ] }, { "question": "HCG’nin alfa subüniti hangi hormonlarla aynı yapıdadır?", "id": 6656, "answers": [ { "text": "LH, FSH ve TSH", "answer_start": 436 } ] }, { "question": "HCG’nin ortalama moleküler ağırlığı ne kadardır?", "id": 6657, "answers": [ { "text": "37500 daltondur", "answer_start": 596 } ] }, { "question": "HCG'nin alfa-subunit'i kaç amino asitten oluşmaktadır?", "id": 6658, "answers": [ { "text": "92", "answer_start": 678 } ] }, { "question": "HCG'de asıl biyolojik aktiviteyi gösteren kısım nedir?", "id": 6659, "answers": [ { "text": "Beta subünit", "answer_start": 709 } ] }, { "question": "Beta subünit, HCG ve LH arasında yüzde kaç homoloji gösterir?", "id": 6660, "answers": [ { "text": "%80", "answer_start": 812 } ] } ] }, { "context": "1 numaralı kromozomun trizomik olması sonucu oluşan hastalığa Down Sendromu (DS) denilmektedir. John Langdon Down 1866 yılında bu hastalığın fenotipik bulgularını tanımladı. Longdon Down trizomi 21’li bireyleri derilerindeki elastisite yetersizliğine bağlı olarak ortaya çıkan; ciltlerinin vücutları için çok geniş, burunlarının küçük, yüzlerinin ise düz olarak göründüğünü ‘Observation on ethnic classification of idiots’ adlı makalesinde tarif etti. 1876 yılında Fraser ve Mitchell DS’nun konjenital bir hastalık olduğunu, 1909 yılında ise Shuttleworth ise ileri anne yaşı ile ilişki olduğunu buldular. 1956 yılında Tijo ve Levan sağlıklı bireylerin kromozom sayısını gösterdikten sonra, 1959 yılında Lejeune DS’nun 21. kromozomun 3 adet olmasından kaynaklandığını bildirdi. Tüm DS’lu bireylerde şiddeti çok değişken olmasına rağmen mutlaka mental problem görülür. Neredeyse tüm bireylerde görülen karakteristik yüz hatları ve hipotoni mevcuttur. DS’lu bireylerin yaklaşık yarısında doğumsal kalp anomalileri vardır. Diğer sistemlere ait anomaliler de sağlıklı bireylere kıyasla artmış oranlarda saptanmaktadır.", "qas": [ { "question": "Down Sendromu (DS) hangi kromozomun trizomik olması sonucu oluşur?", "id": 6661, "answers": [ { "text": "1", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Down Sendromu'nun fenotipik bulgularını ilk kim tanımladı?", "id": 6662, "answers": [ { "text": "John Langdon Down", "answer_start": 96 } ] }, { "question": "Down Sendromu'nda trizomi 21’li bireylerin yüzleri nasıl görünür?", "id": 6663, "answers": [ { "text": "düz", "answer_start": 351 } ] }, { "question": "Fraser ve Mitchell hangi yıl Down Sendromu'nun konjenital bir hastalık olduğunu buldular?", "id": 6664, "answers": [ { "text": "1876", "answer_start": 452 } ] }, { "question": "Shuttleworth, Down Sendromu ile hangi faktör arasında ilişki buldu?", "id": 6665, "answers": [ { "text": "ileri anne yaşı", "answer_start": 559 } ] }, { "question": "Down Sendromu'nun 21. kromozomun 3 adet olmasından kaynaklandığını kim bildirdi?", "id": 6666, "answers": [ { "text": "Lejeune", "answer_start": 703 } ] }, { "question": "Down Sendromu olan bireylerde mutlaka hangi problem görülür?", "id": 6667, "answers": [ { "text": "mental", "answer_start": 843 } ] }, { "question": "Down Sendromu olan bireylerde sıkça görülen iki özellik nedir?", "id": 6668, "answers": [ { "text": "karakteristik yüz hatları ve hipotoni", "answer_start": 900 } ] }, { "question": "Down Sendromu olan bireylerin yaklaşık yarısında hangi tür anomali vardır?", "id": 6669, "answers": [ { "text": "kalp anomalileri", "answer_start": 994 } ] }, { "question": "Down Sendromu olan bireylerde diğer sistemlere ait anomaliler sağlıklı bireylere kıyasla nasıl bir oran gösterir?", "id": 6670, "answers": [ { "text": "artmış", "answer_start": 1081 } ] } ] }, { "context": "21 numaralı kromozomun trizomik olması sonucu oluşan hastalığa Down Sendromu (DS) denilmektedir. John Langdon Down 1866 yılında bu hastalığın fenotipik bulgularını tanımladı. Longdon Down trizomi 21’li bireyleri derilerindeki elastisite yetersizliğine bağlı olarak ortaya çıkan; ciltlerinin vücutları için çok geniş, burunlarının küçük, yüzlerinin ise düz olarak göründüğünü ‘Observation on ethnic classification of idiots’ adlı makalesinde tarif etti. 1876 yılında Fraser ve Mitchell DS’nin konjenital bir hastalık olduğunu, 1909 yılında ise Shuttleworth ileri anne yaşı ile ilişki olduğunu buldular. 1956 yılında Tijo ve Levan sağlıklı bireylerin kromozom sayısını gösterdikten sonra, 1959 yılında Lejeune DS’nin 21. kromozomun 3 adet olmasından kaynaklandığını bildirdi. Tüm DS’li bireylerde şiddeti çok değişken olmasına rağmen mutlaka mental problem görülür. Neredeyse tüm bireylerde görülen karakteristik yüz hatları ve hipotoni mevcuttur. DS’li bireylerin yaklaşık yarısında doğumsal kalp anomalileri vardır. Diğer sistemlere ait anomaliler de sağlıklı bireylere kıyasla artmış oranlarda saptanmaktadır.", "qas": [ { "question": "Down Sendromu (DS) hangi kromozomun trizomik olması sonucu oluşur?", "id": 6671, "answers": [ { "text": "21", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Down Sendromu'nun fenotipik bulgularını ilk kim tanımladı?", "id": 6672, "answers": [ { "text": "John Langdon Down", "answer_start": 97 } ] }, { "question": "Down Sendromu'nda trizomi 21’li bireylerin yüzleri nasıl görünür?", "id": 6673, "answers": [ { "text": "düz", "answer_start": 352 } ] }, { "question": "Fraser ve Mitchell hangi yıl Down Sendromu'nun konjenital bir hastalık olduğunu buldular?", "id": 6674, "answers": [ { "text": "1876", "answer_start": 453 } ] }, { "question": "Shuttleworth, Down Sendromu ile hangi faktör arasında ilişki buldu?", "id": 6675, "answers": [ { "text": "ileri anne yaşı", "answer_start": 556 } ] }, { "question": "Down Sendromu'nun 21. kromozomun 3 adet olmasından kaynaklandığını kim bildirdi?", "id": 6676, "answers": [ { "text": "Lejeune", "answer_start": 700 } ] }, { "question": "Down Sendromu olan bireylerde mutlaka hangi problem görülür?", "id": 6677, "answers": [ { "text": "mental", "answer_start": 840 } ] }, { "question": "Down Sendromu olan bireylerde sıkça görülen iki özellik nedir?", "id": 6678, "answers": [ { "text": "karakteristik yüz hatları ve hipotoni", "answer_start": 897 } ] }, { "question": "Down Sendromu olan bireylerin yaklaşık yarısında hangi tür anomali vardır?", "id": 6679, "answers": [ { "text": "kalp anomalileri", "answer_start": 991 } ] }, { "question": "Down Sendromu olan bireylerde diğer sistemlere ait anomaliler sağlıklı bireylere kıyasla nasıl bir oran gösterir?", "id": 6680, "answers": [ { "text": "artmış", "answer_start": 1078 } ] } ] }, { "context": "DS’lu bireylerde kardiyovasküler anomaliler çok sık görülmektedir. Yapılan bir çalışmada Birleşik Krallık'ta kardiyovasküler anomali insidansı % 42 olarak belirlenmiştir. Ülkemizde yapılan bir çalışmada ise konjenital kalp hastalığı prevalansı % 36 bulunmuştur. DS’lu bireylerde en sık görülen kardiyak patolojiler ise; atriyoventriküler ve ventriküler septal defekt, izole sekundum atriyal septal defekt, izole fallot tetralojisi ve izole patent duktus arteriyozustur. DS’lu bireylerde görülen major kardiyovasküler komplikasyonlar kardiyojenik şok ve hatta ölüme yol açabilen pulmoner arter hipertansiyondur. Kardiyak disfonksiyon tanısı alan çocukların prognozunu iyileştirmek ve yaşam kalitesini artırmak için erken tanı ve tedavi oldukça önemli olup bu çocuklar için bir yıllık sağkalım oranı post-operatif komplikasyonlardaki azalmaya bağlı olarak 1985-1995 yıllarında % 82’iken, 1996-2006 yılında % 94 olarak bildirilmiştir.", "qas": [ { "id": 6681, "question": "DS'lu bireylerde kardiyovasküler anomaliler ne kadar sık görülmektedir?", "answers": [ { "text": "çok sık", "answer_start": 44 } ] }, { "id": 6682, "question": "Birleşik Krallık'ta kardiyovasküler anomali insidansı nedir?", "answers": [ { "text": "% 42", "answer_start": 143 } ] }, { "id": 6683, "question": "Ülkemizde konjenital kalp hastalığı prevalansı nedir?", "answers": [ { "text": "% 36", "answer_start": 244 } ] }, { "id": 6684, "question": "DS'lu bireylerde en sık görülen kardiyak patolojiler nelerdir?", "answers": [ { "text": "atriyoventriküler ve ventriküler septal defekt, izole sekundum atriyal septal defekt, izole fallot tetralojisi ve izole patent duktus arteriyozustur", "answer_start": 320 } ] }, { "id": 6685, "question": "DS'lu bireylerde görülen major kardiyovasküler komplikasyonlar nelerdir?", "answers": [ { "text": "pulmoner arter hipertansiyon", "answer_start": 578 } ] }, { "id": 6686, "question": "Kardiyak disfonksiyon tanısı alan çocukların prognozunu iyileştirmek için ne önemlidir?", "answers": [ { "text": "erken tanı ve tedavi", "answer_start": 714 } ] }, { "id": 6687, "question": "1985-1995 yıllarında DS'lu bireyler için bir yıllık sağkalım oranı nedir?", "answers": [ { "text": "% 82", "answer_start": 875 } ] }, { "id": 6688, "question": "1996-2006 yıllarında DS'lu bireyler için bir yıllık sağkalım oranı nedir?", "answers": [ { "text": "% 94", "answer_start": 904 } ] }, { "id": 6689, "question": "DS'lu bireylerde pulmoner arter hipertansiyonu neye yol açabilir?", "answers": [ { "text": "ölüme", "answer_start": 559 } ] }, { "id": 6690, "question": "Post-operatif komplikasyonlardaki azalma hangi dönemde DS'lu bireylerin sağkalım oranını artırmıştır?", "answers": [ { "text": "1996-2006", "answer_start": 886 } ] } ] }, { "context": "DS’lu bireylerde en sık görülen endokrin sistem bozukluğu tiroid fonksiyon bozukluğudur. Endokrin bozukluklar için ileri yaş ve kadın cinsiyet değiştirilemeyen risk faktörleri olarak gösterilmektedir. Tiroid fonksiyon bozukluğu doğumsal ya da doğumdan sonra herhangi bir yaşta görülebilmektedir. New York Eyaleti Yenidoğan Tarama Programı DS’li bebeklerde konjenital hipotiroidi insidansını 1:141 olarak bildirmiştir. Hipotiroidinin sağlıklı yenidoğanlarda insidans hızı ise 1:3000 ile 1:4000 arasındadır. DS’lu bireylerde hipertiroidi sıklığı ise hipotiroidizmden çok daha düşüktür. Tip 1 diyabet sıklığında da DS’li bireylerde anlamlı düzeyde artış olduğu görülmüştür. Genel popülasyonda Tip 1 diyabet % 0,1 oranında görülürken, DS’li bireylerde % 1,4-10,6 oranındadır. Daha az oranda DS’lu bireylerde görülen endokrin bozukluklar ise alopesi, vitiligo, çölyak hastalığı, kronik aktif hepatit ve hipoparatiroidizmdir.", "qas": [ { "id": 6691, "question": "DS'lu bireylerde en sık görülen endokrin sistem bozukluğu nedir?", "answers": [ { "text": "tiroid fonksiyon bozukluğudur", "answer_start": 58 } ] }, { "id": 6692, "question": "Endokrin bozukluklar için değiştirilemeyen risk faktörleri nelerdir?", "answers": [ { "text": "ileri yaş ve kadın cinsiyet", "answer_start": 115 } ] }, { "id": 6693, "question": "Tiroid fonksiyon bozukluğu ne zaman görülebilmektedir?", "answers": [ { "text": "doğumdan sonra", "answer_start": 243 } ] }, { "id": 6694, "question": "DS’li bebeklerde konjenital hipotiroidi insidansı nedir?", "answers": [ { "text": "1:141", "answer_start": 391 } ] }, { "id": 6695, "question": "Sağlıklı yenidoğanlarda hipotiroidinin insidans hızı ne aralıktadır?", "answers": [ { "text": "1:3000 ile 1:4000", "answer_start": 475 } ] }, { "id": 6696, "question": "DS'lu bireylerde hipertiroidi sıklığı nasıl bir orandadır?", "answers": [ { "text": "hipotiroidizmden çok daha düşüktür", "answer_start": 548 } ] }, { "id": 6697, "question": "Genel popülasyonda Tip 1 diyabet görülme oranı nedir?", "answers": [ { "text": "% 0,1", "answer_start": 704 } ] }, { "id": 6698, "question": "DS'li bireylerde Tip 1 diyabet sıklığı nedir?", "answers": [ { "text": "% 1,4-10,6 oranındadır", "answer_start": 748 } ] }, { "id": 6699, "question": "DS'lu bireylerde daha az oranda görülen endokrin bozukluklar nelerdir?", "answers": [ { "text": "alopesi, vitiligo, çölyak hastalığı, kronik aktif hepatit ve hipoparatiroidizm", "answer_start": 837 } ] }, { "id": 6700, "question": "Tip 1 diyabet sıklığında DS'li bireylerde nasıl bir değişiklik görülmüştür?", "answers": [ { "text": "anlamlı düzeyde artış", "answer_start": 629 } ] } ] }, { "context": "Çocuklarda solunum sistemi yetişkinlerden farklı olup akciğer yüzey alanı, akciğer kompliyansı ve alveol sayısı daha azdır. Çocukların epiglotları daha kısa ve kalın, ağız boşluğu küçük, dil göreceli olarak büyük ve trakeaları daha kısa ve dardır. Ayrıca larinks daha yukarıda olup tiroid ve trakeal kartilaj immatürdür. Bu farklılıklar çocuklarda solunum yolu problemlerinin daha kolay gelişmesine neden olurken, tedavisini de güçleştirmektedir. DS’lu bireylerde hastaneye yatışların en yaygın, yoğun bakıma kabul oranlarının da ilk nedeni solunum sistemi problemleridir. Mortalitenin de önde gelen nedenlerindendir. DS’lu yenidoğanların 2 yaşına kadar solunum sistemi problemlerinden dolayı hastaneye yatış oranının % 42 olduğu tespit edilmiştir. DS’li çocuklarda pulmoner sorunların tanı ve tedavisinde tüm sistem sorunları ile beraber değerlendirilmesi gerekmektedir çünkü genel hipotoni, gelişme geriliği, kraniofasyal ve kalp anomalileri de solunum problemlerine katkıda bulunur. DS’lu çocukların solunum yolu incelendiğinde normalden küçük üst solunum yolları, azalmış alveol sayıları ve azalmış yüzey alanı ile karakterize üst ve alt solunum yolları olduğu görülmüştür. DS’lu çocukların kaslarındaki zayıflık akciğer volümünde azalmaya neden olmakta ve restriktif akciğer hastalığı riskini de arttırmaktadır.", "qas": [ { "id": 6701, "question": "Çocuklarda solunum sistemi yetişkinlerden hangi açılardan farklıdır?", "answers": [ { "text": "akciğer yüzey alanı, akciğer kompliyansı ve alveol sayısı daha azdır", "answer_start": 54 } ] }, { "id": 6702, "question": "Çocukların epiglotları nasıl tanımlanmaktadır?", "answers": [ { "text": "daha kısa ve kalın", "answer_start": 147 } ] }, { "id": 6703, "question": "Çocuklarda dilin özellikleri nelerdir?", "answers": [ { "text": "göreceli olarak büyük", "answer_start": 191 } ] }, { "id": 6704, "question": "Çocuklarda larinks nerededir?", "answers": [ { "text": "daha yukarıda", "answer_start": 263 } ] }, { "id": 6705, "question": "DS'lu bireylerde hastaneye yatışların en yaygın nedeni nedir?", "answers": [ { "text": "solunum sistemi problemleri", "answer_start": 541 } ] }, { "id": 6706, "question": "DS'lu yenidoğanların 2 yaşına kadar solunum sistemi problemlerinden dolayı hastaneye yatış oranı nedir?", "answers": [ { "text": "% 42", "answer_start": 718 } ] }, { "id": 6707, "question": "DS'li çocuklarda solunum problemlerine katkıda bulunan faktörler nelerdir?", "answers": [ { "text": "genel hipotoni, gelişme geriliği, kraniofasyal ve kalp anomalileri", "answer_start": 877 } ] }, { "id": 6708, "question": "DS'lu çocukların solunum yolları hangi özelliklerle karakterize edilir?", "answers": [ { "text": "normalden küçük üst solunum yolları, azalmış alveol sayıları ve azalmış yüzey alanı", "answer_start": 1031 } ] }, { "id": 6709, "question": "DS'lu çocukların kaslarındaki zayıflığın sonucu nedir?", "answers": [ { "text": "akciğer volümünde azalmaya neden olmakta ve restriktif akciğer hastalığı riskini de arttırmaktadır", "answer_start": 1217 } ] }, { "id": 6710, "question": "DS'li bireylerde mortalitenin önde gelen nedenlerinden biri nedir?", "answers": [ { "text": "solunum sistemi problemleri", "answer_start": 541 } ] } ] }, { "context": "Osteoporoz (OP), düşük kemik kütlesi ve kemik dokusunun mikro yapısında bozulma sonucu kemik kırılganlığına yatkınlık ve kırık riskinde artış ile karakterize sessiz, epidemik bir sistemik hastalık olarak kabul edilmektedir. Osteoporoz, postmenopozal kadınlarda daha sık izlenir. Premenopozal kadınlarda izlenen kemik içerik kaybı ve kırıklar, kemik kitlesi tepe değerinin yetersizliğine ve/veya daha önceden gerçekleşen veya devam etmekte olan kemikteki azalmaya bağlıdır. Kemik dokuda meydana gelen azalma ve/veya kemik kırıkları, östrojen eksikliği, kortikosteroid (KS) kullanımı veya hiperparatiroidi gibi sekonder sebeplerle ortaya çıkabilir. İdiyopatik osteoporoz terimi, kadınlarda görülen, bilinen bir nedenle ilişkisi kurulamayan osteoporoz için kullanılır. Kemik mineral dansitesinin (KMD) ölçümü, dual enerji X ışını absorbsiyometrisi (DEXA) ile yapılır. Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) tanımlamasına göre vertebradan veya femurdan ölçülen KMD, genç erişkin ortalama (T skor ≤ -2.5) ve/veya kırılganlık artışı varlığıa göre “düşük kemik kitlesi” tanısını alır.", "qas": [ { "id": 6711, "question": "Osteoporoz (OP) nasıl tanımlanmaktadır?", "answers": [ { "text": "sessiz, epidemik bir sistemik hastalık", "answer_start": 158 } ] }, { "id": 6712, "question": "Osteoporoz hangi grupta daha sık izlenir?", "answers": [ { "text": "postmenopozal kadınlarda", "answer_start": 236 } ] }, { "id": 6713, "question": "Premenopozal kadınlarda kemik içerik kaybı ve kırıklar neye bağlıdır?", "answers": [ { "text": "kemik kitlesi tepe değerinin yetersizliğine ve/veya daha önceden gerçekleşen veya devam etmekte olan kemikteki azalmaya", "answer_start": 343 } ] }, { "id": 6714, "question": "Kemik dokuda meydana gelen azalma ve/veya kemik kırıkları hangi sebeplerle ortaya çıkabilir?", "answers": [ { "text": "sekonder", "answer_start": 609 } ] }, { "id": 6715, "question": "İdiyopatik osteoporoz terimi ne için kullanılır?", "answers": [ { "text": "kadınlarda görülen, bilinen bir nedenle ilişkisi kurulamayan osteoporoz", "answer_start": 677 } ] }, { "id": 6716, "question": "Kemik mineral dansitesinin (KMD) ölçümü hangi yöntemle yapılır?", "answers": [ { "text": "dual enerji X ışını absorbsiyometrisi (DEXA)", "answer_start": 807 } ] }, { "id": 6717, "question": "Dünya Sağlık Teşkilatı'na (WHO) göre düşük kemik kitlesi tanısı nasıl konur?", "answers": [ { "text": "vertebradan veya femurdan ölçülen KMD", "answer_start": 913 } ] }, { "id": 6718, "question": "Osteoporoz nasıl bir hastalık olarak kabul edilmektedir?", "answers": [ { "text": "sessiz, epidemik", "answer_start": 158 } ] }, { "id": 6719, "question": "Kemik kitlesi tepe değerinin yetersizliği hangi grupta kemik içerik kaybına neden olur?", "answers": [ { "text": "Premenopozal kadınlarda", "answer_start": 279 } ] }, { "id": 6720, "question": "Kortikosteroid (KS) kullanımı neye yol açabilir?", "answers": [ { "text": "Kemik dokuda meydana gelen azalma ve/veya kemik kırıkları", "answer_start": 473 } ] } ] }, { "context": "Osteoporoz prevalansı, ortalama yaşam süresinin artması ile birlikte yükselme göstermekte ve buna bağlı olarak osteoporotik kırıklar önemli bir sağlık problemi haline gelmektedir. Osteoporoz; Avrupa, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri'nde yetmiş beş milyondan fazla insanı etkileyen, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde yıllık 2.3 milyon kırığa sebep olan iyi tanımlanmış bir hastalıktır. Düşük kemik kitlesi; postmenopozal kadınlarda, premenopozal kadınlarda daha fazla görülür. Postmenopozal kadınlarda kullanılan tanı ve tedaviler, premenopozal kadınlardaki kemik kitlesi ve kırık ilişkisi, postmenopozal kadınlardan farklı olduğundan uygulanmamalıdır. Premenopozal kadınlar izlenebilen izole kemik kitlesinde meydana gelen azalma, her zaman fraktür riskinde artışa yol açmaz. Bu nedenle ilişki, postmenopozal osteoporozda daha nettir.", "qas": [ { "id": 6721, "question": "Osteoporoz prevalansı neye bağlı olarak artmaktadır?", "answers": [ { "text": "ortalama yaşam süresinin artması", "answer_start": 23 } ] }, { "id": 6722, "question": "Osteoporoz, nerelrdeki insanları etkilemektedir?", "answers": [ { "text": "Avrupa, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri", "answer_start": 192 } ] }, { "id": 6723, "question": "Osteoporoz, hangi bölgelerde yetmiş beş milyondan fazla insanı etkilemektedir?", "answers": [ { "text": "Avrupa, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri", "answer_start": 192 } ] }, { "id": 6724, "question": "Osteoporoz, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde yıllık kaç kırığa sebep olmaktadır?", "answers": [ { "text": "2.3 milyon", "answer_start": 337 } ] }, { "id": 6725, "question": "Düşük kemik kitlesi hangi grupta daha fazla görülür?", "answers": [ { "text": "postmenopozal kadınlarda", "answer_start": 420 } ] }, { "id": 6726, "question": "Postmenopozal kadınlarda kullanılan tanı ve tedaviler neden premenopozal kadınlara uygulanmamalıdır?", "answers": [ { "text": "premenopozal kadınlardaki kemik kitlesi ve kırık ilişkisi, postmenopozal kadınlardan farklı", "answer_start": 545 } ] }, { "id": 6727, "question": "Premenopozal kadınlarda izole kemik kitlesinde azalma her zaman neye yol açmaz?", "answers": [ { "text": "fraktür riskinde artışa", "answer_start": 755 } ] }, { "id": 6728, "question": "Hangi grupta osteoporoz ve kırık arasındaki ilişki daha nettir?", "answers": [ { "text": "postmenopozal osteoporozda", "answer_start": 809 } ] }, { "id": 6729, "question": "Osteoporoz, ne tür bir hastalık olarak tanımlanmıştır?", "answers": [ { "text": "iyi tanımlanmış", "answer_start": 366 } ] }, { "id": 6730, "question": "Postmenopozal kadınlardaki kemik kitlesi ve kırık ilişkisi nasıl tanımlanır?", "answers": [ { "text": "daha net", "answer_start": 836 } ] } ] }, { "context": "Düşük kemik kitlesi; postmenopozal kadınlarda, premenopozal kadınlarda daha fazla görülür. Postmenopozal kadınlarda kullanılan tanı ve tedaviler, premenopozal kadınlardaki kemik kitlesi ve kırık ilişkisi, postmenopozal kadınlardan farklı olduğundan uygulanmamalıdır. Premenopozal kadınlar izlenebilen izole kemik kitlesinde meydana gelen azalma, her zaman fraktür riskinde artışa yol açmaz. Bu nedenle ilişki, postmenopozal osteoporozda daha nettir. Kemik tepe değeri; premenopozal kadınlarda esas olarak kemik tepe değerindeki gelişmeye bağlıdır. Düşük tepe değeri; genetik yatkınlık, hastalıklar veya kemik dengesini azaltıcı ilaçların kullanımına bağlıdır. “Kemik tepe değeri”, 40 yaşındaki insanın kemik mineral dansitesinin DEXA ile ölçümüdür.", "qas": [ { "id": 6731, "question": "Düşük kemik kitlesi hangi grupta daha fazla görülür?", "answers": [ { "text": "postmenopozal kadınlarda", "answer_start": 21 } ] }, { "id": 6732, "question": "Postmenopozal kadınlarda kullanılan tanı ve tedaviler neden premenopozal kadınlara uygulanmamalıdır?", "answers": [ { "text": "premenopozal kadınlardaki kemik kitlesi ve kırık ilişkisi, postmenopozal kadınlardan farklı olduğundan", "answer_start": 146 } ] }, { "id": 6733, "question": "Premenopozal kadınlarda izole kemik kitlesinde meydana gelen azalma her zaman neye yol açmaz?", "answers": [ { "text": "fraktür riskinde artışa", "answer_start": 356 } ] }, { "id": 6734, "question": "Hangi grupta osteoporoz ve kırık arasındaki ilişki daha nettir?", "answers": [ { "text": "postmenopozal osteoporozda", "answer_start": 410 } ] }, { "id": 6735, "question": "Kemik tepe değeri, premenopozal kadınlarda neye bağlıdır?", "answers": [ { "text": "kemik tepe değerindeki gelişmeye", "answer_start": 505 } ] }, { "id": 6736, "question": "Düşük tepe değeri nelere bağlıdır?", "answers": [ { "text": "genetik yatkınlık, hastalıklar veya kemik dengesini azaltıcı ilaçların kullanımına", "answer_start": 567 } ] }, { "id": 6737, "question": "Kemik tepe değeri nasıl ölçülür?", "answers": [ { "text": "DEXA", "answer_start": 729 } ] }, { "id": 6738, "question": "Kemik tepe değeri neyi ifade eder?", "answers": [ { "text": "40 yaşındaki insanın kemik mineral dansitesi", "answer_start": 681 } ] }, { "id": 6739, "question": "Düşük tepe değerinin bağlı olduğu faktörler nelerdir?", "answers": [ { "text": "genetik yatkınlık, hastalıklar veya kemik dengesini azaltıcı ilaçların kullanımına", "answer_start": 567 } ] }, { "id": 6740, "question": "Premenopozal kadınlarda kemik kitlesindeki azalma her zaman hangi duruma yol açmaz?", "answers": [ { "text": "fraktür riskinde artışa", "answer_start": 356 } ] } ] }, { "context": "Osteoporoz; düşük kemik kitlesi ve kemiğin mikromimarisinde bozulmalarla meydana gelen, kemik frailitesinde artma ve sonuçta kırık riskinin artmasıyla ortaya çıkan iskelet sistemi hastalığıdır. Hiperparatiroidi ve osteomalazi gibi düşük kemik kitlesi ile seyreden durumlardan farkı, osteoporozda serum kalsiyum ve fosfor değerlerinin olağan olmasıdır. Mineralize olmayan osteoid dokuda ve mikromimaride defektif durum ortaya çıkar. Mikromimarideki bu bozukluk, kemiğin yapısal durumuna zarar verir ve osteoporozun esasını oluşturan klinik özelliklere yol açar; iskelette kırılganlık ve kırık riskinde artış. Mikromimarideki bozulmanın nedeni net aydınlatılamamıştır. Diğer muhtemel faktörler: Mikrofraktürler ve yorgunluk hasarı, trabeküler kemikte perforasyonlar ve kesintiler, horizontal trabekülalarda artmış kayıp ve makromimari rol oynayabilir (uzun femur boynu kalça kırığı riskini arttırır). Kırık yerini ve sıklığını etkileyenler postür, kas gücü, düşmenin sıklığı ve tipi olarak sayılabilir. Azalmış kemik kitlesi; kemik tepe değerinin düşük olması, artmış kemik rezorbsiyonu veya remodelling sırasında kemik yapımında azalma gibi durumlarla ilişkilidir. En önemlisi kemik rezorbsiyonudur.", "qas": [ { "id": 6741, "question": "Osteoporoz nasıl bir hastalıktır?", "answers": [ { "text": "iskelet sistemi hastalığıdır", "answer_start": 164 } ] }, { "id": 6742, "question": "Osteoporozun hiperparatiroidi ve osteomalaziden farkı nedir?", "answers": [ { "text": "serum kalsiyum ve fosfor değerlerinin olağan", "answer_start": 296 } ] }, { "id": 6743, "question": "Osteoporozda mikromimaride hangi durum ortaya çıkar?", "answers": [ { "text": "defektif", "answer_start": 403 } ] }, { "id": 6744, "question": "Osteoporozun klinik özellikleri nelerdir?", "answers": [ { "text": "iskelette kırılganlık ve kırık riskinde artış", "answer_start": 561 } ] }, { "id": 6745, "question": "Mikromimarideki bozulmanın nedeni nedir?", "answers": [ { "text": "net aydınlatılamamıştır", "answer_start": 642 } ] }, { "id": 6746, "question": "Mikrofraktürler ve yorgunluk hasarı osteoporozda hangi rolü oynayabilir?", "answers": [ { "text": "makromimari", "answer_start": 821 } ] }, { "id": 6747, "question": "Osteoporozda kırık yerini ve sıklığını etkileyen faktörler nelerdir?", "answers": [ { "text": "postür, kas gücü, düşmenin sıklığı ve tipi", "answer_start": 938 } ] }, { "id": 6748, "question": "Azalmış kemik kitlesi hangi durumlarla ilişkilidir?", "answers": [ { "text": "kemik tepe değerinin düşük olması, artmış kemik rezorbsiyonu veya remodelling sırasında kemik yapımında azalma gibi", "answer_start": 1024 } ] }, { "id": 6749, "question": "Osteoporozda en önemli faktör nedir?", "answers": [ { "text": "kemik rezorbsiyonu", "answer_start": 1066 } ] }, { "id": 6750, "question": "Osteoporozda horizontal trabekülalarda ne tür bir değişiklik olur?", "answers": [ { "text": "artmış kayıp", "answer_start": 805 } ] } ] }, { "context": "Vitamin D eksikliğinde kalsiyumu düzenleyen hormonların bozuklukları, hiperparatiroidi ve rickets veya osteomalazide kemik kaybına yol açarlar. Bu hastalıklarda, kalsiyum ve fosfat dengesinde karakteristik biyokimyasal anormallikler görülür. Osteomalazideki tipik değişiklikler osteoporozda görülmez. Hafif derecelerde paratirod hormon (PTH), fazlalığı veya eksikliği osteoporoza yol açar. Yetersiz kalsiyum ve vitamin D alımı, güneş ışığıyla az karşılaşma, sekonder hiperparatiroidiye yol açar ve şüphesiz yaşa bağlı kemik kaybında rol oynar. Hiperparatirodiye bağlı kemik hastalığında kortikal kemikte trabeküler kemikten daha fazla kayıp olur. Osteoporozla karşılaştırıldığında trabeküler bağlantılar daha çok korunmuştur.", "qas": [ { "id": 6751, "question": "Vitamin D eksikliğinde hangi hastalıklar kemik kaybına yol açar?", "answers": [ { "text": "hiperparatiroidi ve rickets veya osteomalazi", "answer_start": 70 } ] }, { "id": 6752, "question": "Vitamin D eksikliği durumunda hangi biyokimyasal anormallikler görülür?", "answers": [ { "text": "kalsiyum ve fosfat dengesinde", "answer_start": 162 } ] }, { "id": 6753, "question": "Osteomalazideki tipik değişiklikler osteoporozda görülür mü?", "answers": [ { "text": "görülmez", "answer_start": 291 } ] }, { "id": 6754, "question": "Hangi hormonun fazlalığı veya eksikliği osteoporoza yol açar?", "answers": [ { "text": "paratirod hormon (PTH)", "answer_start": 319 } ] }, { "id": 6755, "question": "Yetersiz kalsiyum ve vitamin D alımı neye yol açar?", "answers": [ { "text": "sekonder hiperparatiroidi", "answer_start": 458 } ] }, { "id": 6756, "question": "Hiperparatirodiye bağlı kemik hastalığında hangi kemikte daha fazla kayıp olur?", "answers": [ { "text": "trabeküler kemikten", "answer_start": 604 } ] }, { "id": 6757, "question": "Osteoporozla karşılaştırıldığında trabeküler bağlantılar nasıl korunmuştur?", "answers": [ { "text": "daha çok", "answer_start": 704 } ] }, { "id": 6758, "question": "Yaşa bağlı kemik kaybında hangi faktörler rol oynar?", "answers": [ { "text": "Yetersiz kalsiyum ve vitamin D alımı", "answer_start": 390 } ] }, { "id": 6759, "question": "Sekonder hiperparatiroidiye yol açan etkenler nelerdir?", "answers": [ { "text": "Yetersiz kalsiyum ve vitamin D alımı, güneş ışığıyla az karşılaşma", "answer_start": 390 } ] }, { "id": 6760, "question": "Hiperparatirodiye bağlı kemik hastalığında hangi kemik daha az kayba uğrar?", "answers": [ { "text": "trabeküler kemikten", "answer_start": 604 } ] } ] }, { "context": "Osteoporotik kırıklar arasında vertebral kompresyon kırıkları en sık görülendir. Genelde torakolomber bileşkede (T12-L1) oluşurlar, çünkü bu seviyede fasetlerde anteroposterior yönde harekete karşı düşük direnç mevcuttur. Midtorasik kırıklar (T7-T8) yüksek sıklıkta oluşabilir. Kırıklar, harekette kısıtlılık, depresyon ve kronik ağrıya sebep olabilir. Ayrıca sonraki kırıklar için önemli bir risk faktörü; frajilite fraktürünün (düşük travma kırığı) mevcudiyetidir. Vertebral kompresyon kırıklarının yaklaşık 2/3’ü semptom görülmez. Akciğer veya karın grafileri sırasında insidental tanı konur. Bazı hastalarda vertebral kırıkların belirginleşmesi kifoz nedeniyle boy kısalığı geliştiğinde olur. Travma hikayesi semptomatik vertebral kırıkları olan hastaların çoğunda yoktur. Hastalar, tipik olarak, ani eğilme, öksürme veya ağır kaldırma sonrası ani başlangıçlı sırt ağrısı ile başvurur. Ağrı, genellikle her iki tarafta, karnın ön tarafına yönelen, sinir köklerini takiben, kuşak tarzında adlandırılan ağrı olarak tariflenir.", "qas": [ { "id": 6761, "question": "Osteoporotik kırıklar arasında en sık görülen kırık türü nedir?", "answers": [ { "text": "vertebral kompresyon kırıkları", "answer_start": 31 } ] }, { "id": 6762, "question": "Vertebral kompresyon kırıkları genellikle hangi bölgede oluşur?", "answers": [ { "text": "torakolomber bileşke", "answer_start": 89 } ] }, { "id": 6763, "question": "Midtorasik kırıklar hangi seviyede yüksek sıklıkta oluşabilir?", "answers": [ { "text": "T7-T8", "answer_start": 243 } ] }, { "id": 6764, "question": "Kırıklar hangi semptomlara sebep olabilir?", "answers": [ { "text": "harekette kısıtlılık, depresyon ve kronik ağrıya", "answer_start": 288 } ] }, { "id": 6765, "question": "Vertebral kompresyon kırıklarının önemli bir risk faktörü nedir?", "answers": [ { "text": "frajilite fraktürünün (düşük travma kırığı) mevcudiyeti", "answer_start": 407 } ] }, { "id": 6766, "question": "Vertebral kompresyon kırıklarının ne kadarı semptom göstermez?", "answers": [ { "text": "2/3", "answer_start": 510 } ] }, { "id": 6767, "question": "Vertebral kırıkların belirginleşmesi hangi durum geliştiğinde olur?", "answers": [ { "text": "boy kısalığı", "answer_start": 665 } ] }, { "id": 6768, "question": "Semptomatik vertebral kırıkları olan hastaların çoğunda travma hikayesi var mıdır?", "answers": [ { "text": "yoktur", "answer_start": 769 } ] }, { "id": 6769, "question": "Hastalar tipik olarak hangi durumlar sonrası sırt ağrısı ile başvurur?", "answers": [ { "text": "ani eğilme, öksürme veya ağır kaldırma", "answer_start": 801 } ] }, { "id": 6770, "question": "Osteoporotik kırıklarda ağrı nasıl tariflenir?", "answers": [ { "text": "her iki tarafta, karnın ön tarafına yönelen, sinir köklerini takiben, kuşak tarzında adlandırılan", "answer_start": 907 } ] } ] }, { "context": "Biyokimyada anormallik izlenmez, kemik yapımını gösteren değerlerden alkalen fosfataz, osteokalsin; kemik yıkımını gösteren değerlerden idrarda hidroksipirolin miktarına bakılabilir. Akut kompresyon kırığı şüphesi olan hastalara tanıyı kesinleştirmek için dorsolomber radyografi tetkiki yapılmalıdır. Osteoporoz, bikonkav (codfish) deformiteler, kama tipi kırıklar ve kompresyon kırıkları (en yakın vertebraya göre %40 hacim kaybı, ani başlayan ağrı) tipinde deformitelere neden olabilir. Kompresyon kırıklarındaki radyolojik özellikler; vertebral kollapsla beraber vertebraların anterior kamalaşması, vertebral end-plate düzensizliği ve genel demineralizasyondur. Posterior kamalaşma sık görülmez ve başka destrüktif bir lezyona işaret eder. Direkt radyografik kemik mineralizasyonundaki azalma en az %30’a ulaşmadan bulgu vermeyeceği için tanıda duyarlı değildir, (hafif: vertebrada anterior kamalaşma, orta: yükseklikte deformite, şiddetli: en yakın vertebraya oranla %40 hacim kaybı görülür).", "qas": [ { "id": 6771, "question": "Kemik yapımını gösteren hangi biyokimyasal değerlere bakılabilir?", "answers": [ { "text": "alkalen fosfataz, osteokalsin", "answer_start": 69 } ] }, { "id": 6772, "question": "Kemik yıkımını gösteren hangi biyokimyasal değere bakılabilir?", "answers": [ { "text": "idrarda hidroksipirolin", "answer_start": 136 } ] }, { "id": 6773, "question": "Akut kompresyon kırığı şüphesi olan hastalara hangi tetkik yapılmalıdır?", "answers": [ { "text": "dorsolomber radyografi", "answer_start": 256 } ] }, { "id": 6774, "question": "Osteoporoz hangi tür deformitelere neden olabilir?", "answers": [ { "text": "bikonkav (codfish)", "answer_start": 313 } ] }, { "id": 6775, "question": "Kompresyon kırıklarındaki radyolojik özellikler nelerdir?", "answers": [ { "text": "vertebraların anterior kamalaşması, vertebral end-plate düzensizliği ve genel demineralizasyon", "answer_start": 566 } ] }, { "id": 6776, "question": "Posterior kamalaşma neye işaret eder?", "answers": [ { "text": "başka destrüktif bir lezyon", "answer_start": 701 } ] }, { "id": 6777, "question": "Direkt radyografik kemik mineralizasyonundaki azalma en az ne kadar olursa bulgu verir?", "answers": [ { "text": "%30", "answer_start": 802 } ] }, { "id": 6778, "question": "Vertebrada hafif deformite nasıl tanımlanır?", "answers": [ { "text": "anterior kamalaşma", "answer_start": 580 } ] }, { "id": 6779, "question": "Vertebrada şiddetli deformite nasıl tanımlanır?", "answers": [ { "text": "%40 hacim kaybı", "answer_start": 415 } ] }, { "id": 6780, "question": "Osteoporozda kompresyon kırıkları hangi özelliklere sahiptir?", "answers": [ { "text": "en yakın vertebraya göre %40 hacim kaybı, ani başlayan ağrı", "answer_start": 390 } ] } ] }, { "context": "Rejyonal anestezi bilinç kaybına yol açmadan vücudun belirli bölgelerindeki sinir iletisinin ve ağrı duyusunun geçici olarak ortadan kaldırılması olarak tanımlanmaktadır. Rejyonal anestezinin; uygulama kolaylığı, anestezik gaz kirliliğinin olmaması, derin ven trombozu ve pulmoner emboli gibi komplikasyonların daha az görülmesi, tekrarlanan uygulamalarda karaciğer fonksiyonlarını bozmaması, hastanın bilincinin yerinde olması gibi avantajlarının yanında uygulama için deneyim ve zaman gerektirmesi, uygulama hatalarına bağlı girişim sonrası nörolojik sekel riskinin olması, lokal anestezik toksisitesi gibi dezavantajları da bulunmaktadır. Son yıllarda uygulanma sıklığı giderek artan rejyonel anestezi; topikal anestezi, infiltrasyon anestezisi, alan bloğu gibi çeşitli tekniklerle uygulanabilmektedir. Bu teknikler arasında yaygın kullanım alanı olan periferik sinir blokları son yıllarda giderek artan oranda hemen hemen tüm cerrahi prosedürlerde uygulanmaya başlanmıştır. Alt ekstremite ortopedik cerrahisi gibi ağrılı işlemlerde hastaların iyi ağrı yönetimi, hem mortalite hem de morbidite üzerine olumlu etkilidir.", "qas": [ { "id": 6781, "question": "Rejyonal anestezi nedir?", "answers": [ { "text": "bilinç kaybına yol açmadan vücudun belirli bölgelerindeki sinir iletisinin ve ağrı duyusunun geçici olarak ortadan kaldırılması", "answer_start": 18 } ] }, { "id": 6782, "question": "Rejyonal anestezinin avantajları nelerdir?", "answers": [ { "text": "uygulama kolaylığı, anestezik gaz kirliliğinin olmaması, derin ven trombozu ve pulmoner emboli gibi komplikasyonların daha az görülmesi, tekrarlanan uygulamalarda karaciğer fonksiyonlarını bozmaması, hastanın bilincinin yerinde olması", "answer_start": 193 } ] }, { "id": 6783, "question": "Rejyonal anestezinin dezavantajları nelerdir?", "answers": [ { "text": "uygulama için deneyim ve zaman gerektirmesi, uygulama hatalarına bağlı girişim sonrası nörolojik sekel riskinin olması, lokal anestezik toksisitesi", "answer_start": 456 } ] }, { "id": 6784, "question": "Rejyonal anestezi hangi tekniklerle uygulanabilmektedir?", "answers": [ { "text": "topikal anestezi, infiltrasyon anestezisi, alan bloğu", "answer_start": 706 } ] }, { "id": 6785, "question": "Hangi rejyonal anestezi tekniği son yıllarda giderek artan oranda kullanılmaya başlanmıştır?", "answers": [ { "text": "periferik sinir blokları", "answer_start": 855 } ] }, { "id": 6786, "question": "Rejyonal anestezi uygulamasının yaygın olarak kullanıldığı cerrahi prosedürler nelerdir?", "answers": [ { "text": "hemen hemen tüm cerrahi", "answer_start": 914 } ] }, { "id": 6787, "question": "Alt ekstremite ortopedik cerrahisi gibi ağrılı işlemlerde rejyonal anestezinin etkileri nelerdir?", "answers": [ { "text": "hem mortalite hem de morbidite", "answer_start": 1066 } ] }, { "id": 6788, "question": "Rejyonal anestezi, hangi komplikasyonların daha az görülmesini sağlar?", "answers": [ { "text": "derin ven trombozu ve pulmoner emboli", "answer_start": 250 } ] }, { "id": 6789, "question": "Rejyonal anestezi, tekrar uygulamalarda hangi organın fonksiyonlarını bozmaz?", "answers": [ { "text": "karaciğer", "answer_start": 356 } ] }, { "id": 6790, "question": "Rejyonal anestezinin uygulanması için ne gerektirir?", "answers": [ { "text": "deneyim ve zaman", "answer_start": 470 } ] } ] }, { "context": "Sinir iletiminde hücre membranı anahtar rol oynar. Nöron membranının iç yüzeyi negatif, dış yüzeyi ise pozitif elektrik yükü taşır. Bu nedenle membranın her iki tarafı arasında bir elektriksel gerilim farkı mevcuttur. Bu gerilim farkı istirahat potansiyeli olarak tanımlanır ve bu sinir lif membranında -50 ile -70 mV civarındadır. Bu potansiyel, hücre membranını geçen belirli iyonların konsantrasyon farkına dayanır. En önemli rolü sodyum ve potasyum oynar. Sinir membranının bir noktasında oluşan uyarı bir aksiyon potansiyelinin doğmasına yol açacaktır. Aksiyon potansiyeli sinir lifinin özelliğine uygun olarak iki şekilde yayılım gösterir. Miyelinsiz sinir liflerinde ileti 'lokal devre uzaması' şeklindedir. Aksiyon potansiyelinin başlangıç noktasında sodyumun hücre içine girişi, potasyumun hücre dışına çıkışı ile membranın iç yüzü pozitif, dış yüzü negatif olmuştur. Komşu noktada ise membranın iç yüzü negatif, dış yüzü pozitiftir.", "qas": [ { "id": 6791, "question": "Sinir iletiminde anahtar rol oynayan yapı nedir?", "answers": [ { "text": "hücre membranı", "answer_start": 17 } ] }, { "id": 6792, "question": "Nöron membranının iç yüzeyi hangi elektrik yükünü taşır?", "answers": [ { "text": "negatif", "answer_start": 79 } ] }, { "id": 6793, "question": "Membranın her iki tarafı arasındaki elektriksel gerilim farkı ne olarak tanımlanır?", "answers": [ { "text": "istirahat potansiyeli", "answer_start": 235 } ] }, { "id": 6794, "question": "İstirahat potansiyelinin sinir lif membranındaki değeri nedir?", "answers": [ { "text": "-50 ile -70 mV", "answer_start": 303 } ] }, { "id": 6795, "question": "İstirahat potansiyeli hangi faktöre dayanır?", "answers": [ { "text": "hücre membranını geçen belirli iyonların konsantrasyon farkına", "answer_start": 347 } ] }, { "id": 6796, "question": "Sinir iletiminde en önemli rolü hangi iyonlar oynar?", "answers": [ { "text": "sodyum ve potasyum", "answer_start": 434 } ] }, { "id": 6797, "question": "Aksiyon potansiyeli sinir liflerinde hangi şekilde yayılım gösterir?", "answers": [ { "text": "sinir lifinin özelliğine uygun olarak iki şekilde", "answer_start": 578 } ] }, { "id": 6798, "question": "Miyelinsiz sinir liflerinde ileti nasıl gerçekleşir?", "answers": [ { "text": "lokal devre uzaması", "answer_start": 681 } ] }, { "id": 6799, "question": "Aksiyon potansiyelinin başlangıç noktasında sodyum hareketi nasıldır?", "answers": [ { "text": "hücre içine girişi", "answer_start": 768 } ] }, { "id": 6800, "question": "Komşu noktadaki membranın dış yüzeyinin elektrik yükü nasıldır?", "answers": [ { "text": "pozitif", "answer_start": 103 } ] } ] }, { "context": "Lumbal pleksus, T12 ve L1-4 sinirlerin anterior dallarının psoas kasının önünde birleşmesi ile oluşur. Lumbal pleksusun psoas kasında bulunduğu bölgeye psoas kompartmanı denir. Lumbal sinirlerin posterior dalları ise sırtın alt kısmının cildini ve kaslarını innerve eder. Lumbal pleksus; iliohipogastrik (L1), ilioinguinal (L1), genitofemoral (L1-2), lateral femoral kuteneal (L2-3), femoral (L2-3-4 posterior dalları), obturator (L2-3-4 anterior dalları), ve aksesuar obturator (L3-4) sinir olmak üzere 6 periferik sinirden oluşur. Sakral pleksus, L4-L5 tarafından oluşturulan lumbosakral trunkus ve S1-S4 ventral köklerinden oluşur. Pleksus; piriformis kası ve pelvik fasianin arasında pelvisin arka duvarında bulunur ve pelvisi büyük siyatik foramenden terk eder. Ön komşuluğunda üreter, internal iliak arter, solunda sigmoid kolon bulunur. Sakral pleksus bloğunda siyatik sinir ve posterior femoral kutanöz sinir bloke olması hedeflenen yapılardır.", "qas": [ { "id": 6801, "question": "Lumbal pleksus nasıl oluşur?", "answers": [ { "text": "T12 ve L1-4 sinirlerin anterior dallarının psoas kasının önünde birleşmesi", "answer_start": 16 } ] }, { "id": 6802, "question": "Lumbal pleksusun psoas kasında bulunduğu bölgeye ne denir?", "answers": [ { "text": "psoas kompartmanı", "answer_start": 152 } ] }, { "id": 6803, "question": "Lumbal sinirlerin posterior dalları hangi bölgeyi innerve eder?", "answers": [ { "text": "sırtın alt kısmının cildini ve kaslarını", "answer_start": 217 } ] }, { "id": 6804, "question": "Lumbal pleksus hangi sinirlerden oluşur?", "answers": [ { "text": "iliohipogastrik (L1), ilioinguinal (L1), genitofemoral (L1-2), lateral femoral kuteneal (L2-3), femoral (L2-3-4 posterior dalları), obturator (L2-3-4 anterior dalları), ve aksesuar obturator (L3-4)", "answer_start": 288 } ] }, { "id": 6805, "question": "Sakral pleksus nasıl oluşur?", "answers": [ { "text": "lumbosakral trunkus ve S1-S4 ventral köklerinden", "answer_start": 578 } ] }, { "id": 6806, "question": "Sakral pleksus pelvisin neresinde bulunur?", "answers": [ { "text": "arka duvarında", "answer_start": 697 } ] }, { "id": 6807, "question": "Sakral pleksus bloğunda hangi sinirler bloke edilmesi hedeflenir?", "answers": [ { "text": "siyatik sinir ve posterior femoral kutanöz sinir", "answer_start": 868 } ] }, { "id": 6808, "question": "Sakral pleksus pelvisi hangi yapıdan terk eder?", "answers": [ { "text": "siyatik foramen", "answer_start": 737 } ] }, { "id": 6809, "question": "Sakral pleksusun ön komşuluğunda hangi yapılar bulunur?", "answers": [ { "text": "üreter, internal iliak arter", "answer_start": 783 } ] }, { "id": 6810, "question": "Sakral pleksusun solunda hangi yapı bulunur?", "answers": [ { "text": "sigmoid kolon", "answer_start": 821 } ] } ] }, { "context": "Tur-m operasyonlarında, yüzeyel uyluk cerrahisinde ve diz operasyonlarında post operatif analjezi amacıyla tek başına ve femoral bloğa ek olarak kullanılabilmektedir. Addüktör kanal bloğunda iç uyluğa lineer bir ultrason probu yerleştirilir. Femoral arter Sartorius kası altında iç uyluğun alt üçte birinde lokalize edilir. Ultrason probu, teknik olarak femoral arter tespit edilene kadar medial istikamete doğru hareket ettirilir. Adductor hiatus ve kanal tespit edildikten sonra, safen siniri femoral artere yüzeyel ve lateral hiperekoik bir yapı olarak görüntülenir. Diğer tedavi grubuna benzer şekilde, safen sinirin dağılımında disestezi oluşturmak için sinir uyarıcısı kullanılarak sinir tabakası boyunca lokal anestezik madde enjekte edilir.", "qas": [ { "id": 6811, "question": "Addüktör kanal bloğu hangi operasyonlarda post operatif analjezi için kullanılabilir?", "answers": [ { "text": "Tur-m operasyonlarında, yüzeyel uyluk cerrahisinde ve diz operasyonlarında", "answer_start": 0 } ] }, { "id": 6812, "question": "Addüktör kanal bloğu nasıl uygulanır?", "answers": [ { "text": "iç uyluğa lineer bir ultrason probu yerleştirilir.", "answer_start": 191 } ] }, { "id": 6813, "question": "Femoral arter nerede lokalize edilir?", "answers": [ { "text": "Sartorius kası altında iç uyluğun alt üçte birinde", "answer_start": 256 } ] }, { "id": 6814, "question": "Ultrason probu nasıl hareket ettirilir?", "answers": [ { "text": "medial istikamete doğru", "answer_start": 389 } ] }, { "id": 6815, "question": "Adductor hiatus ve kanal tespit edildikten sonra hangi sinir görüntülenir?", "answers": [ { "text": "safen siniri", "answer_start": 482 } ] }, { "id": 6816, "question": "Safen siniri femoral artere göre nasıl görüntülenir?", "answers": [ { "text": "yüzeyel ve lateral hiperekoik bir yapı", "answer_start": 510 } ] }, { "id": 6817, "question": "Safen sinirin dağılımında disestezi oluşturmak için ne kullanılır?", "answers": [ { "text": "sinir uyarıcısı", "answer_start": 659 } ] }, { "id": 6818, "question": "Safen sinir tabakası boyunca ne enjekte edilir?", "answers": [ { "text": "lokal anestezik madde", "answer_start": 711 } ] }, { "id": 6819, "question": "Addüktör kanal bloğunda ultrason probu ne zaman hareket ettirilir?", "answers": [ { "text": "femoral arter tespit edilene kadar", "answer_start": 354 } ] }, { "id": 6820, "question": "Safen sinirinin femoral artere göre konumu nedir?", "answers": [ { "text": "yüzeyel ve lateral", "answer_start": 510 } ] } ] }, { "context": "Ağrılı bir uyaran duyusal sinir uçlarında algılanarak elektriksel aktiviteye dönüştürülür. Daha sonra bu elektriksel aktivite A delta (miyelinli-hızlı) ve C lifleri (miyelinsiz-yavaş) ile sinir sistemine iletilir. İleti için ilk bağlantı noktası spinal kordun arka boynuzundadır. Ağrı buradan üst merkezlere iletilir. Ağrının algılanması (persepsiyon) ise talamusta olmaktadır. Ağrı iletimi çeşitli bölgelerde modülasyona uğrar. Periferde oluşan modülasyon doku hasarı sonucu substans P, glutamat, bradikinin, histamin, prostaglandin ve serotonin gibi nörotransmiterlerin salınımı sonucunda olmaktadır. Cerrahinin oluşturduğu doku hasarı ve inflamasyon tekrarlayıcı ağrılı stimuluslar oluşturur. Spinal korda ulaşan ileti inhibitör ya da eksitatör nörotransmiterler yolu ile modüle edilmektedir. Bazı impulslar segmental refleks cevapları provoke etmek için anterior ve anterolateral boynuzlara geçer. Diğerleri ise spinotalamik ve kortikal cevapları oluşturdukları üst merkezlere iletilir. Direkt ya da indirekt yoğun nosiseptörlerin aktivasyonu C lifleri yoluyla spinal kordda fasilasyon, ağrılı veya sensoriyal uyarılara artmış cevapların oluşumu; santral sensitizasyon ile sonuçlanır. Santral sensitizasyon glutamat reseptör iyon kanallarındaki (NMDA) magnezyumun ayrılması yoluyla oluşur.", "qas": [ { "id": 6821, "question": "Ağrılı bir uyaran duyusal sinir uçlarında nasıl algılanır?", "answers": [ { "text": "elektriksel aktiviteye", "answer_start": 56 } ] }, { "id": 6822, "question": "Elektriksel aktivite hangi liflerle sinir sistemine iletilir?", "answers": [ { "text": "A delta (miyelinli-hızlı) ve C lifleri", "answer_start": 134 } ] }, { "id": 6823, "question": "İleti için ilk bağlantı noktası neresidir?", "answers": [ { "text": "spinal kordun arka boynuzu", "answer_start": 258 } ] }, { "id": 6824, "question": "Ağrının algılanması (persepsiyon) nerede gerçekleşir?", "answers": [ { "text": "talamus", "answer_start": 371 } ] }, { "id": 6825, "question": "Ağrı iletimi hangi maddelerin salınımı sonucunda modülasyona uğrar?", "answers": [ { "text": "substans P, glutamat, bradikinin, histamin, prostaglandin ve serotonin", "answer_start": 496 } ] }, { "id": 6826, "question": "Cerrahi doku hasarı ne tür stimuluslar oluşturur?", "answers": [ { "text": "tekrarlayıcı ağrılı", "answer_start": 676 } ] }, { "id": 6827, "question": "Spinal korda ulaşan ileti hangi yollarla modüle edilir?", "answers": [ { "text": "inhibitör ya da eksitatör", "answer_start": 748 } ] }, { "id": 6828, "question": "Bazı impulslar hangi yapıları provoke etmek için geçer?", "answers": [ { "text": "segmental refleks cevapları", "answer_start": 838 } ] }, { "id": 6829, "question": "Santral sensitizasyon nasıl oluşur?", "answers": [ { "text": "glutamat reseptör iyon kanallarındaki (NMDA) magnezyumun ayrılması yoluyla", "answer_start": 1248 } ] }, { "id": 6830, "question": "Ağrılı veya sensoriyal uyarılara artmış cevapların oluşumu ne ile sonuçlanır?", "answers": [ { "text": "santral sensitizasyon", "answer_start": 1187 } ] } ] }, { "context": "Akut mezenter iskemi (AMİ), bağırsağın bir segmentine kan akımının ani olarak kesilmesi sonucu ortaya çıkan ve yaşamı tehdit eden acil bir durumdur. AMİ, izole bir klinik antite olmayıp, akut mezenterik arteriyel emboli (%50) ve trombüs (%15-25), mezenterik venöz trombüs (%5-15) ve non-oklüzif mezenterik iskemiyi (%20) içeren hastalık kompleksidir. İskemiye, hücresel hasara, bağırsak nekrozuna ve tedavi edilmediği takdirde ölüme neden olabilmektedir. 1993 yılında yapılmış olan bir çalışmada Amerika ve Avrupa’da akut hastaneye kabullerin 1:1000’ni AMİ’li olguların oluşturduğu rapor edilmiştir. Günümüzde ise hala bildiriminin yetersiz olmasına rağmen komorbit hastalıkları olan yaşlı nüfüsun giderek artması ile birlikte AMİ’nin de sıklığında artış olduğu (acil servislere başvuran tüm olguların %0.09 ile %0.2’si) aynı zamanda önceden ek hastalıkların bulunmasının AMİ’de prognozu kötüleştirdiği belirtilmektedir.", "qas": [ { "id": 6831, "question": "Akut mezenter iskemi (AMİ) nedir?", "answers": [ { "text": "yaşamı tehdit eden acil bir durumdur", "answer_start": 111 } ] }, { "id": 6832, "question": "AMİ, hangi hastalık kompleksini içerir?", "answers": [ { "text": "akut mezenterik arteriyel emboli (%50) ve trombüs (%15-25), mezenterik venöz trombüs (%5-15) ve non-oklüzif mezenterik iskemi", "answer_start": 187 } ] }, { "id": 6833, "question": "AMİ hangi durumlara neden olabilir?", "answers": [ { "text": "ölüme", "answer_start": 427 } ] }, { "id": 6834, "question": "1993 yılında yapılan bir çalışmada Amerika ve Avrupa'da akut hastaneye kabullerin ne kadarı AMİ'li olgular oluşturmuştur?", "answers": [ { "text": "1:1000", "answer_start": 543 } ] }, { "id": 6835, "question": "AMİ sıklığında artış olmasının nedeni nedir?", "answers": [ { "text": "komorbit hastalıkları olan yaşlı nüfüsun giderek artması", "answer_start": 657 } ] }, { "id": 6836, "question": "Acil servislere başvuran AMİ'li olguların oranı nedir?", "answers": [ { "text": "%0.09 ile %0.2", "answer_start": 802 } ] }, { "id": 6837, "question": "Önceden ek hastalıkların bulunması AMİ'de neyi etkiler?", "answers": [ { "text": "prognozu kötüleştirdiği", "answer_start": 879 } ] }, { "id": 6838, "question": "Akut mezenterik arteriyel embolinin AMİ'deki oranı nedir?", "answers": [ { "text": "%50", "answer_start": 221 } ] }, { "id": 6839, "question": "Mezenterik venöz trombüs AMİ'de hangi oranlarda görülür?", "answers": [ { "text": "%5-15", "answer_start": 273 } ] }, { "id": 6840, "question": "Non-oklüzif mezenterik iskeminin AMİ'deki oranı nedir?", "answers": [ { "text": "%20", "answer_start": 316 } ] } ] }, { "context": "Barsaklar, kan akımındaki azalmayı önemli miktarda tolere edebilirler. Dinlenimde, barsak kapillerlerinin %80’e kadarı yeterli oksijenden ödün vermeksizin perfüze olur. Barsak mukozası hipoperfüzyon süresince artan miktarlarda oksijen çeker ve iskeminin başlangıç periyodunda mukozal bütünlük korunur. Uzamış iskemi, intestinal mukozal bariyerin bozulmasına ve sonunda bakteri translokasyonuna izin veren inflamatuar reaksiyonu başlatır. Transmural nekroz bir kez oluştuğunda lokal peritoneal ve sistemik inflamatuar yanıt hızlıca bu durumu takip eder. Başlangıç fazında viseral iskemi ağrısı şiddetli ve devamlıdır, palpasyonla artmaz, fizik muayenede abdominal rijidite veya peritoneal işaretler yoktur. Bu klasik sonuçlar “fiziksel bulgularla orantısız ağrı” akut mezenter iskemiye dayanmaktadır. Başlangıçta kusmayla birlikte barsak boşalması muayene eden doktoru yanıltabilir ve dikkatini diğer gastrointestinal hastalıklara ayırmasına neden olabilir. Peritoneal inflamasyonla birlikte olan ileri süreçte, ağrının karındaki yeri belirginleşir ve ilişkili fizik muayene bulguları oluşur.", "qas": [ { "id": 6841, "question": "Barsaklar kan akımındaki azalmayı nasıl tolere eder?", "answers": [ { "text": "önemli miktarda", "answer_start": 35 } ] }, { "id": 6842, "question": "Dinlenimde, barsak kapillerlerinin ne kadarı yeterli oksijenden ödün vermeden perfüze olur?", "answers": [ { "text": "%80", "answer_start": 106 } ] }, { "id": 6843, "question": "Barsak mukozası hipoperfüzyon süresince ne yapar?", "answers": [ { "text": "artan miktarlarda oksijen çeker", "answer_start": 209 } ] }, { "id": 6844, "question": "Uzamış iskeminin sonucu nedir?", "answers": [ { "text": "inflamatuar reaksiyonu", "answer_start": 405 } ] }, { "id": 6845, "question": "Transmural nekroz oluştuğunda ne olur?", "answers": [ { "text": "lokal peritoneal ve sistemik inflamatuar yanıt hızlıca bu durumu takip eder", "answer_start": 476 } ] }, { "id": 6846, "question": "Başlangıç fazında viseral iskemi ağrısı nasıldır?", "answers": [ { "text": "şiddetli ve devamlı", "answer_start": 593 } ] }, { "id": 6847, "question": "Başlangıç fazında fizik muayenede hangi bulgular yoktur?", "answers": [ { "text": "abdominal rijidite veya peritoneal işaretler", "answer_start": 653 } ] }, { "id": 6848, "question": "Akut mezenter iskemiye hangi klasik sonuçlar dayanır?", "answers": [ { "text": "fiziksel bulgularla orantısız ağrı", "answer_start": 726 } ] }, { "id": 6849, "question": "Başlangıçta hangi durum doktoru yanıltabilir?", "answers": [ { "text": "kusmayla birlikte barsak boşalması", "answer_start": 812 } ] }, { "id": 6850, "question": "Peritoneal inflamasyonla birlikte olan ileri süreçte ne oluşur?", "answers": [ { "text": "ilişkili fizik muayene bulguları", "answer_start": 1051 } ] } ] }, { "context": "Kardiyak kaynaklı emboli, aortadan ayrılma açısı ve çapı nedeniyle genellikle SMA orijinini tercih eder. Çoğu mezenterik arteryel emboli kalbin sol kısmından, çoğunlukla sol atrium veya sol ventriküldeki bir trombüsten ya da mitral veya aortik kapaklardaki bir lezyondan kaynaklanır. Daha az sıklıkta ise emboli, ülsere aortik aterosklerotik bir plaktan veya bir tromboze aortik anevrizmadan kaynaklanır. Trombüs atılmasını ve embolizasyonu en çok kardiak aritmiler özellikle atriyal fibrilasyon (AF) kolaylaştırır. Yapılan bir çalışmada mezenter iskemi tespit edilen hastaların % 60’ında kardiyak ritim bozukluğu olarak AF tespit edilmiştir. Myokardial diskinezi, kardioversiyon ve kardiak kateterizasyon emboliye eğilim oluşturan diğer klinik durumlardır. SMA embolisi tipik olarak proksimal jejunal dallar ve orta kolik arterin orijininin distalini tutar. Bu durum, proksimal jejenumun korunduğu ve transvers ve distal kolonun perfüze olduğu ince barsak ve kolon iskemisi paternine yol açar. Çölyak arter ve İMA embolileri daha nadirdir. Hipogastrik arter embolisi, gelişmiş pelvik kollateraller nedeniyle nadiren iskemiye neden olur.", "qas": [ { "id": 6851, "question": "Kardiyak kaynaklı emboli genellikle hangi arterin orijinini tercih eder?", "answers": [ { "text": "SMA", "answer_start": 78 } ] }, { "id": 6852, "question": "Çoğu mezenterik arteryel emboli nereden kaynaklanır?", "answers": [ { "text": "kalbin sol kısmından", "answer_start": 137 } ] }, { "id": 6853, "question": "Embolinin daha az sıklıkta kaynaklandığı yerler nerelerdir?", "answers": [ { "text": "ülsere aortik aterosklerotik bir plaktan veya bir tromboze aortik anevrizmadan", "answer_start": 313 } ] }, { "id": 6854, "question": "Trombüs atılmasını ve embolizasyonu en çok hangi durum kolaylaştırır?", "answers": [ { "text": "kardiak aritmiler", "answer_start": 448 } ] }, { "id": 6855, "question": "Mezenter iskemi tespit edilen hastaların yüzde kaçında AF tespit edilmiştir?", "answers": [ { "text": "% 60", "answer_start": 579 } ] }, { "id": 6856, "question": "Emboliye eğilim oluşturan diğer klinik durumlar nelerdir?", "answers": [ { "text": "Myokardial diskinezi, kardioversiyon ve kardiak kateterizasyon", "answer_start": 643 } ] }, { "id": 6857, "question": "SMA embolisi tipik olarak hangi damarları tutar?", "answers": [ { "text": "proksimal jejunal dallar", "answer_start": 784 } ] }, { "id": 6858, "question": "Çölyak arter ve İMA embolileri ne kadar sıklıkla görülür?", "answers": [ { "text": "daha nadirdir", "answer_start": 1026 } ] }, { "id": 6859, "question": "Hipogastrik arter embolisi neden nadiren iskemiye neden olur?", "answers": [ { "text": "gelişmiş pelvik kollateraller", "answer_start": 1069 } ] }, { "id": 6860, "question": "Hangi arterin embolisi ince barsak ve kolon iskemisi paternine yol açar?", "answers": [ { "text": "SMA embolisi", "answer_start": 758 } ] } ] }, { "context": "Mezenter iskemi tanısı en zor konan hastalıklardan biridir. Bulgu ve semptomlar karekteristik olarak belirsiz, nonspesifik ve hastalar arasında geniş ölçüde farklılık gösterebilir. Elli yaşın üzerinde risk faktörlerini taşıyan veya atriyal fibrilasyon ya da vaskülitli genç hastalarda iki saatten daha uzun süreli, ani başlayan ciddi karın ağrısı, beraberinde abdominal distansiyon ve nedeni açıklanamayan asidoz varlığında mezenter iskemiden şüphelenilmelidir. Arteryal spazm, yetersiz kollateral dolaşım ve perfüzyon basıncındaki azalma iskemiyi başlatır. Tıkanmanın distalindeki barsak kanlanması bir ile altı saatlik kritik bir süre daha, lokal ve hümoral faktörlerle idame ettirilebilir. Tipik olarak, periumblikal bölgede, ani olarak başlayan, şiddetli, kramp şeklinde ağrı ile karekterizedir. İskeminin ilerlemesi ile ağrı devamlı hale gelir. Karın ağrısı ile birlikte bulantı, kusma olabilir. Başlangıçta karın yumuşak, barsak sesleri aktiftir. Karında defans ve rebaunt negatiftir.", "qas": [ { "id": 6861, "question": "Mezenter iskemi tanısı neden zordur?", "answers": [ { "text": "karekteristik olarak belirsiz", "answer_start": 80 } ] }, { "id": 6862, "question": "Hangi hastalarda mezenter iskemiden şüphelenilmelidir?", "answers": [ { "text": "Elli yaşın üzerinde risk faktörlerini taşıyan veya atriyal fibrilasyon ya da vaskülitli genç hastalarda", "answer_start": 181 } ] }, { "id": 6863, "question": "Mezenter iskemi hangi faktörlerle başlar?", "answers": [ { "text": "Arteryal spazm, yetersiz kollateral dolaşım ve perfüzyon basıncındaki azalma", "answer_start": 462 } ] }, { "id": 6864, "question": "Tıkanmanın distalindeki barsak kanlanması ne kadar süreyle idame ettirilebilir?", "answers": [ { "text": "bir ile altı saatlik", "answer_start": 600 } ] }, { "id": 6865, "question": "Mezenter iskemide tipik olarak ağrı nerede başlar ve nasıldır?", "answers": [ { "text": "periumblikal bölgede", "answer_start": 707 } ] }, { "id": 6866, "question": "İskeminin ilerlemesiyle ağrı nasıl değişir?", "answers": [ { "text": "devamlı", "answer_start": 830 } ] }, { "id": 6867, "question": "Mezenter iskemide ağrıya eşlik edebilecek diğer semptomlar nelerdir?", "answers": [ { "text": "Karın ağrısı ile birlikte bulantı, kusma olabilir", "answer_start": 850 } ] }, { "id": 6868, "question": "Mezenter iskeminin başlangıç aşamasında karın muayenesinde hangi bulgular görülür?", "answers": [ { "text": "defans ve rebaunt negatif", "answer_start": 961 } ] }, { "id": 6869, "question": "Mezenter iskemide periumblikal bölgedeki ağrı nasıl bir karakterdedir?", "answers": [ { "text": "şiddetli, kramp şeklinde", "answer_start": 750 } ] }, { "id": 6870, "question": "İskeminin ilerlemesiyle ağrı ne hale gelir?", "answers": [ { "text": "devamlı", "answer_start": 830 } ] } ] }, { "context": "İskemi ilerledikçe sekiz saatten sonra nekroz, mukozadan submukozaya doğru ilerler ve barsağın tüm katlarına ulaştıkça periton irritasyon bulguları belirgin hale gelir. Karında distansiyon belirir, hassasiyet, defans ve rebaunt ortaya çıkıp barsak sesleri azalır. Rektal kanama, kanlı kusma ve kanlı nazogastrik içerik ve gaz gayta çıkaramama görülür. Yaklaşık 12-24 saat sonra nekroz ilerleyerek transmural hale gelir ve peritonit bulgularının ortaya çıktığı bu devrede artık prognoz çok kötüdür ve tedavi için en değerli olan erken devrenin kaçırıldığını gösterir. Doku ölümü nedeniyle hastanın solunumunda dışkımsı bir koku duyulur. Kronik mezenterik iskeminin tek nedeni vardır ve oda mezenterik damarların aterosklerotik tıkayıcı hastalığıdır. Semptomların, üç mezenterik arterden (çölyak, SMA, İMA) ikisinin belirgin tıkayıcı lezyonu olmadan ortaya çıkmayacağı kabul edilmektedir. Hastaların çoğu 50-60 yaşlarında, ağır sigara içicisi ve kadındır.", "qas": [ { "id": 6871, "question": "İskemi ilerledikçe nekroz ne kadar süre sonra mukozadan submukozaya doğru ilerler?", "answers": [ { "text": "sekiz saatten", "answer_start": 19 } ] }, { "id": 6872, "question": "Nekrozun barsağın tüm katlarına ulaşması ile hangi bulgular belirgin hale gelir?", "answers": [ { "text": "periton irritasyon", "answer_start": 119 } ] }, { "id": 6873, "question": "İskemi ilerledikçe karında hangi bulgular ortaya çıkar?", "answers": [ { "text": "distansiyon belirir, hassasiyet, defans ve rebaunt", "answer_start": 177 } ] }, { "id": 6874, "question": "Nekrozun ilerleyerek transmural hale gelmesi ne kadar süre sonra gerçekleşir?", "answers": [ { "text": "12-24 saat", "answer_start": 361 } ] }, { "id": 6875, "question": "Transmural nekrozun geliştiği devrede prognoz nasıldır?", "answers": [ { "text": "çok kötüdür", "answer_start": 485 } ] }, { "id": 6876, "question": "Doku ölümü nedeniyle hastanın solunumunda nasıl bir koku duyulur?", "answers": [ { "text": "dışkımsı", "answer_start": 609 } ] }, { "id": 6877, "question": "Kronik mezenterik iskeminin tek nedeni nedir?", "answers": [ { "text": "mezenterik damarların aterosklerotik tıkayıcı hastalığıdır", "answer_start": 689 } ] }, { "id": 6878, "question": "Kronik mezenterik iskeminin semptomlarının ortaya çıkması için hangi şart gereklidir?", "answers": [ { "text": "üç mezenterik arterden (çölyak, SMA, İMA) ikisinin belirgin tıkayıcı lezyonu olmadan", "answer_start": 763 } ] }, { "id": 6879, "question": "Kronik mezenterik iskemi hastalarının çoğunluğu hangi yaş aralığındadır?", "answers": [ { "text": "50-60", "answer_start": 903 } ] }, { "id": 6880, "question": "Kronik mezenterik iskemi hastalarının çoğunluğu hangi yaşam alışkanlığına sahiptir?", "answers": [ { "text": "sigara içicisi", "answer_start": 926 } ] } ] }, { "context": "Ultrasonografide (USG) sagital aksta çölyak arter ve SMA’nın aortadan ayrıldığı yer gösterilebilir. İMA’yı görüntülemek genellikle zordur. USG’nin non-oklüziv trombüs veya distal tıkanıklığın değerlendirilmesinde daha az başarılı olduğu saptanmıştır. Ultrasonografi, arteryel oklüziv mezenter iskemi erken evresinde SMA oklüzyonu ve barsak spazmını gösterebilir. İleri evrede oluşan sıvı dolu anslar, azalmış ya da kaybolmuş peristaltizm, barsak duvarı incelmesi ya da peritonda serbest sıvı görülebilir. USG’nin yapan kişiye bağımlı oluşu, obezite, geçirilmiş batın operasyonlarının varlığı, hasta uyumu ve barsak gazlarının görüntüyü bozması gibi faktörler USG’nin mezenter iskemi tanısındaki kısıtlamalarına örnek olarak gösterilebilir.", "qas": [ { "id": 6881, "question": "USG ile hangi arterlerin aortadan ayrıldığı yer gösterilebilir?", "answers": [ { "text": "çölyak arter ve SMA", "answer_start": 37 } ] }, { "id": 6882, "question": "USG ile hangi arterin görüntülenmesi genellikle zordur?", "answers": [ { "text": "İMA", "answer_start": 100 } ] }, { "id": 6883, "question": "USG hangi durumların değerlendirilmesinde daha az başarılıdır?", "answers": [ { "text": "non-oklüziv trombüs veya distal tıkanıklığın", "answer_start": 147 } ] }, { "id": 6884, "question": "USG, arteryel oklüziv mezenter iskemi erken evresinde hangi bulguları gösterebilir?", "answers": [ { "text": "SMA oklüzyonu ve barsak spazmını", "answer_start": 316 } ] }, { "id": 6885, "question": "Mezenter iskemi ileri evresinde USG'de hangi bulgular görülebilir?", "answers": [ { "text": "sıvı dolu anslar, azalmış ya da kaybolmuş peristaltizm, barsak duvarı incelmesi ya da peritonda serbest sıvı", "answer_start": 383 } ] }, { "id": 6886, "question": "USG’nin mezenter iskemi tanısındaki kısıtlamalarına örnek olarak hangi faktörler gösterilebilir?", "answers": [ { "text": "yapan kişiye bağımlı oluşu, obezite, geçirilmiş batın operasyonlarının varlığı, hasta uyumu ve barsak gazlarının görüntüyü bozması", "answer_start": 513 } ] }, { "id": 6887, "question": "USG hangi arterlerin aortadan ayrıldığı yerin görüntülenmesinde kullanılır?", "answers": [ { "text": "çölyak arter ve SMA", "answer_start": 37 } ] }, { "id": 6888, "question": "USG'nin mezenter iskemi tanısındaki başarısızlığı hangi durumlarla ilişkilidir?", "answers": [ { "text": "non-oklüziv trombüs veya distal tıkanıklığın değerlendirilmesinde", "answer_start": 147 } ] }, { "id": 6889, "question": "USG’de ileri evrede hangi bulgular azalabilir ya da kaybolabilir?", "answers": [ { "text": "peristaltizm", "answer_start": 425 } ] }, { "id": 6890, "question": "Mezenter iskemi tanısında USG’nin başarısını etkileyen hasta özellikleri nelerdir?", "answers": [ { "text": "obezite, geçirilmiş batın operasyonlarının varlığı, hasta uyumu ve barsak gazlarının görüntüyü bozması", "answer_start": 541 } ] } ] }, { "context": "Mezenter iskemi hastalarının yönetimi iskemi gelişmeden önce resüstasyon, erken tanı, erken revaskülarizasyonun sağlanmasıdır. Doku perfüzyonunun sağlanması için yeterli sıvı resüstasyonu yapılmalıdır. Artmış doku oksijen ihtiyacının karşılanması için oksijen desteği sağlanmalıdır. Vazapresör ilaçlar (dopamin, noradrenalin gibi) ve kardiak dijital gibi splanknik vazokonstriksüyona yol açabilecek ajanlardan mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Mezenterik kan akımı üzerinde daha az etkili olduğu gösterilen dobutamin, düşük doz dopamin ve milrinon gibi ilaçlar vazopresör kullanımın gerekli olması durumunda dikkatli bir şekilde kullanılmalıdır. Vazopresörlerin splanik akım üzerindeki olumsuz etkisi minimalize edilebilmek için yeterli miktarda sıvı replasmanı yapılmalıdır. Bağırsak mukozası ortadan kalktığı için bakteri translokasyonu gelişebilir, bu sebeple profilaktik antibiyoterapi verilmesi hastalar için faydalıdır. Mezenter iskemide profilaktik antibiyotiklerin rolünü inceleyen spesifik bir araştırma olmasa da, geniş spektrumlu antibiyotiklerin (örneğin bir penisilin veya metronidazol ile birlikte üçüncü kuşak sefalosporin), bakteriyel translokasyonun sonuçlarını azaltması beklenir. Bu nedenle de erken dönemde verilmesi faydalıdır. Mezenter iskemide tedavi altta yatan embolinin ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Cerrahi işlem kararı tanıya yönelik görüntülemeler sırasında peritonit bulgusuna rastlanılıp rastlanılmaması ile direk ilişkilidir.", "qas": [ { "id": 6891, "question": "Mezenter iskemi hastalarının yönetiminde ilk adımlar nelerdir?", "answers": [ { "text": "resüstasyon, erken tanı, erken revaskülarizasyonun sağlanması", "answer_start": 61 } ] }, { "id": 6892, "question": "Doku perfüzyonunun sağlanması için ne yapılmalıdır?", "answers": [ { "text": "yeterli sıvı resüstasyonu", "answer_start": 162 } ] }, { "id": 6893, "question": "Artmış doku oksijen ihtiyacının karşılanması için ne yapılmalıdır?", "answers": [ { "text": "oksijen desteği", "answer_start": 252 } ] }, { "id": 6894, "question": "Hangi ilaçlardan mümkün olduğunca kaçınılmalıdır?", "answers": [ { "text": "Vazapresör ilaçlar", "answer_start": 283 } ] }, { "id": 6895, "question": "Mezenterik kan akımı üzerinde daha az etkili olduğu gösterilen ilaçlar nelerdir?", "answers": [ { "text": "dobutamin, düşük doz dopamin ve milrinon", "answer_start": 506 } ] }, { "id": 6896, "question": "Vazopresörlerin olumsuz etkisini minimalize etmek için ne yapılmalıdır?", "answers": [ { "text": "yeterli miktarda sıvı replasmanı", "answer_start": 728 } ] }, { "id": 6897, "question": "Bağırsak mukozası ortadan kalktığında hangi durum gelişebilir?", "answers": [ { "text": "bakteri translokasyonu", "answer_start": 815 } ] }, { "id": 6898, "question": "Mezenter iskemi tedavisinde profilaktik antibiyotiklerin beklenen etkisi nedir?", "answers": [ { "text": "bakteriyel translokasyonun sonuçlarını azaltması", "answer_start": 1139 } ] }, { "id": 6899, "question": "Mezenter iskemide tedavi neye yöneliktir?", "answers": [ { "text": "altta yatan embolinin ortadan kaldırılmasına", "answer_start": 1273 } ] }, { "id": 6900, "question": "Vazapresör ilaçlar nelerdir?", "answers": [ { "text": "dopamin, noradrenalin", "answer_start": 303 } ] } ] }, { "context": "Konjenital katarakt terimi doğumda var olan veya ilk bir ayda görülen lens opasiteleri için kullanılır. Yaşamın ilk yılı boyunca ortaya çıkan lens opasiteleri ise infantil katarakt adını alırlar. Ancak çok yoğun olmayan lens opasiteleri doğumda atlandığı ve sonradan tespit edildiğinde kesafetin ne zaman geliştiği bilinmediğinden pek çok hekim tarafından her ikisini kapsayacak şekilde konjenital katarakt terimi kullanılmaktadır. Konjenital kataraktlar halen bebeklik ve çocukluk çağındaki tedavi edilebilir körlüklerin en önemli sebeplerinden birini oluşturmaktadır. Çocuk gözü, büyümekte olan bir gözdür. Doğumda gelişimini henüz tamamlamamıştır, merkezi sinir sistemi de gelişimini henüz tamamlamadığı için büyüme anormalliklerine ve gelişimsel geriliklere karşı oldukça hassastır. Erken tanı ve tedavi prognozu oldukça etkiler. Tedavide amaç, mümkün olduğunca kısa sürede ve erken dönemde net bir retina görüntüsü oluşmasını sağlamaktır. Cerrahi müdahale ile deprivasyon ambliyopisi engellenmeye çalışılır. Cerrahinin ardından ortaya çıkan izometropik veya anizometropik kırma kusurunun gözlük veya kontak lens ile düzeltilmesi ve ambliyopiye yönelik kapama tedavisi yapılması gerekmektedir.", "qas": [ { "id": 6901, "question": "Konjenital katarakt terimi ne için kullanılır?", "answers": [ { "text": "lens opasiteleri", "answer_start": 70 } ] }, { "id": 6902, "question": "İnfantil katarakt terimi neyi tanımlar?", "answers": [ { "text": "Yaşamın ilk yılı boyunca ortaya çıkan lens opasiteleri", "answer_start": 104 } ] }, { "id": 6903, "question": "Hangi durumda her iki katarakt türü için konjenital katarakt terimi kullanılır?", "answers": [ { "text": "çok yoğun olmayan lens opasiteleri doğumda atlandığı ve sonradan tespit edildiğinde", "answer_start": 202 } ] }, { "id": 6904, "question": "Konjenital kataraktlar hangi yaş grubundaki tedavi edilebilir körlüklerin önemli bir sebebidir?", "answers": [ { "text": "bebeklik ve çocukluk", "answer_start": 461 } ] }, { "id": 6905, "question": "Çocuk gözü ve merkezi sinir sistemi neden hassastır?", "answers": [ { "text": "büyüme anormalliklerine ve gelişimsel gerilikler", "answer_start": 712 } ] }, { "id": 6906, "question": "Erken tanı ve tedavi neyi etkiler?", "answers": [ { "text": "prognozu", "answer_start": 808 } ] }, { "id": 6907, "question": "Konjenital katarakt tedavisinde amaç nedir?", "answers": [ { "text": "mümkün olduğunca kısa sürede ve erken dönemde net bir retina görüntüsü oluşmasını sağlamaktır", "answer_start": 849 } ] }, { "id": 6908, "question": "Cerrahi müdahale ile ne engellenmeye çalışılır?", "answers": [ { "text": "deprivasyon ambliyopisi", "answer_start": 965 } ] }, { "id": 6909, "question": "Cerrahinin ardından ortaya çıkan kırma kusuru nasıl düzeltilir?", "answers": [ { "text": "gözlük veya kontak lens", "answer_start": 1093 } ] }, { "id": 6910, "question": "Ambliyopi tedavisi için ne yapılması gerekmektedir?", "answers": [ { "text": "kapama tedavisi", "answer_start": 1157 } ] } ] }, { "context": "Gözler embriyoda 22. günde ön beynin yanlarında belirmektedir. Optik veziküller nöral tüpün kapanmasıyla ortaya çıkmaktadır. Optik vezikül yüzeyinde mevcut olan ektoderm hücrelerden lens plağı oluşmaktadır. Lensin ön kapsülü, vezikülün ön hücrelerinden salgılanan hyalin benzeri maddeden oluşmaktadır. Vezikülün arka hücreleri ise öne doğru uzayarak primer lens liflerini oluşturmaktadır. Bu primer lens liflerine embriyoner nükleus adı verilir. Ekvator bölgesindeki liflerde sekonder lens lifleri (fötal nükleus) hayat boyu sentezi sürekli gerçekleşmektedir. Doğumdan sonra ekvator hücrelerinin yeni lifleri erişkin nükleusu ve lens korteksini üretmektedir. Ekvatoryel sekonder lens lifleri, anterior epitelyum altında öne doğru, arkada kapsülün altına göç edip sütürler oluşturmaktadır. Sütürler önde düz Y arkada ters Y şeklinde yerleşmektedir. Lens gelişim safhasında, oftalmik arterin bir dalı olan hyaloid arterden köken alan tunika vaskülozalentis tarafından beslenmektedir. Hyaloid arter doğuma kadar regrese olup hyaloid kanalı oluşturmaktadır.", "qas": [ { "id": 6911, "question": "Gözler embriyoda hangi gün belirmektedir?", "answers": [ { "text": "22. günde", "answer_start": 17 } ] }, { "id": 6912, "question": "Optik veziküller nasıl oluşmaktadır?", "answers": [ { "text": "nöral tüpün kapanması", "answer_start": 80 } ] }, { "id": 6913, "question": "Optik vezikül yüzeyinde hangi hücrelerden lens plağı oluşmaktadır?", "answers": [ { "text": "ektoderm", "answer_start": 161 } ] }, { "id": 6914, "question": "Lensin ön kapsülü ne tür bir maddeden oluşmaktadır?", "answers": [ { "text": "hyalin", "answer_start": 264 } ] }, { "id": 6915, "question": "Vezikülün arka hücreleri neyi oluşturmaktadır?", "answers": [ { "text": "primer lens liflerin", "answer_start": 350 } ] }, { "id": 6916, "question": "Primer lens liflerine ne ad verilir?", "answers": [ { "text": "embriyoner nükleus", "answer_start": 414 } ] }, { "id": 6917, "question": "Sekonder lens liflerinin sentezi ne zaman gerçekleşmektedir?", "answers": [ { "text": "hayat boyu", "answer_start": 514 } ] }, { "id": 6918, "question": "Doğumdan sonra hangi hücreler yeni lens lifleri üretmektedir?", "answers": [ { "text": "ekvator hücrelerinin", "answer_start": 575 } ] }, { "id": 6919, "question": "Sütürler önde ve arkada nasıl yerleşmektedir?", "answers": [ { "text": "düz Y arkada ters Y", "answer_start": 803 } ] }, { "id": 6920, "question": "Hyaloid arter doğuma kadar ne yapmaktadır?", "answers": [ { "text": "regrese olup hyaloid kanalı", "answer_start": 1009 } ] } ] }, { "context": "Lens avasküler, sinirsel uyarısı olmayan bir yapıdır. Embriyonik hayatın ilk döneminde kesif olup zamanla şeffaf hal alır. Lensin kırıcılık indeksi 1.41’dir. Genç lensten görünen ışığın %90’ı retinaya geçer, bu oran zamanla düşme eğilimindedir. Lens fonksiyonu ve şeffaflığı için lens içindeki yapıların yeterli beslenmesi gereklidir. Lens avasküler olduğu için bütün beslenmesini çevredeki sıvılardan elde etmek ve artıkları da yine bu sıvıya vermek zorundadır. Lensin metabolik ihtiyaçları aköz ve vitröz sıvılarından karşılanır. Lens içerisinde ultraviyole ışınlarıyla başlayan fotokimyasal reaksiyonlar sonucunda reaktif oksijen radikalleri oluşmaktadır. Lens içeriğinin fotooksidasyonunun düzenlenmesinde çeşitli antioksidan maddeler mevcuttur. Katalaz ve süperoksit dismutaz gibi detoksifikasyon enzimlerinin yanı sıra glutatyon bu sistemde rol almaktadır. Bu mekanizmaların bozulması katarakt gelişiminde önemli yere sahiptir. Normal lensin % 65’i su % 35’i proteinlerden oluşmaktadır. İki tip protein mevcuttur, biri suda eriyen (sitoplazmik), diğeri suda erimeyen (hücre iskeleti ve plazma mebranında) tipdir. Suda eriyen proteinler alfa kristalin yapısında olup lens proteinlerinin % 90’ını oluşturmaktadır.", "qas": [ { "id": 6921, "question": "Lens nasıl bir yapıdır?", "answers": [ { "text": "avasküler", "answer_start": 5 } ] }, { "id": 6922, "question": "Lensin embriyonik hayatın ilk dönemindeki durumu nasıldır?", "answers": [ { "text": "kesif olup zamanla şeffaf hal alır", "answer_start": 87 } ] }, { "id": 6923, "question": "Lensin kırıcılık indeksi nedir?", "answers": [ { "text": "1.41", "answer_start": 148 } ] }, { "id": 6924, "question": "Genç lensten retinaya geçen ışık oranı nedir?", "answers": [ { "text": "%90", "answer_start": 186 } ] }, { "id": 6925, "question": "Lensin fonksiyonu ve şeffaflığı için ne gereklidir?", "answers": [ { "text": "yeterli beslenmesi", "answer_start": 304 } ] }, { "id": 6926, "question": "Lensin metabolik ihtiyaçları hangi sıvılardan karşılanır?", "answers": [ { "text": "aköz ve vitröz", "answer_start": 492 } ] }, { "id": 6927, "question": "Lens içinde hangi tür reaksiyonlar sonucunda reaktif oksijen radikalleri oluşur?", "answers": [ { "text": "fotokimyasal", "answer_start": 581 } ] }, { "id": 6928, "question": "Lensin fotooksidasyonunun düzenlenmesinde hangi maddeler rol oynar?", "answers": [ { "text": "antioksidan maddeler", "answer_start": 718 } ] }, { "id": 6929, "question": "Normal lensin yapısında su oranı nedir?", "answers": [ { "text": "% 65", "answer_start": 948 } ] }, { "id": 6930, "question": "Suda eriyen proteinler lens proteinlerinin ne kadarını oluşturur?", "answers": [ { "text": "% 90", "answer_start": 1192 } ] } ] }, { "context": "Konjenital kataraktın en sık metabolik nedeni galaktozemidir. Galaktoz-1-fosfat üridil transferaz enzim eksikliğiyle, galaktoz kullanımının şiddetle azalması söz konusudur. Kalıtım otozomal resesiftir. Gelişme geriliği, laterji, kusma ve diyare gibi sistemik belirtilerle bebeklik döneminde başlar. Süt içilmesi sonrasında idrarda indirgeyici maddeye rastlanır. Diyetten galaktoz içeren gıdalar (süt ve süt ürünleri) çıkarılmazsa hepatosplenomegali, anemi, sağırlık ve mental reterdasyon ortaya çıkar ve ölüme kadar ilerleyebilir. Hastaların büyük bir bölümünde hayatın ilk birkaç günü içerisinde lensin ortasında ‘yağ damlacığı’ kataraktı görülür. Diyetten galaktozun çıkarılmasıyla katarakt gelişimi önlenebilir. Galaktokinaz eksikliği, galaktoz kullanım metabolizmasında ilk enzim olan galaktokinazın yokluğudur. Otozomal resesif geçişlidir. Sistemik belirti yoktur. Süt içilmesi sonrası, idrarda indirgeyici maddelere rastlanır. Lameller opasiteden oluşan katarakt fötal hayatta veya erken bebeklik döneminde ortaya çıkabilir. Galaktokinaz eksikliği sebebiyle bazı presenil kataraktlar da meydana gelebilir.", "qas": [ { "id": 6931, "question": "Konjenital kataraktın en sık metabolik nedeni nedir?", "answers": [ { "text": "galaktozemi", "answer_start": 46 } ] }, { "id": 6932, "question": "Galaktoz-1-fosfat üridil transferaz enzim eksikliği neye yol açar?", "answers": [ { "text": "galaktoz kullanımının şiddetle azalması", "answer_start": 118 } ] }, { "id": 6933, "question": "Galaktoz kullanımında enzim eksikliği hangi kalıtımla geçer?", "answers": [ { "text": "otozomal resesif", "answer_start": 181 } ] }, { "id": 6934, "question": "Galaktozeminin sistemik belirtileri nelerdir?", "answers": [ { "text": "Gelişme geriliği, laterji, kusma ve diyare", "answer_start": 202 } ] }, { "id": 6935, "question": "Galaktoz içeren gıdalar diyetten çıkarılmazsa ne gibi komplikasyonlar ortaya çıkar?", "answers": [ { "text": "hepatosplenomegali, anemi, sağırlık ve mental reterdasyon", "answer_start": 430 } ] }, { "id": 6936, "question": "Galaktoz içeren gıdaların çıkarılması katarakt gelişimini nasıl etkiler?", "answers": [ { "text": "önlenebilir", "answer_start": 702 } ] }, { "id": 6937, "question": "Galaktoz içeren gıdalar diyetten çıkarılmadığında nasıl komplikasyonlar ortaya çıkar?", "answers": [ { "text": "hepatosplenomegali, anemi, sağırlık ve mental reterdasyon", "answer_start": 430 } ] }, { "id": 6938, "question": "Galaktokinaz eksikliğinde hangi tür kataraktlar meydana gelebilir?", "answers": [ { "text": "presenil", "answer_start": 1069 } ] }, { "id": 6939, "question": "Galaktokinaz eksikliğinde sistemik belirti var mıdır?", "answers": [ { "text": "Sistemik belirti yoktur", "answer_start": 845 } ] }, { "id": 6940, "question": "Galaktokinaz eksikliği olan hastalarda süt içilmesi sonrası neye rastlanır?", "answers": [ { "text": "idrarda indirgeyici maddeye", "answer_start": 323 } ] } ] }, { "context": "Konjenital rubella sendromu özellikle geri kalmış ülkelerde konjenital katarakta yol açan en sık enfeksiyöz nedendir. Gebelikte rubella geçirilmesine bağlı konjenital katarakt, insanlarda konjenital bir anomaliyle ilgili olarak ortaya konan ilk risk faktörlerinden biridir. Özellikle nükleer tipte ve yoğun bir katarakta neden olur. Beraberinde mikrosferofaki de vardır. Kataraktın nedeni virüsün lensi doğrudan zedelemesidir. Katarakt cerrahisi sonrası virüs lens materyalinden üretilebilir. Katarakt cerrahisi sonrası virüse bağlı ciddi üveit gelişebilir. Konjenital rubella sendromunda kataraktın yanı sıra mikroftalmus, siliyer cismin pigment epitelinin fokal nekrozu, retina pigment epitelinin düzensiz dejenerasyonu, konjenital glokom, subretinal neovaskülarizasyon, tuz- biber retinopatisi gibi göz bulguları da görülebilir. İşitme kaybı, hepatosplenomegali, pulmoner arter hipoplazisi, ensefalit, patent duktus arteriozus, interstisiyel pnömoni, trombositopeni, mikrosefali, ve mental retardasyon eşlik eden sistemik belirtilerdir. İntrauterin varisella, toksoplazmozis, herpes simpleks ve sitomegalovirüs enfeksiyonu da konjenital katarakta neden olabilir.", "qas": [ { "id": 6941, "question": "Konjenital rubella sendromu hangi ülkelerde konjenital katarakta yol açan en sık enfeksiyöz nedendir?", "answers": [ { "text": "geri kalmış ülkelerde", "answer_start": 38 } ] }, { "id": 6942, "question": "Konjenital rubella sendromuna bağlı konjenital katarakt nasıl bir katarakta neden olur?", "answers": [ { "text": "nükleer tipte ve yoğun", "answer_start": 284 } ] }, { "id": 6943, "question": "Kataraktın nedeni nedir?", "answers": [ { "text": "virüsün lensi doğrudan zedelemesi", "answer_start": 389 } ] }, { "id": 6944, "question": "Katarakt cerrahisi sonrası hangi komplikasyon gelişebilir?", "answers": [ { "text": "ciddi üveit", "answer_start": 533 } ] }, { "id": 6945, "question": "Konjenital rubella sendromunda katarakt dışında hangi göz bulguları görülebilir?", "answers": [ { "text": "mikroftalmus, siliyer cismin pigment epitelinin fokal nekrozu, retina pigment epitelinin düzensiz dejenerasyonu, konjenital glokom, subretinal neovaskülarizasyon, tuz- biber retinopatisi", "answer_start": 610 } ] }, { "id": 6946, "question": "Konjenital rubella sendromunda eşlik eden sistemik belirtiler nelerdir?", "answers": [ { "text": "İşitme kaybı, hepatosplenomegali, pulmoner arter hipoplazisi, ensefalit, patent duktus arteriozus, interstisiyel pnömoni, trombositopeni, mikrosefali, ve mental retardasyon", "answer_start": 832 } ] }, { "id": 6947, "question": "Konjenital rubella sendromu dışında konjenital katarakta neden olabilecek enfeksiyonlar nelerdir?", "answers": [ { "text": "İntrauterin varisella, toksoplazmozis, herpes simpleks ve sitomegalovirüs", "answer_start": 1040 } ] }, { "id": 6948, "question": "Konjenital rubella sendromu nasıl bir katarakta neden olur?", "answers": [ { "text": "nükleer tipte ve yoğun", "answer_start": 284 } ] }, { "id": 6949, "question": "Konjenital rubella sendromunda kataraktın oluşmasına neden olan faktör nedir?", "answers": [ { "text": "virüsün", "answer_start": 389 } ] }, { "id": 6950, "question": "Konjenital rubella sendromunda katarakt cerrahisi sonrası hangi komplikasyonlar gelişebilir?", "answers": [ { "text": "ciddi üveit", "answer_start": 533 } ] } ] }, { "context": "Konjenital kataraktı olan çocuklara tam bir oftalmolojik muayene yapılmalıdır. Görme keskinliği, pupil cevabı, göz hareketleri değerlendirilmelidir. Biyomikroskopik muayenenin sedasyonla hatta genel anestezi altında yapılması gerekebilir. Kornea saydamlığı, göz içi basıncı değerlendirilmesinde ve cerrahi planlama da önemlidir. Kataraktın tipi ve dislokasyon olup olmadığı değerlendirilmelidir. Pupillalar dilate edildikten sonra retina ve optik sinir muayenesi yapılmalıdır. Her iki göze yapılan A- ve B-Scan ultrasonografi ile aksiyel uzunluklar karşılaştırılmalı ve arka segment değerlendirilerek retina dekolmanı ya da vitre içi hemoraji gibi patolojiler araştırılmalıdır. Koopere olan hastalarda göz içi basıncı aplanasyon tonometresi ile ölçülmelidir. Koopere olamayanlarda ameliyat sırasında genel anestezi altında ölçülmelidir. Mikroftalmus, strabismus, nistagmus gibi ek patolojiler kaydedilmelidir. Bu faktörlerden birinin varlığı prognozu etkileyecektir, ailenin bu konuda bilgilendirilmesi gerekir. Çocukluk çağı kataraktları sadece görmeyi azaltmakla kalmaz, aynı zamanda çocuğun normal görsel gelişimini de etkileyebilir. Katarakt cerrahisinin zamanlaması, cerrahi teknik, afakik düzeltmenin seçimi ve ambliyopi tedavisi bu çocuklardaki uzun dönem sonuçları belirlemektedir.", "qas": [ { "id": 6951, "question": "Konjenital kataraktı olan çocuklarda hangi tür muayene yapılmalıdır?", "answers": [ { "text": "oftalmolojik", "answer_start": 44 } ] }, { "id": 6952, "question": "Konjenital katarakt muayenesinde hangi değerlendirmeler yapılmalıdır?", "answers": [ { "text": "Görme keskinliği, pupil cevabı, göz hareketleri", "answer_start": 79 } ] }, { "id": 6953, "question": "Biyomikroskopik muayene hangi koşullarda yapılabilir?", "answers": [ { "text": "sedasyonla hatta genel anestezi altında", "answer_start": 176 } ] }, { "id": 6954, "question": "Kornea saydamlığı ve göz içi basıncı ne için önemlidir?", "answers": [ { "text": "cerrahi planlama", "answer_start": 298 } ] }, { "id": 6955, "question": "Retina ve optik sinir muayenesi ne zaman yapılmalıdır?", "answers": [ { "text": "Pupillalar dilate edildikten sonra", "answer_start": 396 } ] }, { "id": 6956, "question": "A- ve B-Scan ultrasonografi ile neler karşılaştırılmalıdır?", "answers": [ { "text": "aksiyel uzunluklar", "answer_start": 530 } ] }, { "id": 6957, "question": "Koopere olan hastalarda göz içi basıncı nasıl ölçülmelidir?", "answers": [ { "text": "aplanasyon tonometresi", "answer_start": 718 } ] }, { "id": 6958, "question": "Koopere olamayan hastalarda göz içi basıncı ne zaman ölçülmelidir?", "answers": [ { "text": "ameliyat sırasında genel anestezi altında", "answer_start": 781 } ] }, { "id": 6959, "question": "Hangi ek patolojiler konjenital katarakt muayenesinde kaydedilmelidir?", "answers": [ { "text": "Mikroftalmus, strabismus, nistagmus", "answer_start": 837 } ] }, { "id": 6960, "question": "Konjenital kataraktın çocuklar üzerindeki uzun dönem sonuçlarını belirleyen faktörler nelerdir?", "answers": [ { "text": "Katarakt cerrahisinin zamanlaması, cerrahi teknik, afakik düzeltmenin seçimi ve ambliyopi tedavisi", "answer_start": 1137 } ] } ] }, { "context": "Antipsikotik ilaçlar, psikiyatri kliniğinde; şizofreni, psikotik özellikli depresyon ve bipolar duygudurum bozukluğu gibi psikotik bozuklukların yanı sıra dirençli obsesif kompulsif bozukluk gibi anksiyete bozukluklarında, davranım problemleri ile seyreden mental retardasyon ve kişilik bozukluklarında, deliryum, demans gibi nörobilişsel bozukluklarda ve anoreksia nervosa gibi başka çok çeşitli hastalıklarda kullanılabilen temel ilaçlardır. Kilo artışı, antipsikotiklerin önemli yan etkilerinden biridir. Kilo artışı hastalarda dislipidemi, hipertansiyon, diyabet, ateroskleroz, metabolik sendrom gibi önemli, hayatı tehdit edebilecek sonuçlara zemin hazırlamaktadır. Ayrıca neden olduğu hareketsizlik ve enerjisizliğe ek olarak hastaların vücut görünüşü ile ilgili kendine olan güvenlerini psikolojik olarak etkileyerek tedaviye uyumu azaltabilmektedir. Kilo artışı ve buna bağlı olarak gelişen bedensel ve ruhsal sağlık sorunları ilaçlara uyumsuzluğun en önemli nedenlerindendir.", "qas": [ { "id": 6961, "question": "Antipsikotik ilaçlar hangi hastalıklarda kullanılmaktadır?", "answers": [ { "text": "şizofreni, psikotik özellikli depresyon ve bipolar duygudurum bozukluğu gibi psikotik bozuklukların yanı sıra dirençli obsesif kompulsif bozukluk gibi anksiyete bozukluklarında, davranım problemleri ile seyreden mental retardasyon ve kişilik bozukluklarında", "answer_start": 45 } ] }, { "id": 6962, "question": "Antipsikotik ilaçların önemli bir yan etkisi nedir?", "answers": [ { "text": "Kilo artışı", "answer_start": 444 } ] }, { "id": 6963, "question": "Kilo artışı hangi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir?", "answers": [ { "text": "dislipidemi, hipertansiyon, diyabet, ateroskleroz, metabolik sendrom", "answer_start": 531 } ] }, { "id": 6964, "question": "Kilo artışı psikolojik olarak hastaları nasıl etkileyebilir?", "answers": [ { "text": "vücut görünüşü ile ilgili kendine olan güvenlerini", "answer_start": 743 } ] }, { "id": 6965, "question": "Kilo artışı ile ilişkili olarak hangi sağlık sorunları ilaç uyumsuzluğuna neden olabilir?", "answers": [ { "text": "bedensel ve ruhsal", "answer_start": 899 } ] }, { "id": 6966, "question": "Kilo artışının hastalarda yarattığı fiziksel etkiler nelerdir?", "answers": [ { "text": "hareketsizlik ve enerjisizliğe", "answer_start": 691 } ] }, { "id": 6967, "question": "Antipsikotik ilaçların kullanıldığı nörobilişsel bozukluklar nelerdir?", "answers": [ { "text": "deliryum, demans", "answer_start": 304 } ] }, { "id": 6968, "question": "Antipsikotik ilaçların kullanıldığı anksiyete bozukluğu nedir?", "answers": [ { "text": "obsesif kompulsif bozukluk", "answer_start": 164 } ] }, { "id": 6969, "question": "Kilo artışı, hastaların psikolojik olarak kendine güvenini nasıl etkiler?", "answers": [ { "text": "vücut görünüşü ile ilgili kendine olan güvenlerini psikolojik olarak etkileyerek tedaviye uyumu azaltabilmektedir", "answer_start": 743 } ] }, { "id": 6970, "question": "Kilo artışı ve ilişkili sağlık sorunları ilaç uyumunu nasıl etkiler?", "answers": [ { "text": "Kilo artışı ve buna bağlı olarak gelişen bedensel ve ruhsal sağlık sorunları ilaçlara uyumsuzluğun en önemli nedenlerinden", "answer_start": 858 } ] } ] }, { "context": "Psikoz; DSM yada ICD gibi tanısal sınıflandırma sistemlerinde bir bozukluk olarak yer almamakla beraber, bir çok farklı ruhsal hastalıkla ilişkili olan bir sendrom olarak tanımlanmaktadır. Kişinin düşünce yapısında, duygudurumunda, davranışlarında, gerçeği algılayabilme yetisinde, kişiler arası iletişim ve ilişkilerinde, mental kapasitesinde ciddi bozulmaların olduğu bir belirtiler kümesi şeklinde tanımlanabilir. DSM de ‘şizofreni açılımı kapsamında ve psikozla giden diğer bozukluklar’ ana başlığı altında; sanrılı bozukluk, kısa psikoz bozukluğu, şizofreniform bozukluk, şizofreni, şizoaffektif bozukluk, madde/ilacın yol açtığı psikoz bozukluğu, başka bir sağlık durumuna bağlı psikoz bozukluğu, tanımlanmış diğer bir şizofreni açılımı kapsamında ve psikozla giden diğer bozukluk ve tanımlanmamış şizofreni açılımı kapsamında ve psikozla giden diğer bozukluk şeklinde gruplandırılmış olup, bu gruptaki hastalıklar için psikotik belirtiler mutlak gerekli olan belirtilerdir. İki uçlu (bipolar) ve ilişkili bozukluklar, depresyon bozuklukları, nörobilişsel bozukluklar gibi başka bazı psikiyatrik hastalıklarda ise psikotik belirtiler ek belirti olarak kliniğe eşlik edebilmekle beraber tanı için mutlak gerekli değildir.", "qas": [ { "id": 6971, "question": "Psikoz DSM ve ICD gibi tanısal sınıflandırma sistemlerinde nasıl tanımlanmaktadır?", "answers": [ { "text": "bir bozukluk", "answer_start": 62 } ] }, { "id": 6972, "question": "Psikoz belirtileri nelerdir?", "answers": [ { "text": "kişiler arası iletişim ve ilişkilerinde, mental kapasitesinde ciddi bozulmalar", "answer_start": 282 } ] }, { "id": 6973, "question": "DSM'de hangi bozukluklar 'şizofreni açılımı kapsamında ve psikozla giden diğer bozukluklar' altında gruplandırılmıştır?", "answers": [ { "text": "sanrılı bozukluk, kısa psikoz bozukluğu, şizofreniform bozukluk, şizofreni, şizoaffektif bozukluk, madde/ilacın yol açtığı psikoz bozukluğu, başka bir sağlık durumuna bağlı psikoz bozukluğu, tanımlanmış diğer bir şizofreni açılımı kapsamında ve psikozla giden diğer bozukluk ve tanımlanmamış şizofreni açılımı kapsamında ve psikozla giden diğer bozukluk", "answer_start": 512 } ] }, { "id": 6974, "question": "Psikotik belirtiler hangi hastalıklar için mutlak gerekli olan belirtilerdir?", "answers": [ { "text": "şizofreni", "answer_start": 425 } ] }, { "id": 6975, "question": "Psikotik belirtiler hangi diğer psikiyatrik hastalıklarda ek belirti olarak görülebilir?", "answers": [ { "text": "İki uçlu (bipolar) ve ilişkili bozukluklar, depresyon bozuklukları, nörobilişsel bozukluklar", "answer_start": 981 } ] }, { "id": 6976, "question": "Psikotik belirtiler hangi durumlarda tanı için mutlak gerekli değildir?", "answers": [ { "text": "İki uçlu (bipolar) ve ilişkili bozukluklar, depresyon bozuklukları, nörobilişsel bozukluklar gibi başka bazı psikiyatrik hastalıklarda", "answer_start": 981 } ] }, { "id": 6977, "question": "Psikoz, kişinin hangi yetilerinde bozulmaların olduğu bir belirtiler kümesi olarak tanımlanabilir?", "answers": [ { "text": "düşünce yapısında, duygudurumunda, davranışlarında, gerçeği algılayabilme yetisinde, kişiler arası iletişim ve ilişkilerinde, mental kapasitesinde", "answer_start": 197 } ] }, { "id": 6978, "question": "Psikotik belirtiler hangi psikiyatrik hastalıklara ek belirti olarak görülebilir?", "answers": [ { "text": "İki uçlu (bipolar) ve ilişkili bozukluklar, depresyon bozuklukları, nörobilişsel bozukluklar", "answer_start": 981 } ] }, { "id": 6979, "question": "Psikotik belirtilerin tanı için mutlak gerekli olmadığı durumlar nelerdir?", "answers": [ { "text": "İki uçlu (bipolar) ve ilişkili bozukluklar, depresyon bozuklukları, nörobilişsel bozukluklar", "answer_start": 981 } ] }, { "id": 6980, "question": "Psikotik belirtiler hangi ana başlık altında gruplandırılmıştır?", "answers": [ { "text": "şizofreni", "answer_start": 425 } ] } ] }, { "context": "Şizofreni; kişide bir çok alanda, çok değişik belirtileri bir arada gösteren bir bozukluktur. Bu belirtilerin hiç biri şizofreni için kesin tanı koydurucu (patognomonik) değildir. Şizofreni tanısı konulabilmesi için bir takım belirtilerin bir arada bulunmasına ek olarak kişinin toplumsal uyumunda ya da işlevselliğinde belirgin bir bozulmanın da ortaya çıkmış olması gerekmektedir. Şizofreninin belirti spektrumu ve kişinin işlevselliğinde ki bozulmada kişiden kişiye büyük farklar gözlenmektedir. Şizofrenide tanısal önemi olan belirtiler genel olarak ikiye ayrılır: Bunlar pozitif ve negatif belirtilerdir. Bu belirtileri ilk olarak Hughling Jackson 19. yüzyılda tanımlamıştır. Genel olarak pozitif belirtiler, olağan işlevlerdeki aşırılıklar ya da bozulma, negatif belirtiler ise olağan işlevlerin azalması, kaybı şeklinde tanımlanabilir. Son dönemlerde şizofreni; pozitif belirtiler, negatif belirtilere ek olarak dağınıklık (dezorganizasyon), bilişsel, duygudurum ve motor belirtiler boyutları ile de tanımlanmaktadır. Pozitif belirtiler: Sanrı ve varsanılar, şizofreninin pozitif belirtileri olup hastalığın en dramatik, en göze çarpan, önemli belirtilerindendir.", "qas": [ { "id": 6981, "question": "Şizofreni nedir?", "answers": [ { "text": "bir bozukluk", "answer_start": 77 } ] }, { "id": 6982, "question": "Şizofreni tanısı konulabilmesi için hangi şartların bir arada bulunması gerekmektedir?", "answers": [ { "text": "bir takım belirtilerin", "answer_start": 216 } ] }, { "id": 6983, "question": "Şizofrenide tanısal önemi olan belirtiler nelerdir?", "answers": [ { "text": "pozitif ve negatif belirtiler", "answer_start": 576 } ] }, { "id": 6984, "question": "Pozitif belirtiler nasıl tanımlanabilir?", "answers": [ { "text": "olağan işlevlerdeki aşırılıklar ya da bozulma", "answer_start": 714 } ] }, { "id": 6985, "question": "Negatif belirtiler nasıl tanımlanabilir?", "answers": [ { "text": "olağan işlevlerin azalması, kaybı", "answer_start": 784 } ] }, { "id": 6986, "question": "Son dönemlerde şizofreni hangi boyutlarla tanımlanmaktadır?", "answers": [ { "text": "dağınıklık (dezorganizasyon), bilişsel, duygudurum ve motor belirtiler", "answer_start": 919 } ] }, { "id": 6987, "question": "Şizofreninin pozitif belirtileri nelerdir?", "answers": [ { "text": "Sanrı ve varsanılar", "answer_start": 1045 } ] }, { "id": 6988, "question": "Pozitif belirtiler, şizofreninin hangi özelliklerini temsil eder?", "answers": [ { "text": "hastalığın en dramatik, en göze çarpan, önemli belirtilerindendir", "answer_start": 1104 } ] }, { "id": 6989, "question": "Şizofreninin tanısal önemi olan belirtilerini ilk kim tanımlamıştır?", "answers": [ { "text": "Hughling Jackson", "answer_start": 636 } ] }, { "id": 6990, "question": "Şizofreninin belirti spektrumu ve kişinin işlevselliğindeki bozulma kişiden kişiye nasıl farklılık gösterir?", "answers": [ { "text": "büyük", "answer_start": 469 } ] } ] }, { "context": "Şizofreni hastalığı hasta ve yakınları için oldukça üzüntü verici ve korkutucu bir hastalıktır. Başlangıçta sıklıkla hasta ve yakınlarının hastalığı kabul etmesi ile ilgili sıkıntılar yaşanmaktadır. Dolayısı ile bu dönemde özellikle hekimin hasta ve yakınları ile güvenilir bir ilişki kurabilmesi büyük önem taşımaktadır. Hasta ve yakınlarına hastalık hakkında gerekli bilgilendirme yapılmalı ve bu sırada mümkün olduğunca dengeli olunmalıdır. Hasta ve yakınlarını tamamen umutsuzluğa itecek veya tam iyileşme konusunda kesin garanti verici bir tutum içine girmemek esastır. Hekimin bu aşamada oldukça destekleyici ve sabırlı bir tutum içerisinde olması gerekmektedir. Hastalığın şiddeti, hastanın genel durumu, intihar düşünceleri, ek sağlık problemleri, katatonik belirtiler, sosyal desteği düşünülerek hastanın hastaneye yatış gerekliliği konusunda karar verilmelidir. Şizofreni hastalığının tedavisinde antipsikotik ilaçlar temel tedavi seçeneği olmakla beraber, EKT gibi biyolojik sağaltım yöntemleri de kullanılmaktadır. Ayrıca hastanın topluma uyumunda, kişiler arası ilişkilerinde, iş uyumunda ciddi problemler yaşanmakta olduğundan, hastanın çevresine ve topluma uyumunu artırmaya yönelik psikososyal yaklaşımlarda oldukça önemlidir.", "qas": [ { "id": 6991, "question": "Şizofreni hastalığı kimler için üzüntü verici ve korkutucu bir hastalıktır?", "answers": [ { "text": "hasta ve yakınları", "answer_start": 20 } ] }, { "id": 6992, "question": "Hekimin hastayla ve yakınlarıyla nasıl bir ilişki kurması önemlidir?", "answers": [ { "text": "güvenilir", "answer_start": 264 } ] }, { "id": 6993, "question": "Hasta ve yakınlarına hastalık hakkında bilgilendirme yapılırken neye dikkat edilmelidir?", "answers": [ { "text": "dengeli olunmalıdır", "answer_start": 423 } ] }, { "id": 6994, "question": "Hekimin hasta ve yakınlarına nasıl bir tutum sergilememesi esastır?", "answers": [ { "text": "tamamen umutsuzluğa itecek veya tam iyileşme konusunda kesin garanti verici bir tutum içine girmemek", "answer_start": 465 } ] }, { "id": 6995, "question": "Hastanın hastaneye yatış gerekliliği konusunda hangi faktörler göz önünde bulundurulmalıdır?", "answers": [ { "text": "Hastalığın şiddeti, hastanın genel durumu, intihar düşünceleri, ek sağlık problemleri, katatonik belirtiler, sosyal desteği", "answer_start": 669 } ] }, { "id": 6996, "question": "Şizofreni hastalığının tedavisinde hangi ilaçlar temel tedavi seçeneğidir?", "answers": [ { "text": "antipsikotik", "answer_start": 907 } ] }, { "id": 6997, "question": "Şizofreni hastalığının tedavisinde hangi biyolojik sağaltım yöntemleri kullanılmaktadır?", "answers": [ { "text": "EKT", "answer_start": 967 } ] }, { "id": 6998, "question": "Şizofreni hastalarının topluma uyumunda ne tür problemler yaşanmaktadır?", "answers": [ { "text": "kişiler arası ilişkilerinde", "answer_start": 1061 } ] }, { "id": 6999, "question": "Hastanın çevresine ve topluma uyumunu artırmak için ne tür yaklaşımlar önemlidir?", "answers": [ { "text": "psikososyal", "answer_start": 1198 } ] }, { "id": 7000, "question": "Şizofreni hastalığında hekimin nasıl bir tutum içinde olması gerekmektedir?", "answers": [ { "text": "destekleyici ve sabırlı", "answer_start": 602 } ] } ] }, { "context": "Antipsikotik ilaçlar, psikiyatri kliniğinde; sanrılı bozukluk, kısa psikoz bozukluğu, şizofreniform bozukluk, şizofreni, şizoaffektif bozukluk, madde/ilacın yol açtığı psikoz bozukluğu gibi psikotik bozukluklarda, iki uçlu (bipolar) ve ilişkili bozukluklar, depresyon bozuklukları, deliryum, demans gibi psikoz tablosunun belirti olarak görülebileceği hastalıklarda ve dirençli obsesif kompulsif bozukluk, anksiyete bozuklukları, dürtüsel özelliklerin belirgin olduğu kişilik patolojileri, davranım problemleri ile seyreden mental retardasyon, anoreksia nervosa gibi başka bir çok hastalıkta kullanılabilen temel ilaçlardır. Bu ilaçlar psikiyatride 1950’lerden beri kullanılan temel tedavi seçenekleridir. Kullanımları sonrasında ortaya çıkan kısıtlılıklar ilaçların geliştirilmesine ön ayak olmuş, zamanla antipsikotik ilaçların çeşitlilikleri artmış, daha az yan etkili veya daha etkili ilaçlar geliştirilmiştir. İlk antipsikotik olan klorpromazinin, 1953 yılında Laborit tarafından Fransa’da keşfedilmesi, psikoz farmakoterapisinde modern çağın başlangıcı sayılmaktadır. Antihistaminik bir ajan olarak geliştirilen fenotiyazinlerin sedatif etkilerinin gözlemlenmesi ile fenotiyazinler o dönemde ilk olarak ameliyat öncesi hastaların sedasyonu amacı ile kullanılmaya başlanmıştır.", "qas": [ { "id": 7001, "question": "Antipsikotik ilaçlar hangi hastalıklarda kullanılır?", "answers": [ { "text": "sanrılı bozukluk, kısa psikoz bozukluğu, şizofreniform bozukluk, şizofreni, şizoaffektif bozukluk, madde/ilacın yol açtığı psikoz bozukluğu gibi psikotik bozukluklarda, iki uçlu (bipolar) ve ilişkili bozukluklar, depresyon bozuklukları, deliryum, demans gibi psikoz tablosunun belirti olarak görülebileceği hastalıklarda ve dirençli obsesif kompulsif bozukluk, anksiyete bozuklukları, dürtüsel özelliklerin belirgin olduğu kişilik patolojileri, davranım problemleri ile seyreden mental retardasyon, anoreksia nervosa", "answer_start": 45 } ] }, { "id": 7002, "question": "Antipsikotik ilaçlar psikiyatride hangi dönemden beri kullanılmaktadır?", "answers": [ { "text": "1950’lerden", "answer_start": 649 } ] }, { "id": 7003, "question": "Antipsikotik ilaçların çeşitliliği ve etkisi nasıl gelişmiştir?", "answers": [ { "text": "daha az yan etkili veya daha etkili ilaçlar", "answer_start": 853 } ] }, { "id": 7004, "question": "İlk antipsikotik olan klorpromazin ne zaman ve kim tarafından keşfedilmiştir?", "answers": [ { "text": "1953", "answer_start": 953 } ] }, { "id": 7005, "question": "Fenotiyazinler ilk olarak ne amaçla kullanılmıştır?", "answers": [ { "text": "ameliyat öncesi hastaların sedasyonu", "answer_start": 1209 } ] }, { "id": 7006, "question": "Fenotiyazinlerin hangi etkileri gözlemlenmiştir?", "answers": [ { "text": "sedatif", "answer_start": 1135 } ] }, { "id": 7007, "question": "Antipsikotik ilaçlar hangi psikiyatrik bozukluklarda kullanılır?", "answers": [ { "text": "psikotik bozukluklarda, iki uçlu (bipolar) ve ilişkili bozukluklar, depresyon bozuklukları, deliryum, demans gibi psikoz tablosunun belirti olarak görülebileceği hastalıklarda ve dirençli obsesif kompulsif bozukluk, anksiyete bozuklukları, dürtüsel özelliklerin belirgin olduğu kişilik patolojileri, davranım problemleri ile seyreden mental retardasyon, anoreksia nervosa", "answer_start": 190 } ] }, { "id": 7008, "question": "Psikoz farmakoterapisinde modern çağın başlangıcı olarak ne kabul edilmektedir?", "answers": [ { "text": "klorpromazinin, 1953 yılında Laborit tarafından Fransa’da keşfedilmesi", "answer_start": 937 } ] }, { "id": 7009, "question": "Antipsikotik ilaçların ilk kullanımı hangi amaçla olmuştur?", "answers": [ { "text": "ameliyat öncesi hastaların sedasyonu", "answer_start": 1209 } ] }, { "id": 7010, "question": "Psikoz farmakoterapisinde neyin keşfi modern çağının başlangıcı olarak kabul edilmektedir?", "answers": [ { "text": "klorpromazinin", "answer_start": 937 } ] } ] }, { "context": "Klorpromazinin hastalarda denenmesi ile beraber zaman içinde diğer etkileri ve bu etkileri ortaya çıkaran mekanizmaları da keşfedilmeye başlanmıştır. Neden olduğu ortostatik hipotansiyon ile adrenerjik reseptör bloke edici etkisi, sonrasında ise antikolinerjik etkileri saptanmıştır. Zamanla ekstrapiramidal semptomlar ve tardif diskinezi etkileri gözlenmeye başlanmıştır. Etki mekanizmasının aydınlatılması ve yan etkilerin gözlenmesi; antipsikotik etkinliğe sahip çok sayıda yeni fenotiyazinin (flufenazin, perfenazin, thioridazin) ve hatta başka sınıflardan farklı antipsikotik ajanların bulunmasına zemin hazırlamıştır. Ancak kullanılan bütün bu ajanların değişik oranlarda ekstrapiramidal semptomlara, yani distonik reaksiyonlara, kas rijiditesine, tremora, akatiziye neden olduğu gözlenmiştir. Güçlü dopamin reseptör antagonizması yapan bu ilk grup antipsikotik ilaçlar tipik yada konvansiyonel antipsikotik ilaçlar olarak, nörolojik yan etkilere neden olması dolayısı ile de nöroleptikler olarak isimlendirilmişlerdir. Bugün artık bu ilaçların antipsikotik etkisinin beyinde mezolimbik sistemde yer alan D2 reseptörlerinin blokajına, EPS yan etkisinin ise bazal ganglionlarda yer alan aynı grup reseptörlerin blokajına bağlı olduğu bilinmektedir.", "qas": [ { "id": 7011, "question": "Klorpromazinin hangi etkisi ile reseptör blokajı saptanmıştır?", "answers": [ { "text": "adrenerjik reseptör bloke edici", "answer_start": 191 } ] }, { "id": 7012, "question": "Klorpromazinin saptanan ikinci etkisi nedir?", "answers": [ { "text": "adrenerjik reseptör bloke edici etkisi", "answer_start": 191 } ] }, { "id": 7013, "question": "Zamanla klorpromazin kullanımıyla hangi yan etkiler gözlenmiştir?", "answers": [ { "text": "ekstrapiramidal semptomlar ve tardif diskinezi", "answer_start": 292 } ] }, { "id": 7014, "question": "Klorpromazin hangi yeni antipsikotik ilaçların bulunmasına zemin hazırlamıştır?", "answers": [ { "text": "fenotiyazinin (flufenazin, perfenazin, thioridazin)", "answer_start": 482 } ] }, { "id": 7015, "question": "Klorpromazin ve benzeri ajanların hangi yan etkileri gözlenmiştir?", "answers": [ { "text": "ekstrapiramidal semptomlara, yani distonik reaksiyonlara, kas rijiditesine, tremora, akatiziye", "answer_start": 678 } ] }, { "id": 7016, "question": "Tipik antipsikotik ilaçlar neden nöroleptikler olarak isimlendirilmiştir?", "answers": [ { "text": "nörolojik yan etkilere neden olması", "answer_start": 930 } ] }, { "id": 7017, "question": "Antipsikotik ilaçların beyindeki etkisi hangi reseptörlerin blokajına bağlıdır?", "answers": [ { "text": "D2", "answer_start": 1111 } ] }, { "id": 7018, "question": "Ekstrapiramidal semptomların (EPS) yan etkisi nerede yer alan reseptörlerin blokajına bağlıdır?", "answers": [ { "text": "bazal ganglionlarda", "answer_start": 1163 } ] }, { "id": 7019, "question": "Güçlü dopamin reseptör antagonizması yapan antipsikotik ilaçlar nasıl sınıflandırılmıştır?", "answers": [ { "text": "tipik yada konvansiyonel antipsikotik ilaçlar", "answer_start": 876 } ] }, { "id": 7020, "question": "Klorpromazin ve benzeri antipsikotik ajanların etkisi nasıl keşfedilmiştir?", "answers": [ { "text": "Klorpromazinin hastalarda denenmesi ile beraber", "answer_start": 0 } ] } ] }, { "context": "Olanzapin, klozapinin kullanılmaya başlamasını takiben, Eli Lilly tarafından, 1990 yılında geliştirilmiş bir moleküldür. Bu molekülün kimyasal yapısının klozapine çok benzerlik göstermesi, olanzapinin psikoz tedavisinde faydalı olabileceği düşüncesini ortaya çıkarmıştır. Şizofreni hastalarında kullanılmasına 1995 yılında başlanmıştır. Hastalarda psikotik semptomlarda belirgin bir düzelme göstermekle beraber ekstrapiramidal semptom yan etkilerine çok düşük oranda neden olmuştur. 1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Dairesi (U.S. Food and Drug Administration-FDA) tarafından onaylanarak gerek Amerika Birleşik Devletleri’nde gerekse tüm dünyada yaygın bir şekilde psikoz tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır.", "qas": [ { "id": 7021, "question": "Olanzapin hangi şirket tarafından geliştirilmiştir?", "answers": [ { "text": "Eli Lilly", "answer_start": 56 } ] }, { "id": 7022, "question": "Olanzapinin kimyasal yapısı hangi ilaca çok benzerlik göstermektedir?", "answers": [ { "text": "klozapi", "answer_start": 11 } ] }, { "id": 7023, "question": "Olanzapinin şizofreni hastalarında kullanılmasına ne zaman başlanmıştır?", "answers": [ { "text": "1995", "answer_start": 310 } ] }, { "id": 7024, "question": "Olanzapin hastalarda hangi yan etkiye düşük oranda neden olmuştur?", "answers": [ { "text": "ekstrapiramidal semptom", "answer_start": 411 } ] }, { "id": 7025, "question": "Olanzapin hangi kurum tarafından 1997 yılında onaylanmıştır?", "answers": [ { "text": "Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Dairesi", "answer_start": 496 } ] }, { "id": 7026, "question": "Olanzapinin hangi alanda yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır?", "answers": [ { "text": "psikoz tedavisinde", "answer_start": 201 } ] }, { "id": 7027, "question": "Olanzapin dünya genelinde yaygın bir şekilde ne zaman kullanılmaya başlanmıştır?", "answers": [ { "text": "1997", "answer_start": 483 } ] }, { "id": 7028, "question": "Olanzapinin kimyasal yapısının benzerliği hangi düşünceyi ortaya çıkarmıştır?", "answers": [ { "text": "olanzapinin psikoz tedavisinde faydalı olabileceği", "answer_start": 189 } ] }, { "id": 7029, "question": "Olanzapinin kullanımı hastalarda hangi semptomlarda belirgin bir düzelme göstermiştir?", "answers": [ { "text": "psikotik", "answer_start": 348 } ] }, { "id": 7030, "question": "Olanzapin hangi yılda FDA tarafından onaylanmıştır?", "answers": [ { "text": "1997", "answer_start": 483 } ] } ] }, { "context": "Tiroid bezini Arteria tiroidea inferior, superior ve bazen Arteria tiroidea ima besler. Üst tiroid arteri, karotik bifurkasyon düzeyinde karotis eksterna dan çıkar. Öne ve aşağı doğru ilerleyerek tiroid üst lojuna ulaşır. Superior laringeal sinire paralel seyreder. Üst paratiroide bir dal verir. Alt tiroid arteri tiroservikal trunkustan çıkar. Juguler ven ve karotis arter arkasından yükselir. Prevertebral fasyayı deldikten sonra iki veya daha fazla dala ayrılıp RLS çaprazlar. Sinir arterin önünden, arkasından veya dalları arasından geçer. Arteria tiroidea ima tek olup bazen bulunmaz, Arkus aorta, sağ ana karotis veya brakiosefalik arterden çıkar. Vakaların % 1,5-12 oranında görülür. Tiroidin venleri, bezin yüzeyinde ve içinde pleksus meydana getirirler. Pleksus üç çift ven ile drene olur. Superior tiroid ven aynı isimli arterle birlikte seyreder ve internal juguler vene drene olur. Orta tiroid ven tiroid bezinin yan yüzeyinden çıkar. Bazen olmayabilir, nadiren çift olur. İnternal juguler vene drene olur. İnferior tiroid ven en geniş olanıdır ve Brachiosephalica vene drene olur. Sağ ve sol inferior tiroid venleri arası anastomoz sıktır, trakea önünde Plexus Thyroidea Impar adı verilen bir plexus oluşturup sol innominant vene drene olur.", "qas": [ { "id": 7031, "question": "Tiroid bezini hangi arterler besler?", "answers": [ { "text": "Arteria tiroidea inferior, superior ve bazen Arteria tiroidea ima", "answer_start": 14 } ] }, { "id": 7032, "question": "Üst tiroid arteri nereden çıkar?", "answers": [ { "text": "karotis eksterna", "answer_start": 137 } ] }, { "id": 7033, "question": "Üst tiroid arteri hangi sinire paralel seyreder?", "answers": [ { "text": "Superior laringeal", "answer_start": 222 } ] }, { "id": 7034, "question": "Alt tiroid arteri nereden çıkar?", "answers": [ { "text": "tiroservikal trunkustan", "answer_start": 315 } ] }, { "id": 7035, "question": "Arteria tiroidea ima hangi arterlerden çıkar?", "answers": [ { "text": "Arkus aorta, sağ ana karotis veya brakiosefalik arter", "answer_start": 591 } ] }, { "id": 7036, "question": "Tiroidin venleri nasıl drene olur?", "answers": [ { "text": "üç çift ven ile", "answer_start": 772 } ] }, { "id": 7037, "question": "Superior tiroid ven hangi vene drene olur?", "answers": [ { "text": "internal juguler", "answer_start": 861 } ] }, { "id": 7038, "question": "Orta tiroid ven nereden çıkar?", "answers": [ { "text": "tiroid bezinin yan yüzeyinden", "answer_start": 911 } ] }, { "id": 7039, "question": "İnferior tiroid ven hangi vene drene olur?", "answers": [ { "text": "Brachiosephalica", "answer_start": 1061 } ] }, { "id": 7040, "question": "Plexus Thyroidea Impar hangi vene drene olur?", "answers": [ { "text": "sol innominant", "answer_start": 1224 } ] } ] }, { "context": "RLS sağda subklavyan arteri, aşağıdan önden arkaya doğru dönerek çaprazlar ve trakeo-özofageal oyuk içerisinde yukarı doğru çıkar. Daha sonra sağ tiroid lobunun arkasından geçerek krikotiroid artikülasyonun arkasından larenkse girer. Sol RLS ise aortanın altından döner ve sağ rekürren sinir gibi yukarı çıkar. Her iki sinir, tiroid arterlerini tiroid bezinin alt 1/3'ünde çaprazlar. Hastaların %1 kadarında (non-rekürren), sağ RLS vagustan ayrıldıktan sonra subklavyan arterin altından dönmeksizin doğrudan larenkse yönelir. RLS ameliyat esnasında ortaya konulamazsa özellikle sağ tarafta, non-rekürren varyasyon olabileceği düşünülmelidir. Süperior larenks siniri karotis arterin medialinden aşağıya doğru iner. Hiyoid kemiğin hizasında iki dala ayrılır. İnternal larenks dalı duyusal, eksternal larenks dalı motor lifler ile krikotiroid kası innerve ederler. Sinirin dallanması karotis bifurkasyonu düzeyinde olur. Eksternal larenks dalı, superior tiroid arter ve veni ile beraber, sternotiroid kasın altından geçer ve aşağıya doğru devam edip krikotiroid kası innerve eder.", "qas": [ { "id": 7041, "question": "RLS sağda hangi arteri çaprazlar?", "answers": [ { "text": "subklavyan arter", "answer_start": 10 } ] }, { "id": 7042, "question": "Sağ RLS larenkse nasıl girer?", "answers": [ { "text": "sağ tiroid lobunun arkasından geçerek", "answer_start": 142 } ] }, { "id": 7043, "question": "Sol RLS hangi yapının altından döner?", "answers": [ { "text": "aortanın", "answer_start": 246 } ] }, { "id": 7044, "question": "Her iki RLS siniri tiroid arterlerini tiroid bezinin hangi kısmında çaprazlar?", "answers": [ { "text": "alt 1/3", "answer_start": 360 } ] }, { "id": 7045, "question": "Sağ RLS'nin non-rekürren varyasyonu nereye yönelir?", "answers": [ { "text": "larenks", "answer_start": 218 } ] }, { "id": 7046, "question": "Süperior larenks siniri karotis arterin neresinden iner?", "answers": [ { "text": "karotis arterin medialinden", "answer_start": 666 } ] }, { "id": 7047, "question": "Süperior larenks siniri hiyoid kemiğin hizasında kaça ayrılır?", "answers": [ { "text": "iki dala", "answer_start": 739 } ] }, { "id": 7048, "question": "İnternal larenks dalı hangi tür lifler taşır?", "answers": [ { "text": "duyusal", "answer_start": 779 } ] }, { "id": 7049, "question": "Eksternal larenks dalı hangi kası innerve eder?", "answers": [ { "text": "krikotiroid", "answer_start": 180 } ] }, { "id": 7050, "question": "Eksternal larenks dalı hangi arter ile beraber seyreder?", "answers": [ { "text": "superior tiroid", "answer_start": 942 } ] } ] }, { "context": "RLS, tiroid alt polün lateral kenarına yakın ve yukarı doğru seyri sırasında inferior tiroid arterin tiroide giriş düzleminde yer alır. Tiroid posteriorunda ilerlerken, Berry ligamanı arkasından veya arasından geçip krikotiroid kasın inferiorundan seyreder ve larinkse ulaşır. Sinire ulaşılabilecek en kolay nokta alt pol ve inferior tiroid arter ile yakın komşulukta olduğu bölgedir. Diğer bir nokta ise Berry ligamanı seviyesidir. Ayrıca alt pol hizasından başlayarak yapılan palpasyon yöntemi ile sinirin yay gibi hissedilerek lokalizasyonu belirlenebilmektedir. RLS yaralanmasında vokal kord gerilimini kontrol eden kasların paralizisi meydana gelir. RLS tek taraflı yaralanması hastalarda yutma mekanizmasında ve seste önemli ölçüde değişikliğe neden olur. Sesteki değişiklik, yumuşak, fısıldar tarzda bir sesle, normal çıkan ama bağırmaya kadar yükselemeyen bir ses arasındadır. Bu farklılığı karşı taraftaki vokal kordun orta hattı geçebilme ve etkilenmiş olan korda yapışabilme yeteneği oluşturur. Eğer kordlar bir araya gelemiyorsa, ses yumuşak olacaktır ve net olmayacaktır. Eğer kordlar bir araya gelebiliyorsa, konuşma sesi normal olacak ancak bağırma yetisi kaybolacaktır. RLS paralizinin bir diğer işareti de yutmanın etkilenmesi ve sıvıların aspire edilmesidir. Bu durum zamanla iyileşmektedir ve/veya yutma eğitimiyle iyileşmeye yardımcı olunabilir.", "qas": [ { "id": 7051, "question": "RLS tiroidin hangi bölümüne yakın seyreder?", "answers": [ { "text": "alt polün lateral kenarına", "answer_start": 12 } ] }, { "id": 7052, "question": "RLS hangi arterin tiroide giriş düzleminde yer alır?", "answers": [ { "text": "inferior tiroid arter", "answer_start": 77 } ] }, { "id": 7053, "question": "RLS'nin larinkse ulaşırken geçtiği yapılar nelerdir?", "answers": [ { "text": "Berry ligamanı arkasından veya arasından geçip krikotiroid kasın inferiorundan", "answer_start": 169 } ] }, { "id": 7054, "question": "RLS'ye ulaşılabilecek en kolay nokta neresidir?", "answers": [ { "text": "alt pol ve inferior tiroid arter ile yakın komşulukta olduğu bölge", "answer_start": 314 } ] }, { "id": 7055, "question": "RLS yaralanmasında hangi kasların paralizisi meydana gelir?", "answers": [ { "text": "vokal kord gerilimini kontrol eden", "answer_start": 585 } ] }, { "id": 7056, "question": "RLS tek taraflı yaralanması hangi değişikliklere neden olur?", "answers": [ { "text": "yutma mekanizmasında ve seste", "answer_start": 694 } ] }, { "id": 7057, "question": "RLS yaralanması sonrası ses nasıl olabilir?", "answers": [ { "text": "yumuşak, fısıldar tarzda bir sesle, normal çıkan ama bağırmaya kadar yükselemeyen", "answer_start": 782 } ] }, { "id": 7058, "question": "RLS paralizinin bir diğer işareti nedir?", "answers": [ { "text": "yutmanın etkilenmesi ve sıvıların aspire edilmesidir", "answer_start": 1223 } ] }, { "id": 7059, "question": "Eğer kordlar bir araya gelemiyorsa ses nasıl olur?", "answers": [ { "text": "yumuşak olacaktır ve net olmayacaktır", "answer_start": 1046 } ] }, { "id": 7060, "question": "RLS paralizi durumunda yutma eğitimi ne için kullanılır?", "answers": [ { "text": "iyileşmeye", "answer_start": 1334 } ] } ] }, { "context": "Periferik sinir hasarlarında uzun dönemde iyi bir fonksiyonel sonuç sağlayan primer onarım ideal bir rekonstrüksiyon yöntemidir. Fibrin glue ile primer sütür işlemi, sinir onarımında en basit yöntemlerden biridir. Primer onarım sadece küçük defektlerde ve gerilim meydana gelmeden yapılan onarımlarda kullanılabilir. Herhangi bir nedenle operasyonun gecikmesi, sinirde doku kaybının olması erken primer onarımı olumsuz etkiler. Sinir hasarı ile onarım arasından günler geçmesinin ardından onarımda genellikle sinir greftleri gerekmektedir. Primer onarımın mümkün olmadığı sinir defektinin olduğu olgularda standart tedavi yaklaşımı sinir otogreftleri ile onarımdır. Otogreftlerde donör alan morbiditesi görülmesine bağlı bazı dezavantajlar vardır. Multipl cerrahi gereksinimi, skar oluşumu, fonksiyon kaybı, ikincil deformite meydana gelmesi, greft elde edilmesinde güçlük, var olan hastalığın yayılımını arttırması riski, doku boyut ve yapısındaki farklılıklar ve ekstremite distalinde soğuk intoleransı gelişmesi gibi nedenlerle çok tercih edilmezler. Bu dezavantajlarından dolayı periferik sinir onarımlarında kas dokusu, tüp membran, kan damarı gibi dokular kullanılmaya başlanmıştır.", "qas": [ { "id": 7061, "question": "Periferik sinir hasarlarında hangi onarım yöntemi ideal kabul edilir?", "answers": [ { "text": "primer onarım", "answer_start": 77 } ] }, { "id": 7062, "question": "Fibrin glue ile primer sütür işlemi sinir onarımında nasıl bir yöntemdir?", "answers": [ { "text": "en basit", "answer_start": 183 } ] }, { "id": 7063, "question": "Primer onarım hangi durumlarda kullanılabilir?", "answers": [ { "text": "küçük defektlerde ve gerilim meydana gelmeden yapılan onarımlar", "answer_start": 235 } ] }, { "id": 7064, "question": "Hangi durumlar erken primer onarımı olumsuz etkiler?", "answers": [ { "text": "operasyonun gecikmesi, sinirde doku kaybının olması", "answer_start": 338 } ] }, { "id": 7065, "question": "Sinir hasarı ile onarım arasında günler geçmesi durumunda ne gerekmektedir?", "answers": [ { "text": "sinir greftleri", "answer_start": 509 } ] }, { "id": 7066, "question": "Sinir defektinin olduğu olgularda standart tedavi yaklaşımı nedir?", "answers": [ { "text": "sinir otogreftleri ile onarım", "answer_start": 632 } ] }, { "id": 7067, "question": "Otogreftlerde hangi dezavantajlar vardır?", "answers": [ { "text": "donör alan morbiditesi görülmesine bağlı bazı dezavantajlar vardır. Multipl cerrahi gereksinimi, skar oluşumu, fonksiyon kaybı, ikincil deformite meydana gelmesi, greft elde edilmesinde güçlük, var olan hastalığın yayılımını arttırması riski, doku boyut ve yapısındaki farklılıklar ve ekstremite distalinde soğuk intoleransı gelişmesi", "answer_start": 680 } ] }, { "id": 7068, "question": "Periferik sinir onarımlarında hangi dokular kullanılmaya başlanmıştır?", "answers": [ { "text": "kas dokusu, tüp membran, kan damarı", "answer_start": 1113 } ] }, { "id": 7069, "question": "Otogreftler neden çok tercih edilmez?", "answers": [ { "text": "donör alan morbiditesi görülmesine bağlı bazı dezavantajlar", "answer_start": 680 } ] }, { "id": 7070, "question": "Periferik sinir hasarlarının onarımında kullanılmaya başlanan dokular nelerdir?", "answers": [ { "text": "kas dokusu, tüp membran, kan damarı", "answer_start": 1113 } ] } ] }, { "context": "Chiari malformasyonu (CM) beyin sapı ve serebellumun servikal spinal kanala doğru değişen derecelerde yer değiştirmesi ile karakterize olan doğumsal bir anomalidir. Chiari malformasyonlarını açıklayacak kesin bir teori bulunmamakla birlikte bu patolojik durumun embriyolojik bir anomali devamı mı yoksa sonradan gelişen bir patolojik durumun devamı mı olduğu konusu net olarak bilinmemektedir. Hastalığın doğal seyri tam olarak açıklanamamıştır. Chiari malformasyonları genellikle non-spesifik semptomlar vermesi nedeniyle tanı aşamasında zorluklar görülebilmektedir. Son yıllarda özellikle ülkemizde çok sık ve fazla sayıda MR görüntüleme yapıldığı için CM tip 1 rastlanma oranı artmaktadır. Bunların hangilerinin cerrahi aday olacağı halen bilinmemektedir. Siringomiyeli (SM) ile birlikte olan veya olmayan olgularda tedavi konusunda da görüş birliği bulunmamaktadır. Genel olarak foramen magnum dekompresyonu ve C1 laminektomi standart olarak yapılsa da, ek olarak duranın açılmasını ve araknoid yapışıklıkların giderilmesini savunanlar da bulunmaktadır.", "qas": [ { "id": 7071, "question": "Chiari malformasyonu (CM) nedir?", "answers": [ { "text": "doğumsal bir anomali", "answer_start": 140 } ] }, { "id": 7072, "question": "Siringomiyeli (SM) ile birlikte olan veya olmayan olgularda tedavi konusunda ne görüş birliği var mıdır?", "answers": [ { "text": "bulunmamaktadır", "answer_start": 853 } ] }, { "id": 7073, "question": "Chiari malformasyonları neden tanı aşamasında zorluklar yaratabilir?", "answers": [ { "text": "non-spesifik semptomlar", "answer_start": 481 } ] }, { "id": 7074, "question": "CM tip 1'in rastlanma oranının artmasının nedeni nedir?", "answers": [ { "text": "çok sık ve fazla sayıda MR görüntüleme yapıldığı", "answer_start": 601 } ] }, { "id": 7075, "question": "Chiari malformasyonlarının tedavisinde genel olarak hangi işlemler yapılmaktadır?", "answers": [ { "text": "foramen magnum dekompresyonu ve C1 laminektomi", "answer_start": 883 } ] }, { "id": 7076, "question": "Siringomiyeli (SM) ile birlikte olan veya olmayan olgularda tedavi konusunda ne bulunmamaktadır?", "answers": [ { "text": "görüş birliği", "answer_start": 839 } ] }, { "id": 7077, "question": "Chiari malformasyonlarının tedavisinde genel olarak hangi işlemler yapılmaktadır?", "answers": [ { "text": "foramen magnum dekompresyonu ve C1 laminektomi", "answer_start": 883 } ] }, { "id": 7078, "question": "Chiari malformasyonu tedavisinde ek olarak hangi işlemleri savunanlar bulunmaktadır?", "answers": [ { "text": "duranın açılmasını ve araknoid yapışıklıkların giderilmesini", "answer_start": 968 } ] }, { "id": 7079, "question": "Chiari malformasyonlarının doğal seyri hakkında ne bilinmektedir?", "answers": [ { "text": "tam olarak açıklanamamıştır", "answer_start": 417 } ] }, { "id": 7080, "question": "Chiari malformasyonları tanı aşamasında neden zorluklar yaratabilir?", "answers": [ { "text": "non-spesifik semptomlar vermesi nedeniyle", "answer_start": 481 } ] } ] }, { "context": "In utero ultrasonografi (USG) ile prenatal tanı konulabilmektedir. Yenidoğan, çocukluk ve erişkinlerde chiari malformasyonlarının teşhisinde altın standart MRG'dir. MRG olmayan durumlarda tek başına BT yumuşak doku gösteremediğinden yetmez, tomografik miyelografi kullanılabilir. CM1 ve CM2'de normalde küçük posterior fossa olabilmektedir. Badie ve arkadaşlarının yaptığı klinik çalışmada; chiari malformasyonuna sahip hastaların posterior fossa hacimleri ölçülmüş ve volüm düşük olan hasta gruplarında semptomlarının daha fazla olduğu, ayrıca cerrahiden de daha fazla sonuç aldıklarını tespit etmişlerdir. Chiari malformasyonlarına eşlik eden kafatası ve omurga kemik anomalileri BT ve direk grafi kullanılarak ortaya konabilir. Kranioservikal bileşkeye yönelik MRG’de 5mm'den fazla serebellar tonsillerin kaudale yani formane magnuma doğru herniasyonu (kimi yazarlara göre 3mm) radyolojik olarak CM olarak tanımlanır. Hidrosefali, siringomiyeli gibi eşlik eden diğer anomalileri de ortaya koymada MRG çok değerlidir.", "qas": [ { "id": 7081, "question": "Chiari malformasyonlarının teşhisinde altın standart nedir?", "answers": [ { "text": "MRG", "answer_start": 156 } ] }, { "id": 7082, "question": "MRG olmayan durumlarda hangi yöntem kullanılabilir?", "answers": [ { "text": "tomografik miyelografi", "answer_start": 241 } ] }, { "id": 7083, "question": "Chiari malformasyonlarının prenatal tanısı nasıl konulabilir?", "answers": [ { "text": "In utero ultrasonografi", "answer_start": 0 } ] }, { "id": 7084, "question": "CM1 ve CM2'de normalde hangi yapı küçük olabilir?", "answers": [ { "text": "posterior fossa", "answer_start": 309 } ] }, { "id": 7085, "question": "Badie ve arkadaşlarının çalışmasında hangi bulgu elde edilmiştir?", "answers": [ { "text": "volüm düşük olan hasta gruplarında semptomlarının daha fazla olduğu, ayrıca cerrahiden de daha fazla sonuç aldıkları", "answer_start": 469 } ] }, { "id": 7086, "question": "Chiari malformasyonlarına eşlik eden kemik anomalileri hangi yöntemlerle ortaya konabilir?", "answers": [ { "text": "BT ve direk grafi", "answer_start": 682 } ] }, { "id": 7087, "question": "MRG'de serebellar tonsillerin ne kadar herniasyonu Chiari malformasyonu olarak tanımlanır?", "answers": [ { "text": "5mm'den fazla", "answer_start": 771 } ] }, { "id": 7088, "question": "Chiari malformasyonlarına eşlik eden diğer anomaliler nelerdir?", "answers": [ { "text": "Hidrosefali, siringomiyeli", "answer_start": 921 } ] }, { "id": 7089, "question": "Chiari malformasyonlarında MRG'nin önemi nedir?", "answers": [ { "text": "çok değerlidir", "answer_start": 1004 } ] }, { "id": 7090, "question": "Chiari malformasyonunun radyolojik tanımı için bazı yazarlara göre ne kadar herniasyon gereklidir?", "answers": [ { "text": "3mm", "answer_start": 876 } ] } ] }, { "context": "En sık başvuru şikayeti ağrı olup suboksipital ve oksipitoservikal bölgede sınırlıdır ve herhangi bir dermatoma uymaz. Valsalva manevrizması ile ağrının şiddeti artar. Radiküler tarzda olmayan ağrıları hastalar genellikle omuz, sırt, göğüs bölgesinde ve ekstremitelerde yanma ve sızlama şeklinde ifade ederler. Konuşamayan çocuklarda irritabilite, ağlama ve gelişme geriliği bulgular arasındadır. Vertigo, tinnitus ve kulak dolgunluğu otolojik semptomlardandır. Retro-orbital baş ağrısı, diplopi, fotofobi ve görme bulanıklığı oküler semptomlar arasındadır. Herniasyonun şiddeti medulla oblangata ve spinal kord kompresyonuna bağlı olarak değişik derecelerde duyusal ve motor bozukluklar görülür. Üst ekstremitelerde alt motor nöron bulguları; kas atrofileri, derin tendon reflekslerinde azalma ya da kayıp, fasikülasyonlar, alt ekstremitelerde üst motor nöron bulguları; artmış derin tendon refleksleri ve spastisite görülebilir. Kortikal becerilerde kayıp, bayılma atakları, hıçkırık nöbetleri, disfaji, dizartri, idrar kaçırma, solunum düzensizlikleri, alt kranial sinir bulguları, vokal kord paralizileri, dilde atrofiler ve fasikülasyonlar, gag refleks kaybı, fasial duyu kaybı ve nistagmus diğer semptomlar arasındadır.", "qas": [ { "id": 7091, "question": "Chiari malformasyonunda en sık başvuru şikayeti nedir?", "answers": [ { "text": "ağrı", "answer_start": 24 } ] }, { "id": 7092, "question": "Chiari malformasyonunda ağrı en çok hangi bölgelerde sınırlıdır?", "answers": [ { "text": "suboksipital ve oksipitoservikal", "answer_start": 34 } ] }, { "id": 7093, "question": "Valsalva manevrası ağrının şiddetini nasıl etkiler?", "answers": [ { "text": "artar", "answer_start": 161 } ] }, { "id": 7094, "question": "Hastalar radiküler tarzda olmayan ağrıları nasıl ifade ederler?", "answers": [ { "text": "yanma ve sızlama", "answer_start": 270 } ] }, { "id": 7095, "question": "Konuşamayan çocuklarda Chiari malformasyonunun hangi bulguları vardır?", "answers": [ { "text": "irritabilite, ağlama ve gelişme geriliği", "answer_start": 334 } ] }, { "id": 7096, "question": "Chiari malformasyonunda hangi otolojik semptomlar görülebilir?", "answers": [ { "text": "Vertigo, tinnitus ve kulak dolgunluğu", "answer_start": 397 } ] }, { "id": 7097, "question": "Chiari malformasyonunda hangi oküler semptomlar görülebilir?", "answers": [ { "text": "Retro-orbital baş ağrısı, diplopi, fotofobi ve görme bulanıklığı", "answer_start": 462 } ] }, { "id": 7098, "question": "Chiari malformasyonunda medulla oblongata ve spinal kord kompresyonu hangi bozukluklara yol açabilir?", "answers": [ { "text": "duyusal ve motor bozukluklar", "answer_start": 659 } ] }, { "id": 7099, "question": "Chiari malformasyonunda üst ekstremitelerde hangi motor nöron bulguları görülebilir?", "answers": [ { "text": "kas atrofileri, derin tendon reflekslerinde azalma ya da kayıp, fasikülasyonlar", "answer_start": 744 } ] }, { "id": 7100, "question": "Chiari malformasyonunda alt kranial sinir bulguları nelerdir?", "answers": [ { "text": "vokal kord paralizileri, dilde atrofiler ve fasikülasyonlar, gag refleks kaybı, fasial duyu kaybı ve nistagmus", "answer_start": 1085 } ] } ] }, { "context": "Glokom, genellikle yüksek göz içi basıncının primer risk faktörü olduğu, retina gangliyon hücresi akson kaybı sonucu oluşan karakteristik optik sinir başı çukurlaşması ve görme alanı defektlerinin görüldüğü, progresif, yavaş ilerleyen multifaktöryel bir optik nöropatidir. Gelişmiş toplumlarda körlüğün en sık nedenlerinden biridir. Tedavi edilmediği takdirde görmeyi ciddi şekilde tehdit eder. Glokom tedavisinde temel amaç, göz içi basıncını optik sinir korunması için güvenli bir aralıkta tutmaktır. Bu güvenli aralık hedef göz içi basıncı olarak tanımlanmaktadır. Hedef göz içi basıncını sağlamak için ilaç, lazer veya cerrahi gibi çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Cerrahi olarak hedef göz içi basıncının sağlanması ve görsel fonksiyonların korunması açısından en önemli stratejilerden biri trabekülektomidir. Bu yöntemin etki mekanizması, trabekülümden bir parça çıkarılarak oluşturulan fistül aracılığıyla aköz hümörün skleral flep altından konjonktiva altı alana boşalmasına dayanır.", "qas": [ { "id": 7101, "question": "Glokom nedir?", "answers": [ { "text": "optik nöropati", "answer_start": 254 } ] }, { "id": 7102, "question": "Glokom tedavisinin temel amacı nedir?", "answers": [ { "text": "göz içi basıncını optik sinir korunması için güvenli bir aralıkta tutmaktır", "answer_start": 426 } ] }, { "id": 7103, "question": "Hedef göz içi basıncını sağlamak için hangi yöntemler geliştirilmiştir?", "answers": [ { "text": "ilaç, lazer veya cerrahi", "answer_start": 606 } ] }, { "id": 7104, "question": "Trabekülektominin amacı nedir?", "answers": [ { "text": "göz içi basıncını optik sinir korunması için güvenli bir aralıkta tutmaktır", "answer_start": 426 } ] }, { "id": 7105, "question": "Trabekülektomi yöntemi nasıl çalışır?", "answers": [ { "text": "trabekülümden bir parça çıkarılarak oluşturulan fistül aracılığıyla aköz hümörün skleral flep altından konjonktiva altı alana boşalmasına dayanır", "answer_start": 847 } ] }, { "id": 7106, "question": "Glokom tedavi edilmediği takdirde ne yapar?", "answers": [ { "text": "görmeyi ciddi şekilde tehdit eder", "answer_start": 360 } ] }, { "id": 7107, "question": "Glokom hangi toplumlarda körlüğün en sık nedenlerinden biridir?", "answers": [ { "text": "Gelişmiş", "answer_start": 273 } ] }, { "id": 7108, "question": "Glokomda görülen görme alanı defektleri ve optik sinir başı çukurlaşmasının nedeni nedir?", "answers": [ { "text": "retina gangliyon hücresi akson kaybı", "answer_start": 73 } ] }, { "id": 7109, "question": "Glokomun karakteristik belirtileri nelerdir?", "answers": [ { "text": "optik sinir başı çukurlaşması ve görme alanı defektlerinin", "answer_start": 138 } ] }, { "id": 7110, "question": "Trabekülektomi neden glokom tedavisinde önemlidir?", "answers": [ { "text": "hedef göz içi basıncının sağlanması ve görsel fonksiyonların korunması açısından en önemli stratejilerden biri", "answer_start": 687 } ] } ] }, { "context": "Yakın tarihe kadar glokom göz içi basıncının 21 mmHg’nın üzerinde olması olarak tanımlanmaktaydı. İlerleyen yıllar içinde normotansif glokom ve oküler hipertansiyon kavramlarının ortaya çıkmasıyla, yüksek göz içi basıncı hastalığın temel niteliklerinden biri olarak görülmekten çıkmış ve majör bir risk faktörü olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Günümüzde artık glokom; yüksek göz içi basıncının genellikle primer risk faktörü olduğu, retina gangliyon hücresi akson kaybı sonucu oluşan karakteristik optik sinir başı çukurlaşması ve görme alanı defektlerinin görüldüğü, progresif, yavaş ilerleyen multifaktöryel bir optik nöropati olarak kabul edilmektedir. Dünya genelinde 40-80 yaş arası glokomlu insan sayısı 2013 yılı verilerine göre 64.3 milyon olarak tahmin edilmektedir. 2020 yılında 76.0 milyona ve 2040 yılında 111.8 milyona yükseleceği öngörülmektedir. Dünya genelinde glokom prevelansı 40-80 yaş arası nüfusta % 3.54'tür. Primer açık açılı glokom (PAAG) prevalansı Afrika'da % 4.20 ile en yüksekken; primer açı kapanması glokomu (PAKG) prevelansı Asya'da % 1.09 ile en yüksektir.", "qas": [ { "id": 7111, "question": "Yakın tarihe kadar glokom nasıl tanımlanmaktaydı?", "answers": [ { "text": "göz içi basıncının 21 mmHg’nın üzerinde olması", "answer_start": 26 } ] }, { "id": 7112, "question": "Normotansif glokom ve oküler hipertansiyon kavramlarının ortaya çıkmasıyla glokomun tanımı nasıl değişti?", "answers": [ { "text": "majör bir risk faktörü olarak kabul edilmeye başlanmıştır", "answer_start": 288 } ] }, { "id": 7113, "question": "Günümüzde glokom nasıl kabul edilmektedir?", "answers": [ { "text": "optik nöropati", "answer_start": 617 } ] }, { "id": 7114, "question": "Dünya genelinde 40-80 yaş arası glokomlu insan sayısı 2013 yılı verilerine göre kaçtır?", "answers": [ { "text": "64.3 milyon", "answer_start": 739 } ] }, { "id": 7115, "question": "Glokomlu insan sayısının 2040 yılında kaç milyon olacağı öngörülmektedir?", "answers": [ { "text": "111.8", "answer_start": 821 } ] }, { "id": 7116, "question": "Dünya genelinde glokom prevelansı 40-80 yaş arası nüfusta yüzde kaçtır?", "answers": [ { "text": "% 3.54", "answer_start": 922 } ] }, { "id": 7117, "question": "Primer açık açılı glokom (PAAG) prevalansı hangi bölgede en yüksektir?", "answers": [ { "text": "Afrika", "answer_start": 977 } ] }, { "id": 7118, "question": "Primer açı kapanması glokomu (PAKG) prevalansı hangi bölgede en yüksektir?", "answers": [ { "text": "Asya", "answer_start": 1059 } ] }, { "id": 7119, "question": "Glokomda yüksek göz içi basıncı günümüzde nasıl kabul edilmektedir?", "answers": [ { "text": "primer risk faktörü", "answer_start": 408 } ] }, { "id": 7120, "question": "Glokomun tanımı hangi kavramların ortaya çıkmasıyla değişmiştir?", "answers": [ { "text": "normotansif glokom ve oküler hipertansiyon", "answer_start": 122 } ] } ] }, { "context": "Ön ve arka kamarayı dolduran hümör aközün kornea ve skleraya karşı oluşturduğu gerilimdir. Yapılan epidemiyolojik çalışmalarda ortalama 16±3 mmHg olarak saptanmıştır. Genellikle 10-21 mmHg arasındaki göz içi basıncı normal olarak kabul edilse de, günümüzde oküler hipertansiyon ve normotansif glokom kavramlarının tanımlanmasıyla beraber bu değerin kişiye göre değişebileceği anlaşılmıştır. Bundan dolayı artık normal göz içi basıncı yerine, optik sinir başında hasar oluşturmayan hedef göz içi basıncı kavramı glokom tedavisinin temeli haline gelmiştir. Göz içi basıncı sabit bir değer olmayıp gün içerisinde değişkenlik gösterir. Normalde 3-6 mmHg arasında değişim gösteren diurnal fluktuasyon glokomda 10 mmHg’ye kadar çıkabilir. Genellikle sabah erken saatlerde daha yüksek olma eğilimindedir. Sağ ve sol göz arasında 4 mmHg veya daha fazla GİB farkı olması patolojiktir.", "qas": [ { "id": 7121, "question": "Hümör aközün neye karşı oluşturduğu gerilim göz içi basıncını tanımlar?", "answers": [ { "text": "kornea ve skleraya", "answer_start": 42 } ] }, { "id": 7122, "question": "Epidemiyolojik çalışmalarda göz içi basıncının ortalama değeri nedir?", "answers": [ { "text": "16±3 mmHg", "answer_start": 136 } ] }, { "id": 7123, "question": "Günümüzde normal göz içi basıncı yerine hangi kavram glokom tedavisinin temeli haline gelmiştir?", "answers": [ { "text": "hedef göz içi basıncı", "answer_start": 481 } ] }, { "id": 7124, "question": "Göz içi basıncı gün içerisinde nasıl değişir?", "answers": [ { "text": "değişkenlik gösterir", "answer_start": 610 } ] }, { "id": 7125, "question": "Normalde diurnal fluktuasyon göz içi basıncı için ne kadar değişim gösterir?", "answers": [ { "text": "3-6 mmHg", "answer_start": 641 } ] }, { "id": 7126, "question": "Glokomda diurnal fluktuasyon ne kadar yükselebilir?", "answers": [ { "text": "10 mmHg", "answer_start": 705 } ] }, { "id": 7127, "question": "Göz içi basıncı genellikle günün hangi saatlerinde daha yüksektir?", "answers": [ { "text": "sabah erken saatlerde", "answer_start": 744 } ] }, { "id": 7128, "question": "Sağ ve sol göz arasında kaç mmHg fark olması patolojiktir?", "answers": [ { "text": "4", "answer_start": 822 } ] }, { "id": 7129, "question": "Oküler hipertansiyon ve normotansif glokom kavramlarının tanımlanmasıyla göz içi basıncı nasıl anlaşılmıştır?", "answers": [ { "text": "kişiye göre değişebileceği", "answer_start": 349 } ] }, { "id": 7130, "question": "Göz içi basıncı hangi gerilime bağlı olarak tanımlanır?", "answers": [ { "text": "hümör aközün kornea ve skleraya karşı oluşturduğu gerilim", "answer_start": 29 } ] } ] }, { "context": "Glokomda görülen sinir harabiyetinin diğer optik nöropatilerden farkı, retina gangliyon hücre aksonları ile beraber glial doku kaybı da olmasıdır. En erken değişiklikler lamina kribroza seviyesinde başlar. Lamina kribroza, optik sinir liflerinin içinden geçerek gözü terkettiği 10 kadar paralel laminadan oluşur. Sinir liflerinin geçebilmesi için üzerinde yaklaşık 500-600 tane delik vardır. Bu deliklerin çapları üst ve alt kutupta daha büyüktür ve daha az miktarda bağ dokusu içerir. Bu nedenle glokomda artan basınca karşı direnç üst ve alt bölgede daha zayıftır ve sinir harabiyeti önce bu bölgelerde başlar. Sonuçta glokom için tipik olan kum saati şeklinde sinir harabiyeti ortaya çıkar.", "qas": [ { "id": 7131, "question": "Glokomda sinir harabiyetinin diğer optik nöropatilerden farkı nedir?", "answers": [ { "text": "glial doku kaybı", "answer_start": 116 } ] }, { "id": 7132, "question": "Glokomda en erken değişiklikler nerede başlar?", "answers": [ { "text": "lamina kribroza seviyesinde", "answer_start": 170 } ] }, { "id": 7133, "question": "Lamina kribroza neden oluşur?", "answers": [ { "text": "10 kadar paralel laminadan", "answer_start": 278 } ] }, { "id": 7134, "question": "Lamina kribroza üzerindeki deliklerin çapları hangi bölgelerde daha büyüktür?", "answers": [ { "text": "üst ve alt kutup", "answer_start": 414 } ] }, { "id": 7135, "question": "Glokomda artan basınca karşı hangi bölgelerde direnç daha zayıftır?", "answers": [ { "text": "üst ve alt", "answer_start": 414 } ] }, { "id": 7136, "question": "Glokom için tipik olan sinir harabiyeti şekli nedir?", "answers": [ { "text": "kum saati", "answer_start": 644 } ] }, { "id": 7137, "question": "Lamina kribroza kaç tane paralel laminadan oluşur?", "answers": [ { "text": "10", "answer_start": 278 } ] }, { "id": 7138, "question": "Lamina kribroza üzerinde kaç tane delik vardır?", "answers": [ { "text": "500-600", "answer_start": 365 } ] }, { "id": 7139, "question": "Glokomda sinir harabiyeti ilk olarak hangi bölgelerde başlar?", "answers": [ { "text": "üst ve alt bölgede", "answer_start": 533 } ] }, { "id": 7140, "question": "Glokom için tipik sinir harabiyeti neye benzer?", "answers": [ { "text": "kum saati", "answer_start": 644 } ] } ] }, { "context": "Apoptozis; nekrozdan farklı olarak inflamasyonun olmadığı, genetik olarak programlanmış hücre ölümüdür. Apoptozisin oluşumunu sağlayan nörotoksik eksitotoksinlerden birisi olan glutamat, glokomlu olguların vitreusunda yüksek düzeyde saptanmıştır. Glutamat, N-metil D-aspartik asit (NMDA) reseptörlerine bağlanarak hücre içine yoğun Ca++ girişini başlatır. Ca++ girişi ile serbest radikal oluşumu ve enzimatik yıkım başlar. Böylece apopitozis başlamış olur. Yine yapılan çalışmalarda glokomlu olguların gangliyon hücrelerinde immunoglobulin birikimlerine rastlanmıştır. Bu bulgular retina gangliyon hücrelerinin, apoptozis tipi hücre ölümüne uğradığı fikrini desteklemektedir. Apoptozis ile gangliyon hücre kaybı % 0,4 iken glokomda bu oran % 1-4’e çıkmaktadır.", "qas": [ { "id": 7141, "question": "Apoptozis nedir?", "answers": [ { "text": "genetik olarak programlanmış hücre ölümü", "answer_start": 59 } ] }, { "id": 7142, "question": "Glokomlu olguların vitreusunda hangi nörotoksik eksitotoksin yüksek düzeyde saptanmıştır?", "answers": [ { "text": "glutamat", "answer_start": 177 } ] }, { "id": 7143, "question": "Glutamat hangi reseptörlere bağlanarak hücre içine Ca++ girişini başlatır?", "answers": [ { "text": "N-metil D-aspartik asit", "answer_start": 257 } ] }, { "id": 7144, "question": "Apoptozisin başlamasına neden olan hücre içindeki hangi süreçlerdir?", "answers": [ { "text": "serbest radikal oluşumu ve enzimatik yıkım", "answer_start": 372 } ] }, { "id": 7145, "question": "Glokomlu olguların gangliyon hücrelerinde hangi birikimlere rastlanmıştır?", "answers": [ { "text": "immunoglobulin", "answer_start": 525 } ] }, { "id": 7146, "question": "Retina gangliyon hücrelerinin hangi tip hücre ölümüne uğradığı fikri desteklenmektedir?", "answers": [ { "text": "Apoptozis", "answer_start": 0 } ] }, { "id": 7147, "question": "Apoptozis ile gangliyon hücre kaybı oranı nedir?", "answers": [ { "text": "% 0,4", "answer_start": 712 } ] }, { "id": 7148, "question": "Glokomda gangliyon hücre kaybı oranı ne kadardır?", "answers": [ { "text": "% 1-4", "answer_start": 740 } ] }, { "id": 7149, "question": "Glutamatın etkisi ile hücre içine hangi iyon yoğun şekilde girer?", "answers": [ { "text": "Ca++", "answer_start": 332 } ] }, { "id": 7150, "question": "Glokomlu olgularda hangi hücrelerde immunoglobulin birikimine rastlanmıştır?", "answers": [ { "text": "gangliyon hücrelerinde", "answer_start": 502 } ] } ] }, { "context": "Glokomda göz içi basıncının artması teorik olarak iki mekanizma ile olabilir. Bunlardan ilki hümör aköz yapımının artmasıdır ki; bunun pratikte bir karşılığı yoktur. Esas mekanizma ikinci teori olan, hümör aközün dışa akımının engellenmesidir. Bu durum dışa akım yolunun farklı bölgelerinde farklı mekanizmalarla ortaya çıkabilse de temelde görülen iki mekanizma vardır: Açık Açılı Glokom (AAG): Gonyoskopik muayenede açının açık olduğunun görülmesine rağmen, trabeküler sistemin içinde meydana gelen histolojik düzeydeki değişimlere bağlı olarak göz içi basıncı yükselir. Elektron mikroskobuyla yapılan çalışmalarda jukstakanaliküler ağ ve Schlemm kanalı iç duvarında “plak” adı verilen ekstrasellüler bir madde birikimi saptanmıştır. Plak oluşumunun, glokomlu gözlerde belirgin şekilde daha fazla olduğu gözlemlenmiş ve bu materyalin direnç artışından sorumlu olduğu düşünülmüştür. Ayrıca trabekülumun pigment, psödoeksfoliasyon materyali ve lens materyali gibi değişik maddeler ile tıkanması da dışa akımı engelleyebilir.", "qas": [ { "id": 7151, "question": "Glokomda göz içi basıncının artması teorik olarak mekanizmanın ilki nedir?", "answers": [ { "text": "hümör aköz yapımının artması", "answer_start": 93 } ] }, { "id": 7152, "question": "Göz içi basıncının artmasında esas mekanizma nedir?", "answers": [ { "text": "hümör aközün dışa akımının engellenmesi", "answer_start": 200 } ] }, { "id": 7153, "question": "Glokomlu gözlerde gözlemlenen plak oluşumunun eneyden sorumlu olduğu düşünülmüştür?", "answers": [ { "text": "direnç artışından", "answer_start": 836 } ] }, { "id": 7154, "question": "Elektron mikroskobuyla yapılan çalışmalarda hangi yapıların iç duvarında ekstrasellüler bir madde birikimi saptanmıştır?", "answers": [ { "text": "jukstakanaliküler ağ ve Schlemm kanalı", "answer_start": 617 } ] }, { "id": 7155, "question": "Glokomlu gözlerde gözlemlenen plak oluşumunun etkisi nedir?", "answers": [ { "text": "direnç artışından", "answer_start": 836 } ] }, { "id": 7156, "question": "Trabekülumun hangi maddeler ile tıkanması dışa akımı engelleyebilir?", "answers": [ { "text": "pigment, psödoeksfoliasyon materyali ve lens materyali", "answer_start": 904 } ] }, { "id": 7157, "question": "Glokomda göz içi basıncının artmasında birinci mekanizma nedir?", "answers": [ { "text": "hümör aköz yapımının", "answer_start": 93 } ] }, { "id": 7158, "question": "Glokomda göz içi basıncının artmasında ikinci mekanizma nedir?", "answers": [ { "text": "hümör aközün dışa akımının engellenmesi", "answer_start": 200 } ] }, { "id": 7159, "question": "Açık Açılı Glokom (AAG) durumunda trabeküler sistemde ne tür değişiklikler meydana gelir?", "answers": [ { "text": "histolojik düzeydeki değişimlere", "answer_start": 501 } ] }, { "id": 7160, "question": "Glokomlu gözlerde plak oluşumu hangi bölgelerde daha fazla gözlemlenmiştir?", "answers": [ { "text": "jukstakanaliküler ağ ve Schlemm kanalı iç duvarında", "answer_start": 617 } ] } ] }, { "context": "Glokomun mümkün olan tedavi şekilleri arasında göz içi basıncı düşüşü, oküler kan akımının iyileştirilmesi ve doğrudan nöron korunması bulunmaktadır. Hali hazırda görme fonksiyonunu koruma konusunda etkisi kanıtlanmış tek yaklaşım göz içi basıncının düşürülmesidir. Ancak her hasta için güvenli olacak tek bir göz içi basıncı değerinin olmaması “hedef göz içi basıncı” kavramını gündeme getirmiştir. Hedef göz içi basıncı; uygulanan tedavilerle glokomun daha ileri olumsuz etkilerine engel olacak ortalama göz içi basıncının tahmini olarak tanımlanır. Göz içi basıncını düşürmeye yönelik tedavi yöntemlerini medikal tedavi, lazer tedavisi ve cerrahi tedavi olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür. Hastaların büyük çoğunluğunu oluşturan primer açık açılı glokom olgularında genellikle ilk tedavi seçeneği medikal tedavidir. Medikal tedavinin başarısız olması halindeyse, lazer tedavisi veya cerrahi tedavi uygulanmaktadır.", "qas": [ { "id": 7161, "question": "Glokomun tedavi şekilleri nelerdir?", "answers": [ { "text": "göz içi basıncı düşüşü, oküler kan akımının iyileştirilmesi ve doğrudan nöron korunması", "answer_start": 47 } ] }, { "id": 7162, "question": "Glokom tedavisinde görme fonksiyonunu koruma konusunda kanıtlanmış tek yaklaşım nedir?", "answers": [ { "text": "göz içi basıncının düşürülmesi", "answer_start": 231 } ] }, { "id": 7163, "question": "Hedef göz içi basıncı neyi ifade eder?", "answers": [ { "text": "ortalama göz içi basıncının tahmini", "answer_start": 497 } ] }, { "id": 7164, "question": "Göz içi basıncını düşürmeye yönelik tedavi yöntemleri nelerdir?", "answers": [ { "text": "medikal tedavi, lazer tedavisi ve cerrahi tedavi", "answer_start": 608 } ] }, { "id": 7165, "question": "Primer açık açılı glokom olgularında genellikle ilk tedavi seçeneği nedir?", "answers": [ { "text": "medikal tedavi", "answer_start": 608 } ] }, { "id": 7166, "question": "Medikal tedavinin başarısız olması halinde hangi tedavi yöntemleri uygulanmaktadır?", "answers": [ { "text": "lazer tedavisi veya cerrahi tedavi", "answer_start": 872 } ] }, { "id": 7167, "question": "Glokom tedavisinde hedef göz içi basıncı kavramının ortaya çıkmasının nedeni nedir?", "answers": [ { "text": "her hasta için güvenli olacak tek bir göz içi basıncı değerinin olmaması", "answer_start": 272 } ] }, { "id": 7168, "question": "Hedef göz içi basıncı nasıl tanımlanır?", "answers": [ { "text": "ortalama göz içi basıncının tahmini", "answer_start": 497 } ] }, { "id": 7169, "question": "Glokom tedavisinde hangi tedavi yöntemleri tercih edilir?", "answers": [ { "text": "medikal tedavi, lazer tedavisi ve cerrahi tedavi", "answer_start": 608 } ] }, { "id": 7170, "question": "Glokom tedavisinde lazer tedavisi ve cerrahi tedavi ne zaman uygulanır?", "answers": [ { "text": "Medikal tedavinin başarısız olması halinde", "answer_start": 825 } ] } ] }, { "context": "Trabekülektomi sırasında, kornea, konjonktiva, episklera, sklera, iris ve trabeküler ağ dahil olmak üzere ön segment yapılar cerrahi travmaya uğrar. Damar insizyonuyla birlikte kan hücreleri, trombositler, fibrin, fibronektin ve plazminojen gibi plazma proteinleri damar dışına sızar. Histamin, serotonin, prostaglandinler ve lökotrienler gibi lokal hormonlar da yeni oluşturulan filtrasyon alanının başında salınmaktadır. Bu faktörler vasküler geçirgenliği değiştirebilir, aynı zamanda inflamatuar yanıtı arttırıp düzenleyebilir. Endotel tabakası hasar gördükten sonra, subendotelyal kollajen ve von Willebrand faktörü dolaşımdaki trombosit ve pıhtılaşma faktörlerine maruz kalır. Trombositler, glikoprotein Ia / IIa reseptörleri vasıtasıyla hemen yaralanma bölgesinde toplanmaya başlar. Aktive edildiğinde, trombositler kimyasal ve büyüme faktörlerinin salınması ile yara iyileşmesindeki diğer basamaklarda önemli bir rol oynamaktadır. Bunlara serotonin, tromboksan A2, trombin ve platelet aktive edici faktör dahildir, bunların hepsi toplu olarak pıhtılaşma sürecini devam ettirmek için kullanılır. İleriki aşamalarda kollajen depolanmasında ve anjiyogenezide önemli rol oynayan trombosit türevli büyüme faktörü (PDGF), vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF), bağ dokusu büyüme faktörü (CTGF) ve insülin büyüme faktörü 1 (IGF-1) dahil olmak üzere çok sayıda büyüme faktörü aktif trombositlerden salınır.", "qas": [ { "id": 7171, "question": "Trabekülektomi sırasında hangi yapılar cerrahi travmaya uğrar?", "answers": [ { "text": "kornea, konjonktiva, episklera, sklera, iris ve trabeküler ağ", "answer_start": 26 } ] }, { "id": 7172, "question": "Damar insizyonu ile hangi plazma proteinleri damar dışına sızar?", "answers": [ { "text": "kan hücreleri, trombositler, fibrin, fibronektin ve plazminojen", "answer_start": 177 } ] }, { "id": 7173, "question": "Trabekülektomi sırasında hangi lokal hormonlar salınır?", "answers": [ { "text": "Histamin, serotonin, prostaglandinler ve lökotrienler", "answer_start": 285 } ] }, { "id": 7174, "question": "Endotel tabakası hasar gördüğünde ne olur?", "answers": [ { "text": "dolaşımdaki trombosit ve pıhtılaşma faktörlerine maruz kalır", "answer_start": 620 } ] }, { "id": 7175, "question": "Trombositler hangi reseptörler aracılığıyla yaralanma bölgesinde toplanmaya başlar?", "answers": [ { "text": "glikoprotein Ia / IIa", "answer_start": 696 } ] }, { "id": 7176, "question": "Trombositler aktive edildiğinde hangi maddeleri salar?", "answers": [ { "text": "serotonin, tromboksan A2, trombin ve platelet aktive edici faktör", "answer_start": 946 } ] }, { "id": 7177, "question": "Pıhtılaşma sürecini devam ettiren faktörler nelerdir?", "answers": [ { "text": "serotonin, tromboksan A2, trombin ve platelet aktive edici faktör", "answer_start": 946 } ] }, { "id": 7178, "question": "İleriki aşamalarda kollajen depolanmasında ve anjiyogenezde hangi büyüme faktörleri önemli rol oynar?", "answers": [ { "text": "trombosit türevli büyüme faktörü (PDGF), vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF), bağ dokusu büyüme faktörü (CTGF) ve insülin büyüme faktörü 1 (IGF-1)", "answer_start": 1182 } ] }, { "id": 7179, "question": "Aktif trombositlerden hangi büyüme faktörleri salınır?", "answers": [ { "text": "trombosit türevli büyüme faktörü (PDGF), vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF), bağ dokusu büyüme faktörü (CTGF) ve insülin büyüme faktörü 1 (IGF-1)", "answer_start": 1182 } ] }, { "id": 7180, "question": "Trombositler yara iyileşmesinde nasıl bir rol oynar?", "answers": [ { "text": "önemli", "answer_start": 909 } ] } ] }, { "context": "Epilepsi çocukluk yaş grubunda santral sinir sistemine ait sık görülen nörolojik hastalıklardan birisidir. Dünya Sağlık Örgütünün prevalans çalışmalarında, gelişmiş ülkeler için ortalama epilepsi prevalansı yaklaşık %1 olduğu ve 65 milyon insanın hastalıktan etkilendiği tahmin edilmektedir. Çocuk ve adölesan dönemde görülme sıklığı ise 50-100/100000 civarındadır. Dünya Sağlık Örgütünce epilepsi; çeşitli etiyolojik nedenlerin yol açtığı serebral fonksiyonların kronik bozukluğu sonucu görülen tekrarlayıcı nöbetler olarak tanımlanmıştır. Çocukluk çağında epilepsi tanısı alan olguların çoğunluğu uygun dozda anti-epileptik ilaç (AEİ) kullanımı ile kısa sürede kontrol altına alınarak remisyona girmektedir. Ancak epilepsi geçirmiş hastaların %20-30’unda anti-epileptik kullanımına kısmen yanıt vermiş olan dirençli epilepsi mevcuttur. Fokal epilepsililerde ilk seçenek ilaçlara yanıt alamama oranı %30 iken, idiyopatik jeneralize epilepsilerde ilk seçenek ilaçlara yanıtsızlık %10-20 olarak görülmüştür. Çok sayıda yeni AEİ kullanıma girmesine rağmen günümüzde ilaç tedavisine yanıt vermeyen hastaların dağılımında anlamlı bir değişiklik görülmemiştir.", "qas": [ { "id": 7181, "question": "Epilepsi, çocukluk yaş grubunda ne tür bir hastalıktır?", "answers": [ { "text": "nörolojik", "answer_start": 71 } ] }, { "id": 7182, "question": "Epilepsi prevalansı gelişmiş ülkelerde yaklaşık yüzde kaçtır?", "answers": [ { "text": "%1", "answer_start": 216 } ] }, { "id": 7183, "question": "Dünya Sağlık Örgütü epilepsiyi nasıl tanımlamaktadır?", "answers": [ { "text": "tekrarlayıcı nöbetler", "answer_start": 496 } ] }, { "id": 7184, "question": "Çocukluk çağında epilepsi tanısı alan olguların çoğunluğu nasıl kontrol altına alınmaktadır?", "answers": [ { "text": "uygun dozda anti-epileptik ilaç (AEİ) kullanımı", "answer_start": 599 } ] }, { "id": 7185, "question": "Epilepsi geçirmiş hastaların yüzde kaçında dirençli epilepsi mevcuttur?", "answers": [ { "text": "%20-30", "answer_start": 745 } ] }, { "id": 7186, "question": "Fokal epilepsililerde ilk seçenek ilaçlara yanıt alamama oranı nedir?", "answers": [ { "text": "%30", "answer_start": 901 } ] }, { "id": 7187, "question": "İdiyopatik jeneralize epilepsilerde ilk seçenek ilaçlara yanıtsızlık oranı nedir?", "answers": [ { "text": "%10-20", "answer_start": 980 } ] }, { "id": 7188, "question": "Yeni AEİ'lerin kullanıma girmesi ilaç tedavisine yanıt vermeyen hastaların dağılımını nasıl etkilemiştir?", "answers": [ { "text": "anlamlı bir değişiklik görülmemiştir", "answer_start": 1118 } ] }, { "id": 7189, "question": "Çocuk ve adölesan dönemde epilepsinin görülme sıklığı nedir?", "answers": [ { "text": "50-100/100000", "answer_start": 338 } ] }, { "id": 7190, "question": "Epilepsi hastalarının yüzde kaçı anti-epileptik ilaç kullanımına kısmen yanıt verir?", "answers": [ { "text": "%20-30", "answer_start": 745 } ] } ] }, { "context": "Epilepsi, çocukluk çağında sık görülen nörolojik bir hastalıktır. Hayatı boyunca bir insanın nöbet geçirme olasılığı %9, epilepsi tanısı alma olasılığı ise %3 iken toplumdaki epilepsi prevalansı %1 olarak bildirilmektedir. Epilepsi insidansı gelişmiş ülkelerde 20-70/100 000 olup, gelişmekte olan ülkelerde 64-122/100 000 oranındadır. Prevalansı ise gelişmiş ülkelerde 6/1000 olup, gelişmekte olan ülkelerde 18.5/1000 olarak bildirilmiştir. Epilepsinin en yüksek insidansı 10 yaş altında izlenir. Epilepsiye neden olan faktörler göz önüne alındığında epilepsi insidansı ve prevalansı gelişmekte olan ülkelerde daha yüksektir. Önlenebilir nedenler olarak kafa travması, doğum travması, enfeksiyon gelişmekte olan ülkelerde insidansı arttıran temel nedenlerdir. Yeni tanı alan hastaların %80’den fazlası gelişmekte olan ülkelerdedir. Sıklık oranları Avrupa ve Kuzey Amerika’da 1000’de 3,6-6,5 arasında değişirken, Afrika ve Latin Amerika çalışmalarında 1000’de 6,6-17 arasında değişmektedir.", "qas": [ { "id": 7191, "question": "Epilepsi çocukluk çağında nasıl bir hastalıktır?", "answers": [ { "text": "nörolojik", "answer_start": 39 } ] }, { "id": 7192, "question": "Bir insanın hayatı boyunca nöbet geçirme olasılığı nedir?", "answers": [ { "text": "%9", "answer_start": 117 } ] }, { "id": 7193, "question": "Toplumdaki epilepsi prevalansı nedir?", "answers": [ { "text": "%1", "answer_start": 195 } ] }, { "id": 7194, "question": "Epilepsi insidansı gelişmiş ülkelerde nedir?", "answers": [ { "text": "20-70/100 000", "answer_start": 261 } ] }, { "id": 7195, "question": "Epilepsi prevalansı gelişmekte olan ülkelerde nedir?", "answers": [ { "text": "18.5/1000", "answer_start": 408 } ] }, { "id": 7196, "question": "Epilepsinin en yüksek insidansı hangi yaş grubunda izlenir?", "answers": [ { "text": "10 yaş altında", "answer_start": 473 } ] }, { "id": 7197, "question": "Gelişmekte olan ülkelerde epilepsi insidansını arttıran temel nedenler nelerdir?", "answers": [ { "text": "kafa travması, doğum travması, enfeksiyon", "answer_start": 654 } ] }, { "id": 7198, "question": "Yeni tanı alan epilepsi hastalarının %80'den fazlası hangi ülkelerde bulunmaktadır?", "answers": [ { "text": "gelişmekte olan ülkelerde", "answer_start": 281 } ] }, { "id": 7199, "question": "Epilepsi sıklık oranları Avrupa ve Kuzey Amerika'da nedir?", "answers": [ { "text": "1000’de 3,6-6,5", "answer_start": 875 } ] }, { "id": 7200, "question": "Afrika ve Latin Amerika'da epilepsi sıklık oranları nedir?", "answers": [ { "text": "1000’de 6,6-17", "answer_start": 951 } ] } ] }, { "context": "Epilepsiler etiyolojik olarak idiyopatik, kriptojenik ve semptomatik olarak sınıflandırılabilir. İdiyopatik veya primer epilepsi santral sinir sisteminde patoloji olmayan ve muhtemel genetik yatkınlık gösteren epilepsilerdir. Semptomatik veya sekonder epilepside saptanabilen altta yatan bir patoloji mevcuttur. Kriptojenik epilepsiler ise kazanılmış bir patoloji olduğu düşünülen ancak nedeni bulunamayan gruptur. Tüm yaşlar için etiyolojik dağılım: idiyopatik ve/veya kriptojenik %65,5, vasküler %10,9, konjenital %8, travma %5,5, neoplastik %4,1, dejeneratif %3,5, enfeksiyon %2,5 olarak sınıflandırılmıştır. Son dönemde epilepsi etiyolojisinde genetik faktörlerin katkısı daha iyi anlaşılmıştır. Epilepsi dahil monogenik resesif hastalıkların insidansında artışa neden olabilecek sebepler arasında yer alan akraba evliliği ülkemizde yaygın olarak görülmektedir.", "qas": [ { "id": 7201, "question": "Epilepsiler etiyolojik olarak nasıl sınıflandırılabilir?", "answers": [ { "text": "idiyopatik, kriptojenik ve semptomatik", "answer_start": 30 } ] }, { "id": 7202, "question": "İdiyopatik epilepsi nedir?", "answers": [ { "text": "santral sinir sisteminde patoloji olmayan ve muhtemel genetik yatkınlık gösteren epilepsilerdir", "answer_start": 129 } ] }, { "id": 7203, "question": "Semptomatik epilepsi nedir?", "answers": [ { "text": "aptanabilen altta yatan bir patoloji", "answer_start": 264 } ] }, { "id": 7204, "question": "Kriptojenik epilepsi nedir?", "answers": [ { "text": "kazanılmış bir patoloji olduğu düşünülen ancak nedeni bulunamayan gruptur", "answer_start": 340 } ] }, { "id": 7205, "question": "Tüm yaşlar için epilepsi etiyolojik dağılımında en yaygın olan grup nedir?", "answers": [ { "text": "idiyopatik ve/veya kriptojenik", "answer_start": 451 } ] }, { "id": 7206, "question": "Epilepsi etiyolojik dağılımında vasküler nedenlerin oranı nedir?", "answers": [ { "text": "10,9", "answer_start": 499 } ] }, { "id": 7207, "question": "Epilepsi etiyolojik dağılımında enfeksiyon nedenlerinin oranı nedir?", "answers": [ { "text": "2,5", "answer_start": 580 } ] }, { "id": 7208, "question": "Son dönemde epilepsi etiyolojisinde hangi faktörlerin katkısı daha iyi anlaşılmıştır?", "answers": [ { "text": "genetik", "answer_start": 183 } ] }, { "id": 7209, "question": "Epilepsi ve diğer monogenik resesif hastalıkların insidansında artışa neden olabilecek faktör nedir?", "answers": [ { "text": "akraba evliliği", "answer_start": 811 } ] }, { "id": 7210, "question": "Akraba evliliği ülkemizde nasıl görülmektedir?", "answers": [ { "text": "yaygın olarak", "answer_start": 837 } ] } ] }, { "context": "Kompleks fokal nöbetlerde çoğunlukla psikomotor otomatizmalar görülmektedir. Otomatizmalar nöbet olurken veya nöbetten sonra ortaya çıkan, bilinç bozulduğu dönemde görülen istem dışı motor hareketlerdir. Çoğunlukla amnezi ile beraberdir. En sık görülen tipi oroalimenter (çiğneme, yalanma, yutkunma, dudak emme) otomatizmalardır. Diğer tipleri arasında; ambulatuar (aniden ayağa kalkıp yürüme veya konuşma), verbal (sürekli bazı kelimeleri söyleme), gestural (kıyafet ile oynama, giyinmek, soyunmak) otomatizmalar sayılabilir. Otomatizmalar sırasında postur iyi korunmuş olup düşme nadir görülür. Hasta yürümeye veya ayakta durmaya devam edebilir. Kompleks fokal nöbetler 30 saniye ile birkaç dakika kadar sürer. Kompleks fokal nöbetler içinde en fazla tutulumu görülen bölge amigdala-hipokampal orijinli olanlardır. Bu nöbet tipinde nöbetin başlangıcında tam tanımlayamadıkları bir duygu, anksiyete, korku görülebilir. Ardından kısa süren dalma ve sonrasında otomatizmalar görülür. Nöbet karın ağrısı, bulantı, kusma, kalp atım hızı değişiklikleri, terleme, kızarma, pupil boyutlarında değişiklikler, gözyaşı ve salya artışı gibi otonomik semptomlar eşlik edebilir.", "qas": [ { "id": 7211, "question": "Kompleks fokal nöbetlerde en sık görülen otomatizma tipi nedir?", "answers": [ { "text": "oroalimenter", "answer_start": 258 } ] }, { "id": 7212, "question": "Otomatizmalar nedir?", "answers": [ { "text": "istem dışı motor hareketler", "answer_start": 172 } ] }, { "id": 7213, "question": "Kompleks fokal nöbetler ne kadar sürer?", "answers": [ { "text": "30 saniye ile birkaç dakika", "answer_start": 672 } ] }, { "id": 7214, "question": "Kompleks fokal nöbetler sırasında hasta genellikle nasıl hareket eder?", "answers": [ { "text": "yürümeye veya ayakta durmaya", "answer_start": 603 } ] }, { "id": 7215, "question": "Kompleks fokal nöbetler sırasında postur nasıldır?", "answers": [ { "text": "iyi korunmuş", "answer_start": 558 } ] }, { "id": 7216, "question": "Kompleks fokal nöbetlerde en fazla tutulumu görülen bölge neresidir?", "answers": [ { "text": "amigdala-hipokampal", "answer_start": 776 } ] }, { "id": 7217, "question": "Amigdala-hipokampal orijinli nöbetlerde başlangıçta ne görülebilir?", "answers": [ { "text": "duygu, anksiyete, korku", "answer_start": 883 } ] }, { "id": 7218, "question": "Kompleks fokal nöbetlere hangi otonomik semptomlar eşlik edebilir?", "answers": [ { "text": "karın ağrısı, bulantı, kusma, kalp atım hızı değişiklikleri, terleme, kızarma, pupil boyutlarında değişiklikler, gözyaşı ve salya artışı", "answer_start": 989 } ] }, { "id": 7219, "question": "Kompleks fokal nöbetlerde hangi diğer otomatizma tipleri görülebilir?", "answers": [ { "text": "ambulatuar (aniden ayağa kalkıp yürüme veya konuşma), verbal (sürekli bazı kelimeleri söyleme), gestural (kıyafet ile oynama, giyinmek, soyunmak)", "answer_start": 354 } ] }, { "id": 7220, "question": "Kompleks fokal nöbetlerin başlangıcında hangi tür belirtiler görülebilir?", "answers": [ { "text": "tam tanımlayamadıkları bir duygu, anksiyete, korku", "answer_start": 856 } ] } ] }, { "context": "Myokloni kas gruplarının ani başlangıçlı, istemsiz, hızlı, aritmik sıçrama şeklinde olan hareketleridir. Ekstansiyon ya da fleksiyon şeklinde olabilir. Simetrik veya asimetrik olabilir. Tüm vücutta veya belirli bir bölgede olabilir. Myoklonus epilepsi dışında da birçok nedene bağlı olarak oluşabilir. Myoklonik epilepsi nöbetleri ise özellikle üst ekstremitelerde (en sık görüldüğü yer boyun ve omuzdur) ani, kısa süren fleksiyon ve ekstansiyon şeklinde kasılmalardır. Sıklıkla uykuya dalarken veya uyanırken görülür. Myoklonik epilepsilerde en sık görülen tipi juvenil myoklonik epilepsidir (JME). JME tipik başlangıç pubertal dönemdedir. Nöbetler tonik-klonik, myoklonik olabilir. Hastaların çoğunluğunda jeneralize tonik-klonik nöbetler eşlik etmektedir. Üst ekstremiteler tutulunca ani, sıçrama, irkilme tarzında kasılmalar görülür. Nadir olmakla birlikte alt ekstremiteler tutulursa hasta düşebilir. Uykusuzluk sonrası semptomların artması ve EEG’de zemin aktivitesi normal, kısa süren jeneralize dikenler ile çok sayıda diken-dalgaların ortaya çıkması tipiktir. Işığa hassasiyet sık görülür ve hastalar bu nedenle parlak ışık ile uyarımlardan kaçınılması konusunda bilgilendirilmelidir. JME’de altta yatan genetik yatkınlık (6p-19q) mevcuttur. Nörolojik görüntülemeler normaldir.", "qas": [ { "id": 7221, "question": "Myokloni nedir?", "answers": [ { "text": "kas gruplarının ani başlangıçlı, istemsiz, hızlı, aritmik sıçrama şeklinde olan hareketleri", "answer_start": 9 } ] }, { "id": 7222, "question": "Myokloni hareketleri nasıl olabilir?", "answers": [ { "text": "Ekstansiyon ya da fleksiyon şeklinde", "answer_start": 105 } ] }, { "id": 7223, "question": "Myoklonik epilepsi nöbetleri genellikle vücudun hangi bölgelerinde görülür?", "answers": [ { "text": "üst ekstremitelerde", "answer_start": 345 } ] }, { "id": 7224, "question": "Juvenil myoklonik epilepsi (JME) nedir?", "answers": [ { "text": "Myoklonik epilepsilerde en sık görülen tipi juvenil myoklonik epilepsidir (JME). JME tipik başlangıç pubertal dönemde", "answer_start": 519 } ] }, { "id": 7225, "question": "JME tipik olarak hangi dönemde başlar?", "answers": [ { "text": "pubertal dönemde", "answer_start": 620 } ] }, { "id": 7226, "question": "JME'de nöbetler hangi türde olabilir?", "answers": [ { "text": "tonik-klonik, myoklonik", "answer_start": 650 } ] }, { "id": 7227, "question": "JME'de nöbetler sırasında hangi semptomlar tipiktir?", "answers": [ { "text": "kasılmalar", "answer_start": 455 } ] }, { "id": 7228, "question": "JME'de alt ekstremiteler tutulursa ne olabilir?", "answers": [ { "text": "hasta düşebilir", "answer_start": 889 } ] }, { "id": 7229, "question": "JME'de hangi faktörler semptomları artırabilir?", "answers": [ { "text": "Uykusuzluk", "answer_start": 906 } ] }, { "id": 7230, "question": "JME'de ışığa hassasiyet görüldüğünde hastalara ne önerilir?", "answers": [ { "text": "parlak ışık ile uyarımlardan kaçınılması", "answer_start": 1121 } ] } ] }, { "context": "Parkinson Hastalığı (İPH), motor ve motor olmayan bulguların süreğen olarak gözlendiği ilerleyici dejeneratif bir hastalıktır. Parkinsonizm bulguları olarak kabul edilen istirahat tremoru, rijidite, akinezi (veya bradikinezi) ve postural refleks kaybı ise hastalığın motor bulgularını ifade etmektedir. Patofizyolojide gözlenen değişikliklerin aslında hastalığın motor bulgularından çok daha önce başladığının tespit edilmesi sonrası; uyku bozuklukları, depresyon, bilişsel değişiklikler gibi motor olmayan bulguların aslında çok daha önce ortaya çıktığı farkedilmiştir. Milattan önce 1000 yılında kızılderililere ait yazılarda ve antik Çin eserlerinde hastalığa ait bulgular tanımlanmıştır. Dr. James Parkinson ilk kez 1817 yılında hastaların 3 tanesini Londra sokaklarında gözlemleyerek ve diğer üç tanesini de kendisi muayene etmesi sonrası 6 hasta üzerindeki bulguları “An Essay On Shaking Palsy” başlığı ile kaleme almış ve sonraki süreçte hastalığa da adı verilmiştir. 19. yüzyılda ise bazal ganglionlarda hastalığa ait patolojik bulguların gösterilmesi sonrası Parkinson Hastalığı veya İdiyopatik Parkinson Hastalığı adı ile anılmaya başlanmıştır.", "qas": [ { "id": 7231, "question": "Parkinson Hastalığı nedir?", "answers": [ { "text": "ilerleyici dejeneratif bir hastalıktır", "answer_start": 87 } ] }, { "id": 7232, "question": "Parkinsonizm bulguları nelerdir?", "answers": [ { "text": "istirahat tremoru, rijidite, akinezi (veya bradikinezi) ve postural refleks kaybı", "answer_start": 170 } ] }, { "id": 7233, "question": "Parkinson Hastalığı'nda motor olmayan bulgular nelerdir?", "answers": [ { "text": "uyku bozuklukları, depresyon, bilişsel değişiklikler", "answer_start": 435 } ] }, { "id": 7234, "question": "Parkinson Hastalığı'na dair ilk bulgular hangi tarihte tanımlanmıştır?", "answers": [ { "text": "Milattan önce 1000 yılında", "answer_start": 571 } ] }, { "id": 7235, "question": "Dr. James Parkinson hastalığı ne zaman tanımlamıştır?", "answers": [ { "text": "1817", "answer_start": 720 } ] }, { "id": 7236, "question": "Parkinson Hastalığı'nda motor dışı bulgular nelerdir?", "answers": [ { "text": "uyku bozuklukları, depresyon, bilişsel değişiklikler", "answer_start": 435 } ] }, { "id": 7237, "question": "Parkinson Hastalığı'nın patolojik bulguları hangi yüzyılda gösterilmiştir?", "answers": [ { "text": "19.", "answer_start": 975 } ] }, { "id": 7238, "question": "Parkinson Hastalığı'nın diğer adı nedir?", "answers": [ { "text": "İdiyopatik Parkinson Hastalığı", "answer_start": 1093 } ] }, { "id": 7239, "question": "Dr. James Parkinson, hastalığı tanımlamak için kaç hastayı incelemiştir?", "answers": [ { "text": "6", "answer_start": 844 } ] }, { "id": 7240, "question": "Parkinson Hastalığı'nın motor bulgularından önce ortaya çıkan belirtiler nelerdir?", "answers": [ { "text": "uyku bozuklukları, depresyon, bilişsel değişiklikler", "answer_start": 435 } ] } ] }, { "context": "İPH uzun yıllarca çevresel faktörler tarafından tetiklenen sporadik bir hastalık olarak kabul edilmekteydi fakat genetik epidemiyolojik taramalar, ikizlerde yapılan çalışma sonuçları sonrası hastalığın genetik aktarımı hakkında daha fazla konuşulmaya başlandı. Günümüzde hastalığın sporadik olarak daha sık görüldüğü bilinmesine rağmen özellikle 50 yaşından genç hastalarda genetik kalıtım ile ilişkisi olduğu tespit edildi. Sporadik olan vakalar da detaylı sorgulandığı zaman ailede birinci derece akrabalarda %20-25 oranında İPH tanısı olduğu öğrenildi. Monozigotik ve dizigotik ikizlerin karşılaştırıldığı çalışmalarda da monozigotlarda hastalık görülme yüzdesinin daha fazla olduğu gözlendi. Genetik kökene ilişkin en kuvvetli kanıtlar ise İPH fenotipi sergileyen monozigotik ikizlerle yapılan çok olgulu geniş çalışmalar ile ispatlandı. Hastalığın otozomal baskın, otozomal çekinik, X’e bağlı kalıtım ile aktarılan tipleri mevcuttur olup yıllar içinde artan bilgi birikimlerimiz de bazı özellikli genler ve genetik lokasyonların hastalığın kalıtımında etken olduğunu ortaya çıkarmaya yardımcı olmuştur. İlaçları metabolize eden enzimlerin, ilaç reseptörlerinin ve proteinlerin kodlanması esnasındaki genetik farklılıklar ise levodopa ile ilişkili motor komplikasyonlara yol açabilmektedir. Dopamin reseptör geni DRD2, dopamin taşıyıcı geni DAT, opioid reseptör geni OPRM1, BDNF genindeki Val66Met polimorfizmi ve COMT geninin A allelindeki Val158Met polimorfizminin diskinezi gelişiminde etkin oldukları saptanmıştır. Yakın zamanda yapılan bir çalışmada ise DRD3 geninin p.S9G’de bulunan AA genotipinin difazik diskinezi geliştirme riskini arttırdığı saptanmıştır.", "qas": [ { "id": 7241, "question": "İPH başlangıçta nasıl bir hastalık olarak kabul edilmekteydi?", "answers": [ { "text": "sporadik", "answer_start": 59 } ] }, { "id": 7242, "question": "İPH’nin genetik aktarımı hakkında hangi çalışmalardan sonra daha fazla konuşulmaya başlandı?", "answers": [ { "text": "genetik epidemiyolojik taramalar, ikizlerde yapılan çalışma sonuçları", "answer_start": 113 } ] }, { "id": 7243, "question": "50 yaşından genç hastalarda İPH ile hangi faktör arasında ilişki tespit edilmiştir?", "answers": [ { "text": "genetik kalıtım", "answer_start": 374 } ] }, { "id": 7244, "question": "Sporadik İPH vakalarında ailede birinci derece akrabalarda İPH tanısı oranı nedir?", "answers": [ { "text": "%20-25", "answer_start": 511 } ] }, { "id": 7245, "question": "Monozigotik ve dizigotik ikizler karşılaştırıldığında hangi grupta İPH görülme yüzdesi daha fazladır?", "answers": [ { "text": "monozigotlar", "answer_start": 625 } ] }, { "id": 7246, "question": "İPH’nin hangi tipleri bulunmaktadır?", "answers": [ { "text": "otozomal baskın, otozomal çekinik, X’e bağlı kalıtım ile aktarılan", "answer_start": 853 } ] }, { "id": 7247, "question": "Levodopa ile ilişkili motor komplikasyonlara yol açabilen genetik faktörler nelerdir?", "answers": [ { "text": "İlaçları metabolize eden enzimlerin, ilaç reseptörlerinin ve proteinlerin kodlanması esnasındaki genetik farklılıklar", "answer_start": 1108 } ] }, { "id": 7248, "question": "Hangi genin p.S9G’de bulunan AA genotipi difazik diskinezi geliştirme riskini artırmaktadır?", "answers": [ { "text": "DRD3", "answer_start": 1563 } ] }, { "id": 7249, "question": "Diskinezi gelişiminde etkin olduğu saptanan polimorfizmler nelerdir?", "answers": [ { "text": "BDNF genindeki Val66Met polimorfizmi ve COMT geninin A allelindeki Val158Met polimorfizmi", "answer_start": 1378 } ] }, { "id": 7250, "question": "İPH fenotipi sergileyen monozigotik ikizlerle yapılan çok olgulu geniş çalışmalar neyi ispatlamıştır?", "answers": [ { "text": "Genetik kökene ilişkin en kuvvetli kanıtlar", "answer_start": 696 } ] } ] }, { "context": "İPH uzun yıllarca çevresel faktörler tarafından tetiklenen sporadik bir hastalık olarak kabul edilmekteydi fakat genetik epidemiyolojik taramalar, ikizlerde yapılan çalışma sonuçları sonrası hastalığın genetik aktarımı hakkında daha fazla konuşulmaya başlandı. Günümüzde hastalığın sporadik olarak daha sık görüldüğü bilinmesine rağmen özellikle 50 yaşından genç hastalarda genetik kalıtım ile ilişkisi olduğu tespit edildi. Sporadik olan vakalar da detaylı sorgulandığı zaman ailede birinci derece akrabalarda %20-25 oranında İPH tanısı olduğu öğrenildi. Monozigotik ve dizigotik ikizlerin karşılaştırıldığı çalışmalarda da monozigotlarda hastalık görülme yüzdesinin daha fazla olduğu gözlendi. Genetik kökene ilişkin en kuvvetli kanıtlar ise İPH fenotipi sergileyen monozigotik ikizlerle yapılan çok olgulu geniş çalışmalar ile ispatlandı. Hastalığın otozomal baskın, otozomal çekinik, X’e bağlı kalıtım ile aktarılan tipleri mevcuttur olup yıllar içinde artan bilgi birikimlerimiz de bazı özellikli genler ve genetik lokasyonların hastalığın kalıtımında etken olduğunu ortaya çıkarmaya yardımcı olmuştur. İlaçları metabolize eden enzimlerin, ilaç reseptörlerinin ve proteinlerin kodlanması esnasındaki genetik farklılıklar ise levodopa ile ilişkili motor komplikasyonlara yol açabilmektedir. Dopamin reseptör geni DRD2, dopamin taşıyıcı geni DAT, opioid reseptör geni OPRM1, BDNF genindeki Val66Met polimorfizmi ve COMT geninin A allelindeki Val158Met polimorfizminin diskinezi gelişiminde etkin oldukları saptanmıştır. Yakın zamanda yapılan bir çalışmada ise DRD3 geninin p.S9G’de bulunan AA genotipinin difazik diskinezi geliştirme riskini arttırdığı saptanmıştır.", "qas": [ { "id": 7251, "question": "İPH başlangıçta nasıl bir hastalık olarak kabul edilmekteydi?", "answers": [ { "text": "sporadik", "answer_start": 59 } ] }, { "id": 7252, "question": "İPH'nin genetik aktarımı hakkında daha fazla konuşulmaya ne zaman başlandı?", "answers": [ { "text": "genetik epidemiyolojik taramalar, ikizlerde yapılan çalışma sonuçları sonrası", "answer_start": 113 } ] }, { "id": 7253, "question": "Özellikle hangi yaş grubunda İPH'nin genetik kalıtım ile ilişkisi tespit edilmiştir?", "answers": [ { "text": "50", "answer_start": 346 } ] }, { "id": 7254, "question": "Sporadik İPH vakalarında ailede birinci derece akrabalarda İPH tanısı oranı nedir?", "answers": [ { "text": "%20-25", "answer_start": 511 } ] }, { "id": 7255, "question": "Monozigotik ve dizigotik ikizlerin karşılaştırıldığı çalışmalarda hangi grupta İPH görülme yüzdesi daha fazladır?", "answers": [ { "text": "monozigotlar", "answer_start": 625 } ] }, { "id": 7256, "question": "İPH’nin hangi kalıtım tipleri bulunmaktadır?", "answers": [ { "text": "otozomal baskın, otozomal çekinik, X’e bağlı", "answer_start": 853 } ] }, { "id": 7257, "question": "Levodopa ile ilişkili motor komplikasyonlara yol açabilen genetik faktörler nelerdir?", "answers": [ { "text": "İlaçları metabolize eden enzimlerin, ilaç reseptörlerinin ve proteinlerin kodlanması esnasındaki genetik farklılıklar", "answer_start": 1108 } ] }, { "id": 7258, "question": "Hangi genin p.S9G’de bulunan AA genotipi difazik diskinezi geliştirme riskini artırmaktadır?", "answers": [ { "text": "DRD3", "answer_start": 1563 } ] }, { "id": 7259, "question": "Diskinezi gelişiminde etkin olduğu saptanan polimorfizmler nelerdir?", "answers": [ { "text": "BDNF genindeki Val66Met polimorfizmi ve COMT geninin A allelindeki Val158Met polimorfizmi", "answer_start": 1378 } ] }, { "id": 7260, "question": "İPH fenotipi sergileyen monozigotik ikizlerle yapılan çok olgulu geniş çalışmalar neyi ispatlamıştır?", "answers": [ { "text": "Genetik kökene ilişkin en kuvvetli kanıtlar", "answer_start": 696 } ] } ] }, { "context": "Obezite; adipoz dokuda anormal yağ birikmesi sonucu vücut ağırlığının, olması gereken ideal vücut ağırlığından fazla olması olarak tanımlanır. Her geçen gün insidansı hızla artmaktadır. Günümüzde kronik, epidemik ve tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak kabul edilmektedir ve bariatrik cerrahi dışındaki tedavi yöntemleri kalıcı başarıyı sağlamaktan uzaktır. Bu durum bariatrik cerrahinin vaka sayısının ve öneminin artmasına neden olmuştur. Bariatrik cerrahide hasta yönetimi anestezistler için zordur. Zorluklar, obeziteye bağlı meydana gelmiş fizyopatolojik değişikliklere, operasyonun laparoskopik olmasına ve zor hasta pozisyonlarına bağlı olabilir. Anestezistin görevi ise bütün bu parametreleri düşünerek uygun mekanik ventilasyon modunu seçerek hastaların hemodinamik ve respiratuar parametrelerini optimize etmektir. Düşük akımlı anestezi uygulandığında; maliyetin düşürülmesi, çevre kirliliğinin önlenmesi gibi avantajların yanı sıra, gazların nem oranları; yüksek taze gaz akımlı tekniklere göre daha yüksek değerlere ulaşmakta, ısı kaybı minimale inmektedir.", "qas": [ { "id": 7261, "question": "Obezite nasıl tanımlanır?", "answers": [ { "text": "adipoz dokuda anormal yağ birikmesi sonucu vücut ağırlığının, olması gereken ideal vücut ağırlığından fazla olması olarak", "answer_start": 9 } ] }, { "id": 7262, "question": "Obezite günümüzde nasıl kabul edilmektedir?", "answers": [ { "text": "kronik, epidemik ve tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak", "answer_start": 196 } ] }, { "id": 7263, "question": "Bariatrik cerrahi dışındaki tedavi yöntemlerinin kalıcı başarı sağlamaktan uzak olmasının sonucu nedir?", "answers": [ { "text": "bariatrik cerrahinin vaka sayısının ve öneminin artmasına neden olmuştur", "answer_start": 374 } ] }, { "id": 7264, "question": "Bariatrik cerrahide hasta yönetimi neden zordur?", "answers": [ { "text": "obeziteye bağlı meydana gelmiş fizyopatolojik değişikliklere, operasyonun laparoskopik olmasına ve zor hasta pozisyonlarına bağlı olabilir", "answer_start": 521 } ] }, { "id": 7265, "question": "Anestezistin bariatrik cerrahideki görevi nedir?", "answers": [ { "text": "hastaların hemodinamik ve respiratuar parametrelerini optimize etmektir", "answer_start": 759 } ] }, { "id": 7266, "question": "Düşük akımlı anestezi uygulandığında hangi avantajlar sağlanır?", "answers": [ { "text": "maliyetin düşürülmesi, çevre kirliliğinin önlenmesi", "answer_start": 870 } ] }, { "id": 7267, "question": "Düşük akımlı anestezi uygulandığında gazların nem oranları nasıl etkilenir?", "answers": [ { "text": "daha yüksek değerlere ulaşmakta", "answer_start": 1013 } ] }, { "id": 7268, "question": "Obezitenin tedavisinde bariatrik cerrahinin önemi neden artmıştır?", "answers": [ { "text": "bariatrik cerrahi dışındaki tedavi yöntemleri kalıcı başarıyı sağlamaktan uzaktır", "answer_start": 282 } ] }, { "id": 7269, "question": "Obeziteye bağlı zorluklar hangi faktörlere bağlı olabilir?", "answers": [ { "text": "fizyopatolojik değişikliklere, operasyonun laparoskopik olmasına ve zor hasta pozisyonlarına", "answer_start": 552 } ] }, { "id": 7270, "question": "Düşük akımlı anestezi uygulandığında ısı kaybı nasıl etkilenmektedir?", "answers": [ { "text": "minimale inmektedir", "answer_start": 1056 } ] } ] }, { "context": "Obezite anatomik olarak adiposit adlandırılan yağ depo hücrelerinin hipertrofisi ve/veya hiperplazisi; bir anlamda aşırı yağ depolanması olarak tanımlanabilir. Fizyolojik olarak ise obezite birden fazla sistemi etkileyen pro inflamatuvar bir bozukluktur. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), vücut kitle indeksinin (VKİ) kullanıldığı bir sınıflandırma sistemi ile obeziteyi sınıflandırarak tanımlamaktadır. VKİ’ye göre yapılan bu sınıflandırmada VKİ>30 kg/m2 olduğunda kişi obez kabul edilmektedir. Tüm dünya nüfusuna bakıldığında 1980’den bu yana obezitenin ikiye katlandığı görülmektedir. 2014 yılı için 18 yaş üzeri fazla kilolu (VKİ 25-29.9 kg/m2) olan kişi sayısı 1.9 milyar iken bunun da 600 milyonu obez (VKİ>30kg/m2) olarak bildirilmektedir. Erişkin dünya nüfusunun % 13’u (% 11 erkek, % 15 kadın) 2014 yılında obez olarak bildirilmiştir. Daha da tehlikeli olan 2013 yılında 5 yaş üzeri fazla kilolu veya obez çocuk sayısının 42 milyon olmasıdır. Bu da solunum problemleri yaşayacak, kırık yatkınlığı olan, hipertansif, insulin dirençli, metabolik sendromlu ve psikolojik olarak sorunlu çocukların sayısının giderek artması demektir.", "qas": [ { "id": 7271, "question": "Obezite anatomik olarak nasıl tanımlanır?", "answers": [ { "text": "adiposit adlandırılan yağ depo hücrelerinin hipertrofisi ve/veya hiperplazisi; bir anlamda aşırı yağ depolanması olarak", "answer_start": 24 } ] }, { "id": 7272, "question": "Obezite fizyolojik olarak nasıl tanımlanır?", "answers": [ { "text": "pro inflamatuvar bir bozukluk", "answer_start": 221 } ] }, { "id": 7273, "question": "Dünya Sağlık Örgütü obeziteyi nasıl sınıflandırmaktadır?", "answers": [ { "text": "vücut kitle indeksinin (VKİ) kullanıldığı bir sınıflandırma sistemi", "answer_start": 282 } ] }, { "id": 7274, "question": "VKİ’ye göre obez kabul edilme sınırı nedir?", "answers": [ { "text": "VKİ>30 kg/m2", "answer_start": 436 } ] }, { "id": 7275, "question": "1980'den bu yana dünya genelinde obezite nasıl değişmiştir?", "answers": [ { "text": "ikiye katlandı", "answer_start": 549 } ] }, { "id": 7276, "question": "2014 yılında 18 yaş üzeri fazla kilolu kişi sayısı ne kadardır?", "answers": [ { "text": "1.9 milyar", "answer_start": 659 } ] }, { "id": 7277, "question": "2014 yılında dünya genelinde obez olan erişkin nüfusun yüzdesi nedir?", "answers": [ { "text": "% 13", "answer_start": 764 } ] }, { "id": 7278, "question": "2013 yılında 5 yaş üzeri fazla kilolu veya obez çocuk sayısı ne kadardır?", "answers": [ { "text": "42 milyon", "answer_start": 924 } ] }, { "id": 7279, "question": "Obez çocukların artışının hangi sağlık sorunlarına yol açması beklenmektedir?", "answers": [ { "text": "solunum problemleri yaşayacak, kırık yatkınlığı olan, hipertansif, insulin dirençli, metabolik sendromlu ve psikolojik olarak sorunlu çocukların sayısının giderek artması", "answer_start": 951 } ] }, { "id": 7280, "question": "Obezite ile ilişkili hangi sağlık sorunları artmaktadır?", "answers": [ { "text": "solunum problemleri yaşayacak, kırık yatkınlığı olan, hipertansif, insulin dirençli, metabolik sendromlu ve psikolojik", "answer_start": 951 } ] } ] }, { "context": "Solunum fonksiyon testleri (SFT) 150 yıllık bir geçmişe sahiptir. Hutchinson 1880'li yıllarda solunum gücünü değerlendirmek için pnömatik aygıt adını verdiği spirometre yardımı ile yaklaşık 1500 kişide basit spirometrik ölçümler yapmış ve ölçümlerini yayınlamıştır. SFT akciğerlerin fonksiyonlarının değerlendirilmesinde, mobil olarak veya solunum fizyoloji laboratuarlarında spirometre kullanılarak ölçülen akciğer fonksiyonları hakkında objektif veri sağlayan testlerdir. SFT basit spirometrik ölçümlerden karmaşık fizyolojik testlere kadar geniş bir alanı kapsar. Spirometreler, solunum fonksiyonlarını değerlendirmede kullanılan en temel test yöntemidir. Soluk alma ya da verme sırasında oluşan akım ya da volüm değişikliklerini zamanın türevi olarak ölçebilen aletlerdir. SFT akciğer hastalıklarının objektif değerlendirilmesinde önem taşır. Özellikle akciğer hastalığının varlığını saptamak, akciğer fonksiyon bozukluğu ve bozukluğun derecesini göstermek ve uygulanan tedavinin etkinliğini izlemek amacıyla yapılır.", "qas": [ { "id": 7281, "question": "Solunum fonksiyon testleri (SFT) ne kadar süredir kullanılmaktadır?", "answers": [ { "text": "150 yıllık", "answer_start": 33 } ] }, { "id": 7282, "question": "Hutchinson hangi yıllarda spirometre kullanarak solunum gücünü değerlendirmiştir?", "answers": [ { "text": "1880'li yıllarda", "answer_start": 77 } ] }, { "id": 7283, "question": "SFT'nin amacı nedir?", "answers": [ { "text": "akciğerlerin fonksiyonlarının değerlendirilmesinde, mobil olarak veya solunum fizyoloji laboratuarlarında spirometre kullanılarak ölçülen akciğer fonksiyonları hakkında objektif veri sağlayan testlerdir", "answer_start": 270 } ] }, { "id": 7284, "question": "Spirometreler neyi ölçer?", "answers": [ { "text": "Soluk alma ya da verme sırasında oluşan akım ya da volüm değişikliklerini", "answer_start": 659 } ] }, { "id": 7285, "question": "SFT hangi durumların değerlendirilmesinde kullanılır?", "answers": [ { "text": "akciğer hastalığının varlığını saptamak, akciğer fonksiyon bozukluğu ve bozukluğun derecesini göstermek ve uygulanan tedavinin etkinliğini izlemek amacıyla", "answer_start": 857 } ] }, { "id": 7286, "question": "SFT basit ölçümlerden hangi tür testlere kadar bir alanı kapsar?", "answers": [ { "text": "karmaşık fizyolojik testlere", "answer_start": 508 } ] }, { "id": 7287, "question": "SFT'nin temel test yöntemi nedir?", "answers": [ { "text": "Spirometreler", "answer_start": 567 } ] }, { "id": 7288, "question": "Hutchinson kaç kişide basit spirometrik ölçümler yapmıştır?", "answers": [ { "text": "1500", "answer_start": 190 } ] }, { "id": 7289, "question": "SFT hangi cihaz kullanılarak yapılır?", "answers": [ { "text": "spirometre", "answer_start": 158 } ] }, { "id": 7290, "question": "SFT ne tür veri sağlar?", "answers": [ { "text": "objektif", "answer_start": 439 } ] } ] }, { "context": "Bariatrik cerrahinin teknikten bağımsız hasta grubuna bağlı olan yüksek komplikasyon ve mortalite oranları vardır. Çalışmalarda mortalite oranı gastrik bypass’da % 0,5 ile 1,5 arasında değişmektedir. Cerrahiye uygun adaylar saptanırken, öncelikle risk belirlenmeli ve bu riskleri azaltmaya yönelik önlemlerin alınması planlanmalıdır. Mortalite risk hesaplamaları özellikle bariatrik cerrahide, operasyon şeklinin belirlenmesi, komorbiditeler için perioperatif optimizasyonun sağlanması ve postoperatif dönemde gelişebilecek komplikasyonlar için tedbir alınmasına yol gösterici olması amacı ile geliştirilmiştir. Obezite Cerrahisi-Mortalite Risk Skoru (OS-MRS), Bariatrik Cerrahi Longitudinal Değerlendirmesi (LABS) konsorsiyum risk belirleme sistemi, Metabolik Keskinlik Skoru (MAS) ve Amerikan Cerrahlar Koleji Skoru (Ulusal Cerrahi Kalite Geliştirme Programı [NSQIP]) esas olarak obezite cerrahisi uygulanacak hastalarda mortalite riskini tahmin etmek için tanımlanmıştır. OS-MRS sistemi temelde çok basit 5 risk faktörünü kullanır, ancak komplikasyon riskinden çok mortalite riskini belirlemektedir. Bu sistemde 5 preoperatif değişkenin her biri için 1 puan verilir.", "qas": [ { "id": 7291, "question": "Bariatrik cerrahinin hangi oranları yüksektir?", "answers": [ { "text": "komplikasyon ve mortalite", "answer_start": 72 } ] }, { "id": 7292, "question": "Gastrik bypass'da mortalite oranı nedir?", "answers": [ { "text": "% 0,5 ile 1,5", "answer_start": 162 } ] }, { "id": 7293, "question": "Cerrahiye uygun adaylar saptanırken öncelikle ne yapılmalıdır?", "answers": [ { "text": "öncelikle risk belirlenmeli ve bu riskleri azaltmaya yönelik önlemlerin alınması planlanmalıdır", "answer_start": 237 } ] }, { "id": 7294, "question": "Mortalite risk hesaplamaları bariatrik cerrahide ne amaçla geliştirilmiştir?", "answers": [ { "text": "operasyon şeklinin belirlenmesi, komorbiditeler için perioperatif optimizasyonun sağlanması ve postoperatif dönemde gelişebilecek komplikasyonlar için tedbir alınmasına yol gösterici olması amacı ile", "answer_start": 394 } ] }, { "id": 7295, "question": "Obezite Cerrahisi-Mortalite Risk Skoru (OS-MRS) neyi belirlemektedir?", "answers": [ { "text": "mortalite riskini", "answer_start": 923 } ] }, { "id": 7296, "question": "Bariatrik cerrahide mortalite riskini tahmin etmek için hangi sistemler tanımlanmıştır?", "answers": [ { "text": "Obezite Cerrahisi-Mortalite Risk Skoru (OS-MRS), Bariatrik Cerrahi Longitudinal Değerlendirmesi (LABS) konsorsiyum risk belirleme sistemi, Metabolik Keskinlik Skoru (MAS) ve Amerikan Cerrahlar Koleji Skoru (Ulusal Cerrahi Kalite Geliştirme Programı [NSQIP])", "answer_start": 612 } ] }, { "id": 7297, "question": "OS-MRS sistemi neye odaklanmaktadır?", "answers": [ { "text": "komplikasyon riskinden çok mortalite riskini belirlemektedir", "answer_start": 1041 } ] }, { "id": 7298, "question": "OS-MRS sisteminde kaç preoperatif değişken kullanılmaktadır?", "answers": [ { "text": "5", "answer_start": 166 } ] }, { "id": 7299, "question": "Cerrahiye uygun adaylar saptanırken alınması gereken önlemler nelerdir?", "answers": [ { "text": "risk belirlenmeli ve bu riskleri azaltmaya yönelik", "answer_start": 247 } ] }, { "id": 7300, "question": "NSQIP hangi amaçla kullanılmaktadır?", "answers": [ { "text": "obezite cerrahisi uygulanacak hastalarda mortalite riskini tahmin etmek", "answer_start": 882 } ] } ] }, { "context": "Düşük taze gaz akımlı anestezi yöntemlerine ilgi son yıllarda giderek artmıştır. Anestezi makinelerinin yüksek standarda sahip olması, anestezik gaz bileşimini sürekli ve ayrıntılı bir biçimde analiz eden monitörlerin varlığı ve inhalasyon anesteziklerinin farmakodinami ve farmakokinetikleri konusunda bilgi artışı, düşük akımlı anestezinin güvenli şekilde uygulanabilmesini büyük ölçüde kolaylaştırmıştır. Düşük taze gaz akımlı tekniklere karşı tedirginlik nedenleri, anestezistin tekniği bilmemesi, bu teknikler için anestezik gazların dozu, anestezi makinelerinin uygunluğu konusunda belirsizliktir. Düşük akımlı anestezi teknikleri ile ilgili terminoloji yeniden solutma oranına ya da taze gaz akım hızına dayandırılabilir. Yeniden-solutma oranını belirleyen en önemli etken taze gaz akım hızıdır. Düşük akımlı anestezi terimi, yarı-kapalı yeniden solutmalı bir sistemle uygulanan ve yeniden solutma oranının en az % 50 olduğu inhalasyon anestezisi tekniklerini tanımlamak için sınırlı bir anlamda kullanılmaktadır. Modern yeniden-solutmalı sistemler kullanıldığında, ancak taze gaz akım hızı 2 lt/dk’nın altına indirilirse, hastaların çoğu için düşük akımlı anesteziden söz edilebilir.", "qas": [ { "id": 7301, "question": "Son yıllarda hangi anestezi yöntemlerine ilgi artmıştır?", "answers": [ { "text": "Düşük taze gaz akımlı anestezi yöntemlerine", "answer_start": 0 } ] }, { "id": 7302, "question": "Düşük taze gaz akımlı anestezinin güvenli şekilde uygulanmasını kolaylaştıran faktörler nelerdir?", "answers": [ { "text": "Anestezi makinelerinin yüksek standarda sahip olması, anestezik gaz bileşimini sürekli ve ayrıntılı bir biçimde analiz eden monitörlerin varlığı ve inhalasyon anesteziklerinin farmakodinami ve farmakokinetikleri konusunda bilgi artışı", "answer_start": 81 } ] }, { "id": 7303, "question": "Düşük taze gaz akımlı tekniklere karşı tedirginlik nedenleri nelerdir?", "answers": [ { "text": "anestezistin tekniği bilmemesi, bu teknikler için anestezik gazların dozu, anestezi makinelerinin uygunluğu konusunda belirsizlik", "answer_start": 470 } ] }, { "id": 7304, "question": "Düşük akımlı anestezi teknikleri ile ilgili terminoloji neye dayandırılabilir?", "answers": [ { "text": "yeniden solutma oranına ya da taze gaz akım hızına", "answer_start": 660 } ] }, { "id": 7305, "question": "Yeniden-solutma oranını belirleyen en önemli etken nedir?", "answers": [ { "text": "taze gaz akım hızı", "answer_start": 690 } ] }, { "id": 7306, "question": "Düşük akımlı anestezi terimi ne için kullanılır?", "answers": [ { "text": "inhalasyon anestezisi", "answer_start": 932 } ] }, { "id": 7307, "question": "Modern yeniden-solutmalı sistemler kullanıldığında, düşük akımlı anesteziden ne zaman söz edilebilir?", "answers": [ { "text": "taze gaz akım hızı 2 lt/dk’nın altına indirilirse", "answer_start": 1079 } ] }, { "id": 7308, "question": "Düşük taze gaz akımlı anestezi teknikleri hangi oranla uygulanır?", "answers": [ { "text": "% 50", "answer_start": 920 } ] }, { "id": 7309, "question": "Düşük taze gaz akımlı anestezi teknikleri hangi oranla uygulanır?", "answers": [ { "text": "% 50", "answer_start": 920 } ] }, { "id": 7310, "question": "Anestezi makinelerinin uygunluğu konusunda belirsizlik hangi tekniklerde tedirginlik yaratmaktadır?", "answers": [ { "text": "Düşük taze gaz akımlı", "answer_start": 0 } ] } ] }, { "context": "Taze gaz akımı, isteğe göre dakika hacminin altındaki herhangi bir değere ayarlanabilir. Ancak, taze gaz akımı hiçbir zaman hastanın alınımı ve solutma sistemindeki kaçaklar yoluyla olan kayıplardan daha az olmamalıdır. Taze gaz akımı azaltıldıkça, sistemden atılan gaz miktarı da o denli azalmakta ve yeniden-solutma oranı yükselmektedir. Yeniden-solutmalı bir sistem hastanın dakika hacmine eşit miktarda taze gaz akımı ile kullanılırsa, yeniden solutulan gaz oranı ihmal edilebilecek kadar az olur. Gerçekte hastanın ekspire ettiği gazın tümü gaz fazlası atılım valfinden dışarı atılır ve hasta neredeyse saf taze gaz solur. Taze gaz akımı 4 lt/dk olarak kullanıldığında yeniden-solutma oranı yaklaşık % 20’ye çıkar. Akım 2 lt/dk ya da altına düşürüldüğünde ise yeniden solutma oranı % 50’ye ya da daha üzerine çıkar.", "qas": [ { "id": 7311, "question": "Taze gaz akımı nasıl ayarlanabilir?", "answers": [ { "text": "dakika hacminin altındaki herhangi bir değere", "answer_start": 28 } ] }, { "id": 7312, "question": "Taze gaz akımı, hangi kayıplardan daha az olmamalıdır?", "answers": [ { "text": "kaçaklar yoluyla olan", "answer_start": 165 } ] }, { "id": 7313, "question": "Taze gaz akımı azaltıldıkça ne olur?", "answers": [ { "text": "yeniden-solutma oranı yükselmektedir", "answer_start": 302 } ] }, { "id": 7314, "question": "Yeniden-solutmalı bir sistem, hastanın dakika hacmine eşit miktarda taze gaz akımı ile kullanılırsa ne olur?", "answers": [ { "text": "yeniden solutulan gaz oranı ihmal edilebilecek kadar az", "answer_start": 440 } ] }, { "id": 7315, "question": "Taze gaz akımı 4 lt/dk olarak kullanıldığında yeniden-solutma oranı nedir?", "answers": [ { "text": "% 20", "answer_start": 705 } ] }, { "id": 7316, "question": "Taze gaz akımı 2 lt/dk ya da altına düşürüldüğünde yeniden solutma oranı ne olur?", "answers": [ { "text": "% 50", "answer_start": 787 } ] }, { "id": 7317, "question": "Taze gaz akımı ayarlamasında dikkate alınması gereken nedir?", "answers": [ { "text": "taze gaz akımı hiçbir zaman hastanın alınımı ve solutma sistemindeki kaçaklar yoluyla olan kayıplardan daha az olmamalıdır", "answer_start": 96 } ] }, { "id": 7318, "question": "Hastanın ekspire ettiği gazın tümü gaz fazlası atılım valfinden dışarı atıldığında ne olur?", "answers": [ { "text": "saf taze gaz solur", "answer_start": 608 } ] }, { "id": 7319, "question": "Taze gaz akımı azaltıldığında, sistemden atılan gaz miktarına ne olur?", "answers": [ { "text": "azalmakta", "answer_start": 289 } ] }, { "id": 7320, "question": "Yeniden-solutma oranını etkileyen en önemli faktör nedir?", "answers": [ { "text": "taze gaz akımı", "answer_start": 96 } ] } ] }, { "context": "Denitrojenasyon, yüksek akımla % 100 O2 ile ventilasyon yaptırılarak kandaki nitrojenden arınmanın sağlanmasıdır. Denitrojenasyon ile akciğerdeki nitrojen uzaklaştırılarak, yerini oksijene bırakır; böylece fonksiyonel rezidüel kapasite ve oksijen rezervi artar. Denitrojenasyon 4-5 lt/dk arasında taze gaz akım hızı kullanılarak yaklaşık 6-8 dk’da tamamlanır. Düşük akımlı anestezi uygulamak için taze gaz akımı 1 lt/dk’ya azaltılır. Taze gaz akım hızının azaltılması yeniden solutma oranında belirgin bir artışla sonuçlanır. FiO2’yi % 30’un üzerinde tutabilmek için akım düşürüldüğü anda O2 konsantrasyonunu en az % 40’a, hatta % 50’ye yükseltmek gerekir. Devre dışı vaporizatör kullanıldığında akım hızının düşürülmesi ile orantılı olarak solutma sistemine verilen anestezik buhar miktarı da azalacaktır. Solutulan gaz bileşimi içinde 0,8xMAK anestezik konsantrasyonunu koruyabilmek için taze gaz içindeki anestezik konsantrasyon arttırılmalıdır. Zaman sabitesi, hastaya özgü alınımın sabit olduğu varsayılırsa, kısmen dolaşan gaz hacmi ile doğru orantılı, solutma sistemine verilen ajan miktarı ve taze gaz akımı ile ters orantılıdır.", "qas": [ { "id": 7321, "question": "Denitrojenasyon nedir?", "answers": [ { "text": "kandaki nitrojenden arınmanın sağlanmasıdır", "answer_start": 69 } ] }, { "id": 7322, "question": "Denitrojenasyonun ne yapar?", "answers": [ { "text": "akciğerdeki nitrojen uzaklaştırılarak, yerini oksijene bırakır", "answer_start": 134 } ] }, { "id": 7323, "question": "Denitrojenasyon ne kadar sürede tamamlanır?", "answers": [ { "text": "6-8 dk", "answer_start": 338 } ] }, { "id": 7324, "question": "Düşük akımlı anestezi uygulamak için taze gaz akımı ne kadar azaltılır?", "answers": [ { "text": "1 lt/dk", "answer_start": 412 } ] }, { "id": 7325, "question": "Taze gaz akım hızının azaltılması neye yol açar?", "answers": [ { "text": "yeniden solutma oranında belirgin bir artışla", "answer_start": 468 } ] }, { "id": 7326, "question": "FiO2'yi % 30’un üzerinde tutabilmek için ne yapılmalıdır?", "answers": [ { "text": "O2 konsantrasyonunu en az % 40’a, hatta % 50’ye yükseltmek", "answer_start": 589 } ] }, { "id": 7327, "question": "Devre dışı vaporizatör kullanıldığında akım hızının düşürülmesi neye yol açar?", "answers": [ { "text": "solutma sistemine verilen anestezik buhar miktarı da azalacaktır", "answer_start": 741 } ] }, { "id": 7328, "question": "Solutulan gaz bileşimi içinde 0,8xMAK anestezik konsantrasyonunu koruyabilmek için ne yapılmalıdır?", "answers": [ { "text": "taze gaz içindeki anestezik konsantrasyon arttırılmalıdır", "answer_start": 890 } ] }, { "id": 7329, "question": "Zaman sabitesi hangi faktörlerle ters orantılıdır?", "answers": [ { "text": "solutma sistemine verilen ajan miktarı ve taze gaz akımı", "answer_start": 1059 } ] }, { "id": 7330, "question": "Denitrojenasyon işlemi sırasında taze gaz akım hızı ne kadardır?", "answers": [ { "text": "4-5 lt/dk", "answer_start": 278 } ] } ] }, { "context": "Hepatit B virüsü (HBV); Hepadnaviridae ailesinden, ribonükleik asit (RNA) aracılığıyla replike olan ve konak genomuna integre olabilen küçük bir Deoksiribonükleik asit (DNA) virüsüdür. HBV’ye bağlı enfeksiyon dünya genelinde yaygın bir dağılım göstermektedir. İki milyardan fazla insanın HBV ile enfekte olduğu, yaklaşık 240.000.000 kişide kronik enfeksiyon geliştiği ve yılda yaklaşık 686.000 kişinin HBV’ye bağlı komplikasyonlardan öldüğü tahmin edilmektedir. Türkiye, orta endemik bölgeler arasında yer almaktadır. Yapılan bir epidemiyolojik çalışmada 2011 yılında ülkemiz genelinde Hepatit B yüzey antijeni (HBsAg) prevalansı %4.57 olarak saptanmış ve ülkemizde kronik hepatit B (KHB) enfeksiyonu olan tahmini hasta sayısı ise 3.300.000 olarak hesaplanmıştır. HBV, sperm ve vajinal sıvılar başta olmak üzere vücut sıvılarının ve enfekte kanın perkütan yolla veya mukozalara teması ile bulaşabilmektedir. HBV’nin bulaşı; tıbbi, cerrahi ve dental işlemler sırasında az miktarda kan veya sıvının kazara inokülasyonu yolu, kan ile enfekte olmuş tıraş malzemeleri ve benzerlerinin ortak kullanımı, intravenöz ilaç bağımlılarının ortak enjektör kullanımı, dövme, piercing ve akupunktur gibi perkütan işlemler yolu ile gelişebilmektedir.", "qas": [ { "id": 7331, "question": "Hepatit B virüsü (HBV) hangi aileden bir virüstür?", "answers": [ { "text": "Hepadnaviridae", "answer_start": 24 } ] }, { "id": 7332, "question": "HBV enfeksiyonuna bağlı olarak dünyada yılda kaç kişi ölmektedir?", "answers": [ { "text": "686.000", "answer_start": 386 } ] }, { "id": 7333, "question": "Türkiye'de Hepatit B yüzey antijeni (HBsAg) prevalansı 2011 yılında ne olarak saptanmıştır?", "answers": [ { "text": "%4.57", "answer_start": 630 } ] }, { "id": 7334, "question": "HBV'nin bulaş yolları nelerdir?", "answers": [ { "text": "sperm ve vajinal sıvılar başta olmak üzere vücut sıvılarının ve enfekte kanın perkütan yolla veya mukozalara teması", "answer_start": 769 } ] }, { "id": 7335, "question": "HBV enfeksiyonunun dünya genelinde ne kadar insanda yaygın olduğu tahmin edilmektedir?", "answers": [ { "text": "İki milyardan fazla", "answer_start": 260 } ] }, { "id": 7336, "question": "HBV'nin bulaşına yol açabilecek tıbbi işlemler nelerdir?", "answers": [ { "text": "tıbbi, cerrahi ve dental işlemler sırasında az miktarda kan veya sıvının kazara inokülasyonu", "answer_start": 924 } ] }, { "id": 7337, "question": "Türkiye hangi endemik bölge arasında yer almaktadır?", "answers": [ { "text": "orta", "answer_start": 471 } ] }, { "id": 7338, "question": "Kronik hepatit B (KHB) enfeksiyonu olan tahmini hasta sayısı Türkiye'de kaçtır?", "answers": [ { "text": "3.300.000", "answer_start": 731 } ] }, { "id": 7339, "question": "HBV hangi asit aracılığıyla replike olur?", "answers": [ { "text": "ribonükleik asit", "answer_start": 51 } ] }, { "id": 7340, "question": "HBV hangi işlemler yoluyla bulaşabilir?", "answers": [ { "text": "tıbbi, cerrahi ve dental işlemler sırasında az miktarda kan veya sıvının kazara inokülasyonu yolu, kan ile enfekte olmuş tıraş malzemeleri ve benzerlerinin ortak kullanımı, intravenöz ilaç bağımlılarının ortak enjektör kullanımı, dövme, piercing ve akupunktur", "answer_start": 924 } ] } ] }, { "context": "HBV’nin, A ile J arasında olmak üzere başlıca on ana genotipi ve 40’a yakın subgenotipi tanımlanmıştır. Farklı coğrafik ve etnik dağılım gösteren genotipler arasında en az %8, subgenotipler için ise en az %4-8 kadar farklılık bulunmaktadır. Hepatit B genotip A’nın 3 majör subgenotipi bulunmaktadır. Afrika’da A1 ve A3 subgenotipi, Kafkasyalılarda ise A2 subgenotipi daha sık görülmektedir. Genotip B, B1-B6 olmak üzere subgenotiplere ayrılmaktadır. B1 Japonya’da, B2-B5 Doğu Asya’da, B6 Kuzey Kutbunda yaşayan popülasyonda daha sık görülmektedir. HBV genotip C’nin en az dört subgenotipi mevcut olup Doğu Asya, Güney Pasifik adaları ve Batı Sibirya’da bulunur. HBV genotip D (D1-D7 subgenotip çeşitliliği göstermektedir) tüm dünya genelinde yaygın olmakla birlikte Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz havzası, Yakın Doğu ve Ortadoğu ülkeleriyle Güney Asya’da daha sık görülmektedir. Ülkemizde %100’e yakın oranda D subtipi mevcuttur. F1-F4 olarak subtiplendirilen genotip F, Orta ve Güney Amerika Bölgesi’nde daha baskındır. Genotip E Sahra-altı Afrika’da, genotip G dünyanın bir çok farklı bölgesinde, genotip F ve H merkez ve Güney Amerika yerlilerinde daha sık görülür. Genotip I, genotip A, C ve G’nin rekombinasyonu olarak ortaya çıkmıştır. Vietnam ve Laos’tan izole edilmiştir. En yeni genotip olan genotip J, Japonya’nın Ryukyu adalarında tanımlanmış ve bu genotipin gibon/orangutan genotipleri ve insan genotip C’siyle yakın ilişkili olduğu bildirilmiştir. Kişinin kliniği açısından, hangi HBV genotipinin hastalığa neden olduğu önemlidir.", "qas": [ { "id": 7341, "question": "HBV'nin kaç ana genotipi tanımlanmıştır?", "answers": [ { "text": "on", "answer_start": 46 } ] }, { "id": 7342, "question": "HBV genotip A'nın majör subgenotipleri nelerdir?", "answers": [ { "text": "A1 ve A3", "answer_start": 310 } ] }, { "id": 7343, "question": "Genotip B hangi bölgelerde daha sık görülmektedir?", "answers": [ { "text": "B1 Japonya’da, B2-B5 Doğu Asya’da, B6 Kuzey Kutbunda yaşayan popülasyonda", "answer_start": 450 } ] }, { "id": 7344, "question": "HBV genotip D'nin dağılımı nasıldır?", "answers": [ { "text": "tüm dünya genelinde yaygın olmakla birlikte Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz havzası, Yakın Doğu ve Ortadoğu ülkeleriyle Güney Asya’da daha sık görülmektedir", "answer_start": 722 } ] }, { "id": 7345, "question": "Genotip F nerede daha baskındır?", "answers": [ { "text": "Orta ve Güney Amerika Bölgesi", "answer_start": 980 } ] }, { "id": 7346, "question": "Genotip E hangi bölgede daha sık görülür?", "answers": [ { "text": "Sahra-altı Afrika", "answer_start": 1040 } ] }, { "id": 7347, "question": "Genotip J nerede tanımlanmıştır?", "answers": [ { "text": "Japonya’nın Ryukyu adalarında", "answer_start": 1321 } ] }, { "id": 7348, "question": "Genotip I hangi genotiplerin rekombinasyonu olarak ortaya çıkmıştır?", "answers": [ { "text": "A, C ve G", "answer_start": 1197 } ] }, { "id": 7349, "question": "HBV'nin hangi bölgede %100'e yakın oranda D subtipi mevcuttur?", "answers": [ { "text": "Türkiye", "answer_start": 766 } ] }, { "id": 7350, "question": "Genotip J, hangi genotiplerle yakın ilişkilidir?", "answers": [ { "text": "gibon/orangutan", "answer_start": 1379 } ] } ] }, { "context": "HBV, Hepadnaviridae ailesinin Orthohepadnavirus sınıfında yer almaktadır. Çapı 42 nm, sferik yapıda zarflı bir virüs olan HBV, hepatositlerde replike olmaktadır. Kısmen çift sarmallı olan 3.2 kilobaz (kb) uzunluğunda olup DNA virüsleri içinde bilinen en küçük, sirküler DNA genomu içermektedir. Konak hücrelerin yüzeyinden alınmış lipid zarf üzerinde üç formda HBsAg bulunmaktadır (büyük (L), orta (M) ve küçük (S) yüzey antijenleri). Virüsün kapsidi ise 27 nm çapındadır; HBcAg, HBeAg ve viral genom ile polimeraz enzimini içermektedir. HBV, sadece insanlarda hastalık oluşturabilmektedir. Serumda üç farklı partikül olarak bulunmaktadır. Viral yapının tamamını oluşturan Dane partikülü küresel görünümlü olup 42 nm çapındadır. Dane partikülü, infektif viral bir partiküldür. Her üç partikül de hastaların serumunda yüksek miktarda saptanabilir. Üç partikül de immünojenik özelliktedir. Dane partikülünün iç kısmında HBcAg (kor antijeni), genom ve viral DNA polimeraz içeren nükleokapsid bulunur. Bunu ortada HBeAg, en dışta ise HBsAg (yüzey antijeni) çevreler. Kor içindeki genom insan DNA virüsleri içinde bilinen en küçük genomdur. HBV’nin dört major geni mevcuttur.", "qas": [ { "id": 7351, "question": "HBV hangi aile ve sınıfta yer almaktadır?", "answers": [ { "text": "Hepadnaviridae ailesinin Orthohepadnavirus", "answer_start": 5 } ] }, { "id": 7352, "question": "HBV'nin çapı ne kadardır?", "answers": [ { "text": "42 nm", "answer_start": 79 } ] }, { "id": 7353, "question": "HBV'nin kapsid çapı ne kadardır?", "answers": [ { "text": "27 nm", "answer_start": 455 } ] }, { "id": 7354, "question": "HBV'nin genomu hangi özelliğe sahiptir?", "answers": [ { "text": "Kısmen çift sarmallı olan 3.2 kilobaz (kb) uzunluğunda olup DNA virüsleri içinde bilinen en küçük, sirküler DNA genomu", "answer_start": 162 } ] }, { "id": 7355, "question": "HBV hangi hücrelerde replike olmaktadır?", "answers": [ { "text": "hepatositler", "answer_start": 127 } ] }, { "id": 7356, "question": "HBV'nin serumda bulunan üç farklı partikülü nelerdir?", "answers": [ { "text": "Dane partikülü", "answer_start": 673 } ] }, { "id": 7357, "question": "Dane partikülünün çapı ne kadardır?", "answers": [ { "text": "42 nm", "answer_start": 79 } ] }, { "id": 7358, "question": "Dane partikülünün iç kısmında neler bulunur?", "answers": [ { "text": "HBcAg (kor antijeni), genom ve viral DNA polimeraz içeren nükleokapsid", "answer_start": 918 } ] }, { "id": 7359, "question": "HBV'nin kaç major geni mevcuttur?", "answers": [ { "text": "dört", "answer_start": 1144 } ] }, { "id": 7360, "question": "HBV sadece hangi canlılarda hastalık oluşturabilmektedir?", "answers": [ { "text": "insanlarda", "answer_start": 550 } ] } ] }, { "context": "İnsan ve bazı primatlar HBV’nin tek konağıdır. Bulaş, sperm ve vajinal sıvılar başta olmak üzere vücut sıvılarının ve enfekte kanın perkütan yolla veya mukozalara teması yolu ile gerçekleşir. Düşük prevalanslı bölgelerde bulaş daha çok erken erişkin dönemde görülürken, yüksek prevalanslı bölgelerde HBV bulaşı daha çok perinatal dönemde anneden bebeğe vertikal geçişle ve erken çocukluk döneminde olur. Perinatal bulaş daha çok doğum sırasında gelişir; in-utero geçiş nadirdir ve perinatal enfeksiyonların %2’den daha azını kapsar. HBeAg pozitif annelerden perinatal bulaş riski daha yüksektir. Gebeliğin ikinci ve üçüncü trimesterinde ve doğum sonrası ilk iki ayda akut HBV enfeksiyonu geçirenlerde perinatal bulaş riski daha yüksektir. HBV’nin emzirme ile bebeğe geçtiğine dair bir kanıt saptanmamıştır. Yüksek prevalanslı bölgelerde çocuklar arasında horizontal bulaş yakın temas yoluyla gelişir. Bu bulaş şekli muhtemelen açık yara veya mukozaların enfekte kişinin sekresyonu ile karşılaşması sonucunda gelişir.", "qas": [ { "id": 7361, "question": "HBV'nin tek konakları kimlerdir?", "answers": [ { "text": "İnsan ve bazı primatlar", "answer_start": 0 } ] }, { "id": 7362, "question": "HBV nasıl bulaşır?", "answers": [ { "text": "perkütan yolla veya mukozalara teması", "answer_start": 132 } ] }, { "id": 7363, "question": "Düşük prevalanslı bölgelerde HBV bulaşı en çok hangi dönemde görülür?", "answers": [ { "text": "erken erişkin dönemde", "answer_start": 236 } ] }, { "id": 7364, "question": "Yüksek prevalanslı bölgelerde HBV bulaşı hangi ne zaman gerçekleşir?", "answers": [ { "text": "erken çocukluk döneminde", "answer_start": 373 } ] }, { "id": 7365, "question": "Perinatal bulaşın en yaygın olduğu dönem nedir?", "answers": [ { "text": "doğum sırasında", "answer_start": 429 } ] }, { "id": 7366, "question": "Perinatal enfeksiyonların yüzde kaçı in-utero geçişten kaynaklanır?", "answers": [ { "text": "%2’den daha azını", "answer_start": 507 } ] }, { "id": 7367, "question": "HBeAg pozitif annelerden perinatal bulaş riski nasıldır?", "answers": [ { "text": "daha yüksektir", "answer_start": 580 } ] }, { "id": 7368, "question": "Gebeliğin hangi dönemlerinde akut HBV enfeksiyonu geçirenlerde perinatal bulaş riski daha yüksektir?", "answers": [ { "text": "ikinci ve üçüncü trimesterinde", "answer_start": 606 } ] }, { "id": 7369, "question": "HBV'nin emzirme yoluyla bulaştığına dair bir kanıt var mı?", "answers": [ { "text": "saptanmamıştır", "answer_start": 791 } ] }, { "id": 7370, "question": "Yüksek prevalanslı bölgelerde çocuklar arasında horizontal bulaş nasıl gerçekleşir?", "answers": [ { "text": "yakın temas yoluyla", "answer_start": 872 } ] } ] }, { "context": "Kronik karaciğer hastalıklarının değerlendirilmesinde karaciğer biyopsisi geleneksel olarak altın standart olarak kabul edilmektedir. Perkütan karaciğer biyopsisi ilk kez 1883 yılında Paul Erlich tarafından uygulanmıştır. Zaman alıcı ve zor olması nedeniyle yöntem ilk etapta tutulmamış, fakat 1956 yılında Menghini’nin geliştirdiği teknik ile yeniden yaygınlaşmıştır. Günümüzde karaciğer dokusundan örnek almak için perkütan, laparoskopik ve transjuguler olmak üzere üç yöntem uygulanmaktadır. Bunlar arasında en çok perkütan karaciğer biyopsisi uygulanmakta olup ultrason eşliğinde veya perküsyonla kör bir şekilde işlem yapılabilir. Bu yöntemde mid-klaviküler hatta 8.-9. interkostal aralıktan lokal anestezi yapılarak cilde küçük bir insizyon yapılır. Hastanın ekspiryumu sonunda nefesini tutması söylenerek insize edilen bölgeden iğne interkostal aralığa ilerletilip işlem uygulanır. İşlem sonrasında hasta 2-3 saat süre ile sağ yanına veya supin pozisyonda yatırılır. Olası komplikasyonları erken fark etmek için kan basıncı ve kalp hızı düzenli takip edilir.", "qas": [ { "id": 7371, "question": "Kronik karaciğer hastalıklarının değerlendirilmesinde hangi yöntem altın standart olarak kabul edilmektedir?", "answers": [ { "text": "karaciğer biyopsisi", "answer_start": 54 } ] }, { "id": 7372, "question": "Perkütan karaciğer biyopsisi ilk kez ne zaman uygulanmıştır?", "answers": [ { "text": "1883", "answer_start": 171 } ] }, { "id": 7373, "question": "Perkütan karaciğer biyopsisini ilk uygulayan kimdir?", "answers": [ { "text": "Paul Erlich", "answer_start": 184 } ] }, { "id": 7374, "question": "Menghini'nin geliştirdiği teknik ile karaciğer biyopsisi ne zaman yeniden yaygınlaşmıştır?", "answers": [ { "text": "1956", "answer_start": 294 } ] }, { "id": 7375, "question": "Günümüzde karaciğer dokusundan örnek almak için hangi yöntemler uygulanmaktadır?", "answers": [ { "text": "perkütan, laparoskopik ve transjuguler", "answer_start": 417 } ] }, { "id": 7376, "question": "En çok hangi karaciğer biyopsi yöntemi uygulanmaktadır?", "answers": [ { "text": "Perkütan", "answer_start": 134 } ] }, { "id": 7377, "question": "Perkütan karaciğer biyopsisinde işlem nasıl yapılır?", "answers": [ { "text": "ultrason eşliğinde veya perküsyonla kör bir şekilde", "answer_start": 565 } ] }, { "id": 7378, "question": "Perkütan karaciğer biyopsisinde lokal anestezi hangi aralıktan yapılır?", "answers": [ { "text": "8.-9. interkostal", "answer_start": 669 } ] }, { "id": 7379, "question": "Perkütan karaciğer biyopsisi sonrasında hasta ne kadar süreyle yatmalıdır?", "answers": [ { "text": "2-3 saat", "answer_start": 912 } ] }, { "id": 7380, "question": "Karaciğer biyopsisi sonrası olası komplikasyonları erken fark etmek için ne yapılmalıdır?", "answers": [ { "text": "kan basıncı ve kalp hızı düzenli takip edilir", "answer_start": 1019 } ] } ] }, { "context": "Kronik hepatitlerde tedavi, etiyolojiye yönelik olarak, mümkünse erken dönemde siroz gelişimi başlamadan önce yapılmalıdır. Son dönem karaciğer yetmezliği gelişen dekompanse sirozlu hastalarda ülkemizde de çok başarılı bir şekilde yapılan karaciğer transplantasyonu en etkili tedavi yöntemidir. KHB’lerde özellikle siroz gelişen ve 45 yaşın üstündekilerde 6-12 ay ara ile rutin tetkiklere ilave olarak, HCC’nın erken tanısı için alfa fetoprotein ve ultrasonografi önerilmektedir. Günümüzde kronik hepatit B tedavisinde kullanılan ilaçlar interferonlar (IFN), lamivudin, adefovir, telbivudin, entekavir ve tenofovirdir. İnterferonlar için tedavi süresi HBeAg negatif olgularda en az bir yıl, HBeAg pozitif olgularda 6-12 aydır. IFN tedavisi olguların yaklaşık %20-30’unda kalıcı yanıt oluştururlar. Tedavi maliyetli olup, yan etkileri fazladır. Nükleozid/Nükleotid analoglarının avantajları, oral kullanımları ve yan etkilerinin azlığıdır. Fakat tedavi süreleri konusunda henüz belirlenmiş bir süre söz konusu değildir. Etkinlikleri çok iyi olup kesildiklerinde olguların çoğunluğunda alevlenmeler görülmektedir. Uzamış tedavilerde ise direnç gelişimi, antiviraller için önemli bir sorundur.", "qas": [ { "id": 7381, "question": "Kronik hepatitlerde tedavi neye yönelik yapılmalıdır?", "answers": [ { "text": "etiyoloji", "answer_start": 28 } ] }, { "id": 7382, "question": "Kronik hepatitlerde tedavi hangi aşamada başlamalıdır?", "answers": [ { "text": "siroz gelişimi", "answer_start": 79 } ] }, { "id": 7383, "question": "Son dönem karaciğer yetmezliği gelişen hastalarda en etkili tedavi yöntemi nedir?", "answers": [ { "text": "karaciğer transplantasyonu", "answer_start": 239 } ] }, { "id": 7384, "question": "KHB’lerde siroz gelişen ve 45 yaşın üstündekilerde ne yapılmalıdır?", "answers": [ { "text": "rutin tetkikler", "answer_start": 372 } ] }, { "id": 7385, "question": "Kronik hepatit B tedavisinde kullanılan ilaçlar nelerdir?", "answers": [ { "text": "interferonlar (IFN), lamivudin, adefovir, telbivudin, entekavir ve tenofovird", "answer_start": 538 } ] }, { "id": 7386, "question": "İnterferonlar için tedavi süresi HBeAg negatif olgularda ne kadardır?", "answers": [ { "text": "en az bir yıl", "answer_start": 676 } ] }, { "id": 7387, "question": "İnterferon tedavisinin HBeAg pozitif olgularda süresi nedir?", "answers": [ { "text": "6-12 aydır", "answer_start": 715 } ] }, { "id": 7388, "question": "IFN tedavisi olguların yüzde kaçında kalıcı yanıt oluşturur?", "answers": [ { "text": "%20-30", "answer_start": 759 } ] }, { "id": 7389, "question": "Nükleozid/Nükleotid analoglarının avantajları nelerdir?", "answers": [ { "text": "oral kullanımları ve yan etkilerinin azlığı", "answer_start": 891 } ] }, { "id": 7390, "question": "Uzamış tedavilerde antiviraller için ne tür bir sorun ortaya çıkmaktadır?", "answers": [ { "text": "direnç gelişimi", "answer_start": 1135 } ] } ] }, { "context": "Kronik hepatitlerde tedavi, etiyolojiye yönelik olarak, mümkünse erken dönemde siroz gelişimi başlamadan önce yapılmalıdır. Son dönem karaciğer yetmezliği gelişen dekompanse sirozlu hastalarda ülkemizde de çok başarılı bir şekilde yapılan karaciğer transplantasyonu en etkili tedavi yöntemidir. KHB’lerde özellikle siroz gelişen ve 45 yaşın üstündekilerde 6-12 ay ara ile rutin tetkiklere ilave olarak, HCC’nın erken tanısı için alfa fetoprotein ve ultrasonografi önerilmektedir. Günümüzde kronik hepatit B tedavisinde kullanılan ilaçlar interferonlar (IFN), lamivudin, adefovir, telbivudin, entekavir ve tenofovirdir. İnterferonlar için tedavi süresi HBeAg negatif olgularda en az bir yıl, HBeAg pozitif olgularda 6-12 aydır. IFN tedavisi olguların yaklaşık %20-30’unda kalıcı yanıt oluştururlar. Tedavi maliyetli olup, yan etkileri fazladır. Nükleozid/Nükleotid analoglarının avantajları, oral kullanımları ve yan etkilerinin azlığıdır. Fakat tedavi süreleri konusunda henüz belirlenmiş bir süre söz konusu değildir. Etkinlikleri çok iyi olup kesildiklerinde olguların çoğunluğunda alevlenmeler görülmektedir. Uzamış tedavilerde ise direnç gelişimi, antiviraller için önemli bir sorundur.", "qas": [ { "id": 7391, "question": "Kronik hepatitlerde tedavi neye yönelik yapılmalıdır?", "answers": [ { "text": "etiyoloji", "answer_start": 28 } ] }, { "id": 7392, "question": "Kronik hepatitlerde tedavi hangi aşamada başlamalıdır?", "answers": [ { "text": "siroz gelişimi başlamadan önce", "answer_start": 79 } ] }, { "id": 7393, "question": "Son dönem karaciğer yetmezliği gelişen hastalarda en etkili tedavi yöntemi nedir?", "answers": [ { "text": "karaciğer transplantasyonu", "answer_start": 239 } ] }, { "id": 7394, "question": "KHB’lerde siroz gelişen ve 45 yaşın üstündekilerde ne yapılmalıdır?", "answers": [ { "text": "rutin tetkikler", "answer_start": 372 } ] }, { "id": 7395, "question": "Kronik hepatit B tedavisinde kullanılan ilaçlar nelerdir?", "answers": [ { "text": "interferonlar (IFN), lamivudin, adefovir, telbivudin, entekavir ve tenofovird", "answer_start": 538 } ] }, { "id": 7396, "question": "İnterferonlar için tedavi süresi HBeAg negatif olgularda ne kadardır?", "answers": [ { "text": "en az bir yıl", "answer_start": 676 } ] }, { "id": 7397, "question": "İnterferon tedavisinin HBeAg pozitif olgularda süresi nedir?", "answers": [ { "text": "6-12 aydır", "answer_start": 715 } ] }, { "id": 7398, "question": "IFN tedavisi olguların yüzde kaçında kalıcı yanıt oluşturur?", "answers": [ { "text": "%20-30", "answer_start": 759 } ] }, { "id": 7399, "question": "Nükleozid/Nükleotid analoglarının avantajları nelerdir?", "answers": [ { "text": "oral kullanımları ve yan etkilerinin azlığı", "answer_start": 891 } ] }, { "id": 7400, "question": "Uzamış tedavilerde antiviraller için ne tür bir sorun ortaya çıkmaktadır?", "answers": [ { "text": "direnç gelişimi", "answer_start": 1135 } ] } ] }, { "context": "Çocukların ve ergenlerin cinsel saldırısı veya tecavüz dahil olmak üzere cinsel istismarı, önemli bir küresel halk sağlığı sorunu, insan hakları ihlalidir. Kısa ve uzun vadede birçok sağlık problemini beraberinde getirir. Şiddet, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde gittikçe artan bir şekilde görülmektedir. Cinsel şiddet kişide kısa sürede tedavisi mümkün olmayan ruhsal ve fiziksel sağlık problemlerine yol açmaktadır. Zaman zaman kişinin özkıyımı ile de sonuçlanmaktadır. Şiddet, bireyin zarar görmesi ile sonuçlanma ihtimali olan tehdit, baskı ve özgürlüğünün keyfi olarak engellenmesi; bireyin zarar göreceği her türlü sözlü, ekonomik, psikolojik, fiziksel hareket, tutum ve davranıştır. Bireyin şiddet neticesinde göreceği zarar fiziksel, ruhsal, cinsel veya ekonomik olabilmektedir. Şiddetin niteliği zamana bağlı olarak kültürel, sosyal, ekonomik ve geleneksel özelliklerle birlikte değişiklik göstermektedir.", "qas": [ { "id": 7401, "question": "Çocukların ve ergenlerin cinsel istismarı nasıl tanımlanır?", "answers": [ { "text": "insan hakları ihlali", "answer_start": 131 } ] }, { "id": 7402, "question": "Cinsel istismar hangi aşamada birçok sağlık problemlerini beraberinde getirir?", "answers": [ { "text": "Kısa ve uzun vadede", "answer_start": 156 } ] }, { "id": 7403, "question": "Cinsel şiddet kişide hangi tür sağlık problemlerine yol açar?", "answers": [ { "text": "ruhsal ve fiziksel", "answer_start": 367 } ] }, { "id": 7404, "question": "Şiddet nedir?", "answers": [ { "text": "bireyin zarar görmesi ile sonuçlanma ihtimali olan tehdit, baskı ve özgürlüğünün keyfi olarak engellenmesi; bireyin zarar göreceği her türlü sözlü, ekonomik, psikolojik, fiziksel hareket, tutum ve davranıştır", "answer_start": 485 } ] }, { "id": 7405, "question": "Şiddetin niteliği neye bağlı olarak değişiklik gösterir?", "answers": [ { "text": "kültürel, sosyal, ekonomik ve geleneksel özelliklerle", "answer_start": 830 } ] }, { "id": 7406, "question": "Cinsel istismar, hangi iki temel kategoriye girer?", "answers": [ { "text": "Çocukların ve ergenlerin cinsel saldırısı veya tecavüz", "answer_start": 0 } ] }, { "id": 7407, "question": "Cinsel şiddet bazen hangi sonuca yol açmaktadır?", "answers": [ { "text": "kişinin özkıyımı", "answer_start": 435 } ] }, { "id": 7408, "question": "Şiddetin hangi tür zararları olabilir?", "answers": [ { "text": "fiziksel, ruhsal, cinsel veya ekonomik", "answer_start": 737 } ] }, { "id": 7409, "question": "Şiddet hangi ülkelerde artmaktadır?", "answers": [ { "text": "gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde", "answer_start": 230 } ] }, { "id": 7410, "question": "Cinsel istismar kısa sürede nasıl bir etkisi olabilir?", "answers": [ { "text": "tedavisi mümkün olmayan ruhsal ve fiziksel sağlık problemlerine", "answer_start": 343 } ] } ] }, { "context": "Cinsel şiddet, kişinin isteği dışında veya geri çevirme yeteneğine sahip olmayan kişilere karşı istemediği yerde/şekilde, cinsel içerik taşıyan ve cinsel doyumu amaçlayan her türlü eylemi içerir. Cinsel içerikli söz söyletilmesi veya söylenmesi, görüntü izletilmesi veya cinsel içerikli bir sahnenin sergiletilmesi, kişinin cinsel organına zarar verilmesi, kişinin cinselliğinin engellenmesi, cinsel yönden aşağılanması, kürtaja zorlanması veya zorla evlendirilmesi birer cinsel şiddet örneğidir. Dünya Sağlık Örgütü herhangi bir kişi tarafından -ev ve iş de dahil- herhangi bir ortamda -mağdur ile olan ilişkilerine bakılmaksızın- cinsel bir eylem, cinsel bir davranış elde etmeye teşebbüs, istenmeyen cinsel yorum veya başka bir şekilde bir kişinin cinselliğine karşı yöneltilen davranışı cinsel şiddet olarak tanımlamıştır. Fiziksel zarara uğrama, işten atılma ya da aranan işi bulamama tehdidi, psikolojik tehdit veya şantaj içerebilir. Kişi rızasının geçerli olmadığı sarhoşken, uyurken ya da zihinsel olarak durumu anlayamayacağı durumlarda da cinsel şiddete maruz kalabilir. Cinsel şiddet, ağız ve penis, vulva veya anüs arasında zorla temas da dahil olmak üzere cinsel organı ilgilendiren diğer saldırı biçimlerini içerebilir.", "qas": [ { "id": 7411, "question": "Cinsel şiddet neleri içerir?", "answers": [ { "text": "kişinin isteği dışında veya geri çevirme yeteneğine sahip olmayan kişilere karşı istemediği yerde/şekilde, cinsel içerik taşıyan ve cinsel doyumu amaçlayan her türlü eylemi", "answer_start": 15 } ] }, { "id": 7412, "question": "Cinsel şiddet örnekleri nelerdir?", "answers": [ { "text": "Cinsel içerikli söz söyletilmesi veya söylenmesi, görüntü izletilmesi veya cinsel içerikli bir sahnenin sergiletilmesi, kişinin cinsel organına zarar verilmesi, kişinin cinselliğinin engellenmesi, cinsel yönden aşağılanması, kürtaja zorlanması veya zorla evlendirilmesi", "answer_start": 196 } ] }, { "id": 7413, "question": "Dünya Sağlık Örgütü cinsel şiddeti nasıl tanımlar?", "answers": [ { "text": "herhangi bir kişi tarafından -ev ve iş de dahil- herhangi bir ortamda -mağdur ile olan ilişkilerine bakılmaksızın- cinsel bir eylem, cinsel bir davranış elde etmeye teşebbüs, istenmeyen cinsel yorum veya başka bir şekilde bir kişinin cinselliğine karşı yöneltilen davranış", "answer_start": 517 } ] }, { "id": 7414, "question": "Cinsel şiddetin hangi tehdit unsurlarını içerebileceği belirtilmiştir?", "answers": [ { "text": "Fiziksel zarara uğrama, işten atılma ya da aranan işi bulamama tehdidi, psikolojik tehdit veya şantaj", "answer_start": 827 } ] }, { "id": 7415, "question": "Kişi hangi durumlarda cinsel şiddete maruz kalabilir?", "answers": [ { "text": "rızasının geçerli olmadığı sarhoşken, uyurken ya da zihinsel olarak durumu anlayamayacağı durumlarda", "answer_start": 946 } ] }, { "id": 7416, "question": "Cinsel şiddetin başka hangi saldırı biçimlerini içerebileceği belirtilmiştir?", "answers": [ { "text": "ağız ve penis, vulva veya anüs arasında zorla temas", "answer_start": 1097 } ] }, { "id": 7417, "question": "Cinsel içerikli söz söyletilmesi veya söylenmesi ne tür bir şiddet örneğidir?", "answers": [ { "text": "Cinsel", "answer_start": 0 } ] }, { "id": 7418, "question": "Cinsel şiddet, kişinin isteği dışında yapılabileceği gibi, başka hangi durumlarda da yapılabilir?", "answers": [ { "text": "istemediği", "answer_start": 96 } ] }, { "id": 7419, "question": "Kişinin zorla evlendirilmesi ne tür bir şiddet örneğidir?", "answers": [ { "text": "Cinsel", "answer_start": 0 } ] }, { "id": 7420, "question": "Cinsel içerikli söz söyletilmesi ne tür bir şiddet örneğidir?", "answers": [ { "text": "Cinsel", "answer_start": 0 } ] } ] }, { "context": "Kalça eklemi sferik eklem tipine sahiptir. Yani her üç düzlemde de hareket yapabilmektedir. Femur ise insan vücudundaki en uzun ve en kuvvetli kemik olarak bilinir. Femur başı üst hizası ile trokanter minörün 5 cm altındaki alan ise proksimal femur olarak tanımlanmıştır. Femur cismi ile boynu arasında yaklaşık 125-130 derecelik bir açı vardır ve buna kollodiafizer açı da denir. Yaşlılarda bu açının 120 dereceye kadar düştüğü bilinmektedir. Femur kondilleri ile boynu arasında 10-15 derecelik bir açı vardır ve buna anteversiyon açısı denir. Femur başı intrakapsülerdir. Femur başına ligamentum teres yapışır. Femur başının yaklaşık 2/3 lük kısmı asetabulum ile eklemleşir. Femur boynu ile cismin birleşim alanında arkaya doğru bir tümsek oluşturan trokanter majör bulunur. Trokanter major kalça abduktör kaslarının yapışma yeridir (gluteus medius ve minimus). Femur boynunun altında kemik cisminin arka-iç tarafında trokanter minör denilen bir çıkıntı daha mevcuttur. Kalçanın flexiyon ve iç rotasyon hareketlerinde önem arz eden iliopsoas kası buraya yapışır.", "qas": [ { "id": 7421, "question": "Kalça eklemi hangi tip eklemdir?", "answers": [ { "text": "sferik", "answer_start": 13 } ] }, { "id": 7422, "question": "Femur, insan vücudunda nasıl bir kemik olarak bilinir?", "answers": [ { "text": "en uzun ve en kuvvetli", "answer_start": 120 } ] }, { "id": 7423, "question": "Proksimal femur nasıl tanımlanmıştır?", "answers": [ { "text": "Femur başı üst hizası ile trokanter minörün 5 cm altındaki alan", "answer_start": 165 } ] }, { "id": 7424, "question": "Kollodiafizer açı nedir?", "answers": [ { "text": "125-130 derecelik", "answer_start": 312 } ] }, { "id": 7425, "question": "Anteversiyon açısı kaç derecelik bir açıya sahiptir?", "answers": [ { "text": "10-15", "answer_start": 480 } ] }, { "id": 7426, "question": "Femur başına hangi yapı yapışır?", "answers": [ { "text": "ligamentum teres", "answer_start": 587 } ] }, { "id": 7427, "question": "Femur başının ne kadarı asetabulum ile eklemleşir?", "answers": [ { "text": "2/3", "answer_start": 636 } ] }, { "id": 7428, "question": "Proksimal femur trokanter bölümün ne kadarlık altındaki alanındadır?", "answers": [ { "text": "5 cm", "answer_start": 209 } ] }, { "id": 7429, "question": "Trokanter major, hangi kasların yapışma yeridir?", "answers": [ { "text": "gluteus medius ve minimus", "answer_start": 836 } ] }, { "id": 7430, "question": "Trokanter minör hangi kasın yapışma yeridir?", "answers": [ { "text": "iliopsoas kası", "answer_start": 1034 } ] } ] }, { "context": "Abduktör kasları iliak kanattan başlayıp trokanter majore yapışan gluteus medius ve minimus oluşturur. Kalçanın iç rotasyonuna da katkı sağlarlar ve pelvik tilti kontrol etmede önemlidirler. İlium, koksiks ve sakrumdan başlayıp, subtrokanterik bölgeye yapışan muskulus gluteus maximus kalçanın en kuvvetli ekstensör kasıdır. Nervus gluteus inferior tarafından inerve edilip, aynı zamanda kalçaya dış rotasyon da yaptırır. Kalçaya dış rotasyon yaptıran, Obturator İnternus, Obturator Eksternus, Gemellus Superior, Gemellus İnferior, Quadratus Femoris ve Piriformis, Sakral plexus ve siatik sinir tarafından inerve edilip, trokanter majorun posteriorunda sonlanırlar. Sartorius, Pectineus, İliopsoas ve Rectus Femoris anteriorda yer alır ve kalça flexiyonu sağlarlar. Femoral sinir ve lumbal pleksus ile uyarılırlar. İliopsoas kasının bir miktar dış rotasyona katkısı da vardır. Proksimal femur kırıklarında redüksiyonu sağlamak için anlaşılması gereken önemli bir kastır. Kalça adduktorları Grasilis ve Adduktor Longus, Brevis, Magnus pubisin inferiorundan başlar, femur medialine yapışırlar. Siniri nervus obturatoriustur.", "qas": [ { "id": 7431, "question": "Abduktör kasları hangi kaslardan oluşur?", "answers": [ { "text": "gluteus medius ve minimus", "answer_start": 66 } ] }, { "id": 7432, "question": "Kalçanın en kuvvetli ekstensör kası hangisidir?", "answers": [ { "text": "muskulus gluteus maximus", "answer_start": 260 } ] }, { "id": 7433, "question": "Muskulus gluteus maximus hangi sinir tarafından inerve edilir?", "answers": [ { "text": "Nervus gluteus inferior", "answer_start": 325 } ] }, { "id": 7434, "question": "Kalçaya dış rotasyon yaptıran kaslar nelerdir?", "answers": [ { "text": "Obturator İnternus, Obturator Eksternus, Gemellus Superior, Gemellus İnferior, Quadratus Femoris ve Piriformis, Sakral plexus ve siatik sinir", "answer_start": 453 } ] }, { "id": 7435, "question": "Kalça flexiyonu sağlayan kaslar hangileridir?", "answers": [ { "text": "Sartorius, Pectineus, İliopsoas ve Rectus Femoris", "answer_start": 666 } ] }, { "id": 7436, "question": "Femoral sinir ve lumbal pleksus hangi kasları uyarır?", "answers": [ { "text": "Sartorius, Pectineus, İliopsoas ve Rectus Femoris", "answer_start": 666 } ] }, { "id": 7437, "question": "Proksimal femur kırıklarında redüksiyonu sağlamak için hangi kas önemlidir?", "answers": [ { "text": "İliopsoas kası", "answer_start": 815 } ] }, { "id": 7438, "question": "Kalça adduktorları nelerdir?", "answers": [ { "text": "Grasilis ve Adduktor Longus, Brevis, Magnus", "answer_start": 990 } ] }, { "id": 7439, "question": "Kalça adduktorlarının başladığı yer neresidir?", "answers": [ { "text": "pubisin inferiorundan", "answer_start": 1034 } ] }, { "id": 7440, "question": "Kalça adduktorlarının siniri nedir?", "answers": [ { "text": "nervus obturatorius", "answer_start": 1099 } ] } ] }, { "context": "Kalça kırığından şüphe duyulan hastalarda öncelikle standart grafiler çekilmelidir. Bunlar ön arka pelvis grafisi ve etkilenen kalçanın ön arka ve yan grafileridir. Özellikle deplase olmayan kırıklarda sağlam taraf ile patolojik tarafın mukayese edilmesi önemlidir. Kırık kalçanın filmi, alt ekstremite hafif traksiyonda iken nötral pozisyonda, patella ışın düzlemine dikey halde çekilir. Trokanter majörün en az 10 cm distaline kadar görülmesi faydalı olacaktır. Ayrıca sağlam tarafın görülmesi ile osteoporoz ve hastanın normal boyun-cisim açısının tayininde önemlidir. Lateral radyografi posteriorda kırığın stabilitesini ve deplasman miktarını belirlemek için gereklidir. Lateral grafi çekimi acil olmamakla birlikte kırığın daha doğru değerlendirilmesi açısından önemlidir. Eğer hasta grafi masasında iken çekilemiyor ise, traksiyon masasına alındığında görülebilir. Nadiren de olsa tanı için tomografi çekilmesi gerekli olabilir. Bunun yanında kalça kırığı şüphesi yüksek olan, ancak direk grafide kırık tanısı konulamayan hastalara MR çekilerek tanı rahatlıkla konulabilir. Yine röntgende görünmeyen ancak kırık şüphesi yüksek olan hastalara 48-72 saat içerisinde yapılan sintigrafilerde duyarlılık % 100'dür.", "qas": [ { "id": 7441, "question": "Kalça kırığından şüphelenildiğinde hangi grafiler çekilmelidir?", "answers": [ { "text": "ön arka pelvis", "answer_start": 91 } ] }, { "id": 7442, "question": "Deplase olmayan kırıklarda hangi karşılaştırma önemlidir?", "answers": [ { "text": "patolojik tarafın", "answer_start": 219 } ] }, { "id": 7443, "question": "Kalça kırığı filmi nasıl çekilir?", "answers": [ { "text": "dikey halde", "answer_start": 368 } ] }, { "id": 7444, "question": "Trokanter majörün kaç cm distaline kadar görülmesi faydalıdır?", "answers": [ { "text": "10", "answer_start": 413 } ] }, { "id": 7445, "question": "Lateral radyografi hangi durumlar için gereklidir?", "answers": [ { "text": "posteriorda kırığın stabilitesini ve deplasman miktarını belirlemek", "answer_start": 591 } ] }, { "id": 7446, "question": "Lateral grafi çekimi ne açıdan önemlidir?", "answers": [ { "text": "kırığın daha doğru değerlendirilmesi", "answer_start": 721 } ] }, { "id": 7447, "question": "Kalça kırığı şüphesi yüksek olup, direk grafide kırık tanısı konulamayan hastalarda hangi görüntüleme yöntemi tanı koymada kullanılabilir?", "answers": [ { "text": "MR", "answer_start": 1039 } ] }, { "id": 7448, "question": "Röntgende görünmeyen, ancak kırık şüphesi yüksek olan hastalara kaç saat içinde yapılan sintigrafilerin duyarlılığı %100'dür?", "answers": [ { "text": "48-72", "answer_start": 1149 } ] }, { "id": 7449, "question": "Kalça kırığından şüphe duyulan hastalarda öncelikle ne çekilmelidir?", "answers": [ { "text": "standart grafiler", "answer_start": 52 } ] }, { "id": 7450, "question": "Kalça kırığından şüphelenildiğinde neler çekilmelidir?", "answers": [ { "text": "ön arka pelvis grafisi", "answer_start": 52 } ] } ] }, { "context": "Sağlıklı beslenme, temel olarak içerik ve miktar bakımından yeterli ve dengeli besinlerin gün içinde belli aralıklarla (ana öğün ve ara öğünler) alınması olarak tanımlanabilir. Çocukların normal büyüme ve gelişmelerini sağlayan en önemli faktördür. Ana öğünler kahvaltı, öğlen yemeği ve akşam yemeği olarak tüketilmektedir. Kahvaltı, günün en önemli öğünü olarak tanımlanmış, günlük besin alımı ve enerji gereksinimlerine önemli ölçüde katkıda bulunmuştur (1). Çocuklar için kahvaltı tüketimi, okullarda öğrenme hızında artma ve daha iyi performans ile ilişkilendirilmiştir. Önceki araştırmacılar, kahvaltı yapan öğrencilerle kahvaltıyı atlayan öğrenciler arasında anlamlı bir bilişsel etki farklılığı olduğunu belirtmişlerdir (2). Araştırmacılar, iyi bir kahvaltı alışkanlığının çocuklara aşılanması gerektiğini, kahvaltının önemi ve besleyiciliği konusunda uygulayıcı ve destekleyici eğitimler verilmesi gerektiğini belirtmişlerdir (3). Teorik olarak, sabah okul saatleri boyunca bir öğrencinin fiziksel ve kognitif fonksiyonlarını optimal olarak sürdürebilmesi için hangi besinlerin nasıl ve ne kadar miktarda alınması gerektiğini belirten okul kahvaltı programları için uluslararası kurallar vardır. Uygulamada ise, okul kahvaltı programlarının beslenme kalitesinin uygulama ve denetiminde eksiklikler vardır.", "qas": [ { "id": 7451, "question": "Sağlıklı beslenme nasıl tanımlanabilir?", "answers": [ { "text": "yeterli ve dengeli besinlerin gün içinde belli aralıklarla (ana öğün ve ara öğünler) alınması", "answer_start": 60 } ] }, { "id": 7452, "question": "Çocukların normal büyüme ve gelişmelerini sağlayan en önemli faktör nedir?", "answers": [ { "text": "Sağlıklı beslenme", "answer_start": 0 } ] }, { "id": 7453, "question": "Ana öğünler nelerdir?", "answers": [ { "text": "kahvaltı, öğlen yemeği ve akşam yemeği", "answer_start": 261 } ] }, { "id": 7454, "question": "Günün en önemli öğünü hangisidir?", "answers": [ { "text": "kahvaltı", "answer_start": 261 } ] }, { "id": 7455, "question": "Kahvaltı çocuklar için ne ile ilişkilendirilmiştir?", "answers": [ { "text": "okullarda öğrenme hızında artma ve daha iyi performans ile", "answer_start": 494 } ] }, { "id": 7456, "question": "Kahvaltı yapan ve yapmayan öğrenciler arasında nasıl bir fark vardır?", "answers": [ { "text": "anlamlı bir bilişsel etki farklılığı", "answer_start": 665 } ] }, { "id": 7457, "question": "Araştırmacılar kahvaltının önemi konusunda ne yapılması gerektiğini belirtmiştir?", "answers": [ { "text": "uygulayıcı ve destekleyici eğitimler", "answer_start": 859 } ] }, { "id": 7458, "question": "Okul kahvaltı programları için uluslararası kurallar neyi belirler?", "answers": [ { "text": "bir öğrencinin fiziksel ve kognitif fonksiyonlarını optimal olarak sürdürebilmesi için hangi besinlerin nasıl ve ne kadar miktarda alınması gerektiğini", "answer_start": 982 } ] }, { "id": 7459, "question": "Uygulamada okul kahvaltı programlarının hangi konuda eksiklikleri vardır?", "answers": [ { "text": "beslenme kalitesinin uygulama ve denetiminde", "answer_start": 1249 } ] }, { "id": 7460, "question": "Kahvaltı neye önemli ölçüde katkıda bulunmuştur", "answers": [ { "text": "günlük besin alımı ve enerji gereksinimlerine", "answer_start": 376 } ] } ] }, { "context": "Beslenme; sağlığı korumak, iyileştirmek, geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için vücudun gereksinimi olan besin ögelerini yeterli ve dengeli miktarlarda ve uygun zamanlarda almak için bilinçli yapılması gereken bir davranıştır. Sağlıklı bir yaşam ancak yeterli ve dengeli beslenme ile birlikte düzenli fiziksel etkinlik ile mümkündür. Ülkemizde yetersiz ve dengesiz beslenme, büyüme çağındaki çocukların önemli sorunlarından birisidir. Her yaş için organizmanın ihtiyacı olan besin değerleri çok kez araştırılmış olmasına karşın günümüzde hala çocukların ve adölesanların dengeli beslenip beslenemediği bilinmemektedir. Birey, yaşamını sürdürmek, aktiviteleri uygulamak ve dokularının rejenerasyonu için besin almak zorundadır. Çocuklar ise; bu duruma ilave olarak büyüme ve gelişmesi için de beslenmek zorundadır. Çocukların beslenme alışkanlıkları ve problemleri genelde okul öncesi dönemde aile gözetiminde kontrollü bir şekilde sürdürülürken, okul çağına geldiği zaman, okulda yalnız kaldığında yanlış beslenme alışkanlıkları kazanabilmektedir. Yanlış beslenme alışkanlıkları, sağlık sorunlarını beraberinde gelir. Öğün atlama en önemli sorun olmakla birlikte, şeker, tuz ve yağ içeriği yüksek gıda tüketimi bu alışkanlıklarının başında yer alır. Çocukluk dönemindeki bu yanlış beslenme alışkanlıkları; hipertansiyon ve obezite gibi kronik hastalıklar için risk faktörü oluşturmaktadır.", "qas": [ { "id": 7461, "question": "Beslenme nasıl tanımlanır?", "answers": [ { "text": "sağlığı korumak, iyileştirmek, geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için vücudun gereksinimi olan besin ögelerini yeterli ve dengeli miktarlarda ve uygun zamanlarda almak için bilinçli yapılması gereken bir davranıştır", "answer_start": 10 } ] }, { "id": 7462, "question": "Sağlıklı bir yaşam için gerekli unsur nedir?", "answers": [ { "text": "yeterli ve dengeli beslenme", "answer_start": 261 } ] }, { "id": 7463, "question": "Ülkemizde büyüme çağındaki çocukların karşılaştığı önemli sorunlardan biri nedir?", "answers": [ { "text": "yetersiz ve dengesiz beslenme", "answer_start": 353 } ] }, { "id": 7464, "question": "Büyüme çağındaki çocukların önemli sorunları nelerdir?", "answers": [ { "text": "yetersiz ve dengesiz beslenme", "answer_start": 353 } ] }, { "id": 7465, "question": "Çocuklar neden beslenmek zorundadır?", "answers": [ { "text": "büyüme ve gelişmesi için", "answer_start": 773 } ] }, { "id": 7466, "question": "Çocukların beslenme alışkanlıkları genellikle ne zaman kontrol altında olur?", "answers": [ { "text": "okul öncesi dönemde", "answer_start": 881 } ] }, { "id": 7467, "question": "Çocuklar okul çağına geldiğinde hangi sorunla karşılaşabilirler?", "answers": [ { "text": "yanlış beslenme alışkanlıkları", "answer_start": 1007 } ] }, { "id": 7468, "question": "Yanlış beslenme alışkanlıkları nelerdir?", "answers": [ { "text": "Öğün atlama en önemli sorun olmakla birlikte, şeker, tuz ve yağ içeriği yüksek gıda tüketimi", "answer_start": 1127 } ] }, { "id": 7469, "question": "Yanlış beslenme alışkanlıkları çocuklarda hangi sağlık sorunlarına yol açabilir?", "answers": [ { "text": "hipertansiyon ve obezite", "answer_start": 1315 } ] }, { "id": 7470, "question": "Öğün atlama neden önemli bir sorun olarak görülmektedir?", "answers": [ { "text": "sağlık sorunlarını beraberinde gelir", "answer_start": 1089 } ] } ] }, { "context": "Beyin, tüm organların fonksiyonlarını kontrol eder ve biliş, zeka, öğrenme, davranış becerilerini etkiler. Beynin insan hayatındaki bu kontrollerinden dolayı, yetersiz beyin fonksiyonları bireyin fiziksel, mental sağlığını dolayısıyla toplumun fonksiyonlarını etkiler. Bu nedenle, erken çocukluk döneminde en temel ve en basit ihtiyaçlardan olan beslenme ile sağlıklı beyin gelişimini desteklemek, tedavi hizmetleri, ruh sağlığı hizmetleri ve hastalıkların toplumsal maliyetini azaltmada en etkili yoldur (15). Biliş, bireyin kendi iç koşulları ve içinde yaşadığı fiziksel ve toplumsal çevreye ilişkin olarak işlediği bir bilgi, inanç ya da düşünce olarak tanımlanabilir ve dikkat, düşünme, öğrenme ve hatırlama süreçlerini içerir. Okul öncesi dönemde bilişsel gelişim, okul başarısını belirleyen önemli bir etmendir. Çocuklarda bilişsel gelişimin genetik olduğu, ancak yeterli ve dengeli beslenme gibi çevresel etmenlerinde de biliş gelişimi üzerinde olumlu etkileri olduğu bilinmektedir. Besinler beyinde, enzim sistemlerinin birer bileşenleri olup, hücre proliferasyonu, DNA sentezi, nörotransmitter ve hormon metabolizmasında önemli rol oynadığını gösteren çalışmalar ile besinler ve optimal beyin fonksiyonları arasındaki ilişki de açıklanmıştır.", "qas": [ { "id": 7471, "question": "Beyin hangi fonksiyonları kontrol eder?", "answers": [ { "text": "tüm organların", "answer_start": 7 } ] }, { "id": 7472, "question": "Yetersiz beyin fonksiyonları bireyin hangi yönlerini etkiler?", "answers": [ { "text": "fiziksel, mental sağlığını", "answer_start": 196 } ] }, { "id": 7473, "question": "Erken çocukluk döneminde sağlıklı beyin gelişimini desteklemenin en etkili yolu nedir?", "answers": [ { "text": "beslenme", "answer_start": 346 } ] }, { "id": 7474, "question": "Biliş ne olarak tanımlanır?", "answers": [ { "text": "bilgi, inanç ya da düşünce", "answer_start": 622 } ] }, { "id": 7475, "question": "Okul öncesi dönemde bilişsel gelişim neyi belirleyen bir etmendir?", "answers": [ { "text": "okul başarısını", "answer_start": 770 } ] }, { "id": 7476, "question": "Çocuklarda bilişsel gelişim üzerinde hangi çevresel etmenin olumlu etkileri olduğu bilinmektedir?", "answers": [ { "text": "yeterli ve dengeli beslenme", "answer_start": 870 } ] }, { "id": 7477, "question": "Besinler beyinde nedir?", "answers": [ { "text": "enzim sistemlerinin birer bileşenleri ", "answer_start": 1008 } ] }, { "id": 7478, "question": "Biliş süreçleri nelerdir?", "answers": [ { "text": "dikkat, düşünme, öğrenme ve hatırlama", "answer_start": 674 } ] }, { "id": 7479, "question": "Biliş hangi süreçleri içerir?", "answers": [ { "text": "dikkat, düşünme, öğrenme ve hatırlama", "answer_start": 674 } ] }, { "id": 7480, "question": "Besinler beyinde nelerde önemli rol oynar?", "answers": [ { "text": "DNA sentezi, nörotransmitter ve hormon metabolizmasında", "answer_start": 1074 } ] } ] }, { "context": "Bilişsel ve kognitif fonksiyonlar demir eksikliğine karşı çok hassastır. Ayrıca demir, intersellüler iletişimi sağlayan kimyasalların sentezinde yardımcı maddelerden birisidir (22). Demir eksikliğinden kaynaklanan bilişsel fonksiyonlar; dikkat süresi, zeka, duyu ve algı fonksiyonlarında azalma olarak ortaya çıkar, bunların duygu ve davranışlarla da ilişkili olduğu ve çoğu zaman doğrudan demir eksikliği anemisi varlığında ortaya çıktığı gösterilmiştir. Demir, akciğerden dokulara oksijen taşınması, enerji yapımı, DNA, RNA ve protein sentezinde yer alır ve hemoglobin molekülünün önemli bir parçasıdır. Demir eksikliğine bağlı hemoglobinin yetersiz üretiminin, kısa ve uzun vadede çocuklarda bilişsel fonksiyonların gelişimine etkisi vardır. Demir yetersizliği anemisinin, çocukluk döneminde algılamada, yeteneklerde ve okul başarısında yetersizlik ile ilişkisi vardır.", "qas": [ { "id": 7481, "question": "Bilişsel ve kognitif fonksiyonlar demir eksikliğine karşı nasıl bir duyarlılık gösterir?", "answers": [ { "text": "çok hassastır", "answer_start": 58 } ] }, { "id": 7482, "question": "Demir, hangi kimyasalların sentezinde yardımcı bir maddedir?", "answers": [ { "text": "intersellüler iletişimi sağlayan", "answer_start": 87 } ] }, { "id": 7483, "question": "Demir eksikliğinden kaynaklanan bilişsel fonksiyonlardaki nelerde azalma olarak ortaya çıkar?", "answers": [ { "text": "dikkat süresi, zeka, duyu ve algı fonksiyonlarında", "answer_start": 237 } ] }, { "id": 7484, "question": "Demir eksikliği anemisinin duygusal ve davranışsal etkileri nelerdir?", "answers": [ { "text": "bilişsel fonksiyonlar", "answer_start": 214 } ] }, { "id": 7485, "question": "Demir, insan vücudunda hangi işlevlerde yer alır?", "answers": [ { "text": "DNA, RNA ve protein sentezi", "answer_start": 517 } ] }, { "id": 7486, "question": "Demir eksikliğine bağlı hemoglobin üretiminin yetersizliği neye etki eder?", "answers": [ { "text": "çocuklarda bilişsel fonksiyonların gelişimine", "answer_start": 684 } ] }, { "id": 7487, "question": "Demir yetersizliği anemisi çocuklarda hangi alanlarda yetersizlikle ilişkilidir?", "answers": [ { "text": "algılamada, yeteneklerde ve okul başarısında", "answer_start": 795 } ] }, { "id": 7488, "question": "Demir eksikliği bilişsel fonksiyonları nasıl etkiler?", "answers": [ { "text": "dikkat süresi, zeka, duyu ve algı fonksiyonlarında azalma", "answer_start": 237 } ] }, { "id": 7489, "question": "Demir eksikliği anemisinin hangi dönemde okul başarısında etkisi vardır?", "answers": [ { "text": "çocukluk", "answer_start": 776 } ] }, { "id": 7490, "question": "Demirin vücutta taşınmasında hangi molekül önemli bir parçadır?", "answers": [ { "text": "hemoglobin", "answer_start": 560 } ] } ] }, { "context": "Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), işlevsellik ya da normal gelişim üzerine olumsuz etkileri olan, dikkatsizlik ve/veya hiperaktivite-dürtüsellik belirtileri ile karakterize, çocuk ve ergenlerin %5’inde görülen bir bozukluktur. Ülkemizde yapılan bir çalışmada DEHB sıklığı %12.7 olarak bulunmuştur. DEHB, sıklıkla diğer psikiyatrik tanılar ve nörolojik problemlerle ilişkilidir. Hastaların yaklaşık %60-100 kadarında en az bir eş tanı olduğu belirtilmektedir. DEHB’ye sık eşlik eden tanılar öğrenme bozuklukları, davranım bozukluğu, anksiyete bozuklukları, depresif bozukluklar, konuşma bozuklukları olarak belirlenmiştir. DEHB, çocukluk çağında başlayan, yüksek işlevsellik kaybı ile süren, kronik seyirli bir bozukluktur. Olguların önemli bir kısmında (%65) erişkin dönemde de DEHB belirtilerinin devam ettiği bildirilmektedir. Enkoprezis, 4 yaşından büyük çocuklarda, en az 3 ay süreyle, ayda en az 1 kez tekrarlayıcı nitelikte dışkı kaçırma ya da dışkının uygunsuz yerlere yapılması olarak tanımlanmaktadır. Tanı koyabilmek için organik nedenlerin dışlanması gerekmektedir.", "qas": [ { "question": "DEHB nedir?", "id": 7491, "answers": [ { "text": "Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "DEHB'nin Türkiye'deki sıklığı nedir?", "id": 7492, "answers": [ { "text": "%12.7", "answer_start": 290 } ] }, { "question": "DEHB hangi diğer problemlerle sıklıkla ilişkilidir?", "id": 7493, "answers": [ { "text": "psikiyatrik tanılar ve nörolojik", "answer_start": 337 } ] }, { "question": "DEHB hastalarının ne kadarında en az bir eş tanı bulunmaktadır?", "id": 7494, "answers": [ { "text": "%60-100", "answer_start": 416 } ] }, { "question": "DEHB'ye sık eşlik eden tanılar nelerdir?", "id": 7495, "answers": [ { "text": "öğrenme bozuklukları, davranım bozukluğu, anksiyete bozuklukları, depresif bozukluklar, konuşma bozuklukları", "answer_start": 508 } ] }, { "question": "DEHB'nin seyri nasıldır?", "id": 7496, "answers": [ { "text": "kronik", "answer_start": 709 } ] }, { "question": "DEHB'nin neler üzerine olumsuz etkileri vardır?", "id": 7497, "answers": [ { "text": "işlevsellik ya da normal gelişim", "answer_start": 52 } ] }, { "question": "Enkoprezis nedir?", "id": 7498, "answers": [ { "text": "dışkı kaçırma", "answer_start": 948 } ] }, { "question": "Enkoprezis tanısı koymak için ne gereklidir?", "id": 7499, "answers": [ { "text": "organik nedenlerin dışlanması", "answer_start": 1050 } ] }, { "question": "DEHB belirtileri nelerdir?", "id": 7500, "answers": [ { "text": "dikkatsizlik ve/veya hiperaktivite-dürtüsellik belirtileri", "answer_start": 116 } ] } ] }, { "context": "DEHB ile ilgili tanımlamalar uzun zamandır tıp literatüründe yer almaktadır. DEHB’ye benzeyen bir bozukluğun ilk örneği, 1798’de Sir Alexander Crichton tarafından verilmiştir. 1846 yılında Alman psikiyatrist Heinrich Hoffmann, hiperaktif ve dürtüsel çocukların davranışsal problemlerini ‘fevri delilik’ veya ‘yetersiz inhibisyon’ olarak tanımlamıştır. 1902 yılında George Still, ‘deficit of moral control’ (ahlaki kontrol eksikliği) adı altında hiperaktivite, dikkat problemleri, davranım bozuklukları ve öğrenme güçlüklerini içeren klinik durumu tanımlamıştır. Birinci dünya savaşı sonrasında ortaya çıkan influenza pandemisinde hayatta kalan çocuklarda ‘ensefalitis letarjika’ gelişmiştir. Bu çocuklarda görülen şiddetli davranış problemleri ‘organik hareketlilik’ olarak tanımlanmıştır. 1947 yılında Strauss ve arkadaşları aşırı hareketlilik, dürtüsellik ve bilişsel yetersizliği olan çocuklarda beyin hasarı olduğunu belirtmişler ve bu durumu ‘minimal beyin zedelenmesi sendromu’ olarak bildirmişlerdir. Sonrasında çoğu vakada gerçek beyin hasarı kanıtının bulunamayacağı düşünülerek ‘minimal beyin disfonksiyonu’ tanımı kullanılmıştır.", "qas": [ { "question": "DEHB'ye benzeyen bir bozukluğun ilk örneği ne zaman verilmiştir?", "id": 7501, "answers": [ { "text": "1798", "answer_start": 121 } ] }, { "question": "DEHB’ye benzeyen bir bozukluğun ilk örneğini kim vermiştir?", "id": 7502, "answers": [ { "text": "Sir Alexander Crichton", "answer_start": 129 } ] }, { "question": "Heinrich Hoffmann, hiperaktif ve dürtüsel çocukların davranışsal problemlerini nasıl tanımlamıştır?", "id": 7503, "answers": [ { "text": "‘fevri delilik’ veya ‘yetersiz inhibisyon’", "answer_start": 287 } ] }, { "question": "George Still, hangi klinik durumu tanımlamıştır?", "id": 7504, "answers": [ { "text": "‘deficit of moral control’ (ahlaki kontrol eksikliği) adı altında hiperaktivite, dikkat problemleri, davranım bozuklukları ve öğrenme güçlüklerini içeren klinik durumu", "answer_start": 379 } ] }, { "question": "Birinci dünya savaşı sonrasında hangi tıbbi durum gelişmiştir?", "id": 7505, "answers": [ { "text": "ensefalitis letarjika", "answer_start": 656 } ] }, { "question": "‘Organik hareketlilik’ terimi neyi tanımlamak için kullanılmıştır?", "id": 7506, "answers": [ { "text": "şiddetli davranış problemleri", "answer_start": 714 } ] }, { "question": "Strauss ve arkadaşları 1947 yılında hangi durumu tanımlamıştır?", "id": 7507, "answers": [ { "text": "minimal beyin zedelenmesi sendromu", "answer_start": 948 } ] }, { "question": "Strauss ve arkadaşları hangi belirtileri olan çocuklarda beyin hasarı olduğunu belirtmiştir?", "id": 7508, "answers": [ { "text": "aşırı hareketlilik, dürtüsellik ve bilişsel yetersizliği", "answer_start": 826 } ] }, { "question": "‘Minimal beyin disfonksiyonu’ tanımı neden kullanılmıştır?", "id": 7509, "answers": [ { "text": "gerçek beyin hasarı kanıtının bulunamayacağı düşünülerek", "answer_start": 1031 } ] }, { "question": "‘Deficit of moral control’ hangi yıl tanımlanmıştır?", "id": 7510, "answers": [ { "text": "1902", "answer_start": 352 } ] } ] }, { "context": "DEHB’nin dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik olarak belirlenen 3 temel belirtisinin, prefrontal korteksteki çeşitli devrelerle ilgili anormalliklerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu hipoteze göre; dikkat eksikliği belirtileri dorsolateral prefrontal korteks, odaklanma güçlüğü dorsal anterior singulat korteks, impulsivite belirtisi orbitofrontal korteks, hiperaktivite belirtisi ise suplementer motor alandaki bilgi işleme süreçlerinin yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. DEHB etiyolojisi araştırılırken, beyindeki yapısal ve fonksiyonel farklılıkları incelemek amacıyla birçok görüntüleme çalışması yapılmıştır. DEHB’li çocuklarda kontrol grubuna kıyasla total beyin hacminde %3-5 oranında azalma olduğu bildirilmiştir. Ayrıca tedavi edilmemiş çocuklarda, uzun süre ilaç tedavisi alanlara göre bu hacimsel farkın daha belirgin olduğu ortaya konulmuştur. Yakın zamanda yapılan bir çalışmada, DEHB’li çocuklarda kontrollere göre total beyin hacminin %2.5, total gri cevher hacminin %3 daha küçük olduğu, beyaz cevher hacminde ise herhangi bir farklılık olmadığı belirtilmiştir. Konuyla ilgili yapılan iki metaanaliz çalışmasında gri cevher hacmindeki azalmanın en çok sağ putamen, sağ globus pallidus ve her iki kaudat nukleusta olduğu belirtilmiştir.", "qas": [ { "question": "DEHB'nin 3 temel belirtisi nelerdir?", "id": 7511, "answers": [ { "text": "dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Dikkat eksikliği belirtileri hangi beyin bölgesiyle ilişkilidir?", "id": 7512, "answers": [ { "text": "dorsolateral prefrontal korteks", "answer_start": 240 } ] }, { "question": "Odaklanma güçlüğü hangi beyin bölgesiyle ilişkilendirilmiştir?", "id": 7513, "answers": [ { "text": "dorsal anterior singulat korteks", "answer_start": 291 } ] }, { "question": "İmpulsivite belirtisi hangi beyin bölgesiyle ilişkilidir?", "id": 7514, "answers": [ { "text": "orbitofrontal korteks", "answer_start": 347 } ] }, { "question": "DEHB'li çocuklarda total beyin hacminde ne oranda bir azalma gözlenmiştir?", "id": 7515, "answers": [ { "text": "%3-5", "answer_start": 692 } ] }, { "question": "DEHB'li çocuklarda total beyin hacminde nasıl bir değişiklik gözlenmiştir?", "id": 7516, "answers": [ { "text": "%3-5", "answer_start": 692 } ] }, { "question": "Tedavi edilmemiş çocuklarda beyindeki hacimsel fark nasıl değişmektedir?", "id": 7517, "answers": [ { "text": "daha belirgin", "answer_start": 829 } ] }, { "question": "Yakın zamanda yapılan bir çalışmada DEHB'li çocuklarda beyaz cevher hacmi nasıl bulunmuştur?", "id": 7518, "answers": [ { "text": "herhangi bir farklılık olmadığı", "answer_start": 1044 } ] }, { "question": "DEHB'li çocuklarda total gri cevher hacmindeki değişim nedir?", "id": 7519, "answers": [ { "text": "%3 daha küçük", "answer_start": 996 } ] }, { "question": "Gri cevher hacmindeki azalmanın en çok görüldüğü beyin bölgeleri hangileridir?", "id": 7520, "answers": [ { "text": "sağ putamen, sağ globus pallidus ve her iki kaudat nukleus", "answer_start": 1182 } ] } ] }, { "context": "DEHB’nin nörobiyolojisini aydınlatmak amacıyla yapılan çalışmalarda bulunan en fazla kanıt dopaminerjik ve noradrenerjik sistem ile ilgilidir. Dopamin (DA) ve noradrenalin (NA) dikkat, konsantrasyon ve uyanıklık gibi bilişsel işlevlerde önemli rol oynamaktadır. Dopaminin, DEHB’deki hiperaktivite, öğrenme sorunları, edimsel ödül mekanizmaları ve çalışma belleğindeki problemlerde etkili olduğu düşünülmektedir. Bazı hayvan deneylerinde katekolamin sistemindeki bozuklukların hiperaktif ve dürtüsel davranışlara neden olabileceği gösterilmiştir. Hayvan ve insanlarda yapılan birçok çalışmada DEHB’de idrar, kan ve beyin omurilik sıvısında katekolamin metabolitlerinde azalma olduğunu gösteren bulgular elde edilmiştir. Bunun aksine başka bir çalışmada, aşırı hareketliliği olan çocukların beyin omurilik sıvılarında DA metaboliti olan homovalinik asit (HVA) düzeyleri yüksek bulunmuştur. DA hipotezi birçok gen çalışması ve hayvan modelleri kullanılarak yapılan çalışmalarla desteklenmektedir. Bununla birlikte noradrenalin ve serotonin gibi diğer nörotransmitterlerin de DEHB’de rol oynadığı ve nörotransmitterler arasındaki etkileşimlerin karmaşık olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.", "qas": [ { "question": "DEHB’nin nörobiyolojisi ile ilgili en fazla kanıt hangi sistemlerle ilgilidir?", "id": 7521, "answers": [ { "text": "dopaminerjik ve noradrenerjik sistem", "answer_start": 91 } ] }, { "question": "Dopaminin DEHB’deki hangi problemlerde etkili olduğu düşünülmektedir?", "id": 7522, "answers": [ { "text": "hiperaktivite, öğrenme sorunları, edimsel ödül mekanizmaları ve çalışma belleğinde", "answer_start": 283 } ] }, { "question": "Dopamin (DA) ve noradrenalin (NA) hangi bilişsel işlevlerde rol oynamaktadır?", "id": 7523, "answers": [ { "text": "dikkat, konsantrasyon ve uyanıklık", "answer_start": 177 } ] }, { "question": "Katekolamin sistemindeki bozukluklar hangi tür davranışlara neden olabilir?", "id": 7524, "answers": [ { "text": "hiperaktif ve dürtüsel", "answer_start": 476 } ] }, { "question": "DEHB’de hangi biyolojik sıvılarda katekolamin metabolitlerinde azalma görülmüştür?", "id": 7525, "answers": [ { "text": "idrar, kan ve beyin omurilik sıvısı", "answer_start": 600 } ] }, { "question": "Aşırı hareketliliği olan çocuklarda beyin omurilik sıvılarında hangi DA metaboliti yüksek bulunmuştur?", "id": 7526, "answers": [ { "text": "homovalinik asit", "answer_start": 835 } ] }, { "question": "DA hipotezi hangi yöntemlerle desteklenmektedir?", "id": 7527, "answers": [ { "text": "gen çalışması ve hayvan modelleri", "answer_start": 907 } ] }, { "question": "DEHB’de rol oynayan diğer nörotransmitterler nelerdir?", "id": 7528, "answers": [ { "text": "noradrenalin ve serotonin", "answer_start": 1011 } ] }, { "question": "DEHB’nin nörobiyolojisinde nörotransmitterler arasındaki etkileşimler nasıl tanımlanmaktadır?", "id": 7529, "answers": [ { "text": "karmaşık", "answer_start": 1141 } ] }, { "question": "Dopamin (DA) ve noradrenalin (NA) hangi alanlarda önemlidir?", "id": 7530, "answers": [ { "text": "dikkat, konsantrasyon ve uyanıklık gibi bilişsel işlevlerde", "answer_start": 177 } ] } ] }, { "context": "Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, ICD-10 sisteminde ‘hiperkinetik bozukluklar’ adı altında tanımlanmaktadır. Tanı koyabilmek için gereken belirtiler her iki sınıflandırma sisteminde benzerdir. Belirtilerin, çocuğun gelişimsel düzeyiyle uyumsuz olması, işlevsellikte bozulmaya sebep olması ve en az altı ay sürmesi gerekmektedir. Belirtilerin başlangıç yaşı 7 yaşından önce olmalıdır. DSM’den farklı olarak, ICD-10 sınıflandırma sistemi belirtileri dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik olmak üzere üç ayrı boyutta değerlendirmektedir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanısı koyulurken, birden fazla kaynaktan bilgi alınmalı ve belirtiler çocuğun yaşına ve gelişimsel düzeyiyle uygunluğuna göre değerlendirilmelidir. DEHB belirtileri genellikle 3 yaş civarında başlamakta ancak tanı dikkat süresi ve odaklanmanın önem kazandığı ilkokul yıllarında konmaktadır. Okul öncesi dönemde, DEHB’li çocuklarda aşırı hareketlilik, oyun ve aktiviteleri sürdürme ya da tamamlamakta güçlük, söylenenleri dinlememe, dürtüsellik nedeniyle sık kaza geçirme, düşme ve tehlikeli oyunlara yönelme görülmektedir. Okul döneminin başlamasıyla DEHB’li çocuklarda akademik ve sosyal alandaki zorluklar daha belirgin olmaktadır.", "qas": [ { "question": "Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, ICD-10 sisteminde nasıl tanımlanmaktadır?", "id": 7531, "answers": [ { "text": "hiperkinetik bozukluklar", "answer_start": 64 } ] }, { "question": "DEHB tanısı koyulabilmesi için belirtilerin ne kadar süre sürmesi gerekmektedir?", "id": 7532, "answers": [ { "text": "en az altı ay", "answer_start": 303 } ] }, { "question": "DEHB tanısı için belirtilerin başlangıç yaşı ne olmalıdır?", "id": 7533, "answers": [ { "text": "7 yaşından önce", "answer_start": 368 } ] }, { "question": "DEHB tanısı için belirtiler hangi yaştan itibaren olmalı?", "id": 7534, "answers": [ { "text": "7 yaşından önce", "answer_start": 368 } ] }, { "question": "DEHB tanısı koyulurken nelere dikkat edilmelidir?", "id": 7535, "answers": [ { "text": "birden fazla kaynaktan bilgi alınmalı", "answer_start": 618 } ] }, { "question": "DEHB belirtileri genellikle hangi yaşta başlar?", "id": 7536, "answers": [ { "text": "3 yaş civarında", "answer_start": 776 } ] }, { "question": "DEHB tanısı genellikle ne zaman konmaktadır?", "id": 7537, "answers": [ { "text": "ilkokul yıllarında", "answer_start": 859 } ] }, { "question": "Okul öncesi dönemde DEHB'li çocuklarda hangi belirtiler görülmektedir?", "id": 7538, "answers": [ { "text": "aşırı hareketlilik, oyun ve aktiviteleri sürdürme ya da tamamlamakta güçlük, söylenenleri dinlememe, dürtüsellik nedeniyle sık kaza geçirme, düşme ve tehlikeli oyunlara yönelme", "answer_start": 931 } ] }, { "question": "DEHB'li çocuklarda okul döneminin başlamasıyla hangi zorluklar daha belirgin olmaktadır?", "id": 7539, "answers": [ { "text": "akademik ve sosyal alandaki", "answer_start": 1170 } ] }, { "question": "DEHB tanısı için belirtilerin hangi kriterlerle uyumsuz olması gerekmektedir?", "id": 7540, "answers": [ { "text": "çocuğun gelişimsel düzeyi", "answer_start": 218 } ] } ] }, { "context": "Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, çocukluk çağında başlayan, yüksek işlevsellik kaybı ile süren, kronik seyirli bir bozukluktur. Olguların önemli bir kısmında (%65) erişkin dönemde de DEHB belirtilerinin devam ettiği bildirilmektedir. Bu dönemde özellikle dikkatsizlik belirtilerinin kalıcı olduğu görülmektedir. DEHB tedavi edilmediğinde, yaşamın her döneminde, eş tanıların varlığıyla daha da şiddetlenebilecek çeşitli olumsuz sonuçlarla ilişkilidir. Çocukluk çağında, düşük akademik başarı, sınıf tekrarı ve okuldan atılma riski tipik gelişen çocuklara göre daha fazladır. Ergenlerde, aile ve akran ilişkilerinde zorluk, okulu bırakma, saldırgan davranışlar, suça karışma, erken yaşta madde deneyimi gibi problemler görülmektedir. Yetişkin dönemde ise trafik kurallarına ve hız limitlerine uymama, sık kaza geçirme, sosyal ilişkilerde zorluklar, iş ve aile yaşamında sorunlar görülmektedir. Akademik zorluklar için dikkat eksikliği belirtilerinin, hiperaktivite-dürtüselliğe kıyasla daha güçlü bir yordayıcı olduğu düşünülmektedir. DEHB tanısı alan çocukların erken erişkin döneme kadar izlendiği bir takip çalışmasında, örneklemin %20’sinde psikofarmakolojik tedavi olmaksızın iyileşme olduğu görülmüştür. Geriye kalan %80’lik kısımda ise psikopatoloji ve işlev bozukluğunun sürdüğü veya tedavi ihtiyacının devam ettiği gözlenmiştir.", "qas": [ { "question": "Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ne zaman başlar?", "id": 7541, "answers": [ { "text": "çocukluk çağında", "answer_start": 45 } ] }, { "question": "Ergenlerde DEHB nelerde zorluğa neden olur?", "id": 7542, "answers": [ { "text": "aile ve akran ilişkilerinde", "answer_start": 599 } ] }, { "question": "Erişkin dönemde DEHB’nin hangi belirtileri kalıcı olabilir?", "id": 7543, "answers": [ { "text": "dikkatsizlik", "answer_start": 267 } ] }, { "question": "DEHB tedavi edilmediğinde hangi olumsuz sonuçlarla ilişkilidir?", "id": 7544, "answers": [ { "text": "eş tanıların varlığıyla daha da şiddetlenebilecek çeşitli olumsuz sonuçlarla", "answer_start": 374 } ] }, { "question": "Çocukluk çağında DEHB’li çocuklar hangi akademik problemleri yaşayabilir?", "id": 7545, "answers": [ { "text": "düşük akademik başarı, sınıf tekrarı ve okuldan atılma", "answer_start": 482 } ] }, { "question": "Ergenlerde DEHB hangi problemlerle ilişkilidir?", "id": 7546, "answers": [ { "text": "aile ve akran ilişkilerinde zorluk, okulu bırakma, saldırgan davranışlar, suça karışma, erken yaşta madde deneyimi", "answer_start": 599 } ] }, { "question": "Yetişkin dönemde DEHB’li bireylerde hangi zorluklar görülmektedir?", "id": 7547, "answers": [ { "text": "trafik kurallarına ve hız limitlerine uymama, sık kaza geçirme, sosyal ilişkilerde zorluklar, iş ve aile yaşamında sorunlar", "answer_start": 766 } ] }, { "question": "Akademik zorluklar için hangi belirtiler daha güçlü bir yordayıcıdır?", "id": 7548, "answers": [ { "text": "dikkat eksikliği", "answer_start": 929 } ] }, { "question": "DEHB tanısı alan çocukların takip çalışmasında, örneklemin yüzde kaçı psikofarmakolojik tedavi olmaksızın iyileşmiştir?", "id": 7549, "answers": [ { "text": "%20", "answer_start": 1146 } ] }, { "question": "Takip çalışmasında geri kalan %80’lik kısımda neler gözlenmiştir?", "id": 7550, "answers": [ { "text": "psikopatoloji ve işlev bozukluğunun sürdüğü veya tedavi ihtiyacının devam ettiği", "answer_start": 1254 } ] } ] }, { "context": "Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda en sık kullanılan ilaç grubu stimulanlardır. Bu grupta yer alan ilaçlar metilfenidat ve amfetaminlerdir. Metilfenidat, prefrontal korteks ve striatumdan DA ve NA salınımını artırarak ve dopamin taşıyıcı (DAT) ve noradrenalin taşıyıcı (NET) proteinlere bağlanıp bu aminlerin geri alımını inhibe ederek etki göstermektedir. Metilfenidatın hızlı salınımlı ve kontrollü salınımlı formları bulunmaktadır. Yemek sonrası alındığında biyoyararlanımı artmaktadır. Karaciğerde inaktif metaboliti ritalinik aside dönüşerek 24 saat içinde idrarla atılmaktadır. Amfetaminler DA ve NA geri alımını inhibe ederek ve presinaptik terminallerden monoamin salınımını indükleyerek etki gösterirler. Metilfenidattan farklı olarak 5-hidroksitriptamin (5-HT) geri alımını da inhibe ederler. Dekstroamfetamin ve amfetamin tuzları çoğunlukla metilfenidat tedavisine yanıt vermeyen olgularda ikinci seçenek olarak kullanılmaktadır. Dekstroamfetaminin 3 yaş ve üzerindeki çocuklarda FDA onayı bulunmaktadır. Lisdeksamfetamin, bağırsakta aktif metabolitine dönüştürülen ve kötüye kullanım riskini azaltan bir ön ilaçtır.", "qas": [ { "question": "Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda en sık kullanılan ilaç grubu nedir?", "id": 7551, "answers": [ { "text": "stimulanlardır", "answer_start": 76 } ] }, { "question": "DEHB tedavisinde kullanılan stimulan ilaçlar nelerdir?", "id": 7552, "answers": [ { "text": "metilfenidat ve amfetaminlerdir", "answer_start": 119 } ] }, { "question": "Metilfenidat nasıl etki göstermektedir?", "id": 7553, "answers": [ { "text": "DA ve NA salınımını artırarak", "answer_start": 200 } ] }, { "question": "Metilfenidatın hangi formları bulunmaktadır?", "id": 7554, "answers": [ { "text": "hızlı salınımlı ve kontrollü salınımlı", "answer_start": 384 } ] }, { "question": "Metilfenidat karaciğerde neye dönüşmektedir?", "id": 7555, "answers": [ { "text": "ritalinik asid", "answer_start": 533 } ] }, { "question": "Amfetaminler nasıl etki gösterirler?", "id": 7556, "answers": [ { "text": "DA ve NA geri alımını inhibe ederek", "answer_start": 609 } ] }, { "question": "Metilfenidat ile amfetaminler arasındaki temel fark nedir?", "id": 7557, "answers": [ { "text": "5-hidroksitriptamin (5-HT) geri alımını da inhibe ederler", "answer_start": 756 } ] }, { "question": "Dekstroamfetamin ve amfetamin tuzları hangi durumlarda kullanılır?", "id": 7558, "answers": [ { "text": "metilfenidat tedavisine yanıt vermeyen olgularda", "answer_start": 864 } ] }, { "question": "Dekstroamfetaminin FDA onayı hangi yaş grubu için bulunmaktadır?", "id": 7559, "answers": [ { "text": "3 yaş ve üzerindeki", "answer_start": 972 } ] }, { "question": "Lisdeksamfetamin nasıl bir ilaçtır?", "id": 7560, "answers": [ { "text": "ön ilaçtır", "answer_start": 1128 } ] } ] }, { "context": "Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tedavisinde kullanılan, FDA tarafından onaylanan stimulan olmayan ilaçlar atomoksetin ve alfa 2 agonistlerdir. Atomoksetin, prefrontal kortekste NA ve DA seviyesini artıran seçici NA geri alım inhibitörüdür. Atomoksetin, oral uygulama sonrası hızlıca emilir, emilimi yiyeceklerden etkilenmez. Atomoksetinin etkinliği yaklaşık 1 hafta sonra başlar, tam etkisinin görülebilmesi için en az birkaç hafta etkin dozda kullanılması gerekmektedir. Nukleus akkumbens veya striatumdaki dopamin düzeylerini değiştirmediği için kötüye kullanım riskinin olmadığı düşünülmektedir. Madde kötüye kullanımı, enürezis, anksiyete ve tik bozukluğu eş tanısı varlığında, stimülan tedavi ile yan etki ve/veya tedaviye direnç gelişen olgularda, sabah erken ve akşam geç saatlerde de belirti kontrolü gerektiği durumlarda atomoksetin iyi bir seçenek olmaktadır. Çocuk ve ergenlerde sık görülen yan etkiler uykusuzluk, yorgunluk, baş dönmesi, iştahsızlık, ağız kuruluğu, bulantı, kusma, karın ağrısı, kabızlık ve dispepsidir.", "qas": [ { "question": "DEHB tedavisinde kullanılan stimulan olmayan ilaçlar nelerdir?", "id": 7561, "answers": [ { "text": "atomoksetin ve alfa 2 agonistler", "answer_start": 118 } ] }, { "question": "Atomoksetin nasıl bir ilaçtır?", "id": 7562, "answers": [ { "text": "prefrontal kortekste NA ve DA seviyesini artıran seçici NA geri alım inhibitörüdür", "answer_start": 168 } ] }, { "question": "Atomoksetinin emilimi yiyeceklerden etkilenir mi?", "id": 7563, "answers": [ { "text": "emilimi yiyeceklerden etkilenmez", "answer_start": 303 } ] }, { "question": "Atomoksetinin etkinliği ne zaman başlar?", "id": 7564, "answers": [ { "text": "1 hafta", "answer_start": 370 } ] }, { "question": "Atomoksetinin tam etkisinin görülebilmesi için ne kadar süre kullanılması gerekmektedir?", "id": 7565, "answers": [ { "text": "en az birkaç hafta", "answer_start": 425 } ] }, { "question": "Atomoksetin neden kötüye kullanım riski taşımamaktadır?", "id": 7566, "answers": [ { "text": "Nukleus akkumbens veya striatumdaki dopamin düzeylerini değiştirmediği", "answer_start": 484 } ] }, { "question": "Atomoksetin hangi durumlarda iyi bir seçenek olmaktadır?", "id": 7567, "answers": [ { "text": "Madde kötüye kullanımı, enürezis, anksiyete ve tik bozukluğu eş tanısı varlığında, stimülan tedavi ile yan etki ve/veya tedaviye direnç gelişen olgularda, sabah erken ve akşam geç saatlerde de belirti kontrolü gerektiği durumlarda", "answer_start": 611 } ] }, { "question": "Çocuk ve ergenlerde atomoksetinin sık görülen yan etkileri nelerdir?", "id": 7568, "answers": [ { "text": "uykusuzluk, yorgunluk, baş dönmesi, iştahsızlık, ağız kuruluğu, bulantı, kusma, karın ağrısı, kabızlık ve dispepsi", "answer_start": 926 } ] }, { "question": "Atomoksetin hangi yollarla uygulanır?", "id": 7569, "answers": [ { "text": "oral", "answer_start": 265 } ] }, { "question": "Atomoksetinin kullanımının etkisi kaç hafta sonra başlar?", "id": 7570, "answers": [ { "text": "1 hafta", "answer_start": 370 } ] } ] }, { "context": "Miksiyon ve defekasyon, pons ve orta beyin periaquaduktal gri alandaki nöronlar tarafından düzenlenmektedir. Stres yanıtında rol oynayan kortikotropin salgılama faktörü (CRF), kontinans fonksiyonları için önemli bir nörotransmitterdir. Bu CRF aracılı alt sistem, lokus seruleusun mesane, anorektal ve pelvik taban kas uyaranları ile aktivasyonu için gereklidir. Noradrenalinin başlıca üretim merkezi olan lokus seruleus ve ponstan gelen projeksiyonlar frontal lob uyanıklık merkezi ile birleşir. Bu nöronal döngüdeki gelişimsel problemler kontinans ile ilgili sorunlara yol açabilir. Kolorektal motilite, ESS ve SSS’nin spinal ve supraspinal defekasyon merkezleri tarafından kontrol edilmektedir. Ancak defekasyonun merkezi düzenleyici mekanizmaları tam olarak bilinmemektedir. Yapılan fare deneylerinde NA, DA ve serotonin gibi monoaminlerin kolorektal itici kasılmalara neden olduğu gösterilmiştir. Yakın zamanda yapılan bir çalışmada spinal defekasyon merkezindeki endojen DA ve serotoninin kolorektal motilitenin merkezi regülasyonuna katıldığı gösterilmiştir. NA‘nin ise parasempatik akımı aktive ederek kolorektal motiliteyi artırabileceği bildirilmiştir.", "qas": [ { "question": "Miksiyon ve defekasyon hangi beyin bölgeleri tarafından düzenlenmektedir?", "id": 7571, "answers": [ { "text": "pons ve orta beyin", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "Kortikotropin salgılama faktörü (CRF) hangi fonksiyonlar için önemlidir?", "id": 7572, "answers": [ { "text": "kontinans fonksiyonları", "answer_start": 176 } ] }, { "question": "CRF aracılı alt sistem hangi aktivasyonlar için gereklidir?", "id": 7573, "answers": [ { "text": "lokus seruleusun mesane, anorektal ve pelvik taban kas uyaranları", "answer_start": 263 } ] }, { "question": "Noradrenalinin başlıca üretim merkezi neresidir?", "id": 7574, "answers": [ { "text": "lokus seruleusun", "answer_start": 263 } ] }, { "question": "Noradrenalin ve ponstan gelen projeksiyonlar hangi merkezle birleşir?", "id": 7575, "answers": [ { "text": "frontal lob uyanıklık merkezi", "answer_start": 452 } ] }, { "question": "Kolorektal motilite hangi merkezler tarafından kontrol edilmektedir?", "id": 7576, "answers": [ { "text": "ESS ve SSS", "answer_start": 605 } ] }, { "question": "Yapılan fare deneylerinde hangi monoaminlerin kolorektal itici kasılmalara neden olduğu gösterilmiştir?", "id": 7577, "answers": [ { "text": "NA, DA ve serotonin", "answer_start": 804 } ] }, { "question": "Spinal defekasyon merkezindeki endojen DA ve serotonin neye katılmaktadır?", "id": 7578, "answers": [ { "text": "kolorektal motilitenin merkezi regülasyonuna", "answer_start": 994 } ] }, { "question": "Noradrenalin (NA) kolorektal motiliteyi nasıl artırabilir?", "id": 7579, "answers": [ { "text": "parasempatik akımı aktive ederek", "answer_start": 1076 } ] }, { "question": "Defekasyonun merkezi düzenleyici mekanizmaları hakkında ne bilinmektedir?", "id": 7580, "answers": [ { "text": "tam olarak bilinmemektedir", "answer_start": 750 } ] } ] }, { "context": "İshal, çevre koşullarının sağlığı olumsuz etkilediği, besin sanitasyonunun yapılamadığı ve bireylerin temel hijyen bilgisinin yetersiz olduğu yerlerde önemli bir sağlık sorunudur. Günlük dışkılama sayısı kişiden kişiye ve beslenme düzenine göre değişmekle birlikte ishal, dışkının normalden daha sulu ve günde 3 defadan daha sık yapılmasıdır. Ancak normal kıvamındaki dışkılama ishal tanımlamasına girmezken anne sütü ile beslenen bebekler normalden daha fazla ve gevşek dışkı yapabilirler. Dünyada her yıl 5 yaşın altındaki çocuklarda yaklaşık bir milyar ishal olgusu görülmekte, 2,2 milyon çocuk ölmektedir. Bu ölümlerin büyük çoğunluğu gelişmekte olan ülkelerde olmaktadır. Çocukluk çağı ishalleri çocuklardaki en sık görülen infeksiyonlardan olup dünya genelinde beş yaş altı ölüm sıralamasında perinatal hastalıklar ve alt solunum yolu infeksiyonlarından sonra üçüncü sırada yer almaktadır. Ülkemizde; 0-14 yaş grubunda toplam DALY’ler (Sakatlığa Ayarlanmış Yaşam Yılı) içinde ulusal düzeyde dördüncü sırayı ishalle seyreden hastalıkların aldığı görülmektedir. Ayrıca çocukluk çağı ölüm nedenlerine bakıldığında da, ülkemizde halen önlenebilir ölüm nedenleri arasında dördüncü sırada yer almaktadır. Yaygın olarak ishal 6 ay-2 yaş grubundaki çocuklarda ve özellikle inek sütü ya da bebek mamalarıyla beslenenlerde görülür. Ülkemizde ise yaygın olan ishal 0-4 yaş grubu çocukların ölüm nedenleri arasında beşinci sıradadır.", "qas": [ { "question": "İshalin önemli bir sağlık sorunu olduğu yerlerde hangi koşullar mevcuttur?", "id": 7581, "answers": [ { "text": "çevre koşullarının sağlığı olumsuz etkilediği, besin sanitasyonunun yapılamadığı ve bireylerin temel hijyen bilgisinin yetersiz olduğu yerler", "answer_start": 7 } ] }, { "question": "İshal nasıl tanımlanmaktadır?", "id": 7582, "answers": [ { "text": "çevre koşullarının sağlığı olumsuz etkilediği, besin sanitasyonunun yapılamadığı ve bireylerin temel hijyen bilgisinin yetersiz olduğu yerlerde önemli bir sağlık sorunudur", "answer_start": 7 } ] }, { "question": "Anne sütü ile beslenen bebeklerin dışkı özellikleri nasıldır?", "id": 7583, "answers": [ { "text": "normalden daha fazla ve gevşek", "answer_start": 440 } ] }, { "question": "Dünya genelinde her yıl kaç yaş altındaki çocuklarda yaklaşık bir milyar ishal olgusu görülmektedir?", "id": 7584, "answers": [ { "text": "5", "answer_start": 507 } ] }, { "question": "Dünya genelinde beş yaş altı ölüm sıralamasında çocukluk çağı ishalleri hangi sıradadır?", "id": 7585, "answers": [ { "text": "üçüncü", "answer_start": 866 } ] }, { "question": "Ülkemizde 0-14 yaş grubunda toplam DALY'ler içinde ishalle seyreden hastalıklar hangi sıradadır?", "id": 7586, "answers": [ { "text": "dördüncü", "answer_start": 997 } ] }, { "question": "Ülkemizde çocukluk çağı ölüm nedenleri arasında ishal hangi sırada yer almaktadır?", "id": 7587, "answers": [ { "text": "dördüncü", "answer_start": 997 } ] }, { "question": "İshal en yaygın olarak hangi yaş grubundaki çocuklarda görülür?", "id": 7588, "answers": [ { "text": "6 ay-2 yaş", "answer_start": 1225 } ] }, { "question": "Ülkemizde 0-4 yaş grubu çocukların ölüm nedenleri arasında ishal hangi sıradadır?", "id": 7589, "answers": [ { "text": "beşinci", "answer_start": 1409 } ] }, { "question": "İshal en sık hangi tür beslenen çocuklarda görülmektedir?", "id": 7590, "answers": [ { "text": "inek sütü ya da bebek mamaları", "answer_start": 1271 } ] } ] }, { "context": "Rotavirus, reoviridea türünün bir üyesi olup elektron mikroskopisindeki görünümü at arabası tekerleğine benzemesi nedeniyle rota ismini almıştır. Zarfsız, protein kapsitli, çift sarmallı, segmente RNA virusudur. Rotavirusun A,B ve C tipleri insanlarda hastalık oluşturmaktadır. Rotavirus başlıca fekal oral yolla bulaşır. Yakın temas, ortak kullanılan eşyalarla bulaşıp, kalabalık yaşam koşullarında salgınlara neden olmaktadır. Kontamine su, yiyecekler ve az oranda da damlacık yolu ile bulaştığı gösterilmiştir. Kuluçka dönemi 12 saat ile 4 gün (1-3 gün arası) arasındadır. Mide asidinden kurtulan 1-10 virus’un bile barsak infeksiyonu oluşturabileceği tahmin edilmektedir. İnatçı kusma, karın ağrısı, ishal ile karakterize klinik tablo 4-8 gün arası sürmektedir. Ağır dehidratasyon, elektrolit bozukluğu, asidoz sık görülen komplikasyonlarıdır. Dışkı yolu ile virus atılımı 10 gün sürer, semptomların düzelmesinden sonra ise 2-3 gün daha devam eder. Bulaştırıcılık en az bir hafta daha devam etmektedir. Rotavirus ellerde 4 saat, kuru yüzeylerde ise 6 ile 60 gün arası canlı olarak kalabilir. Virusun bulaşmasında yüzeyler de önemli rol oynamaktadır. Rotaviruslar (RV), rutin rotavirus aşılamasının yapılmadığı ülkelerde bebek ve beş yaş altı çocuklarda görülen ishallerin, özellikle hastane yatışlarına ve bebek ölümlerine neden olan ciddi AGE’lerin en önemli nedenleridir.", "qas": [ { "question": "Rotavirus hangi türün bir üyesidir?", "id": 7591, "answers": [ { "text": "reoviridea", "answer_start": 11 } ] }, { "question": "Rotavirus ismini neden almıştır?", "id": 7592, "answers": [ { "text": "elektron mikroskopisindeki görünümü at arabası tekerleğine benzemesi", "answer_start": 45 } ] }, { "question": "Rotavirusun tipleri nelerdir ve hangi tipler insanlarda hastalık oluşturur?", "id": 7593, "answers": [ { "text": "A,B ve C", "answer_start": 224 } ] }, { "question": "Rotavirusun başlıca bulaşma yolu nedir?", "id": 7594, "answers": [ { "text": "fekal oral yolla", "answer_start": 296 } ] }, { "question": "Rotavirusun kuluçka dönemi ne kadardır?", "id": 7595, "answers": [ { "text": "12 saat ile 4 gün", "answer_start": 529 } ] }, { "question": "Rotavirus infeksiyonunun karakteristik klinik tablosu nedir?", "id": 7596, "answers": [ { "text": "İnatçı kusma, karın ağrısı, ishal", "answer_start": 676 } ] }, { "question": "Rotavirusun sık görülen komplikasyonları nelerdir?", "id": 7597, "answers": [ { "text": "Ağır dehidratasyon, elektrolit bozukluğu, asidoz", "answer_start": 766 } ] }, { "question": "Rotavirus ellerde ve kuru yüzeylerde ne kadar süre canlı kalabilir?", "id": 7598, "answers": [ { "text": "6 ile 60 gün arası", "answer_start": 1053 } ] }, { "question": "Rotaviruslar hangi yaş gruplarında ciddi AGE'lere neden olmaktadır?", "id": 7599, "answers": [ { "text": "bebek ve beş yaş altı çocuklarda", "answer_start": 1224 } ] }, { "question": "Rotavirusun bulaşmasında yüzeyler ne rol oynamaktadır?", "id": 7600, "answers": [ { "text": "önemli", "answer_start": 1129 } ] } ] }, { "context": "Camplobacter; rezervuarı hayvanlardır. Enfekte hayvan etleri ve dışkılarıyla bulaşır. Safralı ortamları sevdikleri için jejinum, ileum ve kolonda invazif, eksüdatif enterokolit yapar. Karın ağrısı akut apandisiti taklit eder. HLA-B27 antijenine sahip bireylerde reaktif artrite neden olur. Tedavide birinci seçenek antibiyotik eritromisindir, 8 yaşın üstünde tetrasiklin verilebilir. Yersinia; Kuzey Avrupa ülkelerinde sık karşılan ishal etkenidir. İyi pişmemiş hayvan etleri bulaşa neden olur. Oral yolla mikroorganizmanın alınması ile infeksiyon başlar, 4-7 günlük inkübasyon periyodunun sonunda yaklaşık 2 hafta süren ishal tablosuna neden olur. Mezenterik lenfadenit veya terminal ileit yaparak akut apandisiti taklit eder. Akut gastroenterit ve mezenterik lenfadenit gelişiminde antibiyotik kullanılmasına gerek yoktur. İmmün yetmezlik durumunda ve sepsis gelişiminde tedavide aminoglikozid veya sefotaksim kullanılabilir. Vibrio colera, musinaz salgısı ile mukoza engelini aşarak enterositlere adherens faktörü ile tutunur ve orada kolonize olur. İki-üç günlük inkübasyon periyodundan sonra şiddetli ishalle seyreder. Kültür antibiyogram sonucuna göre antibiyotik başlanmalı, oral rehidratasyon tedavisi ise tanıdan önce uygulanmalıdır.", "qas": [ { "question": "Camplobacter'in rezervuarı nedir?", "id": 7601, "answers": [ { "text": "hayvanlardır", "answer_start": 25 } ] }, { "question": "Camplobacter hangi vücut bölgelerinde invazif, eksüdatif enterokolit yapar?", "id": 7602, "answers": [ { "text": "jejinum, ileum ve kolon", "answer_start": 120 } ] }, { "question": "HLA-B27 antijenine sahip bireylerde Camplobacter neye neden olabilir?", "id": 7603, "answers": [ { "text": "reaktif artrit", "answer_start": 262 } ] }, { "question": "Camplobacter tedavisinde birinci seçenek antibiyotik nedir?", "id": 7604, "answers": [ { "text": "eritromisin", "answer_start": 327 } ] }, { "question": "Yersinia hangi ülkelerde sık karşılanmaktadır?", "id": 7605, "answers": [ { "text": "Kuzey Avrupa ülkelerinde", "answer_start": 394 } ] }, { "question": "Yersinia'nın neden olduğu ishal tablosu ne kadar sürer?", "id": 7606, "answers": [ { "text": "2 hafta", "answer_start": 607 } ] }, { "question": "Yersinia infeksiyonu akut apandisiti taklit ederek hangi hastalıkları yapabilir?", "id": 7607, "answers": [ { "text": "Mezenterik lenfadenit veya terminal ileit", "answer_start": 649 } ] }, { "question": "Vibrio colera nasıl bir mekanizma ile enterositlere tutunur?", "id": 7608, "answers": [ { "text": "adherens faktörü", "answer_start": 1000 } ] }, { "question": "Vibrio colera'nın inkübasyon periyodu ne kadardır?", "id": 7609, "answers": [ { "text": "İki-üç günlük", "answer_start": 1053 } ] }, { "question": "Vibrio colera tedavisinde antibiyotik kullanımı neye göre belirlenir?", "id": 7610, "answers": [ { "text": "Kültür antibiyogram sonucuna", "answer_start": 1124 } ] } ] }, { "context": "Akut gastroenteritte eşlik eden semptomlar, ateş, bulantı-kusma, kilo kaybı, abdominal kramplar, tenezm, inkontinanstır. İshalli bir hastanın mutlakahidrasyon durumu, ateşi, toksisite bulguları değerlendirilmelidir. Çocuklarda dehidratasyon açısından fizik muayne sırasında laterji, taşikardi, postural hipotansiyon, derinin turgor-tonusu, mukozaların kuruluğu, göz kürelerinin çöküklüğü, fontoneli açık olan bebekler için fontonel çöküklüğü, idrar çıkışı, idrarın rengi değerlendirilmelidir. Dünya Sağlık Örgütü’nün dehidratasyon sınıflaması Tablo 3’te özetlenmiştir. ESPGHAN 2008 rehberinde dehidratasyonun en iyi göstergesi olarak kilo kaybı, solunum patern bozukluğu, kapiller dolum zamanının uzaması belirtilir. İshal tedavisindeki en önemli amaç sıvı elektrolit dengesinin korunması, rehidratasyonun sağlanmasıdır. Ağır olgular haricinde sıvı elektrolit desteği oral olarak sağlanır ve normal beslenmeye devam edilir. Laktozlu besinler, sebze ve meyveler ishal sıklığını arttırdığı için bu gıdaların alımının bir süre kısıtlanması önerilir. Anne sütü alan bebekler mutlaka emzirilmeye devam edilmelidir. Mama ile beslenen bebekler de laktoz oranı düşük mamalarla beslenmeye devam edilmelidir. Çocuklarda kesinlikle ishali durdurmak için gıda alımı kesilmemelidir.", "qas": [ { "question": "Akut gastroenteritte eşlik eden semptomlar nelerdir?", "id": 7611, "answers": [ { "text": "ateş, bulantı-kusma, kilo kaybı, abdominal kramplar, tenezm, inkontinanstır", "answer_start": 44 } ] }, { "question": "İshalli bir hastada hangi durumların değerlendirilmesi gerekmektedir?", "id": 7612, "answers": [ { "text": "hidrasyon durumu, ateşi, toksisite bulguları", "answer_start": 149 } ] }, { "question": "Çocuklarda dehidratasyon açısından hangi fiziksel belirtiler değerlendirilmelidir?", "id": 7613, "answers": [ { "text": "laterji, taşikardi, postural hipotansiyon, derinin turgor-tonusu, mukozaların kuruluğu, göz kürelerinin çöküklüğü, fontoneli açık olan bebekler için fontonel çöküklüğü, idrar çıkışı, idrarın rengi", "answer_start": 274 } ] }, { "question": "ESPGHAN 2008 rehberine göre dehidratasyonun en iyi göstergeleri nelerdir?", "id": 7614, "answers": [ { "text": "kilo kaybı, solunum patern bozukluğu, kapiller dolum zamanının uzaması", "answer_start": 634 } ] }, { "question": "İshal tedavisindeki en önemli amaç nedir?", "id": 7615, "answers": [ { "text": "sıvı elektrolit dengesinin korunması", "answer_start": 752 } ] }, { "question": "Ağır olgular haricinde sıvı elektrolit desteği nasıl sağlanır?", "id": 7616, "answers": [ { "text": "oral", "answer_start": 868 } ] }, { "question": "İshal sıklığını arttırdığı için hangi gıdaların alımı kısıtlanmalıdır?", "id": 7617, "answers": [ { "text": "Laktozlu besinler, sebze ve meyveler", "answer_start": 924 } ] }, { "question": "Anne sütü alan bebekler için ishal durumunda ne yapılmalıdır?", "id": 7618, "answers": [ { "text": "emzirilmeye devam edilmelidir", "answer_start": 1079 } ] }, { "question": "Mama ile beslenen bebekler için ishal durumunda ne yapılmalıdır?", "id": 7619, "answers": [ { "text": "laktoz oranı düşük mamalar", "answer_start": 1140 } ] }, { "question": "Çocuklarda ishali durdurmak için gıda alımı kesilmeli midir?", "id": 7620, "answers": [ { "text": "kesilmemelidir", "answer_start": 1254 } ] } ] }, { "context": "Deri kanseri, insanlarda en sık rastlanan kanser türüdür. Amerika Birleşik Devletleri’nde yılda 1.2 milyon vaka görülmektedir. Epidemiyolojik, klinik ve laboratuvar çalışmaları solar ultraviyole ışınlarının ilk tümör hücrelerinin oluşması (initiation), oluşan hücrelerin büyümesi ve çoğalması (promotion) fazlarında etkili olduğunu göstermiştir. Deri kanserleri temel olarak iki alt bölüme ayrılır: melanom ve melanom dışı deri kanserleri (MDDK). MDDK ise bazal hücreli karsinom (BHK) ve skuamöz hücreli karsinom (SHK) olmak üzere temel olarak iki büyük grubu içermektedir ve bunlar sırasıyla tüm tanı konulan deri kanserlerinin % 80’i ile % 16’sını oluşturmaktadır. Ultraviyoleye fazla maruziyet melanom ve melanom dışı deri kanserleri (MDDK) dahil olmak üzere birçok farklı deri hastalıklarına sebep olabilmektedir. Melanom mortalitenin çoğundan sorumluysa da bazal hücreli karsinom (BHK) ve skuamöz hücreli karsinom (SHK) gibi melanom dışı deri kanserleri de ciddi morbiditeye ve bazen de ölüme yol açabilmektedir. Prevalans olarak da MDDK’nin melanoma oranla çok daha fazla olması klinik önemlerini artırmaktadır. MDDK’nin etiyolojisinde en önemli faktör ultraviyole ışınlarına maruziyettir. SHK açık tenli, yaşlı, kümülatif güneş maruziyeti yüksek olan bireylerde ve düşük enlemlerde yaşayanlarda daha sık görülmektedir.", "qas": [ { "question": "Deri kanseri en sık rastlanan kanser türü neresidir?", "id": 7621, "answers": [ { "text": "insanlarda", "answer_start": 14 } ] }, { "question": "Amerika Birleşik Devletleri'nde yılda kaç deri kanseri vakası görülmektedir?", "id": 7622, "answers": [ { "text": "1.2 milyon", "answer_start": 96 } ] }, { "question": "Deri kanserleri temel olarak hangi iki alt bölüme ayrılır?", "id": 7623, "answers": [ { "text": "melanom ve melanom dışı deri kanserleri", "answer_start": 399 } ] }, { "question": "Melanom dışı deri kanserleri (MDDK) hangi iki büyük grubu içermektedir?", "id": 7624, "answers": [ { "text": "bazal hücreli karsinom (BHK) ve skuamöz hücreli karsinom (SHK)", "answer_start": 456 } ] }, { "question": "MDDK, tüm tanı konulan deri kanserlerinin yüzde kaçını oluşturur?", "id": 7625, "answers": [ { "text": "% 16", "answer_start": 640 } ] }, { "question": "MDDK’nin etiyolojisinde en önemli faktör nedir?", "id": 7626, "answers": [ { "text": "ultraviyole ışınlarına maruziyet", "answer_start": 1159 } ] }, { "question": "Melanom dışı deri kanserleri (MDDK) hangi hastalarda daha sık görülmektedir?", "id": 7627, "answers": [ { "text": "açık tenli, yaşlı, kümülatif güneş maruziyeti yüksek olan bireylerde ve düşük enlemlerde yaşayanlar", "answer_start": 1200 } ] }, { "question": "Ultraviyole ışınları deri kanserinin hangi fazlarında etkili olmaktadır?", "id": 7628, "answers": [ { "text": "ilk tümör hücrelerinin oluşması (initiation), oluşan hücrelerin büyümesi ve çoğalması (promotion)", "answer_start": 207 } ] }, { "question": "Melanom dışı deri kanserlerinin klinik önemi neden artmaktadır?", "id": 7629, "answers": [ { "text": "Prevalans olarak da MDDK’nin melanoma oranla çok daha fazla olması", "answer_start": 1018 } ] }, { "question": "Melanom dışı deri kanserleri (MDDK) ciddi neye yol açabilir?", "id": 7630, "answers": [ { "text": "morbiditeye ve bazen de ölüme", "answer_start": 968 } ] } ] }, { "context": "Deri, dermis ve epidermis olarak iki tabakadan meydana gelmektedir. İntrauterin erken dönemde embriyonun yüzeyi tek katlı ektoderm ile kaplıdır ve bu tabakadan sinir sistemi ve epidermis meydana gelir. Ektodermden köken alan bu epidermis tabakası embriyolojik olarak üçüncü haftada tek katlı epitel olarak ortaya çıkar. Bu tek katlı tabakayı oluşturan hücreler farklılaşmamış, küboid yapıda, glikojen depolayan hücrelerdir. İntrauterin gelişimin dördüncü haftasının sonunda bu tabakanın yüzeyelinde periderm isimli ikinci bir tabaka daha oluşur. Bu skuamöz tabaka tamamen intrauterin hayata özgü olup ilerleyen haftalarda kaybolur. Peridermin altındaki bazal tabaka çoğalarak yeni keratinositler üretir ve stratum germinativum olarak adlandırılır. Yeni hücreler oluştukça derinden yüzeyele doğru yer değiştirerek ilerler. Onbirinci haftada bazal tabakadan çoğalan bu hücreler periderm altında “ara tabaka” denilen ikinci bir tabaka oluşturur ve epidermis giderek kalınlaşır. Beş ay civarında keratohyalin granülleri oluşmaya başlar. Altıncı ay sonunda derinin kornifikasyonu tamamlanmıştır ve beş ayrı histolojik tabakası ayırt edilebilir duruma gelmiştir. Alttaki tabaka olan dermis ise mezoderm kökenli bağ dokudan oluşmaktadır ve içerisinde kan damarları, lenfatik kanallar, sinir lifleri ve çeşitli reseptörler yer alır.", "qas": [ { "question": "Deri kaç tabakadan oluşmaktadır?", "id": 7631, "answers": [ { "text": "iki", "answer_start": 33 } ] }, { "question": "Embriyonun yüzeyi intrauterin erken dönemde hangi yapı ile kaplıdır?", "id": 7632, "answers": [ { "text": "tek katlı ektoderm", "answer_start": 112 } ] }, { "question": "Epidermis tabakası embriyolojik olarak ne zaman ortaya çıkar?", "id": 7633, "answers": [ { "text": "üçüncü haftada", "answer_start": 267 } ] }, { "question": "Epidermisi oluşturan hücreler hangi yapıda ve özellikte hücrelerdir?", "id": 7634, "answers": [ { "text": "küboid yapıda", "answer_start": 377 } ] }, { "question": "Periderm isimli ikinci tabaka intrauterin gelişimin kaçıncı haftasında oluşur?", "id": 7635, "answers": [ { "text": "dördüncü", "answer_start": 446 } ] }, { "question": "Peridermin altındaki bazal tabaka nasıl adlandırılır?", "id": 7636, "answers": [ { "text": "stratum germinativum", "answer_start": 706 } ] }, { "question": "Onbirinci haftada bazal tabakadan çoğalan hücreler ne oluşturur?", "id": 7637, "answers": [ { "text": "ara tabaka", "answer_start": 894 } ] }, { "question": "Keratohyalin granülleri ne zaman oluşmaya başlar?", "id": 7638, "answers": [ { "text": "Beş ay civarında", "answer_start": 975 } ] }, { "question": "Derinin kornifikasyonu ne zaman tamamlanmıştır?", "id": 7639, "answers": [ { "text": "Altıncı ay sonunda", "answer_start": 1033 } ] }, { "question": "Dermis hangi yapıdan oluşmaktadır?", "id": 7640, "answers": [ { "text": "mezoderm kökenli bağ dokuda", "answer_start": 1188 } ] } ] }, { "context": "Fasiyal sinir (FS) paralizileri genetik faktörler, viral enfeksiyona bağlı gelişen vasküler iskemi ve inflamasyon, otoimmun hastalıklar, travmalar, baş-boyun tümörleri, santral sinir sistemi lezyonları gibi farklı nedenlere bağlı olarak görülebilir. İdyopatik fasiyal paralizilerden sonra fasiyal paralizilerin en sık nedeni travmadır. Travmaya bağlı fasiyal paraliziler de iyatrojenik, temporal kemik fraktürleri veya diğer künt-kesici travmalar ile oluşabilir. Fasiyal paralizi intratemporal ve ekstratemporal künt yaralanmalarda veya fraktürlerde görülebilir. Orta kafa tabanının transvers fraktürlerinin %70’inde, longitudinal fraktürlerin %30’unda görülür. Travmatik fasiyal paralizi erkeklerde kadınlardan daha sık, çocuklarda ve yaşlılarda genç erişkin erkek popülasyona göre daha az görülür. İyatrojenik fasiyal paralizi, cerrahi müdahalenin türüne, cerrahın deneyimine ve ameliyatın yüküne bağlı olarak değişen oranlarda oluşur. İyatrojenik fasiyal paralizi, en çok otolojik ve nörootolojik işlemler, boyun diseksiyonları, parotidektomiler sırasında görülür, ilaveten mandibular cerrahi sırasında da ortaya çıkabilir. Bazı durumlarda, lokal anestetik infiltrasyonuna veya sinirin gerilmesine veya manipüle edilmesine bağlı olarak paralizi gelişebilir.", "qas": [ { "question": "Fasiyal sinir paralizileri hangi faktörlere bağlı olarak gelişebilir?", "id": 7641, "answers": [ { "text": "genetik faktörler, viral enfeksiyona bağlı gelişen vasküler iskemi ve inflamasyon, otoimmun hastalıklar, travmalar, baş-boyun tümörleri, santral sinir sistemi lezyonları", "answer_start": 32 } ] }, { "question": "Fasiyal paralizilerin en sık nedeni nedir?", "id": 7642, "answers": [ { "text": "travmalar", "answer_start": 137 } ] }, { "question": "Travmaya bağlı fasiyal paraliziler nasıl oluşabilir?", "id": 7643, "answers": [ { "text": "iyatrojenik, temporal kemik fraktürleri veya diğer künt-kesici travmalar", "answer_start": 374 } ] }, { "question": "Orta kafa tabanının transvers fraktürlerinin yüzde kaçında fasiyal paralizi görülür?", "id": 7644, "answers": [ { "text": "%70", "answer_start": 608 } ] }, { "question": "Travmatik fasiyal paralizi kimlerde daha sık görülür?", "id": 7645, "answers": [ { "text": "erkeklerde", "answer_start": 689 } ] }, { "question": "İyatrojenik fasiyal paralizi hangi işlemler sırasında en çok görülür?", "id": 7646, "answers": [ { "text": "otolojik ve nörootolojik işlemler, boyun diseksiyonları, parotidektomiler", "answer_start": 975 } ] }, { "question": "İyatrojenik fasiyal paralizi neye bağlı olarak değişen oranlarda oluşur?", "id": 7647, "answers": [ { "text": "cerrahi müdahalenin türüne, cerrahın deneyimine ve ameliyatın yüküne", "answer_start": 830 } ] }, { "question": "Fasiyal paralizi bazen hangi durumlarda gelişebilir?", "id": 7648, "answers": [ { "text": "lokal anestetik infiltrasyonuna veya sinirin gerilmesine veya manipüle edilmesine", "answer_start": 1144 } ] }, { "question": "Travmatik fasiyal paralizi kimlerde daha az görülür?", "id": 7649, "answers": [ { "text": "çocuklarda ve yaşlılarda", "answer_start": 722 } ] }, { "question": "Fasiyal paralizi hangi yaralanmalarda görülebilir?", "id": 7650, "answers": [ { "text": "intratemporal ve ekstratemporal künt yaralanmalarda veya fraktürlerde", "answer_start": 480 } ] } ] }, { "context": "Ramsay Hunt sendromlu hastalarda Bell paralizili hastalara oranla, hiperakuzi, işitme kaybı, ağrı ve kraniyal sinir semptomları daha sıktır. Herpes zoster oftalmikusta şiddetli oküler komplikasyonlar görülebilir. Bu komplikasyonlar arasında üveit, keratokonjonktivit, optik nörit ve glokom vardır ve hemen her zaman trigeminal sinirin oftalmik dalının etkilenmesiyle ilişkilidir. Herpes zoster oftalmikusu, HSV ile ilişkili lokalize deri döküntülerinden ayırt etmek zor olabilir. Her iki durum da keratite neden olabilmesine rağmen, birbirinden ayırt edilmesi son derece önemlidir, çünkü herpes zosterin tedavisinde topikal kortikosteroidler kullanılırken, HSV de kontraendikedir. Biyomikroskopi için göz konsültasyonu, boyama, sitolojik çalışmalar ve virüs izolasyon çalışmaları yapılması sayesinde bu iki durum ayırt edilebilir. Adour göz tutulumu hakkındaki endişelerden başka, prednizolon başlanması öncesinde veya sonrasında deri vezikülleri gelişmesinin kortikosteroid kullanımına kontraendikasyon oluşturmadığını bildirmiştir. Sefalik zoster de dahil, herpes zosterli hastaların tedavisi sistemik kortikosteroidlerdir. Kortikosteroid tedavisinin özel bir faydası, postherpetik nevraljiyi azaltmasıdır. Kortikosteroidlerin fasiyal paralizinin iyileşmesine katkıda bulunmalarındaki faydası tartışmalıdır.", "qas": [ { "question": "Ramsay Hunt sendromlu hastalarda hangi semptomlar Bell paralizili hastalara göre daha sık görülür?", "id": 7651, "answers": [ { "text": "hiperakuzi, işitme kaybı, ağrı ve kraniyal sinir semptomları", "answer_start": 67 } ] }, { "question": "Herpes zoster oftalmikusta görülen şiddetli oküler komplikasyonlar nelerdir?", "id": 7652, "answers": [ { "text": "üveit, keratokonjonktivit, optik nörit ve glokom", "answer_start": 241 } ] }, { "question": "Herpes zoster oftalmikusu ile HSV ilişkili lokalize deri döküntülerini ayırt etmek neden önemlidir?", "id": 7653, "answers": [ { "text": "herpes zosterin tedavisinde topikal kortikosteroidler kullanılırken, HSV de kontraendikedir", "answer_start": 588 } ] }, { "question": "Herpes zoster oftalmikusu ve HSV ilişkili lokalize deri döküntüleri nasıl ayırt edilebilir?", "id": 7654, "answers": [ { "text": "Biyomikroskopi için göz konsültasyonu, boyama, sitolojik çalışmalar ve virüs izolasyon çalışmaları yapılması sayesinde", "answer_start": 681 } ] }, { "question": "Kortikosteroid tedavisinin herpes zosterli hastalarda özel bir faydası nedir?", "id": 7655, "answers": [ { "text": "postherpetik nevraljiyi azaltması", "answer_start": 1171 } ] }, { "question": "Sefalik zoster de dahil olmak üzere herpes zosterli hastaların tedavisinde hangi ilaçlar kullanılır?", "id": 7656, "answers": [ { "text": "sistemik kortikosteroidler", "answer_start": 1095 } ] }, { "question": "Kortikosteroidlerin fasiyal paralizinin iyileşmesine katkıda bulunmalarındaki faydası nedir?", "id": 7657, "answers": [ { "text": "tartışmalıdır", "answer_start": 1295 } ] }, { "question": "Prednizolon kullanımında deri veziküllerinin gelişmesi kortikosteroid kullanımına kontraendikasyon oluşturur mu?", "id": 7658, "answers": [ { "text": "prednizolon başlanması öncesinde veya sonrasında", "answer_start": 881 } ] }, { "question": "Herpes zoster oftalmikusta trigeminal sinirin hangi dalı etkilenir?", "id": 7659, "answers": [ { "text": "oftalmik", "answer_start": 155 } ] }, { "question": "Ramsay Hunt sendromunda hiperakuzi ne kadar yaygındır?", "id": 7660, "answers": [ { "text": "daha sıktır", "answer_start": 128 } ] } ] }, { "context": "Yeni doğanlardaki fasiyal paralizi insidansının tüm canlı doğumların %23’ü kadar olduğu tahmin edilmektedir. Bir süt çocuğu ya da küçük çocuktaki fasiyal paralizinin tedavisinde yaşanan ilk ikilem, gerçek konjenital paralizi ile doğum travmasının ayrımını yapmaktır. Doğum travması genellikle izole fasiyal paralizi ile birlikte yüzde ödem, ekimoz ya da hemotipanum gibi zedelenmenin diğer bulgularını da içerir. Diğer kraniyal sinirlerdeki anormallikler veya beyin sapı odyometrisindeki anormallikler (I-III veya I-V intervalindeki uzama) fasiyal paralizinin konjenital olduğunu ve travmatik olmadığım düşündürür. Süt çocuklarındaki fasiyal paralizi vakalarının %78’i doğum travmasına bağlıdır. Bu vakalar forseps, vajinal ve sezaryen doğumları sonrasında eşit olarak dağılım göstermiştir, bu da intraüterin fasiyal sinir zedelenmesinin doğum sırasında sakral promins tarafından bebeğin yüzüne yapılan basınç ile oluşabileceğinin göstermektedir. Konjenital fasiyal fonksiyon bozukluğunun en hafif şekli konjenital tek taraflı alt dudak paralizisidir.", "qas": [ { "question": "Yeni doğanlardaki fasiyal paralizi insidansı nedir?", "id": 7661, "answers": [ { "text": "%23’ü kadar", "answer_start": 69 } ] }, { "question": "Fasiyal paralizinin tedavisinde yaşanan ilk ikilem nedir?", "id": 7662, "answers": [ { "text": "gerçek konjenital paralizi ile doğum travmasının ayrımını yapmaktır", "answer_start": 198 } ] }, { "question": "Doğum travması genellikle hangi bulgularla birlikte görülür?", "id": 7663, "answers": [ { "text": "yüzde ödem, ekimoz ya da hemotipanum", "answer_start": 329 } ] }, { "question": "Hangi anormallikler fasiyal paralizinin konjenital olduğunu düşündürür?", "id": 7664, "answers": [ { "text": "kraniyal sinirlerdeki anormallikler veya beyin sapı odyometrisindeki anormallikler", "answer_start": 419 } ] }, { "question": "Süt çocuklarındaki fasiyal paralizi vakalarının yüzde kaçı doğum travmasına bağlıdır?", "id": 7665, "answers": [ { "text": "%78", "answer_start": 663 } ] }, { "question": "Doğum travmasına bağlı fasiyal paralizi vakaları hangi doğum şekillerinden sonra görülmüştür?", "id": 7666, "answers": [ { "text": "forseps, vajinal ve sezaryen", "answer_start": 707 } ] }, { "question": "Intraüterin fasiyal sinir zedelenmesinin doğum sırasında nasıl oluşabileceği düşünülmektedir?", "id": 7667, "answers": [ { "text": "bebeğin yüzüne yapılan basınç", "answer_start": 880 } ] }, { "question": "Konjenital fasiyal fonksiyon bozukluğunun en hafif şekli nedir?", "id": 7668, "answers": [ { "text": "konjenital tek taraflı alt dudak paralizisid", "answer_start": 1004 } ] }, { "question": "Doğum travmasına bağlı fasiyal paralizide görülen bulgular nelerdir?", "id": 7669, "answers": [ { "text": "ödem, ekimoz ya da hemotipanum", "answer_start": 335 } ] }, { "question": "Fasiyal paralizi vakalarının doğum türüne göre nasıl dağılım göstermiştir?", "id": 7670, "answers": [ { "text": "eşit olarak", "answer_start": 757 } ] } ] }, { "context": "Kortikosteroidler adrenal korteks tarafından salgılanan steroid yapılı kortizol ve aldosteron gibi hormonlar ve bunların sentezlenmesi suretiyle yapılan aynı yapıdaki analoglarıdır. Kortikosteroidlerin antienflamatuar, antialerjik ve immünosupresif etkileri nedeniyle en sık kullanılan ilaçlardandır. Steroid tanımı, dört halkalı bir yapı olan siklopentanoperhidrofenantren iskeletinden türeyen maddeler için kullanılır. Bu halkalar A,B,C ve D diye adlandırılır. Steroid halka sisteminin çeşitli yerlerine metil veya etil grubu getirmek suretiyle kortikosteroidler, androjenler ve östrojenler gibi doğal hormonların veya sentetik analoglarının ana yapısını oluşturan temel steroid türevleri elde edilir. Bunlar pregnan, androstan ve estrandır. Bütün kortikosteroidler 21 karbon atomlu pregnan iskeleti içerirler. Kortizol ve diğer doğal glükokortikoidler adrenal korteksin zona fasikülata ve zona retikülaris tabakalarında, dezoksikokortikosteron ve aldosteron gibi mineralokortikoidler ise zona glomerüloza tabakasında kolesterolden sentez edilirler. Sentetik kortikosteroidler ilk zamanlarda başlangıç maddesi olarak kolesterol ve safra asitlerinin, daha sonraları ise bitkisel kaynaklı diosgenin adlı steroidin kullanılması suretiyle üretilmişse de, günümüzde çok daha basit yapılı başlangıç maddelerinden başlayarak kortikosteroid sentezine olanak veren yeni yöntemler ile üretilmektedirler.", "qas": [ { "question": "Kortikosteroidler adrenal korteks tarafından salgılanan hangi hormonları içerir?", "id": 7671, "answers": [ { "text": "kortizol ve aldosteron", "answer_start": 71 } ] }, { "question": "Kortikosteroidler hangi etkileri nedeniyle sık kullanılan ilaçlardandır?", "id": 7672, "answers": [ { "text": "antienflamatuar, antialerjik ve immünosupresif", "answer_start": 202 } ] }, { "question": "Steroid tanımı ne tür bir yapı için kullanılır?", "id": 7673, "answers": [ { "text": "dört halkalı", "answer_start": 317 } ] }, { "question": "Kortikosteroidlerin ana yapısını oluşturan temel steroid türevleri nelerdir?", "id": 7674, "answers": [ { "text": "pregnan, androstan ve estrand", "answer_start": 711 } ] }, { "question": "Bütün kortikosteroidler hangi iskeleti içerir?", "id": 7675, "answers": [ { "text": "pregnan iskeleti", "answer_start": 785 } ] }, { "question": "Kortizol ve diğer doğal glükokortikoidler adrenal korteksin hangi tabakalarında sentezlenir?", "id": 7676, "answers": [ { "text": "zona fasikülata ve zona retikülaris", "answer_start": 873 } ] }, { "question": "Dezoksikokortikosteron ve aldosteron gibi mineralokortikoidler nerede sentez edilir?", "id": 7677, "answers": [ { "text": "zona glomerüloza tabakasında", "answer_start": 991 } ] }, { "question": "Sentetik kortikosteroidler ilk zamanlarda hangi maddelerden üretilmiştir?", "id": 7678, "answers": [ { "text": "kolesterol ve safra asitlerinin", "answer_start": 1119 } ] }, { "question": "Günümüzde kortikosteroid sentezine olanak veren yeni yöntemler hangi tür maddelerle başlar?", "id": 7679, "answers": [ { "text": "çok daha basit yapılı başlangıç maddelerinden", "answer_start": 1263 } ] }, { "question": "Kortikosteroidler hangi yapının analoglarıdır?", "id": 7680, "answers": [ { "text": "adrenal korteks tarafından salgılanan steroid", "answer_start": 18 } ] } ] }, { "context": "Fizyolojik bir süreç olan gebelik genellikle sağlıklı bir annenin sağlıklı bir bebekle buluşmasını amaçlar. Ancak bazı durumlarda gebelik sürecine müdahale etmek gerekebilir. Bu durumlardan biri de fetal veya maternal nedenlerle gebeliğin sonlandırılmasını içerir. Gebelik haftasına ve maternal duruma göre uygun terminasyon yöntemleri kullanılmaktadır. Gebeliğin beklenen sonucuna ulaşmak için kontrendikasyon yoksa öncelikli olarak normal doğum amacıyla indüksiyon düşünülür. Gebelik ürününün atılmasını sağlamak amacıyla uterusun kasılmaya teşvik edilmesi indüksiyon olarak tanımlanır. Doğum indüksiyonunun amacı, doğumun başlangıcından önce uterus kasılmalarını uyararak vajinal doğum sağlamaktır. İndüksiyon obstetrikte yaygın kullanılan bir prosedürdür; insidansı, 1990 ile 2003 arasında iki kattan fazla artmıştır ve 2015 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde tüm gebeliklerin % 23.8'inde kullanılmıştır. Doğum indüksiyonunu gerektiren kadınların sayısı arttıkça, kötü Bishop skoruna sahip olan ve servikal olgunlaşma gerektiren kadın sayısı da artmaktadır. İndüksiyon amacıyla kullanılan çok çeşitli yöntemler mevcuttur ve bunlar farmakolojik ve mekanik yöntemlere ayrılabilir.", "qas": [ { "question": "Gebelik sürecine neden müdahale etmek gerekebilir?", "id": 7681, "answers": [ { "text": "gebeliğin sonlandırılması", "answer_start": 229 } ] }, { "question": "Gebeliğin beklenen sonucuna ulaşmak için öncelikli olarak ne düşünülür?", "id": 7682, "answers": [ { "text": "normal doğum amacıyla indüksiyon", "answer_start": 434 } ] }, { "question": "Doğum indüksiyonunun nasıl doğumu amaçlar?", "id": 7683, "answers": [ { "text": "vajinal", "answer_start": 675 } ] }, { "question": "Doğum indüksiyonunun amacı nedir?", "id": 7684, "answers": [ { "text": "vajinal doğum", "answer_start": 675 } ] }, { "question": "İndüksiyon insidansı 1990 ile 2003 arasında nasıl değişmiştir?", "id": 7685, "answers": [ { "text": "iki kattan fazla", "answer_start": 794 } ] }, { "question": "2015 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde tüm gebeliklerin yüzde kaçı indüksiyon kullanılmıştır?", "id": 7686, "answers": [ { "text": "% 23.8", "answer_start": 886 } ] }, { "question": "Doğum indüksiyonunu gerektiren kadınların sayısının artması hangi durumu artırmaktadır?", "id": 7687, "answers": [ { "text": "servikal olgunlaşma", "answer_start": 1007 } ] }, { "question": "İndüksiyon amacıyla kullanılan yöntemler nasıl ayrılabilir?", "id": 7688, "answers": [ { "text": "farmakolojik ve mekanik", "answer_start": 1140 } ] }, { "question": "Gebelik sürecinde hangi durumlarda terminasyon yöntemleri kullanılmaktadır?", "id": 7689, "answers": [ { "text": "Gebelik haftasına ve maternal duruma göre", "answer_start": 265 } ] }, { "question": "İndüksiyon hangi tıbbi alanda yaygın kullanılan bir prosedürdür?", "id": 7690, "answers": [ { "text": "obstetrik", "answer_start": 713 } ] } ] }, { "context": "Serviksin ana yapısını proteoglikanlar ile çevrelenmiş kollajen demetlerinden oluşan bağ dokusu şeklinde stroma oluşturur. Bu yapı gebe olmayan durumda ve gebeliğin erken dönemlerinde servikse karakteristik palpable sertliğini sağlar. Doğumun başlangıcından önce servikste 12 saatten 6-8 haftaya kadar süren biyokimyasal değişiklikler oluşur. Serviksin olgunlaşma sürecinde düz kasların rolü çok azdır. Daha çok kollajen ve konnektif dokuda değişiklikler görülür. Olgunlaşma ile birlikte kollajen ve protein konsantrasyonları azalırken servikal esneklik artar. Kollajen kaybı kollajenazın proteolitik etkisi ve kollajenin parçalanması ile oluşan ürünlerin eliminasyonu ile olur. Servikal olgunlaşmada iki temel olay mevcuttur. Birincisi kollajenin parçalanması ile total servikal proteinin kollajen fraksiyonunda progresif azalma görülür. İkincisi çeşitli glikozaminoglikanların miktarındaki değişiklik sonucu serviksin esnekliği artar. Gebeliğin geç dönemlerinde kollajen konsantrasyonu gebe olmayan servikse göre % 30 oranında azalır, kollajen fibrillerinin organizasyonu sağlayan proteoglikanlar ise %50 oranında azalır.", "qas": [ { "question": "Serviksin ana yapısını hangi dokular oluşturur?", "id": 7691, "answers": [ { "text": "stroma", "answer_start": 105 } ] }, { "question": "Serviksin olgunlaşma sürecinde hangi dokuda değişiklikler görülür?", "id": 7692, "answers": [ { "text": "kollajen ve konnektif dokuda", "answer_start": 412 } ] }, { "question": "Servikal olgunlaşmada iki temel olaydan biri nedir?", "id": 7693, "answers": [ { "text": "kollajenin parçalanması ile total servikal proteinin kollajen fraksiyonunda progresif azalma görülür", "answer_start": 737 } ] }, { "question": "Servikal esneklik hangi değişiklik sonucu artar?", "id": 7694, "answers": [ { "text": "çeşitli glikozaminoglikanların miktarındaki değişiklik", "answer_start": 848 } ] }, { "question": "Gebeliğin geç dönemlerinde kollajen konsantrasyonu ne kadar azalır?", "id": 7695, "answers": [ { "text": "% 30", "answer_start": 1015 } ] }, { "question": "Serviksin sertliği hangi durumlarda karakteristiktir?", "id": 7696, "answers": [ { "text": "gebe olmayan durumda ve gebeliğin erken dönemlerinde", "answer_start": 131 } ] }, { "question": "Servikal olgunlaşmada düz kasların rolü nasıldır?", "id": 7697, "answers": [ { "text": "çok azdır", "answer_start": 392 } ] }, { "question": "Kollajen kaybı nasıl gerçekleşir?", "id": 7698, "answers": [ { "text": "kollajenazın proteolitik etkisi ve kollajenin parçalanması ile oluşan ürünlerin eliminasyonu", "answer_start": 576 } ] }, { "question": "Kollajen fibrillerinin organizasyonu sağlayan proteoglikanlar ne kadar azalır?", "id": 7699, "answers": [ { "text": "%50", "answer_start": 1103 } ] }, { "question": "Doğumun başlangıcından önce servikste ne kadar süre biyokimyasal değişiklikler oluşur?", "id": 7700, "answers": [ { "text": "12 saatten 6-8 haftaya", "answer_start": 273 } ] } ] }, { "context": "Gebeliğin başarılı sonucunun faktörlerinden biri de önemli fizyolojik olayların - servikal olgunlaşma, servikal dilatasyon ve miyometrial kontraktilitenin - birbiriyle uyumlu ve uygun zamanlama içinde gerçekleşmesidir. Gebelikte doğum öncesi ve doğum sırasında, miyometrial ve servikal fonksiyon arasında koordineli bir senkronizasyon şarttır. Doğum sürecindeki olaylar normal zamanlama ve senkronizasyondan saptığında istenmeyen sonuçlar ortaya çıkar. Servikal yetersizliğin spontan 2. trimester abortus ya da preterm doğuma katkısı çoktan ortaya konmuştur. Spektrumun diğer ucundaysa; uzamış gebeliğin ve uzamış ve/veya koordine olmayan doğumun eşlik ettiği servikal olgunlaşma başarısızlığı olan hasta vardır. Uterus ve serviks arasında uygun senkronizasyon eksikliğinin en bariz tezahürü serviks henüz olgunlaşmamışken doğumu başlatmak için uterus kontraktilitesi stimüle edildiği zaman görülür. Özellikle primigravid hastalarda amniyotomi ve intravenöz oksitosin infüzyonu ile doğum indüksiyonu durumu maternal ve fetal morbiditeyi artırır. Serviks olgunlaşmamışken yapılan indüksiyon uzun, verimsiz doğuma ve kabul edilemeyecek derecede yüksek oranda maternal distress, ateş, fetal asidoz ve sezaryena yol açar.", "qas": [ { "question": "Gebeliğin başarılı sonucunun faktörlerinden biri nedir?", "id": 7701, "answers": [ { "text": "servikal olgunlaşma, servikal dilatasyon ve miyometrial kontraktilitenin - birbiriyle uyumlu ve uygun zamanlama", "answer_start": 82 } ] }, { "question": "Gebelikte doğum öncesi ve doğum sırasında hangi fonksiyonlar arasında koordineli bir senkronizasyon şarttır?", "id": 7702, "answers": [ { "text": "miyometrial ve servikal fonksiyon", "answer_start": 262 } ] }, { "question": "Servikal yetersizlik neye katkı sağlar?", "id": 7703, "answers": [ { "text": "spontan 2. trimester abortus ya da preterm doğuma", "answer_start": 476 } ] }, { "question": "Uterus ve serviks arasında uygun senkronizasyon eksikliğinin en bariz tezahürü ne zaman görülür?", "id": 7704, "answers": [ { "text": "serviks henüz olgunlaşmamışken doğumu başlatmak için uterus kontraktilitesi stimüle edildiği zaman", "answer_start": 792 } ] }, { "question": "Özellikle hangi hastalarda amniyotomi ve intravenöz oksitosin infüzyonu ile doğum indüksiyonu maternal ve fetal morbiditeyi artırır?", "id": 7705, "answers": [ { "text": "primigravid hastalarda", "answer_start": 910 } ] }, { "question": "Serviks olgunlaşmamışken yapılan indüksiyonun olumsuz sonuçları nelerdir?", "id": 7706, "answers": [ { "text": "maternal distress, ateş, fetal asidoz ve sezaryen", "answer_start": 1157 } ] }, { "question": "Servikal olgunlaşma başarısızlığı olan hastada ne gibi bir durum söz konusudur?", "id": 7707, "answers": [ { "text": "uzamış gebeliğin ve uzamış ve/veya koordine olmayan doğumun eşlik ettiği", "answer_start": 587 } ] }, { "question": "Gebelik sürecindeki olaylar normal zamanlama ve senkronizasyondan saptığında ne olur?", "id": 7708, "answers": [ { "text": "istenmeyen sonuçlar", "answer_start": 419 } ] }, { "question": "Doğum sürecinde hangi olayların uyumlu ve uygun zamanlama içinde gerçekleşmesi gereklidir?", "id": 7709, "answers": [ { "text": "servikal olgunlaşma, servikal dilatasyon ve miyometrial kontraktilitenin", "answer_start": 82 } ] }, { "question": "Gebelikte senkronizasyon eksikliği hangi sonuçlara yol açabilir?", "id": 7710, "answers": [ { "text": "istenmeyen", "answer_start": 419 } ] } ] }, { "context": "Epitelin altında bulunan servikal cismin en önemli kısmını oluşturan stromadır. Gebe olmayan uterusta ve gebeliğin ilk trimesterinde stroma yüzeysel gevşek stroma ve derin yoğun stromal bölgeye ayrılabilir. Yoğun stromal bölge bir merkezde sıralanan ve hücre dışı temel matrise gömülü kollajen lifleri çerçevesinden oluşan serviksin baskın (% 75-85) ve en önemli bileşeni olan düzensiz bağ dokusundan oluşur. Yoğun stroma mast hücreleri hariç hücreden nispeten zayıftır, ancak eozinofiller, nötrofiller, plazma hücreleri, lenfositler ve makrofajlar da bulunabilir. Bağ dokunun kuru ağırlığının % 70'inden fazlasını proteoglikanlar, kollajen ve elastin oluşturur. Baskın yapısal elemanlar, büyük proteoglikan molekülleri ile ayrılmış veya çevrelenmiş farklı yönlerde uzanan kollajen liflerdir. Bu sıkı bağ dokusu serviksin inert maddesi olarak görülmesine rağmen dinamik özelliklere sahip olduğu daha sonraları bulunmuştur. Bağ dokusunun bu önemli biyokimyasal ve biyofiziksel özelliklerinde meydana gelen önemli değişiklikler termdeki gebe kadınlarda ve spontan veya farmakolojik olarak indüklenen servikal olgunlaşma sırasında ortaya çıkar.", "qas": [ { "question": "Servikal cismin en önemli kısmını ne oluşturmaktadır?", "id": 7711, "answers": [ { "text": "stroma", "answer_start": 69 } ] }, { "question": "Gebe olmayan uterusta stroma hangi bölgelere ayrılabilir?", "id": 7712, "answers": [ { "text": "yüzeysel gevşek stroma ve derin yoğun stromal", "answer_start": 140 } ] }, { "question": "Serviksin baskın ve en önemli bileşeni nedir?", "id": 7713, "answers": [ { "text": "düzensiz bağ dokusundan", "answer_start": 377 } ] }, { "question": "Yoğun stromada bulunan hücreler nelerdir?", "id": 7714, "answers": [ { "text": "mast hücreleri hariç hücreden nispeten zayıftır, ancak eozinofiller, nötrofiller, plazma hücreleri, lenfositler ve makrofajlar", "answer_start": 422 } ] }, { "question": "Bağ dokunun kuru ağırlığının %70'inden fazlasını hangi maddeler oluşturur?", "id": 7715, "answers": [ { "text": "proteoglikanlar, kollajen ve elastin", "answer_start": 615 } ] }, { "question": "Baskın yapısal elemanlar hangi maddelerle çevrelenmiş kollajen liflerdir?", "id": 7716, "answers": [ { "text": "büyük proteoglikan molekülleri", "answer_start": 689 } ] }, { "question": "Serviksin inert maddesi olarak görülen sıkı bağ dokusu ne tür özelliklere sahiptir?", "id": 7717, "answers": [ { "text": "dinamik", "answer_start": 862 } ] }, { "question": "Bağ dokusunun biyokimyasal ve biyofiziksel özelliklerinde hangi durumlarda değişiklikler meydana gelir?", "id": 7718, "answers": [ { "text": "servikal olgunlaşma sırasında", "answer_start": 1098 } ] }, { "question": "Yoğun stromal bölge ne tür bir yapıya sahiptir?", "id": 7719, "answers": [ { "text": "hücre dışı temel matrise gömülü kollajen lifleri çerçevesinden oluşan", "answer_start": 253 } ] }, { "question": "Stromanın yoğun bölgesi hangi hücrelerden nispeten zayıftır?", "id": 7720, "answers": [ { "text": "mast hücreleri", "answer_start": 422 } ] } ] }, { "context": "Olgunlaşma süreci hamileliğin 34-36. haftasında başlar (düzensiz Braxton-Hicks uterus kasılmalarının daha belirgin hale geldiği zaman). Serviks yumuşak, şiş ve esnek hale gelirken, servikal kanal ve servikal doku uzayabilir. Kadın doğum uzmanı, eşlik eden doğum öncesi dilatasyonu ve silinmeyi “serviksin olgunlaşması” olarak algılar. İnsan serviksindeki üç ana yapısal bileşen arasında kollajen ve bağ dokusu matriksindeki değişiklikler olgunlaşmanın başlıca faktörleridir. Düz kas içeriği ikinci sıradadır ve sırasıyla üst, orta ve alt segmentlerde sadece % 25, % 16 ve % 6'dır. Daha önce düzenli bir dizilim gösteren kollajen fibrillerinin olgunlaşma esnasında organize olmayan bir halde dağıldığını gösteren Danforth ve ark. servikal yumuşamanın anahtar elementinin konnektif dokudaki değişiklikler olduğunu söylediler. Ana kollajen tipleri hem gebe olmayan hem de gebe kadınların serviksinde 1 ve 3'tür. Servikal kompliyansta ve olgunlaşma sırasında eş zamanlı değişiklikler vardır ve servikal dokunun esnekliği artar. Kollajen fibrilleri yoğun şekilde birbirine bağlanarak gebelik öncesi ve erken gebelik dönemindeki karakteristik rijiditeyi servikse verir. İnsan serviksindeki diğer önemli moleküller zemin maddesini oluşturan ve çeşitli glikozaminoglikanları (asit mukopolisakkaritler, GAG'lar) içeren büyük moleküler ağırlıklı proteoglikan kompleksleridir.", "qas": [ { "question": "Olgunlaşma süreci hamileliğin hangi haftasında başlar?", "id": 7721, "answers": [ { "text": "34-36.", "answer_start": 30 } ] }, { "question": "Olgunlaşma sürecinde servikste hangi değişiklikler olur?", "id": 7722, "answers": [ { "text": "Serviks yumuşak, şiş ve esnek hale gelirken, servikal kanal ve servikal doku uzayabilir", "answer_start": 136 } ] }, { "question": "Kadın doğum uzmanı serviksin olgunlaşmasını nasıl algılar?", "id": 7723, "answers": [ { "text": "doğum öncesi dilatasyonu ve silinme", "answer_start": 256 } ] }, { "question": "Servikal yumuşamanın anahtar elementi nedir?", "id": 7724, "answers": [ { "text": "konnektif dokudaki değişiklikler", "answer_start": 770 } ] }, { "question": "Servikal dokunun esnekliği ne zaman artar?", "id": 7725, "answers": [ { "text": "olgunlaşma sırasında", "answer_start": 934 } ] }, { "question": "Gebelik öncesi ve erken gebelik dönemindeki serviksin karakteristik rijiditesi neye bağlıdır?", "id": 7726, "answers": [ { "text": "Kollajen fibrilleri yoğun şekilde birbirine bağlanarak", "answer_start": 1024 } ] }, { "question": "İnsan serviksindeki diğer önemli moleküller nelerdir?", "id": 7727, "answers": [ { "text": "büyük moleküler ağırlıklı proteoglikan kompleksleridir", "answer_start": 1310 } ] }, { "question": "Serviksin olgunlaşması sırasında hangi yapısal bileşenlerin değişiklikleri önemlidir?", "id": 7728, "answers": [ { "text": "kollajen ve bağ dokusu matriksindeki", "answer_start": 387 } ] }, { "question": "Ana kollajen tipleri nelerdir?", "id": 7729, "answers": [ { "text": "hem gebe olmayan hem de gebe kadınların serviksinde 1 ve 3", "answer_start": 845 } ] }, { "question": "Düz kas içeriği serviksin hangi segmentlerinde farklı oranlardadır?", "id": 7730, "answers": [ { "text": "üst, orta ve alt segmentlerde", "answer_start": 521 } ] } ] }, { "context": "Proteoglikanlar insan vücudundaki en büyük moleküllerdir. 3 x 106 dalton kadar büyük olabilirler. Gebe ve gebe olmayan serviksteki baskın proteoglikan, zemin maddesinin % 75'inden fazlasını oluşturan ve dekorin adı verilen yaklaşık 100.000 dalton moleküler ağırlığa sahip dermatan sülfattır. Dermatan sülfat ve kollajen molekülleri arasında bir etkileşimin varolduğu bilinmektedir. Böyle bir etkileşimin fizyolojik önemi kollajeni stabilize etmektir. Ayrıca kollajenin yöneliminin ve fiziksel özelliklerinin glikozaminoglikanlar tarafından modifiye edilebileceği gösterilmiştir. Servikste baskın olarak bulunan GAG dermatan sülfattan sonra kondroitin sülfat da yaygındır. Dokunun zemin maddesini oluşturmanın yanı sıra proteoglikanlar kollajenlere bağlanan protein çekirdekleri ile kollajen fibrillere sarılırlar. Proteoglikanların GAG yan zincirleri daha sonra başka kollajen molekülleri ve birbirleriyle etkileşebilir. Bu ilişki kollajen fibrillerini yönlendirme, üç boyutlu topometrik yapıyı korumada ve böylece mekanik güç sağlamada önemlidir.", "qas": [ { "question": "Proteoglikanlar ne kadar büyük olabilir?", "id": 7731, "answers": [ { "text": "3 x 106 dalton", "answer_start": 58 } ] }, { "question": "Gebe ve gebe olmayan serviksteki baskın proteoglikan nedir?", "id": 7732, "answers": [ { "text": "dermatan sülfat", "answer_start": 272 } ] }, { "question": "Dermatan sülfat ve kollajen molekülleri arasındaki etkileşimin fizyolojik önemi nedir?", "id": 7733, "answers": [ { "text": "kollajeni stabilize etmektir", "answer_start": 421 } ] }, { "question": "Kollajenin yönelimi ve fiziksel özellikleri ne tarafından modifiye edilebilir?", "id": 7734, "answers": [ { "text": "glikozaminoglikanlar", "answer_start": 508 } ] }, { "question": "Servikste dermatan sülfattan sonra hangi GAG yaygındır?", "id": 7735, "answers": [ { "text": "kondroitin sülfat", "answer_start": 640 } ] }, { "question": "Proteoglikanların GAG yan zincirleri nelerle etkileşebilir?", "id": 7736, "answers": [ { "text": "başka kollajen molekülleri ve birbirleriyle", "answer_start": 862 } ] }, { "question": "Proteoglikanlar kollajen fibrillere nasıl bağlanır?", "id": 7737, "answers": [ { "text": "protein çekirdekleri", "answer_start": 757 } ] }, { "question": "Proteoglikanlar dokunun zemin maddesini oluşturmanın yanı sıra hangi işleve sahiptir?", "id": 7738, "answers": [ { "text": "kollajen fibrillere sarılırlar", "answer_start": 782 } ] }, { "question": "Proteoglikanlar neyi stabilize eder?", "id": 7739, "answers": [ { "text": "kollajen", "answer_start": 311 } ] }, { "question": "Proteoglikanlar hangi molekülleri içeren büyük moleküler ağırlıklı yapılardır?", "id": 7740, "answers": [ { "text": "GAG yan zincirleri", "answer_start": 832 } ] } ] }, { "context": "Prostaglandinler ve lökotrienler için substrat olan araşidonik asit, benzer deneylerde kollajen yıkımını arttırmıştır. Fosfolipaz inhibitörlerinin bu yanıtı engellediği, siklooksijenaz inhibitörlerinin ise prostaglandin üretimini bloke eden konsantrasyonlarda etkisiz olduğu bulunmuştur. Buna rağmen, doku kompliyansı açısından servikal olgunlaşma PGE2 ile tedaviyi takiben in vitro olarak hızlı bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu uyumsuzluk, PGE2 ve araşidonik asit ile tedavi edilen servikal dokularda, prostaglandin olmayan tanımlanamayan araşidonik asit ürünlerinde bir artış ile açıklanabilir. Bu nedenle, araşidonik asit ile indüklenen olgunlaşma belki de PGE2 ile uyarılabilen lökotrien üretiminden dolayı prostaglandin aracılı olmayan bir etki olabilir. Bu olasılık kuramsal olarak kalmakla birlikte servikal olgunlaşmanın bir inftamatuar tip proses olduğunu düşündürür. Bu hipotez, lto ve arkadaşlarının çalışmasıyla desteklenmiştir. Sitokinlerin makrofajlar ve monositlerden kollajenaz sentezini belirgin bir şekilde uyardığını, gebe sıçan servikal dokularının interlökin benzeri faktörler ürettiklerini ve insan servikal fibroblastlarında interlökin 1a’nın elastaz benzeri enzimi aktive ettiğini gösterdiler. Prostaglandinler içindeki granüllerinde depolanan lökosit kollajenazının salınmasını da teşvik edecek şekilde nötrofil göçünü teşvik ederek hareket etmektedirler. Böyle bir işlem dokuya alınan nötrofillere bağlı olduğundan, in vitro belirgin olmayacaktır.", "qas": [ { "question": "Araşidonik asit neyin substratıdır?", "id": 7741, "answers": [ { "text": "Prostaglandinler ve lökotrienler", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Fosfolipaz inhibitörleri hangi yanıtı engeller?", "id": 7742, "answers": [ { "text": "kollajen yıkımını", "answer_start": 87 } ] }, { "question": "Siklooksijenaz inhibitörlerinin etkisi nedir?", "id": 7743, "answers": [ { "text": "prostaglandin üretimini bloke eden konsantrasyonlarda etkisiz", "answer_start": 206 } ] }, { "question": "Servikal olgunlaşma PGE2 ile tedavi sonrası nasıl ortaya çıkar?", "id": 7744, "answers": [ { "text": "in vitro olarak hızlı bir şekilde", "answer_start": 374 } ] }, { "question": "Araşidonik asit ile indüklenen olgunlaşma neye bağlı olabilir?", "id": 7745, "answers": [ { "text": "PGE2 ile uyarılabilen lökotrien üretiminden", "answer_start": 662 } ] }, { "question": "Servikal olgunlaşmanın hangi tip bir proses olduğu düşünülmektedir?", "id": 7746, "answers": [ { "text": "inftamatuar", "answer_start": 835 } ] }, { "question": "Sitokinler hangi hücrelerden kollajenaz sentezini uyarır?", "id": 7747, "answers": [ { "text": "makrofajlar ve monositlerden", "answer_start": 956 } ] }, { "question": "Prostaglandinler nötrofil göçünü nasıl teşvik eder?", "id": 7748, "answers": [ { "text": "lökosit kollajenazı", "answer_start": 1270 } ] }, { "question": "İn vitro olarak neden belirgin olmayacaktır?", "id": 7749, "answers": [ { "text": "dokuya alınan nötrofillere bağlı olduğundan", "answer_start": 1399 } ] }, { "question": "Gebe sıçan servikal dokularının ürettiği faktörler nelerdir?", "id": 7750, "answers": [ { "text": "interlökin", "answer_start": 1071 } ] } ] }, { "context": "Günümüzde gelişen teknolojinin de yardımıyla, prenatal dönemde yapılan ultrasonografi sayesinde birçok konjenital anomaliye doğum öncesinde tanı koyulabilmektedir. Bu amaçla yapılan incelemelerde cihazın kalitesi, uygulayıcının deneyimi, fetusun pozisyonu, maternal obezite gibi birçok faktör önem taşımaktadır. Gastrointestinal sistem obstrüksiyonları (GİO) artmış perinatal morbidite ve mortalite ile ilişkili olup bu grupta yer alan bazı hastalıklarda doğum öncesi dönemde saptanabilmektedir. Özofagus, duodenum, jejenum, ileum, kolon veya anorektal obstruksiyonların prenatal tanısının doğum sonrası prognozu geliştirip geliştirmediği açık değildir. Deneyimli personel ve tam teşekküllü bir hastane ortamında doğumun planlanarak, yenidoğana gerekli tüm müdahalenin sağlanması ise ancak erken prenatal tanı sayesinde mümkün olabilmektedir. Yine de bazı vakalarda tanı ancak doğum sonrasında koyulabilmektedir. Fetal GIO’larda eşlik eden yapısal malformasyonlar ve kromozom anomalileri açısından dikkatli olunmalıdır. Detaylı anatomi taraması, fetal ekokardiyografi ve amniyosentez gibi invaziv işlemler gebelik takibinin önemli parçalarıdır. Ayrıca polihidramnioz bu gebeliklerin birçoğunu komplike etmektedir. Gelişen polihidramnioz ise beraberinde preterm doğum, malprezentasyon, kordon sarkması, plasenta dekolmanı, doğum eyleminin uzaması ve atoni gibi riskler getirmektedir.", "qas": [ { "question": "Prenatal dönemde yapılan ultrasonografi ile neye tanı koyulabilir?", "id": 7751, "answers": [ { "text": "konjenital anomali", "answer_start": 103 } ] }, { "question": "Prenatal ultrasonografi incelemelerinde hangi faktörler önemlidir?", "id": 7752, "answers": [ { "text": "cihazın kalitesi, uygulayıcının deneyimi, fetusun pozisyonu, maternal obezite", "answer_start": 196 } ] }, { "question": "Gastrointestinal sistem obstrüksiyonları (GİO) ne ile ilişkilidir?", "id": 7753, "answers": [ { "text": "artmış perinatal morbidite ve mortalite", "answer_start": 359 } ] }, { "question": "Gastrointestinal sistem obstrüksiyonlarının prenatal tanısının doğum sonrası prognozu geliştirip geliştirmediği açık mıdır?", "id": 7754, "answers": [ { "text": "açık değildir", "answer_start": 639 } ] }, { "question": "Erken prenatal tanı sayesinde ne mümkün olabilir?", "id": 7755, "answers": [ { "text": "yenidoğana gerekli tüm müdahalenin sağlanması", "answer_start": 734 } ] }, { "question": "Fetal GIO’larda nelere dikkat edilmelidir?", "id": 7756, "answers": [ { "text": "yapısal malformasyonlar ve kromozom anomalileri", "answer_start": 940 } ] }, { "question": "Gebelik takibinin önemli parçaları nelerdir?", "id": 7757, "answers": [ { "text": "Detaylı anatomi taraması, fetal ekokardiyografi ve amniyosentez gibi invaziv işlemler", "answer_start": 1020 } ] }, { "question": "Polihidramnioz hangi riskleri beraberinde getirebilir?", "id": 7758, "answers": [ { "text": "preterm doğum, malprezentasyon, kordon sarkması, plasenta dekolmanı, doğum eyleminin uzaması ve atoni", "answer_start": 1253 } ] }, { "question": "Bazı vakalarda tanı ne zaman koyulabilmektedir?", "id": 7759, "answers": [ { "text": "doğum sonrasında", "answer_start": 877 } ] }, { "question": "Gastrointestinal sistem obstrüksiyonları hangi organlarda görülebilir?", "id": 7760, "answers": [ { "text": "Özofagus, duodenum, jejenum, ileum, kolon veya anorektal", "answer_start": 496 } ] } ] }, { "context": "Gastrointestinal sistem (GİS) ağızdan başlayıp anüse dek devam eden tükrük bezleri, pankreas ve karaciğer gibi glandüler organlarla eş zamanlı işlev gören içi boş bir lümenden meydana gelmektedir. Besinlerin alımı ile birlikte GİS işlev görmeye başlamaktadır. Yaşam için gerekli olan bu fizyolojik fonksiyonlar motilite, sekresyon, sindirim, emilim ve eliminasyon olarak özetlenebilir. Tüm sistemin eş zamanlı çalışabilmesi için endokrin, parakrin ve nöral sistemlerin birlikte görev aldığı kontrol mekanizmaları söz konusudur. Sindirim kanalını oluşturan organlar ve sindirme yardımcı bezler birlikte çalışarak GİS’in etkili fonksiyon görmesini sağlamaktadır. Ağız, farinks, özefagus, mide, ince bağırsak (duodenum, jejenum ve ileum), kolon (asendan, transvers, desendan, rektum) ve anüs sindirim organları olarak sıralanmaktadır. Tükrük bezleri, karaciğer, safra kesesi ve pankreas ise sindirim sistemine yardımcı olmaktadır. Fonksiyonel farklıkları olmasına karşın GİS organları histolojik açıdan benzer katmanlara sahiptir. İçten dışa doğru bu tabakalar; Tunica (T.) mukoza, T. submukoza, T. muskularis ve T. seroza/adventitia olarak adlandırılmaktadır. Lümene bakan tabaka (T. mukoza) koruma, sekresyon ve absorbsiyon işlevi gören epiteli tanımlamaktadır. T. submukoza ise vasküler, nöral ve lenfoid doku elemanlarına sahip bağ dokusudur. Kraniyalden başlayarak kaudale doğru besinlerin hareketi sağlayan peristaltizm ise T. muskularis tarafından kontrol edilmektedir. En dıştaki tabaka ise organların komşu yapılar ile sınırı oluşturmaktadır.", "qas": [ { "question": "Gastrointestinal sistem (GİS) nedir?", "id": 7761, "answers": [ { "text": "içi boş bir lümen", "answer_start": 155 } ] }, { "question": "GİS'in işlev görmeye başlaması için ne gereklidir?", "id": 7762, "answers": [ { "text": "Besinlerin alımı", "answer_start": 197 } ] }, { "question": "GİS'in fizyolojik fonksiyonları nelerdir?", "id": 7763, "answers": [ { "text": "motilite, sekresyon, sindirim, emilim ve eliminasyon", "answer_start": 311 } ] }, { "question": "GİS'in etkili fonksiyon görmesini sağlayan sindirim organları nelerdir?", "id": 7764, "answers": [ { "text": "Ağız, farinks, özefagus, mide, ince bağırsak (duodenum, jejenum ve ileum), kolon (asendan, transvers, desendan, rektum) ve anüs", "answer_start": 661 } ] }, { "question": "GİS'e yardımcı olan bezler hangileridir?", "id": 7765, "answers": [ { "text": "Tükrük bezleri, karaciğer, safra kesesi ve pankreas", "answer_start": 832 } ] }, { "question": "GİS organlarının histolojik açıdan benzer katmanları nelerdir?", "id": 7766, "answers": [ { "text": "Tunica (T.) mukoza, T. submukoza, T. muskularis ve T. seroza/adventitia", "answer_start": 1059 } ] }, { "question": "Lümene bakan tabaka (T. mukoza) hangi işlevleri gören epiteli tanımlar?", "id": 7767, "answers": [ { "text": "koruma, sekresyon ve absorbsiyon", "answer_start": 1190 } ] }, { "question": "T. submukoza hangi doku elemanlarına sahiptir?", "id": 7768, "answers": [ { "text": "vasküler, nöral ve lenfoid", "answer_start": 1278 } ] }, { "question": "Besinlerin hareketini sağlayan peristaltizm hangi katman tarafından kontrol edilir?", "id": 7769, "answers": [ { "text": "T. muskularis", "answer_start": 1093 } ] }, { "question": "GİS organlarının en dıştaki tabakası neyi oluşturur?", "id": 7770, "answers": [ { "text": "organların komşu yapılar ile sınırı", "answer_start": 1496 } ] } ] }, { "context": "Özofagus, mide, bağırsak, karaciğer ve pankreasın anatomik oluşumu dördüncü fetal haftada bir dizi evajinasyon, enolgasyon ve dilatasyon yoluyla gerçekleşmektedir. Bu karmaşık süreç hücresel çoğalma, büyüme ve morfogenez basamaklarıyla devam etmektedir. Hücresel düzeyde, embriyogenez mekanizmaları büyük olasılıkla homeobox genleri, hücre-hücre etkileşimleri, epiteliyal mezenkimal etkileşimler ve transkripsiyon faktörleri tarafından düzenlenmektedir. Genel bir kural olarak, kraniokaudal ve proximodistal eksenler boyunca maturasyon süreci devam etmektedir. Bir bağırsak bölgesinin (yani, ön, orta veya arka) spesifik programının belirlenmesi önce gerçekleşir, ardından bu bölgede ayrıntılı bir farklılaşma oluşur. Bağırsağın üç ayrı bölgesi GİS’in spesifik kısımlarını ortaya çıkarmaktadır. Farinks, özefagus, mide, karaciğer, safra kesesi, pankreas ve duodenum kraniyal kısmının prekürsörü foregut’tur. Duodenumun kaudal bölümü, jejenum, ileum, çıkan kolon ve transvers kolonun ilk 2/3’lük bölümü ise midgut tarafından oluşturulur. Hindgut ise transvers kolonun son 1/3’ü, inen kolon, rektum ve ürogenital sinüs formasyonundan sorumludur.", "qas": [ { "question": "Özofagus, mide, bağırsak, karaciğer ve pankreasın anatomik oluşumu hangi fetal haftada gerçekleşir?", "id": 7771, "answers": [ { "text": "dördüncü", "answer_start": 67 } ] }, { "question": "Özofagus, mide, bağırsak, karaciğer ve pankreasın anatomik oluşumu nasıl gerçekleşir?", "id": 7772, "answers": [ { "text": "evajinasyon, enolgasyon ve dilatasyon yoluyla", "answer_start": 99 } ] }, { "question": "Embriyogenez mekanizmaları hangi faktörler tarafından düzenlenmektedir?", "id": 7773, "answers": [ { "text": "transkripsiyon faktörleri", "answer_start": 399 } ] }, { "question": "Kraniokaudal ve proximodistal eksenler boyunca hangi süreç devam etmektedir?", "id": 7774, "answers": [ { "text": "maturasyon", "answer_start": 525 } ] }, { "question": "Bağırsağın üç ayrı bölgesi hangi sistemin spesifik kısımlarını ortaya çıkarır?", "id": 7775, "answers": [ { "text": "GİS", "answer_start": 745 } ] }, { "question": "Foregut hangi organların prekürsörüdür?", "id": 7776, "answers": [ { "text": "Farinks, özefagus, mide, karaciğer, safra kesesi, pankreas ve duodenum kraniyal", "answer_start": 795 } ] }, { "question": "Midgut hangi organları oluşturur?", "id": 7777, "answers": [ { "text": "Duodenumun kaudal bölümü, jejenum, ileum, çıkan kolon ve transvers kolonun ilk 2/3’lük bölümü", "answer_start": 908 } ] }, { "question": "Hindgut hangi yapılar ve süreçten sorumludur?", "id": 7778, "answers": [ { "text": "inen kolon, rektum ve ürogenital sinüs formasyonu", "answer_start": 1078 } ] }, { "question": "Bir bağırsak bölgesinin spesifik programının belirlenmesi ne zaman gerçekleşir?", "id": 7779, "answers": [ { "text": "önce", "answer_start": 646 } ] }, { "question": "Morfogenez süreci hangi hücresel olaylarla devam etmektedir?", "id": 7780, "answers": [ { "text": "hücresel çoğalma, büyüme ve morfogenez basamakları", "answer_start": 182 } ] } ] }, { "context": "Ağızdan başlayarak rektuma dek detaylı bir inceleme ile GİS tam olarak değerlendirilebilmektedir. Henüz gebeliğin başında ilk trimester NT ölçümü esnasında mide abdomen içerisinde görülebilmektedir. Bununla birlikte bağırsakların ve anüsün belirgin biçimde görüntülenebilmesi üçüncü trimestere dek mümkün olamayabilmektedir. Kısacası GİS görüntülenmesi ilerleyen gebelik yaşı ile birlikte belirgin olarak değişmektedir. Hatta trakeal fistülü olan özefagus atrezisi gibi durumlarda tüm gebelik boyunca anormal bir ultrasonografik bulgu saptanmayabilmektedir. Normal fetus özofagusu intrauterin yaşamda kollabe haldedir. Özefagus servikal, torasik ve abdominal üç parçadan oluşmaktadır. Servikal bölümün görüntülenmesi zordur. Torasik bölüm ise inen aortanın anteriorunda ve trakeanın posteriorunda görülebilmektedir. Özefagusun tübüler abdominal bölümü ise birbirine paralel dört çizgi şeklindeki midsagittal planda görüntülenebilmektedir. Fetusun yuttuğu sıvı miktarı o kadar azdır ki özefagus içindeki bu sıvıyı saptamak bir hayli güçtür. Komşu damar yapılardan ayrımı açısından Doppler kullanılması fayda sağlayabilmektedir.", "qas": [ { "question": "Gastrointestinal sistem (GİS) nasıl tam olarak değerlendirilebilir?", "id": 7781, "answers": [ { "text": "detaylı bir inceleme", "answer_start": 31 } ] }, { "question": "Gebeliğin başında mide nerede görülebilmektedir?", "id": 7782, "answers": [ { "text": "abdomen", "answer_start": 161 } ] }, { "question": "Bağırsakların ve anüsün belirgin biçimde görüntülenmesi ne zaman mümkün olabilir?", "id": 7783, "answers": [ { "text": "üçüncü trimester", "answer_start": 276 } ] }, { "question": "Gastrointestinal sistem (GİS) görüntülenmesi neye göre değişmektedir?", "id": 7784, "answers": [ { "text": "ilerleyen gebelik yaşı", "answer_start": 353 } ] }, { "question": "Trakeal fistülü olan özefagus atrezisi durumlarında ne saptanmayabilir?", "id": 7785, "answers": [ { "text": "ultrasonografik bulgu", "answer_start": 513 } ] }, { "question": "Normal fetus özofagusu intrauterin yaşamda nasıl bir haldedir?", "id": 7786, "answers": [ { "text": "kollabe", "answer_start": 601 } ] }, { "question": "Özefagus kaç parçadan oluşmaktadır?", "id": 7787, "answers": [ { "text": "üç parçadan", "answer_start": 659 } ] }, { "question": "Özefagusun torasik bölümü nerede görülebilmektedir?", "id": 7788, "answers": [ { "text": "inen aortanın anteriorunda ve trakeanın posteriorunda", "answer_start": 743 } ] }, { "question": "Özefagusun tübüler abdominal bölümü nasıl görüntülenebilmektedir?", "id": 7789, "answers": [ { "text": "midsagittal planda", "answer_start": 896 } ] }, { "question": "Özefagus içindeki sıvının saptanması neden güçtür?", "id": 7790, "answers": [ { "text": "Fetusun yuttuğu sıvı miktarı o kadar azdır", "answer_start": 939 } ] } ] }, { "context": "Yenidoğan döneminde ortaya çıkan bağırsak obstrüksiyonlarının önemli bir kısmını Hirschsprung hastalığı oluşturmaktadır. Gangliyon hücrelerinin yokluğu nedeniyle fonksiyonel olarak obstrukte bir distal bağırsak segmenti oluşmaktadır. Bu kısmın proksimalindeki bağırsak bölümü ise dilate olmaktadır. Olguların dörtte birinde genitoüriner anomaliler, işitme problemleri, görme sorunları, kalp hastalıkları ve anorektal malformasyon gibi eşlik eden anomaliler vardır. Olgularda kromozom anomalisi riski artmıştır ve Down sendromu sıklığı %2-16 oranındadır. Prenatal dönemde kesin tanı oldukça güçtür. Tıkanıklık bulguları ve kabızlık gibi şikâyetler ancak doğum sonrasında ortaya çıkmaktadır. Kolonun tamamını tutan durumlarda ise inutero dönemde polihidramnioz ve bağırsak dilatasyonu gibi spesifik olmayan bulgular saptanabilir. Benzer şekilde lümen içerisinde kalsifikasyonlar ve hiperekojenik bağırsak segmentleri de bu hastalık ile birlikte görülebilmektedir. Tedavi cerrahidir ve hastaların büyük bir çoğunluğu hayatına devam etmektedir. Fekal inkontinans, kabızlık ve enterokolit gibi uzun dönem komplikasyonlar ise sorun yaratabilmektedir.", "qas": [ { "question": "Yenidoğan döneminde ortaya çıkan bağırsak obstrüksiyonlarının önemli bir kısmını hangi hastalık oluşturur?", "id": 7791, "answers": [ { "text": "Hirschsprung hastalığı", "answer_start": 81 } ] }, { "question": "Hirschsprung hastalığında hangi hücrelerin yokluğu nedeniyle fonksiyonel olarak obstrukte bir distal bağırsak segmenti oluşmaktadır?", "id": 7792, "answers": [ { "text": "Gangliyon", "answer_start": 121 } ] }, { "question": "Hirschsprung hastalığında proksimalindeki bağırsak bölümü nasıl olmaktadır?", "id": 7793, "answers": [ { "text": "dilate", "answer_start": 280 } ] }, { "question": "Hirschsprung hastalığı olgularının dörtte birinde hangi eşlik eden anomaliler vardır?", "id": 7794, "answers": [ { "text": "genitoüriner anomaliler, işitme problemleri, görme sorunları, kalp hastalıkları ve anorektal malformasyon", "answer_start": 324 } ] }, { "question": "Hirschsprung hastalığı olgularında kromozom anomalisi riski nedir?", "id": 7795, "answers": [ { "text": "artmıştır", "answer_start": 500 } ] }, { "question": "Hirschsprung hastalığında Down sendromu sıklığı nedir?", "id": 7796, "answers": [ { "text": "%2-16", "answer_start": 535 } ] }, { "question": "Hirschsprung hastalığının prenatal dönemde tanısı nasıldır?", "id": 7797, "answers": [ { "text": "oldukça güçtür", "answer_start": 582 } ] }, { "question": "Kolonun tamamını tutan Hirschsprung hastalığı durumlarında inutero dönemde hangi bulgular saptanabilir?", "id": 7798, "answers": [ { "text": "polihidramnioz ve bağırsak dilatasyonu", "answer_start": 744 } ] }, { "question": "Hirschsprung hastalığının tedavisi nedir?", "id": 7799, "answers": [ { "text": "cerrahi", "answer_start": 969 } ] }, { "question": "Hirschsprung hastalığında görülen uzun dönem komplikasyonlar nelerdir?", "id": 7800, "answers": [ { "text": "Fekal inkontinans, kabızlık ve enterokolit", "answer_start": 1041 } ] } ] }, { "context": "Anorektal malformasyonlar basit imperfore anüsten kompleks kloaka malformasyonlarını içerecek şekilde geniş bir malformasyon grubunu kapsamaktadır. Etiyolojisi karmaşık olup, embryogenez sürecinde yaşanan ürorektal septum şekillenme problemi, anal açıklığın anteriora kayması, aşırı dorsal kloaka obliterasyonu gibi bir takım sebepler nedeniyle oluştuğu düşünülmektedir. İmperfore anüs gibi olgular prenatal dönemde sıklıkla tanı alamamaktadır. Rektum ve nadiren sigmoid kolonun dilate görünümü saptandığında anorektal malformasyonlardan şüphelenilmelidir. Rektumun mesaneden geniş görüldüğü durumlarda anorektal anomaliler akılda tutulmalıdır. Lümen içerisinde ekojenitesi artmış mekonyum varlığı da tanıda yardımcıdır. İzole anal atrezilerde polihidramnioz beklenen bir bulgu değildir. Hatta anorektal fistül varlığında oligohidramnios gelişebilir. Eşlik eden ürogenital anomalilere bağlı hidrokolpos, hidrometrokolpos gibi farklı ultrasonografi bulguları saptanabilmektedir. Pelviste artan sıvının mesane basısı parsiyel mesane çıkış obstrüksiyonuna yol açabilmektedir. Abdominal kavite ve vajene idrar drenajı nedeniyle nadiren asit gelişebilmektedir.", "qas": [ { "question": "Anorektal malformasyonlar hangi malformasyonları kapsar?", "id": 7801, "answers": [ { "text": "kloaka", "answer_start": 59 } ] }, { "question": "Anorektal malformasyonların etiyolojisi nasıldır?", "id": 7802, "answers": [ { "text": "karmaşık", "answer_start": 160 } ] }, { "question": "Anorektal malformasyonların oluşma sebepleri nelerdir?", "id": 7803, "answers": [ { "text": "embryogenez sürecinde yaşanan ürorektal septum şekillenme problemi, anal açıklığın anteriora kayması, aşırı dorsal kloaka obliterasyonu", "answer_start": 175 } ] }, { "question": "İmperfore anüs gibi olgular prenatal dönemde sıklıkla tanı alır mı?", "id": 7804, "answers": [ { "text": "prenatal dönemde sıklıkla tanı alamamaktadır", "answer_start": 399 } ] }, { "question": "Anorektal malformasyonlardan şüphelenilmesi gereken durumlar nelerdir?", "id": 7805, "answers": [ { "text": "Rektum ve nadiren sigmoid kolonun dilate görünümü saptandığında", "answer_start": 445 } ] }, { "question": "Rektumun mesaneden geniş görüldüğü durumlarda ne düşünülmelidir?", "id": 7806, "answers": [ { "text": "anorektal anomaliler", "answer_start": 603 } ] }, { "question": "İzole anal atrezilerde hangi bulgu beklenmez?", "id": 7807, "answers": [ { "text": "polihidramnioz", "answer_start": 744 } ] }, { "question": "Anorektal fistül varlığında hangi durum gelişebilir?", "id": 7808, "answers": [ { "text": "oligohidramnios", "answer_start": 822 } ] }, { "question": "Hangi ultrasonografi bulguları ürogenital anomalilere eşlik edebilir?", "id": 7809, "answers": [ { "text": "hidrokolpos, hidrometrokolpos", "answer_start": 891 } ] }, { "question": "Abdominal kavite ve vajene idrar drenajı nedeniyle nadiren hangi durum gelişebilir?", "id": 7810, "answers": [ { "text": "asit", "answer_start": 27 } ] } ] }, { "context": "Ameliyat sırasında olan kanamanın kontrolü için kısıtlı sıvı uygulaması sonucu damar içi hacim miktarının azaltılması yönteminde en önemli nokta damar içi sıvı hacminin doğru olarak değerlendirilmesidir. Damar içi sıvı miktarının değerlendirilmesi için en sık kullanılan yöntem SVB ölçümüdür. Santral venöz basıncın damar içi sıvı hacmini %50 oranında doğru gösterdiği belirtilmektedir. SVB hasta pozisyonu, intratorasik basınç, pulmoner hastalık, triküspit kapak hastalıkları, perikardiyal basınç ve intraabdominal basınç gibi faktörlerden etkilenmektedir. Ayrıca hepatektomi sırasında karaciğere pozisyon verilmesi, inferior vena çavanın (IVC), hepatik venlerin ve portal venin klemplenmeleri, sık uygulanan hasta pozisyon değişiklikleri özellikle trendelenburg pozisyonu SVB ölçümlerinin doğru değerleri yansıtmamasında etkili olmaktadırlar. Bu nedenlerle hepatektomi sırasında anestezi protokollerinde yer alan kısıtlı sıvı uygulaması yöntemini uygulayabilmek için damar içi sıvı miktarını doğru olarak ölçebilecek yeni yöntemler kullanılmalıdır. Sıvı kısıtlaması esnasında doku oksijenasyonunun bozulmaması ve yeterli doku perfüzyonunun sağlanması da önemlidir. Damar içi sıvı hacminin değerlendirilmesinde kullanılan yeni yöntemlerden biri “Pleth Variability Index (PVI)”‘dir. PVI, mekanik ventilasyon altındaki hastalarda periferik oksijen satürasyonu dalga formunda solunumla oluşan değişikliklerin non-invaziv, devamlı, dinamik ölçülmesidir. Hastaların sıvı yanıtlılığını yansıtan bir parametredir ve PVI > %13 sıvı yanıtlılığını gösterir. Genel anestezi altında PVI kullanılarak uygulanan hedefe yönelik sıvı tedavisi ile ameliyat sırasında verilen sıvı miktarının azaldığı, ameliyat sırasında ve sonrasında kan laktat seviyelerinin düştüğü gösterilmiştir.", "qas": [ { "question": "Kısıtlı sıvı uygulaması sırasında damar içi sıvı hacminin doğru olarak değerlendirilmesinde en sık kullanılan yöntem nedir?", "id": 7811, "answers": [ { "text": "SVB ölçümü", "answer_start": 278 } ] }, { "question": "Santral venöz basınç (SVB) damar içi sıvı hacmini ne kadar doğru gösterir?", "id": 7812, "answers": [ { "text": "%50", "answer_start": 339 } ] }, { "question": "SVB hangi faktörlerden etkilenmektedir?", "id": 7813, "answers": [ { "text": "hasta pozisyonu, intratorasik basınç, pulmoner hastalık, triküspit kapak hastalıkları, perikardiyal basınç ve intraabdominal basınç", "answer_start": 391 } ] }, { "question": "Hepatektomi sırasında SVB ölçümlerinin doğru değerleri yansıtmamasına sebep olan faktörler nelerdir?", "id": 7814, "answers": [ { "text": "karaciğere pozisyon verilmesi, inferior vena çavanın (IVC), hepatik venlerin ve portal venin klemplenmeleri, sık uygulanan hasta pozisyon değişiklikleri özellikle trendelenburg pozisyonu", "answer_start": 587 } ] }, { "question": "Hepatektomi sırasında anestezi protokollerinde kullanılan yeni yöntemlerden biri nedir?", "id": 7815, "answers": [ { "text": "Pleth Variability Index (PVI)", "answer_start": 1247 } ] }, { "question": "PVI nedir ve nasıl ölçülür?", "id": 7816, "answers": [ { "text": "non-invaziv, devamlı, dinamik", "answer_start": 1407 } ] }, { "question": "PVI değeri ne zaman sıvı yanıtlılığını gösterir?", "id": 7817, "answers": [ { "text": "PVI > %13", "answer_start": 1510 } ] }, { "question": "Genel anestezi altında PVI kullanılarak uygulanan hedefe yönelik sıvı tedavisinin etkileri nelerdir?", "id": 7818, "answers": [ { "text": "ameliyat sırasında verilen sıvı miktarının azaldığı, ameliyat sırasında ve sonrasında kan laktat seviyelerinin düştüğü gösterilmiştir", "answer_start": 1632 } ] }, { "question": "Sıvı kısıtlaması esnasında hangi durumlar önemlidir?", "id": 7819, "answers": [ { "text": "doku oksijenasyonunun bozulmaması ve yeterli doku perfüzyonunun sağlanması", "answer_start": 1078 } ] }, { "question": "Damar içi sıvı hacmini doğru olarak değerlendirebilecek yeni yöntemler neden kullanılmalıdır?", "id": 7820, "answers": [ { "text": "hepatektomi sırasında anestezi protokollerinde yer alan kısıtlı sıvı uygulaması yöntemini uygulayabilmek için", "answer_start": 859 } ] } ] }, { "context": "Sağlıklı hastalarda tam kan sayımı, rutin biyokimya ve pıhtılaşma testlerini içeren rutin bir değerlendirme yeterlidir. Öte yandan hepatektomi planlanan hastaların çoğunda karaciğer hastalığı ve sıklıkla ek hastalıklar mevcut olabilmektedir. Örneğin son dönem karaciğer hastalarında artmış kardiyak debi, splanknik vazodilatasyon ve santral hipovolemi ile karakterize hemodinamik profil mevcuttur. Ayrıca operasyon öncesi kemoterapi alan hastalar kardiyak fonksiyon açısından zarar görmüş olabilir. Siroz veya sirotik olmayan portal hipertansiyonlu hastaların üçte birinde değişen derecelerde hepatopulmoner sendrom mevcuttur. Bu hastalarda bulunan orta dereceli hipoksi; kapiller ditansiyona bağlı artan pulmoner perfüzyon, bozulmuş hipoksik pulmoner vazokonstrüksiyon ve alveolar ventilasyon değişmeden artan transpulmoner kan akımı ile karakterize ventilasyon/perfüzyon uyumsuzluğu sebebiyledir. Bu hipoksi başlangıçta oksijene yanıtlı iken hastalık ilerledikçe bu yanıt giderek azalmaktadır. Yine siroz hastalarında eşlik eden sempatik aktivasyon böbrek otoregülasyonunu bozmakta ve bu hastalar böbrek perfüzyon basıncının düşmesini daha az tolere edebilmektedirler. Sirotik bir karaciğer hepatektomi sonrası artan metabolik ihtiyacı karşılayamayabilir ve rejenerasyon kapasitesi ciddi düşük olduğundan hepatektomi sonrası karaciğer yetmezliğine karşı savunmasızdırlar.", "qas": [ { "question": "Sağlıklı hastalarda hangi testleri içeren bir değerlendirme yeterlidir?", "id": 7821, "answers": [ { "text": "tam kan sayımı, rutin biyokimya ve pıhtılaşma", "answer_start": 20 } ] }, { "question": "Hepatektomi planlanan hastaların çoğunda hangi hastalıklar mevcuttur?", "id": 7822, "answers": [ { "text": "karaciğer hastalığı", "answer_start": 172 } ] }, { "question": "Son dönem karaciğer hastalarında hangi hemodinamik profil mevcuttur?", "id": 7823, "answers": [ { "text": "artmış kardiyak debi", "answer_start": 283 } ] }, { "question": "Kemoterapi alan hastalar hangi açıdan zarar görmüş olabilir?", "id": 7824, "answers": [ { "text": "kardiyak fonksiyon", "answer_start": 447 } ] }, { "question": "Hepatopulmoner sendrom hangi hasta grubunda görülebilir?", "id": 7825, "answers": [ { "text": "üçte birinde", "answer_start": 560 } ] }, { "question": "Ventilasyon/perfüzyon uyumsuzluğuna sebep olan faktörler nelerdir?", "id": 7826, "answers": [ { "text": "orta dereceli hipoksi; kapiller ditansiyona bağlı artan pulmoner perfüzyon, bozulmuş hipoksik pulmoner vazokonstrüksiyon ve alveolar ventilasyon değişmeden artan transpulmoner kan akımı", "answer_start": 649 } ] }, { "question": "Siroz hastalarında sempatik aktivasyonun etkisi nedir?", "id": 7827, "answers": [ { "text": "böbrek otoregülasyonunu bozmak", "answer_start": 1051 } ] }, { "question": "Sirotik bir karaciğer hepatektomi sonrası hangi nedenlerle savunmasızdır?", "id": 7828, "answers": [ { "text": "artan metabolik ihtiyacı karşılayamayabilir ve rejenerasyon kapasitesi ciddi düşük olduğundan hepatektomi sonrası karaciğer yetmezliğine", "answer_start": 1213 } ] }, { "question": "Hepatopulmoner sendrom hangi durumla karakterizedir?", "id": 7829, "answers": [ { "text": "ventilasyon/perfüzyon uyumsuzluğu", "answer_start": 851 } ] }, { "question": "Orta dereceli hipoksi başlangıçta nasıl yanıt verir?", "id": 7830, "answers": [ { "text": "oksijene", "answer_start": 922 } ] } ] }, { "context": "Hepatektomi; genel anestezi altında trakeal entübasyon ve mekanik ventilasyon eşliğinde gerçekleştirilir. Ciddi asidi olan veya regürjitasyon riski olan hastalara hızlı seri entübasyon uygulanmalıdır. Anestezi indüksiyonu hastanın genel durumuna göre uyarlanır. Öte yandan ilaçların hepatik eliminasyonunun baskılanmış olabileceği akılda tutulmalıdır. Cis-atraküryum Hoffman eliminasyonuna uğraması sebebiyle karaciğer hastalığı olanlarda uygun kas gevşeticidir. Anestezinin devamı hava-oksijen karışımı içindeki uçucu ajanla ve intravenöz narkotik ajanla sağlanır. Nitröz oksit bağırsak distansiyonuna sebep olması ve hava embolisi riski sebebiyle kullanılmamalıdır. Aynı şekilde halotan gibi bilinen hepatotoksik ajanlardan da kaçınılmalıdır. Ani ve masif kanama riski sebebiyle geniş ve yeterli venöz erişim imkanı sağlanmalıdır. Hızlı infüzyon cihazları operasyon odasında hazır bulundurulmalıdır. Monitorizasyon hastanın operasyon öncesi durumuna, hepatektominin büyüklüğüne ve tahmini kanama miktarına göre uyarlanmalıdır. Sağlıklı hastalarda küçük rezeksiyon ve 1 litrenin altında kanama beklenen durumlarda rutin monitorizasyon uygulanabilir. Fakat çoğu zaman invaziv arteryal ve santral venöz basınç monitorizasyonu daha yakın hemodinamik takip ve kan gaz analizleri için gerekli olmaktadır.", "qas": [ { "question": "Hepatektomi hangi anestezi altında gerçekleştirilir?", "id": 7831, "answers": [ { "text": "genel anestezi", "answer_start": 13 } ] }, { "question": "Hangi hastalara hızlı seri entübasyon uygulanmalıdır?", "id": 7832, "answers": [ { "text": "Ciddi asidi olan veya regürjitasyon riski olan hastalara", "answer_start": 106 } ] }, { "question": "Anestezi indüksiyonu neye göre uyarlanır?", "id": 7833, "answers": [ { "text": "hastanın genel durumuna", "answer_start": 222 } ] }, { "question": "Hangi kas gevşetici karaciğer hastalığı olanlarda uygundur?", "id": 7834, "answers": [ { "text": "Cis-atraküryum", "answer_start": 352 } ] }, { "question": "Anestezinin devamı hangi ajanlarla sağlanır?", "id": 7835, "answers": [ { "text": "hava-oksijen karışımı içindeki uçucu ajanla ve intravenöz narkotik ajan", "answer_start": 482 } ] }, { "question": "Nitröz oksit neden kullanılmamalıdır?", "id": 7836, "answers": [ { "text": "bağırsak distansiyonuna sebep olması ve hava embolisi riski sebebiyle", "answer_start": 579 } ] }, { "question": "Hangi tür ajanlardan kaçınılmalıdır?", "id": 7837, "answers": [ { "text": "halotan", "answer_start": 681 } ] }, { "question": "Ani ve masif kanama riski sebebiyle ne sağlanmalıdır?", "id": 7838, "answers": [ { "text": "geniş ve yeterli venöz erişim", "answer_start": 781 } ] }, { "question": "Monitorizasyon neye göre uyarlanmalıdır?", "id": 7839, "answers": [ { "text": "hastanın operasyon öncesi durumuna, hepatektominin büyüklüğüne ve tahmini kanama miktarına", "answer_start": 917 } ] }, { "question": "İnvaziv arteryal ve santral venöz basınç monitorizasyonu ne için gereklidir?", "id": 7840, "answers": [ { "text": "hemodinamik takip ve kan gaz analizleri", "answer_start": 1236 } ] } ] }, { "context": "Hepatik vasküler oklüzyon teknikleri kanamayı azaltmak için uygulanan cerrahi tekniklerden bazılarıdır. Hepatik kan akımının hepatik arter ve portal ven klemplenmesiyle total olarak oklüzyonu Pringle manevrası olarak bilinmektedir. Inflow vasküler oklüzyon teknikleri sürekli Pringle, aralıklı Pringle ve selektif inflow oklüzyondur ve benzer hemodinamik etkilere sahiptir. Portal triad klemplenmesi kardiyak debiyi %10 düşürürken sistemik vasküler direnci (SVR) %40 arttırmaktadır. Sonuç olarak ortalama arter basıncı %15 civarında artmakta ve klemp açılmasını takiben hemodinamik parametreler yavaşça bazal seviyelerine dönmektedir. Hemodinamik etkileri dışında uzamış hepatik iskemi iskemi/reperfüzyon hasarına yol açabilir ve postoperatif hepatik yetmezlik riskini arttırır. İskemi süresinin sağlıklı karaciğerde 60 dakikaya kadar sirotik karaciğerde 30 dakikaya kadar güvenli olduğu düşünülmektedir. Aralıklı Pringle veya iskemik önkoşullama iskemik hasarı özellikle sirotik karaciğerde azaltabilmektedir. Aralıklı Pringle manevrasının dezavantajı her ne kadar güvenli iskemi süresini arttırsa da transeksiyon süresini uzatmakta ve klempin aralıklı açılması sebebiyle kanama miktarı da artmaktadır. Seçici inflow oklüzyonu ise kalan parankim dokusunun iskemi riskini azaltmayı amaçlasa da çalışmalarda üstünlüğü gösterilememiştir.", "qas": [ { "question": "Hepatik vasküler oklüzyon teknikleri ne için uygulanır?", "id": 7841, "answers": [ { "text": "kanamayı azaltmak", "answer_start": 37 } ] }, { "question": "Pringle manevrası nedir?", "id": 7842, "answers": [ { "text": "Hepatik kan akımının hepatik arter ve portal ven klemplenmesiyle total olarak oklüzyon", "answer_start": 104 } ] }, { "question": "Inflow vasküler oklüzyon teknikleri nelerdir?", "id": 7843, "answers": [ { "text": "sürekli Pringle, aralıklı Pringle ve selektif inflow oklüzyon", "answer_start": 268 } ] }, { "question": "Portal triad klemplenmesi kardiyak debiyi ne kadar düşürür?", "id": 7844, "answers": [ { "text": "%10", "answer_start": 416 } ] }, { "question": "Sistemik vasküler direncin (SVR) artış oranı nedir?", "id": 7845, "answers": [ { "text": "%40", "answer_start": 463 } ] }, { "question": "Uzamış hepatik iskemi neye yol açabilir?", "id": 7846, "answers": [ { "text": "iskemi/reperfüzyon hasarına", "answer_start": 686 } ] }, { "question": "Sağlıklı karaciğerde iskemi süresi ne kadar güvenlidir?", "id": 7847, "answers": [ { "text": "60 dakikaya", "answer_start": 817 } ] }, { "question": "Aralıklı Pringle manevrasının dezavantajı nedir?", "id": 7848, "answers": [ { "text": "transeksiyon süresini uzatmak", "answer_start": 1102 } ] }, { "question": "Selektif inflow oklüzyonunun amacı nedir?", "id": 7849, "answers": [ { "text": "kalan parankim dokusunun iskemi riskini azaltmayı", "answer_start": 1232 } ] }, { "question": "Selektif inflow oklüzyonunun üstünlüğü gösterilmiş midir?", "id": 7850, "answers": [ { "text": "çalışmalarda üstünlüğü gösterilememiştir", "answer_start": 1294 } ] } ] }, { "context": "Hepatektomi ağrılı bir operasyondur ve aynı zamanda operasyon sonrası analjezi yönetiminde de birtakım zorlukları mevcuttur. Kan kaybı, karaciğer parankim kaybı, kalan karaciğerin pıhtılaşma faktörleri sentezindeki kapasitesi, trombositopeni ve intravenöz opioidlerin kısıtlı teröpatik indeksi bu zorluklar arasındadır. En uygun yöntem olan epidural analjezi kullanımı epidural hematom riski ve uzamış protrombin zamanı, kateterin çekilmesindeki gecikme gibi problemler nedeniyle kullanımı kısıtlanmıştır. Güvenli olduğuna dair yayınlar bulunsa da özellikle operasyon öncesi karaciğer fonksiyonu bozuk olanlar ve rezeksiyon miktarı büyük olan hastalarda dikkatli olunmalıdır. İntratekal opioid uygulaması birçok çalışmada önerildiği üzere epidural analjeziye uygun bir alternatif olabilir. İntravenöz opioid kullanımında ise ilaç metabolizmasındaki değişiklikler nedeniyle potansiyel toksisite açısından hasta kontrollü analjezi kullanımı önerilmektedir. İntraplevral morfin ve torasik paravertebral blok kullanılabilen diğer analjezi yöntemleri arasındadır. Hastaların büyük kısmı operasyon sonunda ekstübe edilmekte ve yoğun bakım ünitesinde yakın takipe ve invaziv moitorizasyona devam edilmektedir. Yoğun bakım yönetiminin ana amacı havayolu kontrolü, yeterli hidrasyon, ihtiyaç halinde inotropik destek, renal destek, koagülopati kontrolüdür. Olası komplikasyonlar kanama, hepatik ve renal yetmezlik, solunum sıkıntısı ve karın içi enfeksiyondur.", "qas": [ { "question": "Hepatektomi operasyonu sonrası analjezi yönetiminde hangi zorluklar mevcuttur?", "id": 7851, "answers": [ { "text": "Kan kaybı, karaciğer parankim kaybı, kalan karaciğerin pıhtılaşma faktörleri sentezindeki kapasitesi, trombositopeni ve intravenöz opioidlerin kısıtlı teröpatik indeksi", "answer_start": 125 } ] }, { "question": "Epidural analjezi kullanımında ne gibi riskler bulunmaktadır?", "id": 7852, "answers": [ { "text": "epidural hematom", "answer_start": 369 } ] }, { "question": "Hangi durumlarda epidural analjezi kullanımında dikkatli olunmalıdır?", "id": 7853, "answers": [ { "text": "operasyon öncesi karaciğer fonksiyonu bozuk olanlar ve rezeksiyon miktarı büyük olan hastalarda", "answer_start": 558 } ] }, { "question": "İntratekal opioid uygulaması neye alternatif olarak önerilmektedir?", "id": 7854, "answers": [ { "text": "epidural analjezi", "answer_start": 341 } ] }, { "question": "İntravenöz opioid kullanımında hangi analjezi yöntemi önerilmektedir?", "id": 7855, "answers": [ { "text": "hasta kontrollü analjezi", "answer_start": 904 } ] }, { "question": "İntraplevral morfin ve torasik paravertebral blok ne için kullanılmaktadır?", "id": 7856, "answers": [ { "text": "analjezi", "answer_start": 70 } ] }, { "question": "Operasyon sonrası hastalar genellikle ne yapılmaktadır?", "id": 7857, "answers": [ { "text": "ekstübe", "answer_start": 1100 } ] }, { "question": "Yoğun bakım yönetiminin ana amaçları nelerdir?", "id": 7858, "answers": [ { "text": "havayolu kontrolü, yeterli hidrasyon, ihtiyaç halinde inotropik destek, renal destek, koagülopati kontrolü", "answer_start": 1237 } ] }, { "question": "Hepatektomi operasyonu sonrası olası komplikasyonlar nelerdir?", "id": 7859, "answers": [ { "text": "kanama, hepatik ve renal yetmezlik, solunum sıkıntısı ve karın içi enfeksiyon", "answer_start": 1370 } ] }, { "question": "Epidural analjezi neden kısıtlı bir şekilde kullanılmaktadır?", "id": 7860, "answers": [ { "text": "epidural hematom riski", "answer_start": 369 } ] } ] }, { "context": "Kristaloid solüsyonları damar içi volumu sağlamak ve yerine koymak adına cerrahi operasyonlarda çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Bir kristaloid solüsyonu olan izotonik salin yüksek miktarda kullanıldığında hiperkloremik metabolik asizdoza neden olmakta ve büyük operasyonlar sonrası artmış morbidite ve hastanede kalış süresine sebep olmaktadır. Diğer bir kristaloid solüsyonu ringer laktat 28 mmol/L laktat içermektedir ve ph değeri 6,5’tir. Ekstraselüler sıvı elektrolit içeriğine olan benzerliği ve tamponlama etkisi sebebiyle en çok tercih edilen kristaloid sıvılardandır. Fakat hepatektomi sonrası karaciğerin metabolize etme kapasitesindeki değişiklikler sebebiyle laktat konsantrasyonu atrar ve ringer laktat kullanımı bunu daha da arttırabilir. Bu sebeple hepatektomi sırasında hiperlaktatemi ve hiperkloremiye sebep olmayacak laktat içermeyen plasmalyte, laktatsız ringer ve benzeri sıvı tercih edilmesi önerilir. Sentetik kolloidlerin septik ve kritik hastalarda kan transfüzyonunu ve renal replasman tedavisi ihtiyacını arttırdığı defalarca gösterilmiştir. Sepsis durumunda üretilen sitokin ve diğer inflamatuar mediatörler mikrovasküler kaçak ve doku ödemine sebep olmaktadır. Fakat bu sonuçları elektif cerrahi hastasına genellemek uygun değildir. Sentetik kolloid kullanımı ile ilgili bir diğer çekince, hepatektomide genelde zaten var olan koagulapati üzerine olumsuz etkileridir.", "qas": [ { "question": "Kristaloid solüsyonları cerrahi operasyonlarda ne için kullanılır?", "id": 7861, "answers": [ { "text": "damar içi volumu sağlamak ve yerine koymak", "answer_start": 24 } ] }, { "question": "İzotonik salin hangi durumlarda olumsuz etkilere yol açar?", "id": 7862, "answers": [ { "text": "yüksek miktarda kullanıldığında", "answer_start": 177 } ] }, { "question": "İzotonik salin kullanımı neye sebep olabilir?", "id": 7863, "answers": [ { "text": "hiperkloremik metabolik asizdoza", "answer_start": 209 } ] }, { "question": "Ringer laktatın içeriğinde ne bulunmaktadır?", "id": 7864, "answers": [ { "text": "28 mmol/L laktat", "answer_start": 394 } ] }, { "question": "Ringer laktatın pH değeri nedir?", "id": 7865, "answers": [ { "text": "6,5", "answer_start": 437 } ] }, { "question": "Hepatektomi sonrası ringer laktat kullanımı neyi arttırabilir?", "id": 7866, "answers": [ { "text": "laktat konsantrasyonu", "answer_start": 674 } ] }, { "question": "Hepatektomi sırasında hangi tür sıvıların kullanımı önerilir?", "id": 7867, "answers": [ { "text": "hiperlaktatemi ve hiperkloremiye sebep olmayacak laktat içermeyen plasmalyte, laktatsız ringer ve benzeri sıvı", "answer_start": 789 } ] }, { "question": "Sentetik kolloidlerin septik ve kritik hastalarda neye etkisi vardır?", "id": 7868, "answers": [ { "text": "kan transfüzyonunu ve renal replasman tedavisi ihtiyacını arttırdığı", "answer_start": 976 } ] }, { "question": "Sepsis durumunda hangi maddeler mikrovasküler kaçak ve doku ödemine sebep olur?", "id": 7869, "answers": [ { "text": "sitokin ve diğer inflamatuar mediatörler", "answer_start": 1097 } ] }, { "question": "Hepatektomi sırasında hangi tür sıvıların kullanımı önerilir?", "id": 7870, "answers": [ { "text": "hiperlaktatemi ve hiperkloremiye sebep olmayacak laktat içermeyen plasmalyte, laktatsız ringer ve benzeri sıvı", "answer_start": 789 } ] } ] }, { "context": "Ototransfüzyon stratejileri allojenik kan transfüzyonu kullanımını azaltmak amacıyla alternatif olarak kullanılabilen stratejilerdir. Operasyon öncesi otolog kan bağışı, akut normovolemik hemodülisyon ve hücre kurtarma sistemleri en yaygın olanlarıdır. Maliyetli olması, zaman gerektirmesi gibi birtakım problem ve zorluklar bu stratejilerin verimli ve kullanışlı olmasını engellemektedir. Özellikle kanama ve transfüzyon riski yüksek hastalarda daha belirgin yarar sağlaması ve ancak bu hasta grubuna indirgendiğinde maliyet açısından verimli olmasından dolayı bu stratejilerin kullanımı konusundaki önerilerin büyük kısmı bu hasta grubuna indirgenmesi yönündedir. Bu sebeple perioperatif kanama ve transfüzyon riski yüksek olan hastaları doğru tahmin edebilmek ve belirlemek bu stratejilerin doğru, verimli kullanımı ve etkili bir kan yönetimi için en önemli gerekliliklerden biridir. Bu amaçla yapılan bir çalışmada protrombin aktivitesinin <%70’in altında olması, periferik olmayan tümör yerleşimi, hepatik venler ile ilişkili olması, vücut kitle indeksinin >23 olması ve majör hepatektomi intraoperatif 1500 ml den fazla kanama ile ilişki bulunmuştur. Hepatektomi operasyonu geçiren bağışçılarda yapılan bir çalışmada ise operasyon öncesi düşük hemoglobin seviyesinin eritrosit süspansiyonu transfüzyonu için bağımsız bir belirleyici olduğu gösterilmiştir.", "qas": [ { "question": "Ototransfüzyon stratejileri hangi amaçla kullanılmaktadır?", "id": 7871, "answers": [ { "text": "allojenik kan transfüzyonu kullanımını azaltmak amacıyla", "answer_start": 28 } ] }, { "question": "En yaygın ototransfüzyon stratejileri nelerdir?", "id": 7872, "answers": [ { "text": "Operasyon öncesi otolog kan bağışı, akut normovolemik hemodülisyon ve hücre kurtarma sistemleri", "answer_start": 134 } ] }, { "question": "Ototransfüzyon stratejilerinin verimli olmasını engelleyen faktörler nelerdir?", "id": 7873, "answers": [ { "text": "Maliyetli olması, zaman gerektirmesi gibi birtakım problem ve zorluklar", "answer_start": 253 } ] }, { "question": "Ototransfüzyon stratejilerinin hangi hasta grubunda daha belirgin yarar sağladığı belirtilmektedir?", "id": 7874, "answers": [ { "text": "kanama ve transfüzyon riski yüksek hastalarda", "answer_start": 400 } ] }, { "question": "Hangi faktörler ototransfüzyon stratejilerinin kullanımı için önemli bir gerekliliktir?", "id": 7875, "answers": [ { "text": "perioperatif kanama ve transfüzyon riski yüksek olan hastaları doğru tahmin edebilmek ve belirlemek", "answer_start": 677 } ] }, { "question": "Yapılan bir çalışmada perioperatif kanama ile ilişkili olan faktörlerden biri nedir?", "id": 7876, "answers": [ { "text": "protrombin aktivitesinin <%70’in altında olması", "answer_start": 919 } ] }, { "question": "Majör hepatektomi sırasında intraoperatif ne kadar kanama ile ilişki bulunmuştur?", "id": 7877, "answers": [ { "text": "1500 ml", "answer_start": 1108 } ] }, { "question": "Hepatektomi operasyonu geçiren bağışçılarda yapılan çalışmada ne bağımsız bir belirleyici olarak gösterilmiştir?", "id": 7878, "answers": [ { "text": "operasyon öncesi düşük hemoglobin seviyesinin", "answer_start": 1227 } ] }, { "question": "Periferik olmayan tümör yerleşimi ne ile ilişkilendirilmiştir?", "id": 7879, "answers": [ { "text": "intraoperatif 1500 ml den fazla kanama ile ilişki bulunmuştur", "answer_start": 1094 } ] }, { "question": "Ototransfüzyon stratejilerinin maliyet açısından verimli olması için hangi hasta grubuna indirgenmesi önerilmektedir?", "id": 7880, "answers": [ { "text": "kanama ve transfüzyon riski yüksek hastalarda", "answer_start": 400 } ] } ] }, { "context": "Ototransfüzyon stratejileri allojenik kan transfüzyonu kullanımını azaltmak amacıyla alternatif olarak kullanılabilen stratejilerdir. Operasyon öncesi otolog kan bağışı, akut normovolemik hemodülisyon ve hücre kurtarma sistemleri en yaygın olanlarıdır. Maliyetli olması, zaman gerektirmesi gibi birtakım problem ve zorluklar bu stratejilerin verimli ve kullanışlı olmasını engellemektedir. Özellikle kanama ve transfüzyon riski yüksek hastalarda daha belirgin yarar sağlaması ve ancak bu hasta grubuna indirgendiğinde maliyet açısından verimli olmasından dolayı bu stratejilerin kullanımı konusundaki önerilerin büyük kısmı bu hasta grubuna indirgenmesi yönündedir. Bu sebeple perioperatif kanama ve transfüzyon riski yüksek olan hastaları doğru tahmin edebilmek ve belirlemek bu stratejilerin doğru, verimli kullanımı ve etkili bir kan yönetimi için en önemli gerekliliklerden biridir. Bu amaçla yapılan bir çalışmada protrombin aktivitesinin <%70’in altında olması, periferik olmayan tümör yerleşimi, hepatik venler ile ilişkili olması, vücut kitle indeksinin >23 olması ve majör hepatektomi intraoperatif 1500 ml den fazla kanama ile ilişki bulunmuştur. Hepatektomi operasyonu geçiren bağışçılarda yapılan bir çalışmada ise operasyon öncesi düşük hemoglobin seviyesinin eritrosit süspansiyonu transfüzyonu için bağımsız bir belirleyici olduğu gösterilmiştir.", "qas": [ { "question": "Ototransfüzyon stratejileri neyi azaltmak amacıyla kullanılır?", "id": 7881, "answers": [ { "text": "allojenik kan transfüzyonu", "answer_start": 28 } ] }, { "question": "En yaygın ototransfüzyon stratejileri nelerdir?", "id": 7882, "answers": [ { "text": "Operasyon öncesi otolog kan bağışı, akut normovolemik hemodülisyon ve hücre kurtarma sistemleri", "answer_start": 134 } ] }, { "question": "Ototransfüzyon stratejilerinin verimli olmasını engelleyen faktörler nelerdir?", "id": 7883, "answers": [ { "text": "Maliyetli olması, zaman gerektirmesi gibi birtakım problem ve zorluklar", "answer_start": 253 } ] }, { "question": "Ototransfüzyon stratejileri hangi hasta grubunda daha belirgin yarar sağlar?", "id": 7884, "answers": [ { "text": "kanama ve transfüzyon riski yüksek hastalarda", "answer_start": 400 } ] }, { "question": "Ototransfüzyon stratejilerinin maliyet açısından verimli olması için hangi hasta grubuna indirgenmesi önerilmektedir?", "id": 7885, "answers": [ { "text": "kanama ve transfüzyon riski yüksek hastalarda", "answer_start": 400 } ] }, { "question": "Perioperatif kanama ve transfüzyon riski yüksek hastaları tahmin etmek neden önemlidir?", "id": 7886, "answers": [ { "text": "etkili bir kan yönetimi", "answer_start": 822 } ] }, { "question": "Protrombin aktivitesinin <%70’in altında olması ne ile ilişkilidir?", "id": 7887, "answers": [ { "text": "intraoperatif 1500 ml den fazla kanama ile", "answer_start": 1094 } ] }, { "question": "Vücut kitle indeksinin >23 olması ne ile ilişkilendirilmiştir?", "id": 7888, "answers": [ { "text": "intraoperatif 1500 ml den fazla kanama ile", "answer_start": 1094 } ] }, { "question": "Hepatektomi operasyonu geçiren bağışçılarda operasyon öncesi düşük hemoglobin seviyesi neyi gösterir?", "id": 7889, "answers": [ { "text": "eritrosit süspansiyonu transfüzyonu için bağımsız bir belirleyici", "answer_start": 1273 } ] }, { "question": "Periferik olmayan tümör yerleşimi hangi durumla ilişkilendirilmiştir?", "id": 7890, "answers": [ { "text": "intraoperatif 1500 ml den fazla kanama ile", "answer_start": 1094 } ] } ] }, { "context": "Solunum ve dolaşım birbiriyle yakından ilişkilidir. İnspirasyon sırasında venöz basınç düşer, venöz dönüş artar ve sağ ventrikül atım hacmi artar. Kan akciğerde göllenir ve sol atım hacmi ve sistolik kan basıncı düşer. Ekspirasyonla kalbin soluna kan akışı artar sol atım hacmi ve kan basıncı artar. Pozitif basınçlı ventilasyon esnasında ise tam tersi dolaşım etkileri oluşur. Mekanik ventilatöre bağlı hastalarda bu kardiyopulmoner etkileşime dayanan dinamik belirteçlerin sıvı yanıtlılığının iyi bir göstergesi olduğu defalarca gösterilmiştir. Fakat invaziv olmak, operatör bağımlı olmak ve yaygın olarak kullanılabilir olmamak gibi bazı kısıtlılıkları da mevcuttur. Nabız oksimetre pletismografik dalga boyu yüksekliğindeki solunumsal değişimlerin ameliyathane ve yoğunbakımdaki mekanik ventilatöre bağlı hastalarda sıvı yanıtlılığını öngörebildiği gösterilmiştir. PI ve PVI pletismografik dalga formu analizi ile non-invaziv olarak sürekli ölçülebilen parametrelerdir. PI kızılötesi ışınların pulsatil kısmının pulsatil olmayana yüzdesini ifade eder ve formülü şu şekildedir: PI: (AC/DC) x100 % . PVI ise solunum döngüsü esnasında PI de oluşan dinamik değişikliklerin otomatik ve sürekli ölçümüdür ve formülü PVI: ((PImax-PImin)/PImax)x100 % şeklindedir. PVI ın hedefi sürekli olarak pulse oksimetre pletismografik dalga boyu büyüklüğündeki solunumsal değişikliklerin değerini saptamak ve klinisyene numerik bir değer sağlamaktır.", "qas": [ { "question": "İnspirasyon sırasında venöz basınç nasıl etkilenir?", "id": 7891, "answers": [ { "text": "düşer", "answer_start": 87 } ] }, { "question": "Ekspirasyon sırasında kalbin soluna kan akışı nasıl değişir?", "id": 7892, "answers": [ { "text": "artar", "answer_start": 106 } ] }, { "question": "Pozitif basınçlı ventilasyon esnasında dolaşım nasıl etkilenir?", "id": 7893, "answers": [ { "text": "tam tersi dolaşım etkileri oluşur", "answer_start": 343 } ] }, { "question": "Mekanik ventilatöre bağlı hastalarda dinamik belirteçler neyin göstergesi olarak kullanılır?", "id": 7894, "answers": [ { "text": "sıvı yanıtlılığının", "answer_start": 475 } ] }, { "question": "Nabız oksimetre pletismografik dalga boyu yüksekliğindeki solunumsal değişimlerin neyi öngörebildiği gösterilmiştir?", "id": 7895, "answers": [ { "text": "sıvı yanıtlılığının", "answer_start": 475 } ] }, { "question": "PI nedir?", "id": 7896, "answers": [ { "text": "kızılötesi ışınların pulsatil kısmının pulsatil olmayana yüzdesini ifade eder", "answer_start": 977 } ] }, { "question": "PVI nedir?", "id": 7897, "answers": [ { "text": "otomatik ve sürekli ölçümü", "answer_start": 1173 } ] }, { "question": "PI formülü nedir?", "id": 7898, "answers": [ { "text": "(AC/DC) x100 %", "answer_start": 1085 } ] }, { "question": "PVI formülü nedir?", "id": 7899, "answers": [ { "text": "((PImax-PImin)/PImax)x100 %", "answer_start": 1219 } ] }, { "question": "PVI'nin hedefi nedir?", "id": 7900, "answers": [ { "text": "sürekli olarak pulse oksimetre pletismografik dalga boyu büyüklüğündeki solunumsal değişikliklerin değerini saptamak ve klinisyene numerik bir değer sağlamaktır", "answer_start": 1274 } ] } ] }, { "context": "Kistik fibrozis (KF), beyaz ırkta sık görülen otozomal resesif (OR) geçişli genetik bir hastalıktır. Görülme sıklığı 1/2000-3500 canlı doğumda bir, taşıyıcılık oranı ise 1/25 olarak bilinmekte ancak, hastalık insidansı popülasyonlar arasında farklılık göstermektedir. Ülkemizde akraba evliliklerinin sık olmasından dolayı insidansının daha yüksek olduğu düşünülmektedir. KF geni 7q31.3’de lokalizedir. KF geninden 1480 amino asitlik kistik fibrozis transmembran regulatör (KFTR) olarak adlandırılan bir protein sentezlenmektedir. KFTR proteini, epitel dokuda sıvı ve elektrolit transferi yapan ABC (ATP bağlayıcı kaset proteini) transporter ailesinin üyesidir ve epitel hücresinin apikal membranında siklik adenozin monofosfat (cAMP) bağımlı bir iyon kanalıdır. Doğrudan klor (Cl¯) taşınmasının yanısıra, sodyum (Na+) ve bikarbonat (HCO3ˉ) transportunda da rol oynar. KFTR mutasyonları sonucunda akciğer, pankreas, karaciğer, bağırsak, ter bezi ve epididim gibi organları döşeyen epitel hücre membranında Clˉ transportu bozulur. Sekresyonların niteliği değişir. Dehidratasyona bağlı mukus viskozitesi artar, bu da duktuslarda obstrüksiyonlara sebep olur. Hiperviskoz materyal bakteri kolonizasyonuna zemin hazırlayarak, inflamasyon ve infeksiyonla sonuçlanan bir kısır döngüye neden olur.", "qas": [ { "question": "Kistik fibrozis hangi ırkta sık görülmektedir?", "id": 7901, "answers": [ { "text": "beyaz", "answer_start": 22 } ] }, { "question": "Kistik fibrozis hangi genetik geçiş şekline sahiptir?", "id": 7902, "answers": [ { "text": "otozomal resesif (OR) geçişli", "answer_start": 46 } ] }, { "question": "Kistik fibrozisin görülme sıklığı nedir?", "id": 7903, "answers": [ { "text": "1/2000-3500 canlı doğumda bir", "answer_start": 117 } ] }, { "question": "Ülkemizde kistik fibrozis insidansının yüksek olmasının nedeni nedir?", "id": 7904, "answers": [ { "text": "akraba evliliklerinin", "answer_start": 278 } ] }, { "question": "KF geni hangi kromozom bölgesinde lokalizedir?", "id": 7905, "answers": [ { "text": "7q31.3", "answer_start": 379 } ] }, { "question": "KF geninden hangi protein sentezlenir?", "id": 7906, "answers": [ { "text": "kistik fibrozis transmembran regulatör (KFTR)", "answer_start": 433 } ] }, { "question": "KFTR proteini hangi ailenin üyesidir?", "id": 7907, "answers": [ { "text": "ABC (ATP bağlayıcı kaset proteini) transporter ailesinin", "answer_start": 594 } ] }, { "question": "KFTR proteini hangi iyonların taşınmasında rol oynar?", "id": 7908, "answers": [ { "text": "klor (Cl¯) taşınmasının yanısıra, sodyum (Na+) ve bikarbonat (HCO3ˉ)", "answer_start": 771 } ] }, { "question": "KFTR mutasyonları sonucunda hangi organlar etkilenir?", "id": 7909, "answers": [ { "text": "akciğer, pankreas, karaciğer, bağırsak, ter bezi ve epididim", "answer_start": 896 } ] }, { "question": "KFTR mutasyonları sonucu oluşan hiperviskoz materyal neye yol açar?", "id": 7910, "answers": [ { "text": "bakteri kolonizasyonuna zemin hazırlayarak, inflamasyon ve infeksiyonla sonuçlanan bir kısır döngüye", "answer_start": 1176 } ] } ] }, { "context": "Hücre zarı esas olarak sfingolipit, kolesterol ve gliserofosfolipitlerden oluşur. Sfingomyelinaz (SMaz)’lar sfingomyelin (SM)’i hidroliz ederek seramid (SER)’i oluşturur. Sağlıklı akciğerde sfingomyelin, asidik SMaz (aSMaz) ile SER’e dönüşürken, oluşan SER de asit seramidaz ile sfingozine dönüşmektedir. KF hastalarında, solunum yollarındaki aşırı mukus üretiminin sorumlusu olarak SER metabolizmasındaki değişimlerin önemli olduğu düşünülmektedir. KF’de aSMaz-SER disregülasyonu olduğu ve bunun kronik Pseudomonas aeruginosa (P. aeruginosa) infeksiyonu ile ilişkili olduğu belirtilmiştir. KF’de sfingolipit metabolizması bozulmaktadır ancak, bu konuda yapılan araştırmaların birbiriyle çelişen yönleri vardır. KF’li insan ve hayvan solunum yolları epitel hücreleri veya akciğer dokularında SER düzeyleri çoğu çalışmada yüksek bulunmuş olsa da, normale göre düşük bulan çalışmalar da mevcuttur. SER’in fonksiyonları, dokuda birikimi veya plazmada düşüşü gibi bulguların mekanizması tam aydınlatılamadığı gibi, hangi SER türünün, hangi patofizyolojik süreçte ve nasıl rol aldığı bilinmemektedir.", "qas": [ { "question": "Hücre zarı esas olarak hangi bileşenlerden oluşur?", "id": 7911, "answers": [ { "text": "sfingolipit, kolesterol ve gliserofosfolipitlerden", "answer_start": 23 } ] }, { "question": "Sfingomyelinaz (SMaz) hangi maddeyi hidroliz eder?", "id": 7912, "answers": [ { "text": "seramid", "answer_start": 144 } ] }, { "question": "Sağlıklı akciğerde sfingomyelin hangi enzim ile SER’e dönüşür?", "id": 7913, "answers": [ { "text": "asidik SMaz (aSMaz)", "answer_start": 204 } ] }, { "question": "KF hastalarında solunum yollarındaki aşırı mukus üretiminin sorumlusu olarak ne düşünülmektedir?", "id": 7914, "answers": [ { "text": "SER metabolizmasındaki değişimlerin", "answer_start": 383 } ] }, { "question": "KF’de hangi enfeksiyon ile aSMaz-SER disregülasyonu ilişkili olarak belirtilmiştir?", "id": 7915, "answers": [ { "text": "kronik Pseudomonas aeruginosa (P. aeruginosa) infeksiyonu", "answer_start": 497 } ] }, { "question": "KF’de hangi metabolizma bozulmaktadır?", "id": 7916, "answers": [ { "text": "sfingolipit", "answer_start": 23 } ] }, { "question": "KF'li insan ve hayvan solunum yolları epitel hücrelerinde veya akciğer dokularında SER düzeyleri çoğu çalışmada nasıl bulunmuştur?", "id": 7917, "answers": [ { "text": "yüksek bulunmuş olsa da, normale göre düşük", "answer_start": 821 } ] }, { "question": "SER’in hangi patofizyolojik süreçte neyi bilinmemektedir?", "id": 7918, "answers": [ { "text": "ve nasıl rol aldığı", "answer_start": 1059 } ] }, { "question": "Yapılan araştırmaların NASIL yönleri vardır", "id": 7919, "answers": [ { "text": "birbiriyle çelişen", "answer_start": 677 } ] }, { "question": "SER’in plazmadaki düşüşü ve dokudaki birikimi hakkında ne bilinmemektedir?", "id": 7920, "answers": [ { "text": "bulguların mekanizması", "answer_start": 960 } ] } ] }, { "context": "İnatçı infeksiyon, hava yollarına çok sayıda polimorfonükleer (PMN) hücre toplayan kemotaktik sitokinlerin üretilmesine ve salınmasına yol açar. P. aeruginosa, PMN hücrelerdeki kritik yüzey belirteçlerini parçalayan elastaz ve toksinleri serbest bırakarak infeksiyon döngüsünü güçlendirir. Bu hücreler daha sonra kendi proteaz ve elastazlarını serbest bırakarak, ortamdaki diğer PMN hücrelerin hasarını arttırırlar. Hasar gören nötrofiller ve bakteriyel endotoksinler daha fazla PMN hücrenin toplanmasını sağlar ve böylece daha fazla inflamasyon ve doku hasarı meydana gelir. Yaşlanan PMN hücrelerden salınan deoksiribonükleik asit (DNA) ise balgam viskozitesini arttırır. Hava yolu serbest ve bağlı nötrofil elastazı, KF’li infantlarda çok erken tespit edilebilir ve yaşamın ilerleyen döneminde bronşektazinin gelişimini öngörür. Hava yolu ve yüzey mukus tabakası kişiden ve çevreden gelen sinyallere yanıt olarak sürekli değişen dinamik ve karmaşık bir yapıdır. Hava yolu mukusunun başlıca işlevleri; patojenleri mukosiliyer aktiviteyle temizlemek ve gerektiğinde toksik endojen ve ekzojen ürünlere karşı koruyucu bir bariyer sağlamaktır. Mukus tabakası, partikül ve patojenlerin atılmasını sağlamak için yeterince sıvı içermeli, koruyucu bariyer fonksiyonunu sağlayabilmek için de bol miktarda ve yapışkan özellikte olmalıdır. KF’deki hava yolları hastalığının patogenezi çeşitli hipotezlere dayandırılmıştır. Bu hipotezlerin 3 tanesi, KFTR mutasyonu sonucunda havayolu yüzey sıvısı içeriğinin pH’ının, oksijenizasyonun veya iyonik içeriğinin değiştiği yönünde kurulmuştur.", "qas": [ { "question": "İnatçı infeksiyon hava yollarında neyin üretilmesine ve salınmasına yol açar?", "id": 7921, "answers": [ { "text": "kemotaktik sitokinlerin", "answer_start": 83 } ] }, { "question": "P. aeruginosa ne yaparak infeksiyon döngüsünü güçlendirir?", "id": 7922, "answers": [ { "text": "elastaz ve toksinleri serbest bırakarak", "answer_start": 216 } ] }, { "question": "PMN hücreler ne salarak diğer PMN hücrelerin hasarını arttırır?", "id": 7923, "answers": [ { "text": "kendi proteaz ve elastazlar", "answer_start": 313 } ] }, { "question": "Yaşlanan PMN hücrelerden salınan hangi madde balgam viskozitesini arttırır?", "id": 7924, "answers": [ { "text": "deoksiribonükleik asit", "answer_start": 609 } ] }, { "question": "KF'li infantlarda hava yolu serbest ve bağlı nötrofil elastazı neyi öngörür?", "id": 7925, "answers": [ { "text": "bronşektazinin gelişimini", "answer_start": 796 } ] }, { "question": "Hava yolu mukusunun başlıca işlevleri nelerdir?", "id": 7926, "answers": [ { "text": "patojenleri mukosiliyer aktiviteyle temizlemek ve gerektiğinde toksik endojen ve ekzojen ürünlere karşı koruyucu bir bariyer sağlamaktır", "answer_start": 1003 } ] }, { "question": "Mukus tabakası hangi özelliklere sahip olmalıdır?", "id": 7927, "answers": [ { "text": "bol miktarda ve yapışkan", "answer_start": 1284 } ] }, { "question": "KF’deki hava yolları hastalığının patogenezi kaç hipoteze dayandırılmıştır?", "id": 7928, "answers": [ { "text": "3", "answer_start": 1429 } ] }, { "question": "KFTR mutasyonu sonucunda havayolu yüzey sıvısının içeriğinde hangi değişiklikler olabileceği düşünülmektedir?", "id": 7929, "answers": [ { "text": "pH", "answer_start": 1497 } ] }, { "question": "Hasar gören nötrofiller ve bakteriyel endotoksinler neye sebep olur?", "id": 7930, "answers": [ { "text": "inflamasyon ve doku hasarı", "answer_start": 534 } ] } ] }, { "context": "İnatçı infeksiyon, hava yollarına çok sayıda polimorfonükleer (PMN) hücre toplayan kemotaktik sitokinlerin üretilmesine ve salınmasına yol açar. P. aeruginosa, PMN hücrelerdeki kritik yüzey belirteçlerini parçalayan elastaz ve toksinleri serbest bırakarak infeksiyon döngüsünü güçlendirir. Bu hücreler daha sonra kendi proteaz ve elastazlarını serbest bırakarak, ortamdaki diğer PMN hücrelerin hasarını arttırırlar. Hasar gören nötrofiller ve bakteriyel endotoksinler daha fazla PMN hücrenin toplanmasını sağlar ve böylece daha fazla inflamasyon ve doku hasarı meydana gelir. Yaşlanan PMN hücrelerden salınan deoksiribonükleik asit (DNA) ise balgam viskozitesini arttırır. Hava yolu serbest ve bağlı nötrofil elastazı, KF’li infantlarda çok erken tespit edilebilir ve yaşamın ilerleyen döneminde bronşektazinin gelişimini öngörür. Hava yolu ve yüzey mukus tabakası kişiden ve çevreden gelen sinyallere yanıt olarak sürekli değişen dinamik ve karmaşık bir yapıdır. Hava yolu mukusunun başlıca işlevleri; patojenleri mukosiliyer aktiviteyle temizlemek ve gerektiğinde toksik endojen ve ekzojen ürünlere karşı koruyucu bir bariyer sağlamaktır. Mukus tabakası, partikül ve patojenlerin atılmasını sağlamak için yeterince sıvı içermeli, koruyucu bariyer fonksiyonunu sağlayabilmek için de bol miktarda ve yapışkan özellikte olmalıdır. KF’deki hava yolları hastalığının patogenezi çeşitli hipotezlere dayandırılmıştır. Bu hipotezlerin 3 tanesi, KFTR mutasyonu sonucunda havayolu yüzey sıvısı içeriğinin pH’ının, oksijenizasyonun veya iyonik içeriğinin değiştiği yönünde kurulmuştur.", "qas": [ { "question": "İnatçı infeksiyon neyin üretilmesine ve salınmasına yol açar?", "id": 7931, "answers": [ { "text": "kemotaktik sitokinlerin", "answer_start": 83 } ] }, { "question": "P. aeruginosa neyi serbest bırakarak infeksiyon döngüsünü güçlendirir?", "id": 7932, "answers": [ { "text": "elastaz ve toksinleri", "answer_start": 216 } ] }, { "question": "Hasar gören nötrofiller ve bakteriyel endotoksinler neyi sağlar?", "id": 7933, "answers": [ { "text": "daha fazla PMN hücrenin toplanmasını", "answer_start": 468 } ] }, { "question": "Yaşlanan PMN hücrelerden salınan DNA neyi arttırır?", "id": 7934, "answers": [ { "text": "balgam viskozitesini", "answer_start": 642 } ] }, { "question": "KF'li infantlarda hava yolu serbest ve bağlı nötrofil elastazı neyi öngörür?", "id": 7935, "answers": [ { "text": "bronşektazinin gelişimini", "answer_start": 796 } ] }, { "question": "Hava yolu mukusunun başlıca işlevleri nelerdir?", "id": 7936, "answers": [ { "text": "patojenleri mukosiliyer aktiviteyle temizlemek ve gerektiğinde toksik endojen ve ekzojen ürünlere karşı koruyucu bir bariyer sağlamaktır", "answer_start": 1003 } ] }, { "question": "Mukus tabakası hangi özelliklere sahip olmalıdır?", "id": 7937, "answers": [ { "text": "yeterince sıvı içermeli, koruyucu bariyer fonksiyonunu sağlayabilmek için de bol miktarda ve yapışkan özellikte olmalıdır", "answer_start": 1207 } ] }, { "question": "KF’deki hava yolları hastalığının patogenezi kaç hipoteze dayandırılmıştır?", "id": 7938, "answers": [ { "text": "3", "answer_start": 1429 } ] }, { "question": "KFTR mutasyonu sonucunda havayolu yüzey sıvısının içeriğinde hangi değişiklikler olabilir?", "id": 7939, "answers": [ { "text": "pH", "answer_start": 1497 } ] }, { "question": "PMN hücreler ne yaparak diğer PMN hücrelerin hasarını arttırır?", "id": 7940, "answers": [ { "text": "kendi proteaz ve elastazlarını serbest bırakarak", "answer_start": 313 } ] } ] }, { "context": "ABD’de Colorado, 1982’de KF için yenidoğan taramasını uygulamaya başlayan ilk eyalet olmuştur. Yenidoğan taramaları sayesinde, çoğu Colorado ve Wisconsin’den gelen tarama programları verilerine göre, erken tespitin faydaları raporlanmıştır. Bunun üzerine 2004’de Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi ile CFF, KF için yenidoğan taramasının klinik faydalarını destekleyen bir rehber yayınlanmıştır. Ülkemizde 01.01.2015 tarihinden itibaren KF taraması yenidoğan tarama programına eklenmiştir. KF için tüm yenidoğan tarama yöntemleri, yenidoğan infantlardan toplanmış kuru kan örneklerinde immunreaktif tripsinojen (IRT) ölçümü ile başlar. IRT, pankreas hasarının biyobelirteci olarak görev alan, pankreatik enzim prekürsörüdür. IRT, KF’de inutero pankreas kanalları tıkandığından en çok KF’i olan yenidoğanlarda artar. Yüksek IRT değeri belirlendikten sonraki aşama, ya DNA mutasyon analizi (IRT/DNA) yapmak ya da ikinci IRT (IRT/IRT) değerinde de aynı yüksekliğin kalıcı olup olmadığını saptamaktır. En az bir KFTR mutasyonu ile inatçı yüksek IRT değerleri olan infantlarda doğrulayıcı ter testine ihtiyaç duyulur. Böylece ter testi, KF tanısı ve yenidoğan tarama sürecinin tamamlanmasında temel rol oynar. CFF Konsensus Komitesi detaylandırılmış bir algoritma yayınlamıştır.", "qas": [ { "question": "KF için yenidoğan taramasını uygulamaya başlayan ilk eyalet hangisidir?", "id": 7941, "answers": [ { "text": "Colorado", "answer_start": 7 } ] }, { "question": "Yenidoğan taramaları sayesinde erken tespitin faydaları hangi eyaletlerin verilerine göre raporlanmıştır?", "id": 7942, "answers": [ { "text": "Colorado ve Wisconsin", "answer_start": 132 } ] }, { "question": "ABD’de 2004 yılında hangi kuruluşlar KF için yenidoğan taramasının klinik faydalarını destekleyen bir rehber yayınlamıştır?", "id": 7943, "answers": [ { "text": "Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi ile CFF", "answer_start": 263 } ] }, { "question": "Ülkemizde KF taraması yenidoğan tarama programına ne zaman eklenmiştir?", "id": 7944, "answers": [ { "text": "01.01.2015", "answer_start": 405 } ] }, { "question": "KF için tüm yenidoğan tarama yöntemleri hangi ölçüm ile başlar?", "id": 7945, "answers": [ { "text": "immunreaktif tripsinojen", "answer_start": 585 } ] }, { "question": "IRT nedir?", "id": 7946, "answers": [ { "text": "pankreatik enzim prekürsörüdür", "answer_start": 692 } ] }, { "question": "KF’de IRT neden artar?", "id": 7947, "answers": [ { "text": "inutero pankreas kanalları tıkandı", "answer_start": 735 } ] }, { "question": "Yüksek IRT değeri belirlendikten sonraki aşamalar nelerdir?", "id": 7948, "answers": [ { "text": "DNA mutasyon analizi", "answer_start": 866 } ] }, { "question": "En az bir KFTR mutasyonu ile inatçı yüksek IRT değerleri olan infantlarda hangi teste ihtiyaç duyulur?", "id": 7949, "answers": [ { "text": "doğrulayıcı ter testine", "answer_start": 1071 } ] }, { "question": "Ter testi KF tanısında ve neyde rol oynar?", "id": 7950, "answers": [ { "text": "yenidoğan tarama sürecinin tamamlanmasında", "answer_start": 1144 } ] } ] }, { "context": "ABD’de Colorado, 1982’de KF için yenidoğan taramasını uygulamaya başlayan ilk eyalet olmuştur. Yenidoğan taramaları sayesinde, çoğu Colorado ve Wisconsin’den gelen tarama programları verilerine göre, erken tespitin faydaları raporlanmıştır. Bunun üzerine 2004’de Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi ile CFF, KF için yenidoğan taramasının klinik faydalarını destekleyen bir rehber yayınlanmıştır. Ülkemizde 01.01.2015 tarihinden itibaren KF taraması yenidoğan tarama programına eklenmiştir. KF için tüm yenidoğan tarama yöntemleri, yenidoğan infantlardan toplanmış kuru kan örneklerinde immunreaktif tripsinojen (IRT) ölçümü ile başlar. IRT, pankreas hasarının biyobelirteci olarak görev alan, pankreatik enzim prekürsörüdür. IRT, KF’de inutero pankreas kanalları tıkandığından en çok KF’i olan yenidoğanlarda artar. Yüksek IRT değeri belirlendikten sonraki aşama, ya DNA mutasyon analizi (IRT/DNA) yapmak ya da ikinci IRT (IRT/IRT) değerinde de aynı yüksekliğin kalıcı olup olmadığını saptamaktır. En az bir KFTR mutasyonu ile inatçı yüksek IRT değerleri olan infantlarda doğrulayıcı ter testine ihtiyaç duyulur. Böylece ter testi, KF tanısı ve yenidoğan tarama sürecinin tamamlanmasında temel rol oynar. CFF Konsensus Komitesi detaylandırılmış bir algoritma yayınlamıştır.", "qas": [ { "question": "KF için yenidoğan taramasını ilk uygulamaya başlayan ABD eyaleti hangisidir?", "id": 7951, "answers": [ { "text": "Colorado", "answer_start": 7 } ] }, { "question": "KF için yenidoğan taramaları hangi yıl Colorado'da başlamıştır?", "id": 7952, "answers": [ { "text": "1982", "answer_start": 17 } ] }, { "question": "Erken tespitin faydalarına dair veriler en çok hangi eyaletlerden gelmiştir?", "id": 7953, "answers": [ { "text": "Colorado ve Wisconsin", "answer_start": 132 } ] }, { "question": "Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi ile CFF, KF için yenidoğan taramasının klinik faydalarını destekleyen bir rehber ne zaman yayınlamıştır?", "id": 7954, "answers": [ { "text": "2004", "answer_start": 255 } ] }, { "question": "Ülkemizde KF taraması yenidoğan tarama programına ne zaman eklenmiştir?", "id": 7955, "answers": [ { "text": "01.01.2015", "answer_start": 405 } ] }, { "question": "KF için tüm yenidoğan tarama yöntemleri hangi ölçümle başlar?", "id": 7956, "answers": [ { "text": "immunreaktif tripsinojen", "answer_start": 585 } ] }, { "question": "IRT nedir?", "id": 7957, "answers": [ { "text": "pankreatik enzim prekürsörüdür", "answer_start": 692 } ] }, { "question": "KF’de IRT hangi durumda artar?", "id": 7958, "answers": [ { "text": "inutero pankreas kanalları tıkandı", "answer_start": 735 } ] }, { "question": "Yüksek IRT değeri belirlendikten sonra hangi testler yapılabilir?", "id": 7959, "answers": [ { "text": "DNA mutasyon analizi", "answer_start": 866 } ] }, { "question": "KF tanısı ve yenidoğan tarama sürecinin tamamlanmasında hangi test temel rol oynar?", "id": 7960, "answers": [ { "text": "ter testine", "answer_start": 1083 } ] } ] }, { "context": "Retinoidler, hücresel büyüme, farklılaşma ve hücre ölümünü düzenleyen vitamin A analoglarıdır. Fenretinid (N-4-hidroksilfenil-retinamid), peroksizom proliferatör-aktive reseptör (PPAR) agonisti olarak işlev gören yarı sentetik bir retinoiddir. Fenretinid tedavisi, ROS ve reaktif azot türlerinin (RNS) oluşumuna neden olur. Retinoid reseptörleri ve reseptör aracılı olmayan SER indüksiyonu da dahil olmak üzere farklı yolların aktivasyonunda rol alır. ROS'un indüksiyonu, antiinflamatuar homeostatik yolları tetikleyerek malign hücreleri ve bakteri infeksiyonunu ortadan kaldırmaya yardımcı olan önemli bir koruyucu konak savunma mekanizması olarak düşünülür. Fenretinid, anti kanser tedavisi ve profilaksisinde yaygın olarak kullanılır ancak, KF hava yolu epitelindeki etkileri tam olarak bilinmemektedir. SER düzeylerini SMaz yolak aracılığı ile değil, de-novo yolla arttırdığı düşünülmektedir. Bu nedenle hem de-novo yolak üzerinden etki ettiği için SMaz aktivitesini azaltması, hem de SER miktarını arttırması proinflamatuvar etkileri azaltabilir. KF’de düşük SER düzeyleri raporlayan araştırmacılar, normal lipit düzeyleri olan KF hastalarının daha hafif bir KF formu gösterebileceğini öngörmüşlerdir. Bu nedenle KF hayvan modellerine uygulanan fenretinid tedavisi, yağ asidi dengesizliğini düzelterek, SER üretimini artırarak normalize etmiştir. Ayrıca KF ilişkili osteoporozdaki iyileştirici etkileri gösterilmiştir. Fenretinid tedavisiyle plazma SER düzeyinin artması, araşidonik asit düzeyinin azalması trabeküler kemik yoğunluğunun artmasıyla ilişkili bulunmuştur. Hastalık şiddetini azaltma açısından fenretinid yeni bir tedavi ajanı olabilir.", "qas": [ { "question": "Retinoidler neyi düzenleyen vitamin A analoglarıdır?", "id": 7961, "answers": [ { "text": "hücresel büyüme, farklılaşma ve hücre ölümünü", "answer_start": 13 } ] }, { "question": "Fenretinid nedir?", "id": 7962, "answers": [ { "text": "yarı sentetik bir retinoid", "answer_start": 213 } ] }, { "question": "Fenretinid tedavisi neyin oluşumuna neden olur?", "id": 7963, "answers": [ { "text": "ROS ve reaktif azot türlerinin", "answer_start": 265 } ] }, { "question": "ROS'un indüksiyonu ne olarak düşünülür?", "id": 7964, "answers": [ { "text": "önemli bir koruyucu konak savunma mekanizması", "answer_start": 596 } ] }, { "question": "Fenretinid hangi alanda yaygın olarak kullanılır?", "id": 7965, "answers": [ { "text": "anti kanser tedavisi ve profilaksisi", "answer_start": 672 } ] }, { "question": "Fenretinid, SER düzeylerini nasıl arttırır?", "id": 7966, "answers": [ { "text": "SMaz yolak aracılığı", "answer_start": 823 } ] }, { "question": "KF’de düşük SER düzeyleri olan hastalar ne gösterebilir?", "id": 7967, "answers": [ { "text": "daha hafif bir KF formu", "answer_start": 1149 } ] }, { "question": "KF hayvan modellerine uygulanan fenretinid tedavisi neyi düzeltmiştir?", "id": 7968, "answers": [ { "text": "yağ asidi dengesizliği", "answer_start": 1271 } ] }, { "question": "Fenretinid tedavisiyle hangi plazma düzeyinin artması, trabeküler kemik yoğunluğunun artmasıyla ilişkili bulunmuştur?", "id": 7969, "answers": [ { "text": "SER düzeyinin artması", "answer_start": 1454 } ] }, { "question": "Fenretinid ne açısından yeni bir tedavi ajanı olabilir?", "id": 7970, "answers": [ { "text": "Hastalık şiddetini azaltma", "answer_start": 1575 } ] } ] }, { "context": "Böbreğin kronik, ilerleyici ve geri dönüşümsüz doku hasarlanmasıyla birlikte gelişen, anatomik ve fonksiyonel yetersizliği sonucu ortaya çıkan metabolik, endokrin ve biyokimyasal semptomlar topluluğu KBH olarak adlandırılmaktadır. KBH’nın en önemli göstergesi glomerüler filtrasyon hızının (GFR) zaman içerisinde ilerleyici ve geri dönüşümsüz olarak azalmasıdır. Ülkemizde 2016 yılı verilerine göre diyaliz tedavisi gören hasta sayısı 60.195 olarak bildirilmiştir. 2016 yılı içinde yeni RRT başlanan hasta sayısı 11.169, böbrek nakli olan hasta sayısı 1182, KBH insidansı ise milyon nüfus başına 140 olarak saptanmıştır. Hastalığın etiyolojisi yaş ile ilişkili olarak değişkenlik göstermektedir. Çocuklarda KBH'nın iki önemli nedeni konjenital ürolojik anomaliler ve kronik glomerülonefritlerdir. Yaşamın ilk 6 yılında KBH'nın en yaygın nedenleri, obstrüktif üropati, renal hipoplazi, displazi, polikistik böbrek hastalığı gibi konjenital malformasyonlar ve gelişimsel anomalilerdir. Ürolojik malformasyonlarla doğan çocuklarda erken dönemde KBH gelişmesine rağmen SDBY'nin gelişmesi 8-12 yaşına kadar uzayabilmektedir. KBH nedeni olarak kronik glomerulonefritlerin insidansı yaşla birlikte artmakta, özellikle geç çocukluk dönemlerinde (ilk 6 yaş sonrasında) ve adölesanlarda primer neden olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde daha üst ürolojik problemlerin hala üst sıralarda yer aldığı görülmektedir.", "qas": [ { "question": "KBH nedir?", "id": 7971, "answers": [ { "text": "Böbreğin kronik, ilerleyici ve geri dönüşümsüz doku hasarlanmasıyla birlikte gelişen, anatomik ve fonksiyonel yetersizliği sonucu ortaya çıkan metabolik, endokrin ve biyokimyasal semptomlar topluluğu", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "KBH'nın en önemli göstergesi nedir?", "id": 7972, "answers": [ { "text": "glomerüler filtrasyon hızının", "answer_start": 260 } ] }, { "question": "2016 yılında ülkemizde diyaliz tedavisi gören hasta sayısı kaçtır?", "id": 7973, "answers": [ { "text": "60.195", "answer_start": 435 } ] }, { "question": "2016 yılında yeni RRT başlanan hasta sayısı nedir?", "id": 7974, "answers": [ { "text": "11.169", "answer_start": 513 } ] }, { "question": "KBH'nın çocuklardaki iki önemli nedeni nelerdir?", "id": 7975, "answers": [ { "text": "konjenital ürolojik anomaliler ve kronik glomerülonefritler", "answer_start": 733 } ] }, { "question": "Yaşamın ilk 6 yılında KBH'nın en yaygın nedenleri nelerdir?", "id": 7976, "answers": [ { "text": "konjenital malformasyonlar ve gelişimsel anomalilerdir", "answer_start": 928 } ] }, { "question": "Ürolojik malformasyonlarla doğan çocuklarda SDBY'nin gelişmesi hangi yaşlara kadar uzayabilir?", "id": 7977, "answers": [ { "text": "8-12", "answer_start": 1084 } ] }, { "question": "Kronik glomerulonefritlerin insidansı hangi yaş döneminde artmaktadır?", "id": 7978, "answers": [ { "text": "geç çocukluk dönemlerinde", "answer_start": 1211 } ] }, { "question": "Ülkemizde hangi tür problemlerin hala üst sıralarda yer aldığı görülmektedir?", "id": 7979, "answers": [ { "text": "ürolojik", "answer_start": 744 } ] }, { "question": "2016 yılında böbrek nakli olan hasta sayısı nedir?", "id": 7980, "answers": [ { "text": "1182", "answer_start": 552 } ] } ] }, { "context": "Tedavi seçenekleri hastanın evresine göre değişmektedir. Son dönem böbrek yetmezliği öncesinde konservatif tedavi esastır. Bu dönemde amaç, KBH’ye neden olan birincil hastalığın özgün tedavisi ve eşlik eden bozuklukların giderilmesi ile böbrek fonksiyon kaybını durdurmak ya da yavaşlatmak, kalp-damar bozukluklarını engellemek ve tedavi etmek, azalmış böbrek fonksiyonu ile ilgili hipertansiyon, anemi, asidoz, büyüme geriliği gibi komplikasyonları engellemek ve tedavi etmektir. Son dönem böbrek yetmezliğinde ise konservatif tedaviye ek olarak yaşamın devamı için RRT seçeneklerinden birisini uygulamak gerekmektedir. Beslenme ve büyümenin yönetimi KBH olan çocuklarda önemlidir. Böbrek hasarının derecesine ve hastanın yaşına uygun kalori, protein, sıvı ve elektrolit alınmasını sağlayan diyet reçeteleri düzenlenmelidir. Hayvan modellerinde protein kısıtlaması ile böbrek yetmezliğine gidişin yavaşlatıldığı gösterilse de, çocuklarda büyümenin sağlanması için kendi yaşına uygun günlük önerilen en az protein miktarının mutlaka alınması önerilmektedir. Esansiyel aminoasitlerin alfaketo ya da hidroksi analogları destek amaçlı kullanılmaktadır. KBH’da ilerleyen evrelere kadar sıvı ve elektrolit dengesi korunmaktadır. Bu nedenle sıvı alımı özellikle küçük çocuklarda serbest bırakılmalıdır. Obstrüktif üropatiler, displaziler ve juvenil nefronofitizi gibi poliüri ve tuz kaybına neden olan hastalara daha fazla su ve tuz ihtiyaçları giderilmelidir.", "qas": [ { "question": "Son dönem böbrek yetmezliği öncesinde hangi tedavi esastır?", "id": 7981, "answers": [ { "text": "konservatif", "answer_start": 95 } ] }, { "question": "Son dönem böbrek yetmezliği tedavisinde ne gerekmektedir?", "id": 7982, "answers": [ { "text": "RRT", "answer_start": 567 } ] }, { "question": "Konservatif tedavi ile hangi komplikasyonlar engellenmeye çalışılır?", "id": 7983, "answers": [ { "text": "hipertansiyon, anemi, asidoz, büyüme geriliği", "answer_start": 382 } ] }, { "question": "KBH olan çocuklarda neyin yönetimi önemlidir?", "id": 7984, "answers": [ { "text": "Beslenme ve büyümenin", "answer_start": 621 } ] }, { "question": "Çocuklarda büyümenin sağlanması için ne önerilmektedir?", "id": 7985, "answers": [ { "text": "günlük önerilen en az protein miktarının mutlaka alınması", "answer_start": 984 } ] }, { "question": "Hangi destek maddeleri KBH’da kullanılmaktadır?", "id": 7986, "answers": [ { "text": "Esansiyel aminoasitlerin alfaketo ya da hidroksi analogları", "answer_start": 1058 } ] }, { "question": "İlerleyen evrelere kadar ne korunmaktadır?", "id": 7987, "answers": [ { "text": "sıvı ve elektrolit dengesi", "answer_start": 1182 } ] }, { "question": "Sıvı alımı hangi grupta serbest bırakılmalıdır?", "id": 7988, "answers": [ { "text": "küçük çocuklarda", "answer_start": 1256 } ] }, { "question": "Poliüri ve tuz kaybına neden olan hastalara ne verilmelidir?", "id": 7989, "answers": [ { "text": "daha fazla su ve tuz ihtiyaçları", "answer_start": 1406 } ] }, { "question": "KBH’de diyet reçeteleri nasıl düzenlenmelidir?", "id": 7990, "answers": [ { "text": "Böbrek hasarının derecesine ve hastanın yaşına uygun kalori, protein, sıvı ve elektrolit alınmasını sağlayan", "answer_start": 683 } ] } ] }, { "context": "Böbrek nakli, son yıllarda immunsupresif tedavi seçeneklerinde, infeksiyonların kontrolünde ve cerrahi teknikte sağlanan gelişmeler, SDBY olan hastalarda en başarılı ve canlı vericisinin bulunması durumunda en fazla tercih edilen tedavi yöntemi haline gelmiştir. Böbrek nakli hastaların yaşam süresini ve kalitesini arttırmaktadır. Canlı veya kadavra vericiden yapılabilmektedir. Canlı vericiden yapılan nakillerde 5 yıllık sağ kalım oranı % 90, kadavradan yapılan nakillerde ise % 80 olarak bildirilmektedir. Ülkemizde yapılan böbrek naklinde vericilerin yaklaşık %20-30'u kadavra iken bu oran batı ülkelerinde % 80 olarak bildirilmektedir. Canlı verici 1. veya 2. dereceden akraba olabilir. Akraba olmayan canlı vericiden yapılan nakiller yasal ve etik sorunlara neden olmaktadır. Beyin ölümü olan ve kalbi çalışan hastaların verici olmalarına engel bir hastalık (böbrek hastalığı öyküsü, kanser, diabetes mellitus, aktif enfeksiyon) durumları yoksa nakiller için uygun aday olabilmektedir. Böbrek nakli yapılabilmesi için alıcı ile verici arasında ABO kan grubu sisteminde uyum olmalıdır ve bu uyum kuralları kan transfüzyonu esasları ile aynıdır. Rh sisteminin ise bir önemi bulunmamaktadır. Böbrek naklinde alıcı ile verici arasında uyum aranan ikinci sistem ise doku grubu olarak da bilinen human lökosit antijeni (HLA) sistemidir. HLA sistemi 6. kromozomun kısa kolu üzerinde yerleşmiş doku uygunluk antijenlerini içermektedir.", "qas": [ { "question": "Böbrek nakli hangi hastalarda en fazla tercih edilen tedavi yöntemi haline gelmiştir?", "id": 7991, "answers": [ { "text": "SDBY", "answer_start": 133 } ] }, { "question": "Böbrek nakli hangi iki verici türünden yapılabilmektedir?", "id": 7992, "answers": [ { "text": "Canlı veya kadavra", "answer_start": 332 } ] }, { "question": "Canlı vericiden yapılan nakillerde 5 yıllık sağ kalım oranı nedir?", "id": 7993, "answers": [ { "text": "% 90", "answer_start": 440 } ] }, { "question": "Kadavradan yapılan nakillerde 5 yıllık sağ kalım oranı nedir?", "id": 7994, "answers": [ { "text": "% 80", "answer_start": 480 } ] }, { "question": "Türkiye'de böbrek naklinde kadavra verici oranı nedir?", "id": 7995, "answers": [ { "text": "%20-30", "answer_start": 565 } ] }, { "question": "Canlı verici kimler olabilir?", "id": 7996, "answers": [ { "text": "1. veya 2. dereceden akraba", "answer_start": 655 } ] }, { "question": "Akraba olmayan canlı vericiden yapılan nakiller ne tür sorunlara yol açmaktadır?", "id": 7997, "answers": [ { "text": "yasal ve etik", "answer_start": 741 } ] }, { "question": "Beyin ölümü olan ve kalbi çalışan hastaların verici olabilmesi için hangi durumlar olmamalıdır?", "id": 7998, "answers": [ { "text": "böbrek hastalığı öyküsü, kanser, diabetes mellitus, aktif enfeksiyon", "answer_start": 866 } ] }, { "question": "Böbrek naklinde alıcı ile verici arasında hangi kan grubu uyumu gereklidir?", "id": 7999, "answers": [ { "text": "ABO", "answer_start": 1051 } ] }, { "question": "Böbrek naklinde uyum aranan ikinci sistem nedir?", "id": 8000, "answers": [ { "text": "human lökosit antijeni (HLA)", "answer_start": 1297 } ] } ] }, { "context": "Son dönem böbrek yetmezliğinin en seçkin tedavi yöntemi böbrek naklidir. Başarılı bir böbrek nakli için, gerek indüksiyon, gerekse idame immünsupresif tedavinin hasta bazında bireyselleştirilmesi gerekmektedir. Böbrek naklinde, akut rejeksiyonu önlemeye yardım etmek ve renal allogreft kaybını önlemek için idame immünsüpresif tedaviler kullanılmaktadır. Başlangıçta yeterli doz immünsüpresyon gerekliyken, zamanla enfeksiyon ve malignite gelişim riski nedeniyle idame immünsüpresif tedavi yeterli en düşük doza indirilmesi önerilmektedir. Böbrek naklinde optimal idame immünsüpresif tedavi belirlenmemiştir. Güncel olarak en çok kullanılan idame immünsüpresif tedavi kortikosteroid (genellikle oral prednizolon), azatiyopürin, mikofenolat mofetil (MMF), siklosporin, takrolimus, everolimus, rapamycin (sirolimus) ve belateceptin değişik kombinasyonlarından oluşmaktadır. Akut rejeksiyon ve allogreft kaybı riski nakil sonrası ilk üç ayda en yüksek oranlarda görülmektedir. Bu yüzden imünsüpresyon bu dönemde çok fazla olmalıdır. İmmünsüpresif tedavinin en ciddi yan etkileri (enfeksiyonlar ve malignite gelişimi) immünsüpresyonun total miktarı ile ilişkilidir. Nakil sonrası 6. aydan 12. aya kadar immünsüpresyon dozunun yavaş yavaş azaltılması bu yüzden çok önemlidir. Çoğu nakil merkezinde KDIGO 2009 klinik uygulama kılavuzunda da önerildiği gibi şu üçlü idame immünsüpresif tedavi rejimi kullanılmaktadır. Bir kalsinörin inhibitörü (siklosporin ya da takrolimus), bir antimetabolit (azatiyopürin, MMF) ve prednizolon. Bu üçlü rejimle bir yıllık yaşam >%90 ve akut rejeksiyon oranı <%20’nin altında olduğu bildirilmektedir. Sirolimus ya da everolimus veya belatacept bazı merkezlerce kalsinörin inhibitörü yerine üçlü rejimde kullanılmaktadır.", "qas": [ { "question": "Son dönem böbrek yetmezliğinin en seçkin tedavi yöntemi nedir?", "id": 8001, "answers": [ { "text": "böbrek nakli", "answer_start": 56 } ] }, { "question": "Başarılı bir böbrek nakli için hangi tedavinin bireyselleştirilmesi gerekmektedir?", "id": 8002, "answers": [ { "text": "idame immünsupresif", "answer_start": 131 } ] }, { "question": "Böbrek naklinde hangi tedaviler akut rejeksiyonu önlemeye yardım eder?", "id": 8003, "answers": [ { "text": "idame immünsüpresif tedaviler", "answer_start": 307 } ] }, { "question": "İdame immünsüpresif tedavi başlangıçta hangi dozda olmalıdır?", "id": 8004, "answers": [ { "text": "yeterli en düşük doz", "answer_start": 490 } ] }, { "question": "İmmünsüpresif tedavinin en ciddi yan etkileri nelerdir?", "id": 8005, "answers": [ { "text": "enfeksiyonlar ve malignite gelişimi", "answer_start": 1077 } ] }, { "question": "Nakil sonrası hangi dönemde immünsüpresyon dozu azaltılmalıdır?", "id": 8006, "answers": [ { "text": "6. aydan 12. aya", "answer_start": 1176 } ] }, { "question": "KDIGO 2009 klinik uygulama kılavuzunda önerilen üçlü idame immünsüpresif tedavi rejimi nelerdir?", "id": 8007, "answers": [ { "text": "kalsinörin inhibitörü", "answer_start": 1415 } ] }, { "question": "Üçlü rejimle bir yıllık yaşam oranı nedir?", "id": 8008, "answers": [ { "text": ">%90", "answer_start": 1556 } ] }, { "question": "Üçlü rejimle akut rejeksiyon oranı nedir?", "id": 8009, "answers": [ { "text": "<%20’nin altında", "answer_start": 1586 } ] }, { "question": "Hangi ilaçlar kalsinörin inhibitörü yerine üçlü rejimde kullanılmaktadır?", "id": 8010, "answers": [ { "text": "Sirolimus ya da everolimus veya belatacept", "answer_start": 1628 } ] } ] }, { "context": "Aşılama geçtiğimiz yüzyılın en önemli halk sağlığı uygulamalarından biridir. Temiz içme suyu ve antibiyotikler dahil edildiğinde bile ölümleri en fazla azaltan buluşun aşılar olduğu bilinmektedir. Bağışıklama yaşam kalitesini artırır, sağlıkla ilgili harcamaları azaltır. Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yapılan maliyet-yarar analizleri bir doz aşı için bir dolarlık harcamanın sağlık harcamalarını 2-27 dolar azalttığını göstermektedir. Maliyet-etkinlik değerlendirmeleri aşıların en ucuz sağlık hizmeti olduğunu göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 1974 yılında uygulanmaya başlanan Genişletilmiş Bağışıklama Programı (GBP) çocuklardaki mortalite oranını önemli ölçüde azaltmıştır. Ülkemizde 1985 yılından itibaren uygulamaya konulan 'Genişletilmiş Bağışıklama Programı' sayesinde aşılama oranları hızla artmış ve aşı ile önlenebilen hastalıklarda önemli oranda düşüş saptanmıştır. Aşılar ile her yıl dünya genelinde 3 milyon ölüm ve 750.000 sakatlığın önüne geçilmektedir. Her yıl yaklaşık 3 milyon çocuk doğmakta ve yaklaşık 30.000'i aşıya ulaşamamaktadır. 1990 yılında %80 olan aşılama oranlarının dünya ortalaması 1999 yılında %74'e gerileme göstermiştir. Dünya üzerindeki her dört çocuktan biri GBP kapsamında olan altı aşıya erişememektedir. Aşılamanın dünya genelinde en maliyet-etkin halk sağlığı uygulamalarından biri olduğu konusunda hemfikir olunsa dahi aşılar değersiz görülmekte, az kullanılmakta ve aşı ile önlenebilen hastalıklar dünya için tehdit oluşturmaya devam etmektedir. Aşı ile önlenebilen hastalıklar her yaş grubunu etkilemekte ve ABD'de her yıl yaklaşık 45.000 kişinin ölümüne sebep olmaktadır.", "qas": [ { "question": "Aşılama, temiz içme suyu ve antibiyotikler dahil edildiğinde neyi en fazla azaltan buluş olarak bilinmektedir?", "id": 8011, "answers": [ { "text": "ölümleri", "answer_start": 134 } ] }, { "question": "Bağışıklama neyi artırır?", "id": 8012, "answers": [ { "text": "yaşam kalitesini", "answer_start": 209 } ] }, { "question": "ABD’de yapılan maliyet-yarar analizlerine göre bir doz aşı için bir dolarlık harcama sağlık harcamalarını ne kadar azaltmaktadır?", "id": 8013, "answers": [ { "text": "2-27 dolar", "answer_start": 405 } ] }, { "question": "Genişletilmiş Bağışıklama Programı (GBP) DSÖ tarafından hangi yılda uygulanmaya başlanmıştır?", "id": 8014, "answers": [ { "text": "1974", "answer_start": 573 } ] }, { "question": "Genişletilmiş Bağışıklama Programı (GBP) sayesinde ülkemizde ne sağlanmıştır?", "id": 8015, "answers": [ { "text": "aşılama oranları hızla artmış ve aşı ile önlenebilen hastalıklarda önemli oranda düşüş saptanmıştır", "answer_start": 805 } ] }, { "question": "Aşılar ile her yıl dünya genelinde kaç ölümün önüne geçilmektedir?", "id": 8016, "answers": [ { "text": "3 milyon", "answer_start": 941 } ] }, { "question": "1990 yılında aşılama oranları dünya ortalaması kaçtı ve 1999 yılında ne kadar gerileme gösterdi?", "id": 8017, "answers": [ { "text": "%74", "answer_start": 1155 } ] }, { "question": "Dünya üzerindeki her dört çocuktan kaçı GBP kapsamında olan altı aşıya erişememektedir?", "id": 8018, "answers": [ { "text": "biri", "answer_start": 68 } ] }, { "question": "Aşı ile önlenebilen hastalıklar her yıl ABD'de yaklaşık kaç kişinin ölümüne sebep olmaktadır?", "id": 8019, "answers": [ { "text": "45.000", "answer_start": 1604 } ] }, { "question": "Aşılamanın dünya genelinde nasıl bir halk sağlığı uygulaması olduğu konusunda hemfikir olunmaktadır?", "id": 8020, "answers": [ { "text": "maliyet-etkin", "answer_start": 1302 } ] } ] }, { "context": "Çocukluk çağında aşılanmamış kişilerin bulunması ve kimi aşıların yaşam boyu bağışıklık bırakmaması erişkin dönem aşılamalarını çok önemli kılmaktadır. Modern hayattaki gelişmeler yaşam süresini ve dünya yaşlı nüfusunu artırmaktadır. Yaşlanma gelişmiş ülkelerde daha sık olan bir durumken artık gelişmekte olan ülkeleri de etkilemekte olup ülkemizde de yaşlı popülasyon artmaktadır. DSÖ 2015-2050 yılları arasında tüm dünyada 60 yaş üstü nüfusun %12’den %22’ye çıkacağını ve 2050 yılında yaşlı nüfusun %80’inin düşük veya orta gelirli ülkelerde yaşayacağını öngörmektedir. Ülkemizde, tüm dünyada olduğu gibi, erişkin aşılaması çocukluk çağı aşılaması kadar önemsenmemektedir. Ülkemizde çocukluk çağı aşıları için hazırlanmış aşı kartı bulunmasına rağmen erişkin dönem aşıları için yalnızca erişkin difteri tetanos aşısına yönelik aşı kartı mevcuttur. Erişkin aşılarının hepsini içeren aşı kartı bulunmamaktadır. Erişkin bağışıklama ile ilgili ülke içinde bilgilendirmenin yeterince yapılamaması ve ulusal bir bağışıklama programının olmayışı erişkin bağışıklamadaki hedeflere ulaşmada engel teşkil etmektedir.", "qas": [ { "question": "Erişkin dönem aşılamaları neden önemlidir?", "id": 8021, "answers": [ { "text": "Çocukluk çağında aşılanmamış kişilerin bulunması ve kimi aşıların yaşam boyu bağışıklık bırakmaması", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Modern hayattaki gelişmeler neyi artırmaktadır?", "id": 8022, "answers": [ { "text": "yaşam süresini ve dünya yaşlı nüfusunu", "answer_start": 180 } ] }, { "question": "Yaşlanma hangi ülkelerde daha sık olan bir durumdur?", "id": 8023, "answers": [ { "text": "gelişmiş ülkelerde", "answer_start": 243 } ] }, { "question": "DSÖ, 2015-2050 yılları arasında 60 yaş üstü nüfusun oranının nasıl değişeceğini öngörmektedir?", "id": 8024, "answers": [ { "text": "%12’den %22", "answer_start": 446 } ] }, { "question": "2050 yılında yaşlı nüfusun %80'inin nerede yaşayacağı öngörülmektedir?", "id": 8025, "answers": [ { "text": "düşük veya orta gelirli ülkelerde", "answer_start": 511 } ] }, { "question": "Ülkemizde çocukluk çağı aşıları için ne bulunmaktadır?", "id": 8026, "answers": [ { "text": "aşı kartı", "answer_start": 725 } ] }, { "question": "Erişkin dönem aşıları için ülkemizde hangi aşıya yönelik aşı kartı mevcuttur?", "id": 8027, "answers": [ { "text": "erişkin difteri tetanos", "answer_start": 790 } ] }, { "question": "Erişkin bağışıklama ile ilgili ülke içinde bilgilendirmenin yetersiz olması ve ulusal bir bağışıklama programının olmayışı neyi engellemektedir?", "id": 8028, "answers": [ { "text": "erişkin bağışıklamadaki hedeflere ulaşmada", "answer_start": 1042 } ] }, { "question": "Ülkemizde erişkin aşılarını içeren bir aşı kartı var mıdır?", "id": 8029, "answers": [ { "text": "bulunmamaktadır", "answer_start": 895 } ] }, { "question": "Gelişmekte olan ülkeleri etkileyen ve ülkemizde de artan durum nedir?", "id": 8030, "answers": [ { "text": "yaşlı nüfusunu", "answer_start": 204 } ] } ] }, { "context": "Aşılama birincil koruma sağlayan sağlık hizmetlerindendir. Birincil korumada hedef, toplumda aşı ile önlenebilir hastalıkların ortaya çıkışını engellemek ve bu hastalıklara bağlı ölüm ve sakatlık oranlarını azaltmaktır. Yedinci yüzyılda Budist rahipler yılan zehri içerek yılan zehrine karşı bağışıklanmayı denemişlerdir. 'The Golden Mirror Of Medicine' adlı yayında 1600’lü yılların sonundan itibaren çiçek aşılamasına dair uygulanan variolasyon tekniklerinden bahsedilmiştir. Çinlilerin çiçek hastalığını hafif geçiren hastaların burunlarından aldıkları yara kabuklarını toz haline getirip sağlıklı kişilerin burunlarına üflediğinden, Hindistan'da ise hasta kişilerin yara kabuklarından alınarak kurutulan tozun sağlıklı kişilerin ciltlerine sürülmesi ile bağışıklama yapıldığından bahsedilmiştir. Lady Mary Worthley Montagu Türklerin çiçek hastalığını aşı ile önlediklerini gözlemlemiş ve kendisi de oğlunu aşılatmıştır, İngiltere'ye döndüğünde ise çiçek aşısını ülkesine getirmek için çaba sarfetmiştir. Bir İngiliz doktor olan Edward Jenner 18. yüzyılda önce ineklerden bulaşan sonra ise insanlarda oluşan çiçek püstüllerinden hazırladığı aşıyı birkaç kişi üzerinde uygulayıp uyguladığı kişilerin hastalığı geçirmediğini gözlemlemiştir. Önceleri çalışmaları kabul görmeyen Jenner 19. yüzyılın başında bu konuda çalışacak bir enstitünün başına getirilmiştir.", "qas": [ { "question": "Aşılama hangi tür sağlık hizmetlerindendir?", "id": 8031, "answers": [ { "text": "birincil koruma sağlayan", "answer_start": 8 } ] }, { "question": "Birincil korumada hedef nedir?", "id": 8032, "answers": [ { "text": "toplumda aşı ile önlenebilir hastalıkların ortaya çıkışını engellemek ve bu hastalıklara bağlı ölüm ve sakatlık oranlarını azaltmak", "answer_start": 84 } ] }, { "question": "Yedinci yüzyılda Budist rahipler ne yaparak bağışıklanmayı denemişlerdir?", "id": 8033, "answers": [ { "text": "yılan zehri içerek", "answer_start": 253 } ] }, { "question": "'The Golden Mirror Of Medicine' adlı yayında hangi yıllardan itibaren çiçek aşılamasına dair tekniklerden bahsedilmiştir?", "id": 8034, "answers": [ { "text": "1600’lü yılların sonundan", "answer_start": 367 } ] }, { "question": "Çinliler çiçek hastalığına karşı nasıl bir bağışıklama yöntemi kullanmışlardır?", "id": 8035, "answers": [ { "text": "sağlıklı kişilerin burunlarına üflediği", "answer_start": 592 } ] }, { "question": "Hindistan'da çiçek hastalığına karşı nasıl bir bağışıklama yöntemi kullanılmıştır?", "id": 8036, "answers": [ { "text": "hasta kişilerin yara kabuklarından alınarak kurutulan tozun sağlıklı kişilerin ciltlerine sürülmesi", "answer_start": 654 } ] }, { "question": "Lady Mary Worthley Montagu Türklerin çiçek hastalığını nasıl önlediklerini gözlemlemiştir?", "id": 8037, "answers": [ { "text": "Aşılama", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Lady Mary Worthley Montagu'nun İngiltere'ye döndüğünde ne için çaba sarfettiği belirtilmiştir?", "id": 8038, "answers": [ { "text": "çiçek aşısını ülkesine getirmek", "answer_start": 952 } ] }, { "question": "Edward Jenner 18. yüzyılda çiçek hastalığına karşı hangi aşıyı hazırlamıştır?", "id": 8039, "answers": [ { "text": "çiçek püstüllerinde", "answer_start": 1111 } ] }, { "question": "Edward Jenner ne zaman bu konuda çalışacak bir enstitünün başına getirilmiştir?", "id": 8040, "answers": [ { "text": "19. yüzyılın", "answer_start": 1285 } ] } ] }, { "context": "Pasteur kuduz aşısı alanında çalışmaya 1881 yılında başlamıştır. Pasteur tarafından geliştirilen kuduz aşısı, kuduz bir köpek tarafından ısırılan bir çocuğa uygulanmış ve öleceği düşünülen çocuğun yaşadığı Fen Bilimleri Akademisi tarafından raporlanarak kuduz aşısının başarısı kanıtlanmıştır. Daha etkin inaktive kuduz aşıları 1960’lı yıllardan sonra geliştirilmeye başlanmıştır. Canlı kızamık aşısı fikri Home tarafından ortaya atılsa da gerçekleşmesi yüzyılı aşmıştır. Enders ve Peebles 1954 yılında kızamık virüsünü izole etmiş ve yaklaşık on yıl sonra ilk aşı lisansını almışlardır. ABD başkanı Roosevelt'in çocuk felci olması, çocuk felci çalışmalarına önem verilmesini sağlamış ve 1934 yılında iki aşı geliştirilmiş ancak ikisi de başarısız bulunmuştur. Aynı dönemde burun spreyi formunda geliştirilen bir başka aşı da başarısız olmuştur. Jonas Salk 1952 yılında yeni bir aşı geliştirmiş, bu aşı ‘Salk aşısı’ olarak tarihte yerini almıştır. Jonas Salk aşının ilk denemelerini yapmış ve 1955 yılında beş yıllık Polio oranlarının %25’in altına düştüğü gözlemlenmiştir. Albert Sabin 1950'li yılların sonuna doğru canlı aşı geliştirme çalışmalarını tamamlayarak ucuz, oral, yakın temastaki bireylere fekal-oral bulaşabildiği için mükemmel aşı olarak nitelendirilen aşıyı bulmuştur. ABD'de 1963 yılından itibaren Sabin aşı yerine Salk aşı kullanımına geçilmiştir.", "qas": [ { "question": "Pasteur kuduz aşısı alanında çalışmaya hangi yıl başlamıştır?", "id": 8041, "answers": [ { "text": "1881", "answer_start": 39 } ] }, { "question": "Pasteur tarafından geliştirilen kuduz aşısının başarısı nasıl kanıtlanmıştır?", "id": 8042, "answers": [ { "text": "kuduz bir köpek tarafından ısırılan bir çocuğa uygulanmış ve öleceği düşünülen çocuğun yaşadığı Fen Bilimleri Akademisi tarafından raporlanarak", "answer_start": 110 } ] }, { "question": "Daha etkin inaktive kuduz aşıları ne zaman geliştirilmeye başlanmıştır?", "id": 8043, "answers": [ { "text": "1960’lı yıllardan", "answer_start": 328 } ] }, { "question": "Canlı kızamık aşısı fikri kimin tarafından ortaya atılmıştır?", "id": 8044, "answers": [ { "text": "Home", "answer_start": 407 } ] }, { "question": "Enders ve Peebles ne zaman kızamık virüsünü izole etmişlerdir?", "id": 8045, "answers": [ { "text": "1954", "answer_start": 490 } ] }, { "question": "ABD başkanı Roosevelt'in hangi hastalığı olması, bu hastalıkla ilgili çalışmalara önem verilmesini sağlamıştır?", "id": 8046, "answers": [ { "text": "çocuk felci", "answer_start": 613 } ] }, { "question": "Jonas Salk'ın geliştirdiği ve tarihte yerini alan aşıya ne isim verilmiştir?", "id": 8047, "answers": [ { "text": "Salk aşısı", "answer_start": 904 } ] }, { "question": "1955 yılında Polio oranlarının %25’in altına düştüğü gözlemlenen aşıyı kim geliştirmiştir?", "id": 8048, "answers": [ { "text": "Jonas Salk", "answer_start": 846 } ] }, { "question": "Albert Sabin hangi yıllarda canlı aşı geliştirme çalışmalarını tamamlamıştır?", "id": 8049, "answers": [ { "text": "1950'li yılların sonuna", "answer_start": 1087 } ] }, { "question": "ABD'de 1963 yılından itibaren hangi aşı yerine Salk aşı kullanımına geçilmiştir?", "id": 8050, "answers": [ { "text": "Sabin aşı", "answer_start": 1315 } ] } ] }, { "context": "Tüberküloz basilinin Robert Koch tarafından bulunmasından on yıl sonra Mycobacterium bovis izole edilmiştir ve Calmette ve Guerin tarafından ilk aşı çalışmalarına başlanmıştır. DSÖ ile 1974 yılında GBP kapsamına girmiştir. Provost ve Hilleman 1986 yılında Hepatit A için ilk inaktive aşıyı geliştirmiştir. Aşı 1990'dan sonra kullanıma girmiştir. Hilleman ve arkadaşları 1981 yılında plazma-kaynaklı olan Hepatit B aşısını bulmuş, beş yıl sonra ise rekombinant DNA aşısına lisans alınmıştır. Steiner suçiçeğinin viral bir hastalık olduğunu belirtmiş. Japonya'da vahşi virüs ile enfekte bir çocuktan elde edilen virüsün zayıflatılmasıyla üretilen aşıya izole edildiği çocuğun adı OKA olmasından dolayı “OKA SUŞU’’ adı verilmiştir. Youx ve Yersin, Difteri basili ile enfekte hayvanlardan elde ettikleri antitoksinler ile kültürde üretilen toksinlerin nötralize edildiğini göstermişlerdir. Von Behring hayvanlarda koruyucu olduğu gösterilen antitoksinler ile difteri basili ile enfekte bir çocuğu tedavi etmiştir. Bu gelişmeden yaklaşık 30 yıl sonra, 1923’te, Gaston Ramon tarafından antitoksin kullanımını gerektirmeyen difteri toksoid aşısı geliştirilmiştir. Ramon ve Zoeller 1927 yılında tetanos toksoid aşısını geliştirerek insanlar üzerinde kullanmaya başlamışlardır.", "qas": [ { "question": "Tüberküloz basili kim tarafından bulunmuştur?", "id": 8051, "answers": [ { "text": "Robert Koch", "answer_start": 21 } ] }, { "question": "Mycobacterium bovis kimler tarafından izole edilmiştir?", "id": 8052, "answers": [ { "text": "Calmette ve Guerin", "answer_start": 111 } ] }, { "question": "Hepatit A için ilk inaktive aşıyı kim geliştirmiştir?", "id": 8053, "answers": [ { "text": "Provost ve Hilleman", "answer_start": 223 } ] }, { "question": "Hilleman ve arkadaşları 1981 yılında hangi aşıyı bulmuşlardır?", "id": 8054, "answers": [ { "text": "Hepatit B", "answer_start": 404 } ] }, { "question": "OKA SUŞU adı verilen aşı nasıl elde edilmiştir?", "id": 8055, "answers": [ { "text": "virüsün zayıflatılmasıyla", "answer_start": 610 } ] }, { "question": "Difteri basili ile enfekte hayvanlardan elde edilen antitoksinler neyi nötralize etmiştir?", "id": 8056, "answers": [ { "text": "kültürde üretilen toksinlerin", "answer_start": 818 } ] }, { "question": "Von Behring, hayvanlarda koruyucu olduğu gösterilen antitoksinlerle kimi tedavi etmiştir?", "id": 8057, "answers": [ { "text": "difteri basili ile enfekte bir çocuğu", "answer_start": 955 } ] }, { "question": "Difteri toksoid aşısı kim tarafından geliştirilmiştir?", "id": 8058, "answers": [ { "text": "Gaston Ramon", "answer_start": 1056 } ] }, { "question": "Tetanos toksoid aşısını kimler geliştirmiştir?", "id": 8059, "answers": [ { "text": "Ramon ve Zoeller", "answer_start": 1157 } ] }, { "question": "Tetanos toksoid aşısı ne zaman insanlar üzerinde kullanılmaya başlanmıştır?", "id": 8060, "answers": [ { "text": "1927", "answer_start": 1174 } ] } ] }, { "context": "Dünyada olduğu gibi ülkemizde de ilk aşı üretimi çiçek aşısı ile başlamıştır. Şanizade Ataullah Efendi 1811 yılında ineklerden alınan örnekler ile insanları aşılamış ve başarıya ulaşmıştır. Sultan Abdülmecit tarafından çiçek aşısı zorunlu kılınmıştır, dünyada çiçek aşısının zorunlu kılındığı ilk devlet Osmanlı Devleti'dir. Louis Pasteur'un kuduz aşısını bulmasından sonra II. Abdülhamit tarafından üç kişilik bir heyet bu buluşu öğrenmek için Paris'e gönderilmiştir. Heyetin döndükten sonra açtıkları enstitüde Pasteur metodu ile üretilen kuduz aşısı 1887'de uygulamaya geçmiş, 1888'e kadar 2.521 kişiye kuduz aşısı uygulanmıştır. Yerli difteri serumu 1985 yılından itibaren üretilmeye başlanmıştır. Bin dokuz yüz on üç yılına kadar sadece difteri serumu hazırlanmış, 1913 yılından sonra ise veba, dizanteri, kolera aşıları üretilmeye başlanmıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında halkın büyük bir kısmının kaybedilmesine neden olan ve tifüs hastalığı ile uğraşan hekimler arasında da yaygın olan Tifüs hastalığına karşı insan kanından ilk aşı 1915 yılında Dr. Mustafa Hilmi Sağun ve Dr. Reşat Rıza Kor tarafından üretilmiştir, Dr. Tevfik Sağlam tarafından Üçüncü Ordu'ya uygulanmıştır.", "qas": [ { "question": "Ülkemizde ilk aşı üretimi hangi aşı ile başlamıştır?", "id": 8061, "answers": [ { "text": "çiçek aşısı", "answer_start": 49 } ] }, { "question": "Şanizade Ataullah Efendi, insanları aşılamak için ne kullanmıştır?", "id": 8062, "answers": [ { "text": "ineklerden alınan örnekler", "answer_start": 116 } ] }, { "question": "Dünyada çiçek aşısının zorunlu kılındığı ilk devlet hangisidir?", "id": 8063, "answers": [ { "text": "Osmanlı Devleti", "answer_start": 304 } ] }, { "question": "Louis Pasteur'un kuduz aşısını bulmasından sonra ne olmuştur?", "id": 8064, "answers": [ { "text": "II. Abdülhamit tarafından üç kişilik bir heyet bu buluşu öğrenmek için Paris'e gönderilmiştir", "answer_start": 374 } ] }, { "question": "Pasteur metodu ile üretilen kuduz aşısı ne zaman uygulanmaya geçmiştir?", "id": 8065, "answers": [ { "text": "1887", "answer_start": 553 } ] }, { "question": "Yerli difteri serumu hangi yıldan itibaren üretilmeye başlanmıştır?", "id": 8066, "answers": [ { "text": "1985", "answer_start": 654 } ] }, { "question": "1913 yılından sonra hangi aşılar üretilmeye başlanmıştır?", "id": 8067, "answers": [ { "text": "veba, dizanteri, kolera", "answer_start": 794 } ] }, { "question": "Tifüs hastalığına karşı insan kanından ilk aşı kimler tarafından üretilmiştir?", "id": 8068, "answers": [ { "text": "Dr. Mustafa Hilmi Sağun ve Dr. Reşat Rıza Kor", "answer_start": 1058 } ] }, { "question": "Tifüs aşısı kime uygulanmıştır?", "id": 8069, "answers": [ { "text": "Üçüncü Ordu", "answer_start": 1158 } ] }, { "question": "Tifüs hastalığına karşı ilk insan kanından üretilen aşı hangi yılda üretilmiştir?", "id": 8070, "answers": [ { "text": "1915", "answer_start": 1045 } ] } ] }, { "context": "Difteri, Corynebacterium diphtheriae adı verilen gram pozitif basille oluşan üst solunum yolunun membranöz iltihabı ile karakterize bir üst solunum yolu enfeksiyonudur. Bildirimi zorunlu hastalıklardan biridir. Enfeksiyon etkeni genellilkle farenksi tutmakla beraber posterior nazal pasajları, larinksi, trakeayı tutabilmekte bununla birlikte periferik sinirler ve miyokardda hasara neden olabilmektedir. Gelişmiş ülkelerde yaygın aşılama programları sayesinde difteri kontrol altına alınmıştır. İlki 1982-1985 yılları arasında diğeri ise 1990-1995 yılları arasında Rusya ve Ukrayna’da olmak üzere iki epidemi olmuştur. Sovyetlerde 1990’lı yıllarda görülen difteri epidemisinde 5.000'den fazla ölüm yaşanmıştır. Türkiye'de difteri aşısı 1937 yılında kullanılmaya başlanmıştır. Aşı 1968 yılına kadar tek doz olarak uygulanmış, bu yıldan sonra difteri-boğmaca-tetanos şeklinde karma aşı olarak uygulanmaya başlanmıştır. Çocukluk çağındaki difteri bağışıklamasının rapeli tetanos toksoidi (TT) yerine tetanos-erişkin tip difteri toksoidi (Td) olarak uygulanmaktadır. TT yerine Td uygulanması gebelik de dahil olmak üzere yapılmalıdır.", "qas": [ { "question": "Difteri hangi bakterinin sebep olduğu bir enfeksiyondur?", "id": 8071, "answers": [ { "text": "Corynebacterium diphtheriae", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Difteri nasıl bir enfeksiyon olarak tanımlanmaktadır?", "id": 8072, "answers": [ { "text": "üst solunum yolu enfeksiyonu", "answer_start": 136 } ] }, { "question": "Difteri genellikle hangi bölgeyi tutar?", "id": 8073, "answers": [ { "text": "farenksi", "answer_start": 241 } ] }, { "question": "Difteri hangi organ ve bölgelerde hasara neden olabilir?", "id": 8074, "answers": [ { "text": "periferik sinirler ve miyokard", "answer_start": 343 } ] }, { "question": "Gelişmiş ülkelerde difteri nasıl kontrol altına alınmıştır?", "id": 8075, "answers": [ { "text": "yaygın aşılama programları", "answer_start": 424 } ] }, { "question": "Difteri epidemi olayları hangi yıllar arasında gerçekleşmiştir?", "id": 8076, "answers": [ { "text": "1982-1985 yılları arasında diğeri ise 1990-1995", "answer_start": 501 } ] }, { "question": "1990’lı yıllarda Sovyetlerde difteri epidemisinde kaç ölüm yaşanmıştır?", "id": 8077, "answers": [ { "text": "5.000", "answer_start": 678 } ] }, { "question": "Türkiye'de difteri aşısı ne zaman kullanılmaya başlanmıştır?", "id": 8078, "answers": [ { "text": "1937", "answer_start": 737 } ] }, { "question": "Difteri aşısı 1968 yılına kadar nasıl uygulanmıştır?", "id": 8079, "answers": [ { "text": "tek doz", "answer_start": 799 } ] }, { "question": "Çocukluk çağındaki difteri bağışıklamasının rapeli hangi aşı olarak uygulanmaktadır?", "id": 8080, "answers": [ { "text": "tetanos-erişkin tip difteri toksoidi", "answer_start": 998 } ] } ] }, { "context": "Boğmaca, Bordetella pertussis adı verilen gram (-), sporsuz, hareketsiz bir kokobasil ile oluşan bir üst solunum yolu hastalığıdır. Boğmaca aşı uygulamalarının olmadığı dönemlerde Amerika'da boğmaca nedeniyle yılda 10.000 ölüm olduğu bilinmektedir. Çocukluk çağı aşılama programları sayesinde boğmaca vakaları belirgin ölçüde azalmıştır. Amerika başta olmak üzere bazı ülkelerde adölesan ve genç erişkinlerde boğmaca vakalarının arttığı bildirilmektedir. Çocukluk çağı boğmaca aşısının zamanla etkisinin azalmasının bu vakaların ortaya çıkmasına neden olduğu düşünülmektedir. Boğmacaya karşı oluşan antikor yanıtının zamanla azalması nedeniyle Küresel Boğmaca Girişimi 2011 yılında başlatılmış olup ülkemizde Koza Projesi olarak adlandırılmıştır. Önce adölesan sonra erişkin bağışıklaması planlanan proje ülkemizde yayın olarak uygulanamamıştır. FDA tarafından 2005 yılında onaylanan Tdap aşısı erişkinlere önerilmektedir. Zayıf antijen içermesi nedeniyle primer aşılamada değil, rapelde tercih edilmelidir. Daha önce tam hücre aşısı şeklinde uygulanan aşı, yerini 2007'den bu yana asellüler aşıya bırakmıştır.", "qas": [ { "question": "Boğmaca hangi bakterinin sebep olduğu bir hastalıktır?", "id": 8081, "answers": [ { "text": "Bordetella pertussis", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Boğmaca bakterisi hangi özelliklere sahiptir?", "id": 8082, "answers": [ { "text": "gram (-), sporsuz, hareketsiz bir kokobasil", "answer_start": 42 } ] }, { "question": "Amerika'da boğmaca aşı uygulamalarının olmadığı dönemlerde yılda kaç ölüm olmuştur?", "id": 8083, "answers": [ { "text": "10.000", "answer_start": 215 } ] }, { "question": "Çocukluk çağı aşılama programlarının etkisiyle boğmaca vakaları nasıl bir değişim göstermiştir?", "id": 8084, "answers": [ { "text": "belirgin ölçüde azalmıştır", "answer_start": 310 } ] }, { "question": "Bazı ülkelerde boğmaca vakaları hangi yaş gruplarında artmaktadır?", "id": 8085, "answers": [ { "text": "adölesan ve genç erişkinlerde", "answer_start": 379 } ] }, { "question": "Boğmaca vakalarının çocukluk çağı aşısından sonra neden ortaya çıktığı düşünülmektedir?", "id": 8086, "answers": [ { "text": "Çocukluk çağı boğmaca aşısının zamanla etkisinin azalmasının", "answer_start": 455 } ] }, { "question": "Boğmacaya karşı antikor yanıtının azalması nedeniyle başlatılan girişim ülkemizde ne olarak adlandırılmıştır?", "id": 8087, "answers": [ { "text": "Koza Projesi", "answer_start": 709 } ] }, { "question": "FDA tarafından 2005 yılında onaylanan boğmaca aşısı nedir?", "id": 8088, "answers": [ { "text": "Tdap aşısı", "answer_start": 884 } ] }, { "question": "Tdap aşısı ne zaman tercih edilmelidir?", "id": 8089, "answers": [ { "text": "rapeld", "answer_start": 980 } ] }, { "question": "2007'den bu yana boğmaca aşısı hangi tür aşıya bırakmıştır?", "id": 8090, "answers": [ { "text": "asellüler", "answer_start": 1082 } ] } ] }, { "context": "Tetanos, Clostridium Tetani tarafından salgılanan tetanospazmin adı verilen bir toksin ile oluşan, mortalitesi yüksek, iskelet kaslarında yaygın rijidite ve konvülsif spazmlarla seyreden bir enfeksiyon hastalığıdır. Boyun ve çene kaslarında başlayan sertleşme tüm vücuda yayılır. Çocukluk çağında tetanos bağışıklaması sayesinde 1940 yılından sonra gelişmiş ülkelerde tetanos insidansı düşmüştür. Tetanos aşılamasıyla oluşan bağışıklık yaş ilerledikçe azalmaktadır. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki 50-60 yaşlarından itibaren tetanos antitoksin düşmektedir. Ülkemizde yaşlı nüfusta tetanos vakaları görülebilmektedir. Maternal Neonatal Tetanos Eliminasyon Programı ile ülkemizde neonatal tetanos vakaları görülmemektedir. Çocukluk çağı aşılama programı dâhilinde 2008 yılından bu yana difteri-asellüler boğmaca-tetanos-inaktif polio-Haemaphilus influenza tip b (DaBT-IPA-Hib) uygulanmaktadır. Tetanos aşısı genellikle yaralanma sonrasında yapılmaktadır. Tetanos hastalığı geçirmiş kişilere de tetanos aşılaması yapılmalıdır.", "qas": [ { "question": "Tetanos hastalığına hangi bakteri neden olmaktadır?", "id": 8091, "answers": [ { "text": "Clostridium Tetani", "answer_start": 9 } ] }, { "question": "Tetanos hastalığına neden olan toksinin adı nedir?", "id": 8092, "answers": [ { "text": "tetanospazmin", "answer_start": 50 } ] }, { "question": "Tetanos hastalığı nasıl seyreden bir enfeksiyon hastalığıdır?", "id": 8093, "answers": [ { "text": "mortalitesi yüksek, iskelet kaslarında yaygın rijidite ve konvülsif spazmlarla", "answer_start": 99 } ] }, { "question": "Tetanos hastalığında sertleşme ilk olarak hangi kaslarda başlar?", "id": 8094, "answers": [ { "text": "Boyun ve çene", "answer_start": 216 } ] }, { "question": "Tetanos insidansı hangi dönemde gelişmiş ülkelerde düşmüştür?", "id": 8095, "answers": [ { "text": "1940 yılından sonra", "answer_start": 329 } ] }, { "question": "Tetanos aşılamasıyla oluşan bağışıklık hangi yaşlardan itibaren azalmaktadır?", "id": 8096, "answers": [ { "text": "50-60 yaşlarından", "answer_start": 501 } ] }, { "question": "Ülkemizde hangi program sayesinde neonatal tetanos vakaları görülmemektedir?", "id": 8097, "answers": [ { "text": "Maternal Neonatal Tetanos Eliminasyon Programı", "answer_start": 620 } ] }, { "question": "Çocukluk çağı aşılama programı dâhilinde 2008 yılından bu yana hangi aşılar uygulanmaktadır?", "id": 8098, "answers": [ { "text": "difteri-asellüler boğmaca-tetanos-inaktif polio-Haemaphilus influenza tip b (DaBT-IPA-Hib)", "answer_start": 787 } ] }, { "question": "Tetanos aşısı genellikle ne zaman yapılmaktadır?", "id": 8099, "answers": [ { "text": "yaralanma sonrasında", "answer_start": 920 } ] }, { "question": "Tetanos hastalığı geçirmiş kişilere ne yapılmalıdır?", "id": 8100, "answers": [ { "text": "tetanos aşılaması", "answer_start": 995 } ] } ] }, { "context": "İnfluenza virüsleri; Orthomyxovirus ailesinden tek sarmallı RNA virüsleridir. Yapılarında bulundurdukları matriks ve nükleoproteinlere göre A, B ve C olarak üç tipe ayrılırlar. Mevsimsel salgınlardan ve pandemilerden sorumlu olan İnfluenza A'nın hemaglütinin (HA) ve nöraminidaz (NA) olarak adlandırılan yüzey antijenlerine göre 16 HA ve dokuz NA alt tipi tanımlanmıştır. H1, H2, H3 olmak üzere üç tip HA ve N1, N2 olmak üzere ise iki tip NA insanlardan izole edilmiştir. Mevsimsel salgınlardan sorumlu olan İnfluenza B'nin alt tipi yoktur, Victoria ve Yamagata olarak adlandırılan iki suşu mevcuttur. Sporadik vakalara ve sınırlı bölgesel salgınlara neden olan İnfluenza C ise hafif bir klinikle seyreder. İnfluenza virüsleri için en önemli kaynak olan kuşlar, influenzayı asemptomatik geçirirler. Su kuşlarında asemptomatik olarak geçirilen influenza evcil kanatlı hayvanlarda mortal seyredebilir. Birçok canlı türünde enfeksiyona yol açan influenza virüsleri için en önemli rezervuar kuşlardır. Hem kuş hem de memeli suşları ile enfekte olabilen domuzlar antijenik kaymaya neden olabilirler. Çin ve Güneydoğu Asya'da evcil kanatlılar, domuzlar ve insanların bir arada yoğun olarak bulunmalarının gelecekteki pandemilere neden olabileceği düşünülmektedir. Grip her yıl yaptığı salgınlar nedeniyle iş gücü kaybı, sağlık kuruluşlarına başvuru sayısında artış ve ölümlere yol açması sebebiyle güncelliğini devam ettirmektedir.", "qas": [ { "question": "İnfluenza virüsleri hangi aileden gelir?", "id": 8101, "answers": [ { "text": "Orthomyxovirus", "answer_start": 21 } ] }, { "question": "İnfluenza virüsleri kaç tipe ayrılır?", "id": 8102, "answers": [ { "text": "üç", "answer_start": 157 } ] }, { "question": "İnfluenza A'nın yüzey antijenlerine göre kaç HA alt tipi tanımlanmıştır?", "id": 8103, "answers": [ { "text": "16", "answer_start": 329 } ] }, { "question": "İnfluenza A'dan izole edilen üç tip HA nedir?", "id": 8104, "answers": [ { "text": "H1, H2, H3", "answer_start": 372 } ] }, { "question": "İnfluenza B'nin kaç alt tipi vardır?", "id": 8105, "answers": [ { "text": "alt tipi yoktur", "answer_start": 524 } ] }, { "question": "İnfluenza C nasıl bir klinikle seyreder?", "id": 8106, "answers": [ { "text": "hafif", "answer_start": 678 } ] }, { "question": "İnfluenza virüsleri için en önemli rezervuar nedir?", "id": 8107, "answers": [ { "text": "kuşlar", "answer_start": 754 } ] }, { "question": "Hangi hayvanlar hem kuş hem de memeli suşları ile enfekte olabilir?", "id": 8108, "answers": [ { "text": "domuzlar", "answer_start": 1049 } ] }, { "question": "Çin ve Güneydoğu Asya'da gelecekteki pandemilere neden olabileceği düşünülen durum nedir?", "id": 8109, "answers": [ { "text": "evcil kanatlılar, domuzlar ve insanların bir arada yoğun olarak bulunmalarını", "answer_start": 1120 } ] }, { "question": "Grip her yıl neye yol açtığı için güncelliğini devam ettirmektedir?", "id": 8110, "answers": [ { "text": "iş gücü kaybı, sağlık kuruluşlarına başvuru sayısında artış ve ölümlere", "answer_start": 1299 } ] } ] }, { "context": "Picornaviridae ailesinden olan hepatit A virüsü nekroinflamatuvar karaciğer hastalığına neden olan lineer pozitif polariteli zarfsız RNA virüsüdür. HAV enfeksiyonu özellikle gelişmekte olan ülkelerde sık görülmektedir. Fekal-oral yolla bulaşan virüsün bulaşıcılığı oldukça yüksektir. Çocuk yaş grubunda sık görülmekle birlikte her yaştan insanı etkileyebilmektedir. Erişkinlerin büyük bir çoğunluğunda sarılıkla seyreder, birkaç haftada kendiliğinden iyileşir. Hastalık kronikleşmez ve fulminan hepatit yapmaz. Gelir düzeyi düşüklüğü, kalabalık yaşantı, kötü hijyen koşulları ile HAV prevalansında artış görülebilmektedir. Yiyecek ve su kaynaklarının hijyen koşullarının oluşturulması ile kişisel temizlik HAV enfeksiyonundan korunmada önem arz etmektedir. HAV aşısı ve İg uygulaması korunmada önemlidir. İlk etkin aşı 1992 yılında geliştirilmiş olup etkinliği kanıtlanmıştır. Üç farklı tip hepatit A aşısı bulunmaktadır. İnaktive hepatit A aşıları viral kapsid antijenlerini ve viral partikülleri içermekte olup immun yanıt kapsid antijenlerine bağlı olarak oluşur.", "qas": [ { "question": "Hepatit A virüsü hangi aileden gelmektedir?", "id": 8111, "answers": [ { "text": "Picornaviridae", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "Hepatit A virüsü nasıl bir virüstür?", "id": 8112, "answers": [ { "text": "lineer pozitif polariteli zarfsız RNA virüsü", "answer_start": 99 } ] }, { "question": "HAV enfeksiyonu özellikle hangi ülkelerde sık görülmektedir?", "id": 8113, "answers": [ { "text": "gelişmekte olan ülkelerde", "answer_start": 174 } ] }, { "question": "HAV nasıl bulaşan bir virüstür?", "id": 8114, "answers": [ { "text": "Fekal-oral yolla", "answer_start": 219 } ] }, { "question": "HAV enfeksiyonu çocuk yaş grubunda nasıl bir sıklıkla görülmektedir?", "id": 8115, "answers": [ { "text": "sık", "answer_start": 200 } ] }, { "question": "Erişkinlerde HAV enfeksiyonu genellikle nasıl seyreder?", "id": 8116, "answers": [ { "text": "sarılık", "answer_start": 402 } ] }, { "question": "HAV enfeksiyonunda hangi faktörler prevalans artışına neden olabilir?", "id": 8117, "answers": [ { "text": "Gelir düzeyi düşüklüğü, kalabalık yaşantı, kötü hijyen koşulları", "answer_start": 511 } ] }, { "question": "HAV enfeksiyonundan korunmada hangi uygulamalar önemlidir?", "id": 8118, "answers": [ { "text": "HAV aşısı ve İg", "answer_start": 757 } ] }, { "question": "İlk etkin hepatit A aşısı hangi yılda geliştirilmiştir?", "id": 8119, "answers": [ { "text": "1992", "answer_start": 819 } ] }, { "question": "İnaktive hepatit A aşıları ne içermektedir?", "id": 8120, "answers": [ { "text": "viral kapsid antijenlerini ve viral partikülleri", "answer_start": 949 } ] } ] }, { "context": "Fibromiyalji yaygın kas iskelet sistemi ağrısı ile seyreden, sıklıkla yorgunluk, bilişsel bozukluk, psikiyatrik belirtiler, uyku bozuklukları ve çoklu somatik semptomların eşlik ettiği kronik bir hastalıktır. Kullanılan tanı kriterlerine göre prevalansı %2-8 arasında değişmektedir. Ağrı fibromiyaljinin majör semptomu olmakla birlikte depresyon, anksiyete ve uyku bozuklukları gibi durumlar da fibromiyalji hastalarında yaşam kalitesini etkilemektedir. Depresif bozukluklar, fibromiyalji sendromunda en sık görülen psikiyatrik komorbiditedir ve prevalansı %20-80 arasında değişmektedir. Depresyon ve fibromiyalji sendromu arasındaki ilişki açıklanmaya çalışılmış; kronik ve disabilite oluşturan bozukluğa reaksiyon olarak depresyon gelişebileceği, fibromiyaljinin depresyon eşiğini düşürebileceği gibi hipotezler öne sürülmüş ama yeterli kanıt bulunamamıştır. Anksiyete fibromiyalji hastalarında sıklıkla görülen psikiyatrik bozukluklardan bir tanesidir. Fibromiyalji hastalarında anksiyete prevalansı %31, genel popülasyonda ise %4’tür. Anksiyete stresli olay ve koşullar karşısında uygun bir yanıt olmakla birlikte bu koşullar ortadan kalktıktan sonra anksiyete hala devam ediyorsa maladaptasyon gelişmektedir. Fibromiyalji hastalarında düşük fiziksel aktivite ile anksiyete arasındaki ilişki ortaya çıkarılmış ve anksiyete artışının sedanter davranışla sonuçlandığı görülmüştür.", "qas": [ { "question": "Fibromiyalji nasıl bir hastalıktır?", "id": 8121, "answers": [ { "text": "kronik", "answer_start": 185 } ] }, { "question": "Fibromiyalji prevalansı kullanılan tanı kriterlerine göre kaç arasında değişmektedir?", "id": 8122, "answers": [ { "text": "%2-8", "answer_start": 254 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarında hangi durumlar yaşam kalitesini etkilemektedir?", "id": 8123, "answers": [ { "text": "depresyon, anksiyete ve uyku bozuklukları", "answer_start": 336 } ] }, { "question": "Fibromiyalji sendromunda en sık görülen psikiyatrik komorbidite nedir?", "id": 8124, "answers": [ { "text": "Depresif bozukluklar", "answer_start": 454 } ] }, { "question": "Depresif bozuklukların fibromiyalji sendromundaki prevalansı kaç arasında değişmektedir?", "id": 8125, "answers": [ { "text": "%20-80", "answer_start": 557 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarında anksiyete prevalansı kaçtır?", "id": 8126, "answers": [ { "text": "%31", "answer_start": 1003 } ] }, { "question": "Genel popülasyonda anksiyete prevalansı nedir?", "id": 8127, "answers": [ { "text": "%4", "answer_start": 1031 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarında düşük fiziksel aktivite ile hangi psikiyatrik durum arasında ilişki bulunmuştur?", "id": 8128, "answers": [ { "text": "Anksiyete", "answer_start": 861 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarında anksiyete artışının sonucu nedir?", "id": 8129, "answers": [ { "text": "sedanter davranışla", "answer_start": 1337 } ] }, { "question": "Depresyon ve fibromiyalji sendromu arasındaki ilişkiyi açıklamaya yönelik hangi hipotezler öne sürülmüştür?", "id": 8130, "answers": [ { "text": "kronik ve disabilite oluşturan bozukluğa reaksiyon olarak depresyon gelişebileceği, fibromiyaljinin depresyon eşiğini düşürebileceği", "answer_start": 665 } ] } ] }, { "context": "Fibromiyalji Sendromunun (FMS) Hipokrat döneminden itibaren var olduğu düşünülmekte olup ilk tanımı 1843 yılında Froriep tarafından yapılmıştır. 1904 yılında Sir William Gowers, santral sinir sisteminin fibromiyalji sendromu etyopatogenezinde rolünün keşfedildiği 1970-1980’li yıllara kadar kullanılan fibrozit terimini bulmuştur. Fibromiyalji sendromunun spesifik bir organik bozukluğun gösterilemediği ağrı sendromu şeklinde tanımlayan kişi 1950 yılında Graham olmuştur. Fibromiyalji Sendromunun (FMS) günümüzdeki anlamda tanımlanmasında Smythe ve Moldofsky’nin katkıları büyüktür. Çalışmalarında hastalıkta inflamasyonun yer almadığını belirtmiş, yaygın ağrı ve hassas nokta özelliklerini tanımlamışlardır. Muhammed B. Yunus tarafından yapılan ilk kontrollü klinik çalışmada 50 primer fibromiyalji hastası ve 50 sağlıklı kontrol grubu karşılaştırılmış; hasta grupta hassas noktaların olduğu, yaygın kas-iskelet ağrısı, tutukluk, yorgunluk, anksiyete, kötü uyku kalitesi, irritabl barsak sendromu, baş ağrısı, eklem ve eklem dışı bölgelerde subjektif şişlik ile uyuşukluk gibi yakınmaların hastalığa eşlik ettiği gösterilmiştir. Aynı çalışmada semptomların gün içinde dalgalanma gösterdiği gibi hava durumu ve fiziksel aktivitelerden de etkilendiği belirtilmiştir. Ayrıca bu bulgulara dayanarak hastalık tanısı koyacak bir rehber oluşturulması önerilmiştir. 1990 yılında American College of Rheumatology (ACR) tarafından yaygın ağrı ve hassas noktaların ayrıntılı belirtildiği sınıflama kriterleri yayınlanmıştır. Daha sonraki dönemlerde klinik pratikte tanı koyma kolaylığı sağlamak amacıyla revize edilmiş, alternatif sınıflama kriterleri geliştirilmiştir.", "qas": [ { "question": "Fibromiyalji Sendromu (FMS) ilk kez ne zaman tanımlanmıştır?", "id": 8131, "answers": [ { "text": "1843", "answer_start": 100 } ] }, { "question": "Fibrozit terimi kim tarafından bulunmuştur?", "id": 8132, "answers": [ { "text": "Sir William Gowers", "answer_start": 158 } ] }, { "question": "Fibromiyalji sendromunu spesifik bir organik bozukluğun gösterilemediği ağrı sendromu şeklinde tanımlayan kişi kimdir?", "id": 8133, "answers": [ { "text": "Graham", "answer_start": 456 } ] }, { "question": "Smythe ve Moldofsky'nin fibromiyalji sendromunun tanımlanmasındaki çalışmasında katkıları nelerdir?", "id": 8134, "answers": [ { "text": "hastalıkta inflamasyonun yer almadığını belirtmiş, yaygın ağrı ve hassas nokta özelliklerini tanımlamışlardır", "answer_start": 599 } ] }, { "question": "Muhammed B. Yunus tarafından yapılan ilk kontrollü klinik çalışmada kaç primer fibromiyalji hastası ve kaç sağlıklı kontrol grubu karşılaştırılmıştır?", "id": 8135, "answers": [ { "text": "50", "answer_start": 445 } ] }, { "question": "Muhammed B. Yunus'un çalışmasında fibromiyalji hastalarına eşlik eden hangi yakınmalar gösterilmiştir?", "id": 8136, "answers": [ { "text": "yaygın kas-iskelet ağrısı, tutukluk, yorgunluk, anksiyete, kötü uyku kalitesi, irritabl barsak sendromu, baş ağrısı, eklem ve eklem dışı bölgelerde subjektif şişlik ile uyuşukluk", "answer_start": 895 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarında semptomların gün içinde dalgalanmasının yanı sıra hangi faktörlerden etkilendiği belirtilmiştir?", "id": 8137, "answers": [ { "text": "hava durumu ve fiziksel aktivitelerden", "answer_start": 1197 } ] }, { "question": "1990 yılında American College of Rheumatology (ACR) tarafından yayınlanan sınıflama kriterleri nelerdir?", "id": 8138, "answers": [ { "text": "yaygın ağrı ve hassas nokta", "answer_start": 650 } ] }, { "question": "American College of Rheumatology (ACR) sınıflama kriterleri hangi amaçla revize edilmiştir?", "id": 8139, "answers": [ { "text": "klinik pratikte tanı koyma kolaylığı sağlamak", "answer_start": 1540 } ] }, { "question": "Fibromiyalji Sendromu (FMS) tanısının belirlenmesinde hangi tarihler arasında santral sinir sisteminin rolü keşfedilmiştir?", "id": 8140, "answers": [ { "text": "1970-1980’li yıllara", "answer_start": 264 } ] } ] }, { "context": "Uyku bozukluğu ve Fibromiyaljinin ilişkisinin araştırıldığı birçok çalışma literatürde mevcuttur. Fibromiyalji ile uyku arasında kısır döngü olup gün içerisindeki yoğun ağrı gece huzursuz uyumaya, dinlendirmeyen kötü kalitedeki uyku ise gün içinde ağrı eşiğinin düşmesine neden olmaktadır. Hastalarda uykunun çoğu non-REM 1 ve 2 döneminde geçer ve bu nedenle derin uyku azalmıştır. Fibromiyalji hastaları gece boyu sık sık uyanmakta tekrar uykuya dalmada güçlük yaşamaktadır. Bunun sonucunda sabah dinlenmeden kalkmaktadırlar. Fibromiyalji hastaları polisomnografi ile incelendiğinde uykunun non-REM fazında delta/alfa dalga oranı düşük bulunmuştur. Bu oran ≤1 olduğu zaman FMS için %95 spesifite, delta/alfa dalga oranı ≤10.5 olduğunda ise fibromiyalji için %85 sensitivite gösterdiği belirtilmiştir. Yavaş dalga uykusunda görülen alfa dalgalarının yaygın kas ağrısı ve hiperaljeziyle ilişkili olmakla birlikte FMS’ye spesifik olmayıp diğer ağrılı durum ve psikolojik bozukluklarda da bulunabildiği düşünülmüştür. Fibromiyalji hastalarında uykunun non-REM evresinde artmış siklik alternan patern gösterilmiştir ve bu semptomların şiddetiyle korele olup uyku düzeni de tedavi yönetiminde önemli rol oynamaktadır. Hastalarda bulunan kondisyon azlığı beta adrenerjik uyarılara yanıtın azalmasına bağlanmıştır.", "qas": [ { "question": "Fibromiyalji ile uyku arasındaki ilişki nasıl bir döngüye sahiptir?", "id": 8141, "answers": [ { "text": "kısır", "answer_start": 129 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarında uyku nasıl geçmektedir?", "id": 8142, "answers": [ { "text": "non-REM 1 ve 2 döneminde", "answer_start": 314 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastaları gece boyunca hangi zorlukları yaşamaktadır?", "id": 8143, "answers": [ { "text": "tekrar uykuya dalma", "answer_start": 433 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarında polisomnografi ile yapılan incelemede hangi dalga oranı düşük bulunmuştur?", "id": 8144, "answers": [ { "text": "delta/alfa", "answer_start": 608 } ] }, { "question": "Fibromiyalji için delta/alfa dalga oranı hangi değerde olduğunda %85 sensitivite göstermektedir?", "id": 8145, "answers": [ { "text": "≤10.5", "answer_start": 721 } ] }, { "question": "Yavaş dalga uykusunda görülen alfa dalgaları fibromiyalji dışında hangi durumlarda da bulunabilir?", "id": 8146, "answers": [ { "text": "ağrılı durum ve psikolojik bozukluklar", "answer_start": 942 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarında uykunun non-REM evresinde ne gösterilmiştir?", "id": 8147, "answers": [ { "text": "artmış siklik alternan patern", "answer_start": 1067 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarında bulunan kondisyon azlığı neye bağlanmıştır?", "id": 8148, "answers": [ { "text": "beta adrenerjik uyarılara yanıtın azalmasına", "answer_start": 1249 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarında bulunan kondisyon azlığı hangi duruma bağlanmıştır?", "id": 8149, "answers": [ { "text": "beta adrenerjik uyarılara yanıtın azalmasına", "answer_start": 1249 } ] }, { "question": "Nelerin işilkisi literatürde araştırılmıştır?", "id": 8150, "answers": [ { "text": "Uyku bozukluğu ve Fibromiyaljinin", "answer_start": 0 } ] } ] }, { "context": "Fibromiyalji sendromunda otonom sinir sisteminde anormal fonksiyon olduğu düşünülmektedir. Sempatik hiperaktivite, parasempatik aktivasyonda azalma ve stres durumlarında azalmış sempatik yanıt olduğuna dair çalışmalar mevcuttur. Fibromiyalji hastalarına tilt masa testi uygulandığında ortostatik hipotansiyon ve ağrıda artış saptanmıştır. COMPASS (Composite Autonomic Symptom Scale) ile belirlenen otonomik testlerde fibromiyalji hastalarında anormal sonuçlar elde edilmiştir. Fibromiyalji hastası ve sağlıklı kontrol grubu içeren 58 kişinin dahil edildiği bir çalışmada idrar katekolamin ve 24 saatlik kalp hızı takibi (hastanede istirahat-mental stres testi- uyku halinde ve günlük aktiviteler sırasında) değerlendirilmiştir. Çalışma sonucunda fibromiyalji hastalarında katekolamin düzeyleri kontrol grubuna göre belirgin düşük olup; kalp hızının kontrol grubundan daha yüksek olduğu gösterilmiştir. Fibromiyalji hastalarında görülebilen subjektif ödem, Raynaud sendromu, ortostatik hipotansiyon, irritabl barsak sendromu, baş ağrısı, parestezi, dismenore gibi bulguların otonomik disfonksiyonla ilişkili olabileceği düşünülmektedir. FMS’nin, otonom sinir sistemi ve hipotalamohipofizer adrenal aksın yer aldığı hipofonksiyonel stres sistemleri ile ilişkili olabileceği görüşü artmaktadır.", "qas": [ { "question": "Fibromiyalji sendromunda hangi sinir sisteminde anormal fonksiyon olduğu düşünülmektedir?", "id": 8151, "answers": [ { "text": "otonom sinir sisteminde", "answer_start": 25 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarında sempatik ve parasempatik sistemlerde hangi tür değişiklikler gözlemlenmektedir?", "id": 8152, "answers": [ { "text": "Sempatik hiperaktivite, parasempatik aktivasyonda azalma ve stres durumlarında azalmış sempatik yanıt", "answer_start": 91 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarına tilt masa testi uygulandığında hangi bulgular saptanmıştır?", "id": 8153, "answers": [ { "text": "ortostatik hipotansiyon ve ağrıda artış", "answer_start": 285 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarında COMPASS ile belirlenen test sonuçları nasıl çıkmıştır?", "id": 8154, "answers": [ { "text": "anormal", "answer_start": 49 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarında idrar katekolamin düzeyleri ve kalp hızı nasıl bir fark göstermiştir?", "id": 8155, "answers": [ { "text": "kontrol grubundan daha yüksek", "answer_start": 849 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarında görülebilen hangi bulguların otonomik disfonksiyonla ilişkili olabileceği düşünülmektedir?", "id": 8156, "answers": [ { "text": "subjektif ödem, Raynaud sendromu, ortostatik hipotansiyon, irritabl barsak sendromu, baş ağrısı, parestezi, dismenore", "answer_start": 940 } ] }, { "question": "FMS'nin hangi sistemlerle ilişkili olabileceği görüşü artmaktadır?", "id": 8157, "answers": [ { "text": "hipofonksiyonel stres sistemleri", "answer_start": 1214 } ] }, { "question": "Otonom sinir sisteminde anormal fonksiyonların fibromiyalji sendromunda neyle ilişkili olabileceği düşünülmektedir?", "id": 8158, "answers": [ { "text": "hipofonksiyonel stres sistemleri", "answer_start": 1214 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarında tilt masa testi ne amaçla kullanılmıştır?", "id": 8159, "answers": [ { "text": "ortostatik hipotansiyon ve ağrıda artış", "answer_start": 285 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarında sempatik yanıt stres durumlarında nasıl değişmektedir?", "id": 8160, "answers": [ { "text": "azalmış", "answer_start": 170 } ] } ] }, { "context": "Fibromiyalji Sendromunun immün aracılı bir bozukluk olduğunu gösteren yeterli kanıt yoktur. Fibromiyalji hastalarında sağlıklı grupta gösterilemeyen 68/48kD proteinine affinetesi olan otoantikorlar bulunmuştur. Sistemik derleme ve meta-analizin ele alındığı değerlendirme sonunda fibromiyalji sendromunda sitokinlerin rolünün belirsiz olduğu sonucuna varılmıştır. FMS’de IL-1 reseptör antagonisti ve IL-6 seviyeleri serumda, IL-8 seviyeleri serum ve plazmada yüksek bulunmuştur. FMS’de Th2 sitokinleri olan IL-4, IL-5 ve IL-13 düzeylerinin azaldığı gösterilmiştir. Fibromiyalji hastalarında koenzim Q10 eksikliği oluşturulduğunda inflamazom aktivasyonu (NLRP3), mitokondrial disfonksiyon ve IL-1β, IL-18 seviyelerinde artış gözlenmektedir. Fibromiyalji semptomları ve ağrı ile interlökin seviyeleri arasında pozitif korelasyon bulunmuştur. Fibromiyalji hastalarına koenzim Q10 replasmanı yapıldığında inflamasyon ve interlökin seviyelerinde gerileme, fibromiyalji semptomlarında iyileşme görülmekte olup bu durum fibromiyaljide görülen inflamasyonun mitokondrial disfonksiyona bağlı olabileceği hipotezini desteklemektedir.", "qas": [ { "question": "Fibromiyalji sendromunun immün aracılı bir bozukluk olduğunu gösteren yeterli kanıt var mı?", "id": 8161, "answers": [ { "text": "yeterli kanıt yoktur", "answer_start": 70 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarında hangi otoantikorlar bulunmuştur?", "id": 8162, "answers": [ { "text": "68/48kD", "answer_start": 149 } ] }, { "question": "Sistemik derleme ve meta-analiz sonunda fibromiyalji sendromunda neyin rolü belirsiz bulunmuştur?", "id": 8163, "answers": [ { "text": "sitokinlerin", "answer_start": 305 } ] }, { "question": "FMS'de hangi sitokinlerin serumda yüksek bulunduğu belirtilmiştir?", "id": 8164, "answers": [ { "text": "IL-1 reseptör antagonisti ve IL-6", "answer_start": 371 } ] }, { "question": "FMS'de hangi sitokinlerin düzeylerinin azaldığı gösterilmiştir?", "id": 8165, "answers": [ { "text": "IL-4, IL-5 ve IL-13", "answer_start": 507 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarında koenzim Q10 eksikliği oluşturulduğunda hangi aktivasyon ve seviyelerde artış gözlenmiştir?", "id": 8166, "answers": [ { "text": "inflamazom aktivasyonu (NLRP3), mitokondrial disfonksiyon ve IL-1β, IL-18", "answer_start": 630 } ] }, { "question": "Fibromiyalji hastalarında koenzim Q10 replasmanı yapıldığında hangi sonuçlar gözlenmiştir?", "id": 8167, "answers": [ { "text": "inflamasyon ve interlökin seviyelerinde gerileme, fibromiyalji semptomlarında iyileşme", "answer_start": 901 } ] }, { "question": "Fibromiyaljide görülen inflamasyonun neye bağlı olabileceği hipotezini desteklemektedir?", "id": 8168, "answers": [ { "text": "mitokondrial disfonksiyon", "answer_start": 662 } ] }, { "question": "Fibromiyalji semptomları ve ağrı ile ne arasında pozitif korelasyon bulunmuştur?", "id": 8169, "answers": [ { "text": "interlökin seviyeleri", "answer_start": 777 } ] }, { "question": "FMS'de IL-8 seviyeleri nerelerde yüksek bulunmuştur?", "id": 8170, "answers": [ { "text": "serum ve plazma", "answer_start": 441 } ] } ] }, { "context": "D vitamini doğumdan ölüme kadar büyüme, gelişme ve sağlıklı bir iskelet yapısı için önemi bilinen en eski hormonlardan biridir. Güneş ışığına maruz kalan bitki ve hayvanlar D vitamini sentezleme yeteneğine sahiptir. Bu nedenle olsa gerek ki yıllar önce atalarımız ‘güneş girmeyen eve doktor girer ‘diyerek güneşin ve aktiflediği D vitamininin önemini vurgulamışlardır. D vitamini eksikliği küresel bir salgın olarak kabul edilmektedir. Sanayileşmiş ülkeleri içeren dünyanın kuzey bölgelerinin birçoğunda D vitamini yetersizliğinin yaygınlığı gözlemsel çalışmalarla gösterilmiştir. D vitamininden 1600’lü yıllarda ilk olarak rickets tanımı kapsamında Whistler ve Glisson tarafından söz edilmiştir. 1824’te D.Scheutte raşitizm tedavisi için morina karaciğeri yağı reçete eden ilk kişi olmuştur. 1840’larda Polonyalı doktor Sniadecki, daha az güneş ışığı alan bir ortamda yaşayan çocuklarda daha sık raşitizm görüldüğünü bildirmiş ancak o dönemde güneş ışınlarının insan iskeletini etkileyeceğine bilim dünyasını inandıramamıştır. Vitamin tanımı ilk olarak 1912 ‘de Polanyalı Cashmir Funk tarafından yapılmıştır. Gıdaların özel bileşenlerini ‘vita; hayat,’amine’; araştırmalarının bir parçası olan pirinç kabuklarından tiaminde bulunan bileşikler ‘ kelimelerini birleştirerek ‘vitamin’ olarak tanımlamıştır. Vitamin tanımının yapılmasıyla D vitaminin; yağda çözünme, üretiminin ultraviole (UV) güneş ışığı ile ilişkisi ve antiraşitik faktör olması gibi özellikleri tanımlanırken, 1930’lu yıllardan sonra ise vitamin D2 (ergokalsiferol) ve provitamin D3 (kolekalsiferol) formlarının keşfi gerçekleştirilmiştir.", "qas": [ { "question": "D vitamini hangi süreçler için önemlidir?", "id": 8171, "answers": [ { "text": "büyüme, gelişme ve sağlıklı bir iskelet yapısı", "answer_start": 32 } ] }, { "question": "D vitamini sentezleme yeteneğine sahip olanlar kimlerdir?", "id": 8172, "answers": [ { "text": "Güneş ışığına maruz kalan bitki ve hayvanlar", "answer_start": 128 } ] }, { "question": "D vitamini eksikliği ne olarak kabul edilmektedir?", "id": 8173, "answers": [ { "text": "küresel bir salgın", "answer_start": 390 } ] }, { "question": "D vitamininin eksikliği en çok hangi bölgelerde yaygındır?", "id": 8174, "answers": [ { "text": "kuzey bölgelerinin", "answer_start": 474 } ] }, { "question": "D vitamini ilk olarak ne zaman tanımlanmıştır?", "id": 8175, "answers": [ { "text": "1600’lü yıllarda", "answer_start": 596 } ] }, { "question": "Raşitizm tedavisi için morina karaciğeri yağı reçete eden ilk kişi kimdir?", "id": 8176, "answers": [ { "text": "D.Scheutte", "answer_start": 705 } ] }, { "question": "Vitamin tanımı ilk olarak kim tarafından yapılmıştır?", "id": 8177, "answers": [ { "text": "Cashmir Funk", "answer_start": 1073 } ] }, { "question": "Vitamin D2 ve provitamin D3 formları ne zaman keşfedilmiştir?", "id": 8178, "answers": [ { "text": "1930’lu yıllardan sonra", "answer_start": 1477 } ] }, { "question": "D vitamininin hangi özellikleri tanımlanmıştır?", "id": 8179, "answers": [ { "text": "yağda çözünme, üretiminin ultraviole (UV) güneş ışığı ile ilişkisi ve antiraşitik faktör olması", "answer_start": 1349 } ] }, { "question": "Sniadecki'nin bildirdiğine göre raşitizm hangi ortamda yaşayan çocuklarda daha sık görülmüştür?", "id": 8180, "answers": [ { "text": "daha az güneş ışığı alan bir ortamda", "answer_start": 832 } ] } ] }, { "context": "D vitamini reseptörleri (DVR) intranükleer yerleşimli olup beyin ve spinal kord dahil birçok dokuda bulunmaktadır. Ayrıca 25-hidroksi D [25(OH)D] vitamini aktif forma dönüştüren 1α hidroksilaz ve terminal kalsitriol aktive edici enzimin fetal ve yetişkin beyin dokusunda özellikle korteks ve hipokampusta yaygın olarak bulunduğu gösterilmiştir. Bu nedenle son zamanlarda nörolojik ve psikiyatrik hastalıkların D vitamini ile ilişkisini araştıran birçok çalışma yapılmaktadır. Bazı çalışmalarda düşük serum D vitamini konsantrasyonlarının kognitif fonksiyon bozukluklarıyla ilişkilendirilebileceği ileri sürülmektedir. Yaşam kalitesi, ‘subjektif iyilik hali’ olarak tanımlanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü sağlığı sadece hasta olmama hali değil aynı zamanda fiziksel, zihinsel ve sosyal olarak iyi olma hali olarak tanımlamıştır. Bu tanım yaşam kalitesi kavramını içinde bulundurmaktadır. Yaşam kalitesi, kişinin fiziksel sağlığı ve psikolojik durumunun yanı sıra sosyal yaşantısından ve çevreyle olan ilişkilerinden de etkilenen geniş bir kavramdır. D vitamini eksikliği kemik formasyonundaki bozulmanın yanı sıra proksimal kas güçsüzlüğüne ve nöromusküler koordinasyonda bozulmaya neden olduğundan düşmelere yatkınlığı ve kırık riskini artırıp, ağrı ve fonksiyonel kısıtlılığa neden olarak yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. D vitamini eksikliği birçok hastalığa neden olması nedeniyle önemli bir halk sağlığı sorunudur. Önlenebilir bir durum olması ve toplumun büyük kısmına birinci basamakta ulaşılabilecek olması, konunun aile hekimliği için önemini oluşturmaktadır.", "qas": [ { "question": "D vitamini reseptörleri (DVR) nerede yerleşimlidir?", "id": 8181, "answers": [ { "text": "intranükleer", "answer_start": 30 } ] }, { "question": "D vitamini reseptörleri (DVR) hangi dokularda bulunmaktadır?", "id": 8182, "answers": [ { "text": "beyin ve spinal kord", "answer_start": 59 } ] }, { "question": "1α hidroksilaz ve terminal kalsitriol aktive edici enzimler en çok hangi beyin bölgelerinde bulunur?", "id": 8183, "answers": [ { "text": "korteks ve hipokampusta", "answer_start": 281 } ] }, { "question": "D vitamini eksikliği hangi fonksiyon bozukluklarıyla ilişkilendirilmektedir?", "id": 8184, "answers": [ { "text": "kognitif fonksiyon bozuklukları", "answer_start": 538 } ] }, { "question": "Yaşam kalitesi nasıl tanımlanmaktadır?", "id": 8185, "answers": [ { "text": "subjektif iyilik hali", "answer_start": 635 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü sağlığı nasıl tanımlamaktadır?", "id": 8186, "answers": [ { "text": "fiziksel, zihinsel ve sosyal olarak iyi olma hali", "answer_start": 755 } ] }, { "question": "D vitamini eksikliği kemik formasyonundaki bozulmanın dışında hangi sorunlara neden olur?", "id": 8187, "answers": [ { "text": "proksimal kas güçsüzlüğüne ve nöromusküler koordinasyonda bozulmaya", "answer_start": 1112 } ] }, { "question": "Dünya Sağlık Örgütü sağlığı nasıl tanımlamaktadır?", "id": 8188, "answers": [ { "text": "fiziksel, zihinsel ve sosyal olarak iyi olma hali", "answer_start": 755 } ] }, { "question": "D vitamini eksikliğinin yaşam kalitesine etkisi nedir?", "id": 8189, "answers": [ { "text": "olumsuz etkilemektedir", "answer_start": 1306 } ] }, { "question": "D vitamini eksikliği neden önemli bir halk sağlığı sorunudur?", "id": 8190, "answers": [ { "text": "birçok hastalığa neden olması", "answer_start": 1351 } ] } ] }, { "context": "D vitamini, bir ön hormondur. Sekosteroid yapıdadır ve yağda eriyen vitaminler arasında bulunmaktadır. D vitamini güneş maruziyeti ile deride sentezlendiği için diğer vitaminlerden farklıdır. D vitamini ve metabolitleri kalsiyum dengesi ve kemik metabolizması üzerinde önemli klinik role sahiptir. İnsan vücudunda sentezlenebilen tek vitamindir. D vitaminin 2 formu vardır: Vitamin D2 (ergokalsiferol) ve vitamin D3 (kolekalsiferol). Vitamin D3, D2’den 5–10 kat daha etkilidir ve 2–3 kat daha fazla depo edilir. Bunun sebebi D2’nin D vitaminini bağlayıcı proteine affinitesinin düşük olmasıdır. Ayrıca D3 vitamini, D2 vitaminine göre aktif formuna 5 kat daha fazla dönüşmektedir. Normal koşullar altında insan vücudunda bulunan D vitamininin %90-95’i, güneş ışınlarındaki 280-315 nm dalga boyundaki mor ötesi ışınların etkisi ile deride sentezlenmektedir. Güneş ışığına maruziyet engellenmediği sürece vücudun tüm ihtiyacı deride sentezlenmek suretiyle karşılanabilir. Katkı maddesi olarak özellikle içine katılmadıkça besinlerle alınan D vitamininin büyük bir önemi yoktur. Sentez için cilde direkt güneş ışını teması gereklidir. Güneş ışınlarının dünya yüzeyine ulaştığı açı (Zenith açısı) D vitamini sentezinde etkilidir. Ülkemizin bulunduğu enlemde vitamin D sentezi Mayıs-Kasım ayları arasında gerçekleşmektedir. Uygun ışın açısı saat 10.00-15.00 arasında olduğundan, D vitamini sentezi için bu saatlerde güneşe çıkılması önerilmektedir. Yazın uygun saatlerde tüm vücudun güneş ışığı ile minimal eritem dozu (MED) oluşturacak (ciltte hafif pembelik) şekilde karşılaşması (~1 MED) durumunda, deride, oral alınan yaklaşık 20000 IU vitamin D dozuna eşdeğer düzeyde vitamin D sentezi gerçekleşmektedir.", "qas": [ { "question": "D vitamini hangi yapıdadır?", "id": 8191, "answers": [ { "text": "Sekosteroid", "answer_start": 30 } ] }, { "question": "D vitamini neden diğer vitaminlerden farklıdır?", "id": 8192, "answers": [ { "text": "güneş maruziyeti ile deride sentezlendiği", "answer_start": 114 } ] }, { "question": "D vitamininin kalsiyum dengesi ve kemik metabolizmasındaki rolü nedir?", "id": 8193, "answers": [ { "text": "önemli klinik role sahiptir", "answer_start": 269 } ] }, { "question": "İnsan vücudunda sentezlenebilen tek vitamin hangisidir?", "id": 8194, "answers": [ { "text": "D vitamini", "answer_start": 0 } ] }, { "question": "D vitamininin formları nelerdir?", "id": 8195, "answers": [ { "text": "Vitamin D2 (ergokalsiferol) ve vitamin D3 (kolekalsiferol)", "answer_start": 374 } ] }, { "question": "Vitamin D3, D2'den ne kadar daha etkilidir?", "id": 8196, "answers": [ { "text": "5–10 kat", "answer_start": 453 } ] }, { "question": "D vitamininin yüzde kaçı güneş ışınları ile deride sentezlenir?", "id": 8197, "answers": [ { "text": "%90-95", "answer_start": 742 } ] }, { "question": "D vitamini sentezi için güneş ışığının hangi özellikleri gereklidir?", "id": 8198, "answers": [ { "text": "cilde direkt güneş ışını teması", "answer_start": 1087 } ] }, { "question": "Ülkemizde D vitamini sentezi hangi aylarda gerçekleşmektedir?", "id": 8199, "answers": [ { "text": "Mayıs-Kasım", "answer_start": 1271 } ] }, { "question": "D vitamini sentezi için hangi saatlerde güneşe çıkılması önerilmektedir?", "id": 8200, "answers": [ { "text": "10.00-15.00", "answer_start": 1340 } ] } ] } ] } ] }