Unnamed: 0
int64 0
916
| category
stringclasses 3
values | topic
stringlengths 3
74
| text
stringlengths 2.18k
77.7k
| num_tokens
int64 792
28.2k
|
---|---|---|---|---|
0 | Tanı ve Testler | Tiroid Biyopsisi | Tiroid bezini oluşturan hücrelerin düzensiz çoğalması sonucu oluşan tiroid nodülleri, toplumda sık rastlanan rahatsızlıklar arasında yer alıyor. Çoğunlukla belirti vermeyen tiroid nodülleri, muayene ve ultrason görüntülemesi ile tespit ediliyor. Tespit edilen tiroid nodülünün iyi ya da kötü huylu olup olmadığının belirlenmesi tiroid biyopsisi ile mümkün olabiliyor. İnce iğne aspirasyon biyopsisi, kalın iğne biyopsisi ve açık biyopsi tiroid nodülleri için güvenilir tanı yöntemleri arasında yer alıyor. Bununla birlikte tiroid biyopsisinin yapılan tekniğe göre hızlı, ucuz, konforlu ve güvenli sonuçlara ulaşma gibi avantajları bulunuyor. Memorial Ankara Hastanesi Radyoloji Bölümü Uzmanları, tiroid biyopsisi ile ilgili bilgi verdi.Tiroid bezini oluşturan hücrelerin düzensiz çoğalması sonucu oluşan tiroid nodülleri, toplumda sık rastlanan rahatsızlıklar arasında yer alıyor. Çoğunlukla belirti vermeyen tiroid nodülleri, muayene ve ultrason görüntülemesi ile tespit ediliyor. Tespit edilen tiroid nodülünün iyi ya da kötü huylu olup olmadığının belirlenmesi tiroid biyopsisi ile mümkün olabiliyor. İnce iğne aspirasyon biyopsisi, kalın iğne biyopsisi ve açık biyopsi tiroid nodülleri için güvenilir tanı yöntemleri arasında yer alıyor. Bununla birlikte tiroid biyopsisinin yapılan tekniğe göre hızlı, ucuz, konforlu ve güvenli sonuçlara ulaşma gibi avantajları bulunuyor. Memorial Ankara Hastanesi Radyoloji Bölümü Uzmanları, tiroid biyopsisi ile ilgili bilgi verdi.Tiroid kanseri olasılığını artıran faktörler nelerdir?Tiroid kanseri risk faktörleri doğumsal ve edinilen olmak üzere ikiye ayrılabilir. Tiroid kanseri olasılığını artıran risk faktörleri şu şekilde sıralanabilir.Cinsiyet: toplumda görülen tiroid kanserleri kadınlarda erkeklere oranda daha fazla görülmektedir. Kadınlarda daha fazla tiroid kanserinin görülmesinin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte östrojen hormonuyla ilgili olabileceğini düşünülmektedir.Radyoterapi: Özellikle baş ve boyun bölgesinde yapılan radyoterapiler tiroid kanseri riskini artırabilmektedir.Genetik faktörler: Hücresel düzeyde meydana gelen çeşitli mutasyonlar ve genetik faktörler tiroid kanseri riskini artırabilir.Ailesel geçiş: Ailede tiroid kanseri öyküsünün olması tiroid kanseri riskinin artmasına sebep olabilmektedirTiroid biyopsisi nedir?Tiroid biyopsisi, tiroid bezinden küçük bir parça alınarak bu dokuda kanser veya enfeksiyon durumlarının var olup olmadığını belirlemek için yapılan girişimsel tanı işlemidir. Tiroid bezi nefes borusunun önünde, gırtlağın hemen altında bulunan bir organdır. Bazı durumlarda tiroid bezinin içinde sert ele gelen veya görüntüleme yöntemleri ile tespit edilebilen nodüller oluşabilir. Bu nodüller çoğu zaman tehlikeli olmamakla beraber, bazı durumlarda kanser olabilir. Tiroid biyopsisi hangi durumlarda yapılır?Tiroid biyopsisi, tiroid bezinde bulunan bir nodülün tam olarak iyi ya da kötü huylu olup olmadığının belirlenmesi gerektiği durumlarda yapılır. Bu nodüller fizik muayene, ultrason görüntülemesi veya radyoaktif tiroid taramasında tespit edilebilir.Tiroid biyopsisi kimlere yapılmaz?Tiroid biyopsisi aşağıdaki durumlara sahip kişilere yapılmaz:Hangi tür nodüllere biyopsi uygulanır?Tiroid nodülleri elle muayene ve ultrasonografik görüntüleme yöntemi ile belirlenebilir. Ultrasonografide saptanan ve kanser yönünden şüpheli özellikler taşıyan tiroid nodüllerine tiroid biyopsisi uygulanır.Tiroid biyopsisi nasıl yapılır?Tiroid biyopsisi 3 farklı yöntem ile yapılabilir. Bu yöntemler şu şekilde sıralanabilir:İnce iğne biyopsisi: Hastanın boynu antiseptik ile temizlenir. Hastaya lokal veya topikal anestezi uygulanabilir. Biyopsiyi gerçekleştirecek olan hekim, tiroid nodülünden hücreleri çekmek için kan alımında kullanılan iğneden daha küçük ve ince bir iğne ile ultrason rehberliğinde nodülün içine girer. Örnekleme alındıktan sonra iğne nodülden çıkarılır. Ek numune alınması gerektiği durumlarda yeni bir iğne kullanılır. Birkaç hücre örneği elde edebilmek için nodüle genellikle 2 veya 6 kez ince iğne batırılabilir. Böylece kanserli hücrelerin bulunma şansı artırılır. Biyopsi yapıldıktan sonra hastanın boynuna baskı uygulanır. İnce iğne biyopsisi ortalama yarım saat sürer. Birçok hekim tiroid biyopsisi için ameliyattan ziyade ince iğne biyopsisi yöntemini kullanmayı tercih eder.Kalın iğne biyopsisi: İnce iğne aspirasyon biyopsisinden net cevap alınamayan durumlarda uygulanabilen bir tiroid biyopsi yöntemidir. Uzman hekim tarafından ince iğne aspirasyonunda kullanılan iğneden daha büyük ve özel uçlu bir iğne ile nodüle girilir ve bir pirinç tanesi büyüklüğünde doku örneği çıkarılarak patoloji laboratuvarına gönderilir.Açık biyopsi: Bu yöntem bir cerrah tarafından ameliyathanede yapılır. Bu işlemde hasta genel anestezi ile uyutulur ve tiroid bezinin üzerindeki cilt özel bir sabun ile temizlenir. Cerrah tiroid bezini görmek için hastanın derisine bir kesi açarak tiroid dokusu örneği veya bir nodülü alabilir. Alınan tiroid dokusunda kanser hücresi olup olmadığının belirlenmesi için örnek laboratuvara gönderilebilir. Kanser hücreleri bulunursa, cerrah tiroid bezinin çoğunu veya tamamını bu işlemde çıkarabilir. Kesi dikişlerle kapatılır ve dikişlerin üzerine bir bandaj konulur. Bazı hastaların bu işlemden sonra gece hastanede kalması gerekebilir. Açık biyopsi işlemi, diğer testler ile belirtilerin nedeni bulamadığında yapılır. Bu işlem ameliyat gibi olduğu için hastanın iyileşme süreci diğer yöntemlere göre uzun sürer. Bu sebeple açık biyopsi, iğne biyopsisi kadar yaygın olarak kullanılmaz.Tiroid biyopsisinin avantajları nelerdir?Ultrason görüntülemesi tiroid bezinde bulunan kitlelerin içeriği ile ilgili bir bilgi vermez. Bu sebeple tiroid nodülünden alınan biyopsi örneğinin patolojik laboratuvarda değerlendirmesi, kitlenin kanserli olup olmadığı konusunda net bilgi sağlar. Bununla birlikte tiroid biyopsisinin yapılan tekniğe göre hızlı, ucuz, konforlu ve güvenli sonuçlara ulaşma gibi avantajları bulunmaktadır. Aynı zamanda yapılan biyopsi işlemi sonucunda tiroid kanseri olunmadığının belirlenmesi ile birlikte hastalar da gereksiz ameliyatlardan kurtulur. Nodülün sonucunun kötü huylu olarak sonuçlanması durumunda ise yapılacak cerrahinin kapsamının belirlenmesi sağlanır. Tiroid biyopsisi sonrasında hasta nelere dikkat etmelidir?Tiroid iğne biyopsisi sonrasında biyopsi yapılan bölgeye gazlı bez veya steril bir bez ile 20 dakika süresince baskı uygulanır. Bu süre sonunda herhangi bir bandajlama yapılmasına gerek duyulmaz. Ancak biyopsi yapılan alana enfeksiyon açısından bir gün dikkat edilmesi gerekir.Açık biyopsi de ise hasta ameliyat edildiği ve genel anestezi aldığı için gerektiği durumda hastanede bir gece yatışı uygun görülebilir. Bu biyopsi yönteminde kesi oluşacağı için iyileşme süreci biraz daha uzun sürmekte ve enfeksiyon kanama gibi risklere dikkat edilmesi gerekmektedir.TİROİD BİYOPSİSİ İLE İLGİLİ SIK SORULAN SORULARTiroid bezi nedir?Boynun ön kısmında bulunan “Adem elması” olarak da bilinen kıkırdak çıkıntının altında yer alan 15-20 gram ağırlığında ve kelebek şeklinde olan bir bezdir. Tiroid bezi, ürettiği hormonlar aracılığıyla vücudun metabolik aktivitesini gerçekleştirmesini sağlar.Tiroid nodülü nedir?Tiroid nodülü, kelebek şeklinde olan ve boynun alt kısmında bulunan tiroid bezindeki normal tiroid hücrelerinin, aşarı çoğalması sonucu oluşan kistik (içi sıvı dolu) ya da katı kitlelerdir. Tiroid nodüllerine toplunda oldukça sık rastlanır. Görülen tüm tiroid nodüllerinin yaklaşık yüzde 5’i tiroid kanserine dönüşürken, bu kanser kadınlarda erkeklerden 4 kat daha fazla görülmektedir. Tiroid biyopsi sonucu pozitif ne demektir?Tiroid biyopsi sonuçlarında ibareler; “benign” (temiz, kanser hücresi yok), “malignite pozitif” (kanser hücresi pozitif), “malignite şüpheli” veya “nondiagnostik” (tanı açısından yetersiz ) olarak yer alır. Nondiagnostik olarak raporlananlara tekrar biyopsi yapılır. “Malignite Pozitif” sonucu nodülün kanserli olduğu anlamına gelir.Tiroid biyopsisi acı verir mi?İğne aspirasyon biyopsisi lokal anestezi eşliğinde yapıldığından acısız bir işlemdir. Hasta başını geriye doğru eğik halde hareketsiz bir şekilde tuttuğundan hafif rahatsızlık hissedebilir. Açık biyopside ise, biyopsi sırasında hasta genel anestezi altında olduğundan hiçbir şey hissetmez.Tiroid ince aspirasyon biyopsisi riskli midir?Tiroid ince iğne aspirasyon biyopsisi çok güvenli bir prosedürdür. Ancak bazı küçük riskler taşıyabilir. Bu riskler; biyopsi yerinde kanama, enfeksiyon ve tiroid yakınındaki yapılarda hasar oluşması olarak sıralanabilir. Tiroid yakınındaki yapılarda hasar oluşması riski işlemin ultrason eşliğinde yapılmasından dolayı çok nadir görülür. Bununla birlikte ince iğne aspirasyon biyopsisinin nodülün kanserli olup olmadığını kesin olarak göstermeme riski de bulunmaktadır. Bu risk ortaya çıkarsa biyopsinin tekrarlanması gerekebilir.Tiroid ince iğne biyopsisi sırasında hasta uyutulur mu?Tiroid ince iğne biyopsisi sırasında hasta uyutulmaz. İşlem yapılacak bölge lokal anestezi ile uyuşturulur. Ancak açık biyopsi de hastaya genel anestezi uygulanır.Tiroid nodülü biyopsisi tehlikeli midir?Tiroid biyopsileri ince iğnelerle yapıldığı için komplikasyon riski çok düşük olmakla birlikte ciddi bir ağrısı ve yan etkisi olmayan güvenli yöntemler arasında yer alır.Tiroid ince iğne biyopsisi ne kadar sürer? Tiroid ince iğne biyopsisi yaklaşık 30 dakika kadar sürer. | 3,501 |
1 | Tanı ve Testler | 3 Boyutlu Ekokardiyografi | Bilgisayar ve transdüser sistemlerindeki teknolojik ilerlemeler sayesinde; son 20 yılda 2 boyutlu ekokardiyografiye ek olarak 3 boyutlu ekokardiyografi teknolojisi gelişmiştir. Yapısal kalp hastalıklarının tanı ve tedavisinde 3 boyutlu ekokardiyografi büyük önem taşır. 3 boyutlu ekokardiyografi, radyasyonsuz ve gerçek zamanlı elde edilen 3 boyutlu görüntüler sayesinde, kalbe ait odacıklarla ve damarlarla ilgili ölçümlerinin detaylı olarak analiz edilebildiği ve kalbin anatomik detaylarının görülmesini sağlayan ileri teknoloji bir görüntüleme yöntemidir.Bilgisayar ve transdüser sistemlerindeki teknolojik ilerlemeler sayesinde; son 20 yılda 2 boyutlu ekokardiyografiye ek olarak 3 boyutlu ekokardiyografi teknolojisi gelişmiştir. Yapısal kalp hastalıklarının tanı ve tedavisinde 3 boyutlu ekokardiyografi büyük önem taşır. 3 boyutlu ekokardiyografi, radyasyonsuz ve gerçek zamanlı elde edilen 3 boyutlu görüntüler sayesinde, kalbe ait odacıklarla ve damarlarla ilgili ölçümlerinin detaylı olarak analiz edilebildiği ve kalbin anatomik detaylarının görülmesini sağlayan ileri teknoloji bir görüntüleme yöntemidir. Doç. Dr. Özge ÖZDEN KAYHAN Kardiyoloji
Kolay Randevu Talebi
3 boyutlu EKO kardiyografi nedir?3 boyutlu ekokardiyografi hem “transtorasik ekokardiyografi” (standart 2 boyutlu ekokardiyografi) ile hem de “endoskopik EKO” adı verilen “transözofajiyal ekokardiyografi” ile yapılabilir. Yani standart EKO çekimine ya da kısaca TEE olarak bilinen “endoskopik EKO” çekimine 3 boyutlu olma özelliği sağlayabilmektedir. Bu noktada en önemli unsur 2 boyutlu görüntülerin de yüksek kalitede olmasıdır. 3 boyutlu ekokardiyografinin esas özelliği kalbin kapakçıklarını değerlendirmede özellikle de mitral kapakta önemli bir tanı yöntemi olmasıdır. Standart 2 boyutlu EKO kardiyografide kalp kesitsel olarak görülmektedir; ancak 3 boyutlu ekokardiyografide tıpkı ameliyat sırasında göğüs duvarı açıldığındaki görüntü gibi 3 boyutlu gerçek bir görüntü elde edilmektedir.3 boyutlu EKO kardiyografi hangi hastalıklarda kullanılır?Mitral kapak hastalıkları, aort kapak hastalıkları, doğuştan kalp delikleri gibi durumlarda, iyi bir görüntü kalitesi yakalanabilirse 3 boyutlu ekokardiyografi, tıpkı tomografik yöntem gibi kullanılabilir. Özellikle MitraClip yöntemi mutlaka 3 boyutlu ekokardiyografi eşliğinde yapılmalıdır. Bunun yanında protez kapak komplikasyonlarından olan, kapağın kenarından dikiş atması sonucu gelişen kaçakların; ameliyatsız, kasıktan girerek cihazla kapatılması için de 3 boyutlu ekokardiyografi gereklidir. İşlemden önce defektin boyutlarının ölçülmesi, işlem stratejisinin belirlenmesi açısından oldukça faydalı olan bu yöntem, işlem sırasında da vazgeçilmezdir.3 boyutlu EKO kardiyografi nasıl uygulanır? 3 boyutlu EKO kardiyografi hem “transtorasik ekokardiyografi” ile yapılabilir hem de “endoskopik EKO” adı verilen “transözofajiyal ekokardiyografi” işlemi sırasında yapılabilir. En iyi görüntü kalitesi transözofajiyal, yani endoskopik ekokardiyografi ile elde edilir. Bazı transtorasik ekokardiyografi cihazlarının 3 boyutlu olma özelliği bulunmaktadır. Memorial Bahçelievler Hastanesi’nde kullanılan transtorasik ekokardiyografi cihazı bu özelliktedir. Merkezimizin en önemli özelliklerinden bir tanesi transtorasik ekokardiyografinin rutin olarak 3 boyutlu çekilebiliyor olmasıdır. Normalde 2 boyutlu ekokardiyografi ile alınan ejeksiyon fraksiyonu adı verilen kalbin kasılma değerleri merkezimizde 3 boyutlu olarak ve çok daha yüksek doğruluk oranı ile değerlendirilmektedir. Bunun yanında ülkemizde özellikle mitral darlık gibi romatizmal kapak hastalıkları çok görülmektedir. Mitral darlığı olan hastalarda kapak alanı çok önemlidir. Bu alan 3 boyutlu ekokardiyografi ile en doğru sonucu verir. En doğru sonuç da doğru tedavi seçimini sağlar. Ayrıca transtorasik ekokardiyografi sırasında 3 boyutlu ekokardiyografinin kullanılarak, tüm kalp odacıklarının volümlerinin ve fonksiyonlarının detaylı olarak verilebildiğini bilmekteyiz. Özellikle fonksiyon açısından bakıldığında, kalp üzerine toksik bazı kemoterapi ilaçları almak zorunda olan kanser hastalarının 3 boyutlu ekokardiyografiden oldukça faydalandığını görmekteyiz.3 boyutlu ekokardiyografi avantajları nelerdir?3 boyutlu EKO kardiyografi ile ilgili sıkça sorulan sorular3 boyutlu ekokardiyografide süreç nasıldır?Transtorasik ekokardiyografinin normal çekimi ile 3 boyutlu çekimi aynıdır. Hasta süreçle ilgili herhangi bir farlılık hissetmez. “Endoskopik EKO” adı verilen “transözofajiyal EKO kardiyografi”de ise daha detaylı bakıldığı için 3 boyutlu çekiminde süre biraz daha uzamaktadır. Endoskopik 3 boyutlu EKO 35-40 dk. arasında sürmektedir. Endoskopik 3 boyutlu ekonun anestezili ya da anestezisiz çekilmesine hastanın durumuna ve isteğine göre karar verilmektedir. İşlem standart bir endoskopi işlemi ile aynı riskleri barındırmaktadır ve genellikle herhangi bir sorun ile karşılaşılmamaktadır. Hastada işlem için 6 saatlik açlık ve susuzluk istenir. Kan sulandırıcı ilcaların kardiyoloğa danışılarak ayarlanması önemlidir. Hastanın yeni geçirdiği mide kanaması, yemek borusunda darlıklar, alerjik durumu, bulaşıcı hastalıkları, yutkunma ile ilgili bir sıkıntısı varsa işlem öncesinde tüm bunlar kardiyoloji uzmanı paylaşılmalıdır.3 boyutlu ekokardiyografinin hastaya katkısı nedir?Kapak yapısının, kalbin odacıklarının hacminin ve fonksiyonunun değerlendirilmesinde çok daha doğru bilgi sağlamaktadır. Bunun yanında kapak değerlendirmesinde, kalp deliklerinde ölçümlerin doğru alınmasını sağlamaktadır. | 2,117 |
2 | Tanı ve Testler | ACTH (Adrenokortikotropik Hormon) Testi | ACTH (adrenokortikotropik hormon), hipofiz bezinin ön lobunda üretilen, böbrek üstü bezlerde üretilen kortizol, aldosteron ve androjen hormonlarının üretimini artıran ve uyaran hormondur. Özellikle stres hormonu olarak bilinen kortizolun salgılanmasını sağlayarak vücudun dengesi konusunda önemli bir rol oynar. ACTH değerindeki dengesizlikler kortizol fazlalığına sebebiyet vererek ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. ACTH kan tahlili ya da testiyle bu hormon değerlerinin kontrolü sağlanarak ACTH düşüklüğü ve yüksekliğine müdahale edilir.ACTH (adrenokortikotropik hormon), hipofiz bezinin ön lobunda üretilen, böbrek üstü bezlerde üretilen kortizol, aldosteron ve androjen hormonlarının üretimini artıran ve uyaran hormondur. Özellikle stres hormonu olarak bilinen kortizolun salgılanmasını sağlayarak vücudun dengesi konusunda önemli bir rol oynar. ACTH değerindeki dengesizlikler kortizol fazlalığına sebebiyet vererek ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. ACTH kan tahlili ya da testiyle bu hormon değerlerinin kontrolü sağlanarak ACTH düşüklüğü ve yüksekliğine müdahale edilir.ACTH (Adrenokortikotropik Hormon) Nedir?ACTH (adrenokortikotropik hormon), hipofiz bezinizin ön lobu tarafından salgılanan ve vücudun stres hormonu olan kortizolun salgılanmasını tetikleyen hormondur. ACTH hormonunun salınması adrenal bezlerini, kortizol, aldosteron ve androjenler üretimini artırır ve tetikler. Kortizol, vücutta kişinin stresle başa çıkmasına yardımcı olurken, metabolizma, bağışıklık sistemi ve kan şekeri düzenlemesinde de önemli bir role sahiptir. ACTH düşüklüğü ya da yüksekliği, Cushing sendromu ve Addison hastalığı gibi sağlık sorunlarına yol açabilir.ACTH Testi Nedir?ACTH (Adrenokortikotropik Hormon) testi, adrenal bezlerinin tepkisini ölçerek kanda yer alan ACTH seviyelerini ortaya çıkaran bir testtir. Bu test sayesinde adrenal bezlerinin vücuttaki işleyişi ve hipofiz bezi değerlendirilir. Bunlarında yanında ACTH testi, yüksek kortizol seviyeleri durumunda görülen Cushing sendromu veya düşük kortizol seviyelerinde görülen Addison hastalığı gibi adrenal bezlerle ilgili rahatsızlıkların teşhisine yardımcı olur. Kişiden kan örneği alındıktan sonra laboratuvarda analiz edilir ve sonuçları Endokrinoloji uzmanı tarafından değerlendirilir.ACTH Testi Normal Değeri Kaç Olmalıdır?ACTH testi normal değerleri laboratuvara göre farklılık gösterebilir. ACTH, mililitre başına pikogram (pg/mL) kan cinsinden ölçülür. Bu testin normal değerleri şöyle açıklanabilir:ACTH test sonuçlarını kişinin uyku süresi, stres altında olup olmadığı, hamilelik ya da adet döneminde olması ya da depresyon gibi çeşitli nedenlerle etkilenebilir. Bu nedenle uzman doktor kişinin bu durumlarını da göz önünde bulundurarak test sonuçlarını değerlendirir. Birbiriyle ilişkili oldukları için ACTH ve kortizol düzeylerine genellikle birlikte bakılır.ACTH Düşüklüğü Neden Olur?ACTH düşüklüğü, yapılan kan tahlilinin ardından vücuttaki adrenokortikotropik hormon seviyesinin düşük olmasını ifade eder. ACTH düşüklüğü hipofiz bezinin yetersiz çalışması, enfeksiyon ve tümör gibi vücutta çeşitli sağlık sorunlarına işaret edebilir. ACTH düşüklüğü nedenleri şöyle sıralanabilir:Cushing sendromuCushing sendromu kişide ACTH düşüklüğüne neden olabilir. Bu durum böbrek üstü bezi tümöründen veya uzun süreli kortikosteroid ilaç kullanımından kaynaklanır. Özellikle de aşırı kortizolün hipofiz bezini düzenli miktarda ACTH salgılamasını engellemesi ile görülür.HipopituitarizmHipofiz bezi tarafından üretilen hormonlardan birinin eksikliğinin olduğu durumda nadir olarak görülebilir. ACTH bu noktada etkilenen hormonlardan biri olarak test yapıldığı durumda ACTH düşüklüğü görülme olasılığı vardır. Hipofiz bezine karşı oluşan herhangi bir hasar hipopituitarizme neden olur.Addison hastalığıAdrenal bezlerin yetersiz çalışması sonucu kortizol üretimi azalır ve buna bağlı olarak ACTH düşüklüğü görülme olasılığı artabilir.Travma veya cerrahi müdahalelerHipofiz bezine zarar veren kafa travmaları veya beyin cerrahisi, ACTH üretimini olumsuz etkileyebilir.Enfeksiyonlar ve tümörlerHipofiz bezini etkileyen enfeksiyonlar veya tümörler nedeniyle kan tahlili sonucunda kişide ACTH düşüklüğü görülebilir.Bunların yanında ACTH düşüklüğü, kronik yorgunluk, kaslarda zayıflık, düşük kan şekeri, karın ağrısı ve anksiyete gibi belirtilere neden olur.ACTH Yüksekliği Neden Olur?Kan tahlili sonucunda kişide ACTH yüksekliği görülüyorsa vücutta yüksek kortizol seviyeleri bulunuyor olarak tanımlanır. Kortizol vücudu birçok şekilde etkilediğinden genellikle yan etkilere neden olur. Bunun yanında kişinin böbreküstü bezleri yeterli oranda çalışmayıp kortizol üretmediği durumda da ACTH yüksekliği görülebilir. ACTH yüksekliği görülme nedenleri şöyle sıralanabilir:Cushing hastalığıCushing hastalığı nedeniyle kişinin hipofiz bezinde yer alan iyi huylu tümör aşırı miktarda ACTH üreterek vücutta kortizol seviyelerinin yükselmesine neden olur. Bu da kan tahlilinde ACTH yüksekliğinin görülmesine sebebiyet verir.Ektopik adrenokortikotropik hormon tümörüHipofiz bezinin dışında bulunan bir tümör aşırı adrenokortikotropik hormon salgılayarak ACTH yüksekliğine neden olur. ACTH üretebilen tümörler arasında akciğerin iyi huylu karsinoid tümörleri, tiroidin medüller karsinomu, pankreasın adacık hücreli tümörleri, akciğerin küçük hücreli tümörleri ve timus bezinin tümörleri yer alır.Birincil adrenal yetmezlikAdrenal bezlerinde yer alan bir hasar nedeniyle kişinin vücudu yeterli miktarda kortizol üretimi gerçekleşmez. Bu da Addison hastalığının oluşmasına neden olur. Birincil adrenal yetmezliğinin de en yaygın nedenleri arasında Addison hastalığı yer alır. Sonuç olarak hipofiz bezi adrenal bezlerini uyarmaya çalışmak için aşırı ACTH salgılayarak ACTH yüksekliğine neden olur.ACTH düşüklüğü belirtileri arasında kilo alımı, ciltte değişiklikler, yüksek kan şekeri, depresyon, hormon dengesizlikleri ve halsizlik yer alır.ACTH Hakkında Sık Sorulan SorularACTH ne işe yarar?ACTH yani adrenokortikotropik hormonu, böbrek üstü bezinden kortizol ve androjen gibi hormonlarında salgılanmasını tetikler ve kontrolünü sağlar.ACTH artarsa ne olur?ACTH arttığı yani yüksekliği görüldüğü durumda kişinin vücuttaki kortizol düzeyi yüksek olduğu anlaşılır. Bu kişilerde Addison hastalığı (böbrek üstü bezi hasarı) ve hipopituitarizm hastalıkları görülebilir. | 2,363 |
3 | Tanı ve Testler | Akciğer Grafisi | Akciğer grafisi; kalp, akciğerler, kan damarları, solunum yolları ile göğüs ve omurga kemiklerinin görüntülerinin alınarak ilgili sağlık sorunlarının belirlenmesi için kullanılan bir yöntemdir. Akciğer grafisi ayrıca akciğerlerin içindeki veya çevresindeki sıvıyı veya akciğeri çevreleyen havayı da gösterebilmektedir. Genellikle göğüs ağrısı, göğüs yaralanması veya nefes darlığı şikayetlerinde sıklıkla akciğer grafisine başvurulur. Memorial Antalya Hastanesi Radyoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Özgür Kızılca, akciğer grafisi hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı.Akciğer grafisi; kalp, akciğerler, kan damarları, solunum yolları ile göğüs ve omurga kemiklerinin görüntülerinin alınarak ilgili sağlık sorunlarının belirlenmesi için kullanılan bir yöntemdir. Akciğer grafisi ayrıca akciğerlerin içindeki veya çevresindeki sıvıyı veya akciğeri çevreleyen havayı da gösterebilmektedir. Genellikle göğüs ağrısı, göğüs yaralanması veya nefes darlığı şikayetlerinde sıklıkla akciğer grafisine başvurulur. Memorial Antalya Hastanesi Radyoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Özgür Kızılca, akciğer grafisi hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı.Akciğer grafisi nedir? Akciğer grafisi neyi gösterir?Akciğer grafisi; X ray ışınları kullanarak akciğer, kalp, damarsal yapılar, göğüs boşluğu, akciğere komşu kemik ve yumuşak dokuların radyolojik olarak incelendiği görüntüleme yöntemidir.Akciğer grafisinde hangi hastalıklara bakılır?Akciğer grafisiyle aşağıda belirtilen bölgelerdeki hastalıklar incelenebilmektedir.Akciğer ve göğüs boşluğu Yapısal durum, deformasyonlar, malformasyonlar (bir dokunun ya da organın şekil bozukluğu), enfeksiyon kaynaklı hastalıkları, zatürre, bronşit, verem ve daha az görülen atipik enfeksiyonlar... Başka tedavilere ek olarak; sistemik/ romatolojik hastalıklara ya da mesleki maruziyetlere bağlı gelişen ani ya da kalıcı hastalıklarYer kaplayan tümoral hastalıklar Hava yolu patolojilerini (KOAH, astım vb)Akciğer zarı hastalıklarıDiafragmanın yapısal durumu ve hareket kusurlarıKalpYapısal durum, boyut, pozisyon, doğumsal ya da sonradan gelişen malformasyonlarıKalp zarı hastalıkları Damarsal yapılarYapısal durum, doğumsal vesonradan gelişen malformasyonları, damar duvarı hastalıklarıYemek borusu ve mideİlgili organların yapısal durumu, doğumsal ve edinsel malformasyonlar, tümoral hastalıklarSinir sistemiOmurilik patolojileri ve tümoral hastalıklarıKemik ve yumuşak dokularOmurgaların ve kaburgaların yapısal durumu, dizilimi, doğumsal ve edinsel malformasyonları ve travmatik belirtileriKöprücük kemiği ve omuz eklemini oluşturan kemik yapıların sorunlarıDiğerGörüntüleme alanına giren boyun ve karın içi yapılarını ilgilendiren hastalıklar ve göğüs duvarının diğer patolojileri Bu hastalıkların yanı sıra olası akciğer kanseri vakası için de akciğer grafisi istenebilir.Akciğer grafisinin avantajları nelerdir?Akciğer grafisi kısa sürede ayrıntılı bir çekim olanağı sağlamaktadır. Elde edilen görüntülere göre sağlık problemlerinin olup olmadığı belirlenip tanı konularak, gerekli tedavi planlaması yapılabilir. Akciğer grafisi nasıl çekilir? Akciğer grafisi nasıl alınır?Akciğer grafisi, hastanın durumu elverdiği sürece ayakta kişiye uygun pozisyon verilerek, X ışınlarını hastanın arkasından alabileceği şekilde çekilmektedir. Hastanın ayakta duramayacağı durumlarda yatarak çekilebilir.Ayrıca bazı durumlarda X ışınlarını önden aldığı, sağ ya da sol kol üzerine eğilindiği veya her iki akciğerin üst kesimlerinin öne çıkarıldığı özel tetkikler de mevcuttur. SIK SORULAN SORULARAkciğer grafisine ne zaman başvurulur?Akciğer grafisine; akciğer ve kalp hastalıkları, göğüs duvarı sorunları, travma sonrası ve işe giriş muayenesi, check up gibi rutin kontrollerde ihtiyaç duyulabilir.Akciğer grafisi nasıl raporlanır?Akciğer grafisi bu konuda deneyimli uzman radyologlar tarafından incelenerek raporlanır. Raporlarda; akciğerin yapısı, kalp oluşumları, göğüs boşluğu, diafragma yapısı, kalp ve akciğer zarı, omurgalar, kaburgalar ve görüntüleme alanına giren komşu alanlar incelenerek belirli bir sıraya göre ayrıntılı olarak kayıt edilir.Akciğer grafisi çok radyasyon içerir mi?Akciğer grafisi; X ışınları ile gerçekleştirilen bir tetkik oluğundan, radyasyondan korunma temel prensipleri göz önünde bulundurularak alınmalıdır. Maruz kalınan radyasyon günümüz teknolojileri ile minimize edilmiştir. Klinik gereklilikte endişe duyulmadan yapılabilir. Ancak radyasyondan kaçınılması gereken gebelik gibi özel durumlarda farklı tetkiklerle yer değiştirilmesi uygun olabilir.Akciğer grafisi çeşitleri nelerdir?Akciğer grafisi çekimi ne kadar sürer? | 1,753 |
4 | Tanı ve Testler | Albümin Testi | Albümin testi, karaciğer ve böbrek fonksiyonlarını kontrol etmede kullanılır. Kan plazmasında yer alan bir protein olan albümin, düştüğünde vücutta böbrek, karaciğer hastalıkları, enfeksiyon ve iltihaplanma görülebilir. Yüksek albümin seviyeleri genellikle dehidrasyon veya şiddetli ishalin göstergesi olarak bilinir.Albümin testi, karaciğer ve böbrek fonksiyonlarını kontrol etmede kullanılır. Kan plazmasında yer alan bir protein olan albümin, düştüğünde vücutta böbrek, karaciğer hastalıkları, enfeksiyon ve iltihaplanma görülebilir. Yüksek albümin seviyeleri genellikle dehidrasyon veya şiddetli ishalin göstergesi olarak bilinir.Albümin Testi Nedir?Kan tahlilinde serum albümin testi, karaciğer tarafından üretilen kan plazmasındaki bir protein olan ve kan dolaşımına girerek vitaminlerin, enzimlerin ve diğer önemli maddelerin taşınmasına yardımcı olan albüminin kandaki sayısını ölçen bir testtir. Albumin kan testiyle ölçüldüğü gibi idrar testiyle de ölçülebilir. Böbrekler yeterince çalışmadığında kandaki albumin idrara geçer. Albümin, vücuttaki vitaminlerin, enzimlerin, hormonların ve diğer maddelerin kanda dolaşmasına yardımcı olur.Albumin Ne İşe Yarar?Albumin, bilirubin, kalsiyum, progesteron yanı sıra ilaçlar da dahil olmak üzere pek çok küçük molekülün kan yoluyla taşınmasında görev alır ve kandaki sıvının kan dolaşımı dışına sızmasını önlemeyi sağlar.Albümin normal Değeri Nedir?Albümin değeri, kan ya da idrar testi ile ortaya çıkar. Albümin normal değer aralığı kanda 3.4 ila 5.4 gram (g/Dl) olarak açıklanır. İdrar testinde ise bu aralık 0 ila 8 mg/dL’dir. Albümin normal değerleri, laboratuvarın kullanmayı seçtiği numuneler ya da ölçümler nedeniyle bazı farklılıklar olabilir.Albümin Testi Neden Yapılır?Genel sağlığınızı kontrol etmenin yanında karaciğer ve böbreklerin ne kadar iyi çalıştığını ortaya çıkarmak için albümin kan testi yapılır. Karaciğer hasar görmüşse ya da iyi beslenmiyorsa, karaciğer yeterince albümin üretemeyebilir. Böbrekler hasar görürse, fazla üretilen albüminin vücuttan idrarla atılması sağlanır. Albümin testi karaciğerde yapılan farklı enzimleri, proteinleri ve diğer maddeleri ölçen bir grup kan testinin parçası olarak da yapılmaktadır. Albümin testiyle ortaya çıkarılan hastalıklar şunlardır;Böbrek problemleriÇalışmayan böbrek fonksiyonu, özellikle kronik böbrek hastalığı, normalden daha düşük albümin seviyelerine yol açar. Böbrek hastalığı, mikroalbuminüri olarak adlandırılan albüminin idrara dökülmesine de sebep olur.Karaciğer hastalıklarıDüşük albümin değerleri, enfeksiyona bağlı olarak ortaya çıkan karaciğer iltihabında ve hepatit gibi karaciğer hastalıklarında görülür. Aynı zamanda, aşırı alkol kullanımına bağlı olarak karaciğer dokusunda yara izi oluşması ve karaciğer sirozunda gözler ve cildin sararması olan sarılıkta da ortaya çıkar.Crohn hastalığıGastrointestinal sistemde zarar verici bir iltihap olan Crohn hastalığında, besinlerin sindirilmesinde zorluklara yol açar. Bu durumlarda albümin seviyeleri düşük olarak görülür.Çölyak hastalığıOtoimmün bozukluk olan çölyak hastalığında düşük albümin değerleri görülür.Tiroid hastalığıBağışıklık sistemi problemlerine sebep olan tiroid bezini de etkileyebilir. Bu problemler düşük albümin değerlerine yol açar. Whipple hastalığıBakteriyel enfeksiyon olan whipple hastalığında eklemler ve sindirim sistemini etkileyerek vücudun besinleri sindirme yeteneğine etki eder. Bu tarz sorunlarda albümin değerleri normalden daha düşük olur.Yetersiz beslenmeKanda yer alan azalmış albümin değerleri yetersiz beslenme belirtileri olarak görülebilir.DehidrasyonVücutta yeterli miktarda su olmaması, albümin seviyelerinin yükselmesine neden olur.Kilo verme ameliyatıGıdaların sindirilme yeteneğini azaltan kilo verme ameliyatının ardından albümin yüksekliği görülebilir.Yüksek proteinli diyetYüksek oranda proteinli şekilde beslenme, albümin düşüklüğü yaşanmasına neden olur.İlaçlarİnsülin, hormonlar ve steroidler gibi bazı ilaçlar albümin değerlerini yükseltir. Doğum kontrol hapları albümin düşüklüğüne neden olabilir.Albümin Testi Ne Zaman Gerekir?Albümin kan testi, bir karaciğer fonksiyon testi olarak da bilinir. Karaciğer hastalığı ya da böbrek hastalığına dair belirtileriniz varsa, diğer kan testlerine veya idrar tahliline ek olarak albümin testi de istenebilir. Albümin (ALB) değerleri ayrıca altta yatan beslenme eksikliklerini, özellikle vücutta azalmış proteini gösterebilir. Karaciğer hastalığının belirtileri şunlardır;Böbrek hastalığının belirtileri şunlardır;Albumin Yüksekliği Nedir? Neden Olur?Albumin yüksekliği, kan tahlilinde ki normal değer olan 5.5 g/dL’nin üstünde olduğu, yanık ve şiddetli ishal gibi nedenler ile yoğun dehidrasyon yaşandığı anlamına gelir. Nadiren görülen albümin yüksekliği, idrar söktüren ilaç kullanımı ve kan yolu ile albümin alındığında da ortaya çıkabilir. Özellikle şeker hastalığı albümin seviyelerine etki ederek yükselmesine ya da düşmesine neden olur. Vücutta diyabet olduğundan kontrol altına alınamayan fazla orandaki sıvı atımı bu orana etki eder. Dehidrasyonun sebebi olarak da görülen albumin yüksekliğinin düşmesi için her gün sıvı tüketimine dikkat etmek önemlidir. Bunun yanında protein odaklı beslenmeden kaçınarak, sağlıklı besinlere yönelmek doğru bir tercih olacaktır. Albumin yükseliği belirtileri şöyle sıralanır:Albumin yüksekliği neden olur?Albumin kan testi sonucunda ortaya çıkan kandaki albumin seviyesinin yüksek olması, sağlık sorununun olduğunu belirtilebilir. Albumin yüksekliği karaciğer ya da böbreklerde oluşan bir probleminin habercisi olarak değerlendirilebilir. Albumin yüksekliği nedeni ise genellikle şiddetli dehidrasyon sonucudur. Albumin seviyesinin yükselme nedenleri şöyle sıralanabilir:Albumin yüksekliği nasıl tedavi edilir?Albumin, idrarda yüksek seviyelerde görüldüğü durumda kronik böbrek hastalığı teşhisi konmadığı durumda böbrek sağlığını iyileştirmeye yönelik olarak yaşam tarzında değişiklik yapmak gerekebilir. Bu nedenle albumin yüksekliğine karşı şu yöntemlerden yararlanılır:Kronik böbrek hastalığı teşhisi konduğu durumda ise doktor kişiye özel diyet planı oluşturur ve yaşam tarzında değişikliklerinin yanında ilaç yazabilir. Albumin miktarını azaltmak için özellikle kan basıncını düşüren ilaçlar önerebilir. Böbrek hastalığının çok ilerlediği durumda ise sıvı alımını kısıtlamak, diyaliz tedavisi ve böbrek nakli gibi durumlarda yararlanılabilir.Albumin Düşüklüğü Nedir?Kan ve idrar testiyle ortaya çıkan albümin düşüklüğü, vücudun kan damarlarında sıvı tutmaktan sorumlu olan albümin proteinin yeterli üretilememesi ile tahlil sonucu değerin 3.4 g/dL altında olması olarak tanımlanabilir. Bu değerin düşük olması karaciğer ile böbreklerde sağlık sorununun olabileceği anlamına gelebilir. Albumin düşüklüğü yaşayan kişilerde kan plazmasında olan protein molekülleri damarlardan geçemeyerek kişide ödem oluşmasına neden olur. Bu yüzden albümin düşüklüğünde el, ayak dilekleri, yüz, bacak, göz kapaklarında ödem ve şişme meydana gelir. Albumin düşüklüğü şu nedenlerden kaynaklı olarak meydana gelir;Albumin düşüklüğü ishal, kanamalar, travmalar, yanık ya da nefrotik sendrom durumunda da görülebilir. Vücutta karaciğerin albümin üretmemesi durumunda ise albümin yıkımının yaşanmasıyla birlikte tiroid hastalıkları, gebelik zehirlenmesi ve cushing hastalığı oluşur. Albumin düşüklüğü şu belirtilerle görülür:Albümin Testi Hakkında Sık Sorulan SorularAlbümin kan testi ile herhangi bir risk var mı?Albümin kan testi, ciddi riskleri bulunmayan rutin bir testtir. İğnenin kolunuza girdiği yerde bir morluk, acı veya hafif bir kanama oluşabilir.Albümin kaç olursa tehlikeli?Albümin normal referans değerinin üstünde ya da altında olduğunda tehlikeli olabilmektedir. Bu durum çeşitli hastalıkların habercisi olarak kabul edilir.Albümin hangi besinlerde bulunur?Karaciğerden sentezlenen albümin, süt, yumurta ve bitkilerde bulunabilir.Albümin kanda ne taşır?Vücutta yer alan albümin miktarının %30-40'ı kanda yer alır. Doku sıvıları ve kandaki suyun dengelenmesini sağlayarak yağ asitlerini, vitaminler ve minerallerin taşınmasında önemli işlevi bulunur.Albümin miktarını yükselten besinler nelerdir?Albümin düşüklüğü yaşandığında süt, baklagiller, balık, kuruyemiş, yumurta, bezelye, patates, yulaf ve pirinçten yararlanarak yükseltebilirsiniz.Albümin kısaltması nedir?Albümin kısaltması ALB olarak bilinir.Albumin yüksekliği ödem yapar mı?Albumin yüksekliği, ödem yapmasa da düşük albumin yüksekliği durumunda vücutta şişlik ve ödem görülebilir. Albumin, kanda yer alan sıvı dengesinin koruyarak damar içerisindeki sıvının dokulara geçmesine engel olur. Albumin eksik olduğu durumda sıvı damar dışına çıkara vücutta ödem oluşturur.Albümin düşüklüğü vücudu nasıl etkiler?Albümin düşüklüğü durumunda vücut olumsuz şekilde etkilenebilir. Çünkü albumin seviyesi düştüğü durumda kan dolaşımında yer alan sıvı dengesi bozulur. Düşük olarak çıkan albumin seviyesi dokulara sızarak şişlik ve ödeme sebebiyet verir. Aynı zamanda albumin düşüklüğü, bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olarak yaraları geç iyileştirir. | 3,426 |
5 | Tanı ve Testler | ALT-AST Testi | Alanin aminotransferaz yani ALT, esas olarak karaciğerde bulunmakla birlikte, böbrek, kalp ve kaslarda da yer alan ve kan testindeki yüksek seviyeleri karaciğerdeki hastalığa işaret eden bir enzim türüdür. Karaciğer fonksiyonunu ortaya koyan Aspartat Aminotransferaz (AST), karaciğerde, pankreasta, kırmızı kan hücrelerinde, kalpte ve kaslarda bulunan, aminoasit metabolizması için önemli olan bir enzimdir. Her iki enzimde karaciğerde bir problem olup olmadığının araştırılmasında kullanılan en yaygın testler arasında yer alır ve karaciğerdeki olası hasar veya hastalık durumunu belirlemek için yapılır. ALT ve AST testleri karaciğer fonksiyon testleri olarak da kabul edilir.Alanin aminotransferaz yani ALT, esas olarak karaciğerde bulunmakla birlikte, böbrek, kalp ve kaslarda da yer alan ve kan testindeki yüksek seviyeleri karaciğerdeki hastalığa işaret eden bir enzim türüdür. Karaciğer fonksiyonunu ortaya koyan Aspartat Aminotransferaz (AST), karaciğerde, pankreasta, kırmızı kan hücrelerinde, kalpte ve kaslarda bulunan, aminoasit metabolizması için önemli olan bir enzimdir. Her iki enzimde karaciğerde bir problem olup olmadığının araştırılmasında kullanılan en yaygın testler arasında yer alır ve karaciğerdeki olası hasar veya hastalık durumunu belirlemek için yapılır. ALT ve AST testleri karaciğer fonksiyon testleri olarak da kabul edilir.ALT (Alanin Aminotransferaz) Nedir?Alanin aminotransferaz (ALT), karaciğerde ve az miktarda böbrekte, kalpte ve kaslarda bulunan bir enzim türüdür. Vücudun birçok işlevini etkileyen karaciğerde hücrelere zarar veren hastalıklar ALT düzeylerini etkiler. Dolayısıyla ALT karaciğerde olan hasarı incelemek için yapılan, karaciğer hastalıklarının teşhisi için kullanılan bir testtir. Çeşitli nedenlerle hasar gören karaciğer, kana daha fazla ALT katarak ALT seviyenin yükselmesine neden olmaktadır. Bu durumun sonucunda meydana gelen ALT yüksekliği; karaciğerdeki bir hastalığın işareti sayılabilir.Alanin aminotransferaz olarak da bilinen ALT, vücudun diğer bölgelerinde de bulunmasına rağmen esas olarak karaciğerinizde bulunan bir enzim olarak karşımıza çıkar. Yüksekliği, karaciğerde bir hasara işaret eden ALT, düşüklüğü durumunda ise tam tersi olarak herhangi bir tehlike oluşturmaz. Yapılan kan testinde ortaya çıkan normal düzeyde ALT düşüklüğü için endişe duyulmasına gerek yoktur ancak çok ileri evre karaciğer yetmezliği veya karaciğerin iflas ettiği durumlarda ALT düşüklüğü korkutucu olabilir ve bu durum tıbbi bir müdahale gerektirebilir. ALT (Alanin Aminotransferaz) kaç olmalı?ALT testinin referans aralığı <41 U/L'dir. Kandaki ALT yüksekliği, karaciğerde herhangi bir hastalık belirtisine işaret ediyor olabilir. Kandaki referans ALT değerinin altındaki rakamlar ise ALT düşüklüğü olarak ifade edilir ancak bu durum tehlike arz etmez. ALT (Alanin Aminotransferaz) Yüksekliği Nedir?ALT testinin referans aralığı <41 U/L’dir. Yüksek ALT, karaciğerde herhangi bir hastalık belirtisine işaret ediyor olabilir. ALT yüksekliğine neden olan en önemli hastalıkların başında karaciğer yağlanması, obezite, diyabet, ilaç kullanımı, alkol kullanımı, hepatitler, siroz, safra yolu tıkanıklıkları, malignite ve kalp yetmezliği gelir.Bazı karaciğer hastalığı türleri, hastalığın belirtileri ortaya çıkmadan önce kanda yüksek ALT düzeylerinin ortaya çıkmasına neden olur. Bu nedenle ALT kan testi bazı karaciğer hastalıklarının erken teşhisine yardımcı olabilir.ALT yüksekliğine neden olan durumlar şu şekildedir:ALT yüksekliğine neden olan durumlar kişide birtakım belirtiler ortaya çıkarır. Bu doğrultuda ALT yüksekliği belirtileri şöyledir:ALT (Alanin Aminotransferaz) Düşüklüğü Nedir?ALT (Alanin aminotransferaz) düşüklüğü, ALT'nin kandaki referans değer olan <41 U/L'nin altına düşmesi durumudur. Nadir olarak görülen bir durum olan ALT düşüklüğü, genellikle herhangi bir sağlık sorununa bağlanmaz. Ancak anormal seviyede ALT düşüklüğü durumu karaciğer yetmezliği, kronik böbrek hastalığı ve B6 vitamininin işareti olabilir. Bu doğrultuda kandaki ALT düşüklüğünün iyi bir şekilde takip edilmesi gerekir. ALT (Alanin Aminotransferaz) testi hangi hastalıkların tanısı için yapılır? Alanin aminotransferaz ismiyle de ifade edilen ALT, başta karaciğer olmak üzere böbrek, kalp ve kaslarda da yer alan bir enzimdir. ALT testi yoluyla da karaciğerdeki olası hasar veya hastalıkların varlığının tespiti amaçlanır. Vücudun birçok işlevini etkileyen karaciğerde hücrelere zarar veren hastalıklar ALT düzeylerini etkiler. Dolayısıyla ALT karaciğerde olan hasarı incelemek için yapılan, karaciğer hastalıklarını teşhis için kullanılan bir testtir.ALT testi, şu hastalıkların tanısı için yapılır:Bu hastalıkların yanı sıra ALT testi obezite, diyabet, kalp yetmeziliği gibi hastalıkların teşhisinde de faydalanılan önemli testlerden biridir. ALT (Alanin Aminotransferaz) testi nasıl yapılır? Koldaki herhangi bir damardan alınan kan örneğinden ALT değerine bakılabilir. Vücuda alınarak sindirime uğradıktan sonra karaciğere ulaşan besin ögelerinin enerjiye çevrilmesinde görev yapar. Normal şartlarda bu enzim karaciğer hücrelerinin içerisinde yer alır, kan dolaşımında ise ölen karaciğer hücrelerinden kaynaklı olarak eser miktarda bulunur.Kandaki ALT seviyesinin normalin üzerinde olması, karaciğer harabiyetinin güçlü bir göstergesidir. ALT testi; karaciğer hasarını kontrol eden önemli bir kan testidir. Bu test, karaciğer hasarının öğrenilmesi ve uygun bir tedavi uygulanması için istenmektedir. Herhangi bir hazırlık gerektirmeden koldan alınan kan örneği ile ALT düzeyi ölçülür.ALT (Alanin Aminotransferaz) Testi Kimlere Yapılır?Aşağıdaki bazı hastalıklar ve belirtilerle doktora başvuran hastalardan ALT testi istenebilir. Ayrıca doktorunuz karaciğer hastalığı için aldığınız tedavilerin işe yarayıp yaramadığını görmek için bu testi yaptırmanızı isteyebilir.Aşağıdaki durumları yaşayan kişilere ALT testi yapılması önerilir:AST (Aspartat Aminotransferaz) Nedir? Aspartat Aminotransferaz (AST), özellikle karaciğer, kalp ve kas dokularında bulunan, bu dokulardan herhangi biri hasar gördüğünde kana salınan iki karaciğer enziminden biridir. AST testi ile ölçülen enzim seviyesi karaciğer hasarının saptanması ve karaciğer hastalıklarının teşhis edilmesinde değerlendirilir. Karaciğer rahatsızlıklarının teşhisinde kullanılan ve yine karaciğer tarafından üretilen bir enzim olan AST, SGOT (serum glutamik-oksaloasetik transaminaz) olarak da adlandırılır. Karaciğer hasar gördüğünde karaciğer tarafından kana daha fazla AST salınır ve bu AST değerinin yükselmesine neden olur. AST yüksekliği de karaciğer ya da AST enziminin yer aldığı herhangi bir organda hastalık meydana geldiği anlamına gelir.AST yüksekliği kandaki referans değerinin 8 ila 33 U/L'nin üstüne çıkması durumudur ve bu yükesklik karaciğer hastalığının sinyalidir. AST yüksekliğine neden olan en önemli hastalıkların başında tıpkı ALT yüksekliğinde olduğu gibi karaciğer kanseri, kronik hepatit, siroz ve safra kanallarındaki tıkanıklıklar gelir. Belli başlı hastalıkların neden olduğu ALT yüksekliği buna bağlı olarak kişide bazı semptomlar ortaya çıkarır. AST yüksekliği, mide bulantısı-kusma, karın ağrısı, sarılık, iştah kaybı ve yorgunluk belirtileriyle kendisini gösterir. Sağlıklı insanlarda AST değeri normal seyreder ve düşüklüğünün bir tehlikesi yoktur. AST düşüklüğü görüldüğünde bu durum böbrek hastalıkları, diyabet, beslenme bozukluuğu ve B6 vitamininin göstergesidir. Kontrol altında tutulduğu sürece ise AST düşüklüğü tehlikeli bir tablo ortaya çıkarmaz.AST (Aspartat Aminotransferaz) kaç olmalı?Kandaki AST değerinin 8 ila 33 U/L aralığında olması gerekir. Bu aralığın üstünde çıkan değerler AST yüksekliği, altında değerler ise AST düşüklüğü şeklinde tanımlanır. AST (Aspartat Aminotransferaz) Yüksekliği Nedir?AST testinin referans aralığı 8 ila 33 U/L'dir. Yüksek AST, başta karaciğer olmak üzere kalp, beyin, böbrek ve kaslarda herhangi bir hastalık belirtisi olabilir. AST yüksekliğine neden olan en önemli hastalıkların başında karaciğer kanseri, kronik hepatit, siroz ve safra kanallarındaki tıkanıklıklar yer alır.Travmalar, karaciğer yağlanması, kateterizasyon ve anjiyoplasti, nöromüsküler hastalıklar, aşırı sıcak, güneş çarpması vakaları da AST yüksekliğine neden olabilir. Aşırı egzersiz, hamilelik, ameliyatlar, geçirilen herhangi bir yanık, kas yaralanmaları, hemolitik anemiler, mide kanamaları, organ yetmezliği, çölyak, obezite ve Wilson hastalığı da kandaki AST seviyesinin yükselmesine neden olabilir.AST yüksekliğinin neden olduğu hastalıklar bazı belirtileri de beraberinde getirir. AST yüksekliği belirtileri genel olarak şunları içerir:AST (Aspartat Aminotransferaz) Düşüklüğü Nedir?Böbrek hastalıkları, diyaliz, diyabetik ketoasidoz, hamilelik ve B6 vitamin eksikliği ile ileri derecedeki beslenme bozukluklarının neden olduğu ve kandaki değerin 8 ila 33 U/L'nin altına düştüğü durumlar AST düşüklüğü anlamına gelir. Karaciğerin en önemli görevlerinden birisi de kanın pıhtılaşmasını sağlayan proteinleri üretmek ve toksik maddelerin parçalanarak vücuttan atılmasını sağlamaktır. Karaciğerin bu görevlerini sağlıklı bir şekilde yerine getirmesi için AST testinin normal aralıklarda olması gerekir.AST testi sonucu AST değerinin normal seviyelerin altında çıkması durumu genellikle büyün bir sorun teşkil etmezken böbrek hastalıkları ve diyabetin işareti sayılır. Bu sebeple kandaki AST değerlerinin kontrol altında tutulması gerekir. AST (Aspartat Aminotransferaz) hangi hastalıkların tanısı için yapılır ? AST de ALT gibi en çok karaciğer, kalpte; az oranda böbrek ve kaslarda bulunan bir enzim türüdür. Normal ve sağlıklı kişilerde AST değerleri düşüktür. Ancak bir sorun olduğunda bu değer yükselir. En fazla hepatit, karaciğerdeki hasar, siroz gibi sorunları teşhis etmek için AST değerlerine bakılır.AST (Aspartat Aminotransferaz) testi nasıl yapılır ? AST testi karaciğer hasarını kontrol eden önemli bir kan testidir. Bu test, karaciğer hasarının öğrenilmesi ve uygun bir tedavi uygulanması için istenmektedir. Herhangi bir hazırlık gerektirmeden koldan alınan kan örneği ile ölçülen AST enzim aktivitesi, tek başına bir anlam içermemektedir. Bu nedenle ALT (Alanin Aminotransferaz) test sonuçları ile birlikte değerlendirilir.AST (Aspartat Aminotransferaz) testi kimlerden istenir?Aşağıdaki bazı hastalıklar ve belirtilerle doktora başvuran hastalardan AST testi istenebilir. Ayrıca doktorunuz karaciğer hastalığı için aldığınız tedavilerin işe yarayıp yaramadığını görmek için bu testi yaptırmanızı isteyebilir.ALT-AST Hakkında Sık Sorulan SorularAlt nasıl düşer?Günde 1 fincan kahve içmek, folik asit içeren besinler tüketmek, potasyum ve B6 takviyeleri almak ve yüksek kalorili besinlerden uzak durup sağlıklı bir diyet listesi belirlemek kanda yükselen ALT değerlerini düşürmeye yardımcı olur.Bebeklerde AST yüksekliği neden olur?Bebeklerin kanındaki AST değerinin yükselmesi karaciğerde meydana gelen bir hasarla ilişkilendirilir.AST ne anlama gelir?Aspartat Aminotransferaz olarak da ifade edilen AST, değeri AST testiyle belirlenen, özellikle karaciğerde bulunan ve yüksekliğinin karaciğer hastalığına neden olduğu bir enzimdir.ALT değeri 80 ne demek?ALT değerinin kanda 80 çıkması karaciğerin riske girdiğini ve ciddi karaciğer hastalığının kapıda olduğunun işareti sayılabilir.AST nasıl düşer?Şiddetli AST düşüklüğündeki tıbbi müdahalenin yanı sıra, alkolü azaltarak veya tamamen bırakarak, diyet listesinde değişiklikler yaparak, her gün bir fincan kahve içerek ve meyan kökü ekstresi kullanarak AST değerini düşürebilirsiniz. Ancak bu konuda kesin bilgi için doktora danışmanız tavsiye edilir. | 4,296 |
6 | Tanı ve Testler | Amilaz | Amilaz, ağırlıklı olarak pankreas ve tükürük bezlerinde bulunan, karbonhidratları parçalamasına yardımcı olan sindirim sistemi enzimidir. Pankreas ve tükürük bezleri çok yüksek konsantrasyonlarda amilaz içerir. Amilaz ayrıca bir dizi başka organ tarafından da daha düşük konsantrasyonlarda üretilir. Safra taşı ve panrektatit gibi pankreas hastalıkları ve iltihaplarında kandaki değeri yükselir.Amilaz, ağırlıklı olarak pankreas ve tükürük bezlerinde bulunan, karbonhidratları parçalamasına yardımcı olan sindirim sistemi enzimidir. Pankreas ve tükürük bezleri çok yüksek konsantrasyonlarda amilaz içerir. Amilaz ayrıca bir dizi başka organ tarafından da daha düşük konsantrasyonlarda üretilir. Safra taşı ve panrektatit gibi pankreas hastalıkları ve iltihaplarında kandaki değeri yükselir.Amilaz Nedir?Amilaz, esas olarak tükürük bezleri ve pankreas sıvısında bulunan, sindirim sürecini tetikleyen bir proteindir. Amilaz, vücudun nişasta ve glikojen gibi karbonhidratları parçalayarak basit şekerlere dönüştürmesine yardım ettiği için enzim olarak sınıflandırılır. İnsan vücudunda amilaz enziminin büyük bir çoğunluğunu pankreas karşılar. Amilaz enzimi yüksek oranda pankreastan salgılandığı için, hastalarda karın ağrısı, bulantı veya eşlik eden ateş şikayetleri varlığında pankreas kaynaklı hastalık olabileceği akılda tutulmalıdır.Amilaz testi nedir?Amilaz enziminin normal değerinin üstünde ya da altında olması durumunda uygulanan bu test genellikle pankreas hastalıkları ve sindirim sistemi rahatsızlarının tespiti için uygulanmaktadır. Kan ve idrarda bulunan amilaz miktarına bakılarak durum değerlendirmesi yapılmaktadır.Amilaz Yüksekliği Nedir?Tıbbi karşılığı hiperamilazemi olan amilaz yüksekliği, akut pankreatit gibi bir tür pankreas iltihabı nedeniyle serum amilazın yükseldiği anlamına gelir. Pankreasta meydana gelen tıkanıklık, enfeksiyon veya pankreasta kitle varlığı da kandaki amilaz değerini yükseltir. Amilaz Yüksekliği Neden Olur?Amilaz yüksekliği birçok nedene bağlı olarak görülebilir ancak yaygın nedenleri şunlardır:Amilaz Düşüklüğü Nedir?Amilaz düşüklüğü, tükürük bezi ve pankreasın bazı ilaçların kullanımına bağlı yeterli enzim üretemediği anlamına gelir ve pankreas, karaciğer veya böbrek hastalıklarını ya da kistik fibrozisi işaret edebilir. Amilaz Testi Neden Yaptırılmalıdır?Amilaz testi, amilazın düşmesine veya yükselmesine neden olan hastalıkların tanı ve takibi için yapılmaktadır. Genellikle pankreas hastalıklarının bazı ağır semptomlarının ortaya çıkması nedeni ile uygulanan bu testin tedavi sürecinin erken dönemde başlatılması önem arz etmektedir.Testin uygulanmasına neden olabilecek bazı pankreas hastalıklarının belirtileri şu şekilde sıralanabilir;Amilaz ile İlgili Sık Sorulan SorularAmilaz değeri kaç olmalıdır?Amilaz enzim için normal değer aralığı 19-86 U/L olarak belirtilebilir.Amilaz değeri nasıl ölçülür?Amilaz enziminin değer tanısında sıklıkla kullanılan hızlı, ucuz, basit bir kan veya idrar laboratuvar testi aracılığıyla ölçülür.Amilaz düşüklüğünün tedavisi var mıdır?Asıl tedavi altta yatan hastalığın tespit edilip tedavi edilmesidir. Düşüklüğün yaşandığı evrede karbonhidrat alımının azaltılması ve pankreatik enzim içeren ilaçların kullanılması önerilebilir.Amilaz yüksekliği çölyak hastalığı belirtisi midir?Çölyak gluten içeren gıdalara karşı vücutta immün yanıt oluşumu ile gelişen bir hastalıktır. Ancak bu hastalıkta amilaz yüksekliği beklenen bir durum değildir. | 1,326 |
7 | Tanı ve Testler | Amniyosentez | Amniyosentez, rahim içerisinde bebeği çevreleyen sıvı olan amniyotik sıvıdan test ve tedavi amaçlı sıvı alınma işlemidir. Bebekte down sendromu ve spina bifida gibi genetik bozukluk sorunu olup olmadığını anlamak için gebeliğin 16. ve 24. haftaları arasında uygulanır. Lokal anestezi yönteminden yararlanarak ultrason eşliğinde ince bir iğneyle anne karnına girilir ve sıvı örneği alınır. Amniyosentez sonrasında ise hafif kramplar yaşanabilir fakat ciddi komplikasyon oluşma olasılığı oldukça düşüktür.Amniyosentez, rahim içerisinde bebeği çevreleyen sıvı olan amniyotik sıvıdan test ve tedavi amaçlı sıvı alınma işlemidir. Bebekte down sendromu ve spina bifida gibi genetik bozukluk sorunu olup olmadığını anlamak için gebeliğin 16. ve 24. haftaları arasında uygulanır. Lokal anestezi yönteminden yararlanarak ultrason eşliğinde ince bir iğneyle anne karnına girilir ve sıvı örneği alınır. Amniyosentez sonrasında ise hafif kramplar yaşanabilir fakat ciddi komplikasyon oluşma olasılığı oldukça düşüktür.Amniyosentez Nedir?Amniyosentez, doğum öncesi gebelik döneminde annenin karnından amniyotik sıvının alınmasını içeren, bebeğin genetik bozukluğu olup olmadığını ortaya çıkarmak için uygulanan bir test türüdür. Gebeliğin genellikle 15. ile 20. haftaları arasında uygulanan bu test sayesinde bebeğin genetik ve kromozomal sağlık durumunu değerlendirilebilir. Gebelik sırasında fetüs amniyotik kesenin içinde büyümeye başlar. Amniyotik sıvı, amniyotik kesenin içindeki fetüsü çevreleyen ve koruyan bir yapıya sahiptir. Amniyosentez sırasında, doktor fetüsü çevreleyen keseden az miktarda amniyotik sıvıyı çıkarmak için ince bir iğne kullanır. Alınan bu sıvı örneği daha sonra bir laboratuvarda test edilir.Amniyosentez Neden Yapılır?Amniyosentez testi, bebeğin doğmadan önce anne karnında kromozomal, genetik bozuklukları veya doğuştan gelen engelleri olup olmadığını tespit etmek için uygulanır. Özellikle yüksek risk grubundaki gebelere bu test önerilebilir. Erken teşhis için de önemli olan amniyosentez testi sonrasında bebekte şu tespitler yapılabilir:Amniyosentez, genellikle ileri yaş gebeliğinde, risk faktörleri bulunan hamileliklerde belirli anormallikleri tespit etmek için uygulanan bir testtir. Bu gibi durumlar görüldüğünde anne adaylarına önerilebilir.Amniyosentez Nasıl Yapılır?Amniyonsentez, doktor tarafından uygulanan lokal anestezi içeren bir test türüdür. Genellikle 15. ve 20. gebelik haftaları arasında uygulanan amniyosentez işleminde hem bebeğin hem de annenin sağlığına dikkat edilir. Ultrason eşliğinde gerçekleştirilerek şu aşamalar uygulanır:Amniyosentez Hangi Durumlarda Gereklidir?Amniyosentez, özellikle hamilelik esnasında bebeğin genetik kontrollerinin yapılması amacıyla gerçekleştirilir. İleri yaş annelikte, ailede genetik hastalık öyküsü olduğunda ya da ultrasonda anormal bulgular tespit edildiğinde amniyosentez uygulanması istenebilir. Amniyosentez şu durumlarda uygulanır:Amniyosentez Riskleri Nelerdir?Amniyosentez, hamilelik esnasında bebeğin genetik ve sağlık durumu hakkında bilgi sağlayan bir test türüdür fakat her tıbbi işlem gibi risk taşıma olasılığı bulunur. Genel olarak güvenli kabul edilen amniyosentez sonrasında enfeksiyon riski, kramp ve ağrı gibi durumlar ortaya çıkabilir. Amniyosentez riskleri şöyle sıralanabilir:Amniyosentez genel olarak güvenli bir işlem olarak kabul edilir. Bu işlem esnasında ciddi komplikasyonlar nadirdir. İşlem uygulanmadan önce doktordan riskler ve faydalar hakkında detaylı konuşmak gerekebilir.Amniyosentez Hakkında Sık Sorulan SorularAmniyosentezde düşük riski var mı?Amniyosentezde düşük riski bulunur fakat bu risk oldukça düşüktür. Genellikle %0,1 ila %0,3 arasında değişir.Amniyosentez ne kadar sürer?Amniyosentez testi için yapılan işlem ortalama olarak 20-30 dakika sürebilir. Amniyotik sıvı alınma süresi ise 2-3 dakika kadar sürer.Amniyosentez ağrılı mı?Amniyosentez ağrılı bir işlem değildir fakat kişide hafif bir batma ve karın bölgesinde baskı hissi olabilir. İşlem sonrasında ise anne adayında hafif kramplar yaşanabilir.Amniyosentez testinden sonra normal aktivitelerime dönebilir miyim?Amniyosentez testi sonrasında hafif kramplar ortaya çıkabilir fakat bu durum geçicidir. Genellikle birkaç saat dinlendikten sonra normal aktivitelere dönülebilir. Doktorun bu konudaki tavsiyesi önemlidir.Amniyosentez kaçıncı haftada yapılır?Amniyosentez genellikle 15. ile 20. gebelik haftaları arasında uygulanan bir test şeklidir.Amniyosentez tehlikeli midir?Amniyosentez işlemi güvenli olarak kabul edilen bir durumdur. İşlem sonrasında nadir de olsa enfeksiyon ve amniyotik sıvı kaçağı gibi riskleri olabilir.Amniyosentezin bebeğe zararı var mı?Amniyosentez işleminin bebeğe zarar vermez. Doktor tarafından uygulanması büyük önem taşır. | 1,873 |
8 | Tanı ve Testler | ANA Testi | ANA testi, vücuttaki antinükleer antikorların varlığını belirlemeye yarayan bir kan parametresidir. ANA testi aynı zamanda FANA (floresan antinükleer antikor) testi olarak da ifade edilebilir. ANA testi genel olarak lupus gibi vücuttaki otoimmün hastalıkların belirlenmesi konusunda tercih edilen bir test türüdür. ANA testinin pozitif çıkması otoimmün bir hastalığın göstergesi sayılabilir ancak her pozitif sonuç da hastalık demek değildir.ANA testi, vücuttaki antinükleer antikorların varlığını belirlemeye yarayan bir kan parametresidir. ANA testi aynı zamanda FANA (floresan antinükleer antikor) testi olarak da ifade edilebilir. ANA testi genel olarak lupus gibi vücuttaki otoimmün hastalıkların belirlenmesi konusunda tercih edilen bir test türüdür. ANA testinin pozitif çıkması otoimmün bir hastalığın göstergesi sayılabilir ancak her pozitif sonuç da hastalık demek değildir.ANA Testi Nedir?ANA testi, vücudun kendi bağışıklık hücrelerine saldıran bir otoantikor olan antinükleer antikorların kandaki varlığı tespit eden bir kan testidir. ANA testi ile birlikte otoimmün hastalıkların teşhisi konabilir.Antikorlar, bağışıklık sisteminin bakterilere, virüslere ve diğer mikroplara karşı mücadele etmek için ürettiği proteinler olarak bilinir. Ancak bazı durumlarda bağışıklık sistemi vücudun bazı kısımlarını yabancı istilacılarla ve antijenlerle karıştırabilir ve bunun akabinde hücrelere ve dokulara saldıran "otoantikorlar" adı verilen özel antikorlar salgılar. Otoantikorlar eklemlere, cilde, kaslara ve vücudun diğer kısımlarına zarar verebilir. Antinükleer antikorlar da otoantikorlar sınıfına girer.ANA testi ile birlikte ise kandaki antinükleer antikorların varlığına bakılır. Bunun tespiti aynı zamanda otoimmün hastalıkların tanısı konusunda da fikir verir. Öncelikli tanı lupus hastalığı içindir ancak romatizmal eklem iltihabı, skleroderma ve sjögren sendromu da ANA testi ile belirlenebilir.ANA Testi Neden Yapılır?ANA testi, kandaki antinükleer antikorların varlığını tespit etmek ve otoimmün hastalıkların tanısını koymak için yapılır. ANA testi ile birlikte genellikle sistemik lupus hastalığının teşhisi koyulur ancak farklı otoimmün hastalıkların tanısı için de ANA testi yapılabilir. Ancak her ANA testi hastalıkla ilgili kesin sonuç vermez.ANA testi genellikle şu hastalıkların teşhisinde kullanılır:Sistemik lupus hastalığı Sistemik lupus hastalığı vücutta iltihaba neden olan bir hastalıktır ve eklem ağrısı, ateş, halsizlik, yorgunluk, cilt döküntüleri ve organ hasarına neden olabilir. ANA testi ile birlikte sistemik lupus hastalığının tanısı konabilir.SklerodermaSkleroderma genellikle çocukların cildinin ve dokularının anormal şekilde kalınlaşmasına ve sertleşmesine neden olan nadir bir cilt rahatsızlığıdır ve ANA testi ile birlikte teşhis koyulabilir.Sjögren sendromu Sjögren sendromu, bağışıklık sisteminin tükürük ve gözyaşı gibi vücutta sıvı üreten bezlere saldırdığı otoimmün bir hastalık olarak tanımlanır. Otoimmün bir hastalık olması sebebiyle hastalığın teşhisi ANA testi aracılığıyla koyulabilir.ANA Testi Nasıl Yapılır?ANA testi rutin bir kan testidir ve bu testte de rutin kan testinin prosedürleri gerçekleştirilir. Öncelikle kolun güçlü damarından kan alınır. Alınan kan örneği daha sonra bir tüpe aktarılır ve incelenmek üzere laboratuvara gönderilir. Laboratuvarda incelenen kan örneğinin sonucu ise yoğunluğa bağlı olarak değişebilir.ANA Testinin Önemi ANA testinin vücut sağlığı açısından önemi temelde otoimmün hastalıkların erken teşhis ve yönetiminde yatar. Örneğin birçok romatizmal hastalık, eklem ağrısı, yorgunluk ve ateş gibi benzer belirtilerle ortaya çıkar. ANA testi ise hastalıklarla ilgili spesifik bir tanı koymasa da bazı hastalıkların belirlenmesine ve buna göre hareket edilmesine yardımcı olabilir.Özellikle pozitif sonuç veren bir ANA testi, kanda antinükleer antikorların varlığını doğrular ve bağışıklık sisteminin kendi dokularına karşı bir saldırı başlattığını gösterir. Ancak bazı sağlıklı bireylerde de ANA testinde pozitif sonuçlar görülebilir. Bu nedenle, test sonuçları her zaman klinik bulgular ve diğer laboratuvar testleriyle birlikte değerlendirilmelidir.ANA testinin sonuçları da otoimmün hastalıkların tanısında ve seyrinin izlenmesinde önemli bir bulgudur. Pozitif bir ANA testi, vücutta otoimmün bir hastalığa veya reaksiyona işaret olabilir. Ancak bu durun tek başına bir hastalık tanısı koymak için yeterli değildir. Örneğin sistemik lupus hastalarının yaklaşık %95’inde ANA testi pozitiftir sonuç verir ancak pozitif ANA testi olan herkes sistemik lupus hastalığına yakalanmaz. Bu nedenle, doktorlar ANA testini diğer klinik değerlendirmeler ve testlerle birlikte kullanarak kesin ve doğru bir tanı koymaya çalışmalıdır.ANA Testi Negatif ANA testinin negatif çıkması kanda antinükleer antikorun bulunmadığı anlamına gelir. Sağlıklı bireylerde antinükleer antikor kanda bulunmaz. Buna bağlı olarak da ANA testi negatif sonuç verir.ANA Testi Pozitif ANA testinin pozitif sonuç vermesi kanda antinükleer antikorların bulunduğu anlamına gelir. ANA testinde çıkan pozitif sonuç otoimmün hastalıkların göstergesidir. Özellikle sistemik lupus hastalığında ANA testi pozitif sonuç verebilir. Ancak her pozitif sonuç bir hastalık kesinliği taşımaz. Bazı durumlarda ekstra testlere de ihtiyaç duyulabilir.ANA testinin pozitif sonuç vermesine neden olabilecek hastalıklar şöyledir:Yukarıda yer alan hastalıkların dışında şu durumlarda da ANA testi pozitif çıkabilir:Otoimmün hastalığa sahip kişilerin dışında sağlıklı insanların yaklaşık %20'sinde de otoimmün bir hastalık olmasa bile antinükleer antikor testi pozitif sonuç verebilir. Bu sebeple ANA testi pozitif çıkan her kişinin bir hastalığa sahip olduğu düşünülmez. ANA testinin pozitif çıkması, hastalığın teşhisi yönünde fikir verir. Daha detaylı incelemelerin gerektiği vakalarda ekstra testlere başvurulabilir.ANA Testi Hangi Belirtiler Sonrasında Yapılır?ANA testi, bir otoimmün hastalık şüphesinde başvurulan bir test türüdür. Otoimmün hastalıkların meydana getirdiği belirtiler hastalıkla ilgili harekete geçilmesine yarar. Bu belirtiler şöyledir:ANA Testinin Riskleri Var mı?Her kan testinde olduğu gibi ANA testinde de ortaya çıkabilecek ancak çok endişe verici olmayan bazı riskler söz konusu olabilir. Bunların başında kan alınan yerde ağrı, kızarıklık, hassasiyet ve şişlik gelir.ANA Testi Hakkında Sık Sorulan SorularANA testi ne işe yarar?ANA testi genel olarak kandaki antinükleer antikor varlığını tespit etmekle birlikte otoimmün hastalıkların tanısı konusunda da yardımcı bir test türüdür.ANA testi pozitif, kanser midir?ANA testinin pozitif çıkması doğrudan kanser anlamına gelmez. ANA testi genel olarak otoimmün hastalıklarla ilişki kurulan bir test yöntemidir ve kanserle doğrudan bir bağlantısı yoktur. Nadir durumlarda lenfoma veya lösemi gibi bazı kanser türleri bağışıklık sisteminde değişimlere yol açarak ANA testini pozitif çıkarabilir ancak bu da ANA testinin pozitif çıkmasının öncelikli nedenleri arasında yer almaz. | 2,576 |
9 | Tanı ve Testler | Anjiyo | Anjiyo, kanın kan damarlarından ya da kalpten nasıl aktığını göstermek için görüntülemeyi kullanan bir teşhis prosedürü olarak bilinir. Özellikle ani gelişen kalp krizi durumlarında kullanılan bir yöntemdir. Anjiyo sonucunda uygun tedavi yöntemi belirlenerek kan akışının normale dönmesi hedeflenir.Anjiyo, kanın kan damarlarından ya da kalpten nasıl aktığını göstermek için görüntülemeyi kullanan bir teşhis prosedürü olarak bilinir. Özellikle ani gelişen kalp krizi durumlarında kullanılan bir yöntemdir. Anjiyo sonucunda uygun tedavi yöntemi belirlenerek kan akışının normale dönmesi hedeflenir.Anjiyo Nedir?Anjiyo (anjiyografi), kan damarlarının taramada görünebilmesi için radyopak bir maddenin uygulanarak, kan veya lenf damarlarında tıkanıklık olup olmadığını röntgen yoluyla incelemek için kullanılan x-ışını ile görüntüleme prosedürüdür. Daha yalın bir tabirle, anjiyo, röntgen gibi görüntüleme tekniklerini kullanarak vücuttaki kan akışını görselleştirmek için kullanılan tıbbi uygulamadır. Uzman doktor anjiyo sayesinde vücudun belirli noktasındaki kanın damarlarda nasıl dolaştığını görür ve buna yönelik bir tedavi yöntemi uygular. Bir arter ya da damar sorununun kaynağını bulmak için kalbin, boynun, böbreklerin, bacakların veya diğer bölgelerin anjiyodan yararlanılır.Anjiyo Çeşitleri Nelerdir?Anjiyonun en yaygın kullanılan türü koroner anjiyografidir. Bunun yanında beyin anyijografisi, pulmoner anjiyografi ve böbrek anjiyografisi de yapılır. Anjiyo türleri işe şöyle açıklanabilir:Koroner anjiyografi nedir?Koroner anjiyografi de, kanın kalpte bulunan atardamarlarda nasıl dolaştığını görmek için özel bir boya (kontrast madde) ve röntgen ışınlarının kullanıldığı bir prosedürdür. Minimal invaziv olarak, hastanın durumunu çok daha az etkileyen, ameliyat denilemeyecek bir prosedür olarak yapılır. Kalp krizi, spazmı, kolesterol gibi sağlık problemlerinde koroner anjiyografi hayat kurtarıcı olabilir. Anjiyo sayesinde kalp damarlarında darlık ya da tam tıkanma olup olmadığı saptanır. Koroner anjiyografi, kateter laboratuvarında gerçekleştirilir.Beyin anjiyografisi Beyin anjiyografisi, beynin içindeki ve çevresindeki kan damarlarını kontrol etmek için yapılan anjiyo türüdür.Pulmoner anjiyografi Akciğerleri besleyen kan damarlarını kontrol etmek için uygulanan anjiyografi türü pulmoner anjiyografidir.Böbrek anjiyografisiBöbrek anjiyografisinde böbrekleri besleyen kan damarları kontrol edilir.Bazı durumlarda ise anjiyografi, X-ışınları yerine taramalar kullanılarak da yapılabilir. Bunlara BT anjiyografisi veya MRI anjiyografisi adı verilir. Ayrıca gözleri kontrol etmek için kullanılan floresan anjiyografisi adı verilen bir anjiyografi türü de vardır ancak bu uygulama diğer anjiyografi türlerinden farklıdırAnjiyo Neden Yapılır?Anjiyo, kalp krizi belirtileri olduğu durumlarda, kan damarlarının tıkalı, hasarlı ya da anormal olduğuna dair semptomlar görüldüğünde yapılır. Anjiyo sayesinde uzman doktor sorunun kaynağını ve kan damarlarındaki hasarın boyutunu belirler. Anjiyo şu hastalıkların tespiti için yapılır:Koroner anjiyografi neden yapılır?Koroner anjiyografi, hastada şiddetli göğüs ağrısı, koroner darlık belirtileri, eko sırasında kalp kasılmalarında düzensizlik olduğunda, bilgisayarlı anjiyoda şüpheli durumlarda bir tanı yöntemi olarak kullanılır. Bunların yanında hangi durumlarda koroner anjiyografi yapılacağı ise şöyle sıralanabilir:Kısaca kalbi besleyen damar hastalığı, kalp kapak hastalığı veya kalp ana damarının hastalığının tanısını koymada, kalp kası işlevini değerlendirmede ve bunlara bağlı olarak ileri tedavi yöntemlerini belirlemek amacıyla anjiyo yapılmaktadır. Damar tıkanıklığı anjiyo ile belirlenebilir. Kalp krizi sonrası da anjiyo işlemi yapılmaktadır.Anjiyo Nasıl Yapılır?Anjiyo diğer adıyla koroner anjiyografi, hastanın kasık bölgesinden girilerek atardamarın içine çok ince esnek bir tüp olan kateterin yerleştirilip, kalp gibi incelenecek olan bölgeye yönlendirilir ve kateterin içine bir kontrast madde (boya) verilir. Sonrasında kontrast madde kan damarlarından akarken görüntüleme işlemi olarak röntgen çekilir ve anjiyo gerçekleştirilmiş olur. Sağ kasık bölgesinde atardamar kullanılamıyorsa sol kasık atardamarı, sağ-sol el bileği atardamarları, dirsek ya da koltuk altı atardamarları da kullanılabilir.Koroner anjiyografi işlemi yaklaşık 10-20 dakika sürer, damarların farklı anatomik yapıları ya da çok kıvrımlı olmaları (özellikle karın ve kasık damarlarının) nedeniyle bu süre biraz daha uzayabilir, by-pass’lı hastalarda da bu süre 20-30 dakikayı bulabilir. İşlem bittikten sonra girişim yerine konmuş olan kanül çekilir, kanamanın durması için 15-20 dakika bası uygulanır, kanama durduktan sonra sıkı bandaj ve ağırlık uygulanarak yaklaşık 4-6 saat yatırılarak hasta dinlendirilir. 6.saatin bitiminde hasta ayağa kaldırılır ve taburcu edilir.Anjiyo esnasında sol koroner damarları görüntülemek için 5 poz, sağ koroner damarı görüntülemek için de 2-3 poz kullanılır. Kalbin, ağırlıkla pompa görevini üstlenen sol karıncığını görüntülemek için 15-25 cc arasında boyalı madde kullanılır ve 2 poz yapılır.Ertesi gün banyo yapılabilir, eğer girişim yerinde şişlik, rahatsız edici boyutlarda ağrı ya da geniş morluk yoksa normal hayata dönülebilir.Anjiyo Öncesi Yapılması Gerekenler Nelerdir?Anjiyografi öncesinde birtakım hazırlıklar yapılması gerekir. Örneğin hastanın kan sayımı tetkikleri önemlidir. Hastanın kan pulcukları düşükse işlem esnasında çok fazla kanama meydana gelebilir.Anjiyo Sonrası Dikkat Edilmesi Gerekenler Nelerdir? Anjiyo sonrasında dikkat edilmesi gerekenler ise bol su tüketmek, sigara ya da alkol kullanmamak, sıvı içecekler tüketmek, ilk 24 saat duş almamak olarak sıralanabilir. Eğer vücudunuzda tanımlayamadığınız bir durum söz konusu olursa işlemi yapan kardiyoloji doktoruna bildirmek en doğru davranış olacaktır. Anjiyodan sonra doktor mutlaka size anjio riskleri gibi konularda bilgilendirme yapacaktır.Anjiyo FiyatlarıAnjiyo fiyatları, kullanılacak yöntem ( kasıktan, el bileğinden vs.) işlemin yapılacağı merkez ve uygulamayı yapacak doktora göre belirlenmektedir. Ayrıca anjiyo esnasında farklı işlemlerin yapılması da fiyatlara etki etmektedir.Anjiyo Hakkında Sık Sorulan Sorular Anjiyo ne demek?Anjiyo (anjiyografi veya arteriografi), kalpteki kan damarlarının performansını incelemek ve olası kalp hastalıklarını belirlemek için X ışınlarını kullanan bir kalp röntgenidir.Anjiyo nasıl bir işlem?Anjiyo veya diğer bir adıyla anjiyografi, kan damarlarının son durumunu incelemek için kullanılan bir tıbbi görüntüleme yöntemi olarak tanımlanır. Anjiyo işlemi, kalp damarları başta olmak üzere vücuttaki diğer damarların tıkanıklık, daralma veya anormalliklerini tespit etmek için yapılır. Özellikle nefes darlığı ve göğüs ağrısı şikayetiyle hastaneye başvuran kişilerde kalp krizi şüphesiyle anjiyo işlemi yapılabilir.Anjiyo ve koroner anjiyografi farkı nedir?Koroner anjiyografi yöntemi, anjiyoya göre daha minimal invaziv bir işlemdir. Anjiyoda kol ya da kasıktan girilerek ince bir tüp yardımıyla kalbe ulaşılır. Koroner anjiyografide ise damarların net olarak görüntülenmesi için damardan bir madde verilir.Anjiyonun riskleri var mıdır?Koroner anjiyografi, çoğunlukla hiçbir sorun yaşanmadan gerçekleştirilen bir işlem olsa da, girişimsel bir tetkik yöntemi olduğundan komplikasyon riski de taşımaktadır. Anjiyo riskleri şöyle anlatılabilir: Major (büyük) komplikasyonlar olarak nitelendirilen ölüm riski ortalama 1400 vakada 1 (%0.07); inme 1000 vakada 1 (%0.1); koroner arter zedelenmesi 1000 vakada 1 (%0.1); atardamar giriş yeri komplikasyonu 500 vakada 1’dir (%0.2). Daha sık görülen minör (küçük) komplikasyonlar ise geçici olup giriş yerinde kanama ya da hematom (kan pıhtısı), yalancı balonlaşma, ritm bozuklukları, kullanılan boyalı maddeye karşı duyarlılık gelişmesi ve vagal reaksiyondur.Anjiyoda ölüm riski var mıdır?Çok nadir olarak koroner anjiyografi sırasında yol olarak kullanılan ana atar damarda (aort) ve koroner damara yerleşme yerinde yırtık (diseksiyon) oluşabilir. Aort damarındaki yırtılma genellikle masum seyrederken, koroner ağzındaki yırtılma kalp kriziyle ve ölümle sonuçlanabilir. Bu risk özellikle ciddi koroner sorunu olan kişilerde ve özellikle ana damarda darlık olanlarda daha fazladır. Anjiyografi sırasında bu tarz ölümcül sorunların olasılığı kabaca 1000 hastada 1 olarak söylenebilir. Anjiyo riski çok düşük bir işlemdir.Anjiyo zararları nelerdir?Uzman bir kardiyoloji doktoru tarafından yapılacak anjiyo işleminin zararı bulunmamaktadır. Ülkemizde her hastanede anjiyo işlemi güvenle yapılabilmektedir.Koroner anjiyografi zor bir işlem mi?Günümüzde koroner anjiyografi çok daha zor olmayan bir tanısal işlem. Amaç burada kalbi besleyen koroner damarlara boya verebilmek. Bir atardamar vasıtasıyla koroner damarlara ulaşılabilmektedir.Anjiyo ne kadar sürer?Kalp anjiyografisi işlemi normal bir kişide 15 dakika sürer. Daha önce Bypass geçiren kişilerde bu süre 20-30 dakikayı bulabilir. İşlem bittikten sonra girişim yerine konmuş olan kanül çekilir, kanamanın durması için 15-20 dakika bası uygulanır, kanama durduktan sonra sıkı bandaj ve ağırlık uygulanarak yaklaşık 4-6 saat yatırılarak hasta dinlendirilir. 6.saatin bitiminde hasta ayağa kaldırılır ve taburcu edilir.Hangi durumlarda koldan anjiyo yapılır?Kol ya da el bileğinden anjiyo, kanama riskinin az olması, biraz gözlem sonrası hastanın evine gönderilmesi durumlarında yapılabilir. Ancak deneyimli uzmanlar tarafından yapılmıyorsa işlem süresi uzar ve işlem yetersiz kalabilir. Eğer kasıktan kalbe ulaşamama durumu varsa, kasığa giden aort ve dallarında darlık ya da tıkanıklık varsa, kasıkta kanama riski yüksek hastalar varsa koldan ya da bilekten anjiyo yapılır. Koldan anjiyo riskleri deneyimli uzmanlar tarafından yapılmazsa görülebilmektedir.Anjiyo ağrılı bir işlem midir?Belki işlem sırasında kasığa ya da el bileğine, kola yapılacak anestezik iğnenin batması hissedilebilir. Bunun dışında girişimsel işlemler ağrılı değildir. Anjiyo sonrası ağrı oluşursa doktorun verdiği ağrı kesiciler kullanılabilir.Anjiyo sonrası beslenmede dikkat edilmesi gerekenler nedir?Anjiyo sonrasında bol su içilmesine, sıvı alınmasına dikkat edilmelidir. Damarlarda ya da kalpte bir sıkıntı görülsün ya da görülmesin kişilerin sağlıklı beslenme kurallarına uyması önemlidir. Anjiyo normal hayatı kısıtlayan bir işlem değildir. İşlemden 24 saat sonra genellikle işe dönebilmek mümkündür. Kalp sağlığı için diyet değişikliği yapmak, düzenli egzersiz tavsiye edilir.Anjiyo sonrası evde bakım nasıl olmalıdır?İşlem yerinde kanama olmaması için ıkınılmaması, işlemden sonra sıcak havuz-küvet-jakuziye girilmemesi, bir süre ağır kaldırılmaması önerilmektedir. Anjiyo sonrası bakım için kardiyoloji doktorları daha geniş bilgiler verebilmektedir.Bypass ameliyatı sonrası anjiyo yapılmalı mı?Bypass geçiren hastalar, mutlaka sonrasında kontrol amaçlı anjiyo yaptırmalıdır. Bypass’lı hastalara, kardiyoloji doktoru ve kalp damar cerrahı ne kadar zamanda bir anjiyo yaptırması gerektiği konusunda bilgi verebilir.Anjiyodan sonra halsizlik olur mu?Çok yaşlı kişilerde anjiyo sonrasında halsizlik ve güçsüzlük hissi oluşabilir. Bir de işlemden en az beş saat kadar yeme işleminin yapılmaması gerekir. Kişiler açlık nedeniyle de halsizlik hissedebilir.Kansız anjiyo yapılabilir mi?Halk arasında “10 saniyelik anjiyo” veya “kansız anjiyo” olarak da bilinen Koroner BT yönteminin hasta açısından da konforlu bir işlem olduğunu belirten uzmanlar “Koroner BT anjiyografi, zahmetsiz bir şekilde uygulanırken, hiçbir ön laboratuvar çalışması gerektirmemektedir. İlk aşamada koroner damarlarda genişleme sağlanması amacı ile hastaya dil altı bir tabletin verildiği uygulamada, damardan verilen bir kontrast madde sayesinde de üç boyutlu görüntüleme sağlayan özel bilgisayar programları ile hastanın değerlendirmeye alınacak olan koroner damarlarının farklı açılardan görüntüleri alınır. İki veya üç boyutlu olan bu görüntüleme işlemi için ortalama 10 saniyelik bir süre yeterlidir. Aslında bilindik akciğer veya beyin tomografisi ile aynı mantıkta işleyen bu yöntem ile tıkalı veya daralma olan bir damar olup olmadığı kontrol edilir. Bir tıkanıklık saptanması durumunda ise; tedavi yönteminin belirlenmesi ve gerektiğinde uygulanması amacıyla hasta klasik anjiyografiye yönlendirilir | 4,588 |
10 | Tanı ve Testler | Anti CCP Testi | Anti siklik sitrüline peptit anlamına gelen Anti CCP, romatoid artrit hastalığını teşhis etmek için değerlendirilen, vücudun normal antikorlarına karşı çalışan bir bir oto-antikordur. Anti CCP, eklemlerde belirli peptitlere saldırarak iltihaplanmaya neden olur, romatoid artrit varlığında kandaki seviyeleri yükselir. Oto antikorlar, normal antikorlardan farklı olarak bağışıklık sistemindeki sağlıklı hücreleri ve eklemlerdeki dokuları hedef alırlar.Anti siklik sitrüline peptit anlamına gelen Anti CCP, romatoid artrit hastalığını teşhis etmek için değerlendirilen, vücudun normal antikorlarına karşı çalışan bir bir oto-antikordur. Anti CCP, eklemlerde belirli peptitlere saldırarak iltihaplanmaya neden olur, romatoid artrit varlığında kandaki seviyeleri yükselir. Oto antikorlar, normal antikorlardan farklı olarak bağışıklık sistemindeki sağlıklı hücreleri ve eklemlerdeki dokuları hedef alırlar.Anti CCP Nedir?Anti CCP, bağışıklık sistemi tarafından üretilen ve kanda pozitif çıkması durumunda romatoid artrit hastalığının göstergesi sayılan otoantikorlardır.Bağışıklık sistemi, antikor ve otoantikor adı verilen iki protein türünü üretir. Antikorlar vücut için sağlıklı proteinlerdir ve hem virüs hem de bakteri yabancı maddelerle mücadele ederek kişiyi hastalıklarda korumaya yardım eder. Otoantikorlar ise anormal proteinler olarak kabul edilir ve bağışıklık sistemiyle birlikte eklemlerdeki sağlıklı dokulara saldırabilir.Anti CCP de bağışıklık sisteminin ürettiği otoantikorlardır. CCP antikorları genellikle eklemlerdeki sağlıklı dokuları hedef alır. Eklemler; dirsekler, bilekler ve dizler gibi vücutta iki kemiğin birleştiği yerlerdir. Eğer kanda CCP antikorları bulunursa, bu durum romatoid artrit belirtisi olarak değerlendirilebilir.Burada ise devreye anti CCP testi girer. Yapılan anti CCP testinde sonuç pozitif çıkarsa kanda CCP antikorunun var olduğu sonucu ortaya konur. Bu da genellikle romatoid artrit hastalığına işarettir. Romatoid artrit ise zamanla kötüleşen bir otoimmün hastalıktır. Bu hastalık eklemlerde ağrı, şişlik, sertlik ve zamanla işlev kaybına neden olabilir.Anti CCP Testi Nedir?Anti CCP testi, romatoid artrit hastalığının teşhis edilmesine yarayan bir kan parametresidir. Romatoid artrit şüphesi bulunan kişilere romatoid faktör testiyle birlikte anti CCP testi de yapılabilir.Anti CCP testinin negatif çıkması otoantikorların vücutta bulunmadığı sonucunu verir ve bu durum sağlıklıdır. Anti CCP pozitif sonuç ise kanda CCP antikorlarını işaret eder ve kişiye romatoid artrit teşhisi konulabilir.Anti CCP Testi Neden Yapılır?Anti CCP testinin yapılma nedeni romatoid artrit hastalığının teşhis edilebilmesidir. Romatoid artrit hastalığında önceden romatoid faktör testi ile tanı sağlanmaya çalışılırdı ancak daha kesin sonuçlara ulaşma hedefi ile birlikte şüphe bulunan kişiler için anti CCP testi de yapılır. Test sonucu pozitif çıkan kişiler için ise romatoid artrit tanısı konulabilir.Özetle anti CCP testi, romatoid artrit hastalığının tanısında önemli bir rol oynar. Bu test, kandaki anti-siklik sitrülinlenmiş peptid olarak bilinen anti CCP antikorlarını ölçer. Anti CCP, romatoid artrit hastalarının yaklaşık %60-70’inde pozitif olup özellikle erken tanı için işe yarar bir tanı yöntemidir. Anti CCP testi aynı zamanda romatoid artritin diğer artrit türlerinden ayrılmasına da yardımcı olur ve hastalığın şiddetini öngörme konusunda yol gösterici olabilir. Testte çıkan pozitif bir sonuç, romatoid artrit hastalığı riskinin yüksek olduğu sonucunu verir. Ancak tek başına anti CCP testi kesin tanı için yeterli olmayabilir. Bu noktada diğer klinik bulgular ve laboratuvar testlerinden de faydalanılmalıdır.Anti CCP Testi Nasıl Yapılır?Anti CCP testi için konunun uzman personeli tarafından koldaki bir damardan küçük bir iğne kullanarak kan örneği alınır. Bu aynı zamanda rutin kan tahlili işlemiyle aynıdır. İğneden sonra alınan kan örneği bir test tüpüne veya şişeye toplanır ve incelenmek üzere laboratuvara gönderilir. Sonuçlar ise doktor tarafından değerlendirilir.Anti CCP Kaç Olmalı?Kandaki referans anti CCP seviyesi mililitre başına 20 endotoksin ünitesinden (EU/mL) az olmalıdır. Bu değerin üstünde çıkan sonuçlar her zaman romatoid artrit için kesin tanı koymaz ancak çok yüksek değerlerin hastalık göstergesi olduğu değerlendirilir. Kesin tanı için ise farklı klinik değerlendirmeler de gerekebilir.Anti CCP Negatif Ne Anlama Gelir?Kişinin anti CCP testinin sonucunun negatif çıkması kanda CCP antikorunun bulunmadığı anlamına gelir. Bu durum romatoid artrit hastalığı riskine karşı sevindirici bir durumdur ancak bazı tek başına yeterli olmayabilir. Örneğin kişinin anti CCP testi negatif çıkıp romatoid faktör testi pozitif çıkarsa hastalığı karşı bir risk unsuru doğabilir. Bu yüzden kesin tanı için hem anti CCP testi hem de romatoid faktör testinin sonuçları dikkate alınmalıdır. Eğer gerekirse farklı tanı yöntemleri de denenebilir.Anti CCP Pozitif Ne Anlama Gelir?Anti CCP test sonucunun pozitif çıkması kişinin kanında CCP otoantikorunun bulunması demektir. Bu durum da genellikle romatoid artrit hastalığını düşündürür ancak bu test sonucu tek başına yeterli değildir. Ayrıca romatoid faktör testinin yapılması da önemlidir.Romatoid artrit belirtileri yaşayan kişiler için genel olarak şu tanı yöntemleri uygulanır:Pozitif CCP antikorları ve pozitif romatoid faktör: Hem anti CCP testinin hem de romatoid faktör testinin pozitif çıkması kişinin büyük ihtimalle romatoid artrit hastası olduğu anlamına gelir. Ancak doktor tarafından farklı tıbbi yöntemler de denenebilir.Pozitif CCP antikorları ve negatif romatoid faktör: Kişiye yapılan anti CCP testi pozitif çıkabilirken romatoid faktör testi negatif sonuç verebilir. Bu durum kişinin romatoid artrit hastalığının erken evrelerinde olduğunu veya gelecekte bu hastalığa yakalanma riskinin bulunduğunu gösterebilir.Negatif CCP antikorları ve negatif romatoid faktör: İki test sonucunun da negatif çıkması ve değerlerin referans aralıklarda olması kişinin romatoid artrit olma olasılığının daha düşük olduğu anlamına taşır.Bu test sonuçlarının negatif çıktığı ancak semptomların devam ettiği durumlarda neden olan faktörlerin belirlenmesi daha fazla test gerekebilir.Anti CCP Yüksekliği Nasıl Tedavi Edilir?Anti CCP yüksekliği anti CCP pozitif sonucu ile eşdeğerdir. Bu sonuç kanda CCP antikorlarının bulunduğu anlamında gelir ve belirtilerle birleştiğinde romatoid artrit tanısı için fikir verir. Anti CCP değerlerinin referans değerlere dönmesi ise eğer kesin teşhis konmuş ise romatoid artrit hastalığının tedavisine bağlıdır.Anti CCP Hakkında Sık Sorulan SorularAnti CCP antikoru zararlı mı?Anti CCP antikoru bağışıklık sisteminin ürettiği bir otoantikordur ve sağlıklı dokulara saldırdığı için romatoid artrit hastalığına yol açabilir.Anti CCP antikorları başka hangi hastalıklarda ortaya çıkar?Romatoid artritin dışında sjögren sendromu veya lupus gibi diğer otoimmün bozukluklar, aktif tüberküloz ve kronik akciğer hastalığında da kanda anti CCP antikoru bulunabilir.Hangi semptomlarda anti CCP testi yapılabilir?Romatoid artritin yaygın semptomları olan eklem ağrısı, eklem sertliği, eklem şişliği, tükenmişlik ve derecesi düşük ateş gibi durumlarda romatoid artrit şüphesi doğar ve anti CCP testine başvurulabilir.Anti CCP testi tanı için tek başına yeterli midir?Anti CCP testi tek başına romatoid artrit hastalığının tanısı için yeterli olmayabilir. Romatoid artritin kesin tanısı için ayrıca romatoid faktör testi, kişinin tıbbi öyküsü, muayene değerlendirmeleri ve diğer laboratuvar testler olan ESR ve CRP gibi testlere başvurulabilir. Özet vermek gerekirse anti CCP testinin pozitif sonuçları romatoid artrit hastalığı için önemli bir araçtır ancak kesin tanı için diğer klinik değerlendirmelere de ihtiyaç duyulabilir. | 2,778 |
11 | Tanı ve Testler | Anti HBs Testi | Anti HBs, bağışıklık sisteminin Hepatit B enfeksiyonuna karşı ürettiği antikordur. Kişinin Hepatit B enfeksiyonuna karşı bağışıklık durumunu ortaya koyar. Test sonucunda anti hbs pozitif olması, kişide Hepatit B enfeksiyonuna karşı aşı ya da enfeksiyonu geçirip iyileşme kaynaklı bağışıklık geliştiğini gösterir.Anti HBs, bağışıklık sisteminin Hepatit B enfeksiyonuna karşı ürettiği antikordur. Kişinin Hepatit B enfeksiyonuna karşı bağışıklık durumunu ortaya koyar. Test sonucunda anti hbs pozitif olması, kişide Hepatit B enfeksiyonuna karşı aşı ya da enfeksiyonu geçirip iyileşme kaynaklı bağışıklık geliştiğini gösterir.Anti HBs Nedir?Anti HBs, Hepatit B virüsüne karşı bağışıklık kazanılması ile vücutta üretilen antikordur. Hepatit B virüsüne bağışıklık bulunup bulunmadığını öğrenmek yapılan kan testidir. Test sonucunda Anti-HBs pozitif olması vücudun Hepatit B enfeksiyonuna karşı aşı yolu ile ya da iyileşerek bağışıklık kazandığının yani Hepatit B enfeksiyonuna karşı korunduğunun göstergesidir. Negatif bir sonuç verirse de bu durum kişinin virüse karşı bağışıklığının olmadığını ifade eder.Anti HBS değerleri anti HBS testi ile ölçülür. Yapılan test uygulaması sonrası çıkan değerler pozitif ve negatif olarak kategorize edilir. Pozitif değerler kişinin hepatit B virüsüne karşı antikor ürettiğinin ve hastalığa karşı korunduğunu gösterirken negatif sonuç ise bunun tam tersidir. Kişi hastalığa karşı herhangi bir antikora sahip değildir ve vücut olası virüslere karşı açık bir haldedir.HBsAg Nedir?HBsAg, Hepatit B virüsünün yüzey antijeni olup, hepatit B virüsünün yüzeyinde bulunan proteini ifade eder. HBsAg testinin pozitif olması, hepatit B virüsü ile enfekte olunduğu ve başkalarına bulaştırabilineceği anlamına gelir .Vücut normalde enfeksiyona karşı bağışıklık tepkisinin bir parçası olarak HBsAg’den korunmak için karşı antikor üretir, bu üretilen antikor da Anti HBS’dir. Diğer bir deyişle, HBsAg akut veya kronik HBV enfeksiyonlarının bir göstergesi iken, anti hbs kişilerin bu antijene karşı bağışıklığı bulunduğu ve korunduğunu gösterir. HBsAg değeri ise HBsAg testi sayesinde belirlenir. HbsAg testi, hepatit hastalığının durumunu takip etmek amacıyla büyük önem taşır. Eğer HBsAg testi pozitif çıkarsa, hepatit B’nin ileriye yönelik kontrolü ve tedavi seçenekleri için doktora başvurulması tavsiye edilir. HbsAg seviyeleri, kişinin enfeksiyon aşamasına bağlı olarak değişkenlik de gösterebilir.HBsAg negatif ne anlama gelir?HbsAg testinin negatif sonuç vermesi kişinin vücudunda hepatit B virüsüne ait yüzey antijeni olmadığı anlamını taşır. Bu durum kişinin ya hepatit B virüsü ile enfekte olmadığını ya da enfeksiyonu geçirmiş ve iyileşmiş olduğunu ifade eder. Bu test sonucunun negatif sonucu aynı zamanda olumlu bir sonuçtur çünkü ortaya çıkan negatif sonuç hepatit B virüsü ile ilgili özellikle bulaşıcı bir riskin olmadığını gösterir ve kişinin hepatit B açısından risk taşımadığı anlamına gelir. HBsAg testi sonucunda ortaya çıkan negatif değer aynı zamanda kişinin hepatit B aşısı yaptırmış olması veya koruyucu antikor geliştirdiği durumlarda da ortaya çıkabilir. Özetle HbsAg değerinin negatif çıkması, kişinin hepatit B enfeksiyonundan korunmuş ya da bağışıklık kazanmış olduğunu ifade eder. Bu kişiler bulaşıcılık anlamında bir risk unsuru teşkil etmez.HBsAg değerinin negatif çıkması şu anlamları taşıyabilir:Yapılan test sonucunda HBsAg değerinin negatif çıkması herhangi tedavi gerektirmez.HBsAg pozitif ne anlama gelir?HbsAg testinin pozitif çıkması, bireyin hepatit B virüsü taşıdığı veya vücutta aktif bir enfeksiyonun mevcut olduğu sonucunu verir. HBsAg test sonucu aynı zamanda hepatit B virüsünün bulaşıcı olduğu ve kişinin hepatit B’yi başkalarına bulaştırabileceği senaryolar açısından kritik bir önem arz eder. HbsAg testinin pozitif sonuç vermesi hastalığın akut ya da kronik olarak devam ettiğinin bir göstergesi de sayılabilir. Bu gibi durumlarda kişinin başkalarına virüsü bulaştırma riski söz konusu olduğu dikkatli davranmak gerekir.Anti HBS Neden Yapılır?Anti HBS testi, kişinin daha önce Hepatit B virüsüne maruz kalıp kalmadığını veya Hepatit B aşısının koruma sağlayıp sağlamadığını tespit etmek için yapılır. Bu test aracılığıyla vücuttaki antikorların miktarı belirlenir. Vücut kan veya sıvı yoluyla hepatit b virüsünü kapar. İnsan vücudunda da virüsün ortaya çıkması durumunda antikor adı verilen proteinleri virüsle mücadele etmesi için kullanır.Anti hbs pozitif, kişinin aşı olduğunu veya hastalığa yakalandığını gösterirken anti hbs negatif ise hepatit b virüsüne karşı bağışık olunmadığını anlatır.Bu bilgiler ışığında Hepatit B kan testi için yalnızca bir kan örneği gerekir ancak "Hepatit B Paneli" olarak adlandırılan süreç üç bölümden oluşur. Bu durumda bir kişinin enfekte olup olmadığını tam olarak anlamak için üç test sonucunun da olması gerekir. Bu üç test HBsAg, HBsAb ve HBcAb olarak ayrılır.HBsAg (Hepatit B yüzey antijeni): "Pozitif" veya "reaktif" bir HBsAg test sonucu, kişinin hepatit B ile enfekte olduğu anlamına gelir ve vücutta hepatit B yüzey antijeni olduğunu gösterir. Bu test, kandaki hepatit B virüsünün (yüzey antijeni olarak adlandırılır) gerçek varlığını tespit etmeye yarar. Kişinin pozitif test sonucu bunun yeni bir "akut" enfeksiyon mu yoksa "kronik" bir hepatit B enfeksiyonu mu olduğunu belirlemek için daha fazla test yapılması gerekir. Pozitif bir HBsAg test sonucu aynı zamanda hepatit B virüsü ile enfekte olunduğu ve hepatit B virüsünün kan yoluyla başkalarına yayabileceği anlamına da gelir.anti-HBs veya HBsAb (Hepatit B yüzey antikoru) - "Pozitif" veya "reaktif" anti-HBs (veya HBsAb) test sonucu, bir kişinin hepatit B virüsüne karşı korunduğunu gösterir. Bu koruma, hepatit B aşısı yaptırmanın veya geçmişteki bir hepatit B enfeksiyonunun tedavi edilip iyileşildiğinin de bir sonucudur. Ancak bu test rutin kan taramaları içinde yer almaz. Pozitif anti-HBs (veya HBsAb) test sonucu, "bağışık" olduğunuz ve hepatit B virüsüne karşı korunduğunuz ve enfekte olamayacağınız anlamına taşır. Enfekte olunmaması da hepatit B'yi başkalarına bulaştırma riskini ortadan kaldırır. anti-HBc veya HBcAb (Hepatit B çekirdek antikoru): Pozitif" veya reaktif bir anti-HBc (veya HBcAb) test sonucu, geçmişte veya şu anda vücutta hepatit B enfeksiyonu olduğunu gösterir. Bir bakıma hepatit B virüsü vücutta aktif olarak yer alır. Çekirdek antikor, hepatit B virüsüne karşı herhangi bir koruma sağlamaz (yukarıda açıklanan yüzey antikorunun aksine).Bu test yalnızca ilk iki testin (HBsAg ve anti-HBs) sonuçlarını bilerek tam olarak anlaşılabilir. Pozitif bir anti-HBc (veya HBcAb) test sonucu, hepatit B durumunuzun tam bir açıklaması için doktorunuzla görüşmenizi gerektirir.Anti HBS Testi Nasıl Yapılır?Anti hbs testi, kişinin kolundan kan örneği alınarak yapılır. Alınan kan örneği daha sonra laboratuvara gönderilerek analiz edilir. Uzman doktor bu aşamalar sırasında aşı olup olmadığınızın yanı sıra semptomlar ve hastalığa maruz kalınma durumunu değerlendirir.Anti HBS Testini Kimler Yaptırabilir?Vücudunda hepatit b virüsünün olup olmadığını veya daha önce aşılanıp, hastalığı geçiren ve bağışıklığını kontrol ettirmek isteyenlerin yanı sıra dileyen herkes anti hbs testi yaptırabilir. Bu test, anti hbs pozitif ve anti hbs negatif sonuçları verir. Ayrıca hastanın vücudundaki enfeksiyonların son durumu ve hepatit-b hastalığının kronik mi yoksa akut mu olduğu belirlenebilir.Anti HBS Kaç Olmalı?Anti HBS testi ile birlikte çıkan anti HBS değerinin ≥10 mIU/mL olması gerekir. Ancak bu değer hepatit b virüsüne karşı bağışıklık taşıyıp taşımayan bireyler arasında farklılık gösterir. Aşı olup hastalığı geçiren kişiler anti hbs pozitif sonucuyla karşılaşırken anti hbs negatif sonucu alan insanlar hastalığa karşı savunmasız durumdadır. Aşılanmış ve hastalığı geçirmiş yetişkin kişilerde anti hbs değeri 10 ml’nin üzerinde olması beklenir. Bu kişiler uzun süre hastalıktan korunurlar ancak ileride hatırlatma dozu yaptırmalarında bir sakınca yoktur.Bazı durumlarda bağışıklığı olmayan kişilerde bile anti hbs değeri 10 ml’nin üstüne çıkabilir. Böyle sonuçlarla karşılaşıldığında en doğru cevap uzman doktor tarafından verilecektir.Anti HBS Yüksekliği (Pozitif) Ne Demek?Anti-HBS pozitif, kişide hepatit-b virüsüne karşı antikor geliştiği, hepatit B'e karşı bağışıklık taşıdığı ve korunduğu anlamına gelir. Test sonucunda 10 mIU/mL ve üzerinde çıkan bir sonuç anti hbs yüksekliği olarak kabul edilir ve vücudun hepatit b’den koruyucu düzeyde antikor oluşturduğu anlamına gelir. Anti HBS’nin pozitif olması daha önceden aşı olunması veya bu enfeksiyonu kapıp, iyileşilmesinin bir sonucu olabilir. Anti HBS Negatif Ne Demek?Anti hbs negatif, kişinin hepatit b hastalığı karşısında antikor üretmediğini ve korunmasız olduğunu gösterir. Bunun nedeni kişinin aşılanmamış veya hastalığı geçirmemiş olduğu anlamını taşır. Hastalıktan korunmak için kişinin aşı yaptırması gerekir. Ancak bazı senaryolarda bağışıklığı bulunanlarda da anti hbs sonucu negatif çıkabilir, bununda temelde nedeni virüsün henüz kuluçka döneminde olması olabilir.Anti HBS Hakkında Sıkça Sorulan SorularAnti HBS ne demektir, pozitif olması ne anlama gelir?Anti HBS, hepatit B virüsüne karşı bağışıklık sistemi tarafından üretilen antikorun kandaki varlığını sorgulamak için yapılan kan testidir. Anti HBS pozitif olması olarak bilinen anti hbs yüksekliği vücutta antikor bulunduğunu vücudun Hepatit B enfeksiyonuna karşı korunduğu gösterir.Anti HBS neden önemlidir?Anti HBS testinin önemine üç farklı açıdan yaklaşılabilir. Hepatit B aşısı olanların virüse karşı bağışıklık kazanıp kazanmadığının tespiti için anti HBS testi yapılabilir. Diğer yandan enfeksiyon riski taşıyan kişiler için de anti HBS testinin yapılması önemlidir. Bulaş durumu söz konusu olursa hepatit B için teşhis ve tedavi süreci başlaması gerekebilir. Son olarak ise virüsün vücuttan ayrılıp ayrılmadığının incelenmesi için de anti HBS testinin yaptırılması önem arz eder. Bu üç başlık anti HBS'nin önemi ortaya koyar.Anti HBS kaç olursa tehlikeli?Anti hbs pozitif diyebilmek için 10 ml ve üstü olması beklenir. Dolayısı ile 10 mIU/mL’nin altında kalan bir sonuç için bağışıklığı bulunmadığından risk teşkil ettiği söylenebilir. Hepatit b virüsüne karşı istenen değerlerde olan insanların bile yıllar geçtikçe değerleri azalabilir. Bu gibi durumlarda kişinin hepatit b aşısının hatırlatma dozunu vurdurması önerilir.Anti HBS pozitif zararlı mı?Anti hbs pozitif değeri, insanın hepatit b virüsüne karşı korunduğunu gösterir ve tehlikeli bir durum değildir.Anti HBS 1000 Ne Demek?Anti hbs değeri bazı kişilerde 100 ve 1000 gibi sonuçlar da verebilir. Anti hbs 1000 olması kişinin hepatit b virüsüne karşı çok fazla antikor taşıması anlamına gelir ve yüksek düzeyde korunurlar.Anti HBS kaç olursa aşı yapılması gerekir?Aşılanmış ve hastalığı geçirmiş yetişkin kişilerde anti hbs değeri 10 ml’nin üzerinde olması beklenir. Ancak yıllar geçtikçe bu değer 10'un altına düşebilir. Hem bu kişilerde hem de yapılan test yoluyla değerin doğrudan 10'un altına düştüğü kişiler için aşı uygulaması gerekebilir. Hepatit B aşısından sonra hangi antikor pozitif çıkar?Hepatit B aşısının yapılmasının ardından anti HBS antikoru vücutta pozitif olur. Bu durum kişinin hastalığa karşı bağışıklık kazandığı anlamını taşır çünkü bu antikor bir bağışıklık antikorudur. Anti HBS antikorunun varlığı, enfeksiyona karşı bir bağışıklık tepkisi, aşılamaya karşı bir bağışıklık tepkisi veya pasif olarak edinilmiş antikorun varlığını gösterir.HBsAg negatif ne demek?Vücuttaki hepatit B virüsüne ait yüzey antijenini ortaya koyan HbsAg değeri ve bu değerin ölçülmesini sağlayan HBsAg testinde ortaya çıkan negatiflik, hepatit B enfeksiyonunun vücutta mevcut olmadığını ya da vücudun bu enfeksiyona karşı bağışıklık geliştirdiğini belirtir. Bu bağışıklık gelişimi antikor oluşumu anlamına gelir.Hangi hastalıklar HBsAg negatif sonucuna neden olabilir?Hepatit A ve C virüsleri B'ye göre farklı olduğundan, bu enfeksiyonlar HbsAg testinde negatif çıkabilir ancak karaciğer hasarı meydana getirebilir. Bunun dışında bazı viral veya bakteriyel enfeksiyonlar da HbsAg negatif sonucuna rağmen karaciğerde hasara yol açabilir. Bu durum da doktor kontrolü gerektirebilir. | 4,690 |
12 | Tanı ve Testler | Anti HCV Testi | Anti HCV, Hepatit C antikor testidir. Hepatit C virüsü ile enfekte olunması sonucu vücudun virüsle savaşmak için salgıladığı antikor varlığını kontrol etmek için yapılan testtir. Anti-HCV, Hepatit C (HCV) enfeksiyonunu taramak ve teşhis etmek için kullanılan birinci basamak testtir.Anti HCV, Hepatit C antikor testidir. Hepatit C virüsü ile enfekte olunması sonucu vücudun virüsle savaşmak için salgıladığı antikor varlığını kontrol etmek için yapılan testtir. Anti-HCV, Hepatit C (HCV) enfeksiyonunu taramak ve teşhis etmek için kullanılan birinci basamak testtir.Anti HCV Nedir?Anti HCV, Hepatit C virüsü ile enfekte olunup olunmadığını öğrenmek için yapılan, kanda hepatit C virüsüne karşı bağışıklık olduğunu gösteren antikorları aramak için uygulanan teste verilen isimdir. Vücudun hepatit C’ye karşı HCV antikoru oluşturup oluşturmadığını anlamak için rutin olarak yapılan bu işlem kan alınarak laborotuvar ortamında tespit edilir.Anti HCV negatif olması, kişinin hepatit c virüsüne bağışıklığı olmadığı sonucunu verirken, anti hcv pozitif ise hepatit c virüsüne vücudun korunduğunu ve antikor ürettiği anlamına gelir. Anti HCV pozitif durumu kişinin daha önce hastalığa yakalandığının göstergesidir. Negatif ve pozitif sonuçlar olarak ortaya çıkan Anti HCV testi, vücudun hepatit C virüsüne karşı antikor üretip üretmediğini belirler.Hepatit C Nedir?Hepatit C, karaciğer dokusunun iltihaplanması ve hasarıyla birlikte siroz gibi diğer sağlık komplikasyonlarına neden olabilen viral bir enfeksiyon hastalığı olarak kabul edilir. Hepatit C, virüsü taşıyan kişiden kandan temas yoluyla bulaşır. Hepatit C virüsüne yakalandığı düşünüldüğünde kan testi yapılmalı, kandaki Anti HCV değerine bakılmalıdır.Anti HCV Testi Neden Yapılır?Anti HCV, kişinin vücudunun hepatit C virüsüne karşı savunma mekanizması geliştirip geliştirmediğini belirlemek için yapılır. Anti HCV, virüse karşı vücudun oluşturduğu antikorlar anlamına gelir. HCV antikoruna sahip olmak, kişinin daha önce virüse yakalandığını gösterir. Hepatit C virüsü şüphesi taşıyan kişilere yapılan Anti HCVC testi, kişiden alınan kan örneği sonucu belirlenir.Anti HCV testi pozitif çıktığından bunun teyit edilmesi için gerekli görüldüğünde RIBA testi de yapılabilir. RIBA testinde de pozitif sonuç saptanırsa HCV miktarının belirlenmesi için ayrıca PCR testi istenebilir.Anti HCV Testi Nasıl Yapılır?Anti HCV testi, kişinin hepatit C virüsüne karşı enfekte olup olmadığını belirler. Negatif veya pozitif sonuç alınmasıyla analizleri yapılan anti hcv, kişiden alınan rutin kan örneği aracılıyla yapılır. Alınan kan örneği test tüpüne yerleştirilir ve incelenmesi için laboratuvara gönderilir. Laboratuvarda incelenen sonuçlar daha sonrasında doktor tarafından analiz edilir.Anti HCV Değeri Kaç Olmalıdır?Kan tahlilinde anti hcv değeri için referans aralığı 0.1 ml ile 0.9 IU/mL arası için negatif, 0.9 IU/mL üzerin içinse pozitif olarak kabul edilir.Anti HCV Negatif Ne Demek?Kanda belirlenen Anti HCV testinin negatif sonuç vermesi; kişinin hepatit C virüsü taşımadığı, bulaşmadığı veya vücudunun hepatit c virüsüne karşı antikor üretmediğinin göstergesidir. 0.1-0.9 IU/mL aralığında çıkan bir sonuç anti hcv’nin negatif olduğu anlamına gelir. Bu durumun istisnası olarak kişinin yakın zamanda virüse karşı enfekte olan biriyle kan yoluyla temas etmesidir. Bu gibi durumlarda yeni bir test yaptırılması istenebilir.Şüphe duyulan vakalarda ilk 3 ay sonrası doktor tarafından test talep edilebilir. Daha şiddetli durumlarda 6 ay sonra test talebi tekrar edilebilir.Anti HCV Negatif Neden Olur?Anti hcv sonucunun reaktif değil ya da diğer bir deyişle negatif olması, kişinin hepatit c virüsü ile enfekte olmadığı ya da bulaşmışsa bile vücudun bu virüse karşı HCV antikoru üretmediği anlamına gelir. Bazı anti hcv testleri yalancı test olarak da bilinir. Yeniden yapılan testler de negatif çıkarsa bu durumun nedeni hepatit c virüsüyle henüz tanışılmadığını gösterir.Anti HCV Pozitif Ne Demek?Anti HCV testinin reaktif olması yani pozitif sonuç vermesi, test sonucunda Anti HCV değerinin hepatit C virüsü ile enfekte olduğunuz ve bu HCV virüsüne karşı antikor ürettiğiniz anlamına gelir. 0.9 IU/mL üzerinde çıkan bir sonuç anti hcv’nin pozitif olduğuna işaret eder. Cinsel ilişki, kan teması ve iğne batması gibi durumlarla bulaşan hepatit c virüsünün bulaşıp bulaşmadığını ortaya koyan anti hcv testinin pozitif çıkması kişinin virüsü aktif olarak taşıdığı anlamına gelmez. Aktif olarak hepatit c virüsünün varlığının kontrolü için HCV RNA testi istenebilir. Bunlarla birlikte PCR testi ve karaciğer fonksiyon testleriyle görüntüleme testleri de yapılabilir.Hepatit c virüsünün vücutta aktif olarak yer aldığının belirlenmesi sonrasında ilaç tedavisiyle hastalığın varlığının yok edilmesi amaçlanır. Hepatit c virüsünün tedavi edilmediği durumlarda ciddi karaciğer rahatsızlıklarına sebebiyet verebileceği unutulmamalıdır.Vücutta pozitif bir hepatit c virüsü olması bazı belirtilere yol açabilir. Bu belirtiler şöyledir:Anti HCV Pozitif Neden Olur?Kanda anti hcv değeri 0.9 ml IU/mL üstündeyse sonuç pozitiftir. Anti hcv pozitif sonucu da daha önceden veya aktif olarak hepatit c virüsü taşındığının ve vücudun antikor üretmesinin nedeni olarak kabul edilir. Anti hcv pozitif olmasına kan yoluyla temaslar neden olur. Cinsel ilişki, kişisel bakım ürünlerinin kullanımı ve kan yoluyla temasa sebebiyet verebilecek durumlar hepatit c virüsünün bulaşmasını kolaylaştırır.Anti HCV Yüksekliği TedavisiÜç yaşından daha büyük olan kişilerde Anti HCV testi pozitif çıktığı sürece tedavi uygulanabilir. Uygulanan tedavi arasında en etkili kabul edileni ilaç tedavisidir. Viral bir enfeksiyon olan hepatit c virüsünün etkilerini yok eden ilaç tedavisi hastaların büyük bir çoğunluğunu iyileştirerek sağlığına kavuşturmuştur.Anti HCV Testi Hakkında Sıkça Sorulan SorularAnti hcv yüksek olursa ne olur?Anti hcv yüksekliği, testin pozitif sonuç vermesi demektir. Pozitif sonuç da 0.9 IU/mL değerinin üstü kabul edilir. Bu durum da hepatit c virüsüne karşı vücudun antikor ürettiği veya aktif bir virüs taşıdığının işaretidir.Anti HCV testi neden istenir?Hepatit c virüsü taşıyan biriyle temas halinde olunduğunda ve şüphe duyulacak bir durum yaşandığında doktor tarafından anti hcv testi istenir. Sonucun negatif veya pozitif çıkması hakkında kişinin sağlık durumu analizi yapılır.Anti HCV pozitif nasıl bulaşır?Anti HCV pozitif, hepatit c virüsü taşıyan kişiyle temas halinde olunduğunda bulaşır. Bu temas cinsel ilişki ve kişisel ürünlerin kullanımıyla daha sık yaşanır.Anti HCV ne zaman pozitif olur?Virüse enfekte olduktan sonra Anti HCV’nin kan tahlilinde pozitif sonuç vermesi 6-12 hafta arasını bulabilir ancak HCV RNA uygulandı ise bunda tespit edilmesi 1-2 hafta içerisinde gerçekleşir. | 2,558 |
13 | Tanı ve Testler | Anti TPO Testi | Vücudun savunma mekanizması olan, hastalıklara karşı kalkan görevi üstlenen ve ana görevlerinden biri mikroplara karşı antikor üretmek olan bağışıklık sistemi bazen hasarla birlikte bozulmaya uğrar ve vücut tarafından tiroid peraksidoz antikoru üretilir. Tahribat ve iltihaplanma neticesinde hormonlardan sorumlu tiroid hücrelerinin çalışması sekteye uğrar. Anti TPO testi de kandaki tiroid antikorlarının seviyesini ölçmekle birlikte özellikle tiroid ve guatr hastalıklarının vücuttaki varlığını teşhis etme açısından önemli bir yere sahiptir.Vücudun savunma mekanizması olan, hastalıklara karşı kalkan görevi üstlenen ve ana görevlerinden biri mikroplara karşı antikor üretmek olan bağışıklık sistemi bazen hasarla birlikte bozulmaya uğrar ve vücut tarafından tiroid peraksidoz antikoru üretilir. Tahribat ve iltihaplanma neticesinde hormonlardan sorumlu tiroid hücrelerinin çalışması sekteye uğrar. Anti TPO testi de kandaki tiroid antikorlarının seviyesini ölçmekle birlikte özellikle tiroid ve guatr hastalıklarının vücuttaki varlığını teşhis etme açısından önemli bir yere sahiptir.Anti TPO Nedir?Anti TPO, hashimoto veya graves hastalığı gibi bir otoimmün bozukluk durumlarında karşılaşılan, tiroid bezinde bulunan tiroid peroksidaz enzimine karşı üretilen bir antikordur. Tiroid peroksida, hormonları üretmek için iyotu kullanır. TPO antikoru olan anti-tpo’da tiroid peroksidazın iyotu kullanmasını engeller ve bu da tiroid bezinin yeterli tiroid hormonu üretememesi ile sonuçlanan hipotiroidizme neden olur.Tiroid peroksidaz enzimlerinin tiroid sorunları gibi durumlar nedeni ile bağışıklık sistemi bu proteinlere karşı antikor üretir. Bu durumda bağışıklık sistemi yanlışlıkla aslında normal olan dokuya saldıran antikorlar üretir. Tiroid bezine saldıran antikorlar, tiroid bezinin şişmesine ve işlev bozukluğuna neden olur.Anti TPO Testi Nedir?Anti TPO testi, tiroid hastalığının nedenini anlamaya yönelik kişinin kanında tiroid peroksidaz(TPO) antikorlarını saptamak için kullanılan bir testtir. Kandaki TPO antikorlarının varlığı tiroid hastalığının nedeni olarak hashimoto veya graves hastalığı gibi otoimmün bir hastalık olduğu şüphesi oluşturur. Aynı zamanda TPO antikorları bazı kişilerde tiroid hastalığına sebep olmayabilir ancak gelecekte meydana gelebilecek olası tiroid hastalıkları riskini artırabilir.TPO (Tiroid peroksidaz) aynı zamanda TSH tarafından da uyarılan bir enzim olarak bilinir. Anti TPO testiyle bu hormonların da seviyeleri ölçülebilirken anormal seviyede yüksek veya düşük serbest T3-T4 rakamları genellikle bir tiroid probleminin varlığına işaret ederken tiroidin performansını ölçmek için kişiye testler uygulanır.Anti TPO Testi Neden Yapılır?Kişinin kanındaki TPO antikorlarını ölçmenin yanı sıra tiroid hastalıkları, guatr hastalıkları ve anti tiroglobulin antikorlarının belirlenmesinde uygulanan anti tpo testi, aynı zamanda klinik olarak belirti göstermeyen hastalıklarının teşhisi konusunda tanı uygulaması olarak tercih edilir.Anti TPO Kaç Olmalı?Kandaki Anti TPO (tiroid peroksidaz) için üretilen antikor değeri için referans aralığı 0-9 IU/mL olup, test sonucu 9 IU/mL’den az olmalıdır. Kişiden kişiye, altında yatan nedene bağlı olarak ve bazı laboratuvarlarda değişkenlik gösterebilen Anti TPO değerleri, belirlenen bir referans aralığında olmalıdır. Özellikle bu referans değerinin üstünde çıkan Anti TPO değeri Anti TPO yüksekliği olarak değerlendirilir. Anti TPO yüksekliği de başta hashimoto hastalığı olmak üzere birtakım tiroid ve guatr hastalıklarının da göstergesidir.9 IU/mL altında çıkan Anti TPO değeri, testin negatif çıktığını ve herhangi bir otoimmün hastalığına sahip olunmadığını gösterir.Anti TPO Yüksekliği Nedir?Sonucun 9 IU/mL üstünde olduğunda ortaya çıkan Anti TPO yüksekliği, var olan ya da gelişmekte olan hashimoto ve graves gibi otoimmün tiroid hastalığının bulunduğu anlamına gelir.Anti TPO Yüksekliği Neden Olur?Anti TPO yüksekliği, en yaygın belirtisi olarak hashimoto hastalığı gösterilir. Hashimoto hastalığının dışında tiroid hastalıkları ve guatr da Anti TPO yüksekliğine neden olan durumlar arasında yer alır.Bunlarla birlikte Anti TPO yüksekliğine neden olan durumlar aşağıdaki gibidir:Maddeler halinde sıralanan bu nedenler kişideki TPO antikorlarının yükselmesine neden olur ve neticesinde Anti TPO yüksekliğine yol açar.Anti TPO Yüksekliği Belirtileri Nelerdir?Anti TPO yüksekliğinin kişide meydana gelen en yaygın belirtileri yorgunluk, aşırı kilo artışı ve cilt sorunları olarak kabul edilir.Anti TPO belirtileri şöyle sıralanabilir:Anti TPO Hakkında Sıkça Sorulan SorularAnti TPO Yüksekliği nasıl düşürülür?Anti tpo yüksekliği genellikle altında yatan nedene bağlı olarak doktor kontrolünde düşürülmesi gereken bir durumdur. Anti TPO yüksekliği hashimoto hastalığına neden olduğu bazı hashimoto vakaları için zencefil suyu ve dereotu önerilir ancak bitkisel tedavi uygulamadan önce doktora danışılması tavsiye edilir.Anti TPO 1000 ne demek?Referans değer aralığı 0-9 UL / ml olan Anti TPO değeri 1000 çıkan kişilerin hashimoto ve tiroid hastası olma riski yüksektir. Çıkan değerlerin doktora gösterilmesi ve analiz edilmesi gerekir.Anti TPO Kaç Olursa Tehlikelidir?Kandaki Anti TPO değerinin 0-9 IU/ml’nin çok üstünde yer alan alan Anti TPO değerleri doktor kontrolü gerektirebilir. Anti TPO yüksekliği tiroid hastalıklarına ve hashimoto’ya neden olduğu için Anti TPO değerinin çok yüksek olması tehlikeli bir durum arz edebilir.H3: Anti TPO nedenleri nelerdir?Bağışıklık sisteminin tiroid bezini yabancı gibi algılaması sonucu saldırıya geçmesi nedeniyle tiroid beiz antikoru olan Anti TPO oluşur. Özellikle hashimoto ve graves gibi hastalıklar sonucu meydana gelir. | 2,055 |
14 | Tanı ve Testler | Apgar Testi | Sağlıklı bir bebek dünyaya getirmek her anne baba adayının ilk isteğidir. Oysa bebeğin sağlıklı olup olmadığını anlamak için uzmanlar, doğar doğmaz kilo ve boy ölçümünden daha önemli bir değerlendirme yaparlar. APGAR skorlaması” adı verilen bu değerlendirme, her yeni doğan bebeğe yapılmaktadır. Memorial Şişli Hastanesi Yeni Doğan Yoğun Bakım Ünitesi Sorumlusu Doç. Dr. Ercan Tutak, yeni doğan bebeğe yapılan APGAR Testi hakkında bilgi verdi.Sağlıklı bir bebek dünyaya getirmek her anne baba adayının ilk isteğidir. Oysa bebeğin sağlıklı olup olmadığını anlamak için uzmanlar, doğar doğmaz kilo ve boy ölçümünden daha önemli bir değerlendirme yaparlar. APGAR skorlaması” adı verilen bu değerlendirme, her yeni doğan bebeğe yapılmaktadır. Memorial Şişli Hastanesi Yeni Doğan Yoğun Bakım Ünitesi Sorumlusu Doç. Dr. Ercan Tutak, yeni doğan bebeğe yapılan APGAR Testi hakkında bilgi verdi.Hayatın En önemli Anı, O ilk Nefesİlk nefes alma ile bebeğin akciğerlerinin hava ile tanışması bayağı bir çaba ve enerji gerektirir. Tek bir nefes alıp durmak da olmaz, solunum hareketlerini devam ettirmek gerekir ki damarlarında dokularına ulaştıracak yeterli oksijen olsun.İşte bunu başarıp başaramama yaşama evet veya hayır dendiği o an… Tam işte o anda bir Çocuk Sağlığı ve Hastalığı Uzmanının küçük dokunuşları, hava yolunu tıkayan salgılardan solunum yolunu temizlemesi ile yaşam biraz daha kolaylaşır. Bebeğin ağlaması, solunum ve el kol hareketleri, verilen uyarılarla yüzünde oluşan mimik değişiklikleri, cilt rengi ve kalp atımlarının doğduktan sonraki 1, 5 ve 10. dakikalarda hızla değerlendirilerek verilen puan bebeğin sağlık durumunun ne kadar iyi olduğunu göstermesi açısından çok önemlidir.APGAR Testinde Nelere Dikkat Ediliyor?5 objektif bulguya verilen puanlardan toplanan skorun 10 olması APGAR skoruna göre yeni doğmuş bebeğin durumunun mükemmel olduğunu gösterir. Bu 5 bulgu; bebeğin kalp hızı, kas tonusu, refreks cevabı ve deri rengidirDoğumdan 1 Dakika sonraSolunum desteği gerekip gerekmediği, bebeğin doğum esnasında hayati organların kan ve oksijen alışverişlerinin durumu değerlendirilmektedir.Doğumdan 5 ve 10 dakika sonraİlerideki sinir sisteminin gelişiminin değerlendirilmesi, yeni doğan dönemindeki ölümler açısından, 1. dakika APGAR skoruna göre daha doğru fikir verir.APGAR Skorlamasını Etkileyen NedenlerAnne ve bebeğe bağlı sebeplerin her biri APGAR skorlamasının düşük olmasına sebep olur. Doğum öncesi ve doğum sırasında bebeği sıkıntıya sokabilecek anne ve bebeğe ait birçok faktör APGAR skorlamasını etkileyen nedenlerdendir.Annenin alkol ve uyuşturucu madde kullanımı, hipertansiyon ve damar hastalıklarının olması, plasentanın erken ve önde gelmesi, doğumun uzaması anneye ait sebepler olarak sıralanabilir.Doğum sırasında anestezi süresinin uzaması, kordon dolanması, mekonyum (ilk kaka) yutması, bebeğin kas ve sinir hastalıkları, doğumsal anomaliler, solunum yolu tıkanıklıkları, kullanılan ilaçlar, doğuştan kalp hastalıklarının olması, akciğer enfeksiyonları ve doğum travması ise bebeğe ait faktörler olarak gösterilebilir.Özellikle 10.dakika APGAR’ın düşük olması ilerideki nörolojik hasarı gösterebilmesi açısından önemlidir. Bu çocukların takibi daha dikkatli yapılmalıdır. Bu skorlama özellikle doktorun çocuğu takibinde kolaylık sağlar. APGAR skoru yüksek çıkan çocuklarda da bazen nadiren de olsa sonraki günlerde sağlık problemleri görülebilir.Sağlıklı bir şekilde yaşama merhaba diyen çoğu bebeğin APGAR skoru 8’in üzerindedir. Ancak bebeğin sağlıklı olduğunun tek göstergesi değildir | 1,356 |
15 | Tanı ve Testler | aPTT Testi | aPTT testi (Aktive edilmiş kısmi tromboplastin zamanı), kanın nasıl pıhtılaştığı konusunda fikir veren bir testtir. aPTT testi sayesinde kanın pıhtılaşmasının düşüklüğü veya yüksekliği belirlenir. Test sonuçları aynı zamanda hemofiliden karaciğer hastalıklarına kadar birçok sağlık sorununun tanısında da yardımcı olur. Kanın pıhtılaşma sürecini değerlendiren aPTT genellikle pıhtılaşma fonksiyonlarını izleyen diğer testlerle birlikte uygulanır. aPTT testi (Aktive edilmiş kısmi tromboplastin zamanı), kanın nasıl pıhtılaştığı konusunda fikir veren bir testtir. aPTT testi sayesinde kanın pıhtılaşmasının düşüklüğü veya yüksekliği belirlenir. Test sonuçları aynı zamanda hemofiliden karaciğer hastalıklarına kadar birçok sağlık sorununun tanısında da yardımcı olur. Kanın pıhtılaşma sürecini değerlendiren aPTT genellikle pıhtılaşma fonksiyonlarını izleyen diğer testlerle birlikte uygulanır. aPTT Testi Nedir?Parsiyel tromboplastin olarak da bilinen aPTT testi, kanın iç ve ortak yolda yer alan pıhtılaşma faktörlerinin fonksiyonlarını değerlendirmek ve pıhtılaşma süresini ölçmek için uygulanır. aPTT testi sonuçları yaş, cinsiyet ve sağlık geçmişine, kullanılan kan sulandırıcı ilaçlara, test için kullanılan yönteme bağlı olarak değişkenlik gösterir.aPTT testinin sonuçları saniyeler içinde ölçülür ve değerlendirilir. Testin anormal olması kesin olarak bir sağlık problemi olduğu anlamına gelmediği gibi, sonucun normal çıkması pıhtılaşma sisteminin tamamen normal olduğunu ve hastanın kanama riski taşımadığını göstermez.aPTT düşüklüğü kanın pıhtılaşması süresinin olması gerektiği süreden daha kısa olduğunu gösterirken bu durum genellikle nadir olarak meydana gelir. aPTT yüksekliği ise kanın daha yavaş bir şekilde pıhtılaştığı anlamını taşır.aPTT Kaç Olmalı?Yapılan test sonucunda aPTT testinin referans aralığı 26-35 arasıdır. Eğer bu değer 100'ün üstünde çıkarsa vücutta kanamalar meydana gelir.aPTT Testi Neden Yapılır?Yaralanma sonrası vücut dokularında meydana gelen hasar sonucu kanama görülür. Kan pulcukları (trombositler), damar duvarı ve pıhtılaşma faktörlerinin katıldığı hemostaz adı verilen süreç sonunda hasar bölgesindeki kanama durmaktadır. Bir tarama testi olan aPTT, vücudun kan pıhtılarının oluşturma yeteneğinin incelenmesi amaçlı kullanılmaktadır. Alınan kan örneğinde pıhtılaşma için geçen saniye sayını ölçmektedir. Aptt test sonucu uzman hekim tarafından incelenerek kanın pıhtılaşma süresi tespit etmektedir. Pıhtılaşma sürecinin belirlenmesi sıklıkla aynı anda test edilen normal bir numunenin sonuçlarıyla karşılaştırılmaktadır.aPTT Yüksekliği Ne Anlama Gelir?Normal referans aralığı 26 ila 35 arasında kabul edilen aPTT değeri 100 ve üstüne ulaştığı takdirde vücutta kanamalar meydana gelir ve bu durum aPTT yüksekliği olarak tanımlanır. Pıhtılaşma bozukluğuna neden olan bu durum aşırı kanamalara ya da kanamanın geç durmasıyla sonuçlanmaktadır. Heparin kullanımı sonucu aPTT referans değer normal aralığının üstüne çıkabilmektedir. Kan pıhtılaşmasını engellemek amacı ile kullanılan ve bir kan inceltici ilaç kullanımı sonrası APTT test sonuçlarının 60 -70 saniyeye ulaşması normal kabul edilebilmektedir.aPTT yüksekliğine neden olabilecek faktörler şöyledir:aPTT Düşüklüğü Ne Anlama Gelir?Yapılan test sonucu düşük çıkan aPTT değeri, kanın normalden daha hızlı pıhtılaştığını gösterir. Nadir olarak meydana gelen aPTT düşüklüğü genellikle pıhtılaşma faktörlerindeki eksiklikler, spesifik ilaçlar, pıhtılaşma inhibitörlerinin tüketimi veya kanın pıhtılaşmasını etkileyen genetik bozukluklara bağlı yaşanır. Bununla birlikte aPTT düşüklüğünde kadınların düşük yapma riski de artabilir.Nadir olarak meydana gelen aPTT düşüklüğü şu faktörlere bağlı ortaya çıkar:aPTT Testinin Kullanım Alanları aPTT ölçümü bazı hastalıklarının tanısını koymada ve sürecin takibi için oldukça önem arz eder. aPTT testinin kullanım nedenleri şu şekilde sıralanabilir;aPTT Testi Hakkında Sık Sorulan SorularKan tahlilinde aPTT ne demek?aPTT testi, pıhtılaşma faktörleri adı verilen kandaki proteinlerin kan pıhtıları oluşturmak ve kanamayı hızla durdurmak için kanın ne kadar sürede pıhtılaştığını ölçen kan pıhtılaşma testlerinden biridir.Düşük yapan gebelikte aPTT uzaması ne anlama gelir?Antifosfolipid antikor sendromu (APS) adı verilen hastalık damar tıkanıklıkları, tekrarlayan düşükler ve aPTT uzaması görülmektedir. Tekrarlayan düşükler ve açıklanamayan damar tıkanıklıklarında APS akla gelmelidir. Bu nedenle düşük öyküsü yapan gebelerde aPTT bakılması önem taşımaktadır. APS olan hastalarda uygun tedavi ile gelecekte gebelik süreçlerinin problemsiz ve sağlıklı devam edebilmesi mümkün olabilmektedir. aPTT testi aç karnına mı yapılır?Kan testlerinin doğru sonuç verebilmesi için test aç karnına yapılmalıdır ve bu sebeple aPTT testi öncesi en az 6 saatlik bir açlık dilimi gerekmektedir.aPTT testi nasıl yapılır?Kan alınacak bölgenin 10-15 cm üzerinden turnike bağlanır. İğne ile damara nazikçe ve dar açı ile girilir. Sıklıkla dirseğin alt kısmı veya el sırtında bulunan bir noktadan toplardamardan alınır. Daha sonra alınan kan laboratuvara gönderilip incelenir.aPTT süresinin uzaması hangi durumlarda olur?aPTT süresi kan sulandırıcı ilaç kullanımı, gebelik komplikasyonları, karaciğer hastalıkları, ağır infeksiyonlar, yetersiz beslenme, bazı lösemiler, doğumsal pıhtılaşma faktörlerinin biri veya birden fazlasının eksikliği gibi çeşitli durumlarda ortaya çıkabilmektedir. aPTT değer düşüklüğünün bazı belirtileri şu şekilde sıralanabilir; | 2,159 |
16 | Tanı ve Testler | ASO Testi | Antistreptolizin O (ASO), A grubu streptokokların neden olduğu bir enfeksiyon sonucu hemolitik streptokok bakterisi tarafından üretilen toksik enzime karşı vücudun meydana getirdiği antikor tespitini sağlayan kan testidir. ASO testi ise Antistreptolizin O adlı antikorun tespiti için yapılan testtir. Kısacası Aso testi, kandaki antistreptolizin antikorlarının varlığını belirleyerek yakın zamanda meydana gelen bir strep enfeksiyonu olup olmadığını kontrol eder. Enfeksiyon yaşandığı durumlarda vücutta bazı semptomlar meydana gelebilir. Kanda belirlenen Aso değeriyle bu virüsler ve antikoların durumu değerlendirilir.Antistreptolizin O (ASO), A grubu streptokokların neden olduğu bir enfeksiyon sonucu hemolitik streptokok bakterisi tarafından üretilen toksik enzime karşı vücudun meydana getirdiği antikor tespitini sağlayan kan testidir. ASO testi ise Antistreptolizin O adlı antikorun tespiti için yapılan testtir. Kısacası Aso testi, kandaki antistreptolizin antikorlarının varlığını belirleyerek yakın zamanda meydana gelen bir strep enfeksiyonu olup olmadığını kontrol eder. Enfeksiyon yaşandığı durumlarda vücutta bazı semptomlar meydana gelebilir. Kanda belirlenen Aso değeriyle bu virüsler ve antikoların durumu değerlendirilir.ASO Nedir?Antistreptolizin O kısaltması olan ASO, hemolitik streptokok bakterisinin ürettiği streptolizin adlı bakteriye karşı bağışıklık sisteminin toksik enzimle savaşmak için ürettiği antikorun tespiti için yapılan bir testtir. Kan tahlili ile yapılan Antistreptolizin O yani ASO testi ile kanda ne kadar Antistreptolizin O olduğu ölçülür.Bazı kişiler strep enfeksiyonu sonucu herhangi bir belirti yaşamazken ilerleyen vakalarda ve tedavi edilmediği durumlarda bu enfeksiyonlar bazı semptomlara neden olabilir.ASO Testi Neden Yapılır?ASO testi, kandaki antikor olarak üretilen Antistreptolizin O miktarını ölçmek için yapılan bir kan testidir. Aso antikorları, vücutta meydana gelen strep enfeksiyonlarından 1-2 hafta içinde yükselmeye başlar.Bu yükseliş kandaki aso miktarının da yüksek çıkmasına neden olur. Streptokok enfeksiyonu sonrası yaşanan bazı semptomlarla birlikte doktor Aso testi ister. Strep enfeksiyonunun yaygın komplikasyonları arasında bakteriyel endokardit, glomerülonefrit ve romatizmal ateş yer alır.ASO Normal Değeri Kaç Olmalı?Yetişkin kişilerde kandaki normal Aso değeri 200 IU / ml olmalıdır. Bu rakamın altında kalan Aso değeri Aso düşüklüğü olarak bilinirken üstüne çıkan rakamlar ise Aso yüksekliği olarak kabul edilir ve kişinin vücudunda strep enfeksiyonu olduğunun ve vücudun bu enfeksiyona karşı antikor ürettiğinin göstergesidir. Çocuklarda ise Aso değeri 150 IU / ml olduğunda normal olarak değerlendirilir. Aso testi genellikle kişinin enfeksiyon ile olan temasından sonraki 10-14 gün içinde yapılır.Aso testinin negatif çıkması kişinin yaşadığı belirtilerin streptokok enfeksiyonuna bağlı olmadığına gösterirken doktor emin olmak için birkaç farklı antikor testi de isteyebilir. Eğer Aso testindeki antikor sayısı yüksek çıkıyorsa bu durum enfeksiyonun vücuda yeni girdiğinin işareti sayılabilir.ASO Yüksekliği Nedir? ASO yüksekliği, kişinin yakın zamanda bir strep enfeksiyonu geçirdiği ve bu nedenle ölçülen Antistreptolizin O sonucunun normal kabul edilen değerlerden daha yüksek olduğu anlamına gelir. ASO değeri çocuklarda 150 IU / ml’den, yetişkinlerde ise 200 IU / ml’den daha fazla ise yüksek olarak kabul edilir. Streptokok virüsü vücuda girdikten 1-2 hafta içinde kandaki ASO değeri yükselmeye başlar ve ilerleyen süreçlerde en yüksek seviyesine ulaşır.Ancak her Aso yüksekliği strep enfeksiyonuna sahip olunduğunu göstermez. Aynı şekilde kandaki Aso değerinin negatif çıkması da kişinin vücudunda virüs olmadığına işaret etmez. Bu gibi durumlarda doktor tarafından ekstra testler istenebilir. Enfeksiyona bağlı olarak kanda meydana gelen Aso yüksekliği sürecinin başında uygulanacak antibiyotik tedavisiyle antistreptolizin O değerinde artış yaşanmayabilir.Aso Yüksekliği Belirtileri Nelerdir?Aso yüksekliğinin görülen en yaygın belirtileri halsizlik, iştah azalması, boğaz ağrısı ve bulantı-kusma olarak yaşanır. Yetişkin kişilerde kandaki Aso değerinin 200 IU / ml’nin üstünde çıkması durumu olan Aso yüksekliği her zaman enfeksiyona bağlı belirtiler göstermeyebilir ancak Aso yüksekliğinin enfeksiyon sebebiyle meydana geldiği durumlarda aşağıdaki belirtiler gözlemlenir:Aso Yüksekliği Nasıl Düşürülür?Kandaki Aso değerinin özellikle yetişkin kişilerde 200 IU / ml’nin üstünde çıkması durumu olan Aso yüksekliğini düşürmek için doktor kontrolünde ilaç tedavisi uygulanabilir. Eğer Aso yüksekliğine strep enfeksiyonunun neden olduğu belirlendiyse kortikosteroid ve bazı antibiyotik ilaçlar Aso yüksekliğini düşürebilir.Aso Hakkında Sıkça Sorulan SorularKan tahlilinde Aso ne anlama gelir?Hemolitik streptokok enfeksiyonunun vücutta salgıladığı toksinin tam ismi olan antistreptolizin O olan ve kısaca Aso olarak adlandırılan toksinlere karşı vücut birtakım antikorlar üretir. Bu toksinin ve kandaki antikorların varlığı için uygulanan teste de Aso testi adı verilir.Aso yüksek olursa ne olur?Kandaki Aso değerinin 200 IU / ml’nin üstünde olması durumu genellikle streptokok enfeksiyonuna karşı enfekte olunduğunu gösterir.Aso pozitif tehlikeli mi?Kandaki Aso değerinin pozitif çıkması, streptokok enfeksiyonuna karşı vücudun enfekte olduğunu ve yakın zamanda enfeksiyona yakanılmasıyla birlikte antikor üretildiğini gösterir.Aso değerini düşürmek için ne yapılmalı?Aso değerini düşürmek için doktor kontrolünde antibiyotik ilaçlar kullanılabilir ancak düzenli kan tahlili yaptırarak düşürmekten ziyade Aso değerinin yükselmemesini sağlamak da önemlidir. | 2,117 |
17 | Tanı ve Testler | Ayrıntılı Ultrason | Hamilelik sürecinde anne adayı ve bebeğin sağlığı için düzenli takip ve tetkikler büyük önem taşıyor. Bu dönemde modern görüntüleme yöntemlerinde de sıkça faydalanılıyor. Bunlar arasında ayrıntılı veya detaylı ultrason olarak adlandırılan teknoloji öne çıkıyor. Sağlıklı bir hamilelik ve doğum süreci için anne adaylarının kendilerine önerilen bu uygulamaları ihmal etmemesi önem taşıyor. Memorial Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü Uzmanları, ayrıntılı ( detaylı) ultrason ile ilgili bilgi verdi.Hamilelik sürecinde anne adayı ve bebeğin sağlığı için düzenli takip ve tetkikler büyük önem taşıyor. Bu dönemde modern görüntüleme yöntemlerinde de sıkça faydalanılıyor. Bunlar arasında ayrıntılı veya detaylı ultrason olarak adlandırılan teknoloji öne çıkıyor. Sağlıklı bir hamilelik ve doğum süreci için anne adaylarının kendilerine önerilen bu uygulamaları ihmal etmemesi önem taşıyor. Memorial Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü Uzmanları, ayrıntılı ( detaylı) ultrason ile ilgili bilgi verdi. Doç. Dr. Ertuğrul KARAHANOĞLU Kadın Hastalıkları ve Doğum (Jinekoloji)
Kolay Randevu Talebi
Ayrıntılı (Detaylı) ultrason nedir? Gebeliğin ikinci trimesterinde (18 haftadan fazla) ayrıntılı bir obstetrik ultrason yapılır. Bebeğin ve plasentanın konumu ayrıntılı ultrasonda detaylı bir şekilde incelenir. Ayrıntılı (detaylı) ultrason, anne karnındaki bebeğin beyni, gözleri, burnu, dudakları, yüzü, boynu, kalbi, akciğerleri, kolları, elleri, parmakları, karın içi organları, sırtı, bacakları ve ayakları başta olmak üzere tüm organ gelişiminin değerlendirilmesini sağlayan bir tanı yöntemidir.Ayrıntılı ultrason hangi hastalıklarda kullanılır?Ayrıntılı ultrason anne karnındaki bebekte anomali tespitinde, gelişiminin incelenmesinde, riskli gebelik ve rutin gebelik takibinde kullanılmaktadır.Ayrıntılı ultrason hangi hastalıklarda kullanılır?Ayrıntılı ultrason anne karnındaki bebekte anomali tespitinde, gelişiminin incelenmesinde, riskli gebelik ve rutin gebelik takibinde kullanılmaktadır. Ayrıntılı ultrasonda bebeğin pozisyonu, hareketleri, nefes alma ve kalp atış hızı, boyu ve ağırlık tahmini, rahimdeki amniyotik sıvı miktarı, plasentanın yeri ve bebeğin pozisyonuna göre cinsiyeti görülebilir. Ayrıntılı ultrasonda beyin, akciğer, kalp, omurga, mide ve bağırsak ve böbrek hastalıkları tespit edilebilirken kol ve bacaklardaki anomaliler de saptanabilmektedir.Ayrıntılı ultrason gebeliğin hangi haftalarında yapılır?Ayrıntılı ultrason gebeliğin 18. ve 23. haftaları arasında yapılmaktadır.Ayrıntılı ultrasonografi nasıl yapılır?Ayrıntılı ultrason yapılmadan önce herhangi bir hazırlık gerekmemektedir. Muayene masasında bir jel yardımıyla karnın belli noktalarında gezdirilerek basit bir ultrason işlemi olarak gerçekleştirilir. Ulaşılan görüntülerde belirli organların ve bölümlerin ölçümleri alınabilir, görüntüler basılabilir.Detaylı ultrasonda neler değerlendirilir?Ayrıntılı ultrason yapıldığı dönemde bebek artık büyümüştür. Ayrıntılı ultrasonda bebeğe hamileliğin ilk üç ayında yapılan ultrasonlardan çok daha ayrıntılı bir şekilde bakılabilir. Bu aşamadaki ultrason, her şeyin beklendiği gibi geliştiğinden emin olmak için fetal anatomiye odaklanır.Ayrıntılı ultrasonda aşağıdakiler dahil olmak üzere tüm ana fetal organlar ve yapılar ölçülür ve değerlendirilir;Ayrıntılı ultrason nasıl uygulanır?Hasta yatağına uzanan hamile kişinin karnına su bazlı jel sürülür. Perinatoloji uzmanı, ses dalgalarını gönderecek olan ultrasonun prob kısmını, görüntüleme yapılacak bölge üzerinde gezdirerek anne karnındaki bebeğin gelişimi ile ilgili bilgi elde eder. İşlem bittikten sonra cilde sürülen jel temizlenir.Gebelikte ayrıntılı (detaylı) ultrason şart mı?Ayrıntılı ultrasonda bebekteki oluşabilecek herhangi yapısal bozuklukların neredeyse tamamına yakını tespit edilebilir. Ayrıntılı ultrason yaptırmak yine ailenin isteğine bağlıdır ancak tüm uzmanlar tarafınca yaptırılması önerilir. Kısacası ayrıntılı ultrason yaptırılması gereklidir.Ayrıntılı ultrasonda hangi problemler saptanamaz?Rahimdeki tüm doğum kusurlarını tespit etmek her zaman mümkün değildir. Ancak sertifikalı prenatal ultrason grupları tarafından yapılan yüksek çözünürlüklü ultrasonlar, önemli bir etkiye neden olacak kusurların doğumdan önce teşhis edilmesini mümkün kılar.Detaylı ultrason fiyatları nedir?Detaylı ultrason fiyatları bu hizmetin verileceği merkeze göre değişiklik göstermektedir. Detaylı ultrason son teknoloji ürünü bir cihazdır ve bebeğin sağlığı ile ilgili çok önemli verilerin elde edilmesini sağlamaktadır. Bu nedenle detaylu ultrason uygulamasının yapılması annenin de sağlığı ve bebeğin sağlıkla dünyaya gelmesi açısından önem taşımaktadır.Ayrıntılı ultrason ile ilgili sık sorulan sorular Ayrıntılı ultrason ile doğumsal hastalıklar tespit edilebilir mi?Anne karnındaki bebeğin organlarının oluşumu ile ilgili problemlerin tespit edilmesini sağlayan ayrıntılı ultrasonografi ile anne karnındaki doğumsal hastalıkların yüzde 95’inin tanısı konulabilmektedir.Ayrıntılı ultrason ile bebeğin tüm organları incelenebiliyor mu?Anne karnında bebeğin gelişimi, embriyolojik ve fetal dönem olmak üzere ikiye ayrılır. İlk 8 hafta embriyolojik, 8. haftadan sonrası fetal dönem olarak kabul edilir. Fetal dönemde, bebeğin tüm organları oluşup gelişmeye devam ettiği için bebeğin organları incelenebilir.Ayrıntılı ultrason kimler tarafından yapılır?Ayrıntılı ultrasonografi, bu konuda eğitim almış perinatoloji ile kadın hastalıkları ve doğum uzmanları tarafından belli özellikleri olan ultrasonografi cihazları ile yapılır.Ayrıntılı ultrason incelemesi ne kadar sürer?Organ değerlendirmesi uzun süren bir işlem olduğu için bu muayene yarım saat kadar sürer.Ayrıntılı ultrason hangi haftalarda yapılmalıdır?Ayrıntılı ultrasonografi genel olarak 18-24. haftalar arasında yapılır. Fakat gelişen ultrasonografi cihazları ve teknikler sayesinde bu işlem artık 11-13. hafta aralığında da yapılabilir duruma gelmiştir. Bu haftalar arasında yapılan ayrıntılı ultrasonografide, yapısal anomalilerin yüzde 75’i tanınabilir. Bununla birlikte, beyin oluşumundaki bazı problemler ve kalpteki bazı delikler bu haftada görülemeyeceği için 20-24. hafta arası beyin gelişimi ve kalpteki küçük deliklerin değerlendirilmesi için işlemin tekrarlanması önerilir.Ayrıntılı ultrason yaptırmak neden önemlidir?Ayrıntılı ultrason yaptırmak bebeğe zarar verir mi?Ayrıntılı ultrasonografi süresinin uzun olması nedeni ile gebelerde, bebeklerinin bu ses dalgalarından etkilenebileceğine dair yanlış fikirler oluşturur. Ancak ultrasonografide kullanılan cihazların bebeğe hiçbir zararı yoktur ve güvenle kullanılabilmektedir.Ayrıntılı ultrason ile hangi genetik hastalıklar tespit edilebilir?Günümüzde tanımlanmış yaklaşık 15 bin genetik hastalık mevcuttur. Bu hastalıkların bazılarının birtakım ultrasonografik bulguları bulunur. Bir genetik hastalığın anne karnında tanısının konabilmesi için bebekte yapısal bir bozukluğa neden olması gerekir. Yapısal bozukluklar arasında; kalpte delikler, kalp damarlarındaki anormallikler, kalp kapakçıklarında anormallikler, beyin gelişiminde bozukluklar, karın ön duvarının gelişmemesi, parmak fazlalıkları, kol-bacak kısalıkları, yüz şekli bozuklukları ve daha yüzlercesi bulunur. Bununla birlikte, bazı genetik hastalıklar ne yazık ki anne karnında bir bulgu göstermez. Bu yüzden anormal ultrasonografi bulguları çok dikkatli değerlendirilmelidir.Ayrıntılı ultrason değerlendirmesinde görüntü dışında hangi faktörler değerlendirmeye alınır?Ayrıntılı ultrasonografide, bebekte birçok yapısal bozukluk tespit edilebilir. Bu bozukluklar tek başına bir anlam taşımaz. Bebeğin, anne-babanın hatta kardeşlerin de değerlendirilmesi gerekebilir. Ayrıntılı değerlendirme sonrası, ek testler yapılıp yapılmayacağına karar verilir.Detaylı ultrason kaç saat sürer?Gebelikte ayrıntılı ultrason muayenesi 45 ila 90 dk arasında sürmektedir. Bu doktorun yaptığı muayeneye göre değişebilmektedir.Hamilelikte detaylı ultrason güvenilir midir?Ayrıntılı ultrason anne karnındaki bebeğe hiçbir zarar vermemektedir.Ayrıntılı ultrason tekrar yapılabilir mi?Ayrıntılı (detaylı) ultrason genellikle gebelikte 1 kere yapılır. Ancak eğer ilk yapılan ayrıntılı ultrason muayenesinde şüpheli bir durum söz konusu olduysa 3-4 hafta sonra tekrar istenebilir.Ayrıntılı ultrason taraması neden yapılır?Gebelikte 18-23üncü haftalar arasında tercih edilen ayrıntılı ultrasın yüz anormalliklerini veya bebekteki nörolojik kusurları tespit edebilir. Detaylı ultrason gebelikte ve bebeğin gelişiminde bir sorun olmadığını görmek, aileyi bebeğin normal bir şekilde büyüdüğü ve geliştiği konusunda güven vermek için yapılır.Detaylı ultrasonda Down sendromu veya kromozomal anormallikler görülebilir mi?Gebeliğin 11-14’üncü haftaları arasında yapılacak olan ultrason incelemesinde, ense kalınlığının yanı sıra burun kemiği, yüz açısı ve kalp kapağında kaçak olup olmadığı anlaşılır. Damar ölçümlerinin eklenmesi ile de Down Sendromu (DS) taraması %95 duyarlılıkla yapılabilmektedir. | 3,390 |
18 | Tanı ve Testler | B12 Vitamini Testi | İnsan sağlığı için önemli bir yere sahip olan B12 vitamini eksikliği pek çok hastalığa davetiye çıkarabiliyor. Fazlalığı zararsız görünüyor ancak eksikliği nörolojik problemlerden, obeziteye, anemiden, gelişme geriliğine neden olabiliyor.İnsan sağlığı için önemli bir yere sahip olan B12 vitamini eksikliği pek çok hastalığa davetiye çıkarabiliyor. Fazlalığı zararsız görünüyor ancak eksikliği nörolojik problemlerden, obeziteye, anemiden, gelişme geriliğine neden olabiliyor.B12 vitamini testi nedir?İnsan sağlığı için çok önemli bir rolü bulunan, yaşamsal fonksiyonlar için mutlaka gerekli olan vitaminler, suda ve yağda çözünmelerine göre iki grupta sınıflandırılır. B12 ısıya duyarlı ve suda çözünen bir vitamindir. C vitamini, B vitamini çeşitlerinden Riboflavin (B2) ve Niasin (B3) ,Nikotinik asit ,vitamin pp ve Folik Asit ile birlikte suda eriyen vitaminler arasında yer alan B12, insan sağlığı için önemli bir yere sahiptir. Nitekim vücut tarafından üretilmeyen B12 vitamini sinir dokusunun sağlığı ve kırmızı kan hücresi üretimini sağlar. Vücutta depolanma miktarı da düşük olan B12 vitamini içeren besinlerin çok bekletilmemesi, pişirme süresine dikkat edilmesi tavsiye edilir. Besinleri pişirme süresinin uzaması ve derecesinin yükselmesi, B12 vitamininin kaybını artırmasına yol açabilmektedir. B12 vitamininin vücut çalışmasında birçok önemli görevi vardır. Bağışıklık sistemini güçlendiren B12 protein metabolizmasında görev alır. Ayrıca sinir sisteminin doğru ve hızlı çalışmasına yardımcı olur. B12, kemik iliğinde kan hücrelerinin yapımında da görevlidir. B12 vitamini faydaları oldukça fazladır. Sinir tahribatını önler, doğurganlığı sağlar, vücut hücrelerinin oluşumunu kendini yenilemesini ve uzun yaşamasını sağlar, sinir uçlarının normal gelişimini kolaylaştıran vitaminler arasında yer alır. Öte yandan vücuda yeterli miktarda alınan B12 vitamini hafızanın güçlenmesine ve öğrenmeye de yardımcı olabilmektedir. Tam Kan Sayımı testinde ihtiyaca göre doktor B12 ölçülmesini de isteyebilir. O zaman bu testin adına B12 testi denilmektedir.B12 testi hangi hastalıkların teşhisi için yapılır?Anemi ya da kansızlığın sebebini öğrenmek için, bazı hastalarda diyet programından önce beslenme programını belirlemek için, B12 tedavisi görülüyorsa bunun etkin olup olmadığını gözlemlemek ve tedaviyi şekillendirmek için, nörolojik bazı hastalıkların B12 eksikliğinden olup olmadığını saptamak için B12 testi hastadan istenir. Bazen B12 değeri arttığında lösemi veya karaciğer disfonksiyonu durumları düşünülebilir.B12 testi nasıl yapılır?B12 testi, hastanın kanından alınan örnekle yapılmaktadır. Hastanın test öncesinde 6-8 saatlik açlık durumunun olması gerekmektedir. Hastanın kolundaki bir damardan girilerek hastanın kanı alınır ve tüplere doldurulup; kan laboratuvara gönderilir. Laboratuvarda da B12 değeri incelenir ve bu sonuç rapor olarak yazılır.Sık sorulan sorular Kanda B12 vitamini yüksekliği nedir?İçeriğindeki kobalt minerali nedeniyle kobalamin olarak da bilinen B12 vitaminini insan vücudu 5 yıllık depolayabilir. Vücutta 5 yıl için depolanan B12 vitamini fazlalığının insan sağlığına bir zararı yoktur. Bilimsel çalışmalar ışığında sinir sisteminde önemli fonksiyonları olduğu bilinen B12 vitamininin fazlası idrarla zararsız şekilde vücuttan atılmaktadır. B12 vitamininin 800 pg/mL ve üzeri gelmesi bu vitaminin vücutta fazla olduğunu göstermektedir. . B12 vitamini sinir tahribatını önler, doğurganlığı sağlar, hücre oluşumunu ve uzun yaşamasını sağlar, sinir uçlarının normal gelişimini kolaylaştırır, hafızanın güçlenmesine ve öğrenmeye yardım eder ayrıca enerji metabolizmasında ve sinir sisteminde önemli fonksiyonları vardır.Kanda B12 düşüklüğü nedir?DNA metabolizmasının temel vitamini olarak nitelendirilen B12, vücutta yeterince bulunmadığı ve önlem alınmadığında ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. B12 vitamini eksikliğine neden olan faktörler arasında B12 vitamini içeren besinlerin yeterli miktarda tüketilmemesi, bazı durumlarda bol miktarda tüketilmesine rağmen bağırsakta yeterli derecede emilememesi ve bazı ilaçların uzun süreli kullanımı bulunur.B12 vitamin eksikliği belirtileri, vücut rezervleri tamamen tükeninceye kadar kendini belli etmeyebilir. B12 vitamini eksikliğinde belirtiler şöyle görülebilir:B12 vitamini eksikliğinin neden olabileceği zihinsel yorgunluk zamanla entelektüel becerilerin de yavaşlamasına yol açabilir. Eğer kişide uzun süreli olarak unutkanlık, hafıza kaybı, konsantre olamama gibi problemler varsa mutlaka B12 vitamini açısından incelenmesi için doktora başvurulması önerilir. B12 vitamini alyuvarların kemik iliğinden üretilmesi için elzemdir. Vitaminin yeterli alınmaması kansızlığa yol açabilir. Yaşlılarda oldukça yaygın olan B12 vitamini eksikliği bu kişilerde depresyonun temel nedenlerinden biri olarak da görülebilmektedir. Alzheimer ve demans gibi nöropsikiyatrik hastalıkların hem nedeni hem de sonucu olabilen unutkanlık vücuttaki hormon yetersizlikleri ve vitamin eksikliklerinin bir sonucu olarak da ortaya çıkabilmektedir. Tiroit hormonu yetersizliği, B12 ve D vitamini eksikliği de yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilen unutkanlığa yol açabilir.B12 değeri kaç olmalı?B12 vitamininin miktarı testlerde 200 pg/mL ile 800 pg/mL arasında olması beklenir. B12 seviyesi ölçümünde 300 pg/mL'nin üzerinde B12 seviyesi istenen ve normal kabul edilen bir değerken 200-300 pg/mL arası sınırda, 200 pg/mL altında olan bir değerse düşük B12 vitamini seviyesi olarak değerlendirilmektedir.B12 testi sonucu ne kadar sürede sonuçlanır?B12 testi sonucu 4 saat içinde çıkmaktadır.Kanda B12 eksik olursa hangi besinleri yemeliyim? B12 vitamini nelerde bulunur?Vücut tarafından üretilemeyen B12 vitamini nelerde bulunur sorusuna yanıt olarak aşağıdaki besinler sıralanabilir:Kırmızı etTavukBalıkKaraciğer sakatatıBöbrek sakatatıÇeşitli deniz ürünleri (karides, midye)SütYoğurtPeynirYumurtaB12 vitamini hayvansal gıdalarda süt ve süt ürünlerinde oldukça fazla olmasıyla birlikte mayalı soya ürünlerinde de bulunur. Omega-3 kaynağı kuruyemişler, sebze ve meyve grupları ise B12 vitamini içermez.B12 vitamin eksikliği belirtileri nelerdir?DNA metabolizmasının temel vitamini olarak nitelendirilen B12, vücutta yeterince bulunmadığı ve önlem alınmadığında ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. B12 vitamini eksikliğine neden olan faktörler arasında B12 vitamini içeren besinlerin yeterli miktarda tüketilmemesi, bazı durumlarda bol miktarda tüketilmesine rağmen bağırsakta yeterli derecede emilememesi ve bazı ilaçların uzun süreli kullanımı bulunur.B12 vitamin eksikliği belirtileri, vücut rezervleri tamamen tükeninceye kadar kendini belli etmeyebilir. B12 vitamini eksikliğinde belirtiler şöyle görülebilir:El kol ve bacaklarda uyuşukluk hissiÖzellikle bebeklerde ve çocuklarda gelişmede gerilikKansızlıkSinir sisteminde bozulmaYürümede zorlanma, dengesizlik gözlenebiliyor.Dilin şişmesiİshal şikayetiKulakta çınlamaCiltte sararmaÇarpıntıAğrı ve hassaslaşmaUzun süreli zihinsel yorgunlukB12 vitamini eksikliğinin neden olabileceği zihinsel yorgunluk zamanla entelektüel becerilerin de yavaşlamasına yol açabilir. Eğer kişide uzun süreli olarak unutkanlık, hafıza kaybı, konsantre olamama gibi problemler varsa mutlaka B12 vitamini açısından incelenmesi için doktora başvurulması önerilir.B12 iğneleri faydalı mı?B12 eksikliği tedavisi, güçlü B12 hapları ya da B12 vitamin iğnesi ile kısa sürede tedavi edilebilir. Kolayca tedavi edilebilir olan B12 eksikliğinin giderilmesi insanların yaşam kalitesini yükseltmektedir. B12 vitamin eksikliği tedavi edilerek giderilmediği takdirde geri dönüşü olmayan nörolojik hastalıklar ortaya çıkabilir. Yetişkinlerde olduğu gibi bebeklerde görülen B12 eksikliği de en kısa sürede önlem alınması gereken önemli bir durumdur. Bağırsak hastalığı olanlar 50 yaşın üzerindeki kişilerin vejetaryenlerin gebe kalmayı planlayan kadınların B12 vitaminini multivitamin ilaçolarak, günde 6-30 mikrogram almaları önerilir. B12 yetersizliğinin nedeninin tespit edilmesi zaruridir. Vitamin yetersizliğinin nedeni eğer diyet ile alınan B12 eksikliği ise (vejetaryenlerde bu durum yaygındır) B12 vitamin hapı ya da dilaltı tabletleri önerilir. B12 vitamini emiliminin olması için pankreas, mide ve ince bağırsağın fonksiyonlarının normal olması gerekmektedir. B12 vitamininin emilim problemlerine bağlı olarak gelişen yetersizliklerde de vakit kaybedilmeden doktora gidilmesi gerekir.B12 vitamini eksikliği hamilelikte neye sebep olur?B12 eksikliğinin nedenlerinden biri olan kansızlık hamilelerde erken doğum, bebeğin düşük kilolu doğması ve ölü doğumlara neden olabilmektedir. B12 eksikliğinde çocuklarda büyümede gerilik, sık hastalanma, dikkat dağılması, öğrenme ve algılama fonksiyonlarında azalma ortaya çıkabilmektedir.Vegan ve vejateryanler B12 vitamini için neye dikkat etmeli?Vücut tarafından üretilemeyen B12 vitaminine özellikle vejetaryen beslenenlerin çok daha dikkat etmesi gerekir. Kırmızı et, balık, sakatat ürünlerinde bolca bulunan B12 vitaminin eksikliği vejetaryen beslenme tarzını benimseyen kişilerde daha fazla görülebilir. B12 vitamini eksikliğiyle birlikte meydana gelebilecek sağlık sorunlarından kaçınabilmeleri için vejetaryenlere B12 ile zenginleştirilmiş yiyeceklerle takviye yapılabilir.B12 vitamin eksikliği en çok kimlerde görülür?50 yaş ve sonrasında B12 vitaminin vücut tarafından emilmesi zorlaşmaya başlamasıyla B12 vitamini eksikliği ileri yaştakiler (65 yaş üstü) arasında sık görülmektedir. 65 yaş üstünde B12 eksikliği oranı % 3-42 arasında saptanmıştır. B12 eksiliği riskiyle karşı karşıya kalabilecekler şöyle sıralanabilir:Vejetaryen ve sürekli diyet yapanlarZayıflama amaçlı mide-bağırsak ameliyatı olanlarAlkol alışkanlığı bulunan ve aşırı alkol kullanan kişilerYetersiz beslenen küçük çocuklar veya hamilelerAntibiyotik sonrası bağırsakta aşırı bakteri çoğalması yaşayanlarMide ilacı kullananlarAIDS hastası veya HIV pozitif kişilerYemek pişirirken B12 için neye dikkat etmeli?Besinleri pişirme süresinin uzaması ve derecesinin yükselmesi B12 vitamininin kaybının artmasına neden olabilir. Ayrıca B12 vitaminini bol miktarda içeren balık ya da karaciğerin suda haşlandıktan sonra suyunun dökülmesi de B12 vitaminin kaybını artıran sebepler arasında yer alır. Araştırmalara göre etler ızgara yapılırken, sıcaklık ve damlayan suyla B12 vitamininin yüzde 30’u, nemli sıcaklıktaysa yüzde 10-20’sinin kaybolduğu saptanmıştır. Öte yandan UHT yani uzun raf ömürlü sütlerdeki B12 kaybı yüzde 7- 10 civarında iken, vitaminin yaklaşık yüzde 30’u da kaynamayla kaybolabilir.B12 eksikliği bebeklerde zararlı mı?B12 vitamin eksikliği özellikle bebekler için risk oluşturmaktadır. Büyüme geriliği, hareket ile ilgili sorunlar ve gelişimsel sorunlar en önemli belirtileridir. Yetişkinlerde olduğu gibi bebeklerde görülen B12 eksikliği en kısa sürede önlem alınması gereken önemli bir durumdur. Bağırsak hastalığı olanlar 50 yaşın üzerindeki kişiler, vejetaryenler, gebe kalmayı planlayan kadınlar B12 vitaminini multivitamin ilaç olarak, günde 6-30 mikrogram almalıdır.Doktora sormadan B12 alınabilir mi?B12 vitamin eksikliği belirtileri, vücut rezervleri tamamen tükeninceye kadar kendini belli etmeyebilir. Bu nedenle B12 vitamin takviyesi çok önemlidir. Bu süreçte hayvansal ürünlerin tüketimi artırılabilir. Ancak kandaki seviyesine göre en uygun destek dozu doktora danışılmalıdır. B12 eksikliği tedavisi, güçlü B12 hapları ya da iğneleri ile kısa sürede tedavi edilebilir.B12 eksikliği başka hangi hastalıkla karıştırılır? | 4,344 |
19 | Tanı ve Testler | Beta HCG Testi | Beta HCG, normalde hamilelik döneminde plasenta tarafından üretilen insan koryonik gonadotropin (hCG) hormonudur. Basit ifadeyle Beta HcG hamilelik hormonodur. Normalde vücutta çok düşük düzeyde bulunan hCG, yumurta döllendikten sonra artar. Normal gebeliğin varlığını belirlemenin yanı sıra bu test; mol ve dış gebelik ile boş gebeliğin tespit edilmesinde de kullanılabilmektedir. Beta HCG için hamilelik olmadığı durumlda değerler 0-5 mIU/ml arasındadır. Bu değerlerin üstünde çıkması hamile olunduğuna işaeret etmektedir. Beta HCG, normalde hamilelik döneminde plasenta tarafından üretilen insan koryonik gonadotropin (hCG) hormonudur. Basit ifadeyle Beta HcG hamilelik hormonodur. Normalde vücutta çok düşük düzeyde bulunan hCG, yumurta döllendikten sonra artar. Normal gebeliğin varlığını belirlemenin yanı sıra bu test; mol ve dış gebelik ile boş gebeliğin tespit edilmesinde de kullanılabilmektedir. Beta HCG için hamilelik olmadığı durumlda değerler 0-5 mIU/ml arasındadır. Bu değerlerin üstünde çıkması hamile olunduğuna işaeret etmektedir. Beta HcG Nedir?Beta HCG, hamilelik döneminde plasenta tarafından üretilen hamilelik hormonu olarak da bilinen insan koryonik gonadotropin hormonudur, beta HCG testi ile de HCG hormonunun kandaki miktarı ölçülmektedir. Beta HCG Testi Nedir?İnsan koryonik gonadotropin olarak da adlandırılan Beta HCG testi, hamileliğin erken döneminde vücutta üretilen, kanda ve idrar bulunan HCG hormonunun (hamilelik hormonu) kandaki seviyesini ölçer. Beta HCG değeri, hamileliği doğrulamanın en iyi yollarından biridir. Gebelik olup olmadığı kan testiyle kesinleştirilse de idrardan da bu tespit yapılabilir. Bu testi vermeden önce açlık gerekli değildir ve sonuçlar genellikle kan alımından veya idrar örneği verildikten birkaç saat sonra sonuçlanmaktadır.HCG, hamile kadınların kanında ve idrarında gebe kaldıktan (sperm ile yumurtanın döllenmesinden) 10 gün sonra ortaya çıkmaktadır. Kantitatif HCG ölçümü, fetüsün tam yaşını belirlemeye yardımcı olmaktadır. Bu test sayesinde döllenmiş yumurtanın (embriyo) rahim dışında herhangi bir yere tutunması (dış gebelik & ektopik gebelik) ile molar gebelikler (bebeğin gelişememesi) ve olası düşükler teşhis edilmektedir. Beta-HCG, down sendromu tarama testinin bir parçası olarak da kullanılır. Bu test ayrıca hamilelikle ilgili olmayan ve HCG seviyesini yükseltebilecek anormal durumları teşhis etmek için yapılır. Gebeliği doğrulamak için, HCG testleri geç bir dönemden sonra yapıldığında en doğru ve güvenilir sonuç elde edilir. Erken dönemde yapılan testlerde bazen negatif sonuç ortaya çıkabilmektedir.Beta HCG Kaç Olmalı?Beta HCG değeri gebe olmayan kadınlarda normal Beta HCG değeri 5 mIU/mL seviyesinden düşüktür, hormonal bir sorun olmayan sağlıklı erkeklerde Beta HCG değeri ise 2 mIU/mL değerinden daha az olmalıdır. 5 ile 25 mIU/mL arası bir seviye gebelik ihtimalini ortaya koyarken, 25 mIU/mL ve üstü bir sonuç kesin olarak kadınlarda hamileliği göstermektedir.Beta HCG Hormonunun Yapısı Nasıldır?HCG, hamilelik ile ilişkili hormondur. İnsan koryonik gonadotropin anlamına gelen HCG, tipik olarak bir kadın hamileyken vücutta üretilir. Bazı durumlarda ise HCG, ciddi hormonal değişikliklere neden olan belirli hastalıkların bir sonucu olarak da vücutta ortaya çıkmaktadır. İnsan koryonik gonadotropin (HCG), hamilelik sırasında plasenta tarafından üretilen bir hormondur. Hamileliği desteklemedeki benzersiz rolü nedeniyle bazen hamilelik hormonu olarak adlandırılır. HCG, gebe kaldıktan yaklaşık 10 ila 11 gün sonra (bir sperm bir yumurtayı döllediğinde) idrarda veya kanda bulunur. HCG düzeyleri ilk üç aylık dönemin (hamileliğin 10. haftası) sonuna doğru en yüksek seviyededir, ardından hamileliğin geri kalanında düşmektedir. Beta HCG Testi Nasıl Yapılır?Yaygın olarak yapılan iki tür HCG testi vardır.HCG kan testiKandaki HCG seviyelerini belirlemeye yardımcı olur. Damardan alınan kan bir tüpe toplanır. Kan daha sonra serum testi için laboratuvarda değerlendirilir. HCG kan testi, serum veya beta HCG testi olarak bilinen kalitatif bir testtir. Kadının hamile olup olmadığını anlamak için HCG düzeylerini belirlemeye yardımcı olur.HCG idrar testiGebelerde HCG düzeylerinin belirlenmesine yardımcı olur. On günlük döllenmeden sonra kadının idrarında HCG seviyeleri yükselmeye başlar. Hamileliğin açık bir göstergesidir. İdrar testleri ayrıca bir HCG gebelik testi için kullanılabilir.Beta HCG testi sonuçları nasıl yorumlanır?Sağlıklı gebeliklerde, erken gebelikte HCG seviyeleri hızla yükselir. HCG seviyeleri yorumlanırken 5.0 mlU/ml’den yüksek olduğunda sonuç pozitif kabul edilip gebelik durumu kesinleştirilmektedir. Zamanla yapılan seri beta-HCG testleri, hamileliğin normal ilerlediğinin bir işareti olan HCG düzeylerinin yükselip yükselmediğini göstermektedir.Ayrıca beta-HCG testi, doğurganlık tedavilerinin değerlendirilmesi sırasında (hormonun sentetik bir formu foliküllerin olgunlaşmasına ve yumurtlamayı tetiklemesine yardımcı olmak için) ve ayrıca bir sorun olabileceğine dair endişeler olduğunda da kullanılabilir. Bir HCG testi sonucunda net bir sonuç elde edilemez ve kadında da gebelik belirtileri varsa, test 2 gün sonra tekrarlanmalıdır. HCG seviyesi, çoğul gebelikler, düşük yapma riskleri veya dış gebelik gibi çeşitli şeyleri gösterebilir. Bu nedenle jinekologlar, özellikle ilk trimesterde, hamile bir kadının HCG seviyelerini sıklıkla yakından takip eder.Hamilelik Haftalarına Göre Beta HCG DeğerleriHamilelik sırasında HCG düzeyleri vücutta tipik aralıklarla artar. Her hamilelik farklı olduğu için bu aralıklar sadece kılavuz niteliğindedir. İlişki tarihi itibariyla düşünürsek;HCG düzeylerinin gebelik boyunca hafta hafta aşağıdaki gibi olması beklenir.Zaman Değer3. haftalık gebelikte beta HCG 5-1304. haftalık gebelikte beta HCG 75-2.6005. haftalık gebelikte beta HCG 850-20.8006. haftalık gebelikte beta HCG 4.000-100.2007-12. haftalık gebelikte beta HCG 11.5000-289.00013-16. haftalık gebelikte beta HCG 18.300-137.00017-24 haftalık gebelikte beta HCG 1.400-53.00025-40 haftalık gebelikte beta HCG 940-60.000Hormon seviyesinin yüksek veya düşük olması, sağlıklı bir hamileliğin temel göstergesi değildir. Bunun nedeni, anne adayının sigara içmesi, kilosu, etnik kökeni, doğum sayısı ve hiperemezis gravidarum (şiddetli sabah bulantısı) dahil olmak üzere birçok faktörün HCG düzeylerini etkileyebilmesidir.Yüksek ve Düşük Beta HCG Değerleri Ne Anlama Geliyor?Hormon seviyesinin yüksek veya düşük olması, sağlıklı bir hamileliğin temel göstergesi değildir. Bunun nedeni, anne adayının sigara içmesi, kilosu, etnik kökeni, doğum sayısı ve hiperemezis gravidarum (şiddetli sabah bulantısı) dahil olmak üzere birçok faktörün HCG düzeylerini etkileyebilmesidir.Beta HCG Testi Ne Zaman Yapılmalıdır?Hamileliği belirlemeye yardımcı olmak için gebe kaldıktan sonraki 10 gün içinde HCG testi yapılabilir. HCG’nin ölçülmesi, gebelik sırasındaki komplikasyonları belirlemeye de yardımcı olmaktadır.Beta HCG ile İlgili Sık Sorulan Sorular1 haftalık gebelikte beta hcg değeri kaç olur?Beta HCG değeri döllenmiş bir yumurtanın rahim astarına yerleşmesinden sonra artmaya başlar, bu da gebeliğin 6-12. gününde gerçekleşir. Gebe kalınan ilk haftada beta hCG seviyeleri hala çok düşüktür ve genellikle tespit edileme. Beta HCG sonuçlarında 6 ile 24 mIU/mL arası bir değer muhtemel hamilelik olarak görülürken, 25 mIU/mL üzerindeki bir beta hCG değeri ise hamileliğin kesin pozitif olduğunu gösterir.Beta HCG ne zaman yükselir?Beta HCG hamilelik döneminde artar. Beta HCG hamilelik hormonu olup, plasenta tarafından üretilen insan koryonik gonadotropin (hCG) düzeyinin tespit edildiği bir tür hamilelik testidir.Beta HCG testi yanıltıcı olabilir mi?Evde yapılan idrar testleri bazen yanıltıcı olabilmektedir. Nadir de olsa kan testlerinde de yanlış sonuçlar elde edilebilmektedir. İdrardan yapılan test için önerilen süre beklenildiğinde test büyük oranda doğru sonuç verecektir. HCG, hamileliğin çok erken evrelerinde birkaç günde bir iki katına çıkar. İdrarın seyreltilmesi (dengesizleşmesi) veya testin çok erken yapılması durumunda testler yanlış sonuç verecektir.Beta HCG ne zaman pozitif olur?İdrar testi, ilk adetin oluşmadığında HCG’yi saptayabilir. HCG kan testi ise hamileliği daha erken yani gebe kaldıktan yaklaşık 1 hafta tamamlandıktan sonra tespit edebilir.Beta HCG testi erkeklere yapılır mı?Erkeklerde beta HCG seviyeleri 2 mIU/mL’nin altındadır. Beta-HCG seviyesi bundan daha yüksekse, bir tümörün varlığına işaret edebilir. Çoğu testis kanseri vakasında belirteç görevi gördükleri için beta HCG testleri yapılır. Uzman hekim testis kanserinden şüpheleniyorsa, bu test tanıyı doğrulamak için kullanılır.HCG hormonu sadece hamilelikte mi yükselir?hCG hormonu yaygın olarak hamilelik döneminde plasenta tarafından üretilse de, bazı kanser hücreleri tarafından da üretilmektedir.Beta HCG değerlerinin normal aralıkları nasıldır?Hamilelik sırasında HCG düzeyleri vücutta tipik aralıklarla artar. Her hamilelik farklı olduğu için bu aralıklar sadece kılavuz niteliğindedir. İlişki tarihi itibariyle düşünürsek;Beta HCG testi sonucu ne zaman çıkar?Kan ve idrar testleri aynı gün çıkacaktır. Test ise gebe kaldıktan 10 gün sonra gebeliği belirlemektedir.Beta HCG değerleri ne zaman artar ve azalır?Gebeliğin 8-10. haftalarında HCG seviyelerinde yavaş bir artış veya düşüş hızı oluşurken, gebeliğin ilk aşamalarında meydana gelen ve döllenmiş yumurtadan (zigottan) farklılaşan ilk hücrelerin yani trofoblastik dokunun ölümünü de gösterebilir. Canlı olmayan intrauterin gebeliği de işaret edebilmektedir. Yani seri kantitatif HCG değerlerinin artması ya da azalması ayrı ayrı değerlendirilmelidir. | 3,790 |
20 | Tanı ve Testler | Beyin anjiyosu (Beyin anjiyografi) | Anjiyo olarak bilinen anjiografi teknolojisi damar hastalıklarının teşhisinde kullanılan bir görüntüleme yöntemidir. Halk arasında anjiyo daha çok kalp damar hastalıklarının teşhisinde kullanılmasıyla bilinmektedir. Ancak anjiyografi beyin damarlarındaki sorunları görüntülemesi için de kullanılmaktadır. Beyin anjiyosu ya da diğer ismiyle serebral anjiyografi ile beyindeki kan damarları çok detaylı, net ve doğru bir şekilde görüntülenebilir. Beyin anjiyosu tanı amaçlı kullanımının yanında son yıllarda tedavi için de kullanılabilmektedir. Beyin damarlarındaki birçok sorun endovasküler yöntemlerle anjiyo yardımıyla gerçekleştirilmektedir.Anjiyo olarak bilinen anjiografi teknolojisi damar hastalıklarının teşhisinde kullanılan bir görüntüleme yöntemidir. Halk arasında anjiyo daha çok kalp damar hastalıklarının teşhisinde kullanılmasıyla bilinmektedir. Ancak anjiyografi beyin damarlarındaki sorunları görüntülemesi için de kullanılmaktadır. Beyin anjiyosu ya da diğer ismiyle serebral anjiyografi ile beyindeki kan damarları çok detaylı, net ve doğru bir şekilde görüntülenebilir. Beyin anjiyosu tanı amaçlı kullanımının yanında son yıllarda tedavi için de kullanılabilmektedir. Beyin damarlarındaki birçok sorun endovasküler yöntemlerle anjiyo yardımıyla gerçekleştirilmektedir.Memorial Ataşehir Hastanesi Girişimsel Radyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Mutlu Cihangiroğlu, beyin anjiyosu (Beyin anjiyografi) hakkında bilgi verdi.Beyin anjiyosu (Beyin anjiyografi) nedir?Beyin anjiyosu yani serebral anjiyografi, beyindeki kan damarlarında yaşanan anevrizma gibi anormallikleri inceleyebilmek için uygulanan bir görüntüleme yöntemidir. Katater, röntgen görüntüleme klavuzu ve kontrast madde enjeksiyonuyla uygulanmaktadır. Beyin anjiyosu ile beyindeki kan damarlarının çok detaylı, net ve doğru görüntüleri elde edilebilmektedir.Beyin Anjiyosu Hangi Hastalıklarda Uygulanır?Beyin anjiyosu beyin içindeki veya beyne giden kan damarlarındaki değişiklikleri aramak yapılabilmektedir. Beyin anjiyosu (Beyin anjiyografisi) genellikle şu durumlarda yapılmaktadır;Beyin Anjiyosu Neden Yapılır?Bunların yanı sıra beyin anjiyosu şu nedenlerden dolayı da uygulanmaktadırBeyin anjiyosu aynı zamanda bazı şikayetlerin altında yatan nedenin netleştirilmesi için de yapılabilmektedir.Beyin Anjiyosu Riskli Midir? Beyin Anjiyosu Zararları Var Mıdır?İşlemde kullanılan kontrast madde alerjik reaksiyonlara yol açabilmektedir.Beyin anjiyo (Beyin anjiyografi) nasıl yapılır?Beyin anjiyosu (Serebral anjiyografi) genel olarak şu şekilde yapılmaktadır;Beyin Anjiyosu Hazırlığı Nasıl Yapılır?Beyin Anjiyosu Sonrası İyileşme Süreci Nasıldır? İyileşme süresi ne kadardır?Beyin anjiyosu yaklaşık olarak 1saat sürmektedir. İşlem sonrasında hasta birkaç saat gözlem altında tutulabilir. Hastalar genellikle aynı gün taburcu edilmektedir. 12 saat sonra hastalar normal aktivitelere dönebilmektedir.Beyin Anjiyosu Sonrasında Dikkat Edilmesi Gerekenler Nelerdir?Beyin anjiyosu genellikle sedasyon altında yapıldığı için işlem sırasında hasta fazla bir şey hissetmemektedir. Katater yerleştirilirken baskı, kontrast madde verilirken sıcaklık hissi yaşanabilir.Beyin anjiyosundan sonra bu belirtiler yaşanırsa zaman kaybetmeden doktora başvurmak gerekir;Beyin anjiyosu hakkında sık sorulan sorularKimler beyin anjiyosu yaptıramaz?Bunların yanı sıra gebelerin veya gebelik şüphesi olan hastaların bu durumu doktora bildirmesi önemlidir.Beyin anjiyo fiyatları ne kadardır?Beyin anjiyo fiyatı farklılık gösterebilmektedir. Beyin anjiyosunun yapıldığı hastane ve beyin anjiyosunu yapan doktorun fiyat politikasının yanı sıra işlem sırasında kullanılan malzemeye göre beyin anjiyosu fiyatı farklılık gösterebilir.Beyin anjiyo hangi bölüm yapar?Beyin anjiyosunu girişimsel radyoloji doktorları yapmaktadır.Beyin anjiyosu ne kadar sürer?Beyin anjiyosu yaklaşık olarak 1 saat arasında sürmektedir. Ancak işlem sonrası hastalar birkaç saat gözlem altında tutulabilir.Beyin Anjiyosunda hasta uyutulur mu?Beyin anjiyosu genellikle sedasyon altında yapılmaktadır.Beyin anjiyo sonrası hastanede yatılır mı? | 1,565 |
21 | Tanı ve Testler | Bilgisayarlı Tomografi | Tomografi, hastalık ve yaralanmaları tespit etmek için vücudun iç kısmının görüntülerinin üretildiği, X ışınları ve bilgisayar teknolojisinin bir arada kullanıldığı tanısal radyolojik görüntüleme yöntemidir. İhtiyaç duyulan görüntüleri hızla elde etme, net ve spesifik bilgi sağlaması tomografinin teşhis yöntemlerinde tercih edilmesini sağlamaktadır. Diğer görüntüleme yöntemlerine göre iç organların, kemiklerin ve kan damarlarının hasar ve hastalıkları hakkında detaylı ayrıntılar sağlar.Tomografi, hastalık ve yaralanmaları tespit etmek için vücudun iç kısmının görüntülerinin üretildiği, X ışınları ve bilgisayar teknolojisinin bir arada kullanıldığı tanısal radyolojik görüntüleme yöntemidir. İhtiyaç duyulan görüntüleri hızla elde etme, net ve spesifik bilgi sağlaması tomografinin teşhis yöntemlerinde tercih edilmesini sağlamaktadır. Diğer görüntüleme yöntemlerine göre iç organların, kemiklerin ve kan damarlarının hasar ve hastalıkları hakkında detaylı ayrıntılar sağlar.Bilgisayarlı Tomografi (BT) Nedir?Tomografi; Yunanca kesim, dilim, kısım anlamına gelen Tomos kelimesi ile yazmak, kaydetmek anlamına gelen Graphein kelimelerinden gelir.Bilgisayarlı Tomografi ( BT ), vücut içindeki alanların ayrıntılı resimlerini veya taramalarını oluşturmak için özel röntgen ışını kullanılan bir görüntüleme yöntemidir. Farklı açılardan çekilen röntgen görüntülerini birleştirerek kemik, damar ve yumuşak dokuların kesit görüntülerini oluşturur.Bilgisayarla Tomografi (BT) Hangi Hastalıklarda Kullanılır? Bilgisayarla Tomografi (BT) Nasıl Çekilir?İlaçlı Tomografi Nasıl Çekilir?İlaçlı tomografinin yan etkileri nelerdir?Bilgisayarlı Tomografi işleminde ağız veya damar yoluyla kullanılan ilaçların alerjik etkileri genellikle hayati tehlikelere yol açmamaktadır. Deniz ürünleri ve iyot kontrastına alerjisi olanlarda yan etkiler görülebilmektedir. Nadir olmakla birlikte hastaya verilen kontrast madde alerjik reaksiyonlara yol açabileceği için daha öncesinden alerji ile ilgili inceleme yapılması gerekmektedir.Genellikle;Nadir olarak;Bilgisayarlı Tomografinin Zararları Veya Riskleri Nelerdir?Bilgisayarla Tomografi kullanımında hastaların en çok merak ettiği konuların başında alınan radyasyon miktarının bir soruna yol açıp açmadığıdır.Bilgisayarlı Tomografi kanama, kan pıhtıları veya kanser gibi hayati tehlike yaratabilecek durumlarında teşhisinde hayat kurtarıcıdır. Ancak bilgisayarlı tomografi görüntüleme sırasında x ışınları kullanır ve tüm ışınları iyonlaştırıcı radyasyon üretmektedir.Bilgisayarlı Tomografi daha detaylı görüntüleme elde ettiği için radyasyon miktarı röntgen sırasında alının radyasyondan daha fazladır.Bilgisayarlı Tomografi taramalarında kullanılan düşük radyasyon dozlarının uzun vadeli zararları çok düşüktür. Ayrıca gelişen teknoloji ile birlikte çok daha hızlı ve düşük doz radyasyon ile saniyeler içinde neredeyse tüm vücut taranabilmektedir. Genellikle herhangi bir kişinin tipik bir Bilgisayarlı Tomografi işleminden ölümcül bir kanser gelişmesi riskinin 2000'de 1 olduğu düşünülmektedir.Bilgisayarlı Tomografi Hakkında Sık Sorulan SorularBilgisayarla tomografi (BT) nasıl çalışır?Bilgisayarlı Tomografi dairesel bir cihaz ve hastanın yatacağı bir masadan oluşmaktadır. Tomografi cihazının dairesel açıklığının etrafında dönen motorlu bir röntgen kaynağı görüntülemeyi sağlamaktadır. Bilgisayarlı Tomografi işlemi sırasında vücudun farklı açılarından röntgen ışınları sayesinde alınan görüntüler organ, kemik veya diğer dokuları ince bir kesit olarak gösterir. Alınan kesitler bilgisayar tarafından birleştirilerek 3 boyutlu bir görüntü oluşturulmaktadır. Radyoloji doktoru oluşturulan 3 boyutlu görüntü üzerinde inceleme yapılabileceği gibi elde edilen her kesit de tek başına değerlendirebilir.Bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans (MR) arasındaki fark nedir?Bilgisayarla tomografi işleminden önce dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?Bilgisayarlı tomografi hamilelere zarar verir mi?Tomografi işleminden önce hastanın radyoloji doktoruna hamile olup olmadığını veya hamilelikle ilgili şüphelerini söylemesi gerekir. Bilgisayarlı Tomografi sırasında görüntülenen vücut bölgesi karın veya pelvis bölgesi değilse uygulanan radyasyonun anne karnındaki bebek için bir risk oluşturmamaktadır. Pelvis veya karın bölgesinin görüntülenmesi gereken durumlarda doktorunuz MR veya ultrason gibi seçenekleri değerlendirebilir. Çocuk ve bebeklere nasıl tomografi çekilir?Küçük çocuklar veya bebeklerde Bilgisayarlı Tomografi çekimlerinde sakinleştirici ilaç kullanılabilir. Bilgisayarlı Tomografi çekimlerinde elde edilecek görüntünün netliği için hareketsiz durmak gerekmektedir. Çocuk ve bebeklerde bunun sağlanması zor olduğu için sakinleştirici ilaç kullanılması gerekebilmektedir.Bilgisayarlı tomografi çocuklara zarar verir mi?Büyüme döneminde hücrelerin daha hızlı bölünmesi çocukları radyasyona karşı daya duyarlı hale getirebilmektedir. Çocukların muhtemel ömür sürelerinin yetişkinlere göre daha uzun olacağı da göz önüne alındığında radyasyona daha az maruz kalmaları gerekmektedir.15 yaşından önce çoklu Bilgisayarlı Tomografi taraması geçirmiş çocukların 10 yıl içinde lösemi ve beyin tümörü riskinde artış olduğu belirlenmiştir.Bununla birlikte çocuklarda düşük doz kullanımlar ve ilerleyen teknoloji ile hızlı çekimler oluşabilecek riski minimuma düşürmektedir.Bilgisayarlı tomografi ağrılı bir işlem midir?Bilgisayarlı Tomografi tamamen ağrısız bir görüntüleme işlemidir. Tomografi çekimi sırasında hareketsiz durmak veya nefesi bir süre tutmak rahatsızlık hissi yaratabilir. İlaçlı tomografi çekimlerinde de kullanılan kontrast maddenin yan etkileri görülebilir.Bilgisayarlı tomografi kaç dakika sürer?Bilgisayarlı Tomografinin süresi taranacak alanın boyutuna bağlıdır. İlerleyen teknoloji sayesinde birçok görüntüleme saniyeler içinde bile tamamlanabilmektedir. Genel anlamda birkaç dakika ile 30 dakika arasında değişen görüntüleme süreleri bulunmaktadır.Bilgisayarlı tomografi zararlarını azaltmak için neler yapılmalıdır?Bilgisayarlı Tomografi radyasyon ile görüntüle sağladığı için düşük ihtimal de olsa uzun vadede hem yetişkinlerde hem de çocuklarda kanser gibi istenmeyen sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Bilgisayarla Tomografinin zararlarından kurtulmak için alınabilecek bir takım önlemler bulunmaktadır.Bilgisayarlı tomografi sonuçları Bilgisayarlı Tomografi görüntüleri elektronik veri dosyaları olarak saklanır ve genellikle bilgisayar ekranında gözden geçirilir. Radyoloji uzmanı bu görüntüleri yorumlar ve rapor gönderir. Radyoloji uzmanı görüntülerde herhangi bir tümör, kan pıhtısı, kırık veya diğer anormallikler görmediyse Bilgisayarlı Tomografi sonuçları normal olarak kabul edilir. Bilgisayarlı Tomografi taraması sırasında herhangi bir anormallik tespit edilirse, bulunan anormallik türüne bağlı olarak başka testlere veya tedavilere ihtiyaç duyulabilir. | 2,540 |
22 | Tanı ve Testler | Bilirubin | Bilirubin, kanda doğal olarak bulunan, eski kırmızı kan hücrelerinin parçalanması ile oluşan sarımsı bir pigmenttir. Safrada üretilen ve bulunan bilirubin, sarılık hastalığında cildin dönüştüğü sarımsı renktende sorumludur. Bu madde karaciğerden geçtikten sonra vücuttan dışarı atılır. Bilirubin testi ile kanda yer alan bilirubin seviyesi ölçülür. Bilirubinin yüksekliği ya da düşüklüğü karaciğer, safra yolu ve anemi gibi bazı hastalıkların habercisi olarak görülür. Karaciğerin hasar görmesi ile birlikte kan ve idrara sızabilen bilirubin, kan ve idrar testleriyle ölçülerek hastalıkların teşhis ve tedavi edilmesinde kullanılır.Bilirubin, kanda doğal olarak bulunan, eski kırmızı kan hücrelerinin parçalanması ile oluşan sarımsı bir pigmenttir. Safrada üretilen ve bulunan bilirubin, sarılık hastalığında cildin dönüştüğü sarımsı renktende sorumludur. Bu madde karaciğerden geçtikten sonra vücuttan dışarı atılır. Bilirubin testi ile kanda yer alan bilirubin seviyesi ölçülür. Bilirubinin yüksekliği ya da düşüklüğü karaciğer, safra yolu ve anemi gibi bazı hastalıkların habercisi olarak görülür. Karaciğerin hasar görmesi ile birlikte kan ve idrara sızabilen bilirubin, kan ve idrar testleriyle ölçülerek hastalıkların teşhis ve tedavi edilmesinde kullanılır.Bilirubin Testi Nedir?Bilirubin, karaciğer bozukluklarını taramak ve izlemek için kullanılır. Vücutta herhangi bir fonksiyonu bulunmayan bilirubinin yüksekliği ya da düşüklüğü karaciğer, safra yolu ve anemi gibi bazı hastalıkların habercisi olabilir.Vücudun kırmızı kan hücrelerini parçalama işlemi sırasında ortaya çıkan sarımsı bir madde olan bilirubin, karaciğerde bulunur ve normal olarak sindirim sırasında vücuttan dışarı atılır. Karaciğerin hasar görmesi durumunda, bilirubin kan ve idrara sızabilir. İdrarda bilirubin, karaciğer hastalığının bir belirtisi olabilir. Bu durumda kandaki bilirubin miktarını ölçmek için bilirubin testi uygulanır. Bu maddenin vücutta bir fonksiyonu bulunmamaktadır. Bilirubin türleri şöyle sıralanır:Unkonjuge (indirekt) bilirubin: Unkonjuge bilirubin, kırmızı kan hücrelerinin parçalanmasından sonra meydana gelen türdür.Konjuge (direkt) bilirubin: Karaciğer tarafından işlenip glukuronik asit ile birleştirilen türdür. Konjuge bilirubin idrar yoluyla vücutta atılabilir. Karaciğerin metabolik süreçlerinde rol oynar.Bilirubin Total: Total bilirubin, kandaki dolaşımda olan toplam bilirubin miktarıdır.Direkt bilirubin nedir?Direkt bilirubin, suda çözünebilen bilirubindir. Eritrositin (alyuvar, kırmızı kan hücresi) yıkımı ile oluşan indirekt bilirubin, kanda albumine bağlı olarak karaciğere taşınır. Karaciğerde glukuronik asitle birleştirilir ve suda eriyebilen direkt (konjuge) bilirubin oluşur.Direkt bilirubin yüksekliği erişkinlerde en çok tıkanma sarılığında görülür. Tıkanma sarılığında karaciğer dışındaki safra yollarında değişik nedenlerle safra akışı durmaktadır. Safra yolu tıkanıklıklarında direkt bilirubin düzeyi artar. Önce sklera, sonra ciltte sarılığa (ikter), bağırsağa akamadığı için beyazlaşmış gaitaya ve idrarda arttığı için idrar renginin çay gibi kırmızılaşmasına neden olur.İndirekt bilirubin nedir?İndirekt bilirubin, suda çözünmeyen bilirubindir. Eritrositin yıkımı ile oluşur, kanda albumine bağlı olarak karaciğere taşınır. Karaciğerde indirekt bilirubin glukuronik asitle birleştirilir ve suda eriyebilen direkt (konjuge) bilirubin oluşur. Tek başına indirekt bilirübin yüksekliği varlığında eğer beraberinde karaciğer enzimleri normal, hepatit testleri de negatif ise bu durum gilbert sendromu’na işaret edebilir.Total Bilirubin Nedir?Total bilirubin, kanda bulunan direkt (konjige) ve indirekt (konjuge olmayan) bilirubin formlarının toplamıdır. Total bilirubin yüksekliği, direkt ve indirekt bilirubini yükselten tüm hastalıklardan etkilenir.Bilirubin Testi Hangi Hastalıkların Tanısı İçin Yapılır?Bilirubin testi, karaciğer bozukluklarını taramak ve izlemek için kullanılır. Hastada karaciğer hasarı, karaciğer hastalığı, safra yolu tıkanıklığı, hemolitik anemi veya karaciğerle ilişkili metabolik sorunlara ait belirti ve bulguların olduğu düşünülüyorsa bu test istenir ve yaptırılır.Bilirubin Testi Nasıl Yapılır?Bilirubin testi, yenidoğanlarda numuneyi topuktan alınan kan oluşturur. Bebeğin topuk derisi küçük keskin bir aletle delinir ve küçük bir tüp içine birkaç damla kan toplanır. Erişkinlerde ise bu numune koldaki damarlardan alınır.Bilirubin Normal Değeri Nedir?Tam kan sayımı ile kontrol edilen bilirubin değeri, karaciğer ve safra kanalı hastalıklarını tespit etmek için kullanılır. Laboratuvarlara göre farklılık gösterse de total bilirubin için 0.2 ila 1.2 mg/dL aralığı normal değer olarak kabul edilir. Bu değer unkojuge ve konjuge için ayrı ayrı ölçülebilir.Yenidoğan bebeklerde karaciğer tam anlamıyla çalışmadığından bilirubini işlemeyebilir. Bu nedenle bebeklerde bu değer 5.2 mg/dL’nin altında olması gerekir. Bilirubin yüksekliği olduğu durumda bebeklerde yenidoğan sarılığı görülebilir. Bu durumda birkaç hafta sonra kendiliğinden düzelebilir.Kanda bilirübin testi normal değerleri yaşa göre değişiklik gösterir. Yaşlara göre normal bilirubin değerleri şu şekilde olmalıdır:Bilirubin Yüksekliği (Hiperbilirubinemi) Neden Olur?Vücut çok fazla kırmızı kan hücresi parçaladığı durumda kanda bilirubin fazlalığı artar ve bilirubin yüksekliği görülür. Bilirubin yüksekliği, safra taşı, hepatit gibi karaciğer sorunları, travma ya da ilaç reaksiyonu gibi nedenlerden dolayı karaciğerde veya safra kanalında bir tür tıkanıklığa bağlı göz akı ve ciltte sararma olarak bilinen sarılık durumuna işaret edebilir. Karaciğerin normal bilirubin yükünü işlemekte zorlandığı durumda da bilirubin yüksekliği yani hiperbilirubinemi meydana gelir. Bunun yanında safra kanallarında veya safra kesesinde safranın yedeklenip kan dolaşımınıza sızmasına neden olan bir tıkanıklık nedeniyle de oluşabilir.Bilirubin Düşüklüğü (Hipobilirubinemi) Neden Olur?Bilirubin düşüklüğü, antibiyotikler, doğum kontrol hapları, uyku hapları ve nöbet ilaçları dahil olmak üzere bazı ilaçlar nedeniyle görülür ve kan testinde düşük olarak çıkar. Düşük seviyeler genellikle endişe kaynağı olarak nitelendirilmemektedir.Bilirubin Testi İle İlgili Sık Sorulan Sorular Bilirubin düşüklüğünün sebepleri nelerdir?Kafein, oksijen eksikliği, penisilin ilacı, uyku ilacı veya sakinleştirici olarak kullanılan barbitürat ilaçları, Nonsteroidal antienflamatuar olarak adlandırılan bazı ağrı kesiciler bilirubinin düşük çıkmasına neden olan etkenler arasında yer almaktadır.Bilirubin yüksekliğinin sebepleri nelerdir?Anemi, siroz, kan transfüzyonu reaksiyonu, viral hepatit, ilaçlara tepkialkol sebebiyle olan karaciğer hastalığı, safra taşları gibi etmenlerin yanı sıra (Gilbert, Rotor, Dubin-Johnson, Crigler-Najjar sendromları gibi kalıtsal hastalıklarda bilirubin düzeylerinin yükselmesine neden olabilmektedir.Bilirubin yüksekliği hangi durumlarda görülür?Yüksek bilirubin düzeyleri, çok fazla bilirubinin üretildiği (genellikle artmış hemolize bağlı olarak) veya karaciğerin safra yollarında tıkanıklık, siroz, akut hepatit gibi karaciğer hastalıkları veya bilirubin metabolizmasındaki kalıtsal sorunlar nedeniyle karaciğerin bilirubini ortamdan zamanında ve yeterince uzaklaştırma kapasitesinin olmadığı durumlarda görülür. Bununla birlikte açlıkta, yorgunlukta ve enfeksiyon hallerinde kısa süreli bilirubin artışları olabilir ancak bu durum genellikle önemli bir sorun yaratmaz.Bilirubin yüksekliği nedir?Bilirubin yüksekliği, sarılık olarak tanımlanan, ciltte ve göz akında sararma şeklinde fark edilen duruma yol açar. Bilirubin temel olarak karaciğerde alyuvarlar yıkımı sonrası açığa çıkan artık madde olduğu için, bilirubin yüksekliği vücutta anormal hızlı alyuvar yıkımı olduğu anlamına gelebilir. Bilirübin yüksekliği,direkt ve indirekt bilirübin yüksekliği olarak iki ana başlıkta incelenebilir.Bilirubin düşüklüğü nedir?Kanda ve idrarda bilirubin seviyesinin düşük çıkması endişelenecek bir durum değildir ve genellikle takip gerektirmez.Sarılık nedir?Karaciğer ve kan hastalıkları gibi rahatsızlıklarda bilirubinin kandaki seviyesi yükselir, buna sarılık (ikter, ikterus) denir. Yetişkinlerde sarılık ve bebeklerdeki sarılığın ortaya çıkış şekli farklı olur.Sarılığın nedenleri nelerdir?Yüksek bilirubin ile birlikte enfeksiyon ya da virüsler de sarılık nedenleri arasında yer alabilir. Bunlar da sarılığın hangi çeşit olduğunu belirler.Sarılığın belirtileri nelerdir?Göz içi ve ciltte sarılık, en başlıca sarılık belirtisi olmaktadır. Bununla birlikte kaşıntı, karın ağrısı, açık renkli dışkı, kilo kaybı ve ateş gibi semptomlar da sarılık hastalığı belirtileri arasında yer alır.Sarılık tedavisi nasıl yapılır?Öncelikle sarılığa sebep olan bilirubin seviyesinin normal düzeylere düşürülmesi gerekmektedir. Bilirubinin vücuttan uzaklaştırılması sarılık tedavisinde büyük önem taşır. Burada önemli olan şey; sarılığın altında yatan nedenleri tedavi etmeye dayalıdır. Sarılık tedavi şekilleri, hemolitik sarılık, hepatosellüler sarılık, tıkanıklık sarılığı tedavisi olmak üzere farklılık göstermektedir. Yetişkinlerde sarılık ne kadar sürer?Sarılık nadiren de olsa kendi kendine geçmektedir. Kendi kendine geçen sarılıklar genelde karaciğerdeki anlık fonksiyon bozukluklarından kaynaklanmaktadır. Bu süre yaklaşık olarak üç haftadır. Sarılık vakalarının yüzde doksan beşine ise tıbbi olarak müdahale edilmesi gerekir. Bilirubinin uzaklaştırılması için yapılan takviyeler dört – altı hafta kadar sürebilir. Karaciğer hasarının tedavisinde kullanılan ilaçlar ve diğer yöntemler iki aylık iyileşme süresini getirmektedir. Eğer safra kanalının tıkanmasından kaynaklanan sarılık var ise de tedavi cerrahi olarak gerçekleştirilmektedir ve iyileşme bir hafta kadar sürmektedir. Hepatit B kaynaklı olarak gelişen sarılık hastalığı ise hastalık geliştikçe yeniden tedavi edilmektedir.Yenidoğan bebeklerde sarılık nedir?Bebeklerde gözlenen sarılığa yenidoğan sarılığı denir. Bebeklerdeki sarılığın birçok nedeni olabilir. En sık gözlenen nedenlerden bir tanesi fizyolojik sarılıktır. Bebeklerin karaciğeri, doğduktan sonra bilirubin yıkılması görevini plasentadan daha yeni devir aldığı için gelişmekte olan karaciğer, bilirubinin uzaklaştırılmasını ilk zamanlar etkin bir şekilde gerçekleştiremez. Zaman geçtikçe karaciğer bilirubini etkin bir şekilde uzaklaştırır ve belirtiler kendiliğinden kaybolur. Yenidoğan bebeklerde iki tür sarılık belirtileri oluşabilir. Yenidoğan bebek sarılığı ile aynı belirtileri gösteren anne sütü sarılığı birbirinden farklı durumlardır.Uzamış sarılık ne kadar sürer? Uzamış sarılık olarak tanımlanan tablo, zamanında doğan bebeklerde iki hafta, erken doğanlarda ise üç haftadan uzun sürebiliyor. Sarılık değerleri ve sarılık süresinin uzun olduğu bu durumun detaylı değerlendirilmesi ve nedenlerinin tespit edilmesi gerekmektedir.Anne sütü sarılığı nedir?Anne sütü sarılığının geç ve erken olmak üzere iki çeşidi bulunur. Erken anne sütü sarılığı anne sütünün yetersiz kaldığını gösterir. Geç anne sürü sarılığında ise neden anne sütünün kendisi olmaktadır. β-glukunoridaz isimli enzimler ve bazı maddeler, bağırsaklarda bulunan bilirubinin geri emilimine neden olduğu için enzim hareketini artırır. Bu hareket esnasında dışarı atılamayan bilirubin bir süre sonra kana karışarak bebeğin sarılık olmasına neden olur.Yenidoğan bebeklerdeki sarılık belirtileri nelerdir?Yenidoğan bebekte sarılık belirtileri arasında artmış uyku hali, dışkı ve idrar renginde değişme, emme güçlüğü görülür. Sarılık olan bebeklerde belirtiler kafada başlar ve vücuda yayılır. Artan sarılıkta en son el ve ayak gibi organlar sarı rengi alır. Bebeklerde geç başlangıçlı bir sarılık türü gözlenmişse ise bu genelde anne sütü sarılığı nedeniyledir. Bu tür sarılık yaklaşık 2-3 ay sürebilir. Kandaki bilirubin seviyesi tehlikeli sınıra ulaşmadığı sürece anne sütüne ara verilmez. Bilirubin yüksekliği tedavi edilmediği takdirde kalıcı beyin hasarına neden olabilir.Yenidoğan bebeklerde sarılık tedavisi nasıl uygulanır?* En çok merak edilen sorular arasında “Yenidoğan sarılığı nasıl geçer” önemli bir yer tutmaktadır. Öncelikle yenidoğan bebeklerin hemen emzirilmeye başlanması gerekir. Doğumdan hemen sonra emzirmek sarılık gelişme riskini azaltmaya yardımcı olabilir ve hatta bebekte zaten sarılık varsa tedavi etmeye başlayabilir. Erken kilo alımı bebeğin gelişimine yardımcı olur ve karaciğerin görevini gerçekleştirmesini kolaylaştırır.Kernikterus nedir?Yeni doğan bebeklerin şiddetli sarılık geçirmeleri halinde, kanda yükselen bilirubinin kan-beyin bariyerini geçerek beynin bazı çekirdeklerine zarar vermesi durumuna kernikterus denilmektedir. Bu durumu yaşayan çocuklarda zeka geriliği ve spastisite görülebilir. | 4,828 |
23 | Tanı ve Testler | Bronkoskopi | Bronkosopi, bronkoskop adı verilen cihazla çeşitli akciğer hastalıklarının tanı ve tedavisinde solunum yollarını detaylı görebilmek için yapılan bir işlemdir. Bronkoskopi sadece tanı için değil, tedavi amaçlı da uygulanabilen bir yöntemdir. Bronkosopi, bronkoskop adı verilen cihazla çeşitli akciğer hastalıklarının tanı ve tedavisinde solunum yollarını detaylı görebilmek için yapılan bir işlemdir. Bronkoskopi sadece tanı için değil, tedavi amaçlı da uygulanabilen bir yöntemdir. Bronkoskopi Nedir? Bronkoskopi, akciğer ve solunum yollarındaki sorunları teşhis ve tedavi etme amacı ile uygulanan tıbbi bir işlemdir. Bronkoskopi işlemi burun veya ağız yoluyla ince, plastik bir kamera tüpü ile akciğerler ve solunum yollarının incelendiği işlemdir. Genellikle lokal anestezi uygulanarak yapılmakta olup, nadiren de olsa bazı durumlarda genel anestezi gerekebilmektedir. yapılabilmektedir.Bronkoskopi gerektiren yaygın nedenler, kalıcı bir öksürük, nefes almada zorluk, enfeksiyon durumu, göğüs röntgeni veya BT taramasında görülen anormal bir bulgudur. Bronkoskopi, akciğerlerdeki tümörleri ve kanamayı tespit etmeye yardımcı olabilir. Bronkoskopi ayrıca mukus veya doku numuneleri almak, hava yollarındaki yabancı cisimleri veya diğer tıkanıklıkları gidermek veya akciğer sorunlarının tedavisi için de kullanılmaktadır.Bronkoskopi Neden Yapılır?Bronkoskopi Nasıl Yapılır?Bronkoskopi lokal anestezi ve genel anestezi altında yapılabilen bir işlemdir.Lokal anestezi altında yapılan bronkoskopide lokal anestezik ilaç püskürtülerek burnun içi ve boğazın arkası uyuşturulmaktadır. Ayrıca, işlem esnasında hastanın rahatlamasına yardımcı olmak için sakinleştirici ilaç da verilebilmektedir. Sakinleştirici uyuşukluğa neden olabilir, ancak kişiyi uyutmaz.İşlem sırasında hasta kalp atış hızı ve kan basıncını kontrol etmek için bir monitöre bağlanabilir. Parmağa nabız oksimetresi adı verilen bir cihaz da takılabilir. Bu cihaz kanın oksijen içeriğini kontrol eder ve bronkoskopi sırasında hastanın ekstra oksijene ihtiyacı olup olmadığını gösterir.Göğüs hastalıkları uzmanı, bronkoskopun ucunu burun deliğinden aşağıya doğru boğazın arkasından nefes borusuna (trakea) yönlendirir. Dar burun deliklerine sahip hastalarda işlem ağızdan yapılabilmektedir. Bronkoskopi sırasında göğüs hastalıkları uzmanı bronkoskopun ucundaki kamera sayesinde bronşları içini detaylı olarak görebilir. Akciğerde bulunan enfeksiyon, tümör, kanama ve diğer anormallikler gibi durumları araştırabilir ya da tespit edebilir. Bronkoskopi işlemi sırasında gerekli görülen durumlarda akciğerden bir veya daha fazla numune (biyopsi) ve yıkama suyu (lavaj) alınabilir. Bu örnekler incelenmek üzere patoloji laboratuvarına gönderilir.Genel anestezi altında yapılan bronkoskopi işlemi genellikle tedavi durumlarında tercih edilmektedir. Ayrıca kanama riski yüksek tümörlerde, bazı yabancı cisim çıkarılması vakalarında ya da kritik solunum yetersizliği gelişebilecek hastalarda da tanısal amaçla uygulanabilmektedir.Bronkoskopi öncesi yapılması gerekenlerBronkoskopiden bir hafta önce aspirin gibi kan sulandırıcı ilaçların bırakılması tavsiye edilebilir. Buna ek olarak işlemden en az 7-8 saat önce hiçbir şey yememek veya içmemek gerekmektedir.Bronkoskopi sonrası yapılması gerekenler İşlemden sonra herhangi bir komplikasyon yaşanmadığından emin olmak için hasta 1-2 saat müşahade altına alınır. Ağız ve boğaz muhtemelen birkaç saat uyuşacaktır. Uyuşukluk geçene kadar ortalama 3 saat yemek yenmemeli veya su içilmemelidir. Uyuşukluk geçtikten sonra boğaz ağrısı, öksürük veya ses kısıklığı yaşanabilmektedir.Bronkoskopi işlemi sonrasında birkaç gün boğaz ağrısı veya ses kısıklığı olabilir. Bronkoskopi işlemi sonrasında aşağıdaki durumlar yaşanırsa mutlaka doktora başvurulmalıdır:Bronkoskopi İşlemi Ne Kadar Sürer?Lokal anestezi altında yapılan bronkoskopi işlemi genellikle yaklaşık 15-30 dakika sürer. Bununla birlikte, bronkoskopi öncesi hazırlık, bronkoskopinin işlemi ve sonrası için yaklaşık 3 saat süre gerekebilmektedir.Bronkoskopi İşlemi Riskli midir?Bronkoskopi genellikle güvenlidir, bronkoskopiden kaynaklanan komplikasyonlar ise nadir görülmektedir. En sık görülen komplikasyon biyopsi bölgesinde kanamadır. İşlem sırasında oksijen seviyesi düşebilir bu durumda oksijen verilebilir. Bronkoskopiden sonra herhangi bir sorun olup olmadığını kontrol etmek için uzman hekim göğüs röntgeni isteyebilir.Bronkoskopi ile İlgili Sık Sorulan SorularBronkoskopik biyopsi nedir?Bronkoskopla görülen hava yollarındaki herhangi bir anormal alanın tanısı için biyopsi yapılabilir. Bronkoskopla biyopsi işlemi, akciğer ve bronş dokusu örneği toplamak için küçük forseps içi boş iğneler veya fırçalar gibi uzun, ince aletler bronkoskoptan geçirerek yapılır. Alınan örnekler incelenmek üzere patoloji laboratuvarına gönderilir.Bronkoskopik lavaj nedir? Hava yollarına verilen steril tuzlu su bronkoskoptan geçirilerek ve ardından bu sıvı emilerek hava yollarında bulunan hücreler örneklenebilmektedir. Bu işlem bronş yıkama (bronş lavaj) olarak da bilinir. Bronş lavaj sıvısı örnekleri daha sonra laboratuvarda incelenir.Çocuklara bronkoskopi yapılır mı?Gerekli görülen durumlarda bebek ve çocuklara da bronkoskopi yapılabilmektedir. Çocuklara bronkoskopi yapılması için en yaygın nedenler; tekrarlayan krup, kronik stridor ve şüpheli yabancı cisimdir.Bronkoskopi uyutularak mı yapılır?Bronkoskopi lokal ve genel anestezi altında yapılabilen bir işlemdir. Bronkoskopi işleminin nasıl uygulanacağı hastanın durumuna göre uzman hekim tarafından belirlenmektedir. Genellikle lokal anestezi altında uygulanmaktadır. | 2,085 |
24 | Tanı ve Testler | CA 125 Testi | Kandaki Kanser Antijen 125 adı verilen bir protein olan CA 125, yumurtalık kanseri olan kişilerin kanında sıklıkla yükselen, yumurtalık kanseri için bir tür biyobelirteçtir. CA 125 değerleri CA 125 testi ile belirlenir ve CA 125 proteininin kandaki değerleri yüksek çıktığında yumurtalık kanserinden şüphelenilir. Ancak her yüksek değer de kansere işaret etmeyebilir.Kandaki Kanser Antijen 125 adı verilen bir protein olan CA 125, yumurtalık kanseri olan kişilerin kanında sıklıkla yükselen, yumurtalık kanseri için bir tür biyobelirteçtir. CA 125 değerleri CA 125 testi ile belirlenir ve CA 125 proteininin kandaki değerleri yüksek çıktığında yumurtalık kanserinden şüphelenilir. Ancak her yüksek değer de kansere işaret etmeyebilir.CA 125 Nedir?Kanser antijen 125 olarak da bilinen CA 125, çoğu yumurtalık kanseri hücresinde bulunan, kan dolaşımına salgılanan, MUC16 geni tarafından kodlanan ve ölçülebilir bir proteindir. Bu proteinin kandaki yüksek değerleri yumurtalık kanseri şüphesi taşıyabilir.CA 125 proteininin kandaki değerleri CA 125 testi ile ölçülür ve sonuçlar bazı hastalıklar için bir fikir verebilir. CA 125 değeri, başta yumurtalık kanseri olmak üzere rahim kanseri, pankreas kanseri, göğüs kanseri ve kolon kanseri gibi hastalıkların teşhisinde de faydalanılan bir tümör belirteci olarak işe yarar.Sağlıklı bireylerde düşük seviyelerde seyreden CA 125 değeri, menstrüasyon ve rahim miyomları gibi kanserli olmayan faktörlere bağlı olarak artış gösterebilir. Bu artışın diğer nedenleri arasında yumurtalık, endometrial, peritoneal ve fallop tüpü kanserleri de yer alır.CA 125 Testi Nedir?CA-125 testi, vücuttaki kanser antijeni 125 olarak da adlandırılan CA-125 proteininin miktarını ölçen bir kan testidir. Bu kan testi başta yumurtalık kanseri olmak üzere bazı kanser türlerinin teşhisinde de faydalanılan bir testtir. Ancak genel olarak CA 125 testinde protein değerinin yüksekliği yumurtalık kanserine işaret edebilir.CA 125 testinin yüksek çıkmasının nedenleri arasında menstrüasyon ve rahim miyomları yer alır. Bu rahim miyomları genellikle kötü huylu değildir ancak değerlerde bir yükselmeye yol açabilir. Bunların yanı sıra yumurtalık, endometrial, peritoneal ve fallop tüpü kanserleri de CA 125 değerinin yüksek çıkmasına neden olabilir.Ancak bu noktada yüksek çıkan her değer yumurtalık kanseri göstergesi olmayabilir. CA 125 değerinin yüksek çıkması bazen bir enfeksiyon kaynaklı da olabilir. Burada uzman doktor tarafından yüksek değerlerin ne anlama geldiği hastaya anlatılmalı ve düzenli bir süreç takibi yapılmalıdır.CA 125 Kaç Olmalı?CA-125 proteininin kandaki normal referans aralığı 0 ila 35 U/mL arasında olmalıdır. 50’ye kadar çıkan değerler kontrol altına alınmalı ve süreç takibi gerektirir. Eğer CA 125 proteininin kandaki değeri 50 U/mL’nin üstüne çıktıysa yumurtalık kanseri şüphesi doğar. Burada kanserin kesinliğine bağlı olarak tanı ve tedavi süreci başlar.Ancak şunu belirtmek gerekir ki yüksek çıkan her değerler de kanser anlamına gelir demek doğru değildir. Laboratuvar sonuçlarının değişkenlik gösterebilme ihtimali veya yüksek değerlerin her zaman kansere işaret etmeyeceğini düşünerek değerlerin iyi analiz edilmesi ve değerlerin neden yüksek çıktığının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekir. Bazen kanser olarak ifade edilen CA 125 değerinin yüksekliği altta yatan bir enfeksiyona bağlı da görülebilir.CA 125 Yüksekliği Ne Anlama Gelir?CA 125 yüksekliği, kandaki değerin 35 U/mL’nin üstüne çıkması durumudur. Bu durum bazen bir enfeksiyon veya rahim miyomu kaynaklı da olabilirken çok yüksek çıkan CA 125 değerleri yumurtalık kanserinin göstergesi olabilir.Ancak yüksek çıkan her değer kanser özelliği taşımaz. Çünkü yumurtalık kanseri olan kadınlarda CA 125 değerinin düşük çıkması da rastlanabilir bir durumdur. Burada ek testlerle değer yüksekliğinin nedeni teyit edilmelidir.CA 125 yüksekliğine neden olabilecek faktörler şu şekildedir:CA 125 değerleri yukarıda yer alan faktörlere bağlı olarak yükselebilir ancak değerlerin yüksekliğine neden olan faktörün teyit edilmesi için kan testinin yanında ultrason veya doktorun gerekli gördüğü görüntüleme yöntemleri de ele alınabilir. Bu şekilde bir yol izlenirse sonuçlar daha sağlıklı bir şekilde ortaya çıkar.CA 125 Düşüklüğü Ne Anlama Gelir?CA 125 düşüklüğü, kandaki protein değerinin 0 ila 35 U/mL arasında olmasıdır. Bu durum sağlıklı kabul edilir ve kişi için herhangi bir tanı koymaya veya ekstra test yapılmasına gerek yoktur.Eğer yumurtalık kanseri tedavisi gören bir kişinin ölçülen değerleri bu aralıkta yer alıyorsa kişi tedaviye yanıt veriyor demektir. Ancak değerler hala yüksek çıkıyorsa tedaviye olumlu bir geri dönüş henüz alınmamıştır.CA 125 Hakkında Sık Sorulan Sorular CA 125 ne demek?Kanser Antijeni 125 anlamına gelen CA-125, yumurtalık kanseri olan hastaların kanında yüksek miktarda bulunabilen bir proteindir.CA 125 kaç olursa tehlikeli?CA 125 proteininin kandaki normal değerleri 0 ila 35 U/mL aralığıdır. Ancak özellikle 50 ve üstü çıkan değerler yumurtalık kanseriyle ilişkilendirilir ve eğer kanser varlığı kesinleşirse tedavi sürecine başlanır.CA 125 kaç olursa kanser anlamına gelir?CA 125 proteininin kandaki değeri 50 U/mL’nin üstüne çıkarsa bu durumda kanserden şüphelenilebilir.CA 125 kanser dışında neden yükselir?CA 125 değerinin yüksekliği eğer kansere bağlı değilse enfeksiyon, rahim içi miyomları, hamilelik ve karaciğer hastalıkları bu değerin yükselmesine sebebiyet verebilir.Çikolata kisti CA 125 değerini yükseltir mi?Çikolata kisti vakalarında CA 125 değerinin yükseldiği görülebilir. Bu durum çikolata kistinin kansere dönüşebileceği anlamına gelmez. Değerlerin iyi analiz edilmesi ve değerlerin ne sıklıkla yüksek seyrettiğinin takibi yapılmalıdır. | 2,123 |
25 | Tanı ve Testler | CA 15-3 Testi | CA 15-3 testi, özellikle ileri meme kanseri tedavisi olan kadınlarda tedavinin etkisini değerlendirmek veya nükseden meme kanserlerini izlemek için faydalanılan bir tümör belirtecidir. Meme kanseri olan veya nükseden kişilerde CA 15-3’ün kandaki değerleri yüksektir. Ayrıca yüksek CA 15-3 seviyeleri yumurtalık, akciğer ve prostat kanserleri ile birlikte iyi huylu meme veya yumurtalık hastalığı, endometriozis, pelvik inflamatuar hastalık ve hepatit gibi kanserli olmayan durumlarla da ilişkilidir. Bunların yanı sıra gebelik ve emzirme de kandaki CA 15-3 seviyelerini yükseltebilir.CA 15-3 testi, özellikle ileri meme kanseri tedavisi olan kadınlarda tedavinin etkisini değerlendirmek veya nükseden meme kanserlerini izlemek için faydalanılan bir tümör belirtecidir. Meme kanseri olan veya nükseden kişilerde CA 15-3’ün kandaki değerleri yüksektir. Ayrıca yüksek CA 15-3 seviyeleri yumurtalık, akciğer ve prostat kanserleri ile birlikte iyi huylu meme veya yumurtalık hastalığı, endometriozis, pelvik inflamatuar hastalık ve hepatit gibi kanserli olmayan durumlarla da ilişkilidir. Bunların yanı sıra gebelik ve emzirme de kandaki CA 15-3 seviyelerini yükseltebilir.CA 15-3 Nedir?CA 15-3 (Carcinoma Antigen 15-3), kanser antijeni olup, meme hücreleri tarafından üretilen bir proteindir. Meme kanserli hastalarda en yaygın kullanılan biyokimyasal serum belirtecidir. Meme kanserlerinde kana salgılanan bu proteinin seviyeleri yükselir.Vücudun diğer bölgelerine sıçramış meme kanseri olan çoğu kadında (metastaz) CA15-3 seviyeleri normal referans aralığının üstünde ve yüksektir. Ancak tüm meme kanseri tipleri CA 15-3 seviyelerinin yükselmesine neden olmaz çünkü bazı kanser hücreleri antijeni aşırı olarak üretmez.Meme kanserinin dışında yumurtalık, akciğer ve prostat kanseri de CA 15-3 değerinin yükselmesine yol açabilir. Bu değerlerin belirlenmesi için ise CA 15-3 testi yapılır.CA 15-3 Testi Nedir?Bir tümör belirteci olan CA 15-3 testi, özellikle meme kanserinde yükselen kandaki CA 15-3 kanser antijeninin değerini ölçmek için uygulanan bir testtir. Meme kanseri tedavisine hastanın verdiği yanıtı ve hastalığın tekrar nüksedip nüksetmediğini takip etmek için kullanılır.CA 15-3, vücudun savunma sistemini uyaran bir protein maddesidir. Bazı kanser hücreleri CA 15-3 antijenini kana salgılar CA 15-3 testi ise başta meme kanseri olmak üzere belirli kanser türlerini izlemek için uygulanır. Meme kanserinin tedavi süreci ve tedaviden sonra tekrar nükseden meme kanseri, kana CA 15-3 proteini salgılama olasılığı en yüksek kanser olarak değerlendirilir.Vücudun diğer bölgelerine yayılmış veya diğer adıyla metastaz yapmış meme kanseri teşhisi konduysa, CA 15-3 testi ile birlikte hormon reseptör testi ve HER2 durum testi gibi diğer testler de birlikte uygulanabilir.CA 15-3 testi sadece meme kanserinin tedavi sürecinde ve nüksetmiş vakalarda yapılır. Erken evre meme kanserinde CA 15-3 ölçümü yapılmaz çünkü bu proteinin düzeyleri bu evrede nadir olarak normalden daha yüksek değerler verir.CA 15-3 Testi Neden Yapılır?CA 15-3 testi (Carcinoma Antigen 15-3), meme kanseri tedavisinin nasıl sonuç verdiğini kontrol etmek, tedaviyi yönetmek veya tedaviden sonra nükseden kanser olup olmadığını tespit etmek amacıyla uygulanır. Bu sebeple test yalnızca tedavi sürecinde veya nükseden vakalarda uygulanır. Kanserin varlığını belirlemek için yapılmaz.Meme kanserinin dışında yumurtalık, akciğer ve prostat kanserinin tedavi süreciyle birlikte tekrarladığı durumlarda da CA 15-3 değerlerine bakılabilir. Hastalık dışında gebelik dönemi ve emzirme süreci de CA 15-3 değerlerinin kontrol edilebildiği dönemlerdir.CA 15-3 Referans Aralığı Kaç Olmalıdır?Kandaki CA 15-3 değerinin sağlıklı kabul edilen referans aralığı mililitre başına 30 ünite (U/ml) veya 30’un altındaki değerlerdir. Özellikle meme kanseri tedavisinin başarılı ilerlemediği veya nükseden meme kanserlerinde CA 15-3 değerleri yükselebilir. Farklı kanser türleri veya durumlar da kandaki değerlerin yükselmesine yol açabilir.CA 15-3 Yüksekliği Ne Anlama Gelir?CA 15-3 yüksekliği, kandaki CA 15-3 değerinin 30 U/ml’nin üstüne çıkmasıdır. Bu yükseklik meme kanseri tedavisinin başarılı ilerlemediği veya nüksettiğinin önemli bir işareti kabul edilir.Meme kanserinin yanı sıra yumurtalık, akciğer, prostat ve pankreas kanserleri de CA 15-3 değerlerini yükseltebilir ancak bu değerler meme kanserindeki yükseklik seviyesinde değildir.Kanserlerin dışında endometriozis, pelvik inflamatuar hastalık, bazı karaciğer hastalıkları, hamilelik ve emzirme süreci de kandaki değerlerin yükselmesine sebebiyet verebilir. Ancak bu değerler zamanla artmanın aksine azalma eğilimi gösterir ve ciddi sonuçlar doğurmaz.CA 15-3 Testi Normal SonuçlarıYapılan CA 15-3 testi sonucundan çıkan 30 U/ml veya altındaki değerler süreç için normal kabul edilir. Bu değerler kişinin kanser tedavisine olumlu yanıt verdiğini ve hastalığın nüksetmediğini gösterir. Ancak bilinmesi gereken önemli nokta; test sonucunun referans aralıklarda çıkması kanserin yok olduğu anlamını taşımaz.CA 15-3 Testi Hakkında Sık Sorulan SorularCA 15-3 ne demek?CA 15-3, karsinoma antijeni 15-3 anlamına gelir ve başta meme kanseri olmak üzere yumurtalık, akciğer ve prostat gibi birçok kanser türü için bir tümör belirtecidir.CA 15-3 neyi gösterir?CA 15-3 değerleri meme kanserinin tedavi sürecindeki son durumu ve hastalığın nüksedip nüksetmemesini gösterir. Bir kanser antijeni ve tümör belirtecidir.CA 15-3 en fazla kaç olmalı?Kandaki CA 15-3 değerleri mililitre başına en fazla 30 U/ml olmalıdır.CA 15-3 kanser dışında neden yükselir?Meme kanseri, yumurtalık, akciğer ve prostat kanserinin dışında iyi huylu meme veya yumurtalık hastalığı, endometriozis, pelvik inflamatuar hastalık ve hepatit gibi durumlar kandaki CA 15-3 değerinin yükselmesine yol açabilir. | 2,193 |
26 | Tanı ve Testler | CA 19-9 Testi | CA 19-9, kolon, pankreas, mide veya safra kanalındaki vücuttaki kansere yanıt olarak kanser hücreleri veya normal hücreler tarafından kötü huylu durumlarda üretilen antijendir. Bazı kanser hücrelerinin yüzeyinde bulunan bir protein olan CA19-9 tümör belirteci olarak da adlandırılabilir. Ancak her CA 19-9 yüksekliği kanser anlamına gelmez. Kanser dışında safra kesesi taşları, pankreatit, siroz ve kolesistit gibi kanserli olmayan durumlar da CA 19-9 yüksekliğine neden olabilir.CA 19-9, kolon, pankreas, mide veya safra kanalındaki vücuttaki kansere yanıt olarak kanser hücreleri veya normal hücreler tarafından kötü huylu durumlarda üretilen antijendir. Bazı kanser hücrelerinin yüzeyinde bulunan bir protein olan CA19-9 tümör belirteci olarak da adlandırılabilir. Ancak her CA 19-9 yüksekliği kanser anlamına gelmez. Kanser dışında safra kesesi taşları, pankreatit, siroz ve kolesistit gibi kanserli olmayan durumlar da CA 19-9 yüksekliğine neden olabilir.CA 19-9 Nedir?CA 19-9, hem kanser hücreleri hem de normal hücreler tarafından kan dolaşımına salınan bir karbonhidrat antijeni ve aynı zamanda tümör belirtecidir.Kanda çok fazla CA 19-9 antijeni olması pankreas kanseri veya diğer kanser türleri gibi sağlık sorunlarının bir göstergesi olabilir. Kanserin dışında kandaki CA 19-9 miktarı, kanser tedavisine hastanın vücudunun nasıl tepki verdiğini veya kanserin nüksedip nüksetmeme durumunu takip etmeye yardımcı olmak için de kullanılabilir. Bu sebeple bir tümör belirteci olarak değerlendirilir.CA 19-9 proteini, pankreas, safra sistemindeki kanal hücreleri ile birlikte mide, kolon, uterus ve tükürük bezlerindeki epitel hücreler tarafından üretilir. CA 19-9’un temel etkisi pankreas kanal adenokarsinomunda olsa da ayrıca çok çeşitli iyi ve kötü huylu, gastrointestinal ve gastrointestinal dışı hastalıklar için de fikir verir ve bir gösterge sunar. Genellikle pankreas kanserinin tanı ve tedavisinde dikkate alınan CA 19-9 değerleri kanser dışı durumlar için de değerlendirme imkanı tanır.Kanser dışında CA 19-9 yüksekliğine neden olabilecek iyi huylu durumlar arasında pankreatit, pankreas kistleri, diabetes mellitus (DM), karaciğer fibrozu, siroz, iyi huylu kolestatik hastalıklar ve diğer ürolojik, pulmoner ve jinekolojik hastalıklar yer alır.CA 19-9 Testi Nedir?CA 19-9 testi, kanda bulunan CA 19-9 (kanser antijeni 19-9) adı verilen bir proteinin miktarını ölçmek için uygulanan bir testtir. CA 19-9 testi ile birlikte kanserli veya kanserli olmayan sağlık sorunlarının tanısı konulabilir veya kanser tedavisinin son durumuna bakılabilir.Sağlıklı bireylerin kanında az miktarda CA 19-9 proteini bulunabilir. Yüksek CA 19-9 seviyeleri ise genellikle pankreas kanseri belirtisidir. Ancak kanser olarak ifade edilmesi için de sonucun değer aralıklarının üstünde olması gerekir. Bu yüzden yüksek CA 19-9 seviyeleri her zaman kanser göstergesi değildir. Aynı zamanda kanser olmayan bazı hastalıkların belirtisi de sayılabilir. Safra kesesi taşları, siroz, pankreatit ve diabetes mellitus gibi durumlar yüksek CA 19-9 seviyelerine sebebiyet verebilir.CA 19-9 Kaç Olmalı?Test sonucunda CA 19-9 değerinin olması gereken referans aralığı 0-37 U/mL değeridir. 37’den fazla çıkan CA 19-9 değeri yüksek kabul edilir ve birtakım hastalıklar için daha detaylı tetkikler istenir.CA 19-9 Yüksekliği Ne Anlama Gelir?CA 19-9 gibi olan birçok tümör belirteci, vücutta meydana gelen kansere yanıt olarak kanser hücreleri veya normal hücreler tarafından üretilen maddelerdir. Sağlıklı kişilerin kanında az miktarda CA 19-9 bulunsa da yüksek CA 19-9 seviyeleri pankreas kanserinin bir göstergesi sayılabilir. Ancak her yüksek değer kanser anlamını taşımaz.CA 19-9 yüksekliğine neden olabilecek faktörler şöyledir:CA 19-9 yüksekliğinde çıkan her yüksek değer pankreas kanseri anlamı taşımaz. Bu sebeple kişi test sonucunda yüksek değerle karşılaşırsa, ‘Kansere yakalandım’ düşüncesine kesin olarak girmemelidir. CA 19-9 sonucuyla beraber kanserin kesin tanısı için doktor tarafından farklı testler de istenebilir. Tüm sonuçların birleşmesiyle tanı teyit edilebilir.CA 19-9 Düşüklüğü Ne Anlama Gelir?CA 19-9 düşüklüğü aslında CA 19-9 değerinin kabul edilen referans aralığında olması anlamına gelir. Sağlıklı insanların kanında az da olsa CA 19-9 proteini bulunur. Bu değerler referans aralığında kaldığı sürece bir sorun teşkil etmez.CA 19-9 Testi Nasıl Yapılır?CA 19-9 testi de rutin kan testi gibi prosedürleri içerir. Kişinin kolundaki damardan iğne yoluyla kan alınır ve alınan kan test tüpüne koyulur. Elde edilen örnek incelenmek üzere laboratuvara gönderilir ve sonuçların çıkması beklenir.CA 19-9 Hakkında Sık Sorulan SorularCA 19-9 ne demek?CA 19-9 bir karbonhidrat antijenidir ve sağlıklı insanların kanında az da olsa bulunur. Çok yüksek değerler ise birtakım hastalıklara işaret edebilir. Bunun belirlenmesi için de CA 19-9 testi yapılır.CA 19-9 ne zaman tehlikelidir?37 U/mL’nin üstündeki CA 19-9 değeri yüksek kabul edilir ancak bu yükseklik vücuttaki inflamasyona da işaret edebilir. Özellikle 1000 ve üzeri değerler kanser şüphesi taşır ve daha detaylı incelemeye gerek duyulur.CA 19-9 nasıl düşürülür?CA 19-9 değerini düşürmek ve normal seviyelere getirmek için yüksekliğe neden olan faktörü analiz etmek gerekir. Yüksekliğe neden olan durum pankreas kanseri ise kemoterapi, radyoterapi ve çeşitli kanser tedavileri uygulanarak kanserli hücreleri yok etmek gerekir. Kanser vücudu terk ettiğinde CA 19-9 seviyeleri de normale dönmüş olur. | 2,061 |
27 | Tanı ve Testler | CEA Testi | Karsinoembriyonik antijen anlamına gelen CEA, özellikle rahimdeki bebeğin kanında yüksek oranda bulunan ve doğumdan sonra azalan bir glikoprotein türüdür. Anne karnında yer alan bebek bu süreçte yüksek bir CEA değerine sahiptir ve bu şekilde dünyaya gelir. Doğumdan sonra ise CEA değeri azalır. Zaman içinde yükselen CEA değerleri bazı durumların habercisi olabilir. Bunun için de CEA testine başvurulur.Karsinoembriyonik antijen anlamına gelen CEA, özellikle rahimdeki bebeğin kanında yüksek oranda bulunan ve doğumdan sonra azalan bir glikoprotein türüdür. Anne karnında yer alan bebek bu süreçte yüksek bir CEA değerine sahiptir ve bu şekilde dünyaya gelir. Doğumdan sonra ise CEA değeri azalır. Zaman içinde yükselen CEA değerleri bazı durumların habercisi olabilir. Bunun için de CEA testine başvurulur.CEA Nedir?Karsinoembriyonik antijen (CEA), belirli bir kan glikoproteinin ölçüldüğü, bazı kanser türleri tarafından üretilen tümör belirteci olan protein türüdür. Sağlıklı fetüs formundaki bebeklerde yüksek CEA seviyeleri söz konusudur, ancak doğduktan sonra bu seviyeler düşer ve sonra tamamen yok olur. CEA değeri, KOAH, peptik ülser, gastrit ve diyabet gibi kanser olmayan durumlarda da yanlışlıkla yükselebilmektedir. O nedenle tek başına kanser tanısı için yeterli değildir.Karsinoembriyonik antijen olan CEA, bilim insanları tarafından ilk olarak 1968'de kolorektal kanser tarafından metastaz yapmış karaciğerden ve ayrıca normal fetal sindirim sisteminden özlerin izole edilmesiyle keşfedilmiştir.Hem anne karnında iken hem de yeni dünyaya gelindiğinde CEA proteini yüksek seviyelerde olur. Yaş ilerledikçe ise normal akışta CEA değeri azalır. Bu nedenle, sağlıklı bir yetişkin bireyin vücudunda çok az seviyede veya hiç CEA olmamalıdır. Ancak kolon kanseri başta olmak üzere belirli kanser türleri ve bazı sağlık sorunları kandaki CEA seviyelerini artırabilir.CEA Testi Nedir?CEA testi, kanda veya diğer vücut sıvılarında bulunan bir tümör belirteci olan karsinoembriyonik antijenin(CEA) seviyesini ölçen bir test yöntemidir. Bir tümör belirteci türü olan CEA, kanserin tedavi sonucunda büyüyüp yayılıp yayılmadığının veya azalıp azalmadığını ortaya koyar.Ayrıca CEA testi; CEA kan testi ve karsinoembriyonik antijen testi olarak da ifade edilebilir. Hasta, tedaviden önce bir temel seviye belirlemek için test edilebilir, ardından tedavi sırasında ve sonrasında tekrar teste tabii tutulabilir. Normal değerde olan CEA testi sonuçları herhangi bir tehlikeye işaret etmezken yüksek çıkan değerlerin incelenmesi gerekir.CEA Değeri Kaç Olmalı?Kandaki referans CEA değeri genellikle mililitre başına nanogram (ng/mL) olarak bildirilir. Olması gereken referans aralığı ise 0-2,9 ng/mL kabul edilir. Bu aralık veya daha düşük olan değerler endişe yaratmaz ancak yüksek çıkan değerler kolon kanseri başta olmak üzere bazı kanser türlerini düşündürebilir. Ancak referans olarak verilen değerler laboratuvara göre değişkenlik gösterebilir.CEA Yüksekliği Ne Anlama Gelir?CEA yüksekliği, CEA testi sonucunda kandaki karsinoembriyonik antijenin olması gereken 2,9 ng/mL değer aralığının üstünde olması olup, genellikle kolon kanseri başta olmak üzere bazı kanser türlerini işaret eder. Ancak CEA yüksekliği kanser tanısı için tek başına yeterli değildir. İyi huylu nedenler de CEA değerini yükseltebilir.CEA Yüksekliği Neden Olur?Kolon kanseri başta olmak üzere rektum, prostat ve yumurtalık kanserleri CEA değerini yükseltir. Bunların yanı sıra sigara tüketimi, akciğer enfeksiyonu, bağırsak hastalıkları, siroz ve iyi huylu tümörler de CEA yüksekliğine yol açabilir.CEA yüksekliğine neden faktörler şöyle sıralanabilir:Kanser teşhisiyle birlikte kimi zaman da kanserli tümörün büyüyüp büyümediği veya yayılıp yayılmadığı da CEA yüksekliği ile ortaya konabilir. Ancak CEA yüksekliği her zaman kanser hastası olunduğu anlamını taşımaz. Bazı yüksek değerler yukarıda yer alan iyi huylu sebeplere bağlı da ortaya çıkabilir. Sonuç ve kesin tanı hakkında en doğru sonuç doktorunuz tarafından size söylenecektir. Bu sebeple kesin sonuç duymadan endişeye kapılmamanız önemlidir.CEA Hakkında Sık Sorulan SorularCEA ne demek?CEA, karsinoembriyonik antijen anlamına gelen ve bir tür "tümör belirteci" olan bir proteindir.CEA testi neden yapılır?CEA testi birçok kanserin şüphesi taşındığında olası tümörlerin varlığını belirlemek için yapılmasıyla birlikte kanser teşhisi konduktan sonra tedavi sürecinde de kanserin ne durumda olduğunu görmek için de yapılır.CEA testi nasıl yapılır?CEA testinde kişiden rutin kan alma işlemi yapılır. Kan alındıktan sonra örnek numune incelenmek üzere laboratuvara gönderilir.CEA değeri hangi kanser türlerinde yükselir?CEA değerinin yükseldiği kanser türleri kolon, rektum, yumurtalık, akciğer, prostat, meme, mesane ve tiroid kanserleridir.CEA düşüklüğü ne anlama gelir?CEA düşüklüğü genellikle iyiye işarettir ve kanser tedavisi sürecinde tümörün küçük olduğu ve vücudun diğer bölgelerine yayılmadığı anlamına gelebilir. Ancak belirli kanser türleri, özellikle beyin gibi belirli bölgelerle sınırlı olanlarda doktor tarafından MRI gibi görüntüleme teknikleri de istenebilir.Yüksek CEA değerleri her zaman kanser midir?Kanser dışında CEA değerini yükselten faktörler de söz konusudur. Aşırı sigara tüketimi, akciğer enfeksiyonu, inflamatuar bağırsak hastalıkları, ülser, siroz, iyi huylu tümörler ve hamilelik de CEA değerini yükseltebilir. | 2,009 |
28 | Tanı ve Testler | CRP Testi | C reaktif protein(CRP), vücutta iltihaplanma sonucu enflamasyona yanıt olarak karaciğer tarafından kan dolaşımına salınan bir proteindir. CRP testi ile ölçülen bu protein sayısı, vücutta enfeksiyon varlığını tespit etmeyi sağlar. Vücutta birtakım hastalıklar, enfeksiyonlar, sigara-alkol kullanımı, obezite, stres ve bazı cerrahi operasyonlar sonrasında yükselen CRP, bununla birlikte kişide kalp hastalığı görülme riskini belirlemek için de kullanılabilir çünkü CRP yükseldikçe kalp hastalıkları riski de beraberinde artar. Ayrıca CRP yüksekliği durumunda ağrı, ateş, bağ ağrısı ve mide bulantısı gibi belirtiler de görülür.C reaktif protein(CRP), vücutta iltihaplanma sonucu enflamasyona yanıt olarak karaciğer tarafından kan dolaşımına salınan bir proteindir. CRP testi ile ölçülen bu protein sayısı, vücutta enfeksiyon varlığını tespit etmeyi sağlar. Vücutta birtakım hastalıklar, enfeksiyonlar, sigara-alkol kullanımı, obezite, stres ve bazı cerrahi operasyonlar sonrasında yükselen CRP, bununla birlikte kişide kalp hastalığı görülme riskini belirlemek için de kullanılabilir çünkü CRP yükseldikçe kalp hastalıkları riski de beraberinde artar. Ayrıca CRP yüksekliği durumunda ağrı, ateş, bağ ağrısı ve mide bulantısı gibi belirtiler de görülür.CRP Nedir?C-reaktif protein’in kısaltması olan CRP, vücuttaki iltihabın varlığını tespit etmek için kullanılan bir kan testidir. Vücutta enfeksiyon bulunduğunda kandaki miktarı artan CRP, karaciğer tarafından üretilir ve kan dolaşımına salınır. Kandaki CRP değerinin yüksek olması vücutta iltihap olduğunun bir göstergesidir.C-reaktif protein (CRP), ilk kez 1930 yılında Tillett ve Francis tarafından keşfedildi. CRP ismi ise, ilk olarak akut inflamasyonlu hastaların serumunda, pnömokok kapsülünün "c" karbonhidrat antijeniyle reaksiyona giren bir madde olarak tanımlanması nedeniyle ortaya çıktı ve CRP ismini aldı.CRP'nin tanımı olarak karaciğer tarafından sentezlenen ve değerleri inflamasyona yanıt olarak yükselen pentamerik bir protein şeklinde bir ifade de kullanılabilir. CRP aynı zamanda akut faz reaktan proteinidir ve esas olarak inflamasyon/enfeksiyöz bir sürecin akut fazı sırasında CRP transkripsiyonundan sorumlu gen üzerindeki IL-6 etkisi ile indüklenir.Apoptotik hücrelerin ve hücresel kalıntıların temizlenmesinde CRP'nin rolünün bozulmasının sistemik lupus eritematozus (SLE) patogenezinde bir rol oynayıp oynamadığı konusunda bazı sorular vardır ancak bilimsel olarak bu kesinliğe kavuşmamıştır.Diğer yandan CRP hem proinflamatuar hem de antiinflamatuar özelliklere sahiptir. Fosfokolin, fosfolipitler, histon, kromatin ve fibronektine bağlanarak yabancı patojenlerin ve hasarlı hücrelerin tanınması ve temizlenmesinde rol oynar. Klasik tamamlayıcı yolu aktive edebilir ve ayrıca hücresel döküntülerin ve hasarlı veya apoptotik hücrelerin ve yabancı patojenlerin uzaklaştırılmasını hızlandırmak için Fc reseptörleri aracılığıyla fagositik hücreleri aktive edebilir.İnflamasyon için dolaylı bir test olan eritrosit sedimantasyon hızıyla karşılaştırıldığında, CRP düzeyleri sırasıyla inflamasyon uyarısının başlangıcı ve ortadan kaldırılmasıyla hızla yükselir ve düşer. Kalıcı olarak yüksek CRP düzeyleri kronik inflamasyon durumlarında, örneğin kronik enfeksiyonlarda veya romatoid artrit gibi inflamatuvar artritlerde görülebilir. Bunun dışında C-reaktif protein yüksekliğinin birçok farklı nedeni vardır. Bunlara akut ve kronik durumlar dahildir ve bunlar etiyolojide enfeksiyöz veya enfeksiyöz olmayan olabilir.Ancak, belirgin şekilde yükselmiş CRP seviyeleri çoğunlukla enfeksiyon kaynaklıdır. Enfeksiyonla birlikte vücutta iltihaplanma, obezite, sağlıksız beslenme, stres, sigara-alkol kullanımı ve kalp krizi de CRP değerini yükseltebilir. Travma da CRP'de yükselmelere neden olabilecek faktörler arasındadır (alarm tepkisi). Daha mütevazı yükselmeler genellikle uyku bozukluklarından periodontal hastalığa kadar uzanan daha geniş bir yelpazeyle ilişkilendirilir.CRP Kaç Olmalı?Enfeksiyon varlığı bulunmayan bir kişinin kanındaki CRP değeri aralığı 0 ile 5 mg/L’ arasındadır. CRP değerinin 3 mg/L veya daha az olması beklenir, bu da normal ve sağlıklı aralık olarak kabul edilir. 3 ila 10 mg/L obezite, gebelik, stres, soğuk algınlığı-grip, diyabet, hareketsiz yaşam ve sigara kullanımını işaret edebilir.CRP değerini ölçmek için yapılan CRP testi, hekim akut veya kronik inflamasyondan veya enfeksiyondan şüphelendiğinde yapılır. Özellikle CRP değerinin yüksekliğine neden olan faktörlerden biri olan kalp hastalıkları için daha çok çalışmaya ihtiyaç duyulduğu da bir gerçektir. Kardiyovasküler risk ile yüksek hs-CRP arasında bir miktar korelasyon vardır, ancak bunun uygulanması özellikle bu testin düşük özgüllüğü göz önüne alındığında hala tartışmalıdır ve şu anda daha fazla değerlendirmeye muhtaçtır. Ancak kalp krizi geçiren kişilerin CRP değerlerinin yükseldiği de görülür.CRP Testi (C-Reaktif Protein Testi) Nasıl Yapılır? CRP değerine açlık ve tokluk fark etmeksizin kan tahlili yapılarak bakılmaktadır. CRP değeri kanda enfeksiyon sebebiyle 4-6 saat içinde yükselmeye başlamaktadır. Enfeksiyonun türüne göre 24 saat ile 48 saat arasında kanda en yüksek seviyeye ulaşabilmektedir.CRP Testi Neden Yapılır?CRP testi genellikle iltihaplanma ve enfeksiyon şüphesi gibi durumlar söz konusu olduğunda yapılan bir testtir. CRP değeri vücuttaki çeşitli komplikasyonlara yanıt olarak yükseldiği için CRP testinin yapılma amacı enfeksiyondan bağımsız farklı nedenlere bağlı olarak da yapılabilir. CRP değerinin ölçülmesi için yapılan CRP testinin yapılma nedenleri şunlardır:Ortaya çıkan belirtiler veya kan değerinde normalin dışındaki değerler sonucunda doktor tarafından iltihaplanma veya enfeksiyon şüphesi varsa doktor tarafından CRP değerinin ölçtürülmesi istenir. Olası enfeksiyon varlığı başta olmak üzere farklı hastalıklarının tanısı için de CRP değerinin ne durumda olduğuna bakılır. Buna kalp krizi riski ve otoimmün hastalıklar da dahildir. CRP değeri, doktorun özel olarak ifadesiyle kan tahliline eklenir. Çünkü her rutin kan sayımında CRP değeri gözükmez. Bir enfeksiyon veya hastalık şüphesi sonucunda kan tahlilinde CRP değeri öğrenilir. Aslında bu noktada enflamasyonun aslında vücudun herhangi bir yaralanma, hastalık ya da mikroba karşı verdiği doğal ve önemli bir tepki olduğu, CRP değerinin de bu bağlamda önemli bir değer olduğu belirtmek gerekir.Örnek vermek gerekirse bir yaralanma meydana geldiğinde vücudun hasar alan bölümünde ağrı, şişlik, kızarıklık ve hassasiyet olabilir. Bu işaretler aslında bir enflamasyon işaretidir ve vücudun kendisini iyileştirme çabasının bir göstergesidir. Yani vücut hala aktif ve iyileşme çabası içindedir demektir.Normal seyreden ve akut olarak ifade edilebilecek geçici olan enflamasyon vücut için faydalı sayılsa da bazı durumlarda kronikleşebilir ve kimi hastalıklara davetiye çıkarabilir. Gerekli bir durum olmadığı halde vücut enflamasyon mekanizmasını devreye sokabilir. Bu gibi durumlarda iltihabın genel vücut sağlığını tehlikeye sokabileceği durumlar çoğunlukla kronik enflamasyonlar sonucunda yaşanır. CRP de bağışıklık sisteminin belli kısımlarını aktive ettiğinden enflamasyonla bağlantılı şekilde yükselip azalabilir. Dolayısıyla CRP ölçümü, özellikle kronik enflamasyonun tespiti için büyük önem taşır ve ciddi fikirler verir.CRP Yüksekliği Nedir?CRP yüksekliği, vücutta enfeksiyon ve/veya iltihaplanma bulunduğu anlamına gelir. CRP değerini yükselten vücuttaki enfeksiyonun nedenleri pankreatit geçirilmesi, zatürre, enfeksiyon, iltihaplanma, kalp hastalığı veya kalp krizi geçirildiği ve otoimmün ya da gibi hastalıklardır. Kanda CRP değeri 5 mg/L üzeri olan kişilerde vücutta enfeksiyon ve iltihaplanma söz konusu olabilir. Değer yükseldikçe enfeksiyonun ciddiyeti de artar.Orta ila şiddetli derecede yüksek CRP değerleri genellikle bir tür iltihap veya enfeksiyon işareti sayılır. Ancak burada bilinmesi gereken, bir CRP testinin ltihabın nedenini veya vücuttaki yerini göstermediğidir. Bu bağlamda CRP yüksekliği ortaya çıktıysa doktor tarafından muhtemelen enfeksiyonun kesinleşmesi veya enfeksiyonun vücudun hangi bölgesinde olduğuna dair ek testler istenecektir.CRP seviyesinin anlamı, değerin ne kadar yüksek olduğuna bağlıdır. Bu yüksekliğin seviyeleri, yüksekliğe neden olan faktörlere dair fikir verebilir.Orta yükseklik: Yapılan test sonucunda desilitre başına 1,0 ila 10,0 miligram (mg/dL) CRP test sonucu genellikle orta derecede yüksek bir seviye olarak kabul edilir. Bu CRP değeri genellikle aşağıdaki durumlardan birini işaret edebilir. Belirgin yükseklik: Yapılan test sonucunda 10 mg/dL'den fazla bir değeri genellikle belirgin bir yükselme olarak kabul edilir. Bu sonuç aşağıdaki durumlardan herhangi birini gösterebilir:Şiddetli yükseklik: 50 mg/dL'den fazla bir CRP test sonucu genellikle ciddi ve şiddetli bir yükselme olarak kabul edilir. 50 mg/L'nin üzerindeki sonuçlar yaklaşık %90 oranında akut bakteriyel enfeksiyonlarla ilişkilidir. Daha ciddi neden olarak da kalp krizi ve kanser gösterilebilir. Ancak kanser tanısı için CRP değeri tek başına yeterli değildir.CRP Yüksekliği Neden Olur?CRP yüksekliği, vücutta iltihap veya enfeksiyon olduğu anlamına gelir. Bakteri veya virüslerden kaynaklanan enfeksiyonlar, inflamatuar bağırsak hastalığı, crohn hastalığı ve ülseratif koliti içeren bağırsak bozuklukları, lupus ve romatoid artrit gibi otoimmün bozukluklar, kalp krizi ve kanser türleri CRP yükselmesinin nedenleridir.Genel olarak CRP yüksekliğine neden olan durumlar şöyledir:Kanda oluşan enfeksiyon ve iltihaplanmaKanda enfeksiyon ve iltihaplanma meydana geldiği bağışıklık sistemi devreye girer ve bir reaksiyon gösterir. Bu reaksiyona bağlı olarak C reaktik protein seviyelerinde bir yükselme meydana gelir. Bu bağlamda enfeksiyon ve iltihaplanma en yaygın CRP yüksekliği nedenidir.Kalp krizi riskiKalp krizi ve bazı kalp hastalıkları da CRP seviyelerini artıran faktörler arasında yer alır. Özellikle damar iltihaplanması, kalp krizi riskini artırırken, CRP seviyelerini de yükseltir.Otoimmün hastalıklara bağlı CRP değerinin yükselmesiOtoimmün hastalıklar, bağışıklık sisteminin kendi vücut dokularına saldırması sonucunda iltihaplanmaya, enfeksiyona ve dolayısıyla CRP yüksekliğine neden olabilir. Otoimmün hastalıklara örnek olarak romatoid artrit ve lupus verilebilir.Diyabet ve CRP ilişkisiKronik hastalıklar da CRP seviyelerini yükselten faktörlerden biridir. Özellikle diyabet, kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları ve inflamatuvar bağırsak hastalıkları gibi hastalıklar vücutta sürekli olarak bir iltihaplanmaya yol açarak CRP seviyelerinin yüksek olmasına sebebiyet verebilir. Bu hastalıkların tedavisi veya kontrol altına alınması CRP seviyelerinin de akabinde düşmesini sağlar.Kanser ve CRP yüksekliğiAyrıca, bazı kanser türlerinde tümörlerin oluşturduğu iltihaplanma nedeniyle CRP seviyelerini artırabilir. Ancak tek başına CRP yüksekliği kanser tanısı için yeterli değildir. Bazı çok yüksek CRP değerlerinin kanser olmadığı da görülür. Kanser tanısı için daha detayli tetkiklere ihtiyaç vardır.Yaşam tarzı faktörlerinin CRP yüksekliğine etkisiStres, sigara tüketimi, sağlıksız beslenmek ve hareketsiz bir yaşam... Yaşam tarzı faktörleri de CRP yüksekliğinin altında yatan önemli faktörler olarak değerlendirilir. Örneğin stres, vücutta inflamasyonu tetikleyerek CRP'nin yükselmesine yol açabilir. Sigara kullanımı ve obezite, iltihaplanma süreçlerini olumsuz destekleyerek CRP seviyelerinin yükselmesine katkıda bulunabilir. Sağlıksız beslenme alışkanlıkları, hareketsiz bir yaşamla birlikte fiziksel aktivite eksikliği ve alkol tüketimi gibi faktörler de CRP seviyelerinin yükselmesine yol açarak başta enfeksiyok olmak üzere birçok hastalığa sebebiyet verebilir. CRP seviyelerinin yüksek olması, altta yatan bir sağlık sorununun habercisi olabileceğinden, mutlaka bir doktora danışılması gerekir. Kanser hastalarında CRP yüksekliği kaç olur?Kişinin kanındaki enfeksiyon ve iltihaplanmayı ölçmeye yarayan CRP değeri özellikle 20 ve daha yüksek mg / l çıktığında kanser hastalığından şüphelenilir. Ancak tek başına bu değer kanser tanısı için yeterli değildir. Kanser hastalığının kesin teşhisi için doktor patolojik testler ve ekstra tahliller isteyebilir.CRP Yüksekliği Belirtileri Nelerdir?İltihaba neden olan akut veya kronik bir rahatsızlığı düşündüren belirtilerin olması durumunda CRP testi istenebilir.CRP yüksekliği testi hastada bu belirtilerin oluşması durumunda istenir;CRP yüksekliği özetle ne anlama gelir?Özetle kandaki CRP değeriniz yüksek çıkarsa doktorunuzdan, "Vücudunuzda enfeksiyon var" cevabını duyarsınız. Bu enfeksiyon genellikle 5 mg/l değerinin üstüyle ilişkilidir. Eğer 10 ve üzeri bir değer çıktıysa kalp krizi ve inme riski oluşabilir. Kanser şüphesinin söz konusu olması için ise CRP değerinin 20 ve daha yüksek olması gerekir. Ancak bu durum da kanser tanısı için tek başına yeterli değildir.CRP Nasıl Düşer?Kişinin hayat tarzında yapacağı egzersiz, sigaranın bırakılması ve stresten uzak durmak gibi bazı değişiklikler CRP değerinin ilaçsız bir şekilde düşmesini sağlar. CRP değerini düşürmeye yarayan belirgin bir ilaç yoktur. CRP değerini düşürmek için öncelikle yüksekliğin altında yatan nedenin belirlenmesi gerekir. Altında yatan neden enfeksiyon ve iltihaplanma ise doktor tarafından genellikle antibiyotik tedavisi uygulanır.CRP değerini düşürmek için uygulanması gereken bazı yöntemler şunlardır:CRP türbidimetrik neden yapılır?CRP Türbidimetrik Testi, vücuttaki inflamatuar durumları belirlemek, izlemek, tespit ve analiz için kullanılır.CRP türbidimetrik testi, aşağıdaki durumların değerlendirilmesinde önemli bir rol oynar ve bu bağlamda CRP türbidimetrik testinin uygulama nedenleri şöyle ifade edilebilir: CRP dışında başka hangi testler istenebilir?CRP testi yalnızca iltihap veya enfeksiyon olup olmadığını söyler ve buna neyin sebep olduğu ve enfeksiyon nerede olduğunu tam olarak saptamaz. Bu nedenle daha detaylı enfeksiyon incelemesi için daha fazla test istenebilir. Bunları şu şekilde açıklamak mümküdür: Eritrosit sedimantasyon hızı (ESR) testi. CRP gibi bu ESR testi de vücuttaki iltihabın varlığını belirler. CRP kadar hassas bir test değildir ancak uygulanması kolay olup daha fazla bilgi verme potansiyeline sahiptir.Antinükleer antikor (ANA) testi: ANA testi, hücrelere saldıran otoantikorları ölçer. Bu test, lupus gibi bazı otoimmün hastalıkların teşhisinde önemlidir.Romatoid faktör (RF): Romatoid faktör testi, romatoid artritin teşhisine ve takibine yardımcı olmak için yapılır.Antisiklik sitrüline peptit (anti-CCP) antikorları: Anti CCP testi romatoid artriti teşhis etmeye ve izlemeye yardımcı olmak için yapılır.Kalp Hastalığı İçin Yapılan Hs-CRP Testi Nedir? Kalp hastalıkları ile ilgili risklerin belirlenmesinde hs-CRP “yüksek hassasiyetli” CRP testi kullanılmaktadır. Kişi için felç veya enfarktüs gibi kalp sorunları riskini değerlendirmek istediğinde istenmektedir. Kişi sağlıklıysa fakat ve hs- CRP seviyeleri yüksek ise periferik arter hastalığı, felç veya kalp krizi geçirme riski altında olduğu anlamına gelmektedir. Hs-CRP değeri 1,0 ‘in altında ise kalp hastalığı riski düşük, 1,0 – 3,0 arasında ise orta derece, 3,0 ve üstü ise yüksek kap hastalıkları açısından risk altındadır. Bununla birlikte Hs-CRP Testi CRP testinden farklı bir testtir. CRP testine genel bir bakışC-reaktif protein (CRP) testinin kandaki C-reaktif proteinin (karaciğeriniz tarafından üretilen bir protein) seviyesini ölçtüğü bilimsel olarak bilinen bir gerçektir.Süreci anlatmak gerekirse karaciğer, iltihaplanmaya yanıt olarak kan dolaşımına CRP proteinini salgılar. Vücut saldırgan bir etkenle (virüsler, bakteriler veya toksik kimyasallar gibi) karşılaştığında veya bir yaralanma söz konusu olduğunda bağışıklık sistemini harekete geçirir. Bağışıklık sistemi ilk olarak müdahale amaçlı iltihaplı hücreler ve sitokinleri gönderir. Bu hücreler, bakterileri ve diğer saldırgan ajanları yakalamak veya yaralı dokuyu iyileştirmeye başlamak için bir inflamatuar reaksiyon başlatır. Sonuç olarak ağrı, şişlik, morarma veya kızarıklık meydana gelebilir. Ancak inflamasyon, eklemler gibi görülemeyen vücut sistemlerini de etkiler. Normal şartlarda kanda düşük CRP seviyeleri bulunur. Ancak orta ila şiddetli derecede yüksek seviyeler ciddi bir enfeksiyonun veya diğer inflamatuar bir durumun göstergesi olabilir.CRP Hakkında Sık Sorulan SorularKan tahlilinde CRP nedir?CRP, karaciğerin iltihaplanmaya yanıt olarak ürettiği ve kan dolaşımına gönderdiği bir proteindir. CRP seviyesi normalde düşüktür, C reaktif protein anlamına gelen CRP seviyesinin yükselmesi, vücutta iltihaplanma veya enfeksiyon başta olmak üzere çeşitli sağlık sorunları bulunduğu anlamına gelir.CRP türbidimetrik nedir? CRP türbidimetrik, vücudun inflamatuar durumunu değerlendirmek amacıyla kandaki C-reaktif adlı proteini tespit etmek ve ölçmek için kullanılan bir testtir. Vücutta enfeksiyon olup olmadığını anlamak için yapılır ve c-reaktif protein seviyesinin yüksek olması iltihap ve/veya enfeksiyonun bulunduğu anlamına gelir.CRP kaç olursa tehlikeli?CRP seviyesi iltihaplanmaya neden olan duruma bağlı olarak değişir. Genellikle, 10 mg/L'den düşük bir CRP seviyesi kabul edilebilir. 10 ila 50 mg/L arasındaki CRP seviyeleri hafif ila orta dereceli iltihaplanmayı gösterirken, 50-100 mg/L ve üzerindeki seviyeler şiddetli enfeksiyona bağlı gelişir ve tehlikeli kabul edilir. Özellikle 100 ve üzeri seviyelerde bir CRP değeri akut bakteriyel enfeksiyona işaret eder.CRP vücutta neler yapar?Vücudunuzda iltihap veya enfeksiyon varsa karaciğer kan dolaşımına daha fazla CRP proteini salgılamaya başlar. Bu bağlamda CRP yüksekliği ortaya çıkar ve yüksek CRP seviyeleri, iltihaplanmaya neden olan ciddi bir sağlık sorunu olduğu anlamına gelebilir. İltihaplanma, vücudun dokuları koruma ve bir yaralanmadan, enfeksiyondan veya başka bir hastalıktan iyileşmelerine yardımcı olma yoludur.CRP yüksekliği kaç olursa tehlikeli olur? CRP için 10 mg/dL'nin üzerindeki bir değer belirgin bir artış olarak kabul edilmektedir. Sağlıklı bir vücutta CRP değerinin 5 mg/dL altında olması beklenir ancak soğuk algınlığı, sigara kullanımı ve obezite gibi nedenlerle CRP'nin kandaki miktarı 5-10 mg/dL aralığında görünebilir. Kandaki CRP seviyesinin 10 mg/dL altında olması gerekir. Bu seviyenin üstünde bir değer sebebi anlaşılması gereken enfeksiyonu işaret eder.CRP için 5 ile 10 mg/L arasında bir değer hafif enfeksiyonları veya diş eti iltihabı, grip veya soğuk algınlığı gibi iltihapları gösterebilir.10 ile 40 mg/L arasında: covid-19 veya solunum yolu enfeksiyonu gibi daha şiddetli veya orta dereceli enfeksiyonları bildirebilir.40 mg/L'den fazla: Genellikle bakteriyel enfeksiyonun varlığını işaret edebilir.200 mg/L'den fazla: Kişiyi hayati tehlikeye sokan ciddi bir durum olan sepsisi gösterebilir.Bu protein kronik hastalıkların varlığında da artabilmektedir. Bu nedenle doktor, kandaki artışa neyin neden olduğunu bulmaya çalışmak için daha fazla test yapmak zorundadır, çünkü CRP'nin kendisi hangi hastalık olduğunu belirleyemez.CRP 150 çıktı ne anlama gelir?Kanda CRP değerinin 150 mg/l olarak belirlenmesi vücutta ciddi bir enfeksiyon ve iltihaplanma varlığının işaretiyle birlikte kalp krizi riski, inme ve daha ciddi hastalıkların işareti sayılabilir. CRP 150 çıkan bir kişinin neden bağlı olarak tedavisi doktor tarafından belirlenir.CRP yüksekliği nasıl tedavi edilir? CRP‘nin yükselmesinin sebeplerinin araştırılması gerekmektedir. Hasta sadece CRP değerini düşürmeye çalışmamalıdır. CRP yüksekliğinin altında yatan hastalık ya da nedenler tedavi edildiğinde CRP olması gereken değerine düşecektir. CRP’yi yükselten gripse, grip tedavi edildiğinde CRP normal değerine dönecektir. Bir travma ya da cerrahi operasyon sonrası yükselen CRP değeri de hasarlar iyileştikçe düşecektir. Bu tedavileri için mutlaka bir hekime başvurulmalı ve kişinin hastalığına uygun tedavi düzenlenmelidir.Stres CRP'yi yükseltir mi? CRP yüksekliğinin birçok nedeni bulunmaktadır. Yapılan bazı çalışmalar stresin de CRP’nin yükselmesinde etkisinin olduğunu ortaya koymuştur.CRP yüksekliği kanser belirtisi midir? CRP yüksekliği, kendi başına herhangi bir belirtiye yol açmaz. Ancak hastalarda CRP seviyesinin yükselmesini tetikleyen enfeksiyon hastalığı, inflamatuar hastalık, kanser, kardiyovasküler hastalıklar gibi sağlık sorunlarına bağlı olarak çeşitli semptomlar gelişebilir.CRP yüksekliği akciğer kanseri, mide kanseri, kalın bağırsak (kolorektal) kanseri, pankreas kanseri, karaciğer kanseri, idrar yolları (üriner sistem) kanserleri, yumurtalık (over) kanseri, yemek borusu (özefagus) kanseri, lenfoma ve osteosarkom hastalarında yüksek olabilir. CRP düzeyi yüksek olan bu hastaların tedavi süreci CRP düzeyi düşük olan hastalara göre biraz daha olumsuz ilerleyebilir.CRP testi risk taşır mı?İğneyle kan testi yaptırmanın bazı riskleri vardır. Buna CRP testi de dahildir. Bu risk faktörleri arasında kanama, enfeksiyon, morarma ve baş dönmesi yer alır ancak bunlar geçici yan etkilerdir. Ayrıca iğne kolunuzu veya elinizi deldiğinde hafif bir batma veya ağrı hissedebilirsiniz. Sonrasında, iğnenin vurulduğu bölge ağrılı olabilir.Vücuttaki iltihaplanma uzun sürerse ne olur?Vücutta meydana gelen iltihaplanma çok uzun sürerse sağlıklı dokulara da zarar verebilir. Buna kronik (uzun vadeli) iltihaplanma adı verilir. Kronik enfeksiyonlar, bazı otoimmün bozukluklar ve diğer hastalıklar zararlı kronik iltihaplanmaya neden olabilir. Kronik iltihaplanma, dokularınız örneğin sigara içmek veya çevredeki kimyasallardan dolayı tekrar tekrar yaralanırsa veya tahriş olursa da meydana gelebilir. Bunun akabinde de kronik iltihaplanmaya bağlı olarak CRP değerinde yükseklik görülebilir.Obezite hastalığı CRP'yi yükseltir mi?Obezitede vücuttaki yağ dokunun artması söz konusudur. Yağ dokusunun artması vücudu iltihaplara ve enfeksiyonlara açık hale getirir. Obezite sonucunda da CRP değerinde yükseklik görülmesi sööz konusu olabilir. Bunun önüne geçmek için sağlıklı bir şekilde kilo vermek önemlidir.Sigara içmek CRP yüksekliğine neden olur mu?Sigara, sağlıklı dokulara zarar verir, iltihaplanmaları ve enfeksiyonu tetikler, kan damarlarını tıkar, kalp hastalıkları riskini artırır ve tüm bunların ışığında CRP değerini de yükseltebilir.CRP yüksekliğinde nasıl beslenilmelidir?CRP'si yüksek olan kişiler rafine karbonhidratlar, rafine şeker, kızarmış yiyecekler, kırmızı et ve işlenmiş et gibi iltihaba neden olabilecek besinleri sınırlamak veya bunlardan kaçınmak durumundadır. Bunların yerine yeşil yapraklı sebzeler, kuruyemişler, yağlı balıklar ve tam tahıllar gibi daha fazla iltihap ve enfeksiyon önleyici besinlerin tüketilmesine özen gösterilmelidir. Beslenme ile birlikte düzenli egzersiz ve kaliteli bir uykuyla da bu süreç desteklenmelidir.CRP düzeyi normale döner mi?CRP yüksekliğinin normale dönmesi için iltihap ve enfeksiyonun vücuttan atılması gerekir. Bunun için eğer doğal yöntemlerle iyileşebilecek değerler söz konusuysa sağlıklı bir beslenme düzeni ve fiziksel egzersizle CRP düzeyi normale dönebilir. | 8,842 |
29 | Tanı ve Testler | D Dimer Testi | D dimer, kan pıhtılaşma sorunlarını kontrol etmek için kandaki sayısı ölçülen protein parçacığıdır. D dimer, vücudun kan pıhtılarını parçalamak için yaptığı bir proteindir ve bu proteinin miktarı D-dimer testi ile bu proteinin miktarı ölçülür. D dimer seviyesinin yüksek olması normal değildir. D dimer yüksekliği vücuttaki D-dimer protein seviyesinin normalden yüksek olduğunun göstergesidir ve bu kan damarında bir kan pıhtısı (trombüs) olabileceği anlamına gelebilir. Derin ven trombozu, pulmoner emboli ve intravasküler koagülasyon pıhtılaşmaya neden olan bozuklukları işaret edebilir.D dimer, kan pıhtılaşma sorunlarını kontrol etmek için kandaki sayısı ölçülen protein parçacığıdır. D dimer, vücudun kan pıhtılarını parçalamak için yaptığı bir proteindir ve bu proteinin miktarı D-dimer testi ile bu proteinin miktarı ölçülür. D dimer seviyesinin yüksek olması normal değildir. D dimer yüksekliği vücuttaki D-dimer protein seviyesinin normalden yüksek olduğunun göstergesidir ve bu kan damarında bir kan pıhtısı (trombüs) olabileceği anlamına gelebilir. Derin ven trombozu, pulmoner emboli ve intravasküler koagülasyon pıhtılaşmaya neden olan bozuklukları işaret edebilir.D Dimer Nedir?D dimer, kanın pıhtılaşma ve parçalanma sürecinde oluşan protein parçacığıdır. Vücutta pıhtılaşma etkin olduğunda fibrin üretilerek vücut tarafından parçalanması sağlanır. Bu süreç sırasında D dimer olarak bilinen protein ortaya çıkar. Kalp rahatsızlıkları, özellikle koroner arterlerin daralması sonucunda ortaya çıkan koroner arter hastalığı nedeniyle kan pıhtısı oluştuğunda kanda da D dimer proteini çoğalmaya başlar.D Dimer Testi Nedir?D dimer testi, kanda pıhtılaşma(tromboz) sorunu olup olmadığını belirlemek için uygulanan bir kan testidir. Bu test, vücutta kan pıhtılarını parçalamak için yaptığı bir protein olan D dimer miktarını ölçmektedir. D dimer, vücutta önemli kan pıhtıları oluşturmadığı ve parçalamadığı sürece saptanamayabilir ya da yalnızca çok düşük bir seviyede görülür. Pozitif ya da D dimer yüksekliğinde, kan pıhtılaşma durumu olduğunun göstergesidir. D dimer testi ile ne tür bir pıhtılaşma durumu olduğu veya pıhtının vücudun hangi bölgesinde olduğu belirlenemez.D Dimer Neden Yapılır?Bazı belirtiler durumunda uzman doktor sizde D dimer testi isteyebilir. Bu durumlar şunlardır:Derin ven trombozu (DVT)Derin ven trombozu, genelde bacak ya da kollardan birinde oluşur. DVT'si olan kişilerin semptomları olmaz fakat şu durumlar görülebilir:Pulmoner emboli (PE)Pulmoner emboli ani nefes darlığı, hızlı nefes alma, göğüs ve sırt ağrısı, öksürme ve terleme şeklinde ortaya çıkar. Bu durumlarda uzman doktor sizde D dimer testi talep edebilir.Yaygın damar içi pıhtılaşma (DIC)Yaygın damar içi pıhtılaşma, diş eti kanaması, mide bulantısı, kusma, karın ağrısı şeklinde ortaya çıkar. Bu durumlarda uzman doktor takibi için sizden düzenli olarak D dimer testi talep edebilir.FelçAni uyuşma, kol ya da bacakta güçsüzlük şeklinde ortaya çıkan felç durumunda ve semptomları görüldüğünde takibinin sağlanması için kişiden D dimer testi talep edilir ve yaptırılır.D Dimer Normal Değeri Kaç Olmalı?D dimer seviyeleri, altında yatan hastalığa ya da birçok faktöre yönelik olarak değişiklik gösterir. D dimer proteinin kandaki normal aralığı kan litresi başına 0-0,50 miligramdır (mg/L). Kanda veya idrardaki miktarı 0,50 mg/L veya daha yüksek olması durumunda vücudun bir yerinde kan pıhtısı olduğu şüphesi doğurur. D Dimer Yüksekliği Nedir? D dimer yüksekliği, kan pıhtılaşma sorunu olduğu ya da bu riskin bulunduğu anlamına gelebilir ancak her D dimer kantitatif yüksekliği kan pıhtılaşması olduğu anlamına gelmez ve bu sonuç pıhtılaşma var demek için tek başına yeterli değildir. Kanda pıhtılaşma olup olmadığından emin olmak için daha fazla teste gerek duyulabilir. D dimer yüksekliği durumunda değerlendirme ve hastalık tespiti için uzman doktora başvurmak önemlidir. Kalp hastalığı yaşanabileceğinden bütüncül olarak D dimer testi sonucu değerlendirilebilir.D Dimer Yüksekliği Neden Olur?D dimer yüksekliğinin en önemli nedeni kan pıhtılaşması olsa da farklı faktörlerden dolayı da D dimer seviyesinde yükseklik yaşanabilir. D dimer yüksekliğine neden olan diğer durumlar şöyle sıralanabilir:D Dimer Düşüklüğü Nedir?D-Dimer düşüklüğü, vücuttaki değerin normal olduğunun göstergesidir. D dimer düşüklüğü, pıhtılaşma olmadığı ve pıhtılaşma riski bulunmadığı anlamına gelir. Yaygın damar içi pıhtılaşma (YDP) teşhisi konulduysa ve tedavi sürecindeyseniz kanda D dimer seviyesinin normal ya da düşük olması büyük olasılıkla tedavinizin iyi gittiği anlamına da gelmektedir.D Dimer Testi Hakkında Sık Sorulan SorularD dimer kantitatif nedir?D dimer kantitatif, vücutta kan pıhtısı oluştuğunda veya parçalandığında ortaya çıkan d dimer adı verilen protein parçacağının miktarının ölçüldüğü bir kan testidir. D Dimer en yüksek kaç olmalı? Kanda ölçülen D dimer değeri 250 mcg/L den düşük olması gerekir. Bu değerin üstü D dimer yüksekliği olarak kabul edilir. D dimer yüksekliği durumunda pulmoner emboli veya kalp krizi gibi tromboembolik olaylarından şüphelenilir. D dimer düzeyleri özellikle kalp hastalığı ile ilişkili olabilecek pıhtılaşma sorunlarına işaret eder.D Dimer yüksekliği nasıl düşürülür?D dimer yüksekliğinin düşürülmesi için altında yatan hastalığın tespit edilerek tedavinin uygulanması gerekir. | 2,071 |
30 | Tanı ve Testler | D Vitamini Testi | Hem çocuklarda hem de yetişkinlerin sağlığı için en önemli vitaminlerden D vitamini eksikliği pek çok sağlık sorununa kapı açabilir. Kemik sağlığının olmazsa olmazı D vitamini kanser gibi hastalıklarda da önlem olabilir. Memorial Şişli Hastanesi Klinik Biyokimya Laboratuvarı Sorumlusu Doç. Dr. Nilgün Tekkeşin, D vitamini ve testi hakkında bilgi verdi.Hem çocuklarda hem de yetişkinlerin sağlığı için en önemli vitaminlerden D vitamini eksikliği pek çok sağlık sorununa kapı açabilir. Kemik sağlığının olmazsa olmazı D vitamini kanser gibi hastalıklarda da önlem olabilir. Memorial Şişli Hastanesi Klinik Biyokimya Laboratuvarı Sorumlusu Doç. Dr. Nilgün Tekkeşin, D vitamini ve testi hakkında bilgi verdi.D vitamini testi nedir?D vitamini, hem yetişkin hem çocuk sağlığı için gerekli olan vitaminler arasında yer almaktadır. D vitamini eksikliğinde hem yetişkinlerde hem de çocuklarda çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Bu nedenle vitamin seviyelerinin istenilen düzeyde olması çok önemlidir. Tıp dilinde kalsiferol denilen, yağda çözünen, karaciğerde ve yağ dokuda depolanan vitamin çeşitlerinden biridir. D2 ve D3 olarak iki tipe ayrılmaktadır. Güneşten ve besinlerden alınan D vitamini, karaciğerde ve böbrekte değişime uğrayarak daha etkili bir kimyasala dönüşmektedir. Fosfor ve kalsiyum maddelerinin kan seviyelerini dengeleyen vitamin, D vitaminidir. Diş ve kemik sağlığı açısından son derece önemlidir. Kalsiyumun bağırsaklarda emilimini sağlarken böbreklerde de kalsiyum kaybını azaltmaktadır. Kemiklerin kalsiyum birikimi ile sertleşmesi D vitamini ile gerçekleşmektedir. Kas gücünü ve kas kütlesini arttırdığı için özellikle yaşlılarda görülen düşme durumlarını azaltmaktadır. Kemik erimesine neden olan paratiroid hormonun salgılanmasını önlemektedir. Kas ve kemik sağlığı için vitamin alımına ve beslenme düzenine özen gösterilmesi son derece önemlidir. D vitamini diyabete karşı koruma özelliğine sahiptir. Yeterli D vitaminine sahip olan çocuklarda Tip 1 diyabetin azaldığı, düşük olanlarda ise Tip 2 diyabetin arttığı görülmektedir. Ayrıca metabolik sendrom gibi durumlar, D vitamini eksikliği görülen kişilerde ortaya çıkar. Bağışıklık sistemini güçlendiren vitaminler arasında D vitamini de yer almaktadır. Bağışıklığı güçlendirerek hastalıklara karşı koruma sağlayan D vitamini, vücuttaki tüm hücreler için yararlıdır. Ülseratif kolit, Crohn, Multipl Skleroz (MS) gibi bağışıklık sisteminin neden olduğu hastalıklarda düşük D vitaminine rastlanmaktadır. Yeterli D vitamini ile bu hastalıkların önlenebildiği görülmektedir. D vitamini kalp sağlığına ve hastalıklarına iyi gelmektedir. Yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, bazı kanser türleri ile ilgili hastalıklara karşı koruyucu etkisi vardır. Vücut için önemli olan D vitamini testi de Tam Kan Sayımı testi içinde doktor tarafından istenebilmektedir.D vitamini hangi hastalıkların tanısı için yapılır?Osteomalazi, osteoporoz, paget gibi kemik hastalığı olan kişilere, kas- iskelet sistemine ait belirtiler yaşayan kişilere, güneş ışığını yeterli düzeyde alamayanlara, obezitede, kısa aralıklarla hamile kalan anne adaylarına, emziren annelere, bazı ilaçları kullanan kişilere D vitamini testi yapılmaktadır. Ayrıca kistik fibrosiz, MS, ülseratif kolit, Crohn hastalığını izlemek için de bu test istenir. İleri yaşta ve menopoz döneminde de D vitamini testi istenebilmektedir.D vitamini testi nasıl yapılır?İç Hastalıkları (Dahiliye) uzman doktorların yönlendirmesiyle hastanın kolundaki bir damardan girilerek kan alınır. Bu kanda D vitamini değeri bulunur.Sık sorulan sorular D vitamini yüksekliği nedir?Her şeyin fazlası vücut için zararlıdır. D vitamini miktarı için de aynı şey geçerlidir ve fazlası zehirlenmelere sebebiyet verebilmektedir. Yüksek D vitamini seviyesi, organlarda ve yumuşak dokularda kalsiyum birikimlerine yol açabilmektedir. Bunun sonucunda da böbrek taşı, yüksek tansiyon atakları görülebilmektedir. Ayrıca D vitamini fazlalığı kanda kalsiyum yükselmesine, böbrek hastalıklarına, böbrek taşlarına ve damar sorunlarına yol açabilmektedir. Fazla D vitamini zehirlenmelere yol açabilmekte ve bu zehirlenme sonucunda gelişen böbrek yetmezliği ve kalp yetmezliği ölüme sebep olabilmektedir. Erken toksisite (zehirlenme) belirtileri kemik ağrıları, sersemlik, ağız kuruluğu, kabızlık, sürekli baş ağrısı, susuzluk, kas ağrısı, iştahsızlık, mide bulantısı, kusma, düzensiz kalp atışı şeklinde görülebilmektedir. Kronik toksisite belirtileri ciltte kaşıntı, mide bulantısı, cinsel isteksizlik, şiddetli mide ağrısı, psikiyatrik problemler, kemik ağrısı, idrarda bulanıklık, gözlerin ışığa karşı hassas olması, kusma gibi durumlarla kendini belli edebilmektedir.Güneş ışınları, D vitamini fazlalığını yok ettiği için güneşlenme ile D vitamini zehirlenmesi meydana gelmemektedir.D vitamini düşüklüğü nedir?D vitamini eksikliği, vücudun tüm sistemlerini etkilemekte ve pek çok hastalığa davetiye çıkarmaktadır. Günümüzün yaşam koşulları, kapalı ortamlarda çalışmak, açık hava aktivitelerini yeterince gerçekleştirmemek, yetersiz beslenme D vitamini eksikliğini artırmaktadır. D vitamini eksikliği, her yaş grubunu etkileyen ve önemli sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına sebep olan bir etkendir. D vitamini eksikliği çeşitli belirtilerle ortaya çıkabilmektedir. Burada önemli olan detay, kişilerin kendilerini izlemesi ve gerekli önlemleri almasıdır. D vitamini eksikliği belirtileri aşağıdaki şekilde sıralanabilir:- Genel vücut ağrısı- Yorgunluk- Yürümekte zorlanma (denge problemi)- Kemik ağrısı- Kuvvet kaybı- Saç dökülmesi- Baş ağrısı- Depresyon- Değişken ruh hali- Uykusuzluk- Eklemlerde ve parmaklarda ağrı- Gözaltı morlukları- Aşırı terleme- Kilo vermekte güçlük çekme- Sürekli üşümeD vitamini eksikliği kişilerde; kanser, kronik yorgunluk, diyabet, hipertansiyon, depresyon, romatizma ve kalp hastalıkları gibi sağlık sorunlarına yol açabilir. D vitamini eksikliği; kemik yoğunluğunu da olumsuz etkiler ve kemik hastalıklarına davetiye çıkarır.D vitamini değeri kaç olmalı?* Fazla Düşük D Vitamini Seviyesi: 30 nmol / L'nin altında (12 ng / mL)* Hafif Düşük D Vitamini Seviyesi: 30 nmol / L (12 ng / mL) ile 50 nmol / L (20 ng / mL) arasında* Normal D Vitamini Seviyesi: 50 nmol / L (20 ng / mL) ile 125 nmol / L (50 ng / mL) arasında* Yüksek D Vitamini Seviyesi: 125 nmol / L'den (50 ng / mL) yüksekD vitamini nelerde var?D vitamini eksikliği, vücudun tüm sistemlerini etkilemekte ve pek çok hastalığa davetiye çıkarmaktadır. Günümüzün yaşam koşulları, kapalı ortamlarda çalışmak, açık hava aktivitelerini yeterince gerçekleştirmemek, yetersiz beslenme D vitamini eksikliğini artırmaktadır. D vitamini eksikliği, her yaş grubunu etkileyen ve önemli sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına sebep olan bir etkendir.D vitamini eksikliği çeşitli belirtilerle ortaya çıkabilmektedir. Burada önemli olan detay, kişilerin kendilerini izlemesi ve gerekli önlemleri almasıdır. D vitamini eksikliği belirtileri aşağıdaki şekilde sıralanabilir:- Genel vücut ağrısı- Yorgunluk- Yürümekte zorlanma (denge problemi)- Kemik ağrısı- Kuvvet kaybı- Saç dökülmesi- Baş ağrısı- Depresyon- Değişken ruh hali- Uykusuzluk- Eklemlerde ve parmaklarda ağrı- Gözaltı morlukları- Aşırı terleme- Kilo vermekte güçlük çekme- Sürekli üşümeD vitamini eksikliği kişilerde; kanser, kronik yorgunluk, diyabet, hipertansiyon, depresyon, romatizma ve kalp hastalıkları gibi sağlık sorunlarına yol açabilir. D vitamini eksikliği; kemik yoğunluğunu da olumsuz etkiler ve kemik hastalıklarına davetiye çıkarır.D vitamini damla şeklinde alınır mı?D vitamini takviyesi (d vitamini ilaçları) almadan önce mutlaka doktora danışılmalı ve kişiye uygun D vitamini eksikliği tedavisi yapılmalıdır. D vitamini eksikliğini öğrenmek için hemen online hastane randevusu alabilirsiniz. D vitamini eksikliği tanısı, kandaki D vitamini seviyesi ölçülerek konmaktadır. Günlük ihtiyacı karşılayamayanlara ağızdan tedavi önerilmektedir. “D vitamini eksikliği nasıl giderilir?” sorularına yanıt olarak “Daha yüksek dozlu D vitamini takviyeleri kalçadan enjeksiyonla uygulanabilmektedir. Yapılan araştırmalara göre D vitamini hapı ya da D vitamini damlası yağlı yemeklerle alındığında vitaminin emilimi daha fazla olmaktadır” denilebilir.Hamilelikte D vitamini eksikliğinin zararları nelerdir?D vitamini eksikliği kadın hastalıkları ve doğum konusunda da kendini göstermektedir. Hamilelik döneminde anne ve çocuk sağlığı için D vitamini kullanımı son derece önemlidir. Anne karnındaki bebek kalsiyum ihtiyacını anneden karşıladığı için annenin hamilelik ve emzirme döneminde kalsiyum dengesinin sağlanması için D vitamini düzeyinin yeterli olması gerekmektedir. D vitamini eksikliği olan annelerin bebeklerinin kemiklerinde yumuşama ve zayıflama görülebilir. Bebeğin kaslarında zayıflık, bıngıldağının kapanması ya da kapanmaması, diş çıkmasında zayıflık da D vitamini eksikliğiyle ilişkilidir. Hamilelikte eksik D vitamini alımı, yeni doğan bebeklerde kalıcı hasar bırakabilmekte ve doğumdan sonra gerçekleştirilen vitamin takviyesi ile tam olarak düzeltilememektedir.D vitamini eksikliğinde anne adaylarında gebelik zehirlenmesi denilen preeklamsi/eklamsi riskinde artış yaşanabilmektedir. Hamilelikte halsizlik, yetersiz kilo alımı, yorgunluk, kas ve kemik ağrılarının olması da D vitaminiyle ilgilidir. Ayrıca gebelik şekeri ve kemik erimesi D vitamini eksikliğinde meydana gelebilecek durumlar arasındadır. D vitamini düşük olan annelerde sezaryen ile doğum daha fazla olmaktadır. Anne adaylarına 12. haftadan itibaren D vitamini takviyesine başlanmalı ve emzirme döneminin 6. ayına kadar sürdürülmelidir.D vitamini eksikliğinde kimler risk altında?D vitamini eksikliğinde görülen hastalıklar konusunda risk altında olan kişiler:• Açık tenliler• Yaşlılar• Diyabet hastaları• Kapalı ortamlarda çalışanlar ve kapalı giyinenler• Yüksek faktörlü güneş koruyucu kullananlar• Böbrek ve karaciğer hastalıkları olanlar• Beslenme bozukluğu olanlar• Mide ameliyatı olanlar• Gebelik ve emzirme döneminde olanlar• Epilepsi ilacı kullanan kişiler• Kortizon kullananlar• Çölyak hastalığı olanlarD vitamini eksikliği kanser yapar mı?Yapılan çalışmalarda D vitamini eksikliğinin kadınlarda görülme sıklığı yüzde 93 olup erkeklerden daha yüksek olduğu fark edilmiştir. Son dönemlerde D vitamini ve kanser ilişkisinin olduğuna dair ortaya atılan söylemler en çok kadınları paniğe sevk etse de, kanser ve bu vitaminin eksikliğine dair net bir ilişki yoktur.D vitamini kanseri önler mi?D vitamini, hem kadın, hem çocuk hem erkek sağlığı için gerekli olan vitaminler arasında yer almaktadır. D vitamini eksikliğinde özellikle kadınlarda ve çocuklarda çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Bu nedenle vitamin seviyelerinin istenilen düzeyde olması çok önemlidir. D vitamini vücutta kalsiyum dengesinin düzenlemek, kemik mineral yapısının oluşmasını sağlamak, büyüme-gelişmeye katkıda bulunmak ve bağışıklık sistemini güçlendirmek gibi önemli bir işleve sahiptir. Bunların yanında D vitamini hücrelerin kontrolsüz büyümelerini düzenlerken önemli bir rol üstlenmektedir. Çeşitli araştırmalar kanseri de tanımlayan kontrolsüz hücre çoğalmasını önlemeye yardımcı olduğunu göstermiştir. Ancak Bu konuda kesin konuşmak için daha fazla kontrollü araştırmaya ihtiyaç vardır. D vitamini düşük olanlara D vitamini takviyesi verildiğinde ve verilmediğinde çıkan sonuçlarda kanser riskinde azalmaya sebep olunmadığının gözlendiği çalışmalar da vardır. D vitamini eksikliğinin tek başına kanser belirtisi olmayacağı bilinmelidir.Menopozda D vitamini önemli mi?Son yıllarda infertiliteden, kilo verme konusuna kadar pek çok sorunda D vitamini önerildiği görülmektedir. Ancak D vitamininin infertiliteye etkisi de kesin kanıtlanmış değildir. “D vitamini eksik olduğu için kanser olunur” demek bireyleri paniğe sevk edebilmektedir. Kanserle ilişkisinden ziyade D vitamininin kemik yapısında önemli etkileri vardır. Özellikle menopoz ve sonrası dönemde kemik yapısının sağlıklı olması açısından D vitamini çok önemlidir. Menopoz sürecinde D vitamini eksikliği nedeniyle en küçük bir düşme sorununda bile kemik kırılması, boy kısalması gibi sorunlar görülmektedir. Bu nedenle gerek beslenmekle, gerek güneş ışığı almakla bunlar yetersiz gelirse de uygun oranda D vitamini takviyesi verilmektedir.D vitamini günlük ihtiyacı ne kadardır?D vitamini ihtiyacı yaşa ve kişiye göre değişkenlik gösterir. 1 yaşına kadarki bebeklerde 400 IU yeterli iken, 1 yaşından sonraki 600 IU alınması gerekir. 70 yaşından sonra günlük D vitamini ihtiyacı artmaktadır.D vitamininin görevleri nelerdir?D vitamininin metabolizmadaki başlıca görevi kalsiyum ve fosfor emilimini sağlayarak vücuttaki kalsiyum ve fosfor dengesini düzenlemektir. D vitamini yokluğunda kalsiyum emilimi %10-15 düzeyinde iken D vitaminin varlığında bu oran %30-80 değerlerine kadar çıkmaktadırD vitamini kullanımı böbreklerdeki kalsiyum kaybını önlemektedir.Kemik direncini artırmaktadır.İnsülin yapımında olumlu etkileri vardır.D vitamininin doğru oranlarda kullanımının birçok kanser türüne karşı koruyucu rol oynadığı yönünde çok sayıda çalışma bulunmaktadır.D vitamini takviyesi almalı mıyım?D vitamini asla doktora bilgi vermeden, doktorun vermediği şekilde alınmamalıdır. Çünkü yağda depolanan, idrar ile atılmayan bir vitamin olmasından dolayı gelişigüzel kullanılması yüksek kan düzeylerine sebep olabilir. D vitamini alımı vücut için son derece yararlıdır ancak her şeyin fazlasının zararlı olduğu gibi bu vitaminin de aşırı alımı istenmeyen etkilere neden olabilir. Bir insan günde 4000 üniteden fazla D vitamini alımı yapmamalıdır. Çok yüksek D vitamini seviyesi, kişinin yumuşak doku ve organlarında kalsiyum birikimlerine yol açabilmektedir. Bu nedenle mutlaka uzman yardımı alınmalı ve vücutta D vitamini seviyesi ölçtürülmelidir. Fazla miktarda D vitamini kullanılması;Doku ve eklem kireçlenmelerineBöbrek taşı oluşumuna ve böbrek hasarına zemin hazırlamaktadır.Yüksek tansiyona neden olabilir.Aşırı D vitamini kullanımı zehirlenmelere yol açabilir. Zehirlenmeye bağlı olarak; ağız kuruluğu, baş ağrısı, mide bulantısı, kusma, düzensin kal atışı yaşanabilir.Güneş koruyucu D vitaminini etkiler mi?20 faktörlü ve üstü güneş koruyucular deride D vitamini oluşumunu azaltır ya da tamamen engellemektedir.D vitamini eksikliği grip yapar mı?D vitamininin doğal bağışıklık sistemi içinde önemli bir rolü bulunmaktadır. Sürekli nezle grip oluyorsanız, iyileşme süreciniz çok uzuyorsa D vitamini eksikliği yaşıyor olabilirsiniz. Astım ve kronik akciğer hastasıysanız D vitamini eksikliği bu rahatsızlıkları daha fazla yaşamanıza neden olur. Bu nedenle en kısa zamanda bir doktora başvurmalısınız.D vitamininin depresyonla ilgisi var mı?Hiçbir sorun yaşamadığınız bir iş ve bir aile hayatınız var ama siz kendinizi sürekli mutsuz, hüzünlü ve üzgün hissediyorsunuz. Bu nedensiz depresyonun sebebi beyinde üretilen ve ruh halinin düzenlenmesinde önemli etkisi bulunan serotonin seviyesinin D vitamini eksikliğine bağlı olarak düşmesi olabilir. Beyninizin sağlıklı çalışarak düzenli bir mutluluk hormonu salgılanması için D vitamini eksikliğini giderin. | 5,749 |
31 | Tanı ve Testler | Dansite Testi | Dansite, idrarın özgül ağırlığı olup, idrar ve suyun yoğunluğunun karşılaştırıldığı, idrarda kaç tane partikül bulunduğunun yani idrar konsantrasyonun ölçüldüğü idrar testidir. Dansite testi, böbreğin idrarı konsantre etme yeteneğini anlamak için idrarın içerisindeki yoğunluk oranını tespit eder. Yoğunluk, idrar içindeki metabolik atık ürünleri (üre, kreatinin) veya tüketilen yiyeceklerden gelen sodyum, kalsiyum, vb gibi elektrolitleri kapsar. Bu testle birlikte olası şeker hastalığı, vücudun susuz kalması gibi sorunların teşhisi yapılır. İdrardaki partikül sayısı arttıkça idrarın özgül ağırlığı da artar. Sudakinden daha fazla parçacık varsa idrar daha yoğun olacak, bu doğrultuda da özgül ağırlık daha yüksek olacaktır.Dansite, idrarın özgül ağırlığı olup, idrar ve suyun yoğunluğunun karşılaştırıldığı, idrarda kaç tane partikül bulunduğunun yani idrar konsantrasyonun ölçüldüğü idrar testidir. Dansite testi, böbreğin idrarı konsantre etme yeteneğini anlamak için idrarın içerisindeki yoğunluk oranını tespit eder. Yoğunluk, idrar içindeki metabolik atık ürünleri (üre, kreatinin) veya tüketilen yiyeceklerden gelen sodyum, kalsiyum, vb gibi elektrolitleri kapsar. Bu testle birlikte olası şeker hastalığı, vücudun susuz kalması gibi sorunların teşhisi yapılır. İdrardaki partikül sayısı arttıkça idrarın özgül ağırlığı da artar. Sudakinden daha fazla parçacık varsa idrar daha yoğun olacak, bu doğrultuda da özgül ağırlık daha yüksek olacaktır.Dansite Nedir?Dansite, böbreğin idrarı konsantre etme yeteneğini(su içeriğini dengeleme ve atıkları atma) değerlendirmek için yapılan, idrardaki tüm kimyasal parçacıkların toplam konsantrasyonunu gösteren ve idrarın özgül ağırlığını veren laboratuvar testidir. Dansite testinde idrar ve suyun yoğunluğunu karşılaştırılır, böbreklerin idrarı ne kadar iyi seyrelttiğini anlamayı sağlar. Sonucuna göre böbrek hastalıkları ve dehidrasyon tespiti yapılabilir. Çok yüksek dansite değeri böbreklerin işlevsel olarak çalışmadığı ve yeterince su tüketilmediği işaret ederken düşük dansite değeriyse kişinin çok sıvı tüketmesi ve sıvı tüketmesine neden olan susuzluğun altında yatan bir hastalığın habercisi olabilir.Dansite Testi Neden Yapılır?Dansite, idrardaki tüm kimyasal parçacıkların toplam konsantrasyonunu anlamak için yapılan bir laboratuvar testidir. İdrardaki yoğunluğu ölçmeye yarayan idrar dansite testi vücudun su dengesini ve idrar konsantrasyonunu görmek ve böbrek fonksiyonlarının nasıl çalıştığını anlamak için yapılan bir testtir. Bu sayede böbreklerin ana görevi vücuttaki kanı filtrelemek ve normal elektrolit seviyesini koruma sürecinde sorun olup olmadığı teşhis edilebilir.Muayeneyle birlikte doktor aşağıdaki belirtilere sahip olmanız durumunda idrar dansite testini ister.Bu belirtilerin ışığında doktor tarafından idrar dansite testi istenir ve böbreklerin nasıl çalıştığı kontrol edilir.İdrar Dansite Testi İçin Nasıl Bir Hazırlık Gerekir?İdrar dansite testi, idrar tahlili içinde istenebileceği gibi tek başına da istenebilir. Bu süreçte doktor hastadan özellikle sükroz içeriği olan ilaçları kesmesini ister. Bunun dışında dansite testinin değeri idrar rengiyle doğru orantılı olduğu için idrarın rengini etkileyebilecek besinlerden uzak durulması istenir. Bu besinler; pancar, havuç, bakla ve böğürtlendir.İdrar Dansite Testi Sonuçlarının YorumlanmasıHem idrar tahlili içinde hem de ayrı olarak yaptırılan dansite testinin sonuçları bazı olası hastalıklar konusunda fikir vermesi açısından önemlidir. Ortaya çıkan değerler sonrası gerek dansite düşüklüğü gerekse dansite yüksekliği değerleri şeker hastalığı, dehidrasyon (vücudun susuz kalması) böbrek hastalıkları ve kalp yetmezliği konusunda daha dikkatli olunması gerektiğinin sinyalini verir.Yaptırılan idrar dansite testinde normal değer aralığı 1.002-1.030 aralığında kabul edilir. Aslında bu durumd a böbreklerin sağlıklı çalıştığının bir göstergesidir. Bu değerlerin altında veya üstünde belirlenen sonuçlar için farklı değerlendirmeler yapılabilir.Dansite Düşüklüğü Ne Anlama Gelir? Neden Olur?Vücutta dansitenin normal referans aralığı 1.002-1.30 arasındadır, buradaki taban referans değer olan 1.002’in altında olması dansite düşüklüğü olarak kabul edilirken, yaygın nedeni ise aşırı su tüketimi olarak kabul edilmektedir. Yoğun susuzluk hissi nedeniyle aşırı su tüketimi yapılıyorsa bu şekersiz şeker hastalığı belirtisi olabilir. Bunun dışında dansite düşüklüğünün genel nedenleri şunlardır:Dansite Yüksekliği Ne Anlama Gelir? Neden Olur?İdeal değer aralığı 1.002-1.30 aralığında kabul edilen dansite değerinin 1.30 üstünde olması dansite yüksekliği olarak kabul edilirken, bu da böbreklerinin sağlıklı çalışmadığının ve vücudun susuz kaldığının bir işaretidir. Bu rakam ne kadar yüksek çıkarsa vücut o kadar susuz kalmış demektir. Vücudun susuz kalması sonucu idrar renginin koyulaştığı da görülür. Ayrıca yüksek dansite değeri idrarda fazladan maddelerin bulunması anlamına da gelir. Bu maddeler şöyle özetlenebilir:Aşırı dehidrasyonun (susuz kalınması) dışında dansite yüksekliğine neden olabilen hastalıklar şunlardır:Dansite testi dışında arasında idrar PH testleri, hemoglobin ve keton testleri bulunur. Tüm bu testlerin analizleri idrar ve böbrekte meydana gelen değişimler konusunda daha sağlıklı sonuçlar verecektir.Dansite Testi Yan Etkileri Var mı?İdrar dansite testi, sadece idrar yapılmasını gerektirdiği için herhangi bir risk ve tehlike oluşturmaz. Sadece idrar yolu enfeksiyonu varsa idarda yanma veya ağrı yaşanabilir. İdrar yaparken daha şiddetli ve rahatsız eden sorun yaşanılırsa uzman bir hekime danışılması tavsiye edilir.Dansite Hakkında Sıkça Sorulan SorularDansite ne demek?Dansite, idrarda ortaya çıkan maddelerin yoğunluğu olarak tanımlanır. Normal değer aralığın altında veya üstünde çıkan dansite değerlerinin sonucuna göre bazı olası hastalıklar söz konusu olabilir.Dansite testi ne işe yarar?Dansite, idrarın yoğunluğunu suyun yoğunluğuyla karşılaştırarak, böbreklerin idrarı ne kadar iyi seyrelttiğini anlamayı sağlayan bir testtir. İdrarda sudakinden daha fazla parçacık tespit edilirse, idrar daha yoğun olacak ve özgül ağırlık daha yüksek olacaktır. Bu da böbreklerin düzgün çalışmadığını, vücuda yeterince su alınmadığını ya da diyabet gibi sorunları işaret edebilmektedir.İdrarda dansite normal değeri nedir?İdrarda ortaya çıkan dansite değeri 1.002-1.030 aralığında olmalıdır.Dansite kaç olursa tehlikeli?Normal değer aralığı 1.002-1.030 olması gereken dansite değeri, düşük veya yüksek olduğunda böbrek hastalığı veya dehidrasyon gibi problemleri ortaya çıkarabilir. Daha detaylı değerlendirmeler uzman doktor tarafından yapılmalıdır. | 2,531 |
32 | Tanı ve Testler | Denver Testi | Denver testi, 0-6 yaş arası çocuklarda gelişimsel eksiklikleri belirlemek için tasarlanmış bir tarama aracı ve gelişim testidir. Denver testi ile çocuğun gelişimini yakından takip etmek ve onun sağlıklı bir birey olarak yetişmesi amaçlanır. Bu doğrultuda Denver testi, çocukların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimini değerlendirmek için kullanılan basit ve etkili bir yöntemdir.Denver testi, 0-6 yaş arası çocuklarda gelişimsel eksiklikleri belirlemek için tasarlanmış bir tarama aracı ve gelişim testidir. Denver testi ile çocuğun gelişimini yakından takip etmek ve onun sağlıklı bir birey olarak yetişmesi amaçlanır. Bu doğrultuda Denver testi, çocukların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimini değerlendirmek için kullanılan basit ve etkili bir yöntemdir.Denver Testi Nedir?Denver testi çocukların gelişiminde uygulanan ve 1960'larda Dr. William K. Frankenburg ve Dr. Robert J. Dodds tarafından geliştirilen bir gelişim testidir. Analizin içeriği 1996'da güncellenerek Denver 2 testi olarak yayınlanmıştır.Bununla birlikte 116 maddelik bir içeriğe sahip olan analiz 4 farklı bölümden oluşur. Genel olarak analizde çocukların yaşına göre gelişimsel özelliği yeterli düzeyde mi diye bakılarak değerlendirilir. Bunun yanında sağlıklı çocuklar hakkında da bilgi sahibi olunmasını sağlayan analiz Türkiye'de ilk kez 1980'lerde uygulanmaya başlanmıştır. Ayrıca Türkiye'de 1990'da analizin içeriğinde yenilenmeye gidilmiştir. Son zamanlarda çocukların beyin ve beden gelişimlerinde geriliğin artması bu tarz analizlere duyulan ihtiyacı da artırmıştır. Analizin envanterleri arasında hikaye dinlenme ve gözlem yöntemleri de bulunur.Denver Testi Kaç Yaşlarında Yaptırılmalı?Denver testi 0-6 yaş aralığında uygulanır. Bu şekilde çocuğun gelişimi ile ilgili tarama analizi yapılır. Bu doğrultuda Denver testinde çocukların yaşına göre konuşma ya da dil gelişim düzeyleri, ince ve kaba motor becerileri, sosyal yetenekleri ya da kişisel yetenekler hakkında öngörü oluşturulur.Denver Testi Nasıl Uygulanır?Aile tarafından gelişim problemlerinden şüphe duyulan çocuklar için Denver gelişim testi yapılabilir. Bu anlamda çocukların gelişimsel davranışlarını tespit etmek için uzman eşliğinde Denver testi soruları yönlendirilir. Analize başlamadan önce ebeveynlerden çocuklarını anlatmaları istenir. Anne-babaya sorulan soruların cevapları ile çocuğun etkinlikleri yapma şekli karşılaştırılarak bir değerlendirme çıkarılır. Bu test sırasında çocuğun davranışlarındaki değişimler aşağıdaki gibi incelenebilir:Denver Testinin İçeriği Nedir?Denver testi tablo şeklinde ve tek sayfada toplanmış bir analizdir. Bu analizin içeriğinde yıllara ve aylara göre becerilerin öne çıkmasını sağlayan sorular bulunur. Çocuğun yaşı neyse ona denk gelecek şekilde sorular tablodan çizilir, koordinatları belirlenen çizelgede ebeveynlere de sorulacak sorular tespit edilir. Tabloda genel olarak açık renkten koyu renge doğru aşamalar halinde sorular yer alır ve çizilen çizgiye denk gelecek koyu tonda soruların çocuk tarafından yapılabiliyor olması değerlendirilir. Eğer, çocuk bu alanda çizginin solunda bulunan üç adet soruyu cevaplayamıyorsa o kısım devam edilmez. Uygulama sırasında sözel cevaplar değerlendirilir. Hem cevapları hem de davranışları moderatör tarafından anlık kaydedilir.Diğer bir taraftan çocuğun nesnel belirti vermeden ve şüphe uyandıran gelişimsel problemlerin keşfinde destekleyici bir analizdir. Dikkat edilmesi gereken bir nokta ise analizin bir zeka testi olmaması, sadece gelişimi hakkında bilgi vermesidir. Bununla birlikte çocuğun gelecekte sahip olacağı IQ seviyesini, zihinsel kapasitesini ya da uyumsal becerisini öngörmek için kullanılamaz. Bu anlamda disleksi (konuşma bozukluğu), öğrenme problemleri, duygusal ya da psikolojik sorunlar gibi konularda veri vermek için herhangi bir alt yapısı mevcut değildir. Bu tarz hastalıklar doktorun fiziki muayenesinde değerlendirilebilir, bu bağlamda Denver testi tanısal bir kimlik taşımamaktadır. Son olarak bu analizin ilgilendiği 4 alt bölüm bulunmaktadır. Bu doğrultuda 4 alt bölüm içeriği aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:Tüm bu bilgilerle birlikte uzman eşliğinde yapılan bu analiz, çocuk üzerinde klinik olarak tespit edilmeyen gelişim sorunlarını belirlemede bir araç vazifesi görür. Ayrıca özel eğitimli çocuklarda dönem dönem aldıkları eğitimin etkisini görmek için de kullanılabilir. Özellikle anaokulu ve kreş döneminde çocukların eğitim kurumuna başlarken uygulanabilir. Bu dönemde çocuğun yaşına göre geliştirdikleri yetenekleri tespit edilerek hangi seviyeden başlaması gerektiği öngörülebilir. Denver Testi Sonuçları Nasıl Okunmalı?Bu analizde sorulan sorulara verilen cevaplar geçer, kalır, reddeder ya da olanak dışı olarak değerlendirilir. 3 yaş Denver için bazı örnek sorular için şu şekilde bir liste yapılır:Analizin değerlendirme aşamasında ise aşağıdaki basamaklar incelenebilir:Testin sonucunda ikiden fazla gecikme bulunuyorsa anormal olarak değerlendirilir. Ayrıca 1 gecikme ve ikiden fazla uyarı cevabı varsa şüpheli olarak görülür. Bunun yanında analizde gecikme cevabı yoksa ve maksimum 1 uyarı varsa çocuk normal olarak kabul edilir.Denver Testi Hakkında Sık Sorulan SorularDenver testi güvenilir mi?Uzmanlar tarafından geçerli ve güvenli bir gelişim testi olmasıyla sıkça başvurulan bir analizdir.Gelişim testinde neler yapılır?Çocuğa ve ebeveynlere 4 başlık altında sorular yönlendirilerek verilen cevaplara göre gelişimsel bir problem olup olmadığına bakılır. | 2,031 |
33 | Tanı ve Testler | Dışkıda Gizli Kan Testi | Sindirim sistemini etkileyen bazı kanser türleri ile bazı sindirim sistemi sorunları dışkıdaki gizli kan ile kendini belli ediyor. Kolon ve rektum kanseri olarak bilinen kolorektal kanserler ile yemek borusu, mide ve ince bağırsak kaynaklı kanamaları belirlemek için kullanılan dışkıda gizli kan testi, hayati önem taşıyor. Özellikle nedeni bulunamayan demir eksikliğine bağlı kansızlığı olanlarda da dışkıda kan testi tarama amacıyla kullanılıyor. Memorial Kayseri Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Mustafa Kaplan, dışkıda gizili kan testi ile ilgili bilgi verdi. Sindirim sistemini etkileyen bazı kanser türleri ile bazı sindirim sistemi sorunları dışkıdaki gizli kan ile kendini belli ediyor. Kolon ve rektum kanseri olarak bilinen kolorektal kanserler ile yemek borusu, mide ve ince bağırsak kaynaklı kanamaları belirlemek için kullanılan dışkıda gizli kan testi, hayati önem taşıyor. Özellikle nedeni bulunamayan demir eksikliğine bağlı kansızlığı olanlarda da dışkıda kan testi tarama amacıyla kullanılıyor. Memorial Kayseri Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Mustafa Kaplan, dışkıda gizili kan testi ile ilgili bilgi verdi. Dışkıda gizli kan testi nedir?Dışkıda gizli kan testi yani gaitada gizli kan testi (GGK), dışkıdaki kanın varlığını belirlemek için kullanılmaktadır. Gizli kan, dışkılama yapıldıktan sonra tuvalette veya tuvalet kağıdında çıplak gözle görülmeyen dışkıda bulunan kan anlamına gelmektedir. Dışkıdaki kan, sindirim sisteminde muhtemelen gizli bir kanama olduğuna işaret eder. Bu test kalın bağırsak yani ‘kolorektal’ kanserinin bir belirtisi olabilir. Kolorektal kanser, kansere bağlı ölümlerin ikinci önde gelen nedenidir. Bu kanser türü erkeklerde ve kadınlarda üçüncü en yaygın kanserdir. Aslında dışkıda gizli kan testi, tedavinin en etkili olduğu erken dönemde kolorektal kanseri bulmaya yardımcı olabilecek bir tarama testidir. Bu testin pozitifliği ayrıca yemek borusu, mide ve ince bağırsak kaynaklı kanamaları da gösterebilir. Dışkıda kan testi ne için yapılır?Ulusal kanser tarama programında 45 yaşın üzerindeki kişilerde kolon ve mide kanseri taraması yapılması tavsiye edilmektedir. Ailesinde kanser öyküsü olan kişilerde bu yaş sınırı 40’a inmektedir. Kolaylıkla uygulanabilen tarama testlerinden en önemlisi dışkıda gizli kana bakılması testidir. Kanser taraması için hastaların yıllık olarak bu testi yaptırması önerilmektedir. Özellikle sigara ile alkol kullananların ve obez kişilerin kanser taraması konusunda daha uyanık olması gerekmektedir. Ayrıca kan sonuçlarında demir eksikliği tespit edilen kişilerde bu duruma sebep olabilecek başka bir durum yoksa mide-bağırsak patolojilerinin değerlendirilmesi için dışkıda kan testi yapılması önerilmektedir. Ülkemizde bu test genelde sağlık kuruluşlarında uygulanırken, evde kişinin kendisinin yapacağı hazır kitler de kullanılmaktadır. Bu testte anormal bir sonuç çıkması durumunda hastaya mutlaka endoskopi ve kolonoskopi yapılması gerekmektedir. Dışkıda kan testi hangi durumda pozitif çıkar?Aslında bu testin pozitif çıkması için hastanın ağız içi, mide, kalın barsak, ince bağırsak veya yemek borusundan 50 cc gibi az miktarda bir kanama bile olması yeterlidir. Bu testin pozitif çıkması durumunda ilk olarak bu organlarda başlayan kanserler akla gelir. Bu durumun dışındaki aşağıdaki hastalıklar da testin pozitif çıkmasına sebep olabilir;Dışkıda kan testi her zaman doğru çıkar mı?Testin doğru sonuç vermesi için bazı şartlar gereklidir. Çünkü test sonucunun yanlış negatif veya yanlış pozitif çıkması durumu ile sıklıkla karşılaşılır. Bunun için testi yaparken aşağıdaki durumlara dikkat edilmesi gereklidir. Yine de şüpheli durumlarda aşağıdaki durumların sonucu etkilemediği testler ile endoskopi ve kolonoskopi gibi ileri işlemlerin yapılması uygun olacaktır. Sonuç pozitifse, muhtemelen sindirim sisteminin bir yerinde kanama var demektir. Ancak bu mutlaka kanser olduğunuz anlamına gelmez. Gaitada gizli kan testinde pozitif sonuç verebilecek diğer durumlar arasında ülserler, hemoroidler, polipler ve iyi huylu tümörler bulunur. Test sonuçları kan için pozitifse, uzman hekim muhtemelen kanamanın tam yerini ve nedenini bulmak için endoskopi ve kolonoskopi gibi ek testler önerecektir.Dışkıda kan testi konusunda nelere dikkat edilmeli?Gaitada gizli kan testi sadece kanın varlığını veya yokluğunu tespit edebilir. Kanamaya neyin sebep olduğunu belirleyemez. Kolon kanseri veya mide kanseri semptomları varsa dışkıda gizli kan testi önerilmez. Yani zaten dışkıda veya tuvalette kan fark edilse, karın ağrısı veya bağırsak alışkanlıklarında değişiklik olursa veya anormal şekilde bir kilo kaybı varsa bu testle vakit kaybetmeden direkt endoskopi veya kolonoskopi yapmak daha uygun olacaktır. | 1,920 |
34 | Tanı ve Testler | Doppler Ultrasonografi ( Doppler USG) | Doppler ultrasonografi ( Doppler USG), kan damarlarında hareket eden kanı göstermek için ses dalgalarını kullanan bir görüntüleme testi olarak biliniyor. Kalp ve kan damarı ( kardiyovasküler) sorunlarının belirlenmesinde kullanıldığı gibi; periferik atardamar ve toplardamarlarda hareket eden kanın yönünü, miktarını ve hızını gösteriyor. Doppler ultrasonogarfi kan pıhtıları, daralmış ya da tıkalı arterler, kalp, bacaklar, kollar, genital yapılar ve iç organlardaki kan damarlarını etkileyen diğer sorunları tanımlayabiliyor. Memorial Antalya Hastanesi Radyoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Özgür Kızılca, Doppler ultrason hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı.Doppler ultrasonografi ( Doppler USG), kan damarlarında hareket eden kanı göstermek için ses dalgalarını kullanan bir görüntüleme testi olarak biliniyor. Kalp ve kan damarı ( kardiyovasküler) sorunlarının belirlenmesinde kullanıldığı gibi; periferik atardamar ve toplardamarlarda hareket eden kanın yönünü, miktarını ve hızını gösteriyor. Doppler ultrasonogarfi kan pıhtıları, daralmış ya da tıkalı arterler, kalp, bacaklar, kollar, genital yapılar ve iç organlardaki kan damarlarını etkileyen diğer sorunları tanımlayabiliyor. Memorial Antalya Hastanesi Radyoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Özgür Kızılca, Doppler ultrason hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı.Doppler ultrasonografi nedir?Doppler ultrasonografi, yüksek frenkanslı ses dalgaları kullanılarak yapılan, ulaşılması kolay, invaziv olmayan ultrasonografik bir görüntüleme yöntemidir. Normal bir ultrason da görüntü üretmek için ses dalgalarını kullanır, ancak kan akımını gösteremez. Doppler ultrason; kan akımının yönü, hızı ve miktarı göstererek bu alanda öne çıkmaktadır.Doppler ultrasonunun kullanım alanları nelerdir?Doppler ultrason vücuttaki damarsal yatağı, bu damarların kan akım özelliklerini ve diğer organlarla olan ilişkilerini değerlendirmek için kullanılır.Doppler ultrason genellikle hangi durumlarda tercih edilir?Doppler ultrasonografi genellikle damarsal hastalıkların tespitinde ve diğer hastalıkların damarsal yapılarla ilişkilerinin değerlendirilmesinde kullanılır.Doppler ultrasonu, aşağıdakiler de dahil olmak üzere birçok durumu teşhis etmeye yardımcı olabilir;Doppler ultrasonografiye ne zaman başvurulmalıdır?Doopler ultrasonografiye birçok hastalıkta rutin ultrasonografik tetkiklere ek olarak başvurulabilir.Doppler ultrason nasıl yapılır?Doppler USG rutin ultrasonografi görüntülemesi sırasında, ek bir işlem gerektirmeden, cihazların software donanımları kullanılarak yapılabilmektedir.Doppler Ultrasonografi ( Doppler USG) hakkında sık sorulan sorularDoppler ultrasonografi öncesi hazırlık nasıl yapılır?Doppler USG öncesinde belirgin bir hazırlık gerekmez. Hedef alanın incelenebilmesine imkan verecek giysiler kullanılarak gerçekleşebilmektedir.Doppler ultrasonografi sırasında ne olur?Doppler ultrasonografide damar yatağının tespiti, morfolojik ( biçimsel) yapısı, duvar yapısı, içerisindeki kan akımının yönü, miktarı ve akım formu incelenir. Ayrıca organların beslenmesi, fonksiyonu ve tümoral yapıların daha ayrıntılı olarak değerlendirilmesini sağlar.Doppler ultrasonografi ne sıklıkta yapılır?Doppler USG radyasyon içeren bir tetkik olmadığından ve bilinen bir zararı bulunmadığından, gebelik dahil her dönemde ihtiyaç duyuldukça yapılabilir.Doppler USG hangi bölüm bakar? | 1,183 |
35 | Tanı ve Testler | Dörtlü Tarama Testi | Dörtlü tarama testi ( Dörtlü test), hamilelik sırasında bebeğin belirli doğum kusurları açısından risk altında olup olmadığının belirlenmesi için yapılıyor. Dörtlü tarama testi hamileliğin 15. ve 22. haftaları arasında bir kan testi ile gerçekleştiriliyor. Dörtlü tarama testi ile 35 yaşın altındaki kadınlarda Down sendromu vakalarının yaklaşık yüzde 75'i ve 35 yaş ve üstü kadınlarda Down sendromu vakalarının yüzde 85- 90'ı tespit edilebiliyor. Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Doç. Dr. M. Eftal Avcı, dörtlü tarama testi hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı.Dörtlü tarama testi ( Dörtlü test), hamilelik sırasında bebeğin belirli doğum kusurları açısından risk altında olup olmadığının belirlenmesi için yapılıyor. Dörtlü tarama testi hamileliğin 15. ve 22. haftaları arasında bir kan testi ile gerçekleştiriliyor. Dörtlü tarama testi ile 35 yaşın altındaki kadınlarda Down sendromu vakalarının yaklaşık yüzde 75'i ve 35 yaş ve üstü kadınlarda Down sendromu vakalarının yüzde 85- 90'ı tespit edilebiliyor. Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Doç. Dr. M. Eftal Avcı, dörtlü tarama testi hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı.Dörtlü tarama testi ( Dörtlü test) nedir?Dörtlü tarama testi hamileliğin ikinci 3 aylık döneminde hamile kadınların kanındaki dört maddenin seviyesini ölçen doğum öncesi bir testtir.Dörtlü tarama testinin avantajları nelerdir?Dörtlü tarama testi, hamilelik sırasında veya bebek doğduktan sonra daha ileri testler ve bakım veya tedavi konusunda anne baba adaylarının sağlıklı bir seçim yapmasına yardımcı olmaktadır.Dörtlü tarama testinde nelere bakılır?Genellikle doğum öncesi kontroller ikinci trimesterde başladıysa veya kan testi ve ultrason muayenesini içeren ilk trimester taraması mevcut değilse dörtlü tarama testine başvurulur.Dörtlü tarama testi nasıl yapılır?Dörtlü tarama testi anneden kan alınarak yapılmaktadır. Anne kanında 4 proteine bakılmaktadır.Dörtlü tarama testi ne zaman yapılır?Dörtlü tarama testi genellikle hamileliğin 15 ila 18. haftaları arasında - ikinci üç aylık dönemde - yapılır. Ancak işlem 22. haftaya kadar yapılabilmektedir.Dörtlü tarama testinde nelere bakılır?Dörtlü tarama testi, hamileliğini Down sendromu veya nöral tüp kusurları gibi belirli koşullardan etkilenme olasılığının yüksek olup olmadığını değerlendirmek için kullanılır. Risk düşükse, dörtlü tarama testinde; Down sendromu, trizomi 18, nöral tüp defektleri ve karın duvarı defektleri için düşük bir risk olduğuna dair güvence verebilmektedir.Dörtlü tarama testi, bu anomalilerden birinin olasılığının arttığını gösteriyorsa, ek tarama veya testler önerilmektedir.Risk oluşturan anomaliler aşağıdaki gibidir;Down sendromu (trizomi 21): Down sendromu, yaşam boyu zihinsel yetersizliğe ve gelişimsel gecikmelere ve bazı insanlarda sağlık sorunlarına neden olan bir kromozomal bozukluktur.Trizomi 18: Bu, vücut yapısında ciddi gelişimsel gecikmelere ve anormalliklere neden olan bir kromozomal bozukluktur. Trizomi 18’li bebekler genellikle 1 yaşına kadar hayatını kaybetmektedir.Spina bifida: Spina bifida, nöral tüpün bir kısmı düzgün gelişmediğinde veya kapanmadığında ortaya çıkan ve omurilikte ve omurga kemiklerinde kusurlara neden olan bir doğum kusurudur.Karın duvarı kusurları: Bu doğum kusurlarında bebeğin bağırsakları veya diğer karın organları göbek deliğine yapışır.Dörtlü tarama testi negatifse, bebeğin kromozom anormalliği, tek gen bozukluğu veya belirli doğum kusurları olmayacağını garanti etmemektedir. Tarama testi eğer pozitif gelirse, uzman doktor tanı koymak için ek testler ister.Dörtlü tarama testinin riskleri nelerdir?Dörtlü tarama testi rutin bir doğum öncesi tarama testidir. Test, düşük veya diğer hamilelik komplikasyonları riski oluşturmaz.Ancak diğer doğum öncesi tarama testlerinde olduğu gibi, dörtlü tarama testi, olası test sonuçları ve bebek için ne anlama gelebileceği konusunda endişeye neden olabilir.Dörtlü tarama testi sonucu ne zaman çıkar?Sonuçlar, kan alındıktan yaklaşık bir içinde belli olur. Doğum kusurları olasılığı, kan testi değerlerine ve yaşa göre tahmin edilir. | 1,574 |
36 | Tanı ve Testler | EEG (Elektroensefalografi) Testi | İnsan beynindeki elektriksel aktiviteyi ölçmek için kullanılan elektroensefalografi yani EEG, nörolojik sorunların belirlenmesinde dünyada 1940’lardan beri kullanılan güvenli bir testtir. Beyin dalgalarını izleyerek kaydeden EEG sayesinde nöroloji uzmanları birçok hastalık hakkında ön bilgiye sahip olmaktadır. İnsan beynindeki elektriksel aktiviteyi ölçmek için kullanılan elektroensefalografi yani EEG, nörolojik sorunların belirlenmesinde dünyada 1940’lardan beri kullanılan güvenli bir testtir. Beyin dalgalarını izleyerek kaydeden EEG sayesinde nöroloji uzmanları birçok hastalık hakkında ön bilgiye sahip olmaktadır. EEG Nedir?Elektroensefalografi (EEG), beyindeki elektriksel aktiviteyi kaydeden ve ölçen bir testtir. Düşük elektrik akımları üreten insan beyni, karmaşık bir yapıya sahiptir. Beyindeki sinir hücreleri tarafından üretilen elektriksel dalgaları kaydeden EEG cihazı, beyindeki işlevsel bozuklukların olup olmadığını ve yerini tespit eder. Gümüş veya altın içerikli alaşımdan yapılmış elektrotların (ince kabloların) jel yardımıyla kafaya yapıştırılmasıyla yapılan test, çok sayıda nörolojik hastalık hakkında fikir sahibi olmak için yapılmaktadır. Bu test sayesinde beyindeki iletişim bölgelerinin izlenerek ne kadar iyi çalıştığı ortaya konulabilir. EEG Türleri Nelerdir?EEG testinin, şüphelenilen hastalığın durumuna bağlı olarak farklı türleri bulunur ve kişiye özel bir şekilde uygulanır. EEG türlerinin arasında rutin EEG, ambulatuvar EEG, uzun EEG, video EEG ve uyku EEG'si bulunur. Genellikle rutin ve uzun EEG tercih edilir. Özellikle uzun EEG testi çok detaylı sonuçlar vermesiyle bilinir. Ancak kişinin durumuna bağlı olacak şekilde farklı EEG türlerinden de yararlanılabilir.EEG Neden Yapılır?Elektroensefalografi (EEG), genellikle uyku bozuklukları, beyinde hasar ve nörolojik problemlerin görülmesi sonucunda yapılır. Doktor doğru teşhis için EEG’den yararlanabilir. Özellikle epileptik rahatsızlığın belirtileri görülüyorsa mutlaka EEG yapılması istenebilir. EEG ile beyindeki anormal dalgalanmalar veya elektriksel boşalmaları incelenerek hastalıklar teşhis edilir. EEG ile Hangi Hastalıklar Teşhis Edilir?EEG, beyinde yer alan elektriksel aktiviteyi kaydederek nörolojik hastalıkların teşhisinde önemli bir role sahiptir. Beyin dalgalarının detaylı incelenmesinde ve hastalıkların erken teşhisinde veriler sağlar. Elektriksel aktivite değişiklikleriyle bilinen epilepsi, demans, uyku bozuklukları ve travma sonrası beyin hasarları gibi pek çok rahatsızlığın tanısında EEG kullanılır. EEG yapılması nedenleri şöyle sıralanabilir:EEG Testi Nasıl Yapılır?EEG testinde pasta denilen macun veya jel yardımı ile iletkenliği yüksek elektrotlar (ince kablolar ve teller), saçlı deriye yapıştırılmasıyla yapılır. Standart EEG testinin süresi 20 dakika kadar sürmektedir. Bazen hastalığın teşhisinin konulması için bu testin süresi uzatılmaktadır. Özellikle uykuda gerçekleşen nöbetlerin tanısında EEG çekimi uzatılmakta ve hastanın uyuması sağlanmaktadır. Bazı hastalarda ise EEG birkaç gün sürmektedir ve buna hastanın video kaydı da eşlik etmektedir. Bu işleme video-EEG denilmekte ve özellikle epilepsinin ayrıcı tanısında veya epilepsi cerrahisi öncesinde kullanılmaktadır. Rutin EEG çekimi sırasında nöbetleri daha iyi kaydetmek ve beynin elektriksel tepkilerini ölçmek için birkaç ardışık işlem uygulanmakta ve kaydedilmektedir. Bunlar, EEG çekimi sırasında gözlerin açılıp kapatılması, derin nefes alma ve çekim sırasında gözlere ışık uyarıları verilmesidir. Bu işlemleri EEG çekimini yapan teknisyen, hastaya komutlar vererek gerçekleştirilmektedir. Böylece beynin tepkileri dijital ortamda dalgalar şeklinde kaydedilmekte ve tepkileri ölçülmektedir.EEG Öncesinde Ne Yapmalıyım?EEG (Elektroensefalografi) Hakkında Sık Sorulan SorularEEG testi ne anlama gelir?Kısaltması EEG testi olan elektroensefalograf, zararsız bir non-invaziv testtir. EEG testi sayesinde beyin aktivitesinin bir nevi kaydı tutulur. EEG testi sırasında beyne elektrik verilmeden beyinde yer alan doğan elektriksel dalgalanmalar ölçülür. Uyku bozuklukları, beyinde hasar meydana gelmesi ve nörolojik problemler görülmesi EEG testi yapılmasının temel sebepleri arasında yer alır. Diğer yandan EEG testi sayesinde epilepsi, beyin iltihabı, alzheimer, beyin tümörü ve uyku bozuklu gibi hastalıkların teşhisi de yapılır. Bu açıdan bakıldığında çok kapsamlı bir test olan EEG kişide herhangi bir yan etkiye yol açmaz.EEG çekimi zararları var mı?EEG çekimi, zararsız olarak bilinen non-invaziv bir testtir. Beyine elektrik verilmeden beyinde yer alan doğal elektriksel dalgalanmaların ölçülmesini sağlar. Herhangi bir yan etkisi olmayan EEG, kafa kısmında elektrotların yerleştirilmesiyle yapılır. Bu sebeple acı, ağrı ya da yan etkiye neden olmaz. EEG’nin bozuk çıkması ne anlama gelir?EEG'nin bozuk çıkması, beyinde yer alan elektriksel aktivitelerin normalin dışında bir görüntü oluşturduğunu gösterir. Genellikle bu durum uyku bozukluğu yaşayan, travma geçiren ve beyin fonksiyonlarının etkilenmesi üzerine görülebilir. EEG çekimi kaç dakika sürer?EEG çekimi ortalama olarak 20 ila 40 dakika sürebilir. Fakat bazı durumlarda daha uzun sürdüğü olabilir. Bu da uyku bozuklukları incelendiği durumda veya uyku sırasında çekim yapıldığında süre uzayabilir.EEG açılımı nedir?EEG’nin açılımı elektroensefalografidir. Bu sözcük yunanca kökenlidir ve elektro kelimesi yani elektrik, beyin anlamı olan ensefalo ve grafi kelimelerinden oluşur. Bu durum beynin elektriksel aktivitelerinin kaydedilmesi anlamına gelir. EEG için kaç saat uykusuz kalmak gerekir?Uyku sorunlarını tespit etmek için uyku EEG’si yapılabilir. Bu durumda hastadan uzun bir süre uykusuz kalması istenir. Bu uykusuzluk durumu 6-8 saat aralığında değişebilir. Böylelikle beyindeki elektriksel aktiviteler daha belirgin görülür ve kişinin uykuya dalmasını kolaylaştırır. EEG uyku testinde nasıl kullanılır?Polisomnografi (PSG) yani uyku testi, uykunun kalitesini belirlemek ve uyku bozukluğunun nedeni bulmak için bütün gece boyunca kablolar aracılığı ile kayıt yapılarak gerçekleştirilen bir işlemdir. Bu uyku kayıtları sonucunda, uykunun derinliği, solunumun ritmi ile derinliği, horlama sıklığı ve düzeyi, solunum durması ve süresi, kandaki oksijen düzeyi, vücut hareketleri ve değişen yatma pozisyonu ile kalp ritmi ölçülür. Uyku testinde, uyku sırasında kişinin farkında olmadan horlama, uykuda nefes durması, uykuda periyodik bacak hareketleri, uykuda yeme bozukluğu, uykuda epilepsi nöbetleri, uykuda diş sıkma gibi birçok sorunun belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Uyku testinde diğer testlere ek olarak EEG kaydı da kullanılmaktadır. Beynin elektriksel aktivitesi kaydedilerek, uyku ve uyanıklık, uykunun evreleri, uykuda ortaya çıkabilen beynin işlev bozuklukları vs kaydedilir ve hekim tarafından incelenerek yorumlanır.EEG testinde bağlanan elektrotlar acı verir mi?EEG testinde vücuda herhangi bir elektriksel sinyal verilmediği için acı söz konusu olmaz. Elektrotlar tek yönde (hastadan gelen) bir veri akışı sağlamaktadır.EEG çocuklara neden yapılır?Çocuklarda mevcut olan epilepsi hastalığının yanı sıra enfeksiyon ve inme gibi beyni etkileyecek birçok hastalığın belirlenmesinde EEG testi kullanılmaktadır. EEG testi çocuklarda uyanık ya da uykuda yapılmaktadır. Küçük çocuklarda veya bebeklerde EEG çekimi genellikle onlar uykuda iken gerçekleştirilmektedir.EEG testinin riski var mı?EEG testinin sağlık açısından kesinlikle bir riski yoktur. Teknisyen kontrolünde yapılan test sırasında kullanılan cihazlar son derece güvenilirdir.EEG gebelere yapılır mı?Son derece güvenli olan EEG testi gebelere de yapılabilmektedir. Testten anne karnındaki bebek kesinlikle etkilenmeyecektir.EEG testinde anestezi yöntemi uygulanıyor mu?EEG öncesinde herhangi bir anestezi yöntemi kullanılmaz. Bazen bebeklerde çocuk doktoru kontrolünde uyku arttırıcı ilaç kullanılmakta ve çekim, uyku sırasında gerçekleştirilmektedir.EEG testinden önce düzenli olarak kullanılan ilaçlar alınır mı?EEG testine girmeden önce düzenli kullanılan ilaçların içilmesinde herhangi bir sakınca yoktur. Ancak bu ilaçlar konusunda uzman hekime bilgi verilmesi gerekmektedir. Herhangi bir tıbbi özel durum olması halinde, hekimler bazı ilaçların o gün kullanılmasını istemeyebilir.EEG testinin sık yapılmasının riski var mı? Radyasyon yayar mı?EEG testinde herhangi bir radyasyon yayma durumu olmadığı için sık yapılmasının bir riski yoktur. | 3,121 |
37 | Tanı ve Testler | Efor Testi | Efor testi, kalbinizin fiziksel aktiviteye nasıl yanıt verdiğini ölçer. Efor testi genellikle bir koşu bandında veya bisiklette yapılır. Efor testi, doktorunuzun egzersizle ilgili belirtileri değerlendirmesine yardımcı olur. Genellikle, bu test sırasında kalp atış hızınız ve kan basıncınız ölçülür. Efor testi, kalp hastalıklarının teşhisinde çok etkilidir.Efor testi, kalbinizin fiziksel aktiviteye nasıl yanıt verdiğini ölçer. Efor testi genellikle bir koşu bandında veya bisiklette yapılır. Efor testi, doktorunuzun egzersizle ilgili belirtileri değerlendirmesine yardımcı olur. Genellikle, bu test sırasında kalp atış hızınız ve kan basıncınız ölçülür. Efor testi, kalp hastalıklarının teşhisinde çok etkilidir.Günümüzde, fiziksel aktivitenin azalması ya da vücut performansının gereğinden fazla aktivite göstermesi kardiyovasküler hastalıkları tetiklediği görülür. Eğer, kişinin günlük yaşamında performansını düşürecek kalp problemleri yaşıyorsa efor testi en iyi analiz yöntemlerinden biridir. Kalp efor testi basit ve güvenilir yöntemler arasında yer alırken kişinin bazı kronik rahatsızlıkları varsa gerekli hale gelebilir. Bu süreci yöneten kardiyoloji uzmanları kişinin aile öyküsü ve rutin yaşamı hakkında bir öngörü oluşturarak efor kontrolünden geçmesi gerektiğini önerebilir.Efor Testi Nedir?Efor testi, kalbin harici fiziksel stresler nedeniyle en çok çalıştığı zamanlarda kalp ritmini, kan basıncını ve nefesini izleyerek kalbin nasıl tepki verdiğini ve nasıl çalıştığını belirlemek için yapılan bir tetkiktir. Temel prensibi, dinlenirken gözlemlenemeyen ve bozulan kalp fonksiyonlarını fiziksel bir stres oluşturarak ortaya çıkarabilmektir. İşlem sırasında; hayati organ olan kalbe gereğinden fazla yük biner, bu sırada kalp kaslarında bir problem oluşma durumuna karşın sürekli kişinin EKG'si izlenir ve belirli aralıklarla kayda alınır. Tüm bu egzersiz süreci çoğunlukla sağlık kuruluşlarında 'treadmill' adı verilen bir koşu bandı üzerinde gerçekleştirilir. Efor Testinin ÖnemiSon yıllarda, hazır gıda tüketiminin ve ofis tipi çalışmanın artması kişilerde hızlı kilo artışlarını tetiklemiştir. Bu durum, obezite, kötü huylu kolesterol, hipertansiyon, diyabet gibi kronik hastalıkların toplumda artmasına neden olmuştur. Damarlarda biriken fazla yağ ve diğer toksik moleküller zamanla kalp-damar sisteminin kan akışını, damar yapısını, kan basıncını ve kalp ritmini zarara uğratabilir. Bu dejenere olan sistem hareketsiz halde çok sinyal vermezken fiziksel kapasitenin arttığı anda ani kalp krizi, ölüm sınırına yaklaştıran tansiyon ve diğer negatif süreçleri beraberinde getirebilir. Ayrıca, genetik ya da doğuştan olan bazı kalp hastalıklarının ve özellikle koroner kalp yetmezliğinin keşfinde efor testi öne çıkar.Hangi Durumlarda Efor Testi Yapılır?gibi durumlarda vücutta belirli bir problemin olması bu testle hastayı uygun tedaviye yönlendirebilir.Efor Testi Kimlere Yapılır?Kişi öncesinde kalp krizi geçirmişse, nedeni belirlenmeyen hipertansiyonu ve kalp ritim bozukluğu varsa, kalp ameliyatı olmuşsa, spor yaparken göğüs ağrısı şikayeti varsa, damar sertleşmesi var takibinde by-pass süreci geçirmişse ve bunun gibi nedenlerle ilgili doktora başvurduğu taktirde bu tetkik yapılabilir.Efor Testi Öncesi Nelere Dikkat Edilmelidir?Öncelikle efor testi için hasta hazırlığı oldukça önemlidir, hastaya 2-3 saat öncesinde hafif beslenmesi tavsiye edilir. Bununla birlikte, test öncesinde dikkat edilmesi gerekenler aşağıdaki gibi sıralanabilir:Efor Testi Nasıl Yapılır?Efor testinde ilk olarak, kişi tam teşekkürlü bir muayeneden geçer, dinlenme halinde EKG'si çekilir ve hastanın diğer testleri ile beraber doktor tarafından yorumlanır. İkinci olarak, EKG bazı dalgalarında değişiklikler bir uzman doktor kontrolünde yapılması gereklidir. Üçüncü olarak işlem başlangıcında kişi bir yürüyen bant üzerine çıkarılır, her 3 dakikada eğim ve hızı arttırılarak yürütülür, aralıklı kan basıncı ölçümü yapılır, olumsuz bulgular varsa test sonu beklenmeyebilir.Kadınlarda Efor TestiBayanlarda efor testi nasıl yapılır sorusu süreci doğru yönetmede etkilidir. İşlem öncesi iki parçalı kıyafet giymesi önerilen kadınların, bünyelerine uygun bir egzersiz programı öngörülür. Göğüs bölümünün üstüne genel uygulama prosedürlerine göre elektrodlar yapıştırılarak aynı süreç tekrarlanır.Erkeklerde Efor TestiErkeklerde kalp-damar hastalığı riski daha fazladır. Bu nedenle, egzersiz temposu daha yoğun bir şekilde belirlenebilir.Efor Testi AdımlarıTest sürecinde adım adım aşağıdaki durumlar sırasıyla takip edilir:Efor Testi Sonuçları Nasıl Yorumlanır?Testin bilimsel olarak %77'e varan doğruluk payı mevcutken sonuçlar doktor tarafından yorumlanır. Efor testi sonucu yorumlamasında ekg kayıtları, hastanın şikayetleri ve tansiyon sonuçları yol gösterici olur. Testin negatif çıkması kalp-damar hastalığı açısından bir sorun olmadığına, pozitif çıkması ise kalp angiografisine süreci taşıyabilir.Efor Testi Hangi Durumlarda Risklidir?Kişinin yüksek tansiyonu ve kalp ritmini etkileyecek başka bir hastalığı varsa ani kan basıncı yükselmelerine karşı risk taşır. Ayrıca, hamile, kanser tedavisi gören ve ciddi organ yetmezliği olan kişiler ise risk sınıfına girebilir.Efor Testi Yapılırken Dikkat Edilmesi Gerekenler Efor ne demek sorusu düşük ve yüksek kan basıncının dengesinde kritik bir sorudur. Bu sorunun yanıtını doğru bulmak adına efor testi öncesi yapılması gerekenleri direktifler dahilinde takip edilmesi önerilir. Koşu bandında kolların aşağıya bırakılmaması, bir şikayet olduğunda doktora bildirme, egzersiz süresince olağandışı durumlarda devam edilmemesi gibi hususlara dikkat edilir.Efor Testinin Yan EtkileriEfor Testi İle İlgili Sık Sorulan SorularEfor testi ne sıklıkla yapılmalıdır?Herhangi bir kalp şikayeti olanlar öncelikle doktora başvurmalı, sıklık derecesi kişiye özel belirlenir. Ciddi bir kalp rahatsızlığı olan kişilerde doktor çok aralıklı olarak teste ihtiyaç duyabilir.Efor testinin alternatifleri nelerdir?Holter testi ve stress ekokardiyografi işlem benzerliği ve sonuçlar açısından alternatif olabilir.Efor testi kaç dakika sürer?Efor testi ne kadar sürer sorusunun cevabı '10-15 dk'dır' şeklinde verilebilir. Bununla birlikte, efor testi normal değerleri HR değerine göre 60-100 arasında olmalıdır.Efor testi hangi sıklıkta yapılmalıdır?Doktorların tetkikleri değerlendirmesine göre tekrarlanabilir.Efor testi pozitif çıkarsa ne olur?Pozitifi sonuç kişinin kalp-damar hastalığı açısından bir probleminin olduğunu ifade edebilir.Efor testi negatif çıkarsa ne olur?Negatif sonuç kişinin EKG değerlerinin normal olduğunu ifade eder.Efor testini hangi bölüm yapar?Kardiyoloji bölümü bakar. | 2,490 |
38 | Tanı ve Testler | EGFR Testi | Tahmini glomerüler filtrasyon hızı ifadelerinin kısaltması olan EGFR, böbreklerin kandaki toksinleri veya atıkları filtreleme yeteneğini anlamak için kandaki kreatinin miktarına bakılan kan testidir. Bu test böbrek fonksiyon düzeyinin ve böbreklerin ne kadar iyi çalıştığını anlamayı sağlar. Böbreklerde fonksiyonel bir bozukluk varsa böbrek hastalığının evresini anlamayı da sağlar. EGFR testinin düşük değerde olması durumunda diyaliz veya böbrek nakli gerektiren böbrek yetmezliğini işaret eder. Tahmini glomerüler filtrasyon hızı ifadelerinin kısaltması olan EGFR, böbreklerin kandaki toksinleri veya atıkları filtreleme yeteneğini anlamak için kandaki kreatinin miktarına bakılan kan testidir. Bu test böbrek fonksiyon düzeyinin ve böbreklerin ne kadar iyi çalıştığını anlamayı sağlar. Böbreklerde fonksiyonel bir bozukluk varsa böbrek hastalığının evresini anlamayı da sağlar. EGFR testinin düşük değerde olması durumunda diyaliz veya böbrek nakli gerektiren böbrek yetmezliğini işaret eder. eGFR Nedir?eGFR, yaş, cinsiyet, boy ve kiloya dayalı olarak kreatinin seviyesinin ölçüldüğü, kreatinin seviyesine göre böbreklerin filtreleme yeteneğinin ne kadar iyi çalıştığını kontrol etmeyi sağlayan kan testidir. Glomerül olarak bilinen böbreğin atıkları filtreleyen kısmının her dakikada ne kadar kan temizlediğini anlamayı sağlayarak böbreklerin fonksiyonunu ortaya çıkaran tahmini filtreleme hızını verir.GFR (Glomerüler Filtrasyon Hızı) Nedir?GFR, fazla sıvıyı, elektrolitleri ve atıkları kan dolaşımından atan filtreler olan glomerüller tarafından dakikada filtrelenen kan miktarının bir ölçüsüdür.EGFR Değeri Kaç Olmalı?Sağlıklı kişilerde eGFR referans değer aralığı 90 ya da daha üstü olarak böbrek fonksiyonlarını yansıtır. EGFR yaş, cinsiyet ve vücut kitlesi ile değişebilir, ayrıca gebelik, bazı ilaçlar, beslenme biçimi de GFR’yi etkiler. EGFR gün içi değişken bir ritme sahiptir, öğleden sonraya kıyasla gece yarısı %10 daha düşüktür. Böbrek fonksiyonun bir ölçüsü olan veya böbrek hasarının varlığını belirleyen GFR sayesinde böbrek rahatsızlıklarının tanısı konmakta ve tedavi seçenekleri sunulmaktadır. Tedavi seçenekleri ve süresi ise hastalığın ya da hasarın derecesine göre belirlenir.GFR değerinin aralıları böbrek hasarı ve derecesi hakkında bilgi vermektedir.GFD Tanım GFD ml/dak/1.73 m2EGFR Yüksekliği Nedir?EGFR yüksekliği, glomerüler filtrasyon hızının (GFR) 90 ya da daha üstü bir değerde olmasıdır. Bu değer böbreklerin hızlı bir şekilde kanı temizleyerek filtreleme çalıştığını gösterir. EGFR yüksekliği, böbrek hastalıklarının ve oluşabilecek diğer sağlık sorunlarının habercisidir.EGFR Düşüklüğü Nedir?EGFR yüksekliği, böbreklerin glomerüler filtreleme hızının azaldığı durumda ortaya çıkan değerdir. Böbreklerin işlevini yerine getirememesi ya da idrar yollarının tıkanması eGFR düşüklüğünün bilinen nedenleri arasındadır. İdrar yollarının herhangi bir nedenle tıkanması idrar çıkışını engellemektedir. İdrar çıkışının herhangi bir sebeple bozulması sonucu böbrek yapısında hasar ve sonucunda böbrek işlevinde azalma ile sonuçlanabilmektedir Bu durumunun erken dönemde teşhis ve tedavi edilmesi böbrek hasarını önlemektedir.EGFR Testi Neden Yapılır?EGFR testi, kişinin böbreklerinin çalışma hızından şüphelenildiği durumda ya da böbrek rahatsızlıklarının durumunun incelenmesi için yapılır. EGFR böbrek hasarını belirlemede kullanılan temel parametredir. Bazı durumlarda böbrek fonksiyonlarının değerlendirilmesi özellikle önerilir. EGFR testinin yapılmasının öncelikle önerildiği durumlar şu şekilde sıralanabilir;Üriner sistemin bir parçası olan böbreklerin hasar görmesi ya da farklı bir böbrek hastalığı bulunması durumlarında glomerüller daha az kan süzer. Kreatinin diyetle alınan hayvansal proteinlerden ve iskelet kasındaki fosfokreatinin metabolizması sonucu oluşturulur, bu nedenle vücuttaki üretimi kas kitlesi ile orantılıdır. Buna bağlı olarak da yaş, cinsiyet ve vücut kitlesinden etkilenir. Yetersiz kan süzülmesi ise vücutta tehlikeli toksinlerin birikmesine neden olur. Böbrek fonksiyonunun bozulması sonucunda kanda üre, kreatinin gibi yıkım ürünlerinin artışı gözlemlenir. Böbrek fonksiyonlarında azalma sonucu gelişen üre, kreatinin yüksekliği erken dönmelerde belirgin klinik bulgu vermeyebilir. Hastada zamanla halsizlik, eklem ağrısı, idrar miktarında azalma, kaşıntı gibi şikayetler oluşabilmektedir.EGFR Testi Hangi Durumlarda Yapılmalıdır?Böbrekler fonksiyonlarını yerine getiremeyerek işlevlerini azalttığı durumda eGFR testinden yararlanılır. Böbreklerin filtreleme işleminde görevli olan glomerülde bozulmalar meydana geldiğinde böbrek rahatsızlığını ortaya çıkarmak için yine eGFR testi kullanılır. Bu testin yapılmasını ön gören bazı semptomlar şu şekilde sıralanabilir:EGFR Testi Hakkında Sık Sorulan SorulareGFR kan testi nedir?eGFR, kandaki atık ürünü olan kreatinin düzeyini ölçerek böbreklerin atık ürünleri ve toksinleri her dakikada ne kadar filtrelediğinin(temizlediğinin) ölçüldüğü bir kan testidir. EGFR nasıl yükseltilir?EGFR değeri çok düşük olması durumunda yükseltilmesi için kan basın kontrolü sağlanmak, egzersiz yapılmak, sağlıklı beslenerek yeterli oranda su tüketmek önemlidir. Kronik hastalıklar varsa bunların takibi sağlanmalıdır. | 2,006 |
39 | Tanı ve Testler | EKG Testi | EKG, kalp ve damar hastalıklarının teşhisi için uygulanan bir test yöntemidir. Kalpte bulunan elektriksel aktiviteyi ölçen EKG ile kişinin kalp krizi, kalp yetmezliği veya kalp hasarı geçirip geçirmediği tespit edilir. Aynı zamanda kalp ritminin normal seyrinde olup olmadığı, kalp pili varsa ne kadar iyi çalışıp çalışmadığı ortaya çıkarılır. Bazı durumlarda EKG, tek başına yeterli olmaz, devamında eforlu EKG, EKO, Holter, kan tetkikleri gibi pek çok teste gerek duyulabilir. Memorial Şişli Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Prof. Dr. Bingür Sönmez, EKG hakkında bilgi verdi.EKG, kalp ve damar hastalıklarının teşhisi için uygulanan bir test yöntemidir. Kalpte bulunan elektriksel aktiviteyi ölçen EKG ile kişinin kalp krizi, kalp yetmezliği veya kalp hasarı geçirip geçirmediği tespit edilir. Aynı zamanda kalp ritminin normal seyrinde olup olmadığı, kalp pili varsa ne kadar iyi çalışıp çalışmadığı ortaya çıkarılır. Bazı durumlarda EKG, tek başına yeterli olmaz, devamında eforlu EKG, EKO, Holter, kan tetkikleri gibi pek çok teste gerek duyulabilir. Memorial Şişli Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Prof. Dr. Bingür Sönmez, EKG hakkında bilgi verdi.EKG (Elektrokardiyografi) Nedir?Elektrokardiyografi (EKG), kalp ve bilekler gibi vücut noktalarına yerleştirilen elektrotlar ile kalbin elektriksel aktivitesinin grafiksel olarak kaydedildiği bir işlemdir. Özellikle kalp faaliyetindeki anormalliklerin teşhisi için kullanılarak kalp ve damar hastalıklarının ortaya çıkarılmasını sağlar. EKG cihazı kişiye bağlandığında, izlenen aktivite: kalp atımı esnasında ventriküller ve atriyumun kasılıp gevşemesi ve ortaya çıkardığı zayıf elektriksel aktivitedir ve bu elektriksel aktivite kalbin ritmi, yayılımı ve frekansı hakkında bilgi verir.EKG çekimi esnasında her kalp atışı dalgası olarak bilinen 5 önemli P, Q, R, S, T ve U dalgaları EKG cihazına kaydedilerek kalpteki referans noktalarının tespitini sağlar. Kalp atışlarının başladığı üst kalp odalar yani atriyum ilk dalgayı veya "P dalgasını" meydana getirir. Alt kalp odalar yani ventriküller, QRS kompleksi adı verilen bir sonraki dalganın oluşturur. Üçüncü dalga ya da "T dalgası", kalbinin dinlenme halinde sırasında olduğunu yaEKG Nasıl Çekilir?EKG çekimi, elektrik akımını taşıyarak ileten elektrotların göğüs, kollar ve bacaklara yerleştirilmesiyle çekilir. EKG çekiminde göğüs bölgesine 6 elektrot, kollar ve bacaklara 4 elektrot yerleştirilir. Bu elektrotlar yardımıyla kalpteki elektriksel aktiviteleri çizgisel olarak aktarılması ile tamamlanır. Kalpteki atriyum ve ventriküllerin kasılmasıyla ve gevşemesiyle meydana gelen elektriksel aktivite takip edilir.EKG çekim aşamaları şöyle sıralanabilir:Kadınlarda EKG Nasıl Çekilir?EKG, kadınlarda çekilirken kadınların sütyeni, üst giysileri çıkarılmalıdır. Ayrıca kolye, küpe veya bilekliklerin de çıkarılması istenmektedir.EKG Neden Çekilir? Elektrokardiyografi yani EKG, baş dönmesi, halsizlik, kafa karışıklığı, nefes darlığı, gözde kararma, bayılma ya da kalp çarpıntısı şeklinde belirtilerinin ardından kişide kalp hastalıklarının olup olmadığını tespiti için çekilir. Kalpteki elektriksel aktivitenin kağıda döküldüğü bir yöntem olan EKG ile şikayetlerin ardındaki neden aranır.Kardiyolog aşağıdaki durumları tespit etmek için kişinin elektrokardiyogram çekilmesini önerebilir:EKG Hangi Hastalıklarda Çekilir? EKG, kalp ritim bozuklukları, kalp büyümesi, kalp duvarının kalınlaşması, yüksek tansiyonun ve elektrolit eksikliği veya fazlalığının kalbe olan etkisinin tespiti için çekilir ve rutin olarak tekrarlanabilir. Bunun yanında EKG, kalp problemine bağlı olarak meydana gelen göğüs ağrısı, kalp çarpıntısı, hızlı nabız, yorgunluk ve nefes darlığı gibi belirtilerin ardından yararlanılan ilk tetkiktir. Teşhis edilmiş olan bir kalp hastalığının takibinde ve kalbi etkileyen ilaçların kullanımında hastayı izlemek için de kullanılmaktadır. Ciddi bir aritmi olan atriyal fibrilasyonun takibinde en önemli araçtır.Kardiyoloji uzmanı duruma göre Eforlu EKG, Kalp ultrasonu (ECHO) veya stres ECHO, daha sonra Bilgisayarlı Anjiyografi (BT Anjiyografi) veya klasik koroner anjiyografi gibi ileri tetkikler isteyebilir.EKG Hakkında Sık Sorulan SorularEKG ne demek?EKG yani elektrokardiyografi, kalpte bulunan elektriksel aktiviteyi ve kalbin atış dalgalarını kaydederek kalp ve damar hastalıklarının tespit edilmesini sağlayan tetkik yöntemidir. EKG işlemi ile kaydedilen grafiğe elektrokardiyogram, EKG işleminin yapıldığı alete de elektrokardiyograf denir.EKG cihazı nedir?EKG çekmeye yarayan cihaza elektrokardiyograf denilmektedir. Bu cihaz kalbin elektriksel aktivite ve ritimlerini kaydetmeyi sağlamaktadır.Holter EKG nedir?EKG Holter ile devamlı olarak (24 saat veya doktorun isteği üzerine birkaç gün) kalp ritmi takip edilir. EKG holterde de normal EKG gibi elektrotlar cilde yapıştırılır. Tetkik sonunda alet laboratuvara teslim edilir. Bilgisayar aracılığı ile hazırlanan raporun son yorumunu uzman doktor yapar.Eforlu EKG nedir?Bu test treadmill olarak de bilinir. Yürüyüş bandı üzerinde efor esnasında kalpte oluşan elektriksel aktivite ölçülür. Kalp stres altındayken ne durumda olduğu araştırılır. Hasta gittikçe hızlanan ve eğimi artırılan bir yürüyüş bandının üzerinde iken yürüme şeklinde başlayan bant yavaş hızlanarak her 3 dakikada bir hız ve eğim artırılarak hasta maksimum efor yapmaya zorlanır. Bu işlem uzman personel tarafından izlenerek EKG kayıtları yapılı ve herk aşamada kan basıncı ölçülür. Hastanın rahat koşabileceği bir ayakkabı ve rahat bir kıyafetle testi yaptırması gerekir.EKG ne işe yarar? EKG cihazı ne işe yarar?Kalp ve damar hastalıklarının teşhisine veya kalp ve damar hastalıklarının takibine yarayan bir testtir. EKG cihazı da kalbin ritim ve elektriksel aktivitesini ölçen ve kaydeden cihazdır.EKG hangi hastalıkların teşhisinde önemlidir?Kalp ve damar hastalıklarının, ritim bozukluklarının teşhisinde önemli bir tetkiktir.EKG aç karnına mı çekilir?EKG aç veya tok karna da çekilebilir. Özel bir hazırlığa gerek yoktur.EKG nerede çekilir?EKG, hastanede acil veya kardiyoloji bölümlerinde çekilmektedir.EKG açılımı nedir?Elektrokardiyografi EKG’nin tam ismidir.EKG’de kalp ritmi kaç olmalı? Normal bir EKG'de kalp hızı dakikada 60 ile 80 arasında ve düzenli bir ritimde olmalıdır. EKG’ de bulunan bütün çizgiler uzman kardiyolog tarafından tek tek yorumlanabilir.EKG çekilirken dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?EKG, sırasında hareket edilmemelidir.Anormal EKG nedir?Normal değerlerin dışında EKG sonuçları saptanırsa kadiyoloji uzmanı daha ileri tetkikler de ister.EKG için hangi bölüme gidilir?EKG için hastanelerin acil veya kardiyoloji bölümlerine başvurulmalıdır.EKG çeşitleri nelerdir?Normal EKG, Holter EKG, Stres EKG (Efor testi, Treadmil).EKG'den önce ne yapılmalı?Üst giysilerin, takıların çıkarılması gerekir. Kıyafetlerin kolay çıkarılabilir, rahat olmasına dikkat edilmeli. EKG önce aşırı egzersiz yapılmamalı. Çekim öncesi sigara içilmemeli. Elektrotların yapışacağı noktalarda ter varsa kurutulmalı. Erkeklerde göğüs bölgesinde aşırı tüy varsa bunlar EKG öncesinde tıraş edilmelidir. EKG öncesi kullanılan ilaçlar varsa doktora belirtilmelidir.EKG'nin riski var mı? EKG yan etkisi olan bir işlem midir?EKG, ağrısız, acısız yapılan bir testtir. Güvenle uygulanır. Test süresi birkaç dakikadır.Hangi belirtiler sonrası EKG yapılır?Göğüs ağrısı, baş dönmesi, bilinç kaybı, kalbin anormal atımları (ekstrasistol), çarpıntı, nefes darlığı, efor kapasitesinde azalma, çabuk yorulma gibi belirtiler kalp hastalıklarını işaret edebilir. Bu nedenle de ilk tetkik olarak EKG yapılır.Dijital EKG nedir?Artık dijital teknolojilerle uzaktan hasta takibi yapılabilmektedir. Göğsün ortasına yapıştırılan 2x5 cm büyüklüğünde bir elektrot hastanın telefonu ile senkronize edilmekte, anlık takipler hastanede özel eğitimli bir ekip tarafından izlenmekte ve gereken bilgiler hastanın doktoruna iletilmektedir. Bu işlem bir günden bir aya kadar uzatılabilmektedir. Hasta banyo yapmak isterse elektrotu çıkararak tekrar yapıştırabilir. Hasta takip sırasında ilgili ekip veya doktoru ile kısa görüşmeler yapabilir. | 3,087 |
40 | Tanı ve Testler | Ekokardiyografi | Kalp hastalıklarında kullanılan bir teşhis yöntemi de ekokardiyografi, ultrason dalgaları kullanarak kalbin yapısını ve işlevlerini detaylı bir şekilde incelenmesine yardımcı olur. Bu yöntem sayesinde kalp kapakçıklarının durumu, kalp kasının gücü gibi durumlar ortaya çıkarılır. Özellikle ritim bozuklukları, kalp kapak hastalıkları ve kalp duvarındaki sorunların teşhisinde kritik bir rol oynar. Ekokardiyografi, radyasyon içermemesi ve ağrısız bir işlem olması sebebiyle güvenli bir teşhis yöntemi olarak tercih edilir. Ekokardiyografi, hem çocuklarda hem de yetişkinlerde kullanılabilen bir yöntemdir.Kalp hastalıklarında kullanılan bir teşhis yöntemi de ekokardiyografi, ultrason dalgaları kullanarak kalbin yapısını ve işlevlerini detaylı bir şekilde incelenmesine yardımcı olur. Bu yöntem sayesinde kalp kapakçıklarının durumu, kalp kasının gücü gibi durumlar ortaya çıkarılır. Özellikle ritim bozuklukları, kalp kapak hastalıkları ve kalp duvarındaki sorunların teşhisinde kritik bir rol oynar. Ekokardiyografi, radyasyon içermemesi ve ağrısız bir işlem olması sebebiyle güvenli bir teşhis yöntemi olarak tercih edilir. Ekokardiyografi, hem çocuklarda hem de yetişkinlerde kullanılabilen bir yöntemdir.Ekokardiyografi Nedir?Ekokardiyografi yani EKO, ses dalgaları aracılığıyla kalbin iç yapısıyla fonksiyonlarının incelenmesi ve değerlendirilmesi işlemine verilen isimdir. Ekokardiyografi kalp ultrasonu olarak da bilinmektedir. Ekokardiyografide ses dalgalarını kalbe ileten bir alet, görüntüleri kaydeden- ölçüm yapan ve ekranı olan bir cihaz kullanılır.Ekokardiyografi işlemi sırasında hastaya herhangi bir acı veya rahatsızlık verilmez. Kalbin duvar kalınlığı, odacıklarının büyüklüğü, kapakçıkların durumu ve kan akışı detaylı bir şekilde değerlendirilmesine yardımcı olur. Ayrıca, bu yöntemle beraber kalpteki yapısal anormallikler veya kan pıhtıları gibi riskli durumlar tespit edilebilir. Özellikle rutin kontrollerde ya da belirli şikâyetler doğrultusunda kullanılan ekokardiyografi, kalp sağlığını koruma konusunda önemli bir yere sahiptir. Ekokardiyografi Hangi Hastalıklarda Kullanılır?Kalbin yapısal tüm hastalıkların tanısı, (kalp büyümesi, kalp kası hastalıkları, kalp kapak hastalıkları, hipertansif kalp hastalıkları, kalp yetmezlikleri, kalp zarı hastalıkları, kalp içi kitleler, pıhtılar, kalp tümörleri, doğumsal kalp anormallikleri, hatta aort denilen vücuttaki en büyük çaplı damara ait hastalıkların), ekokardiyografi işlemi ile konur. Ayrıca kalple ilgili cerrahi geçiren hastaların da ileriki rutin kontrollerini yapmak için kullanılmaktadır.Ekokardiyografi işleminde tespit edilen hastalıklar şöyle sıralanabilir: Ekokardiyografi Nasıl Uygulanır?Ekokardiyografide hasta öncelikle sol yanına yatırılır ve hastanın göğüs kafesinin üzerine jel sürülen transdüer kalp bölgesinde dolaştırılır. İşlemde X-ray kullanılmaz. Ekokardiyografi bir ultrason teknolojisidir. Ağrısız bir tetkiktir, hastalarda bir yan etkiye neden olmaz. Ekokardiyografi cihazının ekranında kalple ilgili tüm veriler görülebilmektedir. Tüm sonuçlar yine tetkiki yapan kardiyoloji uzmanı tarafından değerlendirilmektedir.Ekokardiyografi Hakkında Sık Sorulan Sorular Ekokardiyografi ağrılı bir yöntem midir? Radyasyon içeren bir yöntem olmaması, işlem sırasında herhangi bir ilaç kullanılmaması sayesinde, hamileler ve yeni doğmuş bebekler dahil herkese, hiçbir risk ve acı yaratmadan uygulanabilir.Ekokardiyografi güvenli bir test midir?Ekokardiyografi herkese yapılabilir, oldukça güvenli bir tetkiktir.Ekokardiyografi radyasyon yayar mı?Ekokardiyografi asla radyasyon yaymaz, bu nedenle her yaşta hastaya, çocuklara ve hamilelere rahatça uygulanabilen bir tetkiktir.Ekokardiyografi cihazı ses çıkarır mı?Ekokardiyografi ölçümü ses çıkarmaz; cihaz sessiz çalışmaktadır.Ekokardiyografi için ön hazırlık gerekir mi?Ekokardiyografi testi için bir ön hazırlığa gerek bulunmamaktadır. Yalnızca ekokardiyografi için rahat bir kıyafet giymek yeterli olacaktır. Ekokardiyografi yaptıracak hastanın, doktorundan neden ekokardiyografi yapılacağını belirten bir istek kağıdını hastaneye getirmesi gerekmektedir.Ekokardiyografi raporunda neler bulunur?Raporun içeriğinde kalbin anatomik yapısı, kalbi saran zarın görünümü, durumu, kalp kapakçıklarının durumu, kalbin kanı vücuda pompalama gücü, kalp kapakçıklarının hareketi, büyük damarların durumuyla ilgili veriler bulunur.Ekokardiyografi raporu nasıl değerlendirilir?Ekokardiyografi sonuçları, tetkiki isteyen doktora rapor halinde iletilir. Ekokardiyografi raporu kardiyoloji doktoru tarafından incelenir ve değerlendirilir. Raporu değerlendiren kardiyoloji doktoru, hastayla ilgili elde edilen tıbbi bilgileri yazar.Çocuklara ekokardiyografi nasıl çekilir?Çocuklarda ekokardiyografi işlemi yetişkinlere yapılanlardan farklı bir işlem değildir. Çocuklara ekokardiyografi, çocukların dikkatini çekecek materyaller bulunan odalarda yapılmaktadır. İşlemde radyasyon ya da acı yoktur. Ancak çocukların üzerinin kolay çıkarılması gerekmektedir bu nedenle de çocuğa rahat kıyafet giydirilmesi gerekir. Ekokardiyografi ekranındaki renklerden endişelenmeye gerek olmamaktadır. Çünkü bu renkler kanın hangi yönde aktığını göstermektedir. Çocuk ekokardiyografide kalp boşluklarının boyutu ve kalınlığı ölçülür, kalp kapaklarının kanı nasıl pompaladığı ortaya konulur. Kalbin yapısal anormallikleri, kalp çevresinde biriken sıvı olup olmadığı, kalpte kitle olup olmadığı, kalbin hareketi, kapaklarının şekli, kalp kapaklarındaki darlık, kaçaklar tespit edilebilir.Çocuklarda ekokardiyografi öncesi ön hazırlık gerekebilir mi?Cihaz biraz baskı uygulayabildiğinden ve hafif sedasyon uygulanacağından 0-5 aylık bebeklerin işlemden önce 3 saat kadar, 6-36 aylık bebeklerin işlemden önce 6 saat kadar süt ya da katı gıda almamaları gereklidir. 4 yaş ve altı çocuklarda hafif sedasyon uygulanabileceğinden işlemden önce karın tokluğuyla gelmemeleri gerekir. Yine de bu konunun kardiyoloji uzmanına sorulması önemlidir.Çocuklara ekokardiyografiyi kim yapar?Alanında uzman çocuk kardiyoloji uzmanları tarafından çocuklara ekokardiyografi uygulanmaktadır.Ekokardiyografi fiyatı ne kadar?Ekokardiyografi fiyatı için bilgilendirme hastanedeki kardiyoloji bankolarına ya da hastanenin çağrı merkezine danışılarak öğrenilebilir.Stres Ekokardiyografi nedir?Stres ekokardiyografi kalbi besleyen damarlarda ( koroner damarlar) bir tıkanıklık ya da daralma olup olmadığının araştırılmasında, kalp krizi ( miyokard enfarktüsü) geçiren hastalarda ilaç dışında bir tedaviye gerek olup olmadığının saptanmasında ve kalp kapak hastalıklarında hastalığın şiddetinin derecelendirilmesinde kullanılır. Çok önemli bilgiler sağlayan, güvenli ve kolay uygulanabilen bir tekniktir.Stres ekokardiyografinin süresi nedir?Test toplamda 1 saat sürmektedir.Stres ekokardiyografi sırasında dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?Stres ekokardiyografi ilaçla yapılmaktaysa yanaklarda sıcaklık hissi, kızarma, saçlı deride karıncalanma hissi normaldir. Ancak işlem esnasında kol, çene ve göğüste ağrı hissedildiğinde tetkiki yapan doktora haber verilmesi gerekmektedir.Stres ekokardiyografi nasıl yapılır?Stres ekokardiyografi, basitçe kalbin “yaratılacak stres” öncesi ve sonrasında ses dalgaları ile incelenmesiyle gerçekleştirilir. Bu işlem sırasında herhangi bir acı hissedilmez. Kullanılacak stres yöntemi treadmill cihazında efor yaptırma, yani tempolu bir şekilde yürüterek kalp iş yükünü artırmak şeklinde olmaktadır. Stres ekokardiyografi kol damarından verilecek ilaç ile de yapılır.Stres ekokardiyografi için ön hazırlık gerekir mi?Stres ekokardiyografi işlemi için bazı ön hazırlıklar gerekmektedir. Bunlar şöyle sıralanabilir:Ayrıca hastaların işlemden önceki açlık saatinde kafein içeren besin ve içeceklerden uzak durması, sigara içmemiş olması gerekmektedir. Stres ekokardiyografi tetkikinin hemen arkasından yemek yemekte sakınca bulunmamaktadır.Stres ekokardiyografi sırasında verilen ilacın türü nedir?Stres ekokardiyografi sırasında tetkiki yaptıran kişiye damar yolundan boyalı bir sıvı verilmektedir. Bu ilaçların çok çok nadir kişilerde alerji yapmasının dışında herhangi bir yan etkisi bulunmamaktadır. İlaçla ilgili olarak ve işlem öncesinde kişisel hastalık ve alerji verilerinizi doktorunuzla paylaşmanız gerekmektedir.Stres ekokardiyografi sonrasında hemen eve gidilebilir mi?Hastalar bu tetkik sonrasında yarım saat kadar dinlendirilmektedir. Dinlendikten sonra eve gidilebilir.Transtorasik ekokardiyografi nedir?Kalp yapısı ve performansının ses dalgaları yoluyla incelenmesi işlemine Transtorasik Ekokardiyografi denmektedir. Transtorasik Ekokardiyografi yüzeyel ekokardiyografi olarak da bilinmektedir.Transtorasik Ekokardiyografi hangi hastalıklarda kullanılır?Kalp büyümesi, kalp kası hastalıkları, kalp kapak hastalıkları, hipertansif kalp hastalıkları, kalp yetmezlikleri, kalp zarı hastalıkları, kalp içi kitleler, pıhtılar, kalp tümörleri, doğumsal kalp anormallikleri, hatta “aort” denilen vücuttaki en büyük çaplı damara ait hastalıklar olmak üzere kalbin yapısal tüm sorunlarının tanısı, ekokardiyografi işlemi ile konur.Transtorasik Ekokardiyografi ne kadar sürer?Transtorasik Ekokardiyografi işlemi 30 dakika sürmektedirTranstorasik ekokardiyografi nasıl yapılır?Gövdenin üstü çıplak kalacak şekilde olunmalıdır. Hasta sol tarafına yatırıldıktan sonra göğüs bölgesine üç adet elektrot yapıştırılır. Hastanın bilgileri cihaza kaydedilir. EKO probuna jel sürülerek kalp görüntülenir. İşlem sırasında kalp sesi duyulmaktadır. Ultrasona benzeyen bir yöntemdir. Tetkik sonunda kardiyoloji doktoru hastayı her konuda bilgilendirmektedir. İşlem için ön hazırlık gerekmemekle birlikte hastanın üstünde rahat kıyafetler olması kendi konforu açısından önemlidir. İşlem sırasında kalbin hem siyah beyaz hem de renkli görüntüleri çekilirken, bu görüntüler videoya da kaydedilmektedir. Transtorasik Ekokardiyografi raporu, video dökümanıyla birlikte işlemden sonraki 2 saat içinde hasta tarafından alınabilmektedir.Transtorasik Ekokardiyografi radyasyon yayar mı?Hiçbir riski olmayan bu tetkik radyasyon yaymamaktadır. Yeni doğmuş bebeklerden hamilelere kadar her yaşta hasta grubuna rahatlıkla uygulanabilir bir tetkiktir.Trans Özofageal Ekokardiyografi (TEE) nedir?TEE ölçümü hastanın göğüs yapısı (akciğer hastalığı, deforme vs nedenlerle) yeterli kalitede ekokardiyografik görüntü vermediğinde ya da kalp içi oluşumları daha yakından görerek değerlendirme gerektiğinde başvurulan bir yöntemdir. TEE endoskopik bir incelemedir. Ağız yolundan yemek borusuna indirilen ince bir tüp (probe) ile kalbin arka komşuluğuna erişilir ve çok net, ayrıntılı görüntü alınır.Trans Özofageal Ekokardiyografi nasıl uygulanır?Trans Özofegeal Ekokardiyografi yani TEE, yemek borusuna yerleştirilen, ucunda ince bir ultrason probu bulunan bir tüp aracılığıyla yapılmaktadır. Yemek borusu kalbin arkasından geçtiği için bu yöntemle kalp ve etrafındaki damarlar, TTE ‘ye göre daha yakından ve net görüntülenebilir. İşlem başında boğazı uyuşturmak için anestezi spreyi sıkılmaktadır. Doktor, bu tüpün nasıl yutulacağına dair bir bilgilendirme yapacaktır. TEE sırasında da normal Ekokardiyografide olduğu gibi hasta sol yanına yatırılmaktadır. İşlemden önce hastanın göğsüne 3 adet elektrot takılmaktadır. Tüm bunlar yapıldıktan sonra hastanın ağzına dişleriyle sıkması için bir ağızlık verilecektir ve tüp bu ağızlık arasından içeriye salınacaktır. Doktor, bu tüpü çok nazik bir biçimde yemek borusundan aşağıya doğru ilerletecektir. Tüp boğazdan ilerlerken öğürme, bulantı gibi hislerin oluşması çok normaldir. İşlem sırasında kalp ritmi, kan basıncı, solunum, kandaki oksijen miktarı monitörden izlenirken; çekilen kalp görüntüleri bir videoya kaydedilip, kalp resimleri kağıt olarak dökülür. İşlem bitiminde işlemi yapan kardiyoloji doktoru hastayı işlemle ilgili ve sonuçlarla ilgili olarak bilgilendirir. TEE Raporu kaç dakikada hastanın elinde olur?TEE raporu işlem bitiminden itibaren 2 saat sonra hastanın elinde olur. İşlemin videosu ve sonuçları işlemin yapıldığı bölümün hasta danışmanları tarafından hastaya verilir.TEE tetkiki ne kadar sürmektedir?İşlem öncesi hazırlık ile birlikte TEE tetkiki toplam 30 dakika sürmektedir. TEE işlemine hastayı bir hemşire hazırlamaktadır.TEE tetkiki için ön hazırlık yapılmalı mı?Evet, TEE tetkiki bir ön hazırlık gerekmektedir. İşleme gelirken 6 saatlik açlık süresi olmalıdır. Eğer ilaç kullanılıyorsa bu ilaçlar için doktora danışmanız gerekmektedir. İşleme gelmeden önce ağızda bir protez mevcutsa çıkarılmalıdır. Eğer işlemi yaptıracak hasta yutma güçlüğü çeken ya da yemek borusuyla ilgili sorun yaşıyorsa, böyle bir hastalığı varsa, alerji, astım gibi hastalıklara sahipse, mide ile ilgili bir hastalık ya da bir ameliyat geçmişi bulunuyorsa işlemi yapacak doktor bu konuda mutlaka bilgilendirilmelidir. Ayrıca tetkik için hastaneye gelmeden önce mutlaka yapılmış olan tetkikler ve kullanılan ilaçlar hastanın yanında bulunmalıdır. Bu tetkikler ve ilaçlar işlemi yapacak doktorla mutlaka paylaşılmalıdır. Hastaya işlem öncesinde damar yolu açılmaktadır. Bu damar yolu vasıtasıyla hastaya sakinleştirici ve mide bulantısını önleyecek ilaç verilmektedir.TEE tetkiki sonrası dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?Hastanın işlemden iki saat sonraya kadar yemek yememesi gerekmektedir. İşlem sonrası uyku ve sersemlik hali devam edebilir. Bu nedenle tetkiki yaptıran hastanın birkaç saat kadar araç kullanmaması doğru olacaktır. | 5,086 |
41 | Tanı ve Testler | ELISA Testi | Damardan alınan kan ya da bazı vücut sıvı örnekleriyle yapılan ELISA testi ile başta HIV olmak üzere birçok infeksiyon hastalığının tanısı konularak erken evrede tedavi sürecine başlanmaktadır.Damardan alınan kan ya da bazı vücut sıvı örnekleriyle yapılan ELISA testi ile başta HIV olmak üzere birçok infeksiyon hastalığının tanısı konularak erken evrede tedavi sürecine başlanmaktadır. Uzm. Dr. Servet ALAN Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji
Kolay Randevu Talebi
ELISA testi nedir? ELISA testi bir antijen (mikroorganizmanın özel bir proteini) ve bir antikor (antijene karşı üretilen protein yapısındaki molekül) arasındaki reaksiyonu göstererek çeşitli hastalıkların tanısında kullanılmaktadır. Testin sonucunu görülür hale getirmek için bir enzimden yararlanılmaktadır. ELISA testi ile infeksiyon etkenleri veya bunlara karşı vücudun oluşturduğu antikorlar saptanabilmektedir. ELISA testi nasıl yapılır?ELISA testi kan ve bazı vücut sıvısı örneklerinde çalışılmaktadır. Hastanede damardan alınan kan örneği laboratuvara gönderilmektedir. Ayrılan serum örneğinde ELISA cihazlarında hastalığa özel kitler kullanılarak test yapılmaktadır.ELISA testi hangi hastalıklar için kullanılmaktadır?ELISA testi ile tanısı konulan infeksiyon hastalıklarını şu şekilde sıralamak mümkün;ELISA testinin pozitif sonuçlanması ne anlama gelir?ELISA testinin pozitif bulunması alınan örnekte aranan antijen veya antikorun saptandığı anlamına gelmektedir. Bu hangi testin yapıldığına göre aktif bir infeksiyon, geçirilmiş bir infeksiyon ya da infeksiyona karşı koruyucu bağışıklık gibi çeşitli anlamlara gelmektedir. Bu sonuç doktorunuz tarafından değerlendirilerek tanı için size bilgi verilecektir. ELISA testinin negatif sonuçlanması ne anlama gelir?ELISA testinin negatif bulunması alınan örnekte aranan antijen veya antikorun bulunmadığı anlamına gelmektedir. Yani negatif sonuç alınan teste göre aranan infeksiyon yoktur veya bağışık yanıt oluşmamıştır.ELISA testleri ne kadar zamanda sonuçlanır?Anti-HIV, HBsAg, anti-HBs gibi sık çalışılan ELISA testleri genellikle aynı gün sonuçlanmaktadır. Daha seyrek çalışılan bazı testlerin sonuçlanması daha uzun sürebilmektedir. Bu süreler kan verildiği sırada sorularak öğrenilebilir.ELISA testi ile ilgili sık sorulan sorular ELISA testi ile HIV infeksiyonu nasıl belirlenir?HIV infeksiyonu tanısında ELISA ile anti-HIV antikor aranmaktadır. Anti-HIV testi pozitif bulunursa, yani bu antikorun varlığı saptanırsa doğrulama testi (Western-Blot) ve klinik gerekliliğe göre HIV virüsünün genetik maddesini kanda arayan HIV-RNA PCR testi yapılmaktadır.ELISA testi ile Hepatit B hastalığı saptanır mı?Hepatit B hastalığında HBsAg saptanması hepatit B virüsü varlığı anlamına gelirken, anti-HBs saptanması bağışıklık varlığını gösterir.ELISA testi ile COVİD-19 belirlenir mi?COVID-19 hastalığında ELISA testi ile COVID-19 IgM ve IgG antikorları aranmaktadır. Bu testler hastalığın tanısı veya aşılanan kişilerde koruyucu antikor yanıtının gösterilmesi konusunda fikir vermektedir.Covid-19 hastalığtanısında altın standard PCR testidir.ELISA testi için nasıl bir hazırlık yapılıyor? ELISA testi için önceden herhangi bir hazırlık yapmaya gerek yoktur. Hastanede damardan alınan kan ve bazı vücut sıvıları ile ELISA testi yapılmaktadır.ELISA testi ile HIV test sonuçları ne kadar zamanda çıkar? ELISA HIV test sonuçları aynı gün çıkmaktadır.ELISA testi HIV sonuçları erkeklerde ve kadınlarda farklı mıdır?HIV infeksiyonu için yapılan ELISA testlerinin erkek, kadın ve çocuklar için farklı sonuçları bulunmamaktadır. | 1,322 |
42 | Tanı ve Testler | Emar (MR) | Manyetik rezonans görüntüleme (MR) taraması, radyo dalgaları ve manyetik alandan yararlanarak vücudun içerisindeki yapıların net görüntülenmesidir. Uzman doktorlar birçok hastalığın teşhisinde ve takibinde MR’dan yararlanırlar. Radyasyon kullanılmadan uygulanan Emar (MR), çekilecek olan alının boyutuna ve görüntü sayısına bağlı olarak süresi de farklılık gösterir.Manyetik rezonans görüntüleme (MR) taraması, radyo dalgaları ve manyetik alandan yararlanarak vücudun içerisindeki yapıların net görüntülenmesidir. Uzman doktorlar birçok hastalığın teşhisinde ve takibinde MR’dan yararlanırlar. Radyasyon kullanılmadan uygulanan Emar (MR), çekilecek olan alının boyutuna ve görüntü sayısına bağlı olarak süresi de farklılık gösterir.Emar (MR) Nedir?Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG), bir hastalığın tanı ve tedavisi için radyo dalgaları, mıknatıs ve bilgisayardan yararlanılarak vücudun ayrıntılı olarak görüntülenmesini sağlayan testtir. Emar (MR) olarak da tanımlanan bu manyetik rezonans görüntüleme, belirli anatomik yapıları, diğer yapılardan net olarak ayırt etmek, sağlıklı ve hastalıklı dokular arasındaki farklılıkları saptamak ve tanımlamak için kullanılan bir tıbbi tekniktir.Emar (MR) Hangi Hastalıklarda Kullanılır?Emar vücudun değişik bölgeleri için değişik amaçlarla uygulanabilir. Özellikle vücudun kemiksiz kısımları veya yumuşak dokularını görüntülemek için MR daha uygundur. Emar (MR) şu hastalıkların değerlendirmesi için kullanılır:Vücudun her bölgesi için yeterli ve özel programlarla donanmış Emar cihazıyla;Emar (MR) Nasıl Çekilir?Emar (MR) taramasına girildiğinde manyetik alan geçici olarak vücutta yer alan hidrojen atomlarını yeniden düzenlemeye başlar. Radyo dalgaları sayesinde oluşan sinyaller belirlenen organın MR görüntülemesini sağlar.Emar (MR) ile Hangi Görüntülemeler Yapılabilir?Uzman doktorlar birçok farklı durumu tespit etmeye yönelik tedavinin teşhis edilmesine ya da izlenmesine yardımcı olmak amacıyla manyetik rezonans görüntülemeyi (MR) kullanır. Vücudun hangi bölgesini görüntülemek istediğine bağlı olarak farklı MR türleri bulunur. Bunlar şöyle sıralanır:Beyin Emarı (MR)Beyin MR, beyinde oluşan tümörlerin, felç, bunama ve multiple skleroz gibi kronik sinir sistemi hastalıklarını tespit etmek için yararlanılır. Aynı zamanda hipofiz bezi, beyin damarları, göz, iç kulak organlarının hastalıklarını değerlendirmede en duyarlı yöntem olarak kullanılır.Manyetik Rezonans Spektroskopi (MRS)Hücresel düzeyde metabolit değişikliklerini gösterebilen bir görüntüleme yöntemidir. Bu teknik ile patolojik dokuların biyokimyasal analizlerinin yapılabilmesinin yanı sıra, normal dokularda mevcut biyokimyasal ilişkiler de araştırılır.Difüzyon Ağırlıklı MRDifüzyon MR tekniğiyle dokudaki suyun moleküler hareketlerinden kaynaklanan görüntüler elde edilir. Difüzyon MR’ın başlıca kullanım alanı, en önemli mortalite (ölüm) ve morbidite nedenlerinden biri olan inmenin görüntülenmesidir. Ayrıca difüzyon MR ile kafa içi kistik yapılar birbirinden ayrılabilmekte, tümöre bağlı omurga basısı sonucu oluşan kırıklarda iyi huylu kötü huylu tümör ayrımının yapılmasında kullanılmaktadır.Perfüzyon MR (PA–MR)Perfüzyon MR sayesinde serebral dokuda oluşan hasar ve yer kaplayan lezyonların neden olduğu değişikler izlenir. Klinikte, inme, intrakranial (kafa içi) tümörler, epilepsi, demans (bunama), kognitif bozukluklarda ve normal fizyolojik değişimlerin non-invazif değerlendirilmesinde kullanılır.Fonksiyonel MR (fMR)Beynin oksijenlenme ve kanlanmasındaki değişiklikleri ölçerek, cerrahi riskin değerlendirilmesi ve operasyonun planlanmasında çok değerli bir tarama yöntemi olarak kullanılır.MR AnjiografiDamarlara kateterle girişim yapılmadan ve radyasyonsuz olarak, damarların detaylı görüntülenmesini sağlar. İntrakranial (kafa içi) damarların görüntülenmesinde, ayrıca aorta, böbrek, akciğer, kol ve bacak damarlarının görüntülenmesinde kullanılır.Kalp ve Damar Sistemi EmarıKalbin ve ana damarların yapısı ve fonksiyonu ile kalp adacıklarının boyutu, duvar kalınlıkları, kalp krizi veya ilerleyici kalp hastalığına bağlı gelişen kalp hasarının boyutunu saptamak için kullanılır. Koroner damarların görüntülenmesi, fonksiyonel çalışmalar ve eforlu perfüzyon MR çalışmaları da gün geçtikçe daha umut verici olma yolundadır. Hipertansiyon hastalarında, böbrek damarlarındaki daralma ve sorunların saptanmasında karaciğer, akciğer, kol ve bacak damarları gibi damarların da değerlendirilmesi işlemi Emar (MR) anjiografide kolayca ve detaylı bir şekilde yapılabilir.Vücut Emarı (MR)Vücut emarı ile kalp, ana damarlar, akciğer, karaciğer, böbrekler, dalak, pankreas, safra kesesi, safra yolları, karın içi damarlar detaylı bir şekilde incelenebilir. Ayrıca MR radyasyon içermediğinden kadın ve erkek üreme organları, pelvik organlar ve mesane için iyi bir görüntüleme alternatifidir.Meme Emarı (MR)Meme emarı, mammografi veya USG’nin yerine yapılan bir yöntem değil, her iki tanı yöntemi ile birlikte kullanılan bir yöntemdir. Meme görüntülenmesinde MR ve diğer tüm yöntemler, meme tümörlerinin erken tanısı için yapılır. Mammografide ve USG’de saptanan lezyonların iyi huylu veya kötü huylu olup olmadığının değerlendirilmesinde, meme MR önerilir.Prostat MRProstatın en sık görülen sorunları iltihaplar (prostatit), iyi huylu prostat büyümesi ( benign prostat hipertrofisi, BPH) ve prostat kanseri tanısında kullanılır. Ayrıca biyopsi ile prostat kanseri saptanmış hastalarda hastanın tedavi kararını ve sürecini belirleyecek olan tümörün büyüklüğü ve prostat dışında başka organlara yayılıp yayılmadığını saptamak için de iyi bir yöntemdir.Kas İskelet Sistemi MRKaslar, tendonlar, bağlar, menisküsler, diğer eklem diskleri, eklem kapsülü ve çevre yumuşak dokular hakkında detaylı bilgiler verir. Spor yaralanmalarına bağlı dokuların değerlendirilmesinde diğer uzuv yaralanmalarında, eklemlerin yeni ve eski rahatsızları, iltihaplı durumlarında (artritler), ayrıca kas-iskelet dokusu iltihapları, kitleleri veya başka organlardaki kitlelerden kemiklere olan yayılımın değerlendirilmesinde yaygın olarak kullanılır.Emar (MR) FiyatlarıMR fiyatları; görüntülemenin yapılacağı vücut bölgeleri, çekimin ilaçlı olup olmaması ve hizmetin verileceği merkeze göre belirlenmektedir.Fiyat Bilgisi için Formu DoldurunManyetik Rezonans Hakkında Sık Sorulan Sorular MR kimlerde kullanılamaz?Manyetik Rezonans görüntüleme yöntemi iyonlaştırıcı radyasyon yaymaz güçlü bir manyetik alan kullanır. Görüntüleme işleminin yapıldığı odada metal eşyalar bulunmamalıdır. Bazı durumlara sahip olan kişilerin MR çektirmemesi gerekir. Bunlar şöyle sıralanır:Emar neden gece çekilir?Emar’ın gece çekilmesinin nedeni genellikle daha az gürültü ve daha az ışıkta çekim yapılmasını sağlamak içindir. Böylelikle görüntülerin daha net ve daha düzenli olmasını sağlar.MR Riskli bir işlem midir? Zararları var mıdır?Çocuklarda MR çekilir mi?Emar (MR) en etkileyici ve en zararsız görüntüleme yöntemlerinden biridir. Çocuklarda MR çekimine tıbbi acıdan her hangi bir engel yoktur. Ancak MR çekimleri süre olarak diğer görüntüleme yöntemlerine göre daha uzun olduğundan çocukların MR çekimleri zordur. MR cihazı içinde hareketsiz durulması gerekmektedir ve çocukların bu süreyi hareketsiz geçirmeleri neredeyse imkansızdır. Net görüntü alınabilmesi adına çocukları hareketsiz hale getirmek için sakinleştirici veya anestezi kullanılması gerekmektedir. Çocuklarda anestezili MR çekimleri görüntü kalitesi bakımından olumlu sonuçlar verse de anestezi ekibinin ayarlanması, MR odasının anestezi cihaz ve ekipmanlarına uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Herhangi bir komplikasyona karşı anestezi kullanılan MR çekimlerinin donanımlı hastanelerde gerçekleştirilmesi daha güvenlidir.Hamileler MR kullanabilir mi?Emar yan etkisi bulunmayan bir görüntüleme yöntemidir. Bu özelliğiyle de çok küçük bebeklerde ve hamilelerde bile tanısal amaçla güvenle kullanılabilen bir yöntemdir. Yine de gebeliğin ilk 3 ayında çok gerekli değilse kullanılmamasına özen gösterilmelidir. Yapılan bilimsel çalışmalar MR işleminin gebelik sürecinde en güvenli görüntüleme yöntemlerinden birisi olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak bazı MR çekimlerinde hastaya damar yoluyla Gadalinyum adı verilen kontrast madde kullanılmaktadır. Kontrast madde kullanılarak gerçekleştirilen MR görüntülemeleri hamilelik sürecinde tavsiye edilmemektedir. | 3,145 |
43 | Tanı ve Testler | EMG (Elektromiyografi) | Uzun hali elektromiyografi olan EMG, kasların ve kasları kontrol eden motor nöronlar olan sinir hücrelerinin sağlık durumunu belirlemek için uygulanan bir tanı yöntemidir. Vücuttaki sinirlerin ve kasların sağlıklı çalışıp çalışmadığını belirleyen EMG testi, bir sinirin kası uyarmasına yanıt olarak kas tepkisini veya elektriksel aktiviteyi ölçer. EMG sayesinde kaslardaki soruna neden olan hastalık kısa sürede teşhis edilerek tedavi sürecine başlanır. EMG sonuçları sinir işlev bozukluğunu, kas işlev bozukluğunu veya sinirden kaslara sinyal iletimi ile ilgili meydana gelen problemleri ortaya çıkarabilir.Uzun hali elektromiyografi olan EMG, kasların ve kasları kontrol eden motor nöronlar olan sinir hücrelerinin sağlık durumunu belirlemek için uygulanan bir tanı yöntemidir. Vücuttaki sinirlerin ve kasların sağlıklı çalışıp çalışmadığını belirleyen EMG testi, bir sinirin kası uyarmasına yanıt olarak kas tepkisini veya elektriksel aktiviteyi ölçer. EMG sayesinde kaslardaki soruna neden olan hastalık kısa sürede teşhis edilerek tedavi sürecine başlanır. EMG sonuçları sinir işlev bozukluğunu, kas işlev bozukluğunu veya sinirden kaslara sinyal iletimi ile ilgili meydana gelen problemleri ortaya çıkarabilir.Elektromiyografi (EMG) Nedir?EMG (elektromiyografi), kasların ve sinir hücrelerinin organlara yayılan elektrik sinyallerine ne kadar iyi yanıt verdiğini ölçen bir tanı testidir. EMG testi, kaslar dinlenme veya kullanılır haldeyken ürettiği elektrik sinyallerine bakar. EMG sayesinde hastalığın nedeni kaslarda mı, yoksa kasları besleyen sinirlerde mi olduğu belirlenir.Elektromiyograf adı verilen cihaz yoluyla gerçekleştirilen EMG işlemindeki veriler elektromiyogram olarak bilinen cihaza kaydedilir. EMG testi sırasında bir veya daha fazla küçük iğne (elektrot) deriden kas içine batırılır. Elektrotlar tarafından toplanan elektriksel aktivite daha sonra bir osiloskopta (elektriksel aktiviteyi dalgalar şeklinde görüntüleyen bir monitör) görüntülenir. Gerçekleşen etkinliğin duyulabilmesi için bir ses amplifikatörü kullanılır.Elektrot yerleştirildikten sonra, kişinin bacağınızı kaldırması veya bükerek kasları kasması istenebilir. Uygulanan bu hareketlerin osiloskopta yarattığı aksiyonun performansı (dalganın boyutu ve şekli) ve sinirler uyarıldığında kasın tepki verme yeteneği hakkında bilgi sağlanmaya çalışılır. EMG işleminde kas daha güçlü bir şekilde kasıldıkça daha fazla kas lifi aktive olur ve aksiyon potansiyelleri üretilir.Gerçekleşen tüm bu işlemler, kasların performansını ölçmeye yöneliktir. Özetle EMG, kasın dinlenme, hafif kasılma ve kuvvetli kasılma sırasındaki elektriksel aktivitesini ölçer.ve sinirlerde ortaya çıkan işlev bozukluklarını belirlemek, sinir ve kasları etkileyen hastalıkları teşhis etmek ya da hasarların şiddetini tespit etmek için uygulanan nörolojik bir yöntemdir.EMG (Elektromiyografi) Nasıl Çekilir?EMG işlemi sırasında özel bir cihaz ve elektrotlar aracılığıyla kas ve sinirlerden gelen uyarılar dijital ortama veri halinde aktarılmaktadır. Dijital ortamdaki veriler nörologlar tarafından yorumlanmakta ve herhangi bir anormallik durumunun olup olmadığı değerlendirilmektedir.EMG’nin yapılması iki aşamadan oluşmaktadır. Elektrotların cilde yapıştırıldığı yüzey EMG’si ve iğne elektrotunun kas içine girdiği iğne EMG’si olarak iki aşamaya ayrılmaktadır.EMG'nin ilk aşamasında; sinir iletim durumu belirlenmektedir. Bunun için, hastanın kol veya bacaklarına iletken madde sürülerek kaydedici kablolar bağlanmakta ve uyarıcı elektrot aracılığı ile elektriksel uyarılar verilmektedir. Kaydedici kablolar elde edilen verileri bilgisayara aktarmakta, veriler dijital ortamda işlenmekte ve bilgisayarın ekranına yansıtılmaktadır.Böylece, ortaya çıkan dalga ve grafikler yardımı ile sinirlerin hızlarına, kalınlıklarına ve bazı diğer özelliklerine bakılmaktadır. Uyarı sinyali kişiyi rahatsız etmeyecek düzeyde gönderilmektedir. Bu işlemi yapan nöroloji hekimi gerek gördüğü takdirde ikinci aşamaya, yani iğne EMG’ye geçmektedir.İkinci aşamada ise; iğne yardımıyla kasların elektriksel faaliyeti incelenmektedir. İğne EMG sırasında belirli kaslara steril iğne batırılarak, kasın istirahatta ve kasılı haldeki durumu incelenmektedir.EMG testinde gerçekleşen tüm bu işlemler, kasların performansını ölçmeye yönelik olarak yapılır. Özetle EMG, kasın dinlenme, hafif kasılma ve kuvvetli kasılma sırasındaki elektriksel aktivitesini ölçer.ve sinirlerde ortaya çıkan işlev bozukluklarını belirlemek, sinir ve kasları etkileyen hastalıkları teşhis etmek ya da hasarların şiddetini tespit etmek için uygulanan nörolojik bir yöntemdir.EMG (Elektromiyografi) Hangi Hastalıkların Teşhisi İçin Yapılır?EMG testi, kas ve sinir yapısında meydana gelen hastalıkların teşhisi için uygulanır. Kasların ve sinir yapısının işlevselliği, EMG testi yoluyla belirlenir. Bu hastalıkların başında kas-sinir hastalıkları, ALS, omurilik hastalıkları, fokal nöropatiler gelir.EMG testi daha çok şu hastalıkların teşhisinde uygulanır:Fokal nöropatilerEMG (elektromiyografi) genellikle tek bir sinirde hasara neden olan sorunların teşhisinde kullanılmaktadır. Sık görülen örnekler olarak, el bileğinde oluşan karpal tünel sendromu ile dirsekte oluşan kubital tunel sendromu gösterilebilir.Bunun dışında, EMG bacakta oluşan peroneal sinir nöropatisinde veya ayak bileğinde tarsal tünel sendromunda kullanılmaktadır. Klinik tecrübede kalçadan yanlış enjeksiyon veya kalça çıkıklarında siyatik sinir hasarı görülebilir. Bu gibi durumlarda doğru tanı konulmasında EMG testi tercih edilir. Ayrıca bu yöntem yüz felcinde sinir hasarının şiddeti ve ileriye dönük iyileşmesi konusunda da bilgi vermektedir.Şeker hastalığı ve böbrek yetmezliğiSinirlerin fonksiyonlarını bozan şeker hastalığı, böbrek yetmezliği ve bazı genetik nedenlere bağlı periferik sinirlerin yaygın hasarında tanı amaçlı EMG kullanılmaktadır.Bel ve boyun fıtığına bağlı sinir köklerinin hasarıOmurilik kaynaklı bel veya boyun fıtığına neden olan sinir köklerinin hasarına sebep olan hastalıkların belirlenmesinde de kullanılmaktadır.MiyopatilerKas liflerinde hasara ve erimeye neden olan hastalıkların teşhisinde EMG testi etkili bir yöntemdir.Çocuk felci ya da ALS Çocuk felci ya da ALS gibi omurilikteki motor sinir hücrelerinde hasara neden olan hastalıkların teşhisinde de EMG yöntemi kullanılmaktadır.Nöromüsküler hastalıklarEMG, myastenia gravis gibi sinir ve kaslar arasındaki elektrik iletiminin bozulduğu hastalıkların belirlenmesinde kullanılan önemli bir testtir.EMG (Elektromiyografi) Hakkında Sık Sorulan Sorular EMG ne demek?Elektromiyografi olarak da tabir edilen EMG, kasların dinlenme halindeyken ve aktif hareket ederken ürettiği elektrik sinyallerine bakan ve kasların performansını ölçmeye yarayan bir testtir.EMG işlemi ne kadar sürer?Bir uzman tarafından yapılması gereken elektromiyografi, hekim ve hasta için uygun zaman belirlendikten sonra yapılmalıdır. Yarım saat ile 1 saat arasında süren bu işlem, hazırlık aşaması nedeniyle uzayabilmektedir. EMG giderken ne giyinmeliyim?Elektromiyografinin kolay yapılmasını sağlayacak basit bir şekilde çıkartılabilen bol elbiseler giyilmelidir. İşlem sırasında bilezik, yüzük gibi takılar ile kol saati kesinlikle çıkarılmalıdır.EMG öncesinde ne yapmalıyım?Elektromiyografi sırasında vücudun çeşitli bölgelerine elektrotlar yapıştırılacağı için deri iletkenliğini etkileyecek kir ve yağ katmanları olmamalıdır. Bunun için işlemin yapılacağı gün duş alınmalı, cilde krem ve losyon sürülmemelidir. Bununla birlikte hepatit ya da AIDS gibi kan yolu ile bulaşan hastalıklar ve covid-19 şüphesi varsa nörofizyoloğa inceleme öncesinde durum kesinlikle anlatılmalıdır. Ayrıca EMG işlemine gelirken düzenli kullanılan ilaçlar varsa söylenmeli, kalp pili (pacemaker) varsa ya da kan sulandırıcı ilaç kullanılıyorsa belirtilmelidir. Diğer yandan EMG işlemi öncesi aç kalmaya gerek yoktur.EMG sırasında verilen elektrik acı verir mi?İşlem sırasında vücuda küçük elektrik uyarıları verilmektedir. Zararı olmayan bu uyarıların düşük frekansı acıya neden olmamaktadır. Kaslara batırılan tek kullanımlık steril iğne elektrodlarının oluşturduğu acı düzeyi ise son derece düşüktür. İğne elektrod batırılan yerlerde küçük cilt altı kanamalar olabilir.Elektromiyografi gebelere yapılır mı?Radyasyon içermeyen elektromiyografinin gebelere yapılmasında bir sakınca yoktur. Bu yöntem anne ve bebek için risksizdir.EMG kimlere yapılmaz? Kalp hastalığı olanlar ve özellikle kalp pili kullanan kişilere EMG testi yapılması önerilmez.EMG testi kesin sonuç verir mi?EMG testi, kasların ve sinirlerin işlevselliğini ölçme ve kas-sinir hastalıklarının ortaya çıkarılması konusunda kesin sonuç veren bir testtir. | 3,275 |
44 | Tanı ve Testler | EMR-Endoskopik Mukozal Rezeksiyon Yöntemi | EMR sayesinde erken aşamadaki lezyonlara müdahale edilebilmektedir.EMR sayesinde erken aşamadaki lezyonlara müdahale edilebilmektedir.EMR nedir?Endoskopik Mukozal Rezeksiyon (EMR) adı verilen yöntem sindirim sisteminde erken aşamadaki poliplerin net bir şekilde çıkarılmasını sağlamaktadır. Sindirim sistemi polipleri saplı ve sapsız polipler olarak adlandırılmaktadır. Saplı polipler kesilerek standart polipektomi adı verilen uygulama ile çıkartılabilmektedir. Sapsız polipler ise EMR ile kabartma olarak tabir edilebilecek şekilde elevasyon yapılarak alınabilmektedir. EMR sayesinde erken aşamadaki lezyonlara müdahale edilebilmektedir.Hangi hastalıklarda kullanılmaktadır?Avantajları nelerdir?Sindirim sistemindeki polipler büyüdükçe kansere yol açma riski de artmaktadır. Erken aşamadaki lezyonlar kansere dönüşmeden pratik bir şekilde alınmaktadır. Bu sayede başka bir işleme gerek kalmamaktadır. Standart yöntemlerle polip kesilip çıkartıldığında o bölgede nüks olabilmektedir. Fakat EMR yöntemiyle özellikle de 1cm’in üzerinde ki poliplerin tamamını çıkarıldığı için hem patoloji için yeterli doku sağlanmakta, hem tamamı alındığı için yeniden bir nüks olma ihtimali ortadan kalkmaktadır.Nasıl uygulanmaktadır?Bu polipler endoskopi veya kolonoskopi işlemi esnasında tespit edilmektedir. Buna yönelik olarak endoskopik ve kolonoskopik sınıflandırmalarını yapılmaktadır. Bunun ardından poliplerin hangi yöntemle çıkarılacağına karar verilmektedir. Süresi lezyonun büyüklüğüne ve polipe göre değişmektedir. Küçük yani 1-2 cm’lik poliplerde hemen 1-2 dk içerisinde uygulanmaktadır. Zaten endoskopi ve kolonoskopi sırasında tespit edilen polipler belli özelliklere uyuyorsa hasta hiç uyandırılmadan işlem tamamlanmaktadır.Kişi normal endoskopi ve kolonoskopi işlemi yaptıracak şekilde hazırlanır. İşlem kalın bağırsak bölgesinde yapılacaksa poliplerin rahatça görülmesi için 1 gün öncesinden doktorun önerdiği şekilde kolonoskopide olduğu gibi bağırsak temizliği yapılmalıdır. Yemek borusu, mide ya da ince bağırsakta bir işlem yapılacaksa kişinin 8 saatlik açlıkla gelmesi yeterli olmaktadır. Hastanın kan sulandırıcı, diyabet ilaçları ya da kullandığı farklı medikal tedaviler varsa doktoruna bunları belirtmelidir. Bu sayede önceden planlama yapılmaktadır. EMR işlemi öncesi hasta uygun dozda anestezi ile uyutulmaktadır.EMR endoskopi ünitesinde; video kamera ve diğer cihazlarla donatılmış, ince uzun bir borudan oluşan mekanizma ile yapılmaktadır. Yemek borusundaki, midedeki ya da ince bağırsağın üst kısmındaki alan için endoskop ile ağız bölgesinden girilmektedir. Kolondaki lezyonlar için ise tüp anüsten geçirilmektedir. Polip değerlendirildikten sonra hangi yöntemle çıkarılacağına karar verilmektedir. O bölgede kazıma işlemi yapılarak üstteki doku çıkartılmaktadır. Dokunun altına bir sıvı enjekte etmek için endoskoptan bir iğne geçirilir, polipin altına bir enjeksiyon yapılarak, kabartma işlemi yapılır. Bu uygulama kanserli dokunun diğer katmanlardan ayrılmasına yardımcı olur. Daha sonra sınırları belirlenerek alınmaktadır. Cihazın en önemli özelliği yüksek çözünürlüğe sahip olmasıdır. Bir de ışık dalga boylarını değiştirerek görünmeyen polipler de görünür hale getirmektedir. Dolayısıyla polipin saptanma oranı da artmaktadır.Sık sorulan sorular EMR güvenli bir işlem midir? Yan etkisi var mıdır?Bu işlem son derece güvenlidir. EMR işlemine bağlı olarak nadiren bölgede kanama ve yırtılma gelişebilir ancak uygulamanın bu konuda tecrübeli doktorlar tarafından uygun merkezlerde yapılması çok önemlidir.Hasta ne zaman taburcu olmaktadır?EMR yöntemi poliklinik ortamında yapılmakta ve hasta aynı gün taburcu edilmektedir.Sindirim sisteminde polipler daha büyükse ne yapılmaktadır?ESD (Endoskopik submukozal diseksiyon ) yöntemiyle bu lezyonlar alınabilmekte, hasta erken evrede bu rahatsızlıktan kurtulabilmektedir. | 1,482 |
45 | Tanı ve Testler | Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS) | Akciğerdeki birçok hastalık bronkoskopi ile içeriden kamerayla incelenebiliyor ve tanı- tedavi uygulamaları gerçekleştirilebiliyor. Ancak havayollarının dışında ve göğüs kafesinin içinde kalan birçok hastalığın teşhisinde bronkoskopi tek başına yeterli olmayabiliyor. Bronkoskopi ve ultrasonografi cihazının birleştirilmesi esasına dayanan Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS) ile akciğer kanseri, enfeksiyöz hastalıklar, sarkoidoz, lenfoma, romatolojik hastalıklar, tüberküloz, göğüs kafesi içerisindeki büyümüş lenf bezeleri ve kitlelerin teşhisi ve derecelendirilmesi büyük oranda yapılabiliyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Doç. Dr. İlim Irmak, Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS) hakkında bilgi verdi.Akciğerdeki birçok hastalık bronkoskopi ile içeriden kamerayla incelenebiliyor ve tanı- tedavi uygulamaları gerçekleştirilebiliyor. Ancak havayollarının dışında ve göğüs kafesinin içinde kalan birçok hastalığın teşhisinde bronkoskopi tek başına yeterli olmayabiliyor. Bronkoskopi ve ultrasonografi cihazının birleştirilmesi esasına dayanan Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS) ile akciğer kanseri, enfeksiyöz hastalıklar, sarkoidoz, lenfoma, romatolojik hastalıklar, tüberküloz, göğüs kafesi içerisindeki büyümüş lenf bezeleri ve kitlelerin teşhisi ve derecelendirilmesi büyük oranda yapılabiliyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Doç. Dr. İlim Irmak, Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS) hakkında bilgi verdi.Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS) nedir?Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS), bronkoskopi ve ultrasonografinin birleştirilmesiyle elde edilen bir görüntüleme yöntemidir. Endobronşiyal ultrasonografi (EBUS) sayesinde bronkoskopi artık sadece havayollarının içini değerlendiren bir araç olmaktan çıkmış ve havayollarının dışında kalan, kalp ve akciğer arasında kalan alanlar da gerçek zamanlı görüntülenebilir ve örneklenebilir hale gelmiştir.Bronkoskopun ucuna eklenmiş mini ultrason probu ile bronş duvarının arkasındaki lenf bezi, doku ve kan damarlarını da ultrason görüntüsü olarak göstermektedir. EBUS, özel iğnesi sayesinde normal bronkoskopi yöntemi ile ulaşılamayan bölgelerdeki büyümüş lenf bezlerinin ya da bronş komşuluğundaki lezyonların (örn: tümör gibi) içine girebilmeye ve bu dokulardan örnek almaya olanak sağlar.Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS) hangi hastalıklarda kullanılır?EBUS çeşitli hastalıklara bağlı (akciğer kanseri, enfeksiyöz hastalıklar, sarkoidoz, lenfoma, romatolojik hastalıklar, tüberküloz. vb.) göğüs kafesi içerisindeki büyümüş lenf bezeleri ve kitlelerin teşhisinde yüksek tanı değerine sahiptir.Uluslararası birçok rehber tarafından akciğer kanseri evrelemesi için ilk seçenek minimal invaziv yöntem olarak EBUS önerilmektedir.EBUS işlemi ile artık ameliyata gerek kalmadan ve hastaneye yatmayı gerektirmeden akciğer kanseri teşhisi konabilir ya da kanser evrelemesi yapılabilir. Dolayısıyla ameliyat açısından riskli hastalar için de Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS) uygun bir alternatif yöntemdir. Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS) ile %76-95 oranında hastalıkların teşhisi konmakta olup bu oran hastalıklara göre değişmektedir.Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS) nasıl uygulanır?Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS) bronkoskopi işlemindeki gibi nefes borusu ve bronşlara ağız yolu ya da burun içinden girilerek uygulanır. Hastanın durumuna göre işlem lokal anestezi ve/veya bilinçli sedasyon veya genel anestezi (tam uyutularak) uygulanabilir.Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS) hakkında sık sorulan sorular Bronkoskopi nedir?Bronkoskopi solunum yollarını içeriden kamerayla incelemek ve akciğerin pek çok hastalıklarında tanı veya tedavi için kamera altında bir takım girişimsel işlemler yapmak için kullanılan bir tür endoskopi yöntemidir. Ağız ya da burundan itibaren yukarıdan aşağıya doğru sırasıyla gırtlak, soluk borusu, bronşlar ve sonraki solunum yollarını ve akciğerleri görüntülü incelemeye olanak sağlar.Bronkoskopi neden yapılır?Bronkoskopi işlemi solunum yolları ve akciğer ilişkili hastalıklarının teşhisini koymak veya tedavi amaçlı yapılabilir. Başlıca akciğer kanseri, solunum sistemi enfeksiyonları, kanlı balgam, nedeni bilinmeyen inatçı öksürük veya ses kısıklığı, akciğeri etkileyen romatolojik hastalıklar, kanlı balgam, solunum yollarına yabancı cisim kaçması gibi durumların varlığında tedavi ya da tanı amaçlı yapılır.Bronkoskopi nasıl yapılır?Yapılacak girişimlere, hastalık ve hastanın durumuna göre lokal anestezi ve/veya bilinçli sedasyon veya genel anestezi (tam uyutularak) uygulanabilir. İşlem sırasında ağrı hissedilmez. Ancak tam uyutulmadan yapılan işlemler esnasında hastanın yaşayabileceği başlıca zorluk öksürük ve nefes darlığı hissi olup çoğu hasta bu zorlukları hatırlamaz ya da genelde lokal anestezi uygulamaları ile azaltılır. İşlem, kişi oturur veya yatar pozisyonda burun veya ağız yolundan gönderilen, ucunda kamera ve ışık olan bronkoskop cihazı ile yapılır.Bronkoskopi nerede yapılır?Bronkoskopi işlemleri üçüncü basamak sağlık hizmeti veren hastanelerde yapılır. Hastanenin ayrı bir bronkoskopi ünitesinde veya genel endoskopi ünitesinde, işlem yapılacak hastanın klinik durumuna özel, gerekiyorsa ameliyathane koşulları, yoğun bakım üniteleri ya da yatak başında yapılır. Bronkoskopi ünitesine duyulan gereksinim hastanın klinik durumu yanı sıra yapılan bronkoskopi sayısına, yapılan bronkoskopik işlemin çeşidine (lazer tedavisi, rijid bronkoskopi, stent yerleştirme, uzun sürecek uygulamalar vb.) bağlı olarak değişebilmektedir.Bronkoskopi öncesi yapılması gerekenler nelerdir?Bronkoskopi işlemi öncesi doktorun işlem yapacağı hastasının detaylı tıbbi öyküsü alınmalı ve fizik muayenesi yapılmalı, kardiyolojik ya da metabolik hastalıkların eşlik etmesi halinde ilgili branşların işlem açısından hastayı değerlendirmesi sağlanmalıdır. İşlemden önce akciğer röntgeni, elektrokardiyografi (EKG), kanama-pıhtılaşma testleri ve gerekirse solunum fonksiyon testi yapılır. Akciğer filmi bronkoskopi öncesi incelenmeli ve gerekli olması halinde akciğerdeki hastalığı daha iyi değerlendirmek için bilgisayarlı göğüs tomografisi ile lezyonun yeri iyi belirlenmelidir. Her hasta için yapılacak öncelikli tanısal işlem belirlenmeli ve hastaya anlaşılır bir dille anlatılmalı ve hasta bilgilendirilmelidir. İşlemden en az 6-8 saat öncesinde hastanın katı, sıvı gıda alımı olmamalıdır.Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS) öncesi yapılması gerekenler nelerdir?Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS) ne kadar sürer?Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS) süresi standart bronkoskopi işleminin süresinden yaklaşık 5-10 dakika daha uzun sürer (toplam ortalama 20-30dk). Örnekleme sayısı veya uygulanacak sedasyon yöntemine göre süre artabilir ya da azalabilir. Cihaz, kullanılacak probun çeşidine göre 1,9-6.9mm arasında değişebilen kalınlıktadır.Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS) bronkoskopi sonrası nelere dikkat edilmelidir?Lenf bezi nedir? Lenf bezi büyümesi neden olur?Lenf bezleri, vücuda giren mikroorganizmaların tanınması ile savunma hücrelerin harekete geçmesi gibi bir dizi savunma mekanizmasının gerçekleştiği bağışıklık sistemine ait dokular olup tüm vücudun çeşitli yerlerinde istasyonlar halinde bulunurlar.Lenf bezlerinin büyümesi çoğunlukla bakteriyel veya viral hastalıklarda görülür. Ayrıca lenfoma veya vücudun herhangi bir organ kanserinin lenf bezlerine sıçraması ile de lenf bezleri büyür. Vücudun kendi dokularına karşı savunma geliştirmesi gibi otoimmün mekanizma ile seyreden bazı romatolojik hastalıklarda da yine lenf bezlerinde büyüme görülür.Akciğer lenf bezlerinin büyümesi nedir?Göğüs kafesi içerisinde derin yerleşimli (kalp ve büyük damarları ile akciğer arasında), soluk borusu, bronş ve dalları çevresinde bulunan lenf bezlerinin büyümesidir. Lenf bezlerinin genel olarak 1cm çapa kadar olmaları normal olup 1cm üzerinde lenf bezi büyümesi kabul edilir.Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS) ile alınan biyopsilerin sonucu ne zaman çıkar?Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS) ile alınan doku örneklerin eğer patoloji incelemesi yapılacak ise yaklaşık 1 hafta-10 gün kadar sürede sonuçlanması beklenir, bununla birlikte biyopsi örneğinin çeşitli özel histopatolojik boyama yapılması halinde (patoloji uzmanının gerekli gördüğü durumlarda) bu süre birkaç gün daha uzayabilmektedir.Alınan örneklerin mikrobiyolojik incelemesi yapılacak ise genellikle 3 gün ila 2 hafta arası bir sürede sonuçlanmakta ve istenen incelemenin çeşidine göre bu süre uzayabilmektedir. | 3,210 |
46 | Tanı ve Testler | Endoskopi | Endoskopi, endoskop adı verilen, küçük bir kamera içeren uzun ve ince bir tüp ile ağızdan girilerek özellikle gastrointestinal sorunların teşhisinde kullanılan bir tanılama yöntemidir. Endoskopi işlemi, ucunda ışık ve görüntüleri monitöre yansıtan bir kamera bulunan endoskop cihazının kamera olan bölgesinin yemek borusunda itilip, mide, bağırsak ve kolon gibi gastrointestinal bölgelerin incelemesi ile yapılır. Endoskopi türleri ile vücudun farklı yerlerine bakılabilir. Bunlar mide, yemek borusu, onikiparmak bağırsağı, kalın bağırsak ve kolondur.Endoskopi, endoskop adı verilen, küçük bir kamera içeren uzun ve ince bir tüp ile ağızdan girilerek özellikle gastrointestinal sorunların teşhisinde kullanılan bir tanılama yöntemidir. Endoskopi işlemi, ucunda ışık ve görüntüleri monitöre yansıtan bir kamera bulunan endoskop cihazının kamera olan bölgesinin yemek borusunda itilip, mide, bağırsak ve kolon gibi gastrointestinal bölgelerin incelemesi ile yapılır. Endoskopi türleri ile vücudun farklı yerlerine bakılabilir. Bunlar mide, yemek borusu, onikiparmak bağırsağı, kalın bağırsak ve kolondur.Endoskopi Nedir?Endoskopi sindirim sistemini incelemek için cerrahi olmadan ağızdan girilerek gerçekleştirilen bir işlemdir. Gastroenteroloji doktorunun vücutta bir kesi yapmadan organı incelenmesini sağlar. Yemek borusu, mide ve oniki parmak bağırsağındaki rahatsızlıkların teşhisinde bazen de tedavisinde kullanılan endoskopi, ucunda kamera ve ışık bulunan esnek bir tüpten oluşmaktadır. Bazı durumlarda, biyopsi yapmak için endoskopa özel aletler eklenebilir.Endoskopi Çeşitleri Nelerdir?Yemek borusu, mide ve oniki parmak bağırsağının incelendiği üst bölge endoskopinin haricinde araştırılan bölgeye göre farklı endoskopi çeşitleri bulunmaktadır.Alt Gastrointestinal sistem endoskopisi (Kolonoskopi): Endoskop makatın içine yerleştirilir ve sindirim sisteminin kalın bağırsak gibi alt kısımları incelenir. Bazen, kolonun sadece alt kısmını (sigmoid kolon) incelemek için daha kısa bir tüp kullanılır. Bu işleme sigmoidoskopi denir.Üst Gastrointestinal sistem endoskopisi (Gastroskopi): Endoskop ile ağız içinden yemek borusu yoluyla mideye geçilir. Yemek borusu, mide, oniki parmak bağırsağı incelenir.Enteroskopi (Double Baloon enteroscopy): İnce bağırsak incelenir.Endoskopi Hangi Durumlarda Yapılır?Teşhis amaçlı: Endoskopi birçok semptomdan dolayı yapılabilir. Tedavi amaçlı: Endoskopi cihazına özel aletler eklenerek tedavi amaçlı da kullanılabilir. Yemek borusu darlıklarını açmak, biriken sıvıyı boşaltmak, polip kesmek, yabacı bir nesneyi çıkarmak hatta enfekte olmuş safra kesesi gibi küçük organların çıkartılması endoskopi yöntemi ile yapılabilir. Bunun yanı sıra endoskopi bazen ultrason gibi diğer işlemlerle birleştirilir. Endoskopik ultrason (EUS) denilen yöntem ile endoskopa bir ultrason probu bağlanabilir. Yemek borusu veya mide duvarının özel görüntüleri elde edilebilirken pankreas gibi ulaşılması zor organların görüntüleri daha rahat ve detaylı elde edilebilir.Endoskopi Riskli Bir İşlem midir?Endoskopi cerrahi işlemlere göre oldukça güvenli bir yöntemdir. Her tıbbi işlem gibi endoskopinin de düşük olmakla birlikte riskleri bulunmaktadır.Endoskopi işleminden sonra bu belirtiler ve şikayetler yaşanıyorsa doktorunuzla görüşmeniz gerekmektedir.Endoskopi İşlemi İçin Hangi Doktora Gidilmelidir?Endoskopi yöntemi teşhis için kullanılabileceği gibi tedavi amaçlı da yapılmaktadır. İncelenecek organa göre endoskopik işlemin yapılacağı doktor ve bölüm değişebilmektedir. Ancak üst bölge endoskopi olarak tanımlanan ve yemek borusu, mide, oniki parmak bağırsağıyla ilgili yapılacak endoskopi için Gastroenteroloji ve genel cerrahi doktorlarına başvurmak gereklidir. Endoskopi işlemini yapacak doktorun yeterli deneyim sahibi olması olası komplikasyonların önüne geçmektedir.Endoskopi Yapılmadan Önce Dikkat Edilmesi Gerekenler Nelerdir? Endoskopiye hazırlık sürecinde midenin boş olması gerekir. Bu yüzden endoskopiden önce sekiz saate kadar yemek ve içmek bırakılmalıdır.Endoskopi Kimlere Uygulanmaz?Endoskopi planlı bir işlemdir. Tıbbi durum gözetilerek hemen hemen her hastaya uygulanabilir. Hatta kalp pili olan kişilerde de kalp ritmi monitörize edilerek uygulanabilmektedir. Bilinen ya da şüphelenilen sindirim kanalı tıkanıklıklarında, yutma problemi olan kişilere endoskopi uygulanmaz.Endoskopi Nasıl Yapılır?Endoskopi, endoskop adı verilen, ucunda ışık ve görüntüleri monitöre yansıtan bir kamera bulunan cihazın kamera olan bölgesinin yemek borusunda itilip, mide, bağırsak ve kolon gibi gastrointestinal bölgelerin incelemesi ile yapılır. Bu işlem, kişinin durumuna bağlı olarak genellikle 15 ila 30 dakika sürer.Endoskopi Teknolojisindeki En Son Teknikler Nelerdir?Yeni nesil endoskoplar, ayrıntılı görüntüler oluşturmak için yüksek çözünürlüklü görüntüleme kullanır. Bunun yanı sıra yenilikçi teknikler endoskopiyi görüntüleme teknolojisi veya cerrahi prosedürlerle birleştirir.Kapsül endoskopi: Yapılan diğer tetkiklerin kesin tanı için yeterli olmadığı durumlarda uygun hastalarda kapsül endoskopi kullanılabilir. İçinde küçük bir kamera bulunan hap yutularak gerçekleştirilir. Kapsülün sindirim kanallarında ilerlemesini hasta hissetmemektedir. Sindirim kanallarında ilerleyen kapsül detaylı tetkik için görüntü elde eder.ERCP: Safra ve pankreas kanallarındaki sorunları teşhis etmek veya tedavi etmek için X ışınları endoskopi ile birleştirilir.Kromoendoskopi: Endoskopi prosedürü sırasında bağırsak astarında özel bir leke veya boya kullanan bir tekniktir. Boya, bağırsak astarında anormal bir şey varsa, doktorun daha iyi görmesine yardımcı olur.Endoskopik Ultrason (EUS) : Endoskopi yönteminin ultrason ile birleştirilmesi sonucu gerçekleştirilir. Normal endoskopi sırasında genellikle görünmeyen organları ve diğer yapıların görünmesini sağlarEndoskopik Mukozal Rezeksiyon (EMR): Sindirim sistemindeki kanserli dokuların uzaklaştırılmasına yardımcı olmak için kullanılan bir tekniktir. EMR'de, anormal dokunun altına bir sıvı enjekte etmek için endoskoptan bir iğne geçirilir. Bu işlem kanserli dokunun diğer katmanlardan ayrılmasına yardımcı olur, böylece daha kolay çıkarılabilir.Dar bant görüntüleme (NBI): Damarlar ve sindirim sisteminin iç astarı olan mukoza arasında daha fazla kontrast oluşturmaya yardımcı olmak için özel bir filtre kullanır.Endoskopi İşleminin Fiyatı Nedir?Endoskopi fiyatları, işlemin yapılacağı merkez ve uygulamayı yapacak doktora göre belirlenmektedir. Ayrıca kolonoskopi esnasında farklı işlemlerin yapılması da fiyatlara etki etmektedir.Fiyat Bilgisi için Formu DoldurunEndoskopi ile İlgili Sık Sorulan SorularEndoskopi işlemi ne kadar sürer?Bir endoskopi işlemi, kişinin durumuna bağlı olarak genellikle 15 ila 30 dakika sürer.Her endoskopide parça alınır mı?Biyopsi: Bunun yanı sıra şüpheli durumlarda biyopsi yapmak için hastalara mide, yemek borusu ve oniki parmak bağırsağından biyopsi yapılmak üzere doku örneği alınabilir.Endoskopi sonrası beslenme nasıl olmalıdır?Endoskopi işlemi sonrasında iki saat kadar bir şey yenilip içilmesi önerilmez. Endoskopi sonrasında mide bulantısı ve kusmanın önüne geçmek için beslenme iki saat ertelenmelidir. Bu iki saatin bitiminde sıvı ile beslenilebilir. Sonrasında normal beslenmeye geçilebilir.Endoskopi yapılmadan önce su içilir mi?Endoskopi öncesinde 6-8 saat aç olunması önerilir. Aşırı su içilmemesi de anestezi nedeniyle hastanın işlem sırasında ya da sonrasında mide bulantısı veya kusmasının önlenmesi açısından önerilir. Mideden parça alındıktan sonra ağrı olur mu?Endoskopi sonrasında mide bulantısı, boğaz ağrısı olabilir. Bu şikayetler endoskopiden birkaç saat sonra geçecektir. Ancak işlemden sonra şiddetli bir mide yanması, karın ağrısı, nefes almakta zorluk, kan gelmesi gibi bir durum olursa mutlaka hekime danışmak gerekir. Endoskopi sonrası boğaz ağrısı ne zaman geçer?Endoskopi sonrasında boğaz ağrısı ve yutmada hafif bir zorlanma olabilir. Boğaz ağrısı, işlem için verilen anestezi şekline göre değişebilir. Genelde olan boğaz ağrısı da endoskopiden birkaç saat sonra geçmektedir.Endoskopi yapılırken hasta uyutulur mu?Endoskopi, hasta hafif uyutularak yapılmaktadır. Bu sayede hasta herhangi bir şey hissetmez ve ağrı duymaz.Endoskopi işleminde acı hissedilir mi?Endoskopi işleminin türüne göre lokal anestezi ile sadece boğazın uyuşturulması veya damardan ilaç verilerek hastanın tamamen uyutulması sağlanmaktadır. Özel bir durum olmadığı takdirde de, endoskopi işlemi sadece 10 dakika süren, acısız, ağrısız bir işlemdir.Endoskopi sonucu hemen çıkar mı?Endoskopi sonuçları yapılan işleme göre değişebilmektedir. Doktorunuz ülser teşhisi için endoskopi yaptıysa, işlemden hemen sonra sonuçları öğrenebilirsiniz. Biyopsi için bir doku örneği aldıysa, test laboratuvarından sonuç almak için birkaç gün beklemek gerekebilir. | 3,304 |
47 | Tanı ve Testler | EOS (Eozinofil) Testi | EOS, kemik iliğinde üretilen ve vücudun bağışıklık tepkisinde yer alan bir tür beyaz kan hücresi olan eozinofillerin mutlak sayısını ölçen kan testidir. Eozinofiller vücudu parazitlerden, alerjenlerden, yabancı bakterilerden ve dış organizmalardan koruyan beyaz kan hücreleridir. Kandaki eozinofil seviyesinin yükselmesi anlamına gelen EOS yüksekliği vücudun enfeksiyon ya da alerjik reaksiyonla savaştığı anlamına gelir. Düşük eos seviyesi ise beyaz hücrelerin üretimi ile ilgili soruna neden olabilen aşırı alkol, aşırı stres ve kortizol sorunlarına işaret eder. Bazı tıbbi durumlar ve ilaçlar eozinofil sayısında değişikliklere neden olabilir.EOS, kemik iliğinde üretilen ve vücudun bağışıklık tepkisinde yer alan bir tür beyaz kan hücresi olan eozinofillerin mutlak sayısını ölçen kan testidir. Eozinofiller vücudu parazitlerden, alerjenlerden, yabancı bakterilerden ve dış organizmalardan koruyan beyaz kan hücreleridir. Kandaki eozinofil seviyesinin yükselmesi anlamına gelen EOS yüksekliği vücudun enfeksiyon ya da alerjik reaksiyonla savaştığı anlamına gelir. Düşük eos seviyesi ise beyaz hücrelerin üretimi ile ilgili soruna neden olabilen aşırı alkol, aşırı stres ve kortizol sorunlarına işaret eder. Bazı tıbbi durumlar ve ilaçlar eozinofil sayısında değişikliklere neden olabilir.Eozinofil (EOS) Nedir?EOS, parazit kaynaklı enfeksiyon, alerjik reaksiyon veya kanser gibi hastalıklarda vücudun savaşmasına yardımcı olan mikroskobik boyutlardaki beyaz kan hücresi türü olan eozinofilleri kan tahlilindeki temsilidir. Eozinofil (EOS) testi, beyaz kan hücresi sayımının bir parçası olan eozinofil adı verilen beyaz kan hücresinin sayısını verir. Eozinofiller kan, kemik iliği, cilt ve yağ dokusu, akciğerler ve midede yer alırlar.Tam kan sayımı (hemogram) testiyle, kandaki toplam beyaz kan hücresi (WBC) sayısının eozinofil yüzdesi ile çarpılması sonucu kandaki eozinofil yüzdesi bulunur. Anormal değerlerde görülen eozinofil, vücut içerisinde enfeksiyon olduğunun belirtisidir.Eozinofil (EOS) Ne İşe Yarar?Eozinofiller, kemik iliğinde üretilen ve bağışıklık sisteminin önemli elemanlarından olan beyaz kan hücresi türü olup, enfeksiyon ve alerjik hastalıklar gibi tıbbi durumlarda aktif hale gelen kan hücreleridir. Eozinofiller, nötrofiller ve bazofillerle birlikte üç tür granülositten (akyuvarların bir kısmını oluşturan hücre tipi) biridir. Eozinofillerin temel görevi inflamasyonu artırıp bağışıklık tepkisini tetikleyerek, vücudun enfeksiyonları önlemesi, enfeksiyonlarla savaşması ve doku iyileşmesini başlatmasıdır. Ayrıca parazit gibi yabancı organizmaların konak hücrelerin içinde büyümesini engellerler. Öyle ki bu hücreler istilacı organizmaları yok etmek için için toksik bir protein salgılayan granüllere sahiptirler ve bu sayede istilacı organizmaları bulup yok ederler.Eozinofil (EOS) Testi Neden Yapılır?Eozinofil (EOS) testi, tam kan sayımı ile yapılan vücuttaki eozinofil değerini belirlemek için yapılan bir testtir. Hastalıklarla savaşmada etkili olan beyaz kan hücrelerinin değerini ortaya koyan bu test aynı zamanda aşağıdaki durumların tanısı ve takibi için de yapılmaktadır:Eozinofil Normal Değerleri Nelerdir?Kandaki eozinofil normal değeri < 500 hücre/mcL (1 mikrolitrede 500 hücreden düşük) olarak tanımlanır. 500’den az eozinofil bulunması vücutta beyaz kan hücresi eksikliği anlamına gelmektedir. Eozinofil yüksekliği, bu değer 1500 - 5000 oranlarında olduğunu görülür. Normal değer aralıkları, laboratuvarlara göre farklılık gösterebilir. Eozinofil (EOS) Yüksekliği Nedir? Eozinofili olarak adlandırılan eozinofil (EOS) yüksekliği, tam kan sayımı sonucunda kandaki hücre sayısının normal değerlerin üstünde olmasıdıır. Diğer bir deyişle EOS yüksekliği, miktrolitre başına kandaki eozinofil sayısının 500 hücre ve üstü olması durumudur. Bu yükseklik vücutta parazitik enfeksiyon, alerjik reaksiyon ya da kanser gibi bir hastalık nedeniyle bağışıklık tepkisi oluştuğunu ve eozinofillerin bu enfeksiyonla savaştığını gösterir. Eozinofil (EOS) Yüksekliği Neden Olur?Eozinofil (EOS) yüksekliğine neden olan en yaygın nedenler astım, saman nezlesi, alerjik reaksiyonlar, otoimmün hastalıklar, paraziter enfeksiyonlar, cushing sendromu, crohn hastalığı hodgkin lenfoma ve lösemidir.Genel olarak eozinofil sayısını yükselten nedenler şunlardır:Vücuda alınan bazı ilaçlar EOS seviyesinde yükselmelere neden olabilir. Bu nedenle EOS testi sonuçlarını değerlendirirken kişinin hastalık geçmişine ve kullandığı ilaçlara bakmak gerekir. Eozinofil yüksekliği bağışıklık sisteminin zayıfladığının en belirgin göstergesi olarak bilinir.Eozinofil (EOS) Düşüklüğü Nedir? Eozinopeni olarak adlandırılan eozinofil (EOS) düşüklüğü, kandaki beyaz kan hücresi türü olan eozinofil sayısının normal değer olan 30 hücreden daha az olmasıdır. Aşırı alkol kullanımı, aşırı stres ya da aşırı kortizol üretimini işaret eden cushing sendromunun bir sonucudur ve anormal derecede düşük değer çıkmadığı sürece düşük eozinofil değeri endişe etmeyi gerektirmez. Ancak bazı durumlarda eos düşüklüğü kalp yetmezliği gibi yüksek risk içeren sağlık sorunlarını da işaret edebilir.Eozinofil (EOS) Düşüklüğü Neden Olur?Eozinofil düşüklüğünün en yaygın nedenleri şunlardır:Eozinofil (EOS) Yüksekliği Nasıl Düşürülür?Eozinofil (EOS) yüksekliği, çeşitli hastalıkların habercisi olarak ortaya çıkar. Vücuttaki eozinofil değerini düşürmenin yolları şöyle sıralanabilir:Eozinofil (EOS) Sonuçları Ne Anlama Gelir?Eozinofiller genelde beyaz kan hücrelerinin ortalama olarak %5'ni oluştururlar. Eozinofillerin yüzdesinin beyaz kan hücresi sayısı ile çarpılması sonucu elde edilen mutlak eozinofil sayısı genel olarak mikrolitre başına 30 ile 350 arasındadır ancak 500'e kadar aralık normal kabul edilir. Kandaki eozinofil seviyesinin 500 ve üzerinde olması eozifonili olarak bilinen eozinofil yüksekliği anlamına gelir. Alerji, otoimmün hastalık veya kanser gibi sorunlar nedeniyle bağışıklık tepkisinin ve vücutta inflamasyonun arttığına işaret eder. EOS düşüklüğü ise normal değerler olan kandaki eozinofil seviyesinin 30 hücre altında olmasıdır. EOS düşüklüğü aşırı alkol tüketimi, yoğun stres, cushing sendromu gibi aşırı kortizol üretimi sonucu ortaya çıkan hastalıkların bir sonucu olarak görülebilir.Eozinofil (EOS) Hakkında Sık Sorulan SorularEozinofil sayısı yüksek olursa ne olur?Eozinofil yüksekliği vücudun diğer bölgelerinde iltihabın olduğunu göstergesidir. 1500 ve üzeri bir eozinofil sayısı ipereozinofilik sendrom (HES) veya eozinofilik bozukluk olarak kabul edilir. Etkilenen belirli vücut bölümüne bağlı olarak, bu eozinofilik bozukluklar şunlardır:Belirli gıdalar eozinofil sayısını artırabilir mi?Bazı gıdalar ve belirli tetikleyiciler alerjik reaksiyona neden olarak kanda eozinofil sayısını artırabilir. Alerjiniz olan bir gıdayı tüketirseniz vücut alerjene tepki olarak daha fazla eozinofil üretir. Alerjik reaksiyonu tetikleyen besinlerden kaçınmak, vücuttaki normal eozinofil seviyelerini korumaya yardımcı olabilir.Kan tahlilindeki EOS nedir?Eozinofil ya da EOS, bağışıklık tepkisinde rol alan, vücudu parazitlerden, alerjenlerden, yabancı bakterilerden ve dış organizmalardan koruyan beyaz kan hücresi türüdür. | 2,834 |
48 | Tanı ve Testler | Eritrosit Testi | Red Blood Cells (RBC), kanda en fazla bulunan kan hücreleri olan eritrositlerin yani kırmızı kan hücrelerinin kan sayımı testlerindeki karşılığıdır. Eritrositler oksijeni akciğerlerden vücudun her yerine taşıyan, hemoglobin adı verilen bir proteini içerirler, vücuttaki dokulara oksijen sağlayarak nefes için gerekli olan sürecin tamamlanmasını sağlar. RBC, kanda ne kadar kırmızı kan hücresi olduğunu anlamak için tam kan sayımının (hemogram testi) bir parçası olarak yapılan bir kan testidir.Red Blood Cells (RBC), kanda en fazla bulunan kan hücreleri olan eritrositlerin yani kırmızı kan hücrelerinin kan sayımı testlerindeki karşılığıdır. Eritrositler oksijeni akciğerlerden vücudun her yerine taşıyan, hemoglobin adı verilen bir proteini içerirler, vücuttaki dokulara oksijen sağlayarak nefes için gerekli olan sürecin tamamlanmasını sağlar. RBC, kanda ne kadar kırmızı kan hücresi olduğunu anlamak için tam kan sayımının (hemogram testi) bir parçası olarak yapılan bir kan testidir.Eritrosit Nedir?Kan tahlilinde RBC olarak yer alan kırmızı kan hücreleri olan eritrosit, kana kırmızı rengini veren, dokulara oksijen ve karbondioksit taşıyan hemoglobin pigmentini içeren kanda en fazla bulunan kan hücresidir. Solunum yoluyla oksijenin akciğerlere vücut dokularına taşınmasından sorumlu olan eritrosit (Red Blood Cells ya da RBC), hemoglobin desteğiyle bunu sağlar. Bunun yanında kan damarlarında daha rahat hareket etmelerini sağlayan esnek bir yapıda bulunurlar.Eritrosit Testi Nedir?Eritrosit testi, ne kadar kırmızı kan hücresine sahip olunduğunu anlamak için yapılan bir kan testidir. Eritrosit testi tam kan sayımı ile ölçülen RBC değeri ile sonucu verilen bir testtir. Ayrıca idrarda da eritrosite bakılabilmektedir. Eritrosit idrarda görünürse, kanın idrara karıştığı anlamına gelmektedir.İdrar tahlilinin sonucunda eritrosit görülmesi hastanın kum döktüğü anlamına gelebilir. Ancak kum ya da üriner sistem taş hastalığı dışında da idrarda eritrosit görülebilir. Örneğin kırmızı olan bazı sebze ya da meyveler, kurşun, civa zehirlenmelerinde, bazı bağırsak yumuşatan ilaçların kullanımı ve kimi antibiyotiklerin kullanımı da idrarda eritrositin görünmesine neden olabilmektedir. Eritrosit hem kanda hem de idrardan bakılabilen bir testtir.Eritrosit Değeri Kaç Olmalı?Diğer parametreler gibi eritrositin de olması gereken referans aralığı vardır. Bu aralık, yaşa, cinsiyete ve gebelik durumlarına göre değişebilir. Ancak ortalama olarak eritrosit değerleri erkeklerde 4.7–6.1 milyon hücre/mikrolitre, kadınlarda 4.2–5.4 milyon hücre/mikrolitre, yenidoğanlarda 4.8 - 7.2 milyon hücre/mikrolitre, çocuklarda 4.6 - 4.8 milyon hücre/mikrolitre olabilir. Hamilelikte de normal bir dönemdekinden daha düşük olabilir.Eritrosit (RBC) Yüksekliği Nedir?Eritrosit yani rbc yüksekliği, kanda normal değerlerden daha fazla kırmızı kan hücresi olan eritrosit bulunduğu anlamına gelir. Tam kan sayımı testinin bir parçası olarak istenen ve RBC adı ile takip edilen eritrosit seviyesinin yüksekliği çok fazla kırmızı kan hücresi üretilmesine neden olan bir kemik iliği hastalığı olarak bilinen polisitemi yanı sıra akciğer, kalp rahatsızlıkları ve böbrek hastalıklarını işaret edebilir.Eritrosit yüksekliği nedenleriTıbben eritrositoz olarak ifade edilen eritrosit yüksekliği, kanda kırmızı kan hücre sayısının fazla olduğu, kanın olması gerekenden daha koyu hale gelebileceği için kan pıhtısı riski nedeniyle kalp rahatsızlıkları, kemik iliği hastalığı olan polisitemi hastalığı, akciğer hastalığı ve böbrek sorunları olabileceği anlamına gelir. Doku oksijeninde azalma, aşırı miktarda tam kan nakli de eritrositi yükseltebilir. Fazla sigara içmek, ağır egzersiz yapmak, hemokonsantrasyon da eritrositin yükseldiği durumlardandır. Vücudun susuz kalması, uyku apnesinde de eritsorit değeri yükselir.Eritrosit yüksekliği belirtileriEritrosit yüksekliği vücutta baş, karın ağrısı, bulanık görme, yorgunluk, cilt üzerinde kolay morarma, uyku bozukluğu gibi belirtilerle kendisini gösterebilir. Eritrosit testi, kanda kırmızı kan hücresi sayılarında oluşan herhangi bir değişikliği değerlendirmek amacıyla yapılmaktadır. Tam kan sayımının vazgeçilmez bir parçası olan eritrosit, pek çok hastalık sebebiyle tahlillerde istenebilmektedir.İdrarda eritrosit görülmesinin nedenleri, böbrekte taş oluşumu, vücudun kum döküyor olması, idrar yolu enfeksiyonu, çeşitli böbrek hastalıkları, iyi huylu prostat büyümesi, böbrek kanseri, prostat kanseri, travmalar ve ateşli hastalıklardır. Eğer idrarda kanama yani eritrosit görülürse ve hastada ağrı, ateş, bulantı ve idrar yaparken zorlanma varsa bu incelenmesi gereken bir durumdur. Hastanın kullandığı ilaçlara, mevcut hastalıklarına göre teşhis sonrasında da tedavi haritası belirlenmektedir.Eritrosit (RBC) Düşüklüğü Nedir?Eritrosit yani rbc düşüküğü, yeterli sayıda sağlıklı kırmızı kan hücresine sahip olunmadığı anlamına gelip, anemi yani kansızlık bulunduğunu işaret eder. Aynı zamanda kanın normalden daha düşük hemoglobin (Hgb) seviyelerine sahip olduğu anlamını da taşır. Eritrosit düşüklüğü nedenleriEritrosit düşüklüğü demir eksikliği anemisi, kemik iliği hipoplazisi, aplazisi, pansitopeni, radyoterapi, kemoterapi, çeşitli sebeplerden dolayı kan kaybı, B12 eksikliği ve folat eksikliği, vücutta ağır yanık, kaza ya da düşme sonucu travma, mide- bağırsak sisteminde kanamalar gibi nedenlerle düşebilir. Bazı ilaçlar, kanser, HIV/AIDS, kanama sebepleriyle de eritrosit düşebilir.Eritrosit düşüklüğü belirtileri Eğer eritrosit değeri düşükse yorgunluk, nefes sorunları, baş dönmesi, baş ağrısı, kalp atış hızında artış, soluk renkli ciltle belirti verebilir. Eritrositte bir düşüş ya da artışı değerlendirmek için kırmızı kan hücresi sayımı yapılmaktadır. Eritrosit hemoglobin, hematokrit gibi değerlerle yorumlanır. Eritrosit, tam kan sayımı testlerinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Eritrosit, tam kan sayımı testlerinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Eritrosit düşüklüğü belirtileri şöyle sıralanır:Eritrosit Testi Hangi Hastalıkların Tanısı için Yapılır?İdrar yolu iltihabı, böbrek enfeksiyonu, mesanede, böbrekte taş, mesane ya da böbrek kanseri, prostat sorunları, bazı ilaçların yan etkilerini araştırmak için eritrosit testi istenebilir.Eritrosit Testi Nasıl Yapılır?Hastanın kolundaki herhangi bir damardan alınan kandan ya da idrar örneği alınarak eritrosit testi uygulanabilir.Eritrosit ile İlgili Sık Sorulan SorularKan tahlilinde RBC ne anlama gelir?RBC, kemik iliğinde üretilen ve kanda bulunan kırmızı kan hücreleri olan eritrositlerim sayımını gösteren kan testidir. Ne kadar kırmızı kan hücresi olduğunu ölçer. Eritrositler dokulara oksijen ve karbondioksit taşıyan, kana kırmızı rengini veren hemoglobin pigmentini içeren kanda en fazla bulunan kırmızı kan hücreleridir.Kan tahlilinde yer alan eritrositler nedir?Eritrositler, kemik iliğinde üretilen ve kanda bulunan bir kan hücresi türüdür. Oksijeni akciğerlerden vücudun her yerine taşıyan hemoglobin adı verilen bir protein içerirler ve kan tahlilinde RBC olarak yer alırlar.RBC yüksekliği ne anlama gelir?RBC yüksekliği, kemik iliğinde üretilen kandaki kırmızı kan hücresi sayısının kandaki miktarının referans değerler üzerinde olmasıdır. RBC yüksekliği, oksijenin taşınmasını sınırlayan, kanın normalden daha koyu olmasına ve kan pıhtılaşmasına neden olan polisitemi bulunabileceği anlamına gelir. Ayrıca sigara kullanımı, dehidrasyon, kalp yetmezliği, akciğer ve kalp sorunları da RBC yükselmesine neden olabilmektedir.İdrarda eritrosit yüksekliği neden olur?İdrar eritrosit yüksekliği, idrara kan karıştığının göstergesidir. İdrarda eritrosit yüksekliği idrar yolu enfeksiyonu, böbrek taşı, böbrekte enfeksiyon ve böbrek hastalıkları, prostat büyümesi, ilaç kullanımı, vücutta iltihap olması, kan pıhtılaşma sorunları ve kanser gibi hastalıkların bir sonucudur.Gaitada eritrosit görülmesi ne anlama gelir?Gaita içerisinde yani dışkıda kan görülmesi durumu tehlikeli olabilir. Bakteri, parazit kaynaklı ya da mide, bağırsak hastalıklarına bağlı olarak gelişen durumlarda gaitada eritrosit görülme nedenleri arasındadır.Eritrosit değeri nasıl normale döner?Doktor, tam kan sayımını istedikten sonra eritrosit değerlerini diğer kan parametrelerine göre değerlendirir. Eritrosit değerlerinde bir farklılık gözlemlenirse, farklı tetkikler isteyebilir. Tüm tetkikler sonucunda bir tedavi yöntemi mutlaka önerecektir.Eritrosit kaç olursa tehlikeli bir durum vardır?İdrarda, kan hücrelerinin (eritrosit) 3 adetten fazla görülmesi kanamanın varlığını ortaya koyar. Kanda eritrosit değerleri ise erkeklerde 4.7–6.1 milyon hücre/mikrolitre, kadınlarda 4.2–5.4 milyon hücre/mikrolitre, yenidoğanlarda 4.8 - 7.2 milyon hücre/mikrolitre, çocuklarda 4.6 - 4.8 milyon hücre/mikrolitre dışındaysa bir sorun olabilir. | 3,430 |
49 | Tanı ve Testler | ESD-Endoskopik Submukozal Diseksiyon Yöntemi | Sindirim sistemindeki tümör ve polipler erken aşamada yüksek çözünürlüklü endoskoplar kullanılarak çok erken aşamalarda saptanabilmektedir.Sindirim sistemindeki tümör ve polipler erken aşamada yüksek çözünürlüklü endoskoplar kullanılarak çok erken aşamalarda saptanabilmektedir.ESD nedir?Günümüzde polipler ve erken aşamada saptanan tümörler ameliyata gerek kalmaksızın endospik yöntemlerle alınabilmektedir. Endoskopik Submukozal Diseksiyon yöntemi (ESD), sindirim sistemindeki erken evre kanserlerin ve poliplerin ameliyatsız bir şekilde çıkarılmasında kullanılan bir yöntemdir.Hangi hastalıklarda uygulanmaktadır?Sindirim sistemi kanserleri Türkiye'de ve dünyada en sık görülen kanser türleri arasında yer almaktadır. Özellikle yemek borusu, mide ve bağırsaklarda görülmektedir. Sindirim sistemi kanserlerini erken evrelerde ileri endoskopik yöntemlerle tedavi edebilmek mümkündür. Yemek borusu, mide, ince bağırsak ve kalın bağırsakta ortaya çıkan, erken evre olarak adlandırılan yani belirli bir aşamayı geçmediği düşünülen lezyonlarda ESD yöntemi güvenle kullanılmaktadır. Erken dönemde kanserli ya da kanser öncülü lezyonlar bu işlemle alınabilmektedirAvantajları nelerdir?Herhangi bir ameliyattan farklı olarak vücutta bir kesi oluşturmadan yapılan bu işlemde hastalar çoğunlukla 1-2 gün içerisinde hastaneden taburcu edilmektedir. ESD yöntemi başarı oranı yüksek, komplikasyon oranının da düşük olması sayesinde, erken aşamadaki polip ve tümörlerin çıkarılmasında artık tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. İleri yaştaki bireyler, kalp, böbrek rahatsızlığı ya da farklı sistemik hastalıkları olanlarda endoskopi ile yapıldığı ve ameliyat gerektirmediği için de özellikle tercih edilmektedir.Yine bu yöntemlerle, derine inmemiş, erken evre yüzeyel kolon-mide-yemek borusu kanserleri de tedavi edilebilmektedir. Böylece cerrahi bir operasyonlara maruz kalmadan tedavi mümkün olabilmektedir. Erken evre yüzeyel kanserlerin derinliğini ölçebilmek için ise teknolojik ön incelemeler kullanılmaktadır. Optik boyama yapabilen özelleşmiş endoskoplar, özel boyamalar ile (Kromoendoskopi), büyütme özelliklerine sahip magnifiye endoskoplar ve endoskopik ultrasonun kullanıldığı inceleme yöntemleri ile kolonun iç yüzeyinin yanı sıra, kolon duvarları incelenerek tümöral yapının derinliği doğrudan ölçülebilmektedir.Nasıl uygulanmaktadır?ESD işlemi yüksek çözünürlüklü video kamera ve diğer cihazlarla donatılmış, endoskop ismi verilen cihazlarla yapılmaktadır. İşlem kalın bağırsak bölgesinde yapılacaksa kolonoskopi hazırlığında olduğu gibi hasta doktorun önereceği şekilde çeşitli ilaçlarla bağırsak temizliği yapmış olmalıdır. Mide, ince bağırsak ya da yemek borusu bölgesinde uygulama yapılacak ise en az 8 saatlik açlık yeterli olmaktadır. ESD endoskopi ünitesinde anestezi altında uygulanmaktadır.Ucunda yüksek çözünürlüklü kamera olan ince bir boru olarak adlandırabileceğimiz endoskopla ilgili bölgeye girilmektedir. Endoskopun kanalı içerisinden geçirilen özel endoskopik kesiciler ve özel kan durdurucu aletlerle lezyon tam bir parça olarak çıkartılır.Avantajları nelerdir?ESD erken evre sindirim sistemi kanserlerinin tedavisinde kullanılan ameliyatsız bir işlemdir. Endoskopik olarak uygulanmaktadır. Vücuda herhangi bir kesi yapılmamaktadır. Hastalar işlemden birkaç saat sonra yürümeye başlamakta, kendilerini işlem olmamışçasına iyi hissetmektedirler.Kanser hastalarında bu işlem sonrası kemoterapiye ihtiyaç bulunmamaktadır. Ancak lezyon çıkarıldığında çok derin kas dokusuna kadar tuttuğu ortaya çıkarsa cerrahi ve onkoloji uzmanları ile birlikte yeni bir değerlendirme yapılmaktadır.ESD’de lezyon kazıma işlemi ile çıkarıldığı için doğru evreleme yapılabilmektedir. Kanser eğer erken aşamadaysa tedavi edici bir işlemdir. Erken aşamada değilse de hastalığın evresinin ve izlenecek tedavi yolunun belirlenmesinde yardımcıdır.Sık sorulan sorular İşlem ne kadar sürer?Polipin, lezyonun, erken evre tümörün nereye yerleştiğine, büyüklüğüne, endoskopik görüntüsüne bağlı olarak yarım saat ile birkaç saat arasında sürebilmektedir.Hastanede yatış gerekir mi?ESD sonrası hastanın genel durumunu takip edebilmek için 1 gece hastanede yatması gerekmektedir.İşlem sonrası beslenme düzeninde nelere dikkat edilmelidir?Hastalara ilk olarak sıvı ve yumuşak gıdalarla beslenmesi önerilmektedir. Yağlı, baharatlı yiyecekler yerine yoğurt, çorba, muhallebi, komposto, sebze yemekleri gibi daha çok sıvı yumuşak yemekler tüketilmelidir.Polipler mutlaka alınmalı mı?Polip anormal doku büyümesidir. Sindirim sisteminde büyüdüğü zaman bunun özellikle belli tipleri sindirim sistemi kanserlerine sebep olmaktadır. Midede bu süreç biraz daha hızlı gerçekleşmektedir. Kalın bağırsakta polipten tümör olma aşamasına geçene kadar 5-6 yıllık bir ortalama süreç gözlemlenebilmektedir. Ancak risk oluşturabileceği için polipler mutlaka alınmalıdır.Polip oluşumu için risk faktörleri nelerdir?Polip oluşumunda ailesel faktörler oldukça etkilidir. 1. ya da 2. derece yakınlarında polip öyküsü olan kişiler bu konuda dikkatli olmalıdır. Sigara ve alkol kullanımı, obezite, fast food tüketimi, yağlı karbonhidratlı yiyecekler aşırı miktarda tüketilmesi gibi polip gelişmesi yanlış beslenme alışkanlıkları polip oluşumu için risk faktörleridir.Kalın bağırsakta görülen poliplerden nasıl korunulur?Kalın bağırsak kanserleri hiçbir belirti vermeyebilir. Hiç belirti vermeden karaciğerde dağılmış bir şekle gelene kadar ilerleyebilir. Bu nedenle hiçbir şikayeti olmasa da 45 yaşından sonra mutlaka tarama programlarına girilmesi önerilmektedir. Gaitada gizli kan testi, fit adı verilen “fekal immünokimyasal test” bağırsakta polip olup olmadığına işaret etmesi açısından önem taşımaktadır. Ancak en duyarlı yöntem endoskopik incelemelerdir.Kalın bağırsakta polip olduğu anlaşılabilir mi?Kalın bağırsakta kanama, bağırsak alışkanlıklarında değişiklikler kabız ya da ishal görülebilir. Dışkıda incelme olmaya başlayabilir. Karın ağrısı, bazen karında şişlik gaz gibi şikayetler olmaya başlayabilir. 45 yaş altındakilerde de bu tablolar önemsenmelidir.Mide kanseri ve lezyonları belirti verir mi?Mide kanserlerinde veya erken evreleri lezyonlarda bulantı, kusma görülebilir. Tümör midenin üst kısmına yerleştiyse yutma güçlüğü, ağızdan kan gelmesi, dışkıdan kan gelmesi ya da dışkının siyah olması da belirtiler arasındadır. İlaç tedavisine yanıt vermeyen karın ağrıları da dikkate alınmalıdır.Mide kanseri ve poliplerinde ESD uygulanabilir mi?ESD işleminin sindirim sisteminde uygulanması için tümörlerin erken aşama saptanması ilk koşuldur. Erken aşamada saptanan mide kanserlerinde de ESD yöntemi uygulanmaktadır. | 2,574 |
50 | Tanı ve Testler | Fetal DNA Testi | Fetal DNA testi, down sendromu(trizomi 21), edward Sendromu (trizomi 18), Patau Sendromu (Trizomi 13), cinsiyet kromozomu bozuklukları, triploidi, kaybolan ikiz eşi gibi patolojik ve genetik hastalıkların tespiti için yapılan bir tarama testidir. Fetal DNA testi, down sendromu(trizomi 21), edward Sendromu (trizomi 18), Patau Sendromu (Trizomi 13), cinsiyet kromozomu bozuklukları, triploidi, kaybolan ikiz eşi gibi patolojik ve genetik hastalıkların tespiti için yapılan bir tarama testidir. Fetal DNA Testi Nedir?Fetal DNA testi, fetüste down sendromu, trizomi 18, trizomi 13 ve cinsiyet kromozomu gibi patolojik veya genetik sorunlar olup olmadığını belirlemek için yapılan tarama testidir.Fetal DNA Testine Neden İhtiyaç Duyulur?Hamilelik sürecinde bebeğin gelişimi ya da annenin sağlığını ilgilendiren bir sorun ortaya çıkması durumunda; özel tetkiklerle ayrıntılı tanı konularak, ilaç tedavisi veya anne karnında uygulanacak ameliyat ya da işlemle sorunun giderilmesi, anne karnındaki bebeğin sağlığına kavuşması sağlanmaktadır.Fetal DNA Analizi Nasıl Yapılır?Anne dolaşımında hücre dışı DNA (cfDNA) kullanılarak trizomi 21 (Down sendromu), trizomi 18, trizomi 13 ve yaygın cinsiyet kromozomu anöploidileri için doğum öncesi tarama yapılabilir. Dolaşımdaki cfDNA hem anneden hem de plasentadan elde edilir ve doğumdan hemen sonra anne dolaşımından temizlenir.Fetal DNA Testi En Güvenilir Nasıl Gerçekleştirilir?Güvenilir bir test sonucu elde etmek için anne plazması yeterli miktarda fetal (bebeğe ait) cfDNA içermelidir. Birkaç faktör fetal fraksiyonu azaltabilir; 10. gebelik haftasından önce tarama, yetersiz numune toplama veya işleme, annede obezite, bazı anomaliler (örn. Trizomi 18, triploidiler), düşük moleküler ağırlıklı heparin kullanımı, in vitro fertilizasyon yoluyla gebe kalma (tüp bebek ve ya çoğul gebelik) gibi, bu da tahlil başarısızlığına ("sonuç yok" raporu) yol açabilir.cfDNA; trizomi 21, 18 ve 13 için en hassas tarama seçeneğidir fakat başarısı trizomiye göre değişir. Toplam yanlış pozitif sonuç oranı bu üç trizomi için yüzde 0.15'tir. Cinsiyet kromozomu anöploidileri için cfDNA test performansı, örneğin monozomi X (Turner Sendromu) için; saptama oranı %90’lara düşerken, Turner Sendromu olmayan vakayı da yanlış olarak pozitif raporlama oranı %0.23’e çıkar.Fetal DNA Testi ile İlgili HakkındaFetal DNA yani cfDNA testi, tanısal bir test değil bir tarama testidir.Fetal DNA Testi ile İlgili Sık Sorulan SorularBaşarısız test sonuçlarında ne yapılır?Çok çeşitli cfDNA başarısızlık oranları rapor edilmiştir. Bu duruma standart bir yaklaşım olmamasına rağmen, cfDNA testi için tekrar numune göndermek yaygın bir uygulamadır. Alternatif olarak, standart bir serum tarama testi (henüz yapılmadıysa) veya hedeflenmiş bir ultrason (detaylı ultrason) önerilebilir. Gebeliğin zaten "yüksek risk" altında olduğu düşünülüyorsa, sonuç alınamayan cfDNA testinin ardından invaziv bir prosedür (haftasına göre koryon villus örneklemesi (CVS), amniyosentez ve ya kordosentez) yapılması düşünülebilir.Yanlış pozitif testler (yani testin olmayan bir hastalığı varmış gibi göstermesi), sınırlı plasental mozaisizm, ölen ikiz, anne mozaisizmi, anne kanseri, ve ya teknik sorunlara bağlı olabilirYanlış-negatif testler (yani testin var olan bir hastalığı gösterememesi) sınırlı plasental mozaisizm, sınırda düşük fetal fraksiyon ve teknik sorunlardan kaynaklanabilir.Down sendromu için risk yüzdeleri nelerdir?Hastalar, down sendromu için pozitif bir sonuç alırlarsa, fetüsün gerçekten Down sendromlu olma olasılığının (pozitif tahmin değeri) muhtemelen yüzde 90'dan fazla olmayacağını anlamalıdır. Down sendromu ve trizomi 18 için tarama sonucu pozitif olan 35 yaş ve üstü hastalarda sırasıyla yüzde 87 ve yüzde 63 risk vardır. Aynı şekilde negatif sonuç alan hastalar da normal fetüs olasılığının yüksek olduğunu (> yüzde 99.9) anlamalıdır, ancak bu Down sendromu olasılığını dışlamaz. | 1,490 |
51 | Tanı ve Testler | Fetal Ekokardiyografi | Yenidoğanlarda en sık görülen doğumsal anomali nedeni Doğumsal kalp hastalıklarıdır. Bebeğin kalbinin daha anne karnındayken incelenmesine olanak veren fetal ekokardiyografi yöntemi ile birçok doğumsal kalp hastalığı erkenden teşhis edilebiliyor. Tespit edilen kalp rahatsızlığına doğumda müdahale edilebilmesi için ebeveynler uygun merkezlere yönlendirilerek erken ve doğru girişimin planlanmasının yapılması sağlanabiliyor.Yenidoğanlarda en sık görülen doğumsal anomali nedeni Doğumsal kalp hastalıklarıdır. Bebeğin kalbinin daha anne karnındayken incelenmesine olanak veren fetal ekokardiyografi yöntemi ile birçok doğumsal kalp hastalığı erkenden teşhis edilebiliyor. Tespit edilen kalp rahatsızlığına doğumda müdahale edilebilmesi için ebeveynler uygun merkezlere yönlendirilerek erken ve doğru girişimin planlanmasının yapılması sağlanabiliyor.Fetal ekokardiyografi nedir? Fetal ekokardiyografi, ultrasonografik yöntemle anne karnındaki bebeğin kalbinin değerlendirilmesinde kullanılan bir tanı yöntemidir. Bu yöntemde ultrasonik ses dalgaları aracılığı ile kalbin yapısal durumu, fonksiyonları hakkında bilgi elde edilir.Fetal ekokardiyografi hangi hastalıklarda kullanılır?Bebeğin anne karnında gelişimi sürecinde oluşan; doğumsal kalp hastalıklarında, çeşitli ritm bozukluklarında, anemi gibi kalp dışı etkenlere bağlı olarak kalbin ikincil etkilendiği bazı durumlarda kullanılır.Fetal ekokardiyografi nasıl yapılır / uygulanır?Fetal ekokardiyografi, hasta yatağına sırtüstü yatan annenin karın yüzeyine jel sürülüp uygun proplar aracılığı ile bebeğin kalbinin görüntülenmesi ile yapılır.Fetal ekokardiyografi ile ilgili sık sorulan sorular -Anne karnındaki bebeklerde ortaya çıkabilecek kalp hastalıkları nelerdir?Doğumsal kalp hastalıkları(DKH) bebeğin anne karnında gelişimi sürecinde oluşan hastalıklardır. Anne karnındaki bebeklerde karıncıklar arası delik (VSD), kalp kapak darlıkları, kulakçıklar arasında geniş delik (ASD), kalpten çıkan ana damarların yer değiştirmesi (TGA), Patent duktus arteriyozus (PDA) gibi doğumsal kalp hastalıkları, çeşitli ritim bozuklukları ve anemi gibi kalp dışı etkenlere bağlı olarak gelişen kalbin ikincil etkilendiği hastalıklar gelişebilir.-Anne karnındaki bebeklerde doğumsal kalp hastalıklarının görülme oranı nedir?Doğumsal kalp hastalıkları doğumda mevcut olan anomalilerin en sık görülenlerinden birisini oluşturur. Bu oran yüzde 1-2 aralığında olmakla birlikte fetusda bu hastalıkların anne karnında görülme oranı daha yüksek seviyelere çıkabilmektedir-Doğumsal kalp hastalıkları hamileliğin hangi dönemlerinde ortaya çıkar?Bebeğin kalbinin gelişimi gebeliğin 3. ile 8. haftası arası dönemde olur. Bu dönemdeki gelişim kusurları doğuştan kalp hastalıklarına yol açabilir. Ayrıca ritim bozuklukları gibi durumlarda 2. ve 3. trimestrlerde bulgular gelişebilir.-Hamilelikte bebekte kalp hastalıklarına neden olabilecek riskler nelerdir?Anne adaylarında görülen bazı sorun ve hastalıklar bebeklerinin kalbinde anomali oluşmasına neden olabilmektedir. Kalpte anomali oluşma riskini artıran etmenler şu şekildedir:- Annenin bebekte gelişim bozukluğuna yol açan bazı ajanlara (teratojenlere), ilaçlara ya da enfeksiyonlara maruz kalması,- Bazı ilaç ve maddelerin kullanımı- Annenin aşırı alkol tüketimi- Annenin gebeliğin ilk üç aylık döneminde kızamıkçık, sitomegalo virüs enfeksiyonu geçirmesi ve yüksek doz iyonize radyasyona maruz kalması- Annede diyabet hastalığının bulunması. Diyabet hastalığının erken dönemde kontrolünün yapılmadığı durumlarda doğumsal kalp hastalığı riski yüzde 0.6-0.8’dan yüzde 4-6’ya yükselmektedir. Bu risk oranı fenilketonürili hastalığı olan annelerin bebekleri için yüzde 14 olmaktadır.- Annede bağ dokusu hastalıkları-Ailede özellikle annede doğumsal kalp hastalığı öyküsünün bulunması-Fetal ekokardiyografi işlemi ne zaman yaptırılmalıdır?Gebeliğin 18-22 haftaları Fetal eko uygulaması için en uygun zaman aralığıdır. Bağdokusu hastalıkları ve ritim bozuklukları söz konusu olduğunda bu işlemin hamileliğin 2. ve 3. trimester dönemlerinde de yapılması önem taşır.-Fetal ekokardiyografi anne ve bebek açısından güvenilir bir yöntem midir?Anne ve fetüs için güvenilir bir yöntem olan bu işlemin hiçbir zararı yoktur.-Fetal ekokardiyografi işlemini kimler yaptırmalıdır?Fetal ekokardiyografi işlemi doğuştan kalp hastalıklarının tespit edilebilmesi için yüksek riskli gruplara mutlaka uygulanmalıdır. Riskli gruplar içerisinde pozitif aile öyküsü olanlar, bazı hastalıkları bulunan anne adayları, hamilelikte teratojenlere (ajanlara) maruz kalınması, kızamıkçık gibi intrauterin enfeksiyon geçirilmesi, raporlanmış fetal anomali olması, amnion sıvı anomalileri, kromozom anomalisinin bulunması, ikiz gebelikler, monozigotik ikizler ve birleşik ikizler bulunur. Bununla birlikte fetal eko, yaşı ileri olan anne adaylarının yanı sıra tahlil sonuçları anormal olan annelere de uygulanabilmektedir. -Fetal ekokardiyografiyi her anne adayı yaptırmalı mıdır?DKH, doğum öncesi yapılan ultrason çalışmalarında en sık gözden kaçırılan anomalilerdendir. Bu hastalıkların prenatal tanısı özellikle bazı doğumsal kalp hastalıklarında hastanın doğumdan sonraki seyrini önemli ölçüde etkilemektedir. Dünyada uygulama sıklığı artan ultrasonografi taramalarının yanı sıra fetal kalp değerlendirilmesi de giderek artan bir şekilde talep edilmektedir.-Risk taşımayan annelerin bebeklerinde Doğumsal Kalp Hastalıkları görülme oranı nedir?Fetal ekokardiyografi öncelikli olarak risk grubunda olan anne adaylarına yapılmaktadır. Ancak yapılan rutin fetal ekokardiyografi taramalarında bulunan anomalilerin yüzde 90’ının hiçbir risk taşımayan anne adaylarının bebeklerinde tespit edildiği görülmüştür. Yani annenin hiçbir risk taşımaması bebeğinde DKH olmayacağı anlamına gelmemektedir. Bu sebeple bütün anne adaylarının fetal ekokardiyografi taramasını yaptırması önem taşımaktadır.-Fetal ekokardiyografi işlemi hastalığın tedavisini nasıl etkiler?Birçok kalp hastalığının tedavisi günümüzde mümkün olmaktadır. Tedavi seçenekleri anomalinin tipine, gestasyonel yaşa, eşlik eden major anomalilere ve etik duruma göre değişkenlik göstermektedir. Fetal eko ile doğuştan kalp hastalıkları tespit edilen durumlarda patolojinin durumuna göre değerlendirme yapılmaktadır. Anne ve bebeğin takip edilmesinin gerektiği bu gibi olgularda, doğumda gerekli müdahalenin yapılması için ebeveynler uygun merkezlere yönlendirilir. Böylece bebeğe erken ve doğru girişimin planlanmasının yapılması sağlanır.Fetal ekokardiografi taramalarında ağır kalp hastalığı olan bebeklerde 24. haftaya kadar olan dönemde gebeliği sonlandırma seçeneği hakkında ailelere bilgi verilir. Ayrıca fetusta ritim bozukluğu olduğunda anneye verilen ilaçlarla bebeğin ritminin düzenlenmesine yardımcı olunur. | 2,525 |
52 | Tanı ve Testler | Fibrinojen | İnsan vücudundaki pıhtılaşma süreci için olmazsa olmaz proteinler söz konusudur. Bu proteinlerden biri de fibrinojendir. Yaraların iyileşmesinden kanamaların durdurulmasına kadar birçok konuda çok kritik bir rolü bulunan fibrinojenin düşüklüğü veya yüksekliği durumunda da kişide olumsuz sonuçlar doğurabilecek etkiler bırakabilir.İnsan vücudundaki pıhtılaşma süreci için olmazsa olmaz proteinler söz konusudur. Bu proteinlerden biri de fibrinojendir. Yaraların iyileşmesinden kanamaların durdurulmasına kadar birçok konuda çok kritik bir rolü bulunan fibrinojenin düşüklüğü veya yüksekliği durumunda da kişide olumsuz sonuçlar doğurabilecek etkiler bırakabilir.Fibrinojen Nedir?Fibrinojen, karaciğer tarafından üretilen, kan pıhtılarının oluşmasına yardımcı olarak kanamayı durdurmaya yardımcı olan proteindir. Fibrin, kan pıhtısındaki kanamayı durduran ve yaraları iyileştirmeye yarayan ana protein olarak bilinir ve pıhtılaşma faktörü olarak bilinir.Kanda bulunan fibrinojen seviyesi, fibrinojen testi aracılığıyla belirlenir. Kandaki fibrinojen seviyesinin düşüklüğü veya yüksekliği çeşitli hastalıkların habercisi olabilir. Aşırı kanamalar ve yaralanma vakalarında kandaki fibrinojen seviyesine bakılır. Özellikle yüksekliği, vücutta fazla fibrinojen proteinin bulunduğunu gösterirken fibrinojen düşüklüğü de dikkate alınması gereken durumlardan biridir.Fibrinojen Testi Nedir? Fibrinojen testi, kanın pıhtılaşmasına yardımcı olan bir protein olan fibrinojenin kandaki seviyesini ölçmek için uygulanan bir testtir. Düşük fibrinojen seviyesi kanın pıhtılaşmasını zorlaştırırken fibrinojen yüksekliği vücutta kalp krizi ve inme gibi rahatsızlıkların meydana gelmesine neden olabilir.Aşağıdaki semptomlar vücutta meydana geliyorsa doktor tarafından fibrinojen testi istenir:Bunların dışında gelişen bazı durumlarda da fibrinojen testi istenebilir. Bunlar:Fibrinojen Değeri Kaç Olmalı?Fibrinojen değerinin doktor tarafından yapılan fibrinojen testi ve kan testlerinde olması gereken ideal değer aralığı 200-400 mg arası olmalıdır. Bu rakamların altında kalan fibrinojen seviyesi fibrinojen düşüklüğü olarak adlandırılırken yüksekliği ise fibrinojen yüksekliği olarak kabul edilir. Özellikle fibrinojen yüksekliği vücutta aşırı kanamalara ve inmelere neden olabilir.Fibrinojen Yüksekliği Nedir? Fibrinojen yüksekliği, fibrinojen değerinin normal bir değer 200 ile 400 mg/dL’nin üzerinde olduğu ve kalbinize ya da beyninize zarar verebilecek pıhtı oluşturma ve felç tehlikesiyle karşı karşıya olduğunuz anlamına gelir. Fibrinojenin yüksekliği aynı zamanda D-dimer düzeyinin artmasına da sebebiyet verebilir. Bu yüksekliğin yanı sıra kişide kronik olarak da fibrinojen yüksekliği de olabilir.Fibrinojen Yüksekliği Neden Olur?Fibrinojen yüksekliğine şu durumlar neden olur:Fibrinojen Düşüklüğü Nedir?Fibrinojen eksikliği, vücutta fibrinojen seviyesinin azalması anlamına gelir ve bu durum faktör 1 hastalığı olarak da isimlendirilir. Fibrinojen değeri düşük olan kişiler başlarına gelen yaralanmalardan dolayı şiddetli kanama vakalarıyla karşılaşırlar. Karaciğerde sentezlenen bir protein olan fibrinojenin ideal değer aralığının altında olması, siroz ve akut hepatit gibi çeşitli karaciğer hastalıkları sonucunda yaşanır. Bozulmuş kan pıhtılaşması, kanamalar ve bazı hastalıklar kandaki fibrinojen seviyesinin düşük çıkmasına neden olabilir.Fibrinojen Düşüklüğü Neden Olur? Fibrinojen düşüklüğüne neden olan durumlar şu şekildedir:Fibrinojen düşüklüğüne neden olan durumların dışında fibrinojen düşüklüğünün kendi içinde çeşitleri bulunur. Bu durum, yapılacak fibrinojen testinde ortaya çıkar. Fibrinojen düşüklüğü çeşitleri şöyle sıralanabilir:AfibrinojemiAfibrinojemi, fibrinojenin tamamen vücutta olmadığı anlamına gelir. Bu durum vücutta şiddetli kanamalara sebebiyet verebilir.HipofibrinojemiHipofibrinojemi, vücuttaki fibrinojemi seviyesinin çok düşük olduğu durumlar için kullanılır. Daha az yaygın bir çeşit olan hipofibrinojemi, daha az kanama meydana getirir.DisfibrinojemiDisfibrinojemi, fibrinojenin sevilerinin normale yakın olduğu ancak proteinin düzgün çalışmadığını işaret eder. Bu durumun doğuştan meydana geldiği gözlenmiştir.Fibrinojen Hakkında Sıkça Sorulan SorularFibrinojen ne için bakılır?Kan plazmasındaki proteinler olarak adlandırılan fibrinojen, pıhtıların öncüsü olarak kabul edilir. Fibrinojen testiyle belirlenen fibrinojen seviyesi, düşük veya yüksekliğine göre çeşitli hastalıkların işareti olarak değerlendirilir.Fibrinojen ne zaman yükselir?Kandaki fibrinojen seviyeleri; iltihaplanma durumları, sigara tüketimi, hamilelik ve böbrek zayıflığı gibi durumlarda artar.Fibrin ne demek?Fibrin, kanın pıhtılaşmasına yardımcı olan albümin türünden bir madde olarak tanımlanır.Fibrinojen testinin yan etkisi var mı?Fibrinojen testinin bilinen belli başlı bir yan etkisi söz konusu değildir. Kan örneği için batırılan iğnenin olduğu bölgede biraz ağrı ve morarma görülebilir. Ayrıca nadiren de olsa kişi baş dönmesiyle karşı karşıya kalabilir. Kişinin günlük hayatını olumsuz etkilemeyen bu belirtiler kendiliğinden kısa süre içinde geçer. | 1,889 |
53 | Tanı ve Testler | FSH Testi | İnsan vücudundan önemli işlevlerinden biri de üreme sistemidir. Üreme yapısının düzgün işlemesi kişinin daha sağlıklı bir vücut yapısına sahip olmasının yanı sıra çocuk sahibi olma yolunda da işini kolaylaştırır. Üreme sistemi ve cinsel gelişim üzerinde etkili bir rol üstlenen hormonlar da bulunur. Bu hormonlardan biri de FSH hormonudur. FSH hormonu, düşüklüğü ve yüksekliği durumlarında kadın ve erkeklerin cinsel sağlığı hakkında dikkat çekici fikirler verir.İnsan vücudundan önemli işlevlerinden biri de üreme sistemidir. Üreme yapısının düzgün işlemesi kişinin daha sağlıklı bir vücut yapısına sahip olmasının yanı sıra çocuk sahibi olma yolunda da işini kolaylaştırır. Üreme sistemi ve cinsel gelişim üzerinde etkili bir rol üstlenen hormonlar da bulunur. Bu hormonlardan biri de FSH hormonudur. FSH hormonu, düşüklüğü ve yüksekliği durumlarında kadın ve erkeklerin cinsel sağlığı hakkında dikkat çekici fikirler verir.FSH Nedir?Follicle stimulating hormone kısaltması olan ve folikül uyarıcı hormon anlamına gelen FSH, kadınlarda yumurta ve erkeklerde sperm üremesi ve gelişimi gibi üreme sisteminin önemli bir parçası olup, hipofiz bezi tarafından salınan gonadotropin hormonudur. Aynı zamanda lütein yapısıyla yumurtalık ve testislerin işlevini etkiler. Yumurtalıklarda östrojen ve progesteron üreten foliküller, kadınlarda adet döngüsünün korunmasına yardımcı olurken erkeklerde ise sperm üretimiyle birlikte gonad gelişiminin bir parçasıdır.FSH testi, kan veya idrar üzerinden hipofiz bezinde üretilen kanınızdaki folikül uyarıcı hormon (FSH) seviyesini ölçen bir testtir.FSH hormonunun değeri FSH testi yoluyla ölçülür. Üreme yapısını etkileyen semptomların altında hangi nedenin yattığını belirlemek doktor tarafından FSH testi istenir.FSH Ne İşe Yarar?FSH hormonu kan yoluyla organlara, kaslara ve diğer dokulara gerekli mesajları taşıyarak vücuttaki farklı işlevleri organize eden kimyasallardır. Bu sinyaller vücuda neyi ne zaman yapacağının haberini verir. Bu işlevleriyle birlikte en çok etkilediği nokta kadın ve erkeklerde cinsel gelişim ve üreme sisteminin performansıdır.FSH hormonu kadınlarda foliküllerin ve yumurtaların büyümesini sağlamak için yumurtalıklara etki ederken, erkeklerde ise sperm yapmak için testislere etki eder.FSH Kaç Olmalı?Kadın ve erkeklerde cinsel gelişim ve üreme sisteminin önemi bir parçası olarak kabul edilen FSH hormonu, FSH testi aracılığıyla belirlenir. FSH testinde ideal kabul edilen FSH normal değeri, litre başına ergenlik öncesi 0 - 5,0 IU/L, ergenlik döneminde 0,3 - 10,0 IU/L ve yetişkinlik döneminde 1,5 - 12,4 IU/L olmalıdır. Kişiye, yaşa, kadınların adet döngüsü sürecine ve laboratuvar ortamına göre değişkenlik gösterebilen FSH değerleri doğurganlık konusunda fikir vermesiyle birlikte düşüklüğü ve yüksekliği durumu bazı sorunların habercisi olabilir.Bunlarla birlikte kandaki FSH değerleri, kadın ve erkeklerin vücut yapısına göre değişir.Erkeklerde FSH Normal Değeri Kaç Olmalı?Erkeklerde düşük sperm sayısının belirlenmesi, hipogonadizm veya gonadal eksikliğinin ortaya çıkarılması ve testis fonksiyonları gibi durumların değerlendirilmesi için istenen FSH testinin erkeklerde olması gereken fsh hormonu değerleri aşağıdaki gibi olmalıdır:Erkeklerde FSH testiyle belirlenen FSH hormonu değerlerinin yüksek çıkması sperm üretim konusunda bir problem yaşandığının işareti sayılabilir.Kadınlarda FSH Normal Değeri Kaç Olmalı?Kadınlarda belirlenen FSH değeri ise kısırlık durumunun değerlendirilmesi, düzensiz adet döngüsünün yorumlanması ve hipofiz bezi bozuklarının analiz edilmesi veya yumurtalıkla ilgili hastalıkların teşhisi konusunda yardımcı olur ve kadınlarda olması gereken mililitre başına FSH değerleri aşağıda ki gibi olmalıdır:Kadnlarda FSH seviyesi 30 IU/L veya üzerinde bir sonuç vermiş ve 1 yıl gibi bir süredir adet görmemişse, kadının menapoza girdiği varsayılabilir.Diğer yandan kadınlarda yüksek FSH değerleri doğurganlığı azaltırken hamile kalmanın önündeki bir engel olarak kabul edilir. Hamilelik dışında tüp bebek yoluyla çocuk sahibi olmak için de yüksek FSH değerleri olumsuz olarak değerlendirilir. Yüksek değerlerin yanı sıra bazı durumlarda FSH düşüklüğü de çocuk sahibi olma konusunda olumsuz fikir veren durumlardan biri olarak görülebilir.FSH Yüksekliği Nedir? FSH Yüksekliği Nedenleri Nelerdir?20 mIU/mL değer aralığının üstünde çıkan FSH sonucu kadın ve erkeklerde farklı yorumlanır. Adet ve menopoz gibi süreçler dışında kadınlarda fsh yüksekliği yumurtalık sayısının azaldığı, erkeklerde yüksek fsh değerleri ise sperm sayısının düşük olduğu anlamına gelir. Ergenlik sürecinde ve hormon tedavisi gören kişilerde de fsh değerleri yüksek çıkabilir.FSH yüksekliği görülmesinin nedenleri şunlardır:Aynı zamanda fsh yüksekliği erkeklerde libido kaybı, yorgunluk, sperm sayısında azalma ve huysuzluk gibi belirtiler gösterirken kadınlarda ise sıcak basmaları, düzensiz adet, cilt ve saçta değişimler ve duygusal değişimler ve uykusuzluk gibi semptomlar ortaya çıkarır.FSH Düşüklüğü Nedir? FSH Düşüklüğü Neden Olur?0.3-10 mIU/mL aralığından daha düşük FSH değerleri, daha çok ergenliğin gecikmesi kaynaklıdır ve yetişkinlik döneminde kısırlığa yol açabilen yumurtalık zayıflığı veya testis yetmezliğine yol açabilir. Bu duruma hipogonadizm adı verilir ve sıklıkla hipofiz bezi veya hipotalamusla ilgili sorunlara işaret eder.FSH düşüklüğü görülmesinin nedenleri ise şöyledir:FSH Hakkında Sıkça Sorulan SorularFSH Kaç Olursa Hamile Kalınır?Hamile kalmak isteyen kadınların fsh değerinin 10’un altında olması beklenir. Folikül Uyarıcı Hormon (FSH) için iyi kabul edilen seviyeler 10 mlU/mL altı iken, 20mlU/mL ve üzeri değerler kötü olarak değerlendirilmektedir. Tipik olarak adet gören kadınlarda FSH değeri döngü sürecince değişiklik gösterir. Gebelik oluştuğunda, yani yumurtlamadan 1 ay kadar sonra FSH seviyeleri yaklaşık 0,1 IU/L' ye düşecektir. | 2,224 |
54 | Tanı ve Testler | Füzyon Prostat Biyopsisi | Erkeklerde en sık görülen prostat kanserinde doğru tanı koymanın tek yolu hastaya biyopsi yapmaktır. Fakat diğer organlarda her zaman çekilen bölümlerde şüphelenilen alanlar vardır ve o alanlardan bir parça alınabilmektedir. Prostatta ise diğer organlar gibi görüntü almak çok zordur. İkinci önemli nokta ise pratik olarak prostat biyopsisinin ultrason altında yapabilmesidir. MR veya tomografi altında yapmak çok zor olabilmektedir, MR altında biyopsi yapıldığı zaman sadece belirli noktadan biyopsi alınabilmektedir. Klasik prostat biyopsisi artık yerini teknolojinin en üst seviye çıktığı füzyon biyopsiye bırakmaya başlamıştır. Klasik biyopsi yapılan hastadaki agresif kanserler atlanabilirken füzyon biyopsi ile hastadaki agresif kanserler belirlenerek doğru tedavi yapılabilmektedir. Özellikle agresif prostat kanserini atlamadan belirleyen füzyon prostat biyopsisi şu an ülkemizde başta Memorial Hastaneleri olmak üzere sayılı noktalarda yapılmaktadır. Hastalara prostat biyopsisi öncesi multiparametrik prostat MR’ı çekilmektedir. MR’daki görüntülerden prostat kanseri açısından şüpheli alanlar belirlenerek MR görüntüleri üzerinde işaretlenir. İkinci aşamada hasta uyutularak hastanın makatına ultrason probu yerleştirilir. Eski tipten farklı olarak yeni tip bu cihazlar ultrason görüntüleri ile MR görüntülerini üst üste getirmektedir. Normalde ultrason ile seçilemeyen prostat kanseri alanları bu sayede görünür hale gelmektedir. Prostat biyopsisi “rastgele değil” özellikle prostat kanseri açısından riskli alanlardan alınmaktadır. Bu yöntemde başta agresif seyirli (hızlı ilerleyen) kanser olmak üzere tüm prostat kanserleri daha yüksek oranda belirlenebilmektedir.Erkeklerde en sık görülen prostat kanserinde doğru tanı koymanın tek yolu hastaya biyopsi yapmaktır. Fakat diğer organlarda her zaman çekilen bölümlerde şüphelenilen alanlar vardır ve o alanlardan bir parça alınabilmektedir. Prostatta ise diğer organlar gibi görüntü almak çok zordur. İkinci önemli nokta ise pratik olarak prostat biyopsisinin ultrason altında yapabilmesidir. MR veya tomografi altında yapmak çok zor olabilmektedir, MR altında biyopsi yapıldığı zaman sadece belirli noktadan biyopsi alınabilmektedir. Klasik prostat biyopsisi artık yerini teknolojinin en üst seviye çıktığı füzyon biyopsiye bırakmaya başlamıştır. Klasik biyopsi yapılan hastadaki agresif kanserler atlanabilirken füzyon biyopsi ile hastadaki agresif kanserler belirlenerek doğru tedavi yapılabilmektedir. Özellikle agresif prostat kanserini atlamadan belirleyen füzyon prostat biyopsisi şu an ülkemizde başta Memorial Hastaneleri olmak üzere sayılı noktalarda yapılmaktadır. Hastalara prostat biyopsisi öncesi multiparametrik prostat MR’ı çekilmektedir. MR’daki görüntülerden prostat kanseri açısından şüpheli alanlar belirlenerek MR görüntüleri üzerinde işaretlenir. İkinci aşamada hasta uyutularak hastanın makatına ultrason probu yerleştirilir. Eski tipten farklı olarak yeni tip bu cihazlar ultrason görüntüleri ile MR görüntülerini üst üste getirmektedir. Normalde ultrason ile seçilemeyen prostat kanseri alanları bu sayede görünür hale gelmektedir. Prostat biyopsisi “rastgele değil” özellikle prostat kanseri açısından riskli alanlardan alınmaktadır. Bu yöntemde başta agresif seyirli (hızlı ilerleyen) kanser olmak üzere tüm prostat kanserleri daha yüksek oranda belirlenebilmektedir.Prostat biyopsisi nedir?Prostat biyopsisi, prostattan özel bir iğne ile bir parça alma işlemidir. Her ne kadar günümüzde teknoloji çok ileri noktalara gelse de; prostat kanseri tanısı halen prostat biyopsisi ile konulmaktadır. Biyopsi ile alınan prostat dokusu özel boyalarla işlem gördükten sonra mikroskop altında incelenir. Bunun sonucunda patoloji uzmanı, hastanın prostat kanseri olup olmadığını üroloji uzmanına rapor eder.Prostat biyopsisi çeşitleri nelerdir?Günümüzde prostat biyopsisi mutlaka öncesinde prostat MR’ı (multiparametrik MR; 3 Tesla cihaz ile) çekilerek, MR’da saptanan şüpheli alanlara yönelik yapılmaktadır. Prostat biyopsisi günümüzde 2 ana gruba ayrılmaktadır. Bunlar klasik prostat biyopsisi ve füzyon prostat biyopsisidir.Klasik prostat biyopsisi (eski tip):Bu tip prostat biyopsisi ülkemizde irili ufaklı hemen her hastanede, genellikle üroloji uzmanı tarafından yapılan bir biyopsi çeşididir. Bu prostat biyopsi tekniğinde “sadece transrektal ultrasonografi” kullanılır (hastaya prostat biyopsisi öncesi MR incelemesi yapılmaz). Üroloji uzmanı, hastanın makatına ultrason probunu yerleştirir; ultrason cihazı prostat içinde kanser şüphesi taşıyan alanları göremez; sadece prostatın önü, arkası neresi; prostatın periferik zonu (kabuk kısmı) neresi onu gösterir. Üroloji uzmanı klasik prostat biyopsisi yaparken prostatın çeşitli yerlerinden “RASTGELE” genellikle toplam 12 parça alarak inceleme yapmaktadır.Füzyon prostat biyopsisi (yeni tip): Özellikle agresif prostat kanserini atlamadan belirleyen füzyon prostat biyopsisi şu an ülkemizde başta Memorial Hastaneleri olmak üzere sayılı noktalarda yapılmaktadır. Hastalara prostat biyopsisi öncesi multiparametrik prostat MR’ı çekilmektedir. MR’daki görüntülerden prostat kanseri açısından şüpheli alanlar belirlenerek MR görüntüleri üzerinde işaretlenir. İkinci aşamada hasta uyutularak hastanın makatına ultrason probu yerleştirilir. Eski tipten farklı olarak yeni tip bu cihazlar ultrason görüntüleri ile MR görüntülerini üst üste getirmektedir. Normalde ultrason ile seçilemeyen prostat kanseri alanları bu sayede görünür hale gelmektedir. Prostat biyopsisi “rastgele değil” özellikle prostat kanseri açısından riskli alanlardan alınmaktadır. Bu yöntemde başta agresif seyirli (hızlı ilerleyen) kanser olmak üzere tüm prostat kanserleri daha yüksek oranda belirlenebilmektedir.Füzyon prostat biyopsi nasıl uygulanır?Memorial Hastaneleri’nde prostat biyopsisi üroloji uzmanı ve radyoloji uzmanlarının birlikte katılımı ile yapılmaktadır. Hastanın prostat biyopsisi sırasında herhangi bir ağrı hissetmemesi ve işlem sırasında hareket etmemesi için prostat biyopsisini sedasyon altında yapılmaktadır. Kullanılan son teknoloji MR füzyon prostat biyopsi cihazımız “Uronav” marka olup yazılımı 2019 yılında güncellenmiştir. Uronav marka cihaz ABD’de en çok bulunan ve ABD’de en önemli kanser tanı merkezlerinin tercih ettiği cihaz olup; özellikle kullanım kolaylığı ve hedefi doğru olarak tespit etmesi nedeniyle diğer markalara göre avantaj sağlamaktadır.Prostat biyopsisi öncesi mutlaka hastanın prostatını 3 Tesla MR ile multiparametrik MR yaparak inceleniyor. Prostat MR’ları konusunda üst düzey tecrübeye sahip, kendini bu konuda geliştirmiş olan radyoloji uzmanımız; MR görüntüleri üzerinde kanser açısından şüpheli alanları işaretledikten sonra; işaretlenmiş bu görüntüler Üronav adlı prostat biyopsi cihazımızın sistemine yüklenmektedir.Prostat biyopsisi 2 yolla yapılır. Her iki yolla da makattan kalın bağırsağa bir ultrason probu sokulur ve prostat sınırları belirlenir. Eğer prostat parçası alacağımız iğneyi makattan sokup; kalın bağırsağı delerek prostattan parça alınırsa buna “transrektal prostat biyopsisi” denir. İğne kalın bağırsağı delip prostata ulaştığı için bu tip prostat biyopsisi sonrası hastalarda nadir de olsa enfeksiyon gelişme riski vardır.1-Transrektal prostat biyopsi: Bu yöntemde genellikle hasta sola dönük yan yatar şekilde dizler karına doğru çekili pozisyonunda yapılır. Numune alınmadan önce prostat bezinin çevresine bir lokal anestetik madde enjekte edilebilir. Transrektal ultrason genellikle iğneyi doğru noktaya yönlendirmek için kullanılır. İğne hızlıca prostat bezine girer ve bir doku örneğini çıkarır. Prostatın farklı bölgelerinden ortalama 10-12 örnek alınır. Transrektal prostat biyopsi yaklaşık 20-30 dakika sürer.2- Perine yoluyla (transperineal biyopsi): Transperineal biyopsi, transrektal biyopsi kadar sık kullanılmaz. Dizlerinin bükülmüş halde yan tarafa ya da sırt üstü yatarak yapılır. Genel veya lokal anestezi altında yapılabilir. Biyopsi alanındaki cildiniz steril bir solüsyon ile temizlenir. Çevresi steril bir bezle kaplıdır. Transrektal ultrason genellikle iğneyi doğru noktaya yönlendirmek için kullanılır. Doktorunuz prostat bezini tutmak için rektuma parmağını yerleştirir. Ardından iğne perineden prostat bezine sokulur. Bir doku örneği toplamak için, iğne yavaşça döndürülür ve dışarı çekilir. Biyopsi genellikle yaklaşık 30 dakika sürer.Füzyon prostat biyopsi hakkında sık sorulan sorular Füzyon prostat biyopsisinin avantajları nelerdir?Prostat biyopsisi ne zaman yapılmalıdır?Erkeklerde en sık görülen kanser, prostat kanseridir. Prostat kanseri riski en yüksek olan erkeklere prostat kanseri tanısı koymanın tek yolu prostat biyopsisi yapmaktır. Prostat kanseri riski taşıyan erkekleri şöyle sıralayabiliriz;Prostat biyopsisi öncesi hazırlık nasıl yapılır?Prostat biyopsisi girişimsel bir işlem olduğu için biyopsi öncesi şu hazırlıkların yapılması gerekir.Prostat biyopsisi lokal anestezi veya genel anestezi (sedasyon) altında yapılabilir. Prostat biyopsisi sedasyon altında yapılacaksa, hastanın biyopsiden 6 saat öncesinde yemek yenmemesi ve sıvı almaması gerekmektedir.Prostat biyopsisindeki riskler nelerdir?Standart ultrasonografı cihazlarıyla yapılan klasik biyopsilerin farkı nedir?Standart prostat biyopsisinde prostat periferik zonu 12 bölgeye ayrılır ve her bölgeden rastgele bir parça alınır. Ultrason cihazı, normal prostat dokusundan kanserli dokuyu ayıramamaktadır, bu nedenle biyopsi için şüpheli alanlar hedef alınamamaktadır. Bu yöntemde, prostattan farklı alanlardan rastgele örnek alınarak eğer bir tümör mevcutsa, alınan örneklerden birinde tümörlü doku ile karşılaşacağımızı umarak, dağınık “kör” bir yaklaşım kullanıyoruz. Bu rastgele biyopsiler, hızlı ilerleme potansiyeline sahip kanserleri bazen yakalayamamakta veya hasta hayatını tehdit etmeyecek bir kanser gereksiz bir şekilde yakalanabilmektedir. Bunun sonucu olarak hastaların yaklaşık yarısına yanlış tedavi önerisinde bulunulmaktadır.Prostat kanseri taramasında yeniliklernelerdir? MR füzyon biyopsisi nedir?Son yıllarda prostat kanseri tespit edilmesinde “Multiparametrik prostat MR” çekilmesi ve “MR-füzyon biyopsi tekniği” gündeme gelmiştir. Neden mi? Çünkü elimizde olan klasik görüntüleme yöntemleri (ultrason) ile biyopsi sırasında prostat kanseri olabilecek noktalar anlaşılamayabilmektedir. Yeni nesil MR cihazları kullanılarak (özellikle mıknatıs gücü yüksek olan 3 Tesla cihazlar) prostat farklı MR teknikleri ile (multiparametrik MRI) incelenmektedir. Bu görüntüler bu konudaki deneyimli radyologlar tarafından incelenir ve prostat kanseri açısından şüpheli alanlar incelenir. Multiparametrik MRI özellikle 0.5 cc üzerinde olan ve agresifliği yüksek kanserleri büyük bir doğruluk oranı ile bize göstermektedir.Peki sadece MR’ın gösterdiği noktalardan biyopsi almak yeterli midir? Yapılan çalışmalar sadece MR’ın gösterdiği noktalardan biyopsi alındığında %10 oranında prostat kanserinin atlanacağını bize göstermiştir. Bu yüzden günümüzde sistematik prostat biyopsisine ek alarak MR’ın gösterdiği alanlardan biyopsi almak gerekir. Yapılan çalışmalar, MR’ın prostat kanserli alanları gerçeğinden daha ufak gösterdiğini kanıtlamıştır. Bu nedenle MR’ın işaret ettiği noktalardan en az 4 adet prostat biyopsisi almak gerekir.MR’ın işaret ettiği noktalardan nasıl biyopsi alınabilir?3 tip MR Füzyon biyopsi tekniği vardır. | 4,144 |
55 | Tanı ve Testler | Gaita Testi | Vücudumuzun sağlıklı bir şekilde varlığını sürdürebilmesi için tüketilen gıdaları doğru bir şekilde sindirip vücuttan atması gerekir. Gaita, tüketilen besinlerin sindirilip, vücudun gerekli maddelerin emilimini yapması sonrasında kalan besinlerden atılan kısımdır. Gaitanın incelenmesi ve birtakım olası hastalıkların değerlendirilmesi de gaita testi yoluyla yapılır.Vücudumuzun sağlıklı bir şekilde varlığını sürdürebilmesi için tüketilen gıdaları doğru bir şekilde sindirip vücuttan atması gerekir. Gaita, tüketilen besinlerin sindirilip, vücudun gerekli maddelerin emilimini yapması sonrasında kalan besinlerden atılan kısımdır. Gaitanın incelenmesi ve birtakım olası hastalıkların değerlendirilmesi de gaita testi yoluyla yapılır.Gaita Nedir?Halk arasında, kaka, dışkı ve büyük abdest olarak da bilinen gaita, tüketilen besinlerin önemli kısmının mide ve bağırsaktaki sindirimi ve emilimi sonrası sindirilmemiş ya da parçalanmış kısmın vücuttan sıvı ya da katı formda atılan haline verilen isimdir. Klinik anlamda gaita olarak ifade edilen dışkı aynı zamanda gıda ve atık karışımı anlamına gelen ‘feçes’ olarak da anılır.Gıda artıklarının yanı sıra vücutta sindirilmeyen maddeler, safrada yer alanlar ve mide-bağırsak sistemi içinde bulunan her çeşit mikroorganizmayla birlikte tüm su içeriğini de içine dahil eder. Gaitada yaşanan değişimler, bozulmalar ve problemler birtakım hastalıkların habercisi olurken gaita analizleri gaita testi aracılığıyla gerçekleşir.Özellikle mide-bağırsak sisteminde yaşanan olumsuz durumlar son zamanlarda gaitanın analiz edilmesi ve gaita testinin önemini daha da artırmıştır. Kalp damar hastalıklarının yanı sıra diyabet ve kanser gibi hastalıkların kaynakları arasında sayılan mide-bağırsak sistemi, gaitanın sağlıklı bir yapıda olmasını da doğrudan etkiler niteliktedir.Gaita Testi Nedir?Gaita testi, bağırsaklarda herhangi bir enfeksiyon ve bakteri olup olmadığını kontrol etmek, sindirim sistemi ve gastrointestinal kökenli bir hastalık varlığının bulunup bulunmadığını belirlemek için dışkıdan alınan örnek ile yapılan testtir. Alınan dışkı analiz edilerek gaitada kişiyi hasta edebilecek ve sorun yaratacak bir durumun tespiti amaçlanır.Alınan gaita örneğinin incelenmesi sonucu negatif ve pozitif durumların sonucuna göre doktor tarafından bir değerlendirme yapılır ve olası durumlara karşı tedavi süreci planlanır.Gaita örneği alınarak incelenen tetkikler aşağıdaki gibidir:Gaita mikroskopisiHastadan alınan gaita örneğinin sulandırılıp mikroskop camına yayılması ve incelenmesi işlemidir.Fekal enzimlerGaita örneğinde yer alan fekal enzimlerin seviyesi hesaplanarak beslenme bozukluğunun altında yatan sebeplerin analiz edilmesi hedeflenir.Gaita kültürüKronik ishal şüphesiyle hastaneye başvurulan durumlarda hastadan gaita kültürü alınır. Gaita kültürü aracılığıyla tanı konularak ishale neden olan sebep belirlenir.Gaitada yer alan besinlerin içeriğiGaita testinde ortaya çıkan maddelerin tespit edilmesiyle özellikle sindirim problemlerine sebebiyet veren durumlar belirlenir.Gaita Testi Neden Yapılır?Sindirim sisteminde meydana gelen bozukluklar, enfeksiyon ve kolon kanseri gibi hastalıkların tespiti için dışkıda parazit ve bakteri bulunup bulunmadığını belirlemek amacı ile doktor tarafından gaita testi istenebilir. Amaç vücutta meydana gelen sorunların belirlenmesi ve uygun tedavi yönteminin planlanmasıdır.Gaita'yı da etkileyen bazı parazit ve enfeksiyonlar aşağıdaki semptomlara neden olabilir:Gaita Testi Nasıl Yapılır?Gaita testinin yapılışı dışkıdan alınan örneğin, laboratuvar ortamında sulandırılmış formda mikroskop camında incelenmesi ile uygulanır. Gaita testi numune tesliminden incelenme sürecine kadar şu şekilde işler:Dışkıyı teste yollayabilmek için verilen kaba incelenmeye yetecek miktarda dışkı koyulur. Örnek olarak alınan dışkı sulandırılır ve mikroskobik camda yayılarak enfeksiyon, bakteri veya gastrointestinal hastalık bulgusu için incelenir.Gaita Testinde Nelere Bakılır?Gaita testinde öncelikli amaçlardan biri gaitanın şekli, kıvamı ve yapısıdır. Siyah renkli gaita özellikle mide ve sindirim sistemi sorunlarının habercisi olabilirken daha açık renkli gaitalar ise safra yolları tıkanıklığına işaret edebilir. Mukuslu ve taşlaşmış gaitalar da sırasıyla enfeksiyon ve kabızlık sorununun yaşanmasına sebebiyet verebilir.Tüm bunlarla birlikte gaita testinde bakılacak diğer durumlar şunlardır:Gaita Testi Sonuçları Nasıl Yorumlanır?Sonuçları birkaç gün içinde çıkan gaita testinde negatif sonuç dışkıda herhangi bir problem olmadığını gösterirken pozitif sonuçlar ise bazı enfeksiyon ve bakterilerin göstergesidir. Dışkıda zararlı bakteri ve enfeksiyonlar tespit edilirse doktor antibiyotik veya başka ilaçlar vererek enfeksiyon giderilmesini sağlar. Bakterinin tespit edilmediği gaita testi sonuçlarının altında başka nedenler aranır.Gaitayla birlikte başka testlerin de yardımıyla özellikle irritabl bağırsak sendromu, paraziter enfeksiyon veya bağırsaklarla ilgili başka problemler de gaita testinin sonucunun pozitif çıkmasının nedenlerinden biri olabilir.Gaita Hakkında Sıkça Sorulan SorularTıpta büyük abdeste ne denir?Tıbbi olarak büyük abdest, gaita olarak kabul edilir. İnsanın temel gereksinimlerinden biri olan boşaltımın yapıldığı kısım olarak adlandırılan gaita halk arasında ayrıca dışkı ve kaka olarak da bilinir.Gaita pozitif ne demek?Gaita testinin pozitif çıkması, dışkıda bakteri veya enfeksiyon kaynaklı bir problem yaşandığının göstergesidir. Enfeksiyon tespit edilmediği durumlar için ekstra testler yapılarak sorunun kaynağına inilmeye çalışılır. | 2,098 |
56 | Tanı ve Testler | Galyum 68 PSMA | Galyum 68 PSMA teknolojisi sayesinde prostat kanserinin farklı organ ve dokulara yayılımının tespit edilmesinde oldukça başarılı sonuçlar elde ediliyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Nükleer Tıp Bölümü’nden Prof. Dr. Akın Yıldız, Galyum 68 PSMA yöntemi hakkında bilgi verdi.Galyum 68 PSMA teknolojisi sayesinde prostat kanserinin farklı organ ve dokulara yayılımının tespit edilmesinde oldukça başarılı sonuçlar elde ediliyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Nükleer Tıp Bölümü’nden Prof. Dr. Akın Yıldız, Galyum 68 PSMA yöntemi hakkında bilgi verdi.Galyum 68 PSMA nedir?Prostat kanserinin başka organ veya dokulara yayılımını değerlendirmede kullanılan en başarılı güncel görüntüleme teknolojisidir. PSMA adı verilen prostata özgü madde, galyum 68 radyoizotopu ile bağlanarak hastaya damar yolu ile verilir ve PET/CT cihazı ile görüntüleme yapılır. Galyum 68 PSMA prostat kanser hücresindeki özel bazı moleküllere bağlanıp kanserli dokuları göstermeyi sağlar.Galyum 68 PSMA fark yaratan özellikleri/avantajları nelerdir?EvrelendirmeHastalığın başlangıç aşamasında yani tanı konulduktan hemen sonra hastalık yaygınlığını değerlendirme amacıyla uygulanır. Tüm prostat kanserli hastalara uygulanması gerekli değildir. Genel olarak patolojideki bulgular (tümör boyut ve yaygınlığı, gleason skoru), laboratuvar verileri (PSA değeri) ve diğer görüntüleme yöntemleri ile yapılan klinik değerlendirmelerde hastalığın orta ve yüksek derecede metastaz riski var ise uygulanması önerilmektedir. Doğru hastaya uygulandığında hastalık evresini ve dolayısıyla tedavi yaklaşımını önemli oranda değiştirebilmektedir. Prostat kanserinin sıklıkla yayılabileceği yakın lenf bezleri ve kemik gibi dokulardaki hastalık varlığı ortaya konularak ek tedaviler uygulanmasını sağlayabilmektedir. Bazı hastalarda cerrahi yerine veya ona ek olarak diğer tedavilerin birlikte uygulanması için yol gösterici olabilmektedir.Nüksü saptamaTedavi sonrası tam yanıt alınmış hastaların takibinde kanda PSA değerinin yükselmeye başlaması ya da başka görüntüleme tetkiklerinde hastalık açısından kuşkulu bulgular saptanması durumunda nüksü saptamak amacıyla yapılır. Hastalığın nüks edip etmediğini, nüks etmiş ise yaygınlığını ve tedavi seçeneklerini belirlemede diğer görüntüleme yöntemlerden daha başarılıdır. Prostat spesifik antijen (PSA) adlı kan testinden daha hassas sonuç veren bu uygulama, %90’ın üzerinde doğrulukla nüksü göstermektedir.Işın ve radyoaktif tedavi planı yapılmasıIşın tedavisi planlamada biyolojik hedefe yüksek doz vermede ve normal dokuları korumada yol göstericidir. Hedefe yönelik Radyum-223, Lutesyum 177 PSMA, Aktinyum PSMA gibi radyoaktif tedavilerin planlanması öncesinde hastalık aktivitesini göstererek tedavinin yararının öngörülmesini ve uygun hasta seçimini sağlar.Biyopsiye yol gösterici olabilirBiyopsisi negatif bulunan kanser şüphesi yüksek hastada hedeflenen biyopsi alanını gösterebilir.Galyum 68 PSMA süreci nasıldır?Tetkik için aç olmaya gerek yoktur. Bir gün önceden planlama gerekir. Bu nedenle randevulu çalışılır. Varsa diğer tetkik sonuçlarının getirilmesi yararlı olacaktır. İlaç damar yolu ile verildikten sonra 45-60 dk. bekleme süresi vardır. Cihaz içindeki çekim süresi yaklaşık 20 dk. olup bu sürede hareket etmemek gerekir. Toplam Nükleer Tıp kliniğinde 2-3 saat süre geçebilir. Tetkik önce ve sonrası bol su içilmesi önerilir. Tetkik sonrası radyasyon bir süre daha (6-12 saat) vücutta bulunacağından özellikle hamile ve çocuklara mesafeli olmak gerekir.Galyum 68 PSMA uygulama alanları nelerdir?Galyum 68 PSMA ile ilgili s ıkça sorulan sorularMetastatik prostat kanserinde sistemik tedavinin yanıtının değerlendirilmesi amacıyla kullanılır. | 1,389 |
57 | Tanı ve Testler | Gama Glutamil Transferaz (GGT) Testi | Gama-glutamil transferaz (GGT), karaciğer hastalıklarının ortaya çıkarılmasında kullanılan, gama-glutamil transferaz karaciğerde ve safra yolları hasar gördüğünde kan dolaşımına salınan karaciğer enzimidir. GGT testi safra kanalları, kemikler ve karaciğerdeki sorun varsa anlamaya yardımcı olur. Bu test hücrelerin hasardan korunmasına yardımcı olan ve karaciğerde yer alan bir enzim olarak bilinen gama-glutamil transferaz enzimi seviyelerini kontrol eder. Vücutta karaciğer kaynaklı hastalıklar bulunuyorsa gama-glutamil transferaz enziminde artış yaşanır. GGT yüksekliği, kandaki gama-glutamil transferaz enziminin normal aralık olan 30 IU/L üzerinde olmasıdır ve karaciğerin doğru çalışmadığını gösterir. Karaciğer hastalığı veya safra kanallarında hasarın bir işaretidir. Gama-glutamil transferaz (GGT), karaciğer hastalıklarının ortaya çıkarılmasında kullanılan, gama-glutamil transferaz karaciğerde ve safra yolları hasar gördüğünde kan dolaşımına salınan karaciğer enzimidir. GGT testi safra kanalları, kemikler ve karaciğerdeki sorun varsa anlamaya yardımcı olur. Bu test hücrelerin hasardan korunmasına yardımcı olan ve karaciğerde yer alan bir enzim olarak bilinen gama-glutamil transferaz enzimi seviyelerini kontrol eder. Vücutta karaciğer kaynaklı hastalıklar bulunuyorsa gama-glutamil transferaz enziminde artış yaşanır. GGT yüksekliği, kandaki gama-glutamil transferaz enziminin normal aralık olan 30 IU/L üzerinde olmasıdır ve karaciğerin doğru çalışmadığını gösterir. Karaciğer hastalığı veya safra kanallarında hasarın bir işaretidir. Gama Glutamil Transferaz (GGT) Nedir?Gama-glutamil transferaz (GGT), hücrelerde katalizör görevi görerek vücutta yer alan, ancak çoğunlukla karaciğerde bulunan bir enzimdir. GGT, vücut içerisinde yer alan moleküllerin rahat hareket etmesi ve taşınmasında rol alır.Dalak, pankreas, böbrek ve safra kesesinde de yer alan GGT, karaciğerin hasar gördüğü durumlarda değer olarak yüksek çıkar, çünkü karaciğer hasar aldı ise bu enzim kan dolaşımına sızabilir. Bu nedenle GGT testi karaciğer hasarı varsa ortaya çıkmasında etkili bir testtir. Gama glutamil transferaz yüksekliği, karaciğer başta olmak üzere kalp ve diğer organların sağlık durumu hakkında bilgi verir. Bazı ilaçlar ve kullanılan alkol ggt yani gama glutamil transpeptidaz seviyesinde yüksekliğe sebebiyet verebilir. Doktorun teşhisinin ardından ortaya çıkan hastalığa bağlı olarak tedavi şekli belirlenir.Gama glutamil transferaz şu isimlerle de görülebilir:Gama Glutamil Transferaz (GGT) Testi Nedir?Gama-glutamil transferaz (GGT) testi, kanda yer alan GGT seviyesini ölçerek karaciğerde problem olup olmadığını, safra yolu hastalığını ve karaciğerin fonksiyonunu ortaya çıkaran bir kan testidir. GGT enzimi, kana karışarak, kanda yüksek çıkmasına neden olur. Bu da karaciğer hastalıklarına ve safra kanallarında oluşan rahatsızlıkların bir belirtisidir.Bunların yanında GGT seviyesi, kullanılan fenobarbital, fenitoin ve varfarin gibi içeriğe sahip ilaçlardan dolayı da yükselebilir. Özellikle karaciğer fonksiyonu ve safra yollarının durumunu tespit etmek için yapılan gama glutamil transferaz (GGT) testi, kullanılan ilaçların karaciğer üzerinde nasıl bir etki yarattığını gözlemlemek için de uygulanabilir.Gama Glutamil Transferaz (GGT) Testi Neden Yapılır?Karaciğer ve safra kesesinde oluşan sorunlardan dolayı GGT seviyesi yükselir. Bu sebeple sorunların teşhisi için GGT kan testi yapılır. Fakat karaciğerde oluşabilecek herhangi bir problem de GGT enzimin yükselmesine neden olabilir. GGT yüksekliğinin ALP, ALT, AST, LDH gibi farklı enzimlerin testlerinden oluşan sonuçlarıyla incelenmesi gerekir. Gama-glutamil transferaz (GGT) testi yapılmasının nedenleri şöyle açıklanır:Gama-glutamil transferaz (GGT) testi, kişiden kan alınması sonucunda birçok karaciğer enzim seviyesinin ölçülmesiyle yapılır. Bu incelemeler yapılırken tam kan sayımı ve farklı kan test uygulamaları sayesinde hastalık hakkında detaylı bilgi ortaya çıkarılabilir. GGT testinin ardından kişiye konulan teşhisle beraber uygun tedavi şekli seçilir.Gama Glutamil Transferaz (GGT) Değeri Kaç Olmalı?Gama glutamil transferaz (GGT) değerinin normal aralığı laboratuvara göre değişiklik gösterebilir. GGT kan testinde yetişkin kadın bireylerde referans aralığı 5-45 U/L olmalıdır. Bu oran erkeklerde ise 5-65 U/L aralığında yer almalıdır. Kanda GGT enziminin rastlanmaması durumunda sağlıklı olarak tanımlanmaktadır. Karaciğer kendini onarması durumunda ya da hücre yenilenmelerinde GGT enzimi belli miktarda kanda rastlanabilir. Önemli olan kandaki değerin belirtilen referans aralığında yer almasıdır.Bunun yanında erkeklerde kadınlara oranla GGT değeri daha yüksek olduğu bilinir. Bu yüzden yaşa ve cinsiyete göre değerlendirilme yapılması gerekebilir. GGT testi sonucunda görülen enzim değerleri karaciğer ve safra kesesinde meydana gelen hasarları gösterdiğinden detaylı şekilde araştırma yapmak gerekebilir. Böylelikle hastalık tespit edilerek tedavisi belirlenebilir.Gama Glutamil Transferaz (GGT) Düşüklüğü Nedir?GGT düşüklüğü, kandaki GGT değerinin 5 U/L'den daha düşük olduğu yani normal değerlerinde altında olduğu anlamına gelir. Gama glutamil transferaz düşüklüğü kahve tüketimi yanında, tiroid yetmezliği, doğum kontrol hapı, yüksek trigliserid, magnezyum düşüklüğü ve hipotalamik bozukluk nedeniyle yaşanır. Kronik olarak alkol kullanımını bırakan kişilerde, karaciğer iyileşmeye başladıkça GGT değerinde düşme görülür. GGT düşüklüğü aynı zamanda karaciğerin sağlıklı çalıştığının bir işaretidir. Bunların yanında östrojen, klorpropamid gibi bazı ilaçlar GGT seviyesini düşüren nedenler arasında sıralanabilir. Bazı kişilerde ise genetik yapıları gereği GGT seviyeleri daha düşük olarak gözlemlenir.Gama Glutamil Transferaz (GGT) Yüksekliği Nedir?Gama Glutamil Transferaz (GGT) yüksekliği, kandaki Gama Glutamil Transferaz enzimi seviyesinin normal değerlerin üzerinde yer almasıdır. Karaciğer hastalığı veya safra kanallarında bir sorun bulunduğu anlamına gelir. Bu karaciğer sorunları hepatit, siroz ve karaciğer kanseri gibi hastalıklar olabileceği gibi safra taşı, safra kanallarında tıkanma gibi safra yollarında gelişen sorunlar olabilir.Yüksek GGT seviyesi, herhangi bir durum veya rahatsızlığın karaciğere zarar verdiği şeklinde yorumlanır. Alkol kullanımı veya safra kanalı tıkanıklıkları gibi sorunlarda ggt yüksekliğine neden olan durumlardır.GGT yüksekliğine neden olan karaciğer kaynaklı hastalıklar ve problemler şunlardır:Bunların yanında pankreas kanseri, diyabet, konjestif kalp yetmezliği ve bazı ilaçlar kanda yüksek GGT seviyesine neden olur.Gama glutamil transferaz (GGT) yüksekliği belirtileri nelerdir?Gama Glutamil Transferaz (GGT) yüksekliği belirtileri, yüksekliğin neden olduğu hastalığa bağlı olarak farklılık gösterebilir. Gama Glutamil Transferaz (GGT) yüksekliği belirtileri karaciğer, safra yolları veya pankreas hastalıklarına bağlı olarak çeşitli semptomlarla kendini gösterir. Oluşan belirtiler genellikle bu organların hasarına veya işlev bozukluğuna göre değişir. Gama Glutamil Transferaz (GGT) yüksekliği belirtileri şöyle sıralanabilir:GGT yüksekliği bazı durumlarda kalp-damar sistemi ile ilgili sorunlarla ilişkili olarak ortaya çıkabilir. Oksijen yetersizliğine bağlı olarak karaciğer hasarı gelişmesi durumunda GGT yüksekliği görülür. Buna bağlı olarak nefes darlığı, göğüs ağrısı ve çarpıntı gibi kalp yetmezliği belirtileri görülebilir.Gama Glutamil Transferaz (GGT) Seviyesi Nasıl Düşürülür?Kanda GGT oranının yüksek olması durumunda seviyeyi normal değerlere getirebilmek için karaciğerde oluşan problemin belirlenerek ona yönelik tedavinin uygulanması hedeflenir. GGT seviyesi doğal yollarla da düşürülebilir. Bu yöntemler şöyle sıralanır:Gama Glutamil Transferaz (GGT) Yüksekliği Sonucu Nasıl Değerlendirilir?Kandaki gama-glutamil transferaz (GGT) oranın yüksek olması durumuda karaciğer veya safra kesesinde oluşan durumdan kaynaklanıyorsa buna yönelik tedavi uygulanabilir. Problem ortadan kaldırıldığında GGT yüksekliği de düşerek normal seviyelere gelecektir. Bunun yanında uzman doktor GGT seviyesinin yüksek olması durumunda hastalığı teşhisi için ekstra testler talep edebilir.Gama Glutamil Transferaz (GGT) Hakkında Sık Sorulan SorularGama glutamil transferaz yüksek olursa ne olur?GGT oranının yüksek olması karaciğerde bir sorun oluştuğunu ve hasar gördüğüne gösteren bir belirti olabilir.GGT yüksekliği için hangi doktora gidilir?GGT yüksekliği karaciğer hastalıklarını işaret ettiğinden dahiliye bölümüne başvurmak gerekebilir.Transferaz nedir?Transferaz, hücre metabolizmasında önemli rol oynayan enzim sınıfıdır. GGT (Gama Glutamil Transferaz), amino asitlerin ve peptitlerin transferinde yer alan transferaz, özellikle karaciğer fonksiyon testlerinde sıkça görülür ve incelenen bir değerdir.GGT ne kadar sürede düşer?GGT yüksekliğinin görülmesi ve durumun teşhisinin ardından görülen hastalığa ya da ilaçlara bağlı olarak tedavi süreci başlatılır. Oluşan durum düzeltildikten sonra ortalama bir ay içerisinde GGT seviyesi düşer.GGT yüksekliği kanser belirtisi mi?GGT yüksekliği, kanser belirtisi olarak ortaya çıkmayabilir. Genellikle karaciğer ve safra yollarında meydana gelen sağlık problemlerinin kontrolü için GGT testinden yararlanılır. | 3,369 |
58 | Tanı ve Testler | Genetik testi | Günümüzde pek çok hastalığın genetik kökenli yani kalıtsal olduğu biliniyor. Genetik hastalıklar ve çeşitli rahatsızlıklara yatkınlığın belirlenmesinde de genetik testler önemli rol oynuyor. Bu testler ile nadir görülen hastalıkların teşhisinden anne karnındaki bebeğin olası rahatsızlıklarına kadar pek çok hastalık tespit edilebiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezi’nden Yrd. Doç. Dr. Yeşim Özdemir, genetik testler, genetik testlerin nasıl yapıldığı, genetik testlerin amaçları ve genetik testlerin hastalıkların önlenmesindeki yarımları hakkında bilgi verdi.Günümüzde pek çok hastalığın genetik kökenli yani kalıtsal olduğu biliniyor. Genetik hastalıklar ve çeşitli rahatsızlıklara yatkınlığın belirlenmesinde de genetik testler önemli rol oynuyor. Bu testler ile nadir görülen hastalıkların teşhisinden anne karnındaki bebeğin olası rahatsızlıklarına kadar pek çok hastalık tespit edilebiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezi’nden Yrd. Doç. Dr. Yeşim Özdemir, genetik testler, genetik testlerin nasıl yapıldığı, genetik testlerin amaçları ve genetik testlerin hastalıkların önlenmesindeki yarımları hakkında bilgi verdi.Genetik nedir?Genetik DNA’yı ve DNA’nın ürünlerini inceleyen bilimdir. Bitkiler, hayvanlar ve insanlar hatta bakteriler, virüsler ve mantarlar o canlının bütün bilgilerini içeren DNA ya da RNA bulunduran hücrelerden oluşur. Yani DNA/RNA’yı inceleyen bilime genetik denilmektedir. Bu bilgiler anne babamızdan bize geçen saç rengi, göz rengi, boyumuz ya da fiziksel özelliklerimiz olabileceği gibi; hastalık yatkınlıklarımız, davranış modellerimiz ve organlarımızın nasıl çalışacağı ile ilgili bilgiler olabilir. Yani DNA’mız bizim bütün bilgilerimizi taşır ve bu bilgiler doğmuş ya da doğacak çocuklarımıza belli oranda aktarılır. Genetik kodlar anne ve babadan çocuklarına aktarılmaktadır. Kuşaktan kuşağa geçen genetik yapıları ise DNA zincirlerini oluşturur. DNA yapısında kişinin yaşamı sürdürme, gelişme, büyüme, sağlık ve hatta zeka, duygu, düşünce gibi tüm bilgiler doğduğu günden itibaren hazır olarak bulunmaktadır.Kalıtsal hastalık nedir? Kalıtsal hastalıklar nelerdir?Anne ve babamızdan bize aktarılan mutasyonlu genler nedeniyle ortaya çıkan hastalıklara kalıtsal hastalık denir. Kalıtsal hastalıkların kuşaktan kuşağa geçişi farklı şeklilerde olabilir. Bazen bir hastalığın ortaya çıkması için anne ve/veya babanın hasta olması gerekirken, çekinik yani resesif hastalıklarda anne ve baba sağlıklı görünürken, DNA’sında gizlice bu hastalığın taşıyıcısı olabilir. Bu durum akraba evliliklerinde daha sık olabileceği için akraba evliliklerinde kalıtsal hastalıkların görülme riski artmaktadır. Çok yaygın bir kas hastalığı olan SMA, özellikle Akdeniz kuşağında daha sık görülen bir kan hastalığı olan Ailevi Akdeniz Anemisi, vücutta ilerleyici istemsiz ve dengesiz hareketlere neden olan Huntington hastalığı, ilerleyici zeka geriliği ve gelişim bozuklukları ile seyreden fenilketonüri ya da gece körlüğü gibi hastalıklar bunlara örnektir. Tek gen hastalıkları olabileceği gibi; kanserler, kalp hastalıkları, damar tıkanıklıkları, kolesterol yüksekliği, diyabet ve bunun gibi sık görülen birçok hastalıkta da yatkınlık artışı nedeniyle anne ve babadan çocuklarına miras kalabilir. Anne babasında herhangi bir genetik hastalık olmayan bebekler sağlıklı bir şekilde dünyaya gelerek hayatlarını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmektedir. Anne ve/veya babalarının genlerinde ya da kromozomlarında herhangi bir bozukluk, hastalık ya da farklılık olan bebeklerin ise DNA yapılarında “mutasyon” denilen değişiklikler meydana gelir. DNA yapısındaki mutasyonlar ile dünyaya gelen bebekler, anne-babalarının kendilerine aktardığı genetik hastalıklarla yaşamını sürdürmeye çalışır. Genetik hastalıklar kimilerinde doğuştan itibaren kimilerinde ise hayatının başka bir evresinde ortaya çıkabilir. 2000’li yıllardan itibaren şifreleri çözülen DNA yapılarının bilinmesi kuşaktan kuşağa aktarılan hastalıklar hakkında detaylı bilgiler verebilmektedir. Genetik tarama testleri günümüzde giderek yayılmaktadır.Genetik test nedir?Genetik hastalıkları ya da çeşitli hastalıklara yatkınlıkları ortaya çıkarmak üzere yapılan testlere Genetik Testler denir. Bu testler kan, tükürük, kemik iliği, amniyon sıvısı, idrar ve benzeri vücut sıvılarından yapılabileceği gibi, kanserli dokulardan da yapılabilir. Alınan vücut örneğinden DNA’nız izole edilir ve o hastalığa yönelik olarak ilgili gen ya da genlerde bir mutasyon yani değişiklik olup olmadığı taranır.Genetik testler nelerdir?Farmakogenetik analiz nedir?Hepimizin bedeni ilaçlara farklı tepkiler verir. Çünkü metabolizma hızımız, ilaçları etkileyen ve vücutta işlevlerini sağlayan enzimlerin çalışma hızı birbirinden farklıdır. Örneğin; kanı sıvılaştıran bir ilacı 10 mg kullanan iki kişiden birisinde, bu doz yeterince etkili olmayıp damar tıkanıklığına neden olurken diğer kişide kanamaya neden olabilir. İşte ilaçlara karşı hassas ya da dirençli olduğumuzu ve nasıl bir yanıt vereceğimizi genetik olarak değerlendiren bu testlere Farmakogenetik testler denir. Bu testlerin sonucunda kişinin hangi ilacı kullanıp kullanmayacağı ya da hangi dozda kullanması gerektiği önceden belirlenmiş olur. Bu durum özellikle psikiyatrik hastalıklar, kanserler ve kalp hastalıkları için kullanılan ilaçlarda önemlidir.Genetik testler nasıl yapılır?Gen testinin yapılacağı doku örneğinden (kan, kemik iliği, tükürük, amniyon sıvısı, tümör dokusu vs) çeşitli solüsyonlar kullanılarak DNA izolasyonu yapılır. Elde edilen bu DNA’da istediğiniz bütün genetik testleri yapabilirsiniz. Babalık testi, kanser ya da hastalık yatkınlık testleri bunlara örnektir.Genetik testler kimler için gereklidir?Bütün bunlar dışında son yıllarda bireysel genetik check-up ve tarama testleri ile kişilere beslenme ve egzersiz genetiği, gluten, kafein ve laktoz intoleransı, mikrobiyata analizleri yapılarak kişilerin yaşam standartlarını düzeltici öneriler verebilecek genetik testler de yapılmaktadır.Genetik testler kaç günde sonuçlanır?Yapılan genetik test ve çalışılacak genlerin özelliğine ve gen testi yapan laboratuvara göre genetik testlerin sonuçlanma süresi değişmektedir. Kanser hastaları için acil sonuç gerektiren tedaviyi yönlendirecek dokudan çalışılacak bir genetik test 4-5 günde çıkarılabilir. Ya da amniyosentez yapılan bir bebekte Hızlı Anöploidi(kromozom anomalisi) taraması 1-2 günde sonuçlandırılabilir. Ancak 20bin genin tarandığı, hastalık yapıcı tüm genlerin analiz edildiği Tüm Ekzom Sekansı için 4-6 hafta gibi bir süre gerekebilir.Genetik danışma kimlere gereklidir?Alerjik hastalıklar genetik midir?Alerjik hastalıkların görülme sıklığı anne ve/veya babasında alerji hikayesi olan bireylerde normalden daha fazladır. Bu da alerjik hastalıkların genetik geçişli olabileceğini düşündürmektedir. Alerji riskini artıran immün sistem yetmezliklerine neden olarak bağışıklık sistemini bozan pek çok genetik sendrom bulunmaktadır. Bunları araştırmak için genetik testler yapılabilir. Gluten, laktoz ve kafein gibi bazı maddeler hassasiyet taşıdığınızı araştıran genetik testler de bulunmaktadır.Genetik testler insanları sahip olacağı hastalıklardan korumak için ne gibi avantajlar sağlar?Eğer SMA (Spinal Müsküler Atrofi) gibi kaslarda erimeye neden olarak sonuçta ölümle sonuçlanabilen bir hastalığın taşıyıcısıysanız, bunu önceden bilerek eşinize ya da eşiniz olacak kişiyle birlikte taşıyıcılık testini yaptırmanız gerekir. İkiniz de taşıyıcıysanız çocuklarınızın %25 olasılıkla bu hastalıkla doğma riski vardır. SMA taşıyıcısı olduğunu önceden bilen çiftlerde tüp bebek tedavisi ile çocuk sahibi olmaları ve embriyolarda bu hastalığın taranması çok önemlidir. Sağlıklı embriyo seçilerek anne karnına tranfer edilir ve hasta bir çocuğunuz olma riskini ortadan kaldırmış olursunuz. Aynı durum genetik kanser hastalığı, başka nörolojik hastalıklar, ya da ülkemizde sık görülen Talasemi, Ailevi Akdeniz Ateşi, Kistik Fibrozis ve başka genetik hastalıklar içinde aynıdır.Meme kanseri açısından riski olduğunu bilen bir kadın bu riski daha da artıracak faktörlerden kendisini korumalıdır. (Obezite, östrojen içeren ilaçlar, sigara gibi) 18 yaşında kendi kendine muayeneye başlar, mamografi ve MR kontrolleri erken yaşlara alınır. Bütün bunlara rağmen meme kanserine yakalandıysa da bir daha meme kanserine yakalanmasını önleyecek tedavi seçenekleri( cerrahi ya da hedefe yönelik ilaçlar) hastaya sunulmuş olur.Genetik testlerin doğruluk oranı nedir?Bu oran yapılan teste, test yöntemine göre değişmektedir. Oran genellikle %98 ile 99.9 olarak bildirilmektedir. Gen taraması ile genetik test anı şey midir?Evet. Genlerde bir değişim olduğunu tespit için yapılan bütün testler genetik testtir. Genetik tarama, bir hastalık ya da hastalık grubu için yapılabileceği gibi bilinen bütün hastalık yapıcı genlerin incelenmesi(21bin gen) şeklinde olabilir. Bu Tüm Ekzom Sekansı(WES) ya da Tüm Genom Sekansı (WGS) şeklinde olabilir. Burada adı geçen bütün tarama ve tanı koyma testlerini, sağlıklı embriyo seçimi testleri Memorial Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezi’nde yapılabilmektedir. | 3,389 |
59 | Tanı ve Testler | Gıda İntoleransı Testi | Son yıllarda iyi yaşam” kavramı ile birlikte vücudumuzun hangi gıdaya olumsuz tepki verdiğini belirleyen gıda intoleransı testleri oldukça öne çıkıyor. Bu testler sayesinde metabolizmamızı kötü etkileyen; hastalıklara, fazla kilolara ve geçmeyen yorgunluğa yol açan gıdalar listelenerek sağlıklı bir yaşam için yol haritası çiziliyor. Medroyal (Memorial Merkez Laboratuvarı) Direktörü Doç. Dr. Nilgün Tekkeşin, Memorial Wellness’ta da uygulanan gıda intoleransı testlerine yönelik bilgi verdi. Son yıllarda iyi yaşam” kavramı ile birlikte vücudumuzun hangi gıdaya olumsuz tepki verdiğini belirleyen gıda intoleransı testleri oldukça öne çıkıyor. Bu testler sayesinde metabolizmamızı kötü etkileyen; hastalıklara, fazla kilolara ve geçmeyen yorgunluğa yol açan gıdalar listelenerek sağlıklı bir yaşam için yol haritası çiziliyor. Medroyal (Memorial Merkez Laboratuvarı) Direktörü Doç. Dr. Nilgün Tekkeşin, Memorial Wellness’ta da uygulanan gıda intoleransı testlerine yönelik bilgi verdi. Memorial Wellnes’ta yaptırmak istediğiniz gıda intoleransı testi için tıklayın.Vücudun savunma sistemi, kan dolaşımına giren tüm yabancı cisimlere karşı bağışıklık reaksiyonu göstermektedir. Kandaki yabancı maddeleri etkisiz hale getiren proteinleri (immunoglobülinler, antikorlar) üretir. Yüksek geçirgenliğe sahip olan sorunlu bir bağırsak (geçirgen bağırsak sendromu) veya zayıf bir bağışıklık (immün) sistemi tüketilen besinlerin yabancı cisim gibi algılanmasına neden olabilmektedir. Genetik yatkınlıklar, işlenmiş gıdalar, olumsuz beslenme alışkanlıkları ve anne sütünden yeteri kadar faydalanamama gıda intoleransı sebepleri arasında yer almaktadır.Gıda İntolerans Testi Nedir?Gıda intolerans testleri, çok sayıda farklı besine karşı verilen immünolojik reaksiyonları incelemektedir. İlgili gıdanın tespitinin yapılmasıyla hangi besinlerin vücudu zorlayarak patolojik sorunlara sebep olduğunu ve hangilerinin bağışıklık reaksiyonuna yol açtığını gösterir. Bağışıklık sistemi, hastalığa yol açan mikropları etkisiz hale getirme işlevine sahiptir. Bedenin reaksiyon verdiği bu besinlerden kaçınılması ile bağırsaktaki toksinlerin boşaltmasına olanak sağlanır ve böylece beden iyileşebilir.Gıda İntoleransına Ne Sebep Olur?Gıda intoleransının ortaya çıkması çeşitli sebeplere bağlı olup, bunların bir kısmı henüz tamamen araştırılmamıştır ya da hala tartışmaları devam etmektedir. En önemli nedenler; sağlıklı bir bağırsağa göre sindirilen gıdalar için daha yüksek geçirgenliğe sahip olan hastalıklı bir bağırsak (geçirgen bağırsak sendromu) veya zayıf bağışıklık (immün) sistemdir. Bağışıklık sistemi, bu yabancı maddelere, belirli bir IgG antikoru oluşumu ile yanıt verir. Ancak, IgG ve bağlı gıda bileşenlerinin oluşturduğu immün kompleksin büyük miktarlarda oluşması, mevcut durumdaki hastalık bulgularını ağırlaştırabilir.Bağırsak epitelinin geçirgenliğini etkileyen faktörler arasında; antibiyotikler, ilaçlar, kötü beslenme, alkol, parazitler, bakteriler, virüsler ve stres bulunmaktadır. Diğer bazı etken faktörler aşağıdadır;Besin Alerjisi mi? Gıda İntoleransı mı? Arasındaki Fark Nedir?Tip I hipersensitivite (aşırı hassasiyet, reaksiyon) türünde klasik bir gıda alerjisidir, IgE sınıfı antikorların, gıda bileşenlerine karşı oluşturduğu immün reaksiyona dayanmaktadır. Alerjik reaksiyon hayati tehlike oluşturabilir ve genellikle sindirimden hemen sonra meydana gelir. Ancak bir gıda intoleransı durumunda, reaksiyon bir sürelik gecikmeden sonra meydana gelir. Genel olarak belirgin olmayan bulgular, hasara sebep olan gıda bileşeninin sindiriminden saatler veya günler sonra ortaya çıkar. Ancak, hayati tehlikesi yoktur. Eş anlamlı*İlgili antikor sınıfıSemptomların ortaya çıkmasıGıda AlerjisiTip I hiper- sensitivite / Tip II alerjiIgEAniden (örn. Deri kızarması / şişmeGıda IntoleransıTip III AlerjiIgGGecikmeli (spesifik değil)*Belirli gıdalara karşı Tip I hipersensitivite varsa (IgE antikoru şeklinde), bu gıdalardan tamamıyla kaçınılmalı veya yalnızca bir doktora danışılarak dikkatlice tüketilmelidir. Bu ürünler, IgE antikorların sorgulandığı alerji testlerinde ortaya çıkar. Gıda alerjisi ile gıda intoleransı bu noktada ayrılır. İntolerans testinde bu gıdalara karşı herhangi bir reaksiyon ortaya çıkmaması (IgG antikoru şeklinde) durumunda da aynı önlemler geçerlidir.Gıda intoleransı belirtileri nelerdir? Gıda intoleransı ve gıda alerjisinin bazı belirtileri benzerdir ancak ikisi arasındaki farklar çok önemlidir. Tolere edilemeyen bir yemeği bırakmak kişiyi mutsuz edebilir. Ancak, gerçek bir gıda alerjisi durumunda, vücudun bu besine tepkisi hayatı tehdit edici olabilir.Bir gıdaya verilen alerjik reaksiyon, bağışıklık sistemini içerir. Bağışıklık sistemi vücudun kendini nasıl koruduğunu kontrol eder. Örneğin, bir kişinin inek sütüne karşı alerjisi varsa, bağışıklık sistemi inek sütünü istilacı veya alerjen olarak tanımlar. Bağışıklık sistemi immunglobulin E (IgE) adı verilen antikorları üreterek aşırı tepki gösterir. Bu antikorlar, kimyasalları salgılayan ve alerjik reaksiyona neden olan hücrelere gider. Her bir IgE molekülü, her tip alerjen için spesifik bir “radar”a sahiptir.Yiyeceklere karşı intoleransın aksine, gıda alerjisinde o besinden mikroskobik bir miktar yemek, besine dokunmak veya teneffüs etmek ciddi veya hatta yaşamı tehdit eden bir reaksiyona neden olabilir.Besinlerdeki alerjik reaksiyonların belirtileri genellikle ciltte, kurdeşen, kaşınma, cildin şişmesi şeklinde görülür. Gastrointestinal semptomlar kusma ve ishali içerebilir. Solunum şikayetleri, deri ve gastrointestinal semptomlara eşlik edebilir, ancak genellikle tek başına gerçekleşmez.Anafilaksi, çok hızlı bir şekilde gerçekleşen ciddi bir alerjik reaksiyondur. Anafilaksi belirtileri nefes almada zorluk, baş dönmesi veya bilinç kaybı içerebilir.Gıda intoleransı tanısı nasıl konulur? Antikor durumunun test ile belirlenmesi, hastalığı geleneksel yöntemlerle açıklığa kavuşturulamayan ve tedavi edilemeyen, çeşitli şikayetlerden muzdarip hastalarda ilave bir önlemdir. Kronik yorgunluğa, sindirim sistemini tutan temel bulgulara, inek sütüne ve laktoz intoleransının görülmesine, beslenme ve diyet ile ilgili bitmeyen şikayetlere yanıt bulunabilmektedir.Gıda intoleransı testi nasıl yapılır?Test sonuçları, tek tek gıda bileşenlerine karşı artan IgG antikoru konsantrasyonları hakkında bilgi sağlar ve bu da, karşılık gelen bulgularla birlikte diyette bir değişiklik için başlangıç noktası teşkil edebilir. Bu değişiklikler sadece bu konuda uzman bir diyetisyen veya doktor ile görüştükten sonra gerçekleştirilmelidir.Gıda intolerans testi ile belirli antikorların yoğunluğunu belirlenir. Her bir test alanı test edilen besinden birine özel proteinleri içerir. Olası reaksiyon, alanların her birine kan serumu uygulanarak test edilir. Alandaki proteinlerin uygulanan kan tarafından tespit edilmesi halinde bir antijen-antikor kompleksi oluşturulur. Etkinliği kanıtlanmış ELISA yöntemi kullanılarak kompleksler renklendirilir ve dolayısıyla bilgisayar tarafından tespit edilebilir.Gıda intoleransı testi nasıl yorumlanır?Sonuçlar, ayrı bir sonuç raporunda derlenir. Burada, tüm test edilen gıdaların immün reaksiyon şiddetleri 5 farklı sınıfa ayrılır. Bu bilgiler ile birlikte, bir uzmana danıştıktan sonra bireysel bir diyet adaptasyonu uygulanabilir. Bu, genellikle kritik gıdaların ortadan kaldırılmasına ve ardından rotasyon diyetine dayanır.İntolerans şüphesi olan vakalarda, reaksiyon sınıfı 5 olan gıdalar, en az 6 aylığına diyetten çıkarılmalıdır. Reaksiyon sınıfı 4 olan gıdalar ise, 3-6 ay arasında diyetten çıkarılmalıdır. Bu süreçten sonra, bu gıdalar birbirlerinden ayrı şekilde bir günlüğüne tüketilebilir. Tükettikten sonra, 3 günlük perhiz (gözlem safhası) yapılarak, gıda ve bulgular arasındaki olası bağlantı tespit edilebilir.Test sonucu kişinin vücudunun ihtiyaçları ve iyileşme süreci hakkında daha da bilinçlenmesine yardımcı olmaktadır. Kişi artık kendi bedeni hakkında daha fazla bilgiye sahip olacağı için daha fazla seçeneğe sahip olur ve süreci etkileyebilir. Beslenme alışkanlıklarındaki değişim, dışarıdan bir kurum tarafından dayatılan bir kısıtlama değil bir fayda olarak görülmelidir. Kişi kendi kendine vücudunun ihtiyaçlarına göre hareket etme yönünde karar verebilir ve böylelikle sağlığını korumayı başarabilir.Test sonucu, kanda test edilen tüm besin maddelerini göstermektedir. İşaretlenmiş besinler, bağışıklık reaksiyonuna neden olan besinlerdir, yani kanda işaretli besin maddelerine karşı antikorlar bulunmuştur. Bu tür antikorlar, kandaki "işgalcileri" kontrol etmek için üretilmektedir.Bağışıklık sistemi; gıda yeterince sindirilememişse ve yüksek geçirgenlik nedeniyle bağırsak duvarını geçip bağışıklık sistemi hücreleriyle temas kurmuşsa gıda bileşenlerini yabancı cisim olarak görür. Sindirilemeyen gıda parçacıklarının emilimi nedeniyle bağışıklık sistemine sürekli baskı uygulanması çok fazla enerji gerektirmektedir. Vücut, sindirilemez gıda parçacıklarına karşı antikorlar oluşturmakla ne kadar çok uğraşırsa o kadar yorulur. Bağışıklık sisteminin bu şekilde aşırı zorlanması, "gıda intoleransı" terimi ile ifade edilen özel olmayan patolojik belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.Laboratuvar sonuçlarınız bazı gıdalara karşı intoleransınız var diyorsa;Test sonuçları belli gıdalara karşı IgG antikor titre düzeylerinin yüksek olduğunu gösterebilir. IgG gıda intoleransının nedeninin, bağırsak geçirgenliğinin artmasıyla birlikte monoton diyet olduğu kabul edilir. IgG-pozitif gıdaların artmış sayısı, bağışıklık sisteminin normalde tanımadığı gıdalara yan etki ile cevap verdiğini göstermektedir.IgG pozitif gıda tüketilen her seferde, inflamatuvar bir reaksiyon ortaya çıkar ve bu tüm vücudu zayıf düşürür. O nedenle IgG antikor düzeyleri yüksek ve çok yüksek çıkan gıdalardan uzak durarak bağışıklık sistemini stabilize etmek büyük önem taşımaktadır.IgG-pozitif gıdaların artmış sayısı, bağırsak çeperinin fazlasıyla zedelenmiş olduğunu ve hiper-geçirgenlik ya da geçirgen bağırsak sendromu diye bilinen rahatsızlığa yakalanılmış olabileceğini gösterir. Ayrıca bağırsak florasında ve/veya bağırsak çeperinde bir bozukluk da olabilir. O nedenle, özel bir dışkı tahliliyle bağırsak florasının ve bağırsak çeperinin mevcut durumunun incelenmesi faydalı olabilir. Tecrübeler tek başına test sonucu pozitif gıdalardan uzak durmanın yeterli olmadığını, aynı zamanda rotasyon esaslı bir diyet değişikliğine de gerek olduğunu göstermektedir.İntestinal Floranın Analizi: IgG-aracılı gıda alerjilerini tetikleyen ya da şiddetlendiren genellikle bağırsak çeperindeki bozukluklardır. O nedenle çeşitli intestinal kontrollerle bağırsak florasının eski sağlığına kavuşturulması şarttır. Bu konuda, özel bir dışkı tahliliyle bağırsak florasının ve bağırsak çeperinin mevcut durumunun açığa çıkarılması faydalı olabilir.Gelecekte, bağışıklık reaksiyonuna neden olan besin maddelerinden kaçınılması gerekmektedir. Bu, bu besin maddelerini bir daha asla tüketilmeyeceği anlamına gelmez. Bu besin maddelerinden 8-12 haftalık bir süre boyunca sürekli olarak kaçındıktan sonra bir kısmını eski semptomlar ortaya çıkmaksızın diyet planına yeniden eklenebilmektedir. Kişi bu konuda mutlaka doktoruna veya beslenme uzmanına danışmalıdır.Beslenme Alışkanlıklarının Düzenlenmesi | 4,347 |
60 | Tanı ve Testler | Hamilelik Testi (Gebelik Testi) | Hamilelik testi, döllenmeden yaklaşık 6 gün sonra vücutta üretilmeye başlayan ve yalnızca gebelik durumunda üretilen insan koryonik gonadotropini (hCG) hormonunu tespit etmek ve kişinin hamile olup olmadığını belirlemek için yapılan bir testtir. İnsan vücudu yalnızca döllenmiş bir yumurtanın implantasyon olarak bilinen bir süreçte rahme bağlanması durumunda hCG hormonu salgılar. Hamilelik testleri de kan veya idrardaki hCG hormonunu ölçmeye yarar. Anne olmak isteyen her kadın heyecanlı bir bekleyişle hamile olup olmadığını anlamak için çeşitli yollara başvurur. Bu yolların en başında hamilelik testi gelir ve kişi gebelik testi yoluyla hamile olup olmadığını öğrenir. Hamilelik testinin ne zaman ve nasıl yapılması gerektiği hem tıbbi olarak hem de testin sağlıklı bir sonuç vermesi açısından önemlidir. Hamilelik testi, döllenmeden yaklaşık 6 gün sonra vücutta üretilmeye başlayan ve yalnızca gebelik durumunda üretilen insan koryonik gonadotropini (hCG) hormonunu tespit etmek ve kişinin hamile olup olmadığını belirlemek için yapılan bir testtir. İnsan vücudu yalnızca döllenmiş bir yumurtanın implantasyon olarak bilinen bir süreçte rahme bağlanması durumunda hCG hormonu salgılar. Hamilelik testleri de kan veya idrardaki hCG hormonunu ölçmeye yarar. Anne olmak isteyen her kadın heyecanlı bir bekleyişle hamile olup olmadığını anlamak için çeşitli yollara başvurur. Bu yolların en başında hamilelik testi gelir ve kişi gebelik testi yoluyla hamile olup olmadığını öğrenir. Hamilelik testinin ne zaman ve nasıl yapılması gerektiği hem tıbbi olarak hem de testin sağlıklı bir sonuç vermesi açısından önemlidir. Hamilelik Testi (Gebelik Testi) Nedir?Hamilelik testi (gebelik testi) bir kadının hamile olup olmadığını anlamak için kan veya idrarda bulunan, hamilelikte üretilmeye başlanan hCG hormonunun varlığının ölçülmesine dayanan testtir. Hamile olup olmadığının anlaşılması için yapılan hamilelik testi kan ya da idrarın numune olarak kullanılması ile yapılır.Hamilelik testi yoluyla kanda veya idrarda hCG hormonu aranır. hCG hormonu döllenmeden yaklaşık 6 gün sonra vücutta üretilmeye başlanan insan koryonik gonadotroponi hormonudur. Bu hormon sadece döllenmiş bir yumurtanın implantasyon olarak süreçte rahme bağlanması durumunda salgılanır. Eğer kanda veya idrarda hCG hormonu tespit edilirse ve test sonucu pozitif çıkarsa bu durum testi yaptıran kadının hamile olduğu anlamına gelir.Hamilelik testinin en yaygın tercih edileni evde idrar yoluyla yapılan hamilelik testidir. Evde yapılan hamilelik testleri doğru uygulandığında %99 kesin sonuç verir. Bu tür evde yapılan hamilelik testleri reçetesiz olarak elde edilebilir ve çeşitli fiyat aralıklarında satılır. Hamileliğin tespiti için uygulanan bir diğer test yöntemi kan testleridir. Kan testleri doktorun ofisinde yapılır ve kan örneği alınarak gerçekleştirilir. Hamileliği doğrulamanın diğer yolu ise ultrason kullanmaktır. Ultrason yöntemi de yine doktor tarafından tıbbi bir ortamda gerçekleştirir.Hamilelik Testi (Gebelik Testi) Ne Zaman Yapılır?Genellikle evde, idrar yoluyla yapılan hamilelik (gebelik) testi adet geciktikten 1 gün sonrası itibari ile yapılabilir. Hamilelik testini uygulamak içinde en ideal zaman sabah ilk idrar ile yapılmasıdır. Bu zaman, hCG seviyelerinizin en yoğun olduğu ve kolayca tespit edildiği zamandır. Ancak bazı gebelik testleri, testi günün hangi saatinde yaparsanız yapın, hCG'yi tespit edecek kadar hassas olarak üretilmiştir. Ancak hamilelik testi için mümkünse, teste girmeden önce son idrarınızın üzerinden üç saat geçmesine dikkat edin. Aynı sonucu aldığınızı teyit etmek için iki hamilelik testi de yapabilirsiniz.Hamilelik Testi (Gebelik Testi) Nasıl Yapılır?İdrar testi ile yapılacak hamilelik testi için idrar bir kaba doldurulur ve test çubuğu en az 10 saniye boyunca bu kabın içine batırılır ya da test çubuğu idrarın geldiği akışa doğru tutularak yapılır. Kesin sonucun belirmesi için 5-10 dakika süre ile beklenir. Çift çizgi hamile olunduğunu, tek çizgi ise sonucun negatif olduğunu gösterir.İdrarla gebelik testini şu adımlarla gerçekleştirebilirsiniz:Aldığınız hamilelik test paketi içerisindeki test çubuğunu idrarın akışına doğru tutun veya bir kaba doldurduğunuz idrarın içine en az 10 saniye batırın. Daha kesin sonuç için 10-15 dakika kadar bekleyin. Test çubuğunda iki çizgi olması hamile, tek çizgi çıkması hamile değil anlamını taşır.İdrara göre daha az yaygın bir yöntem olsa da bir diğer hamilelik test yöntemi ise kan testi yolu ile yapılan hamilelik testidir. Kan testi, doktor kontrolünde tıbbi bir ortamda kan örneği alınarak yapılır. Kan testi, sadece hamilelik hormonunun (hCG) vücutta olup olmadığını tespit etmekle kalmaz, aynı zamanda hormonun vücutta ne kadar mevcut olduğunu da belirler.Erken Gebelik Testi Ne Zaman Yapılır?Erken gebelik testleri adet gecikmesinin 1. günü itibari ile yapılabilir. Erken gebelik testlerinin hemen hemen hepsi, gebelikten yaklaşık 10 gün sonra idrarınızda HCG tespit edebilir. Adet gecikmesi genellikle gebelikten yaklaşık 14 gün sonra gerçekleşir.Hamilelik Testi (Gebelik Testi) Hakkında Sık Sorulan SorularHızlı hamilelik testi nasıl yapılır?Hamilelik testi kullanımı için, temiz bir kaba idrarı yaptıktan sonra, idrardan bir kaç damlanın şeride damlatılması ya da test çubuğunu 10 saniye kadar idrar kabına batırın ve ardından sonucun belirmesi için 3-5 dakika bekleyin. Çift çizgi hamilelik anlamına gelirken, tek çizgi hamile olunmadığını gösterir.Gebelik testi hangi hastalıkların teşhisi için yapılır?Hamilelik testi (gebelik testi) sadece kişinin hamile olup olmadığının belirlenmesi için yapılır. Kişinin hamileliğinin belirlenmesi vücuttaki hCG hormonunun varlığıyla doğru orantılıdır.Gebelik testi türleri nelerdir?Kanda ve idrardan yapılan iki çeşit gebelik testi bulunur. Bunlarında yanında kan testine bakarken iki değerde gebelik aranabilir. Aynı zamanda gebelik testi ilk aşamada evde de idrar yoluyla bakılabilmektedir.Gebelik testi nasıl yapılır?Hamilelik test çubuğunun ucunu idrar akışına doğrultun ya da idrarı temiz bir kaba yaparak çubuğu 10 saniye süreyle batırın. Net sonuç için 5 dakika kadar bekleyin. Şeritteki çift çizgi hamile olunduğunu tek çizgi ise gebe olunmadığını gösterir.Evde gebelik testi ne zaman yapılır?Adet gecikmesinin 10. gününde idrar değerlerinde hCG düzeyi artar fakat sonuçtan emin olmak için birkaç gün daha beklemek faydalı olmaktadır. Bu yüzden evde gebelik testi uygulamadan önce en doğru zaman adet döneminin gecikmesinin 11 ya da 12. günleri olabilmektedir.Kanda gebelik testinin avantajları nelerdir?Kanda gebelik testinin en büyük avantajı çok erken dönem hamileliği bile ortaya çıkarmasıdır. Kanda tespit edilen hCG seviyesi sayesinde sağlık açısından gereken değerlendirmeler daha kolay bir şekilde yapılabilir.Hamilelik ne zaman belli olur?Özellikle eczaneden satın alınan ve evde pratik bir şekilde uygulanabilen idrar yollu hamilelik testleri hamileliği 3. haftadan itibaren tespit edebilir ancak kişiden kişiye bu süre değişebilir.Hamilelik testi ne zaman yapılmalı?Adet döngüsü geciken sağlıklı bir kadın gecikmenin ardından en az beş en çok bir hafta sonra hamilelik testi yaptırabilir. Hamilelik kan testi ile daha net şekilde belirlenmektedir.Gebelik testi sonucu nasıl değerlendirilir?Gebelik testi sonucu pozitif çıkar ve hCG değeri 10 ıu/l üzerindeyse bu durum kişinin gebe olduğu anlamına gelir. Korunmasız cinsel ilişkiden bir hafta 10 gün sonra eğer hamilelik oluşmuşsa kanda hCG hormonu yükselir; evde yapılan testlerde de böylece gebelik belli olabilir.Gebelik testi ne zaman belli olur?Adet periyodunun gecikmesinden bir hafta sonra yapılan testlerde gebelik testi sonucu belli olmaktadır.Kanda gebelik testi kaç olmalı?Hamile bir kadında hCG hormonu değeri her gün artar. 0-2 haftalık gebelikte bu değer 5-50, 2-3 haftada 1000-5000, 3-4 haftada 5000-10000, 6-8 haftada 15000-200000 arasında olur.Gebelik testi pozitif ne anlama gelir?Hamilelik testi sonucu pozitif çıkarsa; bu, hamileliğin varlığı anlamına gelmektedir. Gebelik testi negatif ise gebeliğin olmaması anlamındadır. Hamileliği varlığı sonucun pozitif olması demektir ve bu durumda test çubuğunda iki çizgi belirir. Erken gebelik testi nedir?Erken gebelik testleri gebe olup olmadığını bir an önce öğrenmek için üretilen testlerden biridir. Bu testler reglnin geciktiği günden beş-6 gün öncesine kadar bile sonuç verir. İdrardan hCG hormonunu ölçen bir testtir. Gebe olmayan kadınlardaki hCG hormonu 5 mIU/ml'den azdır. Bu testlerde 5 ve üstü değerler tespit edilebilir.İdrarda gebelik testi en erken ne zaman belli olur?Anne adayları gebelikten şüphelenince ilk olarak idrar testi yapmak isterler. Eğer evde yapılan testte pozitif sonuç alınırsa kan testine gidilir. Fakat hamilelik önce kanda sonrasında idrarda belli olur. Çok erken bir süreyse idrarda negatif görünebilir.Farklı yollarla hamilelik testi yapılabilir mi?Halk arasında merak edilen sorulardan biri de hastane ortamı dışında gebelik testi yapılıp yapılmayacağıdır. Pek çok kişi “Limonla hamilelik testi”, “Şekerle gebelik testi”, “Tuzla gebelik testi”, “Çamaşır suyuyla gebelik testi”, “Diş macunu ile gebelik testi”, “Karbonatla gebelik testi” gibi eski usul gebelik testleri yöntemlerini araştırmaktadır. Bu tür yöntemlerin geçerliliği bulunmamaktadır. Kanda gebelik testi ve idrar testi her zaman doğru sonuç verecektir.Gebelik testi silik çizgi ne anlama gelir?Evde yapılan idrar gebelik testinde ikinci çizginin silik çıkması gebelik şüphesi anlamına gelir. Genellikle 3 dakika beklenince tek çizgi görünürse sonuç negatiftir, iki çizgi netse sonuç pozitiftir.İlişkiden kaç gün sonra hamilelik belli olur?Başarıyla döllenen bir yumurtanın embriyoya dönüşmesi ve akabinde rahime tutunabilmesi için 4-5 günlük bir süre gerekir. Ancak bu süre de değişebilir. Tüm gebelik belirtilerinin çıkması için ilişkinin ardından iki hafta geçmesi beklenir.Gebelik testi sabah mı yapılmalı?Gebelik testleri saat fark etmese de sabah saatlerinde yapılan idrarın daha iyi sonuç vereceği bilinir çünkü bu saatlerde hCG hormonu en üst seviyelere ulaşır.Erkek bebek belirtileri testi var mı?Böyle bir test bulunmamaktadır. Bebeklerin cinsiyetleri genellikle 14-16. gebelik haftasında belli olmaktadır.Adet gecikmesi gebelikten mi olur?Düzenli olarak adet gören bir kadın, düzgün bir korunma yöntemi kullanmıyorsa adetinin gecikmesinin en önemli nedeni gebeliktir. Son adet tarihi geçtikten sonra gebelik tanısını kanda beta hcg hormonuna bakarak ya da idrarda yine bu hormonun varlığına göre koymak mümkün. Çünkü gebelik tanısında kanda beta hcg testinin pozitif olması kesindir.Koronavirüs nedeniyle gebelik testi için hastaneye gitmek şart mı?Koronavirüs riski nedeniyle hastaneye gitmekten çekiniliyorsa evde uygulanan gebelik testleri tercih edilebilir. Burada önemli olan doğruluk oranı klinik testlerce kanıtlanmış bir testi seçmek olacaktır. Ancak sonuç pozitifse mutlaka bir kadın doğum uzmanına danışılmalıdır.İkili test nedir?İkili test, riskleri erken belirlemek, erken müdahale açısından önemli. Bu testler down sendromu gibi hastalıkları belirlemede hekimlere yardımcı olmaktadır. Kandan yapılmaktadır. Gebeliğin 11 ile 14. haftaları arasında uygulanır. Testte ultrason ile bebek detaylı incelenir. Bebeğin baş ve popo mesafesi ölçülür. Bunun yanında ense saydamlığı kalınlığı ile burun kemiği değerlendirilir. Sonrasında gebenin kanı ve ultrason bilgileri eşleştirilerek kromozomal anomali riski hesaplanır.Kan uyuşmazlığı testi nedir?Hamilelikte annenin kan grubu Rh negatif, bebek Rh pozitifse anne ve bebek arasında kan uyuşmazlığı olur. Kan uyuşmazlığı, RH (-) negatif bir annenin RH(+) pozitif bir bebeğe gebe kalması sonucu oluşmaktadır. Bu durum bebeğin pozitif olması, babadan bunu aldığını gösterir. Bunun için gerek hamilelik planlamasında gerekse gebelik muayenelerinde çiftlere anne ve eşinin kan grubu sorulur. Baba pozitif anne negatifse kan uyuşmazlığı olabilir.Gebelikte yapılan testler nelerdir?Gebelikte yapılan tarama testleriyle bebekte olabilecek kalıtsal hastalıklar, doğumsal anomaliler hakkında bilgi alınabilir. Örneğin Down Sendromu, kalp kapağında kaçak öyküleri belirlenebilir. Bunun yanında kan sayımı testi, tiroit hormon testi, kan şekeri testi, böbrek fonksiyon testi, karaciğer enzimleri testi, bulaşıcı hastalık testleri, vitamin değer testleri, pap-smear testi gebelikte yapılan testlerdendir.Nabızdan hamilelik testi var mı?Hamile kadınların nabız hızları biraz daha yüksek olabilir ama her yüksek nabız hamilelik anlamına gelmez. Bu tür yöntemlerin geçerliliği bulunmamaktadır.Bebek cinsiyet testi yapılabilir mi?Bebeklerin cinsiyeti 14 ile 16. hafta itibariyle belli olur. Bu da ultrason ile muayenede belli olmaktadır. Dolayısıyla bebek cinsiyet testi bulunmamaktadır.Gebelik testi nasıl kullanılır?Gebelik testi için steril bir numune kabına ihtiyaç vardır. İdrarı bu kaba toplamak ve sonrasında gebelik testi çubuğunu 5-10 saniye süreyle idrara batırmak gerekir. Birkaç dakikalık beklemeden sonra çubukta sonuç görünecektir.Parmakla hamilelik testi yapılır mı?Teknoloji gelişmeden önce eskiden ebelerin yaptığı bir yöntemdir. Günümüz dünyasında parmakla hamilelik testinin bir geçerliliği bulunmamaktadır.Hamilelik testi adet gecikmesinden kaç gün sonra yapılır?Adet periyodunun gecikmesinden bir hafta sonra hamilelik testi yapılabilir.Sağlık ocağında gebelik testi yapılabilir mi?Gerek aile hekimliği merkezlerinde gerekse sağlık kuruluşlarında gebelik testi yapılabilmektedir.Hangi hamilelik belirtilerinden sonra gebelik testi yapılmalı?Gebeliğin en önemli belirtisi adet gecikmesidir. Bunun dışında kadınlarda göğüste hassasiyet, mide bulantısı, uyku isteği, halsizlik, yorgunluk gibi belirtiler görülebilmektedir. | 5,151 |
61 | Tanı ve Testler | HbA1c Testi | Diğer bir adıyla Hemoglobin A1C şeklinde de ifade edilen HbA1c testi, tip1 ve dip2 diyabetli kişilerde kan şekeri kontrolünü izlemek için kullanılan kan testidir. Diyabet hastası olan kişilerde takip edilmesi gereken değeri yansıtan HbA1c (Hemoglobin A1c testi), kişilerin glikoz seviyesini değerlendirmek için kullanılır. HbA1c testinde yüksek çıkan değerler kanda fazla şeker bulunduğunu ortaya koyar. HbA1c testi aynı zamanda şeker hastalığını teşhis etmek için de kullanılır.Diğer bir adıyla Hemoglobin A1C şeklinde de ifade edilen HbA1c testi, tip1 ve dip2 diyabetli kişilerde kan şekeri kontrolünü izlemek için kullanılan kan testidir. Diyabet hastası olan kişilerde takip edilmesi gereken değeri yansıtan HbA1c (Hemoglobin A1c testi), kişilerin glikoz seviyesini değerlendirmek için kullanılır. HbA1c testinde yüksek çıkan değerler kanda fazla şeker bulunduğunu ortaya koyar. HbA1c testi aynı zamanda şeker hastalığını teşhis etmek için de kullanılır.HbA1c Testi Nedir?Hemoglobin A1C olarak da adlandırılan HbA1c testi, son 2-3 ayda ortalama kan şekeri (plazma glukozunu) seviyenizin ne olduğunu gösteren glikozillenmiş hemoglobin kan testidir. HbA1c testi tedavinin etkinliğini izleyip, ölçmek ve tip 2 diyabet teşhis ve tanısı koymak için kullanılır. Hemoglobin, kırmızı kan hücrelerinde bulunan, kana kırmızı rengini veren ve oksijeni tüm vücuda taşıyan bir proteindir. Bu test her üç ila altı ayda bir yapılabilir.Vücutta bulunan glukoz (şeker) kırmızı kan hücrelerinize yapıştığında üretilir. Vücut şekeri gerektiği gibi kullanamadığında, fazlası kan hücrelerine yapışarak kanda birikmelere neden olur. Bu kırmızı kan hücreleri ortalama olarak 2-3 ay aktif halde yer alır. Üç ayda bir yapılan testlerle bu oran ölçülebilmektedir. Ölçüm sonucunda yüksek bir HbA1c oranı bulunuyorsa kanda şeker oranının yüksek olduğu ifade edilir. HbA1c seviyesini düzenli kontrol ettirmek oluşabilecek komplikasyonlara karşı önlem almanızı sağlayacaktır.Diyabet hastalarında kullanılan iğneli testler anlık olarak sonuçlar verse de uzun vadede değerlendirilmesi doğru olmamaktadır. Gizli şekerin tespiti ya da şeker hastalarındaki kan şekerinin dalgalanmalarının daha doğru bir şekilde ölçülmesi için HbA1c testinden yararlanmak gerekir. Açlık durumu gerektirmediğinden günün her saatinde bu test yapılabilir. Bunların yanında HbA1C testi, glikohemoglobin testi, glislenmiş hemoglobin testi ve glikozile hemoglobin testi gibi isimlerle de bilinir.HbA1c Testi Neden Yapılır?HbA1c testi, prediyabeti (gizli şeker) belirlemek, tip 1 ve tip 2 diyabeti teşhis etmek ve diyabeti kontrol altında tutmak için yapılır. Gizli şekeri bulunan kişilerde kalp hastalıkları ya da diyabet gelişebilir. HbA1c kan testi ile bu durum tespit edilerek önlem alınmasına yardımcı olur. Bunun yanında şeker hastalığı teşhisi ve var olan diyabetin kontrol altına alınmasını sağlar. Testin yapılma süresi kişinin sahip olduğu diyabet türüne ve kan şekeri durumuna bağlı olarak değişiklik gösterir.HbA1c Testi Nasıl Yapılır?HbA1c testi kan örneği alınarak, açlık ya da tokluk aranmadan yapılır. Kan numunesi damardan iğne yoluyla alınmaktadır. Alınan kan laboratuvara inceleme için yollanır. HbA1c testi sonuçları yüzde olarak rapor edilerek uzman doktora sunulur. Kanda bulunan şeker glikoz olarak adlandırılır. Kanda biriken glikoz kırmızı kan hücreleriyle glikoza bağlanır. Bu test ile glikozun ne kadar bağlandığı ölçülür. Kırmızı kan hücreleri yaklaşık olarak 3 ay yaşadığından HbA1c testi kandaki son 3 aydaki ortalama glikoz seviyesini yansıtır. HbA1c Kaç Olmalı?Şeker hastalığı (diyabeti) bulunmayan kişiler için HbA1c normal aralığı %4 ile %5,6 arasında olmalıdır. hemoglobin A1c seviyeleri %5,7 ile %6,4 arasında ise bu prediyabet (gizli şeker) olduğuna işaret eder. %6,5 ya da daha yüksek seviyeler ise diyabet hastası olunduğu anlamına gelir.Kullanılan bazı ilaçlar türleri ve hastalıklar HbA1C testinin sonuçlarına etki edebilir. Anemi (kansızlık), böbrek yetmezliği, karaciğer problemleri, kan şekerini doğrudan etkileyerek test sonucunun farklı çıkmasına sebep olabilir. Test öncesi kişinin sağlık geçmişine ve kullandığı ilaçların sorularak ona göre değerlendirme yapılması gerekir.HbA1c Yüksekliği Nedir?HbA1c yüksekliği, test sonucunda değerlerin %6,5 veya üzerinde olduğu yani kanda yüksek oranda şeker bulunduğu anlamına gelir. Test sonucunun %8 ve üzerinde çıkması tedavi edilmemiş ve kontrol altında tutulmayan diyabet hastalığı bulunmasıdır. Bu durum göz, ayak ve ciddi problemler gibi diyabetin sebep olduğu komplikasyonların gelişme olasılığını artırır. Hemoglobin proteinin yaşam süresi 3 ay olduğundan HbA1c değeri yükselir bu da test sonuçlarında yüksek çıkmasına neden olur. HbA1c Yüksekliği Belirtileri Nelerdir?HbA1c Nasıl Düşürülür?HbA1c seviyelerinin yükselmesine neden olan ve altında yatan durumu belirleyerek ona yönelik tedavi yöntemi uygulamak gerekir. Kilo kontrolünü sağlamak, düzenlik egzersiz yapmak, lifli gıdalardan yararlanarak stresten uzak durmak HbA1c seviyesini düşürmede etkili olur. Şeker hastalığını önlemek ve HbA1c değerinin düşürmek için şu yöntemlerden yararlanabilirsiniz:HbA1c Düşüklüğü Nedir?HbA1c düşüklüğü, kronik olarak düşük kan şekeri veya hipoglisemi durumunu yansıtabilir. Düşük HbA1c'li kişilerde karaciğer hastalığı riski söz konusu olabilir. Bunların yanında HbA1c düşüklüğü, normal bir A1C seviyesi %5,7'nin altında olduğunda görülür. Orak hücre hastalığı, alyuvar yaşam süresinin kısa olmasından ve glikoz-6-fosfat eksikliğinden de kaynaklanır.HbA1c Testi Hakkında Sık Sorulan SorularGlike hemoglobin nedir?Glike hemoglobin HbA1C olup, glikozillenmiş hemoglobin olarak bilinen, kandaki bir şeker türü olan glikoz moleküllerinin kırmızı kan hücrelerinde bulunan hemoglobin proteinine yapışmasıdır.HbA1c testi ne anlama gelir?HbA1c testi, son üç ayda kan dolaşımında ne kadar glukoz veya kan şekeri olduğunun sonucunu veren bir kan testidir.HbA1c testi tok karnına mı yapılır?Hba1c testi diğer kan testlerinin aksine tok karnına da yapılabilmektedir.HbA1c testi hangi tüpe alınır?Hba1c testi için kan numunesi hematoloji laboratuvarında kan sayımı için kullanılan EDTA'lı tüpe alınır.HbA1c testi kaç saatte çıkar?Hba1c testi sonucu kan örneğini sonucunun çıkma süresi alındığı laboratuvara göre farklılık gösterebilir. Ortalama olarak gün içerisinde sonuç çıkmaktadır.HbA1c testi sonucunu ne etkiler?Demir eksikliği, anemi, gebelik ya da böbrek yetmezliği gibi bazı tıbbi durumlar HbA1c sonuçlarını etkileyebilir. | 2,509 |
62 | Tanı ve Testler | HDL Testi | Kalp sağlığı ile yakından ilişkili olan HDL, tam kan sayımında da bakılan önemli bir parametredir. Bu değerin yüksek olması önemlidir, kişinin kalp hastalığı riskinin de düşük olabileceğini gösterir.Kalp sağlığı ile yakından ilişkili olan HDL, tam kan sayımında da bakılan önemli bir parametredir. Bu değerin yüksek olması önemlidir, kişinin kalp hastalığı riskinin de düşük olabileceğini gösterir.HDL testi nedir?Kolesterol vücuttaki tüm hücrelerde bulunan yağ benzeri bir maddedir. İyi kolesterol (HDL), dokulardaki kolesterolü toplayıp dışarı atılmasını sağlar; kötü kolesterol (LDL) kolesterolü dokulara taşıyıp arterlerin duvarlarında birikime neden olur. Kötü kolesterolü normalleştirmek yeterli değildir. İyi kolesterolün artırılması gerekmektedir. Yalnızca kötü kolesterolün değil, iyi kolesterolün de düzeyinin bilinmesi gerekmektedir. HDL kolesterol, damarlarda kolesterolün birikmesini engeller. HDL kolesterolün yüksek olması demek kalp hastalığı riskinin düşük olması demektir.HDL testi hangi hastalıkların tanısı için yapılır?HDL testi, total kolesterol testiyle birlikte kalp damar hastalıkları riskinin olup olmadığının tespit edilmesi için uygulanmaktadır.HDL testi nasıl yapılır?Bir kol damarından ya da el parmağından alınan kan örneği sayesinde HDL değerlerine bakılabilir. HDL testi için 8-12 saatlik açlık gerekir.Sık sorulan sorular HDL yüksekliği nedir?HDL, yüksek yoğunluklu lipoprotein olarak da bilinir. Bu, kolesterolün doku ve damarlardan karaciğere taşınmasını sağlamaktadır. Kolesterolün kanda yüksek çıkması kan damarlarına zarar verirken; HDL, fazla kolesterolü kandan uzaklaştırarak damar sağlığını koruyan bir kolesteroldür. HDL yüksekliği endişelenmeyi gerektirmez. HDL yüksekliği kalp sağlığının çok iyi korunduğu anlamına gelmektedir.HDL düşüklüğü nedir?HDL değerinin düşük olması kalp damar hastalıklarına yakalanma riskinin arttığını göstermektedir. Eğer yeterli düzeyde HDL olmazsa kolesterol kandan temizlenmez bu da damarlarda plak oluşumuna; damar sertliği ve damar daralmasına neden olur. Dışarıdan hiçbir şekilde kolesterol ihtiva eden yiyecekler tüketilmese bile vücudun günlük kolesterol imalatı 5.5 gr'dır. Bu arada iyi kolesterolün azalması da mutlaka sağlık açısından dikkate alınmalıdır. Kısacası kolesterolle ilişkili bir damar riskinizin bulunup bulunmadığını anlamak istiyorsanız, yalnızca kötü kolesterolünüzün değil, iyi kolesterolünüzün de ne düzeyde olduğunu bilmeniz şart. HDL'si düşük olanlar damar sağlığı bakımından en riskli kişiler arasında sayılır.HDL değeri kaç olmalı?Doktorlar, sadece HDL değerine değil tüm kan yağ durumuna ve diğer kan sonuçlarına bakarak durum değerlendirmesi yapmaktadır. Ancak genel anlamda HDL yani iyi kolesterol değerinde de alt sınır vardır. Kadınlarda 55 mg/dl, erkeklerde 45 mg/dl üzeri olmalıdır. Kadınlar iyi kolesterolde biraz daha avantajlıdır. Bir erkekte 30 mg/dl 50 mg/dl’den kötüdür, 50 mg/dl 70 mg/dl’den kötüdür. Genel olarak kötü kolesterolün üst sınırı 100 mg/dl; iyi kolesterolde alt sınır erkekte 45 mg/dl, kadında 55 mg/dl diyebiliriz Hastada damar sertliği varsa, kalp krizi geçirmişse kötü kolesterolün 70 mg/dl altında bir değerde olması gerekmektedir. İyi kolesterolün altı sınırın altında olması yine ciddi sorunlara neden olabilmektedir.HDL neden düşer?HDL'nin düşük gelmesinin sebepleri sigara kullanımı, hipertansiyon, kalp hastalığı öyküsü ya da riski, önceden kalp krizi geçirmiş olmak, diyabet olabilir. Yaş da HDL için risk faktörüdür. Erkeklerde 45 yaş üstü, kadınlarda 55 yaş üstü olmak da HDL'nin düşüşünde risk faktörleri arasındadır. Sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam, fazla kilo da HDL’nin düşmesinde risk faktörlerindendir.HDL ne zaman istenir?Tüm yetişkinlerin yılda bir kez mutlaka tam kan sayımı testi, testin içinde de HDL değerlerine baktırması gerekmektedir. Rutin kan tahlillerinde kolesterol, LDL, trigliserid değeriyle birlikte de HDL istenmektedir. Çocuklar ve gençlerde de HDL düşebilir. Ailede kalp hastalığı, diyabet, hipertansiyon, obezite olan çocuk ve gençlerin de HDL taraması yaptırması gerekir. Ancak HDL testi iki yaşından önceki çocuklarda istenmez.HDL nasıl yükseltilir?Kan kolesterol düzeyleri kalıtsal ve çevresel faktörlerin etkisiyle oluşur. Kolesterol metabolizmasında doğuştan oluşabilen farklılıklar, kişilerde yağların kan düzeylerinin de farklı olmasına yol açar. Beslenme şekli, şişmanlık, sigara içimi ve fizik aktivite çevresel faktörler içinde en önemlileridir. Günlük besin tüketimindeki yağ miktarı ve bileşimi, kalıtsal özelliklere göre değişen oranda kan düzeyini belirler. Sonuçta, genetik olarak kolesterol yüksekliği olan, şişman, diyabetik, günlük fiziksel aktivitesi fazla olmayan ve yüksek kolesterol içeren beslenme ürünlerini fazla tüketen kişilerde kan kolesterol değerleri yüksek saptanabilir. Bu nedenle fiziksel aktivite artırılarak, dengeli ve sağlıklı beslenerek, kilo verilerek, sigarayı bırakarak HDL kolesterol yükseltilebilir. HDL yüksekliği için ilaç tedavisi yoktur. Yaşam tarzı değişikliği yeterlidir. İlaç tedavileri sadece LDL kolesterolü düşürmektedir. HDL’yi yükseltmenin yolları şu şekilde olabilir:HDL diyeti var mı?Hayvansal gıdaların azaltılması; sebze, tahıl ve baklagilden zengin bir beslenme düzeni oluşturulmalıdır. Süt ve süt ürünlerinin yarım yağlı ya da yağsız olanları tercih edilmelidir. İşlenmiş, şarküteri ürünlerinden uzak durulmalı; tereyağı, kuyrukyağı, margarin gibi yağlar bırakılmalıdır. Fast food beslenme tarzından kaçınılmalı; sakatat besinleri yenmemelidir. Şeker ve beyaz unlu mamüller tüketilmemelidir. Kepek, çavdar, yulaf, siyez buğdayı gibi ürünler temele alınmalıdır. Kızartmalardan kaçınılmalıdır. Paketli, hazır gıdalar asla tüketilmemelidir. Posalı yiyeceklerden faydalanılmalıdır. HDL yükselmesi için gerekirse bir beslenme ve diyet uzmanından yardım alınmalıdır.HDL testi için hazırlık gerekir mi?Genelde HDL bakılacaksa, tüm kan yağlarına bakılmaktadır. Total kan yağları için, HDL için de geçerli, aç karna bakılması daha uygundur. Bu nedenle teste 9-12 saat açlıkla girmek doğru olur. Su içilmiş olması bu testi etkilemez. Akut rahatsızlıklarda, cerrahi sonrası, kalp krizi sonrasında HDL bakılmamalıdır. İyice iyileştikten sonra HDL değerine bakılmalıdır. Ayrıca gebelikte HDL düzeyi değişebilir. Bu nedenle HDL doğumdan altı hafta sonra bakılmalıdır. | 2,403 |
63 | Tanı ve Testler | Hemoglobin (HGB) Nedir? HGB Düşüklüğü ve Yüksekliği | Hemoglobin, dokulara oksijen taşıyan kırmızı kan hücrelerinde bulunan proteindir, özellikle anemi (kansızlık) teşhisinde dikkate alınan kan testlerinden biridir. Tam kan sayımı testi ile takip edilen kandaki hemoglobin miktarı desilitre başına gram (g/dl) olarak ifade edilir. Hemoglobin (HGB) yüksekliği, hemoglobin miktarının normal değerler üstünde olmasıdır. Vücudun daha fazla oksijene ihtiyacı olduğunu, kan pıhtılaşması riski olduğu anlamına gelir ve polisiteminin bir sonucu olabilir. HGB düşüklüğü vücudun kırmızı kan hücresi üretme yeteneğinin etkilendiğini, vücutta olması gerekenden daha az kırmızı kan hücresi bulunduğunu gösterir. Bu durum anemiye işaret eder ve vücudun ihtiyaç duyduğu tüm oksijeni alamadığı anlamına gelir.Hemoglobin, dokulara oksijen taşıyan kırmızı kan hücrelerinde bulunan proteindir, özellikle anemi (kansızlık) teşhisinde dikkate alınan kan testlerinden biridir. Tam kan sayımı testi ile takip edilen kandaki hemoglobin miktarı desilitre başına gram (g/dl) olarak ifade edilir. Hemoglobin (HGB) yüksekliği, hemoglobin miktarının normal değerler üstünde olmasıdır. Vücudun daha fazla oksijene ihtiyacı olduğunu, kan pıhtılaşması riski olduğu anlamına gelir ve polisiteminin bir sonucu olabilir. HGB düşüklüğü vücudun kırmızı kan hücresi üretme yeteneğinin etkilendiğini, vücutta olması gerekenden daha az kırmızı kan hücresi bulunduğunu gösterir. Bu durum anemiye işaret eder ve vücudun ihtiyaç duyduğu tüm oksijeni alamadığı anlamına gelir.Hemoglobin (HGB) Nedir?Hemoglobin, kanın vücutta oksijen taşımasını mümkün kılan kırmızı kan hücrelerinde bulunan bir maddedir. Hemoglobin, kırmızı kan hücrelerine rengini veren ve demir açısından zengin bir proteindir. Kırmızı kan hücreleri, vücudun her yerine oksijen taşır ve bunu yapmak için hemoglobine ihtiyaç duyar. Kırmızı kan hücrelerinin kan dolaşımında kolayca hareket edebilmesi için yuvarlak ve esnek olması gerekir.Kırmızı kan hücrelerinin temel işlevi, oksijenin akciğerlerden vücut hücrelerine taşınmasıdır. Kırmızı kan hücreleri, aslında o oksijeni taşıyan hemoglobin adı verilen bir protein içerir. Kılcal damarlarda, vücut hücreleri tarafından kullanılmak üzere oksijen salınır. Kanın akciğerlerden taşıdığı oksijenin yüzde doksan yedisi hemoglobin yoluyla taşınır. Kalan yüzde 3’ü ise plazmada çözülür. Hemoglobin, kanın, tek başına plazmada çözülebilecek olandan 30 ila 100 kat daha fazla oksijeni hareket ettirmesine izin verir.Oksijen seviyesinin yüksek olduğu akciğerlerde hemoglobin, oksijen ile gevşek bir şekilde birleşir. Hemoglobin daha sonra bu oksijeni, oksijen seviyesinin düşük olduğu kılcal damarlara kolayca salar. Her hemoglobin molekülünde dört demir atomu vardır. Her bir demir atomu, bir oksijen molekülü ile bağlanır. Hemoglobindeki demir, kana kırmızı rengini veren şeydir. Bir kırmızı kan hücresinin yüzde otuz üçü hemoglobindir.Hemoglobin (HGB) Testi Nedir?Hemoglobin (HBG), desilitrede gram (g/dL) cinsinden ifade edilip, kan testi ile ölçülen, kandaki hemoglobin sayısını gösteren testtir. Kandaki düşük hemoglobin seviyesi, doğrudan düşük bir oksijen seviyesi ile ilgilidir. Hemoglobin, kansızlık ya da demir eksikliği problemlerinde ilk bakılan parametredir. Hemoglobin düzeyinin referans aralığının altında olduğu noktada yani tam kan sayımı testinde Hemoglobin seviyeleri, yaşa ve cinsiyete göre değişiklik gösterir. Eğer referans aralığının altında bir değerde ise, ilk akla gelen rahatsızlık anemidir. Yüksek hemoglobin seviyeleri de, nadir görülen kan hastalığı olan polisiteminin göstergesi olabilir. Yüksek hemoglobin seviyeleri dehidrasyondan, sigara içmekten veya yüksek rakımlarda yaşamaktan kaynaklanabilir veya akciğer veya kalp hastalığı gibi diğer durumlarla bağlantılı olabilir.Hemoglobin (HGB) Testi Hangi Hastalıkların Tanısı için Yapılır?Hemoglobin, tam kan sayımının bir parçası olarak, çeşitli nedenlerle istenebilir. Sonucun, referans aralığına göre düşük veya yüksek çıkmasına göre çeşitli hastalıklar ile ilişkilendirilir.Hemoglobin (HGB) Düşüklüğü Nedir?HGB düşüklüğü, vücudun kırmızı kan hücreleri yaratma kabiliyetini etkileyen herhangi bir nedenden ötürü kandaki hemoglobin miktarının normal kabul edilen değerlerden düşük olmasıdır ve anemi anlamına gelir. Demir eksikliği, yoğun adet kanaması, ülser veya yaralanma gibi nedenlerle aşırı kan kaybı ve kanser yaygın nedenleridir.Yenidoğan bebeklerde 6-8 haftalık olduklarında geçici bir anemi görülür. 6-8 haftalık bebeklerde anemi görülmesinin nedeni doğduklarında tükenen kırmızı kan hücrelerinin yenilenmemesidir. Bebeğin geçici anemi dışında başka bir hastalığı olmadığı takdirde bu durum bebek sağlığını olumsuz şekilde etkilemez.Düşük Hemoglobin (HGB) Seviyesinin Bulguları Nelerdir?Düşük hemoglobin seviyeleri genellikle kişinin anemisi olduğunu gösterir. Çeşitli bulgular sergiler; bunlar zayıflık, nefes darlığı, göğüs ağrısı, baş dönmesi, baş ağrısı, hızlı, düzensiz kalp atışı, el ve ayak üşümesi, soluk cilttir.Birkaç çeşit anemi vardır:Demir eksikliği anemisiEn çok görülen hemoglobin düşüklüğü nedeni demir eksikliği anemisidir. Bu tür anemi, kişinin vücudunda yeterince demir olmadığında ve ihtiyaç duyduğu hemoglobini üretemediğinde ortaya çıkar. Anemiye genellikle kan kaybı neden olur; ancak anemi demir emiliminin zayıflığından da kaynaklanabilir.Hamileliğe bağlı anemiHamilelik ve doğumun önemli miktarda demir ihtiyacının ortaya çıkmasıyla birlikte görülen demir eksikliği anemisidir.Vitamin eksikliği anemisiDiyette B12 vitamini veya folik asit (folat olarak da adlandırılır) gibi düşük besin seviyelerinde ortaya çıkar. Bazı anemi türü folik asit B12 vitamini veya B6 takviyeleri ile tedavi edilebilir.Orak hücre anemisiHemoglobin proteininin anormal olduğu kalıtsal bir durumdur. Kırmızı kan hücrelerinin orak şeklinde ve sert olması, küçük kan damarlarından akmasını durdurması anlamına gelir.Hemolitik anemiHemolitik anemi başka bir durumun sonucu veya kalıtsal olabilir. Kırmızı kan hücreleri kan dolaşımında veya dalakta parçalandığında ortaya çıkar.Aplastik anemiAplastik anemi kan hücrelerinin üretimi için gerekli olan kök hücrelerin yetersizliği nedeniyle oluşan bir kansızlık hastalığıdır.Diğer: Anemiye, böbrek hastalığı ve kanser tedavisi kemoterapi gibi başka durumlar da neden olabilir. Bu tür durumlar vücudun kırmızı kan hücresi yapma yeteneğini etkileyebilir.Düşük Hemoglobin (HGB) Belirtileri Nelerdir?Düşük hemoglobinin seviyesi kişilerde şu belirtilere neden olur;Hemoglobin (HGB) Yüksekliği Ne Anlama Gelir? Hemoglobin (HGB) yüksekliği, kemik iliğinin çok fazla kırmızı kan hücresi ürettiği nadir bir rahatsızlık olan polisitemi vera, kanser, kalp hastalığı, akciğer hastalığı, böbrek veya karaciğer hastalığı gibi hastalıkların bir göstergesidir. Aynı zamanda sigara içmek ve yüksek yüksek rakımlarda yaşamakta HGB yüksekliğinin nedenlerindendir.Erkekler için desilitre (dL) kan başına 16,6 g/dL fazla hemoglobin ve kadınlar için 15 g/dL hgb yüksekliğine işaret eder. HGB yüksekliği aslında çok fazla kırmızı kan hücresi bulunduğu anlamına gelir. Bir anlamda artan oksijen taşıma kapasitesine ihtiyaç duyulduğunu gösterir.Hemoglobinin yüksek olması şunlara da bağlı olabilir:Yüksek Hemoglobin (HGB) Belirtileri Nelerdir?Yüksek hemoglobin hastada şu belirtilerle kendisini gösterebilirHemoglobin Testi Nasıl Yapılır?Kolunuzdaki bir damardan, parmak ucundan, el üzerinden bir damardan, yenidoğan bebekler için topuktan özel bir tüpe kan örneği alınır. Kan örneği alınırken, kanı alınacak kişi oturtulur veya yatırılır. Kan alınacak nokta sağlam bir yere dayandırılır. Ayaktaki hastadan ya da desteklenmemiş noktadan kan alınmamaktadır. Kan koldan alınacaksa, dirsek bükümünden 10-15 cm yukarıdan turnike ile sıkılır. Kanın hangi koldan, elden alınacağı önemli değildir. Eğer kol damarları uygun olmazsa, el üstü veya ayak damarları da kullanılabilir. Kan alınacak nokta özel bir solüsyonla silinir. Bu solüsyonun kuruması beklenir ve silinen bölgeye dokunulmaz.Hazırlanmış, steril, kuru ve tek kullanımlık enjektör ile uygun damara girilir. Enjektör ve kol arasındaki 15 derecelik açıya dikkat edilmelidir. Görünen damarlarda damarın 5-6 mm uzağından damara girilir. Enjektörle kol arasındaki piston yavaş olarak çekilir. Kan tüpe doldurulur. Kullanılan tüp, vakumlu olduğu için kan kendiliğinden kan tüpe dolar. Hastadan iğne çıkarılmadan önce koldaki turnike açılır, iğne çıkarılır sonrasında kuru bir pamuk yardımıyla kan alınan noktaya 10 dakika basınç uygulanır. Basınç uygulanmasının sebebi kanamanın durması ve kan alınan noktanın morarmasının engellenmesidir. Kan alınan noktaya basınç uygulanması gerektiği hastaya söylenmelidir.Hemoglobin (HGB) ile İlgili Sık Sorulan SorularHGB yüksekliği neden olur?Hemoglobin (HGB) yüksekliği, kemik iliğinin çok fazla kırmızı kan hücresi ürettiği nadir bir rahatsızlık olan polisitemi vera belirtisidir. Ayrıca kalp hastalığı, akciğer hastalığı, böbrek veya karaciğer hastalıkları, sigara içmek ve yüksek rakımlarda yaşamakta HGB yüksekliğinin nedenlerindendir.Anemi nasıl tedavi edilir? Tedavi için öncelikle aneminin neden kaynaklandığı öğrenilmelidir. (Yanlış beslenme- daha ciddi sağlık sorunları vb. ) Örneğin demir eksikliğinin yol açtığı anemi, demir takviyesini artıran ilaçlarla ve demir içeriği yüksek gıdalar daha fazla tüketilerek tedavi edilebilir. Demir içeriği yönünden zengin besinlerden bazıları şunlardır:Hemoglobin yüksekliği nasıl tedavi edilir?Polisitemi, KOAH, belirli tümörler gibi nedenler yüksek hemoglobin seviyesine neden oluyorsa, bu hastalıkları tedavi etmek, hemoglobin seviyesini normalde döndürecektir. Bununla birlikte hemoglobini (HGB) düşürmek için şu yöntemler de uygulanabilir:Flebotomi: Flebotomi bir kan alma prosedürüdür. Şöyle ki doktor hemoglobin seviyesinin normale dönene kadar kişiden aldığı kanı bir tüpten bir torbaya ya da bir kaba aktarır. Flebotominin başlıca hedeflerinden biri kan pıhtılarını ve buna bağlı advers olay riskini azaltmaktır. Hemoglobin seviyesi normale yakın olana kadar bu prosedürün tekrarlanması gerekebilir.Bol su tüketmek: Susuz kalındığında da hemoglobin seviyesi normalin üzerine çıkar. Zira susuz kalındığında kan hacminde azalma meydana gelir. Özellikle egzersiz esnasında bol su içmek normal hemoglobin seviyesini korumak için ihmal edilmemelidir.Sigarayı bırakmak: Sigara bağımlısı olan kişileri hemoglobin seviyesi kronik olarak artıyorsa, hemoglobin yüksekliğini azaltmanın en iyi yolu sigarayı bırakmaktır. Nitekim yapılan araştırmalar neticesinde sigarayı bırakan birçok kişinin hemoglobin düzeylerinin normale döndüğü saptanmıştır.Hemoglobin testi neden yapılmalı?Vücudumuzun genel sağlık durumunu belirlemede bize çok değerli bir bilgi verir. Öte yandan, anemi (kansızlık) gibi değişik hastalıkları taramak ve izlemek için de bu test yapılacaktır.Hemoglobin testi ne zaman yapılmalıdır?Rutin bir genel değerlendirme aşamasında tıbbi testlerin bir bölümü olarak kullanırız. Öte yandan, doktorunuz tarafından belirlendiği zamanda da bu test yapılır.Hemoglobin testi yaptırmadan önceki hazırlıklar neler?Test sonucu testin yapıldığı cihazın çalışma prensibi, kişinin günlük su alım miktarı, yatar veya ayakta olma durumu ve süresi gibi çeşitli faktörlerden etkilenebilir. Gündüz saatlerinde kan aldıracak kişiler daha aktif olduğu için testlerin sonucu değişebilir. Yüksek rakımlarda yaşayan kişilerde, yine bir takım değerlerde farklılıklar meydana gelir. Ayrıca, bayanlarda menstürasyon süreci içinde veya öncesi sonrası ilk günlerde olma hali, gebelik gibi ciddi fizyolojik değişiklikler de sonuçlarda fark yaratacaktır. Bu nedenlerle, testi yaptırmadan önce doktorunuza bu durumlar hakkında bilgi vermenizi öneririz. | 4,432 |
64 | Tanı ve Testler | Histeroskopi | Histeroskopi, histereskop adı verilen ince, ışıklı ve esnek tüp kullanılarak rahmin alt tarafında bulunan ve vajinaya bağlanan serviks ile kadın üreme organı olan uterusun içinin incelenmesidir. Histeroskopi, kadın sağlığının korunmasında son derece önemli olup, bebek sahibi olma ya da jinekolojik problemlerden tanısı için öne çıkan bir yöntemdir.Histeroskopi, histereskop adı verilen ince, ışıklı ve esnek tüp kullanılarak rahmin alt tarafında bulunan ve vajinaya bağlanan serviks ile kadın üreme organı olan uterusun içinin incelenmesidir. Histeroskopi, kadın sağlığının korunmasında son derece önemli olup, bebek sahibi olma ya da jinekolojik problemlerden tanısı için öne çıkan bir yöntemdir.Histeroskopi Nedir?Histeroskopi, serviksin (rahmin vajinaya bağlanan kısmı) ve uterusun (kadın üreme organı) içinin incelenmesidir. Vajinal kamera olarak anılan denilen özel optik bir cihazla rahim ağzından girilerek rahim içinin ve tüplerin rahime açılan kısmının kamera yardımıyla değerlendirilir. Histeroskopi tanısal (diagnostik) ve tedavi (operatif) olmak üzere iki amaçla kullanılmaktadır.Histeroskopi Hangi Hastalıklarda Kullanılır?Histeroskopi, herhangi bir kanama şikayetinde, adet düzensizliğinde, ağrı durumlarında, iyom, polip gibi patolojilerde, doğuştan anomalilerde, tekrarlayan düşüklerde, ucu kaybolmuş spirallerin çıkartılmasında, rahimde yapışıklık ve rahimde perde bulunması durumlarında kullanılır. Hem tanısal hem de tedavi amacı ile kullanılabilen histeroskopi ile rahim duvarı (endometrial) patolojilere tanı koymak için de örnek alınabilmektedir.Histeroskopi İşlemi Nasıl Yapılır?Histeroskopi, vajinal yoldan rahim ağzı kanalından özel aletlerle, rahime girilerek yapılır. İşlem öncesinde hastaya ilaç verilerek rahim ağzının açılması operatif histereskopi işlemlerinden önce bazen gerekebilir. Açılmadan sonra kamera ve mercek sisteminden oluşan boru şeklindeki histereskop vajina ile rahim ağzından geçerek, rahim içerisine ilerletilir. Uterusun içinin gözlemlenebilmesi için rahim içine özel sıvılar verilir ve monitöre yansıtılan görüntü uzman tarafından izlenir. Histeroskobun ucunda bulunan kesici ve yakıcı aletler ile gerektiği durumda operasyon da gerçekleştirilebilir. Histereskopi işlemi hem ofis hem de ameliyathane şartlarında yapılabilir. Ofis histeroskopi genel anestezi uygulanmadan, sadece lokal anestezi ile yapılan tanısal histeroskopiye denilir. Bazı ofis histereskopi aletlerinde, küçük aletlerin kullanılmasını sağlayan girişler bulunmaktadır. Teknolojik ilerlemeler ışığında günümüzde histeroskopi işlemi daha ince ve küçük aletlerle gerçekleştirilebilirken, çok küçük aletlerin rahim içerisine yerleştirilmesine de olanak sağlar. Bu sayede küçük polipler ya da rahim içinde kalmış ipi görünmeyen spiraller aynı anda ofis histeroskopi ile çıkarılabilir. Böylece hastalar daha konforlu, daha az risk alarak ve daha düşük maliyetle bazı işlemlerini ofis histeroskopi ile yaptırabilir.Milimetrik olarak biraz daha kalın olan operatif (cerrahi) histeroskopi, tanısal histeroskopi ile aynı mantıkta çalışır. Ancak operatif histereskopide cerrahi uygulama için gerekli olan küçük aletlerin kullanılmasını sağlayan girişler bulunmaktadır. Bu aletler ile daha büyük miyom ve polip gibi lezyonların çıkarılıp, tedavi edilmesi sağlanır.Histeroskopi İşlemi ile İlgili Sık Sorulan Sorular Diagnostik histeroskopi nedir?Rahim içindeki lezyonların ya da yapısal anomalilerin histeroskop ile görülerek teşhis edilmesine tanısal yani diagnostik histeroskopi; işlem sırasında görülen lezyonların ya da anomalilerin giderilmesine ise operatif (cerrahi) histeroskopi denilmektedir.Histeroskopi ne zaman yapılır?Histeroskopi işlemi genellikle adet bittikten sonraki bir hafta içerisinde yapılır. Bu dönemden sora rahim kalınlaşmaya başladığı için rahim kalınlığı bazı patolojilerin görülmesini engelleyebilir, dolayısıyla histereskopinin suboptimal yapılmasına neden olabilir.Histeroskopi yapılmasına nasıl karar verilir?Öncelikle bir kadın hastalıkları ve doğum doktorunun muayenesi gerekmektedir. Ultrasonografi sonrası rahim içinde bir lezyon ya da patolojiden şüphelenildiğinde histeroskopi kararı verilir. Histeroskopi direkt yapılan bir işlem değildir.Bu işlem için kimler uygundur?Bu işlem bir tetkik gibi düşünülmemelidir. Polipi, miyomu, aşırı kanaması, rahim içi yapışıklığı, rahim içinde perde olanlar, spiralleri rahim içinde kaybolanlar ve rahminde doğuştan anomali bulunanlar bu işlem için uygun hastalardır. Bununla birlikte menopoz sonrası dönemde kanaması olanlarla, fokal lezyon düşünülen hastalara da histeroskopi yapılabilmektedir.Histeroskopi yaptıracak kişilerin nelere dikkat etmesi gerekir?Bu işlemi yaptırmak isteyen kişilerin hamile olmadıklarından emin olması gerekir.Histeroskopi riskli bir işlem midir?Histereskopi riski oldukça düşük bir işlemdir.Histeroskopi sonrası dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?Histeroskopi ameliyatı sonrası bir hafta 10 gün süresince cinsel ilişkiye girilmemesi gerekir.Histeroskopi sonrası kanama görülür mü?Histeroskopi sonrası kanama lekelenme şeklinde görülebilmektedir. Hafif bir kasık ağrısı da duruma eşlik edebilir. Bunlar genellikle 2-3 gün içerisinde geçmektedir. Ancak işlem sonrası ağrı ve ateş görülmesi durumunda mutlaka doktora başvurulması gerekir.Histeroskopi işleminin avantajları nelerdir?Histeroskopinin en büyük avantajı doğal vajinal yoldan yapıldığı için herhangi bir kesi olmadan rahimin içinin değerlendirilebilmesidir. Aynı gün taburcu olan hastalar, günlük yaşantılarına çok kısa sürede dönebilmektedir. Bununla birlikte ek bir kesi olmadan hastalar miyom ve polip gibi lezyonlardan kurtulabiliyor.Histeroskopi ağrılı bir işlem midir?Histeroskopi çok ağrılı bir işlem değil, oldukça hasta dostu bir işlemdir. Tanısal histereskopi ağrı eşiği yüksek olanlarda anestezi olmadan bile yapılabilmektedir. Ya da öncesinde bir ağrı kesici ile hastalara premedikasyon yapılabilmektedir. Operatif histereskopi ise anestezi altında yapıldığı için yine ağrı durumu olmaz.Histereskopi güvenli bir işlem midir?Histereskopi güvenli bir işlemdir. Ancak cerrah ameliyat süresinin farkında olmalı ve ameliyat süresini normalden fazla uzatmamalıdır. Bazı durumlarda gerekirse lezyonu çıkarmak için birden fazla seans yapılmalı, tek seferde çıkarılmamalıdır. Çünkü uzun süren histeroskopilerde, kullanılan sıvıya bağlı olarak istenmeyen durumlar gelişebilmektedir. Hastalar histeroskopik ameliyatların tek seansta halledilemeyeceğini, birden fazla seans gerekebileceğini, bunun olabilecek komplikasyonları azaltmak için yapılan teknik olduğunu bilmelidir.Histeroskopi sonrası hamilelik şansı artar mı?Rahim içinde bir lezyon olmadığı sürece histeroskopi hamileliğe etki etmez. Normal şartlarda gebelik şansını artıralım düşüncesinden ziyade; polip, miyom gibi lezyonların alınması veya düşüğe neden olabilecek rahim perdesinin kesilmesi ile normal gebelik şansında artış görülebilir.Histeroskopide kullanılan sıvının içeriği nedir?Tanısal histeroskopide genelde serum fizyolojik tarzında sıvılar kullanılırken, operatif vakalarda ağırlıklı olarak elektrolik içermeyen sıvılar kullanılır. Hangi sıvının kullanılacağı histereskopun kullandığı elektriğin bipolar ya da monopolar olmasına göre değişkenlik gösterir. Histeroskopi ne kadar sürer?Tanısal histereskopi işlemi birkaç dakika, operatif histereskopi de yapılan işleme bağlı değişmekle beraber 5 ile 20 dakika arasında sürmektedir.Arkuat uterus nedir? Arkuat uterus, rahmin fundus kısmının yani tepe kısmının içe doğru çökük olmasıdır. Arkuat uterusun tanısı ultrasonografi, MR, histereskopi ve laparoskopi ile konulabilmektedir.Histeroskopi sonrası adet kanamalarında düzensizlik olur mu?Histereskopi sonrası adet kanamalarında düzensizlik beklenen bir durum değildir. Sadece beklenen ilk adet de değişiklik olabilir.Histeroskopi sonrası ne kadar sürede hamile kalınmalıdır?Tanısal histereskopi sonrası beklenmesi gereken ek süre yoktur, hemen hamile kalınabilir. Operatif histereskopi sonrası yapılan işleme bağlı olarak değişmekle beraber en çok 3 ay beklendikten sonra hamile kalınabilir.Histeroskopi ile yapılan rahim polip ameliyatı ne kadar sürer?Poliplerin histereskopik rezeksiyonu yaklaşık 5 ile 10 dakika arasında sürer.Histeroskopi ile polip ameliyatı olanlarda tekrarlama riski var mıdır?Poliplerin tekrarlama ihtimali vardır. Tekrarlama riskinin histereskopi ile ilişkisi yoktur. Hastada polip oluşmasına etki eden durumlar devam ettiği sürece yeni bir polip gelişebilir. | 3,112 |
65 | Tanı ve Testler | HLA B27 Testi | HLA B27 (insan lökosit antijeni), beyaz kan hücrelerinin yüzeyinde bulunan bir proteindir. HLA sistemi aynı zamanda bağışıklık sisteminin kendinden olmayanı tanımasını sağlayan bir sistemdir. Bu antijenler bağışıklık sisteminin sağlıklı vücut dokusu ile enfeksiyona yol açabilecek yabancı maddeler arasındaki ayrımı yapabilmesine yardım eder. Vücutta HLA B27 proteininin varlığını belirlemeye yarayan testi ise HLA B27 testidir. Bu testin negatif veya pozitif olması antijenle ilgili fikir verir.HLA B27 (insan lökosit antijeni), beyaz kan hücrelerinin yüzeyinde bulunan bir proteindir. HLA sistemi aynı zamanda bağışıklık sisteminin kendinden olmayanı tanımasını sağlayan bir sistemdir. Bu antijenler bağışıklık sisteminin sağlıklı vücut dokusu ile enfeksiyona yol açabilecek yabancı maddeler arasındaki ayrımı yapabilmesine yardım eder. Vücutta HLA B27 proteininin varlığını belirlemeye yarayan testi ise HLA B27 testidir. Bu testin negatif veya pozitif olması antijenle ilgili fikir verir.HLA B27 Nedir?İnsan lökosit antijeni olarak tanımlanan HLA B27, beyaz kan hücrelerinin yüzeyinde bulunan ve bağışıklık sisteminin kendi hücreleriyle yabancı maddeler arasındaki kesin ayrımı yapmasına yardım eden bir proteindir.Kandaki çoğu HLA proteini vücudu zararlı durumlardan korusa da özellikle HLA B27 antijeni bağışıklığa zarar verebilecek bir protein türüdür. Beyaz kan hücrelerindeki HLA B27’nin varlığı, bağışıklık sisteminin sağlıklı hücrelere saldırmasına sebebiyet verebilir.Bu durum yaşandığında spesifik olarak romatoid artrit veya ankilozan spondilit gibi hastalıklar meydana gelebilir. HLA B27 proteininin kandaki varlığı ise HLA B27 testi ile ölçülür.HLA B27 Testi Nedir? HLA B27 testi (insan lökosit antijeni testi), beyaz kan hücrelerindeki bir protein türü olan HLA B27 antijeninin varlığını belirleyen genetik bir testtir. Bu test sayesinde HLA B27 proteininin kandaki negatif veya pozitif sonuçları elde edilebilir.Bu genin pozitif olduğu kişilerde ankilozan spondilit hastalığının görülme riski daha yüksektir. HLA-B27 geninin pozitif olduğu ankilozan spondilitli hastalarda eklem dışı tutulumların da daha fazla geliştiği görülür. Özellikle bu geni taşıyan hastalarda üveit adı verilen göz iltihaplanması ya da bağırsak iltihaplanması da daha şiddetli ve tekrarlayıcı bir seyir gösterebilir.Beyaz kan hücrelerindeki HLA B27 varlığı, pozitif sonuçlarla kendini gösterir. Bu pozitif sonuç özellikle ankilozan spondilit hastalığıyla ilişkilidir. Gelen negatif sonuç ise HLA B27 antijeninin varlığından söz edilemeyeceği anlamını taşır. Ancak her pozitif veya negatif sonuç hastalıklarla ilgili kesin sonuç vermeyebilir. Kesin tanı için farklı tetkikler de gerekebilir.HLA B27 Testi Neden Yapılır?HLA B27 testi, genellikle 3 aydan uzun süren, sabahları daha yoğun yaşanan bel-sırt ya da kalça ağrısı olan kişilerde ankilozan spondilit hastalığı yatkınlığını değerlendirmek için yapılır. Bunun dışında reaktif artrit, romatoid artrit ve üveit hastalığının tespiti için de HLA B27 testinden faydalanılabilir.Ayrıca HLA B27 testi şu testlerle de birlikte yapılabilir:Diğer yandan HLA B27 testinin istenmesi aşağıda yer alan şu belirtilere bağlı şekilde de olabilir:HLA B27 Testi Nasıl Yapılır?HLA B27 testi rutin kan alımını içeren bir test türüdür. İğne yardımıyla koldan kan örneği alınır. Alınan kan örneği bir tüpte toplanır ve incelenmek üzere laboratuvara gönderilir. Daha sonra ise HLA B27 testinin sonuçları değerlendirilir.HLA B27 Pozitif Ne Anlama Gelir?HLA B27 testinin pozitif çıkması, kanda HLA B27 proteininin aktif olarak bulunduğu anlamına gelir. Pozitif bir sonuç çıkması her durumda otoimmün bir hastalığa işaret etmez ancak pozitif sonuçlar ankilozan spondilit hastalığına işaret edebilir. HLA B27 pozitif çıkan kişilerde ankilozan spondilit hastalığının gelişme riski daha yüksektir.HLA B27 Negatif Ne Anlama Gelir?HLA B27 testinin negatif çıkması normal bir sonuç olarak kabul edilir ve bu sonuç kanda HLA B27 antijeninin bulunmadığı anlamını taşır. Negatif sonuç genel anlamda sağlıklı kabul edilse de negatif çıkan her kişide otoimmün bir hastalık olmadığı da demek değildir. Hastalıkların olup olmadığı daha detaylı tetkiklere bağlı şekilde tespit edilir.HLA B27 İle İlişkili Hastalıklar HLA-B27, insan lökosit antijeni sisteminin bir parçası olan bir protein olmasıyla birlikte bağışıklık sisteminin işlevlerinde önemli bir rol oynar. Bu antijenin kandaki varlığı, bazı otoimmün ve inflamatuar hastalıklarla da ilişkilendirilmiştir. Özellikle, HLA-B27 pozitif bireylerde ankilozan spondilit başta olmak üzere aşağıdaki hastalıkların görülme riski artabilir.Ankilozan Spondilit Ankilozan spondilit, omurga ve sakroiliak eklemleri etkileyen kronik bir inflamatuar hastalıktır. HLA-B27 antijeninin pozitif olması ise hastalık riskini artırabilir. Kesin olmasa da ankilozan spondilit hastalarının yaklaşık %90’ı HLA B27 pozitif sonuç verebilir. Ancak, HLA-B27 taşıyan herkes hastalığı geliştirmeyebilirReaktif artritGenellikle gastrointestinal veya genitoüriner enfeksiyonlardan sonra ortaya çıkan reaktif artrit türü, eklem iltihabına yol açar. HLA B27 test sonucu pozitif olan kişilerde ise reaktif artrit meydana gelme riski daha yüksektir.Psöriatik ArtritÖzellikle sedef hastalığı olan kişilerde görülen psöriatik artrit, eklemlerde ağrı ve şişlik ile kendini gösterir. HLA-B27 proteini, psöriatik artritli hastaların yaklaşık %40-50’sinde bulunur.Enteropatik ArtritCrohn hastalığı veya ülseratif kolit gibi inflamatuar bağırsak hastalıkları ile ilişkili olan enteropatik artrit, eklem iltihabına yol açan bir durumdur. HLA-B27 pozitifliği, enteropatik artrit gelişme riskini artırabilir.Akut Anterior ÜveitAkut anterior üveit, gözün ön kısmında ani başlayan iltihaplanma ile ortaya çıkar ve HLA-B27 pozitif bireylerde daha sık görülmekle birlikte tekrarlama eğilimi de gösterir.Sonuç olarak ifade etmek gerekirse HLA-B27’nin yukarıda yer alan hastalıklarla ilişkisi tam olarak anlaşılmamış olsa da, genetik yatkınlık ve çevresel faktörlerin birlikte rol oynadığı değerlendirilir. HLA-B27 pozitif olması, bu hastalıkların tanısında yardımcı bir faktör olarak kullanılır ancak hastalıkların tanısı konusunda tek başına tanı kriteri değildir. Bu nedenle, klinik değerlendirme ve diğer tanı yöntemleriyle birlikte ele alınarak daha garanti sonuçlara ulaşılmalıdır.HLA B27 Hakkında Sık Sorulan Sorular HLA B27 testi ve ankilozan spondilit arasındaki ilişki nasıldır?HLA-B27 genini taşıyan hastalarda hastalık gelişme riski daha yoğun olabilir veya hastalığa bağlı erken kamburlaşma gibi komplikasyonları daha sık görülebilir. Ancak ankilozan spondilitli hastaların %20-30’unda HLA-B27 geni negatif çıkar. Çoğunlukla bu hastalarda hastalık daha yavaş ve hafif ilerleyebilir ve daha az eklem dışı tutulum gözlenebilir.HLA B27 test sonucu kaç günde çıkar?HLA B27 testinin sonucu testin yapıldığı yere ve laboratuvar yoğunluğa göre değişkenlik gösterir. | 2,564 |
66 | Tanı ve Testler | Holter | Kardiyolojik hastalıklarda önemli bir tanı yöntemi olan holter, hastada hangi sorunun olup olmadığını teşhis eden bir yöntem. Tansiyon veya ritim sorunlarında kardiyoloji uzmanlarının en sık kullandığı holter cihazları pek çok hastanın da merak ettiği konular arasında yer alıyor. Memorial Sağlık Grubu Kardiyoloji Bölümü Uzmanları holter testi hakkında bilgi verdi.Kardiyolojik hastalıklarda önemli bir tanı yöntemi olan holter, hastada hangi sorunun olup olmadığını teşhis eden bir yöntem. Tansiyon veya ritim sorunlarında kardiyoloji uzmanlarının en sık kullandığı holter cihazları pek çok hastanın da merak ettiği konular arasında yer alıyor. Memorial Sağlık Grubu Kardiyoloji Bölümü Uzmanları holter testi hakkında bilgi verdi.Holter nedir?Holter belirli bir ortam bulunmaksızın kalp ile ilgili rahatsızlık yaşadığını söyleyen kişilerin günlük hayat içinde kalbinin elektriksel faaliyetlerini kaydeden bir cihazdır. 24, 48 ya da daha uzun sürelerle kalple ilgili kayıtları almaya yarar. Deneysel fizikçi Norman Holter tarafından geliştirdiği için bu tetkik "Holter" adını almıştır. Çoğu ritim bozukluğu ya da tansiyon problemi EKG, EFOR ya da normal bir tansiyon cihazıyla yakalanamayabilir. Bu nedenle Holter önemli bir cihazdır. Kardiyoloji doktorları hastada ne problemi olup olmadığını Holter cihazına kaydedilen bilgilerden anlayabilmektedir. Eğer kalp atımları Holter ile yakalanamazsa, kablosuz Holter cihazları da önerilebilmektedir veya ek başka tetkikler uygulanabilmektedir. Holter cihazları genellikle hastaları ürkütebilmektedir. Ancak Holter tetkikinden korkmamak gerekmektedir. Holter sayesinde hastada çeşitli fiziksel ve psikolojik değişkenlerin etkisi, kullanılan bazı ilaçların kalp ritminde oluşturduğu değişimler gibi pek çok durumun izlenmesi sağlanabilmektedir.Holter hangi hastalıklarda kullanılır?Holter cihazı kalple ilgili tanı koyan önemli bir cihazdır. Tansiyon Holter ve Ritim Holter olarak ikiye ayrılmaktadır. Ritim Holter, kalp ritminin genellikle genelde 24 saat bazen de daha uzun süreyle EKG kaydının alınması sağlamaktadır. Ritim Holteri ile çarpıntın, ritim bozuklukları, kalp krizi sonrasında ölümcül ritim bozukluğunun olup olmadığı gibi sorunların tanısını koyabilmeye yarar. Tansiyon Holter ise, 24, 48 veya 72 saat boyunca ve belirli aralıklarla kan basıncını ölçerek kaydetmeye yarayan bir cihazdır. Tansiyon Holter, hipertansiyonun teşhis edilmesine yarar. Ayrıca hipertansiyonu olan hastaların tedavilerinin düzenlenmesinde, hastanın tansiyonunun günün hangi saatlerinde neye bağlı olarak dalgalandığının verisini vermede vazgeçilmez bir cihazdır.Holter nasıl uygulanır?Ritim ve Tansiyon Holter uygulama prensipleri birbirinden farklıdır. Ritim Holter, kablolardan ve kablolara bağlı olan bir kayıt cihazından oluşmaktadır. Bu kablolar vücuda yapışabilen, tek kullanımlık olan pullarla bağlanmaktadır. Üzerinde elektrot kablolar bulunmaktadır. Elektrotlar hastanın göğüs bölgesinde belirlenen noktalara yapıştırılır. Kayıt cihazı gelen EKG sinyallerini kaydeder. Sonuçlar uzman kardiyolog tarafından incelenir, tedavide rota belirlenir. Tansiyon Holter ise Ritim Holter cihazına göre daha küçük boyuttadır. Tansiyon Holter manşonu (Tansiyon cihazı bandına benzer) hastanın koluna geçirilmektedir. Sonra bu manşon, holter cihazının beyni denilebilecek üniteye bağlanır. Bu cihaz kemerle hastanın beline sabitlenmektedir. İlk ölçüm hastanede alınır. Daha sonra hasta evine gönderilir.Sık sorulan sorular Holter nerede takılır?Holter cihazı Kardiyoloji Bölümü olan tüm sağlık kuruluşlarında takılabilmektedir. Öncelikle hasta Kardiyoloji bölümüne başvurur. Sonrasında kardiyoloji uzmanı ile görüşür. Kardiyoloji uzmanı hastanın hikayesini dikkatli bir şekilde alır. Holter cihazı kardiyoloji uzmanı uygun gördüğü zaman takılmaktadır.Holter sonrası ne yapılmalı?Holter sonrasında hastanın ekstra bir şey yapmasına gerek yoktur. Kardiyoloji doktoru kaydeden cihazdaki sonuçlara ve hastanın tuttuğu notları değerlendirir. Daha sonrasında hastaya kardiyoloji doktoru sonuçlar hakkında bilgi verir. Holter sonucundan bir şey elde edilemezse, doktor tarafından farklı tetkikler de istenebilir. Veya bu testin sonucunda bir hastalık çıkarsa kardiyoloji doktoru tedavi aşamasına geçecektir. Burada hastaya düşen kardiyoloji doktorunun söylediklerini atlamadan yapmasıdır.Holter takılıyken ne yapılmalıdır?Holter cihazı hastaya takıldıktan sonra hastaya holter kayıt süresinde neler olduğunu not etmesi için bir form verilecektir. Hastanın bu formu eksiksiz doldurması, ne yaşadıysa hangi saatte nasıl semptomlar geçirdiyse yazması tetkikin başarılı olması ve tedavinin şekillenmesi açısından çok önemlidir. Cihazda kayıt başladıktan sonra cihaz asla kapatılmamalıdır. Günlük tüm aktiviteler aksatılmadan yapılmalıdır. Kardiyoloji doktoru cihazın ne kadar süreyle hastada kalacağını söyleyecektir. Doktorun belirttiği süre boyunca cihaz asla çıkarılmamalı, kapatılmamalıdır. Ayrıca cihazın ıslanmamasına dikkat edilmelidir; cihaz hep kuru kalmalıdır. Holter varken duş alınabilir mi?Holter cihazının asla ıslanmaması gerekmektedir. Holter cihazı takılıyken duş alınmamalıdır.Holter cihazı varken ilaçlar kesilmeli midir?Holter cihazı varken genellikle ilacın kesilmesine gerek bulunmamaktadır. Yine konuyla ilgili soruyu kardiyoloji doktoruna sormakta fayda vardır.Holter zararlı mı?Holter tetkikinin hiçbir zararı bulunmamaktadır. Radyasyon ile ilgili pek çok soru sorulmaktadır. Holter cihazı radyasyon veren bir cihaz da değildir.Holter takılıyken cep telefonu kullanılabilir mi?Holter takılıyken cep telefonu kullanımının sınırlı olması gerektiğine inanılmaktadır. Ancak cep telefonu kullanımı Holter cihazında herhangi bir olumsuz etkiye neden olmamaktadır. Bu nedenle Holter varken cep telefonu kullanılabilir.Holter tetkiki için açlık gerekir mi?Holter tetkiklerinde açlık ya da tokluk durumu önemli değildir. Her türlü durumda yapılabilecek bir tetkiktir.Holter cihazı takılıyken araba kullanılabilir mi?Holter cihazı takılıyken araba kullanılmasında bir sakınca bulunmamaktadır. Kişiler Holter cihazı takılı olduğu süre içinde gündelik tüm aktivitelerine devam edebilirler. Hastalar akıllarına takılı olan tüm soruları kardiyoloji uzmanlarına danışabilirler.Holter kabloları çıkarsa ne yapmak gerekir?Hastanın vücuduna yapıştırlan elektrotlar kablolardan ayrılırsa tekrar takılmalıdır. Bunun için mutlaka Holter cihazını takan sağlık kuruluşuna başvurmak gerekmektedir. Yaşanan bu olay Holter cihazını teslim ederken de sağlık kuruluşuna bildirilmelidir.Holter cihazı takılıysa bir şikayet yaşanırsa ne yapılmalı?Normal yaşamda kahve içildikten sonra, merdiven çıktıktan sonra ya da farklı bir efor sarf edildikten sonra çarpıntı yaşanıyorsa Holter cihazı takılıyken de şikayet oluşturan tüm hareketler ve davranışlar yapılmaya devam edilmelidir. Bu şekilde yapılırsa Holter doğru sonuçlar ve tedavi ona göre şekillenir. Holter takılıyken özellikle şikayet oluşturan işleri yapmaya devam etmek gerekmektedir.Çocuklara Holter takılır mı?Çocukların kalp problemleri için de Holter tetkiki takılabilir. Holter çocuklarda da güvenle kullanılabilecek bir cihazdır.Holter cihazını hasta kendisi çıkarabilir mi?Holter cihazını hastaların kendilerinin çıkarması uygun değildir. Cihazın pillerini çıkarmaya çalışmayın çünkü kayıtlar silinebilir. Holter süresi bitiminde cihazı taktırdığınız merkeze başvurmanız gerekmektedir. Gereken işlemleri onlar yapacaktır.Ritim bozukluklarında sadece Holter yeterli midir?Holter bilgileri her zaman değerlidir ancak bazen ritim bozukluklarının teşhisinde Holter yeterli olmayabilir. Bazı özel klinik durumlarda anlık olay kaydedici (event recorder), bayılmanın eşlik ettiği daha ciddi durumlarda ILR (implantable loop recorder) denilen ve büyüklüğü flash bellek kadar olan ve göğüs kası bölgesine cilt altına yerleştirilen cihazlar da kullanılabilmektedir. Ritim Holteri cihazı ses çıkarır mı?Ritim Holterin ses çıkarıp çıkarmadığı merak edilen bir konudur. Ritim Holter ses çıkaran bir cihaz değildir. Ancak Tansiyon Holter ölçüm sırasında biraz ses çıkarabilir.Ritim Holteri fiyatı ne kadar?Ritim Holteri fiyatı internette aranan konulardan biridir. Ritim Holter fiyatını kardiyoloji bölümü danışmasından ya da çağrı merkezini arayarak öğrenmek mümkündür.Ritim Holteri nasıl takılır?Ritim Holteri kablolardan ve kablolara bağlı olan bir kayıt cihazından oluşmaktadır. Bu kablolar vücuda yapışabilen, tek kullanımlık olan pullarla bağlanmaktadır. Üzerinde elektrot kablolar bulunmaktadır. Elektrotlar hastanın göğüs bölgesinde belirlenen noktalara yapıştırılır. Kayıt cihazı gelen EKG sinyallerini kaydeder. Sonuçlar uzman kardiyolog tarafından incelenir, tedavide rota belirlenir. Erkek hastalar, göğüs bölgelerini tıraş edip etmeyeceği konusunu doktora mutlaka danışmalıdır.Ritim Holteri ne işe yarar?Ritim Holteri ile çarpıntın, ritim bozuklukları, kalp krizi sonrasında ölümcül ritim bozukluğunun olup olmadığı gibi sorunların tanısını koyabilmeye yarar.Tansiyon Holteri cihazı ses çıkarır mı?Tansiyon Holteri otomatik bir tansiyon ölçüm cihazının çıkardığı sesi çıkarmaktadır. Ölçüm sırasında da küçük bir sinyal sesi duyulmaktadır.Tansiyon Holteri fiyatı ne kadar?Tansiyon Holteri fiyatı merak edilen bir konudur. Tansiyon Holteri fiyatlarını hastanenin kardiyoloji danışma bankolarından ya da çağrı merkezinden öğrenmek mümkündür.Tansiyon Holteri nereye takılır?Tansiyon Holteri her tansiyon cihazında olduğu gibi manşon aracılığıyla hastaların sağ ya da sol koluna sarılmaktadır. Ölçümün kaydedildiği cihaz ise hastanın beline sabitlenmektedir.Tansiyon Holteri neden öter?Tansiyon Holteri dijital olduğu için ölçüm yapılırken manşona hava basıncı giderken bir ses çıkmaktadır. Manşon boşalırken hastanın kolu rahatlar ve kan akışı devam eder. Akışın başladığı sırada cihazdan bir ses gelir. Bir süre sonra bu ses azalır. Cihazın çalışma prensibi bu şekilde olduğu için ses gelir.Tansiyon Holter gece neden daha az ölçüm yapar?Tansiyon Holteri otomatik bir tansiyon ölçüm cihazının çıkardığı sesi çıkarır, ölçüm gerçekleşince sinyal sesi duyulur. Normalde gündüz yarım saatte bir ölçüm yapar. Ancak cihaz geceleri saat başı ölçüm yapmaktadır. Bunun nedeni hastanın uyku kalitesinin bozulmasının önüne geçmektir.Ritim ya da Tansiyon Holter takılıyken nelere dikkat edilmelidir?İki cihaz takılıyken doktorun belirttiği, Holter cihazlarının çıkarılacağı saate kadar duş alınmamalıdır. Holter takılmadan önce ve takılıyken bol ve rahat kıyafetler giyilmelidir. Holter takılıyken ne tür şikayetlerin hangi zamanda meydana geldiği hasta tarafından bir kağıda not edilmelidir. Bu notlar Holter cihazı çıkarıldığında doktorla paylaşılmalıdır. Holter takılı olduğu için gündelik hayattan kopulmamalıdır. Hasta, normal yaşamında ne yapıyorsa onu yapmalıdır. Bazı hastalar Holter nedeniyle hareketlerini yavaşlatma ya da dinlenme eğilimine girebilmektedir. Bu davranış kalple ya da tansiyonla ilgili doğru sonuçları rapora yansıtmayacaktır. O nedenle hasta gün içinde merdiven kullanıyorsa merdiven kullanmaya, temizlik yapıyorsa temizlik yapmaya yani gündelik işlerini yapmaya devam etmelidir. Ayrıca şikayet oluşturan durumlar mutlaka Holter cihazları takılıyken tekrarlanmalıdır.Holter tetkikleri için kullanılan ilaçlar kesilmeli mi?Holter tetkiki öncesinde kullanılan ilaçların kesilip kesilmeyeceği doktora danışılmalıdır | 4,323 |
67 | Tanı ve Testler | Hormon Testi | Hormon testi, kan, idrar veya tükürük yolu ile yapılan, üreme, tiroid hormonları, adrenal hormonlar ve hipofiz gibi vücuttaki çeşitli hormonların seviyelerinin belirlendiği bir ölçümdür. Vücudun çok çeşitli fonksiyonları için salgılanan ve hayati önem taşıyan hormonların sağlıklı çalışıp çalışmadığı kontrol edilir. Testosteron, östrojen, kortizol ve tiroid hormonlar ve tükürük örneğiyle yapılan estradiol ve progesteron gibi hormonlar bunlardan bazılarıdır. Kan testleri hormon testlerinde en yaygın olarak kullanılan yöntemdir.Hormon Nedir?‘Uyarmak, harekete geçmek’ anlamına gelen hormonlar, vücuttaki salgı bezleri tarafından üretilen, büyüme, gelişme, üreme ve metabolik süreçlerin sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlayan ve vücudu harekete geçiren kimyasal habercilerdir.Vücutta salgılanan önemli hormonlara örnek olarak tiroid hormonu, kortizol hormonu, östrojen hormonu, testosteron, progesteron ve estradiol verilebilir.Bu hormonların vücuttaki seviyeleri ise yapılacak hormon testleri ile belirlenebilir. Gerek kan gerekse de tükürün örnekleriyle belirlenen hormon seviyelerinde ortaya çıkan sonuçlar yüksek veya düşük olarak karşımıza çıkar. Her hormonun yüksekliği veya düşüklüğü farklı göstergeler sunarken vücutta bazı değişimleri de beraberinde getirebilir.Hormon Testi Nedir?Hormon testi, vücutta salgılanan hormonların seviyelerini ortaya koyan ve bu hormonların vücudu nasıl etkilediği sonucunu veren test uygulamalarıdır.Vücudun farklı bölgelerinde salgılanan hormonların her birinin farklı görevleri ve vücudun belirli bölgelerine taşıdığı özel mesajlar vardır. Örnek vermek gerekirse epifiz bezi, melatonin hormonunu üretir ve salgılar. Melatonin hormonu aynı zamanda uyku hormonudur. Yüksek melatonin seviyeleri ise vücuda dinlenme zamanının geldiğini bildirir.Bu hormon düzeni organ ve dokuların işlevsel bir şekilde çalışması için önemlidir. Ancak hormon seviyelerinin yüksekliği veya düşüklüğü gibi dengesizlik durumlarında bazı olumsuz etkiler ortaya çıkabilir. İşte bu hormon dengesizliklerinin belirlenmesi noktası hormon testleri devreye girer. Hormon testlerinin varlığı, hormonların seviyesini ve vücudu nasıl etkilediğinin belirlenmesi konusunda etkili yolların başında gelir.Hormon Testi Türleri Nelerdir?En yaygın olarak yapılan hormon testlerinin başında tiroid hormonu testi, östrojen, kortizol, progesteron, serbest T3 ve T4 ile birlikte estradiol testleri gelir. Ayrıca farklı hormon türlerinin testleri de vardır.Hormon testi türleri maddeler halinde şöyle açıklanabilir:Tiroid hormonu testiTSH olarak da ifade edilen tiroid hormonu testi, kanda ne seviyede tiroid hormonunun yer aldığını ve tiroidin iyi çalışıp çalışmadığını ortaya koyan kan testi olmakla birlikte bu test sayesinde kanda hipertiroidizm (aşırı tiroid hormonu) veya hipotiroidizm (düşük tiroid hormonu) olup olmadığı da belirlenebilir.Östrojen hormonu testi Estradiol hormonu, vücutta doğal olarak üretilen üç östrojen hormonundan biridir ve estradiol seviyeleri özellikle adet döngüsü sırasında artar ve yumurtanın olgunlaşıp, salınmasını sağlar. Ayrıca döllenmiş bir yumurtanın implantasyonuna izin verecek şekilde rahim zarının kalınlaşmasını sağlar. Kadınlarda erkeklere oranla çok daha fazla bulunan estradiol hormonunun seviyesi östrojen hormonu testi ile belirlenir.Kortizol hormonu testiKortizol testi, kortizol seviyesinin vücutta ne durumda olduğunu belirlemek amacıyla yapılan bir hormon testidir. Bu hormon testi sayesinde yüksek veya düşük kortizol sonuçları elde edilebilir.Kortizol, böbreklerin yukarısında bulunan adrenal bezlerde üretilip salgılanan bir hormondur. Kortizol hormonu aynı zamanda vücuttaki birçok süreç ile bağlantılıdır. Bağışıklık sistemini, sinir sistemini ve metabolizmayı doğrudan etkiler. Kortizol hormonu ayrıca vücudun strese tepki vermesine yardım ettiği için stres hormonu olarak da adlandırılır.Serbest T3 ve serbest T4T3 ve T4, tiroid bezinin salgıladığı iki ana tiroid hormonu olarak bilinir. Serbest T4, tiroid bezinin ürettiği, kanda bir proteine bağlı olmayan tiroksin adlı aktif tiroid hormonudur. Serbest T3 ise tiroksinden türetilen bir amino asit olan iyot içeren, bağlı olmayan bir tiroid bezi tarafından üretilen aktif tiroid hormonudur. Bu iki ana tiroid hormonunun ne şekilde çalıştığının tespiti ise hormon testleri aracılığıyla yapılır.Hormon Testi Nasıl Yapılır?Hormon testi en yaygın olarak kan testi ile yapılan ancak idrar, tükürük veya diğer biyolojik numuneler ile de yapılan bir testtir. Bu test ile tiroid hastalıkları, üreme sağlığı, adrenal bezlerin işlevi, metabolik sorunlar ve genel sağlık problemlerinin tanısı konulabilir.Hormon testleri genel tanım itibarıyla vücuttaki hormon seviyelerini ölçmek için yapılan bir dizi tıbbi test uygulamalarını içerir. Hormonlar, vücudun çeşitli süreçlerini düzenleyen kimyasal habercilerdir ve vücuttaki organ ve dokuların dengeli bir şekilde çalışmaları açısından kritik bir öneme sahiptir.Hormon Testi Neden Yapılır?Hormon testi özellikle tiroid hastalıkları, adet düzensizlikleri, menopoz, kısırlık, adrenal bez sorunları, stres, anksiyete ve diyabet gibi hastalıkların teşhisi için yapılan testlerdir. Ortaya çıkan semptomlar sonrası hormon testleri yapılabilir ve teşhis konusunda bir nevi teyit sağlanmış olur.Hormon testinin yapılma nedenleri şu şekilde özetlenebilir:Üreme sağlığı sorunlarının teşhisi için: Adet düzensizlikleri, kısırlık veya menopoz belirtileri.Tiroid hastalıklarının teşhis için: Hızlı ve ani kilo değişimleri, halsizlik, aşırı terleme veya soğukluk hissetme gibi yaşanan belirtiler.Adrenal bez sorunları ve hastalıkların teşhisi için: Kronik stres, düşük enerji seviyeleri veya anksiyete teşhisi için.Metabolik problemlerin teşhisi için: Diyabet veya insülin direnci gibi sorunlar.Hormon Testi Ne Zaman Yapılır?Hormon testi hormon dengesizliğinden şüphelenilen durumlarda yapılır. Erkeklerde bu herhangi bir zamanda yapılabillirken, kadınlarda adet döngüsünün ilk yarısında yapılır. FSH, LH gibi hormonlar için adet döngüsünün 3. günü ideal tarihken, yumurtlama ile ilgili hormon (progesteron gibi) kontrolü yapılacaksa adet döngüsünün 21. günü en ideal zamandır.Hormon bozukluğu şüphesi taşıyan ve hormon testi yaptırılmasına gerek duyulabilecek belirtiler şu şekilde olabilir:Kadınlarda Hormon TestiKadınlarda hormon testi, vücutta meydana gelen hormonal dengesizliklerin teşhisi ve tedavisinde önemli bir rol oynar. Kadınlardaki mevcut hormonlar ve bu hormonların seviyesi erkeklere oranla daha sık değişir ve vücutta daha farklı etkiler ortaya çıkarır.Kadınlarda özellikle östrojen, progesteron, testosteron, kortizol ve tiroid hormonları gibi hormonların seviyesi, çeşitli sağlık sorunlarını da beraberinde getirebilir. Bu aşamada hormon testleri, adet düzensizlikleri yaşanması, polikistik over sendromu hastalığı, tiroid sorunları, menopoz semptomları ve infertilite gibi durumları tespit etmek için kullanılır. Ayrıca stres, çevresel faktörler ve bazı hastalıklar da hormonal dengesizliklere yol açabilir.Hormon testleri ise genellikle kan, tükürük veya idrar örnekleri üzerinden yapılır ve örnek alınan bu yöntemler sonuç açısından farklı veriler sunabilir. Örneğin tükürük testleri, hücresel düzeydeki hormon seviyelerini ölçme konusunda oldukça hassastır ve genellikle kortizol gibi stres hormonlarının değerlendirilmesinde faydalanılır. Ancak, bu testler bazı hormon tedavilerini izlemek için uygun görülmeyebilir.Kan testlerinin rolü ise serbest ve toplam hormon seviyelerini ölçmesidir ancak bazı durumlarda aktif hormon miktarını doğru bir şekilde yansıtamayabilir. Bunun için ekstra tetkiklere ihtiyaç duyulabilir.İdrar testleri ise genellikle hormon metabolitlerini ölçerek bu konuda detaylı sonuçlar verir. Test sonuçlarına göre doktora tarafından kişiye özel tedavi planları oluşturulabilir; Bu planlar, yaşam tarzı değişimleri ve gerektiğinde hormon replasman tedavilerini içerebilir.Erkeklerde Hormon TestiKadınlarda olduğu kadar erkeklere yapılan hormon testleri de oldukça büyük önem taşır. Bunun sebebi farklı hastalıkların teşhisinin sağlanmasıdır. Erkeklerdeki hormon dengesizlikleri ise genellikle testosteron hormonunun düzeyiyle ilgilidir. Hormon testleri ise genellikle başta testosteron olmak üzere kanda bulunan hormon düzeylerini ölçer ve hormonal dengesizliklerin nedenlerini araştırmak için kullanılır.Hormon testlerinin en yaygın kullanım alanlarından biri, testosteron seviyelerinin belirlenmesidir. Testosteron temelde erkeklerin gelişimini kontrol etmekle görevli bir hormondur. Ayrıca kas gelişimi, kemik yoğunluğu, sperm üretimi ve cinsel işlev dahil olmak üzere erkekler için birçok biyolojik süreçte önemli bir rol oynar.Erkeklerde yapılan hormon testleri genellikle aşağıda yer alan şu durumlarda uygulanır:Hipogonadizm (düşük testosteron): Erkeklerde görülen düşük testosteron sorunu yorgunluk, libido düşüklüğü, erektil disfonksiyon ve kas kaybı gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Total ve serbest testosteron seviyeleri yanı sıra luteinize edici hormon (LH) ve folikül uyarıcı hormon (FSH) seviyeleri de hormon testi sayesinde ölçülür.Kısırlık: Erkeklerde yaşanan önemli sorunlardan biri de kısırlıktır. Bu noktada sperm üretimindeki sorunları tespit etmek için hormon testi sayesinde FSH ve LH hormon düzeyleri incelenir.Erken ya da gecikmiş ergenlik: Hormon testi sayesinde ergenlik başlangıcındaki hormonal değişiklikler değerlendirilir.Androjen yüksekliği: Testosteron düzeylerindeki anormal seviyeler nadir de olsa bazen tümörlerle ilişkilendirilebilir.Hormon Testi Hakkında Sık Sorulan Sorular H3: Hormon testinde neye bakılır?Hormon testinde vücutta önemli görevleri bulunan hormonların seviyelerine bakılır. Bunlara tiroid hormonu, östrojen hormonu, progesteron hormonu, testosteron hormonu ve kortizol hormonu örnek verilebilir.Adetliyken hormon testi nasıl yapılır?Kadınlarda regl döneminde yapılacak hormon testlerinin nasıl ve ne zaman yapılacağı hangi hormonun kontrol edileceğine göre değişkenlik gösterir. Adetliyken hormon testi yapılacaksa burada hangi hormonun kontrol edileceğine göre en uygun zaman değişir. Folikül uyarıcı hormon (FSH) ve lüteinizan hormon (LH) seviyelerine bakılacaksa en ideal süre adetin 2-5. günleridir. Östrojen seviyesi kontrol edilecekse 2-3. veya 21-23. günlerinde yapılmalıdır.Kadınlara adetli olduğu günlerde yapılacak hormon testi için adet döngüsü ve zamanı esas alınır. Buna göre en erken adetin iki veya üçüncü günü hormon testi yapılabilir.Hormon testi yaptırmak için hangi bölüme gidilir?Hormon testi yaptırmak isteyen kişiler endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları bölümü doktorlarından randevu alabilir. | 3,846 |
68 | Tanı ve Testler | HPV- HPV DNA Testi | Rahim ağzı kanserine neden olabilen HPV (Human Papilloma Virus-İnsan Papilloma Virüsü), dünyada cinsel temas nedeniyle bulaşan enfeksiyonların en sık görülenlerinden biri olarak kabul ediliyor. Bu nedenle HPV enfeksiyonuna karşı tedbir alınması hayati önem taşıyor. Gerek aşı gerekse rutin taramalar, smear testi ve HPV DNA testleri sayesinde erken teşhis edilebilen rahim ağzı kanseri, mutlaka jinekolojik onkoloji uzmanları tarafından değerlendirilmesi gereken bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle HPV DNA testi ile HPV virüsünün tipinin belirlenmesi, kanserle mücadelede bir adım önde olunmasını sağlıyor. Memorial Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Gökhan Demirayak, HPV ve HPV DNA testleri hakkında bilgi verdi.Rahim ağzı kanserine neden olabilen HPV (Human Papilloma Virus-İnsan Papilloma Virüsü), dünyada cinsel temas nedeniyle bulaşan enfeksiyonların en sık görülenlerinden biri olarak kabul ediliyor. Bu nedenle HPV enfeksiyonuna karşı tedbir alınması hayati önem taşıyor. Gerek aşı gerekse rutin taramalar, smear testi ve HPV DNA testleri sayesinde erken teşhis edilebilen rahim ağzı kanseri, mutlaka jinekolojik onkoloji uzmanları tarafından değerlendirilmesi gereken bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle HPV DNA testi ile HPV virüsünün tipinin belirlenmesi, kanserle mücadelede bir adım önde olunmasını sağlıyor. Memorial Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Gökhan Demirayak, HPV ve HPV DNA testleri hakkında bilgi verdi.HPV nedir?HPV, yaygın olarak rahim ağzı kanseri ve siğillere neden olan bir virüstür. 200'den fazla HPV çeşidi vardır. HPV virüsünün bazı türleri siğillere bazıları ise kansere neden olabilmektedir. Her HPV virüsü kansere neden olmayabilir ancak bazı genital HPV türleri rahim ağzı kanserine sebebiyet verebilmektedir. Penis, genital bölge kanserleri HPV enfeksiyonu ile ilişkilendirilmiştir. HPV, yüksek ve düşük riskli HPV tipleri olarak ikiye ayrılabilir. En sık görülen ve en yüksek riskli HPV virüs türleri, HPV 16, HPV 18, HPV 33, HPV 31, HPV 45, HPV 52 ve HPV 58 olarak sıralanabilmektedir. En sık görülen ancak düşük riskli HPV türleri ise HPV 6, HPV 11 olarak sıralanabilir. Yüksek riskli HPV türleri rahim ağzı kanserine; düşük riskli HPV türleri ise daha çok genital siğillere yol açabilmektedir.HPV DNA testi nasıl yapılır?HPV testi rahim ağzından alınacak sürüntü yöntemi ile test yapılabilir. Eğer siğil var ise siğillerden örnek ( lokal anestezi altında) ve yine servikal sürüntü örneği laboratuvarda incelenir. Beraberinde smear testi de yapılmalıdır. Bu işlem sadece birkaç dakika sürmektedir.HPV Pozitif ne demek?HPV pozitif sonuç pek çok kişi tarafından endişeyle karşılaşılacak bir sorundur. Ancak her HPV pozitif sonuç kesin olarak kanser olunduğu ya da olunacağı anlamına gelmemektedir. HPV, bulaştığı zaman kişinin bağışıklık sistemi devreye girer ve bu virüsü vücuttan atmak için savaşır. Bağışıklık sistemi sayesinde bu virüsler %75 oranında bulaştıktan sonraki 12 ay içinde ve %90 2 yıl içinde vücuttan atılabilmektedir. Eğer atılamazsa virüs DNA’ya entegre olarak kanser sürecini başlatabilir. Bağışıklık sistemi bu konuda çok önemlidir. Sigara içenlerde, düzenli beslenmeyenlerde bu süreç başarısız olabilir.HPV Negatif ne demek?Bazen testlerde HPV negatif sonucu görülür. Bu, vücutta HPV’nin olmadığı anlamına gelmektedir. Ancak yine de tedbiri elden bırakmamak gerekmektedir. HPV, sinsi bir virüstür. Negatif sonuç görüldüğünde bağışıklık sisteminin güçlü tutulması, HPV’nin vücuda girmemesi için tedbir alınması gerekmektedir.HPV Pozitif belirtileri nelerdir?HPV vücuda girdiğinde genellikle bağışıklık sistemi virüsü yenerek vücuttan atmaktadır. Ancak bağışıklık sisteminin yetersiz kaldığı durumda vücutta belirti olarak bazı yerlerde siğiller çıkabilir. Ancak bizim için daha önemli olan rahim ağzı kanseri açısından yüksek risk taşıyan HPV tipleri maalesef belirti vermemektedir. Bu nedenle bu virüsleri saptamak için HPV DNA tarama testleri önerilmektedir.Genital siğiller: Bunlar düz lezyon, küçük karnabahara benzeyen yumrular olarak görünür. Kadınlarda genital siğiller görülür. Bunlar da vulvada, anüs yakınında, servikste ya da vajinada oluşur. Erkeklerde de penis, anüs çevresinde görülür. Nadiren rahatsızlık ve ağrıya neden olurlar. Kişide kaşıntı oluşturabilir.Eğer virüs kansere neden olduysa ilerleyen bir durumda cinsel ilişki sırasında ağrı, pelvik bölgede ağrı, olağandışı akıntı, cinsel temas sonrasında olağandışı kanama olabilir. Daha ilerleyen kanser olgularında kilo kaybı, idrara çıkarken zorlanma, idrarda kan görülebilmektedir.HPV, oral yoldan da kanser sebebi olabilir. Bu durum da kalıcı boğaz ve kulak ağrısı, ses kısıklığı, lenf düğümlerinde şişlik, yutkunurken ağrı, sebepsiz kilo kaybı oluşturur. HPV vajinal kanserlere sebep olabilir. HPV, serviks yani rahim ağzı kanseri; vajina kanseri, vulva kanseri, baş-boyun kanserleri ve anal kanserlere neden olabilmektedir.Kadınların mutlaka düzenli olarak PAP Smear ve HPV DNA testi yaptırması gerekmektedir.HPV tipleri nelerdir?HPV’nin 200’den fazla tipi bulunmaktadır ve bu tiplerin çoğu insanlarda enfeksiyona neden olmamaktadır. Jinekolojik açıdan önemli olan ve insanlarda enfeksiyona neden olan HPV tipleri serviks (rahim ağzı) kanserine neden olma ihtimalleri düşük ve yüksek riskli olmak üzere ikiye ayrılır. HPV tip 6 ve 11 en sık görülen düşük riskli tipler olup genital siğil (kondilom) nedenidirler. Serviks kanseri açısından yüksek riskli HPV tipleri ise 16, 18, 31, 33, 35, 39, 45, 51, 52, 56, 58, 59, 66 ve 68’dir. Bu HPV tipleri arasından HPV tip 16 ve 18 serviks kanserlerinin %70’inden sorumludur.HPV virüsünden korunma yolları nelerdir?HPV'den korunmanın şu anda maalesef kesin bir yolu yoktur. Aşılama, aşının içerdiği HPV 6, 11, 16 ve 18’e karşı bağışıklık sağlamaktadır, ancak aşıyı cinsel ilişki başlamadan önce yapılması önemlidir. HPV aşısı 9-26 yaş arasındaki çocuk ve erişkinlere önerilmektedir. 9-14 yaş arasındaki kız ve erkek çocuklara 2 doz, 15-26 yaş arasındaki erişkin kadın ve erkeklere 3 doz olarak önerilmektedir. 26 yaşından sonra özellikle ilişkiye başlamış bireylerde azalmakla birlikte yine de koruyuculuğu olabilmektedir.HPV tanısı nasıl konur? HPV olup olmadığı nasıl anlaşılır?HPV tanısı jinekolojik muayenede, serviksten bir fırça yardımıyla alınan sürüntünün moleküler olarak incelenmesi ile konulur. HPV testinin pozitif saptanması, kanser olunacağı anlamına gelmemektedir. Ülkemizde HPV taramalarında 30-65 yaş arasındaki kadınların yaklaşık %4,5’inde HPV testi pozitif saptanmaktadır. HPV bulaşması durumunda, bağışıklık sistemimiz sayesinde %99 hastada virüs vücuttan temizlenebilmektedir. Eğer atılamazsa bu virüs hücre DNA'mıza entegre olarak kansere giden süreci başlatmaktadır. Bağışıklık sistemi bu konuda çok önemlidir. Sigara içenlerde, düzenli beslenmeyenlerde bu süreç başarısız olabilir. HPV pozitif olduğunda uygun hastalarda kolposkopi ile rahim ağzı, vajen ve gerekirse vulvanın ayrıntılı değerlendirilmesi gerekmektedir. Kolposkopi özel tecrübe gerektiren bir işlem olup bu incelemede dokular 6 ile 40 kat arasında büyütülür.HPV risk faktörleri nelerdir?Cinsel hayatta çok eşli olunması HPV enfeksiyonu riskini artırmaktadır. Birden fazla kişiyle cinsel ilişki yaşayan kişilerde HPV açısında risk daha yüksek olur. Bunun yanında bağışıklık sisteminin zayıfladığı kişiler risk altında olmaktadır. HPV'ye maruz kalmış yüzeylerle temas yoluyla da HPV nadiren bulaştığı bildirilmiştir.HPV virüsü nasıl bulaşır?Çok eşli cinsel yaşamda HPV virüsü bulaşmaktadır. Yüzeysel temaslarda da nadiren bulaş olmaktadır. HPV için, HPV'li bireyle anal, oral ya da vajinal seks bulaş yolu olmaktadır. Bunun yanında HPV'li genital bölge ile temas eden havlu ve bunun gibi eşyaların ortak kullanılmasıyla da HPV bulaşabilmektedir.HPV virüsünün neden olduğu kanserler nelerdir?HPV'nin başta serviks (rahim ağzı) kanseri olmak üzere; kadınlarda vajina- vulva kanserleri, erkeklerde penis kanseri, yine erkek ve kadınlarda baş-boyun kanserleri (larinks, farinks gibi), anüs-rektum kanserleri ile ilişkisi olduğu bilinmektedir.HPV aşısının yan etkileri nelerdir?Aşının vurulduğu yerde kızarma, şişme, ağrı, mide bulantısı, baş ağrısı en sık görülen ve ciddi soruna neden olmayan yan etkilerdendir. HPV aşısının ciddi sorunlara yol açan yan etkileri ise çok nadirdir (1.000.000 insanda 18).HPV- HPV DNA testi hakkında sık sorulan sorularHPV tarama testim pozitif çıkarsa ne olur?HPV testi sonucu pozitif çıkarsa paniğe kapılmamak önemlidir. Bu sonuç kanser anlamına gelmemekte ancak kanser öncesi lezyon veya kanser riski açısından değerlendirilmeniz gerektiğini göstermektedir. Bu nedenle test sonuçlarınızın bir Jinekolojik Onkoloji uzmanı veya bu konuda tecrübeli bir Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı tarafından değerlendirilmesi, muayenenin gerçekleştirilmesi ve muayeneden sonra uygun hastalarda kolposkopi ile rahim ağzı, vajen ve gerekirse vulvanın ayrıntılı değerlendirilmesi gerekmektedir. Kolposkopi özel tecrübe gerektiren bir işlemdir ve bu incelemede dokular 6 ile 40 kat arasında büyütülür. Bazı özel boyalar ile kanser öncesi lezyonların görünürlüğü arttırılır ve şüpheli bölgelerden küçük biyopsiler alınarak patalojiye gönderilir. Kolposkopi, muayenehane ortamında yapılan acısız, ağrısız bir prosedürdür. Kanser öncesi lezyonların rahim ağzı kanserine dönüşmeden önce yakalanması ve bu sayede tedavi edilebilmesine, şayet kanser aşamasına ilerlemişse de tümörün erken evrede yakalanarak hastanın kür şansı yakalamasını sağlar.HPV virüsü ne kadar sürede kansere dönüşür?HPV virüsü kişiye bulaştıktan sonra kanser hemen oluşmaz. HPV’yi vücudundan atamayan kadınlarda önce CIN-1 (Cervical intraepithelial neoplasia-1), sonra CIN-2, daha sonra CIN-3 oluşur. Kanser CIN-3’ten sonraki aşamadır. Bu aşamaların her birinden bir sonrakine geçiş ortalama 2-5 yıl arasında sürmektedir. Yani HPV pozitifliğinden kanser aşamasına geçiş istisnalar olmakla birlikte yaklaşık 5-15 yıl içinde olabilmektedir. Jinekolojik muayenesini düzenli olan kadınlarda HPV pozitifliği ve smear anormalliği saptanması durumunda amacımız CIN-2 ve 3 aşamalarında yakalayarak kansere ilerlemeden önce bu lezyonları çıkarmaktır.HPV pozitif negatife döner mi?30-65 yaş arasındaki kadınlarda ülkemizde HPV pozitifliği %4,5’tir. Bağışıklık sistemini etkileyen bir hastalığı olmayan kadınlarda HPV ilk yıl içinde %75, ikinci yılda %90 ve uzun vadede %99 vücuttan temizlenmektedir. Eğer temizlenemez ve DNA’mıza entegre olursa kanser süreci başlamaktadır. Bu noktada bağışıklığın önemi büyüktür. Düzensiz beslenme, sigara kullanımı ve sağlıksız yaşam tarzı söz konusu ise bağışıklık sistemi zayıf olmaktadır.HPV kan testinde belli olur mu?HPV, kan testinde belli olmaz. Tıpkı smear testindeki gibi vajinal yoldan servikal sürüntü örneği alınır ve bu örnek moleküler yöntemlerle incelendikten sonra HPV teşhis edilir.Boğazda HPV virüsü nasıl anlaşılır?Boğazda ya da ağız içinde HPV, boğazın arkasında, dilin tabanında oluşan siğiller sayesinde fark edilebilir. Eğer buradaki HPV yüksek riskli ise ağız-larinks-farinks kanseri gelişebilir.HPV smear testinde çıkar mı?HPV, Pap smear testinde çıkmamaktadır. Pap smear testinde rahim ağzından alınan hücrelerde anormallik olup olmadığı kontrol edilmektedir.HPV ömür boyu vücutta kalır mı?Bağışıklık sistemini etkileyen bir hastalığı olmayan kadınlarda HPV ilk yıl içinde %75, ikinci yılda %90 ve uzun vadede %99 vücuttan temizlenmektedir. Eğer temizlenemez ve DNA’mıza entegre olursa kanser süreci başlamaktadır.HPV ile enfekte olan herkes kanser olur mu?HPV ile enfekte kadınların %1’inden daha azında kansere ilerlemekte, %99 oranında vücuttan bağışıklık sistemimiz aracılığıyla temizlenmektedir.Eşimde HPV var ne yapmalıyım?Kadın veya erkekte HPV saptanması durumunda ilişki sırasında mutlaka kondom kullanılmalıdır. Kondom HPV bulaşmasının kesin olarak engelleyemese de bulaşma ihtimalini azaltmaktadır. HPV aşısı da serviks kanserine en sık neden olan HPV tip 16 ve 18’e karşı bağışıklık sağlayacağından yapılabilir. Eğer erkekte HPV pozitifliği saptandıysa 30 yaş üzeri kadınlarda HPV testi ve Pap smear testi yapılmalı ve pozitiflik saptanması durumunda serviks kolposkopi işlemi ile ayrıntılı değerlendirilmelidir. Kadınlarda HPV testi pozitif çıkması durumunda erkekte rutin olarak HPV testi yapılmasına gerek yoktur. Ancak üretra dediğimiz idrar yolunda ya da dış genital organda lezyon saptanması durumunda mutlaka üroloji uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.HPV virüsü el ile bulaşır mı?HPV'nin en sık bulaş yolu cinsel ilişkidir. Bunun dışında havlu, iç çamaşırı, jilet, bornoz gibi malzemelerin ortak kullanılması, tuvalet sonrasında ellerini yıkamayan kişilerle tokalaşmak da çok nadir bulaş yolları da olabilmektedir.HPV virüsü vücuttan nasıl atılır?Güçlü bağışıklık sistemi sayesinde virüs vücuttan atılabilir. Bağışıklık sisteminin güçlü olması sağlıklı beslenme, düzenli yaşam, kaliteli uyku, egzersiz, sigara içmemek bağışıklık sisteminin güçlü olmasını sağlar.Cinsel ilişki yaşamadan HPV olunur mu?HPV, seks sırasında cilt temasıyla olur. Ancak tam cinsel ilişki, birleşme de gerekmeyebilir. Oral seksle de HPV bulaşabilir. Genital bölge dışında, deride, tırnak arasında da HPV olabilir. Bu bölgelerle temasta da HPV bulaşabilir.HPV aşısı rutin aşı takviminde yer alıyor mu?HPV aşısı rutin aşı takviminde bulunmamaktadır.HPV aşısı olan kadınlar serviks kanseri taramasına katılmalı mıdır?HPV aşısı olanlar da mutlaka rutin serviks kanseri taramasını yaptırmalıdır. Aşı, içerisinde bulunan tipler (Türkiye’de Gardasil 4’lü aşı bulunmaktadır ve HPV 16 ve 18 tiplerini içermektedir) dışındaki yüksek riskli HPV tipleri için bağışıklık sağlamaz ve bu nedenle rutin tarama testleri mutlaka uygulanmalıdır.HPV pozitif ama siğil yok ise ne olur?HPV bulaşıcı bir virüstür. Vücuda girince belirti göstermeden durabilir. HPV 6 ve 11 gibi bazı tipler siğillere neden olurken özellikle HPV 16, 18,31, 33, 45, 52 ve 58 gibi daha birçok tip rahim ağzı kanserine ilerleyen süreci başlatabilir. Dolayısıyla kişide pozitif yüksek riskli HPV DNA sonucu var ancak siğil yoksa bir Jinekolojik Onkoloji ya da Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanına görünülmesi gerekmektedir.HPV negatif smear negatif ne anlama gelmektedir?Bu sonucu alan kişide rahim ağzı kanseri gelişme olasılığı çok çok düşüktür. 5 senede bir HPV ve smear taraması yaptırması önerilmektedir.HPV DNA ile smear testi aynı şey mi?Rahim ağzı kanserinin taramasında kullanılan bu iki test birbirinden farklıdır. HPV DNA testinde rahim ağzından alınan sürüntüde rahim ağzı kanserine yol açabilen ve bu nedenle yüksek riskli olarak tanımlanan 14 HPV tipinin (HPV tip 16, 18, 31, 33, 35, 39, 41, 45, 51, 52, 56, 58, 59, 66, 68) varlığı araştırılır. Bu virüslerden biri ya da birkaçı pozitif saptanan hastalar kolposkopi ile değerlendirilerek bu virüslerin özellikle rahim ağzında kansere ilerleyen süreci başlatıp başlatmadıkları değerlendirilir. Pap smear testinde ise yine rahim ağzından ve vajenden alınan sürüntüde yüksek riskli HPV tiplerinin neden olduğu rahim ağzındaki hücresel değişikliklerin olup olmadığı değerlendirilir. Bu hastalarda da kolposkopi ile özellikle rahim ağzı değerlendirilerek kansere ilerleyebilecek lezyon olup olmadığı değerlendirilir. Kolposkopide kanser öncesi lezyon saptanırsa (CIN2 veya 3 gibi) LEEP adı verilen nispeten basit bir işlemi ile bu dokular çıkarılır.HPV siğil yoksa da bulaşır mı?HPV, cinsel yolla bulaşan bir virüstür. HPV taşıyan kişiyle cinsel ilişki, oral ilişki, vajinal ilişki ya da anal ilişki ile bulaşabilmektedir. Siğil olmasa da HPV bulaşıcıdır.HPV için risk faktörleri nelerdir?Çok eşlilik HPV enfeksiyonu riskini artırır. Birden fazla kişiyle cinsel ilişki yaşayan kişilerde risk daha yüksektir. Bunun yanında bağışıklık sisteminin zayıfladığı kişiler risk altındadır. HPV'ye maruz kalmış yüzeylerle temas yoluyla da HPV nadiren bulaşabilmektedir.HPV nasıl temizlenir?HPV'nin vücuttan atılmasını sağlamak için bağışıklık sistemi güçlendirilmelidir. Düzenli uyku, dengeli beslenme, düzenli egzersiz, bağışıklığı destekleyen önerilerle bu mümkün olabilir.HPV 16 kanser yapar mı?HPV'nin 200'den fazla türü vardır. Özellikle HPV 16 kanser açısından riskli bir türdür. HPV 16 ve HPV 18 türü rahim ağzı kanserine sebep olurken, HPV 6 ve HPV 11 genital organlarda siğillere sebep olabilmektedir.HPV aşısı rahim ağzı kanserini engeller mi?HPV çok tehlikeli bir virüstür. HPV ile rahim ağzı kanserinin yakından ilişkisi vardır. HPV aşısı HPV enfeksiyonunu önleyerek rahim ağzı kanserinden korumaktadır. 4’lü ve 9’lu aşılar ayrıca genital siğilleri de önlemektedir. İlk cinsel ilişkiden önce uygulandığında yüzde 100’e yakın koruyuculuğu vardır.HPV varsa endişe edilmeli mi?Hastalar genellikle HPV pozitif olduğunu öğrendiğinde panik halinde bize başvuruyorlar. Ancak panik yapmaya gerek yoktur. 50 yaşına kadar her 5 kadından 3 ya da 4’ü farkında olmasa da HPV ile enfekte olmaktadır. Yüksek riskli HPV pozitif kadınların %90’ı 2 yıl içinde bu virüsten bağışıklık sistemi sayesinde kendiliğinden kurtulmaktadır. Kanser riski virüsü atamayan %10’luk grupta oluşmaktadır. Dolayısıyla HPV ile enfekte kadınların büyük çoğunluğunda rahim ağzı kanseri gelişmemektedir. Ancak kansere ilerleme konusunu öngöremediğimiz için yüksek riskli HPV pozitif saptanan kadınlar mutlaka bir uzmana başvurması ve takiplerini yaptırması önemlidir. | 6,734 |
69 | Tanı ve Testler | IG (İmmünoglobulin) Testi | İmmünoglobulin(IG), beyaz kan hücreleri tarafından üretilen ve bağışıklık sistemininin güçlü olmasını sağlayan glikoprotein yapılı antikordur. Bağışıklık sisteminin vücudu bakterilerden, virüslerden ve alerjenlerden korumak için ürettiği kandaki antikor türlerinin seviyesini gösterir. Plazma hücreleri tarafından üretilen bu antikorların vücuttaki varlığı IG testi yoluyla belirlenir. IG testi ile ortaya çıkan IG düşüklüğü veya yüksekliği değerleri çeşitli sağlık sorunlarının habercisi olabilir.İmmünoglobulin(IG), beyaz kan hücreleri tarafından üretilen ve bağışıklık sistemininin güçlü olmasını sağlayan glikoprotein yapılı antikordur. Bağışıklık sisteminin vücudu bakterilerden, virüslerden ve alerjenlerden korumak için ürettiği kandaki antikor türlerinin seviyesini gösterir. Plazma hücreleri tarafından üretilen bu antikorların vücuttaki varlığı IG testi yoluyla belirlenir. IG testi ile ortaya çıkan IG düşüklüğü veya yüksekliği değerleri çeşitli sağlık sorunlarının habercisi olabilir.IG (İmmünoglobulin) Nedir?İmmünoglobulinin kısaltması olan IG, B hücreleri ve plazma hücreleri (beyaz kan hücresi türleri) tarafından üretilen ve vücudun enfeksiyonla savaşmasına yardımcı olan bir proteinlerdir.Antikorlar, bağışıklık hücrelerinin ürettiği proteinlerdir. Bu proteinler sağlıklı bir şekilde vücutta varolduğunda kişiyi enfeksiyon kaynaklı hastalıklara ve hatta kansere karşı bile korur. Beyaz kan hücreleri tarafından üretilen immünoglobulin de bunlardan biridir.Kandaki değerleri IG testi ölçülen immünoglobulinin düşük ve yüksek çıktığı durumlarda bağışıklık sistemi alarm verebilir. IG düşüklüğü genellikle bağışıklık sisteminin zayıflığına işaret ederken bu durum genellikle enfeksiyon kaynaklı meydana gelir.IG yüksekliği ise kronik enfeksiyon, alerji, otoimmün hastalıklar gibi faktörlere bağlı ortaya çıkar. Gerek düşüklüğü gerekse yüksekliğini ortaya koyan IG testi, birtakım hastalıkların erken teşhisi için önemlidir. Bu bağlamda IG testi genellikle vücuttaki enfeksiyonun belirlenmesi için yapılır.İmmünoglobulin (IG) Türleri Nelerdir?İmmünoglobulinin vücutta farklı antikor formları mevcuttur. Bunlar IgA, IgG ve IgM olarak kendi içinde ayrılır.İmmünoglobulin A: IgA antikorları adıyla da bilinen immünoglobulin A antikorları, akciğer, sinüs, mide ve bağırsakların mukoza zarlarında bulunan antikorlardır. Ayrıca bu zarların ürettiği tükürük ve gözyaşı gibi sıvılarda ve kanda da ilgili antikorlar bulunur.İmmünoglobulin G: IgG antikorları olan immünoglobulin G, kanda ve diğer vücut sıvılarında en yaygın olarak bulunan antikor türüdür. Bu antikorlar, daha önce vücuttaki mikropları hatırlayıp reaksiyon göstererek kişiyi enfeksiyona karşı korur ve bağışıklık sistemini uzun süre güçlü tutma görevi üstlenir.İmmünoglobulin M: IgM adıyla ifade edilen immünoglobulin M antikorları, vücuda ilk kez yeni bir bakteri veya mikrop girdiğinde ve kişi enfekte olduğunda üretilir.Yukarıda yer alan antikor türleri, vücudun enfeksiyonlara karşı koruyucu kalkanı olarak bilinir. Vücudunuz bir bakteri veya mikrobu algıladığında özellikle IgM değeri kısa bir süreliğine yükselir.İmmünoglobulin E: Vücut polen veya evcil hayvan tüyü gibi zararlı olmayan maddelere aşırı tepki gösterdiğinde IgE antikorları üretilir. Özellikle alerjilerin kontrol edilmesi için kan testi yaptırılması durumunda doktor tarafından IgE seviyesine bakılır.IG Testi Nedir?IG testi, immünoglobulinler adı verilen vücuttaki belirli antikorların değerini ölçmek amacıyla yapılan bir testtir. IG değerlerinin anormal seviyede düşük veya yüksek çıkması vücutta bazı hastalıkları beraberinde getirebilir.Kişiye yapılan kan tahlili sonucunda ortaya çıkan IG değerlerine göre doktor tarafından bir değerlendirme yapılır ve değerlerin düşüklüğü veya yüksekliğine göre bir yol haritası belirlenir.IG Değeri Kaç Olmalı?Kandaki IG değerinin referans aralıkları IG türüne göre değişir. Türüne göre değerler aşağıda belirtildiği gibidir:Bu değerler, kandaki immünoglobulin antikorlarının türüne göre değişkenlik gösterir ve sonuçlar doktor tarafından bu şekilde yorumlanır.IG Düşüklüğü Ne Anlama Gelir?IG düşüklüğü, kandaki immünoglobulin seviyesinin referans aralıklar altında olduğunu, bağışıklık sisteminin olması gerektiği gibi çalışmadığını gösterir ve immün yetmezlik bulunduğu anlamına gelir. IG düşüklüğünün temelde nedeni enfeksiyon varlığıdır. IG düşüklüğüne yol açabilecek nedenler şu şekildedir:IG Yüksekliği Ne Anlama Gelir?IG yüksekliği ise kandaki immünoglobulin değerlerinin anormal seviyelerde yükselmesi ve değer aralıklarının üstüne çıktığı durumdur. Bu durumu tetikleyen faktörler ise baskılanmış bir bağışıklık sistemi ve otoimmün hastalıklardır.Kandaki IG değerini artıran ve IG yüksekliğine neden olan faktörler şöyledir:-Kronik enfeksiyon durumunda bakteri veya mikroplar nedeniyle bağışıklık sistemi etkilenir ve kandaki IG değerleri yüksek çıkar. Alerjik reaksiyon sırasında da bağışıklık sistemi tepki verebilir ve IG testindeki immünoglobulin antikorları fazla üretilebilir.-Romatoid artrit, lupus veya çölyak gibi otoimmün hastalıklarda bağışıklık sistemi vücudun kendi sağlıklı dokularına saldırır. Bu süreçte de kandaki IG seviyesi yükselir.-Özellikle multipl miyelom, lenfoma ve lösemi gibi kanser türleri birçok organ ve dokuya zarar verebildiği gibi IG yüksekliğine de yol açabilir.-Ayrıca düzenli olarak kullanılan bazı ilaçların yan etkileri arasında da IG yüksekliği yer alabilir.IG testi ile ortaya çıkan düşük veya yüksek değerlere bağlı olarak doktor tarafından bu duruma neden olan faktörler araştırılır. Nedenin belirlenmesiyle birlikte değerlerin normale dönmesi için tıbbi müdahale gerekebilir.IG (İmmünoglobulin) Hakkında Sık Sorulan Sorularİmmünoglobulinlerin temel işlevi nedir?Kısa adı IG olan immünoglobulin, vücudu enfeksiyon ve hastalıklara karşı koruyan antikorlar olup, diğer bir deyişle vücut için bir savunma kalkanıdır.IG testi neden yapılır?IG testi, kişinin vücudunun çok fazla enfeksiyona yakalandığı senaryolarda doktor tarafından istenebilir. Ayrıca geçmeyen ishal, açıklanamayan kilo kaybı, başka bir nedene bağlı olmayan ateş yükselmesi, deri döküntüleri ve alerjilerde de IG testine başvurulabilir.IG testi nasıl yapılır?IG testi aslında basit bir kan alma işlemiyle yapılır. Uzman kişi tarafından damardan alınan kan bir tüpe aktarılır ve incelenmek üzere laboratuvara gönderilir.IG testi sonuçları ne anlama gelir?IG testi sonuçları düşük ve yüksek değerler üzerinden değerlendirilir. Sonuçlara bağlı olarak daha detaylı bir kan tahlili, protein kan testi, olası böbrek hastalıkları için idrar tahlili, karaciğer taraması ve kanser araştırması istenebilir. | 2,486 |
70 | Tanı ve Testler | IQ Testi | Oldukça karmaşık görünen insan zekası, geçmişten günümüze kadar sürekli araştırılan konuların başında geliyor. Düşünmede çeşitlilik, esneklik, hız, yaratıcılık, doğaçlama becerisi, doğru tahminlerde bulunabilme, çok aşamalı planlar yapabilme, hayal kurma, yaratıcılık, sosyalleşme ve empati yeteneği kişinin zeka puanları belirliyor. Zihin becerilerinin, araştırılması sonucu, zekanın farklı alanlarını ölçmeye yönelik testler günümüzde kullanılıyor. Mantıksal, bilişsel becerileri ölçen zeka testleri en yaygın olarak kullanılan tür olup IQ testleri (Intelligence Quotient-Zeka katsayısı) olarak adlandırılıyor. Testlerin gerçekten anlamlı olup olmadığı bir taratan tartışılırken, yapılan uzun süreli takip çalışmaları bazı değişkenlerle IQ puanlarının kesin bağlantılı olduğunu gösteriyor. IQ puanları yükseldikçe, ileri dönemde sosyoekonomik statü, genel sağlık durumu, eğitimsel kazanımlar, yaşama süresinin uzunluğu, iş performansı ve hatta yaşam doyum düzeyi de artıyor. Tersine IQ puanı düşük çocukların ileri yaşta işsizlik, eğitimden yararlanmama, okulu terk etme, evlilik dışı çocuk sahibi olma, suç işleme ve sigara kullanımı gibi olumsuz durumlarla karşılaşmaları söz konusu olabiliyor. Bu nedenle günümüzde zekanın daha iyi bir hale getirilmesi önemli bir hedef haline geldi. Zekayı etkileyen yapılar, gelişmesini sağlayan faktörler, zekanın ölçümü, sonucunun yorumlanması gibi konular da oldukça merak ediliyor. Memorial Şişli Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı (Çocuk Psikiyatrisi) Bölümü’nden Uz. Dr. Leyla Alkaş, daha çok mantıksal zekayı göseren IQ, IQ testleri, IQ puanlaması, IQ’nun kişinin eğitim, iş ve sosyal hayatındaki etkileri hakkında bilgi verdi. Oldukça karmaşık görünen insan zekası, geçmişten günümüze kadar sürekli araştırılan konuların başında geliyor. Düşünmede çeşitlilik, esneklik, hız, yaratıcılık, doğaçlama becerisi, doğru tahminlerde bulunabilme, çok aşamalı planlar yapabilme, hayal kurma, yaratıcılık, sosyalleşme ve empati yeteneği kişinin zeka puanları belirliyor. Zihin becerilerinin, araştırılması sonucu, zekanın farklı alanlarını ölçmeye yönelik testler günümüzde kullanılıyor. Mantıksal, bilişsel becerileri ölçen zeka testleri en yaygın olarak kullanılan tür olup IQ testleri (Intelligence Quotient-Zeka katsayısı) olarak adlandırılıyor. Testlerin gerçekten anlamlı olup olmadığı bir taratan tartışılırken, yapılan uzun süreli takip çalışmaları bazı değişkenlerle IQ puanlarının kesin bağlantılı olduğunu gösteriyor. IQ puanları yükseldikçe, ileri dönemde sosyoekonomik statü, genel sağlık durumu, eğitimsel kazanımlar, yaşama süresinin uzunluğu, iş performansı ve hatta yaşam doyum düzeyi de artıyor. Tersine IQ puanı düşük çocukların ileri yaşta işsizlik, eğitimden yararlanmama, okulu terk etme, evlilik dışı çocuk sahibi olma, suç işleme ve sigara kullanımı gibi olumsuz durumlarla karşılaşmaları söz konusu olabiliyor. Bu nedenle günümüzde zekanın daha iyi bir hale getirilmesi önemli bir hedef haline geldi. Zekayı etkileyen yapılar, gelişmesini sağlayan faktörler, zekanın ölçümü, sonucunun yorumlanması gibi konular da oldukça merak ediliyor. Memorial Şişli Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı (Çocuk Psikiyatrisi) Bölümü’nden Uz. Dr. Leyla Alkaş, daha çok mantıksal zekayı göseren IQ, IQ testleri, IQ puanlaması, IQ’nun kişinin eğitim, iş ve sosyal hayatındaki etkileri hakkında bilgi verdi. IQ nedir? (Intelligence Quotient-Zeka katsayısı)IQ; düşünmede çeşitlilik, esneklik ve hız yanında yaratıcılık, doğru çözümü bilinmediğinde doğaçlama yapabilme becerisi, doğru tahminlerde bulunabilme, çok aşamalı planlar yapabilme, geçerli bir sonuca varmak için hayal kurma yeteneğidir. Aklı; yaşamın sunduğu seçenekler arasında en doğru olanı bulabilme şeklinde tanımlarsak, zekayı da yaratıcı akıl olarak tanımlamak gerekir. IQ daha çok mantıksal zekayı gösterir.Zeka PUANI nedir?Zeka çok boyutlu bir işlevdir. Dikkat, algı, bellek, dil, öğrenme, yürütücü işlevler gibi birçok bilişsel(cognitif) süreci kapsayan sistemin ürünüdür.IQ= (Zeka Yaşı / Gerçek yaş) x 100 formülüyle hesaplanır.Zeka yaşı nedir?Zeka testinde çıkan skorun, aynı zeka testinin ortalama puan tablosundaki karşılığıdır. Örneğin bir çocuk doğum tarihine göre 6 yaşında olabilir ancak sözel ifade yeteneği 7 yaşında ölçülebilir.Zeka çeşitleri nelerdir?Howard Gardner Çoklu Zeka Kuramı ortaya atmıştır. Buna göre 8-9 zeka alanı tanımlanmıştır.EQ Emotional- Duygusal Zeka nedir?Duygusal zeka, duyguları tanıma, yönetme, yorumlama becerisini değerlendirir. Sözel yetenekler, empati yeteneği, sezgisel yetenekleri tarifte kullanılır. Sağ beyin fonksiyonları ön plandadır. Sosyal zeka ile paraleldir.SQ Zeka-ruhsal zeka nedir?Buna ruhsal zeka da denebilir. İçsel ve dışsal dengemizi gösterir. IQ ve EQ’nun uyumlu ve huzurlu kullanılmasıdır, bir tür ruh sağlığımızı gösterir.IQ muzu belirleyen etkenler nelerdir?Genetik yapımız, yeterli ve sağlıklı beslenip büyümemiz, çevreden alınan uyaranın zenginliği gibi bir çok faktör IQ yani zeka düzeyini etkiler.IQ testi nedir?Yaş farkı gözetmeksizin genel bir IQ puanı ortaya koyan testlere zeka testi adı verilir. Zeka testleri, zihinsel becerileri ölçer ve çok çeşitlidir. Uygulanan kişinin yaşına, yapısına ve öncelikle incelenen bilişsel yeteneğe göre değişiklik gösterir. Test geliştirilirken; öncelikle nüfusu temsil ettiğine kanaat getirilen bir grup insanın skorları üzerinden normalize edilirler. Aynı yaştaki farklı bölgedeki, değişik sosyo kültürel ortamdan kişilere testler uygulanır. Sonrasında yaş sabit tutularak, ortalama skor 100 IQ kabul edilir. Zeka testlerinin geçerlilik ve güvenilirlik çalışması yapıldıktan sonra toplum içinde kullanılabilir. Örneğin, Amerika da kullanılan bir zeka testi, Türkiye’de geçerlilik ve güvenilirlik çalışması yapılmadan kullanılamaz.IQ güvenilirlik çalışması nedir?IQ güvenilirlik çalışması o toplum için yapılmış olan testlerdir ve psikoloğun denetiminde, belli bir süre içinde ve standartta yapılır. Test yapılan ve test yapan sakin bir odada genellikle bir masa etrafında oturur. Test yapılan kişi, kendisine verilen yönergeler doğrultusunda en isabetli cevapları vermeye çalışır. Bazen çizim, bazen yap-boz, bazen hatırlama, sözel ifade, bulmacaya benzer etkinlikler yapılır. Süre tutulması gereken bölümler olur. Test bataryasına göre testin süresi değişir.IQ testi nerede ve kim tarafından yapılır?Ülkemizde genellikle testler konusunda uzmanlaşmış psikologlar tarafından yapılır. Uygulayıcının, her bir test için zeka testini yapma konusunda yeterli eğitim ve deneyime sahip olması gerekir. Bir testi yapma sertifikası olması diğer testleri yapabileceği anlamına gelmez.IQ testler çocuğun yaşına uygun, fiziksel standartların sağlandığı yerlerde yapılmalıdır. Bazen testler tam doğru veriyi vermez. Bu durumda güvenilirlik için birkaç test bataryası beraber kullanılabilir. Çocuğun duygusal süreçleri, kaygıları test performansını olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle çocuğun karnı tok, çok yorgun olmadığı, moralinin iyi olduğu, korku yaşamadığı zamanda yapılan testlerden en doğru sonuçlar alınabilir.Milli Eğitim Bakanlığına bağlı, Rehperlik Araştırma Merkezlerinde, belediyelerin aile sağlığı merkezlerinde, reabilitasyon- özel eğitim uygulayan merkezlerinde, hastanelerde ve özel psikiyatri, psikoterapi kliniklerinde zeka testleri yetkin uzmanları tarafından yapılabilir.Bir sınav değil değerlendirme olduğu unutulmamalı, çocuğun heyecanı ve performans kaygısı tetiklenmelidir. Cevapları, düşünme şekli ve bilişsel ifadeleri çocuğu tanımak ve değerlendirmek için yapılmaktadır. Aile ve çocuk bu çalışmanın olumlu ve kendilerinin iyiliği için mevcut durumu tespit etmede kullanılacağını bilmelidir.IQ testi çeşitleri nelerdir?IQ testi puanları ne anlama gelir?IQ testi kişinin yaşına, yaşadığı ortam ve öncelikle incelenen bilişsel yeteneğe göre değişiklik gösteren bir testtir. Test, nüfusu temsil ettiğine kanaat getirilen bir grup insanın skorları üzerinden normalize edilir. Aynı yaştaki farklı bölgedeki, değişik sosyokültürel ortamdan kişilere testler uygulanır. Sonrasında yaş sabit tutularak, ortalama skor genellikle 100 IQ kabul edilir. IQ puanları ve hangi anlamları taşıdığını şu şekilde sıralamak mümkün;IQ testi niçin yapılır?Yüksek yetenekli çocukların özellikleri nelerdir?IQ puanları çok yüksek olan üstün yetenekli çocukların erken dönemlerinde gözlenen bazı özellikleri aileleri tarafından iyi gözlemlenmesi gerekir. Üstün yetenekli çocukların sahip olduğu davranışları şu şekilde sıralayabiliriz; Bir çocuğun üstün yetenekli olarak görülmesi için yukarıda adı geçen bütün özelliklere sahip olması gerekmemektedir. Yüksek IQ’ya sahip, üstün yetenekli bir çocukta öne çıkan bir özellik, bir başka üstün çocukta hiç görülmeyebilir. Dolayısıyla yüksek IQ puana sahip çocuklarda bireysel farklılıkların olabileceği dikkate alınmalıdır.IQ testi hakkında sık sorulan sorular IQ test puanı yüksek çıkınca nasıl davranılmalıdır?IQ puanlarını çocuklar kendisine doğrudan söylemeseniz bile “üstün zekalı” olduğunu birilerine anlatırken mutlaka duyabilir. Bu durum çevrenin çocuktan beklentilerini artırdığı gibi, çocuğun da kendisini üstün görmesine neden olur. Her iki durumda çocuğun çocukluğunu yaşamasını engellediği gibi, deneyimle kazanılan bilginin mal edilmesi sürecini bozar. Yeni öğrendikleri için emek verme çabalama, yapamadığı durumlarla baş etme, akranlarını sevip-sayma davranışları bozulur.Ergenler özellikle IQ test yani zeka puanlarını merak ederler. Kendilerinin özel biri olduğunu duymaya ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle IQ puanları yerine kişinin güçlü ve zayıf yönleri hakkında bilgi verilmesi doğru yaklaşım olur.IQ testi düşük çıkarsa nasıl davranılmalı?Her aile çocuklarının yüksek IQ puanları olmasını ister. Aileler, başka çocukların gelişimi konusunda tecrübeli değilse, hatta internetteki bilgi kirliliği içinde çok zeki olduğu için hareketli, meraklı, girişken bir çocuğu olduğunu düşünerek IQ testi yaptırmaya geldiyse, test sonucu ciddi hayal kırıklığı yaşayabilir. Çocuğunun geleceği ile ilgili kurduğu eğitim, üniversite, kariyer hayalleri IQ test puanlarının düşük çıkması ile birlikte birden bire alt üst olabilir. Aile çocuğunun düşük IQ puanı nedeniyle en karamsar senaryolar düşünmeye başlayabilir. Birden kendini, geçmişte olanları suçlamaya, bunun nedenini bulmaya uğraşır. Bu yoğun kaygı, üzüntü, öfke durumu gerçekçi değerlendirmeyi bozar. Çocuğun yetenekli ve işlevse olan birçok yönünü gelişmesini sağlamak yerine, çocuğu veya sorununu reddetmeye neden olur. Mental Retardasyon- Zeka Geriliği, bir zihinsel durumu tariften çok hakaret, küfür olarak kullanılması bu durumun en büyük sebebidir.Aile zaman içine çocuğunun zayıf ve desteklenmesi gereken yönlerini, güçlü ve öne çıkarılabilecek becerilerini keşfedecektir. Toplumda kendine yeten, üretken bir birey olması konusunda gerçekçi kariyer planlaması yapması gerekir.IQ testi raporu tek başına tanı koydurur mu?IQ testi raporu kesinlikle tek başına tanı konulmasında yeterli değildir. Öncelikle testler tek başına bir tanı koydurmaz. IQ testlerinin doğru yorumlanması çocukla ve aileyle yapılan değerlendirme sonrası yapılabilir. Çocuğun doğumdan itibaren gelişimsel öyküsü alınır, çocuk psikiyatrisince muayenesi yapılır. Bazen okuldan bilgi almak, çocuğun defterlerinin incelenmesi gerekebilir. Hatta kan tahlilleri, nörolojik değerlendirme ile zihnin çalışmasını olumsuz etkileyen faktörler araştırılır. Basit bir gripten, sara hastalığına, açlıktan, uykusuzluğa birçok faktör IQ testinin performansını etkiler.IQ sosyal medyadaki testlerle ölçülür mü?Sosyal medyada karşınıza çıkacak bir IQ test sizin belli becerilerinizi (yap-boz çözebilme, örüntü tanıyabilme veya matematik gibi) ölçebilir; ancak bundan yola çıkarak size genel geçer bir IQ skoru veremez; verdiği skorun herhangi bir geçerliliği olmaz. Zaman kullanımı, yönergelerin takibi, çoklu analizle testin raporlaması ancak uzman biri tarafından yapılabilir. Zeka becerilerinizi ve hafızanızı hızlı ve kolay bir şekilde artırabileceğini iddia eden uygulamalara şüpheyle yaklaşmanız gerekir.IQ skorlarının dışsal değerlendirmesi?Dışsal geçerlilik bakımından yapılan çalışmalarda IQ skoru normal ve üstü olan bireylerde; sosyoekonomik statü, genel sağlık durumu, eğitimsel kazanım, gelir, ömür uzunluğu, iş performansı ve hatta yaşam doyum düzeyi ile pozitif ilintili bulunmuştur. İşsizlik, eğitimden yararlanmama, okulu terk etme, evlilik dışı çocuk sahibi olma, suç işleme ve sigara kullanımı gibi alışkanlıkları olan kişilerde IQ yani zeka skoru düşük olduğu gözlemlenmiştir.IQ yaşla beraber değişir mi?Teorik olarak zeka yaşının, biyolojik yaşa oranı olduğu için pek IQ puanları pek değişmez. Zekanın tanımını geniş anlamda alırsak; deneyim, olgunlaşma ve uyum konusunda zihinsel becerilerimiz her gün gelişmeye devam eder.Normal IQ’lu çocukların zekası artırılabilir mi?Erken eğitimsel ve çevresel müdahaleler başta IQ puanını yükseltse de uzun vadede sönümleme olduğu yönünde çalışmalar mevcut. İleri yaşta IQ puanındaki aşırı artış olmasa bile, erken çevresel ve eğitimsel yönden desteklenen çocukların, sosyoekonomik statü, genel sağlık durumu, eğitimsel kazanım, gelir, ömür uzunluğu, iş performansı ve hatta yaşam doyum düzeyinde artış olduğu bulunmuştur.Çocuğun merak duygusu IQ’sunu artırır mı?Erken çocuklukta öğrenilen kelime sayısı, sembol ve imgeleri kullanma, bedenin esnek ve dengeli büyümesi, çocuğun merak ve motivasyonunun yüksek olmasını sağlayan yaklaşımların zekanın değişik yönlerini geliştirdiği görülmüştür. | 5,201 |
71 | Tanı ve Testler | İdrar Kültürü | İdrar kültürü, alınan idrar örneğinde bakteri veya diğer mikropların varlığını ve türünü belirlemek için uygulanan laboratuvar testidir. İdrar kültürü testinde bakteri gibi mikroorganizmaların üreyip üremeyeceği kontrol edilir, sonuç pozitif ise idrar yolu enfeksiyonu bulunduğu anlamına gelir. Enfeksiyona neden olan bu bakteriler genellikle E. coli, Klebsiella, Citrobacter türleri ve P. mirabilistir. Ayrıca Candida türleri gibi mantar organizmaları da enfeksiyona neden olmaktadır. İdrar kültürleri rutin idrar tahlili testlerinin bir parçası değildir. Eğer idrar tahlili sonucunda idrar yolu enfeksiyonu tespit edilirse uzman doktor tarafından idrar kültürü istenebilir. Burada amaç hem tanıyı kesinleştirmek hem de bakterinin türünü belirlemektir.İdrar kültürü, alınan idrar örneğinde bakteri veya diğer mikropların varlığını ve türünü belirlemek için uygulanan laboratuvar testidir. İdrar kültürü testinde bakteri gibi mikroorganizmaların üreyip üremeyeceği kontrol edilir, sonuç pozitif ise idrar yolu enfeksiyonu bulunduğu anlamına gelir. Enfeksiyona neden olan bu bakteriler genellikle E. coli, Klebsiella, Citrobacter türleri ve P. mirabilistir. Ayrıca Candida türleri gibi mantar organizmaları da enfeksiyona neden olmaktadır. İdrar kültürleri rutin idrar tahlili testlerinin bir parçası değildir. Eğer idrar tahlili sonucunda idrar yolu enfeksiyonu tespit edilirse uzman doktor tarafından idrar kültürü istenebilir. Burada amaç hem tanıyı kesinleştirmek hem de bakterinin türünü belirlemektir.İdrar Kültürü Nedir?İdrar kültürü, idrar yolu enfeksiyonunun tanısını sağlayan ve idrar yolu enfeksiyonuna neden olan bakteri ve mayanın türünü belirlemek için uygulanan bir test yöntemidir. İdrar tahlilinden farklı olarak idrar kültüründe önemli olan bakterinin türünün belirlenmesidir. Bu sonuca göre uygun tedavi yöntemi şekillenir.İdrar kültürü testinden önce kişiye idrar tahlili yapılabilir. Eğer idrar tahlilinde idrar yolu enfeksiyonu işaretleri söz konusuysa belirtiler de göz önüne alınarak doktor tarafından idrar kültürü istenebilir. İdrar kültüründe enfeksiyon teşhisi kesinleşmekle birlikte enfeksiyona neden olan bakteri veya mayanın tipi de belirlenebilir. Bu durum yalnızca idrar kültürünün pozitif sonuç verdiği durumlar için geçerlidir. Eğer test sonucu negatifse herhangi bir idrar yolu enfeksiyonu söz konusu değildir.Bakterinin ve mayanın türü idrar yolu enfeksiyonunun tedavisini şekillendirir. Eğer bakteriyel bir durum söz konusuysa antibiyotik tedavisine başvurulabilir.İdrar Kültürü ile Neye Bakılır?İdrar kültürü testinin amacı idrar yolu enfeksiyonunun teşhisinin yanında enfeksiyona neden olan bakteri ve mayanın da tespitinin yapılmasıdır.İdrar kültürü testi için öncelikle kişinin idrar yolu enfeksiyonuna bağlı belirtileri yaşıyor olması gerekir. Yaygın belirtiler arasında idrar sırasında ağrı, yanma, sık ve ani idrara çıkma yer alır. Bu belirtileri yaşayan kişiler için öncelikle rutin bir idrar tahlili istenir.İdrar tahlilinde enfeksiyon sonucu çıkabilir ancak doktor ek olarak idrar kültürü testi de isteyebilir. İdrar kültürü testi ile birlikte enfeksiyon tanısı ve özellikle enfeksiyona neden olan bakterinin türü belirlenir.Bu bağlamda enfeksiyonun doğru teşhisi, tedavi sürecinin planlanması açısından oldukça önemlidir. Doğru teşhis ile birlikte enfeksiyon tedavisi için antibiyotik kullanımına başlanabilir.Bunların dışında ayrıca antibiyotik tedavisinden sonra da kontrol amaçlı bir idrar kültürü testi yapılabilir. Bunun amacı tedavinin işe yarayıp yaramadığını görmektir.İdrar Kültürü Nasıl Yapılır?İdrar kültürü testi için öncelikle kişiye temiz ve steril bir kap verilir. Kişiden bu kaba idrarını yapması istenir. Kişi özel kaba idrarını yaptıktan sonra idrarlı kap uzman personele teslim edilir. Daha sonrası bu kap laboratuvarda uygun besiyerine eklenir ve mikroorganizmaların üremesi için bekletilir. Buradan sonraki süreç sonuçların çıkması için beklemektir. Testin yapıldığı laboratuvara göre değişkenlik gösterse de sonuçlar genellikle birkaç gün içinde çıkar.İdrar kültürünün negatif çıkması sağlıklı bir durumdur ancak pozitif sonuç veren idrar kültürü testi için doktor kontrolünde uygun tedavi belirlenir.İdrar Kültüründe Negatif Sonuçİdrar kültürü sonucunun negatif çıkması kişinin idrarında enfeksiyon bulunmadığı anlamına gelir. Enfeksiyon bulunmadığı gibi idrarda herhangi bir bakteri veya maya da yoktur.Test negatif çıksa bile idrar yolu enfeksiyonuna benzer belirtiler devam ediyorsa bunun altında farklı nedenler yatıyor olabilir. Bunlara örnek olarak da böbrek taşı, mesanede kitle veya farklı bir üreme yolları hastalığı verilebilir. Tam tanı için kültür veya idrar tahlili dışında farklı testler de istenebilir.İdrar Kültüründe Pozitif Sonuç İdrar kültüründe pozitif sonuç çıkması idrar yolu enfeksiyonunun göstergesidir. İdrar kültürüyle birlikte hem idrar yolu enfeksiyonu belirlenir hem de enfeksiyona yol açan bakteri veya mayanın tespiti yapılır. Test sonuçları laboratuvara göre farklılık gösterse de genellikle pozitif sonuç veren idrar kültürü testinin kaynağı idrar yolu enfeksiyonudur.İdrar yolu enfeksiyonu genellikle birtakım belirtilerle ortaya çıkar ancak bazı vakalarda asemptomatik de olabilir. Bu gibi durumlar tedaviye ihtiyaç duymayabilir ancak belirtilerin yaşandığı pozitif vakalarda antibiyotik tedavisi öncelikli bir tedavi yöntemidir. Antibiyotik tedavisi, idrardaki enfeksiyonun hızlı bir şekilde temizlenmesini ve semptomları azaltarak kişinin sağlığına kavuşmasını sağlar.İdrar kültürü sonucunun pozitif çıkmasına neden olabilecek başlıca faktörler şunlardır:İdrar yolu enfeksiyonlarıİdrar yolu enfeksiyonları, idrar yollarında bakterilerin çoğalması sonucunde meydana gelir. İdrar yolu enfeksiyonunda bilinen en yaygın faktör bağırsakta bulunan escherichia coli bakterisidir. Bu bakteriler, üretradan mesaneye ve bazen böbreklere kadar ilerleyerek idrarda enfeksiyona yol açabilir. İdrar yolu enfeksiyonları genelde sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma hissi, bulanık veya kötü kokulu idrar ve alt karın ağrısı gibi etkilerle kendini gösterir. Buna bağlı olarak yapılan idrar kültüründe de pozitif sonuç çıkması normaldir.Kontaminasyon (Bulaşma)İdrar kültürü için idrar örneğinin alınması sırasında uygun hijyen kurallarına uyulmaması, dış genital bölgedeki bakterilerin idrar örneğine karışmasına yol açabilir. Bu durum da idrar kültüründe yanlış pozitiflik ortaya çıkmasına neden olabilir. Özellikle kadınlarda idrar örneği alınmadan önce genital bölgenin temizlenmesi önemlidir. İdrar örneği alınmadan önce genital bölgenin temizlenmemesi veya orta akım idrarı yerine başlangıç idrarının toplanması kontaminasyon riskini artırabilir.Yetersiz hijyen ve temizlik alışkanlıklarıÖzellikle tuvalet temizliğinde hijyen kurallarına dikkat edilmemesi, bakterilerin üretradan mesaneye geçmesine neden olabilir. Kadınlarda üretranın kısa olması nedeniyle bu risk daha yüksek olarak kabul edilir. Bu bilgiler ışığında yanlış temizlik alışkanlıkları da enfeksiyon riskini artıran faktörlerden biridir.Cinsel aktiviteCinsel ilişki sırasında bakterilerin üretraya taşınması söz konusu olabilir. Bu durum, özellikle kadınlarda idrar yolu enfeksiyonu riskini artırabilecek bir faktördür. Cinsel ilişki sonrası idrara çıkmak, bakterilerin idrar yolundan atılmasına yardımcı olabilecek adımlardan biridir.İdrar tutma alışkanlığıUzun süre idrar tutmanın olumsuz etkileri arasında mesanede bakterilerin çoğalması için uygun bir ortam oluşturmasıdır. Bu durum dada yine idrar yolu enfeksiyonunu artıran risk faktörleri arasındadır. Düzenli olarak idrara çıkmak her zaman en sağlıklısıdır.Kişideki anatomik ve yapısal sorunlarBöbrek taşı, idrar yollarında daralma veya tıkanıklık gibi yapısal sorunlar, idrar akışını engelleyerek bakterilerin üremesi için uygun bir ortam yaratır. Bu tür anatomik problemler, idrar yolu enfeksiyonlarına zemin hazırlar. İdrar yolu enfeksiyonuna zemin hazırlaması da idrar kültüründe pozitif sonuca davetiye çıkarır.Bağışıklık sisteminin zayıf olmasıBağışıklık sistemi zayıf olan kişiler, enfeksiyonlara karşı daha savunmasız ve güçsüzdür. Bağışıklık sisteminin zayıf olması vücudun bakterilere karşı savunma direncini azaltır. Bakteri kaynaklı enfeksiyonlardan biri de idrar yolu enfeksiyonudur. İdrar yolu enfeksiyonunun belirlenme yollarından biri de idrar kültürü testidir. İdrar kültürü testinin pozitif çıkması enfeksiyonun doğrulanmasıdır.Özetle idrar kültüründe pozitif sonuç alınmasının nedenleri arasında vücuttaki aktif enfeksiyonlar, kontaminasyon (bulaşma) ve yukarıda belirtilen risk faktörleri yer alır. Doğru tanı ve tedavi için idrar örneğinin uygun ve düzgün bir şekilde alınması, hijyen kurallarına dikkat edilmesi ve risk faktörlerinin olabildiğince azaltılması büyük önem taşır. Ayrıca, idrar kültürü sonuçlarının doğru yorumlanması ve bulaşma ile gerçek enfeksiyonun ayırt edilmesi, gereksiz antibiyotik kullanımını önlemek ve doğru tedaviyi sağlamak açısından önem arz eder.İdrar Kültürü ile İdrar Tahlili Arasındaki Farkİdrar tahlilinde idrar yolu enfeksiyonu belirlenebilir ancak idrar yolu enfeksiyonunun doğru tedavisi için enfeksiyona neden olan bakteri veya mayanın türünün de belirlenmesi önemlidir. İşte idrardaki enfeksiyonun kaynağı da idrar kültürü testi ile tespit edilir. İdrar kültürü ile idrar tahlili arasındaki fark enfeksiyonun kaynağının tespiti ile bağlantılıdır.İdrar Kültürü Hakkında Sık Sorulan Sorularİdrar kültürü testi ne demek?İdrar kültürü, idrar yolu enfeksiyonu ve enfeksiyona neden olan mikroorganizmalarının tespitinin yapıldığı bir idrar testidir.İdrar kültürü testinde hangi hastalıklar belirlenir?İdrar kültüründe başlıca belirlenen hastalık idrar yolu enfeksiyonudur. Bununla birlikte ek testlere de gerek duyulmakla birlikte idrar kültüründe cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar veya safra kanalı hasarları da belirlenebilir.İdrar kültüründe böbrek enfeksiyonu çıkar mı?Normal şartlarda bakteriler sağlıklı insanların da idrarında bulunabilir. Bu nedenle böbrek enfeksiyonu hem semptomlara hem de bir laboratuvar testine dayanarak teşhis edilir. Bu laboratuvar testlerinden biri de idrar kültürüdür. Uzman bir doktor, enfeksiyona hangi bakteri türünün neden olduğunu bulmak için idrarı kültürleyebilir.Pozitif idrar kültürü testinin belirtileri nelerdir?İdrar kültürünün pozitif çıkması idrarda enfeksiyon göstergesidir. Bunun tanımı da idrar yolu enfeksiyonudur. İdrar yolu enfeksiyonu da idrarda yanma, idrar sırasında ağrı, idrar renginde bulanıklık gibi semptomlara yol açabilir.İdrar kültüründe hangi bakteriler bulunur?İdrar kültüründe tespit edilebilecek bakteriler idrar yolu enfeksiyonuna neden olan yaygın bakterilerdir. Bunların arasında escherichia coli bakterisi, staphylococcus saprophyticus bakterisi ve strep bakterisi yer alabilir. Bu tür bakteriler idrar kültüründe ortaya çıkabilir.İdrar kültürü pozitif çıkarsa ne olur?Kişiden alınan idrar örneği sonucunda yapılan idrar kültüründe pozitif sonuç çıkması genellikle idrar yolu enfeksiyonunun işaretidir.İdrar kültürleri yanlış sonuç verir mi?İdrar kültürünün sonucu laboratuvara göre değişkenlik gösterebilir. İdrar örneğinin kirlenmesi veya sonuç sistemlerinin hatalı olması gibi durumlarda idrar kültürlerinde yanlış sonuca neden olabilir. Örneğin pozitif çıkan sonuçlarda aslında kişide idrar yolu enfeksiyonu olmadığı ortaya çıkabilir.İdrar kültürü testinin sonuçları ne zaman çıkar?İdrardaki kültürlerin büyümesi 24 ila 48 saat sürebilir. Buna bağlı olarak da idrar kültürü sonuçlarının birkaç gün içinde çıkması beklenir. Yine belirtmek gerekirse sonuçların çıkması testin yapıldığı laboratuvara göre değişebilir.Hamilelikte idrar kültürü testi yapılır mı?İdrar yolu enfeksiyonları aynı zamanda hamile bireylerde de yaygın olarak görülebilir. Enfeksiyonların görülmesi anne adayına olduğu kadar tedavi edilmediği müddetçe bebeğe de zarar verebilir. Bu yüzden enfeksiyonun belirlenmesi için idrar kültürü testi yapılabilir ve çıkan sonuç değerlendirilir.Bebeklerde idrar kültürü testi ne kadar önemlidir?Bebeklerin idrarında da zamanla enfeksiyon ortaya çıkabilir. Bu enfeksiyonun varlığı ise idrar kültürü ile belirlenebilir. Özellikle enfeksiyonun ilerlememesi adına idrar kültürü yapılması önemlidir. Bebeklere yapılan idrar kültüründe çıkan negatif sonuç idrarda bir enfeksiyon üremesi olmadığı ortaya koyarken pozitif sonuçlar ise enfeksiyon belirtisidir.İdrar kültürünün pozitif çıkması durumunda nasıl bir tedavi uygulanır?Yapılan idrar kültürünün pozitif çıkması idrar yolu enfeksiyonu anlamına gelir. İdrar yolu enfeksiyonu da bakteri veya mayanın türüne bağlı olarak genellikle antibiyotik tedavisi ile iyileştirilir. Antibiyotiğin dozu ve kullanım süresi enfeksiyonun şiddetine bağlıdır. | 4,727 |
72 | Tanı ve Testler | İkili Tarama Testi | İkili tarama testi, hamileliğin ilk üç ayında fetüste kromozomal anormalliklerin ve diğer genetik durumların riskini değerlendirmek için yapılan testtir. İkili test olarak da bilinen bu test, annenin kanında koryonik gonadotropin (hCG) ve gebelikle ilişkili plazma protein-A (PAPP-A) olan iki spesifik belirteci ölçer. İkili tarama testi annenin yaşı, sağlık durumu gibi faktörler göz önünde bulundurularak tam kan sayımı ve ultrasonla yapılır. Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Doç. Dr. M. Eftal Avcı, ikili tarama testi hakkında bilgi verdi.İkili tarama testi, hamileliğin ilk üç ayında fetüste kromozomal anormalliklerin ve diğer genetik durumların riskini değerlendirmek için yapılan testtir. İkili test olarak da bilinen bu test, annenin kanında koryonik gonadotropin (hCG) ve gebelikle ilişkili plazma protein-A (PAPP-A) olan iki spesifik belirteci ölçer. İkili tarama testi annenin yaşı, sağlık durumu gibi faktörler göz önünde bulundurularak tam kan sayımı ve ultrasonla yapılır. Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Doç. Dr. M. Eftal Avcı, ikili tarama testi hakkında bilgi verdi.İkili Tarama Testi (İkili Test) Nedir?İkili tarama testi, hamileliğin ilk üç ayında bebeğin kromozomal gelişiminde olabilecek herhangi bir anormalliği kontrol etmek için yapılan bir tür doğum öncesi kan testidir. Kromozomlardaki bu tür anormallikler, bebeğin fetüs içinde ve hatta daha sonraki yaşamında büyümesini etkileyebilecek ciddi sağlık koşullarına ve bozukluklara yol açabilir.İkili tarama testi, Down sendromu veya Edward sendromu gibi belirli bozuklukların olasılıklarını önceden belirlemede etkili olabilir. Bu test, anormallikleri oldukça doğru bir şekilde tespit etmeye yardımcı olan çok güvenilir bir test olduğu için sıklıkla önerilir.İkili tarama testi kanda Serbest Beta HCG ve PAPP-A semptomlarının kontrol edildiği bir kan testidir. Bu test ayrıca kromozomal anormallikleri kontrol etmek için ultrason ense taramasını da kapsar. Nukal yarı saydamlık (NT), bebeğin boynunun arkasındaki yarı saydam alandır. Bu parlaklığa sıvının neden olduğu ve bu bölgenin kalınlığı ileri incelemeye gidilip gidilmeyeceği belirlenir. Bu alan 14 haftadan sonra azalır, bu nedenle 14 hafta tamamlanmadan kontrol edilmelidir.İkili Tarama Testi (İkili Test) Neden Yapılır?İkili test ya da ikili tarama testi, hamileliğin ilk üç ayında 11. ila 14. haftalarda yapılarak bebeğin Down sendromu, Edward Sendromu ve Patau sendromu gibi durumların riskinin ortaya çıkarılması için yapılır. Böylelikle bebek doğmadan önce ciddi zihinsel engelliliği ya da fiziksel kusuru olup olmadığı görülür.İkili Tarama Testi (İkili Test) Nasıl Yapılır?İkili tarama testi, kan testi ve ense kalınlığı (NT) taraması olarak bilinen bir ultrason muayenesini içerir. Test sonuçları pozitif ve negatif olarak ikiye ayrılır. Testin sonuçları sadece alınan kan örneklerine değil, annenin yaşına ve ultrasonda görülen fetüsün ne kadar olduğuna bağlıdır. Tüm bu faktörler sonucun belirlenmesinde rol oynar.Kan örneğinde hormon serbest beta HCG ve gebelikle ilişkili plazma protein A (PAPP-A) düzeyleri kontrol edilir. Glikoprotein hormonu hamilelik sırasında plasenta tarafından geliştirilir. Serbest beta HCG'nin yüksek seviyeleri, daha yüksek Down sendromu riskini gösterir ve düşük protein seviyeleri de Down sendromu riski taşır.İkili Tarama Testi Avantajları Nelerdir?İkili tarama testi, hamilelik sırasında veya bebek doğduktan sonra daha ileri testler ve bakım veya tedavi konusunda anne adaylarının seçim yapmasına yardımcı olur. İkili test sayesinde bebeğin kromozomal ya da genetik hastalıklara sahip olma olasılığı ortaya çıkarılır. Kan testi ve ultrasonla gerçekleştirilen ikili tarama testinde yan etki ya da invaziv bir işlem uygulanmadığı için güvenilirdir.İkili tarama testi avantajları şöyle sıralanabilir:Anormallikler erken tespit edilirİkili tarama testi, fetüsteki Down sendromu gibi kromozomal anormallik riskini gebeliğin ilk üç ayı gibi erken bir dönemde tespit edilmesine yardımcı olur. Bu da hamilelikle ilgili daha erken planlama ve karar verilmesine olanak tanır.İnvaziv olmayan yöntemle yapılırİkili tarama testi, kan alımı ve ultrason yöntemiyle gerçekleştirilir. Bu da gebelik kaybı riski taşımadan güvenli şekilde yapılmasını sağlar.Risk değerlendirmesi yapılmasını sağlarİkili test, kromozomal anormallikler ve diğer genetik durumlar için bir risk değerlendirmesi sağlar. Böylelikle ileri tanı testleri ve doğum öncesi bakım konusunda bilinçli kararlar alınmasına zemin hazırlar.İkili Tarama Testi Hakkında Sık Sorulan Sorular İkili tarama testi ne zaman yapılır?Gebeliğin 11-14. haftaları arasında yapılabilir ayrıca bu haftalarda yapılacak ayrıntılı ultrason muayenesi ile bebekte olabilecek majör anomalilerin çok büyük bir kısmı saptanabilir.İkili tarama testi papp a kaç olmalı?Hamileden kan alınarak uygulanan ikili testte, serbest B-HCG ve PAPP-A biyokimyasal değerlerine bakılarak değerlendirilir. Bu protein ve hormon gebelik döneminde salgılanır. İkili test uygulamasında risk oranı hesaplanır. Test sonucunda risk oranı 1/250’nin üzerinde olduğundan down sendromu açısından riskli grup olarak değerlendirilir.İkili tarama testinde nelere bakılır?İkili tarama testi bebekte Down sendromu, Edwards sendromu ve Patau sendromu olup olmadığını kesin olarak söyleyemez. Ancak bebeğin bu duruma sahip olma şansının daha düşük veya daha yüksek olup olmadığını gösterir. Bebeğini bir rahatsızlık geçirme olasılığı daha yüksekse, ebeveyn adaylarına daha kesin bir "evet" veya "hayır" yanıtı veren ileri tanı testi sunulur.Orak hücre ve talasemi için tarama testleri, taşıyıcı olup olmadığınızı veya bu koşullara sahip olup olmadığınızı kesin olarak söyler. Ancak bebeğin rahatsızlığı olup olmadığını göstermez.Anne veya baba adayı eğer taşıyıcıysa veya rahatsızlığı varsa, bebeğin etkilenip etkilenmediğini öğrenmek için yine ayrı tanı testleri önerilir.İkili tarama testi zorunlu mudur?İkili tarama testinin herhangi bir zorunluluğu yoktur ancak özellikle Down sendromu gibi hastalıkları önceden teşhis etmede büyük etken oynadığı için yaptırılması önerilmektedir.Down Sendromu tedavi edilebilir mi?Down sendromunun tedavisi yoktur. Kromozomlar, ebeveynlerin yaptığı herhangi bir şey yüzünden değil, tesadüfen yanlış bölünür. Anne yaşı arttıkça Down sendromlu çocuk sahibi olma riski artsa da herkes Down sendromlu bebek sahibi olabilir.İkili tarama testinde bebeğin cinsiyeti belli olur mu?İkili tarama testi bebekte genetik bir hastalık riskinin olup olmadığını saptamak için yapılan bir kan testidir. Bebeğin cinsiyeti ikili tarama testi ile öğrenilmez. Fakat aynı haftalarda yapılan detaylı ultrason muayenesi ile cinsiyet öğrenilebilir. | 2,483 |
73 | Tanı ve Testler | İlaçlı Emar | İlaçlı MR, normal MR çekimine göre ilaçlı bir maddenin hastaya zerk edilmesiyle yapılan bir görüntüleme yöntemidir. MR, tıbbi anlamda en gelişmiş ve en üst düzey görüntüleme yöntemidir. Vücuda zararı olmayan bir yöntemdir. İlaçlı MR, dokuların daha ayrıntılı görüntülenmesi için istenmektedir. Dokularda bir anormallik varsa ilaçlı MR ile bunlar daha net görülür. Bu yöntemde hastaya kontrast bir madde enjekte edilir. Bu süreçle birlikte normal MR’dan daha uzun süren bir görüntüleme yöntemi olmaktadır.İlaçlı MR, normal MR çekimine göre ilaçlı bir maddenin hastaya zerk edilmesiyle yapılan bir görüntüleme yöntemidir. MR, tıbbi anlamda en gelişmiş ve en üst düzey görüntüleme yöntemidir. Vücuda zararı olmayan bir yöntemdir. İlaçlı MR, dokuların daha ayrıntılı görüntülenmesi için istenmektedir. Dokularda bir anormallik varsa ilaçlı MR ile bunlar daha net görülür. Bu yöntemde hastaya kontrast bir madde enjekte edilir. Bu süreçle birlikte normal MR’dan daha uzun süren bir görüntüleme yöntemi olmaktadır.İlaçlı MR hangi durumlarda çekilir?İlaçlı MR genelde normal MR ile karıştırıldığı için, “İlaçlı MR’ın kullanım alanları nedir?” diye merak edilebilir. İlaçlı MR yani halk diliyle ilaçlı emar, doku ve organların daha detaylı görüntülenmesi için kullanılmaktadır. Kan damarları, dokular, organlar daha net görüntülenir. Ayrıca yumuşak doku ve sinir sistemine de ilaçlı MR ile bakılabilmektedir. Omurilik ve beyin görüntülenmesinde sıklıkla kullanılır. Anevrizma, beyin hasarı tespiti, kanser tespiti, MS tespiti, omurilik yaralanmaları, felç riski, göz sorunları, iç kulak sorunlarında kullanılır. Ayrıca, kalp ve damar alanında bloke kan damarlarının görüntülenmesi için, kalp krizi kaynaklı hasarın, kalp hastalıklarının, kalbi çevreleyen doku iltihaplarının, aort sorunlarının, kalp yapısıyla ilgili problemlerin görüntülenmesi için de kullanılır. Ortopedi alanında artrit, kemik enfeksiyonları, tümörler, eklem hasarları, omurga disk sorunları, sinir sorunlarının tespitinde sıklıkla yararlanılır. Bunun yanında meme kanseri taramalarında, bir tümörün ne kadar büyük olduğunun tespitinde, tedavi edilen tümörün nüks edip etmediğinin kontrolünde, kadınlarda meme implantlarının kontrolünde faydalanılmaktadır.İlaçlı MR’ın avantajları ve riskleri nelerdir?İlaçlı MR, geniş kapsamlı bir tarama sağlar. Dokular, organlar, damarlar, sinirler net olarak görüntülenir ve hastalıklar hakkında daha net bir bilgi verir. Radyo dalgaları kullanılan bu yöntemde teşhis kolaylaşır. Özellikle kanserde teşhis ve kanserin yayılım gösterip göstermediği konusunda çok net bilgi vermektedir. İlaçlı MR sayesinde erken teşhis sağlanır ve erkenden tedavi başlatılır. Çok nadir olarak ilaçlı MR’da kullanılan kontrast madde nedeniyle mide bulantısı, baş ağrısı, ilacın verildiği noktada yanma meydana gelebilir. Bazı hastalarda klostrofobi varsa biraz rahatsızlık yaşanabilir. Alerji riski olabilir ancak bu görüntüleme yönteminden önce hastanın tıbbi öyküsü alınır ve ona göre bir teşhis yöntemi belirlenir.İlaçlı MR nasıl çekilir?İlaçlı MR çekilmeden önce hasta üzerindeki tüm metal eşyaları çıkarır. Hastanın hastane önlüğü giymesi gerekir. Eğer hastada kapalı alanda kalma korkusu varsa bunu doktora iletmek gerekir. Eğer gerekirse bunun için hastaya bir sakinleştirici verilir. Fakat doktora sormadan bu ilaç alınmamalıdır. İlaçlı MR çekiminde hastanın damar yolu açılır ve damara kontrast madde verilir. Hasta tarayıcı masasına yatırılır. MR cihazından yüksek ses çıkabilir ancak hastanın rahatsız olmaması için kulak tıkacı ya da kulaklık personel tarafından takılabilir. Bazen endişeyi dindirmek adına hastaya müzik de dinletilebilir. Tarayıcıya çıkıldığında teknisyenler interkom ile hastayla iletişim kurar. Çekim sırasında hastanın yanında kimse olmaz. Tarama sırasında hastanın hareket etmemesi önemlidir. Hareket olursa görüntüler net olmayabilir. Bazen hastanın görüntüleme esnasında bazı anlarda nefesini tutması istenebilir. Bunu teknisyen hastaya interkom ile bildirir. İşlem sırasında bir sorun olursa hasta interkom ile teknisyene bildirimde bulunabilir. Hasta çekim bittikten sonra aynı gün evine gidebilir. Bu sırada radyoloji uzmanı çekim ile ilgili analiz ve rapor hazırlar ve ilaçlı MR’ı talep eden doktordan birkaç gün sonrası için randevu alınmasını ister. İlaçlı MR’dan sonra bir süre gözlem altında kalınır. Bu alerjik reaksiyonlar ya da diğer farklı semptomlar açısından önem taşımaktadır.MR ve İlaçlı MR arasındaki fark nedir?İlaçlı MR’da hastaya damar yolundan kontrast madde verilirken normal MR’da herhangi bir ilaç verilmeden görüntüleme gerçekleştirilir.İlaçlı MR hangi hastalıklar belli olur?Kan damarları, organlar, dokular, omurilik, beyin, yumuşak dokular daha net görülür. Beyin hasarı, kanser, felç riski, omurilik yaralanmaları, kalp sorunları, kemik sorunları, tümörler ilaçlı MR ile görüntülenebilir.İlaçlı MR zararlı mı? İlaçlı MR yan etkileri nelerdir?İlaçlı MR zararlı bir yöntem değildir. Ama bazen bazı hastalarda kullanılan kontrast madde nedeniyle mide bulantısı, baş ağrısı, ilacın verildiği noktada yanma meydana gelebilir. Bazı hastalarda klostrofobi varsa biraz rahatsızlık yaşanabilir. Alerji riski olabilir.İlaçlı Emar öncesi dikkat edilecek noktalar nelerdir?Hastaların öncelikle böbrek fonksiyon testi yaptırmaları gerekir. İşleme aç gelinmesi daha doğru olur. Bunun yanında işlemden bir gün öncesinde kafein içeren besinler alınmamalıdır. Süreçte bir refaktçi ile gelinmelidir. Bunun yanında işlemden önce alerjik reaksiyon açısından taranmak da uygun olur. İşleme girerken tüm metal eşyalardan arınılmalıdır.İlaçlı Emar sonrası dikkat edilecek noktalar nelerdir?İşlem sırasında hekim sakinleştirici vermişse kişinin tek başına eve gitmesi doğru olmaz. Ancak MR sonrası gündelik yaşama hemen dönülebilir. Nadir de olsa alerjik reaksiyon görülebileceğinden bir süre hastanede durulsa iyi olur. Bazen işlem sonrasında mide bulantısı görülebilir ama bu etkiler kısa sürelidir. Bunların dışında işlemi yapan uzmanlar hastayı bilgilendirecektir.İlaçlı MR hakkında sık sorulan sorularİlaçlı emar aç karnına mı çekilir?İlk kez ilaçlı MR çektirenler “İlaçlı MR aç karnına mı çekilir?” veya “İlaçlı MR aç mı tok mu çekilir?” sorularının yanıtını merak eder. Eğer uygulamada anestezi kullanılacaksa işlemden önce 6-8 saat aç olunması istenebilir. Anestezili yapılacaksa ilaçlı MR talebi yapan doktor bunu hastaya bildirir ve onu anestezi uzmanına yönlendirir.İlaçlı MR sonrası yan etkiler nelerdir?İlaçlı MR yan etkileri merak edilen konulardan biridir. İşlem sonrasında baş ağrısı, mide bulantısı olabilir. Fakat bunlar kontrol edilebilir yan etkilerdir. Alerjik reaksiyon görülebilir bu nedenle hekimle çekim öncesi hangi ilaçları kullanıp kullanamadığınıza göre bir görüşme yapmak uygun olacaktır. Bir de kapalı alan korkusu olanlarda bazı rahatsızlık hissi olabilir. Bunu da hekime bildirmekte fayda vardır. İlaçlı MR zararları da merak edilen bir konudur. İlaçlı MR’ın bir zararı bulunmamaktadır.İlaçlı MR kaç dakika sürer?İlaçlı MR’ın süresi uygulamanın hangi bölgeye özel yapılacağına göre değişiklik gösterir. Ortalama 15-20 dakika süren yöntem tüm vücuda veya hangi organlara yönelik yapılacaksa süre olarak değişir. Bu sürelere hazırlık da dahildir. Bazen 1 saate kadar da uzayabilmektedir.Herkese ilaçlı MR yapılır mı?Özellikle böbrek hastalarında, böbrekle ilgili sorunlar yaşayan hastalarda öncelikle böbrek testleri yapılması gerekebilir. Çünkü verilen ilaç böbreklerden atılan bir ilaçtır. Alternatif tetkik yöntemleri bu anlamda düşünülebilmektedir.İlaçlı Emarda kanser belli olur mu?İlaçlı MR'da kanser belli olur. İlaçlı MR ile beyin ve boyun dahil tüm organlardaki tümörler net şekilde görüntülenir. Kanserin erken teşhisi için de önemli bir tarama yöntemidir.İlaçlı MR'da kullanılan ilaç nedir?İlaçlı MR sırasında gadolinyum kontrast maddesi kullanılır. Bu madde görüntü kalitesini artıran bir maddedir, damar sistemi, organlar, yumuşak dokular net şekilde görülür.İlaçlı MR çekilmeden önce su içilir mi?İlaçlı MR öncesinde su içilebilir.İlaçlı MR ne kadar sürer?Görüntülenecek bölgeye göre bu süre değişebilir. Bazen 15 dakika bazen de 45 dakika üzerinde sürebilir.İlaçlı MR’dan önce yemek yenir mi?İlaçlı MR öncesinde 4-8 saat arasında açlık daha tercih edilir bir durumdur.İlaçlı MR öncesi dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?Mutlaka bir nefroloji hekimiyle de görüşülüp böbrek testlerinin yapılması gerekir. Hastaların bol sıvı alması önemlidir. Eğer bir sorun varsa farklı tetkikler de düşünülebilir. Eğer hastalarda diş implantı, işitme cihazı, metal protez, kalp pili gibi tıbbi malzemeler varsa ilaçlı MR yapılmaz. Ayrıca işlemden önce 4-8 saat öncesine kadar katı yiyecek tüketilebilir. Fakat aç gelinmesi daha uygun olur. İşlemden önce su içilebilir. Eğer kardiyak MR yapılacaksa işlemden önce 2 saat yemek yenmemeli. İşlemden 1 gün öncesine kadar da kafein tüketmemek gerekir. Süreç için bir refakatçı olması uygundur. İşlem öncesinde alerjik reaksiyon açısından tarama da gerekir.İlaçlı MR sonrası ne yapılır?Hasta ilaçlı MR sonrası bir süre gözlem altında tutulduktan sonra evine gönderilebilmektedir. İlaçlı MR sonrası bol sıvı alınması hasta için iyidir. Eğer sakinleştirici verildiyse hasta tek başına evine gönderilmez. Normal eylemlerle birlikte beslenme düzenine aynı şekilde devam edilebilir. Eğer herhangi bir yan etki görülürse mutlaka doktorla iletişime geçişmelidir. Hafif bir baş ağrısı ya da mide bulantısı işlem sonrasında görülebilir. Döküntü, nefes darlığı gibi yan etkiler de yaşanırsa ve baş ağrısı, mide bulantısı şiddetliyse doktorla mutlaka görüşülmelidir.İlaçlı MR sonrasında baş ağrısı neden görülür?Baş ağrısı cihazdaki güçlü mıknatıslar nedeniyle olabilir. Ayrıca sersemlik hissi, baş dönmesi de meydana gelebilir fakat bu etkiler kısa süre sonra geçer.İlaçlı MR sonucu kaç günde çıkar?Pek çok kişi, “İlaçlı MR sonucu hemen çıkar mı?” sorusunun yanıtını araştırır. İşlemin yapıldığı bölgeye göre sonuç çıkma süresi de değişkenlik gösterebilmektedir. Genellikle ilaçlı MR sonuç çıkma süresi 1 ila 3 gün arasında değişir.İlaçlı MR hangi durumlarda çekilir?Omurilik ve beyin görüntülenmesinde sıklıkla kullanılır. Anevrizma, beyin hasarı tespiti, kanser tespiti, MS tespiti, omurilik yaralanmaları, felç riski, göz sorunları, iç kulak sorunlarında kullanılır. Ayrıca, kalp ve damar alanında bloke kan damarlarının görüntülenmesi için, kalp krizi kaynaklı hasarın, kalp hastalıklarının, kalbi çevreleyen doku iltihaplarının, aort sorunlarının, kalp yapısıyla ilgili problemlerin görüntülenmesi için de kullanılır. Ortopedi alanında artrit, kemik enfeksiyonları, tümörler, eklem hasarları, omurga disk sorunları, sinir sorunlarının tespitinde sıklıkla yararlanılır. Bunun yanında meme kanseri taramalarında, bir tümörün ne kadar büyük olduğunun tespitinde, tedavi edilen tümörün nüks edip etmediğinin kontrolünde, kadınlarda meme implantlarının kontrolünde faydalanılmaktadır.Adetliyken ilaçlı emar çekilir mi? Genelde kadın hastalar, “Adetliyken ilaçlı MR çekilir mi?” sorusunun yanıtını merak eder. İlaçlı MR regl dönemindeyken de çekilebilir. Hiçbir sıkıntı olmaz.İlaçlı MR sonrası bebek emzirilebilir mi?İlaçlı MR sonrası hastaya verilen madde anne sütüne geçebileceğinden bazı uzmanlar işlemden sonra 24 saat bebeklerin emzirilmemesi gerektiğini savunur ama bu bilgi net değildir. | 4,378 |
74 | Tanı ve Testler | İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi | Canlı doku örneklerinin analiz edilmesini ve hastalıklara hızlı ve kolay bir şekilde tanı konulmasını sağlayan ince iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB), en sık tiroid nodülleri, tükürük bezi kitleleri, lenf nodları ve akciğer nodüllerinin tanısında kullanılıyor. Ağrısız, konforlu ve güvenilir bir teşhis yöntemi olan ince iğne aspirasyon biyopsisi, hem hekime hem da hastaya önemli avantajlar sağlıyor. İşlemin ardından sonuçların istenildiği şekilde çıkması durumunda, hasta gereksiz cerrahi işlemlerden ve anestezi almaktan kurtulabiliyor. 15-30 dakika aralığında süren işlem her yaş grubundan hastaya yapılabiliyor. Gebelikte de güvenli bir şekilde uygulanabilen ince iğne aspirasyon biyopsisinin kanser yayma ya da hücre ekimi gibi riskleri, yapılan çalışmalarda çok nadir olarak gösteriliyor. Memorial Ankara Hastanesi Radyoloji Bölümü Uzmanları, ince iğne aspirasyon biyopsisi ile ilgili bilgi verdi.Canlı doku örneklerinin analiz edilmesini ve hastalıklara hızlı ve kolay bir şekilde tanı konulmasını sağlayan ince iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB), en sık tiroid nodülleri, tükürük bezi kitleleri, lenf nodları ve akciğer nodüllerinin tanısında kullanılıyor. Ağrısız, konforlu ve güvenilir bir teşhis yöntemi olan ince iğne aspirasyon biyopsisi, hem hekime hem da hastaya önemli avantajlar sağlıyor. İşlemin ardından sonuçların istenildiği şekilde çıkması durumunda, hasta gereksiz cerrahi işlemlerden ve anestezi almaktan kurtulabiliyor. 15-30 dakika aralığında süren işlem her yaş grubundan hastaya yapılabiliyor. Gebelikte de güvenli bir şekilde uygulanabilen ince iğne aspirasyon biyopsisinin kanser yayma ya da hücre ekimi gibi riskleri, yapılan çalışmalarda çok nadir olarak gösteriliyor. Memorial Ankara Hastanesi Radyoloji Bölümü Uzmanları, ince iğne aspirasyon biyopsisi ile ilgili bilgi verdi.İnce iğne biyopsisi nedir?İnce iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB) görüntüleme kılavuzluğunda (sıklıkla bu ultrason cihazıdır) bir kitleden veya nodülden tanı koymak için ince iğne ve bir enjektör yardımı ile mikroskop altında değerlendirmek üzere hücre örneklerini alma ve cama yayma işlemidir. Eskiden şüpheli kitlelerden tanı amaçlı doku örneği almak cerrahi müdahaleler gerektirirken, bu işlem günümüzde hastanın kitle dışındaki diğer dokularına zarar vermeden çok daha kolay, hızlı ve konforlu bir şekilde yapılabilmektedir.İnce iğne biyopsisi hangi hastalıklarda uygulanır?İnce iğne aspirasyon biyopsisi başlıca baş boyun hastalıklarının(tiroid nodülleri, tükürük bezi kitleleri, lenf nodları), cilt altı nodüllerin ve akciğer nodüllerinin tanısında kullanılır.İnce iğne biyopsisinin avantajları nelerdir?Bilindiği üzere radyolojik görüntüleme yöntemleri kitlenin yeri, boyutu, çevre dokular ile ilişkisi, kanlanması hakkında bilgi verse de kitlenin kanserli veya hastalıklı olup olmaması konusunda bilgi vermez. Bu nedenle mikroskop altında patoloğun kitle içerisindeki hücreyi mikroskop altında değerlendirerek daha net bilgi vermesine ihtiyaç duyulur. İnce iğne aspirasyon biyopsisinin hızlı, ucuz, ulaşılabilir, kolay, ağrısız, konforlu ve güvenilir olması tedavide yol göstermesi açısından hekime ve hastaya büyük avantaj sağlar. Hastanın sonucunun iyi huylu gelmesi durumunda, hasta gereksiz ameliyat ve anestezi işleminden kurtulur. Kötü huylu gelmesi durumunda ise ameliyatın kapsamı belirlenebilir.İnce iğne biyopsisi nasıl uygulanır?Öncelikle hastaya işlem ile ilgili detaylı sözel bilgi verilip, yazılı onam formu imzalatılır. Hastanın biyopsi alınacak bölgesinin ultrasonografi ile değerlendirmesi yapılır. İşlem yapılacak yer antiseptik kullanarak temizlenir. Malzemeler için steril ortam hazırlanır. İşlem yapılacak olan ilgili bölge lokal anestezi ile uyuşturulur. Adından da anlaşılacağı üzere çok ince uçlu enjektör iğnesi kullanılır. İğne ucu ve enjektör ile ultrason rehberliğinde nodüle yönelik, nodülün farklı bölgelerinden basma çekme hareketleri uygulanır. Bu işlem birkaç kez tekrar edilir. Eğer işlem baş boyun bölgesinden yapılacak ise işlem sırasında hastanın konuşmaması, öksürmemesi ve yutkunmaması istenir. Alınan örnek mikroskop için olan özel camlara püskürtülür ve yayılır. İşlem sırasında odada bulunan patalog alınan numuneyi özel boyaları ile boyayıp, örneğin yeterli olup olmadığı hakkında bilgi verdikten sonra işlem sonlandırılır. Ayaktan hastalara uygulanan işlemin süresi 15 dakika ile 30 dakika arasında değişkenlik gösterir.İnce iğne biyopsisi ile ilgili sık sorulan sorular İnce iğne biyopsisi kimlere yapılabilir?İnce iğne biyopsisi şüpheli kitlesi bulunan ve ilgili doktorun önerdiği herkese yapılabilir. Herhangi bir yaş sınırlaması yoktur.İnce iğne biyopsisi hamilelere yapılabilir mi?Gebe hastalarda nodüllere yaklaşım, gebe olmayanlarla aynıdır. Şüpheli klinik ve USG bulguları varlığında, hücresel tanı için İİAB kriterleri gebelikten etkilenmez. İnce iğne aspirasyon biopsisi gebelikte güvenli bir şekilde uygulanabilir.İnce iğne biyopsisi neden yapılır?İnce iğne aspirasyon biopsisi nodülün ve kitlenin ne tür hücreden oluştuğunu anlamak, daha kesin tanı ve tedavi planını belirlemek için yapılır.İnce iğne aspirasyon biopsisi kanserin yayılmasına, ekilmesine neden olur mu?Yapılan araştırmalar ince iğne aspirasyon biyopsi yapılan olguların sadece % 0.00012'sinde hücre ekimi tespit edilmiş olup, çok nadir bir risk olduğunu göstermektedir. Bu yüzden hastalar ekebileceği kaygısı duymadan güvenle ince iğne aspirasyon biyopsisi yaptırabilir.İnce iğne biyopsisi acıtır mı?İnce iğne aspirasyon biyopsisi lokal anestezi eşliğinde yapıldığından acısız bir işlemdir. Hasta hafif rahatsızlık duyabilir.İnce ine biyopsisi hangi organlara uygulanır?İnce iğne aspirasyon biyopsisi birçok organa uygulanabilir. Ancak en sık baş boyun, cilt ve akciğer bölgesine uygulanmaktadır.İnce iğne biyopsisi ne kadar sürer?İşlem süresi 15 dakika ile 30 dakika arasında değişmektedir.İnce iğne biyopsisinin yan etkileri nelerdir?Doğru uygulandığında yan etkileri yok denecek kadar azdır. Ciltte bazen iğne girişine bağlı geçici bir süreliğine morarmalar görülebilir.İnce iğne biyopsisinin komplikasyonları var mıdır?İşlem görüntüleme kılavuzluğunda girişimsel radyolog tarafından doğru yerden doğru şekilde örneklendiğinden, istenmeyen organa veya dokuya tahribat ve komplikasyon oranı oldukça düşüktür. Nadir de olsa işlem bölgesinde az miktarda kanama, morarma, şişkinlik, rahatsızlık görülebilir. Ancak bu durum bir süre sonra normale dönmektedir.İnce iğne biyopsi işleminden önce ve sonra nelere dikkat edilmelidir?İnce iğne biyopsisi öncesi hastanın kanama parametreleri tahlillerine bakılmalı, kan sulandırıcı kullanmamaya dikkat edilmelidir. Bunların dışında herhangi bir ön hazırlığa ihtiyaç duyulmaz. Sonrasında bir gün boyunca uygulama bölgesine su değdirmemeye dikkat edilmelidir. Hasta ağrı veya rahatsızlık hisseder ise ağrı kesici kullanabilir. Ancak özellikle kan sulandırıcı etkisi olan aspirin almamaya dikkat etmelidir.İnce iğne biyopsisi kesin sonuç verir mi?Yapılan araştırmalar ince iğne aspirasyon biyopsisinin doğruluk oranın %85.7- %95,4 olarak göstermiş. Biyopsi ince iğne ile yapılması nedeniyle bazen az miktarda hücre alınabilmesi, dokunun içerisinde ölü hücrelerin olması, örnek içerisine kan karışması bazen patolojik tanının konmasını zorlaşabilmektedir. Dokunun yetersiz alınması durumlarında işlemin tekrar edilmesi gerekmektedir.İşlem sonrasında nelere dikkat etmek gerekir?İşlem sonrası bir süre oturarak hafif baş dönmesi önlenmeye çalışılır. Çoğu hasta kendini iyi hissedeceği için normal rutinine hemen dönebilir. Yapılan pansuman birkaç saat sonra çıkarılabilir. Biyopsi bölgesinde işlem sonrası oluşabilecek hafif ağrılar için gerekirse ağrı kesici ilaçlar (aspirin dışındaki) kullanılabilir. İşlem sonrası her ihtimale karşı aynı gün su değdirmemeye ve ağır iş yapmamaya dikkat edilmesi gerekir. Sonuçların patoloji laboratuvarından gelmesi birkaç gün sürebilir.Akciğer biyopsisinden sonra ağrı olur mu?Akciğer biyopsisi lokal anesteziyi takiben yapıldığından tamamen ağrısız bir işlemdir.Tiroid biyopsisi acı verir mi?Tiorid biyopsisi lokal anesteziyi takiben yapıldığından tamamen ağrısız bir işlemdir.İnce iğne aspirasyon biyopsisinde anestezi uygulanır mı?İnce iğne aspirasyon biyopsisinde lokal anestezi uygulanır.İnce iğne asiprasyonu uygulamasında yaş sınırı var mıdır?İnce iğne aspirasyon biyopsisi için herhangi bir yaş sınırlaması bulunmamaktadır.İnce iğne aspirasyon sitolojisi ne demektir?İnce iğne aspirasyon sitolojisi ince iğne aspirasyon biyopsisinin bir diğer adıdır. | 3,200 |
75 | Tanı ve Testler | İnsülin Direnci Testi (HOMA-IR) | Homeostatic Model Assessment of Insulin Resistance ifadelerinin kısaltması olan HOMA-IR, vücut içerisinde insülin direncinin ölçülmesi için kullanılan testtir. Bu test sayesinde pankreasın insülin salgılama kapasitesi ile vücudun glikozu kullanma değeri ölçülmüş olur. HOMA-IR sayesinde de insülin direnci belirlenerek buna yönelik olarak tedavi süreci yürütülür. Genellikle HOMA-IR testi, diyabet, obezite veya metabolik sendrom riski taşıyan bireylere uygulanır. İnsülin direnci, vücudun insüline yeterince yanıt verememesi durumudur ve HOMA-IR yüksekliği bu durumun bir göstergesi olarak bilinir. HOMA-IR yüksekliği, kilo alımı, enerji düşüklüğü ve kronik hastalıklar gibi problemlere neden olabilir.Homeostatic Model Assessment of Insulin Resistance ifadelerinin kısaltması olan HOMA-IR, vücut içerisinde insülin direncinin ölçülmesi için kullanılan testtir. Bu test sayesinde pankreasın insülin salgılama kapasitesi ile vücudun glikozu kullanma değeri ölçülmüş olur. HOMA-IR sayesinde de insülin direnci belirlenerek buna yönelik olarak tedavi süreci yürütülür. Genellikle HOMA-IR testi, diyabet, obezite veya metabolik sendrom riski taşıyan bireylere uygulanır. İnsülin direnci, vücudun insüline yeterince yanıt verememesi durumudur ve HOMA-IR yüksekliği bu durumun bir göstergesi olarak bilinir. HOMA-IR yüksekliği, kilo alımı, enerji düşüklüğü ve kronik hastalıklar gibi problemlere neden olabilir.HOMA-IR Nedir?İnsülin Direncinin Homeostatik Model Değerlendirmesi olan HOMA-IR, sistemik insülin direncini ve beta hücre fonksiyonunu tahmin etmek için yapılan bir testtir. mg/dL cinsinden 8-10 saatlik açlık sonrası alınan kan şekeri ve mU/L cinsinden açlık insülinin çarpılıp, 405'e bölünmesi ile elde edilir. HOMA-IR, vücudun glikoz ve insülin dengesini incelenmesini sağlayarak pankreasın ürettiği insülin değerini ortaya çıkarır. Hesaplama yapılırken genellikle açlık kan şekeri ve açlık insülin seviyeleri kullanılır. Bunların yanında HOMA-IR, diyabet, metabolik sendrom, obezite veya insülin direncine bağlı diğer hastalıkların teşhisinde yararlanılır. Böylelikle bu test sayesinde insülin duyarlılığı ve oluşan yüksek değerler değerlendirilmiş olur. Hastalıkların erken teşhis edilmesi sayesinde yaşam tarzı değişiklikleri ve tedavi ile kontrol altına alınabilir.HOMA-IR Neden Yapılır?HOMA-IR testi, kişilerin diyabet veya metabolik sendrom riski altında olup olmadıklarını ve insülin direncini tespit etmek için yapılır. Özellikle diyabet öncesi dönemde insülin direnci sessizce ilerleyebilir ve belirti göstermez. Erken teşhisi sağlanmasında etkili olan HOMA-IR testi, hastalık risklerini azaltmaya yönelik önlemler alınmasına zemin hazırlar. Obezite, polikistik over sendromu (PKOS), hipertansiyon gibi rahatsızlıkları olan kişilerde insülin direncini varlığını anlamak için bu testten yararlanılır. Aile geçmişinde insülin duyarlılığı varsa bu testin yapılması önerilir. Böylelikle insülin duyarlılığına karşı tedavi yöntemi ve diyet planı oluşturulur.HOMA-IR Hesaplama Nasıl Yapılır?HOMA-IR hesaplaması yapılırken açlık kan şekeri ve açlık insülin değerlerinden yararlanılarak hesaplanır. Formülü ise şu şekildedir:HOMA-IR = (açlık kan şekeri (mg/dL) x açlık insülin (µU/mL)) / 405Örnek olarak hesaplamak gerekirse, açlık kan şekeri 80 mg/dL ve açlık insülin seviyesi 10 µU/mL olan bir kişinin HOMA-IR değeri: (80 x 10) / 405 = 1,9 olur.HOMA-IR hesaplamasında ortaya çıkan sonuç genellikle yaş, kilo ve diğer sağlık koşulları da göz önüne alınarak değerlendirilir. Hesaplama sonrasında ortaya çıkan sonuç, doktor tarafından değerlendirilir.HOMA-IR Normal Değeri Nedir?HOMA-IR’nin normal değeri, 2,5 ve altı olarak kabul edilir. Bu değerler, kişinin yaşına, cinsiyetine ve genel sağlık durumuna göre farklılık gösterebilir. Gençlerde bu değer bazı durumlarda daha düşük görülürken, yaşlılarda daha yüksektir. 2,5’in üzerindeki HOMA-IR değeri insülin direncine işaret eder. 1’in altındaki değerler ise genellikle düşük insülin seviyelerini gösteren bir durumdur. Bu testin sonuçları mutlaka doktor tarafından değerlendirilerek tedavi sürecine başlatılması gerekir.HOMA-IR Yüksekliği Nedir?HOMA-IR yüksekliği, insülin direncini işaret eden bir değerdir. Yüksek HOMA-IR değeri, vücudun insüline yeterince yanıt veremediği anlamını taşır. Bu nedenle kan şekeri hücrelere taşınmasını zorlaştırır. Pankreas daha fazla insülin salgılanmasına neden olarak pankreasın yorulmasına ve tip 2 diyabete yol açar. 2,5’in üzerinde olan HOMA-IR değerleri yüksek olarak bilinir ve kabul edilir. Obezite, hipertansiyon, kalp hastalıkları ve metabolik sendrom nedeniyle kişide yüksek HOMA-IR değeri görülebilir. Bu değerlerin görüldüğü durumda erken teşhis önemlidir ve bu risklerin azaltılması için önlemler alınması gerekir.HOMA-IR Neden Yükselir?HOMA-IR değerinin yükselmesinin nedeni vücudun insüline karşı duyarlılığının azalmasından kaynaklanır. Genellikle kişinin kötü beslenme alışkanlıklarının olması, sağlıklı bir yaşam tarzının olmaması, yüksek karbonhidrat ve şeker tüketmesine bağlı olarak bu durumlar gerçekleşebilir. Obezite, hormonal dengesizlikler, stres ve benimsenen yaşam tarzı da HOMA-IR yüksekliği yaşanmasına zemin hazırlar. Polikistik over sendromu (PCOS), hipertansiyon ve bazı ilaçların yan etkileri de insülin direncini artırmasına neden olarak insülin direnci testi olan HOMA-IR’da değer artışına sebebiyet verir. İnsülin direnci tedavi edilmediği durumda ise zaman içerisinde metabolik sorunlar yaratabilir.HOMA-IR yüksekliği belirtileri nelerdir?HOMA-IR yüksekliği, çoğu zaman sessiz bir şekilde ilerlediği düşünülse de bazı belirtilere neden olabilir. HOMA-IR yüksekliği durumunda kişide şu belirtiler görülebilir:HOMA-IR yüksekliğinin bu belirtileri kişide oluşan sağlık sorunlarının habercisi de olabilir. Bu sebeple belirtiler görüldüğü durumda doktordan görüş almak önemlidir.HOMA-IR Nasıl Düşürülür?HOMA-IR yüksekliğini düşürmek için kişinin sağlık koşulları, yaşı ve cinsiyeti de göz önünde bulundurularak yaşam tarzında değişiklik yapılması istenebilir. Bu değerin düşürülmesi için uygulanabilecek yöntemler şöyle sıralanabilir:HOMA-IR Hakkında Sık Sorulan SorularHOMA-IR testi ne zaman yapılmalıdır?HOMA-IR testi, açlık kan şekeri ya da insülin değerlerinde anormallik görüldüğü durumda, kişinin kilo problemi ya da diyabet riski varsa yapılabilir.HOMA-IR testi aç karnına mı yapılır?HOMA-IR testinde açlık kan şekeri ve insülin seviyesini ölçüldüğü için 8-10 saatlik açlık sonrasında yapılması istenir.Diyetle HOMA-IR düşürülebilir mi?Düşük karbonhidrat ve şeker içeren bir beslenme biçimi ve diyet yapmak insülin duyarlılığının artmasına yardımcı olarak HOMA-IR seviyesini düşürebilir.HOMA-IR çocuklarda ölçülebilir mi?Çocuklarda obezite veya insülin direnci şüphesi olduğu durumda insülin direnci testi olan HOMA-IR uygulanabilir. | 2,619 |
76 | Tanı ve Testler | Kalın İğne Biyopsisi | Hastalık şüphesi duyulan organ ya da kitlelerden parça alınıp incelenmesine olanak sağlayan kalın iğne biyopsisi Cor biyopsi ya da Tru –cut biyopsisi olarak da biliniyor. Tüm hastalıkların kesin tanısında kullanılabilen kalın iğne biyopsisi en çok meme, prostat, karaciğer ve akciğer hastalıklarında kullanılıyor. Cerrahi işleme gerek kalmadan, lokal anestezi ile yapılan kalın iğne biyopsisi hızlı, kolay ve ağrısız bir şekilde gerçekleştirilebiliyor. İnce iğne biyopsisine göre tanı değeri ve doğruluk oranı daha yüksek olan kalın iğne biyopsisi hamilelerde dahil yaş sınırı olmadan herkese uygulanabiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Radyoloji Bölümü Uzmanları, kalın iğne biyopsisi ile ilgili bilgi verdi.Hastalık şüphesi duyulan organ ya da kitlelerden parça alınıp incelenmesine olanak sağlayan kalın iğne biyopsisi Cor biyopsi ya da Tru –cut biyopsisi olarak da biliniyor. Tüm hastalıkların kesin tanısında kullanılabilen kalın iğne biyopsisi en çok meme, prostat, karaciğer ve akciğer hastalıklarında kullanılıyor. Cerrahi işleme gerek kalmadan, lokal anestezi ile yapılan kalın iğne biyopsisi hızlı, kolay ve ağrısız bir şekilde gerçekleştirilebiliyor. İnce iğne biyopsisine göre tanı değeri ve doğruluk oranı daha yüksek olan kalın iğne biyopsisi hamilelerde dahil yaş sınırı olmadan herkese uygulanabiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Radyoloji Bölümü Uzmanları, kalın iğne biyopsisi ile ilgili bilgi verdi.Kalın iğne biyopsisi nedir?Kalın iğne biyopsisi diğer adlarıyla Cor-biyopsi veya Tru-cut biyopsi radyolojik yöntemler ile saptanan kitlenin kesin tanısının konabilmesi için mikroskop altında değerlendirmek üzere bir kitleden veya organdan doku örneği alma işlemine verilen isimdir.Kalın iğne biyopsisi (Tru-Cut biyopsi) hangi hastalıklarda uygulanır?Kalın iğne biyopsisi hemen hemen tüm hastalıkların kesin tanısında kullanılabilen %95 doğruluk oranına sahip bir yöntemdir. En sık meme, prostat, karaciğer ve akciğer hastalıklarında uygulanır.Kalın iğne biyopsisinin avantajları nelerdir?Eskiden hastalıkların tanısında cerrahi kesme işlemi uygulanırken, günümüzde bu yöntem yerini hastaya anestezi, yatarak tedavi veya cerrahi işleme gerek duymadan görüntüleme eşliğinde hızlı, kolay, ağrısız bir şekilde kitlenin veya dokunun çeşitli bölgelerinden doku örnekleri alınarak kesin tanının konulabileceği yöntemlere bırakmıştır. Bu sayede tedavi yöntemleri veya gerekli ise ameliyatın kapsamı hakkında biyopsi isteyen ilgili hekime yüksek doğruluk oranı ile bilgi verilebilmektedir. Ayrıca kesin tanı koyma ihtimali ince iğneye göre daha yüksek olması, yetersiz gelme olasılığı ve tekrara gerek duyulmaması da diğer avantajları arasında sıralanabilir. Bununla birlikte cerrahi bir işlem olmadığından kişide yara izi bırakmaz.Kalın iğne biyopsisi nasıl uygulanır?Öncelikle hastaya işlem ile ilgili detaylı sözel bilgi verilip, yazılı onam formu imzalatılır. Hastanın biyopsi alınacak bölgesinin ultrasonografi veya tomografi ile değerlendirmesi yapılır. İşlem yapılacak yer antiseptik kullanarak temizlenir. Malzemeler için steril ortam hazırlanır. İşlem yapılacak olan ilgili bölge uyuşturulur. Ultrason veya tomografi rehberliğinde yaklaşık 1 mm ile 4 mm kalınlığında değişen iğne doku içerisinde girilir, doku içerisinde girdikten sonra iğnenin tabancasının düğmesine basılır. Bu sırada iğne içinden çıkan küçük bir bıçak fırlayarak doku içerisinden parça koparır. Parça kesilerek özel patoloji sıvısı bulunan kaba yerleştirilir. Bu işlem kitlenin farklı bölgelerinden birkaç kez tekrarlanır. İşlem esnasında odada bulunan patolog alınan örneklerin yeterliliği konusunda bilgi verdikten sonra işlem sonlandırılır. İşlem ayaktan hastalara uygulanır. İşlem süresi 15 dakika ile 30 dakika arasında değişir.Kalın iğne biyopsisi hakkında sık sorulan sorular Kalın iğne biyopsi türleri nelerdir?Kalın iğne biyopsi türleri, farklı kalınlıkta iğnesi bulunan tabanca sistemli kalın iğneler, vakum biyopsileri ve kemik biyopsileri için kullanılan özel iğnelerdir.Kalın iğne biyopsisi kimlere yapılabilirKalın iğne biyopsisi de tıpkı İnce iğne biyopsisi gibi şüpheli kitlesi bulunan ve ilgili doktorun önerdiği herkese yapılabilir. Herhangi bir yaş sınırlaması yoktur.Kalın iğne biyopsisi hamilelere yapılabilir mi?Hamile hastalarda yaklaşım, hamile olmayanlarla aynıdır. Şüpheli klinik ve radyolojik bulguların varlığında, doku tanısı kriterleri hamilelikten etkilenmez. Kalın iğne biyopsisi hamilelerde güvenli bir şekilde uygulanabilir.Kalın iğne biyopsisi neden yapılır?Çeşitli hastalıkların kesin tanısında ve tedavi sürecinin doğru yönetilebilmesi için yapılır.Kalın iğne biyopsisi acıtır mı?Kalın iğne biyopsisi sırasında ilgili bölge uyuşturularak yapıldığından acısız bir işlemdir. Hasta hafif rahatsızlık duyabilir.Kalın iğne biyopsisi hangi organlara uygulanır?Kalın iğne biyopsisi tiroid, bağırsak, mide, beyin ve kalp hariç hemen hemen tüm organ ve organdaki kitlelerin tedavisinde kullanılır.Kalın iğne biyopsisi ne kadar sürer?Kalın iğne (Tru-cut) işlem süresi 15 dakika ile 30 dakika arasında değişmektedir.Kalın iğne biyopsisinin yan etkileri nelerdir?Kalın iğne biyopsisi doğru uygulandığında yan etkileri yok denecek kadar azdır. Ciltte bazen iğne girişine bağlı geçici bir süreliğine morarmalar görülebilir. İşlem sonrası kısa süreli ağrı duyulabilir.Kalın iğne biyopsisinin komplikasyonları var mıdır?Deneyimli uygulayıcı tarafından görüntüleme eşliğinde uygulandığında komplikasyon oranı oldukça düşüktür. Nadir de olsa kanama, akciğer zarında hava kaçması gibi komplikasyonlar görülebilir. Ancak genellikle müdahaleye gerek kalmadan kendiliğinden geçmektedir.Kalın iğne biyopsi işleminden önce ve sonra nelere dikkat edilmelidir?Biyopsi öncesi hastanın kanama parametreleri tahlillerine bakılmalı, kan sulandırıcı kullanmamaya dikkat edilmelidir. Bunların dışında herhangi ön hazırlığa ihtiyaç duyulmaz. Sonrasında bir gün uygulama bölgesine su değdirmemeye dikkat edilmeli. Hasta ağrı veya rahatsızlık hisseder ise ağrı kesici kullanabilir. Ancak özellikle kan sulandırıcı etkisi olan aspirin almamaya dikkat etmelidir.Kalın iğne biyopsisi kesin sonuç verir mi?Kalın iğne biyopsisi %95 doğruluk oranına sahip, güvenilir bir yöntemdir.Kalın iğne biyopsisinde anestezi uygulanır mı?Kalın iğne biyopsisinde lokal anestezi uygulanır.Kalın iğne uygulamasında yaş sınırı var mıdır?Kalın iğne uygulamasında herhangi bir yaş sınırlaması bulunmamaktadır.Kalın iğne aspirasyon sitolojisi ne demek?Kalın iğne aspirasyon sitolojisi, doku dışında hücre veya sıvı çekme işlemine denilmektedir.Kalın iğne ile ince iğne aspirasyon biyopsisi arasındaki fark nedir?İnce iğne ile sadece sıvı veya hücre alınabiliyorken, kalın iğne biyopsisinde bütün bir doku parçası alınabiliyor. Bu nedenle, kalın iğne biyopsisinin tanı değeri ve doğruluk oranı ince iğneye göre daha yüksektir. Kalın iğne biyopsisi sonrası örneğin yetersiz gelme ihtimali ince iğneye göre çok daha düşüktür. Ancak kalın iğnede kanama riski ince iğneye göre daha fazladır. Ancak bu oran % 1 civarındadır. | 2,693 |
77 | Tanı ve Testler | Kan Gazı Testi | Kan gazı, kanda bulunan oksijen ve karbondioksit seviyesidir. Kan gazı testi ile kanda ne kadar oksijen ve karbondioksit bulunduğu ve kanın asidik seviyesi (Ph) tespit edilir. Bu ölçüm ile kişinin dolaşım sisteminin nasıl çalıştığı ortaya çıkarılır. Bunun yanında akciğer sağlığının da kontrolü sağlanmış olur. Bazı hastalıklar nedeniyle kişinin kan gazı değerlerinde farklılıklar görülebilir. Böyle bir durumda kişiye kan gazı tedavisi uygulanır. Kan gazı yüksekliği ve düşüklüğü dengelenmesi amaçlanır.Kan gazı, kanda bulunan oksijen ve karbondioksit seviyesidir. Kan gazı testi ile kanda ne kadar oksijen ve karbondioksit bulunduğu ve kanın asidik seviyesi (Ph) tespit edilir. Bu ölçüm ile kişinin dolaşım sisteminin nasıl çalıştığı ortaya çıkarılır. Bunun yanında akciğer sağlığının da kontrolü sağlanmış olur. Bazı hastalıklar nedeniyle kişinin kan gazı değerlerinde farklılıklar görülebilir. Böyle bir durumda kişiye kan gazı tedavisi uygulanır. Kan gazı yüksekliği ve düşüklüğü dengelenmesi amaçlanır.Kan Gazı Nedir?Kan gazı, kanda yer alan oksijen ve karbondioksit miktarı ifade eder. Kanda yer alan bu gazların miktarının ortaya çıkarılması kan gazı testi ile gerçekleşir. Kandaki gazların asit oranı ve gaz miktarı farklı hastalıklar nedeniyle değişiklik gösterir. Bu asidik denge genellikle pH olarak ifade edilir. Böbrek, kalp ya da karaciğer yetmezliği olduğu durumda asit seviyeleri yükselerek kan gazı yüksekliği görülebilir. Kan gazları aynı zamanda diğer vücut organlarının işlevleri hakkında da önemli bilgiler sağlayan bir değerdir.Kan Gazı Testi Nedir?Kan gazı testi, kanda yer alan oksijen ve karbondioksit miktarını ölçmek için uygulanan testtir. Aynı zamanda kanın pH’nın ve asidik değerinin ortaya çıkmasını sağlar. Kan gazı testi, genellikle kan gazı analizi veya arteriyel kan gazı (ABG) testi olarak bilinir.Vücuttaki kan ciğerlerden geçtiği sırada oksijenin kana ve karbondioksitin ise kandan akciğerlere akması gerçekleşir. Kan gazı testi sayesinde akciğerlerin oksijeni kana aktarma değeri ve kandaki karbondioksiti ne kadar iyi dışarıya atabildiği belirlenir.Kan gazı testinde ortaya çıkan değerlerle şu hastalıklar ortaya çıkarılabilir:Bu problemlerden herhangi birinin belirtilerini görüldüğü durumda uzman doktor kan gazı testi isteyebilir. Test sırasında bir arterden az miktarda kan alınır ve ölçüm yapılır.Kan Gazı Yorumlama Nasıl Olur?Kan gazı testinin sonuçlarını yorumlama uzman doktorun yardımıyla ve bilgisi doğrultusunda gerçekleşir. Kan gazı testi sonucunda çeşitli hastalıkların teşhisi ve akciğer sağlığı problemleri ortaya çıkarılır. Kan gazı testi yorumlaması için öncelikle belirtilen değerlerin karşılığını ve anlamını bilmek gerekir.Arteriyel kan pH değeriKan gazı testi ile kandaki hidrojen iyonlarının miktarını gösteren arteriyel kan pH değeri görülür. Eğer değer 7,0'ın altında ise pH'a asidik, 7,0'ın üzerinde ise bazik veya alkalin adı verilir. Kan gazı düşüklüğü görüldüğü durumda kanın asidik olduğu ve daha yüksek karbondioksit seviyelerine sahip olduğunu gösterilir. Kan gazı yüksekliği durumunda ise kanın daha bazik ve daha yüksek bikarbonat seviyesine sahip olduğunu söylenebilir.BikarbonatBikarbonat, kanın pH'ının çok asidik ya da bazik olmasını önlemeye yardımcı olan bir kimyasal olarak bilinir.Oksijen basıncıKanda yer alan oksijen basıncı miktarını belirten değerdir. Oksijenin akciğerlerden kana ne kadar iyi akabileceğini belirler.Karbondioksit basıncıKarbondioksit basıncı, kanın vücuttan ne kadar iyi akabileceğini belirleyen değerdir.Oksijen doygunluğuKırmızı kan hücrelerinde hemoglobin tarafından taşınan oksijen miktarının değeridir.Kan gazı normal değerleri şu şekildedir:Normal değerler, venöz ya da kılcal damardan alındıysa geliyorsa farklı bir referans aralığına sahip olabilir.Kan Gazı Testi Neden Yapılır?Kan gazı testi, vücuttaki oksijen ve karbondioksit seviyelerinin kesin bir ölçümünü sağlayarak hastalıkların ortaya çıkması için yapılır. Uzman doktor akciğerlerin ve böbreklerin ne kadar iyi çalıştığını görmek için kan gazı testi uygulaması yapılmasını isteyebilir. Bu test genellikle akut hastalıkların tedavisini belirlemek için sıklıkla kullanılan bir testtir. Oksijen, karbondioksit veya pH dengesizliği belirtileri gösteren kişilere kan gazı testi uygulanabilir. Bu durumların belirtileri arasında nefes darlığı, bilinç bulanıklığı, mide bulantısı yer alır. Bunun yanında uzman doktor, akciğer, böbrek hastalığı ve metabolik hastalıklardan şüphelendiği durumda kan gazı testi yaptırılmasını isteyebilir.Kan Gazı Yükselirse Ne Olur?Kan gazı testi sonucunda kandaki pH değeri 7,0'ın üzerinde olduğunda kan gazı yüksekliği görülür. Kan gazı yükselirse, kandaki oksijen düzeyinin düşer ve vücutta karbondioksit birikimesine neden olur. Nefes darlığı, solunum yetmezliği, akciğer sağlığı problemleri ve dolaşım bozuklukları gibi ciddi sağlık sorunlarının belirtileri ortaya çıkabilir. Bunun yanında halsizlik, baş dönmesi, mide bulantısı, hızlı kalp atışı gibi durumlar kan gazı yüksekliği belirtileridir.Kan Gazı Hakkında Sık Sorulan SorularKan gazı nasıl alınır?Kan gazı alımı uzman doktor ya da hemşire tarafından yapılır. Genellikle kişi yatar pozisyonda bilekten ya da koldaki arterden kan alınır. Kan örneği laboratuvarda analiz edilir ve gaz seviyeleri ortaya çıkarılır.Kan gazı neden alınır?Kan gazı testi, kişinin akciğer fonksiyonlarının kontrolü ya da dolaşım sistemi çalışması hakkında bilgi edinmek için yapılır.Kan gazı po2 düşüklüğü nedir?Kandaki oksijen basıncını ifade eden po2 düşük olduğu durumda kanda yer alan oksijenin olması gerekenden düşük olduğunu ifade eder. Bu durum genellikle vücudun diğer dokularına yeterli miktarda oksijen gitmemesinden kaynaklanır. | 2,135 |
78 | Tanı ve Testler | Kapsül Endoskopi | Üst endoskopi ve kolonoskopi ile ulaşılamayan ince bağırsakların görüntülenmesini sağlayan kapsül endoskopi yöntemi, tıp alanındaki gelişmiş teknolojiler arasında yer alır. Hastaya yutturulan irice bir hap büyüklüğünde olan kapsülün içinde bulunan kamera ile tüm sindirim kanalı incelenebilir. Özellikle yeri saptanamayan gastrointestinal kanamalar, crohn hastalığı, uzun süreli ishal ve karın ağrısı gibi durumlarda kullanılan kapsül endoskopi, ağrısız ve güvenli bir yöntemdir.Üst endoskopi ve kolonoskopi ile ulaşılamayan ince bağırsakların görüntülenmesini sağlayan kapsül endoskopi yöntemi, tıp alanındaki gelişmiş teknolojiler arasında yer alır. Hastaya yutturulan irice bir hap büyüklüğünde olan kapsülün içinde bulunan kamera ile tüm sindirim kanalı incelenebilir. Özellikle yeri saptanamayan gastrointestinal kanamalar, crohn hastalığı, uzun süreli ishal ve karın ağrısı gibi durumlarda kullanılan kapsül endoskopi, ağrısız ve güvenli bir yöntemdir.Kapsül endoskopi nedir?Kapsül endoskopi ince bağırsak hastalıklarını araştırmak için geliştirilmiş bir görüntüleme yöntemidir. Üst endoskopi ile yemek borusu, mide ve ince bağırsakların ilk kısmı olan on iki parmak bağırsağına bakılabilir. Kolonoskopi ile de kalın bağırsak ve ince bağırsakların son kısmı olan terminal ileuma bakılabilmesi mümkündür. Arada kalan yaklaşık 6 metrelik ince bağırsağı inceleyebilmek için ise kapsül endoskopi ve enteroskopi yöntemi geliştirilmiştir.Kapsül endoskopinin özellikleri nelerdir?Kapsül; irice bir hap büyüklüğünde (11x26 mm, 3-4 gram) olup içerisinde mini bir kamera, ışık, mikroçip, anten ve bataryası bulunan kablosuz bir cihazdır. Kapsül mide ve bağırsakların hareketleri sayesinde ilerler ve bataryası bitene kadar da binlerce resim çeker. Standart kapsüller saniyede iki resim çekebilirken daha gelişmiş kapsüllerde bu sayı 18’e kadar ulaşabilmektedir. Kapsülün çektiği resimler radyorekans dalgaları ile hastanın karnına yapıştırılan elektrotlar üzerinden taşınabilir bir kayıt cihazında depolanır. Kapsül bataryasının ömrü yaklaşık 8 saat olup bu süre bitene kadar resim çekmeye devam eder.Kapsül endoskopi hangi durumlarda yapılır?Kapsül endoskopi en sık yeri saptanamayan gastrointestinal kanamalarda, Crohn hastalığı gibi ince bağırsakları tutabilen iltihabi hastalıkların araştırılmasında kullanılır. Yine açıklanamayan demir eksikliği anemisi, uzun süreli ishal, karın ağrısı ve kilo kaybı ile giden hastalıkların araştırılmasında, ince bağırsakların polip veya tümörlerinin tanısında da kullanılan bir yöntemdir.Kapsül endoskopi nasıl yapılır?İşlem günü sabahı hasta aç karnına hastaneye gelir. Bir bardak su ile kapsül hastaya yutturulur. Hasta kapsülü yuttuktan 2 saat sonra sıvı içebilir, 4 saat sonra hafif gıdalar tüketebilir. 6 saat kadar sonra hastanın kliniğe geri gelmesi istenilir. Bağırsak hareketlerini artırarak kapsülün ilerleyişini kolaylaştırmak için hastaya hafif yürüyüşler yapması tavsiye edilir. Ancak koşmak, zıplamak gibi hareketlerden ve terletecek egzersizlerden kaçınılması gerekir. Yaklaşık 8 saatlik bir ömrü olan kapsül bataryasının, bu süre bitene kadar tüm ince bağırsakları dolaşıp kalın bağırsağa geçmiş olması gerekir. Bu süreçte cihaz bağlantılarının yerinden çıkmamasına dikkat edilmeli ve aralıklı kayıt cihazındaki uyarı lambaları kontrol edilmelidir. Bu süre sonunda hastadan kayıt cihazı çıkartılarak bir bilgisayara bağlanır ve tüm resimler bilgisayara aktarılır. Özel bir yazılım sayesinde çekilen binlerce görüntü incelenebilir hale gelir. Doktor yaklaşık 3 saat boyunca cihazın çektiği fotoğrafları inceleyerek bulguları rapor eder.Kapsül Endoskopi ile ilgili sık sorulan sorular İşlem öncesinde neler yapılmalı?İşlem öncesinde ilgili uzman doktor; varsa mevcut hastalıklar, geçirilmiş ameliyatlar ve kullanılan ilaçlar konusunda detaylı bir değerlendirme yapıp hastayı bilgilendirir. Genel olarak, bir gün önce tanesiz ve sulu gıdaların tüketilmesi, kabızlıktan kaçınılması önerilir. Şalgam, vişne veya nar suyu gibi kan rengiyle karıştırılabilecek kırmızı renkli içeceklerin içilmemesi gerekir. Kapsül öncesi sıklıkla görüntü kalitesini artırmak ve kapsülün bağırsaklardaki ilerleyişini kolaylaştırmak için bağırsakları boşaltacak ishal yapıcı bir ilaç da uygulanır.Kapsül endoskopiden sonra ağrı olur mu? İşlem sonrasında nelere dikkat edilmelidir?Kapsül endoskopi özellikle hasta açısından uygulanması kolay, ağrısız bir görüntüleme yöntemidir. Çok nadiren (%0.7-2) kapsülün bağırsaklarda takılıp kalma riski vardır. Böyle bir istenmeyen durum olmadığı sürece ağrı meydana gelmez. Eğer hastada karın ağrısı, kusma veya dışkı çıkaramama gibi şikayetler olursa doktoruna başvurması gerekir. Kapsül genellikle aynı gün veya ertesi gün vücuttan atılır ancak bu süre 15 güne kadar uzayabilir. Hastanın kapsülü çıkardığını takip etmesinde fayda vardır. Kapsül hastada iken MRG çekilmesi bağırsakların hasar görmesine sebep verebilir bu yüzden MRG çekilmeden önce kapsülün atıldığından emin olunmalıdır. Gerekirse emin olmak için karından çekilecek bir Röntgen grafisi ile kapsülün atılıp atılmadığı kolaylıkla kontrol edilebilir. Kapsül tek kullanımlık olup resimler kapsülde değil de kayıt cihazında saklandığı için kapsülün hastaneye geri getirilmesine gerek yoktur. İşlem sonrası ağır, yağlı yemeklerden kaçınılması yerinde olacaktır. Sonraki gün özellikle kapsülün de dışarı atılmasıyla birlikte hasta normal hayatına dönebilir.Endoskopik kapsül manyetik alanlardan etkilenir mi?Endoskopik kapsül manyetik alandan etkilendiği için alış veriş merkezlerindeki gibi elektronik kontrol ünitelerinden veya hastanelerdeki manyetik rezonans görüntüleme (MRG) cihazlarından uzak kalınması gerekir.İşlemi yapmak için yaş sınırı var mıdır?Kapsül endoskopi işlemi sıklıkla erişkin hastalara uygulanmaktadır. Öte yandan teknik olarak her yaştaki hastaya uygulanabilir, ancak yutma sorunu nedeniyle çok yaşlı ve çok küçük çocuklar için uygun olmayabilir. Literatürde 8-10 aylık bebeklerden 85 yaşındaki hastalara kadar uygulandığı bildirilmiştir ancak bu grup hastalarda işlemden beklenen faydaların çok iyi belirlenmesi ve çok detaylı bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. Bu işlemi yapmak için gerekli koşullar nelerdir?Kapsül endoskopinin yapılabilmesi için bazı koşulların karşılanması gereklidir:-Standart endoskopi ve kolonoskopi ile tanı konulamaması veya hastada bunların yapılamadığı durumların varlığı- İnce bağırsak hastalığını kuvvetle destekleyici bulgular olması- Hastanın bağırsaklarında daha önce bir darlık, tıkanıklık, geniş çaplı divertikül veya önemli bir ameliyat öyküsünün olmaması- Hastanın kapsülü yutabilmesi ve işleme uyum sağlayabilmesi gerekir- Kapsül endoskopi kalp pili olan hastalarda uygulanabilir ancak bazı pil çeşitleri kapsülden etkilenebilir. Bu sebeple Kardiyoloji uzmanından mutlaka görüş alınmalıdır. Hastanın şeker hastalığı, tansiyon, pil dışında kalp hastalıkları veya böbrek hastalığı gibi kronik hastalıklarının olması kapsül endoskopi yapılmasını engellemez. Anestezi gerektirmediği için güvenle uygulanabilir.Kapsül endoskopi mide ve kalın bağırsak sindirim sisteminin görüntülenmesi için uygun mudur?Teknik olarak kapsül ağızdan anüse kadar tüm sindirim yol ağını görüntüleyebilir ancak faydalı görüntüleme alanı ince bağırsaklardır. Mide ve kalın bağırsak, ince bağırsaklara göre daha geniş bir lümene sahiptir ve kapsül buralardan hızlı geçer, yeterli miktarda resim çekemeyebilir. Standart endoskopilerde doktor hava vererek bu organların açılmasını sağlar, kirli olan alanları yıkayarak daha iyi değerlendirebilir veya şüpheli alanlara farklı açılardan bakabilir. Ayrıca endoskopide hastalıkların kesin teşhisi için biyopsi alınması ve kanamanın durdurulması gibi birçok tedavi edici uygulamaların yapılabilmesi mümkün olabilir. Kapsül endoskopi bu olanakların hiçbirisini sunamaz. Bu nedenle mide, yemek borusu, on iki parmak bağırsağı ve kalın bağırsak ile terminal ileum hastalıklarının teşhisinde endoskopi ve kolonoskopi yöntemleri çok daha üstündür. Öte yandan ileri yaş veya yandaş hastalıklar nedeniyle standart endoskopik işlemlerin uygulanamadığı hastalarda kapsül endoskopi bu organların da görüntülenmesine katkı sağlayabilir.Kapsül endoskopi işleminin dezavantajları nelerdir?-Gerçek zamanlı görüntüleme imkanı sunamaz. Endoskopi, kolonoskopi ve enteroskopide olduğu gibi doktor tarafından kumanda edilemediği için istenilen alana tekrar bakma, farklı bir açıdan görüntüleme veya üzerini kapatan bir sekresyon vb. varsa suyla yıkayıp değerlendirme imkanı yoktur. -Görülen polip, yara, kanama, kitle gibi lezyonların kesin tanısı için gerekli olan biyopsi alınamaz -Saptadığı hastalığa yönelik tedavi edici bir yeteneği bulunmamaktadır. Örneğin kanamayı saptanabilir ancak durdurmak için bir müdahalede bulunulamaz. - Kapsül endoskopi fiyatı yüksektir ve birçok geri ödeme kurumu tarafından karşılanmaz.Gelecekte kapsül endoskopi nasıl gelişecek? Yakın gelecekte gerçek zamanlı yani kapsül hastanın bağırsaklarında ilerlerken aynı anda doktora görüntüleme olanağı sunan modellerin geliştirilmesi mümkün olacaktır. Teknolojik gelişmeler gelecekte dışardan kumanda ile hareket ettirilebilen, istenilen bölgeden biyopsi alabilecek ve belki bazı tedavileri uygulayabilecek kapsüllerin üretilmesini sağlayabilir. | 3,479 |
79 | Tanı ve Testler | Karaciğer Biyopsisi | Karaciğer hastalıklarını ve bu rahatsızlıkların karaciğere olan etkisini belirlemek için özel bir iğne ile bu organdan örnek alınmasına karaciğer biyopsisi deniliyor. Sıklıkla uygulanan bu işlem sayesinde hem hastalıklar teşhis ediliyor hem de tedavi sürecinde olan hastaların tedavileri şekilleniyor. Memorial Şişli Hastanesi Gastroenteoroloji Bölümü’nden Uz. Dr. Koray Tuncer, karaciğer biyopsisi hakkında bilgi verdi. Karaciğer hastalıklarını ve bu rahatsızlıkların karaciğere olan etkisini belirlemek için özel bir iğne ile bu organdan örnek alınmasına karaciğer biyopsisi deniliyor. Sıklıkla uygulanan bu işlem sayesinde hem hastalıklar teşhis ediliyor hem de tedavi sürecinde olan hastaların tedavileri şekilleniyor. Memorial Şişli Hastanesi Gastroenteoroloji Bölümü’nden Uz. Dr. Koray Tuncer, karaciğer biyopsisi hakkında bilgi verdi. Karaciğer biyopsisi nedir?Karaciğer biyopsisi, karaciğerden küçük bir doku örneği alıp çıkarma işlemidir. Bir hasar ya da hastalık şüphesine karşı karaciğerden alınan örnek patoloji uzmanı tarafından incelenir. Karaciğer fonksiyon tahlilleri ve görüntüleme tetkiklerinde karaciğer ile ilgili bir sorun görünüyorsa hekimler kc biyopsisi önerebilir. Bunun yanında karaciğer hastalığının ciddiyetini belirlemek için de biyopsi alınabilir. Biyopsi sonucunda tedavi bazen ilk kez bazen de tekrar şekillendirilebilir.Karaciğer biyopsisi neden yapılır?Kan tetkikleri ve görüntüleme yöntemleriyle tanımlanamayan bir karaciğer sorununun teşhisi için, karaciğer hastalığının evrelemesini belirlemek için, bazı hastalıklarda tedavinin planlanması için, karaciğer hastalığı varsa ve tedavi devam ediyorsa tedavinin etkinliğinin değerlendirilmesi için, karaciğer nakli sonrası karaciğeri izlemek için yapılabilir. Görüntüleme tetkiklerinde karaciğerde kitle ya da farklı anormallikler varsa, tekrarlayan ve açıklanamayan ateş varsa da kc biyopsisi yapılabilir. Bunun yanında alkolden bağımsız ya da alkole bağlı karaciğer yağlanması, kronik hepatit B veya C, otoimmün hepatit, primer biliyer kolanjit, primer sklerozan kolanjit, hemokromatoz ve Wilson hastalığında da teşhis ya da evreleme amacıyla karaciğer biyopsisi yapılabilir.Karaciğer Biyopsisi Ne Zaman Yapılır?Karaciğer içi kitlelerde hedef biyopsi planlanması gerekir. Bu işlem ultrason veya bilgisayarlı tomografi kılavuzluğunda girişimsel radyoloji uzmanı tarafından yapılır. İleri derecede obezite varlığında da kör biyopsi yapmak mümkün olmayabilir.Karaciğer biyopsisi öncesi ve sonrası hekime sorulması gerekenler nelerdir?Hekime mutlaka alerji durumunun ve diğer hastalıkların bilgisi verilmelidir. Kan sulandırıcı, diyabet ilaçları, antiinflamatuar ilaçlar, diyet takviyeleri kullanılıyorsa hekime bilgi verilmelidir. Pıhtılaşmayı etkileyen veya sakinleştiricilerle etkileşime giren ilaçlar geçici olarak bırakılabilir. Bu nedenle hekimlere ilaçlar konusunda net ve doğru bilgi verilmelidir.Karaciğer biyopsisi nasıl yapılır?Hasta sırt üstü yatırılır. Biyopsinin alınacağı bölge antiseptik solüsyon ile temizlenir. Sonrasında biyopsi sırasında iğnenin gireceği alana lokal anestezi uygulanır. İğnenin rahat girmesi için biyopsinin yapılacağı bölgeye küçük bir kesi yapılır. Radyolojik olarak da iğnenin girdiği ve gittiği noktalar takip edilir. Görüntüleme eşliğinde yapılan biyopsi son derece güvenilirdir. İğne ile kaburga arasından karaciğere girilir ve örnek alınır.Karaciğer Biyopsisi İle İlgili Riskler Nelerdir?Karaciğer biyopsisi uzman bir doktor tarafından yapıldığında oldukça güvenli bir işlemdir. Fakat her işlemin küçük de olsa bazı riskleri olabilir. Karaciğer biyopsisinden sonra hastalarda kaburga bölgesinde ve sağ omuzda ağrı olabilir. Bazen de biyopsi sonrasında kanama olabilir. Ama bu düşük bir risktir. Nadiren de olsa enfeksiyon riski vardır. Çok nadir olarak safra kesesi ya da başka bir iç organ zedelenebilir. İşlem hemen öncesinde yapılan ultrason kontrolü ile bu riskler en aza indirilmektedir.Eğer transjuguler biyopsi yapıldıysa kateterin yerleştiği noktada kan birikebilir bu da ağrıya sebep olabilir. Bazen bu prosedür sinirleri etkileyebilir. Bu da kısa süreli olarak sarkık göz kapağı gibi sonuçlar yapabilir.Karaciğer Biyopsisi Sonrası Ne Olur?Karaciğer biyopsisi sonrasında biyopsi bölgesinde bazen de omuz kısmında ağrı olabilmektedir. Bu ağrı basit ağrı kesiciler ile kontrol edilebilir. Sonrasında biyopsi yapılan, kesi yapılan yere kompres yapılır, hasta istirahat ettirilir. Kan basıncı ve nabız takibi yapılır. Gerekirse, kanama olup olmadığını görmek için kontrol ultrasonu ve taburculuğa kadar belirli aralıklarla kan testi yapılabilir. Her şey normalse hasta taburcu edilir. Sedasyon ile biyopsi yapıldıysa hasta 12 saat kadar tek başına kalmamalıdır. Bu süreçte araba kullanma, mutfak işleri gibi işler yapılmamalıdır. Biyopsiden sonraki iki gün dinlenmek, ağır kaldırmamak önemlidir.Karaciğer biyopsi sonuçları nasıl yorumlanır?Patoloji uzmanının vereceği rapora göre bulgular doktor tarafından yorumlanarak hastaya bilgi verilir.Karaciğer biyopsisinin avantajları nelerdir?Karaciğer biyopsisi karaciğer hastalıklarına doğru tanı konulmasında büyük öneme sahiptir. Lokal anestezi ile işlem kısa sürede gerçekleştirilmekte ve çıkan sonuçlara göre tedavi planı net bir şekilde ortaya konulabilmektedir.Karaciğer biyopsisi türleri nelerdir?Perkütan, transjuguler ve cerrahi biyopsi olarak üçe ayrılır. Perkütan karaciğer biyopsisi ile karaciğer dokusundan örnek almak için iğne sokulur. Uzun yıllardır rutinde uygulanmaktadır. Hastanın durumuna göre işlem öncesi veya işlem sırasında ultrason veya BT ile tarama yapılabilir. Transjuguler biyopside de boyunda bulunan juguler ven isimli toplardamara bir iğne ile girilir ve buradan ilerlenerek damarlar yoluyla karaciğere ulaşılır, örnek alınır. Karnında sıvı biriken hastalarda perkütan yerine transjuguler biyopsi uygulanır. Cerrahi biyopside de bir karaciğer biyopsisine ihtiyaç varsa ve farklı sebeplerden ameliyat olunuyorsa, örneğin safra kesesi ameliyatı, genel cerrahi uzmanı bu sırada karaciğer biyopsisi yapabilir.KARACİĞER BİYOPSİSİ İLE İLGİLİ SIK SORULAN SORULARKaraciğer Biyopsisinden Önce Ne Yapılmalıdır?Karaciğer biyopsisi için 8-12 saatlik açlık gerekmektedir. Kan sulandırıcı türündeki ilaçların biyopsiden bir hafta öncesinde kesilmesi gerekir. Biyopsiye mutlaka bir refakatçı ile gelinmelidir. Karaciğer biyopsisi tehlikeli mi?Karaciğer biyopsisi, uzman ve güvenilir doktorlar tarafından yapıldığında tehlikeli bir işlem değildir. Tam teşekküllü hastanelerde yapılması doğru olur.Karaciğer biyopsisi acı verir mi?Hafif sedasyon altında yapılan karaciğer biyopsisi genelde acı vermez. İşlem sonrası işlem yerinde ve sağ omuzda ağrı olabilir. Genelde basit ağrı kesiciler ile birkaç gün içinde geçer.Karaciğer biyopsi sonucu kaç günde belli olur?Karaciğer biyopsisi sonucu genellikle bir haftada alınabilmektedir.Biyopside hasta uyutulur mu?Biyopside hafif sedasyon konfor açısından iyidir. Ancak bazen standart kör biyopside hastaya “nefes al, ver” ve biyopsi alınırken “nefes tut” komutu verilir. Bu şekilde yapılacak biyopside uyutma olmaz. Ama hedef biyopside, genelde ultrason veya BT altında belli bir lezyona girilmeye çalışılır. Burada sedasyon yapılabilir.Karaciğerde kitle tehlikeli midir?Karaciğerde her görülen kitle kanser anlamına gelmemektedir. Kötü huylu tümörlerin büyük kısmı da diğer organlardan sıçrayan metastazlar olabilir. Gerekli durumlarda kitle çıkarılması veya karaciğer nakli yapılabilmektedir. Bunun yanında kitlelerde radyoterapi, kemoterapi, immünoterapi, akıllı ilaç uygulamaları kullanılabilir.Karaciğer biyopsi ücreti ne kadar 2022?Biyopsi çeşidine göre fiyatlar değişebilmektedir.Karaciğer biyopsisi hangi doktora gidilir?Karaciğer hastalıkları ile ilgili gastroenteoroloji ve hepatoloji bölümüne başvurmak gerekir. Biyopsi gastroenteoroloji ve hepatoloji ya da girişimsel radyoloji uzmanları tarafından yapılabilmektedir. Biyopsi isteğini gastroenteoroloji ve hepatoloji uzmanları yapar.Karaciğer kendini yeniler mi?Bazı hastalıklar karaciğerde hasara neden olur. Tedavi edilmezse karaciğer yeniden iyileşmez. Örneğin siroz bu hastalık grubundadır. Ama başlangıç evresindeki bir karaciğer yağlanması spor, kilo verme, sağlıklı beslenme, alkolden uzak durma ile düzelebilmektedir.Biyopsi sonucu pozitif ne demek?Karaciğer biyopsisinde fibrozis evrelenir. Fibrozisin de dört aşaması vardır. Bunlar F1, F2, F3, F4'tür.Karaciğer kanseri geçer mi?Karaciğer kanserinde hastadan hastaya, hastanın tedavi şekline ve pek çok parametreye göre iyileşme süreci değişkenlik gösterir.Karaciğer biyopsisinde görülebilecek en önemli komplikasyon nedir?Kanama, farklı bir organın zedelenmesi görülebilecek en önemli komplikasyonlardandır. Fakat bunlar çok nadir görülür.Karaciğer biyopsi sonrası yan etkiler nelerdir?Karaciğer biyopsisi sonrası ağrı meydana gelebilir. Bu ağrı da basit ağrı kesici ile geçer.Karaciğer biyopsi sonrası kanama belirtileri nelerdir?Biyopsi sonrası dinmeyen ağrı, ateş, aşırı halsizlik, karın ağrısı, terleme, çarpıntı kanama belirtisi olabilir. Acil olarak hastaneye başvurulmalıdır.Karaciğer biyopsisi sonrası beslenme nasıl olmalıdır?Karaciğer biyopsisi için özel bir beslenme olmamakla birlikte hafif beslenmek önerilir.Karaciğer biyopsisi sonrası bakım nasıl olmalıdır?Hastaların 2 gün boyunca ağır işler yapmaması, ağır kaldırmaması önerilir. Sedasyon alındıysa hastanın tek başına hareket etmemesi, araba kullanmaması gerekir.Karaciğer biyopsisi kaç dakika sürer?Bu biyopsinin türüne göre değişmektedir. Kör biyopsi işlemi başından sonuna dek yaklaşık 5-10 dakika sürer, karaciğerden örneğin alınması birkaç saniyelik bir işlemdir.Karaciğerden örnek almak zararlı mı?Karaciğerden örnek almak teşhis türü olduğundan ya da tedavi takibi yapılması için gerekli olduğundan zararlı değil aksine yararlı bir işlemdir. Biyopsi sonucuna göre tedaviler şekillenir.Alınan biyopsi örneği hakkında ne önemlidir? | 3,688 |
80 | Tanı ve Testler | Kardiyak MR | Kardiyak MR, kalp hastalıklarının tipi ve özellikleri konusunda detaylı bilgi vererek hastalığa hızlı teşhis konulmasını ve doğru tedavi planlaması yapılmasını sağlayan oldukça etkin bir tanı yöntemi olarak da tanımlanmaktadır.Kardiyak MR, kalp hastalıklarının tipi ve özellikleri konusunda detaylı bilgi vererek hastalığa hızlı teşhis konulmasını ve doğru tedavi planlaması yapılmasını sağlayan oldukça etkin bir tanı yöntemi olarak da tanımlanmaktadır.Kardiyak MR nedir? Kardiyak MR, radyo dalgaları, manyetik alan ve bilgisayar kullanılarak kalbin detaylı görüntülerinin alınmasını sağlayan ileri düzey bir kardiyovasküler görüntüleme metodudur. Kardiyak MR, kalp hastalıklarının tipi ve özellikleri konusunda detaylı bilgi vererek hastalığa hızlı teşhis konulmasını ve doğru tedavi planlaması yapılmasını sağlayan oldukça etkin bir tanı yöntemi olarak da tanımlanmaktadır.Kardiyak MR hangi hastalıklarda kullanılır?En sık kullanıldığı alanlardan biri kalp yetersizliğidir. Kalp yetersizliği derecesi, odacık ve kapaklarda yarattığı değişiklikler, kalp yetersizliğinin geri dönüşümlü olup olmaması konusunda ileri düzey bilgi sağlamaktadır. Bunun dışında yukarıda da belirtildiği gibi perikard (kalp zarı), doğumsal kalp hastalıkları, kapak hastalıkları, aort hastalıkları; koroner arter hastalığında kalp kasının etkilenme derecesi ve oksijenlenme bozukluğu olup olmadığı kardiyak MR’ın rahatlıkla yol göstereceği alanlardır.Kardiyak MR ayrıca çarpıntı, bayılma, baş dönmesi, ritim bozukluğu olan hastalarda, buna neden olabilecek bir odak veya anatomik, hemodinamik sebep olup olmadığının araştırılmasında da kullanılmaktadır. Doğuştan kalp hastalıklarının ve aort hastalıklarında ekokardiyografi ile görüntü kalitesi kötü olan ve tanı konamayan hastalarda radyasyon vermeden, acısız ağrısız şekilde tanı konulmasını sağlar ve takip ve tedavisi sürecinde yardımcı olur.Kardiyak MR nasıl yapılır?/ Nasıl uygulanır? Kişiyi nasıl bir süreç bekler?Hastalardan öncelikle tıbbi hikayesi detaylı olarak alınıp; hastanın böbrek fonksiyonları, alerjik durumları, kalp pili, vücudunda herhangi bir metal olup olmadığı ve gebelik durumu konusunda ayrıntılı bilgi alınmaktadır. Çekim ve görüntü kalitesi tetkikin doğru bir şekilde yorumu için oldukça önemli olduğundan, çekim; işlemin oldukça titiz çalışılması gereken, ekstra özen isteyen bir kısmıdır. Hastaya öncelikle kontrast maddesinin ve diğer gerekebilecek ilaçların verilebilmesi için damar yolu açılır. Damar yolu açıldıktan sonra hasta konforlu ve geniş olan kardiyak MR makinesine alınır. Kardiyak MR, ortasında hasta yatağının girdiği bir tünel olan mıknatıs özelliğine sahip bir cihazdır. Hastanın göğsüne kalp atım hızını kaydeden elektrotlar yapıştırılmaktadır. Dışarıdan hastaya ses komutları ile nefes alıp vermesi söylenir. Her bir nefes tutma süresi genellikle 10 veya 20 saniye kadar sürebilmektedir. Bu süreç içerisinde hastanın nefes alıp verme komutlarına uyması ve hiç hareket etmemesi, görüntü kalitesi açısından oldukça önemlidir. Hasta ile öncesinde denemeler yapıp, bu kısmı doğru yaptığından emin olunur. Çekim yaklaşık 50-60 dakika sürmektedir ve herhangi bir ağrı, acı söz konusu değildir. Sonrasında da görüntüler detaylı olarak analiz edilerek hastalara raporları hızlıca teslim edilmektedir.Sıkça sorulan sorular Kardiyak MR hangi hastalara uygulanmamalıdır?Çekim, ciddi klostrofobisi yani kapalı alan korkusu olan ve cihaza girmeyi kabul etmeyen hastalara uygulanmamaktadır. Bunun yanında böbrek yetersizliği olan hastaların kan tahlillerinde üre, kreatinin değerleri belli bir düzeyin üstünde ise bu hastaların öncesinde hekimleri tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Genel MR kuralları kardiyak MR’da da geçerlidir. Eğer hastanın vücudunun herhangi bir yerinde metal protezi ya da MR ile uyumsuz bir pili varsa yapılması önerilmez. Eğer varsa kalp pillerinin ya da metal kapağın MR çekimlerine uyumlu olması gerekir. İşleme karar vermeden önce hastaya protez kapağı, pili ya da vücudunda başka herhangi bir bölgede metal protez olup olmadığı mutlaka sorulmalıdır. Ayrıca piercing gibi metallerin de çıkarılması gerekmektedir.Kardiyak MR’da hazırlık süreci var mıdır?Özel bir hazırlık süreci olmamakla birlikte sadece kardiyak MR işleminde göğse takılan ve kalp ritmini kaydeden elektrotlar nedeniyle hastanın varsa göğsündeki kılları gelmeden önce tıraş etmesi, incelemenin başarısı açısından önem taşımaktadır. Bunun yanında işlem öncesi ilaçlar kullanılırken alerjik bir durum olursa hastanın bulantı-kusması ve aspire etme riskini minimuma indirmek için 4-5 saatlik açlık gerekmektedir. Ayrıca aksi söylenmedikçe kullanılan ilaçlar incelemenin yapılacağı güne kadar kullanılmaya devam edilebilir. Kalple ilgili daha önceden yapılmış tüm inceleme sonuçları ve raporları da işleme gelmeden önce getirmek hastanın daha bütüncül incelenmesi açısından fayda sağlayacaktır.Kardiyak MR’dan sonra dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?İşlemden sonra dikkat edilmesi gereken herhangi bir durum yoktur. Hasta işlemin ardından hemen günlük hayata devam edilir.Kardiyak MR’ın avantajları nelerdir?Kardiyak MR’ın süresi ne kadar?Yaklaşık 50-60 dakika sürmektedir.Kardiyak MR’ın böbreklere zararı var mı?Eğer hastanın böbrek fonksiyonları bozuksa öncesinde hidrasyon(damardan serum verilmesi işlemi) yapılır ya da buna yönelik bazı önlemler alınır. Eğer çok ciddi bir böbrek sorunu varsa süreç nefrolojiyle birlikte yürütülmektedir. Böbrek sorunları olanların kardiyak MR öncesi mutlaka hekime bunu bildirmesi gerekir. Kardiyak MR öncesi rutin olarak kreatinin değerine zaten bakılır. Eğer hastanın yakın zamanda kreatinin değeri varsa yeniden istenmez. Ancak yakın zamanda yoksa yeniden kanda kreatinine bakılmaktadır.Herhangi bir yan etkisi var mı?Yukarıda da bahsedildiği gibi, işlem sırasında verilecek kontrast maddeye alerji ihtimali ve bazı böbrek hastalarında dikkat edilmezse ve önlem alınmazsa böbrek hastalığın ilerlemesi dışında, kardiyak MR’ın hiçbir yan etkisi bulunmamaktadır.Rutin olarak check up programında çektirilir mi?Eğer hastada herhangi bir endikasyon yoksa rutin olarak çektirmeye gerek yoktur. Ancak hastanın kalp yetersizliği, kapak hastalığı, doğumsal kalp hastalığı, aort genişlemesi gibi takip gerektiren bir hastalığı varsa, bu hastaların kardiyak MR ile takibi ve değerlendirilmesi önerilebilir. Özellikle aort genişlemesi olan ve bazı yıllık/2 yılda bir yakın takip gereken hastalarda, takibin bilgisayarlı tomografi yerine kardiyak MR ile yapılması radyasyon maruziyetini ortadan kaldıracaktır.Kardiyak MR’da kontrast madde veriliyor mu?Kardiyak MR’da kontrast madde verilmektedir. Kardiyak MR’da geç ya da erken gadolinyum tutulumu adı verilen durumlar vardır. Erken tutulumda kalbin içinde herhangi bir pıhtı ya da mikrovasküler obstrüksiyon adı verilen sorun olup olmadığına bakılır. Geç gadolinyum fazında ise kalbin miyokard adı verilen kas dokusu içerisinde bir bağ dokusu değişikliği olup olmadığını görmek için kontrast verilmesi şarttır. Kontrast madde verilmezse kalp kasındaki bağ doku değişimi, ölü kalp hücrelerinin lokalizasyonunu ya da miktarının görülmesi mümkün olmamaktadır. | 2,665 |
81 | Tanı ve Testler | Klinik Bera/Abr Testi | Klinik BERA/ABR testi işitme eşiklerinin tespiti ve işitme duyusunu oluşturan sinir yolaklarının fonksiyonelliğinin belirlenmesi amacıyla uygulanmaktadır. İşitme kaybı doğumsal olabileceği gibi, sonradan da gelişebilir. Bu durum konuşma geriliği, akranları ile eşzamanlı olarak sesleri tanıyamama ve sesleri taklit edememe gibi sorunların ortaya çıkmasına neden olur. Özellikle doğuştan ya da bebeklik çağında oluşan işitme kayıplarının saptanması ve tedavi edilmesi; bireyin dil gelişiminin etkilenmemesi, bununla birlikte bireyin topluma ve işgücüne kazandırılarak sağlık sisteminin üzerindeki yükün azaltılması açısından önemlidir. Klinik BERA/ABR testi işitme eşiklerinin tespiti ve işitme duyusunu oluşturan sinir yolaklarının fonksiyonelliğinin belirlenmesi amacıyla uygulanmaktadır. İşitme kaybı doğumsal olabileceği gibi, sonradan da gelişebilir. Bu durum konuşma geriliği, akranları ile eşzamanlı olarak sesleri tanıyamama ve sesleri taklit edememe gibi sorunların ortaya çıkmasına neden olur. Özellikle doğuştan ya da bebeklik çağında oluşan işitme kayıplarının saptanması ve tedavi edilmesi; bireyin dil gelişiminin etkilenmemesi, bununla birlikte bireyin topluma ve işgücüne kazandırılarak sağlık sisteminin üzerindeki yükün azaltılması açısından önemlidir. BERA/ABR Testi Nedir?ABR/BERA testi, doğumsal işitme kayıpları gibi durumları anlamak ve işitme fonksiyonları kapsamlı olarak değerlendirebilmek için kullanılan testtir. Klinik BERA/ABR testi hastaya gönderilen ses stümilasyonlarının iç kulaktan işitsel kortekse kadar uzanan nöral yollarda oluşan elektriksel aktivite yanıtlarının değerlendirilmesi prensibi ile çalışır.Her yaş grubundaki bireylere yapılabilmekte olup hasta kaynaklı oluşabilecek yanıltıcı cevapları ekarte edecek bir test yöntemidir. Klinik ABR testi hasta uyutularak veya sedasyon altında yapılabilmektedir. Testlerin sonuçları da alanında uzman Odyologlar tarafından değerlendirilmekte, tedavi planının belirlenmesi için KBB hekimlerimizle görüşülerek tamamlanmaktadır.Testten kalan bebekler daha önceden belirlenen merkezlere sevk edilerek ileri testlerinin yapılması ve işitme rehabilitasyonu programına alınması amaçlanmaktadır. İşitme kayıplı çocukların erken cihazlanması (6-10 aylık dönemde) seslerin beyindeki işitme merkezine ulaşması ve bu bölgenin uyarılması açısından önemlidir. Bu aşamada özel eğitim ile desteklenmesi de anlama ve dil gelişimi için gereklidir. Cihazın fayda gösteremeyeceği çok ileri dereceli kayıplı çocuklar birtakım görüntüleme yöntemleri ile içi kulak ve beyin sapı yapıları değerlendirilerek koklear veya beyin sapı implant programına alınmaktadır.Klinik Bera/Abr Testi Kimlere Uygulanır?Ulusal yeni doğan tarama programı ile ülkemizde tüm yeni doğan bebeklerin işitme taraması yapılması hedeflenmektedir. Klinik BERA/ABR testi şu bireylerde ve durumlarda uygulanmaktadır;Klinik Bera/Abr Testi Nasıl Uygulanır?İşitme problemi gözlenen yetişkinlerde veya çocuklarda Odyoloji uzmanı tarafından gerçekleştirilen bu test, ağrısız bir işlemdir. Klinik ABR testi esnasında, baş bölgesinde ve kulak çevresinde cilt temizliği yapılmasının ardından belirli noktalara elektrotlar yerleştirilmektedir.Bu elektrotlar ile bilgisayar bağlantısı sağlandıktan sonra, kulaklıklar aracılığıyla gönderilen seslere karşı oluşan elektriksel aktivite incelenmektedir. İşlem sırasında kişinin hareket etmemesi büyük önem taşımaktadır. Bu sebeple daha doğru bir sonuç için genellikle uyku halinde iken yapılması önerilmektedir. Klinik BERA/ABR testi 6 aydan daha küçük bebeklerde, herhangi bir sedasyon gerekmeksizin doğal uykusu sırasında gerçekleştirilebilmektedir. Bunun için Odyoloji uzmanı, işlem öncesinde bebeğinizin bir süre aç kalmasını ve hastaneye gelindiğinde beslenmesini önerebilmektedir. Böylece, bebeğin uykuya dalması teşvik edilmiş olur. Uyuyan bebek, yatar pozisyonda iken test gerçekleştirilebilir. 6 aydan daha büyük bebekler ve yetişkinlerde ise, ABR testinden istenen verimin elde edilebilmesi amacıyla hafif bir sedasyon tercih edilebilmektedir. Bu sayede uygulama esnasında istenmeyen hareket ve gürültülerden kaçınmak mümkün olabilmektedir.Tüm test boyunca elde edilen veriler, bilgisayar ortamına aktarılarak kaydedilmektedir. Bu bilgiler detaylı bir şekilde incelenerek değerlendirme işlemi tamamlanmış olur. Test sonuçlarının yorumlanması sonucunda ise işitsel fonksiyonların niteliği ve olası problemlerin sebeplerine yönelik detaylı bir bilgi edinilmektedir. Böylece, herhangi bir işitme kaybı olması durumunda buna yönelik tedavi programı oluşturulabilmektedir.Klinik Bera/Abr Testi Hakkında Sık Sorular SorularKlinik BERA/ABR testi yapılırken ağrı olur mu?Hem bebeklere hem de gerekli durumlarda yetişkinlere uygulanabilen Klinik BERA/ABR testi ağrılı veya acılı bir işlem değildir. Baş bölgesi ve kulak çevresine özel bir kremsi malzeme sayesinde minik elektrotlar sabitlenmektedir. Böylelikle kulaklık aracılığıyla gönderilen seslerin elektriksel aktivitesi izlenmektedir.Klinik BERA/ABR testi riskli mi?Test sırasında yapılan işlem kesinlikle radyolojik değildir ve hem bebeğe hem de yetişkinlere hiçbir zararı bulunmamaktadır. | 1,892 |
82 | Tanı ve Testler | Kolonoskopi | Kolonoskopi işlemi hem teşhis hem de tedavi amaçlı yapılabilen endoskopik bir işlemdir. Kolon kanseri, bağırsak hastalıkları ve gastrointestinal hastalıkların ortaya çıkmasında etkilidir. Özellikle kolon kanserinin erken tanı ve teşhisinde önemli bir yeri bulunur.Kolonoskopi işlemi hem teşhis hem de tedavi amaçlı yapılabilen endoskopik bir işlemdir. Kolon kanseri, bağırsak hastalıkları ve gastrointestinal hastalıkların ortaya çıkmasında etkilidir. Özellikle kolon kanserinin erken tanı ve teşhisinde önemli bir yeri bulunur. Uzm. Dr. Şule NAMLI KOÇ Gastroenteroloji
Kolay Randevu Talebi
Kolonoskopi Nedir?Kolonoskopi, kalın bağırsak ve rektumun incelendiği endoskopik bir işlemdir. Kolonoskopi uygulaması sırasında gerekirse kalınbağırsaktaki polipler çıkartılabilir veya laboratuvarda incelenmek üzere doku örneği alınabilir. Makattan girilerek gerçekleştirilen kolonoskopi işlemi hem teşhis hem de tedavi amaçlı yapılabilmektedir. Bağırsak ucunda ışık ve kamera olan esnek bir tüple incelenir Kolonoskopi Neden Yapılır?Bağırsak nedeniyle oluşan semptomların araştırılması, karın ağrısı, rektal kanama, ishal gibi durumların sebebinin belirlenmesi için uzman doktor kolonoskopi yapılmasını isteyebilir. Kolonoskopinin bir diğer yapılma neden arasında kolon kanseri taraması yer alır.Kolonoskopi Hangi Hastalıklarda Yapılır?Teşhis Amaçlı: Bağırsakta yaşanan sorunların teşhisi için kolonoskopi yapılabilir.Bağırsak kanseri taraması: Hiçbir şikayet olmasa bile kolon kanseri ve rektum kanserinin erken teşhisi için kolonoskopi yapılmalıdır. 50 yaşın üzerinde her 5 yılda bir kolonoskopi önerilir. Ailesinde kolon veya rektum kanseri geçmişi olan kişiler için kolonoskopi sıklığı değişebilir.Polip kontrolü: Daha önce bağırsak polip sorunu yaşayan kişileri belirli aralıklarla kolonoskopi kontrolünden geçmesi gerekebilir. Bağırsak poliplerinin erken teşhis edilerek kolonoskopi sırasında çıkarılması bağırsak kanserinden korunmanın en önemli yollarından biridir.Kolonoskopi Nasıl Yapılır? Kolonoskopi yapılmadan önce bir hazırlık süreci bulunmaktadır. Kolonoskopi öncesi işlemi yapacak doktora;Kolonoskopinin başarılı olabilmesi için bağırsakların boş olması yani temizlenmesi gerekir. Bunun için farklı yöntemler uygulanabilmektedir. Bağırsakların gerekli şekilde temizlenmemiş olması; lezyon veya polip adı verilen yapıların kolonoskopi işlemi sırasında gözden kaçmasına, kolonoskopi işleminin uzamasına (uzayan kolonoskopi riskleri de beraberinde getirebilir), kolonoskopinin tekrarlanasına neden olabilir.Kolonoskopi Ne Kadar Sürer?Kolonoskopi işlemi 20 dakika ile 1 saat arasında sürmektedir. Ancak hastanın rahat bir kolonoskopi geçirmesi için verilen sedasyon ilaçlarının etkisinden kurtulması için 1-2 saat gerekebilir. Ayrıca iyi görüntü alınabilmesi için bağırsaklara verilen havanın yarattığı gaz ve şişkinlik hissinin düzelmesi de 1-2 gün arasında değişmektedir. Kolonoskopi Faydaları Nelerdir?Kolonoskopi, kanser gibi ciddi bir hastalığın ortaya çıkmasında ve erken tanının oluşmasında etkili olur. Bunun yanında kanserli hale gelme ihtimali olan poliplerin de çıkarılmasına olanak tanır. Bağırsakta açıklanamayan farklılıkların ortaya çıkarılması da kolonoskopi faydaları arasında bulunur.Kolonoskopi FiyatlarıKolonoskopi fiyatları, işlemin yapılacağı merkez ve uygulamayı yapacak doktora göre belirlenmektedir. Ayrıca kolonoskopi esnasında farklı işlemlerin yapılması da fiyatlara etki etmektedir.Fiyat Bilgisi için Formu DoldurunKolonoskopi Öncesi Nelere Dikkat Etmek Gerekir?Kolonoskopiye hazırlık diyeti: Kolonoskopi işleminden önce bazı diyet ya da sıvı kısıtlamaları olabilir. Ancak bu tarz kolonoskopi öncesi beslenme tarzının uygulanıp uygulanmayacağı hastaya göre değişebilmektedir. Doktor hastanın durumunu değerlendirten sonra kolonoskopi için beslenme tarzı gerekli olup olmadığına karar vermektedir.Kolonoskopi diyetinin amacı posa bırakan yüksek lifli bitkisel besinlerden uzak durulmasına dayanır. Lifli gıdaların tüketilmesi çok fazla posa bırakacağı için kolon temizliğinde sorunlar yaşanabilir.Kolonoskopi birkaç gün önce: Tam tahıllı gıdalar, kuruyemiş, tohum, kuru meyve, kabuklu veya çekirdekli meyveler, makarna, bezelye, kuru fasulye gibi gıdalardan uzak durulmalıdır. Düşük lifli beslenmeye özen gösterilmelidir. Kolonoskopiden bir gün öncesine kadar; yumurta, yoğurt, peynir, sakatat hariç kırmızı veya beyaz et, balık tüketilebilir.Kolonoskopiden bir gün önce: Katı yiyecekler tüketilmemelidir. Bunun yerine su, çay, meyve suyu tüketilebilir. Kolonoskopiden bir gün önce bir veya iki kez yoğurt tüketilebilir. Kolonoskopi sırasında kanla karışabilecek kırmızı sıvılardan kaçınmak önemlidir. Kolonoskopiden önceki gece yarısından sonra hiçbir şey yiyip içilmemelidir.Akşam saat 18.00’dan sonra doktorun tavsiye ettiği bağırsağın temizlenmesi için gerekli ilaçlar alınmalıdır.Kolonoskopi günü: Katı ve sıvı hiçbir gıda tüketilmemelidir. Kolonoskopi sırasında sakinleştirici anestezi kullanılacağı için sigara ve tütün ürünlerinden uzak durulmalıdır.Kolonoskopi hazırlık ilaçları: Kolonoskopi için bağırsakların temizlenmesini sağlayan farklı ilaçlar ve yöntemler bulunmaktadır. Kolonoskopiyi gerçekleştirecek doktor hastaya göre ilaç ve dozaj ayarlamasını gerçekleştirecektir.Uygulanacak kolonoskopi beslenmesinin yanında bağırsakların temizlenmesi için; sodyum fosfat, müshil ilaçları, macrogol etken maddesi içeren ilaçlar, mannitol, polietilen glikol gibi birçok ilaç kullanılmaktadır. Bu ilaçların Kolonoskopiden 4 saat önce bitirilmiş olması gerekmektedir.Bu ilaçların yanı sıra lavman ve bağırsak yıkama(irrigasyon yöntemi) gibi yöntemlerle de kolon temizlenebilmektedir.Kolonoskopi Sonrası Nelere Dikkat Etmek Gerekir?Kolonoskopinin Yan Etkileri Var mıdır?Kolonoskopi sonrası oluşabilecek bu belirtilere ve komplikasyonlara dikkat edin.Özellikle şiddetli karın ağrısı, ateş, titreme, bulantı ve kusma belirtileri kolon delinmesinin belirtileri olabilmektedir.Kolonoskopi ve Sanal Kolonoskopi Arasındaki Farklar Nelerdir?Kolonoskopi, kalın bağırsağın görüntülenmesi ve müdahale edilmesiyle yapılırken sanal kolonoskopi sisteminde kolonoskop kullanmadan bilgisayarlı tomografiden destek alınarak yapılan görüntüleme biçimidir.Kolonoskopi Dışında Altertanif Yöntemler Nelerdir?Kolonoskopi kalın bağırsak kanserinin erken evrede tespit edilmesinde en etkili yöntem olmakla birlikte alternatif testlerde bulunmaktadır. Kolonoskopiye girmek istemeyen veya Kolonoskopiye uygun olmayan hastalarda uygulanan bu yöntemlerin kolon kanserini saptamadaki etkinlikleri farklıdır.Kolonoskopi Hakkında Sık Sorulan Sorular Kolonoskopi İçin Hangi Doktora Gidilmelidir?Kolonoskopi teşhis için yapılabildiği gibi tedavi amaçlı da gerçekleştirilebilmektedir. Kolon yani kalın bağırsak ve rektumun incelendiği kolonoskopi işlemi gastroenteroloji ve genel cerrahi doktorları tarafından yapılabilmektedir. Kolonoskopi konusunda deneyimli doktorların işlemi gerçekleştirmesi olası komplikasyonların önüne geçebilmektedir. Aynı zamanda kolon delinmesi gibi olası risklere karşı acil müdahale yapılabilecek merkezlerin seçilmesi gerekir.Diyabet Hastaları Kolonoskopi Uygulaması Öncesi Hazırlık Döneminde Nelere Dikkat Etmelidir?Diyabet hastalarında kan şekeri seviyesinin korunması önemlidir. Kolonoskopi öncesi bağırsak temizliği sırasında uygulanan diyete diyabet hastalarının daha fazla dikkat etmesi gerekir. Katı gıdaların Kolonoskopiden bir gün önce yasaklanmasına rağmen sıvı gıdıların alınabildiği unutulmamalıdır. Kan şekeri seviyesinin korunabilmesi için elma suyu, posasız portakal suyu gibi içecekler tüketilebilir.Kolonoskopi Hazırlığı Sırasında Yaşanan Bulantılara Karşı Ne Yapılabilir?Kolonoskopi öncesi bağırsakların temizlenmesi için alınan sıvı ilaçlar bazen şiddetli bulantılara neden olabilir. Bulantı veya kusma hissi yaşanırsa bağırsakları temizlemek için alınan sıvı ilaçlara kısa bir süre ara verilmelidir. 30 dakika- 1 saat ara verildikten sonra ilaçlar tekrar alınmalıdır. Bulantı veya kusma hissinin tekrar yaşanmaması için sıvı ilacın yavaş içilmesi faydalı olabilir. Doktora danışarak bulantı ilacı alınabilir. Önemli bir püf nokta da ilacın soğutularak içilmesi veya ilacın yanında soğuk su tüketilebilir.Kolonoskopiye Hazırlanırken Yaşanan Makat Çatlağı ve Tahrişe Karşı Ne Yapılabilir?Bağırsakların temizlenmesi aşamasında sık sık tuvalete gidileceği için tahriş ve makat çatlağı gibi sorunlar yaşanabilmektedir. Bu gibi sorunları önlemek için bebek pişik kremi veya vazelin kullanmak oldukça işe yaramaktadır. Sık sık tuvalete gidileceği için tuvaletten sonra tuvalet kağıdı yerine ıslak mendil tercih edilebilir. Tuvaletten sonra ılık bir suya oturmak ve cildi yumuşak bir bezle kurulamak da tercih edilebilir. Kolonoskopi Riskleri Nelerdir?Kolonoskopi güvenli bir işlemdir. Ancak zaman zaman işlem sırasında veya sonrasında olumsuz durumlar oluşabilmektedir.Kolonoskopi Ne kadar Zamanda Tekrarlanmalıdır?Kolonoskopi bağırsak kanserinin erken teşhisinde hayati önem taşımaktadır. Herhangi bir risk faktörü olmayan kişilerin 45-50 yaşlarında rutin kolonoskopi kontrollerine başlaması gerekir. Ailesinde kolon kanseri geçmişi olan risk grubundaki hastaların rutin kolonoskopi kontrollerine daha erken yaşlarda başlaması gerekebilir. Kolonoskopinin tekrarlanma sıklığı yapılan işlemin sonuçlarına bağlı olarak da değişebilir. Yapılan kolonoskopinin sonuçlarında polip gibi her hangi bir anormallik görülmeyen hastaların 5 yılda bir kolonoskopi taramalarını tekrarlamaları önerilir.Kolonoskopi sırasında anormal yapılar ve poliplerin varlığında ise takip sıklığı değişmektedir. Polip sayısı, polip çeşidi ve poliplerin büyüklüğü kolonoskopi takip sıklığında etkilidir.Kolonun incelenmesini engelleyecek sayıda polip veya bağırsakların tam olarak temizlenememesi durumunda kolonoskopinin 1 yıl içinde tekrarlanması faydalıdır.Ülseratif kolit veya Crohn hastalığı gibi iltihabi bağırsak hastalıkları olan kişilerin takibini yapan Gastroenteroloji doktorlarına danışarak kolonoskopi sıklıklarına belirlemeleri önemlidir. Kolonoskopi Hortumunun Ebatları Ne Kadardır?Esnek bir tüp şeklinde olan kolonoskopi hortumunun ucunda minik bir kamera ve ışık bulunmaktadır. Ayrıca kalın bağırsağın içinden daha rahat görüntü alınabilmesi için kolonoskopi aletinin üzerinde hava verme aparatı ve gerekli durumlarda bağırsak içinden polip benzeri yapıları çıkarmak için bir başka aparatı daha bulunmaktadır. Kolonoskopi hortumu yaklaşık 60 cm. uzunluğunda ve 1 cm. çapındadır.Kolonoskopi Hangi Durumlarda Yapılmaz?Kolonoskopinin yapılabilmesi için hastanın onayının olması gerekir. Hastanın onayladığı durumlarda;Kolonoskopi Ağrılı Bir İşlem Midir?Kolonoskopi uygulaması sırasında hastalar anestezi ile uyutulduğu veya sakinleştirici verildiği için ağrı ve acı hissetmemektedir. Hastalar daha çok Kolonoskopiden sonra yaşanan gaz sancılarından şikayet etmektedir. Bunun için de işlem sonrası bol sıvı tüketmek ve yürümek olumlu sonuçlar vermektedir.Kolonoskopi Bebek Emzirmeye Engel mi?Kolonoskopi uygulaması sırasında uygulanan anestezi veya sakinleştirici ilaçların etkisi yaklaşık 1 gün sonra vücuttan atılmaktadır. Her ne kadar uygulanan anestezi ilaçlarının emzirme yoluyla bebeğe geçme ihtimali düşük olsa da Kolonoskopiden önce bebeği emzirmek, mümkünse sütü saklamak sonra vermek gibi önlemler alınabilir. Sütü saklama şansının bulunmadığı, emzirmenin mecbur olduğu durumlarda ilk sütü sağıp attıktan sonra gelen süt bebeğe verilebilir.Adetliyken Kolonoskopi Yapılır mı?Regl döneminde kolonoskopi yapılmasının bir sakıncası bulunmamaktadır.Kolonoskopi Sonucu Ne Zaman Çıkar?Patoloji laboratuvarın yoğunluğuna ve inceleme süresine bağlı olarak kolonoskopi sonucu birkaç gün içerisinde çıkabilmektedir.Kolonoskopide Kanser Belli Olur mu?Kolonoskopi sırasında kalın bağırsakta yer poliplerin alınıp incelenmesinin ardından kanser olup olmadığı belli olur. | 4,488 |
83 | Tanı ve Testler | Kolposkopi | Kolposkopi, serviks yani rahim ağzını incelemesine olanak veren ve girişimsel olmayan bir yöntemdir. Rahim ağzının yani serviksin incelenmesinde kullanılan girişimsel (invaziv olmayan) bir yöntem olan “Kolposkopi” 1900’lü yılların başından kullanılmaya başlanmıştır. Kolposkopi, serviks yani rahim ağzını incelemesine olanak veren ve girişimsel olmayan bir yöntemdir. Rahim ağzının yani serviksin incelenmesinde kullanılan girişimsel (invaziv olmayan) bir yöntem olan “Kolposkopi” 1900’lü yılların başından kullanılmaya başlanmıştır. Kolposkopi Nedir?Kolposkopi, kolposkop adı verilen, ışıklı ve 6-40 kat arası büyütme özelliği olan büyüteçli aletle rahim ağzı, vajina ve vulvayı görüntülemek ve incelemek için kullanılan yöntemdir. Rahim ağzının daha iyi görünebilmesi için bu görüntüleme yönteminde spekulum adı verilen aletin vajinaya yerleştirilip, genişletilir. Kolposkopi çok serviks ile ilgili yapılan taramalarda HPV virüsünün neden olabildiği değişiklik emarelerine(rahim ağzı kanseri gibi) rastlanması durumunda uygulanır.Klinik bir işlem olan kolposkopi yönteminde kullanılan kolposkop, ışıklı bir büyüteç olup dürbüne benzemektedir. Çıplak gözle yapılan jinekolojik muayenenin kolposkopi yöntemiyle büyütülerek yapılması başta rahim ağzı kanseri olmak üzere vagenin de değerlendirilmesine imkan sağlar.Kolposkopi işlemi sırasında şüpheli bir bölgenin görülmesi halinde kolposkopik biyopsi yapılarak şüpheli bölgenin incelenmesine imkan sağlar.Kolposkopi Hangi Hastalıklarda Yapılır?Kolposkopi özellikle klinik belirtileri olmayan rahim ağzı kanserinin (serviks kanseri) erken evrede saptanabilmesine yardımcı olur. Özellikle sitolojik sonuçları ve smear testi anormal çıkan veya HPV testinde HPV 16 veya 18 pozitif gelen hastalarda rahim ağzının değerlendirilmesi için kolposkopi uygulanır. Rahim ağzı kanseri yavaş ilerleyen bir kanser olduğu için jinekolojik muayenelerde yaşanan değişimler kolposkopi ile daha rahat değerlendirilebilir.Serviks kanserinin erken teşhisinde hayati rolü olan kolposkopinin kullanım alanı sadece bununla sınırlı değildir. Kolposkopi özellikle servikal kanserlerin erken teşhisi olabilir ancak bunun haricinde birçok hastalığın takibi ve teşhisinde kullanılabilir.Kolposkopi neden yapılır?Bunların yanı sıra kolposkopi şu durumlarda yapılabilir:Kolposkopi Hazırlık Süreci Nasıldır?Kolposkopi yöntemi kadınlar arasında endişe uyandırabilmektedir. Kolposkopi işlemi aslında ağrısız ve neredeyse risksiz bir uygulamadır ancak yine de yaşanan endişeler hastayı rahatsız edebilir. Kolposkopinin yaratacağı endişeyi azaltmak için işlemle ilgili bütün detayların öğrenilmesi önemlidir.Kolposkopi işlemi;Kolposkopi Nasıl Yapılır?Kolposkopi klinik ortamda yapılabilen bir işlemdir. Bu süreç şu şekilde ilerler:Kolposkopi Sonrası Nelere Dikkat Edilmelidir?Kolposkopi işleminden sonra biyopsi yapılmadıysa günlük aktivitelerde her hangi bir kısıtlamaya gidilmesine gerek yoktur. Birkaç gün içinde çok hafif kanama veya akıntı yaşanabilmektedir.Kolposkopik biyopsi sonrasındaKolposkopi ve Kolposkopik Biyopsi Riskleri Nelerdir?Kolposkopi güvenli bir yöntemdir. Kolposkopi güvenli bir işlem olduğu için tekrar tekrar yapılabilir.Kolposkopi biyopside nadiren;Kolposkopi ile İlgili Sık Sorulan SorularKolposkopik biyopsi nasıl yapılır?Kolposkopi incelemesi sırasında şüpheli dokular belirlendiğinde biopsi pensi ile tüm şüpheli lezyonlardan kolposkopik biyopsi yapılabilir. Kolposkopik biyopsi sırasında birden fazla bölgeden parça alınabilir. Kolposkopik biyopsi yapılacak bölgenin sayısına bağlıdır. Kolposkopik biyopsi yapmak için özel bir alet kullanılır ve alınacak parçanın büyüklüğü patolojik inceleme için yeterli olmalıdır.Kolposkopi işlemi ne kadar sürer?Kolposkopi işleminin süresi kolposkopik biyopsi yapılıp yapılmayacağına göre değişebilmektedir. Genellikle işlem 5 – 15 dakika arasında sürmektedir.Kolposkopi acı verir mi?Ancak doktorun şüpheli olgular gördüğü ve kolposkopik biyopsi yapılmasına ihtiyaç duyduğu durumlarda parçanın alınacağı bölgeye göre hissedilenler değişebilir.Kolposkopi sonrası kanama olur mu?Kolposkopi işleminde kolposkop aleti vajinaya temas etmediği için ağrı, kanama veya sancı yaşanmamaktadır. Ancak gerekli görülen durumlarda yapılan kolposkopi biyopsi sırasında hafif kanama yaşanabilmektedir. Biyopsi yapılan bölge ve biyopsi için alınacak parça sayısına göre kanama miktarı değişebilmektedir. Kolposkopik biyopsi sırasında yaşanan kanamalar genellikle bir süre baskı uygulanarak sonlandırılabilen basit kanamalar şeklindedir.Kolposkopi sonrası akıntı olur mu?Kolposkopi ve kolposkopik biyopsi sonrası akıntı yaşanabilmektedir. Kolposkopi işlemi sırasında serviksin daha net görüntülenmesi veya biyopsi sırasında yaşanan küçük kanamalar için kullanılan solüsyonlar daha sonra akıntıya neden olabilmektedir. Kolposkopi sonrası akıntı takip edilmeli ağır, sarı renkli ve kötü kokulu akıntı yaşanması durumunda doktora başvurulmalıdır. Kolposkopi sonucu hemen çıkar mı?Ancak kolposkopik biyopsi yapıldıysa sonuçların çıkması birkaç günden daha fazla sürebilmektedir.Kolposkopi hamileyken yapılır mı?Kolposkopi güvenli bir işlemdir ve hamileyken de yapılabilmektedir. Ancak kolposkopik biyopsi yapmanın gerektiği durumlarda dikkatli olunmalıdır. Hamilelikle kolposkopi konusunda uzman doktorlar tarafından yapılmalıdır. Düşük dereceli lezyonlar gebe olmayanlarda biyopsi ile değerlendirilebilirken, hamilelerde kanser şüphesi uyandıran lezyonlardan biyopsi yapılmaktadır. Kanser şüphesi olmayan lezyonların değerlendirilmesi doğum sonrasına bırakılır. Hamile olmayan hastalarda uygulanan rahim kanalının kazınması işlemi gebelerde uygulanmamaktadır.Kolposkopide anestezi yapılır mı?Kolposkopi genellikle anestezi uygulanmadan gerçekleştirilir. Kolposkopik biyopsinin vajina ve vulvanın alt kısmında yapıldığı durumlarda lokal anestezi kullanılabilir.Kolposkopi sonrası adet gecikmesi olur mu?Nadir de olsa bazı hastalarda kolposkopi sonrası adet gecikmesi olabilmektedir.Kolposkopi sonrası cinsel ilişki nasıl olmalıdır? Kolposkopi sonrası cinsel ilişkiye ara vermeye gerek yoktur. Ancak kolposkopik biyopsi işlemi uygulandıysa 2-3 gün cinsel ilişkiden uzak durulmalıdır.Kolposkopi sonrası kasık ağrısı olur mu?Kolposkopi işleminden sonra kasık ağrısı görülmemektedir. Ancak kolposkopik biyopsi olan hastalarda hafif kasık ağrısı yaşanabilmektedir.Kolposkopi gebe kalmayı etkiler mi?Kolposkopi ve kolposkopik biyopsi hamile kalmayı etkilememektedir. Biyopsi sırasında alınan doku örnekleri çok küçük olduğu için hamilelik üzerinde olumsuz bir etkisi bulunmamaktadır.Kolposkopiyi hangi bölüm ve doktor yapar? Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü doktorları yapmaktadır.Kolposkopi fiyatı ne kadar?Kolposkopi işleminin fiyatı birkaç unsura göre değişebilmektedir. Tedaviyi yürüten doktor ve hastanenin fiyat politikasının yanı sıra biyopsi işleminin yapılıp yapılmaması da kolposkopi fiyatını etkilemektedir.LEEP nedir?LEEP, kolposkopik biopsi sonuçları anormal çıkan hastalarda anestezi altında rahim ağzının bir miktar tam kat çıkarılma işlemidir. İşlem sonrasında lezyonun rahmin içine doğru devamlılığı ve yaygınlığı araştırılır. Biyopsi sonucuna karşı tedavi ve takip açısından daha etkin bir yöntemdir. | 2,815 |
84 | Tanı ve Testler | Kreatin Kinaz (CK) | Kreatin kinaz, iskelet kası, kalp kası ve beyinde bulunan, buradaki dokularda hasar olması durumunda kan dolaşımına sızdırılan bir enzimdir. Vücutta kreatin kinaz düşüklüğü beyin, gastrointestinal sistem ve idrar yollarında bir sorun nedeniyle kreatin kinaz miktarının normal düşük olması durumudur. Kreatin kinaz seviyelerindeki yükselme, kas yaralanması gibi kas dokusunda hasar veya kalp krizi gibi rahatsızlıklar geçirildiği anlamına gelir. Ayrıca yoğun egzersizde kandaki kreatin kinaz yüksekliğine neden olabilmektedir.Kreatin kinaz, iskelet kası, kalp kası ve beyinde bulunan, buradaki dokularda hasar olması durumunda kan dolaşımına sızdırılan bir enzimdir. Vücutta kreatin kinaz düşüklüğü beyin, gastrointestinal sistem ve idrar yollarında bir sorun nedeniyle kreatin kinaz miktarının normal düşük olması durumudur. Kreatin kinaz seviyelerindeki yükselme, kas yaralanması gibi kas dokusunda hasar veya kalp krizi gibi rahatsızlıklar geçirildiği anlamına gelir. Ayrıca yoğun egzersizde kandaki kreatin kinaz yüksekliğine neden olabilmektedir.Kreatin Kinaz (CK) Nedir?Kreatin kinaz, vücutta bulunan protein türü olan bir enzimdir. Kreatin kinaz enzimi daha çok kalp ve iskelet kasında bulunsa da, beyinde de Az miktarda yer almaktadır ve katalizör görevi görerek kasların enerji üretmesine yardımcı olur. Bulunduğu dokular hasar gördüğünde vücut tarafından kreatin kinaz salgılanır, kas hasarının olduğu bölgede yaralanma durumlarında kreatin kinaz seviyeleri yükselir. Bunların yanında yoğun egzersiz yapıldığında ya da kas hastalıkları durumunda da kreatin kinaz yüksekliği görülür.Kreatin kinazın bulunduğu kasa göre farklı izoenzimleri vardır. Üç tip kreatin kinaz enzim türü bulunur:Bunlar:Kreatin fosfokinaz CK-BB: Dokuların etkileyen hastalıklarda artış göstererek vücutta beyin ve akciğer dokularında yer alan enzim türüdür.Kreatin fosfokinaz CK-MB: Özellikle kalp kası hücrelerinde görülen bu kreatin kinaz enzim türü, kalp rahatsızlarında artış gösterir.Kreatin fosfokinaz CK-MM: Kas rahatsızlıkları durumunda yükselen ve iskelet kaslarında yer alan enzim türü olarak bilinir.Kreatin Kinaz (CK) Testi Nedir?Kreatin kinaz testi, kanınızdaki kreatin kinaz miktarını ölçmek için kan alarak uygulanan testtir. Enerji üretimi için önemli bir rol oynayan kreatin kinaz enzimi çeşitli hastalıkların tanısında kullanılır. Kalp hasarı, kas yaralanmaları, kas hastalıkları ve beyni etkileyen nörolojik rahatsızlıkların ortaya çıkarılmasını sağlar. Normalde kanda düşük seviyelerde bulunan kreatin kinaz, bu durumlar yaşandığın yükselir. CK kreatin testi ile enzimin kandaki seviyesi tespit edilerek kalp ya da kas hasarının şiddeti ortaya çıkarılır.Kas ağrısı ya da krampları, kas güçsüzlüğü, denge sorunları, koyu idrar ve uyuşma ile karıncalanma gibi problemler semptom olup, bu şikayetlere sahipseniz doktorunuz kreatin kinaz testi isteyebilir. CK testi, kişiden kan örneği alınarak laboratuvarda incelenmesiyle yapılır. Yüksek oranda kreatin kinaz değeri çıktığında uzman doktor tarafından başka inceleme ve testler de istenebilir. Durumun tespit edilmesiyle birlikte gerekli tedaviler uygulanır.Kreatin Kinaz (CK) Kaç Olmalı?Sağlıklı bir yetişkinde serum CK düzeyi (cinsiyet, kas kütlesi, ırk ve aktivite) gibi faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterdiği için, erkeklerde 39-308 U/L aralığındayken kadınlarda ise 26 – 192 U/L aralığında olması gerekir. Yaşlılar yetişkinlere oranla daha düşük kreatin kinaz değerine sahiptir. Bunların yanında sporcular ve vücut geliştiricilerde yüksek kreatin kinaz oranı bulunur.Kreatin Kinaz (CK) Yüksekliği Nedir?Kreatin kinaz yüksekliği, kandaki kinaz enziminin normal değerler üstünde olması durumu olup, kas hasarı yanı sıra kalpte veya beyinde bir hasar ya da hastalık olabileceği anlamına gelir. Kreatin kinaz yüksekliğinde, CK-MM enzimi normalden yüksekse, kas distrofisi ve rabdomiyoliz gibi kas iskelet problemleri, CK-MB enzimi olması gerekenden yüksek ise kalp kaslarında iltihaplanma ya da kalp krizi geçirildiği, CK-BB enzimi yüksek ise felç ya da beyin hasarı geçirildiğini gösterebilir.Kreatin Kinaz Neden Yükselir?Yoğun egzersiz ve iskelet kasında, kalp kasında ya da beyin dokusunda hasar oluşumu sonucu ilgili hücrelerin kana kreatin sinaz salgılaması kreatin kinaz yüksekliğine neden olur.Kas hasarıKas kırıkları, zedelenmeleri ve yaralanması sonucunda kandaki kreatin kinaz seviyesi yükselir. Özellikle yoğun bir hareket, egzersiz ve fiziksel aktivite durumunda geçici olarak kanda kreatin kinaz yüksekliği görülebilir.Kalp hasarıKalp krizi durumlarında ya da kalp kasların görülen hasarlarda kretain kinaz yüksekliği oluşur. Kalp kaslarında ortaya çıkan hasarlar sonucunda kreatin kinaz enzimi kanda yoğunlaşır.Kas rahatsızlıklarıKalıtsal olarak görülen kas rahatsızlıklarında, kreatin kinaz seviyesi yükselir. Kas rahatsızlıkları kas dokularında kalıcı olabilecek rahatsızlara sebebiyet verebilir. Bu da kreatin kinaz yükseliği görülmesiyle ilişkilendirilir.Kreatin kinaz yüksekliğinin diğer nedenleri şöyle sıralanabilir:Kanda kreatin kinaz testi ile ortaya çıkan CK yüksekliği yaşandığında daha fazla bilgi için çeşitli test ve değerlendirmeler yapılabilir. Uzman doktor kişinin sağlık geçmişine ve sonuçlara bakarak uygun tanıyı koyar ve tedavi planı oluşturur.Kreatin Kinaz Yüksekliği Nasıl Düşürülür?Kreatin kinaz değerini düşürmek için yaşam tarzınızda değişiklikler yaparak sıvı tüketimine ağırlık verebilirsiniz. Bunların yanında kreatin kinaz yüksekliğini düşürmek için yapılabilecek yöntemler şöyle sıralanır:Kreatin Kinaz Düşüklüğü Nedir?Kreatin kinaz (CK) düşüklüğü, kanda normalden daha düşük seviyede kreatin kinaz enzimi bulunması durumudur. Normalde kanda kreatin kinaz seviyeleri düşük olarak görülse de bazı hastalık ya da sağlık durumlarında da kreatin kinaz düşüklüğü görülebilmektedir. Kreatin kinaz, kas dokularının zarar görmesi ve zayıflaması durumunda ortaya çıkabilir.Kreatin Kinaz Düşüklüğü Neden Olur?Kreatin kinaz düşüklüğünün nedenleri arasında birçok faktör yer alır. Kreatin kinaz düşüklüğü etkenleri şöyle sıralanabilir:Kaslarda zayıflıkKas hastalıkları ya da kas erimesi durumunda kas dokuları zarar görerek azalır. Bu durumda kreatin kinaz değeri kanda azalabilir.İlaçlarKaslara yönelik kullanılan bazı ilaçlar, kreatin kinaz enzim aktivitesini baskılayarak azalmasına neden olur. Böylelikle kanda kreatin kinaz seviyesi düşebilir.Karaciğer rahatsızlıklarıKaraciğerde bir problem olduğunda ya da fonksiyonları bozulduğu zamanlarda kandaki kreatin kinaz seviyesinde düşme yaşanır.Kas problemleriKas iltihabı ya da kas distrofisi gibi rahatsızlıklar kreatin kinaz değerlerine etki ederek düşmesine yol açabilir.Hormonal sorunlarHormonlardaki dengesizlikler, tiroid bezinin düzgün çalışmaması gibi durumlar kreatin kinaz değerinin düşmesine sebep olur.Kreatin Kinaz Hakkında Sık Sorulan SorularKan tahlilinde kreatin kinaz nedir?Kreatin kinaz, kasların enerji üretmesine yardımcı olan, sağlıklı kas fonksiyonundan sorumlu vücutta bulunan bir enzimdir. İskelet kaslarına zarar veren yaralanmaları ve hastalıkları teşhis etmeye ve izlemeye yardımcı olmak için izlenir. Bu enzim, kreatini vücudunn enerji üretmek için kullandığı bir molekül olan fosfokreatine dönüştürür.Kreatinin kinaz kaç olursa tehlikeli?Kreatin kinaz değerleri normalinde farklı olursa tehlike olabilir. CK testi sonucunda ortaya çıkan değer kadın ve erkeklerde farklılık gösterir. Bu nedenle kreatin kinaz değeri 39- 308 U/L dışında ise tehlikeli olabilir. Kadınlarda ise 26- 192 U/L değerinden farklıysa detaylı araştırma gerektirebilir.Kreatin kinaz ne zaman düşer?Kreatin kinaz gebelik döneminde düşüş gösterebilir. Bunların yanın eklem iltihabı sorunlarından kaynaklı kas zayıflıklarında kreatin kinaz düşüklüğü görülür.Kreatin kinaz enzimleri nedir?Kreatin kinaz, kalp, iskelet kası ve beyindeki dokularda yer alarak vücutta yaralanma ve hasar durumlarında ortaya çıkan biyokimyasal bir enzim türüdür. Kreatin fosfokinaz CK-BB, Kreatin fosfokinaz CK-MB ve Kreatin fosfokinaz CK-MM olarak 3 türü bulunur. | 3,042 |
85 | Tanı ve Testler | Kreatinin Testi | Kreatinin, vücuttaki zararlı ve atık maddelerin böbreklerde süzülerek idrar yolu ile vücuttan dışarı çıkardığı kimyasal atık ürünüdür. Karaciğerde üretilen kreatinin, yiyeceklerden sindirilen proteinler ve kas metabolizmasının sonucudur. Parçalanan bu kimyasal atık ürünü kan dolaşımına girer ve böbrekler yoluyla atılır. Kreatinin testi böbreklerin kandaki atıkları ne kadar iyi süzebildiğini ve dolayısı ile böbreklerin ne kadar iyi çalıştığını anlamayı sağlar. Kreatinin yüksekliği böbrek hastalıklarına işaret edebilmektedir.Kreatinin, vücuttaki zararlı ve atık maddelerin böbreklerde süzülerek idrar yolu ile vücuttan dışarı çıkardığı kimyasal atık ürünüdür. Karaciğerde üretilen kreatinin, yiyeceklerden sindirilen proteinler ve kas metabolizmasının sonucudur. Parçalanan bu kimyasal atık ürünü kan dolaşımına girer ve böbrekler yoluyla atılır. Kreatinin testi böbreklerin kandaki atıkları ne kadar iyi süzebildiğini ve dolayısı ile böbreklerin ne kadar iyi çalıştığını anlamayı sağlar. Kreatinin yüksekliği böbrek hastalıklarına işaret edebilmektedir.Kreatinin Nedir?Kreatinin, vücudun kaslara enerji sağlaması için kullandığı, kas ve protein metabolizmasında üretilen kreatin isimli fosfatın parçalanması ile ortaya çıkan atık ürünü metabolittir. Vücut tarafından kullanılan kreatin, kreatinine dönüşerek böbrekler tarafından dışarı atılmaktadır. Kreatinin, kişinin vücut ve kas kütlesine göre kanda belli bir oranda bulunmaktadır. Kas kütlesi çok olan kişilerde kreatinin miktarı daha fazla olabilir.Kreatinin testi de tam bu noktada devreye girer. Böbreklerin ne denli iyi çalıştığını belirlemek için yapılan kreatinin testinde birtakım sonuçlar ortaya çıkar. Bunlar kreatinin düşüklüğü ve kreatinin düşüklüğü olarak ifade edilir. Kreatinin düşüklüğü kandaki kreatinin değerinin olması gereken rakamın altında olduğunu gösterirken kreatinin yüksekliği ise dikkat edilmesi gereken bir konudur. Çünkü kreatinin yüksekliği kronik böbrek hastalıklarının habercisi olabilir. Eğer kandaki kreatinin yüksekliği tıbbi tedavi gerektirmeyecek durumdaysa protein alımının azaltılmasıyla kreatinin değeri normale dönebilir. Ancak kreatinin yüksekliğinin sebebi böbrek hastalığı ise uzman nefroloji hekimi eşliğinde tedavi aşamasına geçilmesi gerekir. Kreatin Ne İşe Yarar?Kreatinin esas görevi kaslara enerji sağlamaktır. Beyin sağlığını destekler, kas onarımına yardımcı olur ve yorgunluğu önler. Vücutta kas kütlesinin artmasını sağlayarak, kasların onarılmasına yardımcı olan hücre sinyallerini artırır. Egzersiz ile birlikte hücrelerde enerjinin temel kaynağı alan ATP depolarını hızla yenileyerek, yorgunluğu önler. Bunların yanında kas hücrelerindeki suyu yükselterek, kas gelişiminin engelleyen miyostatin seviyelerini azaltır.Kreatinin vücuda sağladığı faydalar şöyledir:Kreatin Normal Değerleri Kaç Olmalıdır?Normal kreatin değeri, vücutta sahip olunan kas kütlesine bağlıdır. Kas kütlesi yoğun olan kişilerde kreatinin değeri de o kadar fazla olmaktadır. Bunun yanında bu değer böbrek fonksiyonu açısından da önemlidir. Erkekler için normal seviye, kadınlardan daha yüksek olmaktadır. Çocuklarda ise hem erkeklerin hem de kadınların normal değerinden daha düşüktür. Kreatinin miligram/desilitre (mg/dL) cinsinden ölçülmektedir. Kreatin normal değeri olan erkeklerde yaklaşık olarak 0,6-1,3 mg/dL kreatinin bulunurken, kadınlarda ise 0,5 – 1,1 mg/dL olarak bilinir. Referans aralıkları laboratuarlar arasında farklılık gösterebilmektedir.Kreatinin Yüksekliği Ne Anlama Gelir?Kreatinin yüksekliği; kan hacminde azalma, uzun süreli susuz kalma, tansiyon düşüklüğü ve çok ağır geçirilen enfeksiyonlarda görülebilmektedir. Ayrıca, mesane taşları, mesane kitlesi, üretra taşları da kreatinini yükseltebilir. Bunun dışında kullanılan ilaçlar da kreatinin seviyesini artırabilmektedir. Kreatinin yüksekliği, kreatin seviyesinin normalden daha yüksek olması olarak ifade edilir. Kreatinin, kasların normal işlevi sırasında oluşan ve böbrek yoluyla atılan atık maddesidir. İşlev bozulduğundan ve hasar gördüğünden kreatinin yüksekliği yaşanmaktadır.Kreatinin yüksekliği önemlidir mutlaka doktor kontrolü ve takibi gerekmektedir. Nefroloji veya iç hastalıkları bölümleri başvurulacak ilgili birimlerdir. Nefroloji böbrek sağlığı ve hastalıkları ile ilgilenen tıp dalıdır. Kreatinin yüksekliği böbrek hastalıklarından değil de başka hastalıklardan kaynaklanıyorsa bu sorun düzeltildiğinde kreatinin seviyesi normal değerlerine geri dönecektir. Böbrek hastalıklarından kaynaklanan durumlarda ise nefroloji uzmanı hekimlerle tedaviye devam edilmelidir. Kreatinin yüksekliğinin yanında başka birtakım kan ve idrar testleri istenebilmektedir. Ultrason ve ileri görüntüleme yöntemlerine yine teşhis için başvurulmaktadır. Bütün bu tetkikler sonucu böbrekte bir hasar olup olmadığı kontrol edilerek tedavi buna göre planlanmaktadır.Not olarak; normal şartlarda kreatinin seviyeleri, kas kütlesi sabit kaldığı sürece bireyden bireye değişkenlik gösteren değerler değildir ancak kişinin böbrek fonksiyonlarında bir bozukluk olduğunda ve böbrekler sağlıklı bir şekilde çalışmadığında kreatinin seviyeleri kan dolaşımında artmaya başlar ve kreatinin yüksekliği meydana gelir. Bu durum böbreklerin atık maddeleri filtreleme ve vücuttan uzaklaştırma yeteneğinin azaldığının bir işareti olarak ifade edilebilir.Kreatinin yüksekliği belirtileri nelerdir?Kreatinin yüksekliği oluşması ile birlikte mide bulantısı, kusma meydana gelebilir. Bunlarında yanında şu belirtiler de görülür:Kreatin yüksekliğinin oluşturduğu problemler nelerdir?Kreatinin yüksekliğinin birçok nedeni olmakla birlikte asıl nedeni böbrekleri etkileyen hastalıklardır. Kan tahlilinde kreatinin yüksekliğine akut ya da kronik böbrek hastalıkları; böbrek enfeksiyonları, hipertansif ve diyabetik böbrek hastalığı, protein kaçağına neden olan böbrek hastalıkları gibi rahatsızlıklar neden olabilmektedir.Böbrek Enfeksiyonu: Piyelonefrit olarak bilinen böbrek enfeksiyonu idrar yolu enfeksiyonunun bir türüdür ve kreatinin değerlerini doğrudan bir şekilde yükseltebilir. Bu durum bakteri ve virüslerin böbreklere ulaşmadan böbrek yollarında enfeksiyona sebep olmasıyla meydana gelir. Ateş, sık ve yanmalı bir şekilde idraa çıkma, aynı zamanda idrardan koku gelmesi, mide bulantısı, kusma, titreme, sırt ağrısı, kasıklarda ağrı, koyu, kanlı ve bulanık idrar gibi belirtiler böbrek enfeksiyonunun göstergesi sayılabilecek belirtiler arasında yer alır.Diyabet: Diyabet böbreklerde de yük oluşturan ve böbreklere de zarar verebilen bir hastalıktır. Tip 1 ve tip 2 olmak üzere iki çeşidi bulunan diyabetin genel olarak sık idrar çıkma, susamanın artması, iştah artışı, yorgunluk, bulanık görme, yaraların geç iyileşmesi, ellerde ve ayaklarda uyuşma ve karıncalanma hissi gibi yaygın semptomları söz konusudur. Kreatin yüksekliği de diyabeti tetikleyebilir.Yüksek Tansiyon: Yüksek tansiyon, vücut için birçok tehdit oluşturabildiği gibi böbrek çevresindeki damarlara da zarar verebilir. Bu da böbrek fonksiyonlarını etkilerken yüksek tansiyona bağlı kreatinin yüksekliğine neden olabilir.İdrarda kreatinin yüksekliği nedir?İdrarda kreatinin yüksekliği, normal seviyeden daha yüksek düzeyde kreatin maddesinin idrarda yer alması durumunu ifade etmektedir. Bu durum genelde böbrek fonksiyonundaki bir bozukluğu ya da böbrek hasarının bir belirtisi olarak ortaya çıkar.Kreatinin Düşüklüğü Nedir?Kreatinin düşüklüğü, kandaki kreatin miktarının normal değerlerin altında olduğunu gösterir ve vücutta kreatin üretimini etkileyen kas distrofisi gibi bir hastalığı ya da yaşlanma kaynaklı kas kütlesinde azalma olduğu anlamına gelir. Kreatinin düşüklüğü belirtileri nelerdir?Kreatinin düşüklüğü belirtileri, kandaki kreatinin seviyesinin normal değerlerin altında olduğu, yetersiz protein alımından kaynaklı olarak besin yetersizliği gibi sorunlarda dolayı ortaya çıkar. Kilo kaybı, halsizlik, baş dönmesi, yorgunluk kreatinin düşüklüğü belirtileri arasında yer alır.Kreatin düşüklüğünün oluşturduğu problemler nelerdir?Kreatin düşüklüğü, kas zayıflığına, egzersizlerdeki performansın azalmasına, böbrek sorunlarına, vücuttaki su ve elektrolit dengesinde bozulmaya neden olabilir. Bunun yanında kreatinin düşüklüğünde vücutta, halsizlik, bulantı, kusma, iştahsızlık, ödem, kilo kaybı, baş ağrısı, cilt kuruluğu, vücut ısısındaki değişim, idrar miktarında azalma ve ağrı gibi problemler görülür.Kreatin düşüklüğüne sebep olan etkenler nelerdir?Kreatinin düşüklüğü, altta yatan bir sağlık sorununun belirtisi olarak ortaya çıkabilir. Kas hastalıkları, metabolik bozukluklar, hormonal dengesizlikler veya beslenme yetersizlikleri gibi durumlar kreatin düşüklüğüne sebep olan etkenler arasında yer alır.Kandaki kreatinin düşüklüğü nedir?Kanda kreatinin düşüklüğü, vücutta kreatinin seviyesinin normalin altında olmasıdır. Kanda kreatinin değeri, böbrek fonksiyonlarının değerlendirilmesi için kullanılır.Kreatinin Testi Nedir? Kreatinin testi, böbrek hastalığı ya da böbrek yetmezliğinin tanı ve takibi için istenen genellikle kan tahlilinden bakılan bir değerdir. Böbrek fonksiyonunun normal olup olmadığını anlamak için yapılan testlerinden biridir. Bazen idrar tahlilinden de istenmektedir ama genel olarak kan tahlilinden bakılmaktadır. Böbrek fonksiyonunu ölçen başka testler de bulunmaktadır.Kreatinin testi nasıl yapılır?Kreatinin değerine kan ve idrar olmak üzere 2 farklı şekilde de bakılabilmektedir. Serum kreatinin kan tahlilinden, kreatin klirensi ise kan ve idrar tahlilinden bakılmaktadır.Kreatinin Hakkında ilgili Sık Sorulan SorularKreatinin ne demek?Kreatin, iskelet kaslarının esnemesine (kasılmasına) yardımcı olan doğal bir enerji kaynağıdır. Doğal enerji kaynağı olduğu için enerji seviyesini yükselten ve yorgunluğa iyi gelen kreatinin aynı zamanda kas kütlesinin artmasına da yardımcı olur.Kreatinin nasıl düşürülür?Bol su tüketmek, kandaki kreatinin seviyesini düşürebilir fakat bu düşüş böbreklerin daha iyi çalıştığını göstermez. Doktorun önerdiği ilaçlar doğrultusunda kreatinin seviyesi düşürülebilir.Kreatin zararları nelerdir?Kreatinin potansiyel olarak, dehidrasyon, kaslarda zorlanma ve kramp, mide bulantısı, ishal, baş dönmesi, tansiyon yükselmesi ve karaciğer ile böbrek hasarı gibi zararlara yani yan etkilere neden olabilir. Bu yüzden özellikle böbrek hastalığı, yüksek tansiyon veya karaciğer hastalığı bulunan kişiler kreatin kullanmamaya dikkat etmelidir.Kreatinin normale döner mi?Susuzluk yani dehidrasyon ve fazla protein alımı kreatinin seviyesini geçici olarak yükseltebilmektedir. Vücudun susuzluğu giderildiğinde ve protein alımı sınırlandırıldığında, artış sebebi bu ise kreatinin seviyeleri normal seviyelere inecektir.Kreatinin nasıl yükseltilir?Kreatinin seviyesini yükseltmenin bir yolu da egzersiz yapmak ve daha hareketli olmaktır. Bunun yanında yetersiz beslenme kreatin seviyesinin düşük olmasına neden olacağından protein bakımından zengin bir beslenme tercih edilebilir.Kreatinin değeri kaç olursa diyalize girilir? Hastalar hem akut hem de kronik böbrek hasarlarında diyalize girebilirler. Kreatinin yüksekliğinin diyalize alınma açısından kabul görülmüş bir değeri bulunmamaktadır. Diyaliz kararının alınmasında kreatinin yüksekliğinin yanı sıra hastanın idrar çıkışı, bulantı, kusma gibi eşlik eden bulguları, bazı laboratuar test sonuçları önem taşımaktır. Kanda kreatinin kaç olursa tehlikeli?Kandaki kreatinin seviyesi erkeklerde 1.2 mg/dL ve kadınlarda 1.1mg/dL üzerinde olması tehlikeli olabilmektedir.Kreatinin kinaz nedir?Kreatin kinaz (KK) vücutta yer alan, hücrelerde enerji üretim süreçlerine katılan bir enzimdir. Özellikle kas hücrelerinde yoğun olarak bulunur.Kreatinin seviyesi yüksekse ne yememek gerekir?Böbrek rahatsızlığı yaşayan kişiler potasyum açısından zengin olan muz, avokado, kavun ve hurma gibi meyvelerin tüketimini mümkün olduğu kadar sınırlamalı, hatta kaçınmalıdır.Kreatinin bakımından zengin besinler hangileridir?Protein oranı yüksek kırmızı et ve süt ürünleri kreatinin bakımından zengin besinler olarak bilinir. Kreatinin düşüklüğü söz konusu olan kişiler bu besinleri tüketerek değerlerini yükseltebilir.Yüksek dozda kreatinin zararlı mıdır?Kreatin genel olarak güvenli bir limandır ancak yüksek dozlarda vücuda alındığında böbrek hasarı gibi ciddi yan etkilere yol açma potansiyeline sahiptir. Özellikle yüksek dozda alınan kreatinin vücudun kendi kreatinini üretmesini de durdurabilir. Kreatinin kesildiğinde vücutta neler olur?Kreatin takviyesinin alımı bırakıldığında kreatin seviyeleri birkaç hafta içinde kademeli olarak düşecektir. Vücut yine de doğal olarak kreatin üretmeye devam eder ancak daha düşük kreatin seviyelerine uyum sağlarken vücutta bazı yan etkiler de ortaya çıkabilir. Bu yan etkiler şunları içerebilir:Kreatinin saç dökülmesini tetikler mi?Yapılan bilimsel araştırmalar kreatininin doğrudan saç dökülmesine neden olduğunu göstermedi ancak bazı çalışmalarda kreatin takviyesinin saç dökülmesine katkıda bulunabilen DHT adlı bir hormonda artışa sebep olduğunu ortaya koymuştur. | 4,941 |
86 | Tanı ve Testler | LDL Testi | Karaciğerde üretilen bir protein türü olan ve kan yoluyla taşınan LDL, kişilerde kalp hastalığı riskinin belirlenmesi için bakılan bir parametredir. LDL’nin yüksek olması kalp-damar hastalıkları riskini de artırır. Rutin bir Tam Kan Sayımı testinde bakılabilen LDL testiyle ayrıca kolesterol tedavisi görenlerin de takibi yapılır.Karaciğerde üretilen bir protein türü olan ve kan yoluyla taşınan LDL, kişilerde kalp hastalığı riskinin belirlenmesi için bakılan bir parametredir. LDL’nin yüksek olması kalp-damar hastalıkları riskini de artırır. Rutin bir Tam Kan Sayımı testinde bakılabilen LDL testiyle ayrıca kolesterol tedavisi görenlerin de takibi yapılır.LDL testi nedir?Kolesterol vücuttaki tüm hücrelerde bulunan yağ benzeri bir maddedir. Kötü kolesterol olarak da bilinen LDL Kolesterol (düşük yoğunluklu lipoprotein), kolesterolü dokulara taşıyıp arterlerin duvarlarında birikime neden olur. LDL’ nin kanda ne kadar olduğunu belirleyen teste de LDL Kolesterol testi denir. LDL, kan örneğinden alınarak bakılır. LDL karaciğerde üretilen bir protein türüdür ancak kan yoluyla taşınmaktadır. Bazı insanlarda LDL damar duvarına yapışarak plak oluşturur. Bu da kişilerde damar sertliğine, damar tıkanıklığına; dolayısıyla kalp hastalıklarına sebep olur. Yani kalp hastalığı riskinin belirlenmesi için LDL testi yapılmaktadır.LDL testi hangi hastalıkların tanısı için yapılır?LDL yüksekliği, kalp damar hastalıkları riskini artırdığı için, kişilerde kalp-damar hastalıkları riskini ölçmek için kullanılan bir testtir. Ayrıca kalp krizi geçirenlere, kolesterol yüksekliği olanlara veya kalp hastalığı riski bulunanlara uygulanmaktadır. Kolesterol tedavisi görenlerde de tedavinin takibi için LDL testi yapılmaktadır.LDL testi nasıl yapılır?Herhangi bir koldaki damardan ya da el parmağı delinerek alınan kandan LDL düzeyine bakılmaktadır.Sık Sorulan Sorular LDL yüksekliği nedir?LDL yüksekliği, damar tıkanıklığı, damar sertliği; dolayısıyla da kalp hastalıklarına yakalanma riskini ciddi şekilde artırır. LDL, damar duvarlarına yapıştığı için kan akışı zayıflar. Bu vesileyle kalp hastalıkları meydana gelir. Stres, yanlış beslenme, sigara içmek, kilolu olmak, sedanter yaşam, genetik, alkol alışkanlığı, bel çevresinin geniş olması, diyabet LDL’yi yükselten risk faktörlerindendir.LDL düşüklüğü nedir?LDL düşüklüğü çoğunlukla sağlıklı bir bünyeye işaret etmektedir. “LDL kolesterol kaç olmalı?” sorusunun yanıtı “Eskiden LDL kolesterol için eşik değer 130 mg/dL’ydi. Ama artık 100 mg/dL üzerindeki kötü kolesterolün ideal olmadığını söylemek mümkündür” şeklinde verilebilir. Ancak bu tür testlerin sonuçlarına “devamlı-değişken” denmektedir. Yani 170 mg/dL kötü kolesterol, 200 mg/dl’den iyi, 100 mg/dL de 130 mg/dL’ den iyi olarak değerlendirilmektedir. Kalp krizi, inme riski bağlamında kötü kolesterol ne kadar düşük değerdeyse, o kadar iyidir. Genel olarak kötü kolesterolün üst sınırı 100 mg/dL’dir.Kötü Kolesterol (LDL) neden ortaya çıkar?En büyük nedeni genetiktir. Kolesterolün en büyük kaynağı karaciğerdir. Karaciğerde bunu üreten süreçler genetik olarak belirlenmektedir. İkinci büyük kaynak da diyetle gelmektedir. Ancak çok iyi beslenen birisinin de kötü kolesterolü yüksek olabilir veya çok kötü beslenen birisinin kötü kolesterolü yüksek olmayabilir. Hem kötü beslenme hem genetikte kötü kolesterole meyil varsa kalp krizi riski çok dramatik artmaktadır.LDL kolesterol yüksekliği belirtileri nelerdir?Kötü kolesterol sessiz seyreden bir durumdur. Hemen hemen hiçbir hastada kolesterolün yüksek olduğu salt muayeneyle anlaşılmamaktadır. Bazı aşırı LDL kolesterol yüksekliği durumlarında göz kapaklarında yağ birikimi, ellerde, tendonlarda yağ ve kolesterol birikimini bazen gözle görebilmekteyiz. Ancak bu nadir bir durumdur. Çoğu hastanın kolesterolü yüksek olabilir ama dışarıdan muayene ederek fikir edinilememektedir. Yüksek tansiyona nasıl “sessiz katil” denilirse yüksek kötü kolesterole de yine “sessiz katil” denilebilmektedir. LDL kolesterol nasıl düşürülür? LDL diyeti var mı? LDL nasıl düşer?Etlerde görünen yağlar pişirilmeden önce ayrılmalıdır. Sakatat tüketimi azaltılmalıdır. Sosis, salam, sucuk gibi işlenmiş etler tüketilmemelidir. Beyaz et tercih edilirken; pişirme yöntemi ızgara, haşlama, buğulama olmalıdır. Balık en yararlı ettir. Bunun yanında tahıl, taze sebze ve meyve tüketimi artırılmalıdır. Tam yağlı süt ve süt ürünleri yerine daha az yağlı ürünler tercih edilmelidir. Pasta, krema, margarin, fırın ürünlerinden, kızartma yiyeceklerden, fast food türü gıdalardan uzak durulmalıdır. Fındık, fıstık, ceviz gibi kuruyemişlerin kötü kolesterolde mütevazı düşüşler sağladığı bilinmektedir. 100 gram fındık ya da fıstık tüketimiyle küçük düşüşler oluşabilmektedir.Kötü Kolesterol (LDL) tedavisi nelerdir?Kötü kolesterolda tedavide ilaç, diyet ve egzersiz uygulanmaktadır. Ama en etkili yöntem statin türü ilaçlarla yapılmaktadır. Egzersizin kolesterolde etkisi son derece sınırlıdır. Diyetin etkisi egzersize göre daha fazladır. Kişiler çok fazla fast food, işlenmiş etler, kırmızı etten yoğun besleniyorsa kötü kolesterol tedavisi sırasında bu tür gıdalardan uzak durursa iyi sonuçlar elde edilebilmektedir. İyi bir diyet uygulanırsa tedavide büyük bir yol alınabilir. Hastanın diyeti iyiyse, genetik olarak kolesterol yüksekliği varsa diyetin de tedavi etkisi kısıtlı olur. İlaçlar kötü kolesterolde yüzde 50 düşüş sağlamaktadır. Son yıllarda enjeksiyon şeklinde kullanılan PCSK-9 inhibitörleri devreye girmiştir. İki haftada bir enjeksiyonla uygulanan bu ilaçlar kötü kolesterolde yüzde 60 düşüş sağlayabilmektedir. Ama önce ağızdan statin türü ilaçlar verilir, hedefe ulaşılamazsa devreye enjeksiyon olarak PCSK-9 inhibitörleri devreye girmektedir. Kötü kolesterol çok yüksekse bile ilaçla bunu aşağılara düşürmek mümkündür. Statinler kötü kolesterolü düşürürken, az da olsa iyi kolesterolü yükseltmektedir.Kötü Kolesterol (LDL) yüksekliği neye yol açar?Kalp krizi, inme, diğer damarlarda tıkanıklık, periferik arter hastalığına, aortta plaklara, vücudun atardamarlarında problemlere neden olmakla birlikte; bacağın kesilmesine kadar giden bir tabloya dahi neden olabilir. Hatta hastanın kaybedilmesine bile neden olabilmektedir.Kötü Kolesterole (LDL) ne iyi gelir?Kötü kolesterole diyet ve yaşam tarzı değişikliği iyi gelmektedir. Hastalar doktorunun onayı olmadan kolesterol ilaçlarını almayı durdurmamalıdır. Kolesterol ilaçlarını doktora sormadan kesmek kalp krizi, inme gibi ciddi sorunlara neden olabilmektedir.LDL testi ne zaman istenir?Sağlıklı kişilerde rutin muayenenin bir taramasında LDL istenebilir. Sağlıklı her kişinin her yıl bir kez tam kan sayımının içinde LDL değeri baktırması uygundur. Kalp hastalığı açısından risk taşıyanların da sık sık LDL kolesterol testi yaptırması gerekir. Çocuklarda da ailede obezite, diyabet, kalp hastalığı varsa LDL riski vardır. Bu nedenle 2 ila 10 yaş arasındaki çocuklardan da LDL istenebilir.LDL testi ne zaman yapılmalı?Kalp krizinden hemen sonra, stresli anlarda (kaza sonrası veya ameliyat sonrası), akut hastalık sırasında geçici olarak LDL düşüklüğü görülebilir. Bu nedenle rahatsızlık geçtikten bir süre sonra LDL değeri bakılması daha doğru olabilir. Ayrıca hamilelik sırasında LDL yükselebilir. Doğumdan altı hafta sonra LDL bakılması daha uygun olur. | 2,740 |
87 | Tanı ve Testler | Likit Biyopsi | Son yıllarda teknolojik ilerlemelerle birlikte kanserin erken tanı ve tedavisinde önemli gelişmeler yaşanıyor. Bunların en önemlilerinden biri de likit biyopsi olarak gösteriliyor. Cerrahi müdahale olmadan sadece koldan alınan kan üzerinde yapılan çalışma sayesinde her hastanın kendine özgü tümör hücrelerinde oluşan genetik değişiklikler tespit ediliyor ve ortaya çıkan tablo tümör takibi ve tedavi planlanmasında gerekli yol haritasını belirliyor. Tüm kanser türlerinde etkin olarak kullanılmaya başlanan likit biyopsi, akciğer kanseri ile mücadelede etkin tarama, erken tanı ve doğru tedavi planlaması büyük önem taşıyor. Hedefe yönelik tedavinin yürütülerek hastalığın kontrol altında tutulması için tümöre özel moleküler profilin belirlenmesi gerekiyor. Akciğer kanserine dönüşebilen akciğer nodüllerinin de erken dönemde tespit edilmesini sağlayan likit biyopsi tedavi başarısında anahtar rol oynuyor.Son yıllarda teknolojik ilerlemelerle birlikte kanserin erken tanı ve tedavisinde önemli gelişmeler yaşanıyor. Bunların en önemlilerinden biri de likit biyopsi olarak gösteriliyor. Cerrahi müdahale olmadan sadece koldan alınan kan üzerinde yapılan çalışma sayesinde her hastanın kendine özgü tümör hücrelerinde oluşan genetik değişiklikler tespit ediliyor ve ortaya çıkan tablo tümör takibi ve tedavi planlanmasında gerekli yol haritasını belirliyor. Tüm kanser türlerinde etkin olarak kullanılmaya başlanan likit biyopsi, akciğer kanseri ile mücadelede etkin tarama, erken tanı ve doğru tedavi planlaması büyük önem taşıyor. Hedefe yönelik tedavinin yürütülerek hastalığın kontrol altında tutulması için tümöre özel moleküler profilin belirlenmesi gerekiyor. Akciğer kanserine dönüşebilen akciğer nodüllerinin de erken dönemde tespit edilmesini sağlayan likit biyopsi tedavi başarısında anahtar rol oynuyor.Likit Biyopsi Nedir?Likit biyopsi vücuttaki tümör hücreleri ya da bunlardan kopan hücre parçacıkları, DNA ve RNA’yı kan dolaşımında tespit etmeye yönelik yapılan bir testtir. Cerrahi bir müdahale gerektirmez. Sadece koldan alınan 10 ml kan ile işlem yapılır. Her kişinin kendine özgü tümör hücrelerinde oluşan genetik değişiklikler en son uygulanan teknolojik işlemler ile tespit edilir. Tespit edilen bu değişiklikler tümörün takibinde ve tedavi planlanmasında çok önemlidir ve yol göstericidir. Likit biyopsinin çok farklı türleri vardır. Merkezimizdeki konsey toplantılarında her hastanın durumu değerlendirildikten sonra bilimsel gelişmelere göre en uygun seçim yapıldıktan sonra sonuçlar her hastaya özel olarak değerlendirilir.Likit Biyopsi Hangi Hastalıklarda Yapılır?Her kanser türünde kullanılmaya başlanan likit biyopsi aşağıdaki kanser türlerinde daha sık kullanılıyor.Neden likit biyopsi yapılır?Teşhis Amaçlı: Vücutta tümör varlığının erken teşhisi için likit biyopsi yapılabilir. Bu amaçlaTakip Amaçlı:Herhangi bir kanser tanısı almış olan bireylerin takibi için likit biyopsi yapılabilir. Bu amaçlaRisk ve fayda analizi:Likit biyopsi tümör dokusundan parça alınarak yapılan klasik biyopsinin yerine geçmez. Ancak invaziv bir işlem gerektirmemesi ve tümördeki genomik değişikliklerin analizine imkan vermesi açısından değerlidir. Bu alandaki teknoloji ilerledikçe kullanımı yaygınlaşacak ve ulaşımı daha da kolaylaşacaktır.Ne zaman likit biyopsi yapılabilir?Kanser belirtileri ve şüphesi taşıyan hastalara tanı koymak için likit biyopsi yapılabilir. Takip ve tedavi amacıyla tedaviden önce, tedavi sırasında da yapılabilir. Ayrıca hastanın tedavi sonrası hastalığının takibi için yıllık veya dönemlik kontrollerde likit biyopsi yapılabilir.Likit biyopsinin avantajları nelerdir?Likit biyopsinin dezavantajları nelerdir?Likit biyopsi ile ilgili sık sorulan sorular Likit biyopsi nasıl yapılır?Likit biyopsi cerrahi bir işlem gerektirmeden hastanenin kan alınan herhangi bir biriminde hastanın kolundan 10 ml kan alınarak laboratuvar ortamında yapılan bir işlemdir.Likit biyopsi için ne tür hazırlar yapılmalı?Likit biyopsi işlemi kandan yapılan bir işlemdir. Bu nedenle hastanın kan vermek için herhangi bir hazırlık yapması gerekmiyor. Hasta aç ya da tok karnına günün herhangi bir saatinde kan verebilir. Likit biyopsi sonucu ne kadar zamanda çıkar?Likit biyopsi sonucunun erken mi geç mi çıkacağı bakılması gereken gen sayısı ve yapılan işleme göre değişir. Tek gene bakılacak ve ya az bir işlem yapılacaksa sonuç 2 günde çıkabilir. Ancak birden fazla gene bıkılacak ve yapılacak işlem sayısı fazlayla sonuç 2 -3 haftayı bulabilir.Likit biyopsi kesin sonuç verir mi?Teknolojinin gelişmesi ile uygulanmaya başlanan likit biyopsi sonuçları kesine yakın doğru çıkar, bu nedenle tüm kanser çeşitlerine erken teşhis konulabilir.Likit biyopsiyi hangi doktor isteyebilir?Başta tıbbi onkoloji uzmanları olmak üzere her bölümün kanser ile ilgili bölümleri ve hastasındaki belirtilerin kanser olduğunu düşünen her doktor likit biyopsi yapılmasını uygun bulabilir. | 1,783 |
88 | Tanı ve Testler | Lipaz (LPS) Testi | Sindirim suyu olarak bilinen lipaz, vücutta yağların sindirilmesine yardımcı olan enzimdir. Pankreasta bulunan lipaz, aynı zamanda midede ve tükürük bezlerinde de yer alır. Kanda lipaz görülmesi normal olarak kabul edilir. Pankreasın zarar görmesi durumunda lipaz miktarı artabilir. Lipaz (LPS) testi ile ortaya çıkan değerler pankreatit ve şişmiş pankreas hastalığının göstergesi olarak kabul edilir. Bu test hastalıkların teşhisi için önemlidir.Sindirim suyu olarak bilinen lipaz, vücutta yağların sindirilmesine yardımcı olan enzimdir. Pankreasta bulunan lipaz, aynı zamanda midede ve tükürük bezlerinde de yer alır. Kanda lipaz görülmesi normal olarak kabul edilir. Pankreasın zarar görmesi durumunda lipaz miktarı artabilir. Lipaz (LPS) testi ile ortaya çıkan değerler pankreatit ve şişmiş pankreas hastalığının göstergesi olarak kabul edilir. Bu test hastalıkların teşhisi için önemlidir.Lipaz (LPS) Nedir?Lipaz (LPS), vücudun, besinlerdeki yağları bağırsaklarda emilebilmesi için parçalayıp kullandığı, pankreas tarafından ince bağırsağa salınan bir enzimdir. Lipaz, yağları küçük yağ asitlerine ve gliserol gibi moleküllere dönüştürerek emilimi kolaylaştırır. Bu da vücuda enerji sağlanmasını ve yağda çözünen vitaminlerin emilmesini sağlar.Kanda lipaz değerinin yüksek olması vücutta bakteriyel bir enfeksiyon olduğunun göstergesidir. Bu değer lipaz (LPS) testi ile ortaya çıkarılarak hastalıklara karşı önlem alınmasına destek olur.Lipaz (LPS) Testi Nasıl Yapılır?Lipaz testi, pankreas hastalıkları, akut (ani) pankreatitlerin teşhisi için kanda bulunan lipaz seviyesini ölçen bir kan testidir. Kistik fibrozis, crohn hastalığı ve çölyak hastalığı gibi hastalıkların tespitinde de lipaz testinden yararlanılır. Uzman doktorun yönlendirdiği kişiden kan alınarak yapılan lipaz testinde 8-12 saatlik bir açlık istenir. Kan alındıktan sonra laboratuvara gönderilerek incelemesi yapılır. Sağlıklı kişilerde kanda lipaz normal değeri 10-140 U/L aralığında olmaktadır.Lipaz (LPS) testi sonucunda normal lipaz aralığı üzerinden inceleme yapılır. Lipaz değerlerinde bir artış varsa pankreatit yani pankreas iltihabının belirtisi olabilir. Teşhis için uzman doktor bu noktada başka testler de talep edebilmektedir.Lipaz (LPS) Testi Hangi Durumlarda Yapılır?Pankreas sorunlarının teşhisinde yararlanılan lipaz testi, bazı belirtiler doğrultusunda uzman doktor tarafından istenilerek yapılır. Özellikle şu belirtiler varsa lipaz (LPS) testi istenebilir:Akut ya da kronik pankreatit teşhisi konulan kişilerin takibi için düzenli olarak lipaz testi istenebilir. Böylelikle lipaz değerindeki yükseliş ve düşüş gözlemlenmiş olur. Bunların yanında şu hastalıkların ortaya çıkarılmasında da lipaz testinde yararlanılır:Normal Lipaz Aralığı Nedir?Normal lipaz değeri birim hacimde kanda yer alan miktar 0-160 birim aralığında değişir. 60 yaş ve altı yetişkinler için normal aralık 10-140 U/L, 60 yaş ve üzeri için ise 24-151 U/L arasında yer alır. Değerler laboratuvarlar arasında farklılık gösterebilir.Lipaz (LPS) Yüksekliği Nedir? Neden Olur?Test sonucunda değerin 140 U/L üstü olduğu lipaz yüksekliği, akut pankreatit, pankreas iltihaplanması, safra sorunları veya enfeksiyon bulunduğu anlamına gelir. Sindirim sisteminde yer alan bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlar kandaki lipaz seviyesini yükselterek lipaz yüksekliğine neden olur.Bunun yanında kandaki lipaz, normal değerden 3 ila 10 katı yüksekse akut (ani gelişen) pankreatit atağının belirtisi olabilir. Böbrek yetmezliği, bağırsak sorunları ve siroz gibi sağlık sorunları da lipoz değerini yükselten nedenler arasında sayılır. Lipaz yüksekliği nedenleri şöyle sıralanabilir:Lipaz Yüksekliği Nasıl Önlenir? Lipaz değerine etki ederek yükselmesine neden olan bazı faktörler bulunur. Lipaz yüksekliğine karşı şu önlemleri alabilirsiniz:Lipaz (LPS) Düşüklüğü Nedir? Neden Olur?Lipaz düşüklüğü, kanda enfeksiyon olmadığının bir göstergesi olarak kabul edilir. Sağlıklı bireylerde lipaz değerleri düşük olmaktadır. Fakat bazı durumlarda lipaz düşüklüğü semptomlarla birlikte görülebilir. Halsizlik, midede bulantı, ishal ve karın ağrısı lipaz (LPS) düşüklüğün göstergesidir. Bunların yanında pankreastaki lipaz yapan hücrelerde kalıcı hasarın bir işareti olarak lipaz düşüklüğü görülebilir.Lipaz (LPS) Hakkında Sık Sorulan SorularNeden bir lipaz testine ihtiyacım var?Lipaz (LPS) testi, iştahsızlık, ateş, kusma, mide bulantısı, sırt ve karın ağrısı görüldüğü durumlarda yaptırılarak pankreas sorunlarının, obezite, safra kesesi sorunlarının ortaya çıkarılmasını sağlar.Yüksek düzeyde lipaz olarak kabul edilen değer nedir?Normalden değerden daha yüksek lipaz seviyeleri, normal üst sınırın üç katından fazla olması durumudur. Bununla birlikte, lipaz seviyesindeki yükseklik her zaman pankreas bozuklukları ile ilişkili olmayabilir. Doğum kontrol hapları, diüretikler veya kodein gibi ilaçlardan dolayı da görülebilir.Yüksek lipazın belirtileri nelerdir?Yağlı dışkı, karın ve sırt ağrısı, iştah kaybı, mide bulantısı, ateş ve ani kilo kaybı lipaz yüksekliği belirtileri arasında yer alır.Lipaz test sonucu kaç olmalı?60 yaşından küçük yetişkinler için referans aralığı 10 ila 140 U/L'dir. 60 yaş ve üstü yetişkinler için ise normal kabul edilen değerler 24 ila 151 U/L'dir | 1,986 |
89 | Tanı ve Testler | Lökosit | Lökositler, enfeksiyonlara karşı vücudun korunmasında görev alan bağışıklık sisteminde bulunan beyaz kan hücreleridir. İstilacı olarak algınan enfeksiyonlara ve kanser hücrelerine karşı vücudu savunurlar Lökosit değerleri normalde mikrolitre olarak kanda yaklaşık 4 bin ila 10 bin aralığındadadır. Lökositoz olarak adlandırılan lökosit yüksekliği, bağışıklık sisteminin vücutta bulunan bir enfeksiyon veya iltihaba karşı tepki vermesi sonucu kandaki değerinin mikrolitre başına 11.000 mcL'den fazla olmasıdır.Lökositler, enfeksiyonlara karşı vücudun korunmasında görev alan bağışıklık sisteminde bulunan beyaz kan hücreleridir. İstilacı olarak algınan enfeksiyonlara ve kanser hücrelerine karşı vücudu savunurlar Lökosit değerleri normalde mikrolitre olarak kanda yaklaşık 4 bin ila 10 bin aralığındadadır. Lökositoz olarak adlandırılan lökosit yüksekliği, bağışıklık sisteminin vücutta bulunan bir enfeksiyon veya iltihaba karşı tepki vermesi sonucu kandaki değerinin mikrolitre başına 11.000 mcL'den fazla olmasıdır.Lökosit Nedir?Lökosit, vücudu enfeksiyon ve hastalıklara karşı koruyarak vücudun savunmasında görev alan bağışıklık sisteminin önemli parçası olan beyaz kan hücreleridir. Kanda ve lenf dokusunda bulunan ve kemik iliğinde üretilen lökositler vücuda giren yabancı maddelere karşı bu maddelerle yanıt vererek beyaz kan hücresi üretirler.Lökosit türleri nelerdir?Lökosit, nötrofil, lenfosit, monosit, eozinofil ve bazofili içeren, bağışıklık sisteminin bir parçası olan beyaz kan hücreleridir. Her birinin farklı sorumlulukları olan birkaç farklı lökosit türü bulunur. Lökosit türleri şöyle sıralanabilir:Lenfosit (LYM): Lenfositler T ve B hücrelerinden oluşarak viral enfeksiyonlara karşı vücudun savunmasını sağlayan antikorların üretilmesinde görevlidir.Nötrofiller: Bakteri ve mantarı yok etmede etkili olan lökosit türüdür. En fazla dolaşımda bulunan lökosit türleri arasında yer alır. Nötrofiller hedef hücreleri yutarak yok edilmesini sağlar.Eozinofiller: Lökositin diğer bi türü olan eozinofiller, pazrazitleri yok etmede sorumlu olarak ortaya çıkar. Alerjik tepkilere karşı savaş açan bu lökosit türü mide ve bağırsak dokuların yer alır. Eozinofiller, parazit enfeksiyonları ve alerjik reaksiyonlar sırasında en aktif beyaz kan hücreleridir.Bazofiller: Bazofiller, öksürme, hapşırma, burun akıntısı gibi alerjilerle mücadele etmek için kan dolaşımına kimyasal salgılayarak vücudu enfeksiyonlara karşı uyarmada etkilidir. Vücutta bulunan lökosit türleri arasında en fazla yer alan türler arasındadır.Monositler: Lökosit türleri arasında en büyük olan monositler, çoğunlukla böbrek şeklinde bulunurlar ve tek bir çekirdekleri bulunur. Ölü hücrelerin temizlenmesinde ve hasarlı hücrelerin onarılmasında etkili olurlar.Lökosit türlerine genel bir bakışLökositler, temelde iki başlık altında incelenebilir. Bunlar granülositler ve agranülositler olarak sınıflandırılabilir.Granülositler Beyaz kan hücresinin türlerinden olan nötrofiller, bazofiller ve eozinofiller aynı zamanda granülositlerdir. Bu hücrelerin hepsinde ayrıca azurofilik granüller (lizozomlar) ve her hücrenin işlevine özgü maddeler içeren spesifik granüller bulunur. Granülositler, çekirdeklerinin morfolojisi, boyutu ve granüllerinin nasıl boyandığı ile birbirlerinden ayırt edilebilir.Özellikle nötrofillerin boyutu 12 ila 15 mm çapındadır ve genellikle ince şeritler veya istmuslarla birleştirilmiş 3 ila 5 segmentten oluşan çok loblu çekirdeklere sahiptir. Bu nedenle, bunlara polimorfonükleer nötrofiller adı da verilir. Nötrofiller, sitoplazmada ışık mikroskobu ile çözülemeyen, sitoplazmaya soluk pembe bir renk veren spesifik granüller içerir. Bu beyaz kan hücreleri aktifleştirildiğinde, nötrofiller diapedez yoluyla dokulara göç eder. Bu hücrelerin yaşam süreleri birkaç gündür ve bağ dokusunda aktifleştirildiğinde, apoptoz geçirirler ve daha sonra makrofaj adı verilen hücreler tarafından uzaklaştırılırlar.EozinofillerEozinofiller, kırmızıdan pembeye boyanan büyük sitoplazmik spesifik granüllere sahip iki loblu bir çekirdeğe sahiptir. Bazofiller de aynı nötrofillerde olduğu gibi 12 ila 15 mm çapındadır, iki loblu veya S şeklinde çekirdeklere sahiptir ve mavi ila mora boyanan sitoplazmik spesifik granüller içerir. Granüllerin bazofilisi heparin ve sülfatlanmış glikozaminoglikanların varlığından kaynaklanır. Bu hücreler mast hücreleriyle benzer işlevlere sahiptir.Agranülositler Agranülositler lenfositler ve monositlerden oluşur ve spesifik granüllerden yoksun olsalar da azurofilik granüller içerirler. Monositler, bağ dokusu ve organlardaki makrofajlar, osteoklastlar ve mikroglial hücreler gibi hücreleri içeren mononükleer fagositik sistemin öncü hücreleridir. Bu hücreler beyaz kan hücrelerinin %4 ila %8'ini oluşturur, çapları 12 ila 15 mm’dir ve girintili veya C—C şeklinde, büyük çekirdeklere sahiptirler. Bol miktarda sitoplazma vardır ve ışık mikroskobunun çözünürlüğündeki lizozomal granüller sitoplazmaya mavimsi-gri bir renk verir.Lenfositler ise beyaz kan hücrelerinin yaklaşık %25'ini oluşturan beyaz kan hücresi türleridir. Lenfositler farklı boyutlardadır ve küresel çekirdeklere sahiptir. Küçük lenfositler kırmızı kan hücrelerine benzer boyuttadır, küresel heterokromatik çekirdeklere ve yetersiz sitoplazmaya sahiptir.Aktif lenfositler gibi daha büyük lenfositler ise girintili çekirdeklere sahiptir ve 9 ila 18 mm çapındadır ve daha fazla sitoplazma azurofilik granül içerir.Lökosit Yüksekliği Nedir?Lökosit yüksekliği, kanda normalden daha fazla beyaz kan hücresi türü olan lökosit bulunduğu anlamına gelip, lökosit değerininde 1 mikrolitre başına referans aralık olan 4-10 binden fazla olması durumudur. Lökosit yüksekliğinde kandaki lökositler vücutta enfeksiyon varlığı, kemik iliği hastalığı veya kullanılan bir ilaca reaksiyon olarak çoğalır ve normal değerlerin üzerine çıkar.Sağlıklı bir erkek bireyde 1 mikrolitre (1 mm) başına 4 bin ile 10 bin arasında lökosit, kadınlarda ise 4 bin-11 bin arasında lökosit bulunur. Erkeklerde 10 bin, kadınlarda 11 bin olan lökosit üst sınırından daha fazla sayıda lökosit bulunuyorsa, bu lökosit yüksekliğine işaret eder ve buna tıp dilinde “lökositoz” denir.Lökosit Yüksekliği Neden Olur?Lökosit, enfeksiyonlarla savaşarak vücudu hastalıklara karşı koruyan, patojenlere karşı inflamatuar ve hücresel refleksler gösteren beyaz kan hücreleridir. Lökositlerdeki yükselişin nedeni enfeksiyonlar, enfeksiyon dışı iltihap yapan durumlar, dalağın herhangi bir neden sonucu ameliyatla alınması, lösemiler, lösemi dışı kemik iliğinin aşırı üretimi ile giden hastalıklar, kalp krizi, anksiyete ve stres durumları, ilaçlar, hemoliz olarak bilinen kan parçalanması hastalıkları, hormon bozuklukları, alerjik hastalıklar olabilir.Lökositoz nedenleri lökosit dediğimiz hücrelerin alt tipleri olan hücrelerin (nötrofil, eozinofil, bazofil, monosit, lenfosit) yüksekliğine göre değişir. Bununla birlikte ilk akla gelen nedenleri şöyle sıralayabiliriz:Yukarıda açıklandığı gibi beyaz küre yüksekliğinin enfeksiyon dışında birçok nedeni bulunmaktadır. Tam kan sayımında beyaz küre yüksekliği olan bir hasta paniğe kapılmadan ilgili hekime başvurmalı ve bu laboratuvar bulgusunun nedenleri açısından araştırılmalıdır.Lökosit Yüksekliği Belirtileri Nelerdir?Lökosit yüksekliğinin de en sık belirtisi enfeksiyon bulguları olarak sayabilecek şu durumlar görülür:Cilt ve yumuşak dokudaki iltihap belirtileri açısından dikkatli olmak gerekebilir. kilo kaybı, gece terlemesi, vücut ve kemik ağrıları, eklem ağrıları, beyaz küreler ile birlikte pıhtılaşma hücrelerinin ve alyuvarların düşmesine neden olan hastalıklarda halsizlik, yorgunluk, vücutta morarma ve kanama izlenebilir.Lökosit Düşüklüğü Nedir?Lökopeni olarak da isimlendirilen lökosit düşüklüğü, lökosit değerinin 4 binin altında kalmasıyla görülen, bağışıklık sisteminde yer alan akyuvar değerlerinin normalde az olması durumudur. Hastalıklara ya da kullanılan ilaçlara bağlı olarak görülen lökopeni, vücudun hastalıklara karşı savunma sisteminde sorunlara sebep olur.Lökosit Düşüklüğü Neden Olur?Hastaların çoğunun tam kan sayımı tetkikinde gördüğü lökosit değerinin 4 binden düşük olması, beyaz kan hücresinin az olduğunu işaret eder ve tıp dilinde bu duruma lökopeni denir. Şu durumlar ve hastalıklar lökopeni yani lökosit düşüklüğüne neden olabilir:Kemik iliği yetmezliğiDiğer adı aplastik anemi olan kemik iliği yetmezliğinde kandaki beyaz kan hücrelerinin sayısı olması gereken değerin daha altındadır. Bu değer milimetreküp (mikrolitre) cinsinden 4 binin altında kalmasıdır. Kemik iliği yetmezliği aynı zamanda kemik iliği yapımının bozuk olması anlamını taşır. Bu durum ortaya çıktığında beyaz kan hücresi sayısında düşüş meydana gelir ve lökosit düşüklüğü ortaya çıkar.Lösemi tarafından saldırıya uğrayan kemik iliği Lösemi, kan kanseri hastalığıdır. Löseminin kemik iliğine zarar vermesi sonucundan kandaki beyaz kan hücrelerinin sayısı çok ciddi oranda düşer. Bu düşüş tehlikeli boyutlara ulaşırsa müdahale edilmesi gerekebilir.Kemoterapi tedavisiKanser tedavisi için kemoterapi ilaçları almak da beyaz kan hücresi sayılarında düşme meydana getirebilir. Kemoterapi süresi boyunca du düşüşü minimize etmek için doktor kontrolünde bazı müdahalelere ihtiyaç duyulabilir.Nezle ve grip dahil virüslerin yol açtığı hastalıklarLökosit düşüklüğüne yol açan faktörlerden biri de enfeksiyon ve virüslerdir. Özellikle nezle ve grip dahil olmak üzere virüs ve enfeksiyonlar da beyaz kan hücrelerinin üretimini olumsuz etkileyerek lökosit düşüklüğüne yol açabilir. B12 eksikliği Vücuttaki vitamin ve mineral eksiklikleri kemik iliğinin beyaz kan hücresi üretme kapasitesini etkiler. Başta B12 vitamini eksikliği olmak üzere bu tarz durumlar lökosit düşüklüğüne sebebiyet verebilir.HIV / AIDSHIV virüsü, bağışıklık sistemini doğrudan bir şekilde etkilediği için beyaz kan hücrelerinin üretimiyle de bağlantısı vardır. Bu doğrultuda HIV virüsü vücutta enfeksiyon başlamasına veya var olan enfeksiyonun daha da hızlı bir şekilde ilerlemesine neden olabilir. Bağışıklık sistemine zarar veren otoimmun bozukluklarBağışıklık sistemi, otoimmun bozukluklardan olumsuz etkilenerek kendini savunma pozisyonuna geçirmeye çalışabilir. Meydana gelen otoimmus bozukluklar bağışıklık sistemine zarar vererek lökosit üretimini etkileyebilir. Lökosit üretimi olumsuz etkilendiğinde beyaz kan hücresinin üretimi azalır ve böylelikle lökosit düşüklüğü meydana gelebilir.Lupus ve romatoid artrit gibi romatizmal hastalıklarLupus ve romatoid artrit, romatizmal hastalık sınıfına girer. Romatizmal hastalıklar, bağışıklık sisteminin vücudun kendi dokularına saldırmasına yol açabileceği için bu gibi senaryolarda beyaz kan hücresi düşüklüğü ortaya çıkabilir. Beslenme bozukluklarıSağlıksız ve düzensiz beslenmek de bağışıklık sistemini olumsuz etkileyen faktörlerdir. Bu beslenme bozuklukları bağışıklık sistemine zarar vermesiyle beraber lökosit üretimini de engeller. Bunun sonucunda beyaz kan hücreleri azalmaya başlar.Tam kan sayımında lökosit değeri düşük olan bir hastanın öncelikle panik yapmaması, bu laboratuvar değerinin lösemi dışında birçok hastalığın bulgusu olabileceğini bilmesi ve ilgili hekim ya da hekimlerle işbirliği yaparak tüm bu hastalıklar açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.Lökopeni ne anlama gelir?Beyaz kan hücresi düşüklüğü anlamına gelen lökopeni, beyaz kan hücrelerinin sayısının referans değerin altına düşmesiyle ortaya çıkan bir sağlık sorunudur. Normal şartlarda mikrolitre başına 4.000 ile 11.000 arasında olan lökosit sayısının bu aralığın altı olarak ifade edilen 4 binin altına düştüğünde bu durum lökopeni olarak kabul edilir.Lökopeni durumunda kandaki beyaz kan hücrelerinin sayısı azaldığı için vücut enfeksiyonlara karşı daha savunmasız hale gelebilir ve bu durum da beraberinde çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. Lökopeninin neden olduğu faktörler çok çeşitli olabileceği gibi, birden fazla sağlık sorunlarının da bir belirtisi olarak ortaya çıkabilir. Lökopeni durumu teşhis edildiğinde altta yatan nedenin doğru bir şekilde belirlenmesi için dikkatli bir değerlendirme yapılmalıdır. Doğru tanı, uygun tedavinin belirlenmesi noktasında önemlidir.Lökosit Düşüklüğü Belirtileri Nelerdir?Kandaki lökosit yani beyaz kan hücresi sayısı çok düşük olduğu durumlarda lökosit yüksekliğine benzer belirtiler ortaya çıkabilir. Lökosit düşüklüğü belirtileri şöyle sıralanır:Lökosit Değerleri Nasıl Artırılır?Beyaz kan hücrelerini (WBC) artırmak için bazı ilaçlar kullanılabilir ancak yoğurt, yağsız proteinli besinler ve antioksidan açısından zengin sebzeler tüketmek bağışıklık sistemini güçlendirir ve lökosit değerlerini yeniden yukarıya çekebilir.Beyaz kan hücrelerinin normal ve sağlıklı seviyelerini korumak vücuttaki enfeksiyon riskini azaltmaya yardımcı olabilir ve sağlıklı beyaz kan hücreleri genel vücut sağlığının temel bir bileşenidir. Eğer lökosit değerleri düşerse vücut enfeksiyon ve hastalıklara açık bir hale gelebilir. Beyaz kan hücresi seviyesinin düşük olduğu durumlarda düşük olan değerleri artırmaya çalışmak için diyet programında değişiklikler yapmak gerekir. Ancak lökosit değerlerini olumlu etkileyebilme potansiyeli bulunan diyetler de dahil olmak üzere yeni tedavilere başlamadan önce doktora danışmayı ihmal etmeyin.Öncelikle şu bilinmelidir ki, çok ciddi düşük değerler acil tedavi gerektiren tıbbi durumlardır.Bu bilgiler ışığında beyaz kan hücrelerini artırdığı kanıtlanmış belirli bir diyet programı olmasa da, sebzeler ve protein açısından zengin sağlıklı bir diyet sağlıklı bir bağışıklık sistemini korumak için etkili bir yoldur.Aşağıda yer alan besinler beyaz kan hücrelerini artırmaya yardımcı olabilir.Yağlı balıklar: Balıklardaki omega-3 yağ asitleri vücuttaki bazı beyaz kan hücrelerini artırabilir. Doktor kontrolünde düzenli ve dozunda tüketilen balıkların lökosit üretimi konusunda faydalı olduğu değerlendirilir.Yoğurt: Probiyotikler beyaz kan hücrelerinin yapımında faydalıdır. En zengin probiyotik kaynaklarından olan yoğurt da bu bağlamda beyaz kan hücresi üretimine katkı sağlar.Yağsız protein: Balık, deniz ürünleri, derisiz kümes hayvanları, yumurta, mercimek, fasulye ve soya gibi besinler yağsız protein örnekleridir. Vücut, beyaz kan hücreleri üretmek için proteindeki amino asitleri kullanır.Sebzeler: Antioksidan açısından zengin sebzeler (brokoli, koyu yapraklı yeşillikler, brüksel lahanası, havuç, tatlı patates ve pancar gibi) bağışıklık sistemi için güçlü besin kaynaklarıdır. Antioksidanları özellikle takviyelerden değil, besinlerden almak her zaman en sağlıklı yol olarak kabul edilir.Kuruyemişler: Kuruyemişler antioksidan, çinko ve iltihap giderici özellikleriyle bağışıklık sistemini güçlendirici etkiye sahiptir. Bu da beyaz kan hücrelerinin artmasına yardımcı olduğu anlamını taşır.Meyveler: Yaban mersini ve çilek gibi meyveler beyaz kan hücrelerini artıran flavonoidler içerir ve düşük olan lökosit değerlerini artırabilir.Sarımsak: Sarımsaktaki bileşikler, makrofajları, lenfositleri, doğal öldürücü (NK) hücreleri, dendritik hücreleri ve eozinofilleri uyararak bağışıklık sistemine destek olur. Bu da aynı zamanda lökosit artışını sağlayabilir.B12 vitamini ve folat: B12 vitamini ve folat beyaz kan hücresi üretimine katkıda bulunur. Balık, et, kümes hayvanları, yumurta ve süt ürünleri zengin B12 kaynaklarıdır. Meyveler, sebzeler, kuruyemişler, fasulye ve birçok proteinli gıda ise güçlü folat kaynakları olarak bilinir.Ayrıca, tam tahıllar, meyve ve sebzeler, fasulye, kuruyemişler ve tohumlar, sağlıklı yağlar, eser miktarda balık ve kümes hayvanı eti ve sınırlı miktarda kırmızı et içeren Akdeniz diyetinin beyaz kan hücresi seviyelerini artırmaya yardımcı olduğu da değerlendirilir.Yaban mersini, çilek ve koyu yeşil yapraklı sebzeler gibi besinler, belirli bağışıklık sistemi bozukluklarının gelişme riskini azaltmaya yardımcı olarak lökosit üretimine destek olabilir. Diğer yandan bahsi geçen bu gıdalar, sağlıklı bir bağışıklık sisteminin işlevini desteklemeye yardımcı olabilecek iyi bir antioksidan kaynağıdır. Antioksidan açısından besinler elde edilemeyen noktalarda takviyelere başvurulabilir ancak takviye kullanmadan önce doktora danışmak daha sağlıklı sonuçlar verecektir.Lökosit Değerleri Kaç Olmalıdır?Lökosit refereans aralıkları laboratuvarlara göre değişmekle birlikte bir milimetreküp (mikrolitre) kanda yaklaşık 4 bin – 10 bin arasında olmalıdır. Lökosit sayısının 4 binin altında kalması lökosit değerinin düşük, 10 binin üstünde olması ise lökosit değerinin yüksek olması olarak kabul görür.Lökosit Hakkında Sık Sorulan Sorular Beyaz kan hücreleri ne yapar?Tıbbi ismi lökosit olan beyaz kan hücreleri bağışıklık sisteminin bir parçasıdır. Doğuştan ve humoral bağışıklık tepkilerine katılıan lökositler kanda dolaşırlar ve yaralanmaya veya patojenlere karşı inflamatuar ve hücresel tepkiler oluştururlar. Bu yüzden beyaz kan hücrelerinin vücut için önemi yadsınamaz.İdrarda lökosit ne anlama gelir?İdrarda yüksek lökosit seviyeleri genellikle idrar sisteminde bir enfeksiyon olduğu anlamına gelir. Lökositler, vücudun enfeksiyonla mücadele etmek için ürettiği beyaz kan hücreleridir. İdrar yolu enfeksiyonlarının belirtileri arasında ise bulanık veya kötü kokulu idrar, ağrı, kramplar ve mide bulantısı bulunur.Beyaz kan hücreleri ne işe yarar?Beyaz kan hücreleri temelde vücudu enfeksiyona karşı korumakla görevli hücrelerdir. Beyaz kan hücreleri kan dolaşımında ve dokularda dolaşırken, bir enfeksiyon bölgesini tespit eder ve vücudu bilinmeyen bir organizmanın saldırısından korumak için diğer beyaz kan hücrelerine konumlarını bildirmek üzere harekete geçer. Beyaz kan hücreleri devreye girdiğinde organizmaya bağlanıp onu yok etmek için antikor proteinleri üreterek enfeksiyon ve bakterilerle mücadele eder. Kan tahlilinde lökosit ne anlama gelir?Lökosit, hemoglobin içermeyen, hareket yeteneğine sahip vücuttaki kanın %1'ni oluşturan beyaz kan hücreleridir. Bu noktada kan tahlilinde ortaya çıkan lökosit değeri, vücudun bağışıklık sisteminin bir parçası olan beyaz kan hücrelerinin kandaki sayısını ifade eder. WBC ile ölçülen bu beyaz kan hücreleri, kişinin sağlığına ve bağışıklık sistemine karşı karşı tehdit oluşturan virüs, bakteri ve yabancı ajanlarla savaşmak için kan dolaşımında yer alırlar ve vücudun enfeksiyon ve diğer hastalıklarla mücadele etmesine yardımcı olurlar. Beyaz kan hücrelerinin başlıca türleri ise nötrofiller, eozinofiller ve bazofiller, monositler ve lenfositlerdir.İdrarda lökosit yüksekliği nedir?Lokositüri olarak tanımlanan idrarda lökosit yüksekliği, böbrek taşı, prostat veya idrar yolu gibi üriner sistemde bir enfeksiyona ya da pelvik tümör gibi sorunlara işaret eder.Lökosit yüksekliği ve düşüklüğü lösemi belirtisi mi?Lösemilerde beyaz küre yüksekliği veya tam tersine düşüklüğü izlenebilir. Fakat beyaz küre yüksekliği veya düşüklüğü tesbit edilen hastalarda tek neden lösemi değildir. Lösemi dışında da daha önce belirttiğimiz birçok hastalık beyaz kürelerde düşüklüğe veya yüksekliğe neden olabilir. Hemen hemen tüm lösemi çeşitlerinde sadece beyaz küre düşüklüğü veya yüksekliği tek laboratuvar bulgusu değildir. Çoğu lösemi de bunlara ilaveten pıhtılaşma hücrelerinin sayısında ve hemoglobin dediğimiz kan miktarında da birlikte düşüklük veya yükseklik görülebilir.Lökosit normal, düşük veya yüksek iken CRP değerinin yüksek olması ne anlama gelir?CRP karaciğer tarafından üretilen ve inflamasyon dediğimiz yangı veya iltihap durumunda yüksekliği tesbit edilen bir proteindir. Her türlü enfeksiyon durumunda, romatizmal hastalıklarda, kronik bağırsak hastalıklarında, kalp krizinde ve kanserlerde yükselebilir. Özellikle beyaz küre yüksekliği ile birlikte yüksek bulunması öncelikle enfeksiyon durumunu akla getirir.Lökosit ve lenfosit yüksekliği hangi durumlarda görülür?Beyaz küre ve lenfosit yüksekliği daha çok virüslere bağlı oluşan enfeksiyonlarda meydana gelir. Bu nedenle üst solunum yolu enfeksiyonu olarak tarif edilen her türlü nezle ve grip durumunda bu değişiklikler izlenebilir. Bunların dışında bazı romatimal hastalıklarda, dalağın ameliyatla çıkarılması durumunda, ilaçlar bağlı ve bazı lösemi tiplerinde yükseklik görülebilir.Lökosit ve trombosit düşüklüğü hangi durumlarda görülür?Beyaz küre ve trombosit düşüklüğünün en sık nedenlerinden bir tanesi üst solunum yolu enfeksiyonu olarak tarif edilen nezle ve grip durumudur. Bunların dışında çoğu virüslere bağlı enfeksiyonlar bu düşüklüğe neden olabilir. Beyaz küre ve trombosit düşüklüğüne hemoglobin dediğimiz kan miktarının düşüklüğü eşlik ediyorsa neden daha önemli olabilir. Olası tüm kemik iliği tembellikleri, lösemiler ve diğer kan hastalıkları açısından araştırılması gerekir.Lökosit ve trombosit yüksekliği hangi durumlarda görülür?Beyaz küre ve trombosit yüksekliğinin en sık nedeni vücutta oluşan bir enfeksiyon ve iltihap durumudur. Özellikle bakteri adını verdiğimiz mikroorganizmalarla oluşan enfeksiyonlar (zatüre, idrar yolu enfeksiyonu gibi) hem beyaz küreleri hem de trombosit dediğimiz pıhtılaşma hücreleri artırabilir. Bunların dışında kronik lösemilerden kronik myeloid lösemide, lösemi dışı kemik iliğin aşırı çoğalması ile karakterize myeloproliferatif hastalıklarda, bazı romatizmal hastalıklarda, hemoliz adını verdiğimiz kan parçalanması ile giden durumlarda, dalağın ameliyatla alınması durumunda, bazı cerrahi operasyonlar sonrasında, bazı alerjik hastalıklarda bu durum görülebilir. Lökosit düşüklüğü belirtileri nelerdir?Öncelikle belirtmek gerekir ki beyaz küre yani lökosit düşüklüğü bir hastalık değil laboratuvar bulgusudur. Beyaz küre düşüklüğünde izlenecek yol beyaz küre düşüklüğüne neden olan hastalıkları gözden geçirmektir. Daha önce belirttiğimiz gibi nezle, grip dahil virüslerin yol açtığı hastalıklar, doğuştan kemik iliği yapımının bozuk olduğu hastalıklar, kemik iliğini işgal eden kanserler, tıp dilinde “otoimmün” olarak ifade ettiğimiz, vücudun bağışıklık sisteminin bu hücreleri ve kemik iliğini harap ettiği durumlar, şiddetli ve bakterilerin yol açtığı enfeksiyonlar, ilaçlar, vücutta “enfeksiyon dışı iltihap” yapan durumlar, kemik iliği yetmezlikleri (Aplastik anemi, myelodisplastik sendrom), kemoterapiler, AIDS hastalığına yol açan HIV virüsü, ileri derecede dalak büyüklüğü, lösemiler, romatizmal hastalıklar (Lupus, Romatoid artrit gibi), beslenme bozuklukları, vitamin eksiklikleri, radyasyon tedavisi ve verem (Tüberküloz) beyaz küre düşüklüğüne neden olur.Bütün bu nedenler arasında beyaz küre düşüklüğünün en sık belirtisi sık enfeksiyona yakalanma olarak söylenebilir. Bunun dışında altta yatan nedene bağlı olarak ateş, kilo kaybı, gece terlemesi, vücut ve kemik ağrıları, eklem ağrıları, beyaz küreler ile birlikte pıhtılaşma hücrelerinin ve alyuvarların düşmesine neden olan hastalıklarda halsizlik, yorgunluk, vücutta morarma ve kanama izlenebilir.Lökosit değeri nasıl yükseltilir?Nezle, grip dahil virüslerin yol açtığı hastalıklarda hastalık iyileştikten sonra beyaz küre sayısı kendiliğinden normale gelir. Doğuştan kemik iliği yapımının bozuk olduğu hastalıklarda kök hücreleri uyarıcı ilaç tedavisi veya kök hücre nakli tedavi seçenekleri arasında yer alır. Kemik iliğini işgal eden organ kanserleri veya lösemilerde o hastalığa yönelik kemoterapi, hedef tedaviler, akılllı ilaçlar veya immünoterapi kullanılabilir. Tıp dilinde “otoimmün” olarak ifade ettiğimiz, vücudun bağışıklık sisteminin bu hücreleri ve kemik iliğini harap ettiği ve sayısını azalttığı otoimmün hastalıklarda bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar kullanılır. Bakterilerin yol açtığı enfeksiyonlarda uygun antibiyotik kullanımı ile enfeksiyonun düzeltilmesi değerleri normale getirir. İlaca bağlı beyaz küre düşüklüğünde bu duruma neden olan ilacın geçici ya da kalıcı olarak kesilmesi değerlerin normale gelmesini sağlar. Kemik iliği yetmezliklerinde bağışıklık sistemini baskılayıcı ve kemik iliğini uyaran ilaçların kullanımı ve kök hücre nakli sayılabilecek tedavi seçenekleridir. Dalak büyümesine bağlı beyaz kürelerin dalak içinde göllenmesine bağlı düşmesi bazen dalağın alınması ile düzelebilir. İnternette çok sayıda beyaz küreyi yükseltecek bitkisel tedaviler yazılı olmakla birlikte bilimsel olarak kanıtlanmış bir yiyecek, gıda takviyesi veya beslenme yöntemi bulunmamaktadır.Lökosit yüksekliği nasıl düşürülür?Aynı lökosit düşüklüğü nasıl yükseltilir sorusunda olduğu gibi, beyaz küre yüksekliğinin nasıl düşürüleceği sorusuna yanıt verebilmek için beyaz küre yüksekliğine hangi durum veya hastalığın yol açtığını saptamak gerekir. Eğer beyaz küre yüksekliğinin sebebi bir iltihap yani vücuttaki herhangi bir yerde oluşan enfeksiyon (zatüre, idrar yolu enfeksiyonu gibi) ise uygun antibiyotik tedavisi ile düşürülebilir. İlaçlara bağlı bir yükseklik ise çoğunlukla ilacın kesilmesine bağlı normale gelecektir. Sigaraya bağlı olduğu düşünülürse sigaranın bırakılmasından yaklaşık 6 ay – 2 sene içinde değerler normale gelir. Romatizmal bir hastalığa bağlı ise uygun romatizmalar ilaçlar ile romatizma kontrol altına alınırsa beyaz küreler de normal değerlerine gelir. Eğer beyaz küre yüksekliğinin nedeni hematolojik bir hastalık veya kanser ise (lösemi, lenfoma, miyeloma, myeloproliferatif hastalıklar) bu hastalıklara özel kemoterapi yada akıllı ilaçlarla hastalık kontrol altına alınarak beyaz küreler normale getirilebilir. Anksiyete ve stres durumuna bağlı beyaz küre yüksekliğinde mümkün olduğu kadar stresten uzaklaşılmalı ve uygun tedaviler psikiyatristler tarafından başlanmalıdır. Kalp krizi durumunda kriz tedavi edilip iyileştikten sonra beyaz küreler belirli bir zaman dilimi içinde normale döner. İnternette çok sayıda beyaz küreyi düşürecek bitkisel tedaviler yazılı olmakla birlikte bilimsel olarak kanıtlanmış bir yiyecek, gıda takviyesi veya beslenme yöntemi bulunmamaktadır.Lökosit yani Beyaz küre iğnesi nedir?Beyaz küre iğnesi kemik iliğindeki kök hücrelerin çoğalmasını ve olgunlaşarak kemik iliğinden kana geçişini artıran bir tedavidir. Tıbbi ismi “Granulosit Koloni Stimule Edici Faktör” (G-CSF) olarak bilinir. Beyaz küreleri geçici olarak yükseltmeyi sağlar. Kanser hastalarında kemoterapi sonrası düşen beyaz kürelerin hızlıca yükseltilmesinde kullanılabileceği gibi, kök hücre verecek kişilerde kök hücrelerin kemik iliğinden kana geçişini sağlayarak rahatlıkla kandan kök hücre toplanabilmesi için de kullanılır. Bu nedenle “Kök Hücre Aşısı” olarak da bilinir.Lökosit - kanser bağlantısı var mıdır?Lökosit düşüklüğü ve yüksekliği ile kanser oluşumu arasında direkt bir bağlantı veya ilişki bulunmamaktadır. Fakat hematolojik kanserler dediğimiz lösemi, lenfoma ve miyelom hastalığında ve bazı organ kanserlerinde beyaz küre düşüklüğü veye yüksekliği görülebilir.Lökosit değerleri yaşa göre değişir mi? Yenidoğanda beyaz küre sayısı nasıldır?Lökosit değerleri yaşa göre değişir. Özellikle hayatın ilk yıllarında normale göre biraz yükselmekle birlikte 18 yaşından sonra genellikle bir mm3 kanda 4 bin-10 bin arasında seyreder. Doğumdan sonra ilk haftalarda yenidoğan bebeklerde beyaz küre sayısı ve beyaz küre alt tip hücresi olan lenfosit sayısı yüksektir. Beş – altı yaşlarında beyaz küre sayısı normale dönerken lenfosit oranı düşer ve nötrofil dediğimiz hücreler en fazla sayıda olur.Lökosit düşüklüğü enfeksiyon yaratır mı?Lökosit değerlerini sağlıklı referans aralıklarında tutmak başta bağışıklık sistemi olmak üzere genel vücut sağlığı açısından önemlidir. Bağışıklık sistemi güçlü olursa enfeksiyon riski de azalmış olur. Ancak düşük WBC değeri söz konusuysa enfeksiyon geliştirme riskinizi artıran lökopeni meydana gelebilir.Lökosit yüksekliği veya düşüklüğü hamilelikte farklılık gösterir mi?Gebelikte beyaz küre sayısı genelde normal olmakla birlikte herhangi bir enfeksiyon olmadan yüksek de bulunabilir. Genelde bir mm3 kanda 13.000 – 15.000 civarında seyredebilir. Bu durumda mutlaka bu duruma herhangi bir enfeksiyonun eşlik edip etmediği beyaz kürelerdeki bu artışın herhangi bir kan hastalığına bağlı olup olmadığı incelenmelidir. Doğum sırası ve sonrasında bu artış daha fazla olabilir. Doğumdan sonraki ilk 2 hafta içinde genellikle normale döner.Lökosit testi neden ve nasıl yapılır?Aynı zamanda WBC testi olarak da bilinen lökosit testi, tam kan sayımının bir parçasıdır ve kandaki beyaz kan hücrelerinin sayısını ölçmek için yapılan bir testtir. WBC sayımı vücuttaki gizli enfeksiyonların, virüslerin, otoimmün hastalıklarının, bağışıklık yetersizliklerinin ve kan hastalıklarının tespitinin yanı sıra çok şiddetli durumlarda kanser hastalarında kemoterapi ya da radyasyon tedavilerinin sonuçlarını görmek için de kullanılabilir.Beyaz kan eksikliği için hangi bölüme gidilir?Beyaz kan hücrelerinin kandaki sayısını ölçmek için öncelikle İç Hastalıkları bölümünden randevu alarak tam kan sayımı yaptırabilirsiniz. Tahlil sonucu bir yükseklik veya düşüklük görüldüyse ve bu durum bazı sağlık sorunlarına işaret ediyorsa ileri tetkikler için hematoloji bölümü doktorlarından randevu alınabilir. Farklı göstergeler var ise başka bölümlere de yönlendirme yapılabilir. | 11,030 |
90 | Tanı ve Testler | Lökosit Esteraz | Lökosit esteraz, beyaz kan hücreleri (lökositler) tarafından üretilen ve laboratuvar testinde idrar yolu enfeksiyonunun tanısı için fikir veren bir enzimdir. İdrarda lökosit esteraz negatif çıktığında idrar yolu enfeksiyonu olmadığı sonucu çıkar. Eğer lökosit esteraz pozitif çıktıysa bu sonuç idrar yolu enfeksiyonuna işaret eder.Lökosit esteraz, beyaz kan hücreleri (lökositler) tarafından üretilen ve laboratuvar testinde idrar yolu enfeksiyonunun tanısı için fikir veren bir enzimdir. İdrarda lökosit esteraz negatif çıktığında idrar yolu enfeksiyonu olmadığı sonucu çıkar. Eğer lökosit esteraz pozitif çıktıysa bu sonuç idrar yolu enfeksiyonuna işaret eder.Lökosit Esteraz Nedir?Lökosit olarak bilinen beyaz kan hücreleri tarafından üretilen lökosit esteraz, enfeksiyon bölgelerine toplandıktan sonra aktive edilmiş nötrofiller tarafından salınan bir enzimdir. Bu enzimin idrardaki varlığı genellikle idrar yolu enfeksiyonuna işaret eder.Beyaz kan hücreleri, bağışıklık sisteminin önemli bir parçasıdır ve enfeksiyonlara karşı mücadele etme görevi üstlenir. İdrar yolu enfeksiyonu söz konusu olduğunda idrarda da bulunabilen beyaz kan hücreleri, lökosit esteraz adı verilen enzimi üretir ve idrar yolu enfeksiyonu meydana gelir.Yapılan idrar testinde lökosit esteraz sonucu negatif çıktıysa bu durum idrar yollarınızın sağlıklı olduğunu gösterir. Eğer lökosit esteraz pozitif çıktıysa idrar yollarınızda bir enfeksiyon varlığından şüphelenilir. Bu sonucu kesinleştirmek için doktor tarafından idrar kültürü ve ek testler istenebilir.Lökosit Esteraz Testi Nedir?Lökosit esteraz testi, idrar yolu enfeksiyonu olup olmadığını anlamak için beyaz kan hücrelerinde bulunan bir enzim olan lökosit esterazın idrardaki varlığının tespiti için yapılan bir tarama testidir. Lökosit esteraz testinin negatif veya pozitif sonuçları idrar yolu enfeksiyonu konusunda bir sonucu varılmasına yardımcı olur.Lökosit Esteraz Normal Değerleri Nelerdir?İdrarda beyaz kan hücrelerinin varlığı normal karşılanır. Eğer idrardaki beyaz kan hücrelerinin değerleri 0 ile 10 arasında çıkıyorsa bu değerler standart ve normaldir. Ancak 10 değerinin üstünde çıkan beyaz kan hücresi değeri lökosit esteraz yüksekliğine işaret edebilir ve idrarda enfeksiyon varlığından şüphelenilir.Lökosit Esteraz Negatif Ne Anlama Gelir?Lökosit esteraz testinin sonucunda lökosit esteraz değeri negatif çıktıysa bu durum idrar yollarının sağlıklı olduğunun göstergesidir. İdrar yollarında herhangi bir tıkanıklık veya enfeksiyona işaret eden bir bulgu söz konusu değildir ve herhangi bir tedavi gerektirecek durum yoktur.Lökosit Esteraz Pozitif Ne Anlama Gelir?TLökosit esteraz pozitif sonucu idrarda lökosit esteraz enzimi bulunduğunu gösterir ve bu durum idrar yolu enfeksiyonu, böbrek taşı, yaralanma ya da enfeksiyon olabileceği anlamına gelir. Lökosit esteraz testi pozitif çıktıktan sonra sonucu teyit etmek ve tanıyı kesinleştirmek için idrar kültürü ve idrar mikroskopisi gibi test yöntemlerine de başvurulabilir. Özellikle idrar kültürü enfeksiyona neden olan bakterinin belirlenmesi konusunda faydalı bir yöntemdir. Lökosit Esteraz Pozitif Çıkarsa Ne Yapılmalıdır?Lökosit esteraz sonucunun pozitif çıkması sonucunda doktor idrar yolu enfeksiyonu tanısı için bir süreç başlatır. İdrar yolu enfeksiyonu tanısının kesinleşmesi için idrar kültürü ve idrar mikroskopisi yöntemleri devreye girer. Eğer bu testler sonrası idrar yolu enfeksiyonu tanısı kesinleşirse enfeksiyonunun tedavisi için süreç başlar.İdrar yolu enfeksiyonu genellikle antibiyotik ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılır. Eğer enfeksiyona neden olan bakteri veya enfeksiyonun şiddeti farklıysa doktor tarafından farklı bir tedavi yöntemi de değerlendirilebilir.Lökosit Esteraz Hakkında Sık Sorulan SorularLökosit esteraz ne demek?Lökosit esteraz, idrar yolu enfeksiyonunun varlığında yardımcı olan bir beyaz kan hücresi enzimidir.Lökosit esteraz pozitif, semptom gösterir mi?Lökosit esteraz pozitif sonucu genellikle idrar yolu enfeksiyonuna yorulur. Ancak sonuç belli olmadan önce bu durum idrar yolu enfeksiyonunun en belirgin semptomlarından olan sık idrara çıkma ve idrarda yanma gibi belirtiler gösterebilir.Lökosit esteraz testi kısa sürede sonuç verir mi?Lökosit esteraz testi, idrar örneği alındıktan kısa bir süre sonra sonuç verir.Lökosit esteraz pozitif tehlikeli mi?Lökosit esteraz testinin pozitif çıkması idrar yolu enfeksiyonunun bir göstergesidir ve ekstra testlerle tanı kesinleştiğinde genellikle antibiyotik tedavisiyle enfeksiyon giderilir. | 1,671 |
91 | Tanı ve Testler | LYM (Lenfosit) | Lenfositler (LYM), bağışıklık sisteminin bir parçası olan beyaz kan hücresi türüdür. Tam kan sayımı ile takip edilen LYM, vücuttaki yabancı virüslere, bakterilere ve kansere karşı savaşmaya yardımcı olan beyaz kan hücreleri olarak bilinen lenfositlerin sayısını gösterir. Vücut içerisinde yer alan lenfosit sayısı yaş, ırk, cinsiyet ve yaşam tarzına bağlı olarak değişiklik gösterir. Lenfositoz olarak adlandılan lenfosit yüksekliği, kandaki lenfosit(LYM) düzeyinin normal kabul edilen referans değerlerin üzerinde olmasıdır, genellikle bakteriyel, viral ya da diğer enfeksiyon türleri ve iltihaplanma varlığı anlamına gelir. Lenf sistemi ve kan kanseri türleri nedeniyle de lym sonucunu yükselebilmektedir.Lenfositler (LYM), bağışıklık sisteminin bir parçası olan beyaz kan hücresi türüdür. Tam kan sayımı ile takip edilen LYM, vücuttaki yabancı virüslere, bakterilere ve kansere karşı savaşmaya yardımcı olan beyaz kan hücreleri olarak bilinen lenfositlerin sayısını gösterir. Vücut içerisinde yer alan lenfosit sayısı yaş, ırk, cinsiyet ve yaşam tarzına bağlı olarak değişiklik gösterir. Lenfositoz olarak adlandılan lenfosit yüksekliği, kandaki lenfosit(LYM) düzeyinin normal kabul edilen referans değerlerin üzerinde olmasıdır, genellikle bakteriyel, viral ya da diğer enfeksiyon türleri ve iltihaplanma varlığı anlamına gelir. Lenf sistemi ve kan kanseri türleri nedeniyle de lym sonucunu yükselebilmektedir.LYM (Lenfosit) Nedir?LYM (lenfosit), kemik iliğinde üretilen, vücudun enfeksiyon ve hastalıklarla savaşmasına yardımcı olan beyaz kan hücreleridir. Bağışıklık sisteminin önemli bir parçası olan lenfositler beyaz kan hücrelerinin %20 ila %40’ıdır. Kan tahlilinde lym, vücuttaki beyaz kan hücrelerinin değerini ölçer, bir başka deyişle tam kan örneğinin tamamındaki tam lenfosit sayısıdır. Kanın bileşiminde olan bu beyaz renkli kan hücreleri, lenf düğümleri ve lenfatik organlardan meydana gelen karmaşık bir ağdan oluşmaktadır. Lenfositler iki ana gruba ayrılır:T lenfosit hücreleriT lenfosit hücreleri, vücuda giren yabancı maddelere karşı bağışıklık sisteminin tepsini kontrol etmeden etkilidir. Doğrudan tümörlere ya da enfekte olan hücrelere saldırarak onları öldürür.B lenfosit hücreleri Antikor üretmeden etkili olan B lenfosit hücreler, ürettiği antikorlar sayesinde virüs, bakteri yabancı istilacıları hedef alan proteinler olarak bilinir. Vücutta doğal olarak bulunan B lenfosit hücreleri, hafıza hücre görevi görerek önceden yer alan antijenleri hatırlar ve ona göre savunma oluşturur.LYM (Lenfosit) Testi Nasıl Yapılır?Kanda yer alan lenfosit oranını ortaya çıkarabilecek 2 test bulunur. Bunlar şu şekilde açıklanabilir:Tam Kan SayımıLenfosit sayısının ölçümü için tam kan sayımı (hemogram) testi gereklidir. Bu test ile beraber kanda bulunan beyaz kan hücreleri, kırmızı kan hücreleri, kanın pıhtılaşmasını sağlayan hücreler ve hemoglobin ölçülmektedir.Akım sitometri Kanın laboratuvarda incelenmesi şeklinde gerçekleşen akım sitometri, lazer aracılığıyla kan hücrelerinin detaylı bakılmasını kapsar. Böylelikle lenfositlerin çeşitleri ve miktarları ölçülür.LYM (Lenfosit) Normal Değeri Kaç Olmalı?Tam kan sayımı testinde LYM olarak görülen lenfosit oranı, yaşa göre değişiklik gösterebilir. Gebelik durumunda da bu oran farklı olabilmektedir. LYM (lenfosit) normal değeri yetişkin bireylerde 1000- 4800 mcL (mikrolitre) olarak açıklanır. Çocuklarda lenfosit oranı ise mikrolitre olarak 3000 – 9500 arasında yer alır. Vücutta yer alan beyaz kan hücrelerinin yaklaşık %20 ila %40'ını lenfositler oluşturur.LYM Yüksekliği Ne Anlama Gelir?Tıbbi adı lenfositoz olan lenfosit yüksekliği ya da lym yüksekliği, kandaki lenfosit miktarının yetişkinlerde 4800 mcL, çocuklarda ise 9500 mcL olan referans düzeylerin üstünde olmasıdır. Vücudun enfeksiyon veya başka bir iltihaplı durumla mücadele etmesi ile ortaya çıkar. Vücut yabancı algıladığı maddelerle savaşmak için ekstra lenfosit üretir, bu durum kandaki lenfosit miktarının normal değerlerin üzerine çıkmasına yani lym yüksekliğine neden olur. LYM yüksekliği şu sebeplerden dolayı da ortaya çıkabilmektedir:LYM Düşüklüğü Ne Anlama Gelir?Tıbbi adı lenfopeni olan lenfosit düşüklüğü yani lym düşüklüğü, kandaki lenfosit miktarının yetişkinlerde 1000 mcL, çocuklarda ise 3000 mcL olan referans düzeylerin altında olmasıdır. Bağışıklığın zayıflaması sonucu vücutta yeterince lenfosit üretimi gerçekleşememesi ile ortaya çıkar. Yaygın nedenleri grip gibi hafif enfeksiyonlar ya da aids gibi ciddi hastalıklar yanı sıra yetersiz beslenme, stres ve yoğun hareketliliktir.LYM düşüklüğünün genel olarak nedenleri şunların belirtisi olabilir:LYM Düşüklüğü ve Yüksekliği Tedavisi Nasıl Olur?Lenfosit yüksekliği nedeniyle uzman doktor sizi antibiyotik tedavisine başlatarak çeşitli ilaçlar önerebilir. LYM değerindeki anormalliğin sebebi kanser ise ışın ve kemoterapi gibi tedaviler de uygulanabilmektedir.Evde LYM (lenfosit) tedavisi ise D ve C vitaminin artırılması, düzenli spor yapılması, şekerli besinlerden uzak durulması ile gerçekleşebilir.LYM (Lenfositler) Ne İşe Yarar?Lenfosit, vücuda giren bakteri, virüs, mantar ve parazit gibi yabancı maddelerin ortadan kaldırılmasına yarar. Kemik iliği tarafından üretile LYM, beyaz kan hücrelerinin türlerinden biri olarak bilinir. LYM aynı zamanda bağışıklık sistemine saldıran antijenlerin hatırlanarak onlarda savaşmasına yardımcı olur. Suçiçeği ve kızamık gibi enfeksiyonlara birden fazla yakalanmama sebebi lenfositlerin o hücreleri tanıyor oluşundan kaynaklanır. Lenfositlerin çeşitlerine göre görevleri de farklılık gösterebilir.LYM (lenfosit) Hakkında Sık Sorulan Sorular Lymph nedir?Bilinen adı lenfosit olan lymph, bir tür beyaz kan hücresidir. Vücudun enfeksiyonlarla savaşmasına yardımcı olurlar ve bağışıklık sisteminde önemli rol oynarlar. Düşük olması bağışıklığın zayıflamasına ve enfeksiyon riskinin artmasına neden olurken, yüksekliği ise enfeksiyon varlığı ya da otoimmün hastalığa işaret edebilir.Lenfosit yüksekliği ne zaman tehlikeli?Yetişkin bireylerde 4000 mcL yani normal değerin üstünde, çocuklarda ise 9000 mcL üzerinde lenfosit oranı bulunuyorsa detaylı araştırılması gerekir. Çeşitli hastalıkların habercisi olabilmektedir.Lenfosit yüksekliği nasıl düşürülür?Vücuttaki lenfosit oranını düşürmek için öncelikle sağlıklı bir beslenme düzeni planlamak, sigaran ve alkolden uzak durmak gerekir. Bunların yanında bol sıvı tüketip egzersiz yapmak da lenfosit yüksekliğine iyi gelir. Fakat bu oranın neden yükseldiğini belirleyerek tedavi planı oluşturmak önemlidir. | 2,547 |
92 | Tanı ve Testler | Mamografi | Meme hastalıklarının tarama ve teşhisinde yaygın olarak kullanılan mamografi, düşük doz “X” ışını kullanarak yapılan radyolojik bir görüntüleme sistemidir. Özellikle meme kanserinin erken teşhisi için yaygın olarak kullanılan mamografi genellikle 40 yaşından sonra rutin olarak uygulanmaktadır. Mamografinin radyasyon riski oluşturup oluşturmadığı hastalar tarafından endişe edilen durumların başında gelmektedir. Mamografi sırasında uygulanan radyasyon dozu çok düşük olup kanıtlanmış herhangi bir zararı bulunmamaktadır. Memorial Ataşehir Hastanesi Radyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Onur Hüseyin Sıldıroğlu, mamografi hakkında bilgi verdi.Meme hastalıklarının tarama ve teşhisinde yaygın olarak kullanılan mamografi, düşük doz “X” ışını kullanarak yapılan radyolojik bir görüntüleme sistemidir. Özellikle meme kanserinin erken teşhisi için yaygın olarak kullanılan mamografi genellikle 40 yaşından sonra rutin olarak uygulanmaktadır. Mamografinin radyasyon riski oluşturup oluşturmadığı hastalar tarafından endişe edilen durumların başında gelmektedir. Mamografi sırasında uygulanan radyasyon dozu çok düşük olup kanıtlanmış herhangi bir zararı bulunmamaktadır. Memorial Ataşehir Hastanesi Radyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Onur Hüseyin Sıldıroğlu, mamografi hakkında bilgi verdi.Mamografi nedir?Mamografi memenin röntgeni olarak tanımlanabilir. Düşük doz “X” ışını kullanılarak meme dokusunun görüntülenmesine olanak sağlayan radyolojik bir görüntüleme yöntemidir. Mamografi görüntülemesi sayesinde doktor muayenesi sırasında fark edilemeyen meme dokusundaki değişiklikler, iyi ya da kötü huylu lezyonlar belirlenebilir.Mamografi hangi hastalıkların teşhisinde kullanılır?Mamografi, meme kanserinin erken teşhisinde en sık kullanılan görüntüleme yöntemidir. Meme kanseri kadınlar arasında en yaygın kanser türlerinden birisidir. Bu nedenle her hangi bir şikâyeti olmayan kadınların da 40 yaşından sonra tarama amaçlı mamografi çektirmesi önemlidir.• Memede ele gelen sertlik,• Memede kitle• Meme başında akıntı• Meme ağrısı• Meme derisinin kalınlaşması• Meme boyutunda veya şeklinde değişiklik gibi şikayetlerin nedeninin araştırlması için mamografi ve meme ultrasonu yapılmalıdır.Mamografi ile ilgili sık sorulan sorularMamografi çekimi öncesi nasıl bir hazırlık gerekir?Herhangi bir ön hazırlık gerekmez. Mamografi çekimi için ideal zaman adet dönemi bittikten sonraki ilk hafta olmakla birlikte diğer günlerde de çekilebilir. İncelemenin yapılacağı gün deodorant veya pudra kullanılmamalıdır. Hasta gelirken, varsa eski mamografilerini mutlaka yanında getirmelidir. Eski ve yeni filmler arasında meme dokusundaki küçük bir değişiklik kanser belirtisi olabilir. Eski filmlerde de aynı şekilde var olduğu düşünülen bir lezyonun iyi huylu olduğu söylenebilir. Böylelikle hasta gereksiz bir biyopsiden kurtulmuş olur.Mamografi nasıl çekilir?• Hasta mamografi cihazının önünde dururken meme iki plastik plaka arasına yerleştirilir.• Plakalar meme üzerinde baskı yaparak düzleştirir. Bu sırada hasta rahatsızlık hissedebilir ancak sağlıklı görüntü alınabilmesi için bu işlemin yapılması gereklidir. Tüm meme dokusunun görülebilmesi için meme kalınlığını eşitlenmesi önemlidir. Meme dokusunun yayılmasıyla meme içindeki küçük anormalliklerin üstteki meme dokusu tarafından gizlenme ihtimali azalır.• Memenin bu şekilde baskılanması daha ince meme dokusunun görüntülenmesine olanak sağladığı için daha düşük bir röntgen dozu kullanımına imkan sağlanmaktadır.• Görüntü kalitesinin üst düzeyde olması için işlem sırasında hastanın hareketsiz durması önemlidir. Bu nedenle görüntüleme sırasında nefesinizi bir süreliğine tutmanız istenebilir.Dijital mamografi nedir?Meme görüntülemesinde yeni bir teknoloji olan Dijital Mamografi, artık meme hastalıklarının teşhisinde ve meme kanseri taramasında temel tanı yöntemi olmuştur. Klasik mamografiden farklı olarak, elektronik algılayıcılar kullanarak dijital ortamda görüntüler elde edilir. Daha sonra bu görüntüler yüksek çözünürlüklü özel monitörlere sahip CAD programlı iş istasyonunda değerlendirilmektedir. Bu iş istasyonunda, büyütme, ölçüm ve kullanılan X-ışının dozuna bağlı olmadan kontrast ayarı gibi bir çok işlem yapılmaktadır.Mamografi ağrılı bir görüntüleme yöntemi midir?Mamografi çekimi sırasında memenin baskılanması nedeniyle memelerde ağrı ya da acı hissedilebilir. Ancak bu ağrı veya acı kısa süre sonra kendiliğinden geçmektedir. Meme hassasiyeti daha fazla olan kadınların mamografi çekimlerini adet dönemi sonrasına bırakmaları yaşanabilecek ağrıyı daha az hissetmeleri için önerilmektedir.Tarama Mamografisi neden önemlidir?Meme kanseri kadınlarda ölüm oranı en yüksek kanser türüdür. Kadınların 70 yaşına kadar %13’ünde meme kanseri gelişme riski vardır. Kanserin kitle haline gelmesi birkaç yıl veya daha uzun sürebilir. Tümör erken dönemde genellikle ağrı veya herhangibir şikayete neden olmadığından sinsi bir şekilde büyür. Eğer bu aşamada yakalanırsa tedavi şansı çok yüksektir. Tarama mamografisinin amacı, kitlenin hastanın veya muayene eden doktorun eline gelecek boyuta ulaşmadan yakalanmasıdır. Tarama mamografisinin düzenli olarak yapıldığı ülkelerde meme kanserine bağlı ölümlerde % 30 oranında azalma görülmektedir.Mamografide yaş sınırı var mıdır?Mamografide yaş sınırı vardır. 40 yaş altı kadınlarda ciddi şüphe yoksa mamografi tavsiye edilmez. Meme dokusu temel olarak yağ dokusu ve süt bezi yapısından oluşur. Mamografide yağ dokusu siyaha yakın renkte iken, süt bezi yapısı ise beyaza yakın tondadır. Meme kanserleri süt bezi içerisinden çıktığından Mamografide beyaz tonda görülür. 40 yaş altı kadınlarda memede süt bezi yapısı hakim olduğundan beyaz bir meme dokusu içerisinde yine beyaz görülen meme kanseri dokusu ayırt edilemez. 40 yaş sonrası ise meme dokusunda süt bezi yapısı gerileyerek yağ dokusuna dönüşür. Bu durumda siyah bir meme yapısı içerisinde beyaz şekilde görülen bir meme kanseri dokusu rahatlıkla fark edilebilir.Hangi durumlarda Mamografi çekimlerine daha erken yaşta başlanır?Meme kanseri ile ilgili aile öyküsü bulunan kadınlar, özellikle ailede erken yaşta meme kanseri geçiren yakınları varsa takiplere erken yaşta başlamalıdır. Bu tip durumlarda Mamografi çekimlerine 35-40 yaş aralığında başlanabileceği belirtilmektedir. Ayrıca muayene sırasında kanser şüphesi olan 40 yaş altı kadınlarda Meme Ultrasonografi negatif çıkarsa ilk tercih Meme MR çekimidir. Farklı sebeplerle Meme MR çekimi yaptırılamayan durumlarda Mamografi çekilebilir. Hangi sıklıkla mamografi çektirmelidir?40 yaşından sonra her kadın yılda bir kez mamografi çektirmelidir. Daha genç yaşlarda tarama ise klinik muayene ile gerek görüldüğünde yapılabilir. Yüksek risk grubundaki genç kadınlar da aile ve yakın akrabalarda meme kanseri varsa mamografi ile tarama aile ve yakının kanser tanısı aldığı yaşın 10 yıl öncesinden başlamalıdır. Ailevi risk taşıyanlarda 30 yaşından itibaren mamografi çekilmeli, buna ek olarak ultrason ve MR inceleme de yapılmalıdır.Mamografi sırasında alınan radyasyonun riski var mıdır?Meme kanserinin sıklığı ve erken tanının önemi düşünüldüğünde radyasyonun riski önemsiz kalmaktadır. Alınan doz çok düşük olup kanıtlanmış herhangi bir zararı yoktur. Bu çekim sırasında alınan ortalama doz, 0.7mSv olup bu doz normal günlük hayatta 3 ay içerisinde çevreden de alınmaktadır.Mamografi ile bütün meme kanserleri saptanabilir mi?Dijital mamografi meme kanserinin teşhisinde en başarılı yöntemdir. Ancak kitlelerin bir kısmı mamografi ile görülememektedir. Özellikle meme dokusu yoğun olanlarda küçük kitleleri görmek zordur. Bu tip meme yapısı olan kadınlarda mamografi ile birlikte ultrasonografi, gerekirse MR yapılması önerilmektedir.Mamografi çekim süresi ne kadardır?Mamografi çekim süresi yaklaşık olarak 10-15 dakika sürmektedir. | 2,856 |
93 | Tanı ve Testler | MCH Testi | Tam kan sayımı, vücuttaki kırmızı ve beyaz kan hücreleri başta olmak üzere çeşitli hastalıkların teşhisinde faydalanılan başlıca yöntemlerden biridir. MCH düşüklüğü kırmızı kan hücresi başına düşen hemoglobinin az olduğunu gösterir ve bu durum genellikle anemi veya talasemi olarak bilinen kalıtsal bir kan hastalığını işaret eder. Bu durum vücudun dokularına yeterince oksijen taşınamamasına neden olur. MCH yüksekliği ise genellikle polisitemi vera ya da B12 vitamini ve folik asit eksikliğinin bir sonucudur.Tam kan sayımı, vücuttaki kırmızı ve beyaz kan hücreleri başta olmak üzere çeşitli hastalıkların teşhisinde faydalanılan başlıca yöntemlerden biridir. MCH düşüklüğü kırmızı kan hücresi başına düşen hemoglobinin az olduğunu gösterir ve bu durum genellikle anemi veya talasemi olarak bilinen kalıtsal bir kan hastalığını işaret eder. Bu durum vücudun dokularına yeterince oksijen taşınamamasına neden olur. MCH yüksekliği ise genellikle polisitemi vera ya da B12 vitamini ve folik asit eksikliğinin bir sonucudur.MCH Nedir?Ortalama korpüsküler hemoglobin ya da ortalama eritrosit hemoglobini kısaltması olan MCH, kişinin kırmızı kan hücrelerinin her birinde bulunan ortalama hemoglobin miktarını gösteren bir kan tahlili testidir. Hemoglobin, vücuda oksijen taşıyan ve kırmızı kan hücrelerinde bulunan bir protein olduğu için kan tahlilinde çıkan MCH seviyesi, kırmızı kan hücrelerinde yer alan hemoglobin miktarını gösterir ya da başka bir deyişle kırmızı kan hücresi başına ortalama hemoglobin kütlesini ortaya koyar.MCH düşüklüğü başta anemi olmak üzere farklı hastalıkların habercisi olabilirken MCH yüksekliği ise akciğer hastalıklarıyla birlikte aşırı aktif tiroidin işareti sayılabilir.MCH Neden Yapılır? Ne İşe Yarar?Kan tahlilinde MCH, vücuttaki ortalama hemoglobin miktarını ölçmek için başvurulan değerlerden biridir. Tam kan sayımında ortaya çıkar ve vücuda oksijen taşıyan ve kırmızı kan hücrelerinde bulunan bir protein olan hemoglobinin miktarını belirler. MCH değerinin her hücrede farklı olmasıyla birlikte kanda MCH değeri; anemi, otoimmün hastalıklar ve karaciğer hastalıkları gibi bazı hastalıkların ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir.MCH değeri, tam kan sayımı ile ölçülerek farklı sağlık problemlerinin teşhisine yardımcı olur. MCH testinin yapılma nedenleri şöyle sıralanabilir:Anemiyi teşhis etme ve türünü belirlemeMCH değeri, anemi teşhisi süresince önemli bir değer olarak kabul edilir. MCH değerinin düşük çıkmasına bağlı olarak demir eksikliği anemisi görülebilir. Bunun yanında MCH değerinin yüksek olması da B12 vitamini ve folik asit eksikliği ile ilişkilendirilir.Karaciğer hastalıklarının ortaya çıkarılmasıMCH değeri karaciğer hastalıklarının teşhisinde yardımcı olarak karaciğer fonksiyonu bozulduğunda yükselme gösterir. Bunun yanında hastalığın erken teşhis edilmesinde MCH değerinden yararlanılır.Yetersiz beslenmenin tespit edilmesiMCH değeri sayesinde yetersiz beslenme, B12 eksikliği, folik asit ve demir eksikliği gibi durumlar ortaya çıkar. Bu nedenler MCH testi sayesinde kişinin vitamin ve mineral eksiklikleri belirlenir.Otoimmün hastalıklarını tanısıOtoimmün hastalıkların bazıları kırmızı kan hücrelerinin etkilenmesine neden olarak MCH değerlerinde farklılıklara neden olabilir. Bu nedenle otoimmün bozukluklarının belirlenmesinde MCH testi önemli bir ole sahiptir.Rutin bir test gibi genel sağlık taramasıMCH, tam kan sayımı testinin içerisinde yer alan bir değer olduğundan sağlık taramasında yararlanılan önemli bir değer olarak kabul edilir. Sağlıklı kişilerde referans aralığındaki değer beklenir. Anormal değerler görüldüğünde ise doktor daha detaylı bir tarama isteyebilir.MCH Testi Nasıl Yapılır?MCH testi, tam sayımında belirlenen değerlerden biridir. MCH değerini belirlemek için rutin kan alma işlemi gerçekleştirilir. Uzman hemşire koldaki damara iğne sokar ve toplanan kanı test tüpüne aktarır. Alınan kan örneği laboratuvara gönderilerek incelenir. Laboratuvar incelemesi sonrası değerler uzman hekim tarafından analiz edilir. MCH testi yapım aşamaları şöyle sıralanabilir:Kan verdikten sonra kişide baş dönmesi görülebilir. Kan veren bazı kişilerde bu durumun görülmesi normal olarak kabul edilir. MCH Değeri Kaç Olmalıdır?Kan testinde belirlenen MCH değeri, ortalama 27-31 pikogram (pg) aralığında olmalıdır. Bu aralıkta olan MCH değeri, vücuttaki hemoglobin miktarının normal seviyede olduğunun göstergesi olarak kabul edilir.MCH Düşüklüğü Nedir?MCH düşüklüğü, kırmızı kan hücresi başına düşen ortalama hemoglobin miktarının normal kabul edilen 27 pikogram'dan daha az olmasıdır. Genellikle demir eksikliği anemisi, talasemi veya kan kaybına neden olan herhangi bir durum kaynaklı yaşanan MCH düşüklüğü, vücudun dokularına yeterince oksijen taşınamamasına neden olur.MCH Düşüklüğü Neden Olur?MCH düşüklüğü, kandaki değerin 27 pg olan normal değerin altında olmasıdır ve kırmızı kan hücresi başına düşen hemoglobin miktarının düşük olduğu anlamına gelir. Vücuda yeterli oksijen taşınmasını engelleyen demir eksikliği anemisi gibi kansızlık sorunları, talasemi ve çeşitli hastalıkların bir sonucu olarak düşebilir.MCH değerinin düşük olmasının nedeni şunlar olabilir:Demir eksikliği anemisiVücutta çok az miktarda demir olması durumunda yeterli hemoglobin üretmesini engeller. Özellikle kan kaybı nedeniyle demir eksikliği anemisi görülebilir. Ağır adet kanamaları, iç kanama ve ameliyat sonrasındaki aşırı kanama nedeniyle oluşma olasılığı vardır. Bu nedenle kan testinde MCH düşüklüğü olabilir. Otoimmün hastalıklarOtoimmün hastalıklarda, bağışıklık sistemi kendi sağlıklı hücrelerine saldırı gerçekleştirir. Bu durum genellikle yanlışlıkla oluşarak kan hücrelerinin yıkımına sebebiyet verir. Bağışıklık sisteminin kırmızı kan hücrelerine saldırması, hemoglobin miktarını düşürerek MCH düşüklüğüne neden olur.Beslenme eksikliğiB12 vitamini ve folik asit eksikliği durumunda yetersiz kırmızı kan hücresi oluşur. Bu iki vitamin DNA sentezinde önemli rol oynayarak kırmızı kan hücrelerini olgunlaştırır. Hafıza sorunları, halsizlik, el ve ayaklarda karıncalanma gibi belirtilerle görülen beslenme eksikliği durumunda MCH düşüklüğü görülebilir.Kan kaybı veya yaralanmaHerhangi bir kronik veya akut kan kaybı, vücutta kırmızı kan hücrelerinin kaybına neden olur. Buna bağlı olarak vücudun kırmızı kan hücrelerini hızla yerine koyamaması sonucunda hemoglobin seviyelerinin düşmesine ve MCH düşüklüğü görülmesine neden olur. Bu durum mide kanaması, adet dönemindeki fazla kanama, travmatik yaralanmalar gibi durumlarda sık görülür.Böbrek hastalığıBöbrekler, kırmızı kan hücrelerinin üretiminden sorumlu eritropoietin hormonunu salgılar. Böbrek hastalıkları görüldüğü durumda eritropoietin üretimi azalabilir. Eritropoietin seviyesinin düşmesi kırmızı kan hücresi üretimini azaltarak MCH düşüklüğüne neden olur.Karaciğer hastalığıKaraciğer, kanı zararlı toksinlerden arındırmada ve besinlerin işlenmesinde merkezi bir rol oynar. Karaciğerin sağlıklı bir şekilde işlememesi durumunda kırmızı kan hücrelerinin yapısında bozulmalara görülebilir. Karaciğer hastalıkları durumunda ise hemoglobin seviyeleri düşerek MCH düşüklüğe neden olur.TalasemiTalasemi, kan hastalıkları arasında yer alan vücudun anormal hemoglobin üretmesine yol açan bir hastalıktır. Anormal hemoglobin seviyesi kırmızı kan hücrelerinin dayanıklılığını azaltarak parçalanmalarına sebebiyet verir bu da MCH değerini düşürür.Bunlarla birlikte adet döneminde kan kaybı yaşayan kadınların da kan testinde MCH düşüklüğü yaşama ihtimali mümkündür. Ayrıca MCH düşüklüğü yaşayan kişilerde bazı belirtilerin yaşanması söz konusu olabilir.MCH Düşüklüğünün Belirtileri Nelerdir?MCH Yüksekliği Nedir?MCH yüksekliği, kırmızı kan hücresi başına düşen ortalama hemoglobin miktarının referans aralık olan 31 pikogram (pg) değer aralığının üzerinde olmasıdır. MCH yüksekliği, kırmızı kan hücrelerinizin normalden büyük olduğu anlamına gelir ve makrositik anemiyi işaret eder. Makrositik anemi kemik iliğinin çok büyük kırmızı kan hücreleri üretmesine neden olur. Genel olarak kırmızı kan hücrelerinin normalden büyük olması, B12 eksikliiği veya folik asit eksikliğinden kaynaklanır. MCH Yüksekliği Neden Olur?MCH yüksekliğine neden olan durumlar şöyle sıralanabilir:Böbrek hastalıklarıBöbrek hastalıkları nedeniyle kırmızı kan hücrelerinin yapısında ve hemoglobin oranında değişikliklere görülebilir. Kırmızı kan hücrelerini etkileyen böbrek hastalıkları MCH yüksekliğine neden olabilir.Böbrek kanseriBöbrek kanseri, kan üretimini ve dolaşımını etkileyebilen bir hastalıktır. Vücutta böbrek kanseri bulunuyorsa kan hücrelerinin anormallikler oluşabilir. Bu da MCH değerini etkileyerek yükselmesine sebep olur.Karaciğer hastalığıKaraciğer, vücutta içerisinde kanın işlenmesinde önemli bir role sahiptir. Karaciğer hastalıkları oluştuğu durumda kırmızı kan hücrelerinin yaşam süresi ve yapısı etkilenebilir. Bu da MCH yüksekliğine yol açar.Tiroid bezi yetersizliği (hipotiroidizm)Tiroid hormonu, vücudun metabolizmasına etkili olan ve önemli bir role sahip hormondur. Tiroid bezi az çalıştığından kansızlık ve kırmızı kan hücrelerinde değişime yol açar. Kırmızı kan hücrelerinde hemoglobin birikimine neden olarak MCH seviyesini yükseltir.Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH)KOAH vücudun oksijensiz kalmasına neden olarak daha fazla kırmızı kan hücrelerinin hemoglobin taşımasına yol açar. Bu durumda MCH seviyelerinde yükselmelere neden olur.Alkol tüketimiAlkol tüketimi, kırmızı kan hücrelerinin üretim sürecinde etkili olarak hücrelerin yapısını bozabilir. Kırmızı kan hücrelerini büyüten bu durum testte MCH yüksekliği görülmesine neden olur.Kök hücre bozukluğuKök hücre bozuklukları, anormal büyüklükte kırmızı kan hücrelerine neden olarak MCH seviyelerinde yükselmelere neden olur.Genetik kökenli anemilerGenetik kökenli anemi durumunda kırmızı kan hücreleri normalden fazla hemoglobin taşır. Bu da MCH seviyesinin yükselmesine neden olur.Şiddetli yanıklarOluşan şiddetli yanıklar, kırmızı kan hücrelerinin yapısında değişikliklere neden olabilir. Kan hücrelerinde hasara neden olan yanıklar vücudun daha fazla hemoglobin taşımasına zemin hazırlar ve böylelikle MCH yüksekliği görülür.Doğuştan kalp hastalıklarıDoğuştan gelişen kalp hastalıkları, kanın vücuda yeterli oksijen taşıyamaması gibi sorunlar oluşturabilir. Kırmızı kan hücrelerinin daha fazla oksijen taşımaya çalışması ve bu nedenle daha fazla hemoglobin içermesi gerekebilir. Bu durum MCH yüksekliğine yol açabilir.Bazı ilaçların kullanımıBazı kemoterapi ilaçları ve anemi tedavilerinde kullanılan ilaçlar, kan hücrelerinin yapısını değiştirebilir. Kırmızı kan hücrelerinin hemoglobin içeriği artmasıyla MCH yüksekliği görülür.Yüksek rakımlı bölgede yaşamakYüksek rakımlarda yaşayan kişilerde MCH değeri yüksekliği görülmesi normal olarak görülür çünkü kırmızı kan hücreleri daha fazla hemoglobin taşır.Tüm bunların yanı sıra yüksek kolesterol ve yüksek trigliserid değerleri kanda MCH yüksekliğinin ortaya çıkmasına sebep olabilir. Bu konuda uzman doktor test sonuçlarına göre daha sağlıklı analiz yapacaktır.MCH Yüksekliği Belirtileri Nelerdir?MCH yüksekliği durumunda çok sık belirti görülmesi yaşanılan bir durum değildir ancak MCH yüksekliği makrositik anemi işareti olduğu için aşağıdaki gibi semptomlar ortaya çıkabilir:Bunlarla birlikte iştahta azalma, kilo kaybı ve ishal gibi durumlar da MCH yüksekliğinin belirtileri arasında kendisine yer bulabilir.MCH Düşüklüğü Tedavisi Kaynağının çoğunlukla demir eksikliği anemisinin olduğu kanda MCH düşüklüğü tedavisi için demir içeren besinler ve demir takviyeleri önerilir. Bunlarla birlikte B12 vitamini veya folik asit eksikliği söz konusuysa yine takviyeler tedavi listesine eklenir.Semptomların daha şiddetli olduğu durumlarda veya kan kaybının meydana geldiği senaryolarda kan transfüzyonuna da ihtiyaç duyulabilir. MCH düşüklüğünün demir eksikliği dışındaki nedenlerinde tıbbi bir müdahale gerekebilir ve tedavi süreci uzman doktor tarafından planlanır ve yönetilir.MCH Yüksekliği Tedavisi Makrositik aneminin başlıca nedeni sayıldığı MCH yüksekliği, genellikle kişinin diyet listesine vitamin takviyeleri ekleyerek tedavi edilir. Ayrıca sigara ve alkol kullanımının bırakılması yönünde tavsiye verilir. MCH yüksekliğinin altında yatan başka hastalıklar da araştırılarak tedavi süreci ona göre planlanır.MCH Hakkında Sıkça Sorulan SorularMCH nedir kan tahlili?Kan tahlilinde ortaya çıkan MCH değeri, ortalama hemoglobin miktarını ölçer. MCH düşüklüğü veya MCH yüksekliği durumunda çeşitli hastalıklar veya belirtiler ortaya çıkabilir.MCH yüksek olması ne demek?Kanda MCH değerinin 31 pg’nin üstüne çıkması durumu ortalama hemoglobin miktarının yüksek olduğu sonucunu verir.MCH kaç olursa tehlikeli?Kanda MCH değeri, 27-31 pikogram aralığında normal değer kabul edilir. Bu değerin altında olduğu durumlarda mch düşüklüğü, daha fazla olduğunda ise mch yüksekliği olarak kabul edilir. Bu iki durum da bazı hastalıkların sinyali olabilir.MCH düşüklüğü ne anlama gelir?MCH düşüklüğü, kırmızı kan hücrelerinde bulunan hemoglobin miktarının normal değerler altında olmasıdır. Çok az kırmızı kan hücresi veya çok az hemoglobin olmasının bir sonucu olan mch düşüklüğü genellikle vücutta demir eksikliğine bağlı gelişen mikrositik anemi ve demir eksikliği anemisine işaret eder. MCH için yetişkinlerde, 27 ila 31 pg MCH normal kabul edilir. 27 pg'nin altında bir ölçüm MCH değerinin düşük olduğunu gösterir.MCH düşüklüğü ne yenir?MCH düşüklüğüne karşı demir, B12 vitamini ve folik asit açısından zengin besinlerin tüketilmesi önerilir. Kırmızı et, baklagiller, yumurta, balık, ıspanak ve süt ürünleri bu besinler arasında yer alır.MCH düşürmek için ne yapmalı?MCH düşüklüğüne karşı dengeli ve besin değeri yüksek beslenme şeklinden yararlanmak gerekir. Kan testinden ortaya çıkan eksikliklere yönelik olarak beslenilmesi gerekir. Bunun yanında egzersiz yapmak, yaşam alışkanlıklarını değiştirmek ve kronik hastalıklarını yönetmek önemlidir. | 5,328 |
94 | Tanı ve Testler | MCV Testi | Günümüzde yapılan kan tahlilleri ve tahlillerde ortaya çıkan sonuçlar vücutta meydana gelen birçok hastalık ve durum hakkında fikir sahibi olmamızı sağlar. Ortaya çıkan MCV değeri bazı hastalıkların habercisi olabileceği gibi çıkan sonuçlara göre takip gerektirebilecek durum haline de gelebilir. MCV düşüklüğü, kırmızı kan hücrelerinin normalden küçük olduğu gösterir, demir eksikliği, talasemi ya da vücudunuzun normalden daha az hemoglobine sahip olmasına neden olan rahatsızlıklar bulunabileceği anlamına gelir. MCV yüksekliği, vücuttaki kırmızı kan hücreleri olan eritrositlerin ortalama boyutlarının normalden daha yüksek olduğunu gösterir. Makrositer anemi yanı sıra, folat veya B12 vitamini seviyelerinin düşük olabileceğine ve veya kan hastalıkları olabileceği anlamına gelir.Günümüzde yapılan kan tahlilleri ve tahlillerde ortaya çıkan sonuçlar vücutta meydana gelen birçok hastalık ve durum hakkında fikir sahibi olmamızı sağlar. Ortaya çıkan MCV değeri bazı hastalıkların habercisi olabileceği gibi çıkan sonuçlara göre takip gerektirebilecek durum haline de gelebilir. MCV düşüklüğü, kırmızı kan hücrelerinin normalden küçük olduğu gösterir, demir eksikliği, talasemi ya da vücudunuzun normalden daha az hemoglobine sahip olmasına neden olan rahatsızlıklar bulunabileceği anlamına gelir. MCV yüksekliği, vücuttaki kırmızı kan hücreleri olan eritrositlerin ortalama boyutlarının normalden daha yüksek olduğunu gösterir. Makrositer anemi yanı sıra, folat veya B12 vitamini seviyelerinin düşük olabileceğine ve veya kan hastalıkları olabileceği anlamına gelir.MCV Nedir?Mean Corpuscular Volume kelimelerinin kısaltması olan ve ortalama korpüsküler hacim anlamına gelen MCV, vücuttaki eritrosit olarak bilinen kırmızı kan hücrelerinin(alyuvar) ortalama boyutunu ölçer. Kırmızı kan hücreleri vücuda oksijen taşımakla görevlidir. Bu oksijen taşınması hücrelere güç sağlar.İnsan vücudundaki kırmızı kan hücrelerinin hacmi ve boyutu hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlayan MCV, tam kan sayımında belirlenir ve fl birimi şeklinde adlandırılır. Kan tahlilinde ortaya çıkan değerler açısından 80-100 fl değer aralığı yetişkinler için ideal sınırda olmakla birlikte yenidoğan bebeklerde bu değerin 96-108 fl aralığında olması beklenir.Kan sayımında belirlenen MCV değerleri düşük veya yüksek olabilir. Sonuçlara bakarak MCV düşüklüğü ve yüksekliğine neden olan durumlar saptanabilir ve normal değer aralıklarına çekilmesi için tedaviler üretilebilir.Normal MCV Değeri Nedir?MCV, vücuttaki kırmızı kan hücrelerinin ortalama boyunu ölçmeye yarayan kan sayımı parametlerinden biri olara tanımlanır ve olması gereken bir değer aralığına sahiptir. Bu değer aralığı yetişkin insanlar için 80-100 fl aralığında kabul edilirken bebekler için 96-108 fl olması kabul görür. Değer aralığının düşüklüğü veya yüksekliğine bağlı olarak bazı semptomlar meydana gelebilir.MCV Kan Testi Ne Zaman Yapılır?MCV kan testi, vücutta yer alan kırmızı kan hücrelerinin boyutunu ölçmek amacıyla yapılan bir test türüdür. Genellikle tam kan sayımı (CBC) testinin bir parçası olarak uygulanan MCV testi, sağlık durumlarının teşhisinde ve tedavisinde önemli bir rol oynar. Doktorlar kişinin belirtileri ve semptomlarını inceledikten sonra hastalıkları değerlendirmek için MCV testi talep edebilir. MCV kan testi şu nedenlerle yapılabilir:Anemi belirtileri görüldüğündeBaş dönmesi, nefes darlığı, yorgunluk, çarpıntı ve halsizlik gibi anemi belirtileri olan kişilerde MCV testi istenebilir. Bu test ile aneminin türü ve nedeni ortaya çıkarılabilir.B12 ve folik asit eksikliği şüphesi durumundaB12 ve folik asit eksikliği görüldüğünde MCV kan testi yapılması istenebilir. Özellikle kişide unutkanlık, depresyon, dil hassasiyeti veya sinir sistemi problemleri gibi durumlarda, bu kırmızı kan hücrelerine etkisi incelenerek tedavi yöntemi belirlenir.Demir eksikliği anemisi belirtileri olduğundaDemir eksikliği anemisi belirtileri görüldüğünde MCV testinin yapılmasını istenebilir. Özellikle üşümenin sürekli olması, iştahsızlık ve enerji düşüklüğü gibi belirtiler görüldüğünde MCV testinde kırmızı kan hücrelerinin boyutunun düşük olduğu ortaya çıkabilir.Kronik hastalıklarının takibindeKronik hastalıklarının takibi için kan testi ile MCV değerine bakılabilir. Diyabet, böbrek hastalıkları, kanser ve karaciğer hastalıkları gibi durumlarda düzenli olarak kan testi yaptırılması gerekir. Böylelikle hastalığın ne durumda olduğu ortaya çıkarılmış olur.Karaciğer fonksiyonlarında bozulma yaşayan kişilereTam kan sayımı testinde değerlendirilen MCV değeri sayesinde alkol tüketiminin veya karaciğer hastalıklarının neden olduğu etkiler ortaya çıkarılır. Alkol tüketiminin aşırı olduğu durumlarda ya da karaciğer fonksiyonlarında problem yaşayan kişilerde, kırmızı kan hücrelerinin büyüklüğünde değişiklikler tespit edilebilir.Kaza, travma ve şiddetli kan kaybı durumundaKişinin bir kaza geçirmesi, şiddetli kan kaybı yaşaması ve travma sonrasında vücutta kan hücrelerinin yeniden üretim sürecini görmek için MCV testi uygulanabilir. Şiddetli kanama sonrasında kan hücrelerinin üretiminde problemler görülebilir. Bu test sayesinde ortaya çıkarılır.İlaçların etkilerinin kontrolündeKronik hastalıklara karşı alınan ve kullanılan bazı ilaçların kırmızı kan hücreleri üzerindeki etkilerini izlemek için de MCV testi uygulanabilir. Özellikle kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi ilaçları gibi bazı tedaviler, kan hücrelerinin boyutunu etkileyebileceğinden kontrolü sağlanmış olur.Tam kan sayımı ile değerlendirilen MCV değeri, anemi belirtileri, vitamin eksiklikleri, kronik hastalıklar, alkol kullanımı veya ilaçların yan etkilerini değerlendirilmesi durumunda uygulanabilir.MCV Düşüklüğü Nedir?MCV düşüklüğü, vücuttaki kırmızı kan hücrelerinin ortalama boyutunun normalden düşük (80 fL'nin altında) olması olup, mikrositik anemi anlamına gelebilir. MCV düşüklüğü genellikle demir eksikliği, kurşun zehirlenmesi veya kan hücrelerindeki hemoglobin miktarınının az olmasına neden olan talasemi sonucu görülür.MCV düşüklüğüyle birlikte ortaya çıkan demir eksikliği anemisi yaşayan hastalarda görülen en net belirtiler yorgunluk, halsizlik, cilt solukluğu ve baş dönmesidir.Demir eksikliği anemisinin yanı sıra mikrositik anemi çeşitleri şöyle sıralanabilir:Demir eksikliği anemisiEn yaygın görülen anemi çeşidi olarak kabul edilen demir eksikliği anemisi, çocuklarda ve hamilelerde çok sık meydana gelir. Belirtileri arasında yorgunluk, iştahsızlık, hızlı üşüme ve uyku problemleri gibi belirtiler yer alır. Demir eksikliği, hemoglobin üretiminin azalmasına yol açarak oksijen taşınmasında problemlere neden olabilir. Özellikle çocuklar, hamile kadınlar ve adet döneminde olan kadınlar risk altında bulunur. Bu durum tedavi edilmediğinde ise bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olarak yaşam kalitesini ciddi şekilde etkiler. Genellikle demir takviyeleriyle yapılan tedavinin yanında altta yatan başka hastalıklar varsa ileri tetkik gerekerek ona göre bir planlama yapılabilir.Talasemi (Akdeniz anemisi)Sadece kalıtsal nedenlerle oluşan akdeniz anemisi (talasemi), adından da anlaşılacağı üzere akdeniz bölgesinde yaşayan insanlarda ve belirli ırklarda daha sık rastlanır. Talasemi hastalarının kan tahlilinde MCV düşüklüğü görülür. Taşıyıcı olan kişilerde talasemi, hafif belirtilerle görülürken, ileri seviyelerde gelişme geriliği, kemik deformitelerinin yanında karaciğer safra hastalıkları gelişebilir. Talasemi hastalarının kan tahlilinde MCV düşüklüğü görülür. Akdeniz anemisine karşı tedavi olarak kan transfüzyonları, demir şelasyon tedavisi ya da kemik iliği nakli bulunur.Kurşun zehirlenmesiYoğun kimyasala maruz kalan, kurşun içeren boyalarla birlikte çalışan ve hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde yaşayan insanların kanındaki MCV değeri düşük çıkar. Diş etlerinde sorun ve uykusuzluk gibi belirtiler vermesi olasıdır.Kronik hastalık anemisiDiyabet, böbrek hastalığı ve kanser gibi kronik hastalıklar mikrobistik anemiye neden olabilir. Bu anemi hastalığına sahip insanlarda da MCV düşüklüğü gözlemlenir. Kronik hastalık anemisi her zaman bir semptom vermeyebilir. Bu durum yaşandığında vücutta enfeksiyon ve iltihap oluştuğundan demir metabolizması olumsuz şekilde etkilenebilir ve yeterli miktarda kırmızı kan hücresi üretilemez. Tedavisin de ise hastalığın kontrol altına alınması hedeflenerek gerektiğinde demir enjeksiyonlarından yararlanılır.Sideroblastik anemiKırmızı kan hücrelerinden normalden fazla demir birikmesiyle oluşur. Bu anemi çeşidinde kanda MCV değeri düşük çıkar. Düşük çıkmasının nedeni ise, hemoglobinin sentezlenememesi sonucu hücre içinde demirin kullanılamamasından kaynaklanır. Genetik mutasyonlar ve kullanılan bazı ilaçlar nedeniyle bu hastalık görülebilir. Tedavisi ise altta yatan nedene göre farklılık gösterir.Alkol tüketimi ve ilaçların etkisiKemoterapi ilaçları ve aşırı alkol tüketimi, kırmızı kan hücrelerinin etkilenmesine neden olarak mikrositik anemi geliştirebilir. Özellikle alkol tüketmek kemik iliği içerisindeki kan hücresi üretimini baskılayarak hemoglobinin azalmasına yol açabilir. Bu durum halsizlik, güçsüzlük ve ciltte solukluk şeklinde belirtilerle kendini gösterir. Bu tür durumlarda tedavi için düzenli takip ve gerekli vitamin, mineral takviyeleri gerekebilir.MCV Düşüklüğü Nasıl Tedavi Edilir? Ne İyi Gelir?MCV düşüklüğü ortaya çıktığında yapılacak en öncelikli tedavi çeşidi mikrositik anemi çeşitlerinden biri olan demir eksikliği anemisini geçirmek için alınacak demir takviyesidir. Demir eksikliği anemisi dışında oluşan anemi çeşitlerinin teşhis ve tedavisi için daha çok teste ihtiyaç vardır.MCV düşüklüğü sonrası oluşan mikrositik anemilere iyi gelen önerileri maddeler halinde sıraladık:MCV Yüksekliği Nedir?MCV yüksekliği, kan sayımında ortaya çıkan değerin 100 fL’nin üstüne çıkması ve vücuttaki kırmızı kan hücrelerinin ortalama boyutunun yüksek olduğunu gösterir. Bu durum tıbbi olarak makrositik anemi olarak tanımlanır. Makrositik anemiler ise megaloblastik veya megaloblastik olmayan anemi şeklinde ortaya çıkar. MCV yüksekliği her zaman semptom meydana getirmez ancak yaşanacak olası belirtiler arasında tükenmişlik, baş dönmesi, bağ ağrısı, kalp çarpıntısı ve iştahsızlık görülebilir.Makrositik anemiye neden durumlar aşağıdaki gibidir:B12 eksikliğiYeterli düzeyde B12 vücuda girmezse kırmızı kan hücrelerinin üretimi bozulur ve boyutu artar. Bu durum da MCV yüksekliğine neden olur. Megaloblastik anemiye yol açan bu durum, tükenmişlik hissi, baş dönmesi, depresyon ve unutkanlık gibi belirtilere neden olabilir. Bunun yanında B12 eksikliği hayvansal gıdaların az tüketilmesi durumunda ya da emilim problemi yaşayan kişilerde görülür. Tedavisi ise B12 takviyesi ve enjeksiyonlarla gerçekleşir.Folik asit eksikliğiB12 eksikliğinde olduğu gibi folik asit eksikliği durumunda da kırmızı kan hücrelerinin boyutunda artma meydana gelir ve kan testinde MCV yüksekliği görülür. Folik asit eksikliği, kişinin yetersiz beslenmesinin yanında bazı ilaçların kullanımına bağlı olarak gelişebilir. Soluk bir ten, halsizlik, konsantrasyon güçlüğü ve iştahsızlık gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Folik asit takviyesi sayesinde tedavi edilebilir.Karaciğer hastalığıKaraciğer hastalığı sonucu meydana gelen bozulmalar kandaki MCV değerinin yükselmesine yol açabilir. Karaciğer vücutta vitamin ve protein üretimi ve depolanması konusunda önemli bir işleve sahiptir. Karaciğer yağlanması, siroz ve hepatit durumunda kırmızı kan hücrelerinde büyümeler görülebilir. Ciltte sararma, halsizlik, karın ağrısı ve kilo kaybı gibi belirtilerle ortaya çıkan karaciğer hastalıkları bu nedenle MCV değerlerini yükseltir. Yaşam tarzındaki değişiklikler ile karaciğer hastalıkları tedavi edilebilir.Alkol tüketimi Aşırı alkol tüketimi, vücuttaki birçok metabolik sürecin bozulmasına neden olur. Bu nedenle aşırı alkol tüketimi kandaki etanol miktarını artırarak MCV değerinin yüksek çıkmasına sebebiyet verir. Ayrıca, alkol tüketimi vücutta B12 ve folik asit emilimini olumsuz bir şekilde etkileyerek megaloblastik aneminin daha da kötüleşmesine zemin hazırlar.Miyelodisplastik sendromu Miyelodisplastik sendromu, kemik iliği hücrelerinde oluşan anormal üretim ve olgunlaşma bozukluklarıyla ilgili ciddi bir durumdur. Kemik iliği yapılarında görülen bozulma ve olağan dışı kromozom durumları MCV yüksekliğine sebebiyet verebilir. Genellikle ileri yaşlarda görülen bu sendrom, aneminin yanında enfeksiyonlara yatkınlık ve kanama eğilimi gibi belirtilerle kendini gösterir.Kullanılan ilaçlarKullanılan bazı ilaçlar, kemik iliği fonksiyonlarını etkilenmesine neden olarak kırmızı kan hücrelerinin büyümesine sebebiyet verir. Kanser, şeker, sıtma gibi ilaçların kullanımı da MCV’nin yüksek çıkmasına neden olur. Bu durum genellikle geçici olarak görülse de anormal MCV değerleri, doktor tarafından dikkatle değerlendirilmelidir.Ayrıca HIV, çölyak hastalığı ve gebelik gibi durumlarda makrositik anemiye neden olan durumlar arasında yer alır. Bu nedenler sonucu oluşan makrositik anemi de MCV yüksekliğini beraberinde getirir.MCV Yüksekliği Nasıl Tedavi Edilir? Ne İyi Gelir?Kanda 100 fl’nin üzerindeki değeri yüksek kabul edilen MCV yüksekliği için öncelikli tedavi makrositik anemiye neden olan durumlarda B12 ve folik asit eksikliğini gidermek olacaktır.Bunların yanı sıra MCV yüksekliğinin tedavisinde başvurulacak yollar şöyledir:MCV Hakkında Sıkça Sorulan SorularMCV düşüklüğü ne anlama gelir?MCV düşüklüğü, kan sayımında ortaya çıkan değerin 80 fL'den az olması ve kandaki kırmızı kan hücrelerinin ortalama boyutunun düşük olduğunu gösterir. Bu durum tıbbi olarak mikrositik anemi olarak adlandırılan kansızlık türü olarak adlandırılır.MCV düşüklüğü tehlikeli midir?MCV düşüklüğü, mikrositik anemi olarak nitelendirilen kansızlık olarak görülse de çok ciddi sonuçlar doğarmaz. Bazı durumlarda yüksek tansiyon, nefes darlığı, halsizlik ve yorgunluk gibi durumlar ortaya çıkarabilir ve şiddetlenirse müdahale gerektirebilir.MCV düşüklüğü için ne yemeli?MCV düşüklüğü için yapılması gereken şeylerin başında demir eksikliğini dengelemek olacaktır. Demir eksikliğine birebir olan besinler ise kırmızı et, balık, yumurta ve kuru baklagiller olarak bilinir.MCV düşüklüğü hangi hastalıklara yol açar?MCV düşüklüğü, kan değerinde ortaya çıkarak mikrositik anemilerle ilişkilendirilen bir durumdur. Kırmızı kan hücrelerinin boyutları normalden küçükse bu açığa çıkarılmış olur. Ayrıca, kalıtsal bir kan hastalığı olan talasemi (Akdeniz anemisi) ve kurşun zehirlenmesi de MCV düşüklüğüne neden olan hastalıklar arasındadır.Çocuklarda MCV değerleri ne olmalıdır?Çocuklarda MCV değerleri yaşa göre farklılık gösterebilir. Yeni doğan bebeklerde MCV değeri genellikle daha yüksek olarak değerlendirilir ve 95-121 fl arasında bulunur. Fakat yaş almayla beraber bu değerlerde düşüş yaşanır. Özellikle 1 yaşından sonra 70-86 fl aralığında normal kabul edilir. Çocuklarda MCV düşüklüğü durumunda demir eksikliği anemisini görülebilir, yüksek değerlerde ise B12 veya folik asit eksikliğine işaret eder.MCV ne demek?MCV, kelime anlamı olarak Mean Corpuscular Volume ifadesinin kısaltmasıdır. Kırmızı kan hücrelerinin ortalama boyutunu ifade eden bu kelime, kan tahlilinde ölçülür ve genellikle tam kan sayımının bir parçası olarak kabul edilir. | 5,744 |
95 | Tanı ve Testler | Mediastinoskopi | Akciğer kanserinde hastaların geçirdiği işlemlerden biri olan mediastinoskopi, kanserin farklı yerlere yayılıp yayılmadığını tespit eden, kanserin evrelenmesinde yardımcı olan ve genel anesteziyle yapılan bir girişimdir. Akciğer kanseri, lenfoma, sarkoidoz, lenfoma, mediastinal tümörler gibi önemli rahatsızlıklarda mediastinoskopi tedavi stratejisi belirleme açısından önemli bir rol oynar. Güvenilir bir işlem olan mediastinoskopi altın standartta bir yöntem olarak bilinir. Küçük bir kamerayla göğüs bölgesini inceleyen yöntemin riski düşüktür. Memorial Sağlık Grubu Göğüs Cerrahisi Bölümü uzmanları mediastinoskopi işlemi hakkında bilgi verdi.Akciğer kanserinde hastaların geçirdiği işlemlerden biri olan mediastinoskopi, kanserin farklı yerlere yayılıp yayılmadığını tespit eden, kanserin evrelenmesinde yardımcı olan ve genel anesteziyle yapılan bir girişimdir. Akciğer kanseri, lenfoma, sarkoidoz, lenfoma, mediastinal tümörler gibi önemli rahatsızlıklarda mediastinoskopi tedavi stratejisi belirleme açısından önemli bir rol oynar. Güvenilir bir işlem olan mediastinoskopi altın standartta bir yöntem olarak bilinir. Küçük bir kamerayla göğüs bölgesini inceleyen yöntemin riski düşüktür. Memorial Sağlık Grubu Göğüs Cerrahisi Bölümü uzmanları mediastinoskopi işlemi hakkında bilgi verdi.Mediastinoskopi nedir?Göğüs hastalıklarında mediastinal tümörlerin tanısında kullanılan bir tanı yöntemi olan mediastinoskopi önemli bir işlemdir. Kalp ile akciğer arasındaki mediastinum olarak adlandırılan boş bölüme özel bir araç ile girilir. Girişim hastanın boyun kısmından olur ve nefes borusu dışından ilerleyerek boş bölgeye gidilir. Bu bölgeden biyopsi alınır. Mediastinoskopi, bilgisayarlı tomografi ve nükleer tıp gibi yöntemlerin yanında güvenilir bir uygulamadır. İşlemin bir diğer özelliği de genel anestezi ile yapılmasıdır. İnceleme mediastinoskop ismi verilen bir aletle yapılır. Bu alet küçük bir kamerası olan, uzun, ince ve esnek bir tüpten oluşur. Uzman doktor göğüs ortasındaki ve çevresindeki yapıları inceler. Kamera ile alınan görüntüler bilgisayara kaydedilir. Akciğer kanseri, lenfoma, sarkoidoz, lenfoma, mediastinal tümörler gibi önemli rahatsızlıklarda mediastinoskopi tedavi stratejisi belirleme açısından önemli bir rol oynamaktadır. Son dönemlerde PET gibi tanı yöntemlerinin yanında mediastinoskopi altın standartta bir yöntemdir. Morbidite ve mortalitesi de düşüktür.Mediastinoskopi hangi hastalıklarda kullanılır?Akciğer ve lenf düğümleri arasındaki alanlarda şüphe varsa bu işlem uygulanır. Genellikle akciğer kanserini kontrol etmek ve bu kanseri evrelemek için bu yönteme başvurulur. İşlemde lenf düğümlerini çıkarmak ve biyopsi yapmak mümkündür. Bunun yanında timüs bezi tümörü, yemek borusu kanseri ve lenfoma olan kişilerde de uygulama yapılabilir. Lenf düğümleri, kalp ve damarları, nefes borusu, yemek borusu, halk arasında iman tahtası üzerinde, tiroid bezinin altında bulunan timüs bezi bu yöntemle incelenebilmektedir. Timüs bezi lenfositlerin vücut hücreleri ve vücuda zararlı olabilecek yabancı hücreleri ayırt etmeyi öğrendikleri bölgedir. Bu yöntem sayesinde lenfoma, timoma, tiroid kitleleri, metastatik karsinomlar, sarkoidoz, bronş kistleri, nörojen tümörler, paratiroid tümörleri, teratoma, gastroenterik herni ile ilgili veriler de alınabilir. Akciğer kanserinin ameliyatının öncesinde evreleme için kullanılmakla birlikte burada alınan lenf bezi biyopsisinde eğer kanser hücresine rastlanırsa ameliyat önerilmez. Bu anlamda tedavi stratejisi açısından önem taşır.Mediastinoskopi nasıl yapılır?Mediastinoskopi genel anestezi altında yapılır. Hastaya damar yolundan bir ilaç verilir. İşlem için hastanın boğazına bir tüp takılır ve hasta bir solunum makinesine bağlanır. Göğüs kemiğinin hemen üzerinden küçük bir kesi yapılır ve sonrasınsa mediastinoskop cihazı göğüs içine girilir. Cihazda ışık ve kamera vardır. Bu sayede göğüs kısmı, akciğerler, çevre bölge incelenir ve biyopsi örneği alınır. İşlemden sonra cihaz çıkarılır. Kesi yeri kapatılır. Hasta uyandırılır ve solunum cihazından ayrılır. İşlem sonrasonda anestezi nedeniyle hafif bir sersemlik olabilir.Mediastinoskopi hakkında sık sorulan sorular Mediastinoskopi sonrası neler olur?Hasta bir sorun olmadığından emin olunana kadar yakından izlenir. Hastanın ağız ve boğaz kısmı uyuşuk olabileceğinden bu uyuşma bitene kadar yemek ve içmek için izin verilmez. Uyuşma geçince, işlemden bir gün sonra boğaz ağrısı, ses kısıklığı veya öksürük görebilir. Kesi yerinde hafif ağrılar yaşanabilir. Eğer işlem ayakta yapıldıysa işlemden birkaç saat sonra eve gidilebilir. İşlem sırasında hastanın yanında bir refakatçi olması önemlidir. İşlemden sonra hastaların mutlaka takip randevusu alması gerekir. Ayrıca işlemden sonra doktora hangi ilaçların kullanılıp kullanılmayacağı sorulmalıdır. İşlem sonrası boğazda ağrı varsa daha yumuşak besinlerle beslenilmesi tavsiye edilir.Mediastinoskopi sonrası kesi bakımı nasıl yapılır?Kesi bölgesinde pansumanlı bir bez bırakılır. Bu bez 24 saat tutulmalıdır. 24 saat sonra atılabilir ve duş alınabilir. Ancak kesi bölgesi hırpalanarak temizlenmemelidir. Sadece sabun ve suyun kesi yeri üzerinden akmalıdır. İşlemden sonraki 10 gün içinde küvet banyosu, yüzme havuzundan uzak durulmalıdır.Mediastinoskopi komplikasyonları nelerdir?Mediastinoskopi güvenilir bir işlem olsa da bazı riskleri vardır. Bu riskleri şöyle sıralamak mümkündür:Eğer işlem sonrasında dikiş yerinde kanama, ateş, göğüs ağrısı, boyunda şişlik, nefes darlığı, yutma güçlüğü, iyileşmeyen ve kötüye giden ses kısıklığı varsa mutlaka işlemi yapan doktora başvurmak gerekir.Mediastinoskopi öncesi nelere dikkat edilmeli?Hastanın kullandığı tüm ilaçlar, vitaminler de dahil, bitkisel ürünlerle birlikte ve ilaç alerjisinin olup olmadığı doktora bildirilmelidir. Kan sulandırıcı kullanılıyorsa doktor bunun bırakılmasını isteyebilir. İşlemden en az 8 saat önce hiçbir şey yenilip içilmemelidir. Doktor ve hemşire hastayı bu konuda bilgilendirecektir. Steroid olmayan antienflamatuar ilaçların, E vitaminlerinin doktorun önereceği şekilde bırakılması uygundur. Diyabet için ilaç kullanan hastaların diyabet ilaçlarıyla ilgili doktoruyla görüşmesi uygundur. Daha öncesinde kalple ilgili problemi olan hastaların mediastinoskopi ile ilgili onay alması da önemlidir. İşlem öncesinde sadece doktorun verdiği ilaçlar kullanılmalı onlar da birkaç yudum suyla alınmalı. Herhangi bir krem, pudra, deodrant vb bir ürün kullanılmamalıdır. Metal nesneler giyilmemelidir. Piercing, küpe, takı gibi ürünler giyilmemelidir. Kontakt lens kullanılıyorsa kullanılmamalıdır. Kullanılan tüm ilaçların, tıbbi kremlerin hastanın yanında olması gerekir.Mediastinoskopi endikasyonları nelerdir?Mediastinoskopinin esas amacı bilinen bir akciğer kanserinin tespit edilip, gerekirse şüpheli alanın alınmasıdır. Eğer mediastinoskopi lenf nodülü yoksa opere etme şansı yüksektir. Mediastinoskopinin bir diğer amacı da primer ya da sekonder bir hastalığın teşhisidir. Bunları akciğer, özofagus veya gögüs kanserleri granülomatöz hastalıklar sarkoidoz, Tbc, hodgkin, pnomokonyozis, retrosternal paratiroit, substrenla tirod, trakea tümörleri, mediasten kistleri olarak sıralamak mümkündür. Tüm bunlardan başka mediastinoskopi tedavi amaçlı da kullanılabilmektedir.Mediastinoskopi ne kadar sürer?Kişiden kişiye göre değişmekle birlikte 45 ile 60 dakika arasında sürmektedir. Fakat bu süre uzayabilir.Mediastinoskopi öncesinde hangi testleri yaptırmak gerekir?İşlemden önce başka testlere de ihtiyaç olabilir. Bu testler şöyle sıralanabilir:Mediastinoskopi sonuçları ne zaman çıkar?Sonuçlar genellikle 1 veya 2 hafta içinde çıkabilir. İşlemi yapan doktor laboratuvara gönderilen parçalarla ilgili hastaya bilgi verebilir. Sonuç bekleme süreci endişelendirebilir, bu konuyla ilgili doktorla mutlaka irtibata geçmek doğru olur.Meidastinoskopide metastaz tespit edilmezse ne olur?Eğer kanser hücreleri diğer bölgelere yayılmamışsa hastalıklı bölge mediastinoskopi ile temizlenir. Eğer lenf bezlerine yayılım varsa ameliyat yapılmaz ve hastaya kemoterapi ve eğer gerekli görülürse radyoterapi verilir.Mediastinoskopiyi kim buldu?1954 senesinde mediastinal lenf nodlarının keşfedilebileceği fikri ilk olarak Harken tarafından ortaya atılmıştı. Bundan 4 sene sonra yani 1959 senesinde Carlens bir skopi geliştirdi ve lenf nodlarından biyopsi alınacağını keşfetti. Bu sistem de günümüze kadar geldi. Günümüzde mediastinoskopi akciğer kanserlerinin evrelendirilmesini ve mediastinal kitleleri tanımakta kullanılmaktadır.Kaç tür mediastinoskopi vardır?Mediastinoskopi dört şekilde uygulanabilir. Birincisi standart servikal mediastinoskopidir. En sık uygulanan mediastinoskopidir. Hastanın boynundan küçük bir kesi açılır. Kalp ile akciğer arasındaki boş alana kameralı aletle girilir. İkincisi de anterior mediastinoskopidir. Burada da göğsün sol ön bölgesinden ikinci ve üçüncü kaburgaların arasından girlir. Üçüncü uygulama ise ekstended servikal mediastinoskopidir. Boyundan kesi yapılır ama aort önünden ilerlenerek damarlar çevresindeki lenf düğümlerinden biyopsi alınmaktadır. Dördüncüsü ise göğüs kemiği altından girişim yapılan subksifoidal mediastinoskopidir.Mediasten nedir?Akciğerlerin arkasında kalan ve göğüs kafesinde bulunan kısma mediasten denmektedir. Bu bölümde farklı sayıda ve türde tümörler görülebilmektedir.Mediastinoskopi ne zaman kullanılır?Eğer bronkoskopi ve transbronşial iğne aspirasyonu, EBUS ya da EUS ile net bilgi alınamayan hastalarda kullanılabilmektedir.Mediastinoskopide ölüm riski var mı?Yapılan araştırmalara göre, deneyimli cerrahlar ve anestezi uzmanlarının yaptığı mediastinoskopide ölüm oranı yüzde 0.1'den daha az ve yüzde 1.5 oranında morbiditesi olan güvenli bir prosedürdür. | 3,667 |
96 | Tanı ve Testler | Meme Biyopsisi | Meme kanseri günümüzde her 8 kadından birinde görülüyor. Meme kanserinin erken teşhisi ise tedavinin başarısı açısından hayati önem taşıyor. Şüpheli bölgede meme kanseri olup olmadığının kesin olarak belirlenmesi ise meme biyopsileri ile mümkün olabiliyor. Meme biyopsileri ince iğne, kalın iğne ve cerrahi biyopsi teknikleri ile yapılabiliyor. Meme biyopsisinin incelenmesi ile hazırlanan patoloji raporu ise hastanın tedavi planının hazırlanmasına yardımcı oluyor. Bununla birlikte meme biyopsisine ihtiyaç duyulması, hastanın mutlaka meme kanseri olduğu anlamına da gelmiyor. Bu biyopsinin amacını var olan lezyonun kanser olup olmadığının belirlenmesi oluşturuyor. Memorial Ankara Hastanesi Radyoloji Bölümü Uzmanları, meme biyopsisi ile ilgili bilgi verdi. Meme kanseri günümüzde her 8 kadından birinde görülüyor. Meme kanserinin erken teşhisi ise tedavinin başarısı açısından hayati önem taşıyor. Şüpheli bölgede meme kanseri olup olmadığının kesin olarak belirlenmesi ise meme biyopsileri ile mümkün olabiliyor. Meme biyopsileri ince iğne, kalın iğne ve cerrahi biyopsi teknikleri ile yapılabiliyor. Meme biyopsisinin incelenmesi ile hazırlanan patoloji raporu ise hastanın tedavi planının hazırlanmasına yardımcı oluyor. Bununla birlikte meme biyopsisine ihtiyaç duyulması, hastanın mutlaka meme kanseri olduğu anlamına da gelmiyor. Bu biyopsinin amacını var olan lezyonun kanser olup olmadığının belirlenmesi oluşturuyor. Memorial Ankara Hastanesi Radyoloji Bölümü Uzmanları, meme biyopsisi ile ilgili bilgi verdi. Meme biyopsisi nedir? Meme biyopsisi, fiziksel muayene ve ultrason ya da mamografi gibi görüntüleme yöntemleriyle tespit edilen şüpheli lezyonlardan, farklı yöntemlerle doku alınması ve incelemesi işlemine denilmektedir. Biyopsi sırasında meme dokusundan alınan hücreler mikroskop altında incelenerek, kanser olup olmadığına bakılır. Meme biyopsisi şüpheli bölgede meme kanseri olup olmadığını kesin olarak belirleyebilen tek tanı yöntemidir. Meme biyopsisinden alınan patoloji raporu, uzman hekimin ek cerrahiye veya başka bir tedaviye ihtiyacınız olup olmadığını belirlemesine yardımcı olur. Meme biyopsisine ihtiyaç duyulması, hastanın mutlaka meme kanseri olduğu anlamına gelmemektedir.Meme biyopsisi neden istenir?Meme biyopsisi, memede tespit edilen lezyonun kanser olup olmadığının kesin olarak tespit edilebilmesi amacıyla istenir.Meme biyopsisi hangi durumlarda uygulanır? Meme biyopsisi; -Memede elle hissedilebilen bir yumru veya kitle olduğunda-Ultrasonografi, mamografi veya meme manyetik rezonans görüntülemelerinde şüpheli bir bulguya rastlandığında-Meme ucunda kanlı akıntı, kabuklanma, deride çukurlaşma gibi belirtiler ortaya çıktığında-Memede yer alan bir kitlenin iyi veya kötü huylu olup olmadığının belirlenmesi gerektiği durumlarda uygulanır.Meme biyopsisi nasıl yapılır?Meme biyopsisinin farklı teknikleri bulunmaktadır. Bu yöntemler aşağıdaki şekilde sıralanabilir:İnce iğne aspirasyon biyopsisi: İnce iğne aspirasyon biyopsisi en basit meme biyopsisi türüdür ve klinik meme muayenesi sırasında hissedilebilen bir lezyonu değerlendirmek için kullanılabilir. Çoğu durumda, lezyonun sıvı ile dolması muhtemel olduğunda ince iğne aspirasyonu seçilir. Yumruya kolayca erişilebiliyorsa veya doktor bunun sıvı dolu kistik bir yumru olabileceğinden şüpheleniyorsa, doktor ince iğne aspirasyonu (İİA) yapmayı seçebilir. Bazen, doktorunuzun iğneyi tam bölgeye yönlendirmesine yardımcı olmak için bir ultrason kullanılır, bu sayede ses dalgaları memenin içinin bir resmini oluşturur. İşlem sırasında hasta bir masaya uzanır, uzman hekim bir eliyle yumruyu sabitlerken, diğer eliyle çok ince bir iğneyi tutar. İğne kitleden bir hücre veya sıvı örneği toplayabilen bir şırıngaya takılır. İnce iğne biyopsisi, sıvı dolu bir kist ile katı kitleyi ayırt etmenin hızlı bir yolu olmakla birlikte; ayrıca daha invaziv bir biyopsi yönteminden kaçınmaya yardımcı olabilir. Ancak eğer kitle katı çıkarsa, doku örneği almak için ikinci bir biyopsi yöntemi kullanılması gerekebilmektedir.Kalın iğne biyopsisi (TRU-CUT): Kalın iğne biyopsisi, daha kalın bir iğne ile memeden az miktarda şüpheli doku alınması işlemidir. Bu tür meme biyopsisi mamografi ve ultrasonda görülebilen veya uzman hekimin klinik meme muayenesi sırasında hissettiği bir meme lezyonunu değerlendirmek için kullanılabilir. İşlem genellikle hasta lokal anestezi altındayken uygulanır. Bu yöntemde bir radyolog veya cerrah, meme kitlesinden doku örneklerini çıkarmak için ince, içi boş bir iğne kullanır ve bu işlemi çoğunlukla ultrason kılavuzluğunda yapar. Bununla birlikte iğnenin konumlandırılmasını yönlendirmek üzere mamografi veya MRI gibi diğer görüntüleme yöntemlerinden de yararlanılabilir. Ultrason kılavuzluğunda kalın iğne biyopsisi sırasında, doktor iğneyi yönlendirmek için ultrasonu memeye karşı tutarken hasta uzanır. Öte yandan, stereotaktik kılavuzlu kalın iğne biyopsisi sırasında, doktor iğneyi yönlendirmek için X-ışını ekipmanı ve bir bilgisayar kullanır. Tipik olarak hasta, meme için bir açıklığı olan özel bir masada yüz üstü yatar pozisyonda yatırılır ve meme, mamografiye benzer şekilde sıkıştırılır. Bu konumdayken memeden her biri yaklaşık bir pirinç tanesi büyüklüğünde olan birkaç numune toplanarak patoloji laboratuvarına analiz edilmesi için gönderilir. Kalın iğne biyopsisi genellikle meme kanserinden şüphe duyulduğunda tercih edilen bir biyopsi türü olmaktadır. Kalın iğne biyopsisi sırasında uzman hekim biyopsinin yerini işaretlemek için memenin içine çok küçük bir işaretleyici yerleştirebilir. Biyopsi sonucuna göre ameliyat gerektiği durumlarda, işaretleyici cerrahın kitlenin bulunduğu bölgeyi bulmasını kolaylaştırır.Cerrahi biyopsi: “Geniş lokal eksizyon”, “Geniş lokal cerrahi biyopsi” veya “lumpektomi” olarak da bilinen cerrahi biyopsi, kalın iğne biyopsisinde olduğu gibi hasta genellikle bir ameliyathanede verilen lokal anestezi ile gerçekleştirilir. Cerrahi biyopsi sırasında meme kitlesinin bir kısmı veya tamamı patolojik inceleme amacıyla çıkarılır. Meme kitlesi hissedilemiyorsa radyolog, cerrahi için kitleye giden yolu tel ile işaretleme tekniği ile belirleyebilir. Tel ile işaretleme işlemi sırasında ince bir telin ucu meme kitlesinin içine konumlandırılır. Bununla birlikte yine el ile tespit edilemeyen lezyonlara ince bir iğne ile insan sağlığını etkileyemeyecek kadar düşük dozda radyoaktif madde ile işaretleme yapılarak kitlenin konumu belirlenir. Cerrahi biyopsi sırasında cerrah tel veya roll yöntemi rehberliğinde memede 2-3 cm’lik bir kesi açarak memede bulunan kitlenin bir kısmını ya da tamamını ve “kenar” olarak bilinen az miktarda normal görünen dokuyu çıkarır. Çıkarılan doku değerlendirilmek üzere laboratuvara gönderilir. Laboratuvarda hem kitlenin kendisinde hem de kitlenin çevre dokusunda kanser olup olmadığı kontrol edilir.Sentinel lenf nodu biyopsisi: Sentinel lenf nodu biyopsisi koltuk altındaki lenf düğümlerini kanser yayılımı açısından kontrol etmek için yapılır. Kanserli kişiler için uygulanan cerrahi prosedürün önemli bir parçası olan sentinel lenf nodu biyopsisi kanserin ilk lenf nodu ya da nodlarında yayımı- metastazı olup olmadığının tespit edilmesini sağlayan yararlı bir biyopsi yöntemidir. Bu, meme tümörünün biyopsisi ile aynı zamanda veya ameliyat sırasında meme tümörü çıkarıldığında yapılabilir. Sentinel lenf nodu biyopsisi iki şekilde uygulanabilir. Bu yöntemler mavi boya yöntemi ve vücuda zararsız radyoaktif madde yoluyla gerçekleştirilir. Mavi boya ile yapılan yöntemde ameliyathanede, ameliyatın başlangıcında hastanın meme ucu olan areola etrafına, önceden hazırlanmış olan mavi boya, tekniğine uygun şekilde enjekte edilir. Mavi boya, nöbetçi lenfleri parlak mavi renge boyar ve cerrahın onları görmesini sağlar. İkinci yöntem olan radyoaktif madde ile sentinel lenf nodlarının belirlenmesi işleminde ise yine meme kanseri hastasına operasyondan önce nükleer tıp bölümünde radyokolloid madde, tekniğe uygun şekilde enjekte edilir. Cerrah ameliyat sırasında radyoaktivitenin nerede biriktiğini görmek ve sentinel lenf nodlarını belirlemek için gama dedektörü adı verilen küçük bir alet kullanır ve böylece nöbetçi lenf nodlarının yerini belirler.Meme biyopsisinde risk var mı? Meme biyopsisi zararlı mıdır?Meme biyopsisi ile ilişkili riskler şu şekilde sıralanabilir:Meme biyopsisinin hastaya herhangi bir zararı bulunmamaktadır.Meme biyopsisi sonrası nelere dikkat edilmelidir?Cerrahi biyopsi hariç her tür meme biyopsisinde, işlem yerine bandaj uygulaması yapılır. Hastalar normal günlük aktivitelerine devam edebilir. Kalın iğne biyopsisinden sonra işlem yerinde morarma meydana gelebilir. Bu bölgedeki ağrı ve rahatsızlığı azaltmak için, aspirin olmayan ağrı kesici ve şişliği azaltmak için soğuk kompres kullanılabilir.Cerrahi biyopsisinden sonra hastada dikişler olur. Genellikle bu hastalar aynı gün evlerine gidebilir ve ertesi gün normal günlük yaşantısına geri dönebilir.Meme biyopsisi hakkında bilinmesi gerekenler nelerdir?-Meme biyopsisi, meme kanseri şüphesinin kesin sonuca ulaşmasını sağlayan tek tanı yöntemidir.-Memeden biyopsi alınması, kişinin kanserli olduğu anlamına gelmez. Alınan çoğu meme biyopsisiniz çoğu iyi huylu çıkmaktadır.-Meme biyopsileri can acıtan ve yüksek ağrıya sebep olan işlemler değildir. Hastalar kısa sürede günlük yaşantılarına geri dönebilir-İğne ile alınan biyopsiler sonucunda küçük bir ağrı ve işlem bölgesinde morarma olabilir. Bu morarma kısa zamanda geçer.- Biyopsi öncesi kan sulandırıcı ilaç kullanımı işlem bölgesinde kanama ve hematoma neden olabilir. Bu sebeple bu tür ilaçları kullananların mutlaka hekimlerine bilgi vermesi gerekir.Meme biyopsisinin avantajları nelerdir?Meme biyopsisi, meme kanserinde kesin tanı konulmasını sağlar. Bununla birlikte ulaşılabilir, hızlı, konforlu ve kesin bir tanı yöntemidir. Hastalık olup olmadığının tespit edilmesinden sonra tedavi planının çizilmesine yardımcı olur.Meme biyopsisi ile ilgili sık sorulan sorularBiyopsi sonucu pozitif ne demek?Şüpheli meme dokusundan biyopsi işlemi ile alınan parça patoloji laboratuvarına gönderilmekte ve burada uzman patoloji doktoru tarafından incelenmektedir. Yapılan inceleme sonucunda pozitif çıkan sonuç hastada kanser varlığını ifade ederken, negatif çıkan sonuç ise alınan parçada kanser olmadığını gösterir.Her biyopsi kanser midir?Memeden alınan her biyopsi örneği kanser olmamaktadır. Hatta alınan biyopsilerin büyük çoğunluğu temiz çıkmaktadır.Biyopsi öncesi ne tür hazırlıklar yapılıyor?Meme biyopsisi yapılmadan önce hastanın, doktoruna vermesi gereken bilgiler bulunmaktadır. Bu bilgiler şu şekildedir.Alerji sahibi olmak,İşlemler ne kadar sürede bitiyor?İnce iğne ve kalın iğne biyopsileri yaklaşık 15-30 dakika, cerrahi biyopsi ise 20 -40 dakika arasında sürmektedir.Biyopsi sonrası ağrı olur mu?Meme biyopsisi sonrasında işlem yapılan yerde hafif ağrı ve yanma olabilir.Memede biyopsi sonuçları kaç günde çıkar?Meme biyopsisi sonuçları genellikle birkaç gün ile 10 gün arasında çıkmaktadır. Meme biyopsisi acıtır mu?Meme biyopsileri lokal anesteziler altında gerçekleştirildiği için hastalar herhangi bir acı hissetmezler. Anestezi etkisinin geçmesi ile birlikte biyopsi bölgesinde kızarma, morarma ve hafif ağrı hissedilebilir.Biyopside hasta uyutulur mu?Meme biyopsilerinde hastalar genel anestezi ile uyutulmaz. Genellikle işlem yapılacak bölgeye lokal anestezi verilir. Cerrahi biyopside ise hastalara hafif sedasyon verilir.Meme biyopsi sonucunda ne yazar?Meme biyopsisi ile alınan örnek yoluyla hazırlanan Patoloji raporu, doku örneklerinin boyutu ve tutarlılığı ile biyopsi bölgesinin konumu hakkında ayrıntıları içerir. Rapor, kanserin, kanserli olmayan değişikliklerin veya kanser öncesi hücrelerin mevcut olup olmadığını açıklar. Patoloji raporu iyi huylu tanılarla geldiğinde genellikle herhangi bir tedavi gerektirmez.İyi huylu bulgular gösteren patoloji raporu ibareleri:-Kistler-Fibroadenomlar-Fibrokistler-Yağ nekrozu-Lenf düğümleri-Psödoanjiyomatöz stromal hiperplazi (PASH) Orta risk bulguları gösteren patoloji raporu ibareleri:-Papillomlar-Atipik papillomlar-Radyal Skar (veya Kompleks Sklerozan Lezyon)-Filloid tümörlerYüksek risk bulguları gösteren patoloji raporu ibareleri:-Düz epiteryal atipi (FEA)-Lobüler karsinoma in situ (LCIS) ve atipik lobüler hiperplazi (ALH)Kanser/ kanser öncesi bulguları gösteren patoloji raporu ibareleri-Ductal carcinoma in situ (DCIS)-İnvaziv duktal karsinom (IDC)-İnvaviv lobüler karsinom (ILC)Patoloji raporu meme kanserinin var olduğunu söylüyorsa, meme kanserinin türü gibi kanserin kendisiyle ilgili bilgileri ve kanserin hormon reseptörü pozitif mi yoksa negatif mi olduğu gibi ek bilgileri içerir. Hazırlanan bu rapora göre hasta için en uygun tedavi planı hazırlanır.Meme biyopsisinde neye bakılır?Meme biyopsisinde alınan parçada kanser hücresi bulunup bulunmadığına bakılır.Biyopside kanser nasıl anlaşılır?Meme biyopsisinde kanser, alınan parçanın patoloji bölümünde patalog uzmanları tarafından incelenmesi sonucunda anlaşılır. Bu incelemede anormal veya kanserli hücreler aranır. Örnekte kanser hücresi bulunmazsa, rapor yumrudaki hücrelerin iyi huylu olduğunu, yani kanserli olmadığını gösterir. Bununla birlikte, sağlık uzmanı tarafından önerildiği gibi, bir tür takip veya tedaviye ihtiyaç duyulabilir. Kanser hücreleri bulunursa, rapor sonraki adımların belirlenmesine yardımcı olacak daha fazla bilgi sağlar.Kalın iğne biyopsi örneğinin raporu, tümör tipini ve tümörün büyüme hızını veya derecesini belirtir. Kanser bulunursa, patolog ayrıca östrojen veya progesteron reseptörleri için hücrelere bakmak için laboratuvar testleri yapar.Cerrahi biyopsi durumunda ise sonuçlar tümörün tipi, derecesi ve reseptör durumunun yanı sıra çevredeki normal doku ile eksize edilen tümör arasındaki mesafe hakkındaki verileri ortaya koyar. Kenar boşluğu, daha önce de belirttiğimiz gibi, bölgenin kanser hücrelerinden arınmış olup olmadığını gösterir. Pozitif bir sınır, kanser hücrelerinin tümörün sınırında mevcut olduğu anlamına gelir. Pozitif sınır durumları, kanserin yakın bölgenin ötesine yayıldığını gösterir.Biyopsi almak kanseri yayar mı?Meme biyopsisi yapmak kanserin yayılmasına neden olmaz.Biyopsi kesin sonuç verir mi?İnce iğne aspirasyonu ile yapılan biyopsiler kısmi örnek aldığı için kesin sonuç veremeyebilir. Ancak kalın iğne ve cerrahi biyopsi meme kanseri açısından kesin sonuç vermektedir.Memedeki her kitle kötü huylu mudur?Memedeki her kitle kötü huylu olmayabilir. Hatta çoğunlukla yapılan biyopsilerde kitlenin iyi huylu olma olasılığı daha yüksek olmaktadır. | 5,421 |
97 | Tanı ve Testler | Meme Ultrasonu | Memenin radyolojik görüntülemesinde en sık başvurulan yöntemlerden biri olan meme ultrasonunun meme kanserinin tanı ve tedavisinde önemli bir yeri bulunuyor. Radyasyon içermemesi nedeniyle her yaşta rahatlıkla kullanılabilen meme ultrasonu, ses dalgaları vasıtasıyla meme dokusunun incelenmesini sağlayan özel bir görüntüleme sistemi olarak tanımlanıyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Meme Sağlığı Merkezi’nden Prof. Dr. Mehmet Halit Yılmaz, meme ultrasonu hakkında bilgi verdi.Memenin radyolojik görüntülemesinde en sık başvurulan yöntemlerden biri olan meme ultrasonunun meme kanserinin tanı ve tedavisinde önemli bir yeri bulunuyor. Radyasyon içermemesi nedeniyle her yaşta rahatlıkla kullanılabilen meme ultrasonu, ses dalgaları vasıtasıyla meme dokusunun incelenmesini sağlayan özel bir görüntüleme sistemi olarak tanımlanıyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Meme Sağlığı Merkezi’nden Prof. Dr. Mehmet Halit Yılmaz, meme ultrasonu hakkında bilgi verdi.Meme ultrasonu nedir?Ses dalgaları vasıtasıyla meme dokusunun incelenmesini sağlayan özel bir görüntüleme sistemidir. Radyasyon içermez ve herhangi bir özel hazırlığı yoktur. Meme kanserinin tanı ve tedavisinde önemli bir yeri bulunan meme ultrasonu, meme incelemesinde en sık başvurulan yöntemlerden biridir. Radyasyon içermemesi nedeniyle hamilelik dönemi dahil her yaştaki kadında rahatlıkla uygulanabilmektedir.Meme ultrasonu hangi hastalıklarda kullanılır?Meme ultrasonu kadınlarda ve erkeklerde meme kanseri şüphesinde, meme hastalıklarının ayırıcı tanısında ve biyopsi gibi girişimsel işlemlerde kılavuz olarak sıkça kullanılan bir yöntemdir. Bunun yanı sıra meme ultrasonuna başvurulma nedenleri şöyle sıralanmaktadır: Memede ele gelen kitlenin var olması, Meme kanseri şüphesi taşımayan ancak yoğun meme parankimine sahip kadınlarda mamografiye yardımcı olarak, Mamografi ve meme MR tetkikleri sonucunda şüpheli durumlar ile karşılaşılması, Hamilelik-emzirme dönemlerinde meme dokusunda şikayetler yaşanması, Meme implantlarının durumlarının değerlendirilmesinde, Biyopsi gibi girişimsel uygulamalar sırasında rehberlik amacı ile Erkekte meme hastalıklarının tanısının konulmasında ultrasona başvurulmaktadır.Meme ultrasonunun avantajları nelerdir?Meme USG incelemesi sayesinde hastaların yoğun meme dokusundaki kanser odakları rahatlıkla belirlenebilmektedir. Meme kanserinin erken teşhisinde büyük bir öneme sahip olan bu uygulama ile memenin iç yapısı derinlemesine incelenebilir. Meme ultrasonu radyasyonsuz bir işlem olduğu için hamileler için de rahatlıkla tercih edilebilmektedir. Memede kitle varsa iyi ya da kötü huylu olması ile ilgili olarak biyopsi yöntemi uygulanacaksa işlem ultrason eşliğinde gerçekleştirilebilir.Meme ultrasonu nasıl yapılır?Meme ultrasonu radyasyon içermez, uygulama esnasında proba bağlı bası dışında ağrıya sebep olmaz ve herhangi bir hazırlık süreci yoktur. Meme dokusundaki herhangi bir kitle varlığında veya mamografi gibi yöntemlere yardımcı olarak meme ultrasonu çekileceği zaman hasta sırt üstü yatar pozisyondadır. Meme dokusuna kokusuz, şeffaf ultrason jeli sürülür. Bu jel ultrason cihazının görüntüyü net bir şekilde almasına yardımcı olmaktadır. Jel sürüldükten sonra ultrason probu meme dokusunun üzerinde yavaş yavaş gezdirilerek görüntüler incelenir. Meme ultrasonu çekimi sırasında hastanın hangi pozisyonda yatması gerektiğini işlemi yapan Radyoloji Uzmanı söylemektedir. İşlem hastanın meme dokusuna göre değişmekle birlikte yaklaşık olarak 20 ila 30 dakika sürmektedir.Meme ultrasonu hakkında sıkça sorulan sorularMeme ultrasonu kimlere yapılır?Şikayeti olan genç kadınlarda ilk inceleme yöntemi olarak, memede ele gelen kitlenin var olması halinde, mamografi ve meme MR’ında şüpheli durumlar bulunduğunda tanıyı desteklemek amacıyla, biyopsi gibi girişimsel uygulamalarda rehberlik amacıyla, meme implantı olan kadınlarda kontrol amacıyla ve erkeklerde meme kanseri varlığı şüphesinde meme ultrasonu uygulamasına başvurulmaktadır.Hamilelerde meme ultrasonu çekmek güvenli midir?Hamile kadınların gebelik dönemi boyunca radyasyondan uzak kalması gerektiğinden gebelerde mamografi yerine ultrasonu tercih edilmektedir. Radyasyon içermez, güvenli bir tetkiktir. Bebeğe ve anneye zararı yoktur.Memede şüpheli kitle varlığında tek başına meme ultrasonu çektirmek yeterli midir?Şüpheli hallerde tanıyı desteklemek ve detaylı incelemek amacıyla fiziksel muayene, mamografi ve meme ultrasonu birlikte tercih edilebilmektedir. Çok yoğun meme dokusu olan hastalarda genellikle mamografiyi desteklemek amacıyla meme ultrasonu kullanılmaktadır.Meme ultrasonu ve mamografi aynı yöntemler midir?Hayır, meme ultrasonu ve mamografi birbirinden farklı yöntemlerdir. Genellikle ultrason ve mamografinin birlikte kullanılmasıyla daha ayrıntılı bir inceleme sağlanmaktadır. Özellikle meme dokusu yoğun olan hastalarda, uzmanlar mamografiye ek olarak ultrasonografi yönteminden de yararlanmaktadır. Meme kanseri teşhisinde mamografi ile birlikte ultrason muayenesi tercih edilmektedir.Meme ultrasonu kaç yaşında çekilir?Meme ultrasonu her yaşta çekilebilir. Genellikle mamografi ile birlikte tanıyı desteklemek ve detaylı bir inceleme sağlamak amacıyla mamografi çekimi ile birlikte tercih edilmektedir. Bunun dışında hem radyasyondan uzak kalması gereken hem de meme dokusu yoğun olan 35 yaş öncesi grupta ve hamile-emziren kadınlarda meme ultrasonu ilk tercih edilen yöntemdir.Meme ultrasonu ne zaman çekilmeli adet dönemi ile bir ilişkisi var mıdır?Adet döneminde hormon salgılanma sürecinde birtakım değişiklikler yaşanmaktadır. Bu nedenle meme dokusunda da birtakım değişimler gözlemlenmektedir. Adet öncesi ve adet döneminde meme us (ve mamografi) çekilmesinde teknik ve elde edilen görüntü kalitesinde bir problem olmamakla birlikte özellikle bu dönemlerde meme hassasiyeti olan kadınlarda görüntüleme için en uygun zaman adet kanaması bitiminden sonraki haftadır. | 2,149 |
98 | Tanı ve Testler | MPV Testi | MPV, tam kan sayımlarında bakılan değerlerden biri olup, başta trombosit hacmi olmak üzere birçok konu hakkında fikir sahibi olmayı sağlayan bir testtir. Trombositler, bir kesik veya yaralanma olduğunda kanamayı durdurmayı veya yavaşlatmayı sağlamak için kan pıhtıları oluşturmaya yardım eden hücrelerdir.MPV, tam kan sayımlarında bakılan değerlerden biri olup, başta trombosit hacmi olmak üzere birçok konu hakkında fikir sahibi olmayı sağlayan bir testtir. Trombositler, bir kesik veya yaralanma olduğunda kanamayı durdurmayı veya yavaşlatmayı sağlamak için kan pıhtıları oluşturmaya yardım eden hücrelerdir.MPV Nedir?Mean platelet volume kelimelerinin kısaltması olan MPV, ortalama trombosit hacmini ifade eder. MPV ile kanamayı durdurmak veya yavaşlatmak için kan pıhtılaşmasından sorumlu olan küçük kan hücreleri olan trombositlerin ortalama boyutu ölçülür. Trombositler, kemik iliği olarak adlandırılan ve süngerimsi yapıda olan kan hücreleri olarak bilinir. Kanın pıhtılaşması, bir yaralanma yaşanıldığı durumlarda veya vücuttaki herhangi bir kesik oluşumunda kanamayı yavaşlatması veya durdurması açısından önemlidir.MPV testi sonucunda elde edilecek bulgular; kemik iliği, kanama bozuklukları, kardiyovasküler sorunlar veya bazı hastalıkların teşhisi açısından yardımcı olabilir. Kan testinden elde edilecek değerler herhangi bir hastalığın teşhisinde tek başına yeterli olmaz. Daha detaylı tetkik ve incelemelerin de yapılması gerekir.MPV Testi Ne Zaman ve Nasıl Yapılır?MPV testi, tam kan sayımının içinde yer alan rutin değerlerden biridir. Vücuttaki trombositlerin kandaki ortalama hacmini ölçmeye yarayan ve fikir veren mpv testi, vücutta meydana gelen bazı belirtiler sonrası yaptırılması gereken bir testtir. Uzun süreli kanama, geçmeyen yaralar ve vücutta kırmızı-mor lekeler varsa tam kan sayımıyla birlikte mpv değerine baktırılması gerekir.Kolay ve hızlı bir süreç olan mpv testi için uzman bir doktora başvurmanız yeterlidir. Damardan alınan kan örneği sonrası açıklanan kan tahlilinde mpv değeri ortaya çıkar. Bu değerler, trombositopeni (düşük trombosit sayısı) ve trombositoz (yüksek trombosit sayısı) belirlenmesinde yardımcı olur. Ortaya çıkan değerlere göre bir yol haritası belirlenir.MPV Testi Yaptırmaya Neden Olan Belirtiler Nelerdir?Uzman doktor, aşağıdaki belirtiler yaşanıyorsa mpv değerinize bakmak için tam kan tahlili isteyebilir. Vücuttaki trombosit hacminde bir değişikliğin olduğuna işaret eden belirtiler şunlardır:MPV Değeri Kaç Olmalı?Kandaki trombositlerin boyutu ve hacminin belirlenmesi için MPV değerinin bilinmesi gerekir. MPV değeri; kanamaların durması, yavaşlaması ve yaraların iyileşmesi açısından kritik bir durumdur. Mpv ölçümlerinde birim olarak litrenin 1015'te biri olarak hesaplanan femtolitre kullanılmaktadır. MPV değerlerinde referans aralıklar olarak kabul edilen normal değerler 7-11.5 fl aralığıdır. Bazı laboratuvarlarda ise bu referans değerler değişiklik gösterebilir.MPV Testini Etkileyen Risk Faktörleri Nelerdir?Ortalama referans değerinin düşük veya yüksek olduğu mpv değerleri bazı hastalıkların habercisi olmakla birlikte çeşitli faktörler de mpv değerinin düşük veya yüksek çıkmasını etkileyebilir. Bu faktörleri şöyle özetleyebiliriz:MPV Düşüklüğü Nedir?Mpv düşüklüğü, kanda bulunan trombosilerin ortalama hacminin normal kabul edilen değerlerin altında olmasıdır. 7 femtolitre’den (fl) daha düşük bir MPV değeri mpv düşüklüğü olarak kabul edilir. MPV değerinin düşük olması kemik iliğinin yeterince trombosit üretemediği anlamına gelir.MPV düşüklüğü aşağıda listelenen hastalıklar için tek başına yeterli olmamakla birlikte, şu hastalıkların bulunduğuna işaret edebilir:Mpv düşüklüğünün nedeni ise kemik iliğinizin yeteri kadar trombosit üretmemesinden kaynaklıdır. Bu duruma bazı kemoterapi ilaçları sebebiyet verebilir. Ancak mpv düşüklüğü tek başına bir hastalığın belirleyicisi rolünde değildir. Sadece ön fikir sunabilir. Daha detaylı kontrollerin doktor tarafından yapılması gerekir.MPV Yüksekliği Nedir? Mpv yüksekliği, kanda bulunan trombosilerin ortalama hacminin normal kabul edilen 11.5 femtolitre’den (fl) daha yüksek olmasıdır. MPV değerinin yüksek olması kemik iliğinin normalden daha fazla trombosit ürettiği, trombositlerin ortalamadan daha büyük olduğu ve vücudun daha genç trombositlere sahip olduğunu gösterir.MPV yüksekliğine neden olan diğer durumları sizin için sıraladık:Ancak unutulmamalıdır ki; düşük veya yüksek MPV değeri, bu hastalıklardan herhangi birine sahip olduğunuz anlamına gelmez. Bazı kişilerde bu değerler tamamen normal bir durumu da ifade edebilir. Korku veya endişeye kapılmadan kontrollerini yaptırıp daha sağlıklı bilgiler edinebilirsiniz.MPV Hakkında Sıkça Sorulan SorularKan tahlilinde MPV ne demek?Kan tahlilinde belirlenen MPV, kanın pıhtılaşmasına yardımcı olan trombosit hacmi ve boyutunu ölçmeye yarayan bir değerdir.MPV yüksekliği tehlikeli mi?MPV yüksekliği bazı hastalıkların habercisi olabilir. Diyabet, kalp damar hastalıkları ve bazı kanserler hakkında fikir veren mpv değeri tek başına bir hastalığa yakalanıldığını göstermez.Hamilelikte MPV kaç olmalı?Normal MPV referans aralığı 7-11.5 fl aralığı olarak kabul edilir ancak hamilelik döneminde bu ölçümler farklı yorumlanabilir. Tam kan sayımı sonucu oluşan değerler uzman bir hekim tarafından kontrol edilmelidir.MPV düşüklüğü ne anlama gelir?Mpv düşüklüğü, kemik iliğinin yeterince trombosit üretememesine bağlı kanda bulunan trombosilerin ortalama hacminin normal kabul edilen 7 femtolitre’den (fl) daha düşük olmasıdır. | 2,074 |
99 | Tanı ve Testler | NEU (Nötrofil) | Nötrofil, bağışıklık sisteminin enfeksiyonlarla savaşmasını sağlayan en yaygın beyaz kan hücreleridir. Genellikle tam kan sayımı içerisinde değerlendirilen NEU testi, beyaz kan hücresi türü olan nötrofillerin kandaki sayısını ifade eder. NEU düşüklüğü kandaki nötrofil sayısının normal değerlerin altında olmasıdır ve bağışıklık sisteminin zayıf olduğu, vücudun enfeksiyonlarla savaşmasının zorlaşabileceği anlamına gelir. NEU yüksekliği ise genellikle vücudun bakteriyel bir enfeksiyon nedeniyle stres altında olduğu ve vücudun savaşmak için nötrofil ürettiği anlamına gelir.Nötrofil, bağışıklık sisteminin enfeksiyonlarla savaşmasını sağlayan en yaygın beyaz kan hücreleridir. Genellikle tam kan sayımı içerisinde değerlendirilen NEU testi, beyaz kan hücresi türü olan nötrofillerin kandaki sayısını ifade eder. NEU düşüklüğü kandaki nötrofil sayısının normal değerlerin altında olmasıdır ve bağışıklık sisteminin zayıf olduğu, vücudun enfeksiyonlarla savaşmasının zorlaşabileceği anlamına gelir. NEU yüksekliği ise genellikle vücudun bakteriyel bir enfeksiyon nedeniyle stres altında olduğu ve vücudun savaşmak için nötrofil ürettiği anlamına gelir.NEU (Nötrofil) Nedir?Nötrofil ya da NEU, enfeksiyon, iltihaplanma, lösemi ve diğer durumları kontrol etmede değerlendirilen, vücudun enfeksiyon ile savaşmasına yardımcı bir tür beyaz kan hücresi türüdür. Kemik iliğinde oluşarak vücuda karşı istilacı olan bakteri ve mikroorganizmalarla savaşıp, onları yakalama ve yok etmede görevlidir. Kan testleri sonucunda nötrofil, NEU olarak ifade edilir.Hasarlı hücreleri onarmaları ve bağışıklık tepkisi oluşturmaları için diğer hücrelerle iletişim kurarlar. Böylelikle vücutta iltihaplanmayı düzenlemede önemli bir rol oynarlar. Kan, doku ve lenf düğümlerinde dolaşan nötrofiller, küresel bir şekle sahiptir ve enfeksiyonla savaşmak için şekil değiştirebilirler.NEU (Nötrofil) Normal Değeri Kaç Olmalıdır?NEU, nötrofiller olarak bilinen, enfeksiyöz mikroorganizmalara karşı bağışıklık tepkilerine aracılık eden beyaz kan hücrelerinin sayısını verir. Nötrofiller dolaşımdaki beyaz kan hücrelerinin %50 ila %70'ini oluşturur ve vücudun ilk savunma hattıdırlar. Kan örneği alınarak test edilen nötrofil normal değeri sağlıklı bir yetişkinlerde mikrolitre olarak 1.500 – 7.000 aralığındadır. 7.000’in üstünde ya da 2.500’ün altında yer alan nötrofil değeri riskli olarak kabul edilir. Nötrofil sayısının yüksek çıkması kandaki mutlak nötrofil sayısının normal referans aralığından daha yüksek olması olarak tanımlanırken, vücutta enfeksiyon veya inflamasyon varlığına işaret eder. Nötrofil sayısının normal değerlerin çok altında olması ise kemik iliği sorunlarına, ciddi enfeksiyona veya kemoterapi ve ilaç gibi tedavileri işaret edebilir.Mutlak nötrofil sayısı aralıkları şöyledir:NEU (Nötrofil) YüksekliğiNötrofili adı verilen nötrofil yüksekliği, kandaki nötrofil miktarının 7.000 mikrolitre üzerinde olmasıdır. Nötrofil yüksekliği vücudun enfeksiyonla veya hastalıkla mücadele ettiğini ya da yoğun egzersiz gibi nedenlerle stres altında olduğunu gösterir.Nötrofili yani nötrofil yüksekliği şu nedenlerden dolayı görülür:Bunların yanında kanda nötrofil yükseliği, kanser, böbrek yetmezliği, tiroid iltihabı, romatoid artrit, hepatit ve anemi hastalıkların bir işareti olarak da görülmektedir. Nötrofil yüksekliği, NEU aşırı üretimi, kronik nötrofilik lösemi ve nötrofilik kronik miyeloid lösemi hastalıkların doğal bir parçası olarak ortaya çıkabilir. Bu kanserlere, genellikle hem nötrofil hem de trombosit düzeylerini yükselten kemik iliği kök hücrelerindeki mutasyonlar sebep olur.Nötrofil düşüklüğü 3 farklı seviyede incelenir:Hafif nötropeni: 1.000 – 1.500 mcLOrta nötropeni: 500 – 1.000 mcLAğır nötropeni: 500 mcL’nin altındaki değerlerdir.Nötrofil Yüksekliği Belirtileri Nelerdir?Nötrofil yüksekliği belirtileri, kaynağına göre farklılık gösterebilir. Halsizlik, çarpıntı, eklem ağrısı, kabızlık ve nefes darlığı nötrofil yüksekliği belirtileri arasında yer alır.Nötrofil sayısı nasıl düşürülür?Nötrofiller vücuttaki iltihapla savaşmak için doğal olarak artar, NEU değeri normal seviyelerin üzerindeyse, uzman doktor herhangi bir enfeksiyonu ya da ilaca verilen reaksiyonu tespit edip tedavi edecektir. Enfeksiyon tedavisinde antibiyotik kullanılabilir.NEU (Nötrofil) Düşüklüğü Nedir?Nötropeni adı verilen nötrofil düşüklüğü, bir tür beyaz kan hücresi olan nötrofillerin hepatit, tüberküloz, sepsis, Lyme hastalığı gibi enfeksiyonlar, otoimmün hastalıklar, beslenme eksikliği, lösemi, ilaç ve kemoterapi gibi nedenlerle normal değerler altında olmasıdır. Nötrofil düşüklüğünde kandaki nötrofil değeri 2.500 mikrolitre değerinin altındadır. Nötrofil bağışıklık sisteminin önemli bir parçası olduğu için bu değerin düşük olması vücudun hastalıklara karşı kendini yeteri kadar savunamaması ile sonuçlanır.NEU Düşüklüğü Neden Olur?Nötrofil düşüklüğü, kemik iliğinin nötrofilleri üretemeden vücudun nötrofilleri yok etmesinin bir sonucu olarak bir tür beyaz kan hücresi olan nötrofil sayısının azlığıdır.Nötrofil düşüklüğü şu nedenlerle ortaya çıkar:Nötrofil Düşüklüğü Belirtileri Nelerdir?Nötrofil düşüklüğü, ateş, ciltte apse, ağız yarası, yorgunluk, terleme, boğaz ve karın ağrısı, ağrılı idrara çıkma, kaşıntı ve vajinal akıntı belirtileriyle ortaya çıkar. Bu belirtiler nötrofil düşüklüğünün kaynağına göre değişiklik gösterir.Nötrofil Değeri Nasıl Yükselir?Nötrofil düşüklüğü yaşandığından bağışıklık sistemini güçlendirmek ve NEU oranını yükseltmek için demir, çinko, B12, selenyum ve A, C, E vitamin takviyesi yapılabilir. Bunların yanında protein açısından zengin gıda tüketimi yapmak gerekebilir. Bunların yanında nötrofil değerini yükseltmenin yolları şöyle sıralanır:NEU (Nötrofil) Hangi Testler ile Öğrenilebilir?Nötrofiller bağışıklık sisteminin enfeksiyonlarla savaşmasına ve yaraları iyileştirmesinde rol alan, vücuttaki en yaygın beyaz kan hücresi türüdür. Nötrofil değerini ortaya çıkarmak için uzman doktor size bu testleri yaptırmanızı önerebilir:NEU (Nötrofil) Hakkında Sık Sorulan SorularNötrofil yükselten yiyecekler nelerdir?Nötrofil düşüklüğüne iyi gelerek yükselmesini sağlayan besinler şöyle sıralanabilir:Bebeklerde nötrofil düşüklüğü nasıl olur?Nötrofil düşüklüğü bebeklerde görüldüğünde bir sorun olarak görülmemektedir. Hızlı bir şekilde yükselen nötrofil değeri, yine aynı hızla düşer.Hemogram neu nedir?Tam kan sayımı olan hemogram testinde ölçülen neu, vücutta enfeksiyonlara karşı ilk savunma hattını oluşturan beyaz kan hücreleri olan nötrofillerin sayısını gösterir. Hemogram neu yüksekliği söz konusu ise bu enfeksiyon, iltihaplanma veya yoğun egzersiz gibi nedenlerle vücudun stres altında olduğunu ve hastalıkla mücadele ettiğini gösterir. | 2,711 |