context
stringclasses
691 values
question
stringlengths
9
176
answers
dict
Aseptik gevşemede fiksasyon önemli bir yer tutmaktadır. Kullanılan protezlerde fiksasyon genel olarak çimentolu veya çimentosuz olarak tercih edilebilir. Çimentolu fiksasyonda kemiğe yük aktarımı kemiğe çimento yoluyla aktarılırken, çimentosuz fiksasyonda ise direk implanttan kemiğe doğru aktarım gerçekleşir. Çimentolu fiksasyonda başarılı olabilmek için çimentolama işleminin basınçlı yapılması, boşluk bırakılmaması ve çimento polimerize olduğu esnada kan basıncının anestezi aracılığı ile hayatı riske etmeyecek minimum değerlere çekilmesi gerekliliği önemli bir gerçektir. Çimentosuz fiksasyonda ise implant ve kemik arasında oluşması gerek biyolojik bağlantıyı sağlamak adına, ilk tespit mikrohareketi engelleyecek nitelikte iyi olmalıdır. Ancak cerrahi olarak ne kadar iyi tespit yapılsa da hastanın kilo fazlalılığı, aşırı aktivitelere girmesi, kalitesiz implant kullanımı, femoral kanal hazırlığı esnasında bozulan dolaşım gibi faktörler aseptik gevşemeye yol açabilir.
Aseptik gevşemede fiksasyon nasıl bir yer tutmaktadır?
{ "answer_start": [ 28 ], "text": [ "önemli" ] }
Aseptik gevşemede fiksasyon önemli bir yer tutmaktadır. Kullanılan protezlerde fiksasyon genel olarak çimentolu veya çimentosuz olarak tercih edilebilir. Çimentolu fiksasyonda kemiğe yük aktarımı kemiğe çimento yoluyla aktarılırken, çimentosuz fiksasyonda ise direk implanttan kemiğe doğru aktarım gerçekleşir. Çimentolu fiksasyonda başarılı olabilmek için çimentolama işleminin basınçlı yapılması, boşluk bırakılmaması ve çimento polimerize olduğu esnada kan basıncının anestezi aracılığı ile hayatı riske etmeyecek minimum değerlere çekilmesi gerekliliği önemli bir gerçektir. Çimentosuz fiksasyonda ise implant ve kemik arasında oluşması gerek biyolojik bağlantıyı sağlamak adına, ilk tespit mikrohareketi engelleyecek nitelikte iyi olmalıdır. Ancak cerrahi olarak ne kadar iyi tespit yapılsa da hastanın kilo fazlalılığı, aşırı aktivitelere girmesi, kalitesiz implant kullanımı, femoral kanal hazırlığı esnasında bozulan dolaşım gibi faktörler aseptik gevşemeye yol açabilir.
Kullanılan protezlerde fiksasyon türleri nelerdir?
{ "answer_start": [ 102 ], "text": [ "çimentolu veya çimentosuz" ] }
Aseptik gevşemede fiksasyon önemli bir yer tutmaktadır. Kullanılan protezlerde fiksasyon genel olarak çimentolu veya çimentosuz olarak tercih edilebilir. Çimentolu fiksasyonda kemiğe yük aktarımı kemiğe çimento yoluyla aktarılırken, çimentosuz fiksasyonda ise direk implanttan kemiğe doğru aktarım gerçekleşir. Çimentolu fiksasyonda başarılı olabilmek için çimentolama işleminin basınçlı yapılması, boşluk bırakılmaması ve çimento polimerize olduğu esnada kan basıncının anestezi aracılığı ile hayatı riske etmeyecek minimum değerlere çekilmesi gerekliliği önemli bir gerçektir. Çimentosuz fiksasyonda ise implant ve kemik arasında oluşması gerek biyolojik bağlantıyı sağlamak adına, ilk tespit mikrohareketi engelleyecek nitelikte iyi olmalıdır. Ancak cerrahi olarak ne kadar iyi tespit yapılsa da hastanın kilo fazlalılığı, aşırı aktivitelere girmesi, kalitesiz implant kullanımı, femoral kanal hazırlığı esnasında bozulan dolaşım gibi faktörler aseptik gevşemeye yol açabilir.
Çimentolu fiksasyonda kemiğe yük aktarımı nasıl gerçekleşir?
{ "answer_start": [ 203 ], "text": [ "çimento yoluyla" ] }
Aseptik gevşemede fiksasyon önemli bir yer tutmaktadır. Kullanılan protezlerde fiksasyon genel olarak çimentolu veya çimentosuz olarak tercih edilebilir. Çimentolu fiksasyonda kemiğe yük aktarımı kemiğe çimento yoluyla aktarılırken, çimentosuz fiksasyonda ise direk implanttan kemiğe doğru aktarım gerçekleşir. Çimentolu fiksasyonda başarılı olabilmek için çimentolama işleminin basınçlı yapılması, boşluk bırakılmaması ve çimento polimerize olduğu esnada kan basıncının anestezi aracılığı ile hayatı riske etmeyecek minimum değerlere çekilmesi gerekliliği önemli bir gerçektir. Çimentosuz fiksasyonda ise implant ve kemik arasında oluşması gerek biyolojik bağlantıyı sağlamak adına, ilk tespit mikrohareketi engelleyecek nitelikte iyi olmalıdır. Ancak cerrahi olarak ne kadar iyi tespit yapılsa da hastanın kilo fazlalılığı, aşırı aktivitelere girmesi, kalitesiz implant kullanımı, femoral kanal hazırlığı esnasında bozulan dolaşım gibi faktörler aseptik gevşemeye yol açabilir.
Çimentosuz fiksasyonda yük aktarımı nasıl gerçekleşir?
{ "answer_start": [ 260 ], "text": [ "direk implanttan kemiğe doğru" ] }
Aseptik gevşemede fiksasyon önemli bir yer tutmaktadır. Kullanılan protezlerde fiksasyon genel olarak çimentolu veya çimentosuz olarak tercih edilebilir. Çimentolu fiksasyonda kemiğe yük aktarımı kemiğe çimento yoluyla aktarılırken, çimentosuz fiksasyonda ise direk implanttan kemiğe doğru aktarım gerçekleşir. Çimentolu fiksasyonda başarılı olabilmek için çimentolama işleminin basınçlı yapılması, boşluk bırakılmaması ve çimento polimerize olduğu esnada kan basıncının anestezi aracılığı ile hayatı riske etmeyecek minimum değerlere çekilmesi gerekliliği önemli bir gerçektir. Çimentosuz fiksasyonda ise implant ve kemik arasında oluşması gerek biyolojik bağlantıyı sağlamak adına, ilk tespit mikrohareketi engelleyecek nitelikte iyi olmalıdır. Ancak cerrahi olarak ne kadar iyi tespit yapılsa da hastanın kilo fazlalılığı, aşırı aktivitelere girmesi, kalitesiz implant kullanımı, femoral kanal hazırlığı esnasında bozulan dolaşım gibi faktörler aseptik gevşemeye yol açabilir.
Çimentolu fiksasyonda başarılı olabilmek için hangi faktörler önemlidir?
{ "answer_start": [ 357 ], "text": [ "çimentolama işleminin basınçlı yapılması, boşluk bırakılmaması ve çimento polimerize olduğu esnada kan basıncının anestezi aracılığı ile hayatı riske etmeyecek minimum değerlere çekilmesi" ] }
Aseptik gevşemede fiksasyon önemli bir yer tutmaktadır. Kullanılan protezlerde fiksasyon genel olarak çimentolu veya çimentosuz olarak tercih edilebilir. Çimentolu fiksasyonda kemiğe yük aktarımı kemiğe çimento yoluyla aktarılırken, çimentosuz fiksasyonda ise direk implanttan kemiğe doğru aktarım gerçekleşir. Çimentolu fiksasyonda başarılı olabilmek için çimentolama işleminin basınçlı yapılması, boşluk bırakılmaması ve çimento polimerize olduğu esnada kan basıncının anestezi aracılığı ile hayatı riske etmeyecek minimum değerlere çekilmesi gerekliliği önemli bir gerçektir. Çimentosuz fiksasyonda ise implant ve kemik arasında oluşması gerek biyolojik bağlantıyı sağlamak adına, ilk tespit mikrohareketi engelleyecek nitelikte iyi olmalıdır. Ancak cerrahi olarak ne kadar iyi tespit yapılsa da hastanın kilo fazlalılığı, aşırı aktivitelere girmesi, kalitesiz implant kullanımı, femoral kanal hazırlığı esnasında bozulan dolaşım gibi faktörler aseptik gevşemeye yol açabilir.
Çimentosuz fiksasyonda biyolojik bağlantı sağlamak için ne gereklidir?
{ "answer_start": [ 684 ], "text": [ "ilk tespit mikrohareketi engelleyecek nitelikte iyi" ] }
Aseptik gevşemede fiksasyon önemli bir yer tutmaktadır. Kullanılan protezlerde fiksasyon genel olarak çimentolu veya çimentosuz olarak tercih edilebilir. Çimentolu fiksasyonda kemiğe yük aktarımı kemiğe çimento yoluyla aktarılırken, çimentosuz fiksasyonda ise direk implanttan kemiğe doğru aktarım gerçekleşir. Çimentolu fiksasyonda başarılı olabilmek için çimentolama işleminin basınçlı yapılması, boşluk bırakılmaması ve çimento polimerize olduğu esnada kan basıncının anestezi aracılığı ile hayatı riske etmeyecek minimum değerlere çekilmesi gerekliliği önemli bir gerçektir. Çimentosuz fiksasyonda ise implant ve kemik arasında oluşması gerek biyolojik bağlantıyı sağlamak adına, ilk tespit mikrohareketi engelleyecek nitelikte iyi olmalıdır. Ancak cerrahi olarak ne kadar iyi tespit yapılsa da hastanın kilo fazlalılığı, aşırı aktivitelere girmesi, kalitesiz implant kullanımı, femoral kanal hazırlığı esnasında bozulan dolaşım gibi faktörler aseptik gevşemeye yol açabilir.
Aseptik gevşemeye yol açabilecek faktörler nelerdir?
{ "answer_start": [ 799 ], "text": [ "hastanın kilo fazlalılığı, aşırı aktivitelere girmesi, kalitesiz implant kullanımı, femoral kanal hazırlığı esnasında bozulan dolaşım" ] }
Aseptik gevşemede fiksasyon önemli bir yer tutmaktadır. Kullanılan protezlerde fiksasyon genel olarak çimentolu veya çimentosuz olarak tercih edilebilir. Çimentolu fiksasyonda kemiğe yük aktarımı kemiğe çimento yoluyla aktarılırken, çimentosuz fiksasyonda ise direk implanttan kemiğe doğru aktarım gerçekleşir. Çimentolu fiksasyonda başarılı olabilmek için çimentolama işleminin basınçlı yapılması, boşluk bırakılmaması ve çimento polimerize olduğu esnada kan basıncının anestezi aracılığı ile hayatı riske etmeyecek minimum değerlere çekilmesi gerekliliği önemli bir gerçektir. Çimentosuz fiksasyonda ise implant ve kemik arasında oluşması gerek biyolojik bağlantıyı sağlamak adına, ilk tespit mikrohareketi engelleyecek nitelikte iyi olmalıdır. Ancak cerrahi olarak ne kadar iyi tespit yapılsa da hastanın kilo fazlalılığı, aşırı aktivitelere girmesi, kalitesiz implant kullanımı, femoral kanal hazırlığı esnasında bozulan dolaşım gibi faktörler aseptik gevşemeye yol açabilir.
Çimentolama işlemi sırasında çimento polimerize olduğu esnada ne yapılmalıdır?
{ "answer_start": [ 456 ], "text": [ "kan basıncının anestezi aracılığı ile hayatı riske etmeyecek minimum değerlere çekilmesi" ] }
Aseptik gevşemede fiksasyon önemli bir yer tutmaktadır. Kullanılan protezlerde fiksasyon genel olarak çimentolu veya çimentosuz olarak tercih edilebilir. Çimentolu fiksasyonda kemiğe yük aktarımı kemiğe çimento yoluyla aktarılırken, çimentosuz fiksasyonda ise direk implanttan kemiğe doğru aktarım gerçekleşir. Çimentolu fiksasyonda başarılı olabilmek için çimentolama işleminin basınçlı yapılması, boşluk bırakılmaması ve çimento polimerize olduğu esnada kan basıncının anestezi aracılığı ile hayatı riske etmeyecek minimum değerlere çekilmesi gerekliliği önemli bir gerçektir. Çimentosuz fiksasyonda ise implant ve kemik arasında oluşması gerek biyolojik bağlantıyı sağlamak adına, ilk tespit mikrohareketi engelleyecek nitelikte iyi olmalıdır. Ancak cerrahi olarak ne kadar iyi tespit yapılsa da hastanın kilo fazlalılığı, aşırı aktivitelere girmesi, kalitesiz implant kullanımı, femoral kanal hazırlığı esnasında bozulan dolaşım gibi faktörler aseptik gevşemeye yol açabilir.
Çimentolu fiksasyonda yük aktarımı ne ile sağlanır?
{ "answer_start": [ 102 ], "text": [ "çimento" ] }
Aseptik gevşemede fiksasyon önemli bir yer tutmaktadır. Kullanılan protezlerde fiksasyon genel olarak çimentolu veya çimentosuz olarak tercih edilebilir. Çimentolu fiksasyonda kemiğe yük aktarımı kemiğe çimento yoluyla aktarılırken, çimentosuz fiksasyonda ise direk implanttan kemiğe doğru aktarım gerçekleşir. Çimentolu fiksasyonda başarılı olabilmek için çimentolama işleminin basınçlı yapılması, boşluk bırakılmaması ve çimento polimerize olduğu esnada kan basıncının anestezi aracılığı ile hayatı riske etmeyecek minimum değerlere çekilmesi gerekliliği önemli bir gerçektir. Çimentosuz fiksasyonda ise implant ve kemik arasında oluşması gerek biyolojik bağlantıyı sağlamak adına, ilk tespit mikrohareketi engelleyecek nitelikte iyi olmalıdır. Ancak cerrahi olarak ne kadar iyi tespit yapılsa da hastanın kilo fazlalılığı, aşırı aktivitelere girmesi, kalitesiz implant kullanımı, femoral kanal hazırlığı esnasında bozulan dolaşım gibi faktörler aseptik gevşemeye yol açabilir.
Çimentosuz fiksasyonun amacı nedir?
{ "answer_start": [ 647 ], "text": [ "biyolojik bağlantıyı sağlamak" ] }
Segmenter femoral defektlerin proksimal, kısmi, tam, interkalar ve büyük trokanter olmak üzere beş alt tipi bulunmaktadır. Bir segmenter defekt çevresel kemik kaybı ile birlikte alt ve üst kısımlarda intakt bir yapıya sahip ise interkalar defekt olarak adlandırılır. Büyük trokanter, trokanterik kaynamama ve abdüktör yetmezliğinin özel problemleri nedeniyle ayrık segmenter defekt olarak kabul edilir. Kaviter defektler femurda oluşmuş mevcut kemik kaybı derecesine göre tiplendirilir. Kansellöz defektler sadece kansellöz medüller kemiğin kaybını temsil eder. Kortikal kaviter defektler daha geniştir; kansellöz ve endosteal kortikal kemik stoğunun kaybını içerir. Ektazi, korteksin incelmesi ve kansellöz kemik kaybına ek olarak femurun dilate hale geldiği özel bir kaviter defekt türüdür. Kombine segmenter ve kaviter defektlere genellikle revizyon cerrahisinde rastlanır. Gevşek bir sap çöktüğünde, varus ya da retroversiyona migre olduğunda ve aynı zamanda osteolizis birlikteliğinde kombine defektlere rastlanır.
Segmenter femoral defektlerin kaç alt tipi vardır?
{ "answer_start": [ 95 ], "text": [ "beş" ] }
Segmenter femoral defektlerin proksimal, kısmi, tam, interkalar ve büyük trokanter olmak üzere beş alt tipi bulunmaktadır. Bir segmenter defekt çevresel kemik kaybı ile birlikte alt ve üst kısımlarda intakt bir yapıya sahip ise interkalar defekt olarak adlandırılır. Büyük trokanter, trokanterik kaynamama ve abdüktör yetmezliğinin özel problemleri nedeniyle ayrık segmenter defekt olarak kabul edilir. Kaviter defektler femurda oluşmuş mevcut kemik kaybı derecesine göre tiplendirilir. Kansellöz defektler sadece kansellöz medüller kemiğin kaybını temsil eder. Kortikal kaviter defektler daha geniştir; kansellöz ve endosteal kortikal kemik stoğunun kaybını içerir. Ektazi, korteksin incelmesi ve kansellöz kemik kaybına ek olarak femurun dilate hale geldiği özel bir kaviter defekt türüdür. Kombine segmenter ve kaviter defektlere genellikle revizyon cerrahisinde rastlanır. Gevşek bir sap çöktüğünde, varus ya da retroversiyona migre olduğunda ve aynı zamanda osteolizis birlikteliğinde kombine defektlere rastlanır.
İBir segmenter defekt çevresel kemik kaybı ile birlikte alt ve üst kısımlarda intakt bir yapıya sahip ise ne olarak adlandırılır?
{ "answer_start": [ 228 ], "text": [ "interkalar defekt" ] }
Segmenter femoral defektlerin proksimal, kısmi, tam, interkalar ve büyük trokanter olmak üzere beş alt tipi bulunmaktadır. Bir segmenter defekt çevresel kemik kaybı ile birlikte alt ve üst kısımlarda intakt bir yapıya sahip ise interkalar defekt olarak adlandırılır. Büyük trokanter, trokanterik kaynamama ve abdüktör yetmezliğinin özel problemleri nedeniyle ayrık segmenter defekt olarak kabul edilir. Kaviter defektler femurda oluşmuş mevcut kemik kaybı derecesine göre tiplendirilir. Kansellöz defektler sadece kansellöz medüller kemiğin kaybını temsil eder. Kortikal kaviter defektler daha geniştir; kansellöz ve endosteal kortikal kemik stoğunun kaybını içerir. Ektazi, korteksin incelmesi ve kansellöz kemik kaybına ek olarak femurun dilate hale geldiği özel bir kaviter defekt türüdür. Kombine segmenter ve kaviter defektlere genellikle revizyon cerrahisinde rastlanır. Gevşek bir sap çöktüğünde, varus ya da retroversiyona migre olduğunda ve aynı zamanda osteolizis birlikteliğinde kombine defektlere rastlanır.
Büyük trokanter neden ayrık segmenter defekt olarak kabul edilir?
{ "answer_start": [ 284 ], "text": [ "trokanterik kaynamama ve abdüktör yetmezliğinin özel problemleri" ] }
Segmenter femoral defektlerin proksimal, kısmi, tam, interkalar ve büyük trokanter olmak üzere beş alt tipi bulunmaktadır. Bir segmenter defekt çevresel kemik kaybı ile birlikte alt ve üst kısımlarda intakt bir yapıya sahip ise interkalar defekt olarak adlandırılır. Büyük trokanter, trokanterik kaynamama ve abdüktör yetmezliğinin özel problemleri nedeniyle ayrık segmenter defekt olarak kabul edilir. Kaviter defektler femurda oluşmuş mevcut kemik kaybı derecesine göre tiplendirilir. Kansellöz defektler sadece kansellöz medüller kemiğin kaybını temsil eder. Kortikal kaviter defektler daha geniştir; kansellöz ve endosteal kortikal kemik stoğunun kaybını içerir. Ektazi, korteksin incelmesi ve kansellöz kemik kaybına ek olarak femurun dilate hale geldiği özel bir kaviter defekt türüdür. Kombine segmenter ve kaviter defektlere genellikle revizyon cerrahisinde rastlanır. Gevşek bir sap çöktüğünde, varus ya da retroversiyona migre olduğunda ve aynı zamanda osteolizis birlikteliğinde kombine defektlere rastlanır.
Kaviter defektler nasıl tiplendirilir?
{ "answer_start": [ 421 ], "text": [ "femurda oluşmuş mevcut kemik kaybı derecesine göre" ] }
Segmenter femoral defektlerin proksimal, kısmi, tam, interkalar ve büyük trokanter olmak üzere beş alt tipi bulunmaktadır. Bir segmenter defekt çevresel kemik kaybı ile birlikte alt ve üst kısımlarda intakt bir yapıya sahip ise interkalar defekt olarak adlandırılır. Büyük trokanter, trokanterik kaynamama ve abdüktör yetmezliğinin özel problemleri nedeniyle ayrık segmenter defekt olarak kabul edilir. Kaviter defektler femurda oluşmuş mevcut kemik kaybı derecesine göre tiplendirilir. Kansellöz defektler sadece kansellöz medüller kemiğin kaybını temsil eder. Kortikal kaviter defektler daha geniştir; kansellöz ve endosteal kortikal kemik stoğunun kaybını içerir. Ektazi, korteksin incelmesi ve kansellöz kemik kaybına ek olarak femurun dilate hale geldiği özel bir kaviter defekt türüdür. Kombine segmenter ve kaviter defektlere genellikle revizyon cerrahisinde rastlanır. Gevşek bir sap çöktüğünde, varus ya da retroversiyona migre olduğunda ve aynı zamanda osteolizis birlikteliğinde kombine defektlere rastlanır.
Kansellöz defekt neyi temsil eder?
{ "answer_start": [ 514 ], "text": [ "kansellöz medüller kemiğin kaybını" ] }
Segmenter femoral defektlerin proksimal, kısmi, tam, interkalar ve büyük trokanter olmak üzere beş alt tipi bulunmaktadır. Bir segmenter defekt çevresel kemik kaybı ile birlikte alt ve üst kısımlarda intakt bir yapıya sahip ise interkalar defekt olarak adlandırılır. Büyük trokanter, trokanterik kaynamama ve abdüktör yetmezliğinin özel problemleri nedeniyle ayrık segmenter defekt olarak kabul edilir. Kaviter defektler femurda oluşmuş mevcut kemik kaybı derecesine göre tiplendirilir. Kansellöz defektler sadece kansellöz medüller kemiğin kaybını temsil eder. Kortikal kaviter defektler daha geniştir; kansellöz ve endosteal kortikal kemik stoğunun kaybını içerir. Ektazi, korteksin incelmesi ve kansellöz kemik kaybına ek olarak femurun dilate hale geldiği özel bir kaviter defekt türüdür. Kombine segmenter ve kaviter defektlere genellikle revizyon cerrahisinde rastlanır. Gevşek bir sap çöktüğünde, varus ya da retroversiyona migre olduğunda ve aynı zamanda osteolizis birlikteliğinde kombine defektlere rastlanır.
Kortikal kaviter defektler neyi içerir?
{ "answer_start": [ 604 ], "text": [ "kansellöz ve endosteal kortikal kemik stoğunun kaybını" ] }
Segmenter femoral defektlerin proksimal, kısmi, tam, interkalar ve büyük trokanter olmak üzere beş alt tipi bulunmaktadır. Bir segmenter defekt çevresel kemik kaybı ile birlikte alt ve üst kısımlarda intakt bir yapıya sahip ise interkalar defekt olarak adlandırılır. Büyük trokanter, trokanterik kaynamama ve abdüktör yetmezliğinin özel problemleri nedeniyle ayrık segmenter defekt olarak kabul edilir. Kaviter defektler femurda oluşmuş mevcut kemik kaybı derecesine göre tiplendirilir. Kansellöz defektler sadece kansellöz medüller kemiğin kaybını temsil eder. Kortikal kaviter defektler daha geniştir; kansellöz ve endosteal kortikal kemik stoğunun kaybını içerir. Ektazi, korteksin incelmesi ve kansellöz kemik kaybına ek olarak femurun dilate hale geldiği özel bir kaviter defekt türüdür. Kombine segmenter ve kaviter defektlere genellikle revizyon cerrahisinde rastlanır. Gevşek bir sap çöktüğünde, varus ya da retroversiyona migre olduğunda ve aynı zamanda osteolizis birlikteliğinde kombine defektlere rastlanır.
Ektazi nedir?
{ "answer_start": [ 769 ], "text": [ "kaviter defekt türü" ] }
Segmenter femoral defektlerin proksimal, kısmi, tam, interkalar ve büyük trokanter olmak üzere beş alt tipi bulunmaktadır. Bir segmenter defekt çevresel kemik kaybı ile birlikte alt ve üst kısımlarda intakt bir yapıya sahip ise interkalar defekt olarak adlandırılır. Büyük trokanter, trokanterik kaynamama ve abdüktör yetmezliğinin özel problemleri nedeniyle ayrık segmenter defekt olarak kabul edilir. Kaviter defektler femurda oluşmuş mevcut kemik kaybı derecesine göre tiplendirilir. Kansellöz defektler sadece kansellöz medüller kemiğin kaybını temsil eder. Kortikal kaviter defektler daha geniştir; kansellöz ve endosteal kortikal kemik stoğunun kaybını içerir. Ektazi, korteksin incelmesi ve kansellöz kemik kaybına ek olarak femurun dilate hale geldiği özel bir kaviter defekt türüdür. Kombine segmenter ve kaviter defektlere genellikle revizyon cerrahisinde rastlanır. Gevşek bir sap çöktüğünde, varus ya da retroversiyona migre olduğunda ve aynı zamanda osteolizis birlikteliğinde kombine defektlere rastlanır.
Kombine segmenter ve kaviter defektlere hangi durumda rastlanır?
{ "answer_start": [ 844 ], "text": [ "revizyon cerrahisi" ] }
Segmenter femoral defektlerin proksimal, kısmi, tam, interkalar ve büyük trokanter olmak üzere beş alt tipi bulunmaktadır. Bir segmenter defekt çevresel kemik kaybı ile birlikte alt ve üst kısımlarda intakt bir yapıya sahip ise interkalar defekt olarak adlandırılır. Büyük trokanter, trokanterik kaynamama ve abdüktör yetmezliğinin özel problemleri nedeniyle ayrık segmenter defekt olarak kabul edilir. Kaviter defektler femurda oluşmuş mevcut kemik kaybı derecesine göre tiplendirilir. Kansellöz defektler sadece kansellöz medüller kemiğin kaybını temsil eder. Kortikal kaviter defektler daha geniştir; kansellöz ve endosteal kortikal kemik stoğunun kaybını içerir. Ektazi, korteksin incelmesi ve kansellöz kemik kaybına ek olarak femurun dilate hale geldiği özel bir kaviter defekt türüdür. Kombine segmenter ve kaviter defektlere genellikle revizyon cerrahisinde rastlanır. Gevşek bir sap çöktüğünde, varus ya da retroversiyona migre olduğunda ve aynı zamanda osteolizis birlikteliğinde kombine defektlere rastlanır.
Kombine defektlere hangi durumlarda rastlanır?
{ "answer_start": [ 877 ], "text": [ "Gevşek bir sap çöktüğünde, varus ya da retroversiyona migre olduğunda ve aynı zamanda osteolizis birlikteliğinde" ] }
Segmenter femoral defektlerin proksimal, kısmi, tam, interkalar ve büyük trokanter olmak üzere beş alt tipi bulunmaktadır. Bir segmenter defekt çevresel kemik kaybı ile birlikte alt ve üst kısımlarda intakt bir yapıya sahip ise interkalar defekt olarak adlandırılır. Büyük trokanter, trokanterik kaynamama ve abdüktör yetmezliğinin özel problemleri nedeniyle ayrık segmenter defekt olarak kabul edilir. Kaviter defektler femurda oluşmuş mevcut kemik kaybı derecesine göre tiplendirilir. Kansellöz defektler sadece kansellöz medüller kemiğin kaybını temsil eder. Kortikal kaviter defektler daha geniştir; kansellöz ve endosteal kortikal kemik stoğunun kaybını içerir. Ektazi, korteksin incelmesi ve kansellöz kemik kaybına ek olarak femurun dilate hale geldiği özel bir kaviter defekt türüdür. Kombine segmenter ve kaviter defektlere genellikle revizyon cerrahisinde rastlanır. Gevşek bir sap çöktüğünde, varus ya da retroversiyona migre olduğunda ve aynı zamanda osteolizis birlikteliğinde kombine defektlere rastlanır.
Kortikal kaviter defektler kansellöz defektlerden nasıl farklıdır?
{ "answer_start": [ 589 ], "text": [ "daha geniştir" ] }
Periprostetik enfeksiyon genel olarak artroplasti cerrahileri sonrası karşılaşılabilecek ciddi komplikasyonlardandır. Kalça artroplastisi sonrası periprostetik enfeksiyon oranları %1-3 aralığında bildirilmiştir. Periprostetik enfeksiyonlar artroplasti sayısındaki artış sebebiyle giderek önem kazanmaktadır. Özellikle tedavi sürecinin uzun olması, kemik defektleri ve antibiyotik direncine sahip mikroorganizmalar tedaviyi zorlaştırmaktadır. Stafilokok Aeirus periprostetik enfeksiyonlarda en sık karşılaşılan etken patojen olarak bilinmektedir. Artroplasti cerrahi sonrası ilk 6 hafta içerisinde gelişen enfeksiyon akut, 6 hafta – 1 yıl içerisinde gelişen enfeksiyon subakut, 1. yıldan sonra gelişen enfeksiyon ise geç enfeksiyon olarak nitelendirilmektedir. Subakut enfeksiyonda perioperatif dönem kontaminasyonu ile, geç enfeksiyonda ise lenfatik veya hematojen yolla periprostetik enfeksiyon oluşmaktadır. Hastadan alınan anamnez ve yapılan klinik muayene sonucu periprostetik enfeksiyondan şüphelenilmişse mutlaka CRP ve ESH tetkikleri yapılmalıdır. Eğer ki kan tetkikleri de enfeksiyon lehine yüksek bulunmuşsa hastaya antibiyotik başlanmadan önce mutlaka eklem aspirasyonu yapılmalıdır. Aspirasyon sonucu negatif ancak şüphemiz yüksek ise kan tetkikleri ve aspirasyon tekrarlanmalıdır. Ayrıca 2 pozitif kültür sonucu veya sinüs traktı varlığı periprostetik enfeksiyon tanısı için yeterli bulunmuştur.
Periprostetik enfeksiyon nedir?
{ "answer_start": [ 38 ], "text": [ "artroplasti cerrahileri sonrası karşılaşılabilecek ciddi komplikasyonlardandır" ] }
Periprostetik enfeksiyon genel olarak artroplasti cerrahileri sonrası karşılaşılabilecek ciddi komplikasyonlardandır. Kalça artroplastisi sonrası periprostetik enfeksiyon oranları %1-3 aralığında bildirilmiştir. Periprostetik enfeksiyonlar artroplasti sayısındaki artış sebebiyle giderek önem kazanmaktadır. Özellikle tedavi sürecinin uzun olması, kemik defektleri ve antibiyotik direncine sahip mikroorganizmalar tedaviyi zorlaştırmaktadır. Stafilokok Aeirus periprostetik enfeksiyonlarda en sık karşılaşılan etken patojen olarak bilinmektedir. Artroplasti cerrahi sonrası ilk 6 hafta içerisinde gelişen enfeksiyon akut, 6 hafta – 1 yıl içerisinde gelişen enfeksiyon subakut, 1. yıldan sonra gelişen enfeksiyon ise geç enfeksiyon olarak nitelendirilmektedir. Subakut enfeksiyonda perioperatif dönem kontaminasyonu ile, geç enfeksiyonda ise lenfatik veya hematojen yolla periprostetik enfeksiyon oluşmaktadır. Hastadan alınan anamnez ve yapılan klinik muayene sonucu periprostetik enfeksiyondan şüphelenilmişse mutlaka CRP ve ESH tetkikleri yapılmalıdır. Eğer ki kan tetkikleri de enfeksiyon lehine yüksek bulunmuşsa hastaya antibiyotik başlanmadan önce mutlaka eklem aspirasyonu yapılmalıdır. Aspirasyon sonucu negatif ancak şüphemiz yüksek ise kan tetkikleri ve aspirasyon tekrarlanmalıdır. Ayrıca 2 pozitif kültür sonucu veya sinüs traktı varlığı periprostetik enfeksiyon tanısı için yeterli bulunmuştur.
Kalça artroplastisi sonrası periprostetik enfeksiyon oranları nedir?
{ "answer_start": [ 180 ], "text": [ "%1-3" ] }
Periprostetik enfeksiyon genel olarak artroplasti cerrahileri sonrası karşılaşılabilecek ciddi komplikasyonlardandır. Kalça artroplastisi sonrası periprostetik enfeksiyon oranları %1-3 aralığında bildirilmiştir. Periprostetik enfeksiyonlar artroplasti sayısındaki artış sebebiyle giderek önem kazanmaktadır. Özellikle tedavi sürecinin uzun olması, kemik defektleri ve antibiyotik direncine sahip mikroorganizmalar tedaviyi zorlaştırmaktadır. Stafilokok Aeirus periprostetik enfeksiyonlarda en sık karşılaşılan etken patojen olarak bilinmektedir. Artroplasti cerrahi sonrası ilk 6 hafta içerisinde gelişen enfeksiyon akut, 6 hafta – 1 yıl içerisinde gelişen enfeksiyon subakut, 1. yıldan sonra gelişen enfeksiyon ise geç enfeksiyon olarak nitelendirilmektedir. Subakut enfeksiyonda perioperatif dönem kontaminasyonu ile, geç enfeksiyonda ise lenfatik veya hematojen yolla periprostetik enfeksiyon oluşmaktadır. Hastadan alınan anamnez ve yapılan klinik muayene sonucu periprostetik enfeksiyondan şüphelenilmişse mutlaka CRP ve ESH tetkikleri yapılmalıdır. Eğer ki kan tetkikleri de enfeksiyon lehine yüksek bulunmuşsa hastaya antibiyotik başlanmadan önce mutlaka eklem aspirasyonu yapılmalıdır. Aspirasyon sonucu negatif ancak şüphemiz yüksek ise kan tetkikleri ve aspirasyon tekrarlanmalıdır. Ayrıca 2 pozitif kültür sonucu veya sinüs traktı varlığı periprostetik enfeksiyon tanısı için yeterli bulunmuştur.
Periprostetik enfeksiyonlar neden giderek önem kazanmaktadır?
{ "answer_start": [ 240 ], "text": [ "artroplasti sayısındaki artış" ] }
Periprostetik enfeksiyon genel olarak artroplasti cerrahileri sonrası karşılaşılabilecek ciddi komplikasyonlardandır. Kalça artroplastisi sonrası periprostetik enfeksiyon oranları %1-3 aralığında bildirilmiştir. Periprostetik enfeksiyonlar artroplasti sayısındaki artış sebebiyle giderek önem kazanmaktadır. Özellikle tedavi sürecinin uzun olması, kemik defektleri ve antibiyotik direncine sahip mikroorganizmalar tedaviyi zorlaştırmaktadır. Stafilokok Aeirus periprostetik enfeksiyonlarda en sık karşılaşılan etken patojen olarak bilinmektedir. Artroplasti cerrahi sonrası ilk 6 hafta içerisinde gelişen enfeksiyon akut, 6 hafta – 1 yıl içerisinde gelişen enfeksiyon subakut, 1. yıldan sonra gelişen enfeksiyon ise geç enfeksiyon olarak nitelendirilmektedir. Subakut enfeksiyonda perioperatif dönem kontaminasyonu ile, geç enfeksiyonda ise lenfatik veya hematojen yolla periprostetik enfeksiyon oluşmaktadır. Hastadan alınan anamnez ve yapılan klinik muayene sonucu periprostetik enfeksiyondan şüphelenilmişse mutlaka CRP ve ESH tetkikleri yapılmalıdır. Eğer ki kan tetkikleri de enfeksiyon lehine yüksek bulunmuşsa hastaya antibiyotik başlanmadan önce mutlaka eklem aspirasyonu yapılmalıdır. Aspirasyon sonucu negatif ancak şüphemiz yüksek ise kan tetkikleri ve aspirasyon tekrarlanmalıdır. Ayrıca 2 pozitif kültür sonucu veya sinüs traktı varlığı periprostetik enfeksiyon tanısı için yeterli bulunmuştur.
Tedaviyi zorlaştıran faktörler nelerdir?
{ "answer_start": [ 318 ], "text": [ "tedavi sürecinin uzun olması, kemik defektleri ve antibiyotik direncine sahip mikroorganizmalar" ] }
Periprostetik enfeksiyon genel olarak artroplasti cerrahileri sonrası karşılaşılabilecek ciddi komplikasyonlardandır. Kalça artroplastisi sonrası periprostetik enfeksiyon oranları %1-3 aralığında bildirilmiştir. Periprostetik enfeksiyonlar artroplasti sayısındaki artış sebebiyle giderek önem kazanmaktadır. Özellikle tedavi sürecinin uzun olması, kemik defektleri ve antibiyotik direncine sahip mikroorganizmalar tedaviyi zorlaştırmaktadır. Stafilokok Aeirus periprostetik enfeksiyonlarda en sık karşılaşılan etken patojen olarak bilinmektedir. Artroplasti cerrahi sonrası ilk 6 hafta içerisinde gelişen enfeksiyon akut, 6 hafta – 1 yıl içerisinde gelişen enfeksiyon subakut, 1. yıldan sonra gelişen enfeksiyon ise geç enfeksiyon olarak nitelendirilmektedir. Subakut enfeksiyonda perioperatif dönem kontaminasyonu ile, geç enfeksiyonda ise lenfatik veya hematojen yolla periprostetik enfeksiyon oluşmaktadır. Hastadan alınan anamnez ve yapılan klinik muayene sonucu periprostetik enfeksiyondan şüphelenilmişse mutlaka CRP ve ESH tetkikleri yapılmalıdır. Eğer ki kan tetkikleri de enfeksiyon lehine yüksek bulunmuşsa hastaya antibiyotik başlanmadan önce mutlaka eklem aspirasyonu yapılmalıdır. Aspirasyon sonucu negatif ancak şüphemiz yüksek ise kan tetkikleri ve aspirasyon tekrarlanmalıdır. Ayrıca 2 pozitif kültür sonucu veya sinüs traktı varlığı periprostetik enfeksiyon tanısı için yeterli bulunmuştur.
Periprostetik enfeksiyonlarda en sık karşılaşılan etken patojen nedir?
{ "answer_start": [ 442 ], "text": [ "Stafilokok Aeirus" ] }
Periprostetik enfeksiyon genel olarak artroplasti cerrahileri sonrası karşılaşılabilecek ciddi komplikasyonlardandır. Kalça artroplastisi sonrası periprostetik enfeksiyon oranları %1-3 aralığında bildirilmiştir. Periprostetik enfeksiyonlar artroplasti sayısındaki artış sebebiyle giderek önem kazanmaktadır. Özellikle tedavi sürecinin uzun olması, kemik defektleri ve antibiyotik direncine sahip mikroorganizmalar tedaviyi zorlaştırmaktadır. Stafilokok Aeirus periprostetik enfeksiyonlarda en sık karşılaşılan etken patojen olarak bilinmektedir. Artroplasti cerrahi sonrası ilk 6 hafta içerisinde gelişen enfeksiyon akut, 6 hafta – 1 yıl içerisinde gelişen enfeksiyon subakut, 1. yıldan sonra gelişen enfeksiyon ise geç enfeksiyon olarak nitelendirilmektedir. Subakut enfeksiyonda perioperatif dönem kontaminasyonu ile, geç enfeksiyonda ise lenfatik veya hematojen yolla periprostetik enfeksiyon oluşmaktadır. Hastadan alınan anamnez ve yapılan klinik muayene sonucu periprostetik enfeksiyondan şüphelenilmişse mutlaka CRP ve ESH tetkikleri yapılmalıdır. Eğer ki kan tetkikleri de enfeksiyon lehine yüksek bulunmuşsa hastaya antibiyotik başlanmadan önce mutlaka eklem aspirasyonu yapılmalıdır. Aspirasyon sonucu negatif ancak şüphemiz yüksek ise kan tetkikleri ve aspirasyon tekrarlanmalıdır. Ayrıca 2 pozitif kültür sonucu veya sinüs traktı varlığı periprostetik enfeksiyon tanısı için yeterli bulunmuştur.
Artroplasti cerrahi sonrası 6 hafta içinde gelişen enfeksiyon türü nedir?
{ "answer_start": [ 763 ], "text": [ "akut enfeksiyon" ] }
Periprostetik enfeksiyon genel olarak artroplasti cerrahileri sonrası karşılaşılabilecek ciddi komplikasyonlardandır. Kalça artroplastisi sonrası periprostetik enfeksiyon oranları %1-3 aralığında bildirilmiştir. Periprostetik enfeksiyonlar artroplasti sayısındaki artış sebebiyle giderek önem kazanmaktadır. Özellikle tedavi sürecinin uzun olması, kemik defektleri ve antibiyotik direncine sahip mikroorganizmalar tedaviyi zorlaştırmaktadır. Stafilokok Aeirus periprostetik enfeksiyonlarda en sık karşılaşılan etken patojen olarak bilinmektedir. Artroplasti cerrahi sonrası ilk 6 hafta içerisinde gelişen enfeksiyon akut, 6 hafta – 1 yıl içerisinde gelişen enfeksiyon subakut, 1. yıldan sonra gelişen enfeksiyon ise geç enfeksiyon olarak nitelendirilmektedir. Subakut enfeksiyonda perioperatif dönem kontaminasyonu ile, geç enfeksiyonda ise lenfatik veya hematojen yolla periprostetik enfeksiyon oluşmaktadır. Hastadan alınan anamnez ve yapılan klinik muayene sonucu periprostetik enfeksiyondan şüphelenilmişse mutlaka CRP ve ESH tetkikleri yapılmalıdır. Eğer ki kan tetkikleri de enfeksiyon lehine yüksek bulunmuşsa hastaya antibiyotik başlanmadan önce mutlaka eklem aspirasyonu yapılmalıdır. Aspirasyon sonucu negatif ancak şüphemiz yüksek ise kan tetkikleri ve aspirasyon tekrarlanmalıdır. Ayrıca 2 pozitif kültür sonucu veya sinüs traktı varlığı periprostetik enfeksiyon tanısı için yeterli bulunmuştur.
Geç enfeksiyon nasıl tanımlanır?
{ "answer_start": [ 677 ], "text": [ "1. yıldan sonra gelişen enfeksiyon" ] }
Periprostetik enfeksiyon genel olarak artroplasti cerrahileri sonrası karşılaşılabilecek ciddi komplikasyonlardandır. Kalça artroplastisi sonrası periprostetik enfeksiyon oranları %1-3 aralığında bildirilmiştir. Periprostetik enfeksiyonlar artroplasti sayısındaki artış sebebiyle giderek önem kazanmaktadır. Özellikle tedavi sürecinin uzun olması, kemik defektleri ve antibiyotik direncine sahip mikroorganizmalar tedaviyi zorlaştırmaktadır. Stafilokok Aeirus periprostetik enfeksiyonlarda en sık karşılaşılan etken patojen olarak bilinmektedir. Artroplasti cerrahi sonrası ilk 6 hafta içerisinde gelişen enfeksiyon akut, 6 hafta – 1 yıl içerisinde gelişen enfeksiyon subakut, 1. yıldan sonra gelişen enfeksiyon ise geç enfeksiyon olarak nitelendirilmektedir. Subakut enfeksiyonda perioperatif dönem kontaminasyonu ile, geç enfeksiyonda ise lenfatik veya hematojen yolla periprostetik enfeksiyon oluşmaktadır. Hastadan alınan anamnez ve yapılan klinik muayene sonucu periprostetik enfeksiyondan şüphelenilmişse mutlaka CRP ve ESH tetkikleri yapılmalıdır. Eğer ki kan tetkikleri de enfeksiyon lehine yüksek bulunmuşsa hastaya antibiyotik başlanmadan önce mutlaka eklem aspirasyonu yapılmalıdır. Aspirasyon sonucu negatif ancak şüphemiz yüksek ise kan tetkikleri ve aspirasyon tekrarlanmalıdır. Ayrıca 2 pozitif kültür sonucu veya sinüs traktı varlığı periprostetik enfeksiyon tanısı için yeterli bulunmuştur.
Subakut enfeksiyonun oluşma nedeni nedir?
{ "answer_start": [ 781 ], "text": [ "perioperatif dönem kontaminasyonu" ] }
Periprostetik enfeksiyon genel olarak artroplasti cerrahileri sonrası karşılaşılabilecek ciddi komplikasyonlardandır. Kalça artroplastisi sonrası periprostetik enfeksiyon oranları %1-3 aralığında bildirilmiştir. Periprostetik enfeksiyonlar artroplasti sayısındaki artış sebebiyle giderek önem kazanmaktadır. Özellikle tedavi sürecinin uzun olması, kemik defektleri ve antibiyotik direncine sahip mikroorganizmalar tedaviyi zorlaştırmaktadır. Stafilokok Aeirus periprostetik enfeksiyonlarda en sık karşılaşılan etken patojen olarak bilinmektedir. Artroplasti cerrahi sonrası ilk 6 hafta içerisinde gelişen enfeksiyon akut, 6 hafta – 1 yıl içerisinde gelişen enfeksiyon subakut, 1. yıldan sonra gelişen enfeksiyon ise geç enfeksiyon olarak nitelendirilmektedir. Subakut enfeksiyonda perioperatif dönem kontaminasyonu ile, geç enfeksiyonda ise lenfatik veya hematojen yolla periprostetik enfeksiyon oluşmaktadır. Hastadan alınan anamnez ve yapılan klinik muayene sonucu periprostetik enfeksiyondan şüphelenilmişse mutlaka CRP ve ESH tetkikleri yapılmalıdır. Eğer ki kan tetkikleri de enfeksiyon lehine yüksek bulunmuşsa hastaya antibiyotik başlanmadan önce mutlaka eklem aspirasyonu yapılmalıdır. Aspirasyon sonucu negatif ancak şüphemiz yüksek ise kan tetkikleri ve aspirasyon tekrarlanmalıdır. Ayrıca 2 pozitif kültür sonucu veya sinüs traktı varlığı periprostetik enfeksiyon tanısı için yeterli bulunmuştur.
Periprostetik enfeksiyon şüphesinde hangi tetkikler yapılmalıdır?
{ "answer_start": [ 1019 ], "text": [ "CRP ve ESH" ] }
Periprostetik enfeksiyon genel olarak artroplasti cerrahileri sonrası karşılaşılabilecek ciddi komplikasyonlardandır. Kalça artroplastisi sonrası periprostetik enfeksiyon oranları %1-3 aralığında bildirilmiştir. Periprostetik enfeksiyonlar artroplasti sayısındaki artış sebebiyle giderek önem kazanmaktadır. Özellikle tedavi sürecinin uzun olması, kemik defektleri ve antibiyotik direncine sahip mikroorganizmalar tedaviyi zorlaştırmaktadır. Stafilokok Aeirus periprostetik enfeksiyonlarda en sık karşılaşılan etken patojen olarak bilinmektedir. Artroplasti cerrahi sonrası ilk 6 hafta içerisinde gelişen enfeksiyon akut, 6 hafta – 1 yıl içerisinde gelişen enfeksiyon subakut, 1. yıldan sonra gelişen enfeksiyon ise geç enfeksiyon olarak nitelendirilmektedir. Subakut enfeksiyonda perioperatif dönem kontaminasyonu ile, geç enfeksiyonda ise lenfatik veya hematojen yolla periprostetik enfeksiyon oluşmaktadır. Hastadan alınan anamnez ve yapılan klinik muayene sonucu periprostetik enfeksiyondan şüphelenilmişse mutlaka CRP ve ESH tetkikleri yapılmalıdır. Eğer ki kan tetkikleri de enfeksiyon lehine yüksek bulunmuşsa hastaya antibiyotik başlanmadan önce mutlaka eklem aspirasyonu yapılmalıdır. Aspirasyon sonucu negatif ancak şüphemiz yüksek ise kan tetkikleri ve aspirasyon tekrarlanmalıdır. Ayrıca 2 pozitif kültür sonucu veya sinüs traktı varlığı periprostetik enfeksiyon tanısı için yeterli bulunmuştur.
Periprostetik enfeksiyon tanısı için hangi durumlar yeterlidir?
{ "answer_start": [ 1300 ], "text": [ "2 pozitif kültür sonucu veya sinüs traktı varlığı" ] }
Cilt insizyonu olarak öncelikle hastanın eski insizyonunu tercih etmek hem cilt beslenmesini korumak ve iyileşme adına hem de estetik olarak daha avantajlıdır. Genel olarak, cerrahlar, birbirine yakın (<6 cm.) paralel insizyonlardan kaçınmalıdır. Aynı şekilde, daha önceki insizyon hattından ayrılmak gerekirse akut açılardan (<60°) kaçınılmalıdır. Bir önceki insizyonun tekrar kullanılabilir olduğu ya da yeni bir insizyonun gerekli olduğunun belirlenmesi, cerrahın revizyon için seçilmiş yaklaşımına bağlı olarak değişecektir. Cilt kesisi ardından derin fasyal tabaka karşımıza çıkar. Cerrahi işlemin tamamlanması ardından derin fasyanın kapatılabilir halde kalması veya kapatılabilir hale getirilmesi yara yeri akıntısı, enfeksiyon gibi komplikasyonların önlenmesi açısından gereklidir.
Cilt insizyonu olarak hastanın eski insizyonunu tercih etmek neden avantajlıdır?
{ "answer_start": [ 71 ], "text": [ "hem cilt beslenmesini korumak ve iyileşme" ] }
Cilt insizyonu olarak öncelikle hastanın eski insizyonunu tercih etmek hem cilt beslenmesini korumak ve iyileşme adına hem de estetik olarak daha avantajlıdır. Genel olarak, cerrahlar, birbirine yakın (<6 cm.) paralel insizyonlardan kaçınmalıdır. Aynı şekilde, daha önceki insizyon hattından ayrılmak gerekirse akut açılardan (<60°) kaçınılmalıdır. Bir önceki insizyonun tekrar kullanılabilir olduğu ya da yeni bir insizyonun gerekli olduğunun belirlenmesi, cerrahın revizyon için seçilmiş yaklaşımına bağlı olarak değişecektir. Cilt kesisi ardından derin fasyal tabaka karşımıza çıkar. Cerrahi işlemin tamamlanması ardından derin fasyanın kapatılabilir halde kalması veya kapatılabilir hale getirilmesi yara yeri akıntısı, enfeksiyon gibi komplikasyonların önlenmesi açısından gereklidir.
Cerrahlar, birbirine yakın paralel insizyonlardan kaçınmak için ne kadar mesafe bırakmalıdır?
{ "answer_start": [ 202 ], "text": [ "<6 cm." ] }
Cilt insizyonu olarak öncelikle hastanın eski insizyonunu tercih etmek hem cilt beslenmesini korumak ve iyileşme adına hem de estetik olarak daha avantajlıdır. Genel olarak, cerrahlar, birbirine yakın (<6 cm.) paralel insizyonlardan kaçınmalıdır. Aynı şekilde, daha önceki insizyon hattından ayrılmak gerekirse akut açılardan (<60°) kaçınılmalıdır. Bir önceki insizyonun tekrar kullanılabilir olduğu ya da yeni bir insizyonun gerekli olduğunun belirlenmesi, cerrahın revizyon için seçilmiş yaklaşımına bağlı olarak değişecektir. Cilt kesisi ardından derin fasyal tabaka karşımıza çıkar. Cerrahi işlemin tamamlanması ardından derin fasyanın kapatılabilir halde kalması veya kapatılabilir hale getirilmesi yara yeri akıntısı, enfeksiyon gibi komplikasyonların önlenmesi açısından gereklidir.
Cerrahlar, insizyon hattından ayrılmak gerekirse hangi açılardan kaçınmalıdır?
{ "answer_start": [ 311 ], "text": [ "akut açılardan" ] }
Cilt insizyonu olarak öncelikle hastanın eski insizyonunu tercih etmek hem cilt beslenmesini korumak ve iyileşme adına hem de estetik olarak daha avantajlıdır. Genel olarak, cerrahlar, birbirine yakın (<6 cm.) paralel insizyonlardan kaçınmalıdır. Aynı şekilde, daha önceki insizyon hattından ayrılmak gerekirse akut açılardan (<60°) kaçınılmalıdır. Bir önceki insizyonun tekrar kullanılabilir olduğu ya da yeni bir insizyonun gerekli olduğunun belirlenmesi, cerrahın revizyon için seçilmiş yaklaşımına bağlı olarak değişecektir. Cilt kesisi ardından derin fasyal tabaka karşımıza çıkar. Cerrahi işlemin tamamlanması ardından derin fasyanın kapatılabilir halde kalması veya kapatılabilir hale getirilmesi yara yeri akıntısı, enfeksiyon gibi komplikasyonların önlenmesi açısından gereklidir.
Yeni bir insizyonun gerekli olup olmadığının belirlenmesi neye bağlıdır?
{ "answer_start": [ 458 ], "text": [ "cerrahın revizyon için seçilmiş yaklaşımına" ] }
Cilt insizyonu olarak öncelikle hastanın eski insizyonunu tercih etmek hem cilt beslenmesini korumak ve iyileşme adına hem de estetik olarak daha avantajlıdır. Genel olarak, cerrahlar, birbirine yakın (<6 cm.) paralel insizyonlardan kaçınmalıdır. Aynı şekilde, daha önceki insizyon hattından ayrılmak gerekirse akut açılardan (<60°) kaçınılmalıdır. Bir önceki insizyonun tekrar kullanılabilir olduğu ya da yeni bir insizyonun gerekli olduğunun belirlenmesi, cerrahın revizyon için seçilmiş yaklaşımına bağlı olarak değişecektir. Cilt kesisi ardından derin fasyal tabaka karşımıza çıkar. Cerrahi işlemin tamamlanması ardından derin fasyanın kapatılabilir halde kalması veya kapatılabilir hale getirilmesi yara yeri akıntısı, enfeksiyon gibi komplikasyonların önlenmesi açısından gereklidir.
Cilt kesisi sonrası hangi tabaka karşımıza çıkar?
{ "answer_start": [ 550 ], "text": [ "derin fasyal" ] }
Cilt insizyonu olarak öncelikle hastanın eski insizyonunu tercih etmek hem cilt beslenmesini korumak ve iyileşme adına hem de estetik olarak daha avantajlıdır. Genel olarak, cerrahlar, birbirine yakın (<6 cm.) paralel insizyonlardan kaçınmalıdır. Aynı şekilde, daha önceki insizyon hattından ayrılmak gerekirse akut açılardan (<60°) kaçınılmalıdır. Bir önceki insizyonun tekrar kullanılabilir olduğu ya da yeni bir insizyonun gerekli olduğunun belirlenmesi, cerrahın revizyon için seçilmiş yaklaşımına bağlı olarak değişecektir. Cilt kesisi ardından derin fasyal tabaka karşımıza çıkar. Cerrahi işlemin tamamlanması ardından derin fasyanın kapatılabilir halde kalması veya kapatılabilir hale getirilmesi yara yeri akıntısı, enfeksiyon gibi komplikasyonların önlenmesi açısından gereklidir.
Derin fasyanın kapatılabilir halde kalması veya getirilmesi neden gereklidir?
{ "answer_start": [ 704 ], "text": [ "yara yeri akıntısı, enfeksiyon gibi komplikasyonların önlenmesi" ] }
Cilt insizyonu olarak öncelikle hastanın eski insizyonunu tercih etmek hem cilt beslenmesini korumak ve iyileşme adına hem de estetik olarak daha avantajlıdır. Genel olarak, cerrahlar, birbirine yakın (<6 cm.) paralel insizyonlardan kaçınmalıdır. Aynı şekilde, daha önceki insizyon hattından ayrılmak gerekirse akut açılardan (<60°) kaçınılmalıdır. Bir önceki insizyonun tekrar kullanılabilir olduğu ya da yeni bir insizyonun gerekli olduğunun belirlenmesi, cerrahın revizyon için seçilmiş yaklaşımına bağlı olarak değişecektir. Cilt kesisi ardından derin fasyal tabaka karşımıza çıkar. Cerrahi işlemin tamamlanması ardından derin fasyanın kapatılabilir halde kalması veya kapatılabilir hale getirilmesi yara yeri akıntısı, enfeksiyon gibi komplikasyonların önlenmesi açısından gereklidir.
Cerrahi işlem tamamlandıktan sonra hangi tabakanın durumu kontrol edilmelidir?
{ "answer_start": [ 550 ], "text": [ "derin fasyal tabaka" ] }
Cilt insizyonu olarak öncelikle hastanın eski insizyonunu tercih etmek hem cilt beslenmesini korumak ve iyileşme adına hem de estetik olarak daha avantajlıdır. Genel olarak, cerrahlar, birbirine yakın (<6 cm.) paralel insizyonlardan kaçınmalıdır. Aynı şekilde, daha önceki insizyon hattından ayrılmak gerekirse akut açılardan (<60°) kaçınılmalıdır. Bir önceki insizyonun tekrar kullanılabilir olduğu ya da yeni bir insizyonun gerekli olduğunun belirlenmesi, cerrahın revizyon için seçilmiş yaklaşımına bağlı olarak değişecektir. Cilt kesisi ardından derin fasyal tabaka karşımıza çıkar. Cerrahi işlemin tamamlanması ardından derin fasyanın kapatılabilir halde kalması veya kapatılabilir hale getirilmesi yara yeri akıntısı, enfeksiyon gibi komplikasyonların önlenmesi açısından gereklidir.
Cilt insizyonunda daha önceki insizyon hattından ayrılmak gerekiyorsa ne yapılmalıdır?
{ "answer_start": [ 311 ], "text": [ "akut açılardan" ] }
Cilt insizyonu olarak öncelikle hastanın eski insizyonunu tercih etmek hem cilt beslenmesini korumak ve iyileşme adına hem de estetik olarak daha avantajlıdır. Genel olarak, cerrahlar, birbirine yakın (<6 cm.) paralel insizyonlardan kaçınmalıdır. Aynı şekilde, daha önceki insizyon hattından ayrılmak gerekirse akut açılardan (<60°) kaçınılmalıdır. Bir önceki insizyonun tekrar kullanılabilir olduğu ya da yeni bir insizyonun gerekli olduğunun belirlenmesi, cerrahın revizyon için seçilmiş yaklaşımına bağlı olarak değişecektir. Cilt kesisi ardından derin fasyal tabaka karşımıza çıkar. Cerrahi işlemin tamamlanması ardından derin fasyanın kapatılabilir halde kalması veya kapatılabilir hale getirilmesi yara yeri akıntısı, enfeksiyon gibi komplikasyonların önlenmesi açısından gereklidir.
Derin fasyal tabaka cilt kesisinden sonra neden önemlidir?
{ "answer_start": [ 704 ], "text": [ "yara yeri akıntısı, enfeksiyon gibi komplikasyonların önlenmesi" ] }
Cilt insizyonu olarak öncelikle hastanın eski insizyonunu tercih etmek hem cilt beslenmesini korumak ve iyileşme adına hem de estetik olarak daha avantajlıdır. Genel olarak, cerrahlar, birbirine yakın (<6 cm.) paralel insizyonlardan kaçınmalıdır. Aynı şekilde, daha önceki insizyon hattından ayrılmak gerekirse akut açılardan (<60°) kaçınılmalıdır. Bir önceki insizyonun tekrar kullanılabilir olduğu ya da yeni bir insizyonun gerekli olduğunun belirlenmesi, cerrahın revizyon için seçilmiş yaklaşımına bağlı olarak değişecektir. Cilt kesisi ardından derin fasyal tabaka karşımıza çıkar. Cerrahi işlemin tamamlanması ardından derin fasyanın kapatılabilir halde kalması veya kapatılabilir hale getirilmesi yara yeri akıntısı, enfeksiyon gibi komplikasyonların önlenmesi açısından gereklidir.
Bir önceki insizyonun tekrar kullanılabilir olup olmadığına kim karar verir?
{ "answer_start": [ 458 ], "text": [ "cerrahın" ] }
Cerrahi olarak hasta lateral dekübit pozisyonda (sağlam kalça alt tarafta olmak üzere) yatırılır. Cilt insizyonuna, spina ilyaka anterior hizasında, büyük trokanterin arka kenarına paralel bir hat boyunca hafifçe kavisli olacak şekilde başlanır. Kesi, femoral şaft boyunca büyük trokanterin distaline belirlenen ihtiyaç kadar uzatılır. Subkutan dokular kapanma esnasında sorun yaşanmaması adına yaklaşık 1 cm. anterior ve posteriora olmak üzere diseke edilir. Deri insizyonu boyunca deri altı dokular, fasya lata ve gluteus maksimusu örten ince fasya tek bir düzlemde geçilir. Parmak yardımı ile fasya lata kaldırılarak gluteus maksimus tendonu palpe edilir. Fazla posteriorda kalan fasyal insizyon, yanlışlıkla maksimus tendonunu kesebilir ve tendonun hemen dibindeki siyatik siniri riske atabilir. Siyatik siniri görerek koruma altına almak yaralanmaları önlemek adına önemli bir hamledir. Gluteus maksimus lifleri ve tendonu belirlendikten sonra lifleri arasından künt bir şekilde diseke edilerek geçilir.
Cerrahi olarak hasta hangi pozisyonda yatırılır?
{ "answer_start": [ 21 ], "text": [ "lateral dekübit pozisyonda" ] }
Cerrahi olarak hasta lateral dekübit pozisyonda (sağlam kalça alt tarafta olmak üzere) yatırılır. Cilt insizyonuna, spina ilyaka anterior hizasında, büyük trokanterin arka kenarına paralel bir hat boyunca hafifçe kavisli olacak şekilde başlanır. Kesi, femoral şaft boyunca büyük trokanterin distaline belirlenen ihtiyaç kadar uzatılır. Subkutan dokular kapanma esnasında sorun yaşanmaması adına yaklaşık 1 cm. anterior ve posteriora olmak üzere diseke edilir. Deri insizyonu boyunca deri altı dokular, fasya lata ve gluteus maksimusu örten ince fasya tek bir düzlemde geçilir. Parmak yardımı ile fasya lata kaldırılarak gluteus maksimus tendonu palpe edilir. Fazla posteriorda kalan fasyal insizyon, yanlışlıkla maksimus tendonunu kesebilir ve tendonun hemen dibindeki siyatik siniri riske atabilir. Siyatik siniri görerek koruma altına almak yaralanmaları önlemek adına önemli bir hamledir. Gluteus maksimus lifleri ve tendonu belirlendikten sonra lifleri arasından künt bir şekilde diseke edilerek geçilir.
Cilt insizyonu nerede başlatılır?
{ "answer_start": [ 116 ], "text": [ "spina ilyaka anterior hizasında" ] }
Cerrahi olarak hasta lateral dekübit pozisyonda (sağlam kalça alt tarafta olmak üzere) yatırılır. Cilt insizyonuna, spina ilyaka anterior hizasında, büyük trokanterin arka kenarına paralel bir hat boyunca hafifçe kavisli olacak şekilde başlanır. Kesi, femoral şaft boyunca büyük trokanterin distaline belirlenen ihtiyaç kadar uzatılır. Subkutan dokular kapanma esnasında sorun yaşanmaması adına yaklaşık 1 cm. anterior ve posteriora olmak üzere diseke edilir. Deri insizyonu boyunca deri altı dokular, fasya lata ve gluteus maksimusu örten ince fasya tek bir düzlemde geçilir. Parmak yardımı ile fasya lata kaldırılarak gluteus maksimus tendonu palpe edilir. Fazla posteriorda kalan fasyal insizyon, yanlışlıkla maksimus tendonunu kesebilir ve tendonun hemen dibindeki siyatik siniri riske atabilir. Siyatik siniri görerek koruma altına almak yaralanmaları önlemek adına önemli bir hamledir. Gluteus maksimus lifleri ve tendonu belirlendikten sonra lifleri arasından künt bir şekilde diseke edilerek geçilir.
Subkutan dokular hangi yönde diseke edilir?
{ "answer_start": [ 410 ], "text": [ "anterior ve posteriora" ] }
Cerrahi olarak hasta lateral dekübit pozisyonda (sağlam kalça alt tarafta olmak üzere) yatırılır. Cilt insizyonuna, spina ilyaka anterior hizasında, büyük trokanterin arka kenarına paralel bir hat boyunca hafifçe kavisli olacak şekilde başlanır. Kesi, femoral şaft boyunca büyük trokanterin distaline belirlenen ihtiyaç kadar uzatılır. Subkutan dokular kapanma esnasında sorun yaşanmaması adına yaklaşık 1 cm. anterior ve posteriora olmak üzere diseke edilir. Deri insizyonu boyunca deri altı dokular, fasya lata ve gluteus maksimusu örten ince fasya tek bir düzlemde geçilir. Parmak yardımı ile fasya lata kaldırılarak gluteus maksimus tendonu palpe edilir. Fazla posteriorda kalan fasyal insizyon, yanlışlıkla maksimus tendonunu kesebilir ve tendonun hemen dibindeki siyatik siniri riske atabilir. Siyatik siniri görerek koruma altına almak yaralanmaları önlemek adına önemli bir hamledir. Gluteus maksimus lifleri ve tendonu belirlendikten sonra lifleri arasından künt bir şekilde diseke edilerek geçilir.
Fasya lata nasıl kaldırılır?
{ "answer_start": [ 577 ], "text": [ "Parmak yardımı" ] }
Cerrahi olarak hasta lateral dekübit pozisyonda (sağlam kalça alt tarafta olmak üzere) yatırılır. Cilt insizyonuna, spina ilyaka anterior hizasında, büyük trokanterin arka kenarına paralel bir hat boyunca hafifçe kavisli olacak şekilde başlanır. Kesi, femoral şaft boyunca büyük trokanterin distaline belirlenen ihtiyaç kadar uzatılır. Subkutan dokular kapanma esnasında sorun yaşanmaması adına yaklaşık 1 cm. anterior ve posteriora olmak üzere diseke edilir. Deri insizyonu boyunca deri altı dokular, fasya lata ve gluteus maksimusu örten ince fasya tek bir düzlemde geçilir. Parmak yardımı ile fasya lata kaldırılarak gluteus maksimus tendonu palpe edilir. Fazla posteriorda kalan fasyal insizyon, yanlışlıkla maksimus tendonunu kesebilir ve tendonun hemen dibindeki siyatik siniri riske atabilir. Siyatik siniri görerek koruma altına almak yaralanmaları önlemek adına önemli bir hamledir. Gluteus maksimus lifleri ve tendonu belirlendikten sonra lifleri arasından künt bir şekilde diseke edilerek geçilir.
Yanlışlıkla maksimus tendonunu kesme riski ne zaman ortaya çıkar?
{ "answer_start": [ 659 ], "text": [ "Fazla posteriorda kalan fasyal insizyon" ] }
Cerrahi olarak hasta lateral dekübit pozisyonda (sağlam kalça alt tarafta olmak üzere) yatırılır. Cilt insizyonuna, spina ilyaka anterior hizasında, büyük trokanterin arka kenarına paralel bir hat boyunca hafifçe kavisli olacak şekilde başlanır. Kesi, femoral şaft boyunca büyük trokanterin distaline belirlenen ihtiyaç kadar uzatılır. Subkutan dokular kapanma esnasında sorun yaşanmaması adına yaklaşık 1 cm. anterior ve posteriora olmak üzere diseke edilir. Deri insizyonu boyunca deri altı dokular, fasya lata ve gluteus maksimusu örten ince fasya tek bir düzlemde geçilir. Parmak yardımı ile fasya lata kaldırılarak gluteus maksimus tendonu palpe edilir. Fazla posteriorda kalan fasyal insizyon, yanlışlıkla maksimus tendonunu kesebilir ve tendonun hemen dibindeki siyatik siniri riske atabilir. Siyatik siniri görerek koruma altına almak yaralanmaları önlemek adına önemli bir hamledir. Gluteus maksimus lifleri ve tendonu belirlendikten sonra lifleri arasından künt bir şekilde diseke edilerek geçilir.
Siyatik sinir nasıl korunmalıdır?
{ "answer_start": [ 815 ], "text": [ "görerek" ] }
Cerrahi olarak hasta lateral dekübit pozisyonda (sağlam kalça alt tarafta olmak üzere) yatırılır. Cilt insizyonuna, spina ilyaka anterior hizasında, büyük trokanterin arka kenarına paralel bir hat boyunca hafifçe kavisli olacak şekilde başlanır. Kesi, femoral şaft boyunca büyük trokanterin distaline belirlenen ihtiyaç kadar uzatılır. Subkutan dokular kapanma esnasında sorun yaşanmaması adına yaklaşık 1 cm. anterior ve posteriora olmak üzere diseke edilir. Deri insizyonu boyunca deri altı dokular, fasya lata ve gluteus maksimusu örten ince fasya tek bir düzlemde geçilir. Parmak yardımı ile fasya lata kaldırılarak gluteus maksimus tendonu palpe edilir. Fazla posteriorda kalan fasyal insizyon, yanlışlıkla maksimus tendonunu kesebilir ve tendonun hemen dibindeki siyatik siniri riske atabilir. Siyatik siniri görerek koruma altına almak yaralanmaları önlemek adına önemli bir hamledir. Gluteus maksimus lifleri ve tendonu belirlendikten sonra lifleri arasından künt bir şekilde diseke edilerek geçilir.
Gluteus maksimus lifleri ve tendonu belirlendikten sonra ne yapılır?
{ "answer_start": [ 949 ], "text": [ "lifleri arasından künt bir şekilde diseke edilerek geçilir." ] }
Cerrahi olarak hasta lateral dekübit pozisyonda (sağlam kalça alt tarafta olmak üzere) yatırılır. Cilt insizyonuna, spina ilyaka anterior hizasında, büyük trokanterin arka kenarına paralel bir hat boyunca hafifçe kavisli olacak şekilde başlanır. Kesi, femoral şaft boyunca büyük trokanterin distaline belirlenen ihtiyaç kadar uzatılır. Subkutan dokular kapanma esnasında sorun yaşanmaması adına yaklaşık 1 cm. anterior ve posteriora olmak üzere diseke edilir. Deri insizyonu boyunca deri altı dokular, fasya lata ve gluteus maksimusu örten ince fasya tek bir düzlemde geçilir. Parmak yardımı ile fasya lata kaldırılarak gluteus maksimus tendonu palpe edilir. Fazla posteriorda kalan fasyal insizyon, yanlışlıkla maksimus tendonunu kesebilir ve tendonun hemen dibindeki siyatik siniri riske atabilir. Siyatik siniri görerek koruma altına almak yaralanmaları önlemek adına önemli bir hamledir. Gluteus maksimus lifleri ve tendonu belirlendikten sonra lifleri arasından künt bir şekilde diseke edilerek geçilir.
Cilt insizyonu boyunca hangi dokular tek bir düzlemde geçilir?
{ "answer_start": [ 483 ], "text": [ "deri altı dokular" ] }
Cerrahi olarak hasta lateral dekübit pozisyonda (sağlam kalça alt tarafta olmak üzere) yatırılır. Cilt insizyonuna, spina ilyaka anterior hizasında, büyük trokanterin arka kenarına paralel bir hat boyunca hafifçe kavisli olacak şekilde başlanır. Kesi, femoral şaft boyunca büyük trokanterin distaline belirlenen ihtiyaç kadar uzatılır. Subkutan dokular kapanma esnasında sorun yaşanmaması adına yaklaşık 1 cm. anterior ve posteriora olmak üzere diseke edilir. Deri insizyonu boyunca deri altı dokular, fasya lata ve gluteus maksimusu örten ince fasya tek bir düzlemde geçilir. Parmak yardımı ile fasya lata kaldırılarak gluteus maksimus tendonu palpe edilir. Fazla posteriorda kalan fasyal insizyon, yanlışlıkla maksimus tendonunu kesebilir ve tendonun hemen dibindeki siyatik siniri riske atabilir. Siyatik siniri görerek koruma altına almak yaralanmaları önlemek adına önemli bir hamledir. Gluteus maksimus lifleri ve tendonu belirlendikten sonra lifleri arasından künt bir şekilde diseke edilerek geçilir.
Siyatik sinir neden korunmalıdır?
{ "answer_start": [ 843 ], "text": [ "yaralanmaları önlemek" ] }
Cerrahi olarak hasta lateral dekübit pozisyonda (sağlam kalça alt tarafta olmak üzere) yatırılır. Cilt insizyonuna, spina ilyaka anterior hizasında, büyük trokanterin arka kenarına paralel bir hat boyunca hafifçe kavisli olacak şekilde başlanır. Kesi, femoral şaft boyunca büyük trokanterin distaline belirlenen ihtiyaç kadar uzatılır. Subkutan dokular kapanma esnasında sorun yaşanmaması adına yaklaşık 1 cm. anterior ve posteriora olmak üzere diseke edilir. Deri insizyonu boyunca deri altı dokular, fasya lata ve gluteus maksimusu örten ince fasya tek bir düzlemde geçilir. Parmak yardımı ile fasya lata kaldırılarak gluteus maksimus tendonu palpe edilir. Fazla posteriorda kalan fasyal insizyon, yanlışlıkla maksimus tendonunu kesebilir ve tendonun hemen dibindeki siyatik siniri riske atabilir. Siyatik siniri görerek koruma altına almak yaralanmaları önlemek adına önemli bir hamledir. Gluteus maksimus lifleri ve tendonu belirlendikten sonra lifleri arasından künt bir şekilde diseke edilerek geçilir.
Cilt insizyonu ne kadar uzatılır?
{ "answer_start": [ 301 ], "text": [ "belirlenen ihtiyaç kadar" ] }
Kalçaya doğrudan lateral yaklaşım, diseksiyonun gluteus medius ve minimus yoluyla yapıldığı bir yaklaşımdır. İlk olarak Bauer tarafından tanımlanmış 1982 yılında ise Hardinge tarafından popüler hale getirilmiştir. Hardinge’in tanımlamasında abdüktörün %50-60 kısmı büyük trokantörden ayrılacak şekildedir. Bu nedenle revizyon cerrahisinde Head ve arkadaşları tarafından tanımlanan, RKA için geliştirilen modifikasyon tercih edilmektedir. Bu modifikasyon abdüktörlerin %25-30’unun ayrılmasını içerdiği ve bu sayede fonksiyonelliği daha iyi koruduğu için daha tercih edilir hale gelmiştir. Lateral yaklaşım arka kapsül ve dış rotatorları korur, bu sayede kalça stabilitesinde diğer yaklaşımlara göre daha başarılıdır. RKA sonrası ortaya çıkan en yaygın komplikasyonlardan biri olan dislokasyon riskini azaltılması sebebiyle tercih edilen bir yaklaşımdır. Direkt lateral yaklaşım proksimal ve distale doğru uzatılabilen tekniği ile hem femur hem de asetabulum için mükemmel bir cerrahi alan görüntüsü sağlar.
Kalçaya doğrudan lateral yaklaşım nasıl bir yaklaşımdır?
{ "answer_start": [ 35 ], "text": [ "diseksiyonun gluteus medius ve minimus yoluyla yapıldığı bir yaklaşımdır" ] }
Kalçaya doğrudan lateral yaklaşım, diseksiyonun gluteus medius ve minimus yoluyla yapıldığı bir yaklaşımdır. İlk olarak Bauer tarafından tanımlanmış 1982 yılında ise Hardinge tarafından popüler hale getirilmiştir. Hardinge’in tanımlamasında abdüktörün %50-60 kısmı büyük trokantörden ayrılacak şekildedir. Bu nedenle revizyon cerrahisinde Head ve arkadaşları tarafından tanımlanan, RKA için geliştirilen modifikasyon tercih edilmektedir. Bu modifikasyon abdüktörlerin %25-30’unun ayrılmasını içerdiği ve bu sayede fonksiyonelliği daha iyi koruduğu için daha tercih edilir hale gelmiştir. Lateral yaklaşım arka kapsül ve dış rotatorları korur, bu sayede kalça stabilitesinde diğer yaklaşımlara göre daha başarılıdır. RKA sonrası ortaya çıkan en yaygın komplikasyonlardan biri olan dislokasyon riskini azaltılması sebebiyle tercih edilen bir yaklaşımdır. Direkt lateral yaklaşım proksimal ve distale doğru uzatılabilen tekniği ile hem femur hem de asetabulum için mükemmel bir cerrahi alan görüntüsü sağlar.
Lateral yaklaşım ilk olarak kim tarafından tanımlanmıştır?
{ "answer_start": [ 120 ], "text": [ "Bauer" ] }
Kalçaya doğrudan lateral yaklaşım, diseksiyonun gluteus medius ve minimus yoluyla yapıldığı bir yaklaşımdır. İlk olarak Bauer tarafından tanımlanmış 1982 yılında ise Hardinge tarafından popüler hale getirilmiştir. Hardinge’in tanımlamasında abdüktörün %50-60 kısmı büyük trokantörden ayrılacak şekildedir. Bu nedenle revizyon cerrahisinde Head ve arkadaşları tarafından tanımlanan, RKA için geliştirilen modifikasyon tercih edilmektedir. Bu modifikasyon abdüktörlerin %25-30’unun ayrılmasını içerdiği ve bu sayede fonksiyonelliği daha iyi koruduğu için daha tercih edilir hale gelmiştir. Lateral yaklaşım arka kapsül ve dış rotatorları korur, bu sayede kalça stabilitesinde diğer yaklaşımlara göre daha başarılıdır. RKA sonrası ortaya çıkan en yaygın komplikasyonlardan biri olan dislokasyon riskini azaltılması sebebiyle tercih edilen bir yaklaşımdır. Direkt lateral yaklaşım proksimal ve distale doğru uzatılabilen tekniği ile hem femur hem de asetabulum için mükemmel bir cerrahi alan görüntüsü sağlar.
Hardinge'in tanımladığı yaklaşımda abdüktörün ne kadarı ayrılır?
{ "answer_start": [ 252 ], "text": [ "%50-60" ] }
Kalçaya doğrudan lateral yaklaşım, diseksiyonun gluteus medius ve minimus yoluyla yapıldığı bir yaklaşımdır. İlk olarak Bauer tarafından tanımlanmış 1982 yılında ise Hardinge tarafından popüler hale getirilmiştir. Hardinge’in tanımlamasında abdüktörün %50-60 kısmı büyük trokantörden ayrılacak şekildedir. Bu nedenle revizyon cerrahisinde Head ve arkadaşları tarafından tanımlanan, RKA için geliştirilen modifikasyon tercih edilmektedir. Bu modifikasyon abdüktörlerin %25-30’unun ayrılmasını içerdiği ve bu sayede fonksiyonelliği daha iyi koruduğu için daha tercih edilir hale gelmiştir. Lateral yaklaşım arka kapsül ve dış rotatorları korur, bu sayede kalça stabilitesinde diğer yaklaşımlara göre daha başarılıdır. RKA sonrası ortaya çıkan en yaygın komplikasyonlardan biri olan dislokasyon riskini azaltılması sebebiyle tercih edilen bir yaklaşımdır. Direkt lateral yaklaşım proksimal ve distale doğru uzatılabilen tekniği ile hem femur hem de asetabulum için mükemmel bir cerrahi alan görüntüsü sağlar.
RKA için geliştirilen modifikasyon neyi içerir?
{ "answer_start": [ 454 ], "text": [ "abdüktörlerin %25-30’unun ayrılmasını" ] }
Kalçaya doğrudan lateral yaklaşım, diseksiyonun gluteus medius ve minimus yoluyla yapıldığı bir yaklaşımdır. İlk olarak Bauer tarafından tanımlanmış 1982 yılında ise Hardinge tarafından popüler hale getirilmiştir. Hardinge’in tanımlamasında abdüktörün %50-60 kısmı büyük trokantörden ayrılacak şekildedir. Bu nedenle revizyon cerrahisinde Head ve arkadaşları tarafından tanımlanan, RKA için geliştirilen modifikasyon tercih edilmektedir. Bu modifikasyon abdüktörlerin %25-30’unun ayrılmasını içerdiği ve bu sayede fonksiyonelliği daha iyi koruduğu için daha tercih edilir hale gelmiştir. Lateral yaklaşım arka kapsül ve dış rotatorları korur, bu sayede kalça stabilitesinde diğer yaklaşımlara göre daha başarılıdır. RKA sonrası ortaya çıkan en yaygın komplikasyonlardan biri olan dislokasyon riskini azaltılması sebebiyle tercih edilen bir yaklaşımdır. Direkt lateral yaklaşım proksimal ve distale doğru uzatılabilen tekniği ile hem femur hem de asetabulum için mükemmel bir cerrahi alan görüntüsü sağlar.
RKA sonrası en yaygın komplikasyonlardan biri nedir?
{ "answer_start": [ 780 ], "text": [ "dislokasyon" ] }
Kalçaya doğrudan lateral yaklaşım, diseksiyonun gluteus medius ve minimus yoluyla yapıldığı bir yaklaşımdır. İlk olarak Bauer tarafından tanımlanmış 1982 yılında ise Hardinge tarafından popüler hale getirilmiştir. Hardinge’in tanımlamasında abdüktörün %50-60 kısmı büyük trokantörden ayrılacak şekildedir. Bu nedenle revizyon cerrahisinde Head ve arkadaşları tarafından tanımlanan, RKA için geliştirilen modifikasyon tercih edilmektedir. Bu modifikasyon abdüktörlerin %25-30’unun ayrılmasını içerdiği ve bu sayede fonksiyonelliği daha iyi koruduğu için daha tercih edilir hale gelmiştir. Lateral yaklaşım arka kapsül ve dış rotatorları korur, bu sayede kalça stabilitesinde diğer yaklaşımlara göre daha başarılıdır. RKA sonrası ortaya çıkan en yaygın komplikasyonlardan biri olan dislokasyon riskini azaltılması sebebiyle tercih edilen bir yaklaşımdır. Direkt lateral yaklaşım proksimal ve distale doğru uzatılabilen tekniği ile hem femur hem de asetabulum için mükemmel bir cerrahi alan görüntüsü sağlar.
Lateral yaklaşım neden kalça stabilitesinde başarılıdır?
{ "answer_start": [ 605 ], "text": [ "arka kapsül ve dış rotatorları korur" ] }
Kalçaya doğrudan lateral yaklaşım, diseksiyonun gluteus medius ve minimus yoluyla yapıldığı bir yaklaşımdır. İlk olarak Bauer tarafından tanımlanmış 1982 yılında ise Hardinge tarafından popüler hale getirilmiştir. Hardinge’in tanımlamasında abdüktörün %50-60 kısmı büyük trokantörden ayrılacak şekildedir. Bu nedenle revizyon cerrahisinde Head ve arkadaşları tarafından tanımlanan, RKA için geliştirilen modifikasyon tercih edilmektedir. Bu modifikasyon abdüktörlerin %25-30’unun ayrılmasını içerdiği ve bu sayede fonksiyonelliği daha iyi koruduğu için daha tercih edilir hale gelmiştir. Lateral yaklaşım arka kapsül ve dış rotatorları korur, bu sayede kalça stabilitesinde diğer yaklaşımlara göre daha başarılıdır. RKA sonrası ortaya çıkan en yaygın komplikasyonlardan biri olan dislokasyon riskini azaltılması sebebiyle tercih edilen bir yaklaşımdır. Direkt lateral yaklaşım proksimal ve distale doğru uzatılabilen tekniği ile hem femur hem de asetabulum için mükemmel bir cerrahi alan görüntüsü sağlar.
Direkt lateral yaklaşımın avantajı nedir?
{ "answer_start": [ 962 ], "text": [ "mükemmel bir cerrahi alan görüntüsü" ] }
Kalçaya doğrudan lateral yaklaşım, diseksiyonun gluteus medius ve minimus yoluyla yapıldığı bir yaklaşımdır. İlk olarak Bauer tarafından tanımlanmış 1982 yılında ise Hardinge tarafından popüler hale getirilmiştir. Hardinge’in tanımlamasında abdüktörün %50-60 kısmı büyük trokantörden ayrılacak şekildedir. Bu nedenle revizyon cerrahisinde Head ve arkadaşları tarafından tanımlanan, RKA için geliştirilen modifikasyon tercih edilmektedir. Bu modifikasyon abdüktörlerin %25-30’unun ayrılmasını içerdiği ve bu sayede fonksiyonelliği daha iyi koruduğu için daha tercih edilir hale gelmiştir. Lateral yaklaşım arka kapsül ve dış rotatorları korur, bu sayede kalça stabilitesinde diğer yaklaşımlara göre daha başarılıdır. RKA sonrası ortaya çıkan en yaygın komplikasyonlardan biri olan dislokasyon riskini azaltılması sebebiyle tercih edilen bir yaklaşımdır. Direkt lateral yaklaşım proksimal ve distale doğru uzatılabilen tekniği ile hem femur hem de asetabulum için mükemmel bir cerrahi alan görüntüsü sağlar.
Kalçaya doğrudan lateral yaklaşım ne zaman popüler hale gelmiştir?
{ "answer_start": [ 149 ], "text": [ "1982" ] }
Kalçaya doğrudan lateral yaklaşım, diseksiyonun gluteus medius ve minimus yoluyla yapıldığı bir yaklaşımdır. İlk olarak Bauer tarafından tanımlanmış 1982 yılında ise Hardinge tarafından popüler hale getirilmiştir. Hardinge’in tanımlamasında abdüktörün %50-60 kısmı büyük trokantörden ayrılacak şekildedir. Bu nedenle revizyon cerrahisinde Head ve arkadaşları tarafından tanımlanan, RKA için geliştirilen modifikasyon tercih edilmektedir. Bu modifikasyon abdüktörlerin %25-30’unun ayrılmasını içerdiği ve bu sayede fonksiyonelliği daha iyi koruduğu için daha tercih edilir hale gelmiştir. Lateral yaklaşım arka kapsül ve dış rotatorları korur, bu sayede kalça stabilitesinde diğer yaklaşımlara göre daha başarılıdır. RKA sonrası ortaya çıkan en yaygın komplikasyonlardan biri olan dislokasyon riskini azaltılması sebebiyle tercih edilen bir yaklaşımdır. Direkt lateral yaklaşım proksimal ve distale doğru uzatılabilen tekniği ile hem femur hem de asetabulum için mükemmel bir cerrahi alan görüntüsü sağlar.
RKA için geliştirilen modifikasyon neden tercih edilir hale gelmiştir?
{ "answer_start": [ 454 ], "text": [ "abdüktörlerin %25-30’unun ayrılmasını içerdiği ve bu sayede fonksiyonelliği daha iyi koruduğu" ] }
Kalçaya doğrudan lateral yaklaşım, diseksiyonun gluteus medius ve minimus yoluyla yapıldığı bir yaklaşımdır. İlk olarak Bauer tarafından tanımlanmış 1982 yılında ise Hardinge tarafından popüler hale getirilmiştir. Hardinge’in tanımlamasında abdüktörün %50-60 kısmı büyük trokantörden ayrılacak şekildedir. Bu nedenle revizyon cerrahisinde Head ve arkadaşları tarafından tanımlanan, RKA için geliştirilen modifikasyon tercih edilmektedir. Bu modifikasyon abdüktörlerin %25-30’unun ayrılmasını içerdiği ve bu sayede fonksiyonelliği daha iyi koruduğu için daha tercih edilir hale gelmiştir. Lateral yaklaşım arka kapsül ve dış rotatorları korur, bu sayede kalça stabilitesinde diğer yaklaşımlara göre daha başarılıdır. RKA sonrası ortaya çıkan en yaygın komplikasyonlardan biri olan dislokasyon riskini azaltılması sebebiyle tercih edilen bir yaklaşımdır. Direkt lateral yaklaşım proksimal ve distale doğru uzatılabilen tekniği ile hem femur hem de asetabulum için mükemmel bir cerrahi alan görüntüsü sağlar.
Direkt lateral yaklaşımın tekniği neye imkan tanır?
{ "answer_start": [ 877 ], "text": [ "proksimal ve distale doğru uzatılabilen" ] }
Femur bölgesinde vastus lateralis posterolateralinden diseksiyona devam edilir ve Hohman ekartörü yardımı ile vastus lateralis anteriora ekarte edilir. Gluteus medius ve minimusa diseksiyon femoral protez boynunun lokasyonu ile belirlenen bir aralıkta uygulanır. Abdüktör içine proksimal diseksiyon 3-4 cm. ile sınırlı olmalıdır. Bu korumacı yaklaşım, superior gluteal siniri korur ve böylece vastus lateralis ile sürekliliği olan gluteus medius ve minimusun en ön liflerine innervasyonu koruyacaktır. Femoral komponent boynunu gördükten sonra asetabulum anterioruna bir Hohman ekartörü yerleştirilir ve dokular anteriora doğru ekarte edilir.
Femur bölgesinde diseksiyona nereden devam edilir?
{ "answer_start": [ 17 ], "text": [ "vastus lateralis posterolateralinden" ] }
Femur bölgesinde vastus lateralis posterolateralinden diseksiyona devam edilir ve Hohman ekartörü yardımı ile vastus lateralis anteriora ekarte edilir. Gluteus medius ve minimusa diseksiyon femoral protez boynunun lokasyonu ile belirlenen bir aralıkta uygulanır. Abdüktör içine proksimal diseksiyon 3-4 cm. ile sınırlı olmalıdır. Bu korumacı yaklaşım, superior gluteal siniri korur ve böylece vastus lateralis ile sürekliliği olan gluteus medius ve minimusun en ön liflerine innervasyonu koruyacaktır. Femoral komponent boynunu gördükten sonra asetabulum anterioruna bir Hohman ekartörü yerleştirilir ve dokular anteriora doğru ekarte edilir.
Vastus lateralis hangi yöne ekarte edilir?
{ "answer_start": [ 127 ], "text": [ "anterior" ] }
Femur bölgesinde vastus lateralis posterolateralinden diseksiyona devam edilir ve Hohman ekartörü yardımı ile vastus lateralis anteriora ekarte edilir. Gluteus medius ve minimusa diseksiyon femoral protez boynunun lokasyonu ile belirlenen bir aralıkta uygulanır. Abdüktör içine proksimal diseksiyon 3-4 cm. ile sınırlı olmalıdır. Bu korumacı yaklaşım, superior gluteal siniri korur ve böylece vastus lateralis ile sürekliliği olan gluteus medius ve minimusun en ön liflerine innervasyonu koruyacaktır. Femoral komponent boynunu gördükten sonra asetabulum anterioruna bir Hohman ekartörü yerleştirilir ve dokular anteriora doğru ekarte edilir.
Gluteus medius ve minimusa diseksiyon nasıl belirlenir?
{ "answer_start": [ 190 ], "text": [ "femoral protez boynunun lokasyonu ile belirlenen bir aralıkta" ] }
Femur bölgesinde vastus lateralis posterolateralinden diseksiyona devam edilir ve Hohman ekartörü yardımı ile vastus lateralis anteriora ekarte edilir. Gluteus medius ve minimusa diseksiyon femoral protez boynunun lokasyonu ile belirlenen bir aralıkta uygulanır. Abdüktör içine proksimal diseksiyon 3-4 cm. ile sınırlı olmalıdır. Bu korumacı yaklaşım, superior gluteal siniri korur ve böylece vastus lateralis ile sürekliliği olan gluteus medius ve minimusun en ön liflerine innervasyonu koruyacaktır. Femoral komponent boynunu gördükten sonra asetabulum anterioruna bir Hohman ekartörü yerleştirilir ve dokular anteriora doğru ekarte edilir.
Abdüktör içine proksimal diseksiyon ne kadar ile sınırlı olmalıdır?
{ "answer_start": [ 299 ], "text": [ "3-4 cm." ] }
Femur bölgesinde vastus lateralis posterolateralinden diseksiyona devam edilir ve Hohman ekartörü yardımı ile vastus lateralis anteriora ekarte edilir. Gluteus medius ve minimusa diseksiyon femoral protez boynunun lokasyonu ile belirlenen bir aralıkta uygulanır. Abdüktör içine proksimal diseksiyon 3-4 cm. ile sınırlı olmalıdır. Bu korumacı yaklaşım, superior gluteal siniri korur ve böylece vastus lateralis ile sürekliliği olan gluteus medius ve minimusun en ön liflerine innervasyonu koruyacaktır. Femoral komponent boynunu gördükten sonra asetabulum anterioruna bir Hohman ekartörü yerleştirilir ve dokular anteriora doğru ekarte edilir.
Korumacı yaklaşımın amacı nedir?
{ "answer_start": [ 352 ], "text": [ "superior gluteal siniri korur" ] }
Femur bölgesinde vastus lateralis posterolateralinden diseksiyona devam edilir ve Hohman ekartörü yardımı ile vastus lateralis anteriora ekarte edilir. Gluteus medius ve minimusa diseksiyon femoral protez boynunun lokasyonu ile belirlenen bir aralıkta uygulanır. Abdüktör içine proksimal diseksiyon 3-4 cm. ile sınırlı olmalıdır. Bu korumacı yaklaşım, superior gluteal siniri korur ve böylece vastus lateralis ile sürekliliği olan gluteus medius ve minimusun en ön liflerine innervasyonu koruyacaktır. Femoral komponent boynunu gördükten sonra asetabulum anterioruna bir Hohman ekartörü yerleştirilir ve dokular anteriora doğru ekarte edilir.
Femoral komponent boynunu gördükten sonra ne yapılır?
{ "answer_start": [ 567 ], "text": [ "bir Hohman ekartörü yerleştirilir ve dokular anteriora doğru ekarte edilir" ] }
Femur bölgesinde vastus lateralis posterolateralinden diseksiyona devam edilir ve Hohman ekartörü yardımı ile vastus lateralis anteriora ekarte edilir. Gluteus medius ve minimusa diseksiyon femoral protez boynunun lokasyonu ile belirlenen bir aralıkta uygulanır. Abdüktör içine proksimal diseksiyon 3-4 cm. ile sınırlı olmalıdır. Bu korumacı yaklaşım, superior gluteal siniri korur ve böylece vastus lateralis ile sürekliliği olan gluteus medius ve minimusun en ön liflerine innervasyonu koruyacaktır. Femoral komponent boynunu gördükten sonra asetabulum anterioruna bir Hohman ekartörü yerleştirilir ve dokular anteriora doğru ekarte edilir.
Hohman ekartörü hangi dokuları ekarte eder?
{ "answer_start": [ 110 ], "text": [ "vastus lateralis anteriora" ] }
Femur bölgesinde vastus lateralis posterolateralinden diseksiyona devam edilir ve Hohman ekartörü yardımı ile vastus lateralis anteriora ekarte edilir. Gluteus medius ve minimusa diseksiyon femoral protez boynunun lokasyonu ile belirlenen bir aralıkta uygulanır. Abdüktör içine proksimal diseksiyon 3-4 cm. ile sınırlı olmalıdır. Bu korumacı yaklaşım, superior gluteal siniri korur ve böylece vastus lateralis ile sürekliliği olan gluteus medius ve minimusun en ön liflerine innervasyonu koruyacaktır. Femoral komponent boynunu gördükten sonra asetabulum anterioruna bir Hohman ekartörü yerleştirilir ve dokular anteriora doğru ekarte edilir.
Gluteus medius ve minimusun en ön liflerine innervasyonu korumak için hangi sinir korunur?
{ "answer_start": [ 352 ], "text": [ "superior gluteal siniri" ] }
Femur bölgesinde vastus lateralis posterolateralinden diseksiyona devam edilir ve Hohman ekartörü yardımı ile vastus lateralis anteriora ekarte edilir. Gluteus medius ve minimusa diseksiyon femoral protez boynunun lokasyonu ile belirlenen bir aralıkta uygulanır. Abdüktör içine proksimal diseksiyon 3-4 cm. ile sınırlı olmalıdır. Bu korumacı yaklaşım, superior gluteal siniri korur ve böylece vastus lateralis ile sürekliliği olan gluteus medius ve minimusun en ön liflerine innervasyonu koruyacaktır. Femoral komponent boynunu gördükten sonra asetabulum anterioruna bir Hohman ekartörü yerleştirilir ve dokular anteriora doğru ekarte edilir.
Hohman ekartörü femoral komponent boynunu gördükten sonra nereye yerleştirilir?
{ "answer_start": [ 544 ], "text": [ "asetabulum anterioruna" ] }
Femur bölgesinde vastus lateralis posterolateralinden diseksiyona devam edilir ve Hohman ekartörü yardımı ile vastus lateralis anteriora ekarte edilir. Gluteus medius ve minimusa diseksiyon femoral protez boynunun lokasyonu ile belirlenen bir aralıkta uygulanır. Abdüktör içine proksimal diseksiyon 3-4 cm. ile sınırlı olmalıdır. Bu korumacı yaklaşım, superior gluteal siniri korur ve böylece vastus lateralis ile sürekliliği olan gluteus medius ve minimusun en ön liflerine innervasyonu koruyacaktır. Femoral komponent boynunu gördükten sonra asetabulum anterioruna bir Hohman ekartörü yerleştirilir ve dokular anteriora doğru ekarte edilir.
Femoral protez boynunun lokasyonu neyi belirler?
{ "answer_start": [ 152 ], "text": [ "Gluteus medius ve minimusa diseksiyon" ] }
Zole olarak ara parça (liner) aşınmalarında ara parça değişimi ve baş değişimi gerektiği durumlarda anterior yaklaşım tercih edilebilir. Kısacası izole asetabular komponentlerin değişimlerinde tercih edilebilir bir yaklaşımdır. Dislokasyon oranları posterior yaklaşıma göre azdır. Dislokasyon oranları yapılan çalışmalarda %0-6,6 olarak görülmüştür. Yine de kısıtlı bir alana ulaşım sağladığı, özellikle asetabulum posteriorunu ve posterior kolona yaklaşımda yetersiz kaldığı için komplike vakalarda tercih edilirliği düşüktür. Ayrıca yaklaşımın distal bölümü femur şaftına tam erişim sağlar, ancak subperiosteal elevasyon veya vastus lateralis'in ayrılmasını gerektirir. Anterior yaklaşım esnasında trokantör kırığına rastlamak olasıdır. Yani femura bir müdahale gerekecekse bu yaklaşım cerrah için dezavantaj olacaktır. Anterior yaklaşımda sık karşılaşılan komplikasyonlar trokanterik kırık, gecikmiş yara iyileşmesi, lateral femoral kutanöz sinir hasarı, femoral perforasyon, bacak boyunda eşitsizlik, kanama ve hematomdur. Bu komplikasyonları önlemek için çeşitli önlemler alınmaktadır. Ancak günümüzde lateral ve posterior yaklaşımların cerrahlar tarafından daha aşina olunması ve daha az komplikasyona neden olmaları nedeniyle tercih edilirliği son sırada kalmaktadır.
Hangi durumlarda anterior yaklaşım tercih edilebilir?
{ "answer_start": [ 12 ], "text": [ "ara parça (liner) aşınmalarında ara parça değişimi ve baş değişimi gerektiği durumlarda" ] }
Zole olarak ara parça (liner) aşınmalarında ara parça değişimi ve baş değişimi gerektiği durumlarda anterior yaklaşım tercih edilebilir. Kısacası izole asetabular komponentlerin değişimlerinde tercih edilebilir bir yaklaşımdır. Dislokasyon oranları posterior yaklaşıma göre azdır. Dislokasyon oranları yapılan çalışmalarda %0-6,6 olarak görülmüştür. Yine de kısıtlı bir alana ulaşım sağladığı, özellikle asetabulum posteriorunu ve posterior kolona yaklaşımda yetersiz kaldığı için komplike vakalarda tercih edilirliği düşüktür. Ayrıca yaklaşımın distal bölümü femur şaftına tam erişim sağlar, ancak subperiosteal elevasyon veya vastus lateralis'in ayrılmasını gerektirir. Anterior yaklaşım esnasında trokantör kırığına rastlamak olasıdır. Yani femura bir müdahale gerekecekse bu yaklaşım cerrah için dezavantaj olacaktır. Anterior yaklaşımda sık karşılaşılan komplikasyonlar trokanterik kırık, gecikmiş yara iyileşmesi, lateral femoral kutanöz sinir hasarı, femoral perforasyon, bacak boyunda eşitsizlik, kanama ve hematomdur. Bu komplikasyonları önlemek için çeşitli önlemler alınmaktadır. Ancak günümüzde lateral ve posterior yaklaşımların cerrahlar tarafından daha aşina olunması ve daha az komplikasyona neden olmaları nedeniyle tercih edilirliği son sırada kalmaktadır.
Dislokasyon oranları hangi yaklaşıma göre azdır?
{ "answer_start": [ 249 ], "text": [ "posterior yaklaşıma göre" ] }
Zole olarak ara parça (liner) aşınmalarında ara parça değişimi ve baş değişimi gerektiği durumlarda anterior yaklaşım tercih edilebilir. Kısacası izole asetabular komponentlerin değişimlerinde tercih edilebilir bir yaklaşımdır. Dislokasyon oranları posterior yaklaşıma göre azdır. Dislokasyon oranları yapılan çalışmalarda %0-6,6 olarak görülmüştür. Yine de kısıtlı bir alana ulaşım sağladığı, özellikle asetabulum posteriorunu ve posterior kolona yaklaşımda yetersiz kaldığı için komplike vakalarda tercih edilirliği düşüktür. Ayrıca yaklaşımın distal bölümü femur şaftına tam erişim sağlar, ancak subperiosteal elevasyon veya vastus lateralis'in ayrılmasını gerektirir. Anterior yaklaşım esnasında trokantör kırığına rastlamak olasıdır. Yani femura bir müdahale gerekecekse bu yaklaşım cerrah için dezavantaj olacaktır. Anterior yaklaşımda sık karşılaşılan komplikasyonlar trokanterik kırık, gecikmiş yara iyileşmesi, lateral femoral kutanöz sinir hasarı, femoral perforasyon, bacak boyunda eşitsizlik, kanama ve hematomdur. Bu komplikasyonları önlemek için çeşitli önlemler alınmaktadır. Ancak günümüzde lateral ve posterior yaklaşımların cerrahlar tarafından daha aşina olunması ve daha az komplikasyona neden olmaları nedeniyle tercih edilirliği son sırada kalmaktadır.
Dislokasyon oranları yapılan çalışmalarda ne kadar olarak görülmüştür?
{ "answer_start": [ 323 ], "text": [ "%0-6,6" ] }
Zole olarak ara parça (liner) aşınmalarında ara parça değişimi ve baş değişimi gerektiği durumlarda anterior yaklaşım tercih edilebilir. Kısacası izole asetabular komponentlerin değişimlerinde tercih edilebilir bir yaklaşımdır. Dislokasyon oranları posterior yaklaşıma göre azdır. Dislokasyon oranları yapılan çalışmalarda %0-6,6 olarak görülmüştür. Yine de kısıtlı bir alana ulaşım sağladığı, özellikle asetabulum posteriorunu ve posterior kolona yaklaşımda yetersiz kaldığı için komplike vakalarda tercih edilirliği düşüktür. Ayrıca yaklaşımın distal bölümü femur şaftına tam erişim sağlar, ancak subperiosteal elevasyon veya vastus lateralis'in ayrılmasını gerektirir. Anterior yaklaşım esnasında trokantör kırığına rastlamak olasıdır. Yani femura bir müdahale gerekecekse bu yaklaşım cerrah için dezavantaj olacaktır. Anterior yaklaşımda sık karşılaşılan komplikasyonlar trokanterik kırık, gecikmiş yara iyileşmesi, lateral femoral kutanöz sinir hasarı, femoral perforasyon, bacak boyunda eşitsizlik, kanama ve hematomdur. Bu komplikasyonları önlemek için çeşitli önlemler alınmaktadır. Ancak günümüzde lateral ve posterior yaklaşımların cerrahlar tarafından daha aşina olunması ve daha az komplikasyona neden olmaları nedeniyle tercih edilirliği son sırada kalmaktadır.
Anterior yaklaşım neden komplike vakalarda tercih edilmez?
{ "answer_start": [ 358 ], "text": [ "kısıtlı bir alana ulaşım sağladığı" ] }
Zole olarak ara parça (liner) aşınmalarında ara parça değişimi ve baş değişimi gerektiği durumlarda anterior yaklaşım tercih edilebilir. Kısacası izole asetabular komponentlerin değişimlerinde tercih edilebilir bir yaklaşımdır. Dislokasyon oranları posterior yaklaşıma göre azdır. Dislokasyon oranları yapılan çalışmalarda %0-6,6 olarak görülmüştür. Yine de kısıtlı bir alana ulaşım sağladığı, özellikle asetabulum posteriorunu ve posterior kolona yaklaşımda yetersiz kaldığı için komplike vakalarda tercih edilirliği düşüktür. Ayrıca yaklaşımın distal bölümü femur şaftına tam erişim sağlar, ancak subperiosteal elevasyon veya vastus lateralis'in ayrılmasını gerektirir. Anterior yaklaşım esnasında trokantör kırığına rastlamak olasıdır. Yani femura bir müdahale gerekecekse bu yaklaşım cerrah için dezavantaj olacaktır. Anterior yaklaşımda sık karşılaşılan komplikasyonlar trokanterik kırık, gecikmiş yara iyileşmesi, lateral femoral kutanöz sinir hasarı, femoral perforasyon, bacak boyunda eşitsizlik, kanama ve hematomdur. Bu komplikasyonları önlemek için çeşitli önlemler alınmaktadır. Ancak günümüzde lateral ve posterior yaklaşımların cerrahlar tarafından daha aşina olunması ve daha az komplikasyona neden olmaları nedeniyle tercih edilirliği son sırada kalmaktadır.
Anterior yaklaşımın distal bölümü nereye tam erişim sağlar?
{ "answer_start": [ 560 ], "text": [ "femur şaftına" ] }
Zole olarak ara parça (liner) aşınmalarında ara parça değişimi ve baş değişimi gerektiği durumlarda anterior yaklaşım tercih edilebilir. Kısacası izole asetabular komponentlerin değişimlerinde tercih edilebilir bir yaklaşımdır. Dislokasyon oranları posterior yaklaşıma göre azdır. Dislokasyon oranları yapılan çalışmalarda %0-6,6 olarak görülmüştür. Yine de kısıtlı bir alana ulaşım sağladığı, özellikle asetabulum posteriorunu ve posterior kolona yaklaşımda yetersiz kaldığı için komplike vakalarda tercih edilirliği düşüktür. Ayrıca yaklaşımın distal bölümü femur şaftına tam erişim sağlar, ancak subperiosteal elevasyon veya vastus lateralis'in ayrılmasını gerektirir. Anterior yaklaşım esnasında trokantör kırığına rastlamak olasıdır. Yani femura bir müdahale gerekecekse bu yaklaşım cerrah için dezavantaj olacaktır. Anterior yaklaşımda sık karşılaşılan komplikasyonlar trokanterik kırık, gecikmiş yara iyileşmesi, lateral femoral kutanöz sinir hasarı, femoral perforasyon, bacak boyunda eşitsizlik, kanama ve hematomdur. Bu komplikasyonları önlemek için çeşitli önlemler alınmaktadır. Ancak günümüzde lateral ve posterior yaklaşımların cerrahlar tarafından daha aşina olunması ve daha az komplikasyona neden olmaları nedeniyle tercih edilirliği son sırada kalmaktadır.
Anterior yaklaşım sırasında hangi komplikasyonlara rastlanabilir?
{ "answer_start": [ 875 ], "text": [ "trokanterik kırık, gecikmiş yara iyileşmesi, lateral femoral kutanöz sinir hasarı, femoral perforasyon, bacak boyunda eşitsizlik, kanama ve hematom" ] }
Zole olarak ara parça (liner) aşınmalarında ara parça değişimi ve baş değişimi gerektiği durumlarda anterior yaklaşım tercih edilebilir. Kısacası izole asetabular komponentlerin değişimlerinde tercih edilebilir bir yaklaşımdır. Dislokasyon oranları posterior yaklaşıma göre azdır. Dislokasyon oranları yapılan çalışmalarda %0-6,6 olarak görülmüştür. Yine de kısıtlı bir alana ulaşım sağladığı, özellikle asetabulum posteriorunu ve posterior kolona yaklaşımda yetersiz kaldığı için komplike vakalarda tercih edilirliği düşüktür. Ayrıca yaklaşımın distal bölümü femur şaftına tam erişim sağlar, ancak subperiosteal elevasyon veya vastus lateralis'in ayrılmasını gerektirir. Anterior yaklaşım esnasında trokantör kırığına rastlamak olasıdır. Yani femura bir müdahale gerekecekse bu yaklaşım cerrah için dezavantaj olacaktır. Anterior yaklaşımda sık karşılaşılan komplikasyonlar trokanterik kırık, gecikmiş yara iyileşmesi, lateral femoral kutanöz sinir hasarı, femoral perforasyon, bacak boyunda eşitsizlik, kanama ve hematomdur. Bu komplikasyonları önlemek için çeşitli önlemler alınmaktadır. Ancak günümüzde lateral ve posterior yaklaşımların cerrahlar tarafından daha aşina olunması ve daha az komplikasyona neden olmaları nedeniyle tercih edilirliği son sırada kalmaktadır.
Cerrahlar neden anterior yaklaşımı daha az tercih etmektedir?
{ "answer_start": [ 1186 ], "text": [ "daha az komplikasyona neden olmaları nedeniyle" ] }
Zole olarak ara parça (liner) aşınmalarında ara parça değişimi ve baş değişimi gerektiği durumlarda anterior yaklaşım tercih edilebilir. Kısacası izole asetabular komponentlerin değişimlerinde tercih edilebilir bir yaklaşımdır. Dislokasyon oranları posterior yaklaşıma göre azdır. Dislokasyon oranları yapılan çalışmalarda %0-6,6 olarak görülmüştür. Yine de kısıtlı bir alana ulaşım sağladığı, özellikle asetabulum posteriorunu ve posterior kolona yaklaşımda yetersiz kaldığı için komplike vakalarda tercih edilirliği düşüktür. Ayrıca yaklaşımın distal bölümü femur şaftına tam erişim sağlar, ancak subperiosteal elevasyon veya vastus lateralis'in ayrılmasını gerektirir. Anterior yaklaşım esnasında trokantör kırığına rastlamak olasıdır. Yani femura bir müdahale gerekecekse bu yaklaşım cerrah için dezavantaj olacaktır. Anterior yaklaşımda sık karşılaşılan komplikasyonlar trokanterik kırık, gecikmiş yara iyileşmesi, lateral femoral kutanöz sinir hasarı, femoral perforasyon, bacak boyunda eşitsizlik, kanama ve hematomdur. Bu komplikasyonları önlemek için çeşitli önlemler alınmaktadır. Ancak günümüzde lateral ve posterior yaklaşımların cerrahlar tarafından daha aşina olunması ve daha az komplikasyona neden olmaları nedeniyle tercih edilirliği son sırada kalmaktadır.
Anterior yaklaşımın cerrah için dezavantajı nedir?
{ "answer_start": [ 744 ], "text": [ "femura bir müdahale gerekecekse" ] }
Zole olarak ara parça (liner) aşınmalarında ara parça değişimi ve baş değişimi gerektiği durumlarda anterior yaklaşım tercih edilebilir. Kısacası izole asetabular komponentlerin değişimlerinde tercih edilebilir bir yaklaşımdır. Dislokasyon oranları posterior yaklaşıma göre azdır. Dislokasyon oranları yapılan çalışmalarda %0-6,6 olarak görülmüştür. Yine de kısıtlı bir alana ulaşım sağladığı, özellikle asetabulum posteriorunu ve posterior kolona yaklaşımda yetersiz kaldığı için komplike vakalarda tercih edilirliği düşüktür. Ayrıca yaklaşımın distal bölümü femur şaftına tam erişim sağlar, ancak subperiosteal elevasyon veya vastus lateralis'in ayrılmasını gerektirir. Anterior yaklaşım esnasında trokantör kırığına rastlamak olasıdır. Yani femura bir müdahale gerekecekse bu yaklaşım cerrah için dezavantaj olacaktır. Anterior yaklaşımda sık karşılaşılan komplikasyonlar trokanterik kırık, gecikmiş yara iyileşmesi, lateral femoral kutanöz sinir hasarı, femoral perforasyon, bacak boyunda eşitsizlik, kanama ve hematomdur. Bu komplikasyonları önlemek için çeşitli önlemler alınmaktadır. Ancak günümüzde lateral ve posterior yaklaşımların cerrahlar tarafından daha aşina olunması ve daha az komplikasyona neden olmaları nedeniyle tercih edilirliği son sırada kalmaktadır.
Anterior yaklaşım sırasında hangi kırığa rastlanabilir?
{ "answer_start": [ 700 ], "text": [ "trokantör kırığı" ] }
Zole olarak ara parça (liner) aşınmalarında ara parça değişimi ve baş değişimi gerektiği durumlarda anterior yaklaşım tercih edilebilir. Kısacası izole asetabular komponentlerin değişimlerinde tercih edilebilir bir yaklaşımdır. Dislokasyon oranları posterior yaklaşıma göre azdır. Dislokasyon oranları yapılan çalışmalarda %0-6,6 olarak görülmüştür. Yine de kısıtlı bir alana ulaşım sağladığı, özellikle asetabulum posteriorunu ve posterior kolona yaklaşımda yetersiz kaldığı için komplike vakalarda tercih edilirliği düşüktür. Ayrıca yaklaşımın distal bölümü femur şaftına tam erişim sağlar, ancak subperiosteal elevasyon veya vastus lateralis'in ayrılmasını gerektirir. Anterior yaklaşım esnasında trokantör kırığına rastlamak olasıdır. Yani femura bir müdahale gerekecekse bu yaklaşım cerrah için dezavantaj olacaktır. Anterior yaklaşımda sık karşılaşılan komplikasyonlar trokanterik kırık, gecikmiş yara iyileşmesi, lateral femoral kutanöz sinir hasarı, femoral perforasyon, bacak boyunda eşitsizlik, kanama ve hematomdur. Bu komplikasyonları önlemek için çeşitli önlemler alınmaktadır. Ancak günümüzde lateral ve posterior yaklaşımların cerrahlar tarafından daha aşina olunması ve daha az komplikasyona neden olmaları nedeniyle tercih edilirliği son sırada kalmaktadır.
Anterior yaklaşımda karşılaşılan komplikasyonları önlemek için ne yapılır?
{ "answer_start": [ 1060 ], "text": [ "çeşitli önlemler alınmaktadır" ] }
Revizyon cerrahisinde ilk aşama mevcut implantların çıkarılmasıdır. İmplantlar gevşemiş olup rahatlıkla çıkabildiği gibi fiksasyonu sağlam olup çıkartma esnasında cerrahi ekibi zor durumda da bırakabilmektedir. Fiksasyonun sağlam olduğu durumlarda mevcut kemik stoğuna ve yumuşak dokulara en az hasarı vererek çıkarma işlemini gerçekleştirmek adına zaman içerisinde çeşitli yöntemler ortaya konulmuştur. Mevcut anatomiye çıkarma işlemi esnasında en az hasarı vermek, revizyon cerrahisinin ikinci aşamasında cerraha kolaylık sağlar ve komplike artroplasti implantlarının kullanım oranını azaltır. Çıkarma işleminde ilk aşama, yalnızca asetabular revizyon bile yapılacak olsa, femoral başın çıkarılmasıdır. Genellikle başın çıkarılması işleminde herhangi bir zorluk yaşanmaz ve kolaylıkla çıkartılır. Ancak kilitli ara parça olduğu zaman kalça dislokasyonu esnasında baş, boyundan çıkarak liner içerisinde kalabilir. Bu durumda özel malzemelerle (trunnion (muylu)) çıkarma yapmak gerekmektedir.
Revizyon cerrahisinde ilk aşama nedir?
{ "answer_start": [ 32 ], "text": [ "mevcut implantların çıkarılması" ] }
Revizyon cerrahisinde ilk aşama mevcut implantların çıkarılmasıdır. İmplantlar gevşemiş olup rahatlıkla çıkabildiği gibi fiksasyonu sağlam olup çıkartma esnasında cerrahi ekibi zor durumda da bırakabilmektedir. Fiksasyonun sağlam olduğu durumlarda mevcut kemik stoğuna ve yumuşak dokulara en az hasarı vererek çıkarma işlemini gerçekleştirmek adına zaman içerisinde çeşitli yöntemler ortaya konulmuştur. Mevcut anatomiye çıkarma işlemi esnasında en az hasarı vermek, revizyon cerrahisinin ikinci aşamasında cerraha kolaylık sağlar ve komplike artroplasti implantlarının kullanım oranını azaltır. Çıkarma işleminde ilk aşama, yalnızca asetabular revizyon bile yapılacak olsa, femoral başın çıkarılmasıdır. Genellikle başın çıkarılması işleminde herhangi bir zorluk yaşanmaz ve kolaylıkla çıkartılır. Ancak kilitli ara parça olduğu zaman kalça dislokasyonu esnasında baş, boyundan çıkarak liner içerisinde kalabilir. Bu durumda özel malzemelerle (trunnion (muylu)) çıkarma yapmak gerekmektedir.
İmplantlar hangi durumda cerrahi ekibi zor durumda bırakabilir?
{ "answer_start": [ 121 ], "text": [ "fiksasyonu sağlam" ] }
Revizyon cerrahisinde ilk aşama mevcut implantların çıkarılmasıdır. İmplantlar gevşemiş olup rahatlıkla çıkabildiği gibi fiksasyonu sağlam olup çıkartma esnasında cerrahi ekibi zor durumda da bırakabilmektedir. Fiksasyonun sağlam olduğu durumlarda mevcut kemik stoğuna ve yumuşak dokulara en az hasarı vererek çıkarma işlemini gerçekleştirmek adına zaman içerisinde çeşitli yöntemler ortaya konulmuştur. Mevcut anatomiye çıkarma işlemi esnasında en az hasarı vermek, revizyon cerrahisinin ikinci aşamasında cerraha kolaylık sağlar ve komplike artroplasti implantlarının kullanım oranını azaltır. Çıkarma işleminde ilk aşama, yalnızca asetabular revizyon bile yapılacak olsa, femoral başın çıkarılmasıdır. Genellikle başın çıkarılması işleminde herhangi bir zorluk yaşanmaz ve kolaylıkla çıkartılır. Ancak kilitli ara parça olduğu zaman kalça dislokasyonu esnasında baş, boyundan çıkarak liner içerisinde kalabilir. Bu durumda özel malzemelerle (trunnion (muylu)) çıkarma yapmak gerekmektedir.
Fiksasyonun sağlam olduğu durumlarda çıkarma işlemi esnasında ne amaçlanır?
{ "answer_start": [ 248 ], "text": [ "mevcut kemik stoğuna ve yumuşak dokulara en az hasarı vererek" ] }
Revizyon cerrahisinde ilk aşama mevcut implantların çıkarılmasıdır. İmplantlar gevşemiş olup rahatlıkla çıkabildiği gibi fiksasyonu sağlam olup çıkartma esnasında cerrahi ekibi zor durumda da bırakabilmektedir. Fiksasyonun sağlam olduğu durumlarda mevcut kemik stoğuna ve yumuşak dokulara en az hasarı vererek çıkarma işlemini gerçekleştirmek adına zaman içerisinde çeşitli yöntemler ortaya konulmuştur. Mevcut anatomiye çıkarma işlemi esnasında en az hasarı vermek, revizyon cerrahisinin ikinci aşamasında cerraha kolaylık sağlar ve komplike artroplasti implantlarının kullanım oranını azaltır. Çıkarma işleminde ilk aşama, yalnızca asetabular revizyon bile yapılacak olsa, femoral başın çıkarılmasıdır. Genellikle başın çıkarılması işleminde herhangi bir zorluk yaşanmaz ve kolaylıkla çıkartılır. Ancak kilitli ara parça olduğu zaman kalça dislokasyonu esnasında baş, boyundan çıkarak liner içerisinde kalabilir. Bu durumda özel malzemelerle (trunnion (muylu)) çıkarma yapmak gerekmektedir.
Çıkarma işlemi esnasında en az hasarı vermek neden önemlidir?
{ "answer_start": [ 467 ], "text": [ "revizyon cerrahisinin ikinci aşamasında cerraha kolaylık sağlar ve komplike artroplasti implantlarının kullanım oranını azaltır" ] }
Revizyon cerrahisinde ilk aşama mevcut implantların çıkarılmasıdır. İmplantlar gevşemiş olup rahatlıkla çıkabildiği gibi fiksasyonu sağlam olup çıkartma esnasında cerrahi ekibi zor durumda da bırakabilmektedir. Fiksasyonun sağlam olduğu durumlarda mevcut kemik stoğuna ve yumuşak dokulara en az hasarı vererek çıkarma işlemini gerçekleştirmek adına zaman içerisinde çeşitli yöntemler ortaya konulmuştur. Mevcut anatomiye çıkarma işlemi esnasında en az hasarı vermek, revizyon cerrahisinin ikinci aşamasında cerraha kolaylık sağlar ve komplike artroplasti implantlarının kullanım oranını azaltır. Çıkarma işleminde ilk aşama, yalnızca asetabular revizyon bile yapılacak olsa, femoral başın çıkarılmasıdır. Genellikle başın çıkarılması işleminde herhangi bir zorluk yaşanmaz ve kolaylıkla çıkartılır. Ancak kilitli ara parça olduğu zaman kalça dislokasyonu esnasında baş, boyundan çıkarak liner içerisinde kalabilir. Bu durumda özel malzemelerle (trunnion (muylu)) çıkarma yapmak gerekmektedir.
Revizyon cerrahisinde çıkarma işleminin ilk aşaması nedir?
{ "answer_start": [ 675 ], "text": [ "femoral başın çıkarılmasıdır." ] }
Revizyon cerrahisinde ilk aşama mevcut implantların çıkarılmasıdır. İmplantlar gevşemiş olup rahatlıkla çıkabildiği gibi fiksasyonu sağlam olup çıkartma esnasında cerrahi ekibi zor durumda da bırakabilmektedir. Fiksasyonun sağlam olduğu durumlarda mevcut kemik stoğuna ve yumuşak dokulara en az hasarı vererek çıkarma işlemini gerçekleştirmek adına zaman içerisinde çeşitli yöntemler ortaya konulmuştur. Mevcut anatomiye çıkarma işlemi esnasında en az hasarı vermek, revizyon cerrahisinin ikinci aşamasında cerraha kolaylık sağlar ve komplike artroplasti implantlarının kullanım oranını azaltır. Çıkarma işleminde ilk aşama, yalnızca asetabular revizyon bile yapılacak olsa, femoral başın çıkarılmasıdır. Genellikle başın çıkarılması işleminde herhangi bir zorluk yaşanmaz ve kolaylıkla çıkartılır. Ancak kilitli ara parça olduğu zaman kalça dislokasyonu esnasında baş, boyundan çıkarak liner içerisinde kalabilir. Bu durumda özel malzemelerle (trunnion (muylu)) çıkarma yapmak gerekmektedir.
Femoral başın çıkarılması sırasında genellikle ne yaşanmaz?
{ "answer_start": [ 757 ], "text": [ "zorluk" ] }
Revizyon cerrahisinde ilk aşama mevcut implantların çıkarılmasıdır. İmplantlar gevşemiş olup rahatlıkla çıkabildiği gibi fiksasyonu sağlam olup çıkartma esnasında cerrahi ekibi zor durumda da bırakabilmektedir. Fiksasyonun sağlam olduğu durumlarda mevcut kemik stoğuna ve yumuşak dokulara en az hasarı vererek çıkarma işlemini gerçekleştirmek adına zaman içerisinde çeşitli yöntemler ortaya konulmuştur. Mevcut anatomiye çıkarma işlemi esnasında en az hasarı vermek, revizyon cerrahisinin ikinci aşamasında cerraha kolaylık sağlar ve komplike artroplasti implantlarının kullanım oranını azaltır. Çıkarma işleminde ilk aşama, yalnızca asetabular revizyon bile yapılacak olsa, femoral başın çıkarılmasıdır. Genellikle başın çıkarılması işleminde herhangi bir zorluk yaşanmaz ve kolaylıkla çıkartılır. Ancak kilitli ara parça olduğu zaman kalça dislokasyonu esnasında baş, boyundan çıkarak liner içerisinde kalabilir. Bu durumda özel malzemelerle (trunnion (muylu)) çıkarma yapmak gerekmektedir.
Kilitli ara parça olduğunda baş, dislokasyon esnasında nereye kalabilir?
{ "answer_start": [ 887 ], "text": [ "liner" ] }
Revizyon cerrahisinde ilk aşama mevcut implantların çıkarılmasıdır. İmplantlar gevşemiş olup rahatlıkla çıkabildiği gibi fiksasyonu sağlam olup çıkartma esnasında cerrahi ekibi zor durumda da bırakabilmektedir. Fiksasyonun sağlam olduğu durumlarda mevcut kemik stoğuna ve yumuşak dokulara en az hasarı vererek çıkarma işlemini gerçekleştirmek adına zaman içerisinde çeşitli yöntemler ortaya konulmuştur. Mevcut anatomiye çıkarma işlemi esnasında en az hasarı vermek, revizyon cerrahisinin ikinci aşamasında cerraha kolaylık sağlar ve komplike artroplasti implantlarının kullanım oranını azaltır. Çıkarma işleminde ilk aşama, yalnızca asetabular revizyon bile yapılacak olsa, femoral başın çıkarılmasıdır. Genellikle başın çıkarılması işleminde herhangi bir zorluk yaşanmaz ve kolaylıkla çıkartılır. Ancak kilitli ara parça olduğu zaman kalça dislokasyonu esnasında baş, boyundan çıkarak liner içerisinde kalabilir. Bu durumda özel malzemelerle (trunnion (muylu)) çıkarma yapmak gerekmektedir.
Kilitli ara parça olduğunda başın çıkarılması için ne yapmak gerekmektedir?
{ "answer_start": [ 926 ], "text": [ "özel malzemelerle (trunnion (muylu)) çıkarma" ] }
Revizyon cerrahisinde ilk aşama mevcut implantların çıkarılmasıdır. İmplantlar gevşemiş olup rahatlıkla çıkabildiği gibi fiksasyonu sağlam olup çıkartma esnasında cerrahi ekibi zor durumda da bırakabilmektedir. Fiksasyonun sağlam olduğu durumlarda mevcut kemik stoğuna ve yumuşak dokulara en az hasarı vererek çıkarma işlemini gerçekleştirmek adına zaman içerisinde çeşitli yöntemler ortaya konulmuştur. Mevcut anatomiye çıkarma işlemi esnasında en az hasarı vermek, revizyon cerrahisinin ikinci aşamasında cerraha kolaylık sağlar ve komplike artroplasti implantlarının kullanım oranını azaltır. Çıkarma işleminde ilk aşama, yalnızca asetabular revizyon bile yapılacak olsa, femoral başın çıkarılmasıdır. Genellikle başın çıkarılması işleminde herhangi bir zorluk yaşanmaz ve kolaylıkla çıkartılır. Ancak kilitli ara parça olduğu zaman kalça dislokasyonu esnasında baş, boyundan çıkarak liner içerisinde kalabilir. Bu durumda özel malzemelerle (trunnion (muylu)) çıkarma yapmak gerekmektedir.
Fiksasyonun sağlam olduğu durumlarda hangi yöntemler geliştirilmiştir?
{ "answer_start": [ 366 ], "text": [ "çeşitli yöntemler" ] }
Revizyon cerrahisinde ilk aşama mevcut implantların çıkarılmasıdır. İmplantlar gevşemiş olup rahatlıkla çıkabildiği gibi fiksasyonu sağlam olup çıkartma esnasında cerrahi ekibi zor durumda da bırakabilmektedir. Fiksasyonun sağlam olduğu durumlarda mevcut kemik stoğuna ve yumuşak dokulara en az hasarı vererek çıkarma işlemini gerçekleştirmek adına zaman içerisinde çeşitli yöntemler ortaya konulmuştur. Mevcut anatomiye çıkarma işlemi esnasında en az hasarı vermek, revizyon cerrahisinin ikinci aşamasında cerraha kolaylık sağlar ve komplike artroplasti implantlarının kullanım oranını azaltır. Çıkarma işleminde ilk aşama, yalnızca asetabular revizyon bile yapılacak olsa, femoral başın çıkarılmasıdır. Genellikle başın çıkarılması işleminde herhangi bir zorluk yaşanmaz ve kolaylıkla çıkartılır. Ancak kilitli ara parça olduğu zaman kalça dislokasyonu esnasında baş, boyundan çıkarak liner içerisinde kalabilir. Bu durumda özel malzemelerle (trunnion (muylu)) çıkarma yapmak gerekmektedir.
Femoral başın çıkarılması işleminde ne zaman zorluk yaşanabilir?
{ "answer_start": [ 805 ], "text": [ "kilitli ara parça olduğu zaman" ] }
Asetabular komponent çıkarılmasında ilk basamak ara parçanın çıkarılmasıdır. Asetabular gevşemesi olan ve vidasız tespitli komponentlerde ara parça çıkarılmasına gerek olmayabilir. Genel olarak ara parça çıkarma işlemi cerrah için kolay ve komplikasyonsuz bir işlemdir. Asetabular komponent tam olarak görünecek şekilde ekartasyonu yapılmalıdır. Ara parçanın çıkarılmasına engel olabilecek fibrotik dokular ve komponent üzerine büyüyen kemik dokular temizlenmelidir. Ara parçalar genellikle polietilen (PE) gibi yumuşak veya seramik gibi sert malzemelerden oluşmaktadır. Her iki materyalin çıkarılma mekanizması farklılıklar içermektedir. PE ara parçayı çıkarmak için farklı teknikler uygulanabilir. Ara parça ve kap arasına kavisli bir osteotom yerleştirerek çıkarmak iyi bir yöntemdir ancak, yalnızca ara parça değiştirilecek olgularda kilitleme mekanizmasını bozabileceği unutulmamalıdır.
Asetabular komponent çıkarılmasında ilk basamak nedir?
{ "answer_start": [ 48 ], "text": [ "ara parçanın çıkarılması" ] }
Asetabular komponent çıkarılmasında ilk basamak ara parçanın çıkarılmasıdır. Asetabular gevşemesi olan ve vidasız tespitli komponentlerde ara parça çıkarılmasına gerek olmayabilir. Genel olarak ara parça çıkarma işlemi cerrah için kolay ve komplikasyonsuz bir işlemdir. Asetabular komponent tam olarak görünecek şekilde ekartasyonu yapılmalıdır. Ara parçanın çıkarılmasına engel olabilecek fibrotik dokular ve komponent üzerine büyüyen kemik dokular temizlenmelidir. Ara parçalar genellikle polietilen (PE) gibi yumuşak veya seramik gibi sert malzemelerden oluşmaktadır. Her iki materyalin çıkarılma mekanizması farklılıklar içermektedir. PE ara parçayı çıkarmak için farklı teknikler uygulanabilir. Ara parça ve kap arasına kavisli bir osteotom yerleştirerek çıkarmak iyi bir yöntemdir ancak, yalnızca ara parça değiştirilecek olgularda kilitleme mekanizmasını bozabileceği unutulmamalıdır.
Hangi durumlarda ara parça çıkarılmasına gerek olmayabilir?
{ "answer_start": [ 77 ], "text": [ "Asetabular gevşemesi olan ve vidasız tespitli komponentlerde" ] }
Asetabular komponent çıkarılmasında ilk basamak ara parçanın çıkarılmasıdır. Asetabular gevşemesi olan ve vidasız tespitli komponentlerde ara parça çıkarılmasına gerek olmayabilir. Genel olarak ara parça çıkarma işlemi cerrah için kolay ve komplikasyonsuz bir işlemdir. Asetabular komponent tam olarak görünecek şekilde ekartasyonu yapılmalıdır. Ara parçanın çıkarılmasına engel olabilecek fibrotik dokular ve komponent üzerine büyüyen kemik dokular temizlenmelidir. Ara parçalar genellikle polietilen (PE) gibi yumuşak veya seramik gibi sert malzemelerden oluşmaktadır. Her iki materyalin çıkarılma mekanizması farklılıklar içermektedir. PE ara parçayı çıkarmak için farklı teknikler uygulanabilir. Ara parça ve kap arasına kavisli bir osteotom yerleştirerek çıkarmak iyi bir yöntemdir ancak, yalnızca ara parça değiştirilecek olgularda kilitleme mekanizmasını bozabileceği unutulmamalıdır.
Ara parça çıkarma işlemi genel olarak nasıl bir işlemdir?
{ "answer_start": [ 231 ], "text": [ "kolay ve komplikasyonsuz" ] }
Asetabular komponent çıkarılmasında ilk basamak ara parçanın çıkarılmasıdır. Asetabular gevşemesi olan ve vidasız tespitli komponentlerde ara parça çıkarılmasına gerek olmayabilir. Genel olarak ara parça çıkarma işlemi cerrah için kolay ve komplikasyonsuz bir işlemdir. Asetabular komponent tam olarak görünecek şekilde ekartasyonu yapılmalıdır. Ara parçanın çıkarılmasına engel olabilecek fibrotik dokular ve komponent üzerine büyüyen kemik dokular temizlenmelidir. Ara parçalar genellikle polietilen (PE) gibi yumuşak veya seramik gibi sert malzemelerden oluşmaktadır. Her iki materyalin çıkarılma mekanizması farklılıklar içermektedir. PE ara parçayı çıkarmak için farklı teknikler uygulanabilir. Ara parça ve kap arasına kavisli bir osteotom yerleştirerek çıkarmak iyi bir yöntemdir ancak, yalnızca ara parça değiştirilecek olgularda kilitleme mekanizmasını bozabileceği unutulmamalıdır.
Asetabular komponent çıkarılmadan önce ne yapılmalıdır?
{ "answer_start": [ 320 ], "text": [ "ekartasyonu" ] }
Asetabular komponent çıkarılmasında ilk basamak ara parçanın çıkarılmasıdır. Asetabular gevşemesi olan ve vidasız tespitli komponentlerde ara parça çıkarılmasına gerek olmayabilir. Genel olarak ara parça çıkarma işlemi cerrah için kolay ve komplikasyonsuz bir işlemdir. Asetabular komponent tam olarak görünecek şekilde ekartasyonu yapılmalıdır. Ara parçanın çıkarılmasına engel olabilecek fibrotik dokular ve komponent üzerine büyüyen kemik dokular temizlenmelidir. Ara parçalar genellikle polietilen (PE) gibi yumuşak veya seramik gibi sert malzemelerden oluşmaktadır. Her iki materyalin çıkarılma mekanizması farklılıklar içermektedir. PE ara parçayı çıkarmak için farklı teknikler uygulanabilir. Ara parça ve kap arasına kavisli bir osteotom yerleştirerek çıkarmak iyi bir yöntemdir ancak, yalnızca ara parça değiştirilecek olgularda kilitleme mekanizmasını bozabileceği unutulmamalıdır.
Ara parçanın çıkarılmasına engel olabilecek neler temizlenmelidir?
{ "answer_start": [ 390 ], "text": [ "fibrotik dokular ve komponent üzerine büyüyen kemik dokular" ] }
Asetabular komponent çıkarılmasında ilk basamak ara parçanın çıkarılmasıdır. Asetabular gevşemesi olan ve vidasız tespitli komponentlerde ara parça çıkarılmasına gerek olmayabilir. Genel olarak ara parça çıkarma işlemi cerrah için kolay ve komplikasyonsuz bir işlemdir. Asetabular komponent tam olarak görünecek şekilde ekartasyonu yapılmalıdır. Ara parçanın çıkarılmasına engel olabilecek fibrotik dokular ve komponent üzerine büyüyen kemik dokular temizlenmelidir. Ara parçalar genellikle polietilen (PE) gibi yumuşak veya seramik gibi sert malzemelerden oluşmaktadır. Her iki materyalin çıkarılma mekanizması farklılıklar içermektedir. PE ara parçayı çıkarmak için farklı teknikler uygulanabilir. Ara parça ve kap arasına kavisli bir osteotom yerleştirerek çıkarmak iyi bir yöntemdir ancak, yalnızca ara parça değiştirilecek olgularda kilitleme mekanizmasını bozabileceği unutulmamalıdır.
Ara parçalar genellikle hangi malzemelerden oluşmaktadır?
{ "answer_start": [ 491 ], "text": [ "polietilen (PE) gibi yumuşak veya seramik gibi sert malzemelerden" ] }
Asetabular komponent çıkarılmasında ilk basamak ara parçanın çıkarılmasıdır. Asetabular gevşemesi olan ve vidasız tespitli komponentlerde ara parça çıkarılmasına gerek olmayabilir. Genel olarak ara parça çıkarma işlemi cerrah için kolay ve komplikasyonsuz bir işlemdir. Asetabular komponent tam olarak görünecek şekilde ekartasyonu yapılmalıdır. Ara parçanın çıkarılmasına engel olabilecek fibrotik dokular ve komponent üzerine büyüyen kemik dokular temizlenmelidir. Ara parçalar genellikle polietilen (PE) gibi yumuşak veya seramik gibi sert malzemelerden oluşmaktadır. Her iki materyalin çıkarılma mekanizması farklılıklar içermektedir. PE ara parçayı çıkarmak için farklı teknikler uygulanabilir. Ara parça ve kap arasına kavisli bir osteotom yerleştirerek çıkarmak iyi bir yöntemdir ancak, yalnızca ara parça değiştirilecek olgularda kilitleme mekanizmasını bozabileceği unutulmamalıdır.
PE ara parçayı çıkarmak için hangi yöntem kullanılabilir?
{ "answer_start": [ 700 ], "text": [ "Ara parça ve kap arasına kavisli bir osteotom yerleştirerek çıkarmak" ] }
Asetabular komponent çıkarılmasında ilk basamak ara parçanın çıkarılmasıdır. Asetabular gevşemesi olan ve vidasız tespitli komponentlerde ara parça çıkarılmasına gerek olmayabilir. Genel olarak ara parça çıkarma işlemi cerrah için kolay ve komplikasyonsuz bir işlemdir. Asetabular komponent tam olarak görünecek şekilde ekartasyonu yapılmalıdır. Ara parçanın çıkarılmasına engel olabilecek fibrotik dokular ve komponent üzerine büyüyen kemik dokular temizlenmelidir. Ara parçalar genellikle polietilen (PE) gibi yumuşak veya seramik gibi sert malzemelerden oluşmaktadır. Her iki materyalin çıkarılma mekanizması farklılıklar içermektedir. PE ara parçayı çıkarmak için farklı teknikler uygulanabilir. Ara parça ve kap arasına kavisli bir osteotom yerleştirerek çıkarmak iyi bir yöntemdir ancak, yalnızca ara parça değiştirilecek olgularda kilitleme mekanizmasını bozabileceği unutulmamalıdır.
Seramik ve PE gibi farklı materyallerin çıkarılma mekanizmaları nasıldır?
{ "answer_start": [ 612 ], "text": [ "farklılıklar" ] }
Asetabular komponent çıkarılmasında ilk basamak ara parçanın çıkarılmasıdır. Asetabular gevşemesi olan ve vidasız tespitli komponentlerde ara parça çıkarılmasına gerek olmayabilir. Genel olarak ara parça çıkarma işlemi cerrah için kolay ve komplikasyonsuz bir işlemdir. Asetabular komponent tam olarak görünecek şekilde ekartasyonu yapılmalıdır. Ara parçanın çıkarılmasına engel olabilecek fibrotik dokular ve komponent üzerine büyüyen kemik dokular temizlenmelidir. Ara parçalar genellikle polietilen (PE) gibi yumuşak veya seramik gibi sert malzemelerden oluşmaktadır. Her iki materyalin çıkarılma mekanizması farklılıklar içermektedir. PE ara parçayı çıkarmak için farklı teknikler uygulanabilir. Ara parça ve kap arasına kavisli bir osteotom yerleştirerek çıkarmak iyi bir yöntemdir ancak, yalnızca ara parça değiştirilecek olgularda kilitleme mekanizmasını bozabileceği unutulmamalıdır.
Ara parça değiştirilecek olgularda hangi durum göz önünde bulundurulmalıdır?
{ "answer_start": [ 838 ], "text": [ "kilitleme mekanizmasını" ] }
Asetabular komponent çıkarılmasında ilk basamak ara parçanın çıkarılmasıdır. Asetabular gevşemesi olan ve vidasız tespitli komponentlerde ara parça çıkarılmasına gerek olmayabilir. Genel olarak ara parça çıkarma işlemi cerrah için kolay ve komplikasyonsuz bir işlemdir. Asetabular komponent tam olarak görünecek şekilde ekartasyonu yapılmalıdır. Ara parçanın çıkarılmasına engel olabilecek fibrotik dokular ve komponent üzerine büyüyen kemik dokular temizlenmelidir. Ara parçalar genellikle polietilen (PE) gibi yumuşak veya seramik gibi sert malzemelerden oluşmaktadır. Her iki materyalin çıkarılma mekanizması farklılıklar içermektedir. PE ara parçayı çıkarmak için farklı teknikler uygulanabilir. Ara parça ve kap arasına kavisli bir osteotom yerleştirerek çıkarmak iyi bir yöntemdir ancak, yalnızca ara parça değiştirilecek olgularda kilitleme mekanizmasını bozabileceği unutulmamalıdır.
Asetabular komponent çıkarılmasında hangi dokular temizlenmelidir?
{ "answer_start": [ 390 ], "text": [ "fibrotik dokular ve komponent üzerine büyüyen kemik dokular" ] }